Sehri-i Ramazan

Page 1

Haziran 2016 Yıl:2 Sayı:2

a m R a ı z l r a ı y n a lar H

Ramazan Gelenekleri Ramazanda Sağlıklı Beslenme İstanbul’un Meşhur Çarşıları

Nefis Yemek Tarifleri Fitre ve Zekat Oruç Baba Bahçe Dekorasyon Fikirleri


MAKALE

2

GÖKSEL ERDOĞAN


GÖKSEL ERDOĞAN

MAKALE

3


İÇİNDEKİLER

İçindekiler Editör’den ............................................................................................................... Ramazan Gelenekleri ......................................................................................... İstanbul’un Meşhur Çarşıları ......................................................................... Ramazandan Sağlıklı Beslenme .....................................................................

Yıl: 2 / Sayı: 2 Haziran 2016

Yemek Tarifleri .................................................................................................... Ramazan ve Oruç ................................................................................................ Fitre ve Zekat ........................................................................................................ Oruç Baba ..............................................................................................................

Adına İmtiyaz Sahibi Bülent Göydağ

Oxford House College ........................................................................................

Sorumlu Müdür Yakup Sunar

İcaat ve Buluşlar .................................................................................................

Bahçe Dekorasyon Fikirleri ............................................................................ İmsakiye ................................................................................................................

Genel Yayın Yönetmeni Emine Kaya

Bulmaca .................................................................................................................

Editör Emine Kaya Grafik Tasarım Oktay YETGİN

04 08 12 18 20 26 28 30 34 38 40 48 49

Editörden

Baskı Akmat Matbaacılık İletişim Mahmutbey Yolu Taşoçağı Cad. Ağaolğu 212 My Office Bağcılar - İst. Tel.: 0 212 397 17 12 E-mail: bilgi@ajansby.com

Ramazan Kardeşliktir, Paylaşmaktır

O

n bir ayın sultanı ramazan. Ramazan kardeşliktir, paylaşmaktır, yanmaktır, sabırdır, huzurdur, duaların kabuludur, aftır, mafirettir ve bir çok güzelliğin yaşandığı mukaddes bir aydır. Dilerseniz ramazan ayı ile ilgili hadisleri şöyle bir kaçına bakalım. İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah”tan başka ilah olmadığına ve Muhammed”in O”nun kulu ve elçisi olduguna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kabe”ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak. (Buhari, İman 1; Müslim, İman 22 )

Haziran 2016 Yıl:2 Sayı:2

Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa “ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın). (Müslim, Sıyam 164, (1161)

Ramazanl Hayırlı ar

Ramazan Gelenekleri Ramazanda Sağlıklı Beslenme İstanbul’un Meşhur Çarşıları

4

Nefis Yemek Tarifleri Fitre ve Zekat Oruç Baba Bahçe Dekorasyon Fikirleri

Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar. (Tirmizi, Cihad 3, (1624))

Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.” (Tirmizi”nin rivayetinde şu ziyade var: “Oraya kim girerse ebediyyen susamaz. (Tirmizi, Savm 5)

/Emine Kaya

Hayırlı Ramazanlar

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



Et • Döner • Kebap

Ramazan Menüsü Saraylı Çorba İftariyelikler Hurma, Kayısı, Söğüş, Beyaz Peynir, Kaşar peyniri, Siyah Yeşil Zeytin, Bal – Tereyağ Ara Sıcaklar İçli Köfte, Su Böreği Çoban Salata Ana Yemek Döner, Adana, Tavuk Şiş, Köfte, Garnitür, Bulgur Pilavı Tatlılar Trileçe, Sütlaç Sıcak - Soğuk İçecekler

59₺

Rezervasyon:

/saraylirestoran www.saraylirestoran.com


MAKALE

7


MAKALE

RAMAZAN GELENEKLERİ

On bir ay’ın Sultanı Ramazan

Ramazan Gelenekleri /Emine Kaya

R

amazan gelenekleri yöresel olarak bazı illerde hala devam etse de çoğu yerde maalesef tüm alışkanlıklar geçen zamanla birlikte unutulmaya yüz tutmuş durumda. Eskiden Ramazan ayının yaklaşmasıyla başlayan hummalı hazırlıklar günümüzde maalesef çok az yerde sürdürülüyor. Eskiden konaklarda ve evlerde yaklaşık iki hafta süren Ramazan hazırlıklarında evler baştan aşağıya temizlenir, her yer gelecek ziyaretçilere hazırlanırdı. Evin özellikle mutfak bölümü türlü yiyeceklerle doldurulur, misafirlere her türlü ikramın yapılması için her şey eksiksiz şekilde hazırlanırdı. Herhangi bir evin iftar sofrasında yer alabilmek için o evdekileri tanımaya gerek yoktu çünkü eskiden “Tanrı misafiri” geleneği vardı. Bugünlerde hala sürdürülse de önemini kaybetmişe benziyor.

Osmanlı’da Ramazan Osmanlı Devleti ve Osmanlı toplumu için Ramazan ayı farklı bir mana ifade ediyordu. Devletin ilgili kurumları Ramazan ayının selameti için bir takım tedbirler alır ve bu manevi, bereketli ayın hazırlıkları çok

önceden başlardı. Recep ayının on ikisinde İstanbul’dan yola çıkan, devlet erkânı ile birlikte büyük bir kalabalığın uğurladığı surre alayı Ramazan ayını müjdeleyen önemli bir merasim haline gelmişti. Rama-

8

zan hilalinin görülmesi ayrı bir heyecana sebep olurdu. İstanbul Kadılığı Ramazan hilalini gözetlemek üzere farklı bölgelere uzmanlar gönderir, “yevm-i şek” denilen Şaban ayının son günlerinde gece nöbetleri ile Ramazan hilali gözetlenirdi. Hilalin görülmesi ile tellâllarla ve mahyalarla Ramazan ayının başladığı ilan edilirdi.

Ramazan’ın İlk Günleri Ramazanın ilk Cuma namazı Ayasofya’da kılınırdı.İkinci Cuma Eyüp Sultan’da, üçüncü günü Fatih’te, dördüncü Cuma Süleymaniye’de kılınırdı.Hemen hemen her mahallede bulunan sebillerde buz gibi meyve suyu ve limonatalar dağıtılırdı.Sultanahmet Meydanı’ndaki Alman Çeşmesi musluklarından Ramazan boyunca daima şerbet akardı.

Konaklarda Büyük konaklarda teravih namazı kıldıracak medrese talebeleri tutulurdu. Konakların namaz odaları olurdu ki orada sadece namaz kılınırdı. konak halkından başka civardan isteyen herkes buraya gelebilirdi.kimsesizler, yoksullar evsizler de unutulmaz, onlarında iftar ve sahur yemekleri davulcular ve bekçiler eliyle zengin konaklardan gönderilirdi. Hatta Ramazan başlamadan dileyen zenginlerin konakları numaralanır,sırası gelen iftarını sahurunu hazırlayıp bekçi veya davulcu vasıtasıyla yoksullara gönderirdi.Ramazan bereketin-

den hayvanlar da nasipsiz kalmaz, iftar ve sahur artıklarından başka, özel olarak onlara yiyecek hazırlayanlar olurdu. Zengin konakları,fakirlerin gözdesiydi. Yılda bir ay bile olsa bu konaklarda bu konaklarda iftar etme imkanına kavuşuyorlardı. İsteyen istediği zaman hiç davet edilmeye gerek duymadan, beğendiği konağın kapısını çalıp ‘’İftara Tanrı misafiri!’’diyebilirdi ve bu asla yadırganmazdı. Çünkü davetsiz misafirler için de ayrı sofralar hazırlanırdı. Orta halli ailelerde ise yedi akşam komşulara iftar verilirdi.

