~_.)u J!Yu!J.,,r-{;--~'.::.-9if~ı:ı>'!/,.. !r isLAM MiMARi MiRASINI KORUMA KONFERANSI THE CONFERENCE ON THE PRESERVATı"ON OF AACHITECTURAL HEAITAGE OF ISLAMIC CITIES j
22-26/4/1985 ISTANBUL
~"":"'.;.-;.:.
-~-..:._.
AAAS l::ICTLfl< Sı;;veı
ISI .ı.~ ELI~ i:!JYCK StNI~ EEtECIYESı
.liU3 I!J/i>jS Ql\C.I.'ıi[ATIQ'f
G~!,t.Tiil ISU.It5Ut UUICOPJ.tıit
.;.
...·..../,.._....'
.I.IU.6lfiiiSfl Gfli5Ut
t'c5tıTU5U
.ı.AA3UREJ.HQf;tlCPUiiCT u-ıSHTUTE
~
~ .. ~;j::.:..~:": TC UARI.I.I.AAVE sc:tA!U.FJ EHE!HTEW<lll~l~ UNıQNOfLlUICOi'.lllfltSOf ~ıau.AAı<.:GD'I
Yapı m
tıd: ılolt'rA Araştırma, Basın, Yayın,
Dizgi, Film: Damla Dlzgl,
Baskı:
Organizasyon 512 43 30 Seçll Ofset, Cilt: Numune Basım ve CIItevi
Istanbul, Şubat 1987
MİMARLIK VE DİL
Kahtan Al-MADFAİ
Giriş
Herhangi bir kültürde, mekan ve zaman yönünden yapılaşmış sözcüklerden ve seslerden oluşan dil, o kültürün üyelerinin toplumsal, kültürel ve evrensel görünümünü yansıtır. Dahası, belli bir dilin yapısının toplumun ve şehrin yapısına yansıdığını gözleyebiliriz. Dilin sözdiziminin örgütlenişi ve niteliğine, mekan açısından, topluluğun örgütlenişinde ve şehirlerin yapısında (daha büyük ölçekli olarak) rastlanabilir. Bu tebliğ, dilden mekan öğretileri ve mimarlık ilkeleri çıkarmaya yönelik bir denemedir. Bunu yaparken, hiç bir kültürel anlatım biçiminin bir kültürü dil kadar sadakatle yansıtamayacağına inanılmaktadır. Sonuç olarak, dilin, mimarlarca bulunup çıkarılması gereken bir mekansal bilgi hazinesi olduğuna inanıyorum. David Laberge, 11Aig1da Birimleştirme ve Otomatik/ik" (1980) konulu araştırmasında, algısal mekan birimleri kavramını ve algısal mekan birimleştirmesi işlemini_ ele almıştır. Araştırması, bir kimsenin bir nesne tarafından uyarılması halinde kullandığı dil dağarıyla kavram tasarımı arasındaki ortak zemini saptamayı amaçlamaktadır. Söz konusu olan, dil kavramı açısından algılanan nesne ile bu kavramın çağrıştırdığı tasarım veya imgeler arasında ortak bir ölçek oluşturulması değildir. Laberge'nin bulgusu, algılananla tasarlanan arasındqki, insan organizmasında içselleşmiş nesneyle r·- \
.
iSLAM MiMARi MiRASINI KORUMA KONFERANSI
104
o nesne üzerine öğrenilenin aydıntatıcı olabilecektir.
tasarımı arasındaki
benzerlikler ve
karşıtlıklar
konusunda
Laberge, Kavram Birimi'ni tanımlarkan şöyle der: "Bir gözlemcinin belli bir konudaki bilgiyi algtlama anmm, kişiye ve zamana göre değiştiği varsaytltr." Yazar ayrıca şunu da eklemektedir:
"Harf veya kelime gibi dille ilgili bir öğeye ilişkin iç bilginin optimum a/gtlamşmm, 'birleşik bir bütün' tarzmda olduğuna inam/tr; bundan ötürü, birim terimi, nesnel olarak belirlenmiş öğelerden oluşan kümelerin (smtflarm) gözlemciler taratmdan işlenişini tammlamak için de kullantlmtşttr." Bir yazılı metni, "bir cümleyi, bir deyimi, bir kelimeyi, bir heceleme modelini veya bir harfi" ele aldığımızda, birimler -mekansal bilgi birimleri- farklı bir biçimde tanımlanır. Laberge, bilgi birimini, bir üçüncü biçimde, ele alınan nesnenin zihindeki temsili olarak da tanımlamıştır. Bu nedenle mekansal bilgi biriminin üç kullanım biçimi, Laberge tarafından şöyle belirlenmiştir. a.
Nesn~l
b.
Parçaların, işlenmesi.
c. Bir
olarak
belirlenmiş
parçalar
topluluğu
zihinsel bilgi birimlerinin
öğenin algısal
(nesnel çevre).
yapısal öğeleri
olarak (kelime, harf, deyim)
temsili.
Böylece birimler harflerde,
kelimeleı:de,
heceleme modellerinde ve sonra kelimelerde
olduğu üzere, algılanan en küçuk P!irçalar düzeyinden, nesnelerin daha yüksek düzenieniş düzeyine doğru sistemli bir hiyerarşi içinde yer deyimlerde ve cümlelerde daha da yukarılara çıkmaktadır.
alır.
Bu
hiyerarşi,
Geniş bilgi dağarından, dikkatimiz, belirli (seçilmiş) bir nesnenin simgesini bulup çıkarır. Laberge, dikkati, "algtsal veya anlamsal düzeylerde işleyebilen, bir kerede sadece bir birime yöne/tilebi/en tek kana/lt işlem" olarak tanımlamaktadır.
Otomatiklik ise, dikkat olmaksızın mekansal bilginin işlenmesi (yani nesnelerin bellekte kısa süre tutulması) olarak tanımlanmaktadır; bu iki terim, böylece, mekansal bir şeye dikkatin yöneltilmesinin, otomatik olarak başka şeylerin işlem görmesine olanak vermemesi anlamında birbiriyle ilişkilidir. Sözgelimi, anlamsal düzeyde dikkat, görsel bilginin otomatik olarak işlem görmesini sağlar; keza görsel algısal (mekansal) düzeyde dikkat, anlamsal bilginin otomatik olarak işlem görmesini sağlar.
Algisal Bilgi ve Anlamsal Bilgi tasarım olarak algısal bilgi ile simgesel mekansal biçim olarak anlamsal bilgi arasındaki ilişki, özel bir mekansal önem taşır. Bellekte toplanmış çok miktardaki algısal bilgi, balonlar halinde gösterilebilir. Farkına varmaveya dikkat işlemiyle hatıriama gerçekleşince, bu balonlar, nesneyle ilgili kümeler oluştururlar. Bu kümeler, gözlenen veya hatırlanan nesnedeki bilinen özellikler kadar çok sayıdadır. Sözgelimi, "pen (kalem) kelimesi algılanınca; "p" harfi, belieğimizde "p" harfinin çağrıştırdığı herşeyi belieğimizde harekete geçirir. "e" ve "n" harfleri açısından da aynı şey gerçekleşir. Kelimenin bileşiminin büyük!9ğü, biçimi ve durumu gözönüne alınJnca, kelime algılandığında, bellektesadece kelimenin bileşimindaki biçimsel anılar değil, kelimenin anıştırdığı çağrışımsal anlam(lar) da harekete geçer.
Zihinde
"Pen" kelimesinin harekete geçirdiği tasarımların sözdiziminde, değişik ince anlam farklarıyla birlikte, "pen"in taşıyabileceği anlamsal kelime biçiminden çok daha büyük değişmeler vardır. Tipografyanın katı yapısı, sadece sınırlı sayıda ortak anlamlı
iSLAM MiMARi MiRASINI KORUMA KONFERANSI
105
tasanma uygun düşer. Buradaki karşıtlık, ilgili bilgi tasarımındaki büyük çeşitlilikle, katı kelime biçiminin smırlı taşıma kapasitesi arasındadır. Genellemeyi, sadece yaztfl kelime veya konuşulan kelimeye değil, düşünülen kelimeye de yayabiliriz. Bir kelime mekansal tasarımlarla ilgili ne kadar çok bilgi taşıyabilirse, anlaşma ve insani iletişim süreci de o kadar iyi işleyecektir. Yazılı kelimeler söz konusu olduğunda, elyazısı, büyük iletişim değerinden ötürü, yazarının bütün kişisel niteliklerini taşır. Buna bağlı olarak, anlam taşıyıcısı (sözgelimi, kelime) standartlaştığı ölçüde, taşıyabileceği kişisel mesaj da azalmış olacaktır. Kelime, mesajın ("pen" gibi bir kelimenin) en temel anlamını en çok sayıda alıcıya ileterek evrenselliğe ulaşabilir. Standartiaştırma evrenselleşma demektir. Bireyselleştirme özelleşma demektir. Mekansal nitelikleriyle tasarımlar, kişinin güdülerine, coşkularına, tepkilerine ve niyetlerine göre belirli bir düzen oluştururlar. Böylece tasarımlar, mekansal varlıklar olarak, gelecekteki eylemiere yönelik anlamlı mekansal niyetler haline gelir. Bu eylemler tasarımların anlamlarını ve amaçlarını yaşama geçirir ve onları fiziksel dünyaya yerleştirir: böylece ya anlamlı eylemiere ya da anlamlı mekansal ifadelere yol açar. Anlamsal yapıyla nesnel mekansal yapı arasındaki ilişki böyle gerçekleşir.
.
Büyük sayıda tasarımın saçiliş tarzı ve kişisel anlamın dilsel kelimenin yapısına yerleştirilme biçimi, fiziksel dünyanın yapısına yansır. Zihnimizin dili kurma tarzı, fiziksel dünyamızın kuruluş tarzının aynıdır. Fiziksel dünyamızın yapısı, yapısal ve anlamsal yönlerden dilimizin yapısını yansıtır. Anlamlar, anlamsal kelimeden fiziksel dünyaya aktarılır. Farklı dil yapılarına sahip farklı kültürler, kavramsal ve fiziksel dünyanın algılanışı, yapılanışı ve aksiyomlaştırılması bakımından farklılık gösterir.
"To stand" (ayakta durmak) kelimesinin bir biçiminin ingiliz ve Arap dillerindeki mekansal yapılanmasını karşılaştırmak istiyorum. Ingilizcedeki "1 stood up" (ayağa kalktım) ile ayn! anlama gelen Arapçadaki "Vakaftu" kelimesini karşılaştıracağım. "1 stood up" cümlesinin her kelimesindeki harfleri seçme ve anlamı oluşturmaya ilişkin sözdizimi işlemi, daha önce, "pen" kelimesine ilişkin örnekte açıklanmıştı. Ayrıca, (up), (stood), (1) kelimeleri arasında ilişki kurma süreci, anlamı oluşturan bilme süreciyle ilişkisi bakımından önemlidir. Anlam, ancak son kelime tamamlanınca tamamlanmış olur. Cümleyi oluşturan kelimeler, (up) kelimesi söylenene kadar, temsili nitelik taşıyan simgeler olarak kalır. Cümledeki her kelimeden, anlamın gelişimini yönlendiren genel fikre doğru, ileriye ve geriye yönelik sürekli bir gönderme söz konusudur. "1" veya "1 stood" öğeleri, iletişimle ilgili formülasyon bakımından eksiktir.
"Vakaftu" kelimesinin Arapça formülasyonu sözdizimi sürecine çok daha biçimsel bir içerir. Cümle, bir çekimli fiilden oluşan, bir kelimelik bir cümledir (fiil çekiminin 72 biçiminden biri). Fiil cümlesi geçmiş zaman .biçiminde formüle edilmiş birinci. tekil şahıstır. Anlamsal dü~eydeki sözdizimi yapısı bakımından, Arapçada cümleyi yönlendiren düşünceler, Ingilizce formülasyanda olduğu üzere fiilin her bölümünde hesaba katılmaz. Bu, sadece biçimsel yönden değişme gösteren karmaşık ve iç bütünlük taşıyan fiil yapısından kaynaklanır. Fiiller, değişik sesli temel biçimlere, tekil, çift, çoğul, eril, dişil, geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanlı oluşuna göre öneklar ve ekler getirilmesiyle oluşur. yaklaşım
Arap dilinde fiilierin ve isimleri n yapısı. son derece biçimseldir. Daha önce sözü edilen algısal birimler bağlamında, Arap dili, Ingilizeeye oranla daha karmaşık bir algısal dil yapısı düzenine sahiptir. Dil iletişiminde yinelenen bütünsel birimler olarak öğrenilen ve hatırlanan cümle kelimelerin düzeni, bileşik bir algı ve dil birimleşmesidir. Arapça cümlede zamirler,
vurgulanması
gerekmedikçe, ~'\.
açıkça yazılmaz.
Bu
açıdan,
iSLAM MiMARi MiRASINI KORUMA KONFERANSI
Arap dilinde işlerliği olan üç anlamsal formülasyon düzeyi vardır. ilki, dilsel yönden dağınık yapılı düzey; ikincisi, eril, dişil, geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanlı zamirierin cümleye paralel olarak biçimlendiği, anıştırılan ve bu nedenle kavramsal zamirler düzeyi; üçüncüsü, cümlenin veya anlamının daha derin yapısıdır.
isimlerin Dış Biçimleri Arap dilinde ismin
biçimlenişi
üç düzeyde
gerçekleşir:
(Sözlü veya yazılı) isim düzeyinde. Örnek: "John ayağa kalkti," Simgesel düzeyde. "O (John) Kavramsal düzeyde
ayağa
kalkti."
(anıştırılmış). "Ayağa
kalkti (John)."
Arap dili fiilierin ve isimterin sözdizimi yönünden biçimsellik taşıdığı için, bir eylem dili niteliği taşır; özellikle zamirieri örtük (zımni) bir biçimde kullanışıyla böyledir. Örnek: Ayağa kalktı (eril anlamda), Ayağa kalktı (dişil anlamda), Ayağa kalktılar.
Arapça ve ingilizce Fiilierin Biçimlenişi iki ayrı dil olan ingilizce ve Arapçada fiiller şöyle karşıtlaşır: Anlam formülasyonunun daha küçük birimlere sahip olan, bu nedenle daha simgesel bir yapı yönlendirici düşüncenin denetimi altında anlamı tedricen tamamlayarak bir yapı oluşturur. Arap dili, daha uzun birimlerden oluşan son derece biçimsel fiillerden kuruludur; kişiler ya kişisel adlarla anılır veya cümle dışı bırakılır ve üstü örtülü bir biçimde kalır. akışı ba~ımından, taşıyan Ingiliz dili,
Ayrıca, Arapça fiil "vakaftu" ile onun eşdeğeri olan ingilizcedeki "/stood up" arasında kuruluş
yönünden
yapılacak karşılaştırma şunu
göstermektedir:
Arapçada (vakafa) fiil veya eylem, gösterilen zamirden (tu) önce gelir ve evrensel biçimiyle bir eylemin, ayakta durma eyleminin, dinleyen kişi tarafından kavrandığını ve ayakta duran kiş_iden ayrı olarak mekansal hareket açısından kavramsallaştırıldığını göstermektedir. Iletişim dilinde, bu eylem, ayakta durma işini kimin yaptığı gözününe alınmaksızın bağımsız bir statüye sahiptir. Bu aynı zamanda, nesnelerin, şeylerin ve kişilerin ötesinde, nesnel dünyayla mantıksal bir ilişkiyi de çağrıştırır. Eylem evrensel bir harekettir, kişisel ve sınırlı olanın Çıtesindedir. Bu nedenle, evrensel edimler, üç
kişileşma
derecesi gösterirler:
"Vakafa Ahmed" (Ahmed ayağa kalktı). Burada eylemin biçimde, Ahmed adlı bir kişi egemendir.
evrenselliğine,
belirgin bir
"Vakafa huva" (O ayağa kalktı ). Burada, eylem, bizce bilinen ve adiandıniması gerekmeyen ama anılması gereken bir kişi tarafından nitelenmektedir. "Vakafa" (ayağa kalktı; "Vakafa" fiilinin formülasyonunun vurguladığı bir erkeğe gönderme yaparak). Burada eylem cinse.daha biçimsel olarak bağlıdır. . Çoğulluk ve zaman formülasyonu, mekan ve zaman açısından üç dereceli olarak ortaya çıkar; açıklık, kesinlik ve varlık derecelerini belirtir.
Fiilierde Nedensellik ve Akrabalık ilişkisi isiml~r eylemi nitelernek ve genel olanı özelleştirmek için .JIIanılır (''Vakafa Ahmed");
iSLAM MiMARi MiRASINI KORUMA KONFERANSI
107
bağlı olarak eylem, fiilden isme doğru akış gösterir. Arapça -cümle kuruluşunda kullanılan öğeler şunlardır: (a) eylem (fiili karşılar), (b) eyleyen (isimi karşılar), (c) eylemin alıcısı, (d) uğruna eyleme geçilen kişi, (e) mekansal-zamansal harfler ve araçlar (içinde, üzerinde, -e, -diği zaman, -diği yer ... ).
buna
Eylemler, tekil, çift ve çoğul oluş yönünden son derece iyi belirlenmiş, her biri eril veya dişil oluşuna göre ele alınmıştır; bu durumun "akraba/tk ilişkisi" ile bağı vardır. Bu olgular, temel bir toplumsal fenomen olarak kaynaşık klan (kabile) ilişkisinden izler taşır.
Bu genel biçimlerin kullanımına yol açan etkenler karmaşıktır; sosyolojik yönden, özelleştirme ihtiyacı şehirleşme ve nüfus yoğunlaşmasıyla artış göstermiştir; tarihsel yönden,· göçebe, kırsal ve yarı-kırsal yaşam biçiminden şehir yaşamına doğru tedrici bir değişme gerçekleşmiştir; coğrafi yönden ise genelleştirme, baskın bir biçimde kırsal çöl bölgelerinde kullanılmış ve Arap dilinde fiil yapısına ilişkin eylemin özelleşmesi plastik sanat~arda, yazı sanatlarında ve mimarlıkta ortaya çıkmıştır. Resmin ihmal edilmesi (sonuçta, lslamiyette resmin yasaklanması), bu nedenle, dil yapısının ve kültürün mantığının izlenmesiyle anlaşılabilir. Bundan ötürü, grafik süsleme, seramik örnekleri ve mimari sözlük, geometrik ve resim-dışı sanatta bulunmaktadır. Daha güçlü biçimiyle soyutlama, nihai amacı aracın (yazının veya çizimin) kendisinin tasfiyesi olan, son derece basitleştirilmiş anlamlı modellerin oluşmasına yol açar. Nesnelleştirilmemiş ve soyutlanmamış. sanata giden yol sonuçta mistisizme açılır. Arapçadaki cümle kuruluşunun mantığı, gördüğümüz gibi, evrensel ve genel olanı, eylemi yapan kişinin (öznenin) önüne geçirir. Bu mantık, nesnel çevreye ve insanın kurduğu dünyaya uygulanacak olursa, topluluğun bireyden önce gelmesine yol açar. Topluluk bireylerden oluşan bir varlıktır; bu anlayış, bireylerin bir topluluğu oluşturması anlayışına karşıt bir nitelik taşır. Böylece, topluluk ve onun fiziksel anlatımı olan köy veya mahalle, herşeyin ölçüsü olarak, toplumun ve şehirin oluşumun.un çekirdeğidir. Asli bir toplumsal öğe olarak insan, bu nedenle, zihinsel bir yapıdır. Insan, temel kriter olan topluluğun alt sistemine bağlı bir varlıktır.
ingiliz Dilinde Fiiller "/stood up" cümlesi mekansal yönden çözümlenecek olursa, işe "/" (ben)'ın özelleşmesinden başlamak gerekmektedir. Başlangıçta, "/", tam bir hareketsizlik halindedir. Ayağa kalkma fiilinin geçmiş zaman biçimi olan "stood" kipinin ortaya çıkmasıyla birlikte, "/" (ben), biçim, yer, durum değiştirir; kısaca kimliği değişir. Burada, eylem, "/"ın kimliğinin bir niteliğidir ve onun birçok durumundan biridir. "/" (ben), hareketlerin tüm yapısının değildir, tersine, "/" (ben) olan birey onun varlığının bir durumudur.
merkezidir. Eylemin bireyleşmesi söz konusu hareket etmekte, ayakta durmaktadır. Hareket,
Bu yaklaşımın sonucu, bireyin, topluluğun amacı olmasıdır. Topluluğu oluşturan bireyin niteliklerinde ve bileşiminde hiç bir değişme olmaz. Biz hepimiz çoğul ''/'s" (benler) durumundayız.
Bu kuruluş biçiminde, kişi topluluktan ve birey toplumsal olandan önce gelir. Toplumsal ve toplululukla ilgili çıkarlar kurallar ve töreler üzerinde uyuşmuştur. Bunlar yeni bir anlaşmayla değişebilir. Bu düzen içinde, ailenin barınağı olan "ev", şehrin .çekirdeğidir; bu şehirde mahalleler "küçük şatolar"dan oluşur.
Özet Algılanan nesnenin mekansal karakteri ile o nesnenin kavranışını karşılaştırmaya yönelik birimleştirme (birim oluşturması) denemesinin sınırları vardır. Kavramsal bir birimin her
108
iSLAM MiMARi MiRASINI KORUMA KONFERANSI
boyda olabileceğini ve zihindeki fiziksel sınırlar ne olursa olsun kavramsal birimin öbür biçimlerle birlikte gerçekleştiğini kabul edecek olursak, birimleştirme olanaklıdır. Bu durumda, dikkat ve otomatiklik, nesnelerin kavranışında hiyerarşik bir düzeni olanaklı kılar.
Arapçadaki ve ingilizcedeki fiilierin karşılaştırılması, fiilde eylemi yapan kişinin (öznenin) eylemi ve eşyanın tabiatı konusunda karşıt bir görünüm ortaya çıkarmaktadır. Arapça, SOY,Ut bir hareketin özelleştiği ve kişiselleştiği durumlarda biçimsel bir yapı gösterir. Ingilizce fiil ise .ismin niteleyicisidir. Arapçada fiilde bireyin açıkça önemsizleşmesi söz konusu iken, lngilizcede fiil bireysel eylemi kurar ve onun değerini artırır. Arapça·fi,il nedenselliği, akrabalık bağını, cinsiyeti ve yaradılıştan gelen (içsel) hareketi anıştırır. Ingilizce fiil ise sözdiziminin arkasındaki kapsamlı kavramla veya fikirle güçlü bir ilişki içindedir. Arapça fiil formülasyonunda büyük ölçüde determinist nitelik taşıyan bir yapı vardır. ingilizce fiilde ise Y.üksek derecede bir soyutlama ve kavramsal yönden denetlenmiş bir hareket vardır. Ingilizce fiildeki bireyleşme, bireyin evrenin merkezi olduğu toplumsal ilkesini yansıtır. Buna karşılık Arapça fiil, akrabalık bağı çevresindeki topluluk oluşumunun toplumsal yönden benimsenişini yansıtır. Arapça fiilde, bireyin evrensel niteliği ve kavramsal .varlığı, birey çevresinde kurulmuş olmayan bir topluluk bütünleşmesi ilkesini yansıtır: Insan evrenin merkezi değil, topluluğun bir alt sistemidir.