Obruk Sayı 3

Page 1

© Arnaud Conne

mağara araştırmaları dergisi sayı 3 / 2010

keş dağı düdeni • safranbolu • kahramanmaraş • amasra • kadıharmanı kokurdanı

1


Herkes için Güç

Makineyi değil sadece aküyü değiştirin.

YENİ! Güçlü 18V ailesi Li-iyon teknolojisi Tek aküyle birçok uygulama yapma şansı. Evinizde ve bahçenizdeki bir çok iş için tek akü artık yeterli, çünkü tek aküyle bir çok makineyi kullanabileceksiniz. 18V Li-iyon gücü esneklik ve performansta en yüksek noktadır. Tek sefer 18V Li-iyon akülü bir ürün aldıktan sonra, farklı makineleri aküsüz olarak satın alabilir ve tasarruf edebilirsiniz. Delme, vidalama, kesme, zımparalama, kenar kesme için artık tek akü yeterli. Şaşıracaksınız.

2 www.bosch-do-it.com

Yaşam için teknoloji


o'mag OBRUK Mağara Araştırma Grubu

İÇİNDEKİLER İmtiyaz Sahibi

Murat Eğrikavuk

Sorumlu Yazı İşleri Md. Ali Yamaç Yönetim Yeri

Çeşme Sokak 6/1, Arnavutköy

Baskı

A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.

Grafik Tasarım

Çağan Çankırılı Murat Eğrikavuk

Katkıda Bulunanlar Emine Azak Ludmilla Büyüm Çağan Çankırılı Murat Eğrikavuk Metin Albukrek Ken Grimes (ASF) Ahmet Şener (BÜMAK) Ali Yamaç Basım tarihi Ön Kapak Fotoğrafı

Kasım 2010 Arnaud Conne Le Poteux Mğ, Saillon-İsviçre

Arka Kapak Fotoğrafı Ali Ethem Keskin Düdenyayla Düdeni

Guano Hakkında....................................................................................2 Çağan Çankırılı Safranbolu Mağaraları............................................................................4 Ali Yamaç Çıngırık Düdeni................................................................................... 19 Murat Eğrikavuk Kadıharmanı Kokurdanı.................................................................... 20 Murat Eğrikavuk Maraş Bölgesi....................................................................................... 24 Ali Yamaç Bir Ölçüm Hikayesi............................................................................. 33 Ahmet Şener Keş Dağı Düdeni 2. Yıl...................................................................... 34 Murat Eğrikavuk Türkiye’nin İlk Biyospeleoloji Makalesi........................................... 40 Emine Azak Üfleyen 2 Mağarası.............................................................................. 41 Ali Yamaç Strabon’un Geographica’sında Anadolu Mağaraları...................... 42 Ali Yamaç

www.obruk.org info@obruk.org

Amasra Bölgesi.................................................................................... 45 Emine Azak Sarpunalınca Mağarası........................................................................ 48 Ali Yamaç Mağara Haritacılığında Eskiz Alma.................................................. 53 Ken Grimes İçimizden Biri : Metin Albukrek....................................................... 58 Kısa Haberler....................................................................................... 60

© Tüm hakları saklıdır. Yayın içeriği kaynak belirtmek koşuluyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir.

İngilizce Özetler (Abstracts).............................................................. 62 Mağaralar Dizini.................................................................................. 64 1


GUANO HAKKINDA Çağan Çankırılı

Öncelikle yanlış bilineni düzelterek başlayalım yazıya: Guano demek yarasa gübresi demek değildir. Guano’nun kelime anlamı “deniz kuşlarının dışkılarının ve leşlerinin yıllarca üst üste birikmesinden oluşan ve gübre olarak kullanılan madde”dir. Kelimenin kökü İspanyolcadır. Günümüzde deniz kuşları, foklar ve yarasaların dışkılarının genel adı olarak kullanılır. Guano’nun en zengin bulunduğu yer Peru açıklarındaki Chinca Adaları’dır.

Gomantong Mağarası’nda guano yığını

Guano uzun yıllardır organik gübre olarak kullanılıyor. Son iki yüzyıldır da gübre olmasının yanında kozmetik sektörü, karabarut ve diğer patlayıcıların imalatı gibi alanlarda da kullanılıyor. Kullanım alanlarındaki bu verimlilik ve genişliğin sebebi, guanonun kimyasal bileşimindeki zenginlikte yatıyor. Guano, fosfat ve nitrat zenginliğinin haricinde, içinde demirden magnezyuma kadar pek çok minerali de barındırıyor. Genellikle doğada ve mağara içlerinde birkaç santimden onlarca metreye kadar yükselebilen yığınlar halinde bulunabiliyor. Mağaralarda bulunan guanonun en güzel ve görkemli örneği, Malezya Gomantong Mağaraları’nda mevcut. 60 m’lik dikey inişin altındaki galeride yarasalar ve collocalia maxima kuş türünün yarattığı guanonun yüksekliği 30 m’den fazla. Guanonun kilosu işlenmemiş halde 5 TL, işlenmiş halde 25 TL civarında satılıyor. İlk duyulduğunda ve

2

mağaraların biyolojik öneminden haberdar olunmadığında kulağa çok hoş gelse de aslında bu ticaret, ciddi bir çevre cinayetidir. Guano, mağaraların biyolojik çeşitliliği ve besin zinciri açısından çok önemli bir kaynak. Bu dışkı, içerisinde ciddi bir yaşam barındıran ve mağaraların içindeki enerji döngüsünün çok önemli bir parçası. Çünkü guanolar pekçok böcek çeşidine ve mikroorganizmaya ev sahipliği ediyor. Mağaralardan guano çıkarılması, aynı zamanda içerideki canlı çeşitliliğini de yok ediyor. Guanonun içinde yaşayan canlılara örnek olarak sinekler, kınkanatlılar, kırkayaklar, collembolalar, hamamböcekleri, güveler, solucanlar, akarlar verilebilir. Özellikle bulundukları mağaraya genellikle endemik olan troglobitlerin (gerçek mağara canlıları) bir kısmı guano içinde yaşıyor. Bir mağaranın ekosisteminin devamlılığı için guano şart. Kısacası guanoyu dışarı taşıyanlar genellikle birden fazla türün ölmesine neden oluyor. Olay bu kadarla da kalmıyor; mağaralardan guanonun kontrolsüz çıkarılması aynı zamanda yarasaları da etkiliyor. Kış uykusu sırasında rahatsız edilen yarasalar ölüyor. Kış uykusu haricinde insanlar tarafından rahatsız edilen yarasalar ise mağaradan uzaklaşabiliyor ve bölgenin ekosistemi bozuluyor. Bölgedeki yarasa popülasyonunun düşmesi ise, bölgedeki böceklerin sayısını arttırıyor, bu da tarım ilaçlarının kullanımını artırıyor. Tarım ilaçlarının artması, toprağı, suyu ve yediğimiz besinleri etkiliyerek bizim sağlığımızı bozuyor. Ayrıca herbivor yarasaların ortadan kalkması ise bölgedeki bitki çeşitliliğini azaltıyor. Bu konudaki en kötü örneklerden birisi Jamaika’da yaşanmış. Endemik bir tür olan Jamaika Çiçek Yarasası (Phyllonycteris Aphylla) yağ rezervleri az olan bir tür olduğu için rahatsız edildiğinde açlıktan ölür. Bölgede


Malezya Gomantong Mağarası’nda 2.000.000 yarasa yaşadığı hesaplanmış

Tüm bunların dışında guano ticareti insan sağlığı açısından risk unsurları da içeriyor. İşlenmemiş guano ile temasta olan insanlar, guanonun içinde bulunabilecek olan Histoplasmosis Capsulatum sporları yüzünden, solunum yolu hastalığı olan ve tedavi edilmezse ölümcül olabilen Histoplazmosis hastalığına da yakalanabilirler. Bu hastalık özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde, çocuklarda ve yaşlılarda uzun süreli kronik rahatsızlıklara ve ölümlere sebep olabiliyor. Guano çıkarmanın çok az bilinen bir zararı daha var. O da guanonun kaybedilmesinin tarih üzerindeki etkileri! Guano aynı zamanda geçmiş devirlerde ölen canlıların kemiklerinin saklanmasında da etkili olabiliyor. Malezya Sarawak’daki Niah mağaralarında kuşlar ve yarasalar yaklaşık 100.000 yıldır guano üretiyorlar. 7-9 m yüksekliğinde birikmiş guano var. Buradaki guano büyük olasılıkla Niah’da bulunan 40.000 yıllık ünlü eski insan kafatasının korunmasına yardım etmiş. Bu kalın guano katmanları pek çok arkeolojik buluntunun korunmasına da yardım etmiş. Bugünlerde bilim insanları dikkatlerini, başka nedenlerden de guanoya çevirmiş durumdalar. Guano, buz devirleri ve buz devirleri arasındaki geçiş zaman çizelgeleri hakkında jeolojik geçmişteki çevre (paleoenvironmentalogy) ile ilgili bilgiler için bir kaynak. Guano üzerinde geçmiş 10.000 hatta

Guano, mağaraların biyolojik çeşitliliği ve besin zinciri açısından çok önemli bir kaynak

30.000 yıl önceki iklimsel değişimleri belirlemek için çalışmalara başlanmış durumda. Bu haberden de anlaşılabileceği gibi, guano yığınları içerisinde yapılacak araştırmalar çok önemli bilgilere ulaşılmasını sağlayabiliyor. Tabii, eğer henüz bir gübre fabrikasına satılmamışlarsa!

Ülkemizde durum ne yazık ki içler acısı. Guano ticareti moda olmuş vaziyette ve firmalar mantar gibi çoğalıyor. İşin daha da vahim yanı, aralarında izinli çalışanların da olması. Daha araştırması yapılmamış, hatta yerini bile bilmediğimiz bazı mağaralar guano ticaretine kurban gidiyorlar. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan uyarılar ne yazık ki henüz sadece izinsiz olanları durdurabiliyor, tabii jandarmaya ihbar edilirse. Bu şirketler İstanbul / Ümraniye’den İzmir’e kadar heryere uzanmış vaziyette. Hatta genel ağ bağlantısı üzerinden kişisel satış yapanlar bile var! Sitelerinde yalan yanlış bir sürü bilgi ile satış yapmaya çalışıyorlar. Örneğin ismini belirtemeyeceğim bir şirketin Türkiye çapında “lisanslı” 30 adet mağarası var(mış). Yazanın yalancısıyım. Her mağaranın en az 3.000 ton ve en fazla 15.000 ton rezervi olduğu iddia ediliyor. Üstelik lisanslı mağaralarının sayısını devamlı artırıldığını vaad ediyorlar! Hatta bir tanesi Türkiye yarasa guanosu rezervinin 5 milyon ton olduğunu iddia ediyor. Üstelik guanonun enzimleri varmış. Sonuç olarak, Türkiye mağaraları ne yazık ki henüz tam olarak korunamıyor. Guano ticareti konusundaki yasalar yetersiz. Guano gibi hem bir yaşam alanı, hem de tarihi kayıtlar içerebilen maddenin daha iyi korunması gerekir. Lütfen bu konuda kayıtsız kalmayalım.

MEHMET DÖKER

yapılan bir araştırmanın sonuçları gösteriyor ki, mağaralardan guano çıkarmak yarasa türlerinin kaybıyla doğrudan ilgili. Türkiye ve Avrupa’da yarasa türleri kanunlarla koruma altında olmasına rağmen guano ticareti ile ilgili yeterli uygulama bulunmadığından yarasa türleri tehlike altında.

3


SAFRANBOLU MAĞARALARI Ali Yamaç

Mağara Dalışı ve Araştırrma Grubunun (MADAG), kendilerine dört yıl önce ulaşan bir ihbarı değerlendirmek üzere Safranbolu, Konarı Gölü’nde yaptıkları dalış çalışması, sualtı mağaraları açısından pek verimli olamasa da bölgedeki araştırılmamış mağara potansiyelinin farkına varılması açısından inanılmaz bir şanstı. Safranbolu ve civarında daha önce araştırılmış sadece iki mağara mevcuttu: BÜMAK tarafından 1975-77 yılları arasında çalışılan Bulak/Mencilis ile İngiliz Trent Polytechnic Kulübü tarafından 1978 yılında bulunan Hızar Mağaraları.

Bize MADAG tarafından bildirilen birkaç ihbarı değerlendirmek üzere, daha önce defalarca geçtiğimiz Safranbolu’ya yeniden gittiğimizde bölgenin sayısız kanyonla parçalanmış olduğunu ilk defa fark ettik. Bir kısmı şehrin içinden geçen kanyonların tümü kalkerdi ve bazıları 5-6 km uzunluktaydı. En ilginç olan ise, tüm bu kanyonların ve bölgenin mağarayla dolu olmasıydı. Her gezide 3-4 mağarayı çalışırken en az aynı sayıda yeni ihbar alıyorduk. Şu ana dek çalıştığımız mağaralar ile ilgili detayları aşağıda okuyacaksınız, devam eden çalışmalarımızı ise bir sonraki sayıda yayımlayacağız.

Dönem içi Safranbolu Gezileri 4-7 Mart 2010 10-11 Nisan 22-23 Mayıs 11-13 Haziran 28-30 Ağustos

1 Cildikısık Mğ. 2 Çoban İni 3 100. Yıl Mağarası 4 100. Yıl 2 Mağarası 5 Yarasa İni 6 Kızıl İn 7 Saman İni 8 Değirmen İni 1, 2 ve 3 9 Değirmen İni 4, 5 ve 6 10 Ağzıkara Mağarası 11Örümcekli Mağarası 12 Akçasu Mağarası 13 Bulak Mağarası 14 Hızaryanı Mağarası

4

Düzce Kanyonu


MURAT ŞAHİN

5


CİLDİKISIK MAĞARASI

EMİNE AZAK

Karabük-Gerede anayolunda, Cumayanı Köyü’nü geçtikten az sonra karayolu Cildikısık Tüneli’ne girmektedir. Cildikısık Mağarası, bu tünele girmeden hemen önce, batıda, aynı ismi taşıyan kanyonun duvarındadır. Yoldan rahatlıkla görülebilen büyük giriş ağzına karşılık, yukarı eğimli bir şekilde ve oldukça dar pasajlarla devam eden mağara 100 m sonra sonlanmaktadır. Tümüyle fosil olan bu mağarada herhangi bir yaşam belirtisi gözlenmemiştir.

Çoban İni girişinde kireçtaşı basamaklar

ÇOBAN İNİ

CİLDİKISIK MAĞARASI Cildikısık Kanyonu, Cumayanı, Karabük Ölçüm Çizim

Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Ali Yamaç (Mart 2010) Murat Eğrikavuk

Uzunluk

100 m

EMİNE AZAK

Cildikısık Mağarası’nın karşısında, kanyonun öbür duvarında yer alan Çoban İni’ne kireçtaşı basamaklardan ulaşılmaktadır. Mağara, içinde daha önce hayvan barındırıldığı belirgin olan, küçük bir kovuktur.

o'mag

Cildikısık Mağarası’ndan karayolu ve Çoban İni’ne doğru bakış

BCRA 3C

ÇOBANİNİ Cildikısık Kanyonu, Cumayanı, Karabük Ölçüm Çizim

Arda Aydın, Menekşe Ermiş Fatih Şen (Mart 2010) Menekşe Ermiş

Uzunluk

11 m

BCRA 3C

6

o'mag


100. YIL MAĞARASI

100. YIL MAĞARASI

ALİ YAMAÇ

35 m uzunluğundaki galeri, yörede faal olan Karabük’e bağlı tektonik hare100. Yıl Sitesi Kanyonun karşı duvarından 100. Yıl Mağarası girişi ketler sonucu önünde, Bulak oluşmuş bir fay Kanyonu’na bakan çocuk parkının altında yer alan aynasıdır. Galerinin yüksekliğinin bu noktada hemen bu mağara 803 m uzunluğunda tek bir galeri halinde hemen mağaranın yüzeye olan mesafesinin yarısı güneye uzanmaktadır. Mağara ağzının bulunduğu kadar olduğu ve mağaranın bu kısmında yüzeyde kanyon çoğunlukla büyük yumrulu kireçtaşı içinde apartmanlar bulunduğu göz önüne alınırsa şehirdeki oluşmuşsa da mağaranın tümü ince taneli kireçtaşları yapılaşmanın ne denli bilinçsizce planlandığı daha içinde yer almaktadır. Bir fay hattı boyunca çözünme iyi anlaşılacaktır. Mağara oluşum ve canlı açısından ile oluşmuş mağara, bir iki ufak su akıntısı dışında zayıftır. Mağarada, birkaç yarasa dışında herhangi bir tümü ile fosildir. 100. Yıl Mağarası’nın 700 m kadar yaşam tespit edilmemiştir. içinde yer alan, 16 m yüksekliğinde, 70 cm eninde ve

o'mag

Safranbolu, Karabük Ölçüm:

Tuğçe Arık, Kemal Atakent, Selin Aydın, Emine Azak, Simge Duğa, Kıvanç Tunçkale, Erkin Ozan Yıldız, Ali Yamaç, Cansu Yılmaz (Nisan 2010)

Çizim:

Emine Azak, Ali Yamaç

Uzunluk: 803 m Derinlik: +5, -34 m BCRA 3C

7


EMİNE AZAK

Konarı Köyü yakınında Düzce Kanyonu, kuzeye bakış

100. YIL 2 MAĞARASI

SAMAN İNİ

Bulak Kanyonu’nun batı yamacında ve önceki sayfada bahsedilen mağara ile hemen hemen aynı hizada yer alan bu küçük mağara, yumrulu kireçtaşları içinde, çökme sonucu oluşmuştur. Erişimi güç üst salonda yaşayan birkaç yarasa dışında dikkat çekici bir özelliği yoktur.

Konarı Köyü’nün Değirmen Mevkii’nde, anayolun kenarında yer alan 20 m uzunluğundaki bu mağara iki kademe ile 2,5 m yüksekliğe ulaşmaktadır.

100. YIL 2 MAĞARASI Safranbolu, Karabük Ölçüm

Simge Duga, Ali Yamaç, Erkin Ozan Yıldız (Nisan 2010)

Çizim

Ali Yamaç

Uzunluk Derinlik

19 m +8 m

BCRA 3C

8

o'mag

Saman İni uzunca bir süredir evsiz biri tarafından barınma amaçlı olarak kullanılmaktadır. SAMANİNİ MAĞARASI Konarı Köyü, Safranbolu, Karabük Ölçüm

Kemal Atakent, Selin Aydın, Tuğçe Arık (Nisan 2010)

Çizim

Kemal Atakent

Uzunluk Derinlik

20 m +2,5 m

BCRA 3C

o'mag


YAZIKÖY DEĞİRMEN MEVKİİ MAĞARALARI Yazıköy, Safranbolu, Karabük Ölçüm Çizim

Kemal Atakent, Arda Aydın, Egemen Erkanlı (Mart 2010) Kemal Atakent

BCRA 3C

o'mag

DEĞİRMEN MEVKİİ MAĞARALARI İki ayrı ekip, iki ayrı gezide, iki ayrı ihbarla Değirmen Mevkii’nde üçer küçük mağara bulup ölçerse, bölgede bir değil iki ayrı Değirmen Mevkii olduğu karmaşasını çözmek zaman alabiliyor. Uzun yıllar Konarı Köyü’nden Cevat Türe tarafından ağıl olarak kullanılan Konarı Değirmen 1 Mağarası’nın bir kısmının doğal olmama olasılığı var.

