SAĞLIK BİLİMLERİ EĞİTİM – ARAŞTIRMA ve UYGULAMALARINDA GÜNCEL YÖNELİMLER KONGRESİ “MÜ SBF 10.Yıl Bilimsel Etkinliği” 07-08 ARALIK 2017 MÜ SBF Konferans Salonu – Başıbüyük Sağlık Kampüsü Maltepe, İSTANBUL
Bildiri Kitapçığı
1
İÇİNDEKİLER İçerik
Sayfa
Kongreye Davet
3
Program
4–5
Kongre Kurulu
6
Kongre Temaları
7
Hakem Kurulu
8
Bilim Kurulu
9
Sözel Bildiriler
10 – 28
2
SAĞLIK BİLİMLERİ EĞİTİM – ARAŞTIRMA ve UYGULAMALARINDA GÜNCEL YÖNELİMLER KONGRESİ “MÜ SBF 10.Yıl Bilimsel Etkinliği” 07-08 ARALIK 2017 MÜ SBF Konferans Salonu – Başıbüyük Sağlık Kampüsü Maltepe, İSTANBUL
Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültemizin 10. kuruluş yıl dönümünde; tüm alanlarda eğitim-araştırma ve hizmet sunumunda var olan durumu tespit etmek ve geleceğe dönük projeksiyon yapabilmek için dostlarımızı birlikte olmaya davet ediyoruz.
Prof. Dr. Mine Gülden POLAT Marmara Üniv. Sağlık Bilimleri Fak. Dekanı Kongre Başkanı
Prof. Dr. M. Emin ARAT Rektör
Sağlık Bilimleri Eğitim – Araştırma ve Uygulamalarında Güncel Yönelimler Kongresi “MÜ SBF 10.Yıl Bilimsel Etkinliği” Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından sağlanan destekle düzenlenmiştir (Proje No:SAG-L-111017-0577).
3
SAĞLIK BİLİMLERİ EĞİTİM – ARAŞTIRMA ve UYGULAMALARINDA GÜNCEL YÖNELİMLER KONGRESİ “MÜ SBF 10.Yıl Bilimsel Etkinliği” Bilimsel Program 07 Aralık 2017 09.00-10.00 10.00-10.30 10.30-11.15 11.15-11.30 11.30-13.00
13.00-14.00 14.00-15.30
15.30-15.45 15.45-17.30 18.00 -19.00
Perşembe
Kayıt Açılış Konferans: İstanbul Kültür Tarihinden Enstantaneler Öğr. Gör. Sezai GÜLŞEN ( Arkeolog ve Sanat Tarihçisi) Kahve Molası I. Oturum: Uluslarası Karşılaştırmalı Sağlık Sistemlerinde Meslekler (Sağlık Mesleklerinde Ulusal ve Uluslararası Hak ve Yetkiler Bakımından Güncel Durum) Moderatör: Prof. Dr. Kemal MEMİŞOĞLU / Prof. Dr. Sevim SAVAŞER Prof. Dr. Havva ÖZTÜRK Doç. Dr. Zehra BÜYÜKTUNCER Doç. Dr. Bülent ELBASAN Dr. Tuğba YILMAZ ESEN Öğle Arası II. Oturum: Sağlık Bilimlerinde Eğitim ve Araştırma Moderatör: Prof. Dr. Mithat KIYAK / Prof. Dr. Ayşen GARGILI KELEŞ Prof. Dr. Sibel AKSU YILDIRIM Prof. Dr. Muhittin TAYFUR Prof. Dr. Nihal ESİN Kahve Molası Poster Oturumu / Sözlü Bildiriler Açılış Kokteyli
4
Bilimsel Program 08 Aralık 2017 09:30-11:00
11.00-11.15 11.15-12.30
12.30-13.30 13.30-14.15 14.15- 14.30 14.30-16.00
16.00-16.45
Cuma
III. Oturum: Ülkemizde Sağlık Hizmetleri Sunumu Moderatör: Prof. Dr. Haydar SUR / Prof. Dr. S. Ufuk YURDALAN Dr. Reşat BAHAT Uzm. Kirstin ÖZTÜRK Prof. Dr. Aytolan YILDIRIM Prof. Dr. Tülin DÜGER Doç. Dr. Emine AKAL YILDIZ Yrd. Doç. Dr. Nazan KARAHAN Kahve Arası IV. Oturum: Sağlık Hizmetlerinde Maliyet Etkililik Moderatör: Prof. Dr. Hülya HARUTOĞLU / Prof. Dr. Gonca MUMCU Prof. Dr. Nefise BAHÇECİK Prof. Dr. Mehveş TARIM Prof. Dr. Dilek EKİCİ Öğle Arası Konferans: Tıpta Dönüşümün Osmanlı ve İstanbul’a Yansımaları Yrd. Doç. Dr. Murat Dinçer ÇEKİN Kahve Arası V. Oturum: Sağlık Hizmet Sunumunda Kalite-Akreditasyon Moderatör: Prof. Dr. A. Zeki ŞENGİL / Prof. Dr. Şule ECEVİT ALPAR Dr. İbrahim KAYRAL Yrd. Doç. Dr. Keziban AVCI Dr. Abdullah ÖZTÜRK Prof. Dr. Metin ÇAKMAKÇI Kongre Değerlendirme Kapanış Töreni
5
Kongre Onursal Başkanı Prof. Dr. M. Emin Arat Kongre Başkanı Prof. Dr. M. Gülden Polat Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ayşen Gargılı Keleş Düzenleme Kurulu Prof. Dr. Ayşen Gargılı Keleş Prof. Dr. Mehveş Tarım Prof. Dr. Nefise Bahçecik Prof. Dr. S. Ufuk Yurdalan Doç. Dr. F. Esra Güneş Yrd. Doç. Dr. Ayşe Karakoç Kongre Bilimsel Sekretaryası Yrd. Doç. Semanur Kumral Özçelik Arş. Gör. Onur Aydoğdu Organizasyon Sekretaryası Yrd. Doç. Dr. Fadime Bingöl Arş. Gör. Alperen Hasköylü Arş. Gör. Begüm Ünlü Arş. Gör. Eda Aktaş Arş. Gör. Eda Şentürk Çetin Kılıç Uzm. Uygar Alptekin
Yer Marmara Üniversitesi Başıbüyük Kampüsü Sağlık Bilimleri Fakültesi Konferans Salonu www.marmarasaglikbilimlerikongresi2017.org
6
KONGRE TEMALARI
Uluslararası Karşılaştırmalı Sağlık Sistemlerinde Meslekler Sağlık Bilimlerinde Eğitim Araştırma Ülkemizde Sağlık Hizmetleri Sunumu Sağlık Hizmetlerinde Maliyet Etkililik Sağlık Hizmet Sunumunda Kalite Ve Akreditasyon
7
Hakem Kurulu Doç.Dr. Meltem Bal Yrd. Doç. Aysel Yıldız Yrd. Doç. Çağrı Çövener Özçelik Yrd. Doç. Nur Şişman Yrd. Doç. Özgür Çatar Yrd. Doç. Özlem Can Gürkan Yrd. Doç. Tuğba Kuru Çolak Yrd. Doç. Zümrüt Bilgin Arş. Gör. Onur Aydoğdu Not: Hakem Kurulu Alfabetik düzene göre sıralanmıştır.
