Sayfa 1 / 50
Sayfa 2 / 50
YARINLARA ÜMİTLE BAKALIM RECEP YAZICIOĞLU
HAZIRLAYAN: MUHAMMET NEGİZ OCAK-2021
Sayfa 3 / 50
Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’nun 2001 yılında, Aydın Marangozlar Odasınca düzenlenen “Yarınlara Ümitle Bakalım” başlıklı seminerinin Muhammet Negiz tarafından hazırlanan dipnotlar ve görsellerle zenginleştirilmiş metnidir. Okuyucu ve araştırmacılara yararlı olması dileğiyle…
Sayfa 4 / 50
İÇİNDEKİLER VALİ RECEP YAZICIOĞLU: YARINLARA ÜMİTLE BAKALIM ................................................... 9 EYLEMSİZ AMA SÖYLEMLİ ........................................................................................................ 10 MEHDİ VE KURTARICILAR ......................................................................................................... 11 MENDERES ..................................................................................................................................... 11 AYDIN… .......................................................................................................................................... 11 ŞEHİR DEVLETLERİ ...................................................................................................................... 12 OLİMPİK HAVUZLAR ................................................................................................................... 14 BETON.............................................................................................................................................. 14 ATÇALI KEL MEHMET/BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN… ................................................................ 14 NAZİLLİ DİRENİŞİ – NAZİLLİ KONGRELERİ ........................................................................... 16 BİR ÖZELEŞTİRİ: AYDIN .............................................................................................................. 17 GAZİANTEP..................................................................................................................................... 18 STRATEJİK PLAN ........................................................................................................................... 19 “TÜTTÜRÜK” MUHTAR OLURSA ............................................................................................... 20 DÜYÛN-U UMÛMİYE İDARESİ ................................................................................................... 20 ALINAN BORÇLARLA NE YAPILDI? ......................................................................................... 21 ULUSAL PROGRAM ...................................................................................................................... 21 YURTDIŞI YASAĞI ........................................................................................................................ 25 SENDİKALAR: NE DEĞİŞECEK? ................................................................................................. 25 ÜNİVERSİTELER ............................................................................................................................ 25 SESSUZLUK .................................................................................................................................... 26 İTAAT VE BİAT .............................................................................................................................. 26 YUNANİSTAN VE PARLAMENTOSU ......................................................................................... 27 ALMANYA VE ASİMİLASYON .................................................................................................... 27 BİR İŞÇİ KASABASINDA YAŞANAN ŞOK ................................................................................. 28 MENDERES HEYKELİ ................................................................................................................... 28 KOLEKTİF SORUMLULUK ........................................................................................................... 29 MİMARİ............................................................................................................................................ 30 DÜNYA SIRALAMAMIZ ............................................................................................................... 30 KİM DEĞİŞTİRECEK? .................................................................................................................... 31 KAYSERİLİLER .............................................................................................................................. 31 YARIŞ ............................................................................................................................................... 31 Sayfa 5 / 50
11 YIL SONRA… ............................................................................................................................. 31 ERZİNCAN’DA HASTANE… ........................................................................................................ 32 TASARRUF TEDBİRLERİ! ............................................................................................................ 32 POLİTİKACILARIN ZİYARETİ ..................................................................................................... 32 BAKAN SAYISI ÜZERİNE… ......................................................................................................... 34 YEREL POLİTİKACI ÖNERİSİ ...................................................................................................... 34 TAYİN-TERFİ VE DÜRÜLEN DEFTER ........................................................................................ 34 BAŞHEKİM KİM?............................................................................................................................ 34 BİR BAŞKOMİSER.......................................................................................................................... 35 GERMENCİK VE JEOTERMAL..................................................................................................... 35 SEÇİMLE GELEN VALİLER .......................................................................................................... 37 TÜRKİYE’NİN YENİDEN YAPILANMASI .................................................................................. 37 BEYLİKLER DÖNEMİ .................................................................................................................... 38 UYGARLIKLARIN SIRRI ............................................................................................................... 38 SİYASETİN SÜRESİ........................................................................................................................ 39 RECEP YAZICIOĞLU VE SİYASETE ADAYLIK ........................................................................ 39 SORU-CEVAP BÖLÜMÜ................................................................................................................ 40 HAYVANCILIK VE HÜLYA AVŞAR ........................................................................................... 41 MADALYA BEKLEMİYORUM AMA.. ......................................................................................... 44
Sayfa 6 / 50
Sayfa 7 / 50
Sayfa 8 / 50
VALİ RECEP YAZICIOĞLU: YARINLARA ÜMİTLE BAKALIM1 Sevgili hemşerilerim, (Diyeyim, çünkü ben 40 yıldır Söke’de oturuyorum. Aydın Lisesi mezunuyum. 2 yıl da burada beraber olduk. ) Hepinize teşekkür ederim bu davete icabet ettiğiniz için. Marangozlar Odası başkanına da teşekkür ediyorum. “Yarınlara umutla bakalım” diyor. Gerçekten, Türkiye’nin karamsarlık tablosu içinde, “Yarınlara umutla bakalım!” çığlığı da, insanlara umut verir, sevinç verir. Ben de katılıyorum. Yarınlar inşallah umutlu olacak. Ben de ona inanıyorum. O zaman… Zaten buna inanmasak… Bir şeyin de anlamı kalmaz! Yıllar sonra, gene bir aradayız. Basın mensuplarına da, burada birlik başkanına, arkadaşlarına, herkese teşekkür ediyorum. BİSKİ’ye de teşekkür ediyorum! Böyle güzel bir salonu, bu vesile ile gördüm. Ben, 10 yıl önce, Aydın’da iken bir tek salon vardı! Halk Eğitim salonu… 125 kişilikti… Sonra, Ticaret Odası’nın bir salonu vardı. O da 100 kişilikti. Şimdi görüyorum 1
2001 yılında, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu, merkez valisi iken Aydın Marangozlar Odası tarafından düzenlenen “Yarınlara Umutla Bakalım” seminerinin Muhammet Negiz tarafından dipnot ve görsellerle zenginleştirilmiş halidir. Muhtemel hata ve düzeltme bildirimleri için mnergiz@live.com adresi aracılığı ile iletişime geçebilirsiniz. Yararlı olması dileğiyle.
Sayfa 9 / 50
ki, Aydın’da yeni yeni salonlar, yeni yeni mekânlar var. Odaların da… Esnaf Odaları’nın da böyle mükemmel bir binası… Ve burada, böyle bir mekânda olmak… Ben de bunu görmekten mutluluk duydum. Arkadaşları da kutluyorum. Tebrik ediyorum! Bu tür salonlar, kültür faaliyetleri için, bu tür çalışmalar için önemli mekânlardır. Bir ilin, bir şehrin altyapısı yoksa orası kasabadır! Ben o dönemde… O yetersizlikten şahsen rahatsız oluyordum ama onu çözecek zamanı bulamadık o zaman. Çünkü bizim Aydın macerası, biliyorsunuz, 2 yıl sürdü. 2 yıl tabii… Daha “bismillah” demeden “Allah’a ısmarladık” demektir. Bizim Erzincan macerası nerdeyse 9 yıla çıktı. Tabii 9 yılda da herhalde Erzincan’da da bıkmışlardır bizden! Çünkü az bir zaman değil yani… O da doğuda iyi bir süreydi… Aydın, çok ilginç bir bölge… Çok ilginç bir yöre… Burası, tek parti devrinden çok parti dönemine geçen Menderes’in memleketi… Fakat Menderes, bir dönem Kütahya’da milletvekili olmuş. Bir dönem… Biliyor muydunuz onu? Bir dinleyici: “Biliyoruz…” EYLEMSİZ AMA SÖYLEMLİ Recep Yazıcıoğlu: Tamam. Şimdi… Kütahya’ya gittim bir gün. Gene böyle bir konferans. Biz zaten “gezici vali” gibi dolanıp duruyoruz! Ama davete gidiyoruz yani… Yoksa öyle kendiliğimizden, elimizde çanta, “cerci hoca” gibi dolaşıp durmuyoruz2. Davet olan yere icap ediyoruz. Ben “eylemli” iken de gidiyordum. Şimdi “eylemsiz”iz ama “söylemli”yiz!3 E, tabii… Beni buraya bir politikacı olarak da davet etmedi arkadaşlar. Onu çoğu zaman soruyorlar bana. Biraz önce, bir ara… Bir basın da sordu, işte “nerdesin?” diye… Bir yıl önce nerde idiysem, oradayım. İki yıl önce nerede idiysem, oradayım. 5 yıl önce neredeysem, oradayım! Onun için, bunu da, bir anlamda işin başında ifade etmiş olduk. Siyasete de eşit mesafede oldum. Eşit mesafede olmaya da devam ediyorum! Bilirsiniz.., Bizim öyle pek fazla partilerle falan bir şeyimiz olmadı. Biz, herkes… Herkesi dost, herkesi kucaklayan, herkesi seven bir üslubu, bir anlayışı sürdürmeye çalıştık. Halen de öyleyiz! Ama Türkiye’nin bir ekip, bir proje, bir program hareketine ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Böyle bir hareket, böyle bir proje, bir 2
Cerci ya da Çerçi hoca. İnternet üzerinden bahsedilenlerden “gezgin hoca” olarak anlaşılsa da ilgili metinlerde genel olarak olumsuz bir hoca tipi olduğu ifade ediliyor. “Bir dönem Anadolu’da din bilgisi dini anlayış zayıftı. Çerçi hoca, az bir Kur’an ve dini bilgi ile değişik nedenlerle uğradığı köylerdeki insanların dini duygularını yer yer istismar ederek para toplayanlara denirdi.” http://www.hayrat.net/haber/ofluhoca.htm 3 Merkez Valisi olmasına değiniyor.
Sayfa 10 / 50
program… Ülkeyi değiştirecek, dönüştürecek bir programdan bize görev varsa; ben, “varım” diyorum o işe! Ama bir “Mehdi” hareketine yokum! Bir lider hareketine de yokum! MEHDİ VE KURTARICILAR Valla, bizim halkımız lideri çok sever! Mehdi’yi çok sever! Mehdi, gerçi bir yerlerde çıktı ama henüz tam ortaya çıkamadı! Biraz arızalı bir şekilde çıktı. Onun için Türkiye hep kurtarıldı, bir türlü kurtarılamadı! “Biz bu ‘kurtarıcılar’dan kurtulduğumuz zaman, Türkiye kurtulacak!” diyorum ben de! Yarının güzel günler… Kurtarıcılardan kurtulduğumuz zaman olacak gibime geliyor bana! Biz, çok kolaycı bir yaklaşımı sergiliyoruz. Diyoruz ki; “Bir kurtarıcı gelsin. İşi ona havale edelim. O da bizi kurtarsın.” diyoruz. Böyle bir şey yok! Böyle bir olay yok! Bu kadar kolay değil bu iş ya! Onun için halksız bu işler olmaz! MENDERES Aydın, çok ilginç bir yöre! İlginç bir bölge… Evet, Kütahya’da… Orda bir avukat dedi ki bana; “Menderes, buradan milletvekili seçildi. Biz de bir heyetle gittik Ankara’ya… Menderes’i ziyarete! Dedi ki; ‘Ne istiyorsunuz benden?’ Heyetin istediği çok ilginç; “Ulu Cami imamını değiştir, bir de bize çivi ver!’ dediler. “ Yani, Kütahya’nın Menderes’ten istediği önemli iş… Ulu Cami imamı ile çiviymiş yani… O zaman herhalde çivi çıkıntısı var ki… Çivi istemişler… AYDIN… Şimdi neden Aydın ilginç bir yöre? Yalnız bu yönüyle… Tek partili dönemden çok partili döneme geçen bu rüzgârın estiği bir yer değil! Bundan 2500 yıl önce… 3 bin yıl önce Aydın’da çok büyük uygarlıklar var! 3 bin yıl önce! Biliyorsunuz bu uyarlıkları… Bu uygarlıklar, bu site devletleri, bu şehirler… Nasıl oldu? Ne yaptı bunlar? Bu uygarlıklar nasıl kuruldu?