KONARI DEĞİRMEN 1 MAĞARASI Konarı Köyü, Safranbolu, Karabük

o'mag

KONARI DEĞİRMEN 2 MAĞARASI Konarı Köyü, Safranbolu, Karabük

o'mag

KONARI DEĞİRMEN 3 MAĞARASI Konarı Köyü, Safranbolu, Karabük

Ölçüm Çizim

Murat Şahin, Ali Yamaç (Mayıs 2010) Ali Yamaç

Ölçüm Çizim

Nuray Ada, Ali Yamaç (Mayıs 2010) Nuray Ada

Ölçüm Çizim

Nuray Ada, Ali Yamaç (Mayıs 2010) Nuray Ada

Uzunluk Derinlik

22 m +2 m

Uzunluk

13 m

Uzunluk

6m

Değirmen 4 Mağarası

NURAY ADA

BCRA 3C

NURAY ADA

BCRA 3C

BCRA 3C

o'mag

Değirmen 6 Mağarası

9


NURAY ADA

YARASA İNİ Konarı Köyü’nün kuzeyinde, Düzce Kanyonu’nun batı duvarında yer alan bu mağaranın, birisi yüzeye baca şeklinde, beş farklı girişi mevcuttur. Araştırmanın yapıldığı mayıs-haziran aylarında kanyona açılan giriş ağızları su seviyesinin yaklaşık 4 m üstünde olmasına karşın giriş galerilerinde gözlenen ağaçlar taşkın sırasında suyun seviyesi hakkında fikir vermektedir. Yörede “Cüzzamlılar Mağarası” olarak da bilinen Yarasa İni’nin batıya uzanan dar bir kolu su seviyesine kadar inmektedir. Bu kolda yoğun su girişi dolayısıyla kalın bir çamur tabakası mevcuttur. Diğer fosil kollarda ise, mağaranın isminin hakkını verecek miktarda zengin bir yarasa popülasyonu yaşamaktadır.

10

Yarasa İni girişlerinin birinden kanyonun karşı duvarına bakış

EMİNE AZAK

MURAT ŞAHİN

Yarasa İni’nin kanyona açılan çok sayıda ağzından ikisi

NURAY ADA

Düzce Kanyonu’nda Yarasa İni’nin hemen karşı kıyısındaki ağızlar o kadar ümit verici görünüyordu ki bakmadan edemezdik. Tek ulaşım imkânı resimde görüldüğü gibiydi.


11

Murat Eğrikavuk, Nuray Ada

BCRA 3C

Uzunluk 559 m. Derinlik 14 m

Çizim

Ölçüm Murat Eğrikavuk, Ali Yamaç, Erkin Ozan Yıldız (Mayıs 2010) Nuray Ada, Murat Şahin, Ali Yamaç (Haziran 2010)

Konarı Köyü, Safranbolu, Karabük

YARASA İNİ

o'mag


AĞZIKARA MAĞARASI

MURAT ŞAHİN

Harmancık Köyü’nün güneybatısında uzanan kanyonunun duvarında yer alan bu mağaraya 1,5 saatlik bir yürüyüşle ulaşılmaktadır. Bu bölgedeki kireçtaşı formasyonu Safranbolu’nun diğer vadi ve kanyonlarından oldukça farklıdır. Harmancık Köyü’nden doğuya, hemen hemen Yörükköy’e kadar uzanan bu kireçtaşı Yörük üyesi olarak adlandırılmaktadır. Büyük kısmı killi, kül ya da boz renktedir ve Pliyosen yaşlı oldukları tahmin edilmektedir.

Giriş seviyesindeki büyük salon

Doğu-batı yönünde uzanan ana aksı 80 m’den az olan Ağzıkara Mağarası’nın birbiri üzerine oluşmuş beş farklı katta toplam uzunluğu 508 m’dir.

Mağaranın birçok noktasında etkileyici oluşumlar mevcuttur. Özellikle doğu kısmındaki alt galeriler sarkıt ve dikitlerle bezelidir. Mağaranın diğer ilginç yanı ise günümüzde tüm yerleşimlerden oldukça uzak olmasına rağmen içinde bulunan arkeolojik malzemenin çokluğudur. Özellikle en derin katlarda yoğun miktarda çanak çömlek kırığı mevcuttur.

ÖRÜMCEKLİ MAĞARA Harmancık Köyü’nün güneyindeki arazide, Ağzıkara Mağarası’nın yer aldığı vadiye ulaşan patika üzerinde ve kısmen örtülü karst içinde yer alan küçük mağara tek bir galeri şeklindedir. Toplam 15 m uzunluğunda ve eğimi olmayan bu mağaranın son kısmında yer alan odacıkta oldukça çok miktarda örümcek gözlenmiştir.

AĞZIKARA MAĞARASI Harmancık, Safranbolu, Karabük Ölçüm

Nuray Ada, Tuğçe Arık, Arda Aydın, Menekşe Ermiş, Murat Şahin, Fatih Şen, Ali Yamaç (Mart 2010)

Çizim

Nuray Ada, Ali Yamaç

Uzunluk Derinlik

508 m. +9 m, -14 m

BCRA 3C

o'mag 12

ÖRÜMCEKLİ MAĞARA Harmancık, Safranbolu, Karabük Ölçüm Çizim

Nuray Ada, Menekşe Ermiş, Ali Yamaç (Nisan 2010) Nuray Ada

Uzunluk

15 m

BCRA 3C

o'mag


KIZILİN

KIZILİN

Konarı Köyü, Safranbolu, Karabük

Konarı Köyü’nün kuş uçuşu 2 km kuzeydoğusunda kanyonun doğuya dönen kısmında, kanyon duvarında yer alan bu mağaranın 16 m yüksekliğindeki ağzı anayoldan bile görülebilmektedir. Mağaraya ancak anayola en yakın kısımdan oldukça uzun ve yorucu bir yürüyüşle ulaşılabilmektedir. Giriş ağzının büyüklüğüne karşın bir kovuk görüntüsünde olan ve giriş kısmı fosil olan mağaranın içinde kuzey yönünden kısıtlı bir su akışı gözlenmektedir. Mağaranın devamında, oldukça dar bir geçitle ulaşılan ikinci salonun tüm zemini çamur ve guano kaplıdır. Bu salonda, bu bölgede şimdiye dek rastlanan en büyük yarasa popülasyonu gözlenmiştir.

Ölçüm Çizim

Nuray Ada, Murat Şahin, Ali Yamaç (Haziran 2010) Nuray Ada

Uzunluk

152 m.

o'mag

BCRA 3C

13

MURAT ŞAHİN

Kızılin Mağarası’nın çok uzaklardan görülebilen ağzına ulaşmak, zorlu bir yürüyüş gerektiriyor.


AKÇASU MAĞARASI Akçasu Mağarası’nı daha ilk Safranbolu gezimizde Mart 2010’da tespit etmiştik. Düzce Kanyonu’nun Batı duvarındaki mağaranın ağzından gürül gürül bir su çıkıyor ve ihtişamlı bir biçimde şelaler yaparak kanyonun dibine doğru akıyordu. Dar bir yan girişten ana galeriye ulaştığımızda, derinliği orta noktasında boyumuzu aşan bir gölü yüzerek geçmiştik ama gölün sonunda tavan su yüzeyine kadar alçalıyor ve önümüzü kesiyordu.

Mağaraya ikinci ziyaretimiz Eylül 2010’da oldu. Su miktarı azalsa da göllerin derin olacağını ve suya girip ıslanarak ilerleme mecburiyeti olacağını düşünerek sıcak tutması için en kalın giysilerimizle girdik. Mağaranın sonuna kadar hiçbir yerde damla su kalmadığını görmek çok şaşırtıcıydı. Baharda önümüzü kesen 2 m derinliğindeki sifonun neredeyse dibindeki çamur bile kurumuştu.

AKÇASU MAĞARASI Düzce Köyü, Safranbolu, Karabük Ölçüm

Sami Ayhan, Sebahat Bahadır, Derin Eğrikavuk, Murat Eğrikavuk (Mart 2010)

Çizim

Sebahat Bahadır

Uzunluk

89 m

BCRA 3C

14

SAMİ AYHAN

Az tırmanarak ulaştığımız bir galeri, sifonun arkasına ulaşma imkânı verdiyse de çok yüksekte kalmıştık ve su seviyesine insek geri çıkmak mümkün olmayacaktı. Yine de mağaranın yüksek tavanlı bir galeri şeklinde devam ettiğini görmüş ve suların alçaldığı bir mevsimde tekrar gelmeye karar vermiştik.

Mağaranın sonlandığı daralın üst kısmı da ilerleme imkanı sağlamadı

İkinci hayal kırıklığı, galerinin 100 m mesafeyi bile bulmadan daralarak geçilemez hale gelmesi oldu.

o'mag


15


ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ Safranbolu’dan kuzeye ve doğuya doğru uzanan çalışma alanında mevcut kireçtaşı resifleri temel olarak iki farklı formasyona aittir. Safranbolu’nun hemen kuzeyinde başlayıp Ovacuma güneyinden kuzeydoğuya doğru uzanan ve şeyl, kiltaşı, marn, kireçtaşı gibi yerinde çökelmiş sedimanlarla kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve konglomera gibi türbiditik çökellerin ardalanmasından oluşan ilk birim Ulus Formasyonu (Ku) olarak adlandırılmaktadır. Birim kumtaşı, kiltaşı, silttaşı seviyeleri ile yer yer konglomera ara katkılarından meydana gelen bir fliş istifi şeklindedir. İstif içerisindeki kumtaşlarının taneleri genellikle kireçtaşı, kuvarsit, yabancı kayaç parçaları, ayrıca bol miktarda kömür kırıntısı ve yaprak parçalarından meydana gelmektedir. Bu kömürler büyük olasılıkla Karbonifer kömürlerinden taşınmışlardır. Ulus Formasyonu'nun rengi yeşil, haki, sarı, kömür kırıntılarının arttığı yerlerde siyah, kurşini olmaktadır. İstifteki kiltaşları ince-orta katmanlıdır ve tektonik nedenlerden ötürü yapraklanma ve bükülmeler oldukça yoğun olarak izlenmektedir. Aynca sualtı heyelanları ile oluşmuş kayma ve blok hareketleri de sıkça görülmektedir. Tektonik deformasyon ve sualtı kütle akım hareketleri nedeni ile Alt Kretase yaşlı Ulus Formasyonu’nun (Ku) kalınlığı hakkında kesin bir bilgi yoktur, ancak 2000 m'den fazla olduğu düşünülmektedir.

Bu formasyonun içinde yer alan kireçtaşları Sunduk üyesi (Kus), konglomeralar ise Ahmetusta üyesi (Kua) olarak tanımlanmıştır. Safranbolu’nun kuzeyinde bulunan Sarıçiçek Dağı’nın ve Bulak Mağarası ile Hızar Mağarası’nın da içinde yer aldığı birim Sunduk Üyesi (Kus) olarak adlandırılmaktadır. Bu birimi oluşturan gri, bej renkli, orta-kalın katmanlı ve masif görünümlü kireçtaşları İnaltı formasyonundan türemiş olup, platformdan kütle akması yoluyla ve/veya bloklar halinde Ulus formasyonu içine taşınarak yeniden çökelmiş kayaçları temsil eder. Bu kireçtaşının tane ve çamur akması yoluyla çökelmiş olanları, içinde yer aldıkları Ulus formasyonunun kırıntılılarıyla uyumluluk gösterir. Birimin yaşı İnaltı formasyonunun orta-üst kesiminin yaşı ve Ulus formasyonunun yaşı ile eşdeğer bir şekilde Alt Kretase’dir. Geniş plakalar halinde Safranbolu doğusunda, Değirmencik ve Alören köyleri doğusu ile Çöplüce Köyü kuzeyinde de yüzeylenen Sunduk Üyesi (Kus) biriminin ait kireçtaşı resiflerinin ortalama kalınlığı yaklaşık 2.000m civarında tahmin edilmektedir. Safranbolu Formasyonu (Tes) ise ismini aldığı Safranbolu’yu da içine alan ve doğuya doğru geniş alanlarda gözlenen diğer formasyondur. Birim, altta çok ince bir

16


MURAT ŞAHİN

Düzce Kanyonu

konglomera-kumtaşı seviyesi ile başlar ve üste doğru karbonatlı kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve kireçtaşına geçer. Kireçtaşı genellikle sarımsı, beyaz, açık gri renkli olup, yumrulu yapıdadır. Yer yer dolomitleşme gösteren bu kireçtaşının çimentolanması mikritik olabildiği gibi sparitik özellik de gösterebilmektedir. Özellikle havzanın güney kesiminde doğu-batı uzanımlı, AltOrta Eosen yaşlı resifal kireçtaşları şeklinde yaygın olarak gözlenmektedir. Her ne kadar Kirpe Deresi yatağında kütle akması ile taşınmış ve Kirpe çakıltaşı üyesi olarak da isimlendirilen Ahmetusta üyesi (Kua) iyi çimentolanmış konglomera mevcutsa da, Düzce ve Sırçalı kanyonları ve bu kanyonlar civarındaki mağaralar tümü ile Safranbolu Formasyonu (Tes) içinde oluşmuşlardır. Bu formasyona ait kireçtaşları içerisinde çok bol Nummulit ve Alveolina fosilleri bulunur. Resifal kireçtaşları dışındaki kesimler kırıntılı karbonat niteliğindedir. Üst Eosen - Alt Paleosen yaşlı bu formasyonun kalınlığı 50-500 m arasındadır. TEKTONİK Çalışılan bölgenin kuzeydoğusu Alt Kretase yaşlı Ulus Formasyonu tarafından sınırlandırılmış olup, orta ve doğu kesimde ise Karabük-Safranbolu Tersiyer havzası çökelleri yer alır. İnceleme alanında gözlenen yapısal şekillerin çoğu Tersiyer ve sonrasında oluşmuşlardır. Bölge jeolojik zaman içinde meydana gelen orojenik hareketlerin etkisi altında kalmış, bu hareketler kayaçlarda kıvrımlanmaya neden olmuştur.

Karabük-Safranbolu Tersiyer havzasındaki yapısal şekiller doğu-batı uzanımlıdır. Havzadaki senklinallerin daha belirgin olduğu, antiklinallerin ise daha dar olduğu, kıvrımların yönleri ve devrik konumları ise kuzey-güney yönünde varolmuş kompresyon kuvvetlerini gösterir. Bölgede etkin olan K-G yönlü sıkışmaya bağlı olarak çalışılan alanının güneyinde Ulus formasyonu D-B doğrultulu, güneye eğimli bir ters fayla, Tersiyer yaşlı çökeller üzerine itilmiştir. Buna bağlı olarak Tersiyer çökelleri kıvrımlanmış, devrilmiş ve kuzeye doğru birbiri üzerine ekaylanmıştır. Tersiyer havzasının kuzey sınırında özellikle Karabük civarında sıkışmaya bağlı olarak Tersiyer kayaçları, kuzey kanadı güneye devrik bir senklinal oluşturmuştur. Bunu, devrik kanadı kesen ve kuzey bloğu yükselmiş, güney bloğu düşmüş KD-GB doğrultulu bir fayın oluşumu izlemiştir. Yukarıda anlatılan tektonik gelişmelere bağlı olarak Karabük-Safranbolu Tersiyer havzasının güneybatı kesimi devrik kıvrımlar ve ters faylarla daralırken, kuzeydoğu kesimi daha geniş kalmıştır. Mesozoyik başından beri meydana gelen hareketlerin Erken Alpin hareketler sonucu oluştuğu ve bu dönemde kara haline gelen alanın yavaş yavaş su altına indiği belirlenmiştir. Kretase başından itibaren Karabük civarı daha derin ve hareketli bir havza özelliği göstermektedir. Çalışma bölgesinin en önemli fayı Karabük havzasını KD-GB doğrultusunda sınırlayan Karabük ters fayıdır. Fay hattı boyunca Jura-Kretase yaşlı kireçtaşları, Kretase yaşlı filiş ve Tersiyer yaşlı kireçtaşları üzerine gelmiştir. Fayın her iki yanında, faya çok yakın birimlerde kırılmalar meydana gelmiştir. Bölgede, ana fay hattı ve bu faya bağlı olarak gelişen diğer fay sistemleri boyunca özellikle kireçtaşlarında derin kırılımlar oluşmuştur. Bölge Miyosen'den itibaren yükselmeye başlamış, Paleozoyikte kara haline gelmiş, Mesozoyik'teki ilk transgresyonla Üst JuraAlt Kretase yaşlı sığ denizel karakterli Zonguldak Formasyonu çökelmiştir. Alt Kretase sonunda blok faylanmalar sonucunda çukur alanlara çöken

17


EMİNE AZAK

Düzce Kanyonu

çakılların oluşturduğu Ahmetusta üyesi çakıltaşı ve kumtaşı-şeyl ardalanması ile Ulus Formasyonu birbiriyle girintili olarak çökelmiştir. Alt Kretase'de başlayan fliş çökelimi Üst Kretase'de de devam etmiştir. Üst Kretase sonlarında ve Paleosen'de bölge yükselmiş, su üzerine çıkarak aşınma alanı oluşmuştur. Üst Paleosen'de aşınma bölgesine deniz transgresyonu ile Safranbolu Kireçtaşı çökelmiştir. Safranbolu Kireçtaşı üzerine dereceli geçişli olarak Karabük Formasyonu gelir. Bu birimin üste doğru taneleri irileşmekte ve katmanlar kalınlaşarak regresif bir nitelik kazanmaktadır. Karabük Formasyonu üzerine menderesli akarsu çökelleri gelmektedir.

KAYNAKLAR Arpat, E., Tütüncü, K., Uysal, Ş., Göğer, E.; Safranbolu yöresinde Kambriyen­Devoniyen istifi. Türkiye Jeoloji Kurumu 32. Bilimsel ve Teknik Kurultayı Bildiri Özetleri, s. 67-68, 1978 Derman, A. S., ve Özçelik, Y.; Batı Karadeniz Bölgesi'ndeki Paleozoik birimlerin stratigrafisi, sedimantolojik özellikleri ve yörenin muhtemel paleocoğrafik evrimi. A. Suat Erk Jeoloji Sempozyumu Bildirileri, 2-5 Eylül 1991, Ankara, 1993 Kaya, O. ve Dizer, A.; Bolu kuzeyi Üst Kretase ve Paleojen kayalarının stratigrafisi. MTA Dergisi, sayı 97/98, 1981/1982 Koçyiğit, A.; Karabük-Safranbolu Tersiyer havzası kuzey kenarının stratigrafisi ve niteliği, Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, C. 30, 61-69, Şubat 1987 Saner, S.; Batı pontidlerin ve komşu havzaların oluşumlarının levha tektoniği kavramı ile açıklanması, Kuzeybatı Türkiye: MTA Dergisi, sayı 93/94, 1979/1980 Saner, S.; Taner, İ., Aksoy, Z., Siyako M., Bürkan K. A., Karabük-Safranbolu bölgesinin jeolojisi. Türkiye 5. Petrol Kongresi, s: 111-122. 1980 Timur, E., Aksay, A.; Türkiye Jeoloji Haritaları, Zonguldak F29 paftası, Ankara, 2002

MURAT ŞAHİN

Törk, K.; Safranbolu (Zonguldak) kuzeyinin Karst Hidrojeolojisi İncelemesi, Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji (Hidrojeoloji) Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995

18

Düzce Kanyonu kuzeyi


ÇINGIRIK DÜDENİ Murat Eğrikavuk

Arkasından 2010 Temmuz ayında Amasra gezisinin (bkz. sayfa 45-57) son gününde ulaştığımız mağara iki girişte döşendi, ölçüldü ve toplandı. Genişçe bir havzanın suyunu toplayan dere MTA jeolojik haritasına göre Kretase kalker olan bir kütleye, 12 m çapında ve 12 m derinlikte, oldukça büyük ve ihtişamlı bir ağızla batmakta. İlk salonun ardından eğimli bir galeri ve 6 m’lik ufak bir iniş var. Mağara

bundan sonra oldukça çamurlu ve kaygan, biri 60 m’lik iki inişle devam ediyor. Ulaşılan son noktada ise 25 m tavan yüksekliğine sahip devasa bir salon mevcut. Bir kaç ilginç nokta: Mağaranın içinde yer aldığı fay kırığı o denli düzgün bir eğime sahip ki en derin noktasından bile ağızın ışığı görünmekte. Yaklaşık 100 m derinliğine karşılık, Çıngırık Kuyusu deniz seviyesinden sadece 150 m yüksekte. Döşeme, ölçüm ve toplamanın tamamına yakını, 3 kadın mağaracı tarafından (Emine, Menekşe Nuray) gerçekleştirildi. JEOLOJİ

ÇINGIRIK DÜDENİ Kokurdan Mahallesi, Okçular Köyü, Cide, Kastamonu Ölçüm

Nuray Ada, Emine Azak (Haziran 2010)

Çizim

Nuray Ada

Derinlik

-93 m

ALİ YAMAÇ

Çıngırık Düdeni’nin keşfi ve araştırması oldukça ilginç: Cide’ye bağlı Okçular Köyü’nün Kokurdan Mahallesi’nde yer alan bu mağara ilk olarak bir harita üzerinde bulundu, arazide tespiti ve ön araştırması Çağan, Erkin ve Ali tarafından yapıldı.