8
Bilim Kurulu Prof. Dr. A. Zeki ŞENGİL Prof. Dr. Ayşen GARGILI KELEŞ Prof. Dr. Aytolan YILDIRIM Prof. Dr. Haydar SUR Prof. Dr. Gonca MUMCU Prof. Dr. Havva ÖZTÜRK Prof. Dr. Hülya HARUTOĞLU Prof. Dr. Kemal MEMİŞOĞLU Prof. Dr. Mehveş TARIM Prof. Dr. Metin ÇAKMAKÇI Prof. Dr. Mine Gülden POLAT Prof. Dr. Mithat KIYAK Prof. Dr. Muhittin TAYFUR Prof. Dr. Mustafa BERKTAŞ Prof. Dr. Nefise BAHÇECİK Prof. Dr. Nihal ESİN Prof. Dr. Nurdan DEMİRCİ Prof. Dr. S. Ufuk YURDALAN Prof. Dr. Sevim SAVAŞER Prof. Dr. Sibel AKSU YILDIRIM Prof. Dr. Sultan TAŞÇI Prof. Dr. Şule ECEVİT ALPAR Prof. Dr. Tülin DÜGER Prof. Dr. Zehra BÜYÜKTUNCER Doç. Dr. Aysel GÜRKAN Doç. Dr. Ayşe ERGÜN Doç. Dr. Berna KARAKOYUN LAÇİN Doç. Dr. Bülent ELBASAN Doç. Dr. Dilek EKİCİ Doç. Dr. Emine AKAL YILDIZ Doç. Dr. F. Esra GÜNEŞ Doç. Dr. Gül ÜNSAL Doç. Dr. H. Nilay GEMLİK Doç. Dr. Hasibe KADIOĞLU Doç. Dr. Hatice YILDIZ Doç. Dr. Meltem DEMİRGÖZ BAL Doç. Dr. Saime EROL Doç. Dr. Sıdıka OĞUZ Not: Bilim Kurulu Alfabetik düzene göre sıralanmıştır.
Doç. Dr. Ş. Burak BEKAROĞLU Doç. Dr. Zübeyir SARI Yrd. Doç. Dr. Aysel YILDIZ Yrd. Doç. Dr. Ayşe KARAKOÇ Yrd. Doç. Dr. B. İrem KORKMAZ Yrd. Doç. Dr. Bilgi GÜLSEVEN KARABACAK Yrd. Doç. Dr. Çağrı ÇÖVENER ÖZÇELİK Yrd. Doç. Dr. Dilek COŞKUNER POTUR Yrd. Doç. Dr. Eda TONGA Yrd. Doç. Dr. Emre İŞÇİ Yrd. Doç. Dr. Fadime BİNGÖL Yrd. Doç. Dr. Fatma Nevin ŞİŞMAN Yrd. Doç. Dr. İlkşan DEMİRBÜKEN Yrd. Doç. Dr. K. Burcu TÜMERDEM ÇALIK Yrd. Doç. Dr. Kamer GÜR Yrd. Doç. Dr. Kezban AVCI Yrd. Doç. Dr. Murat D. ÇEKİN Yrd. Doç. Dr. Nazende YILDIZ Yrd. Doç. Dr. Nur ŞİŞMAN KİTAPÇI Yrd. Doç. Dr. Nuray ŞAHİN ORAK Yrd. Doç. Dr. Nurten ÖZÇELİK Yrd. Doç. Dr. Özlem CAN GÜRKAN Yrd. Doç. Dr. R. Özgür ÇATAR Yrd. Doç. Dr. Semanur Kumral ÖZÇELİK Yrd. Doç. Dr. Semra ÇİĞRİKÇİ KARACA Yrd. Doç. Dr. Semra OĞUZ Yrd. Doç. Dr. Şule AKTAÇ Yrd. Doç. Dr. Tuğba KURU ÇOLAK Yrd. Doç. Dr. Yasemin ERGÜN Yrd. Doç. Dr. Zübeyde EKŞİ Yrd. Doç. Dr. Zümrüt BİLGİN Dr. Abdullah ÖZTÜRK Dr. Reşat BAHAT Dr. Tuğba YILMAZ ESEN Öğr. Gör. Sezai GÜLŞEN Uzm. Kirstin ÖZTÜRK
9
SÖZEL BİLDİRİLER PANEL – I Oturum Başkanları: Doç. Dr. Nilay GEMLİK – Doç. Dr. F. Esra GÜNEŞ
10
Hemşirelerin Çalışma Ortamı Riskleri ile İlgili Algıları ve Bu Algıları Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi Seval Gündoğdu* , Berra Yılmaz Kuşaklı** *Uzm. Hemşire. İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi **Uzm. Hemşire. İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Amaç: Hemşirelerin çalışma ortamı riskleri ile ilgili algılarını ve bu algıları etkileyen faktörleri belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evrenini İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi'nde çalışan 280 hemşire, örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden, 150 hemşire oluşturmuştur. Araştırmada "Hemşirelerin Çalışma Ortamı Riskleri İle İlgili Algılarının Belirlenmesi" anketi kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 15.0 programı kullanılarak ortalama, standart sapma ve ki-kare testi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Hemşirelerin 88,7'si stresin, 61,3'ü havasız ortamın çalışma ortamlarında sağlığını olumsuz etkilediğini düşünürken; 77,3'ü, 36 yaş ve üzerindekilerin 59,3'ü riski yüksek bulmaktadır (p=0,001). Servislerde çalışan hemşirelerin 16,7'si çalışma ortamında karşılaştıkları risklere karşı aldıkları önlemlerin yetersiz olduğunu düşünmektedir (p=0,004). Servisler (87) ve acilde (58,3) ve ameliyathanede (%51,9) çalışanlara göre enfeksiyonların çalışma ortamlarında sağlığını daha fazla olumsuz etkilediğini düşünmektedir (p=0,01). Sonuç: Hemşirelerin çalışma ortamı riskleri algılamaları ile yaş, çalışılan bölüm ve diğer sosyodemografik özellikler arasında anlamlı farklar olduğu belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Çalışma ortamı, hemşire, risk.
11
Hastane Yöneticiliğinde Aydınlatılmış Onam ve Hukuksal Boyut Işıl Pakiş*, Gülfer Bektaş** *Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı **Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü Sağlık hizmetlerinin yönetimi, insan sağlığı konusunda olduğu kadar, sosyoloji, psikoloji, iletişim, insan kaynakları, işletme, muhasebe, hukuk, ekonomi gibi alanlarda da bilgi ve beceri sahibi olmayı gerektiren bir alandır. Sağlık hizmetleri, çeşitlilik göstermesi ve insan hayatının kalitesi ile doğrudan ilişkili olması nedeniyle yönetim açısından özellikleri olan bir alandır ve sağlık hizmetlerinin yürütülmesi örgütlü bir yapılanma ile sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin yerine getirilmesinde hukuki ilişkiye giren tarafların gerekli normlara uygun davranmaları beklenmektedir. İdare tarafından yürütülen sağlık hizmetinin sunumu nedeniyle kişi fiziksel ya da ruhsal bir zarara uğramışsa, idarenin hukuken tazmin sorumluğu vardır. Sağlık hizmet kusuru, sağlık hizmetinin kuruluş ve işletilmesinde yetersizlik veya tıbbi uygulama hatası şeklinde meydana gelebilir. Sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesinden kaynaklı zararın tazmini istemiyle öncelikle hizmeti kusurlu yürüttüğü iddia olunan sağlık çalışanının bağlı bulunduğu idareye karşı dava açılmaktadır. Uygulamada da, olayla ilgisi bulunan hekimlerin gerek idare mahkemesi aşamasında gerekse Danıştay aşamasında davaya müdahil olmaktadır. Sağlık yönetiminin sorumluluk alanlarından biri olan aydınlatılmış onam kavramı günümüzde daha da önemle tartışılır hale gelmiştir. Aydınlatılmış onam, bireyin kendi bedenine yapılacak olan her türlü tıbbi uygulamayı bilme ve belirlemesi hakkı görüşünü temel alan, hastalık anındaki kişilik haklarını koruyan, yasalarla güvence altına alınmış bir kavramdır. Yapılan tıbbi uygulamanın hukuka uygun olmasını sağlayan en önemli koşullardan biri aydınlatılmış onamın alınmış olmasıdır. Tıbbi uygulamalar öncesinde kişilerin hastalıkları ile ilgili olarak sosyo-kültürel seviyelerine uygun şekilde aydınlatılması ve onamlarının alınması temel hasta haklarındandır. Ayrıca aydınlatılmış onam ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, ameliyat öncesi dönemde yeteri kadar aydınlatılan ve cerrahi müdahaleye detaylı bir şekilde hazırlanan hastaların daha başarılı bir süreç geçirdiği görülmüştür. Aydınlatılmış onam alınmamasının hukuki sorumluluklarının yanısıra, bu süreç kişinin özerkliğine saygı ilkesi ve hekimin sorumluluğu gereği olarak yasal ve etik açıdan güncel tıp yaklaşımının önemli bir unsuru ve hastane yönetiminin de idari sorumluluğunu içeren bir süreçtir. Bu çalışmada sağlık çalışanlarının yanısıra, hastane yönetiminin de idari sorumluluğunu içeren aydınlatılmış onam ve hukuksal boyutu hakkında farkındalık yaratmak amaçlanmıştır.