RAMAZAN ADETLERİ 1-) İftar Topu Sultan 4. Murat zamanında Bağdat’ın fethi esnasında son gülleyi atan top Saray-ı Hümayun’da hususi bir daireye yerleştirilmiş olduğundan daima dolu durur ve yalnız senede 1 kere Ramazan-ı Şerif’in ilânında atılırdı. Sultan 2. Mahmut zamanında iftar topu Kız Kulesi’nden ve Rumeli Hisarı’ndan atılırdı. 2-) Ramazan Davulcusu Günümüzde hala devam etmekte olan bu gelenek Osmanlı’da da sevilen bir adetti. Ramazan davulcuları tarafından çeşitli maniler söylenir, sahura kalkanlar onlara ikramlarda bulunurdu.


RAMAZAN GELENEKLERİ

3-) Mahya Arapça’da ‘’hayat’’ anlamına gelen mahya,Farsça’da ‘’aylık’’ demektir. Mahyada yazılan yazılar genellikle yüce Allah’ın isimleri, hadis-i şeriflerden kısa sözler ya da ‘’Hoş geldin Ramazan’’gibi cümleler olurdu. Resimler ise; Fıskiye, çeşme, kılıç, köprü, cami, kayık vb. Fatih camii Müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevi, ilk mahyayı hazırlayan zattır. Bu mahyayı Sultan 1. Ahmed’e hediye etmişti. O da camisine astırdı.Böylece, Osmanlı devrinde ilk mahya, Sultanahmet camii’ne asıldı. Mahyalarda 15 ine kadar yazı,15’inden sonra resim olurdu. Son 10 gün ise ‘’El-Firak’’ ‘’Elveda Ramazan’’gibi veda cümleleri yazılırdı.

MAKALE

Çocukların vazgeçilmez Ramazan tutkusu olan bu gölge oyununda, Hacivat’la karagöz’den başka, Acem, Arap, Bacı, Baltacı, Bebe Ruhi, Çelebi, Tiryaki, Zenne ve Tuzsuz Deli Bekir karakteri de bulunurdu. 6-) Orta oyunu Karagöz’le Hacivat’ın canlanmış ve büyükler için uyarlanmış şekli olan ortaoyununda, en meşhur iki oyuncu, Kavuklu ile Pişekar’dı. Kavuklu Karagöz’ü, Pişekar Hacivat ‘ı temsil ederdi.

4-) Kaftan Ramazanın birinci ve sonuncu geceleriyle Kadir ve Bayram Gecelerinde cami minarelerine kaftan giydirilirdi. Yani külahından şerefesine kadar dizi dizi kandilden duvağa bürünürdü minare.

başlardı:’’Sühensaz-ı gülüstan-ı nezaket. Dinle imdi bende-i acizden bir hikayet.’’ Meddah aynı zamanda taklitçi olduğundan,yanında mutlaka asası da olur,bununla bazen öfkeli bir ihtiyarı,bazen kudretli bir sultanı, bazen de eli sopalı bir kaynanayı canlandırırdı. Meddahların ayrıca bir zanaatları da olur,gündüzleri esnaflık,geceleri meddahlık yaparlardı. Halen Suriye’de Ramazanlarda, Osmanlı’nın bu adeti devam ettiriliyor. 8-) Zimem Defteri

5-) Hacivat Karagöz ortaoyunundaki diğer şahıslar da Hacivat Karagöz’deki diğer şahısların canlanmış hali idi. Ortaoyununda kadın olmazdı.Kadın rolünü kadın kılığına girmiş erkekler yapardı. 7-) Meddah Meddah, Arapçada ‘’öven,metheden’’manalarına gelir. Osmanlı zamanında kahvelerde iki saat kadar hikaye okuyup taklitlerle hikayesini canlandıran şahsa denirdi.Genellikle söze şöyle

9


MAKALE

RAMAZAN GELENEKLERİ

Yine Osmanlı’dan gelen hoş bir adet… Zimem defteri…bakkal, manav, kasap gibi esnafların tuttuğu borç defteri…Ramazanda zengin bir şahıs bakkala gelir zenginliği ölçüde (esasen zenginliği ölçüsünde)’’ilk 20 kişinin borcunu hesapla’’diyerek bu şahısların borcunu öderdi.Bazen tek bir şahıs tarafından

bu borç defteri kapatılır,fakirler borçlarından kurtarılırdı.buradaki hoşluk ise o da ne borçlu borcunu kimin ödediğini bilir, ne ödeyen kimin borcunu ödediğini bilirdi. 9-) Semai Kahvehaneleri Ramazana has bu kahveler semai okunduğu için bu ismi almıştı.Diğer kahvelerden farklı olarak bazı özellikleri ve ayrıcalıkları vardı elbet.. Semai kahvehanelerinin özelliği, Ramazan ayına has olmalarıydı. Osmanlı toplumunun protokole verdiği önem semai kahvehanelerine de yansımıştı. O dönemde teravihten sonra gecelik entari ve hırkayla mahalle kahvehanesine gitmek, yaygın bir alışkanlık iken semai kahvehanesine bu şekilde girmek imkânsızdı. Girişin paralı olduğu kahvehanelerde sadece giriş parasını vermek ayıp sayılır, bir de bahşiş vermek icap ederdi. Teravih namazından sahura kadar süren program geleneksel bir merasimle açılır, ilk olarak mani havasında başlayan program, karşılıklı atışmalarla devam ederdi. Külhanbeyi tarzı, irticalen mani söylemek 10

gerçekten ustalık isteyen bir işti. Taraflardan biri, ortaya bir beyit, bir kıt’a okur, yahut bir tekerleme, cinas, şaşırtmaca atar; semailere, manilere ağır ağır refakat eden klarnetin sesi durdu mu, bu defa karşı tarafın irticalen cevap vermesi, altta kalmaması, susup küçük düşmemesi lazım gelirdi. Mani faslının ardından semailere başlanırken: “Efendim bu, nasibim şu, tecelli taksirat yahu,\Ciğer yandı kebab oldu, aman saki bana bir su” beytini okumak ve semaiden önce bir aranağme çalmak genel bir kuraldı. Semailer okunduktan sonra sıra destan anlatımına gelir, kabadayılar gerek kendi hayatlarından, gerek İstanbul’un gündelik hayatını etkilemiş olaylar ve kişilerin hayatlarından kesitler sunarlardı. Semai kahvehanelerinin bir diğer eğlencesi de muamma çözmekti. Bir çeşit bilmece olan muammalar manzum olarak süslü bir levhaya yazılır ve kahvehanenin duvarına asılırdı. Çözülene kadar orada kalan muammalar eğer Ramazan sonuna kadar çözülemezse, asan âşık tarafından cevaplandırılırdı. Muammalar cevaplanırken de ya yeni bir soru sorulur ya da söz oyu-

nuyla yalın bir şekilde cevaplanmazdı. 19. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan ve 2. Abdülhamid döneminde en görkemli dönemini yaşayan bu güzel gelenek, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitti.