Çıngırık Düdeni ilginç bir jeolojik konumda yer alıyor; Küre Dağları Milli Parkı’nın büyük bir kısmında gözlenen İnaltı Formasyonu (Jki) bu bölgede Erken Kretase yaşlı Ulus Formasyonu (Ku) ile geniş bir sahada dokanağa sahiptir. Oldukça büyük ve aktif faylara sahip olan bu bölge, tektonik hareketler sonucu formasyonlar arasında açısal uyumsuzluklar da yaratmıştır. Kapalı bir havzada, Ulus Formasyonu’nu oluşturan geçirimsiz bir şeyl tabakası üzerinde akmakta olan Okçular Deresi, İnaltı Formasyonu ile dokanak noktasındaki kireçtaşı bloklarının dibinden yeraltına kaçarak Çıngırık Düdeni’ni oluşturmuştur.

BCRA 3C

o'mag 19


KADIHARMANI KOKURDANI Murat Eğrikavuk

Kadıharmanı Kokurdanı araştırması, 2008 yılında Google Earth uydu görüntülerinden çalışma yaparken “Gogurdan” etiketli bir Panoramio fotoğrafına rastlamamızla başladı. Fotoğrafta dikey büyük bir ağız görünüyor ve uydu görüntüsünde gerçekten de yakın mesafede ciddi bir karaltı seçiliyordu.

ALİ YAMAÇ

Aralık 2008’de küçük bir grupla Pınarbaşı bölgesinde yaptığımız kısa gezi sonrası dönüş yolumuzu uzatarak Bartın ili, Ulus ilçesi doğusunda yer alan bu bölgeye ulaştık. Alıçlı Köyü’nde sohbet ederken yukarıda gerçekten su batan bir düden olduğu bilgisini teyit edebildiysek de uzun bir yürüyüş gerektirdiği için düdenin ağzına ulaşamadık.

Kokurdan, resimde görülen Kadıharmanı çayırının sağ alt köşesinde

Planlarımızı 2009 Mayıs ayı için yapmıştık. Bu geziye hazırlanırken Arda Aydın hem isimden hem de tariflerden şüphelenerek bu düdenin yıllar önce Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Grubu (BÜMAK) tarafından araştırılmış Kadıharmanı Kuylucu olabileceğini söylüyordu. BÜMAK yayını Delta dergisinin 5. sayısında 1990 yılında bulunmuş Kadıharmanı için çok kısa bir açıklama yer alıyordu, “... 252 metre devam ettikten sonra traverten bir duvarla son buluyor.” Metrajın hassaslığına bakarak ölçüm alındığı tahmin edilebilirse de haritası hiçbir zaman yayımlanmamış, bu tarihten sonra da başka bir araştırma yapılmamış.

20

Mayıs 2009’da kokurdana bir saati geçen zorlu bir yürüyüş sonrasında ulaştığımızda aynı mağara olduğu kesinleşmiş, yeni ve önemli bir keşif yaptığımızı düşünen bizler için biraz da hayal kırıklığı olmuştu. Yine de yüzde yüz emin olmadığımızdan, en azından ilk inişi döşeyerek inmeye karar verdik. İyi ki inmişiz. 30 m çapında, 60 m derinliğindeki gökyüzüne açık bu ihtişamlı iniş sonrasında yatay olarak devam eden mağara, gerçekten de BÜMAK raporunda geçtiği gibi 252 m içerideki traverten duvarda sonlanıyor gibiydi. Ancak bu duvarın altından devam eden suyun içine boylu boyunca yatıp kayayla arada kalan bir karış boşluktan faydalanarak ilerlediğimizde galerinin kısa bir geçitin arkasında tekrar genişleyerek, yüksek tavanlı şekilde devam ettiğini keşfettik. Düden, bu geçit sonrasında önce ufak bir iniş, arkasından daha büyük bir inişle oldukça dikey karakterde devam ediyordu. Mağaracılığın heyecan verici özel keşif anları var. Böyle bir an yaşamış, ilk baştaki hayal kırıklığımız müthiş bir heyecana dönüşmüştü. Kadıharmanı Kokurdanı o gezide -132 m derinliğe kadar döşenip ölçümlendi. Devam etmek için tam bir sene sabretmemiz gerekecekti. İlk inişin başında ve yukarıda sözü geçen traverten duvar üzerindeki tırmanış amaçlı matkap dübellerinden anlaşıldığına göre bu mağaraya daha yakın zamanda giren bir grup daha olmuştu. 2010 çalışmalarından önce, Türkiye’de matkap dübeli kullanan bildiğimiz tüm mağara gruplarını araştırdığımız halde bu ikinci grubun kimler olduğunu öğrenemedik. 2010 Mayıs ayından önce bölgeye yaptığımız bir ara


EMİNE AZAK

21


gezide yağış riskinden ötürü bu mağarada çalışma imkânımız olmadı. 2010 Mayıs gezisi ise sadece Kadıharmanı Kokurdanı düşünülerek şekillendirildi. Daha ilk başta bu çalışmanın başlamasını sağlayan Google Earth uydu görüntüleri bir kez daha kritik bir yarar sağladı; geçtiğimiz bir sene içinde mağaranın ağzına kadar yol açıldığını yenilenmiş uydu görüntülerinden fark ettik. Gerçi binek araçlarımız ulaşamadı ama bir dörtçeker araç ile bütün eşyamızı yukarıya atarak kampı bu kez kokurdanın yakınında kurma şansımız oldu. Böylelikle, her giriş öncesinde sırtta ağır yüklerle bir saatten fazla yürüme eziyetinden kurtulmuş olduk. Düden, geçen sene bıraktığımız noktadan sonra iki iniş daha yaparak -147 m’de bir sifonla sonlandı. Aslında “sıfır” kotunu belirlemesi problemli bir mağara bu. Biz -147 m derinliği, yürüyerek ulaşabildiğimiz son noktada ipe girdiğimiz kot olarak aldık. Ancak burası da plato seviyesinin altında bir

22

ve ölçüm çalışması

seviyede ve çöküntünün bir parçası. Plato seviyesi sıfır olarak kabul edilirse derinliğin daha fazla olması gerekir. Ve bu mağaradan son bir enteresan not: 2010 çalışması sırasında ilk 60 m’lik inişin dibinde bir önceki sene orada olmayan epey uzun bir halat yığını ve bazı giysi parçaları bulmak bizi oldukça şaşırtmıştı. Bu muamma, ancak Ağaköy jandarma komutanı Yusuf Bey ile sohbetimiz sonrasında çözülebildi. Buraya kış döneminde gizlice gelen üç defineci, aralarından birinin beline ip bağlayıp aşağıya sarkıtarak dibe ulaşmaya çabalamışlar, ama geri çekememişlerdi. Jandarma baskın yapıp kurtarmasa gözünü karartıp 60 metrelik kuyuya inmiş bu definecinin yukarı çıkabilmesinin hiçbir yolu yokmuş. Böylesine aktif, her sene sel şeklinde su giren bir düdende define saklanabileceğini hayal etmek, nasıl aptalca bir düşüncedir, anlamak gerçekten zor (web sitemizde ‘Sevgili defineciler...” diye başlayan bir yazımız var, okumanızı öneririz).

MURAT EĞRİKAVUK

İniş...

EMİNE AZAK

MENEKŞE ERMİŞ

ALİ YAMAÇ

Döşeme...


23

Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Osman Tunalı, Erkin Ozan Yıldız (Mayıs 2010) Murat Eğrikavuk 484 m. -147 m.

Çizim Uzunluk Derinlik BCRA 3C

Murat Eğrikavuk, Engin Selamsız, Fatih Şen, Durmuş Yarımpabuç (Mayıs 2009)

Ölçüm

Alıçlı Köyü, Ulus, Bartın

KADIHARMANI KOKURDANI

o'mag


MARAŞ BÖLGESİ Ali Yamaç

BÖLGEDE MAĞARA ARAŞTIRMALARI

EMİNE AZAK

Kahramanmaraş, Türkiye’nin mağaracılık açısından oldukça gözardı edilmiş bir ili. Aslında bu tavrı hiç mi hiç hak etmiyor. Tüm kuzeyi kalker. Yüzlerce kilometrekarelik bu bloğun ufak bir kısmı 2007 yılında “Groupe d’Explorations Spéléologiques d’Aquitaine” adlı gruba üye üç mağaracı; Adriaan Daem, Jean-François Hayet ve Thomas Fischer tarafından tarandı. Ön araştırma özelliğindeki bu çalışmada, bazıları 2.000 m’den yüksek irtifada birçok potansiyel alan tespit edildi.

Mayıs ayında Söğütova Yaylası

Öte yandan, MTA Mağara Birimi’nin 2008 yılında bölgede yaptığı kısa çalışma sırasında Döngel ile Tekir civarında altı mağara bulundu ve araştırıldı. Araştırılan bu mağaralardan birisi de 1982 yılında BÜMAK tarafından haritalanan Döngel Mağarası idi. Bölgede Cevdet Merih Erek tarafından uzun yıllardır sürdürülen arkeolojik yüzey araştırmalarının da birçok yeni mağara keşfi ile sonuçlandığı bilinmekte. 2009 yılında bu bölgede yaptığımız bir hafta süren araştırma sırasında Kurucaova, Süleymanlı, Değirmendere, Andırın ve Sakçalı köylerinde birçok mağara ihbarı alınmıştı. Bu mağaraların ikisi; Aşağı Püren ve Yol Kenarı mağaraları ise aynı gezide araştırılıp OBRUK 2’de yayımlandı.

24

5-9 Mayıs 2010 tarihleri arasında aynı bölgeye yaptığımız araştırma gezisinde ise birçok yeni mağara bulundu. Bunların bir kısmı araştırıldı, bazıları ise Keş Dağı Düdeni ile aynı zamanda çalışılamayacak kadar büyük ve zor olduğundan ileri bir tarihe ertelendi. SUÇIKAN MAĞARASI Arıtaş Kasabası’ndan 14 km’lik stabilize bir yolla ulaşılan ve 2.350 m irtifada bulunan Suçıkan Yaylası’ndaki bu mağara, yaklaşık 18 m yüksekliğinde bir ağıza sahip. Mağaradan çıkan su, doğal sacayak şeklinde olan bu mağaranın içinde 13 m yükseklikten şelale yaparak dökülüyor. Mağaranın devamını araştırabilmek için yaz aylarında bile suyu kesilmeyen bu inişe tırmanmak gerekliydi. Bizden sonra temmuz ayında buraya giden BÜMAK/BUMAD üyesi iki mağaracı, Yaman Özakın ve Ahmet Şener, bu tırmanışı gerçekleştirerek üst galerilere ulaştılar. Toplamda 600 m kadar ilerleyip ölçüm aldıkları mağara, son kısımda çatallanıp bir tarafı sifonla, diğer tarafı ise geçilemeyecek kadar dar bir çatlakla sonlandı. Burada çıkan suyun yaklaşık 1 km uzaklıkta bir yaylada batan su olduğu söyleniyor ancak göllenme yapan toprak düdenler şeklinde olduğu anlaşılıyor. Bizim gittiğimiz tarihte yollar araç geçişine müsait olmadığı için bu üst yaylaya ulaşılamadı. MAĞARAGÖZÜ MAĞARASI Afşin, Arıtaş Kasabası’na bağlı Emirilyas Köyü’nün 500 m güneybatısında yer alan mesire yerindeki mağaradan oldukça kuvvetli su çıkışı mevcut. Söylendiğine göre, su miktarı yaz aylarında mağaraya girilebilecek kadar azalmakta imiş. 2010-2011 çalışma programımızda bu mağara da yer alacak.

Söğütova Mağarası’nın çıkış ağzı


EMİNE AZAK

25


HEVREN MAĞARASI

HEVREN MAĞARASI

Kurucaova Köyü’nün doğu sırtında yer alan bu mağara, göründüğünden geniş uzantılı bir yeraltı su sisteminin yüzeyden erişim sağlanan küçük bir parçası gibi.

Kurucaova Tekir, Kahramanmaraş Ölçüm

Murat Eğrikavuk, Ali Yamaç (Mayıs 2010)

Çizim

Murat Eğrikavuk

Uzunluk

17 m.

BCRA 3C

ALİ YAMAÇ

Mağaranın içinde sifon şeklinde çıkan su çok kısa bir mesafe sonra kalker duvardan yüzeye ulaşacak gibiyken tekrar aşağı kaçıyor. Bu suyun Tekir Alabalık Çiftliği’nde bulunan ve 2008 yılında MTA tarafından araştırılan mağaradan çıktığı söylenmekte.

AĞASUYU MAĞARASI Keş Dağı yaylasının kuzeyinde, Ağasuyu ismi verilen pınarın 100 m doğusunda yer alan bu küçük mağara tektonik hareket sonucu, bir fay kırığı içinde oluşmuş küçük, fosil bir mağaradır. Çok ufak oluşumlar dışında yapısal herhangi bir özelliği yoktur.

AĞASUYU MAĞARASI Keş Dağı Yaylası, Döngel Köyü, Tekir, Kahramanmaraş Ölçüm

Fatih Şen, Erkin Ozan Yıldız (Ağustos 2010)

Çizim

Erkin Ozan Yıldız

Uzunluk Derinlik

15 m. -13 m.

MURAT ŞAHİN

BCRA 3C

26

o'mag

o'mag


KURUCAOVA DÜDENİ

KURUCAOVA DÜDENİ Kurucaova Köyü, Tekir, Kahramanmaraş

Kurucaova Köyü’nün önünde bulunan düzlükteki tarlalar arasında kıvrılan cılız bir suyun battığı bu düden geçtiğimiz yaz tespit edilmişti. Ağzı tıkayan kayanın arasında kalan küçük boşluklardan atılan taşların derinlerden yankılanan sesleri, beklenmedik derinlikte bir boşluğun habercisiydi.

Ölçüm

Murat Eğrikavuk (Mayıs 2010)

Çizim

Murat Eğrikavuk

Uzunluk Derinlik

50 m. -37 m.

BCRA 3C

Kayanın üç kişi tarafından çelik tel ile çekilerek açılması sonucunda ancak girilebilecek kadar bir genişlik oluşturuldu. Murat Eğrikavuk tarafından döşeme yapılarak yaklaşık -40 m ye inildi ve ölçüldü. Girişteki dar ve yatay (ve bol sinekli) kısa geçişin ardından düden dikeye döndüğünde ferah bir genişliğe kavuşuyor. İniş boyunca gelişmiş lapya oluşumlarının varlığı oldukça ilgi çekici. İlk inişin ardından kısa bir geçişle gelinen ikinci inişin başından dönüldü. Mağara devam ediyor.

Evet, giriş gerçekten dar!

ALİ YAMAÇ

ALİ YAMAÇ

o'mag

Daralın geçişe izin verip vermeyeceği henüz belli değilken yapılan hazırlık.

27


ARDIÇSUYU MAĞARALARI 2008 yılında MTA tarafından bölgede yapılan araştırma sırasında Tekir Beldesi’nin 4 km batısındaki Ardıçsuyu mesire yerinde travers geçişli bir mağara ölçülüp haritalanmıştı. Bu mağaranın güney ağzının hemen 6 m yanında ikinci bir mağara girişi daha bulundu ve ölçüldü. 177 m uzunluktaki bu mağara oldukça güzel oluşumlara sahip.

Yukarıda bahsedilen mağaranın tam karşısında, Ardıçsuyu Deresi’nin diğer yakasında, yolun kenarında bulunan bu mağara ise yaklaşık 90 cm eninde bir ağızla başlayıp 47 m uzunluğa erişmekte.

ARDIÇSUYU 2 MAĞARASI

o'mag

Tekir, Kahramanmaraş Ölçüm

Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Ali Yamaç (Mayıs 2010)

Çizim

Ali Yamaç

Uzunluk Derinlik

177 m. +2 m.

BCRA 3C

ARDIÇSUYU 3 MAĞARASI Tekir, Kahramanmaraş Ölçüm

Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Ali Yamaç (Mayıs 2010)

Çizim

Ali Yamaç

Uzunluk Derinlik

46 m. +3 m.

o'mag 28

ALİ YAMAÇ

BCRA 3C


ARDIÇSUYU MAĞARALARI Tekir, Kahramanmaraş

ARDIÇSUYU 3

ARDIÇSUYU 2 yu

ıçsu

Ard

esi Der

ARDIÇSUYU 1 (MTA ‘08)

YAĞ İNİ

Keş Dağı Yaylası, Döngel Köyü, Kahramanmaraş Ölçüm

: Nuray Ada, Simge Duğa (Ağustos 2010)

Çizim

: Nuray Ada

Uzunluk Derinlik

: 22 m. : -6 m.

BCRA 3C

o'mag

Keş Dağı yaylasının kuzeyinde, aktif bir dere yatağının yamacında oluşmuş bu fosil mağara yörükler tarafından üretilen tereyağlarını soğuk bir şekilde korumak için kullanıldığından bu ismi taşımaktadır. Çözünme ile oluşmuş olan Yağ İni’nde oldukça aktif bir yaşamın yanısıra ufak oluşumlar da gözlendi. Mağarada yaşayan örümcek ve çekirgelerden örnek alındı.

NURAY ADA

YAĞ İNİ

29


EMİNE AZAK

SÖĞÜTOVA DÜDENİ Söğütova Yaylası idari olarak Kumarlı’ya bağlı olsa da 1.750 m irtifadaki bu yaylaya ulaşım Değirmendere üzerinden sağlanabiliyor. Daha üst bir yaylada bulunan Karagöl’den geldiği söylenen bir dere, yaylayı boydan boya kat ettikten sonra ihtişamlı bir ağızdan bir düdene batıyor. Ancak yeraltında kısa bir mesafe kat edip, yaklaşık 40-50 m aşağıda ve kuş uçuşu 100-150 m mesafede tekrar açığa çıkıyor.