Sayfa 11 / 50
Şimdi bile… Onlara erişemiyoruz yani… O dönemdeki ortaya konan… 3 bin yıl önce, 4 bin yıl önce… Ortaya konan bu mimari eserlere, bu altyapıya şu çağda bile ulaşmamız mümkün değil! ŞEHİR DEVLETLERİ Bu “şehir devletleri” dediğimiz, otonom şehirler… Büyük! Bir sefer, tiyatro binaları var! 10 bin kişilik, 20 bin kişilik, 30 bin kişilik amfiteatr dediğimiz açık tiyatrolar var! Bak, Aydın’da var mı şimdi böyle bir şey! 125 kişilik salondan bahsediyoruz! 2000 yılındayız! 2000 yıl önce, 3000 yıl önce 30 bin kişilik işte Afrodisias’taki antik tiyatroya 4 bakın! Var mı şimdi öyle bir şey? Yok!
Biz acaba 3000 yıl öncesinin gerisinde miyiz yani? İkincisi… Senato binaları var… Senato binası ne demektir? Senato binası… Demek ki… Halkı… 2500 yıl önce halkın bir araya gelip o şehrin, o bölgenin sorunlarının tartışıldığı bir meclisleri var bu adamların yav! 4
İlgili haber için Bkz: Ara Güler 1958'de Keşfetmişti: Aydın'daki Afrodisias Antik Kenti UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne Girdi, https://onedio.com/haber/ara-guler-1958-de-kesfetmisti-aydin-daki-afrodisias-antik-kentiunesco-dunya-mirasi-listesi-ne-girdi-776413, Son Erişim Tarihi: 11.01.2021
Sayfa 12 / 50
Allah Allah! Böyle şey olur mu ya?! Var mı şimdi bizim böyle bir meclisimiz? Bir il genel meclisi vardır ama onun varlığından, yokluğundan kimsenin haberi yoktur! Çünkü ağırlığı da ona göredir, yetkileri de sınırlıdır, varlığı da o nedenle fark edilmez! Bu senato binalarındaki toplantı, zaman zaman amfiteatrlarda yapılıyor. On binlerce insan toplanıp… O, “doğrudan demokrasi” dediğimiz olayı tartışıyor! Biz, niye şimdi Aydın’ın sorunlarını tartışmayalım? Aydın’ın böyle bir platformu niye olmasın? Yani, Aydın derken Aydın’dayız. Onun için söylüyorum bunu… Neden olmasın? Yok! Böyle bir platform yok Aydın’da! Böyle bir mekân yok! Böyle bir anlayış yok! Böyle bir sistem yok! Böyle bir model yok! Ve bu… 2500 yıl önce, insanlar ne yaptılar burada? Ticaret yaptılar! Ticaret! Parayla kurulu o binalar, abideler! Biliyorsunuz, parasız-pulsuz bir şey olmaz! Bunlar para kazandılar demek ki burada! Uygarlıklar kurdular burada! Uygarlıklar vadisi midir Aydın? Evet! Menderes Vadisi, uygarlıklar vadisidir! Bu uygarlıklar, ticaretle, o dönemin imkânlarına göre sanayi ne idiyse, onunla gerçekleşti! Bugünkü teknoloji yoktu! Bugünkü teknoloji yokken, o binalar, o yapılar, o altyapılar nasıl yapıldı? Demek ki, halkın gücüyle yapıldı bunlar! Halkın katılımıyla yapıldı! Halkın olaya dâhil olmasıyla bu iş ortaya çıktı! Ne zaman ki… İşte İranlılar geldiler… Sonra Roma geldi… Sonra Bizans geldi… O katılım, ortadan kalktı… O yerel meclisler, o çoğulcu yapı yıkıldı… Medeniyet de sona erdi! Şimdi biz, Aydın olarak, bekliyoruz ki… İşte milletvekillerimiz, bakanlarımız bize para getirecekler, biz de bina yapacağız burada! Ne olacak şimdi? Bakanlar para getirsin, biz de bina yaptık ne oldu? Yani, ne oldu Aydın’a? Bina oldu! Zaten biz, bina yapıyoruz, başka bir şey yaptığımız yok! Yani, ben yalnız Aydın’dan… Aydın’dayız, Aydın’dan konuşuyoruz! Türkiye’nin her yerinde yapılan şey bina! Bina yapılıyor!
Sayfa 13 / 50
OLİMPİK HAVUZLAR Hele bir tane ilimizde olimpik havuz yapmışlar biliyorsunuz… Televizyonda da yayınlandı… Bilecik’te olimpik havuzlar yapıldı5. Çünkü oranın bakanı olimpik havuzlardan sorumlu bakan olduğu için oraya paralar döktürüldü! Tabii kendi parası değil, tabii! Kendi parasını döktürecekse, döktürsün! Ona bizim itirazımız yok! BETON Bina yapa yapa bu memleketin k… Bir kara deliğimiz de binadır! Bina! Dev binalar! Bina! Beton! Evet, demek ki Aydın… Böyle bir dönemi… Bu uygarlıklar vadisi… Böyle bir dönemi… Canlı, dinamik, üretken, katılımcı ve demokratik bir dönemi yaşadı! ATÇALI KEL MEHMET/BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN… Tabii… Aydın’ın tarihinden şimdi bahsedecek değiliz ama bir kesit olarak… Biraz da… Mevcut… Bugünkü söyleyeceğim konuyla ilgili olduğu için söyledim. Burada bir Atçalı Kel Mehmet var biliyorsunuz… İsmini bilirsiniz… “Atçalı Kel Mehmet hareketi”ne “ilk demokrasi hareketi” diyen tarihçiler var! İlk demokrasi çıkışı hareketi gibi! Atçalı Kel Mehmet var biliyorsunuz… Bir ağanın yanında çalışan… Onun yanına sığınan birisiydi… Bir dinleyici: “Sığırtmaç…” Recep Yazıcıoğlu: Sığırtmaç! Evet, sığırtmaç! Ağanın kızını istiyor… (Ağa) vermeyince adam… Alıyor üç-beş tane adam… Çıkıyor dağa… Ondan sonra güçleniyor, geliyor… 5
Ne Şeker icraat(2001), Milliyet, https://www.milliyet.com.tr/gundem/ne-seker-icraat-5284520 (Son erişim tarihi: 09.01.2021), “SEÇİM yatırımı için uçak inmeyecek yerlere yaptırılan havalimanlarından sonra lisanslı yüzücüsü bile olmayan Bilecik’e 6 olimpik havuz yapıldığı ortaya çıktı. DYP Bilecik eski Milletvekili Bahattin Şeker, spordan sorumlu Devlet Bakanı olduğu dönemde, 200 bin nüfuslu Bilecik ve ilçelerine altı olimpik yüzme havuzu yaptırdı. Oysa 10 milyon nüfuslu İstanbul’da bile sadece 4 havuz var.”
Sayfa 14 / 50
Aydın vilayetine el koyuyor! Ve Aydınlılar çok memnundur! 1,5 yıl kadar valilik yapıyor burada! Aydınlılar çok memnundu… Herhalde bir seçim-meçim olsa… Çok büyük bir oranda rey alabilirdi. Neden? Çünkü o dönemin bürokrasisi tefessüh etmiş, çürümüş, bitmiş… Bir şey üretmiyor… Bugün git, on ay sonra gel! Halkla alay eden bir yapı var orada!
Tabii, böyle bir… Buzlar çözülmeden bir adam gelince6… Pratik çözümler bulunca… Ki bu tip insanlar hem adaleti, hem pratik çözümleri bulurlar! Ondan sonra millet memnun oldu adamdan! Ama… Merkezi idare, tabii, memnun olmadı… Biliyorsunuz… Kafasınız kesip padişaha gönderdiler!
6
Görsel kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/At%C3%A7al%C4%B1_Kel_Mehmet_Efe, Son Erişim Tarihi: 01.01.2021.
Sayfa 15 / 50
Yani… Böyle bir dönem de yaşadı bura! İlginç bir dönem aslında! Yani, o dönemi farklı şekilde yorumlayan yazarlar da var. Peki, Aydın ondan sonra neyi yaşadı?
NAZİLLİ DİRENİŞİ – NAZİLLİ KONGRELERİ Bir “Nazilli Direnişi”ni yaşadı Aydın! Nazilli Direnişini! Yunan işgali karşısında! Ama biz, Nazilli Kongresi’ni bilmeyiz! Nazilli Kongresi7 de nereden çıktı? Biz, biliriz işte… Sivas Kongresi… Amasya Kongresi… İşte… Erzurum Kongresi… Nazilli Kongresi?8 Bizim tarihlerde yazmaz! Böyle bir şeyi… “Nazilli Direnişi” vardır! Nazilli, bir kongre toplar! Ve burada bir mahalli hükümet kurar! Mahalli hükümet! Bal gibi hükümet kurar! Ve vergi sağlar! Para toplar! Asker toplar! Ve ilk direnişi başlatır burada! Ve Yunan’ı durdurur burada! Çünkü Yunan, elini kolunu sallayarak geliyordu ama orada durdu! 7
Görsel kaynağı: http://yuzyildabir.com/2019/08/06/birinci-nazilli-kongresi-acildi/, Son Erişim Tarihi: 01.01.2021. 8
Birinci Nazilli Kongresi (6-8 Ağustos 1919), İkinci Nazilli Kongresi (19-23 Eylül 1919), Üçüncü Nazilli Kongresi (6 Ekim 1919)… https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/Mill%C3%AE_M%C3%BCcadele_D%C3%B6neminde_Kongreler, Son Erişim Tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 16 / 50
Demek ki… Bu topraklarda9… Bu bahsettiğim 3 olay… Yine, halkın gücüyle, halkın güveniyle ve halkın katılımıyla oluşan 3 tane, tarih içinde yakın ve uzak tarih olarak bir kesiti ifade ediyor... BİR ÖZELEŞTİRİ: AYDIN Şimdi bu uygarlıkları ortaya koyan bu uygarlıklar vadisi, şimdi neden bir kasaba olarak kalmıştır? Yani biz bunu… Bir özeleştiri olarak söylüyorum! Ben de bir Aydınlı olarak söylüyorum! Aydınlı olmasam… Yani 40 yıllık bir Aydınlı olarak diyelim… Aydınlı olmasam, “ya işte adam beğenmiyor” falan olur. Ama bir özeleştiri olarak söylüyorum… Yani, bu mümbit… Bu bereketli topraklarda neden aynı üretici potansiyelini harekete geçiremiyoruz? Burası fukara bir yer midir? Buranın toprağından insan ekse, bitmiyor mu? Neden? Yerimizde sayıyoruz…
9
Aydın haritası, https://www.ayto.org.tr/tr/kurumsal/102, Son erişim tarihi: 09.01.2021.
Sayfa 17 / 50
Bugün bir Denizli, vadinin başında10… Almış başını gidiyor! Vadinin sonunda İzmir var… Eh işte! O da idare ediyor vaziyeti… Ama ortada Aydın, sıkışıp kalmış! Ne İzmir’e benziyor, ne Denizli’ye benziyor! Ortada sıkışıp kalan bir yer! Gücü İzmir’den de fazladır! Tarımsal gücü, potansiyeli… Denizli’den de fazladır! Belki de fazla olduğu için böyle olmuştur! Hani, bir mirasyedilik vardır ya? İnsanları rehavete sevk eder. GAZİANTEP Şimdi Gaziantep’e gidin… Gaziantep’e gideniniz vardır. Her taraf kayadır, kaya! Ama Gaziantep’te şimdi 3. Sanayi Bölgesi’ni yaptılar. O da neredeyse bitmek üzere! 11 İşte Kemal Derviş de12 ilk ziyaretini Gaziantep’e yaptı!
10
Aydın Vadisi, https://www.nkfu.com/aydin-daglari-nerededir-ozellikleri-nelerdir/ , Son Erişim Tarihi: 09.01.2021. 11 Şimdi ise Gaziantep’te 5 sanayi bölgesi bulunmaktadır (Bkz: https://gso.org.tr/tr/genel-sayfa/gaziantepsanayisi/sanayi-bolgeleri-56.html). Aydın’da Aydın Sanayi Bölgesi web sitesine bakıldığında 1991 yılında ihalesi yapılarak başlanan bşr bölge bulunmaktadır (Bkz: http://www.aydinosb.org.tr/sayfa.asp?idx=26). Muhammet Negiz, Son Erişim Tarihi: 09.01.2021. 12 İlgili haber(2001) için Bkz: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/gaziantep-le-basliyorlar-39244413 ,
Sayfa 18 / 50
Anadolu’da büyük patlama yapan ve sanayide, ticarette çok büyük mesafe alan bir il! Hiçbir yer yok! Kayaların içinde! Pazarlara da uzak! Bizim gibi böyle denize, limana yakın değil! Evet! Yani, böyle bir özeleştiri yapmamız gerekir. Ve acaba buradaki imkânları biz nasıl harekete geçirebilir diye düşüncemiz lazım! STRATEJİK PLAN Biliyorsunuz… Biz, 10 yıl önce bir stratejik plan hazırlamıştık burada… 15 yıllık kalkınma ve gelişme planı! O zaman, odalar katılmıştı. Belediyeler… Ve bütün sanayiciler… İşte, burada olan bir kısım arkadaşlar bilir… 15 yıllık bir stratejik plan… Bu memleketin stratejik planı yoktur ha! Bu memleketin altyapısı ile ilgili… Denizyolları ile ilgili… Limanlar, barajlar, enerji ile ilgili bir stratejik planı var mıdır Türkiye’nin? Yok! Ben 30 yıl önce talebeydim! 35 yıl önce talebeydim. Ankara Hukuk Fakültesi’ne gidiyordum… Aynı yoldan gidiyoruz şimdi! Aynı yol! Afyon-Denizli yolu… Sandıklı yolu… Aynı yol! Değil midir aynı yol? Aynı yol! Geçen… İzmir’den Mustafa Kemal Paşa üzerinden Bursa’ya gideceğiz… Konvoy halinde arabalar gidiyor! Konvoy halinde! Aynı yol gene! Adana-Ankara yolu… Aynı yol! Ankara-Erzurum-Erzincan yolu… Aynı yol! Aynı yoldan gittik! Yav bu ne biçim iştir ya? Bu ülkenin altyapısını kim yapacak? Ben mi yapacağım? Nerde bunun stratejik planları? Bir ülkenin altyapısı yapılacak… Hem de “dünya fiyatlarına göre” olacak! Dünya fiyatlarına göre! Enerji! Eğer Avrupa, enerjiyi iki sentten (cent) alıyorsa, bizim Marangozlar Odası’nın bunu 12 sentten almaması lazım! Çünkü 12 sentten alırsa, rekabet edemez. Maliyeti artar. Yani, yalnız enerji olması şart değil! Enerjinin de dünya fiyatlarına göre, cari fiyatlara göre olması gerekir. Bu, yalnız enerji için değil, diğer tüm altyapılar için geçerlidir! Şimdi… Bunları kim yapacak? Bunları… Bu ülkeyi yöneten kadrolar yapacak! Bu kadrolara imkân verecek olan da nedir? Halktır!
Sayfa 19 / 50
“TÜTTÜRÜK” MUHTAR OLURSA Geçen… Bir esnaf anlattı bana… Şimdi… 40 yıllık muhtar ölmüş. Demişler ki; “Tüttürük’ü muhtar yapacağız!” Tüttürük de köylünün alay ettiği bir adam! Tüttürük’e demişler; “Seni muhtar yapacağız!” Demiş; “Benim şartım var! Ölenleri 5 dakika benimle yalnız bırakacaksınız!” Neyse… Tüttürük, muhtar olmuş. Başlamış ölenlerle 5 dakika sohbet etmeye! “Ula” demişler, “bu ne diyor ölenlere?” Birisi, ölü taklidi yapıp uzanıyor… Tüttürük gelip kulağına diyor ki; “Nenesini bellediğimin köylüleri” diyor. “Beni muhtar yaptılar!” diyor. “Senden önce gidenlere de ki…” Adam gidiyor ya öteki dünyaya! “Senden önce gidenlere de ki…” diyor… “Tüttürük, muhtar oldu!” (Gülüşmeler…) Recep Yazıcıoğlu: Şimdi… Tüttürük, muhtar olduysa; biz, Tüttürük’le yatıp Tüttürük’le kalkıyoruz! Peki, Tüttürük’ü muhtar yapan kim? Onlar nerde? Sevgili halkımız nerede? “Efendim, ne yapalım işte? Biz, mecbur kaldık…” Yok, öyle bir şey! Hiç kimse mecbur değil be kardeşim! Öyle bir şey yok! Tüttürük’ü muhtar yapanlar, Tüttürük’e katlanacaklar! Bitti! Olay budur! (Alkışlar…) DÜYÛN-U UMÛMİYE İDARESİ Şimdi bakınız… Türkiye, tarihinin en büyük krize girdi… Bu krizi Osmanlı İmparatorluğu yaşadı ve iflas etti. Haritadan silindi! Osmanlı İmparatorluğu… 1860’lı, 70’li yıllarda… Düyûn-u Umûmiye İdaresi kurulduğu zaman… Borçları ancak faizin yüzde 25’i… Yani, geliri ancak yüzde 25’ine yetiyordu. Şimdi, yüzde 95’ine yetmiyor Türkiye’nin geliri… Borçları, faizine yetmiyor! Yüzde 95’i borçların faizine gidiyor! Yüzde 100 diyelim… Ne yüzde 95’i? Bu, Osmanlı’da yüzde 25 iken, Düyûn-u Umûmiye İdaresi idaresi kuruldu! Yüzde 25 iken! Şimdi yüzde 100! O zaman, 7 tane ülke geldi, 7 bin kişilik kolcu teşkilatıyla… Silahlı kolcu teşkilatıyla… Devlet gelirlerini, vergileri topladılar. İyi mi? Düyûn-u Umûmiye İdaresi… Yani, ülke işgal edildi, bağımsızlığını yitirdi. O dönemde, İngiliz büyükelçisi Abdülaziz’e gelir… Der ki; “Size, 24 yıl vadeli, yüzde 4 faiz, 6 milyon Sayfa 20 / 50
sterlin kredi verelim.” der. Abdülaziz, bunu kabul etmez… Sonradan kabul eder! Ama aldıkları bu paralarla, saray yapmaya başlarlar… Saray, saray! Saraylar! Borç para alınarak saray yapıldı! ALINAN BORÇLARLA NE YAPILDI? Bir de bu memlekette biliyorsunuz… Aldığımız bu paralarla… Hem iç, hem dış paralarla… Ne yapıldı Türkiye’de? 200 milyar dolar borcu var Türkiye’nin şimdi… İç ve dış borcu… 220 milyar doları buldu… 220 milyar dolar! Milli gelirimiz 150 milyar dolara düştü! Borcumuz, 220 milyar doları aşmak üzere! Bu yeni aldığımız borçla beraber! Peki, ne yapıldı bu 220 milyar dolarla? Son 10 yılda! Son 15 yılda! Ne yapıldı? Nerdeyiz?
Demiryollarımız mı yapıldı? Limanlarımız mı yapıldı? Karayolları mı yapıldı? Enerji santralleri mi yapıldı? Nereye gitti bu 220 milyar dolar?
Bunun hesabını bu sevgili halkımız sormayacak mı? Soracak ne? Nesini soracak? Keşke sorsa! Onu sormak… Onu sorduğumuz anda zaten işte kurtarıcı! Onu sorduğumuz anda zaten olay biter yani! ULUSAL PROGRAM Şimdi biz, Ulusal Program hazırladık. Avrupa Birliği’ne gönderdik biliyorsunuz. Ulusal Program13… Bu Ulusal Program’dan haberiniz var mı?
13
İlgili haber: “19 Mart 2001: Türkiye AB'ye uyum reformları için yol haritası olan "Ulusal Program"ı onayladı.”, Kaynak: https://twitter.com/TrDisPolitika/status/848423012441485312?s=20, Son Erişim Tarihi:
11.01.2021. Sayfa 21 / 50
Türk ulusunun Ulusal Program’dan haberi var mı? Bir dinleyici: Yok! Recep Yazıcıoğlu: Yok! Bilmiyoruz böyle bir şey! Başka bir dinleyici: İnternette var Sayın Valim… Recep Yazıcıoğlu: Hükümetin haberi var mı? İnternette varsa çok iyi! Demek ki internetten ulaşmak mümkün… Hükümet, yarım saat görüştü, Milli Güvenlik Kurulu 45 dakika görüştü… Ondan sonra gönderildi Ulusal Program, Avrupa’ya! Demek ki Türk ulusunun bundan haberi yok! En son gene böyle bir belge gitti… “Üstünü imzaladık, altını bilmiyoruz.” falan diyenler oldu! Şimdi… Kimsenin haberi yok. Haberin olsa ne yazar zaten? Türkiye, 3 tane Ulusal Program hazırlamıştır. Islahat fermanı hazırlamıştır… Birisi Tanzimat Fermanı’dır. Birisi Islahat Fermanı’dır… Birisi de bu Avrupa Birliği’ne gönderdiğimiz ulusal programdır! Üç tane fermandır bunlar! Bu 3 ferman da dış baskıyla, dış taleple ve dış dayatmayla olmuştur! İyi mi? Peki, neden bize bir şeyler dayatılıyor ya? Biz niye kendi ayağımız üzerinde duramıyoruz? İlla birisinin bize, dışardan bir şey mi dayatması lazım ya? Yani, Türkiye’nin kurtuluşu, dış dayatmalarla imza edilen, dış dayatmalarla ilan edilen fermanlarla mı olacak? Neden biz kendi kendimizi kurtaramıyoruz? Kendi kendimize proje hazırlayamıyoruz, proje hazırlayamıyoruz! Biz, kendi kendimize proje ve program hazırladık! Hazırladığımız programlar, 5 yıllık kalkınma planlarıdır! Kaç tane hazırladık 5 yıllık kalkınma planı? Kaç tane hazırladık, bilen var mı? Bir izleyici: “8. Hazırlanıyor.” Recep Yazıcıoğlu: Efendim? İzleyici: “8. Hazırlanıyor.” Recep Yazıcıoğlu: A, işte tabii! Başkan, tabii bu işleri yakından takip ettiği için, 8. 5 yıllık planın… Plandayız! Ne eder? 8. beş yıllık plan dönemindeyiz! Demek ki, 8 tane 5 yıllık plan hazırlanıyor! 5 kere sekiz… 40... 40 yıldır, 5 yıllık planlar hazırlanıyor! Bu planları, binlerce, on binlerce insan hazırlar! On binlerce!
Sayfa 22 / 50
Sanayicisinden… Bürokratından… Uzmanından… Üniversite hocasına kadar… Sayısız kişi katılır! Ve çok geniş bir çalışma içinde, geniş bir yelpaze içinde bu programlar hazırlanır. Hükümetlere geçer… Parlamentodan geçer… Resmi Gazete’de yayınlanır! Bizim bu Ulusal Program gibi gizli kapaklı yayınlanmaz! Ulusal Program’da ne var? 4 bin tane tedbir, 200 tane kanun! Yarısı yeni, yarısı değişecek! E, bizim 5 yıllık kalkınma planlarında da benzer, sayısız tedbirler, sayısız öneriler ve projeler var! Hiçbir dayatma olmadan, kendi insanımız tarafından hazırlanan metinlerdir bunlar! Ama bunlar hayat bulmaz, bunlar uygulamaya geçmez! Sonunda sorunlar birikir, birikir, birikir! Ondan sonra;
Borcu borçla… Kara delikler çoğalır, çoğalır, çoğalır! Gelir-gider dengesi kaybolur! Kamu açıkları büyür! Ve ülke iç borç ve dış borç batağına girer! Ondan sonra da ülke iflas eder!
Bir ülkenin gelir ve gideri birbirini tutmazsa… Bir ailenin gelir ve gideri birbirini tutmadığı zaman ne olur o aile? Hapı yutar! İflas eder? İşte bu noktaya geldik! Bu noktaya gelmemizde halkımızın hiç mi dâhili yok? Şimdi biliyorsunuz, 15 tane kanun çıktı. Bu on beş kanun ne yapıyor? “Siyasetçiler” diyor, “çok kötü ülkeyi yönetti. Biz, bu siyasetçileri linç edeceğiz. Siyasetçilerin defterini düreceğiz.” Ee? “Siyasetçilerin defterini düreceğiz.” Sonra ne olacak? “Teknisyenlere ülkeyi teslim edeceğiz.” Teknisyenlere! 15 tane kanunla! Biliyorsunuz üst kurullar kuruldu. Ve artık ülkeyi politikacılar değil, teknisyenler yönetecek! Buna, “Teknokrasi” denir! Teknokrasi! Tamam mı? Ancak ihtilal idarelerinde olur bu! Ha! Acaba bunlar faydasız mıdır? Böyle bir şey söylemiyorum. Faydalı mıdır? Öyle bir şey de söylemiyorum. Yani, ben tereddüt ediyorum. Neden?
Sayfa 23 / 50
Çünkü Merkez Bankası başkanı mahkemeye verilmiş14. Neden? Devalüasyondan bir gün önce parasını dolara yatırmış. Bir de 10 milyar dolar para, devalüasyondan önce banka ve bir kısım kurumlara transfer etmiş. Tek başına, kendisi transfer etmedi bunu! Bir kadro olarak, Merkez Bankası bürokrasisi olarak… Yardımcıları ile… Şube müdürleriyle beraber yaptı bunu! Tek başına değil! Bir politikacının da buna dâhili yoktur! Şimdi ne yaptık biz? Merkez Bankası’nı bağımsız yaptık. Ve Merkez Bankası’nı o dönemin baş sorumlusu olan, şimdi mahkemeye verdiğimiz kişinin yardımcısına teslim ettik! Ya, nasıl olacak şimdi? Ya adam birkaç gün önce, on milyar dolar gitti! On milyar dolar, şeyden aldığımız paranın taksitleri o kadar değil! Nasıl olacak şimdi? Şimdi bunlar, 5 yıl için atanıyor. Kim atıyor bunları? Bu üç tane parti atıyor! Kimi atıyor bunlar? Kendi adamlarını atıyorlar! Ne farkı kaldı? Ne farkı kaldı yani şimdi? Ne yaptılar Bankacılık Üst Kurulu? 6 ayda geri çektiler Bankacılık Üst Kurulunu! İyi mi? Hani bunlar 6 yıl için geliyordu? Hani bunların güvencesi vardı? Demek ki bundan sonra bir iktidar gelse, bundan sonra ilk yapacağı iş, hemen bir kanun çıkarıp “Türkiye’deki bütün üst kurulların görevi sona erdirilmiştir, bunların yerine yeni atama yapılacaktır” diye tek maddelik kanun çıkaracak bundan sonra! Kendileri çıkarttılar! 6 ayda defterini dürdüler Bankacılık Üst Kurulu’nun! Şu hale bakın ya! Eskiden kararname ile bürokratlar atanırdı, şimdi kanunla atanacak! Bundan sonra… Yeni bir dönem açıldı… Yav, biz bize benzeriz ya! Olmaz böyle bir şey ya! Türkiye, olmazı olur yapan bir ülkedir yani!
14
Bkz. İlgili haber: Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel'e hapis cezası, https://www.hurriyet.com.tr/gundem/merkez-bankasi-eski-baskani-gazi-ercele-hapis-cezasi-3720634, Son Erişim Tarihi: 11.01.2021
Sayfa 24 / 50
YURTDIŞI YASAĞI Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz! Şu hale bakın ya! Bunu kimsenin eleştirdiği yok… İşte, sivil toplum diyoruz… Demin Marangozlar Odası’nın genç başkanı… Ne güzel! İşte, burada bir platform oluşturmaya çalışıyor, bir tartışma zemini yakalamaya çalışıyor. Onun için çaba gösteriyor ve siz de onun çabasına icabet ediyorsunuz. Destek veriyorsunuz. Şimdi, bunlar tartışılmıyor. Bakınız… Geçen, Ziraat Odası Genel Başkanına dedim ki; “Niye siz, bir seçim kanunu, bir siyasi partiler kanunun değiştirilmesini zorlamıyorsunuz? Türkiye’nin yüzde 40’ı çiftçidir. Çiftçileri temsil eden bu oda, Ziraat Odaları Birliği, niye böyle bir dayatma yapmıyor?” “Benim” dedi, “yurtdışına çıkma yasağım var.” “Kim” dedim “seni yasaklayan?” “Bakan” dedi. Dedim, “Yav, sen bakanın memuru musun?” Adam, yurtdışına çıkamıyormuş. Yasak koymuş bakan! Şu hale bakın! Demek ki, odalar bir anlamda böyle bir bağlantı içinde. Kanunla kurulmuş… Bildiğimiz, gerçek anlamda bir sivil toplum anlayışında olsalar bile bir kısım engeller var. SENDİKALAR: NE DEĞİŞECEK? Peki, sendikalar? Bir zamanlar, bir panelde TÜRK-İŞ Başkanı panele katıldı… Ben dedim ki; “Bu sendikalar, gidip Ankara’da, zil takıp oynayıp para istiyorlar. Bunlar, sistemi tartışsınlar. Düzen değişikliği istesinler.” dedim. Bayram Meral, telefonla katıldı… Dedi ki; “Ya, biz siyasi parti değiliz” dedi. “Ne değişecekmiş?” dedi, “Türkiye’de.” Harika! “Ne değişecekmiş?” dedi, “Türkiye’de. Vali Bey, gelsin. Bir çay içelim de ne değişeceğini tartışalım.” dedi. Türkiye’nin en büyük sendikası, “Ne değişecekmiş?” diyor “Türkiye’de!” ÜNİVERSİTELER E, gelelim üniversitelere! Sivil toplum! Hiç üniversiteden bir ses, seda, bir nefes duydunuz mu? Hiza-istikamet dışında… Emir-komuta dışında… Güvenlik hizmetleri dışında… Güvenlik hizmetleri ile ne ilgisi var üniversitenin? Ne ilgisi var? Güvenlik hizmetlerinden kim sorumludur? Ülkenin polisi, jandarması sorumludur! Meğer üniversite de bundan sorumluymuş! Sayfa 25 / 50
E, şimdi nasıl olacak?
Üniversitesinden ses çıkmaz! Odalarından ses çıkmaz! Sendikalarından ses çıkmaz! Ya kimden ses çıkacak?
SESSUZLUK! Sessuzluk! Şimdi bir karikatür yapılmış Cumhuriyet Gazetesi’nde… Keşke getirseydik ama Ankara’da kaldı. “Susa susa hakkımızı alırız! Sessuzluk!” diye bir karikatür. Susa susa hakkımızı alırız! Bunu dünyaya herhalde biz icat ettik. Patenti bize ait olacak herhalde! İTAAT VE BİAT Şimdi biz… İtaati iman haline getiren… İtaati kültür haline getiren bir toplumuz. Ve böyle bir geçmişimiz var! Şimdi bizim Profesör Hüseyin Atay var… Bizim biraderin de hocasıydı… Diyor ki; “İslam’da Sünnilik kurumu, devletin, dinin çıkarını gözetir. Bireyi ezer. İtaate mahkûm eder. Mutezilik, bireyin çıkarını gözetir…” Demek ki, bizim inancımız buradan geliyor. Yani, itaat! Biat! İşte, ne dedik? Baba dedik. Baba ne demek? Bizim babamız yok mu? Yetim miyiz yani? Babaya mı ihtiyacımız vardı? Çoban Sülü dedik15. Çoban Sülü ne demek? “Biz, sürüyüz. Sen çobansın!” demek. Yav, bunu 8 sefer söyledik ya! Allah’tan korkmak lazım! Kıl payı kurtardık ya! 5 çarpı 5’ten kıl payı kurtardık ya! (Alkışlar…) Şimdi burada beni alkışladınız… Beni alkışladınız… Şimdi burada “Baba” olsa, onu da alkışlardınız! (Gülüşmeler…) Dinleyiciler: Doğru! Doğru! (Vali, güler…) 15
Görsel kaynak: https://www.omurokur.com/2015/06/coban-sulu-hakkin-rahmetine-kavustu/, Son Erişim Tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 26 / 50
(Yine alkışlar…) Recep Yazıcıoğlu: Yav, bizim görevimiz alkışlamak! İşte, ülkeyi yönetenlerin görevi de yerinde saymak! İşte, ülkenin altyapısı ortada! YUNANİSTAN VE PARLAMENTOSU Yunanistan’a gittik bundan 3 yıl önce… Yunanistan! On milyon nüfuslu! Bizim üç tarafımız denizle çevrili… Yunanistan’ın üç tarafı denizle çevrili! Bizim nüfusumuz… Aa! Nüfusumuzu bilmiyoruz ha! Bir de o var! Ama 60 milyon olarak rivayet ediliyor. Bazen 70 milyon olarak rivayet ediliyor! Çünkü belediyeler para almak için nüfusu ikiye katlıyorlar! Onun için dünyada nüfus sayımı yapıp da… Nüfusunu bilmeyen dünyada tek ülke biziz! Nüfusumuzu bilmiyoruz! Onu bile beceremiyoruz! Nüfusunu bilmeyen adam, nasıl planlama yapacak? Nasıl plan, proje hazırlayacak? Neyse… Bizim yüklerimizin yüzde 85’ini Yunan gemileri taşıyor, biliyor musunuz? Yüzde 85! Yav, böyle bir şey olamaz ya! Şimdi, adamlar Avrupa Birliği’nden ne aldılar? 40 küsur milyar dolar bağış aldılar! Bağış! Şimdi bir 25-30 milyar dolar daha alacaklar bağış! 70 milyar dolar ediyor! Bağış! 100 milyar dolara yakın para alacak İspanya! Adamlar, alt yapılarını yaptılar! Limanlarını yaptılar! 10 milyon nüfuslu bir yer ya! Yunan Parlamentosu’nu gittik gördük. Hani önünde etekli metekli adamlar var ya, yürür? Ya bizim Otlukbeli’ndeki hükümet binasından küçüktü ha! Otlukbeli ilçesi var bizim Erzincan’da. Onun hükümet binası, Yunan Parlamentosu’ndan büyüktü! Düşünebiliyor musunuz? Otlukbeli dediğim yerin nüfusu 1500’dür. “Uyduruk ilçe” dedim. Benim için Otlukbelililer bildiri yayınladılar. Protesto ettiler beni. “Niye bizim ilçemize uyduruk dedin?” diye… Dedim, “Yav, reklamın kötüsü olmaz! Yapmayın, etmeyin!” (Gülüşmeler…) Neyse… Sonra barıştık… Dediler; “Sen söyle… Bizim namımız dünyayı tuttu.” dediler. ALMANYA VE ASİMİLASYON Yani böyle garip bir şey ya! Şimdi Almanya’daydım 3 gün önce… Almanya’daki Türk vatandaşları neyin mücadelesini veriyor, biliyor musunuz? “Asimile olmayalım!” Asimilasyona karşı mücadele veriyor adamlar! Üçüncü nesil…
Sayfa 27 / 50
Alman diyor ki; “Almanca öğreneceksin!” diyor… Bunlar diyor ki; “Tamam! Almanca öğreneceğiz ama Türkçe de olsun! Okullarda Türkçe de olsun! Türkçeyi unutmayalım!” Bunun mücadelesini veriyorlar! “Din dersi olsun. Dinimizi unutmayalım!” Bunun mücadelesini veriyorlar! Orada bir kongreye gidiyordum. “Yav!” dedim, bu adamlar bize dayatıyorlar; “Türkiye’deki azınlıklar da kendi dillerinde eğitim yapsınlar!” diye bize dayatıyorlar… Bizim adamlar da orada (Almanya’da) uğraşıyorlar; “Kendi dilimizi de öğrenelim! Dilimizi unutmayalım!” diye uğraşıyor adamlar! Şu hale bak ya! BİR İŞÇİ KASABASINDA YAŞANAN ŞOK Almanya’dan neden bahsettim? Bir kültür merkezine gittik. 3 bin metrekare! Muhteşem bir bina! Tiyatro salonu var! Böyle büyük bir konferans salonu var! Bunun (Aydın’daki konferans salonunun) 5 misli kadar! Ne 5 misli? Belki de 10 misli kadar bunun! Bundan bilmem 25 yıl önce… Bir işçi kasabasının! İş-çi ka-sa-ba-sı! 20 bin nüfusu var! Maden işçilerinin oturduğu kasaba! 20 yıl önce bir kültür merkezi yapmışlar… Muhteşem! Bir kütüphanesi var! Aklınız durur! Hepsi 3 bin metrekarede! Bizim Erzincan’daki kültür merkezi ne kadar biliyor musunuz? 12 bin metrekare! Değil mi? Oradaki (Almanya’daki) fonksiyonların hiçbiri de yok orada! Yav, hem binaları büyük yapıyoruz, hem de anlamsız yapıyoruz! MENDERES HEYKELİ
Sayfa 28 / 50
Şimdi bu çok önemli! Yani, binaların projelerini de tartışmaya açmak lazım. Bakın, burada bir menderes heykeli yapıldı16. Yapanları kutluyorum. Tebrik ediyorum! Fakat biz de bir Menderes heykeli yapacaktık… Tartışmaya açacaktık Menderes heykelini… Dedik ki; “Menderes, bize tepeden bakmasın.” Biliyorsunuz, bizde heykeller bize tepeden bakar. Bir kaidenin üzerindedirler ve yukardan bakarlar aşağıya… O dönemin anlayışına uygundur bu tepeden bakma… Ama Menderes, biliyorsunuz, halkın içinden bir insandı… Nitekim kompozisyon da öyle olmuş… Ama kaide üzerine… Keşke kaide üzerine değil de… Hele bir de girişte… Kimsenin yanına gidemeyeceği bir yerde değil de burada Belediye Meydanı’nda yapacaktık bunu… Meydanda Menderes, yanındaki insanlarla yürüyor! İnsanlar gidecekti… Menderes’i okşayacaktı, eliyle dokunacaktı… Onun yanında fotoğraf çekinecekti ve o bronz heykel, o okşamaktan dolayı rengini değiştirecekti… Yani, “Yeter, söz milletindir!” diyen insan, yukardan bakmaz! Halkın içinde olur. KOLEKTİF SORUMLULUK Biliyorsunuz, şimdi halkın içinde yürüyen yöneticiler, sanki büyük bir marifetmiş gibi halk tarafından büyük bir sempati ile karşılanıyor. Hâlbuki bu çok doğal bir şeydir! Ama tabii, biz doğalı unuttuğumuz için, onu da unutuyoruz! Yani, tartışmak lazım projeleri… Laf oradan açıldı da… Oradan geldi… Projeyi tartışmazsanız, “ben yaptım oldu” derseniz; bu, demokrasi de olmaz, yanlış da olur! Yanlış da olsa, bırak! Halk yapsın yanlışı! Fatura çıkmaz sana! Tartışırsın, ondan sonra yanlış olduysa, dersin ki; “Kardeşim, biz bunu tartışmaya açtık. Ortaya da bir sandık da koyduk. 10 tane de alternatif koyduk. Halk bunu seçti, ne yapalım?” Kolektif sorumluluk! Sorumluluğu dağıtırsın! Ama tek başına, “Ben her şeyin en güzelini yaparım.” Gider, yaparsın, dev bir bina… O binanın 16
Bkz. İlgili Haber: “Aydın’da otoyol kavşağına inşa edilen ve 1999 yılında açılışı yapılan Adnan Menderes Anıtı, bakımsız görüntüsüyle görenleri üzüyor. Vatandaşlar, anıt ve çevresinin hak ettiği ilgiyi görmesini istiyor.” Kaynak: http://yenikiroba.com/post.php?ID=30270, Son erişim tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 29 / 50
yüzde 10’u kullanılır. Şimdi burada Borsa da bir bina yaptı17. Sordum, “Ne kadarı kullanılıyor?” “Yüzde 10’u” dendi. Demek ki, devlet de israf ediyor. Bazen özel sektör de israf ediyor. MİMARİ Zaten bu kadar büyük binalar yaparak… Binaları da beceremiyoruz zaten! Binalarımız da dökülüyor zaten! Necip Fazıl, bunlara, “Piç mimari” diyordu… Taştan yapılı bina! Taş! Taş! Dünyanın en güzel, en asil malzemesi taştır! Beton, ne idüğü belirsiz bir malzemedir! Dünyada ilk beşe giriyoruz betonda! Her işte ilk beşe giriyoruz, yanlış işlerde! DÜNYA SIRALAMAMIZ Zararlı alışkanlıklarda ilk beşe giriyoruz… Bilmem nede ilk beşe giriyoruz! Kirlilikte! Kirlilikte, ilk dörde giriyoruz! Kirlilik! Kirli… Yani, rüşvet alma, verme işlerinde! Bir dinleyici: Bu da bir başarı Sayın Valim! Recep Yazıcıoğlu: Valla onlarda hiç olmazsa bir derecemiz var! Öbürlerinde 170 ülke arasında orta sırada yer alıyoruz! Gelir uçurumunda, orta sırada! Bütün diğer göstergelerde 70 ile 80 arasında… Yalnız, milli eğitimde, 118 ülke arasında biz 5. sıradayız! Milli eğitimden kaynak ayırmada! Niye? Çünkü 20 milyon öğrencimiz var. Yani, çok az olduğu için öğrenci sayımız… Dolayısıyla, milli gelirden 105. Sırada yer veriyormuşuz biz milli eğitime! Yani, eğitime ihtiyacımız yokmuş bizim! Hepimiz birer profesör olduğumuz için! Böyle bir şey, böyle bir mesele yokmuş bizde!
17
Kaynak: https://www.facebook.com/aydin.ticaretborsasi/photos/a.1671421906424184/1671422133090828, Son Erişim Tarihi: 11.01.2021.
Sayfa 30 / 50
KİM DEĞİŞTİRECEK? Kim bunları değiştirecek? Ben mi değiştireceğim? Halkın gücü olmadan hiçbir şey olmaz burada! Bakınız, ben geldiğim zaman, senede 30 derslik yapıyordu Aydın! 30 derslik! Üçlü eğitime geçilecekti. Efeler Lisesi’nin mevcudu 2 bin 500 kişiydi! 18 derslikteydi! 2 bin 500 kişi! 18 derslikte! Girdiğin zaman kapıda tuvalet kokusu! Bilmem ne kokusuyla karşılaşıyordun orada! Bir gün gittim. O hocaların da iflahını söktüm! Ne kabahatleri varsa! 800 derslik başlattık! 10 yıl sonra bitirilir Allah’ın izniyle! Bir 800 daha! Bir 800 daha başlatacaktık! Malzemesini biz veriyorduk, işçiliğini de dernekler, işte okula-aile birlikleri, belediyeler ve muhtarlıklar veriyordu. Yani halkın gücünü… KAYSERİLİLER Kayseri’ye gittim. Kayseri’de üniversiteye ne kadar katkı yapmış iş adamları biliyor musunuz? 50 milyon dolar! Her biri, bir bina yapmış! Türkiye’nin en güzel kampüsü çıkmış Kayseri’de! Bugün dersek… Biliyorsunuz, burada kampüs için faaliyete geçtik… Kimse oralı olmadı! “İlköğretim okulu” adı altında Ziraat Fakültesi’ni başlattım Özel İdare olarak! “İlköğretim okulu” adı altında! Sonradan da pirincin taşını ayıklamak için, epey mücadele verildi, “Bunu nasıl ayıklayacağım?” diye! YARIŞ Şimdi, dese ki hükümet; “Hangi il altyapıyı yaparsa, ben ona üniversiteyi vereceğim” desin… Bakın ülkede nasıl bir yarış başlıyor! Desin bakalım ne olacak? Ama öyle denmiyor… Deniyor ki; “Şurayı üniversite yaptım…” Bakkal dükkânından üniversite açılıyor! Sen de ki; “Altyapıyı yapana, üniversite! Hadi bakalım!” Bak, nasıl yarış başlıyor! 11 YIL SONRA… 10 yıl geçti aradan… Hala Kuşadası Hastanesi, Söke Hastanesi ki projesini bir Özel İdare olarak hazırladık… Devletin elinde 250 yataklı hastane projesi yoktu… Türkiye’nin 6-7 ilinde uygulandı o proje… Germencik, bizim zamanımızda iken bitmişti… Diğerleri daha bitmedi…
Sayfa 31 / 50
Yani, bu sene sonunda mı, gelecek sene mi? Aradan kaç yıl geçti? 12 yıl mı geçti? Alangüllü Kaplıcaları bitti. Çok da hoş oldu. 10 yıl sonra bitti nihayet! 11 yıl sonra… Yani, netice-i kelam şu: Biz Kuşadası Hastanesi’ni arsayı satarak yapacaktık, iyi mi? Bir yılda bitecekti! Oradaki arsayı satacaktık! Hastaneyi alan onunla yapacaktı, donatacaktı! 1 milyon nüfusu var Kuşadası’nın… Hastanesi yok, iyi mi? Sağlık ocağında hizmet görüyor!18 Hale bak! Söke Hastanesi, sağlık ocağıydı biliyor musunuz?! 50 tane mütehassıs var ama! 55 tane! ERZİNCAN’DA HASTANE… Erzincan’da da 15 tane mütehassıs vardı! Erzincan’ın nüfusu 100 bin! Söke’nin nüfusu 50 bin! Erzincan’da ne kadar yatak var biliyor musunuz? Bak devletin israfına! Şimdi 3 tane hastane yıkıldı mı? 500 yatak, 3 hastane… Dedim ki; “Üç hastaneyi yapmayalım… Devam eden bir hastane var… Araştırma hastanesi… 500 yatak onu yapalım! Tek hastanemiz olsun!” “Ooo! Olmaz dediler!” Sağlık Bakanlığı; “Ben hastanemi isterim!” Çalışma Bakanlığı, “Hastanemi isterim!” Askeriye, “Hastanemi isterim!” Çıktı mı beş yüz yatak, 3 hastane? Şimdi de Araştırma Hastanesi de devam ediyor. 500 yatak da o! Etti mi bin yatak? Nüfus 100 bin! 10 kişiye bir yatak düşüyor! Dünyada 10 kişiye bir yatak… Böyle bir mucize yok! Para bol! Yapılan ne biliyor musunuz? 28 bin metrekarelik poliklinik! Daha yatak yok! Poliklinik bitmek üzere! Ben bunu buradan size söylemiyorum! Ben, Erzincan Valisi iken, televizyonda ki hangi televizyondu? Bangır bangır bağırdım orada! Dedim, “Yahu…” Dediler, “Bu adam üniversiteye kaşı çıkıyor!” TASARRUF TEDBİRLERİ! Yahu ne ilgisi var be kardeşim yav! Allah Allah! Yav 28 bin karelik poliklinik olur mu ya?! Dünyada böyle bir şey var mı be kardeşim ya? Bu paralar, kimin parasıdır ya? Şimdi, ne yapıyor bizim hükümet? Tasarruf tedbirleri…
Asansöre binmeyecek memurlar! Kâğıdın arkasına yazacak! İki düğmenin birini söndürecek! Musluk tamir edilecek!
Başka? Arabalara binilmeyecek! POLİTİKACILARIN ZİYARETİ Ben bir tane minibüs aldım. 3 yıl önce, daire müdürleri ile beraber toplu ulaşım! İki tane minibüs; birisine basın biniyordu, diğerine müdürler… Gidiyorduk! Daha önce düğün alayı gibi…
18
2021 Ocak ayı itibariyle internet üzerinden incelendiğinde başlıca üç büyük hastanenin yanında ufak çaplı hastanelerin olduğu görülmektedir. (https://www.trhastane.com/kusadasi-hastaneleri.htm)
Sayfa 32 / 50
Hele bir de politikacı geldi mi? Herkes kurulur bir tane resmi arabaya! Konvoy gibi! Allah’ın izniyle! Politikacılar da ne kadar çok sever bu işi! Karşılama-uğurlama var ya! Adamlar sırf bunun için zaten bakan olurlar biliyorsunuz! Burada ne karşılamalar yapmışızdır! Allah’ın izni ile! Karşılıyoruz! Karşıladığımız adam da kendini bir şey zanneder! Hani o da bir şey! “Ulan” der, “ben neymişim ya!” (Gülüşmeler…) “Beni yeni keşfettiler herhalde!” der. (Gülüşmeler…) Böyle bir şey yok ya! Bunlar Tanzanya’da var ya! Bir tane bakan geldi bizim Erzincan’a… 2 tane bakan ve Cumhurbaşkanı… Tabi Cumhurbaşkanı gelince, hepimiz ev sahibi sayılırız… Bir tane Mercedes var benim. 4 sefer bindim Mercedes’e! Benim bir Jeep’im vardı 14 yaşında! Onunla gezdim… Erzincan’ın gitmediğim noktası yoktu! Mercedes, duruyordu… Sonra satışa çıkarttık. Tabii, bakanların Mercedes’e binmesi gerekiyor biliyorsunuz! Kur’an’da ayet var(!) Onun için saklıyorduk onu… Şimdi, iki tane bakan geldi… “Ulan” dedik, “bunlar belki beraber binerler.” Hani, çünkü çok çabuk gidiliyor… İşte, Cumhurbaşkanı var falan… Her ihtimale karşı, bir tane kaymakamın aracını da tahsis ettik. Hani, adam belki binmez falan! Meğer adam darılmış! İl Başkanı dedi ki; “Yav, adam darıldı” dedi, “bizim arabaya biniyor” dedi. “Sayın Bakanım” dedim. “Özür dilerim. Biz, hani belki beraber binersiniz diye…” “Sen!” dedi, “Her zaman böyle yaparsın zaten!” Aaa! Ulan ben bu adamı tanımıyorum bile! Meğer bir zamanlar milletvekili olarak gelmiş… Gene ortada kalmış… Yav, Cumhurbaşkanı ile geldiğin zaman, ortada kalırsın be kardeşim ya! Allah Allah! Ne yapalım yani? Kucağımıza mı oturtup gezdireceğiz? Yav, adam şimdi… Özür diledik gerçekten! Bak, adama özür dilediğimiz halde…
Sayfa 33 / 50
Adamı şimdi uçağa bindiriyoruz… Geldi herkesin elini sıktı… Benim elimi sıkmadan geçti böyle… (Bkz: Fotoğraf karesi) Yav… Tepem attı yav! Şu işe bak ya! Şu hale bak ya! Bir de özür diledik adamdan… “Keşke özür dilemeseydik!” dedim yav! Hani ev sahibiyiz… Ayıp ya, misafir! Tabi 3-4 ay… Adam eczacı… Sağlık Bakanı olmuş… Tabii 3 ay sürdü sağlık bakanlığı… BAKAN SAYISI ÜZERİNE… Tabi… Ya dünyada… 34-37 tane mi? Kaç oldu bakan? 37 tane bakanı olan… Adı da “bakan!” Bakıyor! Kadınlara bakılıyor, meteorolojiye bakılıyor! Kadastroya bakılıyor! Bütün, devamlı bakılıyor! Yav, böyle bir şey yok ya! Kadastrodan sorumlu bakan, acaba nerede var ya? Nerede var? YEREL POLİTİKACI ÖNERİSİ Bizim 10 tane bakanımız olması lazım. 10 tane… Onlar da teknisyen olacak… Aydın’daki bütün müdürlükler… Bölge müdürlükleri dâhil… İl Meclisi’ne bağlanacak… İl Meclisi var ya? İl Genel Meclisi’ne bağlanacak bunlar. Tayinlerini, terfilerini, bütçelerini, programlarını… Hepsini İl Meclisi’nden alacaklar… Yerel politikacı… Bak! Yerel politikacı! Bana derler ki, “Bu adam, politikacıyı sevmez!” Yerel politikacı! Şimdi, serseri mayın gibi dolanan genel politikacı var ya! Burada da vardır öyle adamlar! TAYİN-TERFİ VE DÜRÜLEN DEFTER Defter dürmek üzerine! Bir defter dürmedikleri kaldı siyasetçilerin! Allah’ın izniyle! Çünkü ekonomi alındı ellerinden! Diğer hizmetler zaten alındı! Güvenlik-müvenlik zaten o işlere bakmıyorlar! Bir tek tayin-terfi kaldı! Aydın’da da çok severler bu işi! Bu tayin-terfi var ya! Sabah erken kalkan burada müdür olur Allah’ın izniyle! Her yerde öyle de yani, Aydınlılar çok sever bu işi! Çünkü bizim Nazilli’de o zaman… Bizim Nazilli’deki başhekim 15 günde bir değişirdi. Aynı adamlar değiştirirdi ha! Yav, böyle şey olmaz ya! BAŞHEKİM KİM? Bir gün bir yazı… İsmini söylemeyeyim. “Falan memurun…” Şimdi adam hastanede… Başhekimin imzasını taklit ediyor, işte disipline uymuyor… Başhekim de diyor ki; “Sağlık müdürlüğünün elemanı…” “Bunu diyor, asli görevine gönderin” yazı… Bizde asli görevine… Yani, biliyorsunuz, bir yol var arada... Oradan aldık, yolun öbür tarafına verdik. Zaten orada görevli adam! Gitmediği parti başkanı kalmadı! Tabii, onlardan hava çıktı. Bu sefer ilgili Bakana gitti. Bakan, yazıyor şimdi adımıza… “Falan memurun hastanedeki görevine iadesiyle neticenin bildirilmesi.” Sayfa 34 / 50
İade edecekmişiz! İlgiliye de bildirecekmişiz! Öyle emir buyurdular(!) Tabii biz, gereğini de yapmadık… Neticeyi de bildirmedik! O, Sayın Bakan, geldiği zaman… Dedim ki; “Efendim, böyle bir yazı yazdınız” dedim, “Siz, başhekim olsanız ve böyle bir memurunuz olsa… O memuru gönderseniz, sonra size rağmen geri gelse… Başhekim kim olur?” dedim, “Siz mi, yoksa o memur mu?” “Yav” dedi, “Bana öyle söylemediler” de… Kardeşim, her söylenene iş yaparsan, biz burada neciyiz? Bizi buraya niye dikmişler? Bu işleri yapmak için dikmişler! Sana bu tür bir konu geldiği zaman; “Ya, git işine ya! Oranın valisi var, kardeşim ya! Bırak böyle şeyleri ya! Ben Bakanım kardeşim ya!” Adamı havada kapıyorlar! Havada! BİR BAŞKOMİSER Nazilli’de bir başkomiser! Adam orada ilçe başkanının kucağından çıkmıyor! 6 yıl kalmış orada… Soruşturmayla almışız merkeze! Şimdi geri gidecek. İlçe başkanı istiyor onu, geri! Uğraş, muğraş… Emniyet müdürüne söyleniyor… Emniyet müdürü… Dedim, “Bana söylesin!” Neyse… Bir 5-6 ay sonra bana söyledi… Dedim, “Kim istiyor o başkomiseri geri?” İlçe başkanı… “Bu adam, ilçe başkanının emrinde mi çalışacak? Kaymakamın emrinde mi çalışacak?” “Yav” dedi, “Ben Bakanım” dedi ya… “İşte, 40 yılda bir, bir şey istedik” dedi ya! Dedim, “Yanlış o zaman!” Yani, bu istediğin de yanlış! Yaptığımız, yapacağımız şey de yanlış! Bu olmaz ki böyle ya! Yav, bak… Nelerle uğraşıyoruz, görüyor musunuz? GERMENCİK VE JEOTERMAL Ama Aydın’ın altında… Germencik’in altında… 170 derece ile 230 derece bin litre/saniye su var, biliyor musunuz? Doğal gaz var! Doğal! Petrol nedir? Petrol! Doğal gaz nedir? Orada sıcak su var! Germencik’in altında! 600 litre/saniye’si hazır! Ne zamandan beri? 25 yıldır! 1200 metrede bekliyor! Neyi bekliyor? Aydınlıları bekliyor! Aydın’daki politikacıları, Aydın’daki bakanları bekliyor! Buranın yöneticilerini, buranın halkını bekliyor! Bu milli serveti, yerin altında tutmanın vebali ve günahı, yalnız Aydın’a mı aittir? (Alkışlar…)
Sayfa 35 / 50
Bunun projesini hazırladık… 300 milyon para verdik. Çevre Bakanlığı’ndan getirilmişti. Aydın’ı 6 ay ısıtacak, 6 ay soğutacaktık! Dünyada ilk defa bir şehir, hem ısıtılacak, hem soğutulacaktı! Bilecik’e gittim… Bilecik’e… 40 derecelik suları var! Bir mahalleyi ısıtıyorlar! Ama suyu ısıtmak kaydıyla… 40 derece yetmiyor. Onu ilave ısıtıyorlar... Tabii, enerji sarf ediyorlar… Ondan sonra da bir mahalleyi ısıtıyorlar. Bizim burada, 230 derecelik sıcak su var! 25 yıldır kuyular kazılmış, duruyor! Duruyor! Ve Aydınlı da bu servetin üzerinde oturuyor! Bunun günahını… Tek, tek… Aydınlılar olarak nasıl vereceksiniz? Tek, tek! Yalnız yöneticileriniz değil! Yalnız politikacılarınız değil! Adam… Falan işte, kâtip! Feşmekân bilmem ne! O kâtip, oraya gitsin! O, oraya müdür olsun! Bilmem! Nedir bunlar ya! Müdür olsa ne yazar, olmasa ne yazar? Böyle kıytırık işler uğraşarak, burada zaman öldürmedik biz! Neden bizim defterimiz dürüldü burada? Bu projelerden dolayı defterimiz dürüldü! Başka ne için dürüldü? Millet benden korkmadı, projelerden korktular! Sanki babamın projeleriydi bunlar! Devletin projesiydi! Bunlar, benim şahsi projem değildi ki! Şehri 6 ay ısıtıp, (6 ay) soğutacaktık! 60 milyar tuttu o zaman proje tutarı! Şirketimiz bile hazırdı! Arsası hazırdı şurada, 170 dönüm! Avrupa İskân Fonu’ndan çok düşük faizle kredi alacaktık… İller Bankası, Belediye, İl Özel İdare ve halk katılımıyla şirket de hazırdı! Şehri 6 ay ısıtıp, 6 ay soğutacaktık! Bakın, burada terliyoruz şimdi! Şurada, şimdi… Burayı, bu su ile soğutacaktık! Bir oteli düşününüz… Şehri otel gibi düşününüz… Aynı sistem! Hem soğutuyor… Musluklardan sıcak su akacaktı… Rusya’da ve Kazakistan’da olduğu gibi… Kazakistan’da musluklardan sıcak su akar… 24 saat! İyi mi? Allah, böyle bir mucize, böyle bir imkân, böyle bir servet verdi! Ondan sonra seralar! Sera! Antalya’ya alternatif olacaktık! Havaalanı onun için yapıldı! Hollanda, çiçekten 50 milyar dolar kazanıyor! Senede! 50 mil-yar- do-lar! Hollanda! 5 milyon nüfuslu Hollanda! Çiçekten! Burada seralar yapılacaktı! Avrupa’nın çiçeğini biz buradan karşılayacaktık! Ondan sonra termal tesisler yapacaktık! Denizleri kirlettik! Şifa! İşte, termal turizm! Ondan sonra buz üretimi… Ondan sonra enerji üretimi! Sayfa 36 / 50
Ondan sonra yerin altına girecekti bu su! Bu servet hala duruyor! Halen duruyor! Ben, o zaman toplantılar yaptım ki halk bunu benimsesin ve politikacılara da dayatsın bunu! Politikacı, adımını buraya attığı an, “Doğal gaz ne oldu?” desin! Belediyeye gitsin… “Doğal gaz ne oldu?” desin! Yakın takibe alsın diye böyle toplantılar yaptım. O toplantılarda bu projeleri anlattık ki, kafasına girsin sevgili halkımızın ve bunu talep haline getirsin! O zaman… Ticaret Odası Başkanımız burada… Gitti… Gönen’e gitti. Gönen, ancak ısıtıyor. Ondan sonra 3-4 tane il daha ısıtmayı yaptı ama soğutmayı yapan yok! Çünkü Aydın, hem ısıtılması gereken, hem de soğutulması gereken bir yerdir. Ben, Aydın’dan ayrıldığıma üzülmem ama bu projeden ayrıldığıma üzülürüm! Çünkü bu, dünya çapında bir olay olacaktı! Ne olacak yani Aydın? Gittim Erzincan’a ki doğa ile iç içe! Harika bir yer! İyi ki defterimiz dürüldü, Erzincan’a gittik! Ama bu projeden ayrıldığıma üzülürüm ben! Çünkü bu, beni hala heyecanlandırır! Aradan 10 yıl geçti ama… Sizleri hiç heyecanlandırmıyor bu proje! Farkında bile değilsiniz! Siz derken, tüm Aydın halkına demek istiyorum. Sizi şimdi ele geçirmişken söylüyorum. (Gülüşmeler…) Yav, yazıktır, günahtır ya! Yani, şunlara sahip çıkmak lazımdır! Tabii… Odaları ile… Sendikaları ile… Burada odalar var şimdi… Sendikaları ile… Sivil toplumu ile… Bunlar yoksa… Bekleyerek, memur tayin ederek, kâtipleri bilmem nerden nereye sürerek bu memlekete hizmet olmaz! Bunlar fasaryadır! Bunları hep söyledik, hep söylüyoruz! SEÇİMLE GELEN VALİLER Dün işte… Gene valilik tartışılıyordu. Aradılar beni… İşte, ne olacak bu valilik? Bilmem ne! Seçimle mi gelsin? Ulan seçimle gelen ne yaptı ki, şimdi onlar da seçimle gelsin?! Biz, seçimle geleni de görüyoruz! Ne oldu? Sen yapabiliyor musun? Aydın’da buradaki bütün müdürlükleri İl Genel Meclisi’ne bağlayabiliyor musun? TÜRKİYE’NİN YENİDEN YAPILANMASI Yerel vergiler oluyor mu Aydın’da? Yerel vergi? Mali vergiler… Yerel bütçeye gitsin… Emlak vergisi, yerel bütçeye girsin… Ondan sonra… Proje, program… Bak 15 yıllık kalkınma planlarımızı, projelerimizi hazırlayalım! Ondan sonra da yarışa başlayalım! Denizli’yle, İzmir’le yarışa başlayalım! Sayfa 37 / 50
En iyi elemanı, en iyi projeyi, en iyi mühendisi, en iyi öğretmeni, en iyi teknisyeni alalım! Kendi göbeğimizi kendimiz keselim! 2500 yıl önce yaratılan uygarlığı yaratalım burada! İyi mi? İşte, Türkiye’nin yeniden yapılanması budur! İşte, Kemal Derviş… Şimdi 14 aylık kanun yaparlar ama Türkiye’nin iç siyasetini linç etti! Dünya’da siyasetsiz bir toplum var mı? Siyaseti, yeniden düzenleyelim! Niye beceremiyoruz siyaseti? Siyaseti tasfiye ediyoruz? Siyaseti yeniden tanzim edelim! İdareyi yeniden tanzim edelim! Ülke, yerinden yönetilsin1 Halk, yönetime ortak olsun! 2500 yıl önce olduğu gibi… Osmanlı İmparatorluğu zamanında olduğu gibi! BEYLİKLER DÖNEMİ 18. asırda mahalli bütçeler vardı! Mahalli vergiler var! Gider İstanbul’da tasnif olur gelir ve mahallede kullanılırdı1 18. Asır! Beylikler dönemi! Beylikler döneminin 2500 yıl önceden ne farkı var? Anadolu’da Beylikler döneminde yapılan hizmetleri, Osmanlı İmparatorluğu yapamamıştır! Çünkü Beylikler otonomdu! Mahalli vergilerle, mahalli projelerle hizmet yaptılar! Hala ayaktadır Beylikler döneminde yapılan eserler! İşte, bütün bunları Aydın’da söylemek, benim için büyük bir vesiledir ve mutluluktur! Neden? Çünkü bu vesile ile geliyoruz… Annem burada… Kardeşlerim burada… Bizim 40 yılımız burada geçti. Bir de uygarlıklar vadisi burası! UYGARLIKLARIN SIRRI Bu uygarlıklar nasıl kuruldu? Rahmetli Özal, geldi… Afrodisias’ta çay içiyoruz… Orada da aynı nutku çektim! Dedim; “Bakın, Afrodisias’ta tiyatro var! Senato binası var! Neden şimdi olmasın bunlar?” dedim. Özal’ın kafasında bunlar vardı… Nerde kardeşim hükümet? Nerede bizim hükümetler? Hükümetlerin projesinde, programında var mı bu söylediklerim? Yapabiliyor musunuz 10 tane? Ama taşrada teşkilatı olmayacak! Emniyet, adalet hariç… İyi mi? Yapabiliyor musun bunu? 10 tane! Sandıklarında başkan ya da başbakan… Neyse seçilecek! Lideri halk seçecek! Halk! Öyle delegelerle, melegelerle, bilmem neyle değil! Genel başkan, delege tayin ediyor; delege, genel başkanı tayin ediyor! Böyle bir şey yok! Böyle bir uygulama Tanzanya’da, Uganda’da da bile yok böyle bir şey! Bunların defterini niye dürmüyorsunuz?
Sayfa 38 / 50
SİYASETİN SÜRESİ Siyaset 5. Yıl! 5! 5! Beş çarpı beş yapıyoruz biz! 5x5! Yok, böyle bir şey! Aydın’da hiç evlat doğmuyor mu? Aydın’da analar evlat doğurmuyor mu? Beş! (Yıl) Bir dönem! Bir! Bir adam, bir dönem iş yapacak! Bir dönemde bir şey yapamayan, ikinci dönemde zaten bir şey yapamaz! Bir 5! Bir 5 daha! Bir 5 daha! Bir 5 daha! Ulan adam diyor ki; “Ben bir şey yapamıyorum!” “Yaparsın! Yaparsın!” diyor… Yav, yapamıyor kardeşim yav! “Yaparsın! Devam!” (Gülüşmeler…) Yav, adamlar bıkmış seçilmekten; millet, seçmekten bıkmadı be kardeşim yav! Siz, devam edin kardeşim, aynı adamları sandıktan çıkartmaya! (Gülüşmeler…) RECEP YAZICIOĞLU VE SİYASETE ADAYLIK Bir dinleyici: Sayın Valim! O zaman, siz de aday olun! Sizleri seçelim! Aynı kişiler, devamlı aday oluyor… Recep Yazıcıoğlu: Valla şimdi… (Alkışlar…) Recep Yazıcıoğlu: Beni seçtiğiniz zaman; siz, zannediyor musunuz ki farklı bir şey olacak? Bu sistem… Bu çark… Tayyip Erdoğan’ı da… Recep Yazıcıoğlu’nu da... Kemal Derviş’i de öğütür! Ama işte halkla beraber bir değişim ve dönüşüm projesi ve programı şeklinde hazırlıklı ve donanımlı gelinirse, kadro hareketi şeklinde, ben varım diyorum! Ama sen bu sistem içinde… Bu, Ecevit’i ne yaptı? Ecevit, düzen değiştirecekti! Nasıl “Başbuğ Ecevit” oldu? (Gülüşmeler ve alkışlar…) Recep Yazıcıoğlu: Yani, “Seni de, beni de değiştirir” demek istiyorum! Nicelerini değiştirdiği gibi! Sayfa 39 / 50
(Alkışlar…) Evet, konuşmam bitti! Şimdi sual-cevap! SORU-CEVAP BÖLÜMÜ Bir dinleyici: Sayın Valim, helal süt emmiş bir insanı, hiçbir varlık, hiçbir canlı bozamaz! Recep Yazıcıoğlu: Şimdi… Bozar… Neden bozar? Bakınız… Çark dönüyor… İyi niyet kurtarmıyor. O anlamda, bu gelenlere, ülkeyi yönetenlere “kötü niyetli” diyebilir miyiz? Bunların hepsi iyi niyetle geldiler ama çark dönüyor! O çark, seni de, beni de ezer diyorum! İyi niyet, yüzde 2; sistem, yüzde 98! Bunu Japonlar söylüyor! Bir dinleyici: Sayın Valim, Menderes asıldığı zaman bu ülkede hiçbir tepki olmamış. Siz, bu memlekete, bu ilimize çok büyük hizmetler ettiniz. Siz gidince; kıblesini bilmeyenler, şükür namazı kıldı bu ilde! Peki, biz ne yapabiliriz? Recep Yazıcıoğlu: Yav kardeşim… Bir dinleyici: Bu doğru ama! Recep Yazıcıoğlu: Peki, o zaman hepinize bir sual! Bu “tercihli oy”, geri alındığı zaman, Aydın’dan kaç kişi telgraf, faks ve mektup yazdı? Bir dinleyici: Hiç kimse! Recep Yazıcıoğlu: (Hiç kimse) yapmadı! Kutluyorum sizi! Böyle güzel bir davranıştan dolayı… Farkına bile varmadık yav! Tercihli oy! Tercihli! Yav, niye biz faturayı çıkarıyoruz siyasete? Peki, herkes faturayı siyasilere çıkarıyor. Günah keçisi yaptık herifleri! Şimdi adamların defterini de dürdük! Şimdi Gazi Erçel’in yardımcısına ülkeyi teslim ettik! Allah, kolaylık versin! Yok, böyle bir olay ya! Biraz nalıncı keseri gibi… Yani, kendimiz zeytinyağı gibi üste çıkmayalım! Yani, halksız kalkınma, halksız cumhuriyet, halksız demokrasi olmaz! Başka sual-cevap? Var mı? Bir dinleyici: belediye başkanı olarak Aydın’dan başlayalım… Recep Yazıcıoğlu: Yav, belediye başkanı olsan ne yazar? Ben ne diyorum? Türkiye’nin yeniden yapılandırılması lazım! Yerel vergiler olması lazım! Bunu yapacak bir değişim ve dönüşüme ihtiyaç var! Yoksa belediye başkanı da burada çırpınıyor! Herkes iyi niyetli ama imkânlar oranında ne yapılabiliyorsa, o yapılıyor. Yani, sistemi tepeden tırnağa, sil baştan düzeltmemiz lazım! Böyle bir iradeyi halkın ortaya koyması lazım! Yoksa siz belediye başkanı olun, ben belediye başkanı olayım… Biz de çırpınırız… İmkânlar ne kadarsa, ancak o kadar harekete geçirebiliriz! Sayfa 40 / 50