12
Hemşirelikte Sinerji Modeli Şükriye ŞAHİN*, Şule ECEVİT ALPAR* *Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Hemşirelik Esasları AD Sinerji modeli kanıt temelli hemşirelik girişimlerinin optimal hasta sonuçlarını değerlendirmede kullanılan yararlı bir modeldir. Bu model hemşirelik uygulamalarının tüm alanlarında kullanılabilir. Yenidoğan, çocuk ve yetişkin hasta bakımını kapsar. Model içerisinde hasta ve ailesi hasta-hemşire etkileşiminde aktif katılımcı olarak rol almaktadır. Hasta ve hemşirenin birlikte hareket etmesini gerektiren bu model, etkili karar verme ve sorgulama, hasta bakım uygulamalarının iyileştirilmesi, hasta/aile çeşitliliklerine göre bakım, hemşirelik araştırmaları gibi profesyonel hemşirelik uygulamalarının geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Hasta ve ailesinin özellikleri, hemşirenin yeterlilikleri, modelin ana öğeleridir. Model, hastanın ve ailesinin gereksinimlerinin ve özelliklerinin tanımlanmasında, hemşirenin yeterliliklerinin ve hasta merkezli bakımın sağlanmasında hemşirelere rehberlik etmektedir. Modelin temel önceliği, hastanın hemşirelik bakımına ihtiyaç duymasıdır; hemşirelik bakımı hastanın gereksinimlerine uyduğunda sinerji oluşur ve hasta sonuçları iyileştirilir. Sinerji Modeli hemşirelik eğitimine alışılmış yaklaşımları aşan ve hastaların ve ailelerinin ihtiyaçlarına yanıt verme yeteneğini genişleten eğitimsel programlama ve gelişim için işlevsel bir yaklaşım sağlar. Model, hemşirelik öğrencilerinin, bir bakım planı hazırlamalarına yardımcı olur. Hastanın bakımında kullanılan bu model hemşirelik sürecine holistik, hümanistik ve sistematik yaklaşım getirmesi nedeniyle önemlidir. Hastaların, ailelerinin, toplumun ve çalışanların eğitimini kolaylaştırmada sinerji modelinin kullanımı literatürde tartışılmaktadır. Örneğin bir araştırmada Boston'daki bir çocuk hastanesinde tanı ilişkili gruplarda hemşirelik bakımı ile hemşirenin iş yükü arasındaki bağlantı sinerji modeli kullanılarak yönetilmiştir. Ancak diğer uygulama üniteleri ve hasta popülasyonu içinde modelin geçerliliğinin daha ileri çalışmalarla desteklenmesine gereksinim vardır. Sinerji modeli, hemşirelerin mesleki alanlarında güçlenerek, daha iyi bir yer edinmelerine katkı sağlayarak, uygulanabilir ve iyi bir uyum özelliğine sahip olduğu için hemşirelik uygulamalarının her ortamda kullanılmasına katkı sağlamaktadır.
13
Karbon Nanotüplere Kanser İlacı Bağlanması ve Taşınması Ayhan Ünlü*, Bircan Dinç*, Kemal Alper Önsü*, Muhammet Bektaş* *Trakya Üniversitesi Giriş: Karbon nanotüpler (KNT) keşfedildiği günden itibaren üstün yapı ve özellikleri ile araştırmacıların oldukça ilgisini çekmiş ve ilaç uygulamalarında kullanılmak üzere son on yılda yeni bir seçenek olarak ortaya çıkmıştır. Farklı hücre soylarında, kıl kurdu ve fare deneylerinde toksik etkileri ve tedaviye yönelik olası uygulamaları denenmeye başlamıştır. Tek duvarlı, çift duvarlı ve çok duvarlı olmak üzere üç farklı çeşidi bulunan karbon nanotüpler, farklı molekül gruplarının taşıyıcısı olarak kullanılabilmektedir.Geniş yüzeylerine biyo uyumluluğunu arttırıcı moleküller bağlanabilmekte, bu moleküller daha başka moleküllerle bağlanıp, endositoz yoluyla hücreye kolayca girebilmektedir. Özellikle kanser araştırmalarında umut vaat etmektedir. Yöntem: Yaptığımız çalışmalarda, tek duvarlı karbon nanotüplerin kanser hücreleri (Meme kanseri hücreleri MDA- MB-231), sağlıklı hücreler (İnsan Umbilikal Damar Endotel hücresi HUVEC) Metiltiazol difenil tetrazolyum (MTT) ve Xcelligence hücre analiz yöntemi ile KNT uygulandıktan sonra hücre çoğalmasını değerlendirdik ve bu hücre soyları için 10-15 µg/ml IC50 değerleri elde ettik. Ayrıca floresan mikroskobu görüntüleri alarak uygulama sonrası hücrelerin yapısal değişikliklerini de inceledik. Sonrasında bu KNT'lere geniş spektrumlu bir kanser ilacı olan doksorubisin bağladık. İlaç bağlanan KNT'lerin IC50 değerlerini 5-10 µg/ml olarak değerlendirdik. Sonuç: Doksorubisin küçük dozlarda etkili olamamakta, dozu arttırdığınızda ise özellikte kalpte birikerek toksik etki oluşturmaktadır. İlaç KNT'lere bağlanarak daha düşük dozlarda kanser hücrelerine verildiğinde, kanser hücrelerinin düşük pH özelliklerine bağlı olarak bağlanan ilacı serbest bırakmakta ve hücreleri ölüme götürmektedir. Uzun olan KNT'lerin kısa olanlardan daha toksik etki göstermektedir. Kısa olarak üretilen KNT'ler ilaç taşımaya daha uygundur çünkü hücre bütünlüğünü bozmadan hücre içine girebilmektedir. Doksorubisin bağlanan KNT'ler, sadece ilaç verilerek yapılan çalışmaya göre daha küçük dozlarda daha etkili olmaktadır.
