SUALTI Mustafa Kapkın, 1963, Rasim Divanlı
Denizler altında 60 yıl
1952-2012: Sualtına Işık Tutanlar, gözalıcı bir sualtı fotoğrafları seçkisi ama aynı zamanda 60 yıllık bir tutku yolculuğuna davetiye. Yazı: Murat Aksu
S
ualtı meraklıları için kaçırılmaması gereken bir serginin son ayındayız. 1952-2012: Sualtına Işık Tutanlar Sergisi, Rezan Has Müzesi’nde 8 Kasım 2012 tarihinde açıldı. Serginin ziyaret edilebileceği son tarih ise 28 Şubat 2013. 60 yıllık bir dönemi kapsayan ve bu süreçte sualtında görüntüleme aşkına kendini kaptırarak, konuya ciddi olarak eğilen Türk sanatçılarının işlerinden keyifli bir seçki izliyoruz. Serginin küratörü, projenin fikir aşamasından ortaya çıkışına kadar büyük emek veren fotoğraf sanatçısı ve eğitmen Saygun Dura. Projede yer alan eserler, 90’a yakın fotoğrafçı ve dört sualtı film yapımcısına ait. Bu seçki sadece gözalıcı bir sualtı macerası değil, aynı zamanda ülkemizde sualtında görüntüleme konusunda yapılan çalışmaları ortaya çıkarmak için atılmış ciddi bir adım; dünya ve Türkiye denizlerinde 60 yıllık bir tutku gezisi. Bu yazı aslında bir sergi duyurusunun son derece kişisel olarak ele alınması ve konuyla ilgili bazı anılarının derlenmesi olarak görülebilir. Saygun Dura yakın arkadaşım ve sergide yer alan pek çok kişiyle de tanışıklığım var. Aslında bu durum bu camianın biraz da içeriden anlatılmasına fayda sağlayacak ve sizlerin de ilgisini çekecek diye umuyorum. Bir yandan tarihin bir dönemine tanıklık etmenin ve o dönemin parçası olabilmenin verdiği mutluluğu yaşıyorum. Kimi fotoğraflar ve filmler çekilirken ben de dalışlardaydım. Bazı fotoğrafların bilgisayarda işlenmesine yardımcı oldum. Bu eserlerin bir gün gelip aynı sergi salonunda yan yana yer alacağını o anda bilemezdim. Bir yandan da yaptığım çalışmaların ne kadar az kaldığını düşünüp, keşke sualtında daha çok eser üretebilseydim diye hayıflanıyorum. Aslında hayıflanmam çok doğal. Sualtının gizemli dünyasını paylaşmak bir tutku. Bu tutku sizi öyle bir baştan çıkartır ki, üstüne tonla para verseler çekilmeyecek zorluklara balıklama atlarsınız. Kimi zaman yol çetrefillidir. Neyse ki sizi elinizden tutan ustalarınız önünüzü aydınlatır. Yapıp denize attığınız çalışmalarınız (ki inanın onlar dönüp dolaşıp size fayda getirir), bıkmak bilmeden denemeleriniz vardır. Işık istediğiniz gibi olmaz, flaş çakmaz, pil biter, balıklar kaçar... Yine de size bir sır vereyim mi? Şu anda çekilen sıkıntılar
150 ŞUBAT 2013
Sergide ustaların kullandığı dalış ve fotoğraf malzemeleri de yakından incelenebilir.
bundan 10 sene ve daha öncesine göre komik kalıyor! Teknoloji öyle bir gelişti ki ne 36 poz sınırı var, ne film banyosunu bekleme. Dalış yapmak için eskiden kullanılan görüntüleme ekipmanları son derece hantal ve kullanışsızmış. Dalış ekipmanları da öyle. Zaten sergideki birkaç fotoğrafa bakarak bunu çok kolay anlayabilirsiniz. Şimdi ise son derece yetenekli ekipmanlara herkes ulaşabilir. Yapılması gereken: Okumak, öğrenmek, paylaşmak ve azmetmek. Nereden mi biliyorum? Ben öyle yaptım ve inanın sonuçlarını yaşamanın keyfi bambaşka. Balık, 1952, Rasim Divanlı
Ustalar yol gösterir
Sualtına dair hiçbir şey bilmezken sualtı görüntüleme tutkusunun sınırlarını zorlayan bazı sanatçılarla tanışma ve beraber çalışma şansına eriştim. Bu kişilerin başında paylaşımcı öğretmenim, dostum merhum Recep Dönmez’i saymalıyım. Sanatı bilirdi. Tanıştığımızda yaşımdan fazla dalmıştı. Ama bence en değerli özellikleri paylaşmayı ve sevmeyi bilmesiydi. Doğaya ve insana saygılıydı. Hiçbir fotoğrafın en ufak bir canlının rahatını bile kaçırmaya ŞUBAT 2013
151
SUALTI
İskele altı, Raja Ampat, Endonezya, 2009, Saygun Dura
Fotoğraf hafiyesi Saygun Dura’yla sergiye ait kafama takılan birkaç noktada konuşma şansını yakaladım. Ona bazı sorularım oldu. Aldığım samimi cevapları sizlerle de paylaşmak istiyorum: Daha önce kişisel ve karma sergilerde de eserlerini izlemiştik. Bu fikir nereden aklına geldi? Nasıl olgunlaştı? Aslında ilk başta sevgili Recep Dönmez’le birkaç sualtı fotoğrafçısından karma sergi yapabilir miyiz fikri vardı. Ancak yaptığım ilk araştırmalar beni şaşırttı. Tahminimden çok daha fazla isme ulaştım. O sırada Rezan Has Müzesi yetkililerinin de verdikleri destek ve sponsorlukla kapsamı genişlettim. Sualtında ülkemizde çekilen ilk fotoğrafın 60. yılı olması dolayısıyla 2012 içerisinde bu projeyi tamamlamayı hedefledim. Fotoğraf arşivlerine hatta isimlere ulaşmak zor olmuş olmalı. Neler yaşadın? İlk sualtı fotoğrafının Kurtarma ve Sualtı Komutanlığı’nda bulunan Rasim Divanlı tarafından çekildiğini ve bunun daha öncesinde bir çalışma olmadığını öğrendim. Aynı dönemlere denk gelen çalışmalarıyla Mustafa Kapkın da bu işin öncüsü. Rastgele birkaç çekim yapmış kişileri eleyerek ciddi anlamda bu işe emek harcamış, iz bırakan kişilere ulaşmaya çalıştım. Bu proje sayesinde hafiyelik yönümün olduğunu keşfettim. Eski fotoğrafları bulmak için ipuçlarını takip ettim. Örneğin RolleiMarin bir fotoğraf makinesinin el değiştirerek iki üç fotoğrafçı tarafından ciddi bir şekilde kullanıldığını bile buldum. Senin sualtında tutkuyla çalıştığına defalarca tanık oldum. Aynı tutkuyu bu çalışmada da seziyorum. En çok nelere dikkat ettin? Sergide yer alacak sanatçıları ve onlara ait fotoğrafları seçerken titiz bir çalışma yürüttüm. Benzer fotoğrafların çoğunu eledim. Herkesi en iyi anlatan 5 fotoğrafı önüme koyarak bunlardan 2 tanesini kitap, birer tanesini de sergi için seçerek bastırttım. Tüm serginin de bütünsel anlamda tekrar etmeyen fotoğraflardan oluşmasına özen gösterdim. Burada aslında kritik konu her fotoğrafçıyı memnun etmenin yanı sıra soyut olmayan fotoğraflardaki renklerin doğruluğunu da sağlayabilmekti.
Sualtının gizemli dünyası sizi öyle bir baştan çıkartır ki, üstüne tonla para verseler çekilmeyecek zorluklara balıklama atlarsınız.
Sünger avcısı, 1960, Mustafa Kapkın
Tam da burada yeri gelmişken baskı kalitelerinden etkilendim. Burada nasıl bir çalışma yapmıştın? Her bir fotoğraf için örnek baskılar aldım. 5500 Kelvin’e ayarlı ışık altında renkleri inceledim ve referans kitaplarla canlıların renklerini karşılaştırarak 5-6 prova baskı yaptırttım. Fotoğrafçılardan da örnek baskılar istemiştim ve gelen örnekleri de referans olarak kullandım. Sadece bu bile büyük bir emek gerektiriyor. Bundan sonraki aşamada sergiyi neler bekliyor? Serginin 28 Şubat sonrasında İzmir ve Ankaralı sanat ve sualtı severlerle buluşmasını istiyorum. Şu anda İzmir’de görüşmeleri yürüttüğümüz ciddi bir sanat galerisi var. Bu sergilemeler sonrasında eserler müzenin koleksiyonuna kaldırılacak.
152 ŞUBAT 2013
değmeyeceğini bilir; bize de bu yönde yol gösterirdi. Şu anda sergide ona ait ve benim de defalarca kullandığım sualtı kılıfı ve flaşlar, boyunları bükük ancak bir o kadar da mağrur duruyorlar. Bu ekipmandan pek çok dalışta çıkan ürünler maharetli ellerde eşşiz fotoğraflara ve ödüller alan kitap ve eserlere dönüştü. Yeni kitabını hazırlarken de aramızdan ayrıldı. Biraraya geldiğimiz zamanlarda fotoğraflarının son hallerini gösterir, fotoğrafın bütünsel olarak kendi içerisindeki durumunun yanı sıra, karşılıklı iki sayfada duracak fotoğrafların uyumunu, kitabın tamamındaki konu akışının ve çekiciliğinin arttırılması gibi konular üzerine konuşurduk. Photoshop ile yapılacak hassas ayarları ve ince çalışmaları bıkıp usanmadan kafasında olan en doğruya ulaşana dek sürdürürdü. Kendine ait bir fotoğraf makinesi kılıfı üretmek için de çalışıyordu. Onun yanı sıra sualtında yaptıkları çalışmalarla hayatıma etki eden kişiler var. Filmlerine renkli kişiliğini katan Bengiz Özdereli, kendine ait sualtı çekim ekipmanları tasarımları da bulunan Engin Aygün (ki aynı Engin Aygün dia zamanında teknelere dia yıkama makinesi taşır, fotoğrafları limana dönüp fotoğrafçıya verip onun tab etmesini bekleyecek kadar sabrı yoktur), hiç durmadan gezen, dalan, eserler üreten ve dalıcılara elinden gelen tüm yardımı gösteren Ateş Evirgen, bilgi ve birikimini öğrencileriyle severek paylaşan Osman Ürper, Endonezya’da dalış merkezi olacak bir ada hazırlamakta olan Tunç Yavuzdoğan, Adnan Büyük, Alp Baranok, Alptekin Baloğlu, Asım Dumlu, eski dalış badim Andre Yanco, Meral Önder, Nejdet Demirtaş, Nezih Ekmekçi, Orhan Aytür, Şekip Ayhan Tünel, Tamer Günal ve de sevgili Saygun Dura’ya değinmeliyim.