10-) Yemeğe Gelen İftarlara özel bu adet, yemeğe gelen yemeğe gelen misafirlere,ev sahibi tarafından verilen para veya küçük hediyelerdi.Tarihte ilk diş kirası veren, Fatih Sultan Mehmet Han’ın sadrazamı Mahmut Paşa’dır. Sadrazam Mahmut Paşa, pilava altın nohutlar koyar ve derdi: ‘’Servete nail olan kimsenin ağzında,cömertçe sarf etmek için altın bulunmalıdır.’’ İşte diş kirası böyle başladı. 11-) Fener Alayları Ortaköy İskele Meydanı’nda her dinden insan toplanır, ellerindeki meşalelerle Arnavutköy’e doğru yola çıkarlardı. Bu arada sahilhanelerde de kandiller yakılır, fener alayı hangi yalı ya da sahilhanenin önünden geçiyorsa, yalı sahipleri tarafından lokumlar, şekerler, şerbetler ikram edilirdi. Fener alayı neferlerinin ellerindeki fenerler ve meşaleler, geceyi aydınlatırken, bu ışık şölenine, kayıklardan havai fişek atanlar ve sahilhanelerden maytaplar yakanlar da katılırdı. Fener Alayı Ortaköy’e geri dönünce, iskele meydanında meşaleleri hep birlikte denizde söndürmek âdettendi. Daha sonra Fener alayı neferlerine yorgunluk kahveleri ikram edilir, böylece Fener Alayı sona ermiş olurdu.



GEZİ

İSTANBUL’UN MEŞHUR ÇARŞILARI

İSTANBUL’UN

meshur , çarşıları

f

/Emine Kaya

f

Farsça ÇARSU kelimesi dilimize çarşı şeklinde girmiştir. Çarşı, üstü kapalı pazarlara verilen isimdir.

“Kapalıçarşı deyip de geçme… Kapalıçarşı, Kapalı kutu…”

Osmanlı Ticaretinin Hayat Damarları: Çarşılar

Orhan Veli’nin bu dizelerinden daha iyi anlatan var mıdır İstanbul’un Kapalıçarşı’sını… Şair, Kapalıçarşı’nın içinde binbir gizemi, sırrı, tarihi barındırdığını anlatıyor bize… Yalnız Kapalıçarşı değil, İstanbul’un tüm çarşıları ne sırlar saklıyor dar sokaklarında… Bu ay, sizlerle İstanbul’un tarih kokan çarşılarında bir gezintiye çıkacağız.

Osmanlı Dönemi’nde canlı bir ticaret hayatının ortaya çıkmasında çarşı ve bedestenler önemli bir yer tutmuştur. Öyle ki çarşılar İstanbul ticaretinin “hayat damarları” olmuştur. O dönemde; her tabakadan, kadın-erkek, birbirinden farklı dinlere, dillere, lehçelere sahip insanların bir araya geldiği bir buluşma noktası olmuş çarşılar…

12


GEZİ

İSTANBUL’UN MEŞHUR ÇARŞILARI

L

Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet’in 15’inci yüzyılda inşa ettirdiği Bedesten çevresinde gelişerek zaman içerisinde genişleyip Haliç’e kadar uzanan ve bazı bölümlerinin üstü kapatılan büyük çarşı bölgesine “Çarşı-yı Kebir” deniyordu. Bölgede; Beyazıt Camii ve Çemberlitaş arasındaki hattan Haliç’e doğru uzanan Kapalıçarşı; Beyazıt’tan Eminönü’ye inen Uzunçarşı Caddesi’nin sağında ve solunda bulunan hanlar, arastalar ve dükkânlar bulunuyordu. Bu bölgenin dışında İstanbul’da onlarca çarşı vardı. Eyüp Sultan Camii çevresindeki Eyüp Çarşısı, Üsküdar Çarşısı, Sinan Paşa Külliyesi çevresindeki Beşiktaş Çarşısı, Galata Bedesteni ile Rüstem Paşa Kervansarayı çevresindeki Galata Çarşısı (Perşembe Pazarı) İstanbul’un büyük çarşıları arasında… İstanbul’da ayrıca külliyelere bağlı olan çarşılar da yapılmıştır. Külliyelere gelir getirmesi amaçlanan bu çarşıların bugün yaşayan iki örneği ise Süleymaniye Külliyesi’ne bağlı Tiryaki Çarşısı ile Sultanahmet Arastası olarak bilinen Sultanahmet Külliyesi’nin içindeki Sipahi Çarşısı’dır.

Bir Kışla gibi Muntazam Çarşıların işleyişine bakacak olursak ilk dönemlerde Osmanlı çarşılarının iç işleyişinde, lonca sisteminin etkin bir güç olduğunu görürüz. Lonca sisteminin ticarî yaşamdaki etkisi, özellikle esnaf üzerinde, satış ve üretimle ilgili bazı ahlâk kurallarının oluşmasını sağlamıştır. Osmanlı çarşısında, “Komşusu siftah yapmamışsa, müşteriyi komşuya göndermek” âdettendir. Benzer şekilde, vârisleri bulunan ama mezata düşmüş hacizli bir malın satışına, “Ağlayanın malı gülene hayır etmez” düşüncesiyle, çarşı

N

“Lonca teşkilatı, Osmanlı çarşılarının iç işleyişinde belirleyici bir güç olmuştur.”

esnafından kimse katılmaz; katılırsa bu hareket çarşı ahlakına uymaz. Lonca sistemi çarşıda, aynı işkolundan birinin, diğerinin önüne çıkıp yükselmesine izin vermez. Osmanlı çarşılarında aynı malı satan dükkânların bir arada bulunması, çarşıya kendi içinde bir düzen sağlar. İtalyan Yazar Edmondo de Amicis’in Osmanlı çarşıları için dile getirdiği “Karışıklık ancak görünüştedir. Koca çarşı, bir kışla gibi muntazamdır” sözleri lonca sisteminin başarısını kanıtlar niteliktedir.