14
Türkiye’de FMF ve Behçet Hastalarına Yönelik Sağlık Hizmetlerinin Sunumunun Değerlendirilmesi Merve Deniz Pak*, Özgür İnce* *Okan Üniversitesi Giriş Avrupa’da 1/2000 kişide görülen hastalıklar ‘nadir’ olarak tanımlanır (1). Bu hastalıklar çoğunlukla genetik aktarılan, tedavisi bulunamayan, kronik ve yaşam kalitesini etkileyen hastalıklar olup; Türkiye’de 7 milyon kişide tanılanmıştır (2). Bu yönüyle bireylerin sağlık hizmetlerine ulaşımı hayati derecede önemlidir ki, sağlık hizmetlerinin sunumunda güçlükler yaşanmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’de nadir hastalıklarda sağlık hizmetleri sunumunda karşılaşılan güçlüklerin irdelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem Tarama modelindeki araştırmaya, dünyada en sık Türkiye’de görülen Behçet ve FMF hastalıklarına sahip olan, Behçet ve FMF Hastaları Derneği’ne kayıtlı 132 hasta dahil edilmiştir. Veriler, literatür desteği ve uzman kişilerden alınan bilgilerden oluşturulan anket sorularıyla elde edilmiş ve SPSS 22.0 programında analiz edilmiştir. Bulgular Araştırmaya katılanların %51,5’i erkek, %88,6’sı evli ve çoğunluğu üniversite mezunudur (%71). %42’si 15 yıldan uzun süredir nadir hastalıklara sahip olup; %35’ü FMF ve %65’i Behçet hastasıdır. Tüm hastalar, teşhis sürecinde güçlük yaşadıklarını belirtmiş ve bunun nedeni olarak spesifik tanılama aracının ve laboratuvar bulgusunun olmamasını göstermiştir. Tedavi sürecinde %76’sı koruyucuönleyici hizmetlerin sunulduğu aile sağlığı merkezlerinde çalışan sağlık personelinin nadir hastalıklar hakkında bilgi sahibi olmadığını ve sevk zincirinin üst basamaklarında bulunan sağlık kurumlarına yönlendirmede eksikliklerin olduğunu, %82’si bu alandaki tıbbi araştırmaların kısıtlı olduğunu, %43,9’u tedavi için yaşadığı şehirden farklı bir yere gitmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Yaşanan diğer önemli güçlük finansmandır. Katılımcılar, bir yılda ortalama 7 kez sağlık kurumuna gittiklerini, düzenli ilaç kullanmaları gerektiğini, fakat kimi hizmetlerin GSS kapsamına alınmaması nedeniyle can yakıcı sorunlar yaşandığını belirtmiştir. Sonuç ve Tartışma Nadir hastalıklar, önemli bir halk sağlığı sorunudur ve sorunlara yol açar. Bu sorunlar, araştırmadan elde edilen veriler ışığında sağlık hizmetlerinin arzının boyutları çerçevesinde tartışılacaktır. Kaynakça 1. Amerikan Nadir Bozukluklar İçin Ulusal Organizasyon (NORD). 2011. Rare Diseases. https://rarediseases.org/rare-diseases/behcets-syndrome/, Erişim Tarihi:06.11.2016 2. Dündar, M. ve Karabulut, S. Y. (2010). Türkiye'de Nadir Hastalıklar ve Yetim İlaçlar; Medikal ve Sosyal Problemler. Erciyes Tıp Dergisi, 32(3), 195-200. 15
PRP nin Sporcu Sakatlanmaları ve Yaralanmalarında Kullanımı Hasan Hüseyin SALGINTAŞ* *Selçuk Üniversitesi, Fizyoloji Anabilim Dalı Spor dünyasında her gün sporcular çeşitli risklerin altında aktivitelerine devam etmektedir. Bu risklerin bir bölümü sporcuların performansını olumsuz yönde etkilerken, bir bölümü de sportif yaralanmalara yol açmaktadır. Artık spor, çok büyük bir sektör haline gelmiş, en iyiye, en güçlüye, en hızlıya ulaşmak için insanlar her yolu denemeye yönelmiştir. Bir yerde büyük paralar harcadıkları, bir güç aracı olarak gördükleri sporcuların performans düşüklükleri veya sakatlıkları nedeniyle spora ara vermeleri, ''sporcu sağlığı'' açısından yeni düşüncelerin ve yeni yolların ortaya çıkması gerekliliğini gün ışığına çıkarmıştır. Amatör veya profesyonel her sporcunun başına gelen en önemli sağlık sorunu spor yaralanmaları ve spor sakatlıklarıdır. Sporcu sakatlıkları ve yaralanmaları tedavi edilirken sporcunun performansı ve dayanıklılığı da korunmaya çalışılmalıdır. Bundan dolayı günümüzde PRP uygulamaları giderek popülarite kazanmaktadır. Kişinin kendi kanından elde edilmesi ve özellikle iyileşmenin temel mekanizmasında yer alan büyüme faktörlerinin ve sitokinlerin kaynağı olması nedeni ile birçok alanda kullanımı gündeme gelmektedir. Ancak yapılan çalışmalarda çok iyi sonuçlar bildirilmesine rağmen yayınların çoğunda kontrol grupları bulunmamaktadır ve küçük vaka grupları şeklindedir.
16
Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Alanında NANDA International’a (NANDA 20152017) göre Hemşirelik Tanı ve Sınıflamasındaki Yenilikler Yılda Arzu ABA*, Fatma ASLAN* *Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Balıkesir/Türkiye Giriş: Hemşirelik tanılar, profesyonel hemşire – birey etkileşiminin temel bir öğesidir ve NANDA-I hemşirelik tanılarının geliştirilmesinde ve sınıflanmasında lider olarak tanınır. Hemşirelik tanıları mevcut ya da olası sağlık problemlerine karşı birey, aile ya da toplumun biyopsikososyal, fonksiyonel ve spiritüel tepkilerini içerir. Tanılama süreci, eleştirel düşünme ile gerçekleşen kanıta dayalı bir karar verme sürecidir ve hemşirelerin kişilerarası, teknik ve entelektüel becerilerini kullanmasını gerektirir. NANDA, ilk olarak 1987 yılında hemşire teorisyenlerin çalışmalarını temel alarak oluşturulan Taksonomi I’i yayınlamış olup, 1998 yılında ise alanlar, sınıflar ve hemşirelik tanıları olmak üzere üç düzeyi içeren ve günümüzde de kullanımı devam eden Taksonomi II’yi yayınlamıştır. Her iki yılda bir yapılan kongrelerde taksonomi için revizyonlar ve öneriler oluşturulmaktadır. Gereç ve Yöntem: 2015-2017 yılları arasında yayınlanan Hemşirelik Tanıları El Kitabı’nın 10. basımında bazı hemşirelik tanıları revize edilirken bazı yeni hemşirelik tanıları da eklenmiştir. Bu çalışmanın amacı, 2015-2017 yılları arasında yayınlanan Hemşirelik Tanıları El Kitabı’nın 10. basımında kadın sağlığı ve hastalıkları alanında yapılan değişikliklerin incelenmesidir. Bulgular: Kadın sağlığı ve hastalıkları alanında yapılan yenilikler incelendiğinde, “Etkisiz Emzirme”, “Emzirmenin Kesintiye Uğraması” ve “Emzirmede Güçlenmeye Hazır Oluş” tanılarının revize edildiği ve “Doğum Ağrısı” tanısının ise yeni eklenen hemşirelik tanıları arasında yer aldığı görülmektedir. Revize edilen tanıların etki alanı rol ilişkisi alanından beslenme alanına, sınıfı ise bakıcı roller sınıfından beslenme sınıfına alınmıştır. Doğum ağrısı tanısı, doğumun başlangıcından plasentanın ayrılmasına kadar geçen sürede doğumla ilişkili duyusal ve duygusal deneyim olarak tanımlanmaktadır. Sonuç ve Tartışma: Sonuç olarak, kadın sağlığı ve hastalıkları alanında hemşirelik terminolojisinin geliştirilmesi, hemşirelik tanıları, girişimleri ve sonuçları konusunda uluslararası düzeyde geçerli bir kavram ve dil birliğinin oluşturulması ve sürekli olarak güncellenmesi önemli olarak görülmektedir.