Titiz ve tutkulu küratör
Anemon, Fethiye, 2009, Orhan Aytür
Saygun profesyonel fotoğrafçılığının yanı sıra bir proje ve sanat adamıdır. Açtığı sergiler ve yaptığı işlerle kendini hep bir adım öteye başarıyla taşıyor. Şu anki sergisi aslında sadece bir sergi değil. Bence toplumumuzda arşivleme ve dokümante etme reflekslerimiz yeteri kadar gelişmiş olmadığından, herhangi bir kaynak araştırmasına girdiğinizde ne derece zorlanabileceğinizi tahmin bile edemezsiniz. Nitekim 2005 yılında yüksek lisans bitirme tezimi sualtı fotoğrafı üzerine yaparken kısa bir de tarihçe eklemek istemiştim. Bu tarihçede ilk sualtı fotoğrafını ve kabaca da olsa dünyadaki gelişmeleri
Tecrübeye kulak verin Bir sualtı görüntüleme gezisinin olmazsa olmazları: ●● Haftalar öncesinden hayaller kurulur, katılımcılar birbirini dolduruşa getirir. ●● Gidilecek yerle ilgili okumalar yapılar; en güzel ne çekerim, ne zaman ve tabii ki ne yenirmiş… ●● Uçuş günü beklenir, süre kısaldıkça sabır yetmez. ●● Fazla bagaj parası ödenir. ●● Saatlerce ve hatta bazen aktarmalarla günlerce yol gidilir (4 uçak değiştirildiği bile olur). Sürat motoruna binilir saatlerce gidilir. ●● Günde 4 dalış yetmez, gecesiyle 5 dalış yapılır. ●● Dalış aralarında kartlar bilgisayara boşaltılır; piller şarj edilir (her gün 5 kez). ●● 6-7 gün yemek ve uyumak dışında sadece dalınır, dalış dışında dalış konuşulur. ●● Gece rüyalarında balıklar görülür. ●● Dönüş yolculuğu buruk geçer. ●● Bilgisayar başında yüzlerce fotoğraf elenir; değer görülenler düzenlenir. ●● Bir sonraki gezinin hayalleri kurulur. ●● Şanslı ve azimliysen çektiğin bir fotoğrafın, dünyada en çok sevdiğin insanlardan olan hocanın çok beğendiğin fotoğraflarından birinin hemen yanı başında, yine sevgili dostlarından birinin yaptığı seçki sayesinde bir müzede sergilenir. Bir insanın duyabileceği en büyük tatmin ve yoluna devam etme gücü de işte böyle anlardan gelir.
Sergide çok farklı kaynaklardan, farklı zamanlardan, pek çok fotoğraf kaliteli baskılarla biraraya getirilmiş, üstüne video ve ekipmanlardan da ufak bir seçki yapılmış.
Şişe burun yunuslar, Güney Kızıldeniz, Mısır, 2005, Recep Dönmez
1952-2012 SUALTINA IŞIK TUTANLAR 8 Kasım 2012- 28 Şubat 2013 Yer: Rezan Has Müzesi, Kadir Has Üniversitesi, Cibali Ziyaret saatleri: 09.00-18.00 rhm.org.tr
tarihleriyle bulma konusunda pek de sorun yaşamadım. 1850’lerde çekilmiş fotoğraflara bile ulaşabildim. Ancak iş Türkiye’ye geldiğinde bırakın bilgi bulabilmeyi sadece isimlere ulaşmak bile neredeyse imkansızdı. Bu konuda öne çıkan birkaç isim dışında pek bir sonuca ulaşamamıştım. Şimdi durup baktığımda Saygun Dura’nın yaptığı işin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlayabiliyorum. Nasıl titiz çalıştığını, bir işe girerse kendini nasıl adadığını daha önceleri değişik örneklerle görmüştüm. Dalışlarda nefesini hepimizden iyi ayarlar, az hava kullanır ki dipte beş dakika daha fazla kalabilsin. İşte karşımızda onun titizliğine ve adanmışlığına bir örnek daha var. Yaklaşık 250 sayfalık kitabı da olan bu sergiyi ziyaret ederseniz baskı kalitesinden de bu işin nasıl itina ile hazırlandığını anlayabilirsiniz. Gerçekten de çok farklı kaynaklardan (dile kolay 90 civarı sanatçı), farklı zamanlardan (1952-2012), pek çok fotoğraf son derece kaliteli baskılarla biraraya getirilmiş, üstüne de video konusunda örnek çalışmalarla, ekipmanların ufak bir seçkisi yapılmış. Bu aşamada Saygun’a bizlere bu değerli projeyi kazandırdığı, Rezan Has Müzesi ve çalışanlarına da gösterdikleri destek için teşekkür etmek istiyorum. Dilerim bu ve benzeri projelerin devamı gelir. Sualtı görüntüleme konusu giderek artan bir ilgiyle cazip bir alana dönüştü. Umarım bizler de üzerimize düşenleri yaparak bizden sonraki nesillere Saygun Dura gibi ışık tutabilmeyi başarabiliriz. MBY ŞUBAT 2013
153