Yani, bu uygarlıklar vadisini yaratabilmemiz için, kökten bir değişime ihtiyaç var! Yoksa Türkiye bak geldi, tosladı ya! Tosladı! Tosladı kardeşim ya! Paralar gitti! Bitti! Nasıl gitti? Buhar oldu, bitti! Canavar gibi yuttu! Bu kamu var ya? Kamu! Bütün paraları… Tabii, bu kamu, halkla beraber! Karadelikler! Karadelikler, yalnız devletin günahı değil ki! Karadeliklerin içinde sevgili halkımızın talepleri yatmıyor mu? Yatıyor! HAYVANCILIK VE HÜLYA AVŞAR Şimdi siz… Hayvancılık… Bak! Çine tarafında mısır ekiliyor. Bu Aydın’da ben mısır görmedim şu çevre… Belki de vardır ama yolda görmedim. Şimdi… Amerika ve Avrupa bilirsiniz… Boydan boya mısırdır. Hem yağ çıkarırlar, hem de silaj yapıp hayvana yedirirler. Şimdi biz, suni yemle hayvanı besleyeceğiz ve kapalı ahırda! Aydın gibi yerde! Kapalı ahır! Aman Allah’ım! Hayvan, amonyak çıkarıyor ve zehirliyor kendini… Siz, yarım saat duramıyorsunuz ahırda! Gözleriniz yaşarıyor. Bir gün ahırda kalın, nalları dikersiniz! Hayvan niye nallarını dikmiyor? Alışmış! Zehire alışmış! Ama ne et var, ne süt var! Şimdi, bizim Kasaplar Odası… Bilmem şey odası… Diyor ki; “Efendim, bize taban fiyat verin!” diyor. “İthalatı yasaklayın!” diyor. “Kaçağı yasaklayın!” diyor. Kardeşim! Sen, maliyeti düşürmedikten sonra… Tekniğe uygun hayvancılık yapmadıktan sonra… Taban fiyat versen ne yazar? İthalatı engellesen… Kaçağı engellesen ne yazar be kardeşim yav? Hayvancıları topladık, çiftçiyi… Topladık 60 tane bilim adamını… Geldiler… Dediler ki; “Hayvancılığı anlatacağız adamlara… Kimse gelmedi.” Ben, çiftçileri temsilen katıldım! (Gülüşmeler…) Oradan öğrendim bunları… Bu söylediğim şeyleri oradan öğrendim! Şimdi… Televizyonda bir program yapsak… Hayvanlar, amonyaktan zehirleniyor… İşte, bunlarda verimi artırmak, kaliteyi yükseltmek için korunga, fiğ, mısır ekmek… Bunu silaj haline getirmek… Bak, böyle yapmak falan… Göstersek… Seyreder mi bizim vatandaş? Bizim çiftçi, seyreder mi? Söyleyin bakalım… Allah rızası için! Seyretmez! Televole varken… Çarkıfelek varken… Hülya Avşar’ın programının adı neydi? Bir dinleyici: Avşar Show! Sayfa 41 / 50
Recep Yazıcıoğlu: Avşar Show! Onun için Avşar Show’a yaptırmak lazım bu programı! Avşar Show’a bu programı yaptırırsak, bu hayvancılıkla ilgili programı… Belki sevgili çiftçimiz, Hülya Avşar uğruna, belki bu programı izler! Yoksa asla izlemez! Çünkü adam diyor ki, “Ben, profesörüm!” Profesör! Adam, bilmediğini bilmiyor ki! Şimdi, bilmediğini bilmeyen bir adama sen ne anlatacaksın be kardeşim ya! Ben bunu 30 yıldır anlatırım… Adam diyor ki, herife bak! Geçen gün bizim 75 yaşında bir amca var… Evlendirme komisyonunun da imtihan heyetinden sorumluydu. Kimseye tabii puan vermedi. Kimseyi de evlendiremedik! Neyse… Moraller biraz bozuk, biraz da şey yapalım… Şimdi bir gün bir adam geldi… 90 yaşında… Dedim; “Sen de mi evleneceksin?” “He!” dedi. Dedim; “İmtihan!” “Olsun” dedi. Dedim; “Kemah’a kadar yüzeceksin ve yürüyeceksin!” “Kemah ne ki?” diyor. 50 kilometre! “Kemah ne ki?” diyor! Orada biri oturuyordu. “Bu adam Kemah’a yürürse, ben Kayseri’ye yürürüm yav!” dedi. “Bu ne biçim iş?” dedi. Adam, nasıl yürüyecek? Adam, evlenmek için Kemah’a kadar yürüyecek ve yüzecek! Gene böyle bir vatandaş geldi… Bizim Hacı… Zaten bu evlendirme işi oradan çıktı. Diyor ki; “40-50 yaşları arasında olacak! Bu şart!” Niye bu lafa geldik biz şimdi? Nerden geldik buraya ya? (Gülüşmeler…) Bir dinleyici: Hacı! Recep Yazıcıoğlu: Ha! Hacı’dan geldik! Bizim imtihan heyeti başkanı… Adam diyor ki; “Yav, bizim vali, gelip ikide bir bizim ahıra giriyor! Bir hayvanın ağzında kaç tane dişi var, bilmez! Gelip de bize bilgiçlik taslıyor!” diyor! Böyle sağda solda konuşuyor! Bir gün yakaladım onu televizyonda! Dedim; “Hacı! Benim için böyle diyormuşsun! ‘Hayvanın ağzında kaç dişi var bilmez, langur lungur konuşuyor’ demişsin!” Dedim, “Doğru… Ben bilmiyorum kaç tane dişi… Saymadım. Sen saymışsın herhalde biliyorsun. Ama ben amonyağı öğrendim! Bana öğrettiler! Amonyak diye bir şey var! Zehir! Zehir! Adı amonyak onun! Kibrit çaksan uçacak havaya! Ben bilmediğimi Sayfa 42 / 50
biliyorum. Bileni dinliyorum! Sen bilmediğini bilmiyorsun! Bileni dinlemiyorsun! Aramızdaki fark bu!” Buna hükümetler ne yapsın? Buna Kemal Derviş ne yapsın? Buna Tayyip Erdoğan ne yapsın yav? Mucize mi olacak da biz hayvanları amonyaktan kurtaracağız! Mucize mi olacak, bilmem silaj yapıp hayvanların süt ve et veriminin kalitesini yükselteceğiz? Mucize mi olacak? Yav, ben yöneticilik yaptığım ilde başaramadım bunu! Özel İdare’den aldık, millete bedava mısır dağıttık! 10 bin dönüm mısır ektirdik! Mısırı bilmiyor Erzincanlı! Mısır olmayan yerde hayvancılık olur mu be kardeşim ya? Ama bu olmuyor be kardeşim ya! Ol-mu-yor! Olmuyor! O zaman… Biz, tek tek… Kendimizden başlayacağız önce! Kendimizi sorgulayacağız! Sonra sistemi sorgulayacağız! Önce kendimizi sorgulayacağız! Biz, ne yaptık? Ne halt ediyoruz? Neyi biliyoruz? Neyi Öğrenmemiz lazım? Yaptığımız işin hakkını veriyor muyuz? Bir gün Tokat’tayım… Adam, duvar örüyor… Altına, üstüne harç koyuyor tuğlanın… Kenarına koymuyor! Baktığınız zaman, ışıklar geliyor aradan! Özel sektör… Yani, adamın evinin önünde… Dedim; “Niye bu tuğlanın altına, üstüne harç koyuyorsun da iki tarafına koymuyorsun?” “Beyim” dedi, “Her işin bir kaçamağı vardır.” dedi. Hoppala! Ulan onun için bizi kardeşim… Hiçbir sistem bizi kurtaramaz! Ulan, her işin bir kaçamağı varsa, onu yapmak da bir marifet haline geldiyse, Allah kolaylık versin ya! Bir rüzgâr… O duvarı, bir rüzgâr yıkar ha! Çünkü yan taraflarına harç koyacak ki çelik gibi olsun! Bir duvar haline gelsin, duvar. Hammurabi kanunları var, bilir misiniz? “Usta, yaptığı bina yıkılır da altında ev sahibi ölürse, usta öldürülür! Ev sahibinin çocukları ölürse, ustanın çocukları öldürülür!” diye kanun çıkartmışlar 2500 yıl önce! Bizde Marmara Depremi2nde bir tane Veli vardı orada… Onu aldılar içeri… Çıktı herhalde… Veli Göçer… Paçayı kurtarmıştır mutlaka! Bizim gücümüz ancak Meclis’te pankart açan çocuklara yetiyor! 148 yıla mahkûm oldular… Savcı, idam istedi! İyi ki idam etmediler çocukları! “Niye pankart açarsın Meclis’te?” Çocuklar! Sayfa 43 / 50
Şimdi, onun için… Türkiye, önce kendini sorgulayacak! Sonra sistemi sorgulayacak! Sual-cevap var mı? Yok! MADALYA BEKLEMİYORUM AMA.. Bu sıcakta zaten konuşacak derman… Bugün zaten gittim… Yarım saat su kayağı yaptım… Epey bir kaslar-maslar hapı yuttu tabii! Çoktandır su kayağı işlerine bakmıyoruz. Böyle fuzuli işlere de bakıyoruz, biliyorsunuz! Ondan dolayı da zaten yargılanıyorum şimdi! Bana diyorlar ki, “Bu doğa sporlarına niye 3 milyon verdin?” Doğa Sporları Derneği’ne! “Yahu” dedim, “Milletin 30 milyon dolarla, 3 milyon dolarla yaptığı işi ben 3 milyar lira ile yaptım ya! Allah’tan korkun ya!” Hani madalya beklemiyoruz ama bari tekfir edilmeyelim ya! Doğu Anadolu ya! Aydın’dan bir öğretmen! Anne-kız… Öğretmen! Geldi… Dedi, “Benim kızımı” dedi… İngilizce öğretmeni… Öğretmenin kızı öğretmen… Kendisi de öğretmen… “Benim kızı evinin dibindeki bir okula verebilir misiniz?” dedi. “Niye?” dedim. “Yav, burada akşamları” dedi, “sokağa çıkılıyor mu?” “Hocam ne demek? Burası dağ başı mı? Niye çıkılmasın?” dedim ya! “Herkes çıkar!” dedim, “24 saat herkes sokaktadır!” İsteyen çıkar yani! “Yav” dedi, “Ben, garaja taşındım Aydın’da! Bir hafta! Şoförlere sordum… Kaptanlara sordum… Vaziyet nasıl? Bana anlattılar… İşte, otobüsleri teröristler şöyle yakıyor, yolları şöyle kesiyorlar… Şöyle adamları öldürüyorlar! Komşularım bana dedi ki; ‘Yazık değil mi bu çocuğuna? Yazık değil mi bu kızına? Niye bunu götürüp ateşin içine atıyorsun?’ dedi bana!” diyor. “Benim param yok, uçakla geldim!” dedi, “Otobüsle gelmekten korktum!” Sayfa 44 / 50
Böyle bir memlekette ben valilik yaptım! Orada yaşamın devam ettiğini… Hayatın devam ettiğini… Nasıl ispat edecektik insanlara? Nasıl olacaktı? Biz de girecektik deliğimize! 100 tane askerle beraber çıkacaktık biz de! Ortasında… Etrafımızda bir şey! Biz, dağlarda-mağlarda yatıyorduk yav! Eşkıya dağda geziyordu… Benden yarım sat önce geçti oradan… Biz de yarım saat sonra oradan geçtik! 500 kişilik bir orduyla da değil! Başka çaresi yok yani1 Risk alacaksın kardeşim! Risk almadın mı olmaz ki bu iş ya! Tesadüfen postu deldirmedik! Tesadüfendir ha! Kesin öyledir yani! Kıl payıdır ya! Ama başka çaresi yok ya! Sen, 500 kişi ile sokağa çıkarsan… Adamlar der ki; “Eyvah! Memleket elden gitti!” Zaten kimse kalmadı! Herkes göç ediyor! Biliyorsunuz, bizim Ağrılıların hepsi buraya geldi! Nasıl olacak şimdi? Efendim saat 11:00 oldu. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Tekrar buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olun! (Alkışlar…)
Sayfa 45 / 50
Sayfa 46 / 50
MUHAMMET NEGİZ Yolu Uludağ Üniversitesi, Saint Petersburg Devlet Üniversitesi(Rusya), Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nden geçen araştırmacı, "Tatmin eden övgü ve sövgü sizin olsun, idrâk veren bilgi bize yeter." şiarının peşindedir…
Sayfa 47 / 50
Sayfa 48 / 50
Sayfa 49 / 50
Sayfa 50 / 50