17
Kalite Fonksiyon Göçerimi ve Bir Sağlık Tesisi Uygulaması Cenk Hilmi Kılıç* *Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Giriş: Kalite Fonksiyon Göçerimi ''kalite evi'' olarak isimlendirilen matrisle belirlenen müşteri istek ve beklentilerini, ürün ve hizmet geliştirmede kullanan bir yöntemdir. Günümüzde sağlık hizmetlerinde gelişen teknoloji beraberinde değişen hasta beklentilerini KFG uygulaması sayesinde anlayarak , hasta açısından memnuniyet ve hizmet kalitesi arttırılması mümkün olmaktadır. Amaç: KFG tekniğinin sağlık sektörünün en önemli parçalarından olan hastanelerde uygulanabilirliğini görmek amacıyla çalışma yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma için İstanbul ilinde bir kamu hastanesinden hizmet alan ve en az bir özel hastaneden de hizmet almış 97 kişiden veri toplanmıştır. KFG uygulaması ilk adımı olarak müşteri sesi kısmının oluşturulabilmesi için Servqual modelinin, Babakuş ve Mangold(1992) tarafından hastanelerde sağlık hizmet kalitesini ölçmek için uyarlanan 15 soru önermesi 5 boyutta( fiziksel olanaklar, güvenilirlik, heveslilik, güven ve empati) kullanılmıştır. Her bir önerme için hastaların atfettiği önem derecesi 1-9 arası bir değerde belirlenmiştir. Rekabetçi kıyaslama yapabilmek için katılımcılardan aldıkları hizmetin kamu ve özel sağlık kuruluşu olarak değerlendirilmesi istenmiştir. Teknik karakteristiklerin oluşturulabilmesi için hastanede çalışan sağlık profesyonelleri ve sorumluların görüşleri alınmış ve teknik karakteristikler; Temizlik, teknoloji, eğitim, personel, iletişim olarak ifade edilmiştir. Bulgular: Kalite evi matrisinin sonuçlarına göre müşteri isteklerinin birbirlerine göre önem derecesi; güven boyutu=24.3, fiziksel olanaklar=23.6, heveslilik=22, Güvenilirlik=17.9 empati=11.3 olarak değerlendirilmiştir. İfadelerin göreceli önem ağırlıklarına göre %8.1 ile ''görsel olarak çekici ortam'' ilk sırada yer almıştır. Teknik karakteristiklerde ise personel unsuru %47.84 ortalama ile ilk sırada, iletişim unsuru %24.7 ile ikinci sırada yer almaktadır. Sonuç ve Tartışma: Yoğun teknoloji kullanılan sağlık tesislerinde hizmet memnuniyeti için insan ve iletişim faktörünün önemi bir kez daha ortaya konulmuştur. Günümüzde hizmet sunucular için fark yaratacak en önemli etken kaliteli hizmet üretmek ve sonucunda müşteri memnuniyeti elde etmektir. Bunun için ürün ve hizmetin henüz tasarım aşamasında müşteri istek ve beklentilerini karşılayacak düzeyde tasarlanması KFG tekniğini kalite arttırma noktasında başarılı kılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kalite Fonksiyon Göçerimi, Kalite Evi, Sağlık Hizmetlerinde Kalite
18
Neoliberal Sağlık Politikaları Ekseninde Sağlık Hizmet Sunumu Uygar Alptekin* *Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü İktisat Teorisi Yüksek Lisans Öğrencisi Bu çalışmada Türkiye'de sağlık hizmetleri sunumunda referans alınan sağlık politikaları ve toplumsal yansımaları çerçevesinde karşılaşılan güçlüklerin irdelenmesi amaçlanmıştır. Türkiye’de dört basamaktan oluşan ve Sağlık Bakanlığının planlama, denetim ve etkinliğinden sorumlu olduğu, stoklanamayan, aşamalı bir sağlık hizmeti sunulmaktadır. Bu hizmet büyük oranda kişilere bireysel olarak sunulduğundan fiyatlandırılabilmekte ve piyasada alınıp satılabilmektedir. Burada alınan ve satılan sağlık değil, hizmettir. Dolayısıyla, sağlık hizmetlerinin arz ve talep koşullarına göre pazarda fiilen dağıtılabileceği hizmetler olduğu söylenebilir. Bu durumda Sağlık Hizmeti ekonomik bir mal halini alır; sağlık ocağı, hastane, laboratuvar gibi sermaye unsurlarıyla; doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık profesyonellerinden oluşan Emek unsurlarının buluştuğu, arz ve talebi olan bir ekonomik maldır. Sağlık hizmetleri talebi, bireylerin yaşadığı sağlık problemleri ile ilgili sağlık kurumlarının sunduğu terapötik hizmetlerden yararlanma fırsatıdır. Fiyat faktörü, sağlık talepleri için önemli değildir. Çünkü sunulan hizmet yaşamın devamı için bir gerekliliktir. Bu nedenle bir başka hizmet ile ikame edilemeyeceğini söylemek pek de yanlış olmaz. Dolayısıyla ikame edilemeyen bu hizmetin talebinde, diğer malların fiyatının herhangi bir önemi de olmamaktadır. Sağlık hizmetleri arzının belirlenmesinde ise; hekim, teknoloji, hastane ve araç-gereç sayısındaki artış önem arz etmektedir. Sağlık çalışanlarının sayısı ve niteliği artmadığı sürece, hastane, sağlık ocağı gibi binaların sayısındaki artış sağlık hizmetleri arzında bir gelişme olduğunu göstermemektedir. Türkiye’de son on beş yıllık sağlık göstergelerindeki gelişmeler incelendiğinde; fiziki göstergeler açısından bazı gelişmeler olduğu gözlenmektedir: Toplam Sağlık Kurumu Sayısı ~3 kat artmasına karşın, Yataklı Sağlık Kuruluşu Sayısında önemli bir artış görünmemektedir. Yine Toplam Yatak Sayısı ~1,5 kat artış göstermiş ancak 1000 kişi başına düşen yatak sayısı ~1,25 kat artmıştır. Bununla birlikte, sağlık çalışanları başına düşen hasta sayısı giderek artmakla birlikte, çalışan sayıları artırılamamakta, sağlık işgücü dağılımı bölgelere ve sağlık birimlerine göre etkinleştirilememektedir. 2015 Türkiye nüfusu 78.741.053 iken TÜİK verilerine göre toplam hekime müracaat sayısı 660.099.447 olarak görülmekte ve bir kişinin yılda ortalama 8,4 kez hekime başvurduğu gözlenmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programı, idari ve mali yönden özerk işletmelere dönüşecek olan sağlık kuruluşlarının serbest rekabet ilkesine dayanarak yönetilmesine dayanmaktadır. Neoliberalizm, rekabete dayalı piyasa dinamiklerine açılan bir endüstrinin getirisinin ve kalitesinin otomatik olarak yükseleceğini öngörmektedir. Bu öngörü, Türkiye sağlık sistemi yapılandırılmasında ana tez olarak sahiplenilmektedir. Birinci basamakta yapılandırılan aile hekimliği sistemi ile ikinci ve üçüncü basamaklarda kurulan etkin sağlık işletmeleri, bu tezin sağlık alanındaki günlük yansımalarıdır. Öte yandan, "performans" olarak adlandırılan hizmet başına ödeme sistemi, yeniden yapılandırılmış sağlık kuruluşunun öncelikli olarak hekim ve 19
sağlık çalışanları tarafından kabul görmesini sağlayacak bir motivasyon aracı olarak Sağlıkta Dönüşüm Programının bir bileşeni olarak uygulamaya konmuştur. Uygulanan bu performans sisteminin en temel beklentisi, sağlık hizmet ve teknolojisinin tüketimini artırmaktır. Sonuç olarak, uygulanan sağlık politikaları ekseninde hayata geçirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı ve program çerçevesinde yürütülen performans sistemi; sağlık harcamaları için kullanılan finansman kaynaklarının dağılımından, sağlık kuruluşlarına müracaat sayısına hatta sağlık alanındaki sabit sermaye yatırımlarına kadar ciddi etkileri içinde barındırmaktadır. SDP, önceleri ağırlıklı olarak kamu eliyle yürütülen sağlık hizmetleri sunumundaki kamu ağırlığının, serbest piyasa dinamikleri hâkimiyeti nedeniyle özel sektör lehine değişmesine neden olmaktadır. Sağlığın, piyasa dinamiklerine bırakılmayacak kadar önemli ve kıymetli olduğu unutulmaktadır. Başvurular Altay, A. (2007). Sağlık Hizmetlerinin Sunumunda Yeni Açılımlar ve Türkiye Açısından Değerlendirilmesi. Sayıştay Dergisi, Sayı:64. Atasever, M. (2014). Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Analizi 20022013 Dönemi. Ankara: Bakanlık, Yayın No: 983. Aydın, S., & Demir, M. (2007). Sağlıkta Performans Yönetimi, Performansa Dayalı Ek Ödeme Sistemi. Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı. Kalkınma Bakanlığı. (2016). 2017 Yılı Programı Genel Ekonomik Hedefler ve Yatırımlar. Ankara: T.C. Kalkınma Bakanlığı. Pala, K. (29 Eylül-2 Ekim 2011). Sağlık Hizmetlerinde Piyasalaşma Mekanizmaları. Kapitalizmin Krizi ve Sağlık, Uluslararası Sağlık Politikaları Birliği Avrupa Birimi XVI. Konferansı. Ankara. Sağlık Bakanlığı. (2015). Türkiye Tıbbi Cihaz Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı (20162020). Ankara: Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu. Sağlık Bakanlığı. (2016). T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2015. Ankara: Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü. Sağlık Bakanlığı. (Ocak 2004). Türkiye Sağlık Bilgi Sistemi Eylem Planı. Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı. SGK. (2015). İstatistik Yıllığı. Ankara: Sosyal Güvenlik Kurumu.
