Mimar ve tasarımcı Neptün Öziş, IWC Icons’un bu ayki konuğu. Kendisi, 1950’lerde yaptığı çalışmalarla Türkiye’nin yaratıcı üretim tarihinde bir kilometre taşı haline gelen Sadi Öziş’in oğlu olmanın gururunu ve yükünü çantasında hep taşıyor. Onunla, geçmişten gelen referansları, yat dünyasını,
IWC
IC ONS
zamanı ve zamansızlığı konuştuk.
Röportaj:
Bahar Türkay Fotoğraflar:
Gökhan Polat
Neptün Öziş, IWC Portugieser Yacht Club Chronograph
BU BİR İLANDIR.
takıyor.
002
NEPTÜN ÖZİŞ
İkon ne demek? Profesyonel anlamda yaptığı özgün işlerle bir noktaya gelmiş ve yaşam stiliyle de örnek alınan kişi.
1
Babanız, ressam, heykeltıraş ve tasarımcı Sadi Öziş de hem kişiliği hem de eserleriyle bir dönemin sayılı ikonları arasında yer alıyor. Bu, oğlu ve bir tasarımcı olarak sizin için ne anlama geliyor? Öyle bir adamın oğlu olmak elbette hayata farklı bir gözle bakmayı sağlıyor. Bunu iki şekilde düşünebilirsin; birincisi, hayatında sürekli örnek alabileceğin bir kişiden hayatı öğrenmek, ikinci olarak da bir şeyleri öğrenirken doğru yaptıklarını alıp, nerede bir yanlışı veya eksikliği olduğunu iyi irdeleyip ona göre hayatını yönlendirebilmek. Bunlar çok gurur verici.
2
Tasarım sürecinde, zamanlama sizin için bir kaygı unsuru haline geliyor mu, yoksa aksine zaman sizi motive eden bir kaynak mı? Benim için bu süreçte zaman kısıtlamasının olmaması gerekiyor. Zaman unsurunun beni baltaladığını düşünüyorum. Hatta bu nedenle profesyonel hayatımı iki yönde tutuyorum. Bir tanesi sipariş edilen kontrat projeleri, ki bunlar profesyonel anlamda para kazandığım projeler. Diğeriyse, son dönemde adı duyulmaya başlayan ve benim de takip ettiğim Slow Design akımı doğrultusunda ürettiğim tasarımlar. Bu işlerim, tamamen dışavurumumla ortaya çıkıyor ve bir zaman sınırı yok. Bunlar söz konusu olduğunda süreci kendi istediğim şekilde yaşıyorum ve tasarımı istediğim seviyeye getirdikten sonra birisi tarafından kullanılır mı, talep edilir mi diye araştırmaya başlıyorum.
3
Walter Knoll ile geçtiğimiz aylarda çok önemli bir işbirliğine imza attınız. Bu işbirliği ile Sadi-Neptün Öziş tasarımı oturma üniteleri yeniden hayat buldu ve dünyaya açıldı. Ne hissediyorsunuz? Bu bir misyon meselesiydi ve aynı zamanda prestij oluşturdu. Ben üniversitede ders veriyorum ve öğrencilerle çok iç içeyim. Onlarla iletişimimde şunu gözlemledim, herkes tarafından bilinen ikonik tasarımlar ve onların tasarımcıları dışında fark edilen, ortaya çıkan pek kimse yok. Yeni jenerasyon bu bilgiyi almıyor. Bahsettiğim bilgi, ürünler ve tasarımcılar, ancak çok geniş kapsamlı araştırmalarda ortaya çıkıyor. Ben bu işbirliği ile, söz konusu tasarımları yeniden hayata geçirerek, Türkiye’deki tasarım camiasının ve gençlerin, öğrencilerin bu geçmişi ve projeleri fark etmelerini istedim.
4
Bir yandan yat tasarımlarınız hızla devam ediyor… Oturma üniteleri ve yat arasında ciddi bir ölçek farkı var. Bu, tasarımcı olarak sizde bir gel-git yaratıyor mu? Yat tasarımı dediğimiz şey minimum iki yıla yayılan bir süreç, ki benim tasarladığım tarzda yatlar söz konusu olduğunda bu dört ila beş yıla çıkabiliyor. Bir şey çiziyorsun ve beş yıl sonra sonucu görüyorsun. Sonra bir şey daha çiziyorsun ve yine beş yıl geçiyor. İnsan aynı tasarım üzerinde çalışmaktan bir süre sonra sıkılabiliyor. Dolayısıyla, daha hızlı sonuca ulaşabileceğim tasarımlar yapmayı istedim. Ayrıca başta söylediğim gibi, müşterim olmasa da ortaya çıkarabileceğim tasarımların peşine düştüm. Ürün ve mobilya tasarımına bu sebepten girmiş oldum. Yat tasarımı yaparken sürecin içinde diğer ürünleri zaten tasarlıyorum, o nedenle çok ciddi anlamda bir gel-git yaratmıyor.
5
003
Pek çok insanın kenti terk etme planlarını hızlandırdığı günlerden çok daha önce evinizi Kaz Dağları’nın yakınında Adatepe’ye taşıdınız ve yılın bir kısmını orada geçiriyorsunuz. Bu kararı nasıl aldınız? Bir gün, Tuzla’dan İstanbul’a üç buçuk saatte dönünce, burada yaşamamı gerektiren bir sebep olmadığını düşündüm. Yurtdışındaki yat tasarımcılarının çoğu da şehrin göbeğinde yer almıyor. Zaten teknoloji artık bizim herhangi bir yerden herhangi bir işi yapabilmemize olanak sağlıyor. Burada artık beni besleyecek şeyler kalmadı, bu şehir günümüzde herkesi mutsuz ve stresli kılıyor. Bu nedenle, hayatta daha çok beslenebileceğime inandığım bir tarafa geçiş yaptım. Ama bu demek değil ki, İstanbul’dan koptum. O bambaşka bir durum. İki yaşantıyı dengeli bir şekilde yürütmeye çalışıyorum.
7
Eski yat projelerinizden biri olan Amphitrite, geçtiğimiz günlerde J.K. Rowling tarafından Johnny Depp’ten satın alındı. Onlarla birlikte aynı teknede seyahat etmek ister miydiniz? Onlarla birlikte bir akşam yemeği yemek isterdim tabii ki… Bu apayrı bir keyif olurdu. Ama 45 metrelik bir yatın üzerinde ve denizin ortasında bir hafta onlarla kalmak ister miydim, pek bilemiyorum. O tekne 2000 yılında başka bir müşterimiz için bitirdiğimiz bir projeydi; zaman içinde değerinden hiç kaybetmemiş, 22 milyon pound’a satılmış.
6
Tasarımcı olarak ürettiğiniz şeyler, -mobilyalar, yatlar- bir şekilde lüks tüketimin bir parçası, ama siz kendiniz daha farklı bir yaşam şeklinin içindesiniz. Bunun bizim gibi insanları daha çok besleyen bir durum olduğunu düşünüyorum. Sanatçılar ve biz tasarımcılar, aslında dünyanın her noktasından, her zaman, her şekilde beslenmek zorunda olan insanlarız. Bu şekilde algımız gelişiyor ve bunu dışa vurabiliyoruz. Adatepe’deki yaşantımda burada yapamadığım şeyleri, burada da Adatepe’de yapamadığım şeyleri yapıyorum. Orada evimin altındaki ahşap atölyemde kendi tasarımlarımın prototiplerini kendim yapıyorum. İstanbul’da ise bağlantılarımı daha çabuk kurabiliyorum. Zaman içinde ofisi ve ekibi de o tarafa doğru kaydırabileceğimi sanıyorum. Birini lüks, diğerini kırsal yaşam olarak tanımlayabilirsin ama şöyle bir gerçek var ki, özellikle mobilya ve ürün tasarımında esinlendiğin şeyler doğadan olup, dışa vurdukların lüks tüketime uygun şeyler oluyor. Günümüzün en önemli eğilimiyse doğal malzeme ve doğal hayat üzerine kurulu… Yansıması lüks de olsa… Dolayısıyla yaşam tarzım bu anlamda beni besliyor.
8
Kolunuzdaki IWC Portugieser Yacht Club Chronograph size neyi çağrıştırıyor? Zamansızlığı ve sadeliği. Aslında bunlar benim de tasarım prensiplerim. Tasarım şaşaalı olmamalı ve üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra bile fütüristik veya geçmiş bir dönemi çağrıştırmalı.
9
Kariyerinde asla unutamayacağın karşılaşma hangisi? Amerika Açık, 2009. İlk Grand Slam maçım. Karşımda Belçikalı Christophe Rochus vardı. Ve kazandım.
11
004
FINALLY, A NAVIGATION SYSTEM WITHOUT THAT ANNOYING VOICE
IWC Schaffhausen Boutique İstanbul: Mim Kemal Öke Cad. Altın Sokak 4/A Nişantaşı Tel: (212) 224 4604 İstanbul: Arte Gioia, İstinye Park Tel: (212) 345 6506 - Greenwich, Zorlu Center Tel: (212) 353 6347 - Unifree Duty Free, Ataturk International Airport Tel: (212) 465 4327 Ankara: Greenwich, Armada Tel: (312) 219 1289 - Next Level Tel: (312) 219 9315 I Bursa: Permun Saat, Korupark AVM Tel: (224) 241 3131 İzmir: Günkut Saat, Alsancak Tel: (232) 463 6111
IWC.COM