Eski İstanbul’un Meşhur Çarşıları Kapalıçarşı İstanbul’un en eski çarşılarından biri olan Kapalıçarşı, Nuruosmaniye ile Beyazıt Camileri arasındaki geniş alana kurulmuştur. Çarşının nüvesi, Fatih Sultan Mehmet tarafından fetihten hemen sonra Aya Sofya Camii’ne gelir sağlamak amacıyla inşa edilmiş olan 2 taş bedestendir. Daha sonra yapılan ilavelerle genişleyen Kapalıçarşı’nın Fatih tarafından kurulan iki bedesteni, Cevahir ve Sandal Bedesteni olarak bilinir. Kapalıçarşı da, İstanbul’daki bir çok tarihi yapı gibi, zaman zaman İstanbul’un büyük yangınlarında ve depremlerde hasar görmüş ve defalarca onarılmıştır. Kapalıçarşı, 30,7 hektarlık bir alanı kaplamakta ve 61 sokaktan oluşmaktadır. 13


GEZİ

İSTANBUL’UN MEŞHUR ÇARŞILARI

Dünyanın en eski bankası, dünyanın en eski ve en büyük kapalı çarşısı, dünyanın en gizemli, en görkemli hazinelerine sahip olmuştur. 1- Kapalıçarşı’da 61 sokak, 16 han vardır. 2- Çarşının tam 22 adet kapısı vardır. 3- 45.000 m² kapalı alan üzerine kurulmuş, 3600 dükkân vardır. 4- 1 adet internet portalı vardır. ( www.kapalicarsi.org.tr ) 5- 1 tane Sağlık Ocağı vardır. 6- Polis Karakolu vardır. 7- Tüm banka şubeleri vardır. 8- Postahane vardır. 9-Kendisine ait Özel Güvenlik Teşkilatı vardır. 10-Günlük müşteri trafiği 250.000 ile 400.000 arası değişmektedir.

Sipahi Çarşısı Bugün Arasta Pazarı ya da turistik adıyla Arasta Bazaar diye adlandırılan bu çarşı, Sultan Ahmet Külliyesi’nin bir uzantısı olarak inşa edilmiştir. Çarşı, Sultan Ahmet Külliyesi’nin güney tarafında bulunmaktadır. Sipahi Çarşısı, İstanbul’un, Osmanlı Dönemi’nde meydana gelen büyük yangınlarında tahrip olmuş, uzun süre harabe halinde kalmıştır. Bir süre gecekondular tarafından işgal edilen çarşı 1980’li yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından boşaltılarak restore edilmiş ve yeniden faaliyete sokulmuştur. İki tarafına muntazam dükkânlar sıralanmış uzun bir sokaktan

14

oluşan tarihi çarşıda, bugün elde dokuma antika halılar ve çeşitli turistik eşyalar satılmaktadır. Yaklaşık 1500 metrekarelik bir alana kurulu olan iç bedesten ile 1300 metrekarelik bir yer kaplayan Sandal Bedesteni çarşının yarı müstakil bölümleridir. Çarşının çevresi, yine çarşının birer parçasını oluşturan hanlarla çevrilidir. Binlerce dükkânın bulunduğu Kapalıçarşı içindeki 61 sokağın çoğu, Fesçiler, Serpuşçular, Tuğcular, Feraceciler, Perdahçılar, Terlikçiler, Kuyumcular, Aynacılar, Kalpakçılar gibi, mesleklere göre isimlendirilmiştir. Bugün de geçmişteki canlılığını koruyan Kapalıçarşı, İstanbul’a gelen ünlü ve ünsüz birçok turistin ilgi odağı olmuştur. Batılı yazarlar, seyahatname ve anılarında Kapalıçarşı’ya geniş yer ayırmışlardır.

Mısır Çarşısı İstanbul’un ikinci büyük kapalı çarşısı olan Mısır Çarşısı, Eminönü’nde bulunan Yeni Cami Külliyesi’nin bir parçası olarak 1663-1664 yılları arasında inşa edilmiştir. Mimarı, Osmanlı tarihinde yapımı en uzun süren cami olarak tanınan (60 yıl) Yeni Cami’nin inşaatını tamamlayan Hassa Başmimarı Mustafa Ağa’dır. 1691 ve 1940 yıllarında geçirdiği iki büyük yangında önemli ölçüde hasar gören çarşı son şeklini 1940 yılında İstanbul Belediyesi tarafından gerçekleştirilen restorasyonda almıştır. İlk dönemlerde çarşıya ‘Valide Çarşısı’ ya da ‘Yeni Çarşı’ adı verilmişse de, daha çok Mısır’dan getirilen malların


GEZİ

İSTANBUL’UN MEŞHUR ÇARŞILARI

tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın bu eşsiz eseri 1583 yılında Toptaşı Camii’ne gelir olarak inşa olunmuştur. Tezkiretü’l Ebniye’de Mimar Sinan’ın eserleri arasında gösterilmiştir. Evliya Çelebi bu hamamdan “Çarşı içinde olan Çarşı Hamamı gayet ferah, havası hoş, yapısı hoş bir hamamdır. Sevimli, dilber, temiz tellâkları ve mavi peştemalları vardır” diye bahseder. Ayvansarayî Hafız Hüseyin Efendi’de, “Toptaşı Valide-i Atik Camii yakınında olan çifte hamam ile Üsküdar’da vaki Valide-i Cedid Camii yakınında Yeşildirekli Hamam” şeklinde adı geçer. Bu yeşil direğin hamamın camekânında veya dış kapısının yanında olduğu sanılmaktadır.

İstanbul’da Geçmişten Günümüze Bulunan Çarşıların Listesi: satıldığı bir yer olması nedeniyle 18. Yüzyılın ortalarından itibaren Mısır Çarşısı olarak anılmaya başlanmıştır. Çarşının, bugün bazıları kullanılmayan 6 kapısı vardır. Mısır Çarşısı, başlangıçta aktarlar ile pamukçu ve yorgancılara tahsis edilmiş iken özellikle 70’li yıllardan itibaren aktar dükkânları hızla azalmış, bunların yerine kuyumcu, kasap, kuruyemişçi, manifaturacı, kunduracı dükkânları açılmıştır.

• Aksaray Çarşısı

• Saraçlar Çarşısı

• Dökmeciler Çarşısı (Süleymaniye)

• Balıkpazarı Çarşısı (Eminönü)

• Limoncular Çarşısı

• Hocapaşa Çarşısı

• Alipaşa Çarşısı

• Sedefçiler Çarşısı

Sahaflar Çarşısı

• Eyüp Çarşısı

Sahaflar Çarşısı, İstanbul’un, Osmanlı döneminden bugüne kadar yaşayabilmiş en eski kitap çarşısıdır. Çarşı, Kapalı Çarşı’nın Fesçiler Kapısı ile Bayazıt Cami-i arasında yer alır. Osmanlı döneminde, medreselerin çevrelerinde medrese öğrencilerinin ihtiyaçlarını karşılayan sahaf dükkânları bulunurdu. Kapalı Çarşı’nın inşaatı 1460’larda tamamlandığında, çarşıdaki dükkânların bir kısmı da sahaflara tahsis edildi. Sahafların Kapalı Çarşı’dan çıkıp bugün bulundukları yere taşınmalarının sebebi, 1894’teki büyük İstanbul depreminde Kapalı Çarşı’da meydana gelen büyük yangındı. Sözcük anlamıyla “sahaf elden düşme kitap alıp, satan kişidir. Sahaflık, medrese Öğrencilerinin 15 ve 16. yüzyıllarda Fatih ve Beyazıt gibi büyük camilerin etrafında kitap alım satımı yapmaları ile başladı. Eskiden sahaflar Kapalı Çarşı’ nın içinde şimdi yorgancıların bulunduğu yerdeydi. En kıymetli yazmaların, minyatürlü kitapların pazarıydı burası. Evliya Çelebi ‘ye göre burada elli kitapçı dükkanı ve üç yüze yakın çalışan vardı. Sahaflar, bugün meslek odaları, ya da dernek olarak adlandırılan, belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları içinde bulunduran Sahaflar Loncasına bağlıydı. Sahaflar çırak, kalfa, ustalık dönemlerini geçirmek zorundaydılar. Sahaf dükkânları diğer esnaf dükkanları gibi dua ile açılır, dua ile kapanırdı.

