Þimdi sen "su" olduðunu düþün. Su kadar özel, su kadar faydalý ve su kadar çok, tükenmez... Ýnanýyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeþmelerden dökül, ister göklerden yað, ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayý dolduramazsýn. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsýn... Unutma; daha çok baðýrdýðýnda daha çok dinlenmezsin. Gürültünün parçasý olursun sadece! Suyun yanýnda olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; "Su nasýlsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye" diye düþünürler. Aynen, sesini sürekli duyanlarýn seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiç bir hayvan, ýrmaðýn gürültüler koparan yerinden su içmeye çalýþmadý þimdiye kadar. Hepsi, hep sabahýn en sakin anýný bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarýný giderdiler; onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda... Sen, hep bir su olduðunu düþün. Su gibi güzel, su gibi yararlý, su gibi vazgeçilmez ve su gibi hayat kaynaðý olduðunu düþün. Ama su gibi yaþatýcý ol ; su gibi yýkýcý, sürükleyici ve öldürücü deðil! Sen bir su ol... Ama rahmet ol; afet deðil! Su isen tarlalarýný basma insanlarýn, yuvalarýný yýkma, ocaklarýný söndürme; sana "felaket" denmesin! Su isen bir bardaða sýðabil ki damarlara giresin. Su; yüce Tanrý´nýn insanlar için yarattýðý en büyük nimetlerden biridir. Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalý, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez-tükenmez olduðunu da unutma. Ayrýca su gibi sakin olabileceðin gibi, su gibi de "kýyametler" koparýcý olabileceðini unutma... Unutma; Senin iþin rahmet olmak, afet deðil! Vadiler varken önünde ve ovalar varken yayýlabileceðin; küçük ýrmaklara ayýrabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene ve yaþayabilirsin dünya dönmesine devam ettiði müddetçe... Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen; korkulan ve kaçýlan olursun seller, afetler gibi. Tercih elindeydi hep ve hep de "senin" ellerinde olacak... Ya tutmayý öðreneceksin dilini veya hiç durmadan konuþtuðun için, sadece bomboþ ve anlamsýz sesler çýkartan birisi olduðunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama yapman gereken þu deðil mi? Düþüneceksin ne zaman ne söyleyeceðini. Düþüneceksin kimin dinleyip dinlemediðini, kimin anlayýp anlamadýðýný. Düþüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarýný anlatabildiðini... Hatta anlayanlarýn anladýklarýnýn da senin anlattýklarýnýn ne kadarý olduðunu düþüneceksin... Ve konuþmak için en uygun zamaný bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalýþacaksýn... Ahmak olmayan yolcularýn, önceden aldýklarý biletleri ceplerinde olduðu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaþtýðýnda, vapurun kalkacaðý iskelede hazýr olmalarý gibi, sen de fikrini bildireceðin kiþinin "kýyýya yanaþmasýný" bekleyeceksin. Demeyeceksin; "Ben caným isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda" .Demeyeceksin "Ben aklýma geleni aklýma geldiði biçimde söylerim. Karþýmdaki de deðil duymak, deðil dinlemek, anlattýðýmdan bile fazlasýný anlamak zorunda". Keþke öyle olsaydý. Keþke haklý olsaydýn, ama maalesef deðil. Aðzýný açýp "þelaleden dökülen suyu" içmeye çalýþan bir tavþan gördün mü hiç? Veya önüne çýkan aðaçlarý dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uðraþan bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasýný bekler; beyni olan her yaratýk gibi. Hadi, sen þimdi "su olduðunu" düþün, ve kendini "su gibi" hisset. Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlý... Su gibi hayat kaynaðý ve su gibi bitmez-tükenmez olduðunu hatýrla. Ama yine su gibi "bir küçük bardaðýn içine" sýðdýr ki kendini, girebilmeyi öðren insanlarýn damarlarýna. Hayat ver... Vazgeçilmez ol .
Kadýný nasýl betimlersiniz, bilmiyorum. Gözlerini mi, kaþlarýný mý, saçýný mý; boyunu mu, endamýný mý? Size bir kadýn çiz denilseydi nasýl bir kadýn çizerdiniz acaba? Türk sinemasýnýn bize sunduðu veya reklam piyasasýnýn her fýrsatta her ürün için vitrine koyduðu kadýn tipinin bilinçaltýmýzdaki yansýmalarýný hiç düþündünüz mü? Fonda sýk aðaçlarýn oluþturduðu bir orman ve neþeli bir müzik üzerine serpiþtirilmiþ kuþ cývýltýlarý. Siyah gür saçlarýný omuzlarýna dökmüþ balýketli bir kadýn, kalýn býyýklý esmer bir genç erkekle el ele ormanýn içine doðru koþuyor. Bazen durup, yüzlerini kameraya çeviriyorlar. Ekraný kadýnýn iri, ýslak, baygýn ve bol makyajlý gözleri kaplýyor. Sonra erkeðin kapkara býyýklarýyla iri, yeþil gözleri… Yakýn çekimde bir kadýnýn gözleri bir erkeðin gözleri Sonra yeniden orman, kuþ cývýltýlarý mavi gök, yeþil aðaçlar, bol müzik… Kadýnla erkeðin yüzleri kameraya dönük, yanak yanaða sarýlýp çýlgýnlar gibi sýrýtýyorlar. Onlar ormanýn içinde koþarak kaybolurken, ekranda son yazýsý beliriyor. Siyah kocaman gözleri merak ve ilgiyle perdeye takýlýp kalan yedi yaþýndaki küçük adam beyaz perdede “son” yazýsýný görünce fena bozulur. Onun kafasýna takýlan, el ele koþan kadýn ve erkeðin daha sonra nasýl yaþadýklarý... Kocaman siyah gözlü küçük adam, kafasýnýn içi sorularla dolu, annesinin dizine uzanýverir ve olan biteni anlamaya çalýþýr. Acaba kadýn ve erkek, ömürleri boyunca son sahnedeki gibi mutlu mu oluyorlardý? Hiç mi kavga etmiyorlardý? Hiç mi üzülmüyor, aðlamýyor, parasýz kalmýyorlardý? Neden annesi filmdeki gibi '' mutlu son '' larda derin derin iç çekip, sonra da dudaklarýnda uçuk bir gülümsemeyle dalýp gidiyordu? Neden annesiyle babasý filmdekiler gibi el ele tutuþup ormanda yürümüyorlardý, ikisi de filmdekiler kadar genç deðil miydi? Siyah kocaman gözlü küçük adam elleri çenesinde yemek masasýna dirsekleri dayalý, oturup bunlarý düþündü. Ertesi hafta film sinemada. Baþka bir film ve baþka bir bekleyiþ. Fonda gecekondulardan oluþan bir mahallenin bakýmsýz, kirli, dar sokaklarý… Çamurlu sularda oynayan, saçlarý üç numara týraþlý oðlan çocuklarý ve saçlarý lastikle tepelerinde fýskiye gibi toplanmýþ kýz çocuklarý… Ýþte bu bebelerin arasýndan ayaklarýna çamur sýçratmamaya çalýþarak koþan kumral, kýsa saçlý zayýf bir genç kadýn… Baþrol, evlerden birinin önünde durur. Kapýyý çalar. Kapýda beliren beyaz tülbentli, nur yüzlü yaþlý kadýný yýllardýr görmemiþ gibi hasretle kucaklayýp öper. Ana kýz yoksul evin en yoksul odasýna geçerler. Odada bir dikiþ makinesi ve dikilmeyi bekleyen onlarca kumaþ… Yaþlý kadýn yýllar yýlý terzilik yaparak büyütmüþtür kýzýný. Kýzý annesine sevinçle o gün olanlarý anlatmaya baþlar. Hani çalýþtýðý fabrikanýn sahibi kendisine göz koyduðu için, iþini terk edip çýlgýnca yollara düþtüðü gün, bir otomobilin altýnda kalýyorduya; iþte o otomobilin sahibi yakýþýklý genç doktor bu gün kendisine evlenme teklif etmiþtir. Ana kýz sevinçle yeniden sarmaþ dolaþ olurlar. Anne kýzýna böyle bir kýsmet nasip ettiði için yaþlý gözlerle Allah'a þükretmekte… ve ýþýklar yanýyor.
5
46
ABDULKERÝM
Sinelerin üstünde kuruldu daraðacý Dünya, müminlere gül , ne olur artýk acý. Seslerin içinde ses yürekleri daðlýyor Kurþun altýnda bebek anne d[iye aðlýyor. Çöller kan, çöller revan kumu bile özledim. Mazlumlarýn derdini ecelimle sözledim. Gökleri dalga dalga hak hesapla kaplarken Mahkum olmuþ duygular gönüllerde çatlarken. Ýbrahim gibi yýktým þehrin ilahlarýný Zalimlere çevirdim kendi silahlarýmý. Ýsmimse Abdulkerim gözyaþlarý dökerim Ben Irak çöllerinde paralý bir askerim. Eyüp DEMÝREL
7
MUTLULUK ELÝNÝZDE ! Mutluluk, kiþiden kiþiye deðiþen, kesin tanýmý yapýlamayan bir duygular bütünüdür. Bazýlarý en ufak bir þeyden mutlu olurken bazýlarý da dünyayý elde etseler yine mutlu olamazlar. Halbuki mutluluk hayattan tat alabilmek, hayatý güzele yorabilmektir. Mutluluk güzel görmek, güzel düþünmek ve hayattan lezzet almaktýr. Mutluluk bir bestekarýn ilk bestesinden aldýðý zevktir, bir kemancýya yönelen alkýþlardaki þevktir. Bir yaralýyý son anda hastaneye yetiþtiren bir ambulans þoförünün içindeki inanýlmaz huzurdur. Elimizde olanlarla yetinebilmektir mutluluk. Huzur,"Mutluluk benim!"derken; baþarý,"Hayýr mutluluk benim!"der. Kelimeler çatýþma yaþar aralarýnda. Gülen gözler görebilmektir mutluluk. Kendini bile doyuramayacak ekmeðini baþkalarýyla paylaþabilmektir. Eli bol, yüreði bol olabilmektir. Bazý insanlar ise sürekli baþkalarý tarafýndan fark edilmek, onlardan “Ne güzel, aferin, tebrikler” gibi sözleri duyabilmek için yaþarlar. Onlarýn mutluluk kaynaðý ise baþkalarýnýn onlarýn farkýnda olabilmeleridir. Bir ayaðý, eli ya da herhangi bir azasý olmayan bazý insanlar hayattan tat almayý nasýl da bilirler. Duyamadýklarý kulaklarý ile arý výzýltýlarýný hissetmek ne kadar mutlu eder onlarý. Eli yerine ayaðý ile fýrça darbelerini kaðýda vurmak bir baþkadýr onlar için. Tekerlekli sandalyeleri ile dýþarý çýkýp gezmek, bir gökyüzünü bir kuþun uçuþunu seyretmek ne kadar mutlu eder onlarý.Bir öðrenci için de sýnavdan en çok istediði notu almak, o aný yaþamak dünyanýn en mutlu insaný eder onu. Babasý ya da annesi olmayan, onlarý hiç görmeyen bir çocuk bile onlarýn hayallerini kurarak mutlu olur. Annesinin dizine yattýðýný, babasýnýn boynuna sarýldýðý aný defalarca kafasýnda canlandýrýp defalarca mutlu olur.
! Mutluluk evin harabe de olsa, yiyecek ekmeðin olmasa bile hayattan zevk alabilmektir. Her zaman bütün olumsuzluklara karþý gülebilmektir, mutluluk. Yüz kavak fidaný dikip de dal dal serpilip büyüdüðünü gören gözlerdeki kývýlcým, uzaktaki çok uzaktaki bir köy ebesinin bir yavruyu dünyaya getiriþindeki keyiftir mutluluk. Herkese göre mutluluk farklýdýr. Bana göre mutluluk ÖSS'yi kazanmaksa, baþka birine göre evine bir kaç parça bir þey götürüp çocuklarýnýn yüzlerini güldürebilmek, gözlerindeki küçük bir sevinç kývýlcýmýný görebilmektir. Mutluluk kanaatkar olabilmektir. Azla yetinmeyi bilmek çoðu ise paylaþabilmektir. Dünyanýn en mutlu insanlarýna bir bakýn, onlar parayla pulla ilgisi olmayanlardýr . En büyük yanýlgý ise mutluluðun parayla geleceðine inanýlmasýdýr. Oysa bunu bilim dahi yalanlamýþtýr. Küçük þeylerle kendisini mutlu eden ve baþkalarýnýn mutluluðu için çalýþan insanlar daima mutlu ve huzurludurlar. Bir insan mutluluðu dýþarýlarda bir yerlerde aramaya koyuldu mu imkan yok bulamaz. Mutluluk vitrinde görülen, seçildikten sonra da bedeli ödenip alýnan eþyaya benzemez. Mutluluk ancak avucunuza aldýðýnýzda mutluluktur; kendi dýþýnýzda etrafýnýzda ararsanýz ona hiçbir zaman ulaþamazsýnýz. Düþman aramaya gerek yok, insanýn en büyük düþmaný da kendisidir, dostu da. Mutluluðu da baþka yerlerde aramaya gerek yok, mutluk insanýn kendi içindedir.
Zeliha ATÝK
Gülümsemenin, parasal deðeri yoktur. Satýn alýnmaz, ödünç verilmez, dilenilmez, çalýnmaz Ama verilmedikçe hiç alýnmaz. 8
YALNIZLIK KADER DEÐÝLDÝR Bu gece de küçük odasýnýn küçük penceresindeydi. Gecenin ilerleyen saatleriydi. Fakat aldýrýþ etmiyordu. Çünkü farký yoktu onun için gece veya gündüz oluþunun. Her gün ayný yerde oturur saatlerce boþ gözlerle bakardý, hiçbir þey göremediði o kaldýrýmlara. Hiçbir amacý, hiçbir umudu ve en önemlisi hiç seveni yoktu. O da sevmezdi kimseyi güvenemezdi tek bir kiþiye dahi. Çok istiyordu bir arkadaþ, bir dost bulmak. Ama olmuyordu. Ya kendisini çok garip hissediyordu, ya da herkesi bir garip. Farklýydý herkes onun için. Yapmacýk, samimiyetsiz bir arkadaþ arardý. Peki gerçekten samimiyetin ne olduðunu biliyor muydu? Çok sordu bu soruyu kendine ve cevap alamadýðý daha birçok soruyu. Bir gün uzun uzun izlediði kaldýrýmlara bakarken hali takýldý aklýna. Ne olacak acaba? Ne yapmasý gerekiyordu? Yanýnda tek bir ses duyabilmesi için bütün insanlarý mý deðiþtirecekti? Hayýr. Bu imkansýzdý. Peki ne? Ne yapacak kendi mi diðer insanlar gibi olacaktý. Düþünüyor fakat bir türlü içinden çýkamýyordu. Silmek istedi bütün düþüncelerini birden sýkýca gözlerini kapadý. Bir süre bekledi öylece. Birden gözlerini tekrar açýnca sanki unutmuþtu her þeyi. Tekrar daldý gözleri, boþ kaldýrýmlara. Bir kaldýrýmlara, bir gökte kendisine göz kýrpan yýldýzlara, bir de sabahýn ilk ýþýklarýnda kaybolan sokak lambalarýna bakýyordu. Gülümseyiverdi. “Ýþte benim biricik dostlarým, her gün ayný yerde ayný þeylere bakmamdaki tek gerçek” dedi. Kabullenmiþti artýk onlarý. Derdini paylaþýyor, onlarý anlýyordu. Evet, cevap alýyordu. Yýldýzlarýn bir yanýp bir sönmesinden, sokak lambasýnýn ýþýðýndan, boþ kaldýrýmlarda hafif rüzgarýn sesinden cevap alýyordu. Bir süre böyle idare etti, ama olmuyordu. O da anlamýþtý böyle yapamayacaðýný. Yine düþüncelere daldý. Gözleri boþ kaldýrýmlardaydý. Belki de bir yüz görme umuduyla bakýyordu. Nasýl olduysa gözlerinin önünde okul yýllarý canlandý. O zamanlar evine uðramaya vakit bulamayan bu deli dolu genç þimdi evinden çýkamýyordu. Aklýna o mutlu günlerin anýsýný yaþatmak için çekilen fotoðraflar geldi. Kalkýp yerinden albümünü aldý. Gözleri doldu o fotoðraflarý görünce. Dalýp gitti, adýný bile koyamadýðý dünyalara... Bir anda irkildi. Aylardýr çalmayan telefonu çalýyordu. Þaþkýn ve bir o kadar da heyecanla telefonuna baktý. Ne yapacaðýný bilemedi. Kimdi kendisini arayan bu kiþi? Telefonu eline alýp arayan kiþiyi görünce daha da þaþýrmýþtý. Arayan liseden arkadaþýydý. Açamýyordu bir türlü telefonu. Bekledi öylece. Ama telefonun ýsrarlý çalmasýna dayanamayýp açmýþtý telefonu, ne diyeceðini bilemeyerek. Görüþme uzun sürmüþtü. Telefonu birbirlerini ihmal ettikleri için özür dileyerek kapattýlar. O an anladý ki bu duruma düþmesinde sadece baþkalarýnýn deðil kendinin de suçu vardý. Çünkü o da arkadaþlarý gibi kimseyi aramýyordu. Büyük bir bunalýmdan kurtarmýþtý tek bir telefon görüþmesi. Artýk farkýndaydý o, hiçbir zaman yalnýz kalmayacaðýnýn. O günden sonra hiç ayrýlmadýðý penceresinin önüne hiç uðramadý. Orasý onun için sadece yalnýzlýktý, ama o asla yalnýz deðildi. Zamanla onu hiç býrakmayacak dostlarý oldu. Anladý ki, insanlar köprü kuracaklarý yere duvar ördükleri için yalnýz kalýrlar. Anladý ki, yalnýzlýk bir insanýn kaderi deðildir. NAGÝHAN DUYGU
9
!
m a b a B
10
11
A M T U N U Karþýdan gelen fýrtýnanýn sesini duyar gibiydim. Kocaman bir fýrtýna belki de hayatýmý alt üst edecekti. Buna raðmen ben gözlerimi dikmiþ bir þövalye gibi onu bekliyordum. Her yaklaþtýðýnda biraz daha ürperiyordum ama bunu belli etmiyordum. Küçük de olsam onun yanýnda cesaretimden ödün vermek istemezdim. Bu karþýdan gelen koca fýrtýna umutsuzluktu. Hayatýmý bir anda alt üst edebilecek bir güçtü o. Ona taviz vermek istemiyordum ama nedense mücadele etmek de istemiyordum. Sadece küçük direniþlerle fýrtýnayý kabullenip bir yerden umut ýþýðý bekliyordum. Umudum yoktu ama yine de bir gayretle bekliyordum. Çaresizdim; her þey üstüme geliyor, koþmak uzaklar gitmek istiyordum. Dizlerim de derman kalmamýþtý, galiba artýk umutsuzluðun kör kuyusuna düþecektim. Arkadan bir umut ýþýðý geldi, hiç bilmediðim daha önce hiç görmediðim bir umut ýþýðý. Haþin bakýþlarla bana adýnýn Güven olduðunu söyledi. Ben kendime hiç güvenmiyordum, belki de bunun için umutsuzluða düþüyordum. Ýlk önce elimden tutup ayaða kaldýrdý beni. Sonra gözlerimin içine bakarak bana þu cümleyi söyledi: “Kendine güven.” Bu cümle bana çok yabancý geliyordu, çünkü kendime hiç güvenmemiþtim ben. Her seferinde yenilgiyi kabul edip hakkýmý arayamamýþtým. Bana küçümser bir gülümseyiþle baktý. Ben hala “yapamam” diye sayýklýyordum. O anda bana
bir þey gösterdi. “Þu Ayý görüyor musun?” dedi, “peki ya Güneþi? Bunlar gökyüzünü aydýnlatan iki ýþýktýr deðil mi? Ama Ay ýþýklarýný güneþten alýp Dünya'mýzý aydýnlatma iþine soyunmuþtur. Taþýma suyla deðirmen dönmeyeceði gibi Güneþin ýþýklarýyla da hayatýmýzý aydýnlatmaya muvaffak olamamýþtýr. Güneþ ise kolayý seçmeden ýþýklarýyla gecemizi hem aydýnlatmýþ hem de bizi ýsýtmýþtýr. Sen Ay gibi kolay olaný mý seçeceksin yoksa Güneþ gibi zoru mu baþaracaksýn?” Güven'in bu sözleri sanki bana biraz cesaret vermiþti. Kendimi topladým ve karþýdaki fýrtýnaya doðru bir çýðlýk attým ve “senden korkmuyorum” dedim. Kendime güvendiðimi ve onu yok edeceðimi söyledim. O koskoca fýrtýna benim kendime olan güvenim sayesinde parçalanýp yok oldu. Þimdi anlýyordum umutsuzluðumun nedenini. Ben artýk kendime güveniyordum, en iyi dostum Güven olacaktý benim, bundan emindim. Ben Güven sayesinde koca bir fýrtýnayý yendim çok fazla bir þey yapmadým sadece kendime güvendim. Bu küçük zannettiðimiz özellik bazen bizi uçurumun kenarýndan döndürebilir. Aþýlmaz zannedilen zorluklar güven sayesinde aþýlabilir. Týpký Güneþ'in karanlýðý aydýnlattýðý gibi. Demem o ki, her ne olursa olsun kendinize güvenin ;çünkü kendine güvenmeyen insan batmakta olan bir gemiye benzer. Betül Cengiz
12
14
KARAR VERMEDE 6 ANAHTAR 1-Karar vermenin gerçek gücünü unutmayýn: Tüm hayatýnýzý deðiþtirmek için her an kullanabileceðiniz bir araçtýr o güç. Aslýnda hayatýnýzý deðiþtirmeye, o yeni kararý verdiðinizde baþlýyorsunuz. Unutmayýn ki bir kararýn gerçek olup olmadýðý yeni eylemlere geçmenizle ölçülebilir. Eðer eylem yoksa aslýnda karar vermemiþsiniz demektir. 2- Herhangi bir þeyi baþarmanýn en zor adýmý; "adanmak" gerçek bir karar vermektir, bunu unutmayýn: Kararlarýnýzý zekice verin ama çabuk verin. istatistiklerin gösterdiðine göre en baþarýlý insanlar kararlarýný çabuk verebilmektedirler. Çünkü deðer sistemleri kafalarýnda nettir ve hayatlarýnda ne istediklerini bilirler. Geçek anlamda bir karar verdiðinizde, o karardan eylem fýþkýrdýðýný anlarsýnýz. Karar verdiðin yerde dur, o kararý gerçekleþtirmek için bir eylem yapmadan oradan ayrýlma. 3- Sýk sýk kararlar verin: Ne kadar çok karar verirseniz karar vermede o kadar baþarýlý olursunuz. Kaslar çalýþa çalýþa güçlenir, karar verme kaslarýnýz da öyle. O gücünüzün baðlarýný hemen þu anda çözüp, ertelemekte olduðunuz bazý kararlar verin. Bunun hayatýnýzda meydana getireceði heyecana ve enerjiye inanamayacaksýnýz. 4-Kararlarýnýzdan ders alýn: Ne yaparsanýz yapýn, bazen kötü kararlarda vereceksiniz. Böyle bir durumda dövünmeye baþlamak yerine, bir þeyler öðrenin. Bunun iyi yaný neresi? Bundan ne öðrenebilirim ? diye sorun. Bu baþarýsýzlýk, belki de kýlýk deðiþtirmiþ bir armaðandýr, çünkü onu gelecekte daha iyi kararlar verme iþinde kullanabilirsiniz. 5-Kararlarýnýza baðlý kalýn, ama yaklaþýmlarýnýzda esnek olun: Ýnsanlar bazen hayatlarýnda ne istediklerine karar verirken, o anda bildikleri yollarýn en iyisini de birlikte seçerler, bir harita oluþtururlar. Ama alternatif yollara açýk olmazlar. Yaklaþýmýnýzda katýlaþmayýn. Bir esneklik sanatý geliþtirin. 6-Karar vermekten zevk alýn: Bir anda vereceðiniz bir kararýn, hayatýnýzý ebediyen deðiþtirebileceðini bilin. Bu karar kuyrukta önünüzde duran insanla, uçakta yanýnýzda oturan kiþiyle, bir sonra edeceðiniz ya da size gelecek telefonla, ya da okuyacaðýnýz kitapla ilgili olabileceði gibi, bazen bir sayfa çevirmekle sel kapaklarýný açýverirsiniz. Hep bekleyip durduðunuz þeyler gelip yerine oturuverir.