20
SÖZEL BİLDİRİLER PANEL – II Oturum Başkanları: Doç. Dr. Burak BEKAROĞLU – Yrd. Doç. Dr. Ayşe KARAKOÇ
21
İstanbul’da Özel Bir Hastaneye Başvuran Hastaların Sağlık Hizmeti Kullanım Profili Nur Şişman Kitapçı*, Elif Naz Altıngöz**, Ayşenur Yıldız**, Gülcan Hoser**, Hüdai Aksu**, Yusuf Şahin**, Can Akçelik**, Okan Cem Kitapçı*, Pınar Kılıç Aksu***, Leyla Köksal****, Gonca Mumcu* Marmara Üniversitesi Sağlık bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, **Sağlık Yöneticisi, İstanbul
*
Yeditepe Üniversitesi, Sağlık Yönetimi AD, ****Emekli Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul
***
Giriş: Araştırmanın amacı; özel bir hastaneye başvuran hastaların sağlık hizmeti kullanım profillerini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipte tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırmaya İstanbul’da bulunan özel bir hastaneye başvuran 197 hasta katılmıştır. Veriler, yapılandırılmış bir anket formu ve yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak elde edilmiştir. Bulgular: Araştırma grubunun %63,5’i (n=125) kadın, %36,5’si (n=72) erkektir. Grubun %49,2’si (n=97) bir işte çalışmaktadır. Öğrenim durumu ve yaş ortalaması sırasıyla 10.8±3.8 yıl ve 39.3 ±14.8 yıl olarak belirlenmiştir. Araştırma grubunun son bir yıl içinde aile hekimi ve hastaneden hizmet alım oranı %58,9’dır (n=116). Hizmet alan grubun son bir yıl içinde aile hekimine ve hastaneye başvuru sıklığı sırasıyla; 4.35±4.85 ve 5.66±5.33’dür. En son diş hekimine muayene olma zamanı ise (n=166) 16.33±19.33 ay olarak belirlenmiştir. En son ağız ve diş sağlığı hizmetine başvuru nedeni büyük ölçüde tedavi edici hizmetler (n=145, %73,6) olduğu kontrol için başvuru oranın ise %18,8 (n=37) olduğu belirlenmiştir. Araştırma grubunun son bir yıl içinde genel sağlık hizmetleri için (n=123) 1594±4272 TL; ağız ve diş sağlığı hizmetleri için ise (n=94) ise 1687±2417 TL ödeme yaptığı bildirilmiştir. Yaş ile genel sağlık hizmetleri için yapılan ödemeler arasında orta düzeyde (r=0.4; p=0.001); ağız ve diş sağlığı hizmetleri için yapılan ödemeler arasında ise düşük düzeyde (r=0.2; p=0.041) istatistiki olarak anlamlı ilişki saptanmıştır. Sonuç: Sağlık hizmeti kullanımında, hastaların hem kamu hem de özel kurumlara başvurdukları ve sağlık sigortası kapsamı dışında ek ödeme yaptıkları da bildirilmiştir. Diş hekimlerine ise tedavi edici hizmetler için başvuru yapıldığı, kontrol muayenelerinin oldukça az olduğu da belirlenmiştir.
22
Sağlık Yönetimi Bölümü Lisans Öğrencileri ile Sağlık Yöneticilerinin Özyeterlilik ve Mesleki Yeterlilik Algılarının Ölçülmesi Dilara Mart*, Tutku Ekiz**, Ş. Burak Bekaroğlu** *Acıbadem Sağlık Grubu Hasta Hizmetleri **Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü Giriş Davranış değişiminin belirleyicilerinden biri olan özyeterlilik, bir mesleki eğitim programında kazandırılmak istenen çıktıları edinmede, bireyin sergileyeceği performansı ve harcayacağı çabayı etkileyeceği gibi, aynı zamanda, bireyin uzun vadeli amaçlarına ulaşmaya çabalarken karşılaştığı engellerle, mesleki başarısızlıklarla ve çevreden gelen caydırıcı mesajlarla mücadele etmesini de sağlayacaktır. Öyleyse; “özyeterlilik, mesleki yeterliliğin belirleyicilerinden biridir” denilebilir. Bu çalışmanın amacı, sağlık yönetimi bölümü lisans son sınıf öğrencilerinin ve sahada hâlihazırda görev yapan sağlık yöneticilerinin özyeterlilik ve mesleki yeterlilik düzeyleri arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri ortaya çıkarmaktır. Gereç ve Yöntem Araştırma verileri, Kasım-Aralık 2016’da İstanbul’da 7’si genel, 1’i diş olmak üzere, 8 özel hastanede çalışan 60 alt, orta ve üst düzey idari yöneticiye ve 4’ü vakıf, 2’si kamu, toplam 6 üniversitenin sağlık yönetimi bölümü lisans programında okuyan 121 son sınıf öğrencisine, basit rastgele örnekleme yöntemiyle dağıtılan soruformları aracılığıyla toplanmıştır. Soruformu, demografik veriler, özyeterlilik ve mesleki yeterlilik ölçeklerinden oluşmaktadır. Tanımlayıcı istatistikler, faktör analizi, MannWhitney U testi ve korelasyon analizleri yapılmıştır. Bulgular Yöneticilerin genel ve sosyal özyeterlilikte ve mesleki yeterliliğin de davranışsal yönetim, ekonomi ve finansal yönetim, medikal terminoloji ve sağlık bilgisi, insan kaynakları yönetimi ve stratejik yönetim boyutlarında, öğrencilerden daha yüksek yeterlilik algısına sahip oldukları görülmüştür. İş bulma beklentileri incelendiğinde, genel ve sosyal özyeterliliği yüksek öğrencilerin, 6 aydan daha kısa sürede iş bulabileceklerini düşündükleri saptanmıştır. İş tecrübesiyle birlikte, bilimsel araştırma yöntemleri, ekonomi ve finansal yönetim, satın alma ve tedarik yönetimi, insan kaynakları yönetimi, yabancı dil bilgisi, medikal terminoloji ve sağlık bilgisi boyutlarında mesleki yeterlilik artmaktadır. Tartışma ve Sonuç Öğrencilerin sektöre atılıp yönetici olduklarında, özyeterliliklerinin ve mesleki yeterliliklerinin arttığı görülmüştür.