• Malta Çarşısı

• Balıkpazarı Çarşısı (Galata)

Mimar Sinan Çarşısı Hakimiyet-i Milliye Caddesi üzerindedir. Tam karşısında ve yol aşırı yerde Gülfem Hatun Camii vardır. Sağ tarafındaki eski adı Boyacı Sokağı olan yola, 1934’de ismi verilmiştir. Sultan II. Selim’in eşi ve Sultan III. Murat’ın annesi Nurbânu Valide Sultan

• Arasta Çarşısı • Fermeneciler Çarşısı • Marpuççular Çarşısı • Arpacılar Çarşısı • Fındıklı Çarşısı • Mısır Çarşısı • Asmaaltı Çarşısı • Fincancılar Çarşısı • Okçular Çarşısı • Atpazarı Çarşısı • Gedikpaşa Çarşısı • Perşembepazarı Çarşısı • Ayasofya Çarşısı

• İplikçiler Çarşısı • Sirkeci Çarşısı • Balıkpazarı Çarşısı (Beyoğlu) • Kadırga Çarşısı • Sultanhamamı Çarşısı • Balıkpazarı Çarşısı (Beşiktaş) • Kalyoncu Kulluğu Çarşısı • Tahmis Çarşısı • Balıkpazarı Çarşısı (Üsküdar) • Kapalı Çarşı

• Hakkâklar Çarşısı

• Tahtakale Çarşısı

• Sahaflar Çarşısı

• Cerrahpaşa Çarşısı

• Aynalı Çarşı

• Karaman Çarşısı

• Haseki Çarşısı

• Tarakçılar Çarşısı

• Salıpazarı Çarşısı

• Cibali Çarşısı

• Bakırcılar Çarşısı

• Kasımpaşa Çarşısı

• Hasırcılar Çarşısı

• Taşçılar Çarşısı

• Samatya Çarşısı

• Çadırcılar Çarşısı

• Balat Çarşısı

• Keresteciler Çarşısı

• Hasköy Çarşısı

• Tiryakiler Çarşısı 15


MAKALE

16


MAKALE

17


SAĞLIK

Ramazanda Sağlıklı Beslenme

Ramazanda Sağlıklı

Beslenmenin 8 Altın Kuralı

Alev Erkan

Beslenme ve Diyet Uzmanı Acıbadem Üni. Atakent Hast.

B

u yıl Ramazan ayı yılın en sıcak ve en uzun günlerine denk geliyor. Dolayısıyla oruç tutanları zorlayıcı anlar bekliyor. Açlık ve susuzluğun daha az hissedilmesinin yanı sıra yanlış beslenme yöntemleri nedeniyle birçok sağlık sorunu yaşanabiliyor. Bu nedenle de iftarda, sahurda ve ara öğünlerde bazı yiyeceklerden yemek bazılarından ise özellikle uzak durmak gerekiyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Alev Erkan, Ramazan’da sağlıklı beslenmenin yollarını anlattı.

1- Gelenekselden uzak az çeşitli sağlıklı sofralar kurun İftar denince birçok kişinin aklına birbirinden lezzetli yemeklerle donatılmış sofralar geliyor. Börekler, dolmalar, kızartmalar ve şerbetli tatlılar… Oysaki uzun süren açlık sonrasında kurulan iftar sofralarında bu kadar çeşit ve kalorili yemeğin olması ciddi sindirim problemlerini beraberinde

18

getirebiliyor. Halk arasında ‘’mide fesadı’’ olarak bilinen rahatsızlık ramazan ayında en çok karşılaştığımız problemlerden. Gün boyunca aç kalan ve işlev görmeyen mideye bir anda fazla besin yüklemek yanlış bir davranış. Özellikle fazla yağlı, asitli besinlerin verilmesi ise hazımsızlık sorunlarını önemli ölçüde arttırıyor.

2- İlk lokmanızdan sonra 10-15 dakika mola verin Yemeğe yavaş içtiğiniz 1 bardak su veya 2 hurmayla başlayabilirsiniz. İftarda ilk olarak yiyeceğiniz bir diğer seçenek ise çok sıcak olmayan az yağlı bir çorba ya da 1 avuç içi büyüklüğünde pide olabilir. İlk yediğiniz yiyeceğin ardından ortalama 10-15 dakika kadar mola verin. Verdiğiniz bu mola ilk yediğiniz yiyeceklerin sindirilmesini sağlıyor.

3- Salçalı yağlı ve baharatlı yiyeceklerden uzak durun İftardaki yemeklerin mutlaka özenle seçilmiş olması gerekiyor. Çorbanız az

yağlı, etli, sebzeli veya tahıllı olmalı. Çok fazla salça içermemeli. Çünkü salça midenizi rahatsız edebiliyor. Fırında, ızgara veya haşlama şeklinde pişirilen et yemeklerini tercih edebilirsiniz. Kavrulmuş, üzerine tereyağı gezdirilen yemekleri tüketmemelisiniz. Ayrıca çok acılı ve baharatlı da olmamalı. Sebze yemekleriniz ise az yağ ile kendi suyunun buharıyla pişmeli, fazla miktarda patates içermemeli. Salatalarınızın yağı ve tuzu az olmalı, ağır soslar kullanmamalısınız. Miktar olarak da 1-2 çorba kasesini geçmemeli. Fazla tükettiğinizde hazımsızlık yaşayabilirsiniz.


Ramazanda Sağlık Beslenmenin 8 Altın Kuralı

4- Esmer ekmek tüketin Pidenin daha az kalorili olduğu veya zayıflattığı algısı yanlış. Bir avuç içi büyüklüğündeki 1 pide 1 dilim ekmeğe denk geliyor. Bu nedenle pide yerine esmer ekmeği tercih edebilirsiniz. ( Günde kaç dilim yenilebilir?) ( Bu dönemde tüketmenin beyaz ekmeğe oranla faydası nedir?

5- İftardan hemen sonra tatlı yemeyin

7- Su içmeyi iftar ve sahur arasına yayın Su tüketimi en dikkat edilmesi gereken konulardan biri. Çünkü gün içinde yeterli su içmediğinizde vücudunuz susuz kalıyor. Bu da halsizlik, bayılmalar, bilinç bulanıklığı gibi durumlara sebep oluyor. Bu nedenle Ramazanda da günlük ideal içmeniz gereken su miktarını tamamlamalısınız.

Ramazan ayında kesinlikle önerilmeyen bir diğer yiyecek de ağır ve şerbetli tatlılar. Eğer tatlı tüketecekseniz mutlaka sütlü veya meyvelileri tercih etmelisiniz. Ancak hafif olan bu tatlıların da yemeğin hemen ardından değil, en az 1 saat sonrasında tüketilmesi gerekiyor. Tatlıyı ön plana çıkartmak meyve tüketimini engelliyor. Bu da özellikle Ramazan ayında vitamin eksikliklerine sebep olabiliyor. Güllaç oruç tutarken yiyebileceğiniz tatlılar arasında yer alıyor. Haftada 1 defa tüketebilirsiniz.