15
ZAMANA BIRAK
SORGUN
Zamansýz dolsa da saçlarýna ak Kaderi zorlama zamana býrak Zaten bir rüyadýr doðmak yaþamak Kaderi zorlama zamana býrak
Sis çökmüþken seyretmeli Sorgun’u Bir bilseniz kaç senenin yorgunu.
Sevenler sabýrla mutluluk bulur Gün gelir dikenler güller doðurur Her gecenin sabahý elbet olur Kaderi zorlama zamana býrak
Saçýn yolup aðýr öze darýlýr Gözün yumup üç tepeye sarýlýr.
Beklediðin her gün bir kahýr olsa Çektiðin dert deðil ýstýrap olsa Sen de güleceksin bir gün nasýlsa Kaderi zorlama zamana býrak Tuba ÖZTÜRK
SÜRGÜN Sen yokken periþan olduðumu sanma Ne ettiyse senin gururun etti Seni seviyordum gönülden amma Nerede baþladýysa orada bitti. Sanma ki dünyam tersine döndü O yaktýðýn sevda ateþin söndü Yokluðunda isyan eden gönlümdü Dedim ki olmadý bitti Biteni sürgüne gönderdim gitti. Senin gibi zalim olmayacaktým Bu ben miyim diye aynaya baktým Seni hatýrlatan ne varsa yaktým Anýlar kül oldu, bitti Biteni sürgüne gönderdim gitti. Yasak koydum gözümdeki pýnara Ýstersen yok de istersen bin defa ara Akan gözyaþlarým kurudu bitti Biteni sürgüne gönderdim gitti. Derse desinler daðlý, yabani Artýk deðilim bundan sonra sevdalý Akan gözyaþlarým kurudu bitti Biteni sürgüne gönderdim gitti. Eyüp DEMÝREL
Ne çilesi, ne derdi var bilinmez Aðlarsa gözyaþlarý silinmez.
Mümkün müdür fabrikalar kurulsun Yeter artýk kara sular durulsun. Nihadi insanlar bu yerde mutlu Yarýný olmasa da gençlik umutlu. Nihat YILMAZ
z i m i r e l r i i Þ NEYSEN OSUN Býktým þu sahte hayattan, Ne kaldý elde insanlýktan baþka Ya dürüstçe yaþamaya meyillenin Ya da doðrularýn önüne geçmeyin. Sizlerin yeri karanlýklar Çýkamazsýnýz aydýnlýða. Sen kalabalýklarda kuru bir yaþam sürerken Dönüp de bir bak aynadaki yansýmana Ne gördüysen karþýndaki odur Ya göremediklerin, Kaybettiklerin deðil midir? Filiz PARLAK
Filistin KAN Aðlýyor
Filistin kan aðlýyor þimdi Filistin'in boynu bükük. Akýn kara, karanýn ak gösterilmeye çalýþýldýðý, gökyüzünü kara bulutlarýn kapladýðý, ahlarýn vahlarýn ve feryatlarýn yeryüzünü ve gökyüzünü sardýðý ve bu zulme karþý gözyaþlarýnýn sele döndüðü bir zamandayýz.Hiçbir söz ve sanat bu zulmü anlatmaya yeterli gelmiyor, gelemezde. Kötülük hakim Filistin'in dört bir yanýnda. Gündüzlerin geceden farký yok, nimet yerine bomba yaðýyor güneþ yerine her doðan günde silahlarýn kývýlcýmlarýný görüyor bu küçücük ama zalimliðin en girdap noktasý olan þehir.Ýnsanlar her an ölme korkusuyla iç içeler.Öksüzler yetimler analar babalar...kaderleri bir deli kurþuna gökyüzünden gelecek bir bombaya baðlý onlarýn.Yürekleri çatýþma seslerinden daha yýrtýcý feryatlar koparýyor ama duyan olmuyor.Filistin kan aðlýyor. Filistin halký iþgalin sona erdirilmesini, evlerinde, okullarýnda, hastanelerinde, parklarýnda, sokaklarýnda rahatça, korkmadan, kaçmadan, özgürce yaþamayý arzu etmekte.Bu her insanýn en temel hakkýdýr.Fakat insanlar dahada önemlisi geleceðin filizleri çocuklar bu haktan mahrum býrakýlmakta.Onlar küçücük yüreklerini mum gibi damla damla eritiyor.Kimileri son kez bir þeyleri aramýþcasýna hayata direnen gözkapaklarýný kaldýrarak bakmak istiyor.Ama kalplerini bir daha uçurmamak üzere kötülükle ören o zalimler buna bile izin vermiyor.Öpmeye kýyalamayan çocuklar acýmasýzca öldürülüyor. Taþlarýn baðlandýðý ,köpeklerin serbest býrakýldýðý ve kan emici vampirlerin ava çýktýklarý bir zaman dilimindeyiz.Kurtlar kuzularý yerken,yenen kuzulardan kurtlara karþý merhamet beklenir mi?Ýsrail'in Kuduz Köpekleri "Masum Filistin Bebekleri" parçalayýp katlederken, öldürülen bebekleri suçlu görebilir miyiz? Ýnsanlýk olarak son yüzyýlda dünyada meydana gelen olaylara ibretle eðilelim bir kere.Hepimiz sorumsuzca davranan yetkililerin, çatýþma yanlýsý olanlarýn, kendi çýkarlarý uðruna ötekinin hayatýný hiçe sayan ve dünyayý kan gölüne çevirmekten çekinmeyen güç sahiplerinin ,kalplerde kin ve nefreti nasýl derinleþtirdiðini ve bütün dünyayý , þiddet ve kaos ortamýna nasýl sürüklediðini üzülerek görmekteyiz. Filistin çocuk gülücüklerine,mutluluða en önemlisi huzura aç.Artýk kana gözyaþýna aðýtlara mermilere doydu.Üzerinde ki kara çarþafý sýyýrýp atmak istiyor.Atýp aklarla dolu bir yaþamýn kucaklarýna koþmaya ümütle bekliyor. Filistin kan aðlýyor.Kaçýmýzýn ruhu duyuyor,kaçýmýzýn vicdaný sýzlýyor,kaçýmýzýn "anne gel!..."diyen süt kokulu çocuk feryatlarý,"yavrum nerde yaþýyormu? diyen ýsýtýrap dolu ana baba sesleri uykularýmýzý bölüyor bilinmez.Ýnanýyorum ki yüzyýllarca bölgede barýþ içinde yaþama kültürünün temsilciliðini yapmýþ olan Türkiye, tarihi ve kültürel birikimlerinin kendisine vermiþ olduðu aðabeylik rolünü oynamak üzere çabalarýný daha da yoðunlaþtýracaktýr.Buradan, vicdanlara sesleniyorum.Bugün insanlýk Filistin halkýna görülen vahþetten dolayý büyük bir imtihandadýr.Hiç kimse, hiç birimiz böyle bir vahþetten dolayý kendimizi sorumsuz gösteremeyiz.Þu an gerekli olan bütün dünyada birlik ve beraberlik içinde olmaktýr.Vicdaný içini kemiren yüzlerce hatta milyarlarca insanýn gerçek öfkesi elbette caydýrýcý olur.Ama þu an için, dünyanýn bölük börçüklüðü bu birliðin fotoðrafýný göstermekten uzaktýr.Yine de yapýlacak en küçük yardým Filistini bu buhranlý dönemde kurtarmaya yetecektir belkide.Duymakla, bilmekle,televizyondan seyretmekle yetinmeyelim.Filistin'de yaþanan insanlýk dramýna seyirci kalmayýp olanlarý kýnamak muhtaçlara yardým eli uzatmak insani bir ödevdir.Hayat bir okul olduðuna göre bu ödevi en iyi þekilde yerine getirin...
Tekmile ÞAHÝN
17
Aristo’dan Ýskender’e Nasihat
BÜYÜK ÝSKENDER, FELSEFENÝN DUAYENÝ SAYILAN ARÝSTO'YA BÝR MEKTUP YAZAR. ''ZAPTETTÝÐÝM TOPRAKLARDAKÝ ÝNSANLARI TAHAKKÜMÜM ALTINDA TUTABÝLMEK ÝÇÝN NELER YAPMALIYIM ''DÝYE GÖRÜÞÜNÜ BEYAN ETMESÝNÝ ÝSTER VE SORAR ; 1- ÜLKENÝN ÝLERÝ GELENLERÝNÝ SÜRGÜNE MÝ GÖNDEREYÝM ? 2- ÜLKENÝN ÝLERÝ GELEN ÝNSANLARINI HAPSE MÝ ATAYIM ? 3- ÜLKENÝN ÝLERÝ GELEN ÝNSANLARINI KILIÇTAN MI GEÇÝREYÝM ? ARÝSTO' NUN CEVABI : 1- SÜRGÜNDE TOPLANIP SANA KARÞI BAÞKALDIRIRLAR, 2- HAPÝSHANELER MÝLÝTAN YUVASI OLUR, KONTROLDEN ÇIKAR, 3-ONLARDAN SONRAKÝ KUÞAK ÝNTÝKAM HIRSIYLA BÜYÜR TAHTINI SALLAR. ÇÖZÜM OLARAK ÞU NASÝHATI VERÝR: '‘ÝNSANLARIN ARASINA NÝFAK TOHUMLARI EKECEKSÝN, BÝRBÝRLERÝYLE SAVAÞINCA HAKEM OLARAK KENDÝNÝ KABUL ETTÝRECEKSÝN, AMA ANLAÞMAYA GÝDEN BÜTÜN YOLLARI TIKAYACAKSIN. ''
18
“Bu vatan topraðýn kara baðrýnda Sýradaðlar gibi duranlarýndýr Bir tarih boyunca onun uðrunda Kendini tarihe verenlerindir” Bir tarih boyunca mücadele ettik vatan için; bayrak için cepheden cepheye koþtuk. Bu mücadelelerde nice ana kuzularýný topraða verdik ama hiçbir zaman mücadelemizden vazgeçmedik, bizi vazgeçiremediler. Analarýmýz üstüne titreyerek büyüttüðü yavrularýný, kýnalý kuzularýný hiç tereddüt etmeden davul zurna ile askere yolladý. Gidenler de kalanlar gibi arkalarýna bir an olsun bakmamýþlardýr. Kimi Leyla'yý, kimi Þirin'i býraktý geride. Kimisi kundakta yavrusunu, anasýný, babasýný, kardeþini býrakýp da gitti asker ocaðýna. Ýstanbul için gemileri karadan yüzdüren ulu hünkar Fatih Sultan Mehmet'in torunlarý, haritada yerlerini bile bulamayacaðýmýz toprak parçalarý için canlarýný feda eden kahramanlarýmýzýn torunlarý, bugün de Türkiye'miz için canlarýný feda ediyor. Ne olduðu belirsiz, kime hizmet ettiði bilinmeyen adýna PKK denilen malum bela, nefes alýp verdiðimiz, kutsal dediðimiz vatanýmýzýn havasýný kirletmeye devam etmektedir. Bu meselenin bir Kürt meselesi olmadýðýný kundaktaki çocuk bilir. O zaman nedir kendilerini özgürlük savaþçýsý diye nitelendiren, gözlerini kan bürümüþ çapulcularýn asýl niyeti? Ülkemiz doðu ile batýyý bir birine baðlayan, yer altý ve yer üstü zenginliklerine sahip, dünyada eþine rastlanmayan güçlü ve zengin bir tarihe sahip çok önemli bir ülkedir. Dünyanýn vampirleri, çakallarý, haydutlarý bu yüzden büyük bir iþtahla gözlerini kutsal vatan topraklarýmýza dikmiþlerdir. Böyle üstün özellikleri olan ve genç nüfusuyla Dünya'nýn nadir ülkelerinden birisi olan Türkiye'mizin de düþmanlarý hiç eksik olmadý. Materyalist Dünyalýlar savaþlarla bizi dize getiremeyeceklerini çoktan anladýlar.
Çanakkale mahþeri bunun en büyük örneðidir. Dünya( kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela) en son teknolojisiyle gelmiþken üzerimize, yaðmur yerine bomba yaðarken gökyüzünden biz kýrýk tüfeklerle, süngülerle ve eþine az rastlanýr bir imanla çýktýk tüm dünyanýn karþýsýna. Ýçimizdeki iman ve vatan sevgisini þehitlikle süsledik. Vatan bizim için her þeydi. O gün namusuna sahip çýktý atalarýmýz. Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ý, Çerkez'i, Laz'ý hep beraber tek bir amaç uðrunda savaþtýlar ve baþardýlar. Gelelim o yýllardan sadece 80-90 yýl sonrasýna, günümüze. Ýçler acýsý bir haldeyiz. Son günlerde verdiðimiz þehitlere bakarak canýmýz yanýyor. Televizyonlarda her gün bomba, terör, þehit vs. haberleri duyuyoruz. Tedbirsizlikten bahsediliyor. Evet, tedbirsizlik olabilir. Biraz geriye dönersek, hatýrlayalým Ankara Ulusta patlayan bomba onlarca can almýþtý. Uyuþmuþ bir kafayla üzerindeki bombayý patlatmýþtý terörist, hiç düþünmeden. Terör örgütünün yapmak istediði bu deðil mi? Bunlarýn atalarý Hasan Sabbah da Alamut'u mesken tutup zamanýn gençlerine afyon içirip çeþitli vaatlerle Anadolu gençliðini heba etmemiþ midir? Terörizmde amaç bellidir: kargaþa, kaos, çatýþma, kutuplaþma…Pkk'nýn amacý da halký ikiye bölmek ve bir çatýþma ortamý oluþturmak. Emniyet güçleriyle halkýn arasýný açmak. “10 evladým da olsa bu vatan için feda ederim.” diyen bir zihniyetle mücadele etmenin baþarýsýzlýk getirmeceðini terör örgütü bilmiyor mu sanki? Tabi ki biliyor. Kara Türkler, tarih boyunca tarlalarda çalýþmýþ belki fakirlik içinde kaderlerine razý olmuþ ama hadi cenge denildiði zaman elindeki týrpanýyla savaþa koþan Anadolu'nun gerçek evlatlarý. Hiçbir zaman en yüksekleri düþünmeden bütün samimiyetiyle canýný veren bu vatan evlatlarý büyük þehirlerde mafyanýn uþaðý köyde de aðanýn azabý olmuþlar belki ama savaþta da en ön safta düþmana göðsünü siper etmiþlerdir. Bunu anlamamak; hala böleceðiz, parçalayacaðýz demek ahmaklýktan baþka nedir?
19
Bütün olanlarý düþündüðümüz zaman iþin içinde iþ olduðunu anlýyoruz. Emperyalistler maalesef bizimle uðraþýyor. Savaþlarda elde edemedikleri baþarýyý bizi birbirimize düþürmekle elde etmeyi istiyorlar. Bizim geliþmemizi yükselmemizi, zenginleþmemizi, istemiyorlar çünkü kurduklarý dünya düzeninde biz Türklerin yeri yoktur. Bir de yangýndan çýkar uman haydutlarýmýz var bizim. Bu yangýndan para kazanan, köþeyi dönen haydutlarýmýz… Ýþte Pkk terör örgütü, hakim güçlerin maþasý olmuþ bu örgüt, Anadolu'da bizim saf vatandaþlarýmýzý aldatmaya devam ediyor. Pkk bir Kürt vatandaþýmýzý bir Türk'ün sevdiði kadar asla sevemez. Pkk bir kere, sözde, savunduðu davaya en büyük ihaneti yapýyor. Pkk en büyük ihaneti Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne deðil aksine Kürt vatandaþlarýmýza yapýyor. Tarih ne büyük liderler görmüþtür, sözde liderlerine þöyle bir bakýn. Ondan deðil lider katýr çobaný bile olmaz. Liderin öncelikle bir duruþu olacak, laf konuþmasýný bilecek ve en önemlisi davasýndan hayatý pahasýna vazgeçmeyecek. Oysa Apo'nun yakalanýr yakalanmaz piþmanlýk naralarý attýðýný hepimiz biliyoruz. Daha da önemlisi kameralarýn önünde, devletimiz bana bir görev verirse seve seve devletimizin emrinde çalýþýrým, diyerek karakterini ortaya koymuþtur. Oysa o Kürt halkýný düþünen bir lider olsaydý her yerde ve her mekanda “baþýmý veririm ama davamdan vazgeçmem, beni öldürebilirsiniz ama bir Apo gider bin Apo gelir” demeyi bir þeref sayardý. O zaman herkes onun, yanlýþ da olsa, samimi bir insan olduðunu anlardý. O ve onun gibiler materyalist dünyalýlar tarafýndan satýn alýnmýþ ciðeri beþ para etmez hainlerdir. Fakirlik edebiyatýna da bir anlam veremiyorum ben. “Eziliyoruz, fakiriz, ekmek istiyoruz” gibi ifadeler artýk kulaklarýmýzý týrmalamaya baþladý. Açlýk her yerde açlýktýr. Fakirlik, her yerde fakirliktir. Bunun doðusu, batýsý olmaz. Þehitlerimiz, ne yalýlarda ne köþklerde oturan insanlardýr; hatta çoðunun iþi bile yoktur. Üzülüyoruz, Anadolu olarak hepimiz üzülüyoruz. Peki bu düzen deðiþir mi? Çok zor, hatta imkansýz gibi. Bizi “sende evlat acýsý bende de bu kuyruk acýsý olduktan sonra biz dost olamayýz” durumuna getirmeye çalýþýyorlar. Bizi acýlarýmýzla vurmaya çalýþýyorlar. Peki ne yapmak lazým, bu iþin bir bitiþi yok mu? Bitiþi var veya yok bize düþen sakin olmaktýr. Devletimizin askeri, polisi bu iþin üstesinden gelecektir. Gelmelidir. Gözyaþlarýmýz dinmez ama her zaman baþýmýz diktir bizim; çünkü biz, esir aldýðý düþmanýna dahi misafir gözüyle bakan bir milletin torunlarýyýz. Sakin olmalýyýz, sakin olmalýyýz, sakin olmalýyýz. Çünkü biz, hiçbir Kürt vatandaþýmýzý terör kamplarýna göndermeyiz. Onlarý katillere, haydutlara teslim etmeyiz, etmemeliyiz. Bu vatan kolay kazanýlmadý, kolay da kaybedilmez. Biz Fatih'in torunlarýyýz. Biz vatanýmýz için gerekirse canýmýzý veririz ama vatanýmýzýn bir karýþ topraðýný vermeyiz. Hepimize düþen ruh, birlik ruhudur. Birlik olalým dirlik buluruz. Edirne'den Ardahan'a kadar bu vatan hepimizin, sahip çýkalým. Merve KELLECÝ
“Pkk en büyük ihaneti Kürt vatandaþlarýmýza yapýyor”
20
I B A Z A N A D VÝC Günler geçmiþti, o kötü olayýn üstünden. Emin hayatý boyunca hiçbir zaman unutamayacaðý bu olayý tekrar tekrar canlandýrýyordu beyninde. Gözleri seyrettiði denizin aynasý gibi acýyla dolup dolup geliyordu. Hatasýnýn içinde oluþturduðu baský nedeniyle günlerce odasýna kapanmýþ, bunun bir sonunun olduðunu düþünerek kendini dýþarý atmýþtý. Ama yaptýðý þeyin kötülüðü nedeniyle sanki tek bir dostu yoktu. Ýnsanlar sanki ondan kaçýyor, onu saldýrýda atýlan biyolojik bir bomba gibi görüyorlardý. Sanki bu bombaya yaklaþtýklarýnda bütün vücutlarýný yara saracak ve öleceklerdi. Böyle kaçýyorlardý ondan… Yorgundu, öyle yorgundu ki hayat yolunda atacak tek bir adýmý bile yoktu. Onun için yaþamak bir iþkence geliyor, her þeyden býkýyor, sadece denizi seyretmek, uzun uzun seyretmek istiyordu. Düþünüyordu, bu kötü olayý ailesine nasýl anlatacaktý? Sanki bunun cevabýný baktýðý denizde arýyordu. Fakat bulamýyordu Emin, içini kemiren onu günden güne kahreden sorusunun cevabýný. Belki verse bu seferde ondan soðuyacaktý. Çünkü duyacaðý gerçek canýný acýtýyor ve her þeyden soðutuyordu. Çok piþmandý. Yaptýðý þeyden o kadar piþmandý ki keþke diyecek gücü kalmamýþtý artýk. Yapacak bir þeyi yoktu. Attýðý her adýmýn arkasý uçup gidiyordu. Geri dönecek, dönüp de düzeltecek yolu yoktu. Okul tatil olalý bir buçuk ay olmuþtu, Emin'e tatil zehir oluyordu. Bir buçuk ay nasýl geçecek ve okullar ne zaman açýlacaktý. Bir buçuk ay boyunca bu iç sýkýntýsý kaybolacak mýydý? Yoksa onu bitirecek miydi? Bunu bir türlü kestiremiyordu. Emin'in babasý imam, annesi ise ev hanýmýydý. O ailenin tek çocuðu, tek nuru, tek neþe kaynaðý idi. Emin'in her istediði gerçekleþtirilmeye çalýþýlýrdý. Yediði önünde yemediði arkasýndaydý. Onlarýn böyle içtenlikle baktýklarý oðullarýnýn onlara bakacak yüzü yoktu. Çünkü Emin çok kötü bir þey yapmýþtý ve bu olay onu ailesinden kaçýrýyor, onlarýn yüzüne bakmaktan alý koyuyor ve ona utanç veriyordu. Ailesi ise onun bu durumuna çok endiþeleniyorlardý. Defalarca annesi ayrý, babasý ayrý konuþtu onunla ama bir türlü Emin söyleyemedi derdini. Emin sabahýn erken saatlerinde deniz kenarýna geliyor güneþin doðuþunu izliyor, sonra da güneþin batýþýný izlemeden ve ay denize yakamoz düþürmeden gitmiyordu eve. Ailesi ilk baþlarda akþama yakýn geliyorlar ona bin bir dil dökerek eve götürüyorlardý. Zaten evde çok yakýndý denize. Daha sonra bir bilene danýþtýlar ve onun kendi haline býrakýlmasýný ama uzaktan takip edilmesi kararýný aldýlar. Zaten Emin çok kýzýyordu her gün ana okulu çocuklarý gibi güdülmeye. Bir taraftan da hem ailesini periþan ettiðinin hem de tatilini zehir ettiðinin iyice farkýna varýyordu. Emin kuru, orta boylu, yakýþýklý biriydi. Beyaz tenin üzerinde kara kaþlarý, kara gözleri insaný büyülüyordu. Fakat okul kapandý kapanalý o özenle taradýðý saçlarý darmadaðýn, o kara gözleri aðlamaktan yorgun, o çelimsiz vücut daha çelimsizleþmiþti. Çünkü bütün bu olaylar okulun son günü