EMİNE AZAK Söğütova Yaylası, Kumarlı Köyü, Kahramanmaraş Ölçüm

Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Ali Yamaç (Mayıs 2010)

Çizim

Emine Azak

Uzunluk Derinlik

272 m. -20 m.

BCRA 3C

30

Bu kapsamlı bir sistem ve tam anlamıyla araştırılması zaman alacak. Ayrıca civarda bir dizi, fosil olduğu anlaşılan yatay mağara ve in ihbarı var. Keş Dağı Düdeni araştırmasının tamamlanmasından sonra ana araştırma bölgemiz burası olacak gibi görünüyor. SÖĞÜTOVA TRAVERS MAĞARA

Mayıs ayında Söğütova Düdeni’ne batan su miktarı ciddi boyutta

SÖĞÜTOVA MAĞARASI

Bu ikinci yaylada bir kalker duvardan çıkan su, yaylayı keserek kısa bir mesafe ilerledikten sonra tekrar batıyor. İkinci batışın ise kuş uçuşu yaklaşık 2 km uzakta ve 250 m daha düşük bir kotta, Kumarlı’dan çıktığı rivayet ediliyor.

Kısıtlı zamanımızda bu mağaralardan kamp yerimize en yakın olan (ve aktif düdenden sonra en ciddi görünen) bir travers mağarada ölçüm aldık. Mağara, içinde ufak traverten havuzları ve az miktarda su bulunan fosil bir galeriden ibaret. Orta kısımdaki büyük salonda kaçınılmaz defineci çukurları mevcut.

o'mag


Kuzeyden başlayarak; Binboğa metamorfitleri Doğu Torosların bir bölümünü oluşturan Binboğa dağlarının asıl kütlesinde Permiyen yaşlı kristalize kireçtaşları ve şistler bulunmaktadır. Sahanın kuzeybatısında önce Trias yaşlı, daha sonra da Jura-Kretase yaşlı kalkerli kayaçlar, eski temel arazi üzerine şaryaj yapmaktadır. Bu dağlık kütle üzerinde 2.500 m yükseltisini aşan çok sayıda tepe mevcuttur. Faylanma ve şaryajların da yardımı ile daimi ve dönemlik akarsular dağlık kütleyi aşındırmış olduğundan, kütlenin her yönünden merkezi kısımlara kadar ulaşan vadiler bulunmaktadır. Vadilerde ve yüksek kesimlerde buzul aşındırmaları göze çarpmaktadır. Bu bölgede geniş bir yayılım sunan nap konumlu bu metamorfik birimlere birçok çalışmada farklı isimler verilmişse de genel olarak Binboğa metamorfitleri adlaması benimsenmiştir. Olasılıkla Geç Devoniyen – Erken Kretase yaş aralığında çökelen ve düşük dereceli yeşil şist fasiyesinde metamorfizma geçiren, başlıca mermer ara katkılı şist, kalkşist, rekristalize kireçtaşı, kuvarsit ardalanmasından oluşan Binboğa metamorfitlerinin en az sekiz farklı formasyon üyesi bulunmaktadır. Çalıştığımız saha içinde içinde yer alan iki önemli formasyon ise aşağıda kısaca anlatılmıştır. Yoncayolu Formasyonu Çalışma alanının daha kuzeyinde yer alan şist ve mermerlere Yoncayolu formasyonu adı verilmiştir.

EMİNE AZAK

Çalışılan bölge, kuzeyde Binboğa Dağları’ndan, güneyde Döngel’e ve güneybatıda Andırın’a kadar KG doğrultusunda yaklaşık 125 km ve DB doğrultusunda 44 km’lik bir sahadır. Bu bölgede, ofiyolit melanj ve yüzey akışı ile açığa çıkan farklı kayaçları gözardı etsek dahi, Paleozoyik’ten günümüze kadar uzanan yaş aralığında çökelmiş birçok formasyon mevcuttur.

Birim, Binboğa metamorfitleri’nin bir üyesi olup Paleozoyik yaşlıdır. Afşin’in batısında, hemen hemen Arıtaş Kasabası civarından batıya doğru uzanan Yoncayolu Formasyonu’nun güney sınırı Göksun civarıdır. Birimin üzerinde ise uyumlu olarak Çayderesi formasyonu bulunmaktadır. Suçıkan, Emirilyas ve civardaki diğer düdenlerin de içinde yer aldıkları bu formasyonun kalınlığı yaklaşık olarak 700 m’dir. Tektonik hareketlere maruz kalan Yoncayolu formasyonu içinde büyük ve küçük ölçekli kıvrımlar mevcuttur.

Arıtaş yaylalarından kuzeybatıya, Binboğa Dağları’na bakış

Çayderesi Formasyonu Çayderesi formasyonu adı ilk olarak Yoncayolu Formasyonu üzerindeki algli rekristalize kireçtaşları için kullanmışsa da daha sonra Keban-Malatya Grubu’nun orta düzeyini oluşturan tüm rekristalize kireçtaşlarına aynı ad verilmiştir. Göksun kuzeyinde Yoncayolu Formasyonu üzerinde parçalar ve Kaman Dağı doğusunda ufak melanjlar şeklinde gözlenen bu formasyon, Üst Permiyen yaşlı rekristalize kireçtaşı ve mermerlerden oluşmaktadır. Kalınlığının fazla olmaması ve Yoncayolu Formasyonu üzerinde ciddi diskordanslarla yer alması birçok kısımda tespitini zorlaştırmaktadır. Hatta, birim içinde farklı yaş grubunda fosillerin varlığı üzerine farklı formasyon tartışmaları da sürmektedir. Camdere Köyü civarında bulunan kireçtaşlarında tespit edilen Üst Triyas yaşlı fosiller bu duruma bir örnektir.

Söğütova’da ilginç şekilde dik açılı aşınmış, Alt Kretase yaşlı kireçtaşları

31

ALİ YAMAÇ

ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ


EMİNE AZAK

Andırın Kireçtaşı Çalışılan sahanın batısında Andırın Kireçtaşı olarak adlandırılan, Üst Triyas-Alt Kretase yaşlı şelf türü karbonat kayaçlar yüzeylenmiştir. Çörtlü kireçtaşlarıyla başlayan bu birim, üste doğru genelde gri, yer yer açık gri renkli kireçtaşlarıyla devam etmektedir. Tekir İlçesi’nin batısı ise, güneyden kuzeye tüm yapı Andırın Grubu da denilen ve en az 3000 m kalınlıkta olduğu düşünülen Üst Triyas–Alt Kretase zamanlı şelf türü, oolitik ve mikritik, bol kırıklı, çatlaklı, kalsit dolgulu kireçtaşı resifleridir. Hacıveliler Formasyonu Tekir İlçesi doğu ve güneydoğusunda, Delihöbek Dağı civarından kuzeyde Delikkaya Mevkiine kadar Hacıveliler Formasyonu gözlemlenir. Döngel mağaralarını, Yeşilgöz Obruğu’nu ve Kurucaova düdenlerini de içeren bu formasyon açık renkli ve mercan foraminiferli, bol fosilli resifal kireçtaşlarından oluşmuştur. Yaşı konusunda Alt - Orta Miyosen ve Geç Miyosen olarak iki farklı görüş mevcuttur. Keşdağı Formasyonu Hacıveliler Formasyonu’nun kuzeydoğusunda Malatya Metamorfitleri’nin bir parçası olarak kabul edilen Keşdağı Formasyonu yer alır. Kaman Dağı’nın büyük kısmını oluşturan Permiyen zamanlı bu formasyon koyu gri, gri, rekristalize ve yer yer dolomitik kireçtaşları içerir.

JEOLOJİK EVRİM Anlatılan güney ve kuzeydeki stratigrafik istiflenme ve çökelme ortamları ile ilgili bilgiler biraraya getirildiğinde bölgenin jeolojik evrimi için şunlar söylenebilir: Çalışılan bölge Alpin dağ oluşum süreci ile oluşmaya başlayan Toros kuşağının doğu kesiminde (Doğu Toroslar’da) yer almaktadır. Doğu Toroslar’daki levha hareketleri ve buna bağlı olarak okyanusal kabuğun oluşmaya başlaması muhtemelen Geç JuraErken Kretase’de meydana gelmiştir. Bölgede mevcut olan ofiyolitlerin Neotetis’in güney koluna ait olabileceği bir bölümünün ise İç Toros Okyanusu ürünü olabileceği savunulmuştur. Riftleşme sonucu açılmaya başlayan okyanusal kabuk Geç Kretase’ye kadar oluşmaya devam etmiş, Geç Kretase başlangıArıtaş civarında Jura-Kretase yaşlı cında okyanusal kabukta kireçtaşlarında buzul aşındırması sıkışmalar başlamıştır. Bu sıkışmalar sonucunda okyanusal kabuk kuzeye doğru Torid-Anatolid platformu altına dalmaya başlamıştır. Bu dalma-batma olayları ile gelişen büyük çaplı nap hareketleri kabuk kalınlaşmasına neden olmuştur. ALİ YAMAÇ

Salyan Formasyonu Göksun güneybatısında, Kaman Dağı güneyinde, dar bir alanda yüzeylenen bu birim Oligosen-Miyosen yaşlıdır. Çakıltaşı, kumtaşı, marn ve en üstte kireçtaşı ardalanmasından ve en üstte Andırın Kireçtaşına ait olistolitlerden oluşmaktadır.

Maraş’ın kuzeybatısında bir kapalı havza. İçinde köylerin de bulunduğu bu polyenin duvarlarında bulunan 2 büyük karstik akifer Fırnız Deresi’ni oluşturmaktadır.

KAYNAKLAR A. Dizer: Kuzey Kahramanmaraş’ta Langiyen- Serravaliyen Katlarının Biyostratigrafisi, A. Acar Jeoloji Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Adana, 1991 M. Gül: Kahramanmaraş Yöresinin Jeolojisi, Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 2000 M. Gül, G. Darbaş, K. Gürbüz: Alacık Formasyonunun Kahramanmaraş Havzası İçindeki Tektono-stratigrafik Konumu, İstanbul Üniv. Müh. Fak. Yerbilimleri Dergisi, C. 18, S. 2, 2005 Z. Ü. Yümün, A. M. Kılıç: Kamandağı ile Camdere Köyü Arasının Stratigrafisi, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Seri A-Yerbilimleri C.19, S.2, Aralık 2002

EMİNE AZAK

M. Beyazpirinç: Keypez-Nişanıt-Domuzdere-Kitiz (Afşinkahramanmaraş) Dolayının Jeolojisi, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Jeoloji Mühendisliği Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Adana, 2005

32

Andırın yakınlarında tektonik hareketler sonucu oluşmuş kıvrım


BİR ÖLÇÜM HİKÂYESİ Ahmet Şener / BÜMAK

ve yazım ekibi olmak üzere ayrıldık. Mağara da beklediğimiz gibi 28+4 m olacak şekilde iki inişte bitince işimiz kolaylaştı.

Kesin döşeme malzemeleri arasında unuttuğumuz bir şey vardı ya da belki kişisel malzemelerde, kuşamlarda. Bu şartlar altında giydik kuşamları. Hâlâ derlitoplu bir arada duran ölçüm malzemelerinin tam olduğunu düşünüyorduk. Oysa son anda fark ettik ki yanımızda ne ölçüm defteri vardı, ne de kalem-kâğıt. İşte bu! Hava bir anda değişmiş, yüzler gülmeye başlamıştı. Yanımızda kaleme benzer yegane nesne çakının tornavidasıydı. Kâğıt olarak da siyah mağara çizmelerinden birini gözümüze kestirdiğimizde problem çözülmüştü. Hemen organize olduk. Ölçüm

BARIŞ KURT

Çuka’yla1 birlikte ölçüm alıyor, Atik’le2 Sofi3 ise tornavidayı ustaca kullanıp, değerleri çizmeye işliyorlardı. Sonrasında kendilerinden gelen onay sesleri ile ölçüme devam ediyorduk.

BARIŞ KURT

Erzincan Kemaliye’de, bir obruğun başında, döşemeye başlamak üzere hazırlanıyorduk. Civardaki diğer mağaraların kısa inişlerle bitmesi bakış açımızı değiştirmişti. Belki bu mağara da çat diye biter diye bu kez ölçüm aletlerini yanımıza almayı akıl edebilmiştik. Yine de her şeyi hatırlamış ve eksiksiz getirmiş olamazdık. Olmamalıydık!

Toplamda yedi istasyonla ölçümü başarı, gurur ve mutluluk içinde tamamladık. Peki, ya yanımızda kalem-kâğıt olsaydı? Çok tatsız! Herkese nice “bir şekilde” ölçümler diliyorum.

1 Oğuz Karaçuka 2 Adil Alibaş 3 Zsofia Libor

33


KEŞ DAĞI DÜDENİ - 2. YIL Murat Eğrikavuk

ARAŞTIRMA GEÇMİŞİ MTA Mağara Birimi, Kahramanmaraş’ın Tekir Beldesi’nde yaptığı kısa araştırma sırasında tespit ettiği Yeşilgöz Obruğu’nu Mağara Dalışı ve Araştırmaları Grubu’na (MADAG) bildirmişti. İsmi gibi suyu da yemyeşil olan bu obruk aynı zamanda bölgenin önemli su kaynaklarındandı; belirsiz olan derinliklerinden kuvvetli bir su çıkıyordu. MADAG üyelerinin Aralık 2008’de yapılan deneme dalışlarında 40 m derinlikte iki ayrı mağara ağzı tespit edilmişti. Ayrıca köylüler, obruktan 4-5 km uzakta, dağların tepesinde bulunan bir düdenden batan suların buradan, Yeşilgöz Obruğu’ndan çıktığını söylüyorlardı. Keş Dağı Yaylası’na ilk çıkışımız bu ihbar üzerine düzenlenen Temmuz 2009 gezisinde altı kişilik küçük bir grupla oldu. Bu ilk tespit gezisinde düden -175 m derinliğe kadar araştırıldı ve ölçümlendi. Bu kısımda galeri genişlikleri ve tavan yüksekliği açısından, hayatımızda gördüğümüz en büyük düdenlerden biri ile karşı karşıya olduğumuzu farketmiştik. Bu büyüklük ve derine indikçe katılan kollar, düdenin çok büyük derinlik potansiyeline sahip olduğunu gösteriyordu. -175 m derinlikte attığımız taşın sesine bakılırsa çok da derin bir inişin başından dönmüştük.

34

ALİ ETHEM KESKİN

2010 Ağustos ayında gerçekleştirilen ikinci gezi de küçük ve nispeten zayıf bir ekiple yapıldı. Bu gezide -175 metrede başlayan inişin hayallerimizin çok ötesinde derinlikte kesintisiz devasa bir iniş olduğu anlaşıldı. Dahası, bu noktada mağara birden inanılmaz bir yapısal değişikliğe uğruyor; su yatağı uçsuz bucaksız görünen bir fay çatlağının bir uç noktasından derinlere doğru iniyordu. Bu fay çatlağının


yan duvarına geçerek yaptığımız döşeme ile -300 m derinliğe ulaştıysak da inişin dibini henüz göremedik. 2011 yılı Temmuz ayı için planlanan çalışmada bu araştırma devam edecek. KEŞ DAĞI DÜDENİ - YEŞİLGÖZ OBRUĞU BAĞLANTISI Keş Dağı Düdeni yaklaşık 1.900 m irtifada. Burada batan suların çıktığı rivayet edilen Yeşilgöz Obruğu ise 1.000 metrede. Aradaki yatay mesafe ise kuş uçuşu 5 km. Bu bağlantı sadece rivayet mi, gerçek mi bilmiyoruz. Bir boya deneyi yapılmış değil (henüz). Ama “buradan saman attık, oradan çıktı” söyleminden öte bazı gözlemler var. Yaylada yağan yağmurdan 24-48 saat sonra Yeşilgöz’deki suyun bulandığı, her sene tekrar tekrar teyit edilen bir gözlem.

değil. Düdendeki araştırılan kısımda mağaranın yatayda kat ettiği, henüz ihmal edilebilir bir mesafe. Düdenin Yeşilgöz’e yönlenmek yerine 1.000 m derinliği de geçip daha derine devam edebileceği ihtimalini gözardı etmemek gerek. Nitekim Türkiye’nin şu anda en derin mağaraları olarak bilinen Çukurpınar ve Peynirlik (EGMA) düdenlerinde tam olarak bu gerçekleşmişti. Bu düdenler tahmin edilen su çıkışlarına ulaşmak yerine, o irtifayı pas geçip daha da derine devam ettiler. Ayrıca hidrolik sistem gerçekten -900 m bağlantısını

Yeşilgöz Obruğu voklüz tipi bir su çıkışı. Su, en derin noktası 40 m’yi geçen su dolu bir obruktan çıkıyor. Bu obruğa dalış yapan MADAG ekibi dipteki mağaraya, su girişine karşı yaptıkları girişte çok ilginç bir gözlemde bulundular. Tamamen su altında oldukları halde belirli bir bölgede şelale akar gibi bir su akış sesi duyuyorlardı. Bu gözlem obruk dibindeki mağaranın ilerisinde su altında kalmamış galeriler olduğu düşüncesi uyandırıyor. Benzer bir gözlem obruğun hemen yukarısındaki tarlaları işleyen köylülerden de geliyor. Söyleme göre bazı mevsimlerde yere kulağınızı dayarsanız akan su sesi duyabiliyorsunuz! Yine de bunlar aradaki bağlantıyı kanıtlar ipuçları

ALİ ETHEM KESKİN

Bir yandan da söz ettiğimiz yeraltı sistemi “oradan battı - buradan çıktı” basitliğine indirgenmeyecek kadar karmaşık. Herşeyden önce Yeşilgöz Obruğu irtifasında ve yakın mesafede birden çok su çıkışı var. Ayrıca yaz aylarında Keş Dağı Düdeni’nde bir damla su batmazken ve -300 metre derinlikte dahi çok cılız bir su akarken, Yeşilgöz Obruğu’ndan gürül gürül bir su çıkıyor. Yeşilgöz Obruğu

sağlıyor olsa bile bu derinliğe mağara içinden ulaşabileceğimizin bir garantisi tabii ki yok. Herhangi bir mağarada olduğu gibi burada da bir sonraki inişten sonra geçemeyeceğimiz bir sifon ile karşılaşabiliriz. MAĞARA KAMPI DENEYİMLERİ Keş Dağı Düdeni zor ve yorucu bir mağara. -175 metreye kadar olan kısımdaki yatay galeriler, özellikle yük taşıyan ekipleri oldukça hırpalıyor. Hem yaş ortalaması yüksek, hem de sayıca az olan grubumuzun sadece bir haftalık gezide enerjisini optimum düzeyde kullanarak olabildiğince fazla iş yapabilmek için ilk

35


girişlerden başlayarak mağara içinde kamplamalı bir program öngörmüştük. 12 saatlik mesai/dinlenme dönemleri ile iki ekibin aşağıda kesintisiz çalışmasına dayanan bu programlamadan genel olarak memnunuz ve 2011 çalışmasında da ufak değişikliklerle uygulamayı planlıyoruz. Bu deneyimimizle ilgili birkaç not aşağıda. Grubun deneyim, kondisyon ve yaş durumuna bağlı olarak 12 saatin fazla geldiği durumlar olabiliyor. Ama bir yandan da yüzeydeki 24 saatlik yaşam döngüsüyle olan senkronu bozmamak açısından büyük avantaj. Mağara içi kamp için çadır iyi bir çözüm değil. Ani sel riskine karşı güvenli olacak, aynı zamanda düzlükte, aynı zamanda içme suyu erişimi olan vb şartların hepsini birarada sağlayacak bir alan istediğiniz yerde bulunamıyor. Bu yüzden kampı planladığımız şekilde -175 metreye indiremedik. İndirebilseydik çok daha verimli bir çalışma olurdu. 2011 yılı için büyük duvar kaya tırmanıcılarının duvarda gecelemek için kullandığı portaledge çözümü kullanmayı planlıyoruz. Yalnız kaya tırmanıcılarından farklı olarak bunları yerden sadece 1 m yükseğe kurmamız yeterli olacak. Bu sayede hem sel baskınında emniyette olma, hem de düzlük yer bulma problemleri çözülmüş oluyor ve istediğimiz derinlikte kamp kurma şansı edinmiş oluyoruz. Bu Türkiye’de ilk defa kullanılacak ve dünyada da araştırdığımız kadarıyla pek kullanılmamış bir çözüm. 2011 çalışmasından

36

sonra bu konuda da deneyimlerimizi paylaşacağız. Gerek kampta gerek günlük çalışma sırasında yemek/çay/kahve ısıtma için ispirto ocakları kullanıldı. Gıda çözümü olarak tereddütle götürdüğümüz tıbbi beslenme ürünleri (normalde yeme zorluğu çeken hastaların beslenmesine yönelik) büyük fayda sağladı. Mağara kampında her tür yiyecek vardı aslında ama bu ürünler beklenmedik şekilde rağbet gördü. 200 ml tetrapak paket içinde sıvı formda bol miktarda enerji, vitamin ve mineral sağlayan bu ürünler; ağırlık, pratiklik ve kalori miktarı açısından çok faydalı bir çözüm. TEŞEKKÜRLER Bu önemli araştırmaya destek veren değerli kuruluşlar dışında birkaç kişiye özel olarak teşekkürlerimizi iletmemiz gerekiyor. Tekir Jandarma Komutanlığı, birçok konuda destek oldu. Komutan İbrahim Sak’a özellikle malzemenin nakliyesinde sağladığı bağlantılar için teşekkürü borç biliriz. Karadaş Ailesi, geçen yıl olduğu gibi bu gezide de inanılmaz yardımcı oldular. Yüzlerce kilo yükümüzü, 4 saat yürüşle ulaşılan yaylaya onlar olmadan çıkarmamız mümkün olmazdı. Yaylada kaldığımız bir hafta boyunca da bizleri yağla, sütle, balla ve hepsini kendi ürettikleri her türlü doğal ürünlerle kesintisiz beslediler. Karadaş Ailesinin yakınlığı olmasa, Keş Dağı gezilerinin bu kadar keyifli ve bu kadar verimli geçmesine imkân yok.