SAĞLIK

gereken su miktarının 10 bardak olduğunu düşünürsek 7 bardağını iftar ve sonrasında 3 bardağını ise sahurda tüketebilirsiniz.

8- Çay ve kahveyi çok içmeyin Çay ve kahve vücuttan su atılmasına neden oluyor. Bu nedenle bu tip içecekleri içerken dikkatli olmalısınız. Çünkü fazlası daha fazla su kaybına neden olabiliyor. Ramazanda 1 gün içinde totalde 2-3 bardak açık çay +1 fincan kahveden fazlasını tüketmemelisiniz. Çay ve kahve yerine susuzluğunuzu gidermek için ayran, şekersiz komposto, şekersiz hoşaf, maden suyu, yeşil çay, ıhlamur ve rezene çayı içebilirsiniz. Ayrıca sindirim sisteminizin rahatlaması için de nane, papatya, rezene, zencefil çaylarını tercih edebilirsiniz.

6- Meyveyi ihmal etmeyin Meyveyi hemen yemek sonrasında değil, en erken 1 saat sonra yiyin.( Bunun sebebi nedir?) Karpuz, kavun, muz gibi şeker içeriği yüksek besinleri tek seferde tüketmek yerine 1 porsiyon karpuz +1 porsiyon yeşil erik şeklinde çeşitlendirebilirsiniz.

İftarda başlangıçta midenizi şişirmemek için 1 bardak, yemek sırasında da 1-2 bardak su tüketebilirsiniz. Yatana kadarki saatlerde de günlük almamız gereken su miktarının büyük kısmını içmelisiniz. Örneğin içmeniz 19


YEMEK

RAMAZANDA YEMEK TARİFLERİ

Hazırlanışı: Aşurelik buğdayla nohudu akşamdan ıslatın. 1-2 su yıkadıktan sonra buğday ve nohutu tencereye alın. Üzerini örtecek kadar su ilave edin. Üzerine kapak örterek, dinlenmeye bırakın. Ertesi gün biraz su ilavesi ile ağır ateşte pişirin. Malzemeler yumuşayınca yıkadığınız yeşil mercimekleri ekleyin. Halka şeklinde doğradığınız soğanları ilave edin. Mercimekler piştikten sonra yıkadığınız ve küçük parçalar halinde kestiğiniz kurutulmuş dolmalık kırmızı biber ekleyin. Birkaç dakika sonra tuzu ve salçayı ilave edin. Çok kısık ateşte pişirin. Küçük bir tavaya 4 çorba kaşığı zeytinyağını alın. Kızdırdıktan sonra yarım çorba kaşığı zeytinyağını ekleyin. İki çorba kaşığı ince doğranmış tarhunu çorbanın üzerine ilave edip sıcak servis edin.

Ramazanda Nefis Yemek Tarifleri

Malzemeler:

Alaca Çorbası 4 - Kişilik

20

> Yarım su bardağı aşurelik buğday > Yarım su bardağı nohut > Yarım su bardağı yeşil mercimek > 2 adet soğan > 3-4 adet al biber > 1 çorba kaşığı domates salçası > 4 çorba kaşığı zeytinyağı > Yarım çorba kaşığı > Tatlı kırmızı toz biber > 2 çorba kaşığı tarhun otu > Tuz


RAMAZANDA YEMEK TARİFLERİ

Çökertme Kebabı

YEMEK

Malzemeler: 2 - Kişilik

> 200 gram dana biftek > 2 adet orta boy patates > 2 su bardağı yoğurt > Yarım su bardağı su

Sos İçin: >1 >1

çorba kaşığı tereyağı tatlı kaşığı kırmızı biber

Hazırlanışı: 2 su bardağı yoğurdu, yarım su bardağı su ile koyu bir kıvama gelene dek çırpın. Yıkadığınız 2 adet patatesi kibrit çöpü gibi ince ince doğrayın. Dana biftekleri de bir parmak kalınlığında kesin. Önce patatesleri kızartın, ardından ince kesilmiş bifteği arkalı önlü kızarana dek pişirin. Servis tabağına önce yoğurdu alın. Üzerine kızarmış patatesleri bifteği yayın. 1 çorba kaşığı tereyağını eritin. Kırmızı biberi ilave ederek sosu kebabın üzerine gezdirin. Sıcak olarak servis yapın. 21


YEMEK

RAMAZANDA YEMEK TARİFLERİ

Panna Cotta

1 - Kişilik

Hazırlanışı:

Tüm malzemeleri ocakta kaynatıp, yaprak jelatini ilave edin. Kaynayan karışımı ocaktan alıp soğumaya bırakın. Servis bardaklarına boşaltıp, dolapta 2 saat bekletin. Daha sonra frambuaz sos ve vanilya sos veya orman meyveli sos ile süsleyin.

Malzemeler:

> 10 gram süt > 15 gram krema > 5 gram toz şeker > 3 gram çubuk vanilya > 1 adet yaprak jelatin

Orman Meyveli Elmasiye

4 - Kişilik

Hazırlanışı: Su ve şekeri sos tenceresinde kaynatın. Ocaktan alıp soğumaya bırakın. Soğuk suda çözdürdüğünüz jelatini şekerli karışıma ilave edin. Eriyene kadar karıştırın. Orman meyvelerini slikon esnek bir kabın içine yerleştirin. Kabın içini şekerli karışım ile doldurun. Kıvam alana dek buzdolabında bekletin. Servis tabağına aktarıp isteğe göre çikolata parçaları ve frenk üzümü ile süsleyip soğuk servis yapın. 22

Malzemeler: > > > > >

1 litre su 200 gram toz şeker 40 gram jelâtin 200 gram taze orman meyveleri 50 gram frenk üzüm



MAKALE

24



MAKALE

ORUÇ VE RAMAZAN

Oruç ve Ramazan Ayının Fazileti

/Emine Kaya

Oruç Baba olarak anılan kişinin, eski zamanlarda yine aynı semtte yaşayan, çok fakir olduğu halde orucunu tutup, iftarını da bir parça kuru ekmek ve sirkeyle açan bir derviş olduğu rivayet edilir. Bir başka inanışa göre de Oruç Baba, 1453 yılında İstanbul kuşatmasında savaşan bir askerdir. Askerlere su ve yemek tedarik etmekle görevli olan Oruç Baba’nın, su kıtlığında bile askerlere su dağıtmayı sürdürdüğüne, “baba” lakabının da buradan geldiğine inanılıyor.