olmuþtu. Belki bir þeyleri feda etseydi böyle olmayacaktý. O hataya Emin nasýl düþmüþtü? O temiz eller bu olaya nasýl karýþmýþtý aklý ermiyordu. Her þeyin bir ilki vardý ve Emin bu ilki en kötü olayla yaþamýþtý. Hayatýnda “yapmam, yapamam” dediði annesine babasýna yeminler ettiði ve ant içtiði þeyi yapmýþtý. Kahroluyordu. Onu dokuz ay karnýnda taþýyýp bin bir zorlukla dünyaya getiren temiz kalpli, melek yüzlü annesi ve okumasý için varýný yoðunu feda eden babasýna böyle bir þeyi nasýl yapmýþtý? Kendine karþý söylediði yazýklar, kahrolmalar, lanetler, hakaretler beyninde köþe kapmaca oynuyordu. Aðlýyordu göz bebekleri küçülene kadar aðlýyordu. Nereye kadar böyle kahrolmaya, aðlayýp üzülmeye, ailesini günden güne eritmeye devam edecekti acaba? Bir gün okulun açýlmasýna haftalar kala son kez yakamoza bakýp cami kenarýndan görülen evlerine zor düþtü. Hem bedeni hem yüreði artýk dayanamýyordu. Üzerini bile çýkarmadan, öylece özenle döþeli odasýna girip, mis gibi çarþaflý yataðýna kýl gibi yýðýlýverdi. Gözlerini açtýðýnda saat öðleyi bulmuþtu. Nefes nefese kalmýþtý. Çünkü bugün her zamankinden farklý olarak kabus deðil güzel bir rüya görmüþtü. Rüyasýnda “artýk kendine gel yavrum!” diyen çok tatlý bir ses duymuþtu. Gözlerini ovuþturdu. Hemen deniz kenarýna giderek düþünmeye baþladý. Okul kapandý kapanalý ilk defa güneþin doðuþunu izlemeyi kaçýrmýþtý. Ama yarýn tekrar izleyebilirdi. O anda Arþimet'in, Newton'un, Einsteine'in kafasýnda yanan ampul gibi kendisinin kafasýnda da bir ampul hýzlý hýzlý yanmaya baþladý. Evet bunun bir sonu olmalýydý ve o son da bugün olmalýydý. Belki sonu kötüydü ama bu acýyla bu ýstýrapla daha fazla yaþayýp ailesini daha fazla üzmeye hakký yoktu. Belki güneþin tekrar doðuþu gibi onun da bu hatasý ailesi tarafýndan affedilirdi ve Emin'in geleceðe aydýn adýmlar atmasý için bir fýrsat daha verilirdi. O gün akþam güneþin batmasýyla birlikte babasýnýn imamlýk yaptýðý camiye gitti. Uzun boylu, geniþ omuzlu, beyaz tenli, tertemiz giyiniþli, mis gibi gül suyu kokulu babasýna okulun son gününden beri ilk defa böyle candan bakýyordu. Bir anda onun boynuna sarýlýp “baba affet beni!”deyip aðlamak geliyordu içinden. Ama her þeyin bir zamaný vardý. Yatsý namazýný camide babasýyla birlikte kýldýktan sonra kývýr kývýr saçlý, tombul yüzlü, kulaðýnýn arkasýnda kýrmýzý bir çiçek bulunan ve buna uyumlu olarak fýr fýr kýrmýzý elbiseli çiçekçi kadýndan iki demet çiçek aldý. Babasý çok þaþýrmýþtý. Nedenini bile soramadý. Üzerindeki þaþkýnlýðý atmak ve eve gitmek istiyordu. Beraber sessizce evlerine gidiyorlar aralarýnda “hava ne kadar güzel” diyaloðundan baþka bir þey geçmiyordu. Çünkü Emin söyleyeceklerini kafasýnda tasarlayýp duruyordu. Caminin bir sokak ardýnda devletin verdiði lojmanda oturuyorlardý. Ýki katlý bir lojmandý bu. Alt katta
21
Emin'in babasý Ýsmail gibi imam arkadaþý oturuyordu. O da diðer semtte görev yapýyordu. Merdivenlerden güzel yemek kokularý yayýlýyordu. Annesi yaprak sarmasý yapmýþtý. Kim bilir ne güzel olmuþtu tadý. Merdivenin orta yerinde annesi Zeynep ile karþýlaþtýlar. Zayýf bedene giyilmiþ geniþçe bir gömlek, altta siyah bir etek, hafif esmer yüze yapýlmýþ özenli eþarbý, iri iri siyah gözleri ve o masum tebessümü ile annesi karþýlarýnda durarak: - “Sarma yaptým. Kokusu komþuya kadar gelmiþ, nefisleri çekmiþtir. Çoluk çocuk var, günah olur. Ben hemen þunu verip geliyorum. Siz içeri girin sofra hazýr!”dedi. Emin aniden elindeki çiçek buketlerini arkasýna sakladý ve bu vurgun gibi sözlerin üstüne uzun bir of çekerek, içinden konuþmaya baþladý: -“Böyle melek gibi iyi kalpli bir kadýna böyle iðrenç bir þeyi nasýl yaptým ben?”diyordu. Ama yinede kararlýydý her þeyi anlatacaktý ailesine. Abdest suyundan, gül suyundan elleri mis gibiydi. Babasýný sofraya buyur ettikten sonra sofrada ekmeðin olmadýðýný fark etti. Mutfak tezgahýnýn üzerinde bulunan kesilmiþ ekmekleri çiçek desenli ekmek sepetine koyup masaya koydu. Önce yatsý namazýný babasý ile birlikte kýlmasý sonra babasýyla eve gelmesi, yolda iki buket çiçek almasý, masaya ekmek koymasý babasýný iyice þaþýrtmýþ, kafasýnda soru iþaretleri orman mantarý gibi çoðalmýþtý.Tam bir þeyler soracak oldu ki Emin'in annesi Zeynep içeri girdi. Hoþ geldiniz diyerek gülümsedi. O da oðlunun bu saatte evde olmasýna üstelik eve babasýyla birlikte gelmesine, ekmeklerin masaya gelmesine çok þaþýrmýþtý. Emin içeri kadar gitmiþti. Arkasýný dönüp oðlunu çaðýracak oldu ki Emin bu güzel yüzlü kadýna sarýlarak öptü ve bir çiçek buketini ona verdi sonrada babasýnýn elinden öperek bir çiçek buketini de ona verdi. Annesi günler sonra onu tekrar böyle canlý görmüþtü ve çok duygulanarak göz yaþlarýna hakim olamadý. Babasýnýn da hafif hafif gözleri bulutlandý. Sarmalar koyulurken tabaklara anne ve babanýn yüzlerinde þaþkýnlýk ifadeleri vardý ve Emin'in gözlerine “ne oluyor?”gibi bakýyorlar, onun gözleriyle kendi gözleri arasýnda soru iþareti köprüsü kuruyorlardý. Emin afiyetle sarmasýný yerken bir yandan da bu hatasýný onlara nasýl açýklayacaðýný tasarlýyor, yer yer iþtahý kesiliyordu. Annesiyle sofrayý kaldýrdýlar. Annesi de babasý da çok mutluydu çünkü oðullarýnýn artýk düzeldiði kanýsýna vardýlar. Ama biraz sonra yaþayacaklarý þoktan haberleri yoktu. Evet artýk bu illet hata açýklanacak belki de istediði þeyi, emelini gerçekleþtiremeyecek hatta ailesi ona çok soðuk davranacaktý. Ama kararý kesindi bu sorun ortadan kalkacak, yaptýðý þeyi söyleyecek ve vicdan azabýndan kurtulacaktý. Oturma odasýna geçtiler ve Emin onlara söyleyeceði bir þeyin olduðunu onu dikkatle dinlemelerini istedi ve konuþmaya baþladý. -“Anneciðim, babacýðým biliyorum sizi çok üzdüm, çok yýprattým. Size derdimi bir türlü açamadým. Çünkü geleceðimin tehlikeye düþeceðini en çok istediðim þeyi yapamayacaðýmý düþündükçe bunu size söylemekten çekindim. Ama bir an sizin böyle daha çok üzüldüðünüzü ve bu genç yaþta yýpranmamanýzý düþündüm. Ne kendimi vicdan azabýyla yaþatmaya ne de sizi böyle günden güne kahretmeye hakkýmýn olmadýðýný biliyorum.”
Okuldan alýnma ihtimalim beni çok korkuttu. Çünkü okuldan alýrsanýz en büyük emelimi gerçekleþtiremeyecektim. Belki emellerim yok olacak, mini mini elli öðrencilerim olmayacak, belki beni eskisi gibi sevmeyeceksiniz ama bunu sizin bilmeniz gerekiyor. Ben aslýnda ne takdir belgesi aldým ne de derslerim çok iyi. Zayýfým vardý. Çevremde küçük düþmek istemedim. En iðrenç þeyi yaparak hem sizi hem kendimi kandýrdým. Bir grup kendini bilmez arkadaþa uyarak sahte belgeler hazýrlattým . Evet daha önce ki hareketimle de bu yaptýðýmla da sizi bir üzüntüden diðerine salýyorum. Bana ne deseniz, ne söyleseniz, ne ceza verseniz haklýsýnýz. Þimdi ya beni affedin mutlu olup en büyük amacýmý gerçekleþtireyim, ya da okuldan alýn günden güne eriyeyim. Karar sizin.” Der. Bunun üzerine anne ve babasý ne diyeceklerini þaþýrdýlar. Bu þokun üzerinden konuþmaya baþladýlar. Öncelikle Emin'in babasý Ýsmail: “-Oðlum Emin'im sana böyle bir sözü derslerine daha iyi çalýþman için söyledik. Ama bilemezdik ki seni böyle bir hata yapmaya sürükleyeceðimizi. Hem sen de hem biz de suç var. Sana ders çalýþman için böyle bir þart koþmamalýydýk, sen de derslerine çalýþýp zayýf almamalýydýn. Belki ilkokuldan çýktýn, lise yýllarýna baþlayýp gençliðe adýmýný atýyorsun. Gençliðin verdiði çýlgýnlýkla þeytana uymuþsun. Keþke zayýfýn olduðunu söyleseydin oðlum. Yine de af diledin, suçunu anladýn bu da bir adým.”der ve annesi Zeynep söze karýþarak “-Sana ne kýzabiliriz ne de okuldan alabiliriz. Çünkü hiçbir anne baba çocuðunun istikbali ile oynamak istemez. Böyle bir hataya düþmen de bizim de büyük suçumuz var. Keþke o söz senin üzerinde bu denli etki yapmasaydý ve sen keþke hiçbir zaman doðruyu söylemekten kaçmasaydýn” der. Emin bu sözleri duyunca mutluluktan aðlayarak anne babasýna sarýldý ve ellerini öptü. Aðlayarak: “-Affet beni anne, affet beni baba bir daha böyle bir hataya düþmeyeceðim. Sizi asla üzmeyeceðim. Bana bir þans verip beni affettiðiniz için çok teþekkür ederim. Sizi asla beni affettiðiniz için piþman etmeyeceðim. Size, adýma layýk olacaðým.”der. Anne babasý da bundan sonra onun yapacaðý tek þeyin kendilerine yalan söylememesi ve ne olursa olsun onlarla paylaþmasý gerektiðini söylediler ve üniversite sýnavlarýna çalýþýp iyi bir öðretmen olmasý için elinden geleni yapmasýný istediler. Bunu Emin memnunlukla kabul etti. Tekrar binlerce kez söz verdi ve o gün ilk defa rahat bir uyku uyudu. Yýlar sonra Emin, dünya tatlýsý, çocuklarý yerine koyduðu öðrencilerini lise yýllarýnda da geldiði deniz kenarýna getirip: “-Çocuklar; yalan, dünyanýn en kötü þeyidir. Sakýn yalan söylemeyin. Ýnsan þu deniz üstün de giden yüzlerce tonluk gemi de olsa, her yalan söylediðinde gemiye küçük bir zarar verir ve zamanla her zarar onun denizi boylamasýna neden olur. O nedenle deniz üzerinde giden gemi olun ama asla dibe vurmayýn” der. Emin anlar ki yýllar sonra bu noktaya gelmesi yaptýðý bir yanlýþtan kaynaklanmaktadýr. Çünkü her yanlýþ, doðru yönlendirilirse baþarýyý getirir. Tabi insan “doðru” denilen yolda giderken “yanlýþ” denilen taþa takýlmadan onu ayaðýnýn ucuyla itebilirse.. Sema KOÇAK
-“Küçükken size yemin ettim. Asla yalan söylemeyecektim. Adýma layýk, size layýk olamadým.
22
ÜÇ KÝÞÝYDÝK Üç kiþiydik, Esra, Ezgi ve ben Ezgi sinemacý olmak istiyordu, Esra fotoðrafçý, ben yazar olmak istiyordum. Ayný yöne giden bir otobüsün içinde bilet ücretlerini ödememiþ üç yolcuyduk. Ezgi'nin kývýrcýk kýzýl saçlarý, Esra'nýn pýrýl pýrýl ela gözleri vardý. Benim de içten bir gülüþüm. Onlar beni beðenirdi, ben de onlarý beðenirdim. Hepimiz ayný yaþlardaydýk. O zamanlar üçümüzün de en çok zevk aldýðý þey motorla saatlerce dolaþmaktý. Dolaþýyorduk, eðleniyorduk, gülüyorduk. Etrafýmýzdakilerin bakýþlarýna aldýrmadan kahkahalar atýyorduk, ortada kahkahalar atacak bir durum yokken bile. Yolcu otobüslerini kýl payý sýyýrarak geçen motorun üzerinde yetiþkinlerin göremediði bir þeylere kahkahalarla gülen biz, otobüslerin otomobillerin camlarýnda korku ve endiþeyle bakanlarýn neden böyle çok kaygýlandýklarýný anlamýyor, yeniden kahkaha atýyorduk. Yoksa bunlar ölümden mi korkuyorlardý? Ölüme de gülüyorduk. Oysa ölüm hemen arkamýzda bizi takip ediyormuþ. Bir ara onu gördük bembeyaz bir yüzü, siyah bir elbisesi vardý. Ölüm bir kadýndý ama tanýyamadýk. Ölüm, çýðlýk attý. O ara biz yoldan geçen siyah giysili yaþlý kadýnlarý gördük tek sýra olmuþ bizimle ayný yöne doðru yürüyorlardý. Elleriyle kulaklarýný kapatmýþlardý. Ölüm kendini ille de bize belli etmek istiyordu. Koroyu yöneten þef gibi kollarýný savurdu. Bu sefer o siyah elbiseli yaþlý kadýnlar gözlerini kapatarak ilerlediler. Bütün bu gördüklerimizi film çekimi sandýk. O gün üçümüzde ölümü gördük ama tanýyamadýk. Kahkahalarýmýzý birleþtirip ölümün yüzüne tokat attýðýmýzý bilemedik. Onun bize öfkelendiðini anlayamadýk. Çünkü týpký acý, ihanet ve ayrýlýk gibi ölüm de yalnýz kitaplarda okuduðumuz; filmlerde, sinemalarda izlediðimiz soyut bir kavramdý. Ölümün eti ve kemiði olacaðýný, araba kullanabileceðini nerden bilebilirdik. Ama ölüm bizi hiç affetmedi. Bu günü atlatmýþtýk. Ama hala yaþadýklarýmýzdan ders almýyorduk. Üç kiþiydik, Ezgi, Esra ve ben Esra'nýn annesi çok gençti; bizi anlýyor, dinliyordu. Yine pikniðe gidecektik ve Esra'nýn soluk sarý renkteki motorunu almaya Esra'lara gidiyorduk. Ama çok yaðmur yaðýyordu. Sýrýlsýklam olmuþtuk. Necla teyze kapýyý açtýðýnda bize bir-iki saniye baktý ve gülmeye baþladý. Tabi bizde gülmeye baþladýk. Bir tek fark vardý. O sinirden gülüyordu bizse her zamanki halimizle gülüyorduk. Bizi içeriye aldý. Kendimiz için kaygýlanmýyorduk. Bizim için kaygýlanacak birilerinin varlýðýndan emindik. Bizi seven, bizi kollayan biri mutlaka bulunuyordu. O gün pikniðe gidememiþtik belki ama evde de çok güzel bir gün geçirmiþtik. Ertesi gün okul vardý. Ezgi okula gitmekte hep acele ederdi ve hep beklemek zorunda kalýrdý. O günde her sabah ki kavgamýzý ederek
okula gittik. Üçümüzde nerde ne yapýlmasý gerektiðini biliyorduk. Hafta sonu çýlgýnlýklarýmýzý hafta içi okulda yapmazdýk. O gün ilk derste herkese bir ödev verildi. Bizim ödevimizde kýsa bir film çekmekti. Ezgi sinemacý, Esra fotoðrafçý, ben yazar olmak istediðim için bu görev düþtü bize… Üçümüz birleþince çok güzel þeyler yapabilirdik. Düþündük ama aklýmýza bir þey gelmiyordu. Ýki haftamýz vardý. Ve Ezgi geçen gün baþýmýzdan geçen olayý hatýrlayarak “ölüm korkusunu ele alabiliriz” dedi. Mantýklý geldi, bir araya toplanmýþtýk. Ne yapacaðýmýzý kýsmen belirledik. Üç kiþiydik Ezgi, Esra ve ben Deniz yeþil, gök gri, rüzgârýn rengi çamurdu. Cumartesi günü yine çýlgýnca bir þeyler yapacaktýk. Esra'nýn motoruna yine üçümüz bindik. Ve aðýr aðýr, zevk ala ala kendi þarkýlarýmýzý söyleyerek bir yere geldik. Her þey çok güzel gidiyordu. Yalnýz olduðumuzdan baþkalarý ne söyleyecek korkusu yoktu. Çocuklar gibi oynadýk ve eðlendik. Eve dönme vakti gelmiþti. Hepimiz çok neþeliydik. Ve biraz hýz yapsak bir þey olmaz diye düþünüyorduk. Hýz yaptýk yaptýkça yaptýk artýk hýzýmýzý alamaz duruma geldik. Ve artýk o korkmadýðýmýz ölüm, o kahkahalarla yüzüne tokat attýðýmýz ölüm, o peþimizde gezen ölüm sonunda bizi bulmuþ ve yakalamýþtý. Uyandýðýmda korkunç kazanýn üzerinden bir ay geçmesine raðmen hala üzerimde etkilerini yaþýyordum. Gözlerimi açtýðýmda Ezgi vardý. Bir anda tüm acýlarýmý unutmuþtum sanki. Oda çok mutlu olmalýydý ki ben gözlerimi açýnca baðýrmaya baþladý. Herkes yanýma geldi. Gözlerim Esra'yý aradý ama o yoktu. “Esra” dedim. Cevap veren olmadý. Esra ölmüþtü. Bizim bir anlýk zevkimizden bir anlýk saçma hevesimizden dolayý ölmüþtü. Üç kiþiydik Esra, Ezgi ve ben Üçümüz de hayata pembe gözlüklerle bakýyorduk. Ama bir gün biri hiç beklemediðimiz anda pembe gözlüklerimizi aldý ve gitti. Biz artýk iki kiþiyiz. Bedenlerinde ölümün izlerini taþýyan iki kiþi. Biz hatalarýn hiçbir zaman küçük þeylerle sonuçlanmayacaðýný anlamýþtýk. Hatalarýmýzý anlamamýz için sevdiðimiz birini kaybetmeyi beklememeyi öðrenmiþtik. Hayatta bir anlýk heveslerin çok büyük bedelleri olabilir. Siz pembe gözlüðünüzü kendiniz çýkarýn, baþkasýnýn çýkarmasýný beklemeyin. Daha acý olabilir.
Merve Kelleci
23
HAYATT(AN) Hayat, dünyada insanýn doðum ile ölüm arasýnda geçirdiði zaman dilimidir. Ama hayatýn bir çok tanýmý yapýlmaktadýr. Hayat bazý insanlara göre gülmek, bazý insanlara göre aðlamaktýr. Ama bunlarýn hiçbirine aldanmamalýyýz. Çünkü sevindiðimiz günler olur, üzüldüðümüz günler olur.Hayat bazen insana acý vermeyi baþarýr. Ýnsanlar hiçbir zaman gerçekleri görmek istemez ama hayat gerçek yüzünü her zaman en acý þekilde gösterir. Hayata kendimizi fazla kaptýrmamalýyýz. Kendimizi fazla kaptýrdýðýmýzda hayal kýrýklýðýna da uðrayabiliriz. Bende hayatýn güzel yüzüne aldandým ve hayal kýrýklýðýna uðradým. Sokaða çýkmýþtým. Yine sokak her zamanki gibi hiçbir þeyden habersiz ve yalnýzdý. Herkes yerini almýþtý, rolünü oynuyordu. Yine boyacý çocuk sandýðýný büyük bir özenle açýyordu. Biraz ileride ise sarýþýn, süslü kadýn dolmuþ bekliyordu. Sonunda beklediðim son kiþi gelmiþti. Dolmuþ duraðýnýn karþýsýndaki, dükkanýn sahibi yaþlý amca. Yine üzerinde aðýr bir yük varmýþ gibi salýna salýna yürüyerek o birbirinden güzel kuþlarýný yemlemeyi unutmamýþtý. Evet, bir sürü birbirinden güzel kuþu vardý onun. Kuþlarýn arasýnda özellikle üç tanesi vardý ki en tatlýlarý onlardý. Yaþlý amca, o kuþlara isimler vermiþti. Birincisine Hayat, ikincisine Gülünç, üçüncüsüne ise Sevgi ismini vermiþti. Onun yanýna her gittiðimde bana hayatý anlatýrdý. Ne olursa olsun asla hayattan kopma. Bazen karþýna zorluklar çýkacak, hayat iniþli çýkýþlýdýr, asla pes etme derdi. Bana Gülünç'ü gösterir, yüzünden gülümsemeyi eksik etme derdi. Eðer kimseden sana fenalýk gelmesini istemezsen onlarýn hakkýnda kötü düþünme. Hiç kimsenin kinini yüreðinde tutma. Ne olursa olsun topluma tebessümle bak derdi. Bana Sevgi'yi gösterir, içinden asla sevgiyi eksik etme derdi. Bir gün dükkanýnýn kapýsýný açtýðýnda Hayat'ýn, Gülünç'ün ve Sevgi'nin onu terk edip gittiðini gördü. Her þey onlardan ibarettir. Bir bakarsýn var olur bir bakarsýn yok olur. Týpký hayatýmýzda güzel þeylerin çabuk bittiði gibi. Hayat'ýn, Sevgi'nin, Gülünç'ün bizi terk edip gittiði gibi. Her þey sadece bir andan ibarettir, yaþanýr ve biter. Sanki o gün bir baþka doðmuþtu hayat, sanki bir baþka sunuyordu oyunlarýný bize. Ya da bana öyle geliyordu. Yaþlý adamý bir daha hiç görmedim. O günden sonra onun izine bile rastlamadým. Ama iyi bildiðim bir þey var ki bir an daha geçmiþti ve bir sevgi daha sona ermiþti. Doðmak, yaþamak, ölmek hepsi de bir anda yaþanýp biten þeyler deðil midir, zaten? Bir kuþu, bir çiçeði, bir insaný anýnda severiz ve anýnda o sevgiyi bitiririz. Hayat da böyledir iþte. Esma BÜYÜKYILMAZ
M U Ð U L K U C ÇO Çocukluk hayattan sürekli bir þeylerin istendiði, küçücük þeylerden mutlu olunmasýnýn bilindiði bir dönemdir.Herkesin çocukluðunda hayalleri, istek ve beklentileri v a r d ý r. K i m i s i b a r b y i s t e r ; k i m i s i mekanizmalý, uzaktan kumandalý arabasýnýn olmasýný; kimisi ise boncuk atabilen tabancasýnýn olmasýný dilerdi yatmadan önce. Ama bunlar bizim çocukluðumuzun hayalleriydi. Yoktu bizim zamanýmýzda uçan arabalar, konuþan bebekler.Ya da vardý da biz alamazdýk. Durumumuz orta halliydi. Geçinip gidiyorduk hayat yolunda. Ama olmayan oyuncaklar için sitem etmez, yeni þ e y l e r ü r e t m e y e ç a l ý þ ý r, e l i m i z d e k i standartlar doðrultusunda mutluluðu yakalardýk.Ya mutluluklar ucuzdu ya da biz mutlu olmaya hazýrdýk. Þimdiki hangi çocuk her tarafý çapraz þekilde dikilmiþ, içine bez doldurularak yapýlmýþ bir bebekle mutlu olur? Ya da hangi çocuk yýrtýk, su alan ayakkabýlarýný deðerlendirip araba þeklinde kullanarak, oyun oynar ve mutlu olur? Evet, biz bunlarý yaþayanlardandýk. Ne mutlu bize. Ben çocukken yoktu öyle saatlerce internet baþýnda oturup oyun oynamak. Sabahýn ilk saatlerinde baþlardýk grup toplantýlarýna. Genelde harmanda toplanýrdýk.Yaz mevsimi bir baþkaydý bizim için, gündüzüyle gecesiyle.Olur olmadýk yere sinirlenirdik.Kendimizden çok baþkasýnýn hatasýný görür kýzardýk. Ama hemen de her þeyi unutur, barýþýrdýk. “Neden hýzlý koþmadýn, neden topu atmadýn?” gibi kýzmalar olurdu oyunlarda. Ama bunlar yerini çok çabuk sevgiye býrakýrdý. Akþam Güneþ yerini Ay'a býraktýðýnda saklambaç anlam kazanýrdý oyunlar arasýnda.Tütüncü oynardýk loþ ýþýklý harmanda,gruplar oluþtururduk kendi aramýzda. Annelerimizin ikazýna kulak asmaz, her gün erken geleceðimiz için verdiðimiz sözü tutmaz oyunlarýn içine býrakýrdýk kendimizi. Eve geldiðimizde sinirli,kaþlarýný çatmýþ elinde terlikleriyle karþýlardý bizi annelerimiz.O bile mutluluk verirdi bize.Bizi merak eden,bize zarar gelecek diye korkan ve de eve geldiðimizde kapýmýzý açan,bazen güler yüzle bazen sinirli annelerimiz var diye þükrederdik.Köyümüzde huysuz mu huysuz bir teyze vardý. Hatice Teyze'nin güzel can eriklerinin olduðu bir bahçesi
vardý.Arkadaþlarla birer avuç alýr nasiplenirdik.Gördüðü zaman da bastonundan da kaçamazdýk.Bizim yüzümüzden kocasýndan kalan emekli maaþýyla aldýðý tellerle bahçenin etrafýný kapattýrmýþ,bir de kapýsýna kilit taktýrmýþtý.Sokaklardan gazoz kapaklarý toplardýk.Misket oynardýk.Kýz erkek ayrýmý yoktu.Herkes kardeþi görürdü birbirini. Kin,nefret yeþeremezdi bizim aramýzda. Herkesin gözleri parlardý birbirine bakarken.Þimdikinin kýskançlýðý yoktu o bakýþlarýn altýnda. Ah nerede eski günlerim Mutlulukla geçen dünlerim Geri ver zaman benliðimi Ben çocukluðumu özledim
Sonbahardan sonra hasretle karýn yaðmasýný beklerdik. Kýþýn soðuk diye evde pinekleyenlerden deðildik. Yine yazýn olduðu gibi ayný kadroyla,ayný saatlerde baþlardýk. Tek fark eve sýk gelirdik .Bunun nedeni biraz ýsýnmak, dizlerimizin baðýný çözmek ve sýrýlsýklam olan üzerimize kuru kýyafetleri giymekti.Zaten dolap dolusu elbiselerimiz yoktu.Islanan elbiselerimizi soba altýna serer,o biz geri gelene kadar kururdu. Annelerimizin 'Yeter artýk bu kaçýncý'?sözlerine aldýrýþ etmeden koþa koþa arkadaþlarýn yanýna geri dönerdik. Kýzaðý olan çok azdý. Babalarýmýzýn içine saman doldurup verdiði torbalarla kayardýk.Ya da annelerimizin eski yazlýk ayakkabýlarýný giyerek kayma mücadelesi verirdik. Sevda türküleri söyledim Hasretle günleri bekledim Meçhule sürüklendim gittim Ben çocukluðumu özledim Okuldan verilen okuma egzersizlerini hep birlikte toplanarak yapardýk. Her gün birimizin evinde buluþurduk. Babasýnýn cep saati olan birisi saati getirirdi. Ve saniye tutardýk.En çok kelime okuyana herkesten birer misket toplanarak hediye edilirdi.Tek tek sayfadaki kelimeleri saymak öyle heyecan verirdi ki... Bazen elektrikler gittiðinde babaannem hikaye anlatýrdý.Ona da annesi anlatýrmýþ.Bize 'Annemin anlattýðý gibi olmaz' derdi. Bazense yaþanmýþ,yürek burkan,tanýk olduðu,acýklý hayat hikayelerini anlatýrdý.Çocuk kalbim dua ederdi:Kurtulsun anneler,bacýlar,gelinler diye. O günler baþka güzeldi.Acýsýyla tatlýsýyla ve zamanýn getirdikleriyle.Biz paylaþmayý, sevmeyi, þükretmeyi, deðer vermeyi en önemlisi mutlu olmayý bilenlerdendik. Küçücük þeylerle bile... Tuba ÖZTÜRK
25
AÞIK ÝHSAN ÞAÞAR ÝLE SÖYLEÞÝ Sorgun'umuzun yetiþtirdiði önemli aþýklardan birisidir, Ýhsan Þaþar. Sanatçý ruhu hassastýr, gençler olarak topluma mal olmuþ insanlarý arayýp bulmalý, onlara vefa borcumuzu ödemeliyiz düþüncesiyle çýkýyoruz yollara. Önce acaba bizi nasýl karþýlar, ters biri midir, karakteri nasýldýr gibi düþüncelerle eve yaklaþýyoruz. Mütevazi, tek katlý, bahçeli bir ev… Kapýyý çaldýðýmýzda saçlarý bembeyaz, güler yüzlü, kibar, aðýrbaþlý ama sevimli mi sevimli bir ihtiyar karþýlýyor bizi. Ýlk izlenimimizle çok rahatlýyoruz. Kendimizi tanýttýktan sonra insanýn içini ýsýtan bir gülümsemeyle içeri davet ediyor bizi. Sorular sormamýza gerek yok, her þey o kadar doðal ki; laf lafý açýyor , saatlerin nasýl geçtiðini anlayamýyoruz. Aþýk Ýhsan 1942 yýlýnda Sorgun'un Hanbaþý mahallesinde çiftçi bir ailenin çocuðu olarak dünyaya gelmiþ ama o, ölen kardeþinin nüfus cüzdanýný kullandýðý için kayýtlarda 1939 doðumlu olarak görünüyor. Ailesinin soyadý “Layýk” iken daha sonra resmi kayýtlara “Þaþar” diye geçmiþ. Eðitim hayatýna Sorgun'daki ilk ve tek okul olan Yeþilyurt okulunda baþlar. Þiir yazma aþký okulda herkesin dikkatini çeker. Ýkinci sýnýfta öðretmenler için yazmýþ olduðu þiiriyle birinci olur ve ödül alýr. Ýlk þiirinden sonra tarlalarda, baðlarda, düðünlerde türkü söylemeye baþlar. “Niçin size aþýk diyorlar” diye bir soru soruyoruz “Bilmiyorum nasýl oldum Bir gece de bunu buldum Aþk ile sararýp soldum Onun için aþýk derler. Heves verdim þu sazýma Bir ateþ düþtü özüme Sevdam dayýmýn kýzýna Onun için aþýk derler. Ýhsan der ki: neden neye Tutuldum kara sevdaya
Yatýrdýlar hastaneye Onun için aþýk derler.” Kahvelere gelen aþýklara özenip onlar gibi türkü söylemek ister ve aþýklarý yakinen takip eder. Zira yavaþ yavaþ ateþ bacayý sarmaya baþlamýþtýr. Sorgun'a gelen tüm aþýklarý dinlemek için içinde büyük bir þevk vardýr. Saz alacak parasý olmadýðý için küreði saz gibi tutarak baðlarda üzüm toplayan kadýnlara türkü söyleyip içindeki bu aþký dillendirmeye baþlar. O dönemlerde 1516 yaþlarýndadýr. Kafasýna koymuþtur artýk saz alacaktýr.
Babasýndan da parayý alamayýnca kahvede bir müddet garsonluk yaparak sazýn parasýný çýkarýr. Bu vesile ile kahveye gelen aþýklarý dinleme fýrsatý olur. Ýlk sazýný berber Necati isimli bir þahýstan almýþ güler yüzlü ozanýmýz. Artýk kendini geliþtirmeye baþlamýþtý. Ýlk deyiþini Hasan Ekimli'nin kahvesine gelen Çorumlu Aþýk Hasan için tepsi dolandýrýrken söyledi: “Aþýðým sözümde yoktur yalandýr Demeyin ki sakýn falan filandýr Hasan Ustam gurbette tepsi dolandýr Ekmeðini bundan gazanmýþ gelmiþ.” Aþýk ismini ilk olarak, yazýda Çoban Toraman'ýn öldürülmesi üzerine yazdýðý destanýn Peyik pazarýnda söylemesinden sonra almaya baþladý. “Çektim abamý da çok oldu soðuk Zalimler gadletmiþ açýyor gucah Geldiler baþýma bilenmiþ nacah Al ganlar içinde kaldý vücudum…” Bu destaný aþýklýk badesini içtikten kýsa bir süre sonra yazmýþtý.
Okulu bitirdikten bir süre sonra 15-16 yaþlarýnda aþýklýk badesini içmiþtir. Bu olayý bize þöyle ifade ediyor: “Bir gece yine yatmadan önce sazýmý çalýp da yatmýþtým. Rüyamda yine saz çalýp deyiþler söylüyordum ama bu kadar güzel hiç çalmamýþtým. Daha sonra terledim aðzým kurudu ve su ihtiyacý hissettim. Öyle susamýþtým, öyle susamýþtým ki dilim damaðým kurudu, ciðerim yandý. Rüyamda bu halimi görenler sazýmýn sap kýsmýnýn su dolu olduðunu ve arkasýndaki deliðe aðzýmý dayayýp içindeki suyu içmemi, o suyun susuzluðumu gidereceðini söylediler. Daha sonra bunu söyleyenler kayboldu. Uyandýðýmda rüyanýn etkisinde kaldým ve bir anlam veremedim…” Ona göre rüyasýnda olanlar kimseye anlatýlmazmýþ. Bu
26
rüyayý baþkalarýna anlattýðý için aþýklýkta daha ileri gidemediðini söylüyor. O yýllarda dayýsýnýn kýzý olan Ýsminur Hanýma büyük bir sevda ile baðlanmýþtý. Aþkýndan kara sevdaya tutulmuþ, hastalanmýþ, hastanelerde yatmýþ ama kýzý alamamýþtý. Derken askerlik yaþý gelir. Askerdeyken sevdiði kýzýn baþkasýyla evlendirileceði haberini alýr ve komutanlarýnýn da izni ile memlekete döner. Sevip de alamadýðý Ýsminur Hanýmý ani bir kararla kaçýrýr. Sonra da bir aþýða yakýþýr þekilde düðününü yapar. “Ýsterim sözler gelsin dile Mevlam düþürmesin düþman diline Bin güzel olsa bakmam yüzüne Ýsmi Nur olmayýnca” Aþýk Ýhsan, askerden geldikten sonra nakliyecilikle iþ hayatýna baþlar, yaþý biraz ilerledikten sonra da kendi minibüsünü alýp þoförlük yapar. Bu arada aþýklýðý da ihmal etmemiþ, hissettiklerini çalýp söylemeye devam etmiþ. “Nedir þoforlarýn böylece hali Irak, Ýran ayný mal misali Ahýllý mý disem vallahi deli Durdan anlamýyor bu insanlar.” Aþýk Ýhsan'ýn dört çocuðu vardýr. Ýki kýzý iki oðlu. Çocuklarý da evlenip gittikten sonra “bir Köroðlu bir Ayvaz” eþiyle beraber yaþamýný sürdürmektedir. Onun þiirlerinde tesbit edilen bir mahlasý bulunmamaktadýr. Sorgunda yetiþen bazý aþýklarla da atýþmalar yaptý. Bunlardan bazýlarý: Erozan, Aþýk ismail, Aþýk Sefil, Döndü'dür. Aþýk Ýhsan yýllar önce radyo ve televizyon programlarýna katýlmýþ ama eski sýhhatinde olmadýðý için þimdilerde bu tür programlardan elini eteðini çekmiþ durumdadýr. O yýllarda özellikle Bayrak Tv'den çokça davet alýr ve bir çok programa konuk olarak katýlýr. Birçok gazeteciye röportaj vermiþ, Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümü onun þiirlerini ve hayatýný kitap haline getirmiþtir.Yerel bir televizyon kanalý olan bayrak televizyonunda Durali Doðan'ýn hazýrlayýp sunduðu Kültür Sofrasý adlý programda pek çok atýþmalar yapar. “ Ne idin necisin çýktýn karþýma Sana ben bunlarý sorarým aþýk Bela mýsýn yoksa benim baþýma Ben de böyle bir þey ararým aþýk.” … “Her þey miras ter çýkmadý alnýndan Ürkütsen kýrk tilki çýkar karnýndan Bir lokmasýn yesen gelir burnundan Hele bir tas suyun iç de göreyim.” … Þiirlerini genellikle saz eþliðinde irticalen söylemiþ yerel aðýzda konuþulan Türkçeyi çok iyi kullanmýþtýr. Þiirlerin de þahsi ve toplumsal konular iþlemiþtir. Özellikle koþma ve semai tarzýnda birçok eseri vardýr.
Çocuklarýna çok düþkün olan Aþýk özellikle kýzý Tayyibe'nin düðünü olurken ayrýlýk fikriyle çok üzülmüþ ve ona þu dizeleri söylemiþ: “ Gelmiþ arabalar korna çalýyor Seni götürmeye gelmiþler kuzum Büyümüþ yavrum da gelin oluyor Düðün alayý kapýya dolmuþ kuzum …. Eller ana olmuþ gelin kýzý var Ana yüreðinde böyle sýzý var Ýhsan'ýn yazmaya size sözü var Kalemi eline vermiþ kuzum .” Bu aðýt ondan sonra Sorgun düðünlerinde yaygýn bir þekilde söylenmeye baþlar. Bizlere de sazý ile türküler, deyiþler söyleyecekti ama olmadý. Çünkü torunu Sefa dedesinin sazýný geri getireceðim diye götürür. Aþýk Ýhsan sazýný torununa ödünç de olsa verme taraftarý deðilmiþ ama eþinin hatýrýný kýramayýp vermiþ bulunmuþ. Maalesef giden de geri gelmiyor. Vedalaþma vakti geliyor. Bu sýcak insanlardan ayrýlmak istemiyoruz ama biliyoruz ki hayat ayrýlýklarla dolu. Eninde sonunda ayrýlýk ömür kapýsýný çalýyor. Ýsteðimizi kýrmayarak gider ayak bir þiir okuyor bize ve vedalaþýyoruz: “Geldiniz birlikte size ne diyim Tek tek sorularý bilmek isterim Ýhtiyarlýk baþýma oldu da dert Sizleri karþýmda görmek isterim Ne diyim, ne diyim, size ne diyim Söylesem bahsetsem aþýklýk suyum Ozaným aþýðým böyledir huyum Tatlý dile þerbet vermek isterim Torunum Ýsminur sizle arkadaþ Ah çektikçe gözümden gelir yaþ Ne hayalim kaldý þimdi ne de düþ Gençliðime dönüp gülmek isterim. Aþýk Ýhsaným ben, gelmiþ geçerim Geriye aþýklýk kalsýn isterim Þu sazýn teline vurmak isterim Arayýp Mevlamý bulmak isterim.” Nagihan DUYGU
Zeliha ATÝK
27
REHBERLÝK SERVÝSÝMÝZ VE BÝZ Öncelikle rehberlik nedir? Rehberlik; bireyi tanýmak, onu kendisine tanýtmak, problemlerini çözmesi, gerçekçi kararlar almasý, ilgi ve yeteneklerini geliþtirmesi, çevresine saðlýklý ve dengeli bir uyum saðlamasý ve böylece kendini gerçekleþtirmesi için, ilgili kiþilerce yürütülen hizmetlerdir. Okullarýmýzda yürütülen rehberlik hizmetlerinin amaçlarý nelerdir? -
Öðrencinin kendisini fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönleriyle tanýmasýna, -
-
-
-
Geliþimine yardýmcý olacak fýrsatlarý, okul içi ve dýþý eðitim olanaklarýný, meslekleri, toplumun beklentilerini tanýmasýna, Temel eðitimden baþlayarak ilgi ve yeteneklerine uygun bir üst programý tanýyýp seçmesine, Problem çözme gücünü geliþtirmesine, doðru kararlar verebilmesine, Ruhsal yönden saðlýklý ve topluma yararlý, kendini gerçekleþtirmiþ bir kiþi olarak yetiþmesine yardýmcý olmaktýr.
Yukarda Rehberlik ve Rehberliðin amaçlarý konusunda kýsaca bilgi verdik. Bu bilgilerden sonra bu yazýmýzý yazmamýza neden olan soru þuydu: “Öðrencilerimiz için bu kadar önemli yeri olan rehberlik hizmetlerini öðrencilerimiz nasýl deðerlendiriyor?” bu soru üzerine iki kafadar bir anket düzenledik. Anketimizde beþ adet soru sorduk ve öðrencilerimizden yanýtlamalarýný istedik. Anketi Sorgun genelindeki öðrencilere uyguladýk ve anketimize seksen öðrenci arkadaþýmýz katýldý. Arkadaþlarýmýza sorduðumuz birinci soru “Rehberlik sizin için ne ifade ediyor?”Bu soruya 80 kiþi þu cevaplarý verdi:
50 kiþi yön gösteren 20 kiþi bilgi alma merkezi 10 kiþi iyi bir dost Öðrencilerimiz rehberliðin temellerinden birisi olan yönlendirmek deðil yön göstermek olarak algýladýðý görünmektedir. Ancak Rehberlik çok geniþ alana sahipken sadece bu 3 maddenin iþaretlenmesi bizi düþündürdü. Ýkinci sorumuz “rehberlik eðitim açýsýndan gereklimidir?"
Bu soruya 80 kiþiden 75 kiþi evet gereklidir 5 kiþi hayýr gerekli deðildir, cevabýný verdi. Öðrenci arkadaþlarýmýz rehberliði, eðitime giden yolda kýlavuz ve bir yardýmcý olarak görüyorlar. Üçüncü sorumuz “Rehberliðin sorunlarýnýzý çözmede ne kadar etkili olduðunu düþünüyorsunuz?” Bu soruya 80 kiþiden þu cevaplar alýndý: 20 kiþi çok iyi 15 kiþi iyi 45 kiþi orta Bu soruda deðerlendirme kriterini “çok iyi” baþlayýp “çok kötü”ye kadar götürmüþtük. Ankete katýlan kiþiler tarafýndan rehberlikle ilgili sorun çözmede kötü diyen olmamýþtýr ; ancak orta cevabýný veren öðrenci sayýmýzýn fazla olmasý dikkatimizi çekti. Dördüncü sorumuz “Rehberlik servisine güveniyor musunuz?” Bu soruya 80 kiþiden 50 kiþi güvenmiyorum 30 kiþi güveniyorum cevabýný verdi. Beþinci sorumuz “Rehberlik servisinden çekiniyor musunuz?” Bu soruya 80 kiþiden 35 evet çekiniyoruz 45 hayýr çekinmiyoruz, demiþ
Kýrýk Cam Teorisi
"Suçlarla mücadeleyi nasýl baþardýn?" sorusuna Guiliani'nin cevabý: "Metruk bir bina düþünün. Binanýn camlarýndan biri bile kýrýk olsa, o camý hemen tamir ettirmezseniz, çok kýsa sürede, oradan geçen herkes bir taþ atýp, binanýn tüm camlarýný kýrar. Ben ilk cam kýrýldýðýnda hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direðinin dibine ya da bir binanýn kö;esine, biri, bir torba çöp býraksýn. O çöpü hemen oradan kaldýrmazsanýz, her geçen, çöpünü oraya býrakýr ve çok kýsa bir sürede daðlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasýný kaldýrttým." Bir sokaðýn suç bölgesine dönüþme süreci önce tek bir pencere camýnýn kýrýlmasýyla baþlýyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni saðlayan bir otorite olmadýðýný düþünüyor, diðer camlarý da kýrýyor. Ardýndan daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediði bir mahalleye dönüþüyor. Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçlarýn peþine düþmüþ. Metroya bilet almadan binenleri, Son iki sorunun birbiri ile deðerlendirmek daha uygun apartman giriþlerini tuvalet olarak kullananlarý, kamu malýna zarar verenleri, hatta içki þiþelerini olacaðýný düþünüyoruz. Rehberlik Servisi (Psikolojik yola atanlarý bile yakalayýp haklarýnda iþlem yapmýþ. danýþmanlarýn ilkeleri) ilkeleri arasýnda en temel iki ilke vardýr: Polis bu kararlýlýðýyla "Küçük müçük, bizim için Birincisi “gönüllülük” ve “ikincisi” gizlilik. Ankete katýlan hiç fark etmez; bu sokaðýn, metro istasyonunun veya arkadaþlarýmýzýn rehberlik servisine güvenmemeleri ve mahallenin suç üreten bir bölge olmasýna izin çekinmeleri bizi doðrusu çok þaþýrttý. Merakýmýzý yenemedik ve vermeyeceðiz."demiþ. öðrenci arkadaþlarýmýz ile bire bir görüþme yaptýktan sonra 'Kýrýk Cam Teorisi' ABD'li suç psikologu Philip öðrenci arkadaþlarýmýzýn rehberlik servisinde anlattýklarý þeylerin Zimbardo'nun 1969'da yaptýðý bir deneyden ilham idareye bildirildiði düþüncesine sahip olduklarý gözledik. alarak geliþtirilmiþti. Arkadaþlar; rehberlik servisi asla sizin anlatacaðýnýz özel Zimbardo, suç oranýnýn yüksek olduðu, yoksul Bronx durumlarý idareye atlatmayacaktýr. Çünkü meslek ilkelerine ve daha yüksek yasam standardýna sahip Palo Alto uymamak çok zordur. Sonucunda derin vicdan azabý getirir ki bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile býraktý. bunu kimse yaþamak istemez. Araçlarýn plakasý yoktu, kaputlarý aralýktý. Ve olup Son olarak rehberlik servisi okullarýn lokomotifidir. bitenleri gizli kamerayla izledi. Bronx'taki otomobil Okulda kiþisel, ailesel, eðitsel ve mesleki bir çok konuda doðru üç gün içinde baþtan aþaðýya yaðmalandý.. Diðerine ise bilgi ve yardým alabileceðimiz bir servisin bizlere hizmet vermesi bir hafta boyunca kimse dokunmadý. Ardýndan büyük bir þans. Yeter ki gönüllü olalým ve gizlilik ilkesine Zimbardo ile iki öðrencisi 'sað kalan' otomobilin yanýna gidip çekiçle kelebek camýný kýrdý. Daha ilk inanalým. Rehberlik servisine güvenimizi artýralým ve darbe indirilmiþti ki çevredeki insanlar (zengin çekinmeyelim. beyazlar) da olaya dahil oldu. Birkaç dakika sonra o Hayat boyu saðlýk, baþarý ve mutluluklar sizlerle olsun. otomobil de kullanýlmaz hale gelmiþti. "Demek ki" diyordu Zimbardo, ilk camýn Ýsmail KÜNBETLÝ Tahsin Taþ kýrýlmasýna ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazýsýna izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidiþatý engelleyemeyiz
29
BAÞARININ SIRLARI Sevgili Öðrenciler, Baþarý her insanýn hayalidir. Ancak baþarmanýn sýrlarý vardýr. Kalýcý olmasýný istiyorsak bu sýrlara kulak verin. 1. SIR: AMAÇ BELÝRLEMEK Hayatýný devam ettirmek isteyen her canlýnýn bu yaþamda bir amacý vardýr. Aslanýn amacý ceylaný yakalamak Ceylanýn amacý ise aslandan kurtulmaktýr. Amacý olmayanlar bu yaþamýn köleleridir. Amaçsýz yaþayanlar bunalým denizlerinin bunaltýcý tayfalarýdýr. Amaçsýz olmaz! Amaç belirlemek ciddiyet ister. Ciddi bir amaç ise üç basamaktan oluþur. Bu basamaklarý tam olarak belirleyemeyenler amaçlarýna etkin bir þekilde ulaþamazlar. I.Uzak vadeli hedefler: Beþ-on yýl sonra nerede olacaksýnýz? Sorusuna cevap bulmaktýr. Bu sorunun cevabý bizim ilk uzak hedefimizdir. Hayatýn neresinde yer arlacaksýnýz? Ýþte temel soru bu! II.Orta Vadeli Hedefler: Uzak hedefinize sizi götürecek olan ilk basamaktýr. Yani ÖSS… Örneðin; þuan deneme sýnavýndan 215 puan alýyorum her denemede 10 puan artýrarak ÖSS'de en az 270 puan alacaðým! Hayalimde kurduðum hayatýn ilk aþamasýna geçeceðim. Orta vadeli hedeften sonra kýsa vadeli hedef gelir. III.Kýsa vadeli amaçlar: Bu hedefler ise sizi orta vadeli hedefinize götürecek olan hedeflerdir. Siz her denemede 5-10 puan artýrmak istediniz. Bunu saðlamak için eksiklerinizi bilmelisiniz ve ona göre çalýþma yapmalýsýnýz.eksikleri giderdiðiniz amaçlara kýsa vadeli amaçlar deriz. Her denemede en çok hangisinden yanlýþ yapýyorum? Matematikten Türkçeden Fizikten eksikliklerim nelerdir? Ne zamana kadar bitirmeliyim? Arkadaþlar, Fatih Sultan Mehmet Han daha 10 yaþýndayken kumdan Ýstanbul yapýyor kumdan yaptýðý askerleri ile kumdan Ýstanbul'u fethediyordu. Ve 21 yaþýnda oyunlarý ile planladýðý Ýstanbul fethini Allah'ýn izni ile gerçekleþtirdi. Sizler de yapacaksýnýz… 2.SIR: ÝNANÇ Ýnançsýz olmaz. Ýnanmak baþarmanýn en önemli sýrrýdýr. Amaç belirlemek kolaydýr ama bu amacýn
gerçekleþeceðine inanmadan baþarýyý elde edemezsiniz. Sevgili Öðrenciler, Ýnancýn, olumlu hayallerin, çalýþmayý engellemeyecek þekilde olmasý büyük bir servettir. Bakýn: 1950"li yýllarda kamuoyunda; doktorlarýn araþtýrmalarýna dayanarak "bir mil dört dakikanýn altýnda koþulamaz, bu insan fizyolojisi açýsýndan mümkün deðildir" yargýsý vardý. Atletizm otoriteleri ve atletler bu görüþün etkisinde kalarak bir mili dört dakikanýn altýnda koþmayý hiç düþünmediler. Yarýþmalarda bütün atletler artýk rekor kýrmak için deðil sadece birinci olmak için koþuyorlardý. Roger 1954 yýlýnda yapýlacak olan yarýþa bir yýl kala bir mili dört dakikanýn altýnda koþmak için hazýrlanmaya baþladý. Bu hedefine ulaþmak için tam bir yýlý vardý. Bir yýl boyunca bütün fiziki çalýþmalarýný yaptý; ama Roger biliyordu ki bu yarýþmada hedefe ulaþmak için sadece fiziksel antrenmanlar yeterli deðildi. O her gün zihinsel antrenmanlar da yapmayý ihmal etmedi. Zihninde artýk tek bir düþünce vardý: Hedefe ulaþmak. Hedef ise bir mili dört dakikanýn altýnda koþmaktý. Bunun için bütün yollarý deneyecekti. O, bu yarýþa hazýrlanmaya "Bir mili dört dakikanýn altýnda koþacaðým" diye baþladý. Kendisine olan güveni tamdý. Zihninde hep bir yýl sonraki yarýþý ve onun sonunda kýracaðý rekoru düþünüyordu. Düþlüyordu, baþarmanýn hazzýný zihninde yaþýyordu. Yarýþ baþladýðýnda tüm yarýþçýlar birinci gelmeyi düþünürken Roger rekora koþuyordu. Onun tek hedefi vardý, bir mili dört dakikanýn altýnda koþmak. Onu gerçekleþtireceðinden þüphesi yoktu. Yarýþ Roger"in birinciliðiyle bitti. Onun için birinci gelmek önemli deðildi. Skor borda yöneldi. Orada yazan rakam “ 3,59” du. Roger baþarmýþtý. Bir yýl boyunca çaba sarf ettiði hedefine ulaþmýþtý. Roger zaferi bedensel gücü ile deðil, zihinsel gücü ile kazandý. Ýnanmanýn gücü ile zafere koþtu. Ýlginç olan ise Roger'dan sonra 200 atlet daha 3 dakikanýn altýnda koþar oldu.
30
Unutmayýn Yüce Allah bir Kuds-i Hadis'te “Vermek istemeseydim Ýstemek vermezdim” diyor. Ýsteyin ve inanýn… 3.SIR: OLUMLU DÜÞÜNCE VE HAREKET Ýnandýnýz, amacýnýzda hazýr, ne duruyorsunuz? Artýk hareket zamaný! Durmayýn arkadaþlar. Sizler kazanacaksýnýz! Hareket etmeniz için önünüzdeki en büyük engel olumsuz düþüncelerdir.
“BAÞARIYA ULAÞAMAYANLARIN YÜZDE DOKSANI YENÝLGÝYE UÐRAMAMIÞTIR, SADECE PES ETMÝÞTÝR”
Nick adýnda bir demiryolu iþçisinin öyküsü bu. Nick güçlü saðlýklý bir iþçi, manevra sahasýnda çalýþýyor. Arkadaþlarýyla iliþkisi iyi ve iþini iyi yapan güvenilir bir insan. Ne var ki, kötümser biri, her þeyin kötüsünü bekler ve baþýna kötü þeyler geleceðinden korkar. Bir yaz günü, tren isçileri, ustabaþýnýn doðum günü nedeniyle bir saat önceden serbest býrakýlýrlar. Tamir için gelmiþ olan ve manevra alanýnda bulunan bir soðutucu vagonun içine giren Nick, yanlýþlýkla içerden kapýyý kapatýr, kendini soðutucu vagona kilitler. Diðer iþçiler Nick'in kendilerinden önce çýktýðýný düþünürler. Nick kapýyý tekmeler, baðýrýr, ama kimse duymaz, duyanlar da bu tür seslerin sürekli geldiði bir ortamda olduðu için pek kulak vermezler. Nick burada donarak öleceðinden korkmaya baslar. “Eðer buradan çýkmazsam, burada kaskatý donacaðým” diye düþünmeye baslar.Ýçerde yarýsý yýrtýlmýþ bir karton kutunun içine girer. Titremeye baslar. Eline geçirdiði bir kaðýda karýsýna ve ailesine son düþündüklerini yazar : “Çok soðuk, bedenim hissizleþmeye baþladý. Bir uyuyabilsem! Bunlar benim son sözlerim olabilir.” Ertesi günü soðutucu vagonun kapýsýný açan isçiler, Nick'in donmuþ bedenini bulurlar. Üzerinde yapýlan otopsi, onun donarak öldüðünü göstermektedir. Fakat bu olayý olaðanüstü yapan, soðutucu vagonun soðutma motorunun bozuk ve çalýþmýyor olmasýydý. Vagonun içindeki ýsý 18 derece idi ve vagonda bol hava vardý. Nick'in korkusu, kendini gerçekleþtiren bir kehanet oluþturmuþtu. Olumsuz düþünen olumsuz sonuçlarla karþýlaþmaktan kurtulamaz. Þu tarz olumsuz düþüncelerden kurtulun: üYapamam ü Ýnanmýyorum ü Zamaným yok ü Acaba ü Korkuyorum ü Olanaksýz ü Eðer… ü Bilmiyorum ü Daha önce ü Sonra… Bu düþünceleri aklýnýzdan söküp atýn! ·Yapabilirim ·Ýnanýyorum
kartlaþýr ve kalýnlaþýr. Artýk kartalýn uçmasý iyice zorlaþmýþtýr. Dolayýsýyla kartalýn burada iki seçimden birisini yapmasý gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doðuþun acýlý ve zorlu sürecini göðüsleyecektir. Bu yeniden doðuþ süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir daðýn tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda artýk uçmasýna gerek olmayan Olumsuz cümleler yerine bir yerde yuvasýnda kalýr. bunlarý söyleyin. Bir kerede bu yazýnýn Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal hatýrýna aynanýn karþýsýnda yüksek sesle gagasýný sert bir bunlarý tekrarlayýn… þekilde kayaya vurmaya baþlar. En sonunda kartalýn gagasý yerinden 4.SIR: DEÐÝÞÝM sökülür Hatalarýnýzýn farkýnda ve düþer. Kartal bir süre yeni gagasýnýn olmalýsýnýz. Hatalarý tekrar yapmamak çýkmasýný bekler. Gagasý için size hata yaptýran çýktýktan sonra bu yeni gaga ile alýþkanlýklarýnýzdan vazgeçmelisiniz. pençelerini yerinden söker çýkarýr. Deðiþime geliþime açýk olmalýsýnýz. Deðiþmezseniz tarih olursunuz Yeni pençeleri çýkýnca kartal bu kez eski unutmayýn! Tek deðiþmeyen þey sizin kartlaþmýþ hayalinizdir. Ýnancýnýzdýr. tüylerini yolmaya baþlar. 150 gün sonra Davranýþlarýnýzý, alýþkanlýklarýnýzý, ders kartal kendisine 20 veya 30 yýl çalýþma þekillerinizde yanlýþlýklarýnýzý süreli bir yaþam baðýþlayan meþhur deðiþtirmek zorundasýnýz. Bakýn: yeniden doðuþ uçuþunu yapmaya hazýr duruma gelir. Kartal kuþ türleri içinde en uzun yaþayanýdýr. 70 yýla kadar Deðiþim sizin yeniden yaþayan kartallar vardýr. Ancak bu yaþa doðuþunuzdur. Deðiþerek geleceðin ulaþmak için 40 yaþlarýndayken nokta sizin amacýnýzý gerçekleþtirdiðiniz çok ciddi ve zor bir kararý vermek noktadýr. zorundadýr. Kartalýn yaþý 40'a SÝZLER BAÞARACAKSINIZ. dayandýðýnda pençeleri sertleþir Biz Ýnanýyoruz esnekliðini yitirir ve bu nedenle de Ya siz? beslenmesini saðladýðý avlarýný kavrayýp tutamaz duruma gelir. Gagasý uzar Kemal Afþin EKÝNCÝ ve göðsüne doðru kývrýlýr. Kanatlarý Rehberlik ve Psikolojik Danýþman yaþlanýr ve aðýrlaþýr. Tüyleri ·Zaman oluþturacaðým ·Kesinlikle ·Mutlaka ·Kendime güveniyorum ·Ýnançla her þey mümkün ·Yapacaðým ·Öðreneceðim ·Bu sefer kazanacaðým ·Þimdi-Þu an
31
KÝÞÝLÝÐÝNÝZÝ TEST EDÝN Bu test birçok profesyonel kuruluþ tarafýndan insanlarýn iç dünyalarýný ve insanlarla iliþkilerini deðerlendirmek için kullanýlmaktadýr. Testin sonuç kýsmýna bakmadan hemen çözmeye baþlayýnýz. Cevaplarý geçmiþinize göre deðil, þimdiki durumunuza göre veriniz. 1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz? (a) Sabahlarý (b) Öðlenden sonra ve akþama doðru (c) Gecenin ilerleyen saatlerinde
7. Çok zor bir iþe dikkatinizi vermiþken rahatsýz ediliyorsunuz.Ne yaparsýnýz? (a) Bölünmeyi memnuniyetle karþýlarým (b) Aþýrý derecede rahatsýz olurum (c) Belli olmaz.Bu iki uç arasýnda deðiþken davranýþlar gösteririm 8. En çok hangi rengi seversiniz? (a) Kýrmýzý veya portakal rengi (b) Siyah (c) Sarý veya mavi (d) Yeþil (e) Koyu mavi veya mor (f) Beyaz (g) Kahverengi veya gri
2. Nasýl yürürsünüz? (a) Hýzlý ve uzun adýmlarla (b) Hýzlý ve kýsa adýmlarla (c) Normalden yavaþ ve etrafa bakýnarak (d) Yavaþ ve baþý eðik (e) Çok yavaþ 3. Ýnsanlarla konuþurken (a) Kollarýmý göðsümde katlamýþ olarak dururum (b) Ellerimi sýkarým (c) Bir veya iki elimi belime koyarým (d) Konuþtuðum insanlara dokunur veya ittiririm (e) Kulaðýmla oynar, çeneme dokunur veya saçýmý düzeltirim 4. Dinlenirken nasýl oturursunuz? (a) Dizler katlanmýþ ve bacaklar birbirine bitiþik olarak (b) Bacaklar çaprazlanmýþ olarak (c) Bacaklarýmý uzatarak (d) Bir bacaðýmý altýma katlayarak 5. Çok hoþunuza giden bir þey olduðunda ne yaparsýnýz? (a) Büyük bir kahkaha atarým (b) Gülerim ama fazla sesli deðil (c) Bir kerelik gülerim (d) Sessizce gülümserim 6. Bir partiye veya sosyal etkinliðe katýldýðýnýzda (a) Herkesin sizi fark edeceði þekilde gürültülü bir giriþ mi yaparsýnýz? (b) Sessiz bir giriþ yapýp etrafýnýzda tanýdýðýnýz birilerine mi bakýnýrsýnýz? (c) Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz?
9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada (a) Sýrt üstü yatýp uzanýrsýnýz (b) Karnýnýzýn üstüne yatýp uzanýrsýnýz (c) Hafif kývrýlmýþ olarak yan tarafýnýza yatarsýnýz (d) Baþýnýzý bir kolunuzun üzerine koyarsýnýz (e) Baþýnýzý yorganýn altýna kapatýrsýnýz 10. Rüyanýzda genellikle (a) Düþersiniz (b) Kavga eder veya tartýþýrsýnýz (c) Birilerini veya bir þeyler ararsýnýz (d) Uçar veya yüzersiniz (e) Genelde rüya görmezsiniz (f) Rüyalarýnýz daima hoþtur
4. PUAN HESABI (a) 4 1. (a) 2 (b) 4 (c) 6 2. (a) 6 (b) 4 (c) 7 (d) 2 (e) 1 3. (a) 4 (b) 2 (c) 5 (d) 7 (e) 6
(b) 6 (c) 2 (d) 1 5. (a) 6 (b) 4 (c) 3 (d) 5 (e) 2 6. (a) 6 (b) 4 (c) 2 7. (a) 6 (b) 2 (c) 4
8. (a) 6 (b) 7 (c) 5 (d) 4 (e) 3 (f) 2 (g) 1 9. (a) 7 (b) 6 (c) 4 (d) 2 (e) 1 10. (a) 4 (b) 2 (c) 3 (d) 5 (e) 6 (f) 1
Þimdi puanlarýnýzý toplayýnýz. 60 PUAN VE ÜZERÝ: Ýnsanlar sana kýrýlgan bir eþya muamelesi yapýyorlar. Kibirli, bencil ve aþýrý baskýn birisi olarak görülüyorsun. Ýnsanlar size hayranlýk duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakýn iliþkide olmaktan kaçýnýrlar. 51 - 60 PUAN: insanlar sizi heyecan verici, havai, düþüncesiz yapýda, doðal liderlik özellikleri olan, her zaman doðru olmasa da hýzlý karar veren birisi olarak tanýrlar. Seni cesur, maceraperest birisi olarak tanýrlar; her þeyi bir kez denemek isteyen, macera yaþamak için fýrsatlarý kaçýrmayan birisi.. Yaydýðýnýz heyecandan dolayý insanlar sizinle ayni iþ yerinde yasamaktan zevk alýrlar. 41 - 50 PUAN: Ýnsanlar sizi taze, canlý, çekici, eðlendirici, pratik ve daima ilginç birisi olarak görürler; her zaman ilgi odaðý olan ama çok aþýrýya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. Ýnsanlar sizi ayrýca iyiliksever, düþünceli, anlayýþlý ve kendilerini neþelendiren ve rahatlatan birisi olarak tanýrlar. 31 - 40 PUAN: Ýnsanlar sizi mantýklý, ihtiyatlý, dikkatli ve pratik birisi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanýrlar. Çok hýzlý arkadaþlýk kurmayan, ama arkadaþlarýna karþý çok sadýk olan ve onlardan da ayný þeyi bekleyen birisiniz.
32
AH B/MÝNE’L Bir çoðalmadan ibarettir aþk, bir coþmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir. Devamlý artmayan bir duygunun aþk olmasý ne mümkün? . Sözün var olduðu günden beri, en fazla sarf edildiði alan aþktýr. Aþk üzerine söylenmiþ sözlerin sýnýrý yoktur. Belki söylenmemiþ söz de yoktur; ama her dönemde baþka türlü söylenmekten dolayý çoðalan söz vardýr. Söz nötr bir varlýktýr, üst derecesi kelam, alt derecesi laftýr. Sözün kelam derecesinde konusu aþktýr. Söze en güzel manayý aþk verir. Bütün boyutlarýyla sözü aþkla söylediðiniz zaman sözün güzelliðini hissedersiniz. Bir cümleyi aþkla yazýn; görün cümle ne kadar güzelleþir. Usulen yazýlan cümleden muhatabýn alacaðý pek bir þey yoktur. . Hayatýn aþktan yoksun olduðu hiçbir zaman gösterilemez ki. Bitkinin hayatý olsun, insanin hayatý olsun, dünyanýn hayatý olsun, bütün hayatlarýn her kademede aþka ihtiyaçlarý vardýr. . Aþkla bakmak; yürekle bakmak demektir. Göz sadece bir fonksiyonu yürütür; ama fonksiyonun içini dolduran, onu san'ata dönüþtüren gönüldür. Biz gözümüzle bakarýz; ama gören gönüldür. Gönlümüzde aþk varsa, gözün gördüðü güzeldir. . "Yalnýzca bir türlü aþk vardýr; ama görüntüleri binlerce türlüdür" der bir bilge. Üç çeþidini söyleyelim: Aþk beþeridir; þakayla baslar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaþar. Surete meyledenler ziyandadýr. Aþk platoniktir; sohbetle baslar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaþar. Siretini süslemeyenler yol þaþýrýr. Aþk Ýlahidir; imanla baþlar, vahdete götürür. Gönülde doðar, gönülde yasar. Sýrrý saklamayanlar, baþýný verir. . Aþk, Allahu Teala'nýn "Bilinmeyi istedim kainatý yarattým" buyurduðu noktada baþlar. Ve oradan bir ýrmak gibi birdenbire coþkuyla akar, binlerce yola ayrýlýr, binlerce ýrmak oluþur. Bir bastan binlerce baþ oluþur. Onun için bir türlü aþk vardýr. Varlýðýmýzý sürdürdüðümüz medeniyet birikiminin içinde aþkýn bütün çeþitleri mevcut. Bugün dahi mevcut, biz hangi boyutunda yasýyorsak aþkýn, o türlüsünü tadýyoruz demektir. . Beþeri aþkýn (mecazi aþkýn) Ýlahi aþka dönüþmesi tabii bir seyir. Pek çok mutasavvýf Ýlahi aþk için beþeri aþký ilk basamak olarak görür. Çünkü Allah güzeldir, güzelliði sever. Mevcudattaki o Ýlahi kudretin eserine bakarak ancak bir izden asýla gidebilir, görüntüden orijinale geçebilir manasýnda beþeri aþký ilk basamak olarak görmüþlerdir ve atlamýþlardýr oradan. . Ýþte; Leyla ile Mecnun. Leyla'nýn bir beþer olarak aþkýný Kays'ýn biriktirmesi... Kays içinde büyüyen o aþkla ileride bir eþikten atlayarak Leyla ile bütünleþmesi... Buradan da ileri giderek baþka boyutlara yol almasý... Artýk o Hallacýn "enel hak" dediði noktadýr, o Nesimi'nin cübbemin altýnda "Allah'tan gayrisi yoktur" dediði noktadýr. Gerek baþ verirsiniz gerek derinizi yüzerler. Sýrlarý ifþa etmek noktasýnda aþk biter. . Salt sýrdýr aþk. Aþk bir kiþilik sýrdýr, iki kiþiye müsaadesi yoktur. Zaten aþk tekildir. Sevilen hiçbir zaman aþkýn içinde deðildir. Aþkýn içinde seven vardýr o kadar. Sevilenin haberi bile olmayabilir aþktan, olmasý önemli de deðildir üstelik. Aþk tekil olduðu için sýrlarý da, kederleri de, acýlarý da, firkati de, hicraný da, gözyaþý da, ateþi de tekildir. Yani içinde bulunduðu ateþ sadece bir kiþiyi yakar, gözyaþý da bir kiþiden akar, ayrýlýðý bir kiþi çeker. Aþký bunlar çoðaltýr, aþkýn "eksilmeyen fakat artan" özelliði ayný zamanda buradan beslenir. Gözyaþý aþký artýrýr, hicran, hasret bu duygular aþký devamlý büyütür, katmerler, yuvarlar bir çýð gibi. Yani aþk, acý çekmeyi bastan göze almayý gerektiriyor. Aþkýn bir tarifi de acý ve bütün bu acýlardan duyulan mutluluk. Onun ötesinde de insanýn kabiliyeti. Aþk her
AÞK
gönülde ayný kývamda var olamaz. Gönül medeniyetindeki gönüllerimiz aþký deðiþik boyutlarda alacaktýr, o zaman iþin içine sýrrý da girer. Yani benim sýrrým benim kalbime sýðacak olan kadardýr, daha ötesini kaldýramaz. Sýr, acý ve hasret varsa aþk vardýr ve o aþk tekildir bir kiþiyi ilgilendirir. . Biz aþký genel kabulümüzde "beþeri aþk" derken bir zaaf olarak algýladýk "Ýlahi aþk"ý da bir hedef olarak gördük. Beþeri aþkýn ve Ýlahi aþkýn ikisinin de ayný anda ve ayný bünyede tezahürü bir geçiþ itibarýyla mümkündür. . Ahsenü'l-Kasas buyurulmuþ Yusuf Suresi'nde; aþký anlattýðý için bu sure. Mevlana "Zeliha o hale gelmiþti ki..." diyor, "... çörekotundan öd aðacýna kadar her þeyin adý Yusuf'tu onun için. Yusuf'un adýný baþka adlara gizlemiþti, mahremlerine bu sýrrý söylemiþti. Mum ateþte yumuþadý, dese; sevgili bize alýþtý, yüz verdi, demiþ olurdu. Bakýn ay doðdu, dese; söðüt dalý yeþerdi, dese (...); baþým aðrýyor, dese; baþýmýn aðrýsý geçti, iyiyim, dese hep ayrý manalarý vardý bu sözlerin. Birini övse onu överdi, birinden þikayet etse onun ayrýlýðýný söylemiþ olurdu. Yüz binlerce þeyin adýný ansa, maksadý da Yusuf'tu onun, dileði de..." . Hiçbir insan bir kadýna aþýk olmayý veyahut da bir kadýnýn bir erkeðe aþýk olmasýný, "beþeri aþk" dediðimiz duyguyu yadsýyamaz, ayýplayamaz. Ne din, ne de yasalar yasaklamýþtýr aþký; yürekler Allah'a aittir çünkü. Gönül ki Allah'ýn evidir, aþkýn her çeþidine itibar eder. . Bütün milimetrekarelerinde ayný sevgili olmayan bir gönül aþký bilir mi acep? Bir kuru yakýnlaþmayý, ilgiyi, arzuyu aþk sanarak yaþanýlan ömür adýna vaveyla ve vaesefa!.. Bir Cemal'e kul, bir Ahmed'e köle, bir Leyla'ya deli ve bir ýþýða pervane olmayanýn aþký mý vardýr, ya aklý mý vardýr ki! Alem bir ask için yaratýlmýþ ve "Aþk imiþ her ne var alemde!... . "Muhabbetten Muhammed oldu hasýl Muhammedsiz muhabbetten ne hasýl." . Sevgi üzerine kullanýlabilecek bütün mecazlarý üstüne alýnmadýr aþk. Aþk acýdýr, hasrettir. Hicran ve hayrettir, firkat ve gurbettir. Gözyaþý ve ahtýr; tazarru ve münacattýr. Aþk ölümdür, can vermedir, kurban olmadýr. Canlarýn birbirinde kaynayýp erimesidir; canlarýn can özünde yitirilmesi ve aranmamasýdýr aþk. Parçalara böldükçe demiri, mýknatýsý güçle bütün parçalarýn yine birbirlerini aramalarýdýr. Arama gücünü yitiren, zayýflatan, küçülten parçalar býrakýr; ancak birbirini kovalamayý. Taþýn içinde saklý olan ateþtir aþk; bir kývýlcým çakýnca kuþatýr bütün evreni. Atom çekirdeði etrafýnda saniyede iki bin kilometrelik hýzla dönen elektronlarýn karýdýr bu. Kudretin ve Ýlahi sanatýn özündeki cevherden beþeri estetiðe akýp gelen ilhamdýr o. Bir þehre Uþþak bir köye Aþýklar adýný vermektir. Aþk ki þiirde Su kasidesi, mimaride Selimiye, musikide Ferahfeza'dir. Aþk, haddehanelerden dökülen ateþ, manaya gebe sözdür. Aþk, meþktir. . "Kim aþýk olur da iffetini muhafaza eder, halini gizler ve bu yüzden ölürse þehit olarak vefat eder." diye bir hadis-i þerif rivayet ediliyor. . Kalplerimizin incelmesi, yüreklerimizin güzellikleri tatmasý ve tanýmasý açýsýndan her insanýn aþka ihtiyacý vardýr. Bunu yasaklayamazsýnýz. Fakat gizlilik esastýr. Aþýk olan insan aþkýný herkese ilan edemez, bu ayýp bir þeydir. Çünkü sevgilinin adý onun için kutsaldýr. Sevilen insanýn eskiden beri adýnýn ulu orta söylenmesi aþýðý incitir. Aþýk olmak deðil, aþký söylemek ayýptýr. Çünkü aþk bir sýrdýr dedik. Aþký mutlaka kötü yorumlamamak lazýmdýr. Çünkü aþk olgunlaþtýrýcýdýr. Gönlümüzle, Allah'ýn iþaretlerini görebilmemizi saðlayacak en önemli vasýtalardan birisidir aþk. Gönlü açmak ancak sevmekle olur. Aþktan kaçýþ da yoktur, siz istediðiniz kadar yasaklayýn o, kiþiye bir gün gelir.