23
Bilgisayar Mühendisliği Öğrencileri Perspektifinde Sağlık Bilgi Sistemlerinin Değerlendirilmesi Esra Sevimli*, Elif Naz Altıngöz**, Melek Sarsılmaz**, Nur Şişman Kitapçı**, Okan Cem Kitapçı**, Leyla Köksal***, Gonca Mumcu** *Marmara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Sağlık Yönetimi Anabilim Dalı
Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü
**
***Marmara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü Emekli Öğretim Üyesi, İstanbul
Giriş: Bilgisayar mühendisleri, sağlık yönetiminin gelecekteki paydaşlarındandır. Bu sebeple, bu araştırmada, Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerinin, sağlık bilgi sistemlerinin güvenliği ve mahremiyeti konusunda görüşlerini değerlendirmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel araştırmanın örneklem grubunu Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği 3. ve 4. sınıf öğrencileri (K/E:71/92) oluşturmaktadır. Kontrol grubu ise aynı üniversitenin Tıp Fakültesi 5. ve 6. sınıf öğrencileridir (K/E:38/27). Araştırma verileri anket formu ile elde edilmiştir. Anket formu, bilgi güvenliği ve mahremiyete yönelik sorulardan oluşmaktadır. Anket formundaki 14 soru için 5’li Likert tipi puanlama (1: kesinlikle katılmıyorum-5:kesinlikle katılıyorum) kullanılmıştır. Kategorik verilerin analizinde ise Kikare testi kullanılmıştır. Bulgular: Bilgisayar Mühendisliği (%84) ve Tıp Fakültesi (%80) öğrencileri ‘Kendilerine ait tüm sağlık verilerine E-nabız uygulaması üzerinden’ erişmek istemektedir. Ancak Bilgisayar Mühendisliği (%63,2) ve Tıp Fakültesi (%53,8) öğrencileri ‘Bu tür bir erişimin bilgi güvenliği ve mahremiyet açısından sorun yaratacağını’ düşünmektedir (p>0.05). Bilgisayar Mühendisliği (%74,2) ve Tıp Fakültesi (%70,8) öğrencileri ‘’Kişisel sağlık verilerinin diğer sağlık kurumlarıyla paylaşılmasından’’ rahatsızlık duyacaklarını da belirtmiştir (p>0.05). Her iki öğrenci grubunun çoğunluğu sistem üzerinden ‘’Kimlik bilgilerinin erişiminin kısıtlanmasını” istemektedir. Madde puanlarına göre yapılan analizde ise; “Sağlık kurumları iznim olmadan üçüncü kişilerin benim kişisel bilgilerime ulaşmasına izin verebilir” ifadesinin puanı Tıp Fakültesi öğrencilerinde (1.51±0.75); Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerine (1.30±0.69) göre daha yüksektir (p=0.047). Buna karşın; “Hastalar mahremiyet hakkı konusunda bilgi sahibidirler” ifadesi için Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerinin (2.37±0.96) puan düzeyi; Tıp Fakültesi öğrencilerine (2.08±1.0) göre daha yüksektir (p=0.042). Sonuç ve Tartışma: Bilgisayar Mühendisliği öğrencileri, sağlık hizmetlerinin multidisipliner yapısı içinde gelecekteki önemli iç paydaşlardandır. Bu grubun, sağlık hizmetleri ile mesleki eğitimlerini ilişkilendirebilmeleri sağlık yönetimi perspektifinden oldukça önemlidir.
24
Örgütlerde Sosyal İklim Ölçeği Geçerlilik ve Güvenilirlik Çalışması Perihan Eren-Bana* ve Ş. Burak Bekaroğlu* *İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Zeytinburnu/İstanbul/Türkiye perihanbana@gmail.com *Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Maltepe/İstanbul/Türkiye bbekaroglu@marmara.edu.tr Amaç Örgütlerde çalışanların içinde bulunduğu sosyal ortamın önemi ve çalışanlar arası ilişkiler neo-klasik dönemden beri tartışılmaktadır. Literatürde konuyla bağıntılı çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, örgüt çalışanlarının içinde bulundukları sosyal ortamı ölçmeye yönelik bir sosyal iklim ölçeği geliştirmektir. Yöntem Araştırma, İstanbul’da faaliyet gösteren beş kamu hastanesinin klinik ve idari çalışanları üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma örneklemi 517 gözlemden oluşmuştur. Sosyal iklimin doğru bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak için kurumda altı aydan daha kısa süreden beri çalışanlar çalışmaya dahil edilmemiştir. Elde edilen verilerin analizinde IBM SPSS 19.0 ve IBM SPSS Amos 18.0 paket programları kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra, faktör analizi, yapısal eşitlik modelinde doğrulayıcı faktör analizleri, ikili korelasyonlar, ttestleri ve varyans analizleri (ANOVA) yapılmıştır. Bulgular Sosyal iklim ölçeğinin geliştirilmesi sürecinde, literatürdeki kuramlardan ve çalışmalardan yola çıkılmış ve 49 maddelik bir ölçek oluşturulmuştur. Faktör analizleri sonucu elde edilen nihai ölçek 26 madde ve 6 boyuttan meydana gelmektedir. Bu boyutlar: kişilerarası uyum (7 madde), kurumsal destek (7 madde), grup içi iletişim (4 madde), iş etiği (4 madde), mesleki dayanışma (2 madde) ve iş dışı ilişkiler (2 madde) şeklindedir. Ölçeğin toplam güvenilirliği 0.87 olup, boyutların güvenilirlik katsayıları sırasıyla: 0.84, 0.83, 0.78, 0.71, 0.89 ve 0.80 şeklindedir. Sonuç Literatürde örgüt ikliminin etik iklim, güvenlik iklimi, psikolojik iklim gibi çeşitli boyutlarıyla değerlendirildiği çalışmalar bulunmaktadır. Sosyal iklim konusunda yapılan çalışmaların ise sınırlı sayıda olduğu ve daha çok eğitim alanında yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmada geliştirilen sosyal iklim ölçeğinin bu anlamda yazına özgün bir katkı sağlayacağına inanılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Örgüt iklimi, sosyal iklim, sağlık çalışanları, sağlık hizmetleri, doğrulayıcı faktör analizi.
25
Hastane Bilgi Yönetim Sisteminde Bilgi Güvenliği Alt Boyutlarının Değerlendirilmesi Pınar Kılıç Aksu*, Nur Şişman Kitapçı**, R. Özgür Çatar**, Leyla Köksal***, Gonca Mumcu** * Yeditepe Üniversitesi, Sağlık Yönetimi Ana Bilim Dalı, İstanbul. ** Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul. *** Emekli Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul Amaç: Bu araştırmanın amacı, bilgi güvenliğinin farklı boyutlar kapsamında değerlendirilmesini sağlayacak bir ölçeğin, geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasını yapmaktır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipte tanımlayıcı bu araştırmaya özel bir hastaneden 424 (K/E:266/158) çalışan katılmıştır. Veriler anket yöntemi ile yüz yüze görüşme yapılarak toplanmıştır. Araştırmada bilgi güvenliği ölçeği olarak, Upfold ve Sewry tarafından geliştirilen bir ölçek ile çalışılmıştır. Ölçekteki maddeler 5’li Likert Skalası (1: kesinlikle katılmıyorum - 5: kesinlikle katılıyorum) ile değerlendirilmiştir. Ölçme aracının geçerliliğini saptamak amacı ile açıklayıcı faktör analizi kullanılmıştır. Yapılan faktör analizi sonucu KMO örneklem yeterliliği değeri 0.90 olarak bulunmuştur. Barlett Küresellik Testi sonucunda ise p=0.000 olarak saptanmıştır. Faktör analizine uygun olan veriler ile birden fazla faktörlü yapı oluşmuştur. Oluşan 5 faktör yapısı toplam varyansın %63,26’sını yansıtmaktadır. Faktör analizi ile elde edilen ölçek; erişim ve yetkilendirme, güvenlik uygulamaları, hizmet sunumu, örgütsel güvenlik ve güvenlik politikası alt boyutlarında değerlendirilmiştir. Araştırmada kullanılan ölçeğin güvenilirliği için iç tutarlılık analizi olan Cronbach Alpha değeri hesaplanmıştır. Bu değerin oluşan 5 faktör yapısında sırası ile 0.8157, 0.8185, 0.8017, 0.9019 ve 0.8963 olduğu saptanmıştır. Buna göre ölçeğin iç tutarlılığının olduğunu söylemek mümkündür. Bulgular: Bilgi güvenliği alt boyutlarına ait ortalama puanlar incelendiğinde en yüksek ortalamanın, erişim ve yetkilendirme boyutunda (3,67±0,72) en düşük ortalamanın ise hizmet sunumu boyutunda (3,25±1,11) olduğu görülmektedir. Erişim ve yetkilendirme boyutunun, güvenlik uygulamaları boyutu, hizmet sunumu boyutu, örgütsel güvenlik boyutu, güvenlik politikası boyutu ve toplam puan ile ilişkili olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Araştırma kapsamında geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılan ölçeğin bilgi güvenliği politikaları geliştirmek açısından kullanılabilir olduğu düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Bilgi güvenliği, hastane bilgi yönetim sistemi, çalışanlar.