B

u ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir

26

gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir. Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir. Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi

gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.) Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır. Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük


ORUÇ VE RAMAZAN

günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama orucu kazaya bırakmayı mubah kılan dînî bir mazeret varsa, o zaman ramazan orucunu kazaya bırakmak günah olmaz.) Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle: (Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai] (Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari] (Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai] (Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani] (Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istigfar etmelerini emreder.) [Deylemi] (Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; ramazan ayı, sonraki ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani] (Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym] (Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Bu aya ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ. Mansur] (Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya] (Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.) [İ. Ebiddünya] (İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim] (Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr] (Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi] (Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz

söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari] (Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim] (Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani] (Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allahü teâlâ yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştırır.) [Buhari] (Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim] (Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi] (Oruçlu iken ölen Cennete girer.) [Bezzar] (Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatib] (Oruç şehveti keser.) [İ. Ahmed]

MAKALE

Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev’iza-i hasene) Resulullah efendimizin rüyası (Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı. Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi. Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı. Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu, geciktirdi. Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu. Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı. Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi. Ateşten korunmak isteyen birine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini zebaniler alıp Cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri Cehennem ateşine atılmıştı. Allah korkusu ile döktüğü gözyaşları gelip oradan kurtardı. Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allahü teâlâya olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu. Sırattan zorla geçen biri, Cennete geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu Cennete koydu.) [Taberani, Hakîm-i Tirmizi]

27


MAKALE

Fitre ve FİTRE VE ZEKAT

Zekat

/Emine Kaya

Z

engin olana, yani kurban nisabına malik olana zekât verilmez. Ana babaya, dedeye, büyükanneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa verilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya vermek, daha çok sevab olur. Sâlih akraba yoksa, başka sâlihleri tercih etmelidir. Kadın, dinen fakir olan kocasına İmameyn’e göre zekât verir. Kocası maddî sıkıntı içinde ise, bu kavle uymakta mahzur olmaz. Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbiri, (Hayır kurumlarına zekât verilir) dememiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Öğrenci yurtlarına veya vakıflara zekât verebilmek için, bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden

vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni zekât almaya umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. O zaman vekil, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât da dine uygun olarak verilmiş olur. Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, dinen zengin olsalar da, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler. (Dürr-ül-muhtar)

Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisine yahut vasisine verilir. Zenginin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verilebilir. Burada büyük demek âkıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz âkıl baliğ olmayana denir. Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara da zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zekât alıp verirken nelere dikkat etmeli? Zekât verip alırken şunlara dikkat etmeli: 1- Gayrimüslime zekât verilmez. [Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir.] Zimmi varken, zimmiye zekât hariç, fitre, kefaret, nezir [adak] ve sadaka verilirdi. Bugün, dünyada zimmi yoktur. 2- Zekât verilecek kimseyi araştırmak gerekir, zan üzerine zekât verilmez. Zengine, ana baba, evlat gibi yakına veya Müslüman olmayana zekât vermek sahih değildir. Ancak zekât verilecek kimseyi araştırarak zekâtını verdikten sonra, bunun 28


FİTRE VE ZEKAT

zengin veya gayrimüslim olduğu anlaşılsa da, verilen zekât sahihtir. Araştırıp verdiği için, tekrar vermesi gerekmez.

kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz. Salih fakir akraba yoksa başka salihleri tercih etmeli.

3- Zekâtta salih akrabayı tercih etmeli, çünkü zekâtı, salih olan fakir akrabaya vermek daha sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani zekât borcundan

4- Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalı. Borçsuz fakire nisap miktarı yani 96 gram altın veya daha çok zekât vermek, mekruh olur. 10 gr altın borcu varsa, 100 gr altını alması mekruh olmaz. 5- Zekât verirken, zekât demek gerekmez, hediye dense de caizdir.

MAKALE

vereceğine güvenemiyorsa, güvendiği birini fakire gösterip, (Zekâtını almak ve borcunu ödemek için, bunu vekil yap) der. Zekâtı bu vekile verir. Vekil de, zengine geri vererek, fakirin borcunu öder. Böylece hem zekât dine uygun verilmiş, hem de, fakirin borcu ödenmiş olur. (Dürr-i yekta, Mizan-ı kübra) 10- Ev kirasını ödeyemeyen fakir kiracıya, mal sahibi, kirayı almadan bağışlasa, bu para zekât yerine geçmez, sadaka olur. (Redd-ül-muhtar)

6- Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermeli. 7- Fakire zekât için altın verip, tekrar onu ucuza satın almak mekruhtur. 8- Fakirdeki alacağını zekâta saymak caiz olmaz. Fakirde alacağı olan zengin, fakire borç senedini verip, (Alacağımı zekât olarak sana verdim. Sen de borcuna karşılık kabul et) dese, fakir de kabul etse, zengin zekâtını vermiş olmaz, çünkü zekât, borç senedi vermekle, razı olmakla verilmiş olmaz. Ancak mal teslim etmekle verilmiş olur. Bu zenginin, zekâtını fakire vermesi, fakirin de, aldıktan sonra, tekrar zengine geri vererek borcunu ödemesi gerekir. 9- Fakirde alacağı olan, fakirin, borcunu 29


TANIYALIM

ORUÇ BABA

Oruç Baba K i m d i r

Oruç Baba olarak anılan kişinin, eski zamanlarda yine aynı semtte yaşayan, çok fakir olduğu halde orucunu tutup, iftarını da bir parça kuru ekmek ve sirkeyle açan bir derviş olduğu rivayet edilir. Bir başka inanışa göre de Oruç Baba, 1453 yılında İstanbul kuşatmasında savaşan bir askerdir. Askerlere su ve yemek tedarik etmekle görevli olan Oruç Baba’nın, su kıtlığında bile askerlere su dağıtmayı sürdürdüğüne, “baba” lakabının da buradan geldiğine inanılıyor.

R

amazan ayının ilk iftarını Oruç Baba Türbesi’nde yapanların dileklerinin gerçekleşeceğine inanılıyor. Bu umutla türbeye gelen vatandaşlar bir şişe sirke ve ellerindeki bir parça ekmekle iftar ettikten sonra Oruç Baba’nın ruhuna Fatiha okuyarak onun yüzü suyu hürmetine isteklerini bildirip Allah’a yakarıyorlar. Fatih Şehremini’deki Oruç Baba Türbesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan’ın 30

ilk günü dilek dilemek ve Oruç Baba’nın yaptığı üzere, iftarını sirke-ekmekle açmak isteyen binlerce kişinin akınına uğradı. Ev ve araba sahibi olmak isteyen kadın ve erkeklerden, uyuşturucudan tutuklu bulunan oğlunun serbest kalmasını dileyen babaya kadar türbeye çıkan bütün sokakları hınca hınç dolduran binlerce vatandaştan önde bulunan “şanslılar” çanta, cüzdan veya anahtarlarını türbeye sürerek

medet umarken ezan sesiyle, hep birlikte ekmeklerini sirkeye bandırıp iftarını açtı. Ramazan ayının ilk gününde, İstanbul’un hemen her yerinde olduğu gibi, bu yıl da evliyadan medet umanlar türbe çevrelerinde uzun kuyruklar oluşturdu. Özellikle Şehremini’deki Oruç Baba Türbesi daha iftar saati gelmeden çoğunluğunu kadınların oluşturduğu binlerce kişi tarafından kuşatıldı. Hemen herkes pet