ALİ ETHEM KESKİN

ALİ ETHEM KESKİN ALİ ETHEM KESKİN

Solda : Bosch Uneo’lar bu ekspedisyonda bizi hiç üzmediler Yukarıda : Mağara kampında mesai devir anı Sağda : Bir haftalık çalışma için yüzlerce kilo malzeme mağaraya indirildi Sonraki sayfada : Keş Dağı yaylasında gece


37

Murat Eğrikavuk, Cansu Yılmaz (Ağustos 2010 - -175...-300m) Murat Eğrikavuk 554 m. -300 m.

Çizim Uzunluk Derinlik BCRA 3C

Barbaros Acartürk, Nuray Ada, Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Engin Selamsız, Murat Şahin (Temmuz 2009 - 0...-175m)

Ölçüm

Keş Dağı Yaylası, Döngel Köyü, Tekir, Kahramanmaraş

KEŞ DAĞI YAYLASI (KARADAŞ) DÜDENİ

o'mag


38


DESTEK VEREN KURULUŞLAR

Keş Dağı Düdeni araştırması, National Geographic Türkiye, Kasım 2010 sayısında üyelerimiz Ali Yamaç’ın yazısı ve Ali Ethem Keskin’in fotoğrafları ile yer aldı.

BOSCH firmasının sağladığı Uneo’lar bu ekspedisyonda güvenlik açısından vazgeçilmez bir rol oynadılar.

NESTLE, sağladığı çeşitli gıda ürünleri ile araştırmaya önemli katkıda bulundu

39

ALİ ETHEM KESKİN

Dergimize de ilk sayısından beri destek veren ALPINIST Firması, eksiğimiz olan bir çok teknik malzemeyi bu araştırma için grubumuza hibe etti.


TÜRKİYE’NİN İLK BİYOSPELEOLOJİ MAKALESİ Emine Azak

Türkiye’nin bilinen ilk biyospeleolojik araştırmanın 1898 yılında yapıldığını ve makalesinin 1899 yılında bir İspanyol doğa ve böcek bilimci tarafından yazıldığını tahmin etmek imkânsız olduğu kadar da şaşırtıcı.

Ignacio Bolivar (1850-1944)

İspanyada böcek biliminin kurucularından olan Ignacio Bolivar (1850-1944), Colepteresler üzerine çalışma yapmak üzere Anadolu gezisine çıkan arkadaşı M. Martinez Escalera’dan, bu gezi esnasında kendi çalışmaları için de bazı türlerden numune toplamasını rica eder. M. Martinez Escalera’nın bu gezide, Bolivar için sayıca bol ve son derece ilginç böcek numuneleri toplaması hiç de zor olmaz. Escalera, İskenderun’dan Maraş’a uzanan bölgede, Toroslar’da ve Binboğa Dağları’nda çalışmalar yapar ve 100’e yakın farklı tür toplar. Bunların birçoğu ya yeni ya da Anadolu’da ilk kez bulunan türlerdir.

Entomoloji Derneği dergisinde yayımlamıştır. Bolivar, İspanya iç savaşından kısa bir süre sonra Meksika’ya sürülmüş ve burada böcek bilimi çalışmalarına devam etmiştir. Türk biyospeleoloji tarihi için büyük öneme sahip olan bu bilim insanı yaşamı boyunca 300 kadar kitap ve makale yazmış, genç doğa bilimcileri böcek bilimine yönlenmeleri için desteklemiş, araştırmaları sonucunda 1.000’in üzerinde yeni tür ve yaklaşık 200 familya bulmuştur.

M. Martinez Escalera tarafından Kahramanmaraş, Yenicekale ve İskenderun, Akbaş mağaralarında toplanan bu böcekler Anadolu’da örneklenen ilk mağara canlılarıdır. Ignacio Bolivar, arkadaşı Escalera’nın topladığı numuneler üzerine yaptığı çalışmalarını 1899 yılında, “Martinez Escalera’nın Anadolu Seyahatinde Bulduğu Düzkanatlılar” başlıklı makale ile, Belçika

40

Bu makalenin elimize geçmesini sağlayan Mehmet Sait Taylan’a ve Bülent Erdem’e teşekkür ederiz.


ÜFLEYEN 2 MAĞARASI Ali Yamaç

ÜFLEYEN-2 MAĞARASI Eskiyayla, Pamukova, Sakarya Ölçüm Çizim

Nuray Ada, Murat Şahin, Ali Yamaç (Mart 2010) Ali Yamaç

Uzunluk Derinlik

106 m. -5 m.

BCRA 3C

o'mag

Ali : “Üfleyen burası mı?”, Murat: “Yok, mağara 10-15 m daha aşağıda” Ali: “Peki o zaman burası ne?” “Hem mağaraya benziyor, hem de Üfleyen değil. Acaba Üfleyen’in fosil bir kolu mu? İyi de, MTA’nın raporu ve haritası yanımızda, fosil bir kol da görülmüyor” diye düşünürken burasının henüz araştırılmamış, yeni bir mağara olduğu anlaşıldı. Soğucak Yaylası gibi, zaten ufak bir kireçtaşı havzası olan, daha önce defalarca çalışılmış bir bölgede yeni bir mağara. Hem de haritalanmış olandan 10 m uzaklıkta!

MURAT ŞAHİN

Soğucak Yaylası’nın orasından, burasından dolaşıp kaybolduktan sonra berbat bir çarşaktan aşağıya inmeye çalışıyoruz. Mağaraya ilk defa gelen Ali

Yamaç’a, hem daha önce gelmiş, hem de elinde GPS olan Murat Şahin yol gösteriyor.

Üfleyen 2 ismini verdiğimiz bu mağara, Üst Jura-Alt Kretase yaşlı kristalize kalker içinde, yaklaşık 70 m uzunluğunda ve tümüyle fosil bir ana galeri ile, bu galeriye bağlanan kısa kollardan oluşmuş. Girişinden itibaren zengin oluşumlarla bezeli mağarada birkaç yarasa da kış uykusunda idi.

MURAT ŞAHİN

İzmit/Soğucak Yaylası’ndan ulaşılan Üfleyen Mağarası, 2002 yılında MTA tarafından araştırılmış ve haritalanmıştı. Bölgeye yaptığımız geziler sırasında bu mağaranın haritasında bulunmayan bir yan kol tesbit edip ölçmeye başladık. Su seviyesinin yüksek olması nedeniyle eksik kalan bu ölçüme devam etmek için 2010 Mart’ında üç kişilik bir ekip olarak bu mağaraya giderken hoş bir sürprizle karşılaştık.

İlginç bir gözlem, asılı duran bazı yarasaların tüm vücutlarının su tanecikleri ile kaplı olmasıydı. Bu durumda olan 5-6 yarasanın büyük olasılıkla ölü olduklarını düşünüyoruz.

41


STRABON’UN GEOGRAPHICA’SINDA ANADOLU MAĞARALARI Ali Yamaç

MS 100-300 yıllarına ait bazı papirüs parçaları mevAntik Yunan ve Roma’dan başlayarak Bizans’a ve cutsa da, bugün var olan 30 civarındaki elyazmasının Ortaçağa dek yazılmış eserlerin günümüze ulaşabitümü Ortaçağ kopyalarıdır. lenlerinin bir kısmı coğrafya ile ilgilidir. Bu eserler bize belirli bir bölgenin doğası ile ilgili çok değerli Strabon, Anadolu’yu bilgiler verir. Yani anlatan bu üç kitabınbir anlamda, dikkatli da Anadolu'da toplam incelemek şartı ile bu olarak 7 mağaradan eserleri doğa tarihinin söz etmektedir. Bu canlı kaynakları kabul mağaralar; edebiliriz. "Dikkatli incelemek şartı ile" Strabon 12. Kitap diyorum çünkü o dö8. Bölüm 16. Kısım: nemde yazılmış başka "Kentin üst tarafında birçok eserde olduğu Kadmos Dağı bulunur gibi bu tür coğrafya ve orada Lykos nehri kitaplarında da bol ile dağın ismini taşıyan miktarda batıl inanç, diğer bir nehir akar. Geographica’nın Roma’da 1469 yılında basılan en eski baskı nüshası. mitoloji ve kulaktan Bu kopya Sotheby's da 470.000 dolara satıldı. Fakat Lykos birçok dolma bilgi mevcuttur. yerde yeraltından akar ve Anadolu coğrafyasını anlatan antik eserler oldukça fazladır. Öte yandan, Strabon tarafından yazılan Geographica en temel kaynaklardan biri ve Anadolu coğrafyasına da en geniş yeri ayırandır. MÖ 64 yılında Amasya'da doğan yazarın bu eseri 17 kitaptan oluşan genel bir dünya coğrafyasıdır ve 12, 13 ve 14. kitaplar tümü ile Anadolu ile ilgilidir. Eserin, her ne kadar Peutinger Atlası’nın Anadolu kısmı, MS 1. yüzyıl

42

sonra yüzeye çıkınca diğer nehirlerle birleşir. Bu husus, ülkenin depremlere neden olan boşluklarla dolu olduğunu gösterir." Burada bahsi geçen Kadmos Dağı, Denizli'nin güney doğusundaki Honaz Dağı'dır. Lykos nehri ise, bu dağın güneyinde doğan ve daha batıda Sarayköy yakınlarında Menderes nehri ile birleşen Çürüksu'dur. Gerçi bu nehir birçok bölgede dar kanyonlar içinde


akar, hatta dağa Honaz Dağı ismini veren Honaz Kasabası yakınlarındaki Colossae harabelerinin önünden ufak bir kanyondan geçer, fakat bilebildiğimiz kadarı ile herhangi bir yeraltı mecrası yoktur. "Bilebildiğimiz kadarı ile" diyoruz çünkü, nehrin Honaz'dan sonraki kısmından böyle bir yeraltı mecrası bulunmamaktadır fakat, nehrin Honaz Kasabası’na varmadan önceki kısımları detaylı olarak araştırılmamıştır. Strabon 13. Kitap 4. Bölüm 14. Kısım: "Plutonion'a gelince: Dağın bir parçası olan yüksekçe bir tepenin eteğinde, bir kişinin ancak geçebileceği orta büyüklükte bir delik vardır, derinliği oldukça fazladır ve bu deliğin çevresi yaklaşık yarım pletron olan dikdörtgen bir parmaklıkla kapatılmıştır. Burası o kadar yoğun ve puslu bir buharla doludur ki insan zemini zorlukla görebilir. Parmaklığın çevresine yaklaşan her hangi bir kimse için hava zararsızdır, çünkü sakin havada buhar dışarı çıkmaz, fakat parmaklıkdan içeri geçen herhangi bir hayvan derhal ölür." Strabon'un bahsettiği bu mağara Pamukkale’de bulunan Hierapolis Plutonionu’dur ve Hierapolis tiyatrosunun güneyindedir, daha sonra üzerine Apollon mabedi inşa edilmiştir. Italyan Arkeoloji Okulu'nun raporuna göre böyle bir düzenleme ile Apollon,

bölgenin Helen öncesi tanrıçalarından en önemlisi olan Kibele'ye bağlanıyordu. Tapınağın zaman içinde yıkılmasıyla kapanan bu mağara 1964 yılında yeniden bulundu. Bugün yapılan restorasyonla hemen hemen Strabon'un anlattığı şekilde görülebilmektedir. Mağaranın üzerinde Roma dönemine ait mermer bir niş mevcuttur ve, her ne kadar zehirli buhar eskiye oranla oldukça azalmışsa da, girişi bir demir parmaklıkla kapatılmıştır. Strabon 14. Kitap 1. Bölüm 8. Kısım: "Bu dağ Herakleia'nın yukarısında uzanır. Bunun biraz ötesinde Latmos'un yanında, küçük bir ırmağı geçtikten sonra, bir mağara içinde Endymion'un mezarı görülür. " Bugün, Strabon'un bahsettiği yer olduğunu tahmin ettiğimiz bu mağarayı biliyoruz. Herakleia am Latmos harabelerinin bulunduğu, Bafa Gölü kıyısındaki Kapıkırı Köyü’nde, Athena Tapınağı'nın kalıntılarının altında, motor iskelesinin yanında Endymion’un mezarı olduğu rivayet edilen bir kovuk mevcuttur. Strabon 14. Kitap 1. Bölüm 11. Kısım: "Sonra, dört stadialık bir uzaklıkta Karia Thymbria'sı denilen bir kasabaya gelinir. Bunun yakınında, öldürücü buharlar çıkardığından Kharonion olarak adlandırılan kutsal Aornos Mağarası bulunur." Ne yazık ki bu antik kasabanın konumunu tam olarak bilemiyoruz. Ancak Strabon'un diğer anlatımlarından çıkardığımız bilgiler ışığında bugünkü Avşar Köyü ile Söke arasında ve Büyük Menderes Nehri yakınlarında olduğunu söyleyebiliriz. Anadolu’da, Yunan mitolojisinde sözü geçen yeraltı nehri Styx’de ölüleri sandalı ile Hades’e taşıyan Charon’a atfen Kharonion olarak isimlendirilen birçok başka mağara mevcuttur. Strabon 14. Kitap 1. Bölüm 44. Kısım: "Tralleis ile Nysa arasında, Akharaka kentinden çok uzak olmayan, Nysalılara ait bir köy vardır. Burada çok kıymetli kutsal bir bölge ile birlikte Plutonion ve Pluton ile Kore şapelleri bulunur. Keza kutsal bölgenin daha yukarısında uzanan, doğa

Hierapolis Plutonion’u

43


Leimon’un yeri – kabaca da olsa – bilinmektedir.

Strabo’nun Geographica’sının 1494 Venedik baskısı

bakımından olağanüstü olan, Kharonion denen bir mağara vardır.” Akharaka Köyü’nün yeri kesin olarak bilinmektedir. Aydın, Sultanhisar yakınlarındaki Salavatlı Köyü’nde yüzyılın başında yapılan kazılarda Strabon'un bahsettiği kutsal bölge de bulunmuştur. Tapınağın hemen yukarısında olması gereken diğer Kharonion ise mevcut değildir. George Bean, "Turkey Beyond Maeander" adlı eserinde biraz daha batıda, oldukça derin ve sarp bir vadide Sarısu adında kükürtlü bir dere aktığından bahseder ve vadinin kayalık yamaçlarında bulunan kemerli yapıların, doğal bir mağara yerine kullanılan yerler olabileceğini belirtir. Antik kaynaklarda bu mağaraya birçok atıf olması burasının önemli bir kült yeri olduğunu gösteriyor. Yakın civarda yaşayan rahipler mağarada uyurlar ve gördükleri rüyalardan esinlenerek hastaları tedavi ederlermiş.

Strabon 14. Kitap 5. Bölüm 5. Kısım: "O, büyük bir çember şeklinde, çevresi kayalık yamaçlarla çevrili, her yanı oldukça yüksek bir çukurdur. Aşağıya içine doğru inen kimse yamrı yumru ve çoğunlukla kayalık fakat funda türünden, daima yeşil kalan ve özel olarak yetiştirilmiş olan ağaçlarla dolu bir tabana ulaşır. Bu ağaçlar arasında safran yetiştirilen toprak parçaları bulunur. Burada içinde büyük bir kaynak olan bir de mağara vardır. Bu kaynak saf ve saydam sulu bir nehir meydana getirir, nehir hemen yeraltına dökülür ve bir süre yeraltında aktıktan sonra denizde dışarıya çıkar ve Pikron Hidor olarak adlandırılır.” Burası Korykos, ya da bugünkü adı ile Cennet Mağarası’dır. Strabon’dan günümüze dek geçen yüzyıllardan sonra bugün bu anlatımdan yegâne değişilik artık mağaranın içinde safran bulunmaması ve Bizans döneminde inşa edilmiş olan bir kilisedir. Strabon’e ilave olarak Pliny, Pausanias ve diğer birçok yazar da Anadolu mağaraları ile ilgili detaylı bilgi vermişlerdir. İnancım odur ki, tüm bu kaynakların ve seyahatnamelerin incelenmesi gelecekte bizlere yepyeni ufuklar açacaktır.

Strabon 14. Kitap 1. Bölüm 45. Kısım: "Nysa'dan otuz stadia uzaklıkta, Tmolos tepesini ve Mesogis denen dağı geçtikten sonra, Mesogis'in güney bölgesine doğru, Leimon denen bir yer vardır. Oraya Nysalılar ve hemen hemen bütün halk bayramlarını kutlamaya giderler. Leimon'dan uzak olmayan ve aynı tanrılara kutsal kılınan arazide toprağın içine doğru bir giriş vardır ki bunun aşağıya, Akharaka'ya doğru uzandığı söylenir." İşin ilginç yönü, bu kadar detaylı bir anlatıma karşılık bu mağaranın da bulunamamış olmasıdır. Halbuki Cennet ve Cehennem mağaraları

44


AMASRA BÖLGESİ Emine Azak

Temmuz ayında, küçük bir ekip ile bölgeye düzenlediğimiz gezide, geçen sene yerini tespit etmiş olduğumuz iki mağara ölçüldü, ölçümüne başladığımız Kocareis Mağarası’nda çalışmalara devam edildi. Bölgede çalışma yaptığımız iki yaz boyunca sadece Makaracı Köyü’nden gelen ihbarlar değerlendirilmiştir. Bölge potansiyeli gözardı edilmemeli, farklı köylerde ön araştırmalar yapılmalıdır.