26
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Veren Kurumların Web Sitelerinin Sağlık Turizmi Açısından İncelenmesi Büşra Kopmaz*, Pınar Kılıç Aksu**, Okan Cem Kitapçı***, Nur Şişman Kitapçı***, Leyla Köksal****, Gonca Mumcu*** *Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul. **Yeditepe Üniversitesi, Sağlık Yönetimi Ana Bilim Dalı, İstanbul. *** Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul. **** Emekli Öğretim Üyesi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, İstanbul Amaç: Bu çalışmada; ağız ve diş sağlığı hizmeti veren kurumların web sitelerinin içeriklerinin ve özelliklerinin, sağlık turizmi açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evreni Türkiye’de ağız ve diş sağlığı hizmeti veren sağlık kurumlarıdır. Ülkemizde her ilde verilen ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin, Türkiye’deki ağız ve diş sağlığı hizmetlerini temsil edebilecek nitelikte olması nedeni ile bölgelere göre en çok diş hekiminin çalıştığı iller örneklem olarak seçilmiştir. Bu iller; İstanbul, Ankara, Samsun, Antalya, İzmir, Gaziantep ve Malatya’dır. Araştırmadaki veriler yapılandırılmış bir form ile toplanmıştır. Sağlık hizmeti veren kurumların web sitelerinin özellikleri “n” ve “%” ile sunulmuştur. Bulgular: Bu kesitsel tanımlayıcı araştırmada, 7 ilde, ağız ve diş sağlığı hizmeti veren kurumlara ait toplam 555 web sitesine erişilmiştir. Yabancı dil erişimi bulunan 151 sağlık kurumunun yaklaşık 1/3’inde (%27.2) “farklı dil seçeneklerinin” de olduğu görülmüştür. Web sitesinde yabancı dil erişimi bulunan sağlık kuruluşlarının, % 2.65’i Diş Hastaneleri, % 1.99’u Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri, % 5.96’sı Diş Hekimliği Fakülteleri, % 40.4’ü Hastaneye Bağlı Klinikler ve % 49.01’i ise Muayenehanelerdir. Ayrıca, yabancı dilde erişimin İstanbul ve Antalya’daki kurumlarda daha fazla olduğu da görülmüş, özellikle Hastaneye Bağlı Kliniklerin ve Muayenehanelerin ön sıralarda yer aldığı belirlenmiştir. Sonuç ve Tartışma: Web sitelerinin sağlık turizmi açısından son derece güncel ve önemli bir alan olduğu düşünüldüğünde, Hastaneye Bağlı Klinikler ve Muayenehanelerin bu iletişim kanalını daha aktif olarak kullandıkları görülmektedir. Ayrıca iller arasında farklılık olması da beklenen bir durumdur.
27
Diş Çekimi İş Gücü Kaybına Neden Olur Mu? Ümit Karaçaylı*, Tuğba Emine Beyhan**, Nur Şişman Kitapçı**, Okan Kitapçı**, Leyla Köksal***, Haner Direskeneli****, Gonca Mumcu** *SBÜ Gülhane Diş Hekimliği Fakültesi, Ankara; M.Ü. **Sağlık Bilimleri ve ****Tıp Fakülteleri, İstanbul; ***Sağlık Bilimleri Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi, İstanbul Amaç: Sağlık hizmetlerinde ‘dolaylı’ maliyetler, tıbbi bakımın sunulması ile doğrudan ilgili olmayan, sağlık sorunu nedeni ile hastanın veya bakımını üstlenen kişilerin işgücü kaybından doğan maliyetlerdir. Bu çalışmanın amacı, yirmi yaş dişi çekimi öncesi ve sonrasında hastaların çalışma durumu ve günlük yaşam aktivitelerinin ne ölçüde etkilendiğini incelemektir. Materyal ve Method: Bu kesitsel çalışmaya, SBÜ Gülhane Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalına yirmi yaş diş çekimi için başvuran 97 hasta (K/E: 43/54) katıldı. Veriler anket yöntemi ile yüz-yüze görüşme ile toplandı. Anket sosyo-demografik özelliklerin yanı sıra çalışma durumu ve günlük yaşam aktivitesine yönelik sorulardan oluştu. Anket hastalara diş çekimi öncesi ve tedaviden 7 gün sonraki ilk kontrolde uygulandı. Hastaların işle ilgili performansı ve günlük yaşam aktivitelerine katılma durumu 10-cm görsel analog skala ile değerlendirildi (0=sağlık sorunlarım çalışmamı/günlük faaliyetlerimi hiç etkilemedi, 10=sağlık sorunlarım çalışmamı/günlük faaliyetlerimi yapmamı tamamen engelledi). Hastalara son 7 gün içindeki çalışma saatleri de soruldu. Veriler normal dağılıma uymadığı için analizde parametrik olmayan testler kullanıldı. Tedavi öncesi ve sonrası değişkenlerin analizinde Wilcoxon-rank testi, korelasyonlarda ise Spearman testi kullanıldı. Bulgular: Araştırma grubunda çalışan hastaların (n=57) diş çekimi sonrasında (24.3±17.7) çekim öncesindeki semptomatik döneme göre (16.03±21.5) çalışma saatinde kayıplarının arttığı belirlendi (p=0.001). Hastaların iş üretkenliklerinin (n=57, tedavi öncesi:3.3±2.8, tedavi sonrası: 4.5±2.7) ve normal günlük faaliyetlerinin de (n=97, 3.1±2.9; 4.0±3.0, sırasıyla) olumsuz yönde etkilendiği görüldü (p=0.002 ve p=0.026, sırasıyla). Sonuç: Diş hekimliği hizmetleri içinde yaygın olarak uygulanan yirmi yaş diş çekimi tedavisinin kısa dönemde dolaylı maliyetler kapsamında hastalarda iş gücü kaybı ve günlük yaşam aktivitesinin azalmaya neden olduğu belirlendi.
28
Gebelerde Algılanan Stres ve Hemşirenin Rolü Dilek KALOĞLU BİNİCİ*, Sevinç KÖSE** *Araştırma Görevlisi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Artvin, dkaloglu@artvin.edu.tr **Yrd. Dç. Erzincan Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü, Erzincan, skose@erzincan.edu.tr Gebelik; zigotun implante olduğu andan itibaren, anne organizmasında anatomik, fizyolojik, psikolojik ve biyokimyasal değişikliklerin yaşandığı fizyolojik bir süreçtir. Yaşanan bu süreç annede stresin oluşmasına veya var olan stresin şiddetlenmesine neden olabilmektedir. Gebeliğe özgü stres, annenin gebelik ile ilgili merak, kaygı ve korkularının bütünüdür. Yaşanan gebelik döneminde annenin stresini artıran birçok faktör bulunmaktadır. Bunların bazıları; fizyolojik ve psikososyal dengede meydana gelen değişiklikler, annenin bireysel deneyimleri ve özellikleri, rol algılayışı, benlik kavramı, anneliğe hazır oluşluk algısı ve gebeliğin istenen/istenmeyen bir gebelik olmasıdır. Gebelikte yaşanan stres ile başedebilme önemli ve gereklidir. Gebelik döneminde yaşanan stres azaltılamaz ise annede immün sistemini baskılanması, hipertansif hastalıklar, erken doğum riski, antenatal kanama, operatif doğumlar, postpartum depresyon, bebekte ise; spontan abortus, intrauterin gelişme geriliği, düşük apgar skor ve fetal ölümler görülebilmektedir. Annelerde stresin azaltılmasında uygun müdahale ve önleme programlarının geliştirilmesi, gebelik süresince özellikle risk altındaki kadınların belirlenmesi ve bu grupların gebeliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bütün bu süreçlerde hemşireye önemli roller düşmektedir. Hemşireler algılanan stresin belirlenmesinde (gözlem, takip vb.), değerlendirilmesinde ve giderilmesinde (pozitif baş etme davranışlarını teşvik etme, çevresel stresörleri düzenleme, sürekli eğitim ve danışmanlık vb.) anahtar rollere sahiptirler. Hemşirelerin profesyonel bakımı sonucunda stres etmenlerinin ve etkilerinin erken dönemde saptanması ve uygun müdahale yapılması özelde anne-bebek sağlığına genelde ise toplum sağlığına büyük katkı sağlamaktadır.
29