ORUÇ BABA

şişelere doldurduğu sirkeyi birbirine ikram ederek dualar eşliğinde iftar vaktini beklemeye başladı. Türbe çevresini dolduran sirkeciler altın gününü yaşarken, türbenin etrafındaki korkuluklardan geçemedikleri için eşyalarını türbeye sürmekte zorlanan kadınlar hedeflerine ulaşmak için para karşılığında çocukları kullandı. Korkuluklar arasından uzatılan çanta, eşarp, cüzdan, anahtar, oyuncak bebek gibi eşyaları sahibinin isteği üzerine türbeye süren çocuklar bu işin kârlı olduğunu söyleyerek devam etmesini isterken, İslâm âlimleri bir kez daha, ölüden medet ummanın işe yaramadığı, hatta bunun günah olduğuna dair açıklamalar yaptı. Uzatılan ellerin yukarısına baktığımızda yaşlı ama umutlu bir yüz, “10 yıldır geliyorum, bütün dileklerim kabul oldu” diyor. Emine Çankaya’ya ‘bütün dileklerin kabul olduysa daha ne dilemeye geldin buraya’ diye soruyoruz: “Ev istedim oldu, TV yarışmalarına katılan oğlumun kazanmasını istedim o da oldu. Sağlık, dostluktan başka bir de kızımın çocuğu olsun istiyorum” yanıtını veriyor. Konyalı Remziye Özdemir ise 30 senedir burayı ziyaret ettiğini anlatıyor. O da dileklerin kabul olduğuna inanıyor. Son olarak geçen yıl ev dilemiş kabul olmuş. Buraya da onun adağını adamaya gelmiş

bir paket küp şeker ile. Evde huzuru kalmayan Ayşe nine torunu Meltem’i yanına alarak huzur aramaya geldiğini söylüyor. Oğlunun torunu Meltem’i terkettiğini söylerken Ayşe ninenin acıyan yüzü “Torunuma geri dönsün” derken yerini başka bir tona bırakıyor. Türbeye üçüncü kez geldiğini söyleyen Diyarbakırlı Hanifi Özcan iste her seferinde aynı dilekte bulunduğunu söylüyor. Diyarbakırlı olduğundan mıdır bilinmez ama onun dileği bir türlü kabul olmuyor. Oğlunun bir uyuşturucu operasyonunda tutuklandığını, ancak suçsuz olduğunu anlatıyor. Oğlunun hapisten çıkması için dua ederken elindeki sirkeyi soruyoruz ona. Aslında Oruç Baba’nın iftarını açtığı şeyin sirke olduğuna inanmıyor: “Nan, xwe u sir” Yani ekmek, tuz ve sarımsak, Sarımsak Kürtçe’de ‘sir’. Bu da zamanla ‘sirke’ye dönmüş” diyor Hanifi Amca. “Yemeğin olmadığı yerde sirkenin ne işi var” savunmasıyla da tezini destekliyor. Türbeden medet ummanın işe yaramayacağına inananlar da var kalabalığın arasında. Onlardan biri de Ayşe Ferah. Türbeye gelmesini de şöyle açıklıyor: “Ben toplu şekilde yapılan duaların faydalı olacağına inanıyorum. O yüzden geldim. Dileğim, İstanbul’a, memlekete felaket gelmemesi.”

TANIYALIM

Dilekleri Allah’tan değil türbede yatan kişiden dilemenin büyük hata olduğunu belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Türbe ziyaretlerinde Hz. Muhammed’e göre amaç ibret almak, ölüyü görerek hayatın sonunu hatırlamak... Dolayısıyla insanların, suçlarını, diğer insanlarla ilişkilerini, hayatın fani olduğunu düşünmeleri gerekir” dedi. Türbeyi ziyaret edenlerin farklı amaçları olduğunu belirten Kahraman şunları söyledi: “Benim bana göre, farklı düşüncelerim, beklentilerim var. İnsanların da farklı farklı beklentileri var. Hepsi türbeden medet ummak için gitmiyor. Allah’ın sevdiği bir insanın kabri ziyaret edilirse, orada ona değil Allah’a dua edilirse o kişinin duasının kabul şansının daha yüksek olduğuna inanılır. Bu tamamen kabul görmüş bir şey değil; hâlâ tartışılan bir şey. Duayı Allah’a değil, orada yatan kişiye yapmak en büyük hatadır.” Oruç Baba Türbesi’nde ziyaretçilerin büyük çoğunluğunu kadınların oluşturmasının sebebini ise erkeklerin çalışıyor olmasına bağlayan Kahraman türbe ziyaretlerinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade etti. Kahraman, “Bütün hak ve batıl dinlerde, İlâhi ve beşeri dinlerde, hatta insanların kendi kendilerine uydurdukların dinlerde bile türbe ziyaretleri vardır” dedi.

31


MAKALE

32

GÖKSEL ERDOĞAN


GÖKSEL ERDOĞAN

MAKALE

33


EĞİTİM

OXFORD HOUSE - ATAKENT

Oxford House

College Atakent’te Size

Çok Yakın

Oxford House College İngilizce Programlarımız Çağımızın ihtiyacı olan İngilizce artık her meslekte öğrenilmesi zorunlu bir dil haline gelmiştir. Ülkemizde maalesef yıllardır salt gramer bilgisi üzerine eğitim yapılmış, dinleme, konuşma, kelime becerileri önemsenmemiştir. Bunun sonucunda dilbilgisi kurallarını çok iyi bilen fakat konuşamayan, cümle kuramayan bir nesil ortaya çıkmıştır. Oxford House College eğitim metodu olarak her zaman konuşma ve kelime becerilerini ön planda tutan

bir anlayış benimsemiştir. Oxford House College’daki öğretmenler de, varolan geleneksel “gramer” tabanlı öğretim tekniklerinin aksine güncel iletişime dayalı (communicative) eğitim vermektedirler. Bu sistem öğrencilerin daha fazla ihtiyacı olan işlevsel İngilizce anlamına gelip öğrencilerin İngilizce‘yi konuşabilme yetenekleri üzerinde durma esasına dayanmaktadır. Yabancı öğretmenler ile desteklenen programlarımızda İngilizce konuşmak artık hayal değildir.

1- Oxford Kids House (İngilizce çocuk programlarımız) Oxford Kids House’larda, Çocuklar ve Gençler için İngilizce programının ana odağı, çocukların ve gençlerin günlük hayatlarıyla kolaylıkla bağdaştırabilecekleri eğitici ve eğlendirici faaliyetlerle İngilizce iletişim kurmalarını sağlayabilmektir. Okulumuz, ayrıca, çocuğun yetenekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda esnek bir program sunmaktadır. Çocuğunuz, sınırlı sayıda öğrencinin (10 KİŞİ) bulunduğu gruplarda, ana dili İngilizce olan öğretmenler eşliğinde kişiye özel bir ilgi görerek dil öğrenir. Öğrenciler yaş ve seviyelerine göre sınıflara ayrılır ve en uygun materyaller kullanılarak çocuk İngilizcesi eğitimi konusunda uzman öğretmenler tarafından dersler yapılır. 34


OXFORD HOUSE - ATAKENT

EĞİTİM

2- Oxford House College Yetişkin Programlarımız Siz de yıllardır İngilizce dersi gördüm ama kurallardan başka hiç bir şey aklımda kalmadı diyenlerden misiniz ? O zaman doğru adrestesiniz.. Oxford House College, yetişkinlere özel yöntemlerle gramer odaklı değil, yabancı öğretmenlerle desteklenen konuşma odaklı bir program ile telaffuz, dinleme ve konuşma becerilerinizi artırmakta ve İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşma hayalinizi gerçekleştