ULUKAYIN DAN
Künye mtiyaz Sahibi Aykut KUTUCU Genel Yay n Yönetmeni Burkay KILAVUZ Sorumlu Yaz leri Müdürü Serkan AKGÖZ Yay n Dan man Cazim GÜRBÜZ Yay n Kurulu Emre KO AK F rat KARGIO LU Burkay KILAVUZ Ubeydullah GÜNEL Düzeltmen Emre KO AK Yay n Türü Ayl k Yayg n Dergi Yönetim Yeri Mimar Sinan Mh. Hakimiyeti Milliye Cd. Büyük Hamam Sk. U ur Han Kat:2 Üsküdar/ stanbul Yaz leri : 05075734719 Sürdürüm : 05313816445 Eposta : bilgi@ulukayin.net Bas m Yeri : Cross Bas m Yay nc l k Osmana a Mah. Re itefendi Sok. Nu. : 68/A Kad köy/ STANBUL Sertifika Nu : 27986
Bas m Tarihi : 17.07.2013
Esenlikler Haziran ay kavurucu yaz s ca n an msatt için ister istemez bir çok ki i taraf ndan sevimsiz kar lanacakt r. Ne kadar s cak olursa olsun bizleri yeni güzel günler beklemektedir. lk iki say m zda ya anan gecikmeleri ola an kar layan okurlar m zdan gelen dü ünceler bizleri mutlu etmekte ve ULUKAYIN n büyümesine yard mc olmaktad r. Her zaman söyledi imiz gibi; ULUKAYIN desteklerinizle daha iyi yerlere gelecektir. ULUKAYIN ailesi olarak; TÜRKün ad n , yani varl n yok etmek isteyen her düzen e, bireye veya herhangi bir olu uma kar gece-gündüz çal arak dur demek için kalemimizi zevkle, ayn zamanda kinle kullanmaktan geri durmayaca m z belirtiyoruz. Bu dü ünce çevresinde birle ecekler için herkese baz görevler dü mektedir. Bizler; Türk ü bu topraklardan silmeye çal anlara kar sesimizi yükseltmeli ve çevremizi bilinçlendirmek için çal mal y z. ULUKAYIN, bir heves gibi gelip geçici de il, koca bir a aç gibi kal c olmak için yola ç km t r. Bu yolda gerçekle tireceklerimiz elbette slogan ve tribün gösterileri de il, dü ünce üzerine olacakt r. te bu yüzden ULUKAYIN her Türk ün evine, i yerine ve gönlüne girebilecek bir dergi olma amac ta maktad r. Nerede bir Türk varsa ULUKAYIN orada ye erecektir. Yok edilmeye çal lan Türklü ü ya atmak için birlikte mücadele dile iyle... ULUKAYIN n gölgesinde, TANRI TÜRK Ü KORUSUN!
Kıyım .........................................................................................................................3 Ülkü Ve Çaba Bu İnsanı Özetlemeye Yeter; Ziya Gökalp / Mürsel SAĞLAM..................12 “Yolların Sonu” Üzerine Çözümleme Denemeleri (2) / Yunus Emre UYAR...................................16 Nurullah Ataç'ı Anlamak: “Denemeler” [Nu:2] / Fırat KARGIOĞLU............................19 Ulukayın Ve Türkçü Dergi / Cazim GÜRBÜZ.......................................................................28 Üsküdar'ın Ulukayın'ı / Uluğbey................................................................................26 Doğu Karadeniz'de Türk Kimliği Ve “Pontus” Sorunu (1) / Ahmet GENÇAL.................................38 Evrensel Ekin Ve Soyculuk / Eren ŞAHİN....................................................................42 Hollywood Artık İslam Yerine Yeni Bir Hedef Buldu / Mustafa MUTLU.......................................44 Söyleşi / “Tüm Sorunların Kökeninde 'Egemenlik' Sorunu Vardır…”...........................46 Yanlış Bildiğimiz Gerçekler / Osman ÖCAL.......................................................................49 Özeleştirel Bakış .......................................................................................................52
Sat Noktalar Adana Çukurova - ahin G da Belediye Evleri Mahallesi, Zahid Akda Bulvar , Narçiçe i Sitesi alt Ankara K z lay Yüce Erek Sahaf Bay nd r 1. Sokak Nu : 27/3 Eski ehir Odunpazar - nsanc l Kitabevi - stiklal Mahallesi Ye iltepe
Sokak No:24/A (Esnaf Saray C Kap s Kar Soka ) Odunpazar - nsanc l Kitabevi Dershaneler Soka Tepeba nsanc l Kitabevi NEO Al veri Merkezi Tepeba - nsanc l Kitabevi Ho nudiye Mah. Porsuk Bulvar Sahilyolu Sk. Nu : 34 / A Tepeba - Ad mlar Kitabevi Ho nudiye Mah. smet nönü Cd. Nu : 17/B Anadolu Üniversitesi - nsanc l Kitabevi Ada Müzik
stanbul Beyo lu - Ayça Kitabevi Galatasaray - Me rutiyet Cd. Asl han Pasaj Nu:18 Üsküdar - Ulukay n Dergisi Merkez Yerle kesi Üsküdar - Kurt Gazete Bayii Eminönü-Be ikta skelesi Kad köy - Dolunay Kitabevi Ne et Ömer Sokak Nu : 11 / 3A Akmar Pasaj alt kat giri
Mersin Akdeniz Azak Büfe - Uray Caddesi üzeri (Valilik civar ) Akdeniz - Teka aç Kitabevi Çankaya Mh. Atatürk Cd. 4716. Sokak Nu : 16/b (Bal k pazar civar ) Akdeniz Yörük Türkmen Vakf Mersin ubesi Bankas Merkez ubesi nin arka soka nda
Konya Merkez - Bu ra Kitabevi ükran Mh. Ba aral Cd. Rampal Çar Nu : 6/39
Sakarya Merkez - Gazi Büfe - Kavaklar Cd .Ayd n pasaj Nu : 11 (Sakarya Musiki Derne i alt )
KIYIM* in ucunda para olunca AKP ve AKP'li ne cami tan r ne de Gezi Park ! Onar m henüz birkaç ay önce tamamlanan Fatih Camisi'nde de a açlar yerlerinden sökülmü ve olay birkaç gün içerisinde unutulmu tu. Haliyle caminin onar lmas mutlulu uyla ba dönen Fatih halk buna tepki göstermedi. Caminin d cephesinin onar m kaz ma yöntemiyle gerçekle mi , yani do al yollarla uzun y llar zarara u ramayacak ta lar bir ç rp da harap edilmi ti. Sonras nda ise Fatih Camisi'nin d cephesine boydan boya; onar lan cami ve medreselerin afi leri as larak din siyasete kar t r lm t r. Her zaman oldu u gibi AKP din üzerinden siyaset yapm , reklam na cami ve medreseleri katm t r. lerine geldi inde "Osmanl c " kesilenler, padi ah görmü yüzlerce y ll k a açlar n kesilmesine sessiz kalm lard r. Birkaç kendini bilmez her konuda Osmanl 'y a zlar na almaktan geri durmazlar. Ba bakan' n "ayya " dedikleri Cumhuriyeti kurarak bu milleti kurtar rken, Osmanl 'n n ayya lar devleti bat rm t r. Son halifenin 40 küsur sayfal k belgesini Murat Bardakç ar ivinden okuyun ve dedeleri hakk nda neler yazd n ö renin. Bu ülkede din; para veya rant için kullan lan bir araç haline gelmi tir. " slam" diye tutturanlar, slam' n buyurdu u temel ahlak esaslar na yüz çevirirken, bir din tüccar n n pe inden giderek çaresiz olduklar n gözler önüne sermektedirler. Günlerdir süren Gezi Park olaylar ise tüm s cakl n korurken, olay n güçlü ü gözler önündedir. Her Türk milliyetçisinin tepki vermesi gereken do a k y m n Kürtçü teröristlerin ehir uzant lar ve onlara kuyrukçuluk etmekten ba ka bir i levi olmayan, kendilerine "komünist" diyen birkaç grupçuk sahiplenmi tir. Türkçüler olarak iktidar n gidi ine en çok destek veren ve sevinen olaca m zdan ku kunuz olmas n. Bütün bu ya ananlar n nda biz kay ts zko ulsuz una inan yoruz; Kürtçü teröristlerin ve onlar n kuyrukçular n n her türden aç k ya da örtülü i birli ine kar n AKP, Türkler'in milli uyan yla y k lmal d r, y k lacakt r! *Gezi direni i süresince çe itli merkezlerde da tt m z bildirinin metnidir. 1
2
Arap Ayaz n n Suriye ye Etkileri ve Reyhanl Sald r s Emre Ko ak
Amerika n n müttefiki olmak, Amerika n n dü man olmaktan daha tehlikelidir. Henry Kissinger
S
iyasi haritaya göz gezdirildi inde yurdumuzun en güneyindeki uzant s oldu u görülen Hatay, 1933 y l nda General McArthur a söyledi i Allah nasip eder, ömrüm vefâ ederse Musul, Kerkük ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya y Türkiye hudutlar içine kataca m (1) sözleriyle gerçek Misak- Milli s n rlar n tan mlayan Büyük Önder Atatürk ün ölümle bo u tu u s rada, (2 Eylül 1938 de) Türklü e resmen kazand rd son yurt parças d r. Benim de bir-kaç kez gitti im, özellikle merkez ilçe olan Antakya n n d nda yolumun dü tü ü skenderun ilçesini AKP den önce ayr nt l bir biçimde gezip görme olana buldu um Hatay, iklim ve hava ko ullar göz önünde bulunduruldu unda Türkiye nin en ya an las illerinden biridir. Ayr ca, kendimi tan mlarken hem anne-hem baba taraf ndan oral y m dedi im Osmaniye nin do usunu sarmalayan ve Osmaniye nin bölge insan nca tan mlanan özel ad olan Gavur da lar , yine Hatay dan kuzeye do ru uzanan Amanos s rada lar n n kuzeydeki uzant s d r.
sundu u gerçekte ise birebir ya ayan Arap toplumlar için Arap Ayaz olan kanl sürecin Suriye ye izdü ümü, bu sürecin ya and di er bir çok ülkede oldu u gibi Bat l sömürgeci güç odaklar n n, özellikle de ABD yi yöneten sömürgeci yap n n ç karlar na ayk r tutumlarda bulunan devlet otoritesine kar d destekli terör gruplar n n ülkeyi uluslararas müdahaleye haz r hale getirmek için asker-sivil ay rt etmeden insan k y m na giri mesi biçiminde olmu tur. Yine bu sürecin ya and di er devletlerde de oldu u gibi Suriye de ya anan bu gözü dönmü lü ü besleyen en önemli alg din/mezhep ba nazl d r. Ortado u tarihi, büyük ölçüde din/mezhep ba nazl yla giri ilen kanl bo azla malar n ve bunun yan nda BAAS gibi radikal yap lar n gerçekle tirdi i darbelerin tarihidir. Bu darbe gelene inin ba l ca örneklerinden birisi Suriye deki Haf z Esad örne idir T pk kendisi gibi BAAS üyesi olan, yani ayn partiden olan devlet ba kan n darbeyle koltu undan eden Haf z Esad, Suriye ordusunda bir generalken devlet ba kan olmu tur.
Arap Ayaz Öncesinde ve Devam nda Türkiye ile Esadl Suriye li kilerine Bir Bak Büyük Ortado u Projesi nin yönetmenlerinin Arap Bahar diyerek ad n koydu u, gösterime Top mermisinin düşmesi sonucu yaşamını yitiren Zeliha Timuçin'in (Ömer Timuçin'in eşi) dayısı ile bir anı fotoğrafı...
3
Uluslararas arenada tutunmak ad na sürekli zigzagl bir d siyaset izleyen Haf z Esad, srail e kar Filistinliler i destekler görünmü tür. Ancak bu konuda, Sünni Arap dünyas na kar ii-Alevi blo u nu Suriye yle birlikte olu turdu u sav nda bulunulan ran gibi, Hizbullah a de il, yo un olarak Filistin Kurtulu Örgütü ne destek vermi tir. 1991 deki Körfez Sava sürecinde ise Haf z Esad, Bat l Koalisyon Güçleri nin yan nda yer alarak kendisi gibi bir BAAS iktidar kuran Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak satm t r! PKK n n kurulmas yla birlikte bu terör örgütüne her türlü deste i sa layan Haf z Esad n ba nda oldu u Suriye, özellikle 1990 l y llarda Türkiye ye kar en dü manca tutumunu sergilemi tir. Taa ki Ekim 1998 de Apo nun Suriye den gönderilmesine kadar Türkiye de, laikli i kesinlikle özümsemeyen, sa olarak tan mlanan hükümetlerin, Sünni alg y merkeze alan a r dinci ve Bat i birlikçili inin Ortado u daki bayraktar konumundaki Müslüman Karde ler e sürekli mavi boncuk da tmas , Haf z Esad için PKK y desteklemesi noktas nda kendince bir hakl l k gerekçesi olmu tur. Ancak Kürtler ad na sava m verdi i ni söyleyen PKK y bir dönem denetimini elinde bulundurdu u Lübnan daki Beka Vadisi nde, istihbarat örgütü eliyle besleyip Türkiye ye kar kullanan Suriye yönetimi, kendi ülkesindeki Kürtler in etnik talepler ini, b rak n Türkiye deki gibi seslendirmelerini, onlar yurtta konumunda bile görmemi , uzun y llar boyu srail yönetiminin bile Araplar a sa lad seçme ve seçilme hakk n Kürtler den esirgemi tir.(2) 2007 y l nda yay nlanan bir yaz s nda H. Miray Vurmay, Türkiye ve Suriye aras nda ya ananlar öyle yorumlam t r; Suriye nin terörü Türkiye ye kar bir d politika arac olarak kullanmas ba ta olmak üzere su sorunu ve Hatay meselesi nedeni ile uzun y llar boyunca kar saflarda yer alan Türkiye ve Suriye aras ndaki ili kiler, am n mecburen de olsa Ankara ya do ru beyaz bayrak açt 1998 y l ndan bu yana giderek yükselen bir seyir izledi.( )Esad yönetimi taraf ndan y llarca amda a rlanan terör örgütü
liderinin s n r d edilmesi ile ba layan süreçte kum saati adeta tersinden akmaya ba lad . Haf z Esad n ölümünden sonra iktidar devralan o ul Esad ile birlikte ise ili kiler hiç olmad noktalara kadar ula t .(3) Her ne kadar Baba Esad dönemindeki gibi aç ktan Türkiye ye kar kullan lmam olsa bile O ul Esad döneminde de tümüyle yok edilmeyen Suriye deki PKK varl , 2003 de özellikle ülkenin kuzeyinde Demokratik Birlik Partisi (PYD) ad yla yeniden örgütlenmeye ba lam , yer yer PYD nin askeri kanad olan Halkç Koruma Birlikleri (YPG) ne ba l gerillalardan olu an küçük gruplarla Suriye Silahl Kuvvetleri aras nda çat malar ya anm t r. Suriye nin kuzeyinde konu lanan PKK n n Suriye kolu PYD, 2011 in Mart nda Be ar Esad yönetimine kar iç kalk ma giri iminin ba lat ld süreçte gitgide etkin bir konuma eri mi , Suriye Silahl Kuvvetleri yle çat t gibi yer yer bu kalk ma giri iminin do rudan ba n çeken Özgür Suriye Ordusu adl do rudan Bat l sömürgecilerin güdümünde hareket eden ve omurgas n Müslüman Karde ler in olu turdu u terörize gruplarla da çat m t r. Ancak bu süreçte ortaya ç kan büyük karma a ortam nda, PYD nin, hem Kuzey Irakdaki PKK varl n n hem de Barzani nin deste iyle Suriye nin kuzeyindeki Halep ve Haseke eyaletindeki bir çok kenti ele geçirdi ine ili kin haberler bas nda yer tutmu tur.(4)
4
te bunlar ya an rken, kamuoyu deste i bulabilmek ad na Türk toplumu, bas n-yay n organlar nca Türkiye-Suriye sava na haz r duruma getirilmeye çal lm , Türkiye nin Suriye ye sald rmas için 3 koldan k k rt lm t r; - Liberal ve sol geçinen Radikal, Hürriyet gibi gazetelerin bilindik kö e yazarlar n n söylemlerinin etkisindeki bir kesim, insanc ll k (hümanizm) ad na Be ar Esad yönetiminin kendi halk na, masum siviller e yönelik toplu k r mlara giri ti i propagandas yürütülerek Türkiye nin Suriye ye sald rmas için ikna edilmeye çal lm , -di er bir kesim sanki Türkiye yeryüzündeki tüm Sünni mezhebine ba l topluluklar n koruyucusu olmakla yükümlüymü gibi dinci-mezhepçi Yeni afak, Vakit, Zaman gibi yay n organlar n n etkisiyle Alevi (Nusayri) Esad yönetimi Suriye de Sünni Müslümanlara kitlesel k y m uyguluyor propagandas yürütülerek söz konusu sald r ya ikna edilmeye çal lm , -bir ba ka kesim ise milliyetçilik ad na Suriyeli Türkmenler e Esad taraf ndan soyk r m uygulan yor veya Türksolu Gazetesi nin yapt gibi PKK Suriye deki kamplarda yeniden yo un bir biçimde konu lan yor. Suriye ye girelim, oradaki PKK varl n yok edelim laflar yla gaza getirilmeye çal lm t r. Sanki onun öncesinde Kuzey Irakdaki PKK varl Türkiye Cumhuriyeti nce tümüyle yok edilmi gibi Görsel, i itsel ve yaz l propagandan n çe itli tekniklerinin kullan ld bu ikna çabalamalar n n d geli melerle ba lant l arka plan n de erli yazar Melih A k öyle aç kl yor; Obama geçen Mart sonu srail e yapt ziyarette Suriye için geri say m ba latm t . Netanyahu nun Mavi Marmara nedeniyle özür dilemesi... Pe inden PKK n n çekilmeye zorlanmas . Bütün bunlar Türkiye nin Suriye ye kar elinin rahatlamas için at lan ad mlard ... Ba bakan m z Suriye ye yürümekte zaten herkesten daha hevesliydi. Geriye kal yordu Türk halk n sava a ikna etmek.(5) Yine bu ikna çabalamalar sürecinde, Melih A k n kö esinde, olumsuz gördü ü her eyi ve her ki iyi ta layan kendine özgü söylemlerini okudu umuz ve bir ço unu da aynen benimsedi imiz Akif Kökçe,
5
konuyu sözde akil insanlar a ba lam ve hakl olarak; Erdo an Suriye sava için srar ediyor. Halk PKK ile sava mak gereksiz diye ikna etmeye çal an sözde akillerin bu kez yeni görevi halk Suriye ile sava ls n diye ikna etmek mi olacak?! diye sormu tur.(6) E ba kan ve yönetimi (özellikle de d siyasette stratejik s l n kuramc s D i leri Bakan ) taraf ndan yukar da belirtti imiz üç tür alg yönetiminin üçü de belirli yo unluklarda kullan lm t r. Özellikle de Türkiye de ileri a amaya götürdükleri mezhep odakl k k rt c l klar n Suriye ye de ta m lard r. Hatta eski Osmanl c MHP nin de deste iyle Suriye ye sald r ya geçmek, ecdad m dedikleri Osmanl gibi fütuhatç bir Ortado u sultanl olduklar n göstermek için Meclis tezkere si bile ç kart lm t r. Ancak ne ABD yönetimi ne de d siyasette körü körüne onun güdümünde tutum belirleyen Ortado u sultanl özentisi e ba kanl k, Be ar Esad yönetimindeki Suriye yönetiminin pabucunun bu kadar pahal oldu unu kestirememi lerdir ve ya anan Reyhanl katliam ndan sonra Rusya ve Çinden krizin çözümü ad na medet dilenir duruma gelmi lerdir. Sayg n Lale Akal n bu saptamalar m zla do rudan ba lant l olarak u de erlendirmelerde bulunuyor ve ngilizce de proxy war olarak bilinen, Türkçe de vekaleten sava olarak kar l k bulan kavrama da aç kl k getiriyor; Bir güçlü devletin daha zay f bir devlete kar kendi ç kar u runa sald r düzenlemek isteyip de bunu kendi yapmaktansa ve askerini tehlikeye sokmaktansa kendisine ba l bir ba ka devletin askerini oraya sürmesine ngilizcede proxy war deniliyor. Ben bu terimi ilk kez Dr. Pat Walsh n ngiltere nin yay lmac siyasetini anlatan ve I. Dünya Sava nda ngiltere nin Türkiye üzerindeki emellerini, Yunan sald r s n ve yenilgisini ele ald kitapta okumu tum. imdi Türkçede Vekaleten Sava diye kullan lan bu terimi Dr. Walsh Yunanistan n Türkiye ye sald r s n tan mlamak için kullan yor. Ayn deyim Türkiye nin Suriye serüveni ifade edilirken de kullan l yor. ABD bildi imiz gibi Irak ta çok kay p verdi, yorgun.
Suriye i ini Türkiye ye ihale etti. Kürdistan petrollerinin kendisine sunulaca vaadi ile gaza gelen Ba bakan bir vekaleten sava e i inde. Rusya ve ran n ciddi ve sert direni i olmasa ordumuzu belki çoktan Suriye ye sokmu tu (7) BOP Kapsam nda Suriye yle Ya anan Büyük Krizde 4. Provokasyon : Reyhanl Sald r s Türk dü ünce tarihinin önemli adlar ndan Cemil Meriç in de memleketi olan Reyhanl , ayn zamanda Apo adl insanl k dü man yarat n Suriye den ivedilikle def edilmesine ili kin Orgeneral Atilla Ate in 16 Eylül 1998 de kesin uyar içeren konu mas n yapt yer olarak da bilinir.(8) Arap Ayaz sürecinde Türkiye nin Suriye yle ç kmaza giren ili kilerinin sonu büyük yitimlere dönü ecek dü manl a dönü mesi ad na Reyhanl sald r s ndan önce Türkiye ye yönelik 3 provakasyon giri imi gerçekle tirilmi tir. Reyhanl sald r s , 4. provakasyon giri imidir. Bu giri imlerin; 1.si Kas m 2011 de, Halepde bulunan Türk konsoloslu u önündeki Türk bayra n n yak lmas ,(9) 2.si Haziran 2012 de, Malatya Erhaç Hava Üssü nden kalkan Türk askeri jet uça n n Lazkiye aç klar nda dü ürülmesi,(10) 3.sü ise Ekim 2012 de, anl urfa n n Suriye ile s n r kap s olan ilçesi Akçakale ye top at nda bulunulmas ve at lan top mermisinin bir eve dü mesi sonucu evdeki aile bireylerinin ya amlar n yitirmesi (11) *** 2. si d nda Suriye Devleti di er provakasyon giri imlerini üstlenmemi , yapanlar lanetlemi , konsolosluk önünde bayrak yakan serseri k l kl tiplerin de Be ar Esad yanl s slogan atmas na kar n D i leri Bakan Velid El Muallim in a z ndan özür dilemi tir.(12) 3. olay n sonras nda, May s 2013 de bir ticari i gere i gitti imiz anl urfada, s n rdaki ilçemiz Akçakale ye de u ram t k ve evine top mermisi dü mesi sonucu yedi çocu undan üçünü ve e ini
yitiren ac l baba Ömer Timuçin le oto yedek parçalar ve gereçleri satt dükkan nda görü me olana bulmu tuk. Eski Tar m ve Köyi leri Bakan Sami Güçlü nün bir toplant da kendisini ele tiren Adanal çiftçiye Gözünü toprak doyursun sözündeki yakla mla baba Ömer Timuçin in ac lar na kar l k RTE yönetimi kendisine bir miktar tar m arazisi vermi tir. Arap Ayaz n n Suriye de ba lamas yla birlikte Türkiye-Suriye s n r güvenli inin çok büyük kayg verecek boyutlara ula m oldu u gerçe i Akçakale olay yla ete-kemi e bürünmü biçimde anla lm t r. Sorunun bu boyutunu eski bürokrat ve siyasetçi Sadettin Tantan, bizim de aynen kat ld m z biçimde öyle aç klam t r; Suriye s n r delik de ik. Suriye ye kar agresif politika uygularken, s n rlar Türkiye nin d nda farkl güçlerin kontrolüne girdi. Bölgede yabanc servis elemanlar n n yo unlu u dikkat çekiyor. 450 bin Suriye vatanda n n Türkiye de oldu u söyleniyor. Bunlar n içerisinde Türkiye de gelecekte eyleme dönü ecek örgütsel yap lar nedir, bunlar n ar ivi tutuluyor mu, belli de il. Suriye de El Nusra, El Kaide ve PKK, ABD, AB, srail, ngiltere ve Özgür Suriye ordusu ile birlikte Esad rejimine kar sava yor. Türkiye den Suriye ye El Kaide militanlar gidiyor. Güvenlik güçleri, istihbarat te kilat o kulvara ne kadar yo unla m bilinmiyor. Türkiye güvenlik, iç ve d politikalar bak m ndan haz rl ks z.(13) Burada Tantan, s n r güvenli inden söz ederken bununla ba lant l bir ba ka önemli konuya de inmi tir. O da ABD nin ve onun yan nda yer alan Avrupal ülkelerin büyük ölçüde Türkiye nin etkin deste iyle Suriye nin bir terör batakl na çevrildi i gerçe idir.
6
Sava tan kaçan masum insanlara Türkiye nin efkatli kuca n aç yoruz söylemiyle TürkiyeSuriye s n r n yol geçen han na çeviren e ba kan ve yönetimi, bir çok terör unsurunun Türkiye den her türlü lojistik destek görerek yeniden Suriye ye dönerek kitlesel k y mlar gerçekle tirmesine olanak sa lam t r. 2002 den bu yana ticari mallar n ve ürünlerin d al m ve d sat m oranlar na ili kin öne sürdü ü sahte rakamlarla sürekli yanl bilgi(!) vererek d ticarette çok ba ar l oldu u yaygaras koparan AKP Yönetimi, Suriye ile BOP kapsam nda ya anan büyük kriz sürecinde, rakamlara gerek kalmayacak aç kl kla terörist d al m ve d sat m nda çok ba ar l oldu unu ortaya koymu tur. Ve tüm bu ya anan olumsuzluklar n son a amas olarak; Atatürk ün 40 as rl k Türk yurdu dü man eline terk edilemez dedi i Hatay, O ndan sonra herhangi bir dü man devletin i gal ordusunun eline terk edilme durumu ya amam t r, ancak AKP yönetimince önce Kürtçü teröristlerin, sonras nda da dinci teröristlerin kanl eylemlerine terk edilen bir yer durumuna dü ürülmü tür. Onlarca yurtta n can verdi i Reyhanl sald r s n n hemen ard ndan yine Melih A k, bu yaz n n en ba na yerle tirdi im Henry Kissinger n sözünü do rular biçimde u saptamada bulunmu tur; Ate le oynuyorsan z bir yeriniz mutlaka yanar... Kovana çomak sokarsan z ar lar sizi delik de ik eder. Halk n ç karlar yla ilgisiz bir sava çomakl yorsan z f rlayan k v lc m önce sizi yakar... ABD ad na sava lara talip olursan z elbette ba n za nereden hangi belan n gelece ini tahmin edemezsiniz...(14) *** Reyhanl sald r s , di er 3 provakasyon giri iminden farkl olarak üzerinde çok fazla yorum yap lan ve yorum yapt kça bulan kla t r lan, hedef sapt r lan olayd r. Ancak Melih A k n bu konuda kafas bulan k de ildir. A k, konuya ili kin unlar söyler; Dünkü bombalar kimler patlatt ? Türkiye nin Suriye ye yürümesinde kimler fayda
7
umuyorsa onlar patlatt lar Üstelik önümüzdeki sava Suriye ile s n rl de il. Bir yandan da ran a kar geni çapl sava n haz rl yap l yor. Bütün Ortado u yu içine alacak bir cehennemi sava var ufukta... Türkiye nin böyle bir sava n d nda kalamayaca imdiden bellidir. Bizi hiç ilgilendirmeyen ve içinden sa ç kmam z mümkün olmayan sava lara do ru h zla ilerliyoruz...(15) Y llard r yaz lar n okudu umuz Arslan Bulut da sald r y gerçekle tirenlerin kim oldu una ili kin Melih A k la ayn kan dad r. Ona göre; Olay n d na ç k p d ar dan bakmay becerebilirsek, Reyhanl sald r s n n Türkiye nin Suriye ye askeri müdahalede bulunmas n isteyenler taraf ndan planlanm olabilece i ihtimalini birinci s raya almam z gerekir...(16) Zaten Be ar Esad yönetimi de Enformasyon Bakan Umran ez-Zubi nin a z ndan di er olaylarda oldu u gibi bu olayda da sald r y kesinlikle üstlenmemi tir. Umran ez-Zubi yapt aç klamada u net söylemleri kullanm t r; Türkiye de ve Suriye de ya anan tüm olaylardan Türkiye hükümeti sorumludur. Suriye böyle bir eylemde bulunmad , bulunmayacakt r. Türkiye, s n r bölgelerini uluslararas terör merkezlerine çevirdi. Ayr ca Suriye ye silah, patlay c madde, araç ve para geçi ini kolayla t rd ve kolayla t rmaya devam ediyor. Tayyip Erdo an istifa etmelidir.(17) Hüsnü Mübarekli M s r n yer yer geli tirdi i srail le kar l kl iyi ili kileri babao ul Esad l Suriye, büyük ölçüde tesis edememi , özellikle Lübnan üzerinden srail le sürekli bir sürtü me durumunda olmu tur. Suriye yönetimi, Filistinli Araplar n srail e kar sava m na destek verirken Hizbullah üzerinden ii alg y ideolojile tirip bu alg y Filistinli Araplar a a lamay amaç edinen randan da ayr olarak Filistinli Araplar a srail egemenli inden kurtulmas n ve kendisinin önderli inde gerçekle ecek Arap Birli i nde Filistinli Araplar kazanmay amaçlam t r.
Sürekli srail le sürtü en, ancak yeryüzündeki tüm Sünni-dinci terör örgütlerinin de her dönem hedefleri aras nda olan Esadl Suriye yönetimi, bu örgütlerce Suriye deki Müslümanlar zalimce katleden z nd k Alevi diktas (18) olarak tan mlanm t r. Arap Ayaz n n bu ülkeyi etkisi alt na almaya ba lad andan itibaren Haçl kafirler olarak tan mlad klar Bat l sömürgecilerden hiç de altta kalmayacak biçimde bu örgütler, Suriye yönetimini söylemlerinde sürekli tehdit etmi ler ve do rudan bu sömürgecilerin maddi ve lojistik deste iyle kanl eylemlere giri mi lerdir. Bu eylemler, Reyhanl sald r s yla Suriye den Türkiye ye ta m t r. Müslüman Karde ler ba ta olmak üzere, kendi belirledi i Sünni-dinci terör örgütleriyle anla p bunlar Suriye Ulusal Konseyi çat s alt nda toplayan Bat l sömürgeciler, bu örgütlerin gerillalar ndan olu an Özgür Suriye Ordusu ile ülkede karma a ve karga a ortam yaratarak, hatta özellikle Kuzey de baz bölgelerin de kontrolünü ele geçirerek uluslararas müdahalenin ko ullar n n haz rlanmas yla Be ar Esad yönetimini devirmeyi amaçlam lard r. Suriye, bir terör batakl na çevrilmeye ç a l l m t r ve b u b a t a k l k t a Ba t l sömürgecilerin denetleyemedi i terör gruplar da ya am/eylem alan bulmu lard r. Bu denetimsiz terör gruplar El Kaide ile ba lant l ve/veya ortak eylem birli i içerisinde olan gruplard r. Bunlar nsa uluslararas kamuoyunda en çok öne ç kan El Nursa Cephesi dir. Aç klay c olmas aç s ndan u örne i verelim; El Kaide ile ili kisi bir çok kez ortaya konan ve Türkiye de de bir kolu olan Hizbut Tahrir örgütü, Cumhuriyet Gazetesi nin kendilerine yönelik yapm oldu u bir haberle(19) ilgili olarak bilgiba ortam nda yapt yaz l aç klama önemli bir göstergedir. Yapt klar aç klamada hem, Hizb-ut Tahrir in emirlerinden Celil Alim eyh Ata bnu Halil Ebu Ra ta n n; E er Hizbu t Ta h r i r b u g ü n , m a d d i e y l e m l e rd e bulunmuyorsa bu ne korkakl ndand r, ne de ürkekli indendir. Bilakis Hizb-ut Tahrir, davet a amas nda eriat n buna izin vermedi ine
inanmaktad r dedi i belirtilerek Suriye de veya bir ba ka yerde silahl çat man n bir taraf olmad klar n duyururken hem de Silahl mücadele, Hizb-ut Tahrir in metodu de ildir. Ama Esed gibi kendi Müslüman halk na kar sald ran bir zalime kar muhaliflerin mücadelesini ise takdir eder denilerek ayn aç klamada iki birbirinden ayk r söylemde bulunmu tur.(20) Ve sorumuzu soral m; Madem emirlerinin dedi i gibi davet a amas nda larsa ve bu a amada maddi eylemler diye tan mlanan silahl kalk ma ya eriat izin vermiyorsa bu durumda eriat n izin vermedi i eylem yöntemini en sert biçimde uygulayan muhalif terör örgütlerini niçin takdir etmektedirler? Bu sorumuz bo lukta durmaktad r Ve yaln zca takdir etmek le kalmad klar da ortadad r! *** Reyhanl n n Cilvegözü s n r kap s , sald r dan aylar öncesinde Suriye yle aram zdaki di er s n r kap lar gibi yol geçen han na dönmü tür. Ve bu kap lardan serbest giri ç k lar sonucu Türkiye nin Suriye s n r ndan birçok yabanc istihbarat ajan n n ve sözünü etti imiz denetimli-denetimsiz teröristlerin girdi i yabanc bas n-yay n organlar nda bile yer alm t r. Reyhanl sald r s ndan önce Suriye yi uygulad stratejiyle dize getiremeyece ini anlayan Bat l sömürgeciler Cenevre görü meleri adl alt nda Rusya n n da destek olmas n isteyerek Suriye Ulusal Konseyi ile Esadl Suriye yönetimini masaya oturtmay amaçlam lard r. Ba ta El Nursa olmak üzere Suriye Ulusal Konseyi nde yer almayan, yani Bat l sömürgecilerin denetleyemedi i terörist gruplar n bu oyunda biz de var z, Suriye yeniden biçimlenecekse biz de söz hakk na sahip olmal y z anlay yla, Bat l sömürgecilerce ciddiye al nmak ad na çok daha sert bir eylem stratejisine girdikleri çok aç k görülmektedir.
8
te bu ba lamda Arslan Bulut un de indi i noktalar önemlidir; Rusya n n Duma D li kiler Komisyonu Ba kan Aleksey Pu kov Reyhanl daki sald r lar n, Rusya ve ABD D i leri Bakanlar taraf ndan hafta içinde aç klanan, Suriye iktidar ve muhalefetinin kat l m yla yap lacak uluslararas konferans engellemek amac yla yap lm olabilece ini söyledi. Pu kov, Her olayda oldu u gibi Türkiye deki sald r larda da yine Suriye yi suçluyorlar. Baz kesimler bar ç l konferans engellemek ve silahl müdahalenin önünü açmak istiyor ifadelerini kulland . ngiliz BBC kanal ise srarla Sald r y El Kaide ba lant l El Nusra cephesi üstlendi diyor ve ölü say s n 116 olarak veriyor. El Nusra cephesinin bölgede Afganistan ve Pakistandan getirilen 10 bin militan n n bulundu u biliniyor. Bu militanlar n Suriye ye Türkiye üzerinden sokuldu u gazetelerde yer alm t ...(21) K z l hackerler olarak bilinen Redhack ise Jandarma stihbarat Daire Ba kanl na ait oldu unu belirtti i belgeleri Twitter adl toplumsal payla m ortam nda yay nlayarak sald r da kullan lan bomba yüklü üç arac n El Nusra ya ait oldu unu duyurmu tur.(22) E ba kan ve yönetimi ise tam tersi bir söylemde bulunarak bu sald r y Suriye haberalma örgütü El Nursa ya ba lam t r. Ve bu eylemi çok uzun bir süredir herhangi bir silahl eyleme giri ti i saptanamayan, hatta sol olarak bilinen bir çok kesimin de bitti, tarihe kar t dedi i THKP-C nin Acilciler kolu taraf ndan yap ld n savlam t r. E ba kan ve yönetimi, hem Reyhanl sald r s ile ilgili yay n yasa getirerek bu konunun ara t r lmas n n, incelenmesinin tümden önünü kapatm hem de eylemi kimlerin gerçekle tirdi ine ili kin kendi belirledi i failin yapt na inan lmas n isteyerek gözlerin bamba ka bir yöne çevrilmesine çal m t r. Bu saptamalar m za paralel olarak Melih A k da 14 May s 2013 tarihli kö esinde unlar belirtmi tir; Reyhanl patlamalar ndan henüz bir iki saat sonra... Kanallardan birinde patlamalar
9
yorumlamak üzere akil insanlar heyetinden bir gazeteci boy gösteriyor. Katliam n failleri hakk nda henüz hiçbir ipucu yok. Buna ra men arkada büyük bir güvenle faili aç kl yor: - Bu Muhaberat n i i. Arkas nda Esad var... Bu akil insan, PKK ile ili kilerde bar süreci ni... Suriye ile ili kilerde sava süreci ni destekliyor aç kças . Daha do rusu iktidar ne görev verirse o do rultuda yalan söylüyor...(23) Yani e ba kana ve yönetimine muhalif çevrelere uygulanan yay n yasa , e ba kan n a z yla konu an bu sözde akil e uygulanmam t r. Reyhanl sald r s n n devlet içerisinde kilit noktalarda bulunan birileri nin deste i ve etkin katk s olmadan gerçekle mesinin kesinlikle olanakl olmad da yine bas ndaki namuslu kalemlerce yaz l p çizilmi tir. Bir örnek olarak Arslan Bulut unlar yazm t r; BDP Genel Ba kan Selahattin Demirta n Milliyet e yapt aç klama önem kazan yor. Demirta , Bu kadar büyük istihbarat zafiyetine yol açacak bir organizasyonun Türkiye içinden destek almadan gerçekle mesi s f r ihtimaldir. Bombalar kimin patlatt n , devlet içindeki deste in kimden gitti ini, hükümet ortaya ç kar p aç klamal . Devlet içinden destek olmamas mümkün de il. Çünkü Türkiye güçlü bir istihbarat ve güvenlik ülkesidir. Türkiye gibi bir ülkede içeriden baz devlet görevlilerini ayarlamadan o i i yapamazs n. Ba kuracaks n, Lazkiye den ç karacaks n vs. Bunlar ciddi organizasyonlar dedi. Tabii Demirta n, PKK n n büyük eylemlerinin nas l gerçekle tirildi ine dair bilgisi ve tecrübesi olmal ! Yoksa bu kadar ciddi iddialarda bulunamazd .al nmad . Gerçekler anla lan hem biliniyor hem gizleniyor. Reyhanl sald r s n n oldu u ak am ise AKP milletvekili Burhan Kuzu nun o lunun dü ününü iptal ettirmemesi yurtta lar na ne kadar de er(!) verdiklerini, "matem" diyerek de olaydan 8 gün sonraki 19 May s konserlerini iptal etmeleri Cumhuriyet rejimine ve Atatürk e nas l bir duygu beslediklerini bir kez daha ortaya koymu tur.
Sonuç Sonuç olarak polis k sa bir süre sonra sald r y gerçekle tirdikleri ve El Muhaberat la ili kili olduklar n ileri sürdükleri birileri ni yakalam t r. Ancak konuyla ilgili ne ulusal ne de uluslararas kamuoyuyla en ufak bir bilgi k r nt s bile payla mam t r. E ba kan ve yönetiminin Esad yönetimine yönelik etkin olarak sürdürdü ü tehditleri, Bat l sömürgecilerin ise Suriye ye yönelik hedefleri Taksim Gezi Park nda ba layan ve tüm Türkiye ye dalga dalga yay lan AKP kar t direni eylemleriyle ertelenmi tir. (1) Türk Silahl Kuvvetler Dergisi, Temmuz 1992, Say 333 (2) A. Karacada , Suriye Kürtleri ve Suriye Devleti , www.kurdinfo.com/arsiv/nivis/karacadag4.htm, (Eri im : 25.06.2013) (3) H. Miray Vurmay, Ortado uda Sinirler Gergin , Cumhuriyet Strateji, Say 175, 05.11.2007 (4) Suriye de Kürtlerin Ele Geçirdi i Kritik Bölge , www.samanyoluhaber.com/dunya/Suriyede-Kurtlerin-elegecirdigi-kritik-bolge/802980/, 06.07.2013 (Eri im : 25.06.2013) (5) Melih A k, Aç k Pencere, Reyhanl Vuruldu , Milliyet, 12.05.2013 (6) Melih A k, Aç k Pencere, zmir de Bir Gece , Milliyet, 17.05.2013 (7) Melih A k, Aç k Pencere, Asker Göremedi , Milliyet, 16.05.2013 (8) Suriye ye uyar : Sabr m z kalmad , Milliyet, 17.09.1998
(9) Suriye de Türk bayra n yakt lar , Bugün, 13.11.2011 (10) Suriye, Türk sava uça n dü ürdü , Zaman, 23.6.2012 (11) Suriye bombas bu ailenin yar s n ald ! , Milliyet, 28.05.2013 (12) Suriye Türkiye den özür diledi , Radikal, 14.11.2011 (13) Türkiye iç sava a sürükleniyor , Yeniça , 03.05.2013 (14) Melih A k, Aç k Pencere, Reyhanl vuruldu , Milliyet, 12.05.2013 (15) Melih A k, Aç k Pencere, Reyhanl vuruldu , Milliyet, 12.05.2013 (16) Arslan Bulut, Yaz t, Sald r n n hedefi nedir? , Yeniça , 13.05.2013 (17) Suriye den Reyhanl aç klamas : Olayla ilgimiz yok , Radikal, 12.05.2013 (18) Suriye yönetimine Alevi diktas demek sözün tam anlam yla yaland r. 2011 y l itibariyle Suriye devleti, resmiyette laik olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne oranla daha laik bir devlettir. Be ar Esad n Bakanlar Kurulu üyelerinin inanç kimliklerine bak larak (içlerinde Nusayri (Alevi) oldu u kadar, Sünni ve Hristiyan da bulunmaktad r) bile bu Alevi diktas söyleminin aç kça yalan oldu u görülebilinir. Bu konuda ayr nt l bilgi, söz konusu süreçle ilgili Türkiye de yay nlanan en sa lam kaynaklardan biri olan gazeteci Hüsnü Mahalli nin yazd Ortado uda Kanl Bahar adl yap ttan edinilebilinir. (19) 2 bin El Kaideci aram zda , Cumhuriyet, 10.5.2013 (20) Kemalist Zihniyetin Müfteri Temsilcisi Cumhuriyet Gazetesi nin Yalan Haberlerinden Birine Daha Reddiye , 1 0 . 0 5 . 2 0 1 3 , ( K a y n a k : w w w. h i z b - u t tahrir.info/turkish.php/contents_tr/entry_25450, Eri im : 18.05.2013) (21) Arslan Bulut, Yaz t, Tantan, örgüt ad vererek uyarm t ! , Yeniça , 14.05.2013 (22) Gönül ister ki; Redhack in öncesinde de giri ti i eylemlere bakarak bu olu umun yerine getirdi i i levi kendisini Türkçü olarak tan mlayan ba ka bir olu um gerçekle tirmi olsun (23) Melih A k, Aç k Pencere, El Mu h a b e r a t m ? , M i l l i y e t , 14.05.2013 (24) Arslan Bulut, Yaz t, Daha büyük bomba Meclis te patlayacak , Yeniça , 14.05.2013
10
P
ek yaz k ki toplum olarak
toplum
derken Anadolu ve Rumeli içerisinde
ya ayanlar n tamam n kastediyorum-
yenili e önyarg l y z. lginç olansa u; hem yeniye kar amans zca bir savunma yap yor hem de bir defa ya am m za giren yeniye sanki k rk y l gelmesini bekliyormu ças na s ms k sar l yoruz. 18. yy da ba layan bir politika olan yenile me hareketi, Padi ah 3. Selim in yapt uygulamalar ile ekinimizi sarm t r. Do rusu Osmanl
Devleti önce duraklama ard ndan
gerileme sürecine girdi i 17. yüzy l sonlar ile 18. yüzy l n ba lar nda sudan ç km
bal a
dönmü tü. Hangi uygulamalar kimden sat n almal yd k, yapaca m z hangi yenilik bizi s çrat rd bilinmedi inden ve bu konuda çal acak
onun akl ndakileri gerçekle tirmesi için sadece
yans z bir bilim meclisi Osmanl Devlet sistemi
bir yetkiydi. Do rusu yap s ve alçakgönüllülü ü
içerisinde bulunmad ndan tek ba na karar al p
onu insanlardan bir insan yapmaya yetmi tir.