33
Seyh Galib'in dediði gibi "Birden bire bu aþký bu tuhfe bulanýndýr." (Tuhfe:hediye) . Önce beþeri aþkýn rafine edilmesi lazým, Ýlahi aþka yükselmesi için. Bir insanýn esine veyahut da bir baþkasýna beslediði aþk-ý mecazi var. Daha sonra bu insan Aþk-ý Ýlahi'ye yükseliyor. Bu hal ailesine karþý olan aþkýnda bir düþme göstermeyecektir. Ýlahi aþkýn içerisinde beþeri aþkýn cüzleri zaten mevcuttur. Ýlahi aþka vasýl olmak bilakis beþeri aþklarýn temelini saðlamlaþtýrýr. Denizin içinde damla vardýr; ama deniz damladan ibaret deðildir. Bugün aþkla ibadet edebilen bir insan, yarýn ibadet eder gibi aþýk olabilir. Bugünkü iþini aþkla yapan da, ayný iþi yarýn aþk ile yapamayabilir. . Aþk sayesinde insan ebedilik kazanýr ve lamekan olur. Aþk bir hiçliktir tasavvuf neþvesinde. Fakat o hiçlikte kendinizi "hiç" hissettikçe var olursunuz ve hiçlik büyük bir varlýða sebep olur. Can verirsiniz; ama can verdikten sonra yaþamaya baþlarsýnýz, kendinizi feda edersiniz feda olduktan sonra þöhret olursunuz. . "Güzelsiz olmazýz amma oluruz etsiz ekmeksiz". . Beþeri boyutta aþkýn mekaný ve zamaný çok kýsýtlý, insanlar sadece birisinin gözlerini görebiliyor. "Küçüksu'da gördüm seni, gözlerinden bildim seni" gözlerinden baþka bir yerinden de bilmesi mümkün deðil zaten. Böyle bir kýyafet, böyle bir toplum yapýsý, sokakta olmayan bir kadýn. Beþeri aþkýn sadece gözyaþý getirdiðini, sadece acý getirdiðini, dolayýsýyla bizim þairlerimizin de "sevgili" diye hitap ettikleri insanlarýn ancak kokularýný duyabildikleri; saba yeli sevgilinin saçýnýn kokusunu getirdiði zaman, acýsýnýn en fazla olduðu, yoldan geçecek diye günlerce yolda beklemek, bir haber gelecek diye bir süzgün bakýþýna, bir gamzeli bakýþýna muhatap olurum diye günlerce uykusuz kalmak. Bütün bunlar içerisinde beþeri iliþki ve birliktelik çok sýnýrlý. Bu sýnýrlýlýk aþkýn bir gömlek daha yükselmesini saðlayabiliyor. Ýçinizde büyütüyorsunuz, hasretin çoðalmasý aþkýn da çoðalmasý demek. . "Eyitti ol peri bir gün düþüne gireyim bir seb, Sevincimden nice yýllar geçiptir görmedim uyku" : O sevgili bir gün bana dedi ki hadi gönlün olsun rüyana gireceðim bir gece, bu sözü duyduðumdan sonra sevincimden nice yýllar geçiyor hala uyku uyuyamadým. Böyle bir tek söz, bazen bir çift göz ömür boyu süren bir aþkýn merkezidir. Böyle bir toplumda o güzellikten, o sözden yola çýkan insan Ýlahi aþka gidebiliyor. . Aþkýn en büyük özelliði ruh terbiyesine müsait olmasý. Seven daima niyazda, sevilen daima nazda. Sonuçta insanýn yaratýlýþýndaki özü, mutlak suretle hissetmesini saðlayacak bir acý ve kederle kalbi yumuþatmak, mumlarý eritmektir. Kalp mumlaþýp mum da eriyince ister istemez bir yanýþ, "Hamdým, piþtim, yandým" olur. Yanma son noktadadýr. Artýk çeþitli tecellileri kabul etmeye hazýrýz; hoþgörü, affetme, sabýr ve hatta bütün ömrünüz boyunca ulaþacaðýnýz duygularý kapsar. Bunu yapmadýkça, kalp çið kalýr, ister istemez meseleleri de hazmetmek zor olur. Onun için ayrýlýk vardýr, acý ve hasret vardýr. Aþkta vuslat yoktur, vuslat olduðu an aþk yoktur. Vuslat aþkýn düþmanýdýr üstelik. . Bu günün niþanlýlýklarý üç ay, evlilikleri iki-üç sene sürüyor. Çünkü aþk diye yaþanýlan þeyler riyakarca yürütülen bir oyundan ibaret. Her iki taraf da gerçek yüzlerini gizliyorlar, karþý tarafa hoþ gelecek geçici bir hale bürünüyorlar. Oðlan bir simit alýp gelesiye kadar, kýz yeni bir sevgili bulabiliyor mu kendine, ona bakmak lazým. Bu kadar vazgeçilebilir duygulara aþk diyebiliyorlarsa onu sorgulasýnlar. . Aþk sorgulanmalýdýr; bir ilgi midir, bir sevgi midir, bir tutku mudur. Anormalliktir; ama bu anormalliðe geçiþ sürecinde bizim duygularýmýzý hangi derecede, hangi merhalede tuttuðumuza baðlý. Bir üstünlük, bir ayrýcalýk vesilesi yani. Oysa bugün hepsine aþk diyoruz, hatta cinselliðe bile aþk deniyor, aþk yapmak aþk adýna çok küçültücü bir þey üstelik. Ýnsanýn bir ilgiyi aþk sanmasý; onun aþkýdýr; fakat aþkýn ancak bir nebzesidir. Ýçinde aþk yok deðil mutlaka vardýr; ama aþkýn ne kadarýdýr iste ona bakmak lazýmdýr. Mutlak aþktan herkes ancak nasibi kadarýný alabilir. . Bir þeyin aþk olabilmesi için tutkulu olmasý, patolojik olmasý, anormal olmasý gerekir. Ýþtahla yemek yerken hatýrlayýp sevileni, yemek boðazda düðümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere, þen bir mecliste adý anýldýðýnda onun, inziva engin bir boyut kazanýyorsa, hamasi bir söylevin tam ortasýndaki bir kelime, bir cümle ne dediðini bilmezleþtiriyorsa insaný, iþte odur aþk. O ki, göz kapaklarý kapandýðýnda karanlýklarý son bulmuyorsa, ne cür'et aþktan söz edile! . Eskiler "Ah mine'l-Aþk" yani "Ah aþkýn elinden!" demiþler. Galiba biz de "Ah Bine'l-Aþk " yani "Ah aþka ulaþmak!..." demeliyiz.
GAZEL Can verme sakýn aþka aþk afeti candýr Aþk afeti can olduðu meþhuru cihandýr Sakýn isteme sevdayý gam aþkta her an Kim istedi sevdayý gamlý aþk ziyandýr Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanýnda bir zehirli yýlandýr Yahþi görünür yüzleri güzellerin emma Yahþi nazar ettikte sevdalarý yamandýr Aþk içre azap olduðu bilirem kim Her kimseki aþýktýr iþi ahü figandýr Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeþmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandýr Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanmaki þair sözü elbette yalandýr. FUZULÝ TESBÝH
Derviþ, bir kucak elma ile bayýrlar aþan bir genç kýza rast gelmiþ bozkýr sýcaðýnda. Yorgunluktan al almýþ kýzýn yanaklarý. "Nereye gidersin? Ne doldurdun kucaðýna?" diye sormuþ. Uzak bir tarlayý iþaret etmiþ kýz. "Sevdiðim çalýþýyor orada. Ona elma götürüyorum." Kaç tane diye soruvermiþ derviþ baba. Kýz þaþkýn; "Ýnsan sevdiðine götürdüðü þeyi sayar mý hiç?" Ve usulca kýrmýþ elindeki tespihi derviþ.... AÞIKLAR ÖLMEZ Ya rab bu ne derttir derman bulunmaz Benim garip gönlüm aþktan usanmaz Aþýk ki cana kaldý aþýk olmaz Canýn terketmeyen, ma'þukun bulmaz *** *** Aþk pazarýdýr bu canlar satýlýr Satarým canýmý kimseler almaz Aþýk bir kiþidir bu dünya malýn Ahiret korkusun bir pula saymaz *** *** Bu dünya ol ahiretten içeri Aþýkýn yeri var kimseler bilmez Yunus öldü diye sela verirler Ölen hayvan imiþ,AÞIKLAR ÖLMEZ YUNUS EMRE
34
AH MÝNE’L
AÞK BÝR HÝKAYE
Þem ile Pervane Çok iyi hatýrlýyorum. Bir gece uyuyamadým. Gözüme uyku girmedi. Pervanenin, muma þu sözleri söylediðini iþittim: Ey sevgilim! Hadi ben aþýðým, yansam da yeridir. Peki ya sen neden yanýyor, niçin aðlýyorsun? Ey benim biçare aþýðým! Benim yanmama, aðlamama sebep nedir bilir misin? Benim tatlý balým vardý. Beni ondan ayýrdýlar. Þirin'im haksýzlýkla elimden alýndý. Ýste Ferhad gibi tepemden ateþ çýkýyor. Gece meclisi aydýnlatan ýþýðýma bakma. Ýçimi yakan ateþe bak. Mum, hem bu sözleri söylüyor, hem de sararmýþ yanaðýndan sel gibi gözyaþý dökülüyordu.
Uzun boylu, ay yüzlü bir kýz vardý kasabanýn birinde. Onun sevgisiyle herkes yolunu yitirmiþti. Ýþi gücü dilberlikti, bez yýkarken saçlarýný çözer, eteðini beline toplar âþýklarýnýn gönüllerine ateþ çalardý. Kemale ermiþ, yaþýný baþýný almýþ bir adam da Âþýk oldu ona ve tez vakitte kemalini yitirdi, tecrübeli aklý deliliðe yaklaþtý, yüzünün aþkýyla beli iki kat olup gönlü bela zinciriyle bir girdapta kaldý. Sonunda dayanamadý, kendini ona vakfetti, her iþi onun için, her þeyi onun adýna yapmaya baþladý. Ücretle iþ yapsa kazancýný ona sunar, eline altýn geçse gider o gümüþ bedenliye verirdi. Bir gün genç kýz kendisine dedi ki: -Yanýþýn her an biraz daha artmada, ama aþkta masraf ziyade
Mum, sözüne devamla pervaneye dedi ki: Ey pervane! Ey aþk iddiacýsý! Aþk, senin için deðil. Seninki bir kuru iddiadan ibaret. Sende ne sabýr var, ne metanet ve tahammül. Sen azýcýk bir ýþýk ve ateþ gördün mü, hemen yanýyorsun. Ben ise tamamýyla yanýncaya kadar dikilip duruyor, dayanýyorum. Aþk ateþi senin yalnýz kanadýný, benim ise vücudumu, baþtan aþaðý yakar. Sadi de mum gibidir. Dýþý parlaktýr, ama içi yanmýþtýr. Artýk gece bitiyor, sabah oluyordu. Peri yüzlü bir hizmetçi gelip mumu söndürdü. Zavallý mum, dumaný tepesinden çýkarken: Aþkýn sonu budur iþte, dedi ve can verdi. Aþýklýðýn ne demek olduðunu istersen anlatayým: Ölmek suretiyle yanmaktan kurtulmak… Sevgilisi eliyle öldürülen aþýðýn mezarýna gidip de aðlama, bilakis sevinerek þöyle de: Ne mutlu ona! Sevgilisinin makbulü olduðu için sevgili onu öldürmüþtür. Aþýk isen bu dertten kurtulmaya çalýþma: Yalnýz Sadi gibi garazsýz, ivazsýz aþýk ol. Aþýk bir fedai demektir. Nasýl ki, bir fedai gayesine varmadýkça emeline eriþmedikçe baþýna taþ ve ok yaðsa meydandan çekilmezse, aþýk da öyledir.
gerek, sendeki sermaye yalnýzca aþk olursa mutfak boþ kalýr, daha fazlaya gücün yetmezse geç bu sevdadan, davul dengi dengine demiþler… -Sevgili, dedi âþýk, bedeninde bir avuç ilikten, bir parça deriden baþka bir þey kalmadý yolunda harcayacak. Bari beni sat da elde ettiðinle bir müddet daha hoþ ol. Genç kýz âþýðýný derhal Mýsýr'a götürdü, orada bir kürsü kurmuþlar, âdet etmiþler, satýcý kürsüye oturur, kölesi ayakta durup müþteri beklerdi. Bir müddet beklediler. Adam hiç üzüntü göstermiyor, hiç boynunu bükmüyor, hatta müþteri çýktýðý vakit baþ gösterecek ayrýlýðý da aklýna getirmiyordu. Bir adam gelip genç kýza sordu: - Þu ayakta bekleyen ihtiyar senin kulun mu? - Evet , benim kulumdur!.. O sýrada ihtiyar düþüp bayýldý. Adam pazarlýk ile onu satýn aldý ve kendine geldiðinde þehrin dýþýnda bir mezarlýða götürdü. Meðer o adamýn babasý ölmüþ, o da babasýnýn ruhu için bir köle azat etmeyi ahdetmiþ, ihtiyarý satýn almasý bundanmýþ. Mezarýn baþýnda zavallý ihtiyarý azat edip cebini de altýnla doldurduktan sonra gönlünü þad etmek için dedi ki:
Ben sana denize açýlma demiyorum. Açýlacak olursan tufana bile katlan, diyorum Sadi Þirazi
Aþýðýn hastalýðý, hastalýklardan apayrýdýr; aþk, Allahýn sýrlarýnýn usturlabýdýr. Aþk ister bu yandan olsun, ister o yandan; sonunda o yana kýlavuzdur bize. Aþký anlatmak, bildirmek için, ne dersem diyeyim, asýl aþka geldim mi, o sözlerden utanýr-kalýrým. Dilin anlatýþý aydýnlatýr, aydýnlatýr ama, dile düþmeyen, söze gelmeyen aþk, daha da aydýndýr. Hz.Mevlâna
-Diliyorsan ey ihtiyar, Mýsýr'da kal, malýn eksilmez, seni gözetirim. -Dilersen de var git, çünkü artýk hürsün, kendi kendinin sultanýsýn. Ýhtiyar teþekkür ederek genç kýzýn ardýnca koþup yetiþti ve altýnlarý avucuna sayýp gönlünü alana yine gönlünü teslim etti. Dünyayý onun yüzünde apaydýn görüyordu ve dedi ki, -A sevgili! Þu gönül, senin için satýlmaktan aldýðý lezzeti bugüne dek hiçbir þeyden almadý. Hele' benim kulumdur!' dediðin andaki saadetim,sanmam ki baþka bir kimsede olsun!.. Haydi yine beni pazara götürüp mezada ko!.
35
GAZEL Aþiyan-i mürg-i dil zülf-i periþanýndadýr. Kande olsam ey peri gönlüm senin yanýndadýr. Aþk derdiyle hoþam el çek ilacýmdan tabip Kýlma derman kýl helakim zehri dermanýndadýr. Çekme damen naz edip üftadelerden vehm kýl Göklere açýlmasýn eller ki damanýndadýr. Bes ki hicranýndadýr hasiyyet-i kat'-i hayat Ol hayat ehline hayranem ki hicranýndadýr. Ey Fuzuli Þem'-veþ mutlak açýlmaz yanmadan Toblar kim sünbül riþte-i canýndadýr.
Gönül kuþum daðýnýk saçlarýn arasýna yuva kurdu Ey Sevgili! Artýk nerde olursam olayým veya iki elim kanda da olsa gönlüm senin yanýndadýr. Aþk derdiyle baþým pek hoþ benim ey tabip, býrak bana ilaç vermeyi. Bana derman verme ki,senin dermanýn beni helak edecek zehrin ta kendisidir. Ey sevgili naz edip düþkün aþýklardan eteðini çekme, eteðine yapýþan ellerin (sen eteðini çevirince)göklere açýlmasýndan (dua eder gibi)sakýn. Senin ayrýlýðýnda hayatý sona erdirme özelliði gizlidir. Ayrýlýðýn ölüm demektir. Senden ayrý düþüp de hala yaþayanlara hayraným. Ey Fuzuli! Sevgilinin saçýnýn bükümü senin can ipliðine baðlýdýr. Sen yanmadan o büklümler açýlývermez.
vereceði ilaç onun kurtuluþunu deðil sonunu hazýrlayan zehrin ta kendisi olduðunu düþünüyor. Ey sevgili aþýklardan elini çekme, onlara yüz çevirme çünkü göklere açýlan eller senin sonun olabilir.Açýlan eller dua da eder beddua da. Senin ayrýlýðýn benim ölümümdür, hayatýn sonudur. Senden ayrý olup da yaþayanlara hayraným. Nasýl baþarýrlar hem senden ayrý olup da hem de yaþamlarýna devam etmeyi. Tarihteki bazý edebiyatçýlar kendilerini kelebeðe benzetmektedirler. Sevgilinin saçlarý hep tel tel ayrýlmýþ kývrýmlardýr. Aþýkla kendilerini sevgilinin saç teline Fuzuli bu gazelde benim gönlüm baðlamýþlardýr. saçlarýnýn arasýna yuva kurdu. Burada da Fuzuli sevgilinin yüz Mutluluðu, huzuru orada buldu. Artýk çevirmemesini istemekte çünkü nerede olursam olayým dönülmez sevgilinin saç telinde asýlý yerde de olsam, iki elim kanda dahi olanlar ölürse su durum olsa bil ki ben hep seninleyim, diyor. sevgiliye de zarar verebilir Fuzuli doktora sesleniyor ve derdinden sevgilinin de sonu olabilir mutlu olduðunu, bu dertten huzur dahi diyor.Buda zaten kendisinin duyduðunu, acý çekmekten hoþnut ölümüdür. olduðunu ve de doktorun kendisine ilaç Tuba ÖZTÜRK vermemesini söylüyor.Çünkü doktorun
Geleceðini Biliyordum
S
avaþýn en kanlý günlerinden biriydi. Asker, en iyi
arkadaþýnýn az ilerde kanlar içinde yere düþtüðünü gördü. Ýnsanýn baþýný bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacaðý ateþ yaðmuru altýndaydýlar. Tam siperden dýþarý doðru bir hamle yapacaðý sýrada, baþka bir arkadaþý onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti, -Delirdin mi sen? Gitmeye deðer mi? Baksana delik deþik olmuþ. Büyük bir ihtimalle ölmüþtür. Artýk onun için yapabileceðin bir þey yok. Boþuna kendi hayatýný tehlikeye atma. Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dýþarýya attý. Ýnanýlmasý güç bir mucize gerçekleþti, asker o korkunç ateþ yaðmuru altýnda arkadaþýna ulaþtý. Onu sýrtýna aldý ve koþa koþa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandýlar. Fakat cesur asker yaralý arkadaþýný kurtaramamýþtý. Siperdeki diðer arkadaþý; -Sana deðmez demiþtim. Hayatýný boþu boþuna tehlikeye attýn. -Deðdi, dedi, gözleri dolarak, ‘deðdi…’ -Nasýl deðdi? Bu adam ölmüþ görmüyor musun? -Yine de deðdi. Çünkü yanýna ulaþtýðýmda henüz saðdý. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim. Ve hýçkýrarak arkadaþýnýn son sözlerini tekrarladý: -Geleceðini biliyordum… Geleceðini biliyordum…
ÝKÝ ÞEY Ýki þey insaný "nitelikli insan" yapar: 1 Ýradeye hakim olmak 2 Uyumlu olmak Ýki þey "ekstra deðer" katar : 1 Hitabet ve diksiyon eðitimi almak 2 Anlayarak hýzlý okumayý öðrenmek Ýki þey geri býrakýr: 1 Kararsýzlýk 2 Cesaretsizlik Ýki þey kaþif yapar: 1 Nitelikli cevre 2Biraz delilik Ýki þey ömür boyu boþa kürek çekmemeni saðlar: 1 Baskýn yeteneði bulmak 2 Cidden sevdiðin iþi yapmak Ýki þey baþarýnýn sýrrýdýr: 1 Ustalardan ustalýðý öðrenmek 2 Kendini güncellemek Ýki þey baþarýyý mutlulukla beraber yakalamanýn sýrrýdýr: 1 Niyetin saf olmasý 2 Ruhsal farkindalik Ýki þey milyonlarca insandan ayirir: 1 Sorunun deðil çözümün parçasý olma
2 Hayata ve her þeye yeni (özgün,orijinal,farklý)bakýþ acýsýyla yaklaþabilmek. Ýki þey geliþmeyi engeller: 1 Aþýrýlýk (mübalaða, abartý, ifrat, tefrit) 2 Felakete odaklanmýþ olmak Ýki þey çözüm getirir: 1 Tebessüm (gülümseme,sýrýtma veya kahkaha deðil!) 2 Sukût (susmak) Ýki sey"kalitesiz insan"ýn özelliðidir: 1 Þikayetçilik 2 Dedikodu Ýki þey çözümsüz görünen problemleri bile çözer: 1 Bakýþ acýsýný deðiþtirmek 2 Karsýndakinin yerine kendini koyabilmek Ýki þey yanlýþ yapmaný engeller: 1 Þahýs ve olaylarý akil ve kalp süzgecinden geçirmek 2 Hak yememek Ýki þey kiþiyi gözden düþürür: 1 Demagoji (laf kalabalýðý) 2 Kendini aðýra satmak (övmek,vazgeçilmez göstermek)
36
A
ðla ma k Ýç in
G
özd en Yaþ mý
A
km alý
Victor Hugo romantik bir yazardýr ve Fransa'da
Aðlamak için gözden yaþ mý akmalý? Dudaklar gülerken, insan aðlayamaz mý? Sevmek için güzele mi bakmalý? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi baðlayamaz mý? Hasret; özlenenden uzak mý kalmaktýr? Özlenen yakýndayken hicran duyulamaz mý? Hýrsýzlýk; para, malmý çalmaktýr? Saadet çalmak, hýrsýzlýk olamaz mý? Solmasý için gülü dalýndan mý koparmalý? Pembe bir gonca iken gül dalýnda solmaz mý? Öldürmek için silah, hançer mý olmalý? Saçlar bað, gözler silah, gülüþ, kurþun olamaz mý? Victor HUGO
coþumcularýn yayýn organý olan La Muse Françasre dergisini kurmuþtur.Victor Hugo bu romantikliðiyle
Hasretlik araya mesafelerin, yollarýn girmesi deðildir.
romanlarýnda ve þiirlerinde baþarýdan baþarýya
Uzak olabilirsiniz ama sevdiðinizin yüreðinde kendinizi
koþmuþtur.Demokrasi ve cumhuriyet yanlýsý olarak
yaþatabilir. Onun yanýnda olmasanýz da her an onunla
imparatorluk rejimini eleþtiren yapýtlar yazdý.Baþ
yaþarsýn. Ama bir de elinizi uzatsanýz dokunacak kadar
yapýt olarak Sefiller'i yayýmladý.Giderayak siyasi ve
yakýn,bir o kadarda yýldýzlar kadar uzaktadýr.Bazen
toplumsal yaþamdan elini eteðini çekmiþtir.
sevgiliye asýl hasretlik budur.sevgilinin sevenin
Romantizm akýmýnýn etkisinde kalmýþtýr.Bu þiirinde
sevgisinden habersiz olmasý seveni inkar etmektir.
de bunun etkileri görülmektedir.Dýþ özelliðe önem
Hýrsýzlýk sadece maddiyatla sýnýrlý deðildir. Asýl acý olan
vermemiþ, insanýn ruhsal yapýsýndan sýkça
saadetin, huzurun, mutluluðun elinizden
bahsetmiþtir.
alýnmasýdýr.Çünkü maddiyat yerine konabilir.Oysa huzur, mutluluk bir defa çalýnmaya görsün arkasýnda
Aðlamanýn göz bebeklerinden süzülen bir iki damla
sarsýntýlar býrakýr ve asla hiçbir þey eskisi gibi olmaz
yaþ olmadýðýný vurgulamýþtýr. Bazý anlarda insanýn
Dünyanýn en büyük araþtýrma merkezlerinin birinde
gönül gözü aðlamaktadýr. Ýnsanlar tebessüm
çocuklar üzerine bir araþtýrma yapýlmýþ.Üçer kiþilik iki
ederken gülerken bazen gönülleri aðlar.Yazar
grup oluþturmuþlar.Gurup üyeleri ayný günde doðmuþ
yüreðinin yanmasýný, gözyaþlarýnýn yüreðine
olan, ayný deðerlere sahip çocuklardan
akýtýlmasýný, yüz gülerken de gönlün aðlayacaðýný
oluþmaktadýr.Ýlk gruba sadece yiyecek içecek
romantik bir þekilde dile getirmiþtir. Sevilen seven
verilmiþ.Ýkinci gruba ise bunlarýn yanýnda sevgi
için önemlidir.Sevilen çirkin,yüzüne bakýlmayacak
verilmiþ onlarla vakit geçirilmiþtir.Ve bir süre sonra
biri olsa da sevenin gözünde dünyalar güzeli, eþi ve
görülmüþ ki sevgi alan çocuklar daha zeki daha sosyal
benzerinin bulunmadýðý biridir.Bununla ilgili hemen
diðerleri ise utangaç, çekingen.Çiçeðe suyunu
mecnunun hikayesi gelir insanýn aklýna: Adamýn biri,
verirsiniz topraðýný deðiþtirirsiniz belki ama sevginizi
Kays'ý mecnun yapan, Mecnun'u çöllere düþüren o
vermediðinizde koparmanýza gerek kalmadan dalýnda
güzelliði bulmaya karar verir. “Acaba” der, mecnunu
kuruyacaktýr. Ýnsan da böyledir sevdiðini yaþatmak
çöllere düþüren Leyla nasýl biri,, nasýl bir güzellikte
istersen ona kýymet vermelisin, diyor þair.
ki Mecnun’u adamlýktan çýkarmýþtýr, diye merakla
Öldürmek için evet silah, hançer yeterlidir ama bunlar
Leyla'nýn memleketine gider.Arar ve bulur Leyla'yý,
olmadan da yapýlabilir.Bazen ölmek için sevgilinin bir
birde ne görsün. Leyla kara, kuru sýradan bir
bakýþý, bazen bir çift sözü yeterlidir.
insandýr. Þaþýrýr kendince, Mecnun bunun için mi
Romantik yazar Victor Hugo'nun bu þiirinde de
çöllere düþmüþ, diye düþünerek yola koyulur.
romantizmin etkisi açýk açýk görülmektedir. Þiirinde
Mecnun'un yanýna gelir. Mecnun'a , seni adamlýktan
fiziksel güzelliðin ön planda olmadýðýný, insanýn
eden, seni dertten derde sürükleyen Leyla'yý
gönlünün güzel olmasý gerektiðini, dýþ güzelliðin
gördüm. Fakat sen o kýza nasýl aþýk oldun Kays, o
deðiþebileceðini, oysa ruhun her zaman ayný güzellikte
güzel bile deðil diye söyleyiverir. Mecnun hiç
kalacaðýný vurgulamýþtýr.
beklemeden tarihi cevabýný verir: Sen onu benim gözümle gördün mü? Hugo adeta þiirinde bu hikayeyi anýmsatýyor bize.
TUBA ÖZTÜRK
37
HAZIR CEVAPLAR Bilgeye sorulan 7 soru, 7 cevap Bir bilgeye sormuþlar: HAYATTAN KESÝTLER - Bir insanýn zekasýný nereden anlarsýnýz ? - Konuþmasýndan. - Ya hiç konuþmazsa ?
O kadar akýllý insan yoktur ki ! *** Bir bilgeye nasýl bu kadar doðru kararlar alabildiðini sormuþlar, "Deneyim" demiþ. O deneyimi nasýl kazandýn, diye sormuþlar "Hatalarýmla" demiþ *** Bir bilgeye sormuþlar: Efendim canýnýz ne istiyor ? Bilge cevaplamýþ: Caným hiçbir þey istememeyi istiyor. Ve devam etmiþ: Bu ruh halinin adý gönül yorgunluðudur... *** Bir bilgeye " Nasýl insan oluruz ?" diye sormuþlar ya. "Üç adým atlama" gibi bir cevap vermiþ bilge kiþi: Önce sana kötülük yapanlara kötülük düþünmemen gelir, Ýnsanlýða attýðýn ilk adým budur. Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiðin an ise ikinci büyük adýmý atar ve hakiki insan olmaya baþlarsýn. Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasýnda bir fark hissetmeyecek hale geldiðin zaman insan olursun. *** Bilgeye sormuþlar dünya da en güzel þey ne diye? ´Sevmek´ demiþ... Peki sonra? demiþler... ´Sevilmek´ demiþ... Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor ? demiþler... O da demiþ ki ´insan sevdiðine sevildiðinden daha çok emindir. *** Bilgeye Sormuþlar; - insan neden dilek diler ? - insan gerçekleþmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleþtirmek için dilemek gerek. *** Bir bilgeye sormuþlar en mutlu insan kimdir. Ýþte o daðdaki çobandýr demiþ. Neden diye sormuþlar. Çünkü demiþ insan bildikleriyle yaþar, onun bildikleri koyunlarý ve çevresiyle sýnýrlý kendisini mutsuz edecek veya kafasýný karýþtýracak fazla bir bilgiye sahip deðil.
Hava yollarýnda yemek servisi zamanýdýr. Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu: - Yemek ister misiniz efendim? Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasýna baktý: - Seçeneklerim neler? Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu: - Evet veya hayýr. *** Bir alýþveriþ merkezindeyiz. Yaþlý bir haným tavuk reyonunda bir türlü istediði kadar büyük bir tavuk bulamayýnca, onu izleyen reyon görevlisine söylendi: - Bu tavuklarýn daha büyük olmalarý mümkün deðil mi? Görevli tonton teyzeye takýlmadan edemedi: - Mümkün deðil teyze, onlar ölü. *** Kamyon sürücüsü 'dikkat, alçak köprü' ikaz levhasýný fark ettiðinde iþ iþten çoktan geçmiþti. Olanca hýzýyla üst köprüye bindirdi ve orada sýkýþtý kaldý. Arkasýnda kilometrelerce araç kuyruðu oluþtuktan sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi. Kurtarýcý iþine baþlarken polis de gözleri sýkýþmýþ kamyonda, sürücüye yaklaþarak söze girmiþ olmak için sordu: - Köprüye sýkýþtýnýz, he? Sürücü caný burnunda homurdandý: - Yo, köprü taþýyordum, mazotum bitti. *** Trafik kuralý ihlali yapan kimsenin çýkmadýðý uzun bir nöbetin sonunda polis nihayet aþýrý hýz yapan bir aracý durdurdu. Sürücü camý açtý. Ruhsat ve ehliyetini uzattý. Polis ceza makbuzunu cebinden çýkarýrken keyifle gülümsedi:
- Sizi bütün gün bekledim. Sürücü nasýl olsa cezamý öyle ya da böyle çekeceðim rahatlýðýyla, iç çekerek cevap verdi: - Anlýyorum memur bey. Elimden geldiði kadar hýzlý gelmeye çalýþtým ben de. Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git iþareti yaptý ve adam cezadan kurtuldu.
Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanýr. En hýzlý aslandan daha hýzlý koþmasý gerektiðini bilir, yoksa öldürülecektir. Her sabah Afrika'da bir aslan uyanýr. En hýzlý ceylandan daha hýzlý koþmasý gerektiðini bilir, yoksa aç kalacaktýr. Aslan veya ceylan olmanýz fark etmez. Güneþ doðduðunda koþmaya baþlasanýz iyi olur.' Afrika Atasözü
38
Atatürk`ün dünyada ‘baþöðretmen' sýfatlý tek lider olduðunu, Bir geometri kitabý yazdýðýný, Üçgen, açý, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasýnýn bizzat Mustafa Kemal olduðunu, Norveççe`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduðunu. ''Atatürk'' çiçeðinin adýný, çiçeði bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landýn`in koyduðunu ve bu çiçeðin tüm dünyada bu isimle üretilip satýldýðýný, Yunan baþkomutaný Trikopis`in hiçbir zorlama ve baský olmadan her Cumhuriyet bayramýnda Atina'daki Türk büyükelçiliðine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiðini ve saygý duruþunda bulunduðunu, ''Mimber'' adýnda bir gazete çýkarttýðýný ve 52 sayý yayýmlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiðini, Kurtuluþ Savaþý'nda rütbe alan bir çok kadýn askerlerimizin olduðu, dünya tarihine geçen tek bir üsteðmenimizin olduðunu, Üst teðmen Kara Fatma'nýn 700 erkek, 43 kadýndan oluþan bir müfrezenin reisliðine bizzat Atatürk tarafýndan atanmýþ olduðunu, Bir röportajda Birleþmiþ Milletlere üye olmayý düþünüyor musunuz?" diye sorulduðunda "Þartlarýmýzý koyarýz, kabullerine baðlý. Biz müracaat etmeyiz.Üye olmak için, davet gelirse düþünürüz" dediðini ve bunun üzerine BM yasasýnýn deðiþtirildiðini ve üyeliðe davet edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduðunu, *1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlý döneminde, danýþman, senatör ve bakanlarýndan oluþan yüz yirmiden fazla kiþiye; "Þu anda hiçbirinizi deðil, büyük istidadý ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediðini, 1996'da Haiti Cumhurbaþkanýnýn vasiyetinde, mezar taþýna yazýlmasýný istediði metinde; "Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamýþ ve uygulamýþ olmaktan dolayý mutlu öldüm" yazdýðýný, 1938'de Ata`nýn ölümünde Tahran gazetesinde yayýnlanan bir þiirde; "Allah bir ülkeye yardým etmek isterse onun elinden tutmak isterse baþýný Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiðini,2000'de ABD Baþkaný'nýn milenyum mesajýnda; '' Milenyumun hiç þüphe yoktur ki tek devlet adamý Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o yýlýn deðil asrýn lideri olabilmeyi baþarmýþ tek liderdir" denildiðini...
39
BÝLMECE/BULMACA
ÞAÞI BAK ÞAÞIR
ZEKA SORULARI Iki katlý bir evin üst katýndaki bir odanýn ampülnü yakmak için alt katta bulunan üç tane düðmeden yalnýz birini kullanmamýz gerekiyor. Odaya bir kez girme hakkýnýz var hangi düðmenin ýþýðý yaktýðýný nasýl bulursunuz ?
Bir sayfaya 1,2,3…,100 sayýlarý yazýlýyor. Sýrasýyla her gelen öðrenci bu sayfadan istediði iki tane sayýyý silip bunun yerine, bu sayýlarýn toplamýnýn iki eksiðini yazýyor. ( Örneðin 14 ve 29 u silip, 14 + 29 – 2 = 41 yazýyor. ) Bu iþleme sonlu sayýda devam edildiðinde sayfada bir tane sayý kalacaktýr. Bu sayý kaçtýr?
40
MEZUNLARIMIZ
12 TM A
12 TM A sýnýfý çalýþkan, efendi, özendiren, güldüren, neþeli ve içten bir sohbeti olan bazen beraber hareket eden, bazen herkesin kendi halinde olduðu, bazen ise tamamen gruplaþmanýn olduðu ve ne zaman nasýl bir durum olacaðý belli olmayan bir sýnýf. Sýnýfýn neþe kaynaðý Ömer'in, acýsýyla ve tatlýsýyla her ortama ayak uyduran espritüel bir kiþiliði var. Çekingen olmasýna raðmen “Ömer kalk bir dans et” dediðimizde kalkýp oynayacak kadar da rahat. Kýsacasý Ömer bütün hareketleriyle hocalarýn ýþýk gördüðü bir efsane. Mustafa ise abisinin tam zýttý. Çekingen, sadece yeri geldiðinde konuþan bir o kadar da çalýþkan ve azimli. Abisi Ömer gibi hiçbir sosyal aktivitede bulunmayan sakin mi sakin bir arkadaþýmýz. Bu iki kardeþin en samimi arkadaþlarý da Muhammet ve Abdulkadir'dir. Ömer'in sýra arkadaþý Muhammet. Ömer, Muhammet ile bazen küsen, bazen kin tutan ama çoðu zaman birbirlerini sýmsýký saran candan dostlar. Onlarýn küstüðü ve barýþtýðý anlar belli olmazdý. Muhammet tombul, sevecen, güler yüzlü, azimli ve ukalalýðý da elden býrakmayan gelecek bir arkadaþýmýz. Bu gurubun en asabisi Abdulkadir çalýþkan, uzun boylu, dizi aktörlerine benzetilen, yakýþýklý, bir o kadar da sinirli ,dediði dedik bir efsane. Böyle bir efsane daha gelmez yeryüzüne.Sýnýfýn en hokkabazý Ahmet.Bir yýlý hokkabazlýkla bitirecekken son zamanlarda ders aþkýyla yanmaya ve sýnýf ortamýna ayak uydurmaya baþlamýþtý. Ne kadar ders aþkýyla yansa da komikliðini kaybetmedi. Hacý, Ahmet'in saz arkadaþý. Hacý fazla konuþmayan, yeri geldiðinde esprisini yapan ve sýnýfý zaman zaman kahkahaya boðan içten bir arkadaþýmýz. Bu iki arkadaþtan biri gelmediðinde diðerini de bulmak imkânsýzdýr. Salih ve sevimli arkadaþlarý Melike ve Naciye, bazen sýnýfa ayak uyduran, bazen sýnýfta hiç yokmuþ gibi davranan üç samimi arkadaþ.Yedikleri, içtikleri ayrý gitmez bu üçlünün. Hepsine bir ömür boyu baþarýlar dileriz. Hastalýktan baþýný kurtaramayan bir ayaðý hep doktorda olan, mücadeleci, hazýr cevap kýzýmýzda Nagihan. Nagihan hýrçýn, azimli, bazen de asabi bir kýz. Sýnýfta herkesle iyi anlaþmasýna raðmen sýrada tek oturmayý severdi ve hep tek otururdu. Ders çalýþmaktan yorgun ve bitkin görünen ama her zaman baþaran bir Ayþegül'ümüz var. Ayþegül hayatta her zaman amaçlarý olan çalýþkan mý çalýþkan bir kýzýmýz. Ayþegül'ün en samimi ve arkadaþý da sýrasýný paylaþtýðý Kübra. Kübra pozitif iyonlarla yüklenmiþ, gülmekten çekinmeyen en somurtkanýný bile güldüren, kalbinin güzelliði yüzüne yansýmýþ biri. Sýnýfýn gazeteciliðini Kübra üstleniyor. Herkesin yerine hayal kuran bir arkadaþýmýz var ki namýna Fatma derler. Fatma aslýnda sýnýf ortamýnda hayal kurmazdý veya hayallerini bize anlatmazdý ama nedense adý hayalperest olarak çýktý. Fatma neþeli, vurdumduymaz, herkse tarafýndan sevilen biri. Sýnýfýn asabi ismi de Mehmet. Her zaman kendinin haklý olduðunu düþünen, istemeden de olsa kalp kýrmada birinciliði oynayan; bunlarýn yanýnda da efendiliðini, terbiyeliðini elden býrakmayan bir karakter. Mehmet'in en yakýn arkadaþý Ömer. Ömer (Ç) ile Mehmet çok yakýn arkadaþ olmalarýna raðmen tamamen zýt iki karakterler. Ömer neþeli, herkesle kolay arkadaþlýk kuran, son derslere doðru Leyla pozisyonu alan, uykuya doymayan ve bu huyundan dolayý sürekli geç kalan,
sýnýf baþkaný olmasýna raðmen bunun farkýnda dahi olmayan samimi bir arkadaþýmýz. Sýnýfýn gözdesi Ýsmail. Ýsmail sýnýfa sonradan katýlmasýna raðmen sýnýf ortamýna güven vermede zorlanmadý. Ýsmail, sýnýfýn karizmasý. Kendisi de bunun farkýnda olduðu için zaman zaman kendini beðenme krizlerine giren bir arkadaþýmýz. 2009'un en iyi çýkýþýný yapan, kendisinden emin konuþan, yapamayacaðý bir þeye bile yapacaðým diye yaklaþan ve baþaran sýnýfýn gururu geleceðin öðretmeni, hanýmlýðýný elden býrakmayan bir isimdi Arife. Arife baþarý merdivenlerinde emin adýmlarla tökezlemeden ilerledi. Kýzlarýn en uzun boylusu hatta tüm kýzlarýn en uzun boylusu Nur. Nur, bayat veya taze esprilerinden vazgeçmeyen her þeyi hatta hayatý bile gýrgýra alan;kendince esprili, sýnýfýn ikinci Leyla'sý… Tüm bu özelliklerinin yaný sýra bir de arkadaþ canlýsý, ana kuzusu...Bir de isteyince diksiyonu çok güzel oluyor.Sýnýfýn hatta okulun hem ruhen hem bedenen aðýr ablalarý vardý tabi. Tekmile, Kübra, Kelleci. Bir de Merve var aralarýnda ama o ruhen aðýr olsa da bedenen aðýr sayýlmazdý. Tekmile tüm okulun arkadaþý, esprili ve söyleyeceði sözü içinde bekletmeden söyleyen, herkesle çok iyi anlaþan, dinlemesini bilen, güldürmesini bilen birinci aðýr abla. Ýkinci aðýr abla Kübra. Kübra sakin görününen ama içinde büyük fýrtýnalar barýndýran, gülme tarzýyla tüm sýnýfý güldüren, içi dýþý bir, hiçbir þekilde içinde kin beslemeyen, arkadaþlýk kavramýna gerektiðinden fazla önem veren, güler yüzlü aðýr ablamýz. Merve , hayatý umursamaz gibi görünen ama hayatý en fazla umursayan, hiç çalýþmayýp girdiði bir sýnavdan bile yüksek not alacak kadar zeki, sözüne güvenilen herkesin sözüne inanan kýsacasý söze, güvene önem veren, sevilen bir arkadaþýmýz. Üçüncü Aðýr abla Kelleci ise olgun, sevimli, duygusallýðýný her yerde belli eden, herkesin yardýmýna koþan (üstelik art niyetsiz), herkesi kendisi gibi iyi niyetli zanneden ve ona göre davranan herkes tarafýndan sevilen bir arkadaþýmýz. Acýsýyla tatlýsýyla bir senenin, hatta lise hayatýmýzýn sonuna geldik. Her þey gönlünüzce olsun.
43
MEZUNLARIMIZ
Acýsýyla tatlýsýyla iki yýl geçirmiþtik bu sýnýfta. Biraz
matrak bir sýnýfým vardý. Bu yüzden de öðretmenler tarafýndan hem pek sevilmez hem de çok sevilirdi. Bazen stres attýklarý bir sýnýf, bazen de kýzdýklarý bir sýnýf olurdu öðretmenlerin. Sýnýfýmýzýn neþe kaynaðýydý Yunus Emre. Esprileri ile yýkar geçirirdi her sýnýfý. Ara sýra Hüseyin de ona eþlik ederdi. Ne de olsa kankasýydý. Hüseyin'in arabayla okula gelip gitmesi sýnýfta onu bayaðý bir popüler yapmýþtý. Sessiz, sakin ama çok cana yakýndýlar.Sefa çok gülerdi.Hakan da nerdeyse hiç gülmezdi. Yasin de her zaman çocuktu zaten. Hakan tüm konularý dine dayandýrýrdý. Elinden gelse geometriyi de dine baðlayacaktý ama maalesef beceremeden okul bitti. Kendisiyle sorunu olan aynaya çok bakarmýþ derler. Esra Baran, Derya ve Mümine aynaya en çok bakan üçlüydüler; ama onlarýn sorunu sadece güzel görünmekti. Zübeyde'nin kiþiliðini iki yýldýr bir türlü çözemedim. Çünkü o bazen çocuk olurdu.bazen de büyük, olgun bir insan olurdu. Temiz kalpli, saf bir kýzdý. Sene boyunca hep hasta gezerdi. Ýsminur da yere basmaya korkuyor gibi yürürdü. Sanki o, her adým attýðýnda yer yýkýlacak gibi hissediyordu. Espriler yapardý 5-10 dakika geçtikten sonra gülerdik biz. Çünkü onun esprileri bizim zekamýz ancak o kadar zamanda algýlardý. Nihal yeni geldi bizim sýnýfa. O da tatlý güzel bir kýzdý. Gelir gelmez hemen alýþmýþtý sýnýfýmýza. Mustafa da Ýsminur gibi espriler yapardý. Ortaya bir laf atardý. Kimse gülmeyince kendi gülerdi. Meþhur olmuþ
12 TM B
bir sözü vardý, her ders gelir “teknoloji sýnýfýna çýkýyoruz”der gülerdi. Yunus ile Osman pek þaka yapmazlardý. Hatta Yunus kimseyle muhabbet bile etmezdi. Onlar sýnýfýmýzýn en terbiyeli aðýr abileriydi . Halil de soyadý gibi çalýþkandý. Fakat kendini çok beðenirdi. Öss'yi kazanacaðýna kesin gözüyle bakardý. O, sýnav anýnda kötü bir þey olabileceðini ya da kýsmetinde olup olmadýðýný hiç düþünmezdi. Tuðçe ile Satý da neden saçlarýyla çok oynardýlar. Sorunlarý mý vardý acaba? Ayný sýnýftaydýk onlarla fakat pek bizlerle takýlmazlardý. Ýkili kendi halinde hayatý yaþarlardý. Bazen gülünecek yer olurdu bazen olmazdý. Þirin de çok neþeliydi. Ýçindeki pozitif enerjisini herkese gülerek aþýlardý. Ýnsanýn güleceði yoksa bile morali bozuk olsa da þirinin bir gülüþüyle hayata dönerdi. Mümine ve Melike soðukkanlýlardý. Ama bir kez konuþunca sýcakkanlý olduklarý bariz anlaþýlýrdý. Ýkisi de çýtý pýtý narin kýrýlacak dal gibilerdi. Mümine de sýnýfýn neþe kaynaklarýndandý. Esra Koçak büyüdüðünde ressam olacaktý. Geleceðin Picasso'su olacaktý bizim kýz. Kara kýz Fatma sempatik çalýþkan ve yüzünden tebessüm eksik olmayan bir kýzdý. Yaptýðý her þeyi doðru kabul ederdi Zeliha da. Kendi doðrularýndan asla dönmezdi. Bazen deli dolu bazen de gözleri sulu selvi boylu, kuru bir kýzdý. En zoruna giden de Ömer Faruk hocanýn umursamazlýðýydý. En kötü günlerimiz bu sýnýfta geçen günler olur inþallah. Yaradan hepimizin hakkýnda hayýrlý olaný nasip etsin.