GÖKPINAR MAĞARASI Makaracı Köyü içinde yolun hemen kenarında kayanın içinden sifon şeklinde çıkan su, Gökpınar olarak biliniyor. Yanındaki fındık bahçesinin yukarısında 45 derece eğimli yaklaşık 10 metre uzunluğundaki dar bir delikten sürünerek fosil bir mağaraya giriliyor. Hemen içeride genişleyen galerinin devamında ulaşılan aktif yeraltı deresi, muhakkak ki aşağıdaki kaynaktan çıkan su. Bu yeraltı deresinin, 2009 yılında araştırdığımız ve haritası OBRUK 2’de yayımlanmış olan İnderesi Düdeni’ndeki sifonda batan suyun devamı olduğu kesin gibi (bkz. Obruk 2, sayfa 81). Aradaki mesafe kuş uçuşu 1.600 m, kot farkı da 140 m.

ÇAĞAN ÇANKIRILI

2009 yazında Armutlu Yaylası gezisi dönüş yolunda mola vermek için Amasra’da durduğumuzda başlayan keşifler bölgenin şaşırtıcı mağara potansiyelini de önümüze sermiş oldu.

Gökpınar Mağarası’nın dar girişi

Son derece güzel oluşumlara sahip olan Gökpınar Mağarası, 282 m sonunda derin bir göl ve sifon ile sonlanıyor.

GÖKPINAR MAĞARASI Makaracı Köyü, Amasra, Bartın Ölçüm Çizim

Murat Eğrikavuk, Menekşe Ermiş, Ali Yamaç (Temmuz 2010) Ali Yamaç

Uzunluk Derinlik

282 m. +3, -7 m.

BCRA 3C

o'mag 45


o'mag

Kocareis Mağarası’nda aynı karede bir yarasa ve bir mağara çekirgesi

KOCAREİS MAĞARASI 2009 Ekim ayında Makaracı Köyü’nde bulduğumuz, yerel ismi Kocarez olan mağara aktif bir su kaynağı ve köyün kullanım suyu ihtiyacını karşılamakta. Mağaranın içine boru döşenmiş ve su tutmak üzere mağaranın yaklaşık 200. metresinde tuğladan set duvar örülmüş. İlk keşifte Kocareis Mağarası’nda yaklaşık 300 m ölçüm alınmış ancak yüksek su seviyesi nedeniyle çalışmaya devam edilememişti. Bölgeye 2010 Temmuz ayında yapmış olduğumuz ikinci gezide ölçüme devam ettik. Su seviyesi oldukça azalmıştı ancak mağarada fazla ilerlememize yine imkân tanımadı. Boynumuza kadar yükselen suda yaklaşık 90 m ilave ölçüm aldık.

ALİ YAMAÇ

Önümüzü kesen sifonu dalarak aştıysak da tahminen 100 m sonra mağara daralarak geçilemez hale geldi. Sifon geçişinde lazermetrenin su alması sonucu bu son kısmın ölçümü alınamadı. Su seviyesinin daha düşük olduğu bir mevsimde bu çalışmayı tamamlamayı planlıyoruz.

EMİNE AZAK

321 m. Uzunluk

BCRA 3C

Emine Azak, Murat Eğrikavuk, Menekşe Ermiş, Ali Yamaç (Ekim 2009/Temmuz 2010) Emine Azak, Murat Eğrikavuk

Ölçüm çalışması oldukça ıslak koşullarda yürüdü

Ölçüm Çizim

KOCAREİS MAĞARASI

46

Abbas Mahallesi Makaracı Köyü, Amasra, Bartın

Menekşe Ermiş, Kocareis Mağarası’nda sifonun dalınabilirliğini kontrol ediyor


PERİLİ MAĞARA

PERİLİ MAĞARA Makaracı Köyü, Amasra, Bartın

o'mag

Menekşe Ermiş, Ali Yamaç Makaracı Köyü yolu üzerindeki baş- Ölçüm (Temmuz 2010) Çizim Menekşe Ermiş ka bir fındık bahçesi içerisinde küçük Uzunluk 30 m. BCRA 3C bir derenin battığı Perili Mağara, suyun iki sifonunun ortasında, açıkta aktığı 30 m’lik bir kısıma denk gelmektedir. Dar bir noktada, kayaların altından sızarak mağaraya giren su, az ileride göllenerek batmaktadır. Mağaranın ilginç olan tarafı giriş ağzının da başka bir dere yatağı olmasıdır. Yani, Perili Mağara iki farklı suyun yeraltında buluştuğu noktada oluşmuştur. Mağaranın araştırması sırasında bol miktarda su canlısı ve isopod gözlendi.

BÖLGE JEOLOJİSİ Mevcut kömür madenlerinden ötürü bölge uzun yıllar boyunca detaylı bir şekilde çalışılmıştır. Ne var ki son yıllarda sürdürülen araştırmalar sonucunda, Batı Pontid olarak adlandırılan bu bölgenin paleotektonik incelemesi çok daha kapsamlı yapılmaya başlamış ve bu çalışmalarla bölgenin Tetis Okyanusu ile birlikte geçirdiği evrim de gündeme gelmiştir. 1990’lardan sonra yapılan bu yeni araştırmalarla Amasra ve civarının Kretase’den Eosen’e dek geçirdiği tüm süreçler yeniden tartışılmaya başlanmıştır.

gözlenmektedir. Bölgenin tabanını Permo – Triyas yaşlı kumtaşlarının oluşturduğu, bunların üzerinde yer alan kireçtaşı kalınlığının ise yer yer 600-700 metrelere çıktığı anlaşılmıştır. Bu yüzeyler Kuvarterner’de faylar ve akarsular ile parçalanarak farklı eğimler oluşturmuşlar ve derinleşmişlerdir. Bölgenin güneyinde masif bloklar halinde yüzeylenen kireçtaşlarından farklı olarak, sahile yakın bu kesimlerde kireçtaşlarının hem örtülü, hem de kısmen melanjlar halinde olması bölgedeki mağara araştırmaları için ciddi bir zorluk teşkil etmektedir.

Amasra’nın güneybatısından güneydoğusuna doğru uzanan alanda yaşı, Kretase’den Tersiyer’e kadar değişen birçok kalker formasyonu yüzeylenmiştir. Öte yandan, çalışma bölgesi olan Amasra’nın güneydoğusunda, birbirlerine çok yakın olan Kocareis, Gökpınar ve Perili mağaraları ile Makaracı Köyü’nde bulunan ve daha önce araştırılan İnderesi Mağarası’nın içinde yer aldığı formasyon, çoğunlukla aşınmış ve örtülü karst özelliği gösteren Üst Jura - Alt Kretase yaşlı kireçtaşlarından oluşmaktadır. Bu kireçtaşlarının üzerinde yer yer transgresif olarak konglomeralı marnlar içeren seriler de

47


SARPUNALINCA MAĞARASI Ali Yamaç

ESKİ ARAŞTIRMALAR Üç, hatta dört farklı ismi olan bu mağaradaki ilk araştırma, Temuçin Aygen’den alınan bir ihbar sonucu Kasım 1981 tarihinde BÜMAK tarafından yapıldı. “Değirmen İni” ismi ile kayıtlara geçen bu ilk çalışma sırasında 3 kişilik BÜMAK ekibi mağaranın su çıkış kısmında ilerleyerek 425 m’lik bir kısmı ölçüp haritaladılar (Delta 1, sy. 3-4). Kısıtlı zamanda yapılan bu çalışma detaylar ve yan kollar açısından yetersizdir, ayrıca girildiği dönemde aktif olan mağara bir sifonla sonlanmış ve su giriş ağzına bağlanamamıştır.

48

ÇAĞAN ÇANKIRILI

Elimizdeki diğer bir çalışma ise “Sarpunalınca Mağarası (Değirmen İni)” ismi ile kayıtlara girmiş, kimin tarafından ve ne zaman çizildiğine dair herhangi bir not bulunmayan, üzerinde sadece “Giriş” ve “Su Çıkışı” yazılı, yayımlanmamış bir haritadır. Haritanın üzerindeki başka bir nota göre uzunluk 652 m’dir ve çizimde hiçbir kol mevcut değildir.


BÖLGE JEOLOJİSİ Kuzeybatı Karadeniz bölgesinin jeolojisi büyük oranda Paleotetis ve ardından gelen Tetis Okyanusu’nun milyonlarca yıllık değişimi ile bağlantılıdır. Kıtasal kabuk hareketleri sonucu bu uzun zaman diliminde defalarca batıp çıkan, ayrılıp bütünleşen bu yapı sonunda bugünkü formasyonuna kavuşmuştur. Dolayısıyla, Anadolu’nun kuzeyi birçok farklı formasyonu ve oluşumu bünyesinde barındırır. Devrekani kuzeyi ile Yaralıgöz Dağı güneyi arasında kalan bu bölge de, kuzeyde ve doğuda yer alan Prekambriyen yaşlı ve yüksek dereceli metamorfizmaya uğramış Daday-Devrekani grubu üzerinde uyumsuz olarak çökelmiş daha genç birimleri içermektedir. “Gürleyikdere Formasyonu” olarak da isimlendirilen bu yapı çoğunlukla sedimanter ve volkano-sedimanter malzeme içerir. Öte yandan, bu yapı, Devrekani kuzeyinde bulunan ve Neojen yaşlı Karabüzey Formasyonu ile açısal uyumsuzluk gösteren Üst Jura – Alt Kretase yaşlı Yukarıköy Formasyonu ile kısmi bir bütünlük arzetmektedir. Şenlikpazarı ile Sarpunalınca Köyü arasında yer yer yüzeylenen bu kireçtaşı birimlerinin tümünün aynı dönem aralığında çökelmiş oldukları kabul edilmektedir. Yaralıgöz Dağı’na kadar melanjlar halinde gözlenen tüm bu kireçtaşı bloklarının altında yaygın olarak yine volkanik malzeme gözlenmektedir. Öte yandan, bölgede bulunan sayısız fay hattı yaşanan tektonik olayların ispatı gibidir. Sadece Şenlikpazarı kuzeyinde bulunan 15 km’lik bir sahada 9 adet fay mevcuttur. Bunların 2 tanesi ise diri dalmabatma faylarıdır. Tüm bu tektonik hareketler sonucu, bölgede bulunan ve alttaki formasyon üzerine, daha yakın bir zamanda çökelmiş bulunan kireçtaşı resiflerinin önemli yer değişimleri ve parçalanmalar yaşadığını düşünebiliriz. Öte yandan, aynı etkenler nedeniyle bölgede bulunan bu kireçtaşı bloklarının bir kısmı zaman içinde toprak altında kalmış ve yaygın bir “örtülü karst formasyonu” oluşmuştur.

SARPUNALINCA MAĞARASI’NIN JEOLOJİSİ VE JEOMORFOLOJİSİ Sarpunalınca Mağarası’nın içinde oluştuğu JuraKretase yaşlı kristalize kireçtaşlarının kalınlığının nispeten az olması ve tabanın geçirimsiz tabaka ile sınırlanması nedeniyle mağara birçok yan kola ayrılmıştır. Yağışlı mevsimde geçirimsiz tabanda suların toplanması aşınmayı hızlandırmış ve mağaranın büyük bir sistem haline gelmesini sağlamıştır. Mağara, birbirine bağlantılı, farklı dönemlerde oluşmuş dört ağızla başlamaktadır. Kendi içinde bağlantılı iki ağıza sahip birinci seviye, büyük olasılıkla su girişinin en eski ağzı konumundadır ve şu andaki aktif girişin 9 m üstünde yer almaktadır. Zaman içinde askıda kalan bu eski en eski aktif giriş bugün artık tümüyle fosil bir koldur. İkinci seviye ise, dere yatağını takip eden ana girişin güneyinde bulunan eğimli büyük ağızdır. Bu geniş ve eski aktif kol 13 m ileride ana salona kavuşmaktadır. Üçüncü seviye ise, bugünkü dere yatağının devamında suyu yeraltına drene eden, en alçak kottaki ağızdır. Bu, üç farklı döneme ait dört farklı ağızdan sonra mağara, oldukça büyük bir salonun güney duvarı dibinden akan bir nehir ile devam etmektedir. Nehir, mağaranın girişinden 64 m sonra salonun güneyinde dar bir pasaja girerek yoluna buradan devam eder. Girişe göre doğuda yer alan ikinci ve daha ufak olan salon ise, ana salona eğimli bir sırt ile bağlanmaktadır. İki salonunu birleşik uzunluğu yaklaşık 400 m, eni ise genel olarak 40 m’dir. Tavan yüksekliği yer yer 26 m’ye ulaşmaktadır. Salonların özellikle kuzeye bakan duvar önleri ve doğu ucu, tavandan kopmuş devasa kaya blokları ile kaplıdır. Sarpunalınca Mağarası, bir mağaranın morfolojik oluşumu için eğitim mekânı olabilecek kadar net ve güzeldir. Bugün tümüyle fosil olan ve yer yer sarkıt – dikitlerle süslü olan ana salon, su kendine bu salonun güneyinde bir galeri açmadan önce ana su hattı konumunda idi. Bu durum, salonun son kısmında suyun tekrar açığa çıkarak eski yatağına kavuşması ile

49


gözlenebilmektedir. Zaman içinde, tektonik hareketler sonucu kısmen askıda kalan ana galeri fosil bir salon haline gelirken, kot kaybeden nehir kendisine mağara içinde yeni bir pasaj oluşturmuş ve bugünkü yatağını açmıştır.

Mağaranın ikinci kısmı olarak da niteleyebileceğimiz bu aktif galerinin zemininde gözlenen bazalt, andezit gibi dışarıdan taşınmış yabancı malzeme, suyun yağışlı dönemlerdeki gücünü gösterir. Kaldı ki, bu galeride, yer yer 3-4 m yüksekliğe ulaşan kısımlarda bile ağaç parçalarına, dallara rastlanmaktadır. Sonuçta mağara, aynen başlangıcında olduğu gibi, birkaç farklı ağızla yeniden yeryüzüne açılır. Aktif su hattının yeryüzüne çıktığı noktanın biraz ilerisinde 30 yıl kadar öncesine dek çalıştığını bildiğimiz bir değirmenin kalıntıları mevcuttur.

ÇAĞAN ÇANKIRILI

Salonun sonlandığı kısımdan sonra mağara, yer yer 20 m’yi geçen yüksekliğe karşın hiçbir noktada 6 m’den fazla olmayan genişliği ile belirgin bir fay hattı boyunca devam etmektedir. Bu aktif galerinin iki yerinde, yüzeyde de gözlenebilen kalker yapının yeraltına sızdırdığı sularla pasajın kuzey duvarında büyük fosil galeriler ve salonlar oluşmuştur. Kısmen çökmüş olsa da, bu galerilerin birisinin dışarıya ağzı vardır ve buradan da yağışlı dönemde kısıtlı bir su girişi olmaktadır.

Aktif galeri

Üstte fosil galeri, altta aktif su girişi

Sarpunalınca Mağarası, hem ana salonda ve aktif galeride yaşayan canlılar, hem de arkeolojk buluntular açısından çok zengin. Girişte bulunan fosil kol dışında - bugün çökerek tıkanmış olan - yan ağzın devamındaki geniş galerilerde de arkeolojik malzeme ve kaçak kazı çukurları mevcut. Öte yandan, numuneleri toplanan ve henüz incelemesi süren birçok böcek türünün yanısıra, girişte bulunan fosil kolda bir tilki iskeleti tesbit edilmiş, çıkış ağzından 30 m kadar içeride, yan kolda ise yaşayan bir sansar fotoğraflanmıştır. Yer yer ufak guano yığınları görülmüş ise de, uçan birkaç tane dışında fazla yarasa gözlenmemiştir.

50

ÇAĞAN ÇANKIRILI

BULUNTULAR


51

1683 m. -59 m, +9 m

Uzunluk Derinlik

BCRA 3C

Gökçe Ataç, Arda Aydın, Çağan Çankırılı, Ali Yamaç (Eylül 2010) Ali Yamaç

Ölçüm Çizim

Sarpunalınca Köyü, Devrekani, Kastamonu

SARPUNALINCA MAĞARASI

o'mag


Önemsiz Bir AN Var mı ?

Bu yazı unutma... Denizi, güneşi, kumsalı, tatili, eğlenceyi, gittiğin her yeri... Güzel anları, hayata dair herşeyi...

Tüm önemli bu anları Kingston ile yakala...

52

© 2009 Kingston Technology Corporation,17600NewhopeStreet, Fountain Valley, CA 92708 ABD. Bütün hakları saklıdır. Bütün ticari markalar ve tescilli ticari markalar kendi sahiplerinin mülküdür.

Yetkili Distribütörler www.armada.com.tr www.asnet.com.tr www.avnet.com.tr www.index.com.tr

0212 467 38 00 0312 481 60 00 0212 315 49 00 0212 331 21 21

www.kingston.com.tr


MAĞARA HARİTACILIĞINDA ESKİZ ALMA Ken Grimes

Bu yazıda yer alan görsel malzemeyi, Avustralya Speleoloji Federasyonu (ASF) Mağara Ölçüm ve Haritalama Standartları Komisyonu Başkanı Ken Grimes, 2000 Aralık ayında “Cave Mapping - Sketching the detail, A guide to producing a useful cave map” başlıklı 5 sayfalık bir posterler dizisi olarak hazırlamış. Kendisinin de izniyle, dilimize çevrilmiş, özüne dokunulmamış çalışmayı burada yayımlıyoruz. Yapılmış olan birebir çeviri, özellikle kullanılan mağara simgeleri açısından, Türkiye ve UIS uygulaması ile farklılıklar göstermekteyse de, içerdiği bilgiler ve pratik önerilerle çok değerli bir çalışmadır.

ÖLÇÜM VE ESKİZ

Ölçüm hatları Kırmızı ile gösterilmiştir

Ölçüm ve eskiz, farklı ve birbirini tamamlayıcı faaliyetlerdir. Ölçüm, metre ve pusula yardımı ile mağaranın ana hatlarının oluşturulması işlemidir. Eskiz, ölçümlenmiş ana hattı referans olarak kullanarak duvar ve diğer ayrıntıların ölçekli bir şekilde çizilmesidir. Her iki işlemin biraraya gelmesi sonucunda harita oluşur. Ne yazık ki birçok mağara haritacısı bu iki işlemin sadece birine veya ötekine ağırlık verdikleri için düşük standartlı haritalar çizmektedirler. Bu yazıdaki görseller mağara haritacılığının eskiz alma kısmını açıklamaktadır.

3a

Guano Odası 4

3 3b

8

1a

2 4.5

GİRİŞ 1

9

10

5

1.5 3m tırmanma

Döküntülü kubbe

7 6

Eskizlenen detaylar siyah ile gösterilmiştir

MAĞARA HARİTASININ AMAÇLARI Eğer haritanızın özel bir amacı yoksa aşağıdakilerden mümkün olan en fazlasını gerçekleştirmeye çalışmalısınız. Tasvir: Mağaranın genel görüntüsü neye benziyor?