uygulayan taraf yine padi ah olmu tur.3. Selim
Bununla birlikte iyi bir gözlemci oldu unu
tarafs z konu mak gerekirse gerçekten aç k
söyleyebiliriz.
görü lü ve ileri dü ünceli bir insand . Padi ahl ,
11
Yeniçerinin yetersizli ini görmesi ve buna alternatif olarak kurdu u Nizam- Cedit Oca yla Yeniçeri yi saf d
b rakmas onun iyi bir gözlemci
oldu u kadar cesur bir önder oldu unu da göstermektedir. O dönemde i öyle bir boyuta gelmi ti ki Ocak (Yeniçeri) Devlet için var siyaseti unutulmu
Devlet Ocak (Yeniçeri) için var
politikas
benimsenmi tir. K k rtmaya ve
yolsuzlu a aç k bir duruma neden olan bu sorun iyiden iyiye devletin sabr n ta rm t . Sonunda yap lan düzenlemeler ile yeniçeri oca tamam yla ortadan kald r lm t r. Yeni oca n ad
ayn
zamanda o dönemde yap lan düzenlemelerin genel ad olmu tur. Yoksa yaln zca askeri bir devrimle s n rl kalmam t r bu yenilikler
Örne in oca n
masraflar n kar lamak üzere rad- Cedit ad nda bir hazine olu turulmu tur. Fransadan getirilen e itmenler (subaylar) Selimiye K las nda e itim vermi tir. Bu dönemde ilginç yeniliklerden biri de Osmanl n n daha önce gerek duymad
ey
ya ama geçirilmi tir. Büyükelçiliklerin aç lmas d siyaset konusunda görkemli ve kal c bir yenilik olmu tur. Yabanc dile ve ekin hareketlerine de önem verilmesine kar n yap lan düzenlemeler baz lar nca iyi kar lanmam ve padi ah tahttan indirilmi tir. imdi buraya kadar okuyanlar ba l kla yaz n n gidi at aras nda ters bir orant oldu unu dü ünecektir. Ancak tarihçili in ana esas , toplumsal konular derinlemesine irdelemek ve bir olay veya durumun bugünüyle de erlendirilmesinden çok o olay ya da durumun olgunla mas na neden olan süreci en az 100 y l öncesinden ba layarak de erlendirmeye almakt r. Yak n siyaset için bu süre 50 ile s n rland r labilir. Ancak Cumhuriyet öncesini yazmak veya konu mak için olaylar 100 y ll k zaman zarf nda incelemek gerekmektedir. 3. Selim ve yapt düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti nin
devletle me a amas nda yap lan yeniliklere örnek olmu tur. E er 3. Selim kelle koltukta o ad m atmasayd belki Cumhuriyet devrimlerini yapan ve ya ayan halk, o denli a rba l ve uysal olamazd . 3. Selim düzenlemelerinin ard ndan di er baz padi ahlar da çe itli yenilikler yapm ama yine de devletin y k l n önleyememi lerdir. Yeni devletin Atatürk ve silah arkada lar taraf ndan ya ama geçirilmesi ise Osmanl okullar nda ve yenilikçi padi ahlar n kurdu u okullardaki e itim dizgesiyle yeti en dü ünce adamlar n n kararl l ve deste iyle mümkün olmu tur. Ziya Gökalp, bu tespihte imame diyebilece imiz düzeyde öncü bir dü ünce insan , ozan ve toplumbilimcidir. Onu özel k lan birçok yönü var. Bu yaz n n basit ve s k c bir özgeçmi yaz s olmas n istemiyorum. O nedenle, Ziya Gökalp in nerede, ne zaman do du unu nas l büyüdü ünü uzun uzun anlatmayaca m. K saca belirtmek gerekirse Ziya Gökalp, 1876 y l nda Diyarbak r da do du. Ö renimine de Diyarbak r da ba lam t r. Önce Askeri Rü tiye ard ndan Askeri dadi yi bitirerek ileride sa lam i ler yapaca n n sinyallerini vermi tir. Ancak her dönemde oldu u gibi kitaplar o dönemde de kimi çevrelerce zararl bulunmu ve Ziya Gökalp, Frans zca kitaplar okudu u gerekçesiyle nezarete at lm t r. Çok uzun sürmeyen hükümlülü ün sonras nda devleti temsil eden ki ilerle sanki sava ma giri mi tir. Örne in Diyarbak r Valisi Halit Bey in yapt yolsuzluklara kar , arkada lar yla birlikte cephe alm t r. Ne yaz k ki devletin gücü bu ülkücü gençleri bast rm ve Ziya Gökalp yeniden yasak yay n okuma gerekçesiyle hapse at lm t r. stanbul a gidi i, okuldan uzakla t r lmas sonra yeniden Diyarbak r a sevki derken Ziya Gökalp iç dünyas nda büyük çalkant lar ya am t r. Kendisine yap lan müthi haks zl a kar yüre inde biriken bilim arzusu asla bulanmam t r. Ziya Gökalp i, Ziya Gökalp yapan dü ünceleriyle birlikte Diyarbak r da siyaset, felsefe (sosyoloji de diyebiliriz) ve tarih üzerine çe itli çal malar yapm t r.Tam da bu dönemde bir dejavu ya anacak ve Ziya Gökalp yeniden devleti temsil eden birine kar cephe alacakt r. Bu kez ansl d r, do rusu halk da yan na alabilmi tir.
12
Asl nda halk Ziya Gökalp in yüreklili inden kuvvet bularak yap lan zulüm ve soygunlara kazan kald rm t r. Güvenlik ve huzuru sa lamak için bölgede bulunan Hamidiye alaylar öngörüsüz ve kötü niyetli yöneticiler yüzünden halk n tepkisini çekmi tir. Alay n ba nda bulunan brahim Pa a ve adamlar bölgede asla onay görmeyen vurgunlar yap nca Ziya Gökalp dizginleri kapt
gibi olaya müdahale etmi tir.
Ard ndan halk bir ayaklanma ba latarak alay n bölgeden uzakla t r lmas veya brahim Pa a n n görevden azledilerek cezaland r lmas n istiyordu. Saraya seslerini duyurmak için tek bir seçenek vard . Telgraf
Ziya Gökalp ve beraberindeki halk
Diyarbak r telgrafhanesini basarak ele geçirmi tir. Saraya onlarca, yüzlerce telgraf çekilerek bölgedeki sorunlar anlat lm t r. Saray bu sorunu dikkate alarak
stanbul dan bir soru turma kurulu
göndermi tir. Bu kurul Hamidiye alay n n sinmesini ve sessizle mesini sa layarak bölgede k sa süreli bir asayi sa lam t r. Ancak kurulun bölgeye s rt çevirmesiyle birlikte yeniden bir ayaklanma olmu ve telgrafhane tekrar i gal edilmi tir. Bu defa devreye di er devletler de girmi . Tabii Osmanl n n yahut halk n gönencini dü ündüklerinden de il Diyarbak r telgrafhanesi o dönemde Asya ile Avrupa y haberle me aç s ndan birbirine ba layan bir noktayd . Buradaki aksakl k ileti imin kopmas na ve i lerin yolunda gitmemesine sebep oluyordu. Saray, bask lara dayanamayarak brahim Pa a ve ekibini bölgeden uzakla t rmak zorunda kalm t r. Gökalp, ilk yap t olan
aki brahim
Destan n bu olay n ard ndan yazm t r. Telgrafhane bask n na özellikle yer vermemin
13
nedeni, Ziya Gökalp in dü ünce baz nda halka önderlik edebilmesini ve bir kitleyi, dü ünceleriyle yönlendirebilmesini kan tlamak içindi. ttihat ve Terakki Cemiyeti nde çe itli görevler alarak bu gizli kurumun ülkeye yarar sa lamas nda önemli ad mlar atm t r. Diyarbak r, Van, Bitlis bölgesinin denetiminden sorumlu oldu u s rada çe itli gazetelerde yaz lar yay mlanm t r. Oradan stanbul a sonra Selanik e ve sonra yine stanbul a gelerek vatan u runa ömrünü harcam t r. Dilde yal nla may ana temel olarak benimsedi i için yazd iirler ve kö e yaz lar bu konuda saptamalarla doludur. iirlerinde dili öyle ustal kla biçimlendirmi tir ki çok çabuk bir biçimde dikkat çekmi tir. Ama en çok Türkçülük üzerine yapt saptamalar gündem olmu tur. Darülfünunda okuttu u derslerde Türkçülük ve dilde yal nla ma konular na oldukça yer vermi tir. Osmanl n n nas l parçalanmayaca n hangi dü ünce biçimiyle egemenli ini sürdürece ini yazd makalelerde belirtmi tir. Devletin kurtulu unu Türkçülü e ba layan Ziya Gökalp, daha evvel denenen Osmanl c l k ve slamc l k dü üncelerinin ba ar s zl n da iyi çözümlemi tir. Enver Pa a n n Turan anlay na hayalci yaftas vuran bugünkü anlay , biliyorum ki Ziya Gökalp in Türkçülük dü üncesini de yetersiz veya gereksiz görebilir. Ancak belirtmek isterim ki Türkçülük ak m kimi çevrelerce ad itibariyle dahi tela a neden olmaktad r. B rak n uygulanmas n bunun yaz l p çizilmesi bile u an ya ad m z dönemde tehlikeli say lmaktad r. Gökalp in Türkçülük anlay damdan dü er gibi veya salt soyculu u temel alan bir alg de ildir. Gökalp in medeniyet-hars ayr m olarak bilinen görü ü bunu çok iyi aç klamaktad r. Hars; ekin anlam na gelmektedir. Gökalp e göre önce uygarl k, ard ndan (ulusal) ekin gelir. Ekini olu turan ey, uygarl n birikimidir eklinde bir dü ünceye sahip olan Gökalp, Türkçülü ün esas n sekiz bölümde inceler. Bunlar; dilde, estetikte, ahlakta, dinde, siyasette ve felsefede (sosyoloji) Türkçülüktür.
Sonuç olarak Ziya Gökalp, 3. Selim döneminde ba layan yenilik hareketinin özünü benimsemi , farkl olma dürtüsünü hep içinde ta m bir dü ünce ve siyaset insan d r. Ozanl hep geri planda kalsa da dü üncelerini yaymak ve inand
siyaset tarihine ad n yazd rm t r.
parlak harflerle
Yapıtları * Malta Mektupları
konulara dikkat çekmek üzere iiri
kullanmas n
unutmamal y z. Siyasi
ya am ndaki çalkant lara kar n o, özel
* Kızıl Elma (1914)
ya am nda içe dönük, sakin ve kendi halinde
* Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1929)
biridir. Onun tipik özelliklerinden biri de ümitli
* Yeni Hayat (1930)
olmas d r. En ac kl durumlarda bile umudunu asla kaybetmiyor ve çal malar n aksatm yordu. Son olarak özetlemek istersek o tüm yönleriyle iyi bir entelektüel, Osmanl n n yenilikçi padi ahlar ndan devrald
* Altın Işık (1927) * Türk Töresi (1923) * Doğru Yol (1923)
kadar yla inançl bir
slahatç , kalemini yurt yarar na kullanmak üzere mürekkeplendiren asil bir ozan, gençlere ayr bir önem vermesiyle bilinen babacan bir hoca, korkusuzca dü üncesini dile getirebildi i için vekilli inin önündeki millet s fat n hak eden çapl bir siyasetçi ve öz ya am nda sessizli iyle bilinen insanlardan bir insand r. Ziya Gökalp, Atatürk ü etkileyen ender dü ünce insanlar ndan biri olmas yla, Türk dü ünce ve
* Türkçülüğün Esasları (1923) * Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra) * Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler
N
ihal ATSIZ n Yollar n Sonu adl yap t üzerine giri ilecek olan denemelerin giri i niteli inde kaleme al nan yaz da da belirtildi i üzere çözümleme süreci bu yaz da ba lat lm t r. Metnin çözümlemesi saptanm , konu, izlek ve dü üncenin aç klanmas ndan sonra dörtlüklerin s rayla baz aç l mlara tabi tutulmas biçiminde ilerleyecektir. Konu: Yaln zl k zlek: Ülkücü kimsenin hak bildi i yolda yürürken kar la aca en a r olumsuzluklardan biri de ayn ülküleri payla t , ayn yolda yürümeye ba lad yol arkada lar taraf ndan onlar n birtak m tutkular , ç karlar ve zay fl klar sonucu yaln z b rak lmas d r. Bu yaln zl k insan n iç dünyas n derinden sarssa da ülküye iman etmi olmak bunal m havas n da tarak yolculu u destekler. Ve bu iman, mümine eri ilmez bir azim ve kararl l k bah eder. Dü ünce: Bu iir, ülkücü bir ya am alg s n n kavramlar n ve dü ünsel yap s n bar nd r r. Gurbete yollanmak , kandaki gay z , çetin yol , kutlu yol , sonsuz yol gibi tan mlar çerçevesinde ülküye iman ve bunun gerekliliklerini yerine getirmek kararl l duygusu ortaya konmu tur. iirin gizemcil bir havas oldu u gözden kaç r lmamal d r. airdeki ülküye kay ts z ko ulsuz iman etmi olman n verdi i ruh durumu iirin genel havas n n belirleyicisi olmu tur. Ülkücülerin tanr la mas durumu da
15
mistik duru u peki tirir. Bugün yollan yorken bir gurbete yeniden Belki bir ki i bile gelmeyecektir bize. Bir kemi in ard nda saatlerce yol giden tler bile gülecek kimsesizli imize. Bugün yeniden bir gurbete yollan yorken belki bize bir ki i bile gelmeyecektir. Bir kemi in ard ndan saatlerce yol giden itler bile kimsesizli imize gülecek(tir). nand de erler u runda y lmaz bir kararl l kla yola ç kanlar her zaman için yar yolda b rak lmak ve s rf bu yüzden dü man sevindirmek olas l ndan haberlidir. air de kutlu bildi i yolda yürümekten y lmayacak olma sav nda olan biri olarak bu olas l dillendirmekle i e ba lam , bunun orta düzeydeki kayg s yla ruhsal bir haz rl a giri mi tir. air, bir e retilemeye ba vurmak yoluyla gurbete benzetti i ülküsüne hizmet süreci ni ya amaktad r. Ancak bu süreçte i birli i içinde hareket edebilece i, maddi ya da manevi destek görebilece i kimselerin bugün var, yar n yok olmalar olas l n belki sözcü üyle kabullenmi tir. Bile ilgeci, olas durumun ne kadar vahim oldu unu vurgular. Bu duruma kar ba kalar n n olas tepkilerini öngörürken itlerin ki ile tirilmesi sanat ndan yararlanan airin beklentisi gülünç olmakt r. Ancak bu mizahi olmaktan de il ac nas olmaktan kaynaklanan bir gülünçlük durumudur. Sonuçta dü manlar airin yaln z b rak lmas na istihza ile gülecek olmal d r.
Nihal ATSIZ n bu dizelerdeki ruh durumunu O nun çizgisinde yön belirleyenlerin Adana Kongresi ni terk ettiklerinde de ya ad klar n kestirmek güç de ildir. Gazali nin harami sofras diye niteledi i siyaset alan n n kutsallar n kirletme tehlikesini dayan lmaz bulan Ats z duyarl l , bu sofradan kalkarken ard ndan kimsenin gelmeyece ini, bu durumun dü man güldürece ini temel alarak konum belirlemi hatta salondan ç karken görülen sokak köpekleri, o duyarl l ya ama ve ya atma çabas nda olan ki ilerde bu dizelerin ça r mlar n uyand rm olabilir. airin, dü manla özde le tirdi i itler in ba na getirdi i bir kemi in ard ndan saatlerce yol giden s fat onun yolunun köstekçilerinin ç karc l n anlatmak için kullanm t r. Nas l ki birtak m ç kar çevreleri varl klar n n merkezine oturttuklar ç karlar için her türlü manevi olguyu bir kenara b rak rsa köpekler de ünlü sadakatlerini bir kemik için b rakabilir. Gidiyorum: Gönlümde ac s yan klar n Ordularla yenilmez bir gay z var kan mda. Dün benimle birlikte gelen tan d klar n Yaln z bir hat ras kald art k yan mda. Gidiyorum. Gönlümde yan klar n ac s (var). Kan mda ordularla yenilmez bir gay z var. Dün benimle birlikte gelen tan d klar n art k yan mda yaln z bir hat ras kald . kinci dörtlü ün git- eylemiyle ba lamas , bu eylemin birinci tekil ki iyle imdiki zamanda çekimlenmi olmas airin ç kt yoldaki kararl yürüyü ünün devam etmekte olu unu vurgular. Ancak bu gidi durumu, beraberinde s radan bir bünye için katlan lmas çok zor olan bir duyguyu da bulundurmaktad r. Bu duygu yaln z b rak lm l n verdi i ac olup yan a benzetilmi , böylelikle bir istiare örne i gösterilmi tir. airin gayz sözcü üyle anlatmak istedi i; yaln z b rak lm l ndan köken bulan k zg nl d r. Bu k zg nl n boyutu abartma sanat arac l yla vurgulanm , ordularla yenilmez ilan edilmi tir. K zg nl n kandaki bir nesneye benzetilmesi de gözden kaçmamal d r. Burada k zg nl k
duygusunun air için yürütücü güç oldu u söylenebilir. Nas l ki organizman n canl l n süre en k lan dola m sistemindeki kand r, airi de diri tutan damarlar nda bir kan bile eni gibi dola an öfkesidir. Kinini dini bilen Ats z anlay için bu do al bir durumdur. Hat ra gelip geçmi olanlar n yâdda canlanmas d r. Önceleri airin yol arkada olanlar n art k an lardan ibaret olmalar art k ba ka ba ka yollarda olduklar n aç klamak üzere anlat lm t r. Burada da iire egemen yaln zl k havas n n yeni bir vurgusu görülür. Yufka yüreklilerle çetin yollar a lmaz; Çünkü bu yol kutludur, gider Tanr Da na. Halbuki yolda n b rak p dönenlerin De i ilir topu da bir sokak kalta na. Yufka yüreklilerle çetin yollar a lmaz çükü bu yol kutludur, Tanr Da na gider. Halbuki yolda n b rak p dönenlerin topu da bir sokak kalta na de i ilir. airin çetin yollar sözüyle kastetti i inand de erler u runda giri ilen i ler bütünüdür. Biricik dü üncesini Türkçülük olarak belirleyip bu dü ünceyi Büyük Türkeli ni mutlu görmek biçiminde niteleyen Nihal ATSIZ bu amaca ula mak için pek çetin birtak m i ler öngörür. Onun bir grubun ya da toplulu un de il toptan ulusun sorunu olan davas n n gerektirdi i maddimanevi tüm yükler, ta nmas zorlu bir süreç olan çetin yol benzetmesiyle dillendirilmi tir. Türkçü dü ünce evreninin tasarlad dünya düzenine yakla mak için giri ilmesi gereken çok yönlü sava m sürecinde bu ülkünün ta y c s olmak erefine eri mek için milliyetçi kuramc lar n ki ilerden bekledi i birtak m üstün nitelikler vard r. Prof . Dr. Ahmet Bican Ercilasun un, milli his ile milliyetçilik aras ndaki ayr m çizdi i makalesinde s ralad milliyetçi olmak için laz m gelenler, millet bilgisi diye özetlenebilir. Ulusun tarihi, co rafyas , dili, ekonomisi, geneti i, folkloru gibi bilgileri gerektiren milliyetçi olmak , tüm bunlar ta rken birtak m duyu sal özelliklere de sahip olmay gerektirir. Ne de olsa insan devini i bili le duyu un ortak karar yla e güdümlenip yürütülür.
16
Nihal ATSIZ da bu dörtlükte çetin bildi i Türkçü dü ünceyi ta ma ve gerekliliklerini yerine getirmek için gereken ki isel özellikleri çizerken yufka yüreklilik diye tan mlanan ki ilik özelli ini d ar da b rakm , istenmeyen durum olarak belirlemi tir. Yufka yürekli diye tan mlanan ki ili in belli ba l özelliklerini ele al p airin ya am boyunca yürüdü ü yolun gerektirdi i özelliklerle k yaslamak gerekir. Burada akla hemen 1944-1945 y llar ndaki Irkç l kTuranc l k Davas ndaki ayd nlar n çektikleri çile gelir. Türk tarihinin kara lekelerinden biri olan bu dava sürecinde yurdun en önde gelen bilim ve dü ünce adamlar tabutluklarda i kencelere maruz b rak lm t . Buna kar n, o davadaki savunma metinlerine bak ld nda Nihal ATSIZ n duru ma s ras nda hiçbir dü üncesinden ödün vermedi i aç kça görülür. Bu her türlü zulme kar hiçbir biçimde çizgisini bozmamak gibi üst düzey bir ahlakl l k örne i olarak yufka yürekliler ce ba ar lamayacak bir i tir. Ne de olsa onlar güç kar s nda geri ad m atmaya e ilimli yarat l tad rlar. Dü ünceleri u runda eziyete katlanman n ve ne olursa olsun inand klar n hayk rmaktan çekinmemenin yufka
yürekliler e göre olmad n defalarca deneyimleyen air onlar bu dizeleriyle yan nda görmek istemedi ini söyler. air, zorlu dava adaml sürecinde yufka yüreklileri görmemek iste inin birinci a zdan gerekçesini de bu dörtlü ün ikinci dizesinde sallant s zca aç klam t r. Çükü bu yol kutludur ve Tanr Da na gider. Bu noktada, bir dü ünür olarak Ats z n kutlu ve Tanr Da kavramlar na yükledi i anlam netlikle bildirmek gerekir. Ondaki kutlu ya da mübarek kavramlar n n din kaynakl oldu unu söylemek güç. Ats z n kutsall k kavram n n dinlerin öngördü ü de il, do rudan kayna n toplumsal Türk ulusal ahlak ndan alan bir kavram oldu u söylenebilir. Tanr Da , Türk ulusu için adeta bir milliyet simgesidir. Ve dizelerden anla lan o ki airin gözünde davas n n sonuçlanaca noktad r. Bu noktada Tanr Da n n Türklük davas u runda can verenlerin yolun sonunda bulu aca ve ruhlar n ad olaca yer olarak görülmesi temine ba vurulmu tur. Türkçü alanyaz nda rastlanabilen böyle bir Tanr Da imgesi gelene e uyumlu bir biçimde kullan lm t r. (Sürecek...)