44
MEZUNLARIMIZ
12TM C sýnýfý dostluðun, þefkatin,kardeþliðin,umudun,hüznün, mutluluðun, zekanýn,saygýnýn ve daha birçok þeyin deðiþmeyen tek adresi. Tiyatronun bel kemiði. Seda esmer prensestir.Narin, çýt kýrýldým,uyumlu,yardýmsever biri.Kendi doðrularýný yaþamayý seven,yaþamadan tecrübe edinmeyen,üzülse de yaþayarak öðrenme çabasý veren,uzun boylu taþ bebek.Bazen laubali, bazen yerinde ve zamanýnda esprileriyle gülmeyi ve güldürmeyi seven arkadaþ ise Yunus Emre.Kin gütmeyen,sempatik,hakkýný sonuna kadar arayan,soyadý gibi cömert bir insan.Mavi gözleriyle derinlikleri,sonsuzluklarý andýran,gözlerine baktýðýnda insaný sonsuzluðun içine hapseden ise Hamide.Hemen hemen her konuda bilgi sahibidir. Bildiklerini doðru veya yanlýþ dile getirmekten çekinmeyen,alýmlý ve güler yüzlü güzel insan.Esra sýnýfa yeni katýlanlardan.Sessizliðiyle, uyumlu oluþuyla dikkatleri üzerine çeken,baktýðýnda kendini yalnýzlýklar içinde bulabildiðin biri.Aslýnda o sessiz,masum yüzünün altýnda sempatik, esprili,þakacý,arkadaþ canlýsý ikizini bulabilirsiniz. Tiyatronun babasý Cihat.Söz oyunlarýyla ve üstün mizah yeteneðiyle Erol Günaydýn'a taþ çýkartýr.Þakacý,espritüel bir yapýya sahip.Döndü ile çok uðraþýr,her Edebiyat dersinden sonra mutlaka taklidini yapar.Þakaklarýnda saç kalmamasýna raðmen her gün jölelemekten çekinmez.Kel kalacak sonunda. Asiye sýnýfýmýzýn iki yýldýr baþkaný.Kin gütmeyen,hoþlanmadýðý insanlarla eðer onlar istemiþse üzülmesinler diye arkadaþlýk yapan bu durumdan haz almaya çalýþan,güzel gözlü,güzel huylu tam bir örnek öðrenci.Resim yeteneðiyle herkesi hayretlere sokan Picasso'nun yeni gözdesi.Bir de acayip güzel saç modelleri yapar. Eðer ÖSS'yi kazanamaz ise iþi hazýr.Bayan kuaförü olur.Umarým buna gerek kalmaz da kazanýr gider.Mevlana geçen yýlki sessizliðinin ardýndan bu yýl acil ataða geçti ve sessizliðini bozdu.Hemen her þeye gülen, gülünce renk deðiþtiren,edebiyatta kendini aþan saygýlý bir öðrenci. Ömer Hoca'ya karþý duruþuyla dikkatleri yeniden üzerine çeken geleceðin Edebiyatçýsý. Yaþýndan fazla olgun davranan belki bu yüzden çoðu kimseler tarafýndan anlaþýlmayan insanlarýn ''Büyümüþte küçülmüþ'' dedikleri tiplemeye aynen uyan Zafer Aydoðan.Zafere doðru kaþan ÖSS yolcusu.Geleceðin söz,beste,þiir yazarý.Ahmet Haþim'in fanatiði.En büyük hayali ÖSS'yi kazandýktan sonra yazdýðý þiirleri kitaplaþtýrmak. Umarým baþarýr usta yazarýmýz. Zemzem en güzel isimlerden bir tanesine sahip.O bu yýl kendini türeve adadý. Matematikle yatýp matematikle kalkýyor. Necati Bey'le atýþmayý çok sever.Yaþ problemi hastasý; ama ayný zamanda hýz problemlerini hiç sevmez.Bir türlü yýldýzý barýþmadý nedense. Amine ne güzel ve anlamlý bir isim deðil mi?Ýnsan önce kim bu asabi diyor.Ama sonradan kasap sevdiði deriyi yere çalar hesabý sevdiklerine asabi ve hýrçýn davrandýðýný anlýyor.Arkadaþ canlýsý,babasýna aþýk,her ailenin sahip olmak istediði karakterde
12 TM C
bir evlat o.Özge bu dönem tam bir ÖSS öðrencisi.Dersle yatýp dersle kakýyor.Azmiyle kendi zaferine doðru yol alýyor.Alýmlý hoþ bir kýz. Kendine yakýn bulduðu herkesle bütün sýrlarýný paylaþýr inanmasý ve güvenmesi yeterlidir.Özge'nin arkadaþý Merve ise pek kimseyle yakýnlýk kurmayan ,özel ya da özel olmayan þeylerini Özge dýþýnda pek kimseye anlatmayan biri.Bu aralar kendini romanlarýn içine saldý.Recep, güzel kokmayý seven ,yanýnda mutlaka küçük kutucuklarla esans ya da kolonya taþýyan, fýrsat buldukça sýnýftaki arkadaþlarýyla paylaþan, yakýþýklý görünmeyi kendine hedef belirleyen bu uðurda yýlda 2-3 defa saçlarýna Hint kýnasý yakan bir arkadaþ.(belki de zamandan kaçýp beyazlarýný kapatmaya çalýþýyordur ama nafile). Sýnýfa ilk dönemin bitmesine üç hafta kala gelen Büþra cana yakýn davranýþlarýyla bizlerden eski gibi görünüyor.Kendisi sýnýfýmýzda hiç yabancýlýk çekmedi.Gelelim çökelek kraliçesine. Döndü Külhüyük Köyü'nün güzeli.Kendisi dobra içi dýþý bir art niyetsiz bir insandýr.Her teneffüs sesinin güzel ya da çirkin olduðunu önemsemeden þarký söyler.Kendileri geleceðin ses sanatçýsý.Herkesin dost olmak istediði bir karakter.Yarým parça ekmeði olsa paylaþýr haksýzlýða gelemez.Hayali Polis Akademisi okumak.Emrah her an soru çözer.Her gün okula elinde bir test kitabýyla gelir.Ders programý onun için çok önemli deðildir.Sýnýfta ona çözmesi için getirilen çoðu sorularý reddeder. Çoðu þeyi bilmesine raðmen bunu kabul etmez. Hayatta sýrtlandýðý yükü aðýr ama altýndan kalkacak kadar azimli ve ümitli. Manav Ahmet. Organik sebze ve meyvede tek adresiniz. Saçlarýna büyük bir özen gösterir,yarýsýný öne yarýsýný arkaya tarar,her ay ayakkabý deðiþtirir,espritüel grubundan.Sosyoloji ve Mantýk dersleriyle aþýrý ilgili ve katýlýmcý.Deðiþmeyen tek deðiþmenin deðiþmez olduðu sözünü yerinde olsun olmasýn her fýrsatta söylemeye bayýlýr.Turgay her an her þeye güler.Hayata hep o gülümsemesiyle bakar.Her gün saçlarýný jöle kutusuna batýrýr çýkarýr.Alnýna kakül bile býrakýr.Týpký diðer erkekler gibi futbol oynamaya bayýlýr,en güzel ders boþ ders ilkesini savunur. Ýbrahim ise tam bir kapalý kutu içinde nelerle çarpýþtýðýný kimse bilmez.Yardýmsever saygýlý biri.Tam bir hayvan sever bunu bize Dil Anlatým dersinde hazýrlamýþ olduðu küçük filmlerle kanýtladý. Filiz þeker, sempatik ,tatlý, sevimli… Özellikle saçlarýný iki yandan örünce daha bir þeker oluyor. Geçen yýl kendi halindeydi ama bu sene zincirlerini kýrdý. ÖSS için çýrpýnanlardan. Ýnatçý bazen agresif, bazen güler yüzlü Tuba ise her tenefüs o cýrtlak sesiyle partneri Döndü'ye bildiði þarkýlarla eþlik etmekten kaçýnmaz.Hayali Yüzüncü Yýl Üniversitesi'nde Fen Edebiyat Fakültesi okumak, okuduðu yerde kalýp Türkiye'nin gelecek kuþaklarýnýn bilinçli olarak yetiþmesine bir nebze olsun yardýmcý olmak.Umarým hayalini baþarýr. Birbirimize karþý her zaman saygýlý ve sevgi dolu olmanýn sözünü veriyor yarýnlara kardeþçe ilerliyoruz.Bu ilerlemede emeði geçen herkese teþekkür ediyor ve saygýlarýmýzý sunuyoruz.
45
MEZUNLARIMIZ
12 FEN
Veda zamaný yaklaþýyor. Önümüzde koca bir sýnav ve koca bir hayat… Bütün güzellikler tadýlmak için bizleri bekliyor. Onlardan ayrýlmak zor olacak ama yine de hep ayný yerde, yüreðimizde, 12 Fen'e ayrýlmýþ bölümde olacaklar. Üç sene gibi kýsa bir süre yaþadýklarýmýz, ama hatýralarýmýz 30 yýl yaþanmýþ gibi. Arkadaþlarým… Sanki özelikle seçilmiþ gibi bir aradayýz. Hepsi de ayrý güzellik ve birbirine benzemeyen 16 genç: Nagihan Yazýr: Asýl adý nagi. Kýrmýzý yanaklý, tatlý mý tatlý, sýnýfýn demirbaþlarýndan. Gelecekteki kalp doktorumuz. Sýnýftaki iþ bölümünde asýl görevi soru çözmek. Diðer bir deyiþle seyyar soru çözme merkezi. Damardan espri yapar. Her konuda bir fikri kesinlikle vardýr. Merve Altan: Kod adý artist. Hollywood' un Türkiye'deki tek temsilcisi sanýyor kendini. Gelecekteki eczacýlarýmýzdan. Sýnýftaki asýl görevi ondan bundan laf dinlemektir. Ayrýca bir anda birden fazla konuþmaya kulak misafiri olabilir. Ve olaylarla ilgili görüþlerini beyan edebilir. Ahmet Çalýþkan: Okul temsilcimiz kendileri. Birazcýk etine dolgun ve uzun boylu. Bilek güreþindeki tek ve yenilmez pehlivanýmýz. Görünüþ olarak tamamen belediye baþkanýný andýrýyor. Sýnýftaki asýl görevi halay kuyruðunu tutmak. Gelecekteki kaptanlarýmýzdan. Fatih Kayhan: Kendi tabiriyle Cristiano Ronaldo. Sýnýfýn hatta okulun en uzun öðrencisi profesyonel kimliðinin yaný sýra sýnýfýmýzýn müzisyenlerindendir. Sýnýfýmýzdaki asýl görevi geleneksel müzik ruhunu sýnýfa aþýlamak. Gelecekte kendilerini inþaat mühendisi olarak görebilirsiniz. Cihat Çetin: Sýnýftaki en tuhaf hareketli 12 fen nba oyuncusu. Biraz hayattan kopuk birisi sagoyu ve müziklerini besin maddesi olarak kullandýðýný düþünüyorum. Sýnýftaki asýl görevi zýplamaktýr. Gelecekte çocuklarýmýzý gönül rahatlýðýyla emanet edebileceðimiz bir beden öðretmeni. Pýnar Altunok: Sýnýfýn hanýmaðasý. Ülkemizde kaçtan, koçtan sonra gelen sayýlý zenginler arasýndadýr. En mutlu olduðu yer Beyza'nýn yaný ve kantin. Ýkisine de vazgeçemez bir tutkusu vardýr. Sýnýfýmýzdaki asýl görevi o narin sesiyle baðýrmak. Gelecekteki matematik öðretmenlerimizden.
Beyza Baþboðaoðlu: Pýnar'ýn vazgeçilmezi de diyebiliriz. En çok sevdiði þey uyumak. Hatta tek sevdiði þey uyumak. Uykusundan vazgeçemez, hatta bu yüzden evlerine kýsa yoldan gider. Sýnýftaki asýl görevi Pýnar'ý sakinleþtirmek. Gelecekteki beyin cerrahýmýz. Abdullah Ünvanlý: Hayko cepkin dinleyen yeni nesil tiplemesi. Aslýnda unutamayacaðým þey çantasý. Kýrmýzý bir çanta, üzerinde istediðim bütün þarkýlar var. Gelecekteki diyet uzmanýmýz. Ýbrahim Er: Bu sene aramýza yeni katýldý. En aktif olduðu ders beden eðitimi. Üzerinde minimum bütün cezalar uygulanmýþtýr diye düþünüyorum. Sýnýftaki asýl görevi susmak. Feyzullah Kýlýç: Çok yönlü bir karaktere sahiptir. Mesela sesi mükemmel olmasýna raðmen ortamýný bulunca þarký söyler. Halay kuyruðunu Ahmet ile paylaþýr. Fizik sorularýný mahvederek çözer. Sessiz gibi görünür ama sinsidir. Gelecekteki diþ hekimlerimizden. Ýlker Tepekuyu: Saraykent'in sayýlý zenginlerindendir. Güzel futbol oynar. Onunla en çok muhabbet ettiðimiz konu Kayseri'dir. Sýnýftaki asýl görevi Ýsmail'e muhalefet olmaktýr. Gelecekte baþarýlý kaptanlarýmýzdandýr. Ýsmail Künbetli : Onun unutamayacaðým yönlerinden birisi yürüyüþü, diðeri esprileri. Sýnýfýn en kötü anýnda bile gülmesini saðlayan ünlü ticaret adamý. Türkiye'nin en zengini olmak yolunda birkaç kitap projesi var. O da Fatih gibi müzisyenlerimizdendir. Sýnýftaki asýl görevi Fatih ile laf kavgasý yapmaktýr. Ayrýca halay baþýda ona aittir. Gelecekteki inþaat mühendislerimizdendir. Ýsmail Hakký Yalçýnkaya: Sarýkayalý sarý bir genç. Merve'nin uclarýnýn düþmaný. Kendilerinin bu güne kadar kýrtasiyeden uc aldýðý hiç görülmemiþtir. Bütün kýrtasiyelik ihtiyaçlarýný Merve'den gidermiþtir. Sýnýftaki asýl görevi Merve'yi çileden çýkarmak. Gelecekteki eczacýlarýmýzdan. Nihat Yýlmaz: Askeri ruhlu, komutana benzer birkaç yaný olan; ama çokta duygusal olan sýnýfýmýzýn þairi, Nihadi olarak tanýnan 21. yüzyýl divan edebiyatý sanatçýlarýndandýr. Yani türünün son örneðidir. Günü gününü tutmaz. O da Ýsmail ve Fatih gibi müzisyenlerimizdendir. Bazen küçük Emrah olur bazen de savaþa hazýr bir cengâver. Gelecekteki baþarýlý veterinerlerimizdendir. Muhammet Turfan: Matematik Nobel ödülüne layýk görülmüþ ama mütevazi kiþiliði ile bu ödülü kabul etmeyen sýnýfýmýzýn baþarýlý öðrencilerindendir. Bana göre onun deðer verdiði üç þey var: annesi, çantasý ve telefonu. Nagiyle sürekli laf kavgasý yaparlar. Sýnýftaki asýl görevi dert ortaðý olmaktýr. Gelecekteki baþarýlý eczacýlarýmýzdandýr. Büþra Karslýoðlu: Gülen ifade. Ya da gözlerinin biraz çekik olmasý nedeniyle Cengiz Han'ýn 50. nesilden torunu da denilebilir. Sýnýftaki en çok acýkan, çikolatayý çok seven ama alerjisi olduðu için kaþýnan birisi. Sýnýftaki asýl görevim olur olmaz her þeye gülmek. Gelecekteki çocuk doktorlarýndan. Ýþte 12 fen üyelerinin unutamayacaðým yönleri böyle. Bu sene son senemiz. Ayrýlmak zor olacak ama insan nelere katlanýyor. Onlarla mutlu da olduk hüzünlü de. Birbirimizle kavga da ettik, birbirimize þaka da yaptýk. Ama hep beraber olduk. Ne olursa olsun bu okuldan ayrýlýnca da hep beraber olmamýz dileðiyle. Her þey gönlünüzce olsun.
46
MEZUNLARIMIZ 12
SOSYAL
HOÞCAKAL 12 SOSYAL 12 Sosyal benim sýnýfým. Sosyal sýfatýnýn ne içeriði varsa yaþadým sýnýfýmla ben.Yeri geldi unutulmayacak þeyler yaptýk,yeri geldi beraber üzüldük,yeri geldi beraber güldük. Daha anlatýlmayacak þeylerin yeri geldi; yaþadýk bitti ve aný kitabýmýzýn en güzel sayfalarýný süslüyorlar þu an. Sýnýfýmda iyi kötü her arkadaþýmýn kiþiliðini tanýdým. Orta sýranýn beþlisi: Tuðba, Betül, Sema,Samet,Osman.Yine birbirlerine bir þey anlatmanýn çabasý içindeler.Betül'ün bilmediði Ýngilizce þarký yok.Yine tutturmuþ onlardan birini. Osman'a kýzýyor.Tuðba onu sert çýkýþlarýyla susturmaya çalýþýyor.Arada Samet üç senedir eskimeyen espri tarzýyla espri yapýyor, yapamadýðý sorularý Tuðba'ya çözdürüyor.Osman ise senenin baþýndan belli eskimeyen dergisine gömmüþ yine baþýný onu okuyor.Sema ise Tuðba ile dertleþiyor yine .Tuðba benim en iyi dostum Betül de öyle, derdimi sýkýntýmý onlarla paylaþýrým.Tuðba daha çok Güzin Abla görevini üstlenir bende. Betül ise sað olsun en morali bozuk anlarýmda güldürmeyi baþarýr.Sema sýnýfýmýzýn güçlü kalemlerindendir. O dobra konuþmalarýyla tanýnýr.Yeri geldiðinde bizimle gülüp aðlamasýný da bilir. Çok gizemlidir.Kolay kolay anlayamaz.En Sevmediðim huyu ise çok kýrýlgan olmasý.Güzel yüzleri kadar saf kalpleriyle kalsýnlar her zaman.Osman ve Samet ise aðabeylerim bir nevi.En kötü günümüzde birbirimizin yanýnda olmak,en mutlu günün mutluðunu birlikte paylaþmak ölümsüz dostluðumuza bir düðüm daha attý.Yolunuz açýk olsun Konyalý, Playstatiouncu, Japon,Uzun ve Kablani… Gelelim ayrýlmaz kankalara. Poyraz lakabýyla Yusuf Beyimiz yine sýrayý yumruklamakla meþgul. Belki de baþarýsýnýn sýrrý böyle yapmasýndan kaynaklanýyor. Lakabý gibi deli dolu Yusuf esip gürler ama yinede iyidir çalýþkan ama çok artist. Repçi aþýðýmýz Semih, Ali'yle yine aþýndýrdýklarý koridorun baþýndalar, gezmiþ geliyorlar. Ali çok dürüst saðlam karekterli birisi Semih'se hala içinde çocuksu duygular taþýyan bir kiþiliðe sahip .Yakup ile Ýsmail yeni geldiler sýnýfýmýza ama hemen alýþýverdiler bize. Ýsmail zekasýyla Yakup da pembe kravatýyla ilgi odaðý oluverdi.Ve aðýr aðabeyler Aykut ile Harun…Harun yine arabesk bir þarkýyý gülerek söylüyor Aykut ise dalmýþ gitmiþ yine. Arada Harun esprileriyle yüzleri güldürüyor . Aykut'ta aðabey konuþmalarýyla birilerine nasihat ediyor.Yolunuz açýk olsun Antuan ve Muro Baþkan. Arkalardan bir ses…Tabi ki bizim açýk hava ses grubu üçlüsü Betül Caner ,Kara kýz Kübra, þirinemiz Zeynep. Bir Ferdi'den bir Orhan'dan söylüyorlar.Zeynep çýtý pýtý bir kýz.Kübra da eski dostlarýmdan. Betül çok sert olmasýna raðmen yeri geldiðinde iyi biridir.Üçü de ders çalýþamamaktan dert ederler.Her ne kadar ders çalýþamasalar da iyi yerlerde olurlar inþallah. Yolunuz açýk olsun kýzlar… Arkalara geçelim:Felsefecimiz Yakup yine bir þeyler tekrarlýyor defterinden.Babanýn Oðlu Kemal lakabýyla Emrah yine kaðýda meþhur resimlerinden karalamakta.Ýki Gökhanlar bir de Hacý sesiz tayyarelerimizden. Muhammet ise karamsarlýkla mutlu olmak eþiðinde sürüklenip gelenlerden; ama yinede dostluðunu esirgemez kimseden.Hacýnýn konuþtuðu pek görülmedi kimse tarafýndan, iki senedir ya bir ya iki…Gökhan Doðan engelliler öðretmenliði aþkýyla yanýp tutuþmakta. Gökhan Güneþ de tarih öðretmeni olacak. En çok bu grubu seviyorum çünkü en dürüst, en karakterleri yerine oturmuþ dostlarým bir arada.En güzel yerlerde olmanýz umuduyla… Ahmet'le Mahmut ayrýlmaz dostlar. Mahmut hayatýmda tanýdýðým en cana yakýn insan iyi bir dost iyi bir tarihçi.Ahmet duygularýný pek belli edemeyen, sessizliði tercih eden birisi. Akif'le Fatih'imiz var bir de. Akif deli dolu kýpýr kýpýr birisi. Dersle baðlantýsý fazla olmasa da ÖSS'yi kazanacaðýna inanýyor. Fatih iyi birisi olmasýna raðmen fazla lüzumsuzluðundan olacak her zaman azar iþitiyor garibim. Mehmet'imiz var bir de. Edebiyatçýmýz. Bilmediði yazar ve eseri yoktur belki de. Herkes onun dürüstlüðüne terbiyesine hayran, sanki büyümüþ de küçülmüþ derler ya iþte öyle bir arkadaþýmýz. Hepinizin yolu açýk olsun arkadaþlar. Tüm güzellikleri yaþamanýz dileðiyle, þen kalýn.
47
ETKÝNLÝKLERÝMÝZ
SORGUN ASGAZ BOZOK DÝYARININ TÜKENMEYEN ALEVÝ
48