Mühendislik: Muhtemel bağlantılar, yüzey şekilleri ile ilişki, yapılar, hidroloji vs.

Navigasyon: Giriş nasıl, inişler, tırmanma vs.

Sanatsal: Eskiz ve çizim yeteneğiniz!

Bilimsel: Önemli özelliklerin vurgulanması. Mağara Haritasının İçeriği

Plan’ın yanısıra galerilerin şeklini göstermek için profiller ve mağaranın farklı seviyeleri ile bunların aralarındaki bağlantılar hakkında fikir vermek için kesit veya açık kesit çizilmelidir. Manyetik Kuzey

Gerçek Kuzey

BAŞLIK

Mağara No

Mağara Adı

Bir haritada şunlar olmalıdır:

Bölge Adı

Yarasa Mağarası, 3WW-23, Ulus-Bartın

Duvarlar: Kalın çizgilerle çizilmeli

Ölçüm Çizim Uzunluk Derinlik BCRA 3C

Enlemesine ve Boylamasına Kesitler

: : : :

A. Keser, M. Cam (Haz.2008) Ölçen ve çizenler, M. Cam (Tem.2008) tarihleriyle 48 m Uzunluk ve derinlik -9 m

Topografik Detaylar: Zemin ve tavan kademeleri, eğimler İçerik: Su, oluşumlar, sedimentasyon, biyolojik buluntular vs.

Ölçüm standartı

1976

Yüzey Özellikleri: Giriş ve civarındaki su akıntıları, obruklar Kuzey işareti, manyetik sapması ve tarihi 0

10

m

50

Navigasyon ve Döşeme: Yorumlar, özen gösterilmesi gereken oluşumlar vs. Özel Yapılar: Basamaklar, yürüyüş yolları, kazı vs.

Ölçek çubuğu o’mag Harita No 3WW23.VSA123

Diğer Önemli Bilgiler: Yandaki kutuda gösterilmiştir.

53


ESKİZ ALMAYA DEĞER ÖZELLİKLER Duvarları çizerken kıvrımı, girintisi, kırığı ile gerçek şekillerini gösterin. Mağarada düz duvarlara çok sık rastlanmaz; rastlandığında da önem taşıyan bir bulgudur. Açısal kırıklarla oluşan duvarlar ile, düzgün, bal peteği, kıvrımlı çözülme duvarlarının farkını gözleyin. Kırık Çözülme

Anahtar deliği kesitli geçitler ve galerilerin sistematik genişlemesi ya da daralması, daha önceki su akışı ve seviyesi hakkında önemli ipuçlarıdır.

Ta

Dar yerler suyun bu kısmı hızlı bir şekilde yardığını, geniş kısımlar ise durağan bir su seviyesini gösterir.

Ye

Tabakalanma her zaman bu resimdeki kadar açık olmaz ve bindirme noktaları net olarak gözükmez.

ana

k van

rk

Yine de, mağaranın oluşumunu etkilediği için gözlemleyebildiğiniz tüm düzlemsel yapılanmayı göstermeye çalışın.

an

alı

Öte yandan, yatay tabakalı kireçtaşlarında katmanlar arası çözünürlük farkları da kesitin şeklini etkilerler.

aka

tab

kum zemin

KESİT 45° tabaka açısı 20°

Kesitte tabaka yönünü çizgilerle gösterin. PLAN Planda ise tabakalanma sembolü kullanın.

Normal olarak böyle bir yarık eski su tablasının çözeltmesi ile oluşur...

... ama burada kireçtaşı yatay tabakalanmış, dolayısıyla bu fosil aşındırma olabilir mi?

Duvar ve zeminin malzemesini hem planda hem de kesitte gösterin. Ana kaya mı? Kırık mı? Oluşum mu, sedimentasyon mu vs. kesit

Tavanda çan şekilli oyuklar çizimde belirtilmesi gereken özelliklerdir. Bunları planda tavan basamağı şeklinde veya ara kesit çizerek gösterebilirsiniz.

Tavanda sarkıtlar

Palaeokarst breş

PLAN Döküntü

Klasik anahtar deliği kesit, bir akıntı sonucu zeminin yarılmış olduğunun belirtisidir.

KESİT

Ana kaya duvar & zemin

Traverten duvar

Kırık duvarlar

Traverten sahte zemin Traverten duvar

Çamur zemin

Kum zemin

Ana kaya zemin

Çamur zemin

Dikey veya eğimli çatlaklar mağaranın oluşumunu etkileyen dokanakları veya fayları gösterirler.

Bu salondaki askıda duran düzlem bir fay olabilir.

0

m

5

Bu yüzden onu düz bir çizgi halinde göstermeye özen gösterdim. Foto Alanı

Midye formlu oluşumlar geçmişteki su akıntısının yönünü gösterebilirler. Harita simgesi

54

Midyelerin asimetrik yapısı akış yönünü gösterir. Büyüklükleri suyun debisi ile ters orantılıdır.


İPUÇLARI VE TAVSİYELER Eskiz Alan Kraldır!

Vücut ölçülerinizi bilin

Yönetim eskiz alanda olmalıdır. Ölçüm ekibi diğer ayağa geçmek için eskiz alanın işini tamamlamasını beklemek zorundadırlar.

Adım, iki adım, göz yüksekliği, kafa yüksekliği (oturur ve ayakta), kol açıklığı vs.

Eskiz alan, bir galeri veya salonda ilave ölçümler talep ederek eskizine kontrol hatları ekleyebilir.

Şunları da yanınızda bulundurun... • Bir veya birkaç yedek kurşunkalem ve kalemtraş. Ben yumuşak 2B uç tercih ediyorum ama birçok insan daha sert uç kullanıyor. Unutmayın, tükenmezler nemli kağıtları sevmezler. • Yedek açıölçer - cetvel • Galeri genişliği, alçak tavan vs. gibi çabuk ölçümler için 3 m’lik şerit metre. • Ellerinizi temiz tutmak için eldiven. • Defteri temiz tutacak ve koruyacak bir çözüm. Notlarınız ve Çizimleriniz Bazı insanlar, defter yerine çamurlandığı zaman değiştirebilmek için bir klasöre takılmış yaprak sayfaları kullanmayı tercih ederler. Kimisi ise defter kullanır. Eğer defter kullanıyorsanız ufak olmasına özen gösterin, böylece başına birşey geldiğinde yıllarca yazılmış notlarınızı kaybetmemiş olursunuz. Sayfaları takılıp çıkarılabilen küçük bir klasör en uygunudur.

Uzunluk ve yükseklikleri tahmin etme çalışması yapın. Örneğin size söylenmeden önce bir uzunluğu tahmin etmeye çalışın. Birçok insanın uzunlukları abartma alışkanlığı vardır, böyle bir tecrübe işinize yarayacaktır. Görsel yardım Ara kesit alırken önünüze ışığını ileri doğru tutan birisini alın. Gölge sınırı çiziminize yardımcı olacaktır. Geniş açı ışık yayan karpit en iyisidir! Bir insanın boyunu ölçek olarak da kullanabilirsiniz. Zemine yayılmış bir metre ise diğer bir yardımcıdır.

Her şekilde çamurlu ve ıslak bir ortama hazırlıklı olun. Tercihen suya dayanıklı kâğıt kullanın. Çok ıslak mağaralarda ise kâğıt yerine plastik levha kullanmak akıllıcadır. Haritada bulunmasını istediğiniz herşeyi yazın ve eskizini alın. Hafızanıza güvenmeyin!

Döküntü

Genellikle önce duvarların, sonra ayrıntıların, ardından kesitlerin eskizini alın. Öte yandan, büyük bir salonda çizime detaylardan başlamak ve salonun bütününe doğru gitmek daha kolaydır. Bunu yapmak için salon boyunca ilave ölçüm noktaları alın.

Döküntüleri çizerken eğimi üstüste binen blok çizimleri ile gösterin.

Ara kesitleri unutmayın. Plana bunların yerlerini ve bakış yönlerini işaretleyin.

Eğim okları da çizime yardımcı olacaktır.

tepelik

çukurluk

Tavan detaylarını unutmayın. İlginç herşeyi not alın. Bunların tümü haritaya girmese bile rapora girebilir. Mağarada ölçekli eskiz çizin Ölçüm hattını defterde oluşturmak içim cetvelli bir açıölçer kullanın (eğimli ölçümlerde mesafeyi tahminen düşürerek). Bunun üzerine duvarları ve ayrıntıları kolaylıkla yerleştirebilirsiniz. Sonucu görsel olarak kontrol edin, doğru görünmüyorsa bir ölçüm hatası olabilir. Her eskiz sayfasına ölçek ve kuzey oku yerleştirin.

En dış duvarı çizin Yakın ve “görünen” bir duvarın arkasında uzanan dar bir devamı varsa yakın duvar için tavan ve zemin basamak çizgilerini, dış duvarlar için ise düz çizgileri kullanın. Burada verilecek bir kesit okuyucuya ne olduğunu anlatacaktır. Görülemeyen duvarlar kesikli çizgilerle belirtilmelidir.

0.5

2.5

Diğer mağaracıların çizdiği haritaları inceleyin

Ölçüm

Özelikle de bildiğiniz mağaralarınkini. Başarılılar mı, değil mi ve neden? Problemleri nasıl çözmüşler? Kötü uygulamaları tekrarlamayın, iyileri örnek alın.

İstasyon olarak seçilen büyük kaya, sarkıt gibi doğal yapıları eskize işleyin.

İstasyon aralarını uzun tutmayın. Eğer yapacaksanız, şerit metreyi yere yatırın ve bu hattı eskiz alırken referans olarak kullanın.

Birleşme noktaları

Büyük bir salonun uzak köşelerini ya da yüksek bir tavanı belirlemek için üçgenleme yöntemini öğrenin.

Yeni bir ölçüme başlıyorsanız bir önceki ölçümün eskizleri ile örtüştürebilmek için yeterli ayrıntı işlemeye özen gösterin.

Çıkarken yorgun veya geç kalınmış olunabileceği için, ölçerek girmek tercih sebebidir.

55


İyi çizilmiş bir mağara haritası örneği Raporda tariflenen detayların haritada kolayca bulunabilmesi için cetvel eklenmiş

Özgün harita kaynağı: The Sedimentary and morphological Development of the Borenore Caves, R.M. Frank, Helictite 11(2), sayfa 27-44, 1973.

Ara kesit ve profiller etiketlenmesi sistematik

Ara kesitlerin bakış yönünü belirtmek için küçük okların kullanılmış

Manyetik kuzey gösterilmiş, fakat yerel sapma belirtilmemiş

Yüzey özellikleri ve ufak mağaralar

Yüzeyde çukurluk

Başlık. Bazı ülkelerde mağara numarası/kodu da belirtilir Üst kademede galeri. Kaydırmalı çizilebilir miydi?

Sütunların belirgin olmadığı yerler için faydalı bir simge

Kullanılan semboller listesi

Özel semboller - bu harita çökellerle ilgili özel bir raporun eki.

Yazılar çok ufak olmamalı

Kolay izlenebilmesi için T-P1 açık kesitinin hattı yeşil çizgi ile gösterilmiş.

Ölçek çubuğu Genel Notlar: •

Bu, plan ve kesitlerin birarada kullanılması ile bir mağaranın üç boyutlu yapısını sunabilme açısından iyi bir örnek.

Bu ölçekte (orijinali 1:1000) tavan veya zemin detayını verebilmek genellikle mümkün değildir.

Yüzey özelliklerini ve üst kottaki mağaraları göstermek yerinde bir yaklaşımdır. Fakat, bunu yaparken mağara planında karışıklığa yol açmamaya dikkat edilmelidir.

T-P1’in, ana galerinin formunu gösterebilmek için “Açık Kesit” olarak çizildiğine dikkat edin.

Mağaranın, ana kesidin önünde yer alan bir kısmını göstermeye çalışmış. Kısmen başarılı.

Bu üç kesitin, birbirlerini nerede kestiklerini gösteren çizgilerle birlikte, birarada çizilmeleri daha yerinde olurdu. 56

Ölçen ve çizenler, standart ve tarih. Burada dernek veya kulüp de belirtilmeliydi.

Bu kesit, bir köprü olduğunu göstermek için gerekli

Yüzey şekilleri de çizilip kesite dahil edilmiş.


İyi çizilmiş bir mağara haritası örneği Özgün harita kaynağı: Peter Campbell & Prue Kirby, The Caves of Jenolan, 2: 1976

Üst kot ayrı bir harita olarak çizilmiş

Bu tek bir kesit, ama öyle anlaşılmayabilir

1.7m lik bir ‘mağaracı’ ölçek algılamasına yardımcı olur.

Referans alabilmeniz için boylamasına açılmış kesitin hattı yeşille gösterilmiş

Kırığın içindeki pasaj Genel Notlar: • Bu ölçekte (orijinali 1:200) kapsamlı zemin detayı gösterilebilir. • Üst üste gelen detayların yaratacağı karışıklığı engellemek için farklı katmanlar kaydırılarak bağımsız çizilmiş. • Bu harita, ekip isimleri, kuzey oku gibi bilgilerin en son sayfada verildiği bir kitaptan alındı, dolayısıyla bu tür eksiklikler gözardı edilebilir. Yine de her haritaya ayrı ayrı konması yerinde olurdu.

Ölçüm standardı değişimi, (pek gerekli değil)

Tavan basamağı (kesite bakın)

Ölçek çubuğu yok! Bu kopyanın orijinal ile aynı boyutta olduğundan nasıl emin olabiliriz ki? Üst kottaki duvarlar (bkz. yukarıdaki harita)

En alt kot duvarları

Bir döküntünün içindeki pasaj nasıl gösterilir

Ölçek çubuğu yok! Bu kopyanın orijinal ile aynı boyutta olduğundan nasıl emin olabiliriz ki?

Kesitte oluşumların nasıl çizildiğine dikkat edin.

Ana galerinin önünde ve arkasında kalan galeriler farklı noktalı çizgilerle gösterilmiş ve ayrı haritalarda çizilmişler

Genel Notlar: • Bunlar planla birlikte kullanılacak, bir mağara haritasının üç boyutlu algılanabilmesini ve farklı seviyelerdeki kolların görülebilmesini sağlamak için gerekli boylamasına kesitlerdir. • Kesitlerin “Açık” yani plandaki yeşil çizgide gözüken zikzak çizgilerin düzeltilmiş olduğuna dikkat edin. 57


İÇİMİZDEN BİRİ : Metin Albukrek

Her şey, 1970’li yılların başında, sanırım ilkokul 3. ya da 4. sınıfta iken, arabamızla ailece gittiğimiz Akdeniz gezisi ile başladı. Antalya civarında adını unuttuğum bir kanyonun üzerinden ip ile travers geçen dağcılar, Alanya’daki Damlataş Mağarası, Mersin’deki Dilek kuyusu ve Cennet Obruğu bende derin izler bıraktılar. Damlataş Mağarası’nda boşluk ve sarkıtlar, bana huzur vermişti. Dilek kuyusunda yerel bir rehber, o zaman aydınlatması olmayan mağarada bizi el feneri ile 50-100 m gezdirmiş ve kelebeğe benzer oluşumlar göstermişti. Karanlık içinden aniden ortaya çıkan görüntüler, halen hafızamda… Cennet Obruğu’nda, dipten gelen su sesi ile bağlantılı anlatılan, eskiden içeride sandal ile gezildiği efsanesi ise beni inanılmaz etkilemişti. Geçen yıllar içerisinde, yine küçük yaşta, o zamanki Yugoslavya’daki Postoyna Mağarası’nı tren ile gezip, burada yaşayan ucube Proteus Anguinus’u hayretle görme fırsatını elde etmiştim. Bu ucube semender türünün benzerleri acaba Türkiye’de de yaşıyor olabilir miydi? Acayip büyülenmiştim. 1982 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne kayıt olduğumda, o zamanki tozlu çamurlu toprak sahada, bir masa yanında siyah beyaz birkaç mağara fotoğrafı dikkatimi çekti. Fotoğrafları incelerken Mehmet Altun, “ilgileniyorsan bir-iki hafta sonra mağaraya gidiyoruz gelebilirsin” dedi. “Ancak gideceğimiz mağara çok enteresan

58

değil, uzunluğu 1 km civarı” diye de sözlerine ekledi. Son eklediği söz, bende şok etkisi yaratmıştı. “Abi herif 1 km’lik mağaraya küçük diyor” diye içimden geçirdiğimi çok iyi hatırlıyorum. 20 Kasım, 1982. “1 km’lik kısa !!” Yarımburgaz Mağarasının girişinde, ağabeylerimiz bize karpit lambasının nasıl kullanılacağını anlatıyorlar. Önce ağabeylerimiz girip numaralı kartları mağaranın ulaşılması zor yerlerine bıraktılar, daha sonra da biz çömez gruplar olarak girip kartları bulmaya çalıştık. En fazla kart bulan birinci oldu. Laylaylom şeklindeki bu gezide tabiî ki bu mağarada M.Ö. 400.000‘lere kadar eski insan izlerinin bulunacağını henüz kimse bilmiyordu. Mağaracılığa 1982 yılında başlamış olmakla beraber, 1985 Kastamonu gezisi benim için dönüm noktası oldu. Geziye adam ayarlamaya çalışan Oral Ülkümen, benim zayıf noktamı bir şekilde öğrenip, “Geçen gittiğimizde Sorkun’daki göllerde semenderler gördük” dedi. Benim aklıma direkt Postoyna’daki ucube yaratık geldi. Çok heyecanlandım… Benzer bir yaratığı Türkiye’de bulma fırsatı ayaklarıma gelmişti. Bu geziye hazırlanmam herkesten uzun sürdü. Önceden imal etmiş olduğum ev yapımı teleskopik alüminyum borumu ve ucuna takılabilen değişik boyuttaki kepçelerimi gözden geçirdim, delikleri diktim. Eğer yaratık Anguis gibi solungaçlı ise, o zaman pil ile çalışan bir hava pompası gerekecekti. Ayrıca güneş ışığı bu hayvanı rahatsız edeceğinden, ışık geçirmeyen kaplar gerekecekti. Ağzı geniş bir kabın kapağının içine otomobil lastiğinden conta yaptım. Hava hortumunun borusunu sokmak için delik açtım ve yağlı


boya ile kabı dıştan siyaha boyadım. Aslında, ışık geçirmemesi için en kolay yol, plastik kabı alüminyum kâğıda sarmak idi. Hem bu, kabın dışarıda ısınmasını azaltabilecek ve hem de yakalayacağımız örneği rahatça inceleme fırsatına sahip olabilecektik. Böylece sırt çantama alüminyum folyo rulosu da eklendi. Başka konular da aklımı kurcalıyordu. Acaba birkaçını incelemeye devam etmek için İstanbul’a götürmeli miydik? Götürsek de üniversitelerde bu işlere meraklı kimse var mıydı? 1985 ve daha sonraki birkaç yılda Topmeydanı’na ulaşmak ayrı bir macera idi. Akşam 22:00’de kalkan Azdavay Birlik otobüsü sabah 06:00 civarında Pınarbaşı’na varıyordu. Daha sonra da bütün eşyalarımızla Kazla Mahallesi’ne çıkacak bir kamyon ya da midibüs araç ayarlamak gerekiyordu. O zamanlar Pınarbaşı’nda sadece bir adet manyetolu telefon vardı. Önceden araç ayarlamak vs gibi bir seçenek zaten yoktu. Kanlı Çay üzerinde araç geçecek bir köprü bulunmadığından, ayarladığımız araç nehrin içinden geçip, çamurlu yollardan ancak 4-5 saatte Kazla Mahallesi’ne ulaşıyordu. Her seferinde en az 2 kere midibüsü iterek çamurdan kurtardığımızı hatırlıyorum. Kazla’ya varınca ise, Topmeydanı’na ulaşmak için köyden kağnı arabası ayarlamak gerekiyordu. Topmeydanı’na ancak hava kararmak üzere varabiliyorduk. Kırağı düşmeden hemen çadırları kurmak için acele etmek gerekiyordu. 1985 yılındaki o gezide, Kastamonu’da araştırdığımız tüm mağaralara kepçe takımım ile girdim. Ancak girdiğimiz mağaralarda rastladığımız tüm semenderler maalesef yüzeyden sürüklenmiş olanlardı. Mağaraya adapte olmuş herhangi bir ucube yaratığa rastlayamadık. Zaten yağışlı aylarda mağaralara giren su debisi aşırı arttığı için, bu düdenlerde bu tür bir canlının tutunabilmesi olanaksız gibiydi. Kastamonu araştırmasına ilk olarak 1985 yılında

katılmıştım, ancak bana oldukça komik geldiği için bu bölgenin araştırma tarihçesini aşağıda özetlemek istiyorum: - Yıl 1937: Coğrafya Profesörü Prof. Dr. Cemal Arif Alagöz (1902-1991), Kastamonu’ndaki karstik bölgeye bir gezi yapar. - Yıl 1980: Prof. Cemal Arif Alagöz, BÜMAK’lılara Kastamonu’ndaki karstik bölgeden bahseder. - Yıl 1981: BÜMAK, kalker kütlenin kuzeyindeki İnebolu ve Devrekani yörelerinde mağara araştırmaya başlar. - BÜMAK, çalışmalarının “birkaç sene” bu bölgede yoğunlaşması gerekliliğine karar verir. Kalker kütle üzerindeki Ilgarini Mağarası’nın varlığı öğrenilir. - Yıl 1982: BÜMAK, Ilgarini Mağarası’nı araştırır. Kalker kütlenin güneyindeki Sorkun Kuylucu’nun varlığı öğrenilir. - Yıl 1983: BÜMAK, Sorkun Kuylucu’nu araştırır. Batıdaki Topmeydanı Kuylucu’nun varlığı öğrenilir. - Yıl 1985: 1985 Temmuz ayında, benim de dahil olduğum Topmeydanı gezisinde, Oral Ülkümen bize: “alın size karstik bölge, burası 4-5 yıl BÜMAK’a yeter” der. Bu gezide sağdaki ve soldaki yeni kuyluçların varlığı öğrenilir. Aradan 25 yıl daha geçti, şimdi 2010 yılındayız. Burada araştırılan mağara sayısı 100’u geçti, ve halen bitmedi… İşte mağaracılık böyle bir şey. Sürprizlerle dolu…

59


KISA HABERLER TEK İNİŞ 277 METRE ! Kayseri, Türkiye

SIRADIŞI BİR KEŞİF Ermenistan

BÜMAK, BUMAD, İTÜMAK ortak ekspedisyonunda Tahtalı Dağları’ndaki Çem Düdeni’nde -327 m’ye ulaşıldı. İlk 50 metreden sonra karşılaşılan 30 m çapındaki heybetli iniş tek başına 277 m derinliğinde! Bu seneki araştırmada önemli bir miktar emek, “Büyük Saplantı” adı verilen bu inişin başındaki çarşakta birikmiş yüzlerce taşı temizlemeye harcandı. Temizlik yapan ekibin 277 metrelik boşluğa yuvarladığı taşların derinlerden gelen kükremeleri eşliğinde, boşlukta sarkmış şekilde çalışan döşeme ekibi hem psikolojik hem de fiziksel etkenlerle baş etmek zorunda kaldı. -327 metre derinlikte nihayet ayaklarını yere basan ekip, bundan sonra derinliği en az 100 m olarak tahmin edilen yeni bir inişin başından döndü. Çalışmalar 2011 yılında sürdürülecek.

Ermenistan’da, ismi ve yeri açıklanmayan bir mağarada yapılan arkeolojik kazılarda 5.500 yıllık deri bir ayakkabı bulundu. Olağanüstü sağlam durumda ve bağcıkları ile birlikte bulunan ayakkabı şimdiye dek bilinen en eski örnek olma özelliğine sahip.

MAĞARA DALIŞINDA YENİ DÜNYA REKORU Covenera, İspanya Üç İngiliz ve bir Hollandalı mağara dalgıcı Eylül 2010’da Pozo Azul Mağarası’nda sualtında toplam 8.800 m ilerleyerek mağara içi sualtı penetrasyon dünya rekorunun yeni sahibi oldular. Jason Mallinson, Rick Stanton, John Volanthen ve Rene Houben’den oluşan ekip mağara içinde iki sifon geçtikten sonra kuru bir galeriye ulaştılar. Burada kurulan kampa tüm malzemelerin taşınmasından sonra üçüncü sifona dalış başladı. Dört kişilik ekip bu noktadan itibaren 8.800 m ilerledikten sonra dönüşe başladı.

Tek parça inek derisinden ve sahibinin sağ ayağına uygun yapılan ayakkabının içi samanla dolu olarak bulundu. Bu samanların, ayakkabının şeklini korumak için kalıp olarak mı kullanıldığı, yoksa ayağı sıcak tutması için ayakkabının içindeki bu samanla birlikte mi giyildiği ise bilinmiyor. Aynı şekilde, bugünkü ölçülerle 37 numara olan bu ayakkabının bir kadına mı, yoksa bir erkeğe mi ait olduğu da belirsiz. Öte yandan, antrolopologlar bu ölçünün o dönemde erkekler için nerede ise standart olduğunu, kadın ayaklarının daha ufak olduğunu açıklamaktalar. Bulunan ayakkabının, 1950’li yıllara dek İrlanda’nın Aran Adaları’nda kullanılanlara inanılmaz derecede benzemesi ise, çok geniş bir coğrafyada kültürel bilgi paylaşımı olabileceği tartışmalarını başlattı.

SUALTI MAĞARASINDA BUZUL ÇAĞI İNSAN KALINTILARI Yucatán Peninsula, Meksika

ğinde yükselen su seviyesi ile Chan Hol sistemi deniz suyu ile dolmuş. İskeletler bu tarihten önce yerleştirilmiş olmalı.

Alman mağara dalgıçları 2006 yılında Cancún şehrinin 10 km güneyindeki Chan Hol - yerel Maya dilinde “küçük delik” mağara sisteminde girişten 550 m içeride buzul çağından kalma iskeletler tespit etmişlerdi. Arkeologların hiçbir ipucunu kaçırmamak için kalıntıları oynatmadan yerinde sürdürdükleri çalışmalar üç yıl sürdü.

Buluntular Amerika kıtasına insanların ulaşması ve yayılması ile ilgili kuramların tekrar gözden geçirilmesine yol açacak önemde.

Geçtiğimiz ağustosda ise nihayet dalgıçlar kalıntıları ayrıntılı olarak incelemek üzere yüzeye çıkardılar. 10.000 yıl önce son buzul çağı sona erdi-

EN DERİN MAĞARADA YENİ KEŞİFLER Gagra, Abhazya Özerk Bölgesi

Bundan önceki penetrasyon rekoru geçen yıl Florida’da Wakulla Kaynakları’nda kırılmıştı ve 7.800 m idi. Ekipten Jason Mallison mağara ağzında bekleyen gazetecilere “Dönmeye başladığınızda mağaranın çıkış ağzının 9 km ileride olduğunu düşünmek oldukça rahatsız edici bir duygu” dedi. Ekibin destek elemanı Martyn Farr ise “Bu keşif Everest’in 1953 çıkışına denk” demekte. 60

Dünyanın en derin mağarası KruberaVoronya’da bu sene 3 ekip aynı anda çalışma yaptı. İki ekip, CAVEX ile Litvanyalılar, mağarada ulaşılmış en derin nokta olan -2140 metrede yer alan ve derinliğinin en az 45 m olduğu bilinen sifona dalmayı amaçlamışlardı. Ekipmanlarında çıkan sorunlar yüzünden CAVEX ekibinin ciddi bir dalış gerçekleştirememesi ve derin kısımlardaki yoğun trafiğin lojistik problemlere yol açması, Litvanya ekibinin de programını bozdu. Bu arada Nekuybyshevskaya kolunda çalışan Ukrayna Speleoloji Kurumu ekibi, -1557 m derinlikte bir sifona dalarak bu kolda -1697 m’deki ikinci sifona kadar kadar ilerlemeyi başardı.


KISA HABERLER KÖR MAĞARA BALIĞININ EVRİMİ Meksika

YENİ TÜRLER ARASINDA BİR TANIDIK Papua Yeni Gine

Maryland Üniversitesi biyologları, Meksika kör mağara balığının (Astyanax mexicanus), yüzeyde yaşayan evrimsel akrabasından başkalaşımını ayrıntılı olarak incelediler.

Conservation International, A Rocha International ve Papua Yeni Gine Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nün ortak araştırmasında ülkenin ulaşılması zor ve çok az araştırılmış Nakanai and Muller dağlarında 200’den fazla yeni tür tepit edildi. Bu türler arasında memeliler, kurbağalar, böcekler ve bitkiler - üstelik 100’den fazla örümcek türü - olduğu halde en ilgi çekeni tüp burunlu bir meyve yarasası oldu. Çünkü yeni bulunan bu yarasa türü, Yıldız Savaşları filmlerinin unutulmaz karakteri Jedi ustası Yoda’ya şaşırtıcı şekilde benzerlik gösteriyor. Kendisi aşağıda buyrun siz karar verin.

Meksika kör mağara balığının bu araştırma açısınıdan önemli bir özelliği var. Mağara koşullarına adapte olup fiziksel özellikleri evrim geçirmiş 80’in üzerinde tür bilinmesine karşın bunların çoğunun yüzeyde yaşayan türü, yani kökeni ortadan kalkmış durumda. Current Biology dergisinin 12 Ağustus 2010 tarihli çevrimiçi sayısında yayımlanan çalışmada, davranışsal ve genetik özelliklerin birlikte nasıl evrim geçirerek görme yetisi kaybını telafi edecek.değişikliklerin ortaya çıktığını ayrıntılandırılıyor. WES SKILES’İN TRAJİK ÖLÜMÜ Florida, A.B.D. 52 yaşındaki ünlü mağara dalgıcı ve sualtı fotoğrafçısı Wes Skiles 21 Temmuz’da Florida açıklarında bir dalış sırasında hayatını kaybetti. National Geographic için yapılan çekimler sırasında, diğer dalgıçlara yüzeye çıkıp yeni film alacağını işaret ettikten bir süre sonra dipte ölü olarak bulundu.

İlkokuldayken okul kırıp sörf yapmaya giden Skiles, ilk skuba dalış sertifikasını 13 yaşında almıştı. Hobi olarak başladığı sualtı fotoğrafçılığı, mesleği oldu ve özellikle sualtı mağaraları üzerine uzmanlaştı.

ŞEHİR İÇİNDE DEV OBRUK Guatemala Şehri, Guatemela Guatemela Şehri’nde 30 Mayıs 2010’da bir anda oluşan obruk, bir binayı olduğu gibi yuttu. 18 m genişliğinde ve 60 m derinliğindeki çöküntü Agatha Tayfunu’nun yol açtığı sel suları ile tetiklenmişse de haftalar, hatta beki de yıllardır süren bir sürecin sonucu olmalı.

Bir yandan da bu oluşum için “obruk” terimini kullanmak yanlış olabilir. Zira Guatemela Şehri karstik değil volkanik kül ve tüflerin yığıldığı bir arazi üzerine kurulmuş. Çok zayıf, kolay kırıntılanan volkanik birikimlerin içinde oluşan yeraltı boşluklarının çökmesi ile ortaya çıkan bu tür oluşumlara “piping pseudokarst” adı veriliyor. YAYLACIK DÜDENİ ŞAŞIRTIYOR Ermenek, Türkiye 2010 Türkiye Mağaracılığı açısından gerçekten de ilginç ve verimli bir yıl oluyor. Başka bir sıradışı keşif de Mağara Araştırma Derneği’nin çalıştığı Yaylacık Düdeni. 90 metrelik ilk inişten sonra uzun ve zorlayıcı mendereslerlerle ilerleyen mağara daha sonra bir başka sisteme katılıyor ve bir yeraltı nehrini takiben -437 m gibi etkiAY’DA MAĞARA BULUNDU! Japonya Eriyik akışkan kayanın üst kısmının soğuyup katılaşmasından sonra alttaki lavın akıp giderek gerisinde boş bir kanal bırakması ile oluştuğu bilinen lava tüpleri dünyada oldukça yaygın. Ay’daki yüzey şekilleri incelendiğinde bu tür tünellerin varlığından şüpheleniliyordu ama yüzeye ilk açılım, Japonya’nın Kaguya uzay aracının aldığı yüksek çözünürlüklü resimlerin ayrıntılı incelenmesiyle keşfedildi. Ay’ın dünyaya bakan yüzünde,

leyici bir derinliğe ulaşıyor. Hem ana galeri devam ediyor, hem de bakılmamış bir çok kol mevcut. Öte yandan, mağaranın ağzının yakınlarında bulunan diğer obrukların bu sistemle olan bağlantıları da araştırılıyor. Onlarca mağaranın suyunu toplayan ve şimdiden üç kilometreyi geçen bu sistem, araştırılması yıllar sürecek kadar büyük ve karmaşık. Marius Tepeleri isimli bölgede bulunan delik, 65 m çapında ve 80-88 m derinliğinde. Ay yüzeyindeki sert koşullara oranla çok daha korunaklı bir ortam sağlayacak olması nedeniyle lava tüplerinin gelecekteki bir ay üssü için faydalı olabileceği düşünülüyor.

61


ABSTRACTS SAFRANBOLU REGION (pp.4-18) Though a very often used stop-over location on the way to the caves of Küre Mountains National Park, environs of the popular touristic destination Safranbolu were never explored in any detail. This is even more surprising since two major cave systems are known and frequently visited in the area (Bulak/Mencilis Cave and Hızar Cave originally explored by BÜMAK and Trent Polythecnic Club respectively (1975-1977). In the course of 5 trips to this area, we were able to explore, survey and map 16 new caves, all published in this issue. Our work will continue next year. ÇINGIRIK SINKHOLE (p.19) The name ‘Kokurdan’ (a regional term meaning sinkhole) found on a geographical map was the clue that led us to the area in a reconnaissance trip. Exploration of the discovered Çıngırık Sinkhole was also interesting since 3 women cavers of our group rigged, surveyed and mapped the entire cave which finally reached a depth of almost 100 m. KADIHARMANI CAVE (pp.20-23) Discovered thanks to a Panoramio picture posted in Google Earth satellite images, we first visited the location in May 2009. At that time we were able to explore the cave to a depth of 132 meters. We had to wait a full year to be able to continue our surveys. During our 2nd trip in May 2010, we reached -147 meters, where a sump prevented further progress. MARAŞ AREA EXPLORATIONS (pp.24-32) In our second survey year in the Maraş area in Eastern Turkey, we were able to explore, survey and map 6 caves and locate 3 others in only 3 days. The trip’s aim was to survey and spot potential areas. A major discovery was Söğütova Sinkhole, on a plateau of 1750 m elevation. This is certain to be our main focus after finalizing Keş Mountain Sinkhole exploration.

62

SURVEYING ON A BOOT (p. 33) This article recounts the story of BÜMAK (Boğaziçi University Caving Club) cavers who, finding themselves without pen and paper in a remote cave, came up with the ingenious solution of etching their measurements on a caving boot with a pen-knife. KEŞ MOUNTAIN SINKHOLE (pp.34-39) Results of the 2nd year’s expedition to this potentially important cave are outlined in this issue. During the initial discovery in 2009, the cave was surveyed down to a depth of -175 meters. This year we could push it only to -300 meters, with the new progress being made completely on an uninterrupted sheer wall. Next year’s expedition (in July 2011) will be more extensive both in terms of man-power and duration.


FIRST ARTICLE ON BIOSPELEOLOGY OF TURKISH CAVES (p. 40)

ANATOLIAN CAVES IN STRABON’S GEOGRAPHICA (pp.42-44)

The first ever published scientific article on biospeleology of caves in Turkey was by a Spanish scientist, Ignacio Bolivar, in 1898.

This article digs out references to Anatolian caves from Geographica, a significant 17-volume work of general world geography as known at the time and written by Strabon (born 64 BC in Amasya).

On a day trip to Soğucak Plateau, near Adapazarı, our aim was to survey a newly discovered passage in Üfleyen Cave, originally mapped by MTA. Becoming lost in the woods of the plateau and unable to find the entrance of the Üfleyen Cave, we stumbled upon another cave, very near to Üfleyen Cave which turned out to be unknown and unexplored. The cave reached a total length of 100 m.

AMASRA REGION (pp.45-47) During our initial work in the Amasra region, we had located three caves, partially surveying only one. In July 2010, we surveyed all three with a small group. In Kocareis Cave, we were able to dive through a small sump but, due to the failure of our laser meter, were unable to survey approximately 100 meters of passage behind it. This will require an additional visit in dry season. Gökpınar Cave, almost certainly connected with Inderesi Sinkhole explored last year, also ended with a sump. SARPUNALINCA CAVE (pp.48-51) Sarpunalınca cave was first explored by BÜMAK, in 1981. Due to time and man-power constraints, their survey was only partial leaving the two entrances of this traverse cave unconnected. Almost 30 years later, we surveyed the whole system, measuring a respectable total of 1683 meters. The cave is notably rich in archeological remains and biological diversity.

63

MENEKŞE ERMİŞ

ÜFLEYEN 2 CAVE (p. 41)


MAĞARALAR DİZİNİ 100. Yıl Mağarası....................................................7 100. Yıl 2 Mağarası................................................8 Ağasuyu Mağarası............................................... 26 Ağzıkara Mağarası............................................... 12 Akçasu Mağarası.................................................. 14 Ardıçsuyu Mağaraları.....................................28-29 Cildikısık Mağarası.................................................6 Çıngırık Düdeni................................................... 19 Çoban İni.................................................................6 Değirmen Mağaraları.............................................9 Gökpınar Mağarası............................................. 45 Hevren Mağarası................................................. 26 Kadıharmanı Kokurdanı...............................20-23 Keş Dağı Düdeni...........................................34-39 Kızılin.................................................................... 13 Kocareis Mağarası............................................... 46 Kurucaova Düdeni............................................. 27 Mağaragözü.......................................................... 24 Örümcekli Mağara.............................................. 12 Perili Mağara........................................................ 47 Saman İni.................................................................8 Sarpunalınca Mağarası...................................48-51 Söğütova Düdeni................................................ 30 Söğütova Mağarası.............................................. 30 Suçıkan Mağarası................................................. 24 Üfleyen 2 Mağarası............................................. 41 Yağ İni................................................................... 29

64

ALİ ETHEM KESKİN

Yarasa İni.........................................................10-11


© Photo : Christophe Levillain

Tools for exploration

SPELIOS Batarya aydınlatmalı magara kaskı halojen + 14 LED

Türkiye dağıtıcısı : Toros Ltd. www.toroskamp.com

- Hafif: 505 g. - 100 saate kadar aydınlatma süresi - Su geçirmez kafa feneri - Petzl sarjlı batarya ile veya 4 adet LR6 pil ile çalısır (pilsiz teslim edilir) www.petzl.com

65


66 Š Ali Ethem Keskin


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.