İSMAİL GASPIRALI'NIN, YUSUF AKÇURA'NIN, ZİYA GÖKALP'İN, ZEKİ VELİDİ TOGAN'IN, NİHAL ATSIZ'IN YOLUNUN YORULMAZ, YILMAZ YOLCUSUYUZ ! 17
Y
a am bitmek tükenmek bilmeyen çeli kilerle doludur; bu, deyim yerindeyse varl n , ya ama yap k bir biçimde sürdüren insan için de böyledir. Nurullah Ataç n denemeleri dikkatle okundu unda, ele tirel akl sürekli i leten bir insan n, söz konusu çeli ki yuma n , yazd metinlere do rudan ve bizzat kendi deyi iyle bezeksiz, donaks z bir biçimde yans tt ayr msan r. Okuruma Mektuplar ad alt nda toplanan denemelerinden birinde dü ünür, metinlerindeki bu niteli i öyle belirtir: Bir y n söz, hepsi de bo , birbirinden daha bo . Oturmu
bir adam, söyleniyor, akl na ne gelirse, kaleminin ucuna ne eserse, ama duram yor, hemen b rak yor onu. Belli ki bir diyece i, bir bildirece i yok. Denemelerinin hepsi okunup da dü ünsel bir yarg ya var lacak olsa, kan mca Ataç, t pk Nietzsche gibi, Tüm sistematikçilerden ku ku duyuyorum ve onlar görünce yolumu de i tiriyorum. Sistem istemi, dürüstlük yoklu udur der gibidir. Ataç n bu niteli inin okurlar nca ayr msanmas , yaln zca onun dil anlay na ili kin de il, ayn zamanda dizgesiz dü ünce lerine ili kin de önemli bilgiler verir.
18
Kimilerine göre Nurullah Ataç, kendisini, herkesçe be enilen, takdir gören ey leri be enmemeye, üstelik be enmemekten de öteye geçerek, yerden yere vurmaya odaklam olan, huysuz bir ele tirmendir. Örne in gelenekçi estetlerimizden Ahmet Hamdi Tanp nar, Ataç öyle betimler: Daha Dergahta gördü üm ilk gün üzerimde rastgeldi ini gagalayan ve durmadan konu an huysuz papa an tesiri yapm t . Bir saat sonra gagas nda ve ayaklar n n ucunda hepimizden yolunmu bir y n tüyle, tepemizden do ru hâlimize hiddetli hiddetli gülüyordu üphesiz çok a rtt ve etraf nda büyük hiddetler uyand rd . Yahya Kemal gibi izah ederek konu muyordu Hiçbir dünya görü üne aç kça dayanmadan, hiçbir inanc istismara tenezzül etmeden sadece zevk denen ve kendisinde adeta insiyaki olan melekeye dayanarak as p biçiyordu Kaleyi içten fethetmesini pek bilmezdi. Tek ba na bayra yakalad gibi hücuma geçenlerdendi. Foto raf çektirir gibi, mabeynde bayramla maya gider gibi konu maya al m bir edebiyatta bu herkesin aya na basa basa yürüyen adam n hiddet uyand rmas tabiiydi T pk Tanp nar gibi, Attilâ lhan da, Ataç n ele tiri biçiminden yak nmaktad r: Gerçekten, Tanp nar dan y llar sonra Kaptan da, Ataç için, Onun keyfinden ba ka yöntem, pa a gönlünden ba ka ölçüt tan mad n söylemi tir. Kan mca; Nurullah Ataç n dü ünce evrenini, ne Ahmet Hamdi Tanp nar n ne de Attilâ lhan n bu betimlemeleriyle kavraman n olana yoktur; çünkü Ataç, yaln zca Tanp nar n savlad gibi tümüyle sald rgan l ktan olu an bir ele tirmen olmad gibi, yaln zca Attilâ lhan n savlad gibi hazc bir ele tirmen de de ildir: Daha do rusu, Ataç n denemelerinde s kl kla kar la labilen çeli ik, geli igüzel yarg lar , söz konusu iki ayd n n aç klamalar yla çözümleyebilmek olas de ildir. Ki, Ben ba l kl denemesinin ikinci bölümünde, Ataç, sanki bu gibi aç klamalara yan t olarak öyle söylemi tir: yazd klar m iyidir, kötüdür, o ba ka, iyiyse de,
19
kötüyse de inanarak yazar m, övmem de, yermem de bir ç kar kayg s yla, dostluk, arkada l k dü üncesiyle de ildir. Benim için Herkesin ak dedi ine kara deme i sever derler, beni hiç anlam yanlard r bunu söyliyenler, hiçbir eye ak oldu unu bilerek kara demedim. Belki yan l yorum da kara görüyorum, ama kara
gördü üm için kara diyorum, kendime de, ba kalar na da yalan söylemiyorum. (Ataç n Tanp nar ve Attilâ lhan a yönelik ele tirileri için bak n z: EK B LG ba l kl not.) Bu arada haz r yinelemi ken bir de örnek vereyim: Bendeniz acaba ne kastediyorum çeli ik, geli igüzel yarg lar derken? Örne in Nurullah Ataç, Ya amak ba l kl bir denemesinde, Faz l Hüsnü Da larca n n Geçen ey adl iirinden yola ç k p, ya amak üzerine bir eyler karalad ktan sonra öyle der: Ya amak Gerçek olan tek zenginli imiz bizim, sevince, ac ya, sevgiye de ancak onunla eriyoruz, onu yitirmedikçe umuda, her türlü umutlara hakk m z var demektir.
Hiç olmazsa hayaller kurar z Ya amak Siz ki, insan olsun, e ya olsun, bütün gördüklerinizi iyi kötü diye, güzel çirkin diye ay rma a kalk yorsunuz, görmüyor musunuz? anlam yor musunuz? ya amaktan ba ka bir ey yoktur dünyada, ya yan ya am olan her insan, her ey iyidir, güzeldir. a acaks n z benim bu sözlerime: Sen daha geçen mektubunda kendini a a buldu unu söylüyordun, bü ün ya aman n güzelli inden açm s n, o güzellikten belki kendine bir pay ç karma a kalk yorsun. Ne oldu sana? Yoksa içine övünç verecek bir halle mi kar la t n? diyeceksiniz. Hay r, bir ey olmad , ben insana övünç verecek hallerle kar la abilece imiz ya geçirdim art k, ama bü ün öyle esti içimden, belki sadece Faz l Hüsnü Da larca n n iiri sebep oldu, ya amay övmek istedim. Yar n gene kendime dönerim, gel de kurtar beni derim. Ald rmay n siz, o da yaland r, bu da yaland r, yahut ikisi de ancak bir ölçüde do rudur. Kestirilebilece i üzere, bu al nt daki en önemli tümce, son tümcedir. Çünkü son tümce yard m yla anlar z ki, Ataç n dü ünce evrenindeki yurt tutu u, t pk Orhan Veli nin iir dünyas ndaki yurt tutu u gibi atonal , yani dizgesiz, eksensiz bir yurt tutu tur: Ya da bir ba ka deyi le, bir tür yersiz yurtsuz luktur. Nitekim Orhan Veli nin Garip çin ba l kl yaz s ndaki u sat rlar, bu ba lamda an msanmaya de erdir: Fikir tarihi, bir fikir madrabazl tarihinden ba ka bir ey de il. Bugüne gelinceye kadar bir sürü eyler söylenmi . Ama, gerçek olarak ne söylenmi ? Bir aral k, bir arkada m Sanat bahislerinde aksini isbat edemiyece im mesele yoktur demi ti. Aksi isbat edilemeyecek mesele yoktur demek isbat edilecek mesele yoktur demektir. Mademki isbat edilecek mesele yok; ne diye dü ünüyor, ne diye konu uyor, ne diye yaz yoruz? Sanattan bahsetmek de, sanatla u ra mak gibi, kaç n lmaz, ifa bulmaz bir hastal k m yoksa? Kan mca; Ataç taki bu dizgesizli in nedeni, dü ünürün ya am alg lama biçimiyle ilgilidir, yoksa onun dü ünsel anlamda bir serseri may n ya da adres sormayan bir kur un
o l m a s n d a n d e i l . Ya n i A t a ç dizgesizli i/eksensizli i özelinde anlamak, dü ünsel bir sorundur, tarihi bir sorun de il. öyle ki: Ba ta da belirtti im üzere, Ataç, kesin bir do runun, iyinin ya da güzelin oldu una inanmayan , ya da bir ba ka deyi le, kesin bir do runun, iyinin ya da güzelin olmad n bilen bir entelektüel olarak, yeryüzündeki tüm de er yarg lar n t pk Nietzsche gibi insanca, pek insanca duyurmakta, dolay s yla dü ünürün sürekli put k r c yan a r basmaktad r. Ki, do rusu Ataç a göre öteki dünya (cennete gidi /cehennemden kaç ) örne i bir erek ya da bedele dayanan inanç lar da, gerçek anlamda birer inanç filan de il, kendi deyi iyle birer s nak veya birer öden umudu dur. Örne in; nanmak ba l kl denemesinde, Ataç, nand m do runun beni mutlulu a de il de mutsuzlu a götürece ini bilirsem, yüz mü çevirece im ondan? Ki io lu, inand do rular u runda yaln z yeryüzünde ac lara katlanmakla kalmaz, tamunun sonsuz odlar nda yanmay da göze al r diyerek [*], inanca ili kin dü üncelerini hemen hemen özetler. Tüm bu dü ünceleri do al olarak Ataç , hiçbir dü ünsel kamp n adam yapmamakta, kamplar istese dahi o, hiçbirinin tetikçi si ya da bir ba ka deyi le ideolojik ayg t ol(a)mamaktad r. K sacas Ataç n bir ö retiye ba lan p da onun d na ç kamayan, kimsenin de ç kmas na b rakmayan mollalar ile aras hiç de iyi de ildir. Buna ra men Ataç Bat c tezleri nedeniyle herhangi bir kampa sokmak isteyenler ise, söz konusu kamp ile Ataç aras ndaki uyum un bütüncül de il de parçac l bir uyum oldu unu görmezden gelmektedirler.
20
Ataç n dü üncelerindeki eksen yoklu u, yukar daki paragraf n ba nda da belirtti im üzere dü ünsel bir sorundur ve bana kal rsa bu sorunun çözümü, Ataç suçlamaya de il, anlamaya çal arak olanakl d r. Ataç anlayabilmenin dü ünsel olana ise, kan mca, onun ya ama yükledi i eksensizli i anlayabilmekten geçmektedir. Ki, do r usu dü ünür ün denemelerinde gelenekçilikten daha çok devrimcilik vurgusu yapmas da, asl nda söz konusu eksensizlik ile tutarl l k göstermektedir: E er ya am sürekli devinim durumundaysa, o zaman insan dima n n da böyle olmas , yani sürekli yeniden yap l p y k larak, bitmek tükenmek bilmeyen bir hareketlilik durumunda olmas artt r. nsanlar n ço unlu u bu devinim çilesinden yana tav r almaz, devrimcili in verdi i huzursuzluk yerine gelenekçili in verdi i konforu tercih eder. Do rusu bu nedenledir ki, Ataç a göre insanlar n ço unlu u gerici dir: Ço unluk hep gericidir. Yaln z bizde de il, her yerde. Dedelerden kalma kan larla, inançlarla yetinir, onlar n de i mesi gerekti ini anl yamaz, eskinin sürüp gitmesini diler. nsanl bu batakl ktan kurtaracak ki iler ise, kendisinde zaman n ruhu dile gelmi olan entelektüellerdir ve bu dünya yine de dönüyor diyen Galileo-tipi entelektüeller için, ya am, tek bir dü ünce dizgesine s d r lamayacak ölçüde geni ve de derindir, dolay s yla ancak parçal bir ekilde kavran p anlamland r labilir.
21
imdilik bu kadar Yaz dizisinin üçüncü bölümünde bu konuyu kald m yerden sürdürece im, kendi dü üncelerimin yan nda air ve dü ünür Hilmi Yavuz un Ataç a ili kin iki yaz s n da de erlendirmeye çal aca m. Hilmi Yavuz un söz konusu iki yaz s , bana kal rsa son derece önemlidir; çünkü bu yaz lar nda Yavuz, Ataç n dü ünme ve yazma biçimine ili kin yol gösterici bir öneride bulunmaktad r. Ayr ca Hilmi Yavuz un Mehmet Akif ve Yahya Kemal aras nda oldu unu ileri sürdü ü iirsel farkl l n, Ataç taraf ndan da vurguland na dikkat çekece im. *** [*]: Kimileri böylesi dü ünsel paralellikleri duymaktan rahats z ya da kavramaktan aciz olsa da, yine de belirteyim: Ataç n inanca ili kin bu dü üncesi, Nihal Ats z n Türkçülü ü bir tür inanç ya da bir tür politik din olarak kavrarken ki dü üncesiyle büyük ölçüde örtü mektedir; çünkü bilindi i üzere, Ats z a göre de, büyük ve asil bir inanç olarak Türkçülük, ere i cennet olan dinlerden bile üstündür. Ats z bu dü üncesini, Milliyetçi Gençlik ba l kl makalesinde öyle özetler: Milliyetçilik büyük ve asîl bir inançt r. Bir fedakârl k duygusudur. Hiçbir kar l k beklemeden kendini yok etme dü üncesidir. Bu bak mdan dinden de üstündür. Dindar, yar nki bir âlemin cennetine ve nimetlerine kavu mak için kendisini feda eder. Bu fedakârl k, hiçbir ey ummadan kendisini yoklu un karanl klar na atan bir milliyetçinin fedakârl ile asla ölçülmez.
EK B LG : ATAÇ IN TANPINAR VE ATT LÂ LHAN A YÖNEL K ELE T R LER Belirtmeden geçmeyeyim: Her iki ayd n da [Tanp nar ve Attilâ lhan], Ataç n ele tiri oklar na hedef olmu tur. Örne in Destan dedik ba l kl denemesinde Ataç, Attilâ lhan , Sanat yaln zca toplum içindir tezi nedeniyle ele tirirken, Karalama Defteri nin 19 numaral notunda ise, Tanp nar ya ayan Türkçe yi kullanmad için ele tirmi tir (Ataç bu konuda hiç de haks z say lmaz; çünkü sözgelimi Tanp nar n Huzur adl roman n , bendeniz birçok arkada m n s rf dilinden ötürü okuyamay p yar m b rakt na bizzat ahidimdir; ancak öte yandan, buradaki eksikli in, yazar da olabilece i kadar okurda da olabilece ini unutmamak gerekir!), hem de ça m z n en büyük Türk âiri dedi i Yahya Kemal i örnek göstererek! Attilâ lhan a yazd ele tirinin bir bölümünde öyle demi tir Ataç: Bay Attila lhan a göre: çtimai air uurlu ve ayd n ki idir. çtimai fonksiyonunu ve sorumunu müdriktir. yi, ama sevgilisini, kumruyu, papatyay , daha ne bileyim? ferdi ve onun psikopatolojik z r lt lar n söyliyen air de toplumda bir i görmü olmuyor mu? Bak n, okunuyor öyle airlerin yazd klar . Bü ün okundu u gibi bundan önceki ça larda da okunmu . Neden okunuyor? Toplumun bir istemini kar l yorlar da onun için. [ ] Ben sanat erinin toplum olaylar na, bütün dünya olaylar na kar mas n , bu konular üzerinde dü ündüklerini söylemesini kötü görenlerden, O kendi i ine baks n, güzellikler yaratma a çal s n, öyle büyük i leri ehillerine b raks n! diyenlerden de ilim; ama; airin, sanat erinin toplumdaki görevi yaln z o i lere kar makt r denince de bir tuhaf oluyorum. Ne yalan söyliyeyim? çimi bir ürperme, bir korku sar yor. nsan toplumlar n kar ncalar n, ar lar n toplumlar na döndürecekler diye korkuyorum. Tanp nar n a dal dili içinse, öyle demi tir Ataç: Yahya Kemal, söyliyece i bir iir oldu u için onu gündelik dille söylemekten kaç nmad ; böyle karmakar k yazanlar ise dü ündüklerinin, söyliyeceklerinin ah m ah m bir ey olmad n
b i l i y o r l a r, o n u s ü s l e r p ü s l e r l e r s e de erlendireceklerini san yorlar, yâni, k sacas , okuru kand rma a kalk yorlar. [ ] Neden k z yorum Hamdi ye? Benim k rk y ll k dostumdur; u yeryüzünde en sevdi im kimselerdendir. Ama gücüme gidiyor o tuttu u yol, kendi kendine ediyor Hamdi, birtak m sözlerin anlamlar na de il, yabanc l klar na, a z doldurmalar na vuruluyor, onlar s ralamakla i inin bitti ini san yor. Biraz yal n, yâni sade yazs n, söylediklerinin öyle büyük, önemli eyler olmad n kendi de anlar, b rak r onlar , gerçekten dü ünme e ba lar. Hamdi nin dü ünürse iyi sözler, do ru, güzel sözler söyliyebilece ini san r m, daha umudum kesilmedi ondan. lle öztürkçe ile yazs n da demiyorum, u konu tu umuz dille yazs n, onunla da çok eyler söylenebilir. Ataç n Tanp nar a yönelik bu ele tirisi, bendenize do rudan Ömer Seyfettin in u sözlerini an msatm t r: Arapça, Farsça terkiplerin hiç lüzumu yoktur. Bunlar ancak süs içindir. Kimin gösterecek, te hir edecek fikri yoksa onlar çok kullanm t r. Ve de Montaigne nin u sözünü: Gösteri için herkesten ba ka türlü giyinmek nas l p s r kl k, korkakl ksa, konu mada bilinmedik sözcükler, duyulmad k tümceler aramak da bir medreseli çocuk çabas d r. Dil üzerine kafa yoran genç Türkçülerden, de erli dostum Yunus Emre Uyar ise, Montaigne nin bu sözünü al nt lad , Sözcük Seçimi Üzerine ba l kl bir denemesinde, ad geçen üç entelektüelin de sözcük seçimine yönelik kayg lar n destekler bir biçimde, öyle söylemi tir: Ördü ü, yüksek dü üncenin ürünü olmayan, iyi tasarlanmam bir söyleme dayanan ya da kavram a iyi olu turulmam bir metin olan üretici bu yöndeki büyük eksikliklerini örtmek için dilsel gösterenleri önceki basamaklarla uyumsuz bir biçimde sanki her a amas ba ar l ym gibi bir izlenim vermek için seçer. Ortak asgari da arc n olabildi ince d nda sözcükleri sözlüklerden, lügatlardan aray p bulur, kullan r. Bu sayede al c , enerjisinin büyük k sm n sözcükleri anlamland rmakta harcad ndan metnin sözcük üstü cümle ve paragraf- yap s n anlamland rmaya daha az enerjisi kal r.
22
Dahas ço u okur s rf sözcük seçimindeki s rad l ktan ötürü içeri in yüceli i kan s na var r. Genelin kullanmad sözcüklerin bu kurnazl kla kullan lmas al c y biçimde bo ar, anlama ula mas n yava lat r, haliyle de ortalama düzeydeki br anlam örüntüsü oldu undan yüksek düzeyde san labilir. Böyle bir yolu seçmek her eyden önce ciddi bir ahlak zafiyetini gösterir; çünkü apaç k bir aldatma giri imidir. Bu, yazar n okurunu, konu an n dinleyicisini derin mavzulard r anlatt klar m diyerek aldatmas durumudur. Oysa gerçek hiç de böyle de ildir, ortada yaln zca gerçek içeri in yapay ve zorlama bir dille örtbas edilmesi gibi bir kurnazl k vard r. ] *** KAYNAKÇA Nurullah Ataç, Diyelim & Söz Aras nda, Yap Kredi Yay nlar , 4. Bask : stanbul, Ocak 2010.
23
Nurullah Ataç, Karalama Defteri & Ararken, Yap Kredi Yay nlar , 13. Bask : stanbul, May s 2012. Nurullah Ataç, Okuruma Mektuplar & Prospero ile Caliban, Yap Kredi Yay nlar , 3. Bask : stanbul, Mart 2007. Friedrich Nietzsche, Putlar n Bat Ya da Çekiçle Nas l Felsefe Yap l r, thaki Yay nlar , Çeviren: Mustafa Tüzel, stanbul, 2005. TRT 2 de yay nlanan Portreler Galerisi: Nurullah Ataç adl belgesel, Haz rlayan: Avni Ö z g ü r e l , A d r e s : https://www.youtube.com/watch?v=xY6ff1adX 30 , Eri im Tarihi: 23.06.2013. Yunus Emre Uyar, Sözcük Seçimi Üzerine, Adres: http://www.sozkonusu.net/sozcuk-secimiuzerine.html , Eri im Tarihi: 23.06.2013.
G
üzel Üsküdar da; baz lar na göre ilkel, bize göre ise saraydan fark olmayan ofisimizde, sakin Üsküdar ahalisinin sessiz yürüyü lerini seyrederken köpüklü kahvemin keyfini ç kar yordum. Keyif dedi ime bakmay n, büyük s k nt içerisindeyim. Aylard r hayalini kurdu umuz, ö renci mesle inden ya da para kazanmak için katlanmak zorunda kald m z, u runa i imizden vakti c mb zla çekip ç kard m z, gözümüzün nuru dergimiz hala onu tutacak elleri bekletiyor. Uzak veya yak n... Hiç sevmedi im bal k kokusu bile bir ba ka geldi bugün... Ne yapt n bana Üsküdar? Hayallere fazla kap lm olmal y m ki, ayak seslerini bile duymad m Aykut ve Gülnur kap da belirdi. Ben
dert yanarken Aykutuma, vakit epey geçmi ve onlar gitmi ti bile... Yine Üsküdar ve ben... Hiçbir ba ml l m n olmad n san yordum ki o anda kahve ve çaya ba ml oldu umu farkettim. Dualarla geçen dakikalardan sonra kitab m elime ald m. Türklü e hizmet etmek için çabalad m z u günlerde okuduklar m adeta akl m ba ma getirdi. Ne yap yoruz? dedim kendi kendime. smail Hakk Y lanl o lu nun Ats z Be in mektuplar ndan derledi i ufak yaz s ilaç gibi gelmi ti bana. te umutlar m n ye ermesini sa layan o ba yap tlardan birkaç örnek: 9/9/1949
24
...... imdilik be lira veriyorum. Sair borçlar m ödeyince bunu ço altaca m. Toplanan para 550 lira oldu. (Orkun u yeniden ç karmak için toplamaya ba lad m z aidattan bahsediyor.) 25/12/1949 ...... 9 da vazife ba nda bulunmak için 6 da kalk yorum. Y pranm oldu um için de geç vakitlere kadar oturam yorum. 10-10:30 da yat yorum. Erken yatmazsam ertesi günü ba m a r yor. Bu, imdiye kadar e ine rastlamad m bir ba a r s ..... 14/6/1949 ki gündür yaz geldi. Ortal kas p kavurdu. Bizim buzdolab da bozuldu. 160 TL ye taksitle ald m z dolab n tamirine 250 TL istediler ve birbuçuk ay sonra vereceklerini söylediler. Tabii güldük. imdi o dolaba elbise mi, kitap m koymak daha münasip olur diye dü ünüyorum. 6 Aral k ...... Benim hastal m tedavi eden doktor iki eyden sak nmam tavsiye etti. Ü ümekten ve üzülmekten. Birincisini yap yorum, bu elimde. Fakat üzülmemek, s k lmamak elimde de il......
25
Benim Türkçülü üm, yar n için bir Türkçülüktür. Yaln z kendi fikirlerimi müdafaa edece im.... Ürpermemek elde de il. Binbir s k nt çekmi ülkü devinin yan nda bizim çektiklerimiz bir hiçmi me er. Mektuplarda yazd klar en küçük dertleri olsa gerek Hapiste çekti i i kenceleri hepimiz biliyoruz. Gökbilge bu kadar s k nt ve derdin aras nda bir döneme damgas n vurmu ve hala dillerde, gönüllerdeyken bizim çekti imiz, s k nt de ildi. Bir çay daha koydum sonra... Bu sefer keyifle ve umutla içtim. Ezilmekten çekinme... Gerilemekten sak n! demi ti büyük Türk Ats z Be ... imdi daha s k çal p, gö üs germeliydik zorluklara. Bir kere dü ün nedir seni dünyada tutan? Öyle kolay b rak r m y m seni Üsküdar? Sen, bütün Türkçülerin ayak basaca , toplant lar gerçekle tirece i, iddetli tart malara girece i, umutlar n ye erece i ve Turan a bir ad m daha yakla lacak bir ortam; görünürde bir semt, gönülde ise koskoca bir tap nak olacaks n. Ak am ezan okunuyor, imdilik elveda Üsküdar... Bu arada bal k kokusu hala ho uma gitmiyor.
* F trat de i ir sanma, bu kan yine o kand r diyen airi, onaylarcas na, Anadolu nun her yan nda çoban ate leri yak yorlar Türkçü gençler. Dergi oluyor bu ate ler ço u zaman. Türklü e yap lan hücumlardan dolay boynu bükük olanlar, bak p bu ate lere, arka bilip dikleniyorlar. Ulukay n i te böyle bir dergi. Derginin ilk say s n n içeri inden söz edece im ama önce ad n n anlam ve ululu u üzerinde durmam gerek. Ulukay n n neleri ça r t rd n bilmezsek bu derginin sav n ve i levini a n l a y a m a y z . Ulukay n... Evet bir a aç... Ama nas l bir a aç?. . Bir Hayat A ac ... Türk mitolojisinde çok önemli bir yeri var Acunla birlikte yarat ld ve Kayra Han taraf ndan dikildi i söyleniyor. Yer yüzü, yeralt n n ve gökyüzünün olu turdu u üç âlemin tam merkezinde... Dallar gökyüzünü ayakta tutmakta, kökleri topra n tüm katlar n delip yerin yedi kat dibine dek uzanmakta. Öksökö ku u etraf nda dönerek uçmakta ve tepesine konmakta. Dokuz Türk boyu, bu a ac n dokuz dal ndan türemi . Umay Ana sahibi Ulu Kay n n, yeryüzüne inerken bu a açtan yararlan yor. Ulukay n n köklerinden ya am suyu (Bengüsu) akmakta. Dallar ndan biri Güne e, biri de Ay a uzanmakta. Tepesinde Tanr Ülgen o t u r m a k t a . Sibiryada ya am a ac n ve yerin eksenini ayn zamanda, aman n transa geçti i çad r n n ortas ndaki kay ndan yap lm direk temsil eder. Kay n a ac na verilen önem, Türklerin akrabal k ba lar n gösteren isimlerde de kay n sözcü ünü kullan lmas yla görülür ( k a y n a t a v s . ) . Evet art k dergiye dönebiliriz. Bendenizi yay n dan man yapt , Ulukay n n yay nc lar , ilk say s nda bir de söyle i yapt lar. Yay n Kurulu
Üyesi de erli F rat Karg o lu nun güncel siyaset ve Türklü e dair sorular na yan tlar verdim. Dergi ç kmadan önce, bir de tavsiyede bulundum sevgili Emre Ko ak a, Bu tür dergilerde kökle ik ve süre en bir hastal k, bir saplant var, döne döne ayn eyleri yaz yorlar k rk y ld r. Siz böyle yapmay n z dedim. Öyle yapmam lar. Yaln zca Koray Demirk l ç n yaz s bile bunu kan tl yor. Yaz dan aktar mlar yapay m da hak verin siz de: Türkçülük dar alanda k sa pasla malar de ildir. Ne yaz k ki böyle bir gömlek giydirdiler Türkçülere. (...) Türkçülük yerinde saymaz, izin vermemeliyiz! Türkçüler her dem uygarl n büyü ünü dü lemelidirler. Toplumsal kurgulardan ar nd r lm bir Türkçülük büyütmeliyiz! Bu say daki tüm imzalar da bir sayay m izninizle. R za Zelyut, Zülfer Kelo lu, Ulu bey, Umut Can Ad sönmez, Fatih Mesut Ba at, Tugay Koç, Burkay K lavuz. Türkçü Dergi den Türkçüler Günü Ad üstünde bir dergiden söz edece im imdi de. Ad üstünde evet: Türkçü Dergi . Bu dergi 7. say ya ula m . Son say s nda benden Ortak Türkçe mümkün mü? anketlerine yan t istediler, yollad m. May s say s nda yer alacak. Bu dergi 2 May s 2013 Per embe günü saat 19:30 da Antalya ilimizin Atatürk Kültür Merkezi Perge Salonunda 3 May s Türkçüler Günü Kurultay düzenliyor. Bu kurultay, Antalya dan gelen kat l mlarla s n rl kalmayacak, Türkiye nin çe itli illerinden ve Azerbaycan dan da Türkçü gençler de bulunacaklar. Evet, Ey Türk dü ün! diye h a y k r m a n n t a m zaman d r. *Cazim Gürbüz ün 30 Nisan 2013 tarihli Yeniça daki yaz s
26
H
epimiz atalar m z n sava ç olmas yla övünürüz, bundan k vanç duyar z. Bu övünmek milli bir h z, milli bir heyecan yarat r yüreklerimizde. Gel gelelim ci erleri katranla m , tükenmi bir ku ak ile kar kar yay z. Sigaraya ba lama ya n n çok küçük ya lara dü tü ü ülkemizde gençlerimizi çok büyük tehlikeler beklemektedir. Sigara ba ml l n alkol ve uyu turucu izlemektedir. Trabzon Halk Sa l l Müdürü Dr. Köksal Hamzao lu nun geçti imiz aylarda yapt bir aç klama bu konuda yap lan ara t rmalar n sonuçlar n n ne derece ciddi oldu unu gözler önüne seriyor: Madde ba ml l na ba lama ya sigara için 10, alkol için 11, uyu turucu için 12 dir. 9 ile 17 ya aras gençlerimizin yüzde 16 s sigara, yüzde 11 i alkol, yüzde 2,9 u uyu turucu kullanmaktad r. Dünyada yakla k 184 milyon ki i uyu turucu ba ml s d r. Cinayet, bo anma, h rs zl k, intihar, trafik kazalar gibi suçlar n yüzde 80 sebebi alkoldür. Türkiye sigaraya ba l hastal klar n tedavisi için her y l 8,5 milyar dolar harcamaktad r. Ülkemizde her y l 200 bin ki i, dünyada her 13 saniyede 1 ki i sigara sebebiyle ölmektedir. Hepimizin iyi bildi i u sözleri hat rlars n z: Sa lam kafa, sa lam vücutta bulunur der Atatürk. Bu konuda Nihal Ats z da Türk milletinin ya amas isteniyorsa önce ele al nacak konu onun
27
sa l n sa lamakt r. der ve devam eder: Sa l k konusu yaln z iyi beslenme, güne ten faydalanma, beden hareketi yapma meselesi de ildir... Türlü kanser ve cinnetlere sebep olan fabrika ve kalorifer dumanlar , egzoz gazlar , tütün, a r alkollü içkiler gibi rk tahrip edici faktörlerin mutlaka önüne geçilmelidir. Türkiye de gençleri spora yönlendirme konusu ne yaz k ki eksik kalmaktad r. Anne ve babalar n bu konuda çocuklar na deste i son derece önemlidir. Sadece te vikler yeterli de ildir. Uygun ortam yaratmak da önemlidir. Türkiye de gençleri spora yönlendirme konusu ne yaz k ki eksik kalmaktad r. Anne ve babalar n bu konuda çocuklar na deste i son derece önemlidir. Sadece te vikler yeterli de ildir. Uygun ortam yaratmak da önemlidir.
Sava ç bir millet olman n gere ini yerine getiriyor muyuz? Japonlar n Karate si, Çinlilerin Kungfu su, Taylandl lar n Muay Thay , Korelilerin Teakvondo su dünyada kabul gören sava sanatlar aras nda yer al rken biz Türklere ait olan ne var? Kendi ata sporumuz olan güre e bile yeterince sahip ç kam yoruz! Peki bizim ata sporumuz yaln zca güre mi? Ki güre a r idman gerektiren bir dald r. Herkesin yapabilmesi günlük ya am m z dikkate al nd nda pek mümkün görünmüyor. Tüm evrene sava may ö reten Türkler in neden kendilerine özgü bir sava sanat yoktur? Elbette vard r. Yukar da sayd m milletlere, çok eski zamanlarda, dövü sporlar n n Türkler den geçti ini dü ünüyorum. Osmanl Tokad diye bildi imiz silahs z savunma ve sald r sanat Türkler e özgü dövü sporlar ndan sadece birisidir. Kendine ait felsefesi vard r. Örne in Osmanl Türkleri nde bir kavgada taraflar asla birbirine yumrukla müdahale etmezlerdi. Yüzde kal c zarar b rakt için yumrukla sald rmak son a amaya b rak l rd . Yumrukla ilk sald ran ay plan rd . Temeli çok eski tarihlere inen Türk sava sanatlar hakk nda konunun uzmanlar büyük bir çal ma yapmal d r. Eller ve tekmelerin kullan ld ,
güre in de içine kat ld milli bir savunma ve sald r sanat geli tirilmeli, Gençlik ve Spor Bakanl taraf ndan da desteklenmelidir. Bugün Kickboks diye bildi imiz en çok bilinen dövü sporu bile, kendine özgü bir temeli olmayan spor dal d r. Çe itli dallardaki (Karate, Thai Boks (Tayland Boksu) ve bat boksu) sava sanatlar n n kar m olarak 1960 l y llarda ortaya ç km t r.
Peki uan için biz ne yapmal y z? Ülkemizdeki var olan spor dallar nda kendimizi geli tirerek her kaynaktan yararlanmal y z. Bir gün kendi dallar nda uzmanla an Türk sporcular n bir araya gelece i, milli bir dövü sanat yaratmak için beyin f rt nas yapaca günleri görebilmek, imdiden bir ad m atmakla olur ancak. Türk sava sanatlar hakk nda ayr nt l olarak inceleme yapaca m z yaz lar öbür say lara b rak yoruz. Türk gençli i, dima n sa lam tutmas gerekti i gibi bile ini de sa lam tutmas gerekir. Ne tür bir sava m içinde oldu umuzu Türkçüler çok iyi biliyorlar. Bu yüzden sava sanatlar na Türkçü gençlerin özellikle e ilmelerini istiyorum. 28
Azerbaycan n Ekinsel Geçmi i
T
arihi Azerbaycan yurdu eski maddi ve manevi ekin an tlar , eski ta dönemine ait seyrek bulunan ma ara yerle imleri, tunç ve demir ça lar na ait arkeolojik buluntularla vars ld r. lk devlet biçimleri olarak Lullubeyler ile Kutiler taraf ndan M.Ö. 3. bin y l n ikinci yar s nda kurulan olu umlar nitelendirilmektedir. Azerbaycan n güneyinde bulunan en büyük devlet olarak ise, Ön Asyada büyük rol oynam Manna (M.Ö. 9-7 yy) Devleti kabul edilmektedir. Midya ve Ahemenid devletleri döneminde, daha ileride; tarihi Azerbaycan n güneyinde Atropatena (M.Ö. 4. yy M.S. 2. yy), kuzeyinde ise Kafkasya Albanyas (M.Ö. 4. yy M.S. 8. yy) gibi çok vars l ekine sahip olan daha oturmu devlet olu umlar n n ortaya ç kmas na ili kin olarak bütünle tirici ön ko ullar yarat lm t r. Atropatena n n ba kenti Gazaka ehrinde Zerdü tlük inanc n n en önemli tap na mevcuttu. Milad m z n ilk yüzy llar nda Albanya da oturan nüfusun bir bölümü
29
H ristiyanl benimsemi tir. Ki köyünde bulunan Alban H ristiyan kilisesi, Kafkasyadaki bütün kiliselerin anas olarak kabul edilmektedir. Alban abecesinde (V.yy ba ) oldukça vars l ve özgün çeviri yaz n yarat lm t r.7.yy n ilk yar s yla birlikte
Azerbaycan, özerk bir emirlik konumunda Arap Halifeli i içerisine kat larak Müslüman Rönesans nda etkin bir yer alm t r. Daha sonra ortaya ç kan Sacidler (879-941), Salaridler (941-981), Ravvadidler (X.yy ilk yar s - 1116), addadidler (971-1088) ve özellikle, irvan ahlar (IX yy-1538) ldenizli Atabekler (1136-1225) gibi Azerbaycanl devletler, ekinsel ve yönetimsel dü ünce yap s n n peki mesi üzerinde güçlü bir etkide bulunmu tur.12.yy, Bahmanyar, Suhraverdi, Tusi gibi dü ünürler, ansiklopedici Tebrizi, büyük ozan ve insansever Nizami Gencevi, Hagani irvani, Beylagani, Mehseti Gencevi gibi güçlü ozanlar n yarat c l n kapsam olan Azerbaycan Rönesans n n ba lang c say lmaktad r.
Azerbaycan mimarisine ait ço u ba yap tlar, Maragin Uzay Gözetleme Evi (XIII yy) ve dahi ozan ve dü ünür madeddin Nasimi nin çal malar ve yarat c l n n hayatla bulu mas bu döneme denk gelmi tir. Karakoyunlu (1410-1468) ve Akkoyunlu (14681501) sülalelerinin yönetimi döneminde benzersiz camiiler, kervansaraylar, saraylar in a edilmi tir. Sefevi mparatorlu u nun (15011736) kurucusu ah smail Hatai dünya tarihine yaln zca tan nm bir devlet yöneticisi olarak de il, ayn zamanda güçlü Azerbaycanl ozan olarak da girmi tir. Tan nm dü ünür ve ozan Muhammed Fuzuli, minyatürcü ressamlar Sad k bey Af ar, Sultan Muhammed ve Mirza Ali 16.yy da yarat c l k üzerine çal m t r. Ba ms z ve yar ba ms z hanl klar n ortaya ç kmas n n (XVIII.yy ba ) ve TransKafkasya bölgesinde Rusya n n yerle mesinin bir sonucu, tarihi Azerbaycan topraklar n n payla m yla biten (1813 - 1828) Rus - ran sava n n ba lamas olmu tur. Tarihi gerçeklikleri öyledir ki, günümüzdeki A zerbaycan Cumhuriyeti yaln zca Kuzey Azerbaycan n büyük bir bölümünü içermektedir. 19.yy n ikinci yar s yla birlikte ülkenin kapitalist geli me dönemi ba lam t r. Bu ba lamda, petrol üretiminin dünya çap nda % 50, Rusya çap nda ise % 95 ini gerçekle tiren Bakü, h zl bir biçimde yaln zca i ile ilgili bir merkez olarak de il, ayn zamanda bütün Güney Kafkasya bölgesinin de en önemli ekinsel ya am merkezine dönü me sürecine girmi tir. Bu dönemde ulusal tiyatro, gazeteler ç km , ulusal ayd nlar kesimi peki mi , h zl bir biçimde iir, dramaturgi ve mimarl k geli mi tir. Çarl k monar isinin y k lmas ve ulusal kurtulu hareketi, Avrupa modeli seküler parlamenter bir cumhuriyet olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti nin (28.05.1918 28.04.1920) kurulmas na yol açan uygun ko ullar olu turmu tur. Bol evik ordusunun sald r s yla, ulusal dü ünce biçiminin Sovyetle tirilmesi ba lat lm t r. Bu sürece abecenin Arapçadan Latince ye (1929) ve ard ndan da Krilce ye
(1939) dönü türülmesi e lik etmi tir. Ermenistan n toprak beklentileri sonucu ve 1988 de ba lay p modern dünyada e i benzeri olmayan askeri ve siyasi sald r s n n neticesinde Azerbaycan topraklar n n yakla k % 20 si i gal edilmi , bir milyondan fazla insan kaçk n ve zoraki göçmen durumuna dü mü , bu arada çok say da kültür kurumu ve an t y k lm t r. 18 Ekim 1991 y l nda Azerbaycan, devlet olarak ba ms zl n yeniden kazanm t r. Azerbaycan, en k sa sürede devlet olu umu sürecinin en karma k döneminden geçebilmi , modern Azerbaycan Ekin Siyaseti de olmak üzere ülkenin gelecekteki geli im stratejisi ve ana de i kenleri belirlenmi tir.
30
Azerbaycan n Ekinsel Kal t Azerbaycanda bulunan tarih ve ekin an tlar n n resmi listesi, aralar nda 21 mimari an t ve uluslararas çapta öneme sahip 44 arkeoloji an t n n da bulundu u toplam 6.308 adland rmay içermektedir. Bunlar n içinde en eski olanlar; Az h , Ta lar , Damc l ma aralar (Yontma Ta Dönemi), Gamigaya ve Gobustan kaya resimleridir. Bronz dönemi ile Bronzdan Demir Ça na geçi dönemine ait arkeolojik buluntular Hocal , Gence, Nahç van ve Azerbaycan n di er yerlerinde bulunmu tur. Antik döneme ait olan an tlar; emah, Ki , HalHal vd. eski ehir kal nt lar , tap naklar ve mezarl klar d r. Erken Orta Ça a ait olan an tlar; Kafkasya Albanyas n n ba kenti Gabala, Baküdeki K z Kulesi, Çirak-Gala, vd. dir. 9 12. yy lar, irvan-Ap eron, Nahç van, Aran ve Tebriz g i b i A ze r b a yc a n d a m i m a r i ve re s i m geleneklerinin ortaya ç k , olu umu ve geli iminin dönemidir. Geli mi Orta Ça dönemi (16 17. yy lar), irvan ahlar Saray , Mardakyan, Nardaran, Raman köyleri yöresindeki Ap eron atolar ve Barda ehri yöresindeki mozole, Geç Orta Ça dönemi (17 18. yy lar) ise, ekinli ahlar Saray , Ordubad, u a, eki S T alan kentleri, Surahanlar daki Ate gah kompleksi vd. yap tlarla ay rt edilmektedir. 19 20. yy larda kapitalist biçimlenmeye geçi gerçekle mekte, Bakü Kalesi surlar n n d nda forstadt olarak bilinen ve kente, Do u ve Bat kent mimarisi sentezinin benzersiz rengini katan kent in aatç l na ba lanm t r. Azerbaycan da müzeler kurma giri imleri, Nehem köyünde okul müzesinin kuruldu u 19. yy n sonundan itibaren ortaya ç km t r. 20. yy ba nda, Baküde Halk Okullar Yönetimi bünyesinde Pedagoji Müzesi etkinlik göstermekteydi. ADC nin (1918 - 1920) varl döneminde Bakü de, Ba ms zl k Müzesi kurulmu tur. Günümüz verileriyle Azerbaycan Cumhuriyeti nde 148 müze ve 30 resim galerisi bulunmaktad r. 142 müze (ki 21 ube de bunun içerisindedir) Kültür Bakanl sistemi
31
içerisindedir. Profil olarak müzeler tarihi ve kompleks-yörebilimsel (82), yaz n (25), sanat müzeleri (23), bilim ve teknoloji (6)mimari an t müzeleri (4) ve do al tarih müzesi (1) olmak üzere ayr lmaktad r. En büyük müzeler, Azerbaycan Devlet Tarih Müzesi, Azerbaycan Devlet R. Mustafayev Sanat Müzesi, Azerbaycan Hal ve Uygulamal Sanat Devlet Müzesi vd. dir.
Azerbaycan topraklar nda ilk kütüphaneler daha Milattan Önceki dönemde var olan en eski devletler döneminde ortaya ç km t r. Orta Ça larda Azerbaycanda saray, dini, özel bilimsel ve özel kütüphaneler vard , 1522 de ise, eyh smail Hatai, kütüphanecilik i ine ili kin devlet buyru u imzalam t r. 19. yy n 40 l y llar ndan itibaren Azerbaycanda yeni tip toplumsal ve kamusal kütüphaneler, petrol sektörü çal anlar için okuma salonlar ve teknik kütüphaneler aç lmaya ba lam t r. Günümüzde Azerbaycan ülkesinde, çe itli kurumlara ba l yakla k 10 bin tane kütüphane etkinlik göstermektedir. Bunlar n içerisinde en büyük olanlar da; M.F. Ahundov Ulusal Kütüphanesi, Ulusal Bilimler Akademisi ve Bakü Devlet Üniversitesi bilimsel kütüphaneleridir. Kendisine toplam 4091 kütüphanenin çal t Kültür Bakanl n n kamusal (halk) kütüphaneler a , cumhuriyet çap nda etkinlik gösteren 4 kütüphane, ayr ca ehir, ilçe ve köy kütüphanelerini içermekte ve bu bak mdan en geni kütüphane a olarak kabul edilmektedir.
Azerbaycan n Ekinsel Kal t nda z B rakanlar Yaz n alan ndaki sanatç lar: Davda (7. yy), Mahmud Ka gari (11. yy), Hakani irvani (1126 - 1299), Nizami Gencevi (1141 - 1209), Mehseti Gencevi (12. yy), Hasano lu (14. yy), Gazi Burhanaddin (1344 1398), Nasimi (1369 - 1417), ah smail Hatai (1486 - 1524), Fuzuli (1494 - 1556), Molla Panah Vagif (1717 - 1797), Gas m Bey Zakir (1784 - 1857), Abbasgulu A a Bak hanov (1794 1847), Mirza afi Vazeh (1784 - 1852), smail Bey Gutga enli (1809 - 1861), Mirza Fatali Ahundov (1812 - 1878), Hur udbanu Natavan (1832 - 1897), A g Alesker (1821 - 1926), Nacaf Bey Vezirov (1854 - 1926), Abdurrahim Bey Akverdiyev (1870 - 1933), Nariman Narimanov (1870 - 1925), Mirza Alekper Sabir (1862 1911), Calil Mamedguluzade (1869 - 1932), Muhammed Hadi (1879 - 1920), Cafar Cabbarl (1899 - 1934), Hüseyin Cavid (1882 - 1941), Mamed Seid Ordubadi (1872 - 1950), Mikail Mu vig (1908 - 1938), Ali A a Vahid (1895 1965), Samed Vurgun (1904 - 1956), Muhammed Hüseyin ahriyar (1904 - 1988), Süleyman Ragimov (1900 - 1983), Süleyman Rustam (1906 - 1989), Razul Rza (1910 - 1981), lyas Efendiyev (1914 - 1996), Nabi Hazri (1924), Bahtiyar Vahabzade (1925), sa Hüseyinov (1928), Ali Kerim (1931 - 1969), Mamed Araz (1933 - 2004), Anar (1938), Elçin (1943), Akram Aylisli (1937), Cengiz Abdullayev (1959), Ramiz Rov an (1946), Yusif Samedo l (1935 - 1998), Vagif Samedo l (1939), Cengiz Alio l (1944). Besteciler: Üzeyir Hacibekov (1885 1948), Muslim Magomayev (1885 - 1937), Asaf Zeynall (1909 - 1932), Zülfügar Hacibekov (1884 - 1950), Kara Karayev (1918 - 1982), Niyazi Tagizade-Hacibekov (1912 - 1984), Fikret Amirov (1922 - 1984), Afrasiyab Badalbeyli (1907 - 1976), Seid Rustamov (1907 - 1983), Cevdet Haciyev (1917 - 2002), Tofik Kuliyev (1917 - 2000), Soltan Hacibekov (1919 - 1974),
Cahangir Cahangirov (1921 - 1992), Rauf Haciyev (1922 - 1995), A raf Abbasov (1920 1975), Süleyman Aleskerov (1924 - 2000), Zakir Bagirov (1916 - 1996), A abac Rzayeva (1912 1975), Gambar Hüseynli (1916 - 1961), afiga Ahundova (1924), Hac Hanmamedov (1918), Hayyam Mirza-zade (1935), Vas f Ad güzelov (1935), Arif Melikov (1933), Azer Rzayev (1930), Ag in Alizade (1937), Oktay Zülfügarov (1929), Tofik Bakihanov (1930), Emin Sabito l (1937 - 2000), Polad Bülbülo lu (1945), Frangiz Alizade (1947). Ses sanatç lar : Cabbar Garya d o l (1861 1944), Bülbül (Murtaza Mamedov) (1897 1961), ovket Mamedova (1897 - 1981), Han u inskiy (1901 - 1979), Seid u inskiy (1889 1965), Hüseyingulu Sarabskiy (1879 1945), Zülfi Ad güzelov (1898 - 1963), Fatma Muhtarova (1893 - 1972), Hagigat Rzayeva (1907 - 1969), Ra id Beybutov (1915 - 1989), Rauf Ataki iyev (1925 - 1994), ovket Alekperova (1922 - 1993), Muslim Magomayev (1942), Lütfiyar manov (1928), Zeynab Hanlarova (1936), Fidan Gas mova (1947), Huraman Gas mova (1951), Alim Gas mov (1937); (enstümantalistler): Mirza Sad g (Sad kcan) (1846 - 1902), Me adi Camil Amirov (1875 - 1928), Gurban Pirimov (1880 1965), Bahram Mansurov (1911 - 1973), Azad Aliyev (1928 - 1994), Sabir Aliyev (1928 1983), Rafik Babayev (1936 - 1994), Vagif Mustafazade (1940 1979), Sarvar Ganiye ( 1 9 3 7 ) , Fa r h a d Badalbeyli (1947).
32
Tiyatrocular: Hüseyin Arablinskiy (1881 - 1919), Cahangir Zeynalov (1865 - 1918), Mirza A a Aliyev (1883 - 1954), Abbas Mirza arif-zade (1893 - 1938), Ahmed Agdamskiy (1884 - 1954), Rza Tahmasib (1894 - 1981), Sidgi Ruhulla (1886 - 1959), Kaz m Ziya (1896 1956), Marziya Davudova (1901 - 1962), Adil skenderov (1910 - 1978), emsi Badalbeyli (1911 - 1987), Munavvar Kalantarli (1912 1963), Hoküma Gurbanova (1913 - 1988), Lütveli Abdullayev (1914 - 1973), Mehti Mamedov (1918 - 1985), Leyla Badirbeyli (1920 - 1999), Tofik Kaz mov (1923 - 1980), Ba ir Safaro lu (1925 - 1969), Zaro Gamzayeva (1925 - 2004), Leyla Vekilova (1927 - 1999), Hasana a Turabov (1939 - 2003), Nasiba Zeynalova (1917 - 2004), Gamar Almaszade (1915), Firangiz arifova (1924). Ressamlar: Sad h Bey Af ar (XVI. yy), Sultan Muhammed (XVI. yy), Mirza Ali (XVI. yy), Bahruz Kengerli (1892 - 1922), Azim Azimzade (1880 - 1943), SattarBahlulzade (1909 - 1974), Latif Kerimov, Rustam Mustafayev (1910 1940), Baba Aliyev (1915 - 1991), Kamil Aliyev (1921 - 2005), Vaciya Samedova (1924 - 1965), Tagi Tagiyev (1917 - 1993), Fuad Abdurahmanov (191 - 1971), Mikail Abdullayev (1921 - 2002), Vidadi Narimanbekov (1926 - 2001), Cavad Mircavadov (1927 - 1992), Calal Garya d (1914), Büyük A aMirza-zade (1921), Oktay Sad hzade (1921), Omar Eldarov (1927), Tokay Mamedov (1927), Tahir Salahov (1928), Kamil Nacafzade (1929), To rul Narimanbekov (1930), brahim Zeynalov (1934), Farhad Halilov (1946). Sinema sanatç lar : Alisattar Ataki iyev (1906 1988), Samed Mardanov (1909 - 1939), Hüseyin Seidzade (1910 1979), Acar brahimov (1919 1993), Tofik Tagizade (1919 - 1998), Hasan Seidbeyli (1920 - 1980), Leyla Badirbeyli (1920 1999), Latif Safarov (1920 - 1963), amil Mahmudbekov (1924 - 1997), Arif Babayev (1883-1928 , Rasim Ocagov (1933), Magsud brahimbekov (1935), Rustam brahimbekov
33
(1939), Eldar Kuliyev (1941), Hasan Mamedov (1938 - 2003), Rasim Balayev (1948).
Azerbaycan n Günümüzdeki Ekini ve Sanat Ça c l Azerbaycan müzi i, içinde bir yandan folklor geleneklerinin etkin bir biçimde etkin oldu u, mugam sanat , a g yarat c l gibi sözlü gelene in profesyonel müzi inin korundu u ve geli ti i, bir di er yandan da senfoni ve oratoryodan pop ve caz müzi ine kadarki Avrupa tarzlar n n organik ya am n n gözlemlendi i karma k ve çok yönlü bir organizmad r. Söz konusu bu a aman n özgüllü ü, Azerbaycan müzi inin uluslar aras ekin alan na bütünle mi olmas ndan ileri gelmektedir. Azerbaycan müzi i kurucusu Ü. Hacibekov (Hac beyli), K. Karayev, F. Amirov, D. Haciyev gibi 20. yy n tan nm bestecileri, A. Melikov, H. Mirza-zade, V. Ad güzelov gibi orta ku ak bestecilerine ait müzi in yan s ra, bu süreçte, F. Ali-zade, F. Karayev, D. Kuliyev, A. Dada ev, vd. gibi 2. Payla m Sava sonras ndaki döneme ait besteciler de ba ar l bir biçimde yer almaktad r. Anlat lanlar n çerçevesinde Azerbaycan mugam n n UNESCO nun nsanl n Sözlü ve Maddi Olmayan Kal t Ba yap tlar Listesi nde yer almas ve UNESCO Müzik Ödülü nün Azerbaycanl bir hanende olan
A. Gas mov a sunulmas çok anlaml d r. Klasik ulusal dramaturgi kurucusu M.F. Ahundov un piyesleri do uda ve Türk dünyas nda ilk drama performanslar olmu tur (1873). Do uda ve Türk dünyas nda Avrupa tarz müzik tiyatrosu dal n n temelini Ü. Hacibekov a ait opera ve operetler ortaya koymu tur. C. Mamedguluzade, G. Cavid, C. Cabbarl gibi dramaturglar, G. Arablinskiy, A.M. arifzade, S. Ruhull gibi oyuncular n yarat c l k sanat zemininde geli tirilmi profesyonel Azerbaycan tiyatrosu, insanl n ortak estetik de erlerinin olu turulmas ve tan t lmas nda önemli rollerden birini oynamaktad r. Ulusal tiyatrolar n yan s ra, ekinsel ho görü siyasetini yans tan bir biçimde, ülke içinde, kendi oyunlar n Azerbaycanda ya ayan toplumlar n ana dillerinde gösterime sunan tiyatrolar da etkinlik göstermektedir. Bununla birlikte, belediyelere ait tiyatro, stüdyolar ve özel giri imler çal malar n sürdürmektedir. Azerbaycan minyatür boyal resim sanat , resim süreci tarihinde biricik olgudur. Bu alandaki ça c l gelenekler, T. Tagiyev, M. Abdullayev, S. Bahlulzade, T. Salahov, T. Narimanbekov ve di er f rça ustalar taraf ndan olu turulmu tur.
34
Gü n ü m ü zd e A ze r b a yc a n re s i m sanat nda, dünya ölçe inde yer alan bütün esas resim dallar (ak mlar ) temsil edilmi tir. Realizm , primitivizm , ekspresyonalizm ve abstraktiyonalim in yan s ra land-art , instalasyon , foto ve video-art , aksiyon , performans , vd. ak mlar da geli tirilmektedir. Cumhuriyetin içinde bulunan sergi salonlar , müzeler ve tablo galerileri düzenli bir biçimde sergileri vd. etkinlikleri düzenlemektedir. Azerbaycan, ulusal sinemac l k tarihinin 19. yy dan beri ba lad seyrek ülkelerden birisidir. 1898 y l nda Bakülü foto rafç A. Mi on, ilk kez yerel konularda birkaç belgesel öykü ve bir oyunsal mizah sinema filmi denemesini çekmi ve bunlar ayn y l n 2 A ustosu nda özel olarak düzenlenen bir sinema oturumu s ras nda seyircilere göstermi tir. Bu gün, ulusal sinemac l n do u günü olarak kabul edilmektedir. Bir bütün olarak, Azerbaycanda sineman n ortaya ç kmas ndan beri yakla k 240 tam metrajl ve 50 den fazla k sa metrajl film, 1500 ü a k n belgesel ve yüz civar nda çizgi filmi vs. çekilmi tir. Son y llarda çok az say da film çekilebilmesine ra men, bu filmler etkin bir biçimde uluslararas festival faaliyetlerine kat lmaktad r. Son 5-6 y l zarf nda bir düzine
35
Azerbaycan filmi, birçok uluslararas sinema festivaline i tirak etmi ve birincilik ödülleri dâhil olmak üzere, birçok ödül kazanm t r. Bu ödüller ise, film yap mc lar n n oldukça yüksek profesyonelli ini ve filmlerin ulusal özgünlük ve benzersizli inin korunmu lu unu kan tlayan nitelikte birer delildir. Azerbaycan halk n n manevi de erler hazinesinde kitap ekini en sayg n yerlerden birisini i gal etmektedir. Otograflar gibi, Azerbaycan yazarlar n n farkl hattatlar taraf ndan yeniden kaleme al nan bilimsel ve sanatsal yap tlar da dünyan n birçok kitap hazinesinin de eri biçilemez birer andac haline gelmi tir. u an Azerbaycanda yakla k 150 yay nevi ve bas m-yay n irketi etkinlik göstermekte, bask kalitesi bak m ndan Bat dakilerin gerisinde kalacak yan olmayan, çok say da kitap, özel dergi, ekin ve sanat alan nda külliyat ve gazete yay nlanmaktad r. Anar, Elçin, B. Vahabzade, M. brahimbekov, R. brahimbekov, Ç. Abdullayev, vd. gibi ça c l Azerbaycan yazarlar n n kalemine ait yap tlar dünyan n birçok diline çevrilerek yurt d nda yay nlanmaktad r. (Sürecek )
S
ovyetler Birli i nin çökü ünün ard ndan Bat sömürgecili inin Türkiye üzerindeki tarihi projelerinin yeniden Türk Ulusu nun önüne konulmas süreci h z kazanm t r. Bugün ya ad m z her olay tarihin rövan niteli ini ta maktad r. Bizce Trabzon'un Fatih Sultan Mehmet taraf ndan 15 A ustos 1461'de fethedilmesi ile PKK terör örgütünün ilk silahl eylemini gerçekle tirdi i 15 A ustos 1984 bir tesadüf de ildir. Bunlar birbirinin izdü ümü niteli inde olaylard r. Ayr ca Bat sömürgecili inin en büyük sömürge silah da kendi yazd klar Bat merkezli tarih tir. Bu do rultuda tarihi gerçeklerin sapt r lmas sonucu Kurtulu Sava y llar nda d ar dan sömürgecili in destekledi i Yunanistan' n ve içeriden Fener Rum Patrikhanesi nin etkinlikleri sonucu Do u Karadeniz ba ta olmak üzere Karadeniz bölgemizde Yunanistan'a ba l bir Pontus Devleti kurma emeli ile Türk Ulusu büyük bir ihanete u ram t r. Hiçbir temeli olmayan bu uyduruk Pontus emeli Kurtulu Sava nda Türk Ulusu nun sert tokad n yemi tir. Ancak son y llarda hiçbir dayana kalmam , bir dü ten öteye geçecek durumda olmayan bu sorun yeniden Türk Ulusu nun önüne bir engel olarak konmak istenmektedir. Ba ta sözde Pontus soyk r m n n dünya gündemine getirilmesi olmak üzere Türkiye'yi ileriki y llarda zor durumda b rakmas olas bu sald r lara Türk
Ulusu kar l k vermek durumundad r. Zira milletimize yönelik en ufak bir tehdit dahi küçümsenmemelidir. 1984'de üç buçuk e k ya denilen PKK terör örgütünün devleti yönetenlerce bilerek ya da bilmeyerek göz ard edilmesinin sonuçlar bugün çok ac bir biçimde kar m zdad r. Bu nedenle bu çal mam zda bu konuya dikkat çekmek istedik. Do u Karadeniz Yerli Etnik Topluluklar MÖ 8. yüzy l n sonlar nda Karadeniz'in kuzeyine egemen olan Kimmerler, skit bask s ile bulunduklar bölgeden göçe zorlanm , bir bölümü Avrupa içlerine ilerlemi , bir bölümü de Kafkaslar dan inerek Gürcistan üzerinden Anadolu'ya girmi tir. Sadece bu gerçek bile Türkler in Anadolu'ya 1071'de girdi i sav n çürütmektedir. Kimmerler in bu göç hareketi, Türkler in Malazgirt utkusundan en az 1700 y l önce Anadolu'ya girdi ini kan tlamaktad r. Son derece sava ç bir toplum olan Kimmerler, zamanla Bat Anadolu'daki yon ehir devletlerine kadar yay lma göstermi lerdir. Kimmerler, ayr ca Bat Karadeniz'den Trabzon'a kadar olan alan da yakla k bir yüzy l egemenlikleri alt nda bulundurmu lar ve böylelikle bu bölgedeki Yunan kolonizasyonunu bir süre için durdurmu lard r. Anadolu'daki Kimmer varl na MÖ 609 y l nda Lidya Kral Alyattas son vermi tir. 36
Kimmerlerin ard ndan Anadolu'ya bir ba ka Türk toplulu u olan skitler egemen olmu tur. skitler Tevrat'da E kenazlar olarak an l rlar. Günümüzde Of ilçesine ba l eski ad kenaz olan Kirazköy bulunmaktad r. Elimizde bulunan bu bilgi de Karadeniz Bölgesi nde daha lkça 'da Türk yerle melerinin oldu unu kan tlamaktad r. Bu durum, Türkler Anadolu'ya 1071 Malazgirt utkusundan sonra girmi tir tezini tekrar çürütmektedir. Anadolu'daki skit egemenli i de Türkler in en büyük ba bu lar ndan biri olan skit hakan Alp Er Tunga'n n Med kral taraf ndan tuza a dü ürülerek öldürülmesiyle son bulmu tur. Baz tarihçilerin savlar na göre Amazonlar da skitler le ilgili bir toplumdur. Onbinler in (Pers ordusuna yenilen Helen paral askerleri) önderi Ksenefon, Trabzon'dan Ordu'ya kadar ya ayan yerli toplumlar hakk ndaki gözlemlerini de kaleme alm t r. Ksenefon'un anlat mlar na göre k saca belirtmek gerekirse Trabzon'un güneyinde ve bat s nda ya ayan toplumlar unlard r: Makronlar, Kolklar, Driller, Mossinoikler, Kalibler, Tibarenler, Trapezus, Kraus ve Kotyora Helenleri. Karadeniz sahillerinde Trapezus, Kraus ve Kotyora Helenleri ilk koloniciler de ildir. Onlardan önce Fenikeliler ve Kartacal tüccarlarda Karadeniz sahillerinde koloniler kurmu lard r. Karyal Skylaks'a ait olan MÖ 508 tarihli Akdeniz Seyahatnamesi nde verilen bilgilere göre Trabzon'un do usunda kalan bölgede ise u yerli toplumlar ya amaktayd : Beçireler, Ekekireler, Bizerler, Kolklar, Moskiller, Heptakomentler. Yukar da adlar n k saca belirtti imiz toplumlar, Karadeniz'de varl bilinen en eski yerli toplumlardand r. Ancak Bat merkezli sömürgecili in u a konumundaki tarihçiler ve onlar n mar k çocu u olarak niteleyebilece imiz Yunanl tarihçiler, kendi emelleri do rultusunda bu yerli toplumlar yok saymakta veya önemsiz göstermeye çal maktad r. O dönemlerde Karadeniz sahillerinin sadece belirli bölümlerinde bulunan Yunanl kolonilere dayanarak da bu
37
bölgede hak iddia etmektedirler. Bu Bat sömürgecili inin de i mez entrikalar ndan birisidir. imdi de Pontus etkinliklerinin en önemli sömürü malzemesi olarak kulland Pontus Devleti hakk nda bilgi vermenin konuyu kavrayabilme aç s ndan önemli oldu u görü ündeyiz: Pontus, Yunanl lar n Karadeniz'e verdi i Pontus Euxinos sözünden gelmekle beraber, deniz anlam na gelmektedir. Pontus Euxinos ise misafirperver deniz anlam ndad r. Celal Esad Arseven, Karadeniz k y lar n Yunanl lar dan önce ke feden Fenikeliler in bu denize 'kuzey denizi' anlam nda Ackhenas dediklerini ve Yunanl lar n bunu Euxinos biçiminde de i tirdiklerini belir tir. Günümüzde Yunanistan'da Karadeniz için yayg n olarak Mavri Thalassa sözü kullan lmaktad r. Ça da Yunancada ise Pontus sözcü ü Karadenizli ki i veya saf anlam nda kullan lmaktad r. Yunanl lar n Pontus olarak tan mlad klar yer; Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Gümü hane, Erzurum, Mu , Erzincan, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Kastamonu, Zonguldak illeri ile neredeyse stanbul'a kadar olan sahilin tamam ile Batum'un kuzeyi ve Gürcistan sahillerini de içeren bölgedir. Anadolu'daki Med egemenli i döneminde bu bölge Kapadokya eyaletine ba l bir bölgeydi. Medler in ard ndan Pers egemenli i döneminde, Do u Karadeniz bölgesi Kapadokya satrapl ndan ayr larak Amasya merkezli Pont (sahil) satrapl na dönü türülmü tür. Persler MÖ 479'da Yunanl lar a yenilince, Perslerin satrapl klar üzerinde egemenli i zay flam t r. Bunun üzerine Persler in Pont bölgesi satrab 3. Mihirdad MÖ 298'de Pontus Devleti ni kurmu tur. Bat l lar Mihirdad'a Mithridates derler. Mihirdad Eski rancada 'I k Tanr s ' anlam na gelmektedir. MÖ 220'den beri al nmak istenen Sinop, MÖ 183'de al narak ba kent yap lm t r. Pontus Krall , Roma generali Pompey'in 6. Mihridat' yenmesiyle ortadan kald r lm t r.
Pontus Krall n n kurucular ve hanedan Pers, halk ve ordusu Anadolu'nun yerli toplumlar ndan Halibler, Haldiler, Kolhlar, Tibarenler, Mosinekler, Makronlar, Driller, Skintenlerden olu maktayd . Yunanl lar, bölgede yaln zca koloniler durumunda bulunmaktayd lar. Bu do rultuda Yunanl lar n bölgeyi sahiplenme gerekçeleri tarihi sapt rmalardan ibarettir. Sadece bölgeye verilen Pontus ad ndan hareketle bu bölgenin ilk sahiplerinin Yunanl lar oldu unu savlamak akla ve mant a uygun bir yakla m biçimi de ildir. Ayr ca Pontus Krall ile ilgili di er dikkat çekici bir konu da bu krall n simgesinde bulunan ay-y ld z figürleridir. Bu gerçek, bu bölgede ya ayan Türk topluluklar n n çok daha eskiye dayand na kan t olabilecek bir konudur. MÖ 63 y l nda Pontus Krall n n tarih sahnesinden çekilmesinin ard ndan bölgede Roma egemenli i ba lam t r. Roma mparatoru Hadrianus döneminde yeniden eski durumuna getirilen Trabzon kenti, mparator Trajan döneminde Karadeniz Kapadokyas eyaletinin ba kenti yap lm t r. Bölgede Roma mparatorlu u egemenli i, 395 y l nda Roma mparatorlu u nun Do u ve Bat Roma diye ikiye ayr lmas na dek sürmü tür. Roma döneminde bölgede Colçiler, Maçelonlar, Enioçiler, Zidritiler, Lazlar, Apsililer, Abasçiler, Sanigiler gibi toplumlar n varl ndan söz edilmektedir. Do u Roma döneminde, bölgedeki egemenlik Hristiyanl n yay lmas yolu ile sa lanmaya çal lm t r. Bu bölgede yeni kiliseler kurulmu ve kurulan bu yeni kiliseler stanbul merkezli Patrikhaneye ba lanm t r. Bölgede Hristiyanl kla birlikte Yunanca da yay lm , di er dillerin de Yunanca ya kat l m yla Rumca denilen dil ortaya ç km ve bölgede yay lm t r. Do u Roma döneminde pek çok Türk toplulu u da Karadeniz bölgesine yerle tirilmi tir. Bu Türk topluluklar n n ba l calar Hunlar, Sabirler, Avarlar, Onogurlar, Hazarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar'd r. Hunlar: 375 y l nda Azak Denizi nin bat s nda görülmeye ba lanan Hunlar n, Kuzey Kafkasya Hunlar olarak adland r lan k sm 395 y l nda Kafkas geçitlerini a arak Anadolu ya girmi lerdir.
Do u Karadeniz Bölgesi nde Of, spir, Yusufeli gibi yörelerde Hundez , Hunut , Hungimek adlar n ta yan da , dere ve köyler Do u Karadenizdeki hun yerle imlerine örnektir. Sabirler: 6. yüzy lda Kafkas da lar n a p Anadolu'ya girerek Anadolu'nun pek çok yerinde yerle me kurmu lard r. Bir Sabir boyu olan Balek , soyad olarak bugün Of bölgesinde oldukça yayg nd r. Ogurlar/Bulgarlar: 530 y l nda Bizans'a yenilen bir bölük Bulgar esir edilerek, Trabzon çevresine ve Çoruh ve Yukar F rat bölgesindeki garnizonlara asker olarak yerle tirilmi lerdir. Günümüzde Gümü hane'nin Torul ilçesine ba l ve Bulgar Kral Bayan n ad n ta yan Bayana köyü (I k köyü), Bulgar Türkleri nin ba kentlerine verilen Aul / Avl ad n ta yan, yine Torul'a ba l olan Avliyana köyü (Gümü tu ) ve Avliyana Deresi, Bulgar Kral Kurum Han n ad n ta yan Kurum Deresi, Kurum Vadisi ve Kurum köyleri, Do u Karadeniz'deki Bulgar yerle melerine örnektir. Ayr ca Ogur boylar n n olu turdu u bir federasyonun ad n n Kutrigur / Koturogur oldu u göz önüne al n rsa günümüzde Of ilçesi Bölümlü beldesinde, eski ad yla Kuturo ullar diye an lan ailelerin Ogurlar olma olas l klar yüksektir. Avarlar: Avarlar n Kandi ve Zavul boylar na ait izler Do u Karadeniz'de bulunmaktad r. Hazarlar: Bizans'la pek çok kere i birli i yapan Hazar Türkleri nin en önemli özelli i, H ristiyan Do u Roma'n n ve Müslüman Araplar n asimilesine direnebilmek için üçüncü ve en eski tek tanr l din olan Yahudili i benimsemi olmalar d r.Trabzon-Of ilçesine ba l Hazerkozan ( kidere) köyü, Arakl ilçesine ba l Ayvadere köyünün bir mahallesi olan Hazer , Artvin'in Zeytinlik buca na ba l Hezar (H zarl ) köyü Do u Karadeniz bölgesindeki Hazar yerle melerine örnektir. Ayr ca Çaml hem in, Of ve Sürmene köylerinde bulunan baz eski köy camilerinde ve konak tipi evlerde rastlanan Yahudilikde kutsal say lan yedi kollu amdan ve Davut y ld z sembolleriyle yap lan süslemeler Hazar Türkleri nden günümüze kalm etnografik unsurlard r.
38
Peçenekler: Prof.Dr. Necati Demir, Canik bölgesinde 1100 y l nda en az 10 bin nüfuslu Peçenek yerle imi oldu unu belirtmi tir. Bunun d nda Do u Karadeniz Bölgesi nde Peçeneklere ait yer adlar da vard r. Bir Peçenek Ba bu u olan Tatos un ad Hem in bölgesinde bir da a verilmi tir. Peçenek boylar ndan biri olan Çapan ad Çoruh'a dökülen bir dere ad olarak, spir'e ba l bir köy ad olarak ve Giresun Göreli ilçesine ba l Taflanc k köyünün bir mahallesinin ad olarak kar m za ç kmaktad r. Kapan ad n ta yan di er bir Peçenek boyu Erzurum Oltu'ya ba l bir köy ad olarak, Trabzon Arakl ilçesine ba l Aymam köyünün bir mahallesinin ad olarak, yine Arakl 'ya ba l Halilli köyünün bir mahallesinin ad olarak kar m za ç kmaktad r. Ayr ca bu bölgelerde Gabanlar diye an lan ailelerin bulunmas bölgedeki di er Peçenek izleridir. Trabzon-Of ilçesinin Bölümlü beldesinde eski ad Gaban , imdiki ad yla Y ld z mahallesi olarak an lan mahalle bulunmaktad r. Uzlar: Uzlar, O uzlar n Hazar Denizi nin kuzeyinden bat ya göç eden bir kolunu olu turur. Trabzon-Arsin ilçesine ba l O uz köyü, Yomra ilçesine ba l imdiki ad yla Özdil beldesi (eski ad yla Uzmesahor köyü) ve yine eski ad yla Uzzazana köyü bölgedeki Uz izlerine örnektir. Macarlar: Macarlar, Kafkasya'dan bugünkü Macaristan'a kadar uzanan alanda de i ik biçimlerde var olmu bir Türk toplulu udur. Pro f. Dr. Me c i t Do r u , 1 6 . y ü z y l d a Macaristan'da ve Türkiye'de ortak olan yer adlar n liste biçimine getirmi tir. Bu adlardan Do u Karadeniz Bölgesi nde yer alanlardan baz lar unlard r: Rize'nin Pazar ilçesine ba l Arana (Dar l ) köyü, yine Pazar ilçesine ba l Badara köyü, Trabzon'un Akçaabat ilçesine ba l Arpac l köyünün Batorlu mahallesi, Trabzon Arakl ilçesinin Zimlakaya köyünün bir mahallesi olan Ç ra , Artvin-Yusufeli'nde Dabet mezras , Artvin'in Zeytinlik buca na ba l Domana (Kalburlu) köyü, Giresun ebinkarahisar'a ba l Gedehor ( apl ca) köyü,
39
Ordu'nun Korgan ilçesine ait Geci (Çaml ) köyü, Giresun Harami köyünün bir mahallesi olan Göre , Giresun'da köy ve mahalle olan Halaç , Trabzon'un Sürmene ilçesine ba l Ormanseven köyünün bir mahallesi olan Kar , Rize Çaml hem in'e ba l Kolona (Zilkale) köyü, Trabzon Arakl 'ya ba l Kolo a (Ta geçit) köyü, Trabzon Maçka ilçesine ba l Ku tul ( im irli) köyü, Sürmene ilçesi Tap mezras bu yer adlar ndan baz lar d r. K pçaklar/Kumanlar: K pçaklar çok geni bir alanda etkin olmu , Hindistan'daki Delhi Sultanl ve Memlük Devleti nde yönetici olmu lard r. 1266-1290 döneminde yine Delhi sultanl n K pçaklar n Balaban sülalesi (151516 tarihli Tapu Tahrir Defterine göre Of'da Balaban ad n ta yan 28 ev H ristiyan aile vard . Günümüzde Of'da Balaban köyü vard r), 12901413 y llar nda ise yine K pçaklar n Tu luk sülalesi (Sürmene Orta Mahalle de ya ayan Kulaçzadeler, ailenin tarihini anlat rken 'Bir söylentiye göre Hindistan'dan gelmi iz' demektedirler) taraf ndan yönetilmi tir. Artvin'in Borçka ilçesi ad n Kumanlar n Borç boyundan alm t r. Ayr ca Borçka'da Kuman ba bu unun ad n ta yan Küre köyünün bulunmas , Durut/Durutoba K pçak boyunun izlerinin Rize'de Türüto ullar olarak varl n sürdürmesi, Ar slar/Aslar ad ndaki K pçak boyuna ait Sürmene'de Aso (Aksu) köyü ile Çaykara'ya ait Asofoliza (Derindere) adl köy yerle imlerinin bulunmas , Ça rak Kuman boyuna ait Akçaabat'a ba l Çagera köyünün varl , Konguro lu Kuman boyuna ait Maçka'da Konguro lu aile ad n n varl , Kuçan Kuman boyuna ait av at'a ba l Kucen (Kocabey) köyünün varl , Kol-oba Kuman boyuna ait Sürmene'de Kolo u aile ad n n varl , Uran Kuman boyuna ait Of'da bulunan aile ad n n varl , bölgedeki Kuman varl n göstermesi aç s ndan önemlidir. (Sürecek
)
20. yüzy lda, özellikle de 2. Payla m Sava n n sonuçlanmas yla çok etnisiteli ülkelerden, ulusal co rafyalar üzerine yay lan evrensel ekin, Türk ulusunun toplumsal yarg lar nda hatta günlük uygulamalar nda bile güçlü bir biçimde etkisini göstermektedir. Evrensel ekin, egemen oldu u toplumlar n bireylerine öznel davran lar , nesnel davran olarak ya att ve yapt r m olarak ise genellikle d lamay kulland görülmektedir. Evrensel ekinin de er yarg lar yer yer eski halk ekinlerinin de er yarg lar yla çeli ti i gibi (örne in: e cinsellerin toplum içinde kabulü) bilimle de çeli mektedir. Evrensel ekin, ki inin do as nda genetik kimli inin hiçbir etkisi olmad n ileri sürmekle beraber etnik milliyetçili i zararl bir dü ünce hatta milliyetçileri önyarg sahibi insanlar olarak görmektedir. Oysa bilimsel ara t rmalar genetik kimli in insan ki ili inin olu umunu ve geli imini etkiledi ini kan tlamaktad r. Ki ilik üzerine yap lan ara t rmalarda eski bir tart ma; bir bireyin ki ili inin kal t m m yoksa çevreyle etkile imi sonucu mu olu tu u yönündedir. Ancak, genelde ki ili in hem kal t msal, hem de çevresel etkenlerin bir etkile imi veya sonucu oldu u görülmektedir. (Robbins ve Judge, 2001 s:135) Baz ara t rmalar ki ili in olu umunda kal tsal bile enin çevrenin üzerinde bir öneme sahip oldu unu göstermi tir. Kal t m yakla m bireyin ki ili inin kromozomlar nda bulunan genlerin moleküler yap s nda oldu unu savunmaktad r. (Robbins ve Judge, 2001 :135) Özellikle ikizler üzerinde yap lan çal malarda, ayr yeti tirilen tek yumurta ikizlerinin oldukça benzer niteliklere
sahip oldu u saptanm t r. Birbirinden 39 y l önce ayr lm ve birbirlerine 45 mil uzakta yeti tirilmi ikizlerin ayn model ve ayn renk arabalar kulland klar görülmü tür. (Robbins ve Judge, 2001 s:136) Bu ikizler ayn marka sigaray içmekte, ayn adlar verdikleri köpekleri bulunmakta ve birbirlerine çok yak n benzer yerlerde tatil yapmaktad rlar. Ara t rmalar, geneti in ikizlerin ki ilik benzerliklerinin yakla k %50 sinde, mesleki ve i d ilgi alanlar seçiminde %30 undan fazla etkisinin oldu unu saptam t r. (Robbins ve Judge, 2001 s:136) Kluckhohn ve Murray klasik aç klamalar nda her bireyin genelde; Di er insanlara benzedi ini ve benzer davrand n , (Biyolojik (dirim bilimsel)) Baz insanlara benzedi ini ve onlar gibi davrand n , (Ekinsel) Hiç kimseye benzemeyen, özgün bir davran biçimi oldu unu ileri sürerler. (Toplumsal) Baz gözlemler sonucunda üç temel bile enin bireyin ki ili inde egemen oldu u sonucunu ç kartabiliriz. Bunlardan birincisi di er insanlarla benzer olu unu belirleyen, dirim bilimsel faktörlerdir. Genetik (kal t m bilimi), insan do as n n olu umunu ve geli imini etkiler. (E.Özkalp ve Ç. K rel, 2011) Ara t rmalar, ki inin kal tsal yap s yani ba l bulundu u insan soyunun ki inin ki ilik özelliklerine nas l etki etti ini göstermektedir. Robbins ve Judge nin ikizler çal mas na benzer ba ka ara t rmalar da konumuza örnek verebiliriz.
40
Bu ara t rmalar da bizlere ba nazl k ve/veya önyarg larla donanm uygarl k d bir tutum olarak yans t lan soyculu un, asl nda bilimsel gerçekler ta d n s ö y l e y e c e k t i r. Ayr mc l k beraberinde adaletsizli i getirir. Ayr mc l k sonucunda do an adaletsizlik hem Türk töresine hem de insan vicdan na ayk r d r. nsan kendi seçiminde olmayan etnik kimli inden ötürü suçlanamaz, cezaland r lamaz. Oysa Türkçülü ün iki temelinden birini te kil eden Soyculuk (di er bir söylem ile Türk soyculu u) toplumsal ayr mc l n tersine, toplumsal yap lanma biçimini ve toplumsal e itli in niteli ini belirtmektedir. Türk soyculu u, Türk soyunun kal tsal özelliklerinin korunarak gelecek ku aklara aktar lmas n , Türk töresinin ve ekininin ya at lmas n , Türk mitolojisinin (söylencebilim) canl tutulmas ve di er bütün ulusal de erlerimize sahip ç k lmas n hedefler. K sacas Türk soyculu u, Türk ün ulusal özellikleriyle varl k mücadelesidir! Ulusumuz için bu denli ya amsal önem olu turan bir ülkünün irin sözlerle yumu at lmas na da gerek olmad gibi Türkçüler de böyle bir yakla ma
41
yana mayacak yarad l tad r. Küresel sermaye sahiplerinin ulus devletlere giri ine hizmet etmek için var olan ve bilimle çeli en evrensel ekin, kapitalizme do an öfkeyle er ya da geç ulusal co rafyalarda egemenli ini yitirecektir. H zl üretilen her ey gibi, evrensel ekin de h zl tükenecektir. Bu süreç içinde Türkçüler in pay na dü en Türk soyculu unun Türk toplumuna yeterince anlat l p, benimsetilmesi olacakt r. Her geçen gün etkilili i artt ran evrensel ekinin ölçütlerine gösterilecek ulusal tepkimenin çevikli ini ancak ulusal ekin ve töremize olan derin ba l l m z b e l i r l e y e c e k t i r.
Yararlan lan ve Ba vurulabilecek Kaynaklar: 1. Prof.Dr.Enver Özkalp ve Ç. K rel(2011), Ö r g ü t s e l D a v r a n , E k i n Ya y n l a r 2. Stephen P. Robbins & Timothy A. Judge (2011), Organizational Bahevior , San Diego State University Published (Türkçe çeviri ed. nci Erdem, Nobel Yay nevi)
B
aç k tutar.
a bakan u günlerde resmi bir ziyaret için ABD de. Obama yla görü tü ve ülkemizdeki bar süreci (!) ile ilgili geli meleri ilk a zdan anlatt .
Hatta öyle ki baz filmlerin ba tan a a Pentagon senaryosu oldu u bile söylenir...
Yani büyük a abey e bilgi verdi; deste ini tazeledi.
O filmlerde anlat lan olaylar da y llar sonra aynen ya an r!
Destek tazelenen bir ba ka konu da ku kusuz Suriye ba ta olmak üzere Orta Do u politikas yd ...
Örne in gi e rekorlar k ran Swordfish (K l çbal ) adl film, 11 Eylül sald r s ndan aylar önce çekilmi ti ama neredeyse bire bir bu sald r y anlat yordu!
Ben bugün size, bu ziyarette asla konu ulmayan ama ABD nin s tarak gündeme sürmeye çal t eski bir senaryo dan söz edece im. Çünkü göreceksiniz bu senaryo çok yak nda bütün dünyan n kilitlendi i en önemli konulardan biri olacak...
Sonra hep buna benzer filmleri izledik... Çünkü devir, Pentagon un mücadele devri ydi!
slamc teröristlerle
Teröristler de i ti! Hollywood devrede! Bilirsiniz ABD yönetimi, dünya kamuoyunu yönlendirmek için onlarca y ld r Hollywood u kullan r... Hedefteki dü manlar önce Hollywood senaristlerinin kula na f s ldan r; onlar da o dü manlar a a layan ve karalayan, ABD yi yücelten ve kutsayan senaryolar ard ard na tedavüle sürer... V i e t n a m l a , Ç i n l e , Sov y e t So s y a l i s t Cumhuriyetleri Birli i yle, Do u Almanya yla, Irak la, Libya yla, hatta eski Yugoslavya yla ilgili onlarca filmin alt nda hep Pentagon senaristleri nin imzas vard r. Pentagon, elbette Hollywood yap mc lar n n bu hizmetini kar l ks z b rakmaz ve Amerika n n güvenli i ile ilgili filmler için kesenin a z n hep
Hollywood bugünlerde hedefe eski bir dü man koydu: Kuzey Kore! Art k terör filmlerinin kötü ki ileri bu ülkeden seçiliyor. Bugünlerde ülkemizde de vizyonda olan Olimpos dü tü isimli film bunlardan biri... Filmde Olimpos denilen bir yer var; buras asl nda Beyaz Saray... Ancak Olimpos u dü ürmeye çal an teröristler bu kez slamc de il, Kuzey Koreli. Kuzey Koreli teröristler Beyaz Saray çat mayla ele geçiriyor.
42
silahl
Önce bir uçak aniden rota de i tirip Beyaz Saray a yönleniyor, dikkat da tmak için a a ya ate aç yor, ç kan karga a s ras nda halk n içinde sanki gezintiye ç km gibi davranan 50 kadar terörist ellerinde bombalar ve otomatik silahlarla Beyaz Saray a sald r yor. Güvenlik güçleri haz rl ks z yakaland için de teröristler kolayl kla Beyaz Saray i gal ediyor. Sonras tabii ki klasik Amerikan kahramanl k öyküsü... Bugüne kadar buna benzer onlarca film izledik... Bu filmin tek farkl yan , teröristlerin milliyeti... Demek ki yak n bir gelecekte Kuzey Kore, ABD nin aç k hedefi olacak ve bütün dünya bu ülkeye yönelik askeri ve ekonomik yapt r mlar konu ur hâle gelecek...
Art k hayat m z n bir parças hâline geldi biber gaz ... Kimi nerede nas l vuraca hiç belli de il. Örne in polis, geride b rakt m z hafta Ankarada ve stanbul da, Reyhanl daki patlamay protesto eden ö rencilere kar ac mas zca kulland . 1 May s ta da iki ki inin kafatas , ba lar na isabet eden gaz bombas yüzünden k r ld . Biber gaz dedi imiz ey asl nda bir tür kimyasal silah... Bu nedenle tüm dünyada kullan m alan çok dar tutuluyor. Ayr ca insanlar n üzerine de il, büyük kalabal klar da tmak için etrafa at l yor. Gaz tüplerinin üzerinde insan vücuduna yak n mesafede kullanmay n z, vücuda temas ettirmeyiniz türü uyar lar da yer al yor ama Türkiye de buna kimse uymuyor!
Bu yaz size fazlaca m senaryo geldi...
Günün Sorusu
Durup dururken nereden mi akl ma geldi bunlar yazmak? Günlerdir Suriye de halka kimyasal bomba at ld konu uluyor. Ba bakan Erdo an, bu konuda Esad aç k aç k suçlad ... Kimyasal gaz kullan lmas n iddetle k nad .
çi leri Bakanl n n Reyhanl daki patlamadan sonra yapt aç klamada ilginç bir ayr nt vard :
Ancak kimse bizim ülkemizde her gün, her yerde do rudan insanlara at lan gaz bombalar konusunda tek çift söz söylemiyor.
Teveccühünüz! Çünkü Pentagon ve Hollywood senaristlerinin yan nda, ç ra n ç ra bile olamay z!
Patlamayla ilgili 9 ki i gözalt nda. Hepsi Türk. Sorum ba ka konularda Türk demeyi rkç l k sayan iktidar yetkililerine: Peki; neden Türk vatanda , Türkiyeli ya da Türkiye den de il de Türk? Aralar nda Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Bo nak olmad n nereden biliyorsunuz? Neden s ra sadece kötü bir i e gelince Türk sözcü ünü büyük bir rahatl kla kullanabiliyorsunuz? Bu rkç l k olmuyor mu? Biber gaz , bal gibi kimyasal silaht r!
43
Tamam; biber gaz sonuçta bir sarin gaz de il ama o da kimyasal silah... Ba kalar kimyasal silah konusunda k nan rken, bizde bu kadar çok kullan lmas ve kimsenin sesini ç karmamas garip de il mi? 18 May s 2013-Vatan * Bu yaz , sayg n yazar Mustafa Mutlu nun özel izniyle siz Ulukay n okurlar için al nt lanm t r
Yay nlad m z bu 3. söyle iyi dergimizin ba yazar olarak sizinle yap yoruz Okurlar m za k saca kendinizi tan t r m s n z?
Osmaniye-Kadirlili bir annenin ve Osmaniye-Bahçeli bir baban n o lu olarak 1983'de Mersin'de do dum. lk ve orta ö renimimi Mersin'de tamamlad m. Anadolu Üniversitesi Halkla li kiler ve Tan t m bölümünde Ön Lisans e itimi gördüm. Ve onun ard ndan da Anadolu Üniversitesi letme Fakültesi'nde Lisans e itimimi tamamlad m. Mersinde 9 y l boyunca sigortac l k sektöründe etkin olarak çal t m. Birçok yerel ve ulusal yay n organ nda ve sanal o r t a m l a rd a y a z l a r m y a y n l a n m t r, yay nlanmaktad r. 2004 y l nda Mersinden 2 arkada mla birlikte (bunlardan birisi Osmaniye-Bahçe Temsilcimiz Ali Kutludur) TÜRKÇÜ TAVIR adl ba ms z gençlik olu umunu kurduk. Bu olu umun yay n organ olarak, çizgisi net, tavr mert söylemiyle her ay düzenli olarak bilgiba ortam nda yay nlanan TÜRKÇÜ TAVIR adl ba ms z Türkçü gençlik dergisini bir süre yay nlad k. Bu süreç sentezcilerle, Fethullahç larla ve Kürtçülerle çe itli alanlarda sert sava m sürecidir. Mersin d nda da birçok ilde bu olu umun temsilcisi olma noktas nda sorumluluk üstlenen dostlar m z olmu tur. Bu adlar aras nda hemen ilk akl ma gelen, bugün de ULUKAYIN n hem Yay n Kurulu Üyeli i, hem Genel Yay n Yönetmenli i hem de Ni de Temsilcili i görevlerini bir arada üstlenen özverili dostum Burkay K lavuzdur
Sonraki süreçte güncel haber-yorum sitesi Son Ulak n kurucusu olarak yöneticileri ve yazarlar aras nda yer ald m . Kas m 2011'den Haziran 2012 ye kadarki zaman kesitinde her hafta düzenli olarak Mersin'de, il çap nda dinlenen Yörük FM adl yerel radyo kanal nda, "Ayr nt " program nda konuklar mla birlikte ulusal ve yerel gündemi y o r u m l a d k . Te m m u z 2 0 1 2 d e O s m a n Pamuko lu nun Genel Ba kan oldu u Hak ve E itlik Partisi nin (HEPAR) Mersin l Ba kanl görevine atand m. Nisan 2013 de bu görevi kendi iste imle b rakt m ve u an alan nda tek olan ve ciddi bir tak m çal mas yla yay nlanan ve Türkiye çap nda ayn dü ünceyi payla t m z insanlara ula t r lan ULUKAYIN n Yay n Kurulu Üyesi ve ba yazar y m.
Üstad m sizinle sorular ma siyasi konularda görü lerinizi alarak ba lamak istiyorum. Sizce Türkiye Cumhuriyeti devleti ulus devlet yap s ndan uzakla yor mu? Kültür mozai i mi olu turulmak isteniyor?
kadronun topland partinin ilk ad Halk F rkas , sonraki ad Cumhuriyet Halk F rkas idi. O partinin Atatürk döneminde yürürlü e konan, anayasaya da giren ilkelerinden biri halkç l k idi. Bugün biz bu genel ilkelere Atatürk ilkeleri diyoruz. Bugün Azerbaycanda George Soros un sömürgeci akl na hizmet eden bir muhalefet partisi olmakla birlikte yine Ba ms z Azerbaycan yaratan, son dönem Türkçü devlet adam Elçibey in kurdu u partinin ad da Halk Cephesi dir. K sacas halk , ulus denilen olgunun omurgas d r. Ve padi ah, halife, sömürge valisi ve bunlar gibi seçkin kesimlerin yönetti i de il, halktan insanlar n, halk n içinden ç kan insanlar n ulus bilinci ile yönetti i devlete de ulus devlet diyoruz. Ya ad m z son on y ll k süreci uzak ya da yak n tarihimizin hangi dönemine benzetiyorsunuz?
Ne yaz k ki bu sorular çok uzun bir sürecin sonunda, u gün, u gelinen noktada sorulmaktad r. Bu ve bu gibi sorunlar n hepsinin kökeninde egemenlik sorunu vard r. Yani ad Türkiye olan Türk ülkesine, Türk devletine Türkler in egemen olmama veya olamama sorunu vard r. Kültür mozai i söylemine gelince; AKP yle birlikte öne sürülen Türkiyelilik ve d siyasette kullan l yor gibi bir görünüm verilen ama iç siyasette de ça da kavramlar n içinin bo alt larak kullan l p feodal alg lara geriye dönü ü simgeleyen Yeni Osmanl c l k bu Bu dönem Türk tarihinin hiçbir dönemine ba lamda de erlendirilebilecek kavramlard r.
Ulus kavram n n yerini Halk kavram n n ald na inan yor musunuz? ki kavram aras ndaki ba kal aç klar m s n z?
Elbette ulus ve halk ba ka ba ka kavramlard r. Halk deyince benim akl ma eski Türk devlet gelene inde çok önemli bir yeri olan kara budun tan m geliyor. Yani asil sülalenin yönetti i, yönetilen insan toplulu u Ancak unun alt n özellikle çizelim; Atatürk le birlikte, yüzy llar boyunca yönetilen hatta Türk imparatorluklar tarihinde son evre diyebilece imiz Osmanl tarihinin kimi dönemlerinde yer yer Celali , heteredoks denilerek ezilen, k r lan söz konusu insan toplulu unu yöneten konumuna eri tirme noktas nda ciddi yasal düzenlemeler gerçekle tirilmi tir. Biz bunlar o dönemki büyük hukuk devrimi içerisinde ele al yoruz. Zaten cumhuriyet in mant da budur Bütün dünya milliyetçiliklerinde oldu u gibi Türk Milliyetçili i nin de özünde halkç l k vard r. Cumhuriyeti kuran Türkçü aristokrat ve teknokrat
45
benzememektedir! Çoklar , olumlu veya olumsuz anlamda ama sonuçta yavan ve s söylemlerle bu dönemi Osmanl dönemine benzetiyorlar. Bir kez unu ortaya koyal m; Ba bakan ve çevresindekilerin t pk o padi ahlar gibi bir saltanat hayat ya amak istedikleri tart mas z bir gerçektir ancak Osmanl padi ahlar n n son dönemdeki bir-iki dirayetsiz örne i saymazsak hiçbiri d siyasette kendi otoritelerinin üstünde ba ka bir d güç oda n n egemenli ini benimsemeleri söz konusu bile olmam t r.
Ayd nlar m z konusundaki dü üncelerinizi çok merak ediyorum do rusu
Sizin bu soruyla kimleri kastetti inizi anl yorum Ancak o tiplere ayd n tan m n kullanmak bile onlara de er vermek, ne yaz k ki ölene kadar de eri bilinmeyen hatta birço unun öldükten sonra da de eri anla lamayan gerçek ayd nlara haks zl k etmektir. Bir-kaç Bat l büyük insan n yazd klar n , görü lerini ezberleyip durmadan, papa an gibi o adlar n tarihe yazd rm ki ilerin ürettiklerinin taklitçili iyle kesinlikle ayd n olunamaz.
Büyük Türkçü dü ünür H. Nihal Ats z Toplumdaki ki ileri birbirine ba layan nesne, sadece kök birli i, ç kar ve ihtiyaç de il, bunlarla birlikte ve ayn zamanda ülküdür diyerek ülkülerin bütünleyici ve birle tirici özelli ine vurgu yapm t r. 2013 Türkiye sinde milletin ülküsü var m ?
Ben de yine dü ünce evrenimizin biçimlenmesinde çok etkisi olan Ats z Be in ba ka bir sözünü burada an msatay m. Der ki; "Gazi'nin kudretli ahsiyeti Türk milletine bir dilek birli i kurmam olsayd muhakkak ki Türkiye de türlü türlü zümreler bulunacakt ." Atatürk ün önderli inde ba layan uygarla ma, laikle me, ulusla ma at l m sonuçlanamam bir giri imdir. leriye gidi in sonuçland r lmad ve sonland , engellendi i yerde geriye gidi ba lar. Ve bugün geriye gidi öyle bir durum alm t r ki; Türkiye toplumunu ulus tan m içerisinde
de erlendirmek çok zorla m t r. Ortada i te o türlü türlü zümreler denilen tarikatlar, cemaatler, a iretler, kendisini ana bünyeden saymayan etnik yap lanmalar vard r. Dolay s yla bunlar n oldu u yerde gerçek anlamda bir ulus olgusu çok büyük ölçüde devre d d r. Ve ulus olgusunun bu durumda oldu u bir yerde ulusal ülkü ne kadar olabilirse o kadar vard r. Ulusal ülkü nün özelde gençlik, genelde bütün bir toplum taraf ndan içselle tirilmesinin yolu gerçek anlamda bir ulusal e itim den geçer. Söz konusu ulusal e itim in ya ama geçirilebilmesi için de ulusal egemenlik ten hiçbir biçimde ö d ü n v e r m e y e c e k k u d re t l i b i r i r a d e gerekmektedir.
Türk edebiyat n n, bilinen ba lang c ndan bu yana iirimizde kullan lan hece ölçüsüne Türk airler olarak milli ölçümüz olarak bak yoruz. Hece ölçülü iirde, dizelerdeki yedili, sekizli, on birli, on dörtlü gibi hece say s n n e itli i ve durak kural yan nda, bir de dize sonlar nda uyak (ayak- uyak) bulunmas özelli i önemli konular olu turmaktad r. Milli ölçümüze sad k kalan airlerimiz, iir yazarken veya do açlama söylerken biçim bak m ndan bu ana özelliklere dikkat ederler. Birçok yeni airimiz taraf ndan bilinmeyen ilk Türk iirinin, yani slamiyet öncesi Türk iirinin bir tak m özellikleri daha vard r ki; bunlardan birisi de bol aliterasyonla dize ba kafiye kullan l d r. Özellikle Maniheist ve Budist Uygur Türk kültür çevrelerinde yarat l p günümüze kalan halk iiri örneklerinde uya n dize ba lar nda da oldu unu görüyoruz. Sözcü ün ba ünlü harf ile ba l yorsa tek sesle, ünsüz ile ba l yorsa genelde iki sesle uyak yap l r. lk Türk airlerinden olan Apr n Çor Tigin'in bir iirinden bir bölüm: Kas nç g m n ö(yü) Kadgurar men Kadgurduk(ca) ka körtlem Kav gsayur men
Öz amrak m n öyür men Öyü evirür men ödü. . . çün Öz amrak( m n) Öpügseyür men Baray n tiser Baç amrak m Baru yime umaz men Bag rsak m . Bugünkü Türkçe ile Yavuklumu dü ünüp Kayg lan yorum; Kayg land kça, ka güzelim, Kavu mak istiyorum! Öz sevgilimi dü ünüyorum; Dü ünüp durdukça. . . Öz sevgilimi Öpmek istiyorum! Gideyim desem, Güzel sevgilim, Gidemiyorum da; Merhametlim! .
47
Bir ba ka eski Türk iirinden bir bölüm: Tüpinte ol ok ma ölmeki bar Tünerik tamuka te meki bar Tümenlig yekler kelir tiyür Tumanl g yekler ayar tiyür Tünerig tünçüle basar tiyür Tunumlug ( . . , ?) tegir tiyür Tö üze olurup tültürür tiyür Tanm özütler ta kar tiyür Tard ç teg et'özin kodur tiyür Tavar turkuru kal r tiyür Tertrü saçl g kurtga yek kelir tiyür Tol l g bul t teg tunk ka l g tiyür Bugünkü Türkçe ile: Sonunda yine u ölmesi var, Karanl k tamuya dü mesi var; Binlerce eytan gelir derler, Dumanl eytanlar hükmeder derler. Karanl k gece gibi çöker derler S k nt (yüre e) dü er derler Gö se oturup bast r r derler, nkarc ruhlar ç kar derler. Ard ç(?) gibi bedenini b rak r derler, Mal -mülkü cümle kal r derler, Aksi, k ll , kart eytan gelir' derler, Dolulu bulut gibi çat k ka l derler. Benzer örneklerden esinlenerek Türk iirinin geçmi ini benimsemek, iir kültürünü ya atmak ve ayn zamanda iirde dize ba nda da uya n olabilece ini belirterek Gülce Edebiyat Ak m olarak Türk hece iirinde dize ba ndaki ilk sözcükle uyak yaparak Yi itçe ad n verdi imiz yeni bir naz m türü ortaya koyduk, örnek iirler yazd k, yazmaya devam ediyoruz. Bir tak m edebiyat çevrelerince ça da iirin tan m yap l rken: Türk iirinin hece ölçüsüne dayand , ancak 19. yüzy l itibariyle Türk iirinin Bat edebiyat etki alan na girdi i ve ölçüsüz,
uyaks z iirler yaz lmaya ba land belirtilir hep. Frans z sembolistlerinin (simgecilerinin) etkisiyle Servet-i Fünûndan, özellikle 1937 den sonra Türk iirine yeni bir soluk getirdi i dü ünülen serbest iirin Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday gibi airlerle ba lay p geli ti i yaz l p çizilir. Bu tür talihsiz aç klamalar Türk iirinin geçmi ini bilmemekten kaynaklanmaktad r. Bize ait olan önemli bir de eri yabanc lara kapt rma gibi bir yan lg dan kurtulmak ve öz de erlerimize sahip ç kmak için eski Türk iirinin bir di er özelli i olan serbest iirin de Bat kökenli de il, atalar m z n kulland bir naz m türü oldu unu hat rlamakta fayda vard r. Serbest ölçü ile iir yazan airlerimizin serbest iirin kökeninin bize ait oldu unu bilmesi ve benimsemesi ad na serbest ölçü ile iirler yazd m z gibi, özellikle tutucu çevrelerden ele tiri almam za ra men bu ölçü birimini yine milli iir ölçümüz olan hece ölçüsü ile kucakla t rarak Bulu ma ad verdi imiz naz m türü ile yap tlar vermeye çal yoruz. Gülce Edebiyat Ak m olarak dayanaktan yoksun üretimler yapmak yerine köklerimize sar lmay bir görev biliyoruz. Yukar da verdi imiz örneklerle beraber bir örnek daha: . .. Kök böri teg sini (birle) yor y n Kara kuzgun teg toprak üze kalay n gke kömüri . Bilegüke yar teg bolay n Erklig ulug iligimiz erür siz Altunça tomm g Tomlunça tomm Kutlug bilge begümüz erür siz Y(i)me kal n kara bodununguzn King koyunguzda Uzun etekingizde Küyü küzedi tutup aç nu igdür siz .
Bugünkü Türkçe ile: Bozkurt gibi senin (ile) varay m, Kara kuzgun gibi toprak üstünde kalay m; Hastal a kömürü, Biley ta na tükmü ü gibi olay m! Kudretli ulu hakan m zs n z; Alt n gibi yuvarlak, Top gibi yuvarlak, Kutlu bilge beyimizsiniz! Ve çok say da halk n z Geni koynunuzda, Uzun ete inizde, . Koruyup gözetiyor, bak p besliyorsunuz. Mensur iir ile ilgili yanl lar: Mensur iirin de yine 19. yüzy l Fransa do umlu oldu u ve C. Baudlaire ve S. Mallerme'in mensur iirler yazd i lenir. Türk yaz n na inasi nin çevirileri ile geçti i ve Mehmet Rauf'un Siyah nciler inin ve Yakup Kadri'nin Okun Ucunda, Erenlerin Ba ndan adl yap t n n mensur iire ilk örnekler oldu u söylenir. Ayr ca Tanzimat Edebiyat döneminde Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit'in de mensur iir denemeleri yapt klar belirtilir. Türk mensur iirinin ilk temsilcisi olarak ise A k m n Mezar adl yaz s , Mensur iirler ve Mezardan Sesler ba l yla yay mlanan eserlerinden ötürü Halit Ziya U akl gil ismi öne ç kart l r. Mensur iir, Servet-i Fünun döneminde yayg nla r. Halit Ziya U akl gil i Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Celal Sahir, Faik Ali gibi airler izler. Baz gerçeklere kar n, mensur iir de Fransa'n n mal d r demek Türk edebiyat n n derinine inmemek, i in kolayc l na kaçmak ve Bat hayranl na teslim olmaktan ba ka bir ey de ildir. Frans z edebiyat na övgüler düzerken kendi edebi köklerimizden uzakla mak, derinli ine ve içeri ine eri meye çal mamak Türk edebiyat çevrelerine ve Türk airine yak mayan bir davran t r. Türk iirinin ortaya ç k ile ilgili çal ma yapan Prof. Dr. Talat Tekin bu konuda da öyle
49
demektedir: Ünlü Sovyet Türkologu Stebleva, Orhun yaz tlar nda manzum bölümler var deseler de ve Kor 'a göre de örne in, Kül Tigin an t n n güney-do u yüzündeki u parça: bunca bitig bitigme (men) kül tigin at s yollug tigin bitidim yigirmi kün olurup bu ta ka bu tamga yollug tigin bitidim Bunca yaz y yazan (ben) Kül Tigin ye eni Yollu Tigin yazd m Yirmi gün oturup bu ta a bu duvara hep Yollu Tigin yazd m manzum denilse de, Fuat Köprülü de bu görü ü destekleyip ve Alp Er Tunga Destan gibi bir mersiye saysa da diyerek bunun do ru olmad n belirterek Kitabede olmayan 'men ' sözcü ü eklenerek yedi hece tamamlanm ve takip eden cümleyi yedi heceye bölüp alt alta yazarak sözde bir manzum parça yaratm t r. Bu sözde manzum parça gerçekte öyledir : Bunça bitig, bitigme kül tigin at s yol(1)ug tigin bitidim. Yigirmi kün olurup bu ta ka bu tamka kop yol(1)ug tigin bitidim Görülece i gibi bu iki cümle ve arkas ndan gelen cümleler de desteklemektedir ki manzum özelliklerini ta mamaktad r. Oysa bu bölüm kitabenin hatime k sm d r ve kitabenin tamam nda oldu u gibi manzum de il mensurdur. Buradan u sonuca varmak olas d r. Kitabelerin mensur olarak yaz ld ve mensur iirin Fransa'n n de il bizim oldu u gerçe idir. Köklerimizden beslenerek yeni ürünler ortaya koymak her Türk edebiyatç s n n boynunun borcu olmal d r. *Bu yaz haz rlan rken Prof. Dr. Talat Tekin in slam Öncesi Türk iiri adl makalesinden yararlan lm t r. ( Kaynak : www.yenidenergenekon.com/301-islam-oncesiturk-siiri-pdf )
ÖZELE T REL BAKI Say 2 - May s 2013 ULUKAYIN n 2.say s bask a amas ndaki sorunlara ve da t mdaki gecikmelere kar n okurlar yla bulu mu tur. Her say da belli a amalar katedip daha fazla ki iye ula maktad r. Derginin okuru ile bulu mas na kadar geçen süreçte yo un emek harcayan arkada lar m z n hepsine te ekkür ederim. Okurlar m zdan bir iste im olacak, lütfen dergimizi daha fazla ki iye ula t rmam za destek olunuz. Bu dergi desteklerinizle yay nlanan bir dergidir. Okurlar ndan ba ka bir gelir kayna yoktur. Burkay K lavuz Yay n Kurulu Üyesi
2. say m z n bana göre tek eksi i bas m ve da t m s ras nda ya anan gecikme oldu. Nitelik olarak 1. say n n biraz üstüne ç kt n dü ünüyorum.Gelecek say larda bu niteli in artarak devam edece i u an için apaç k ortadad r. Serkan Akgöz Sorumlu Yaz leri Müdürü
Dergi da t m ndaki gecikmeler ola an eyler olarak görülmeyip olabildi ince ortadan kald r lmal . S rf bir birlik göstergesi olarak tüm yaz lar n kaynakça k sm ayn düzenle yaz lmal . Yaz larda olabildi ince az mümin görünmek için ku kusuz sözcü ünden olabildi ince uzak durulmal . Yunus Emre Uyar Samsun Temsilcisi
çeri imizi daha da zengin bir duruma getirmek üzere edebi yönümüzü de geli tirmeliyiz. ULUKAYIN n amatör dergiler gibi belli ba l konular üzerinde duran, dura an bir biçime girmeden her say da ba ka ba ka konulara de inmesi gerekir. Celal Saltuko lu Sakarya Temsilcisi
Yazarlar n kulland klar yal n dilin, metinlerin anla labilirli ini kolayla t rmas dolay s yla dergi için, büyük-küçük herkesin dergisi demek, san r m do ru bir söylem olur. Eksiklikler de yok de il elbette, ki ben ULUKAYIN n önümüzdeki say lar nda edebiyat, felsefe, sanat, ekonomi, sa l k, spor gibi alanlara ili kin yaz lar da okumay isterim. Zülal Güne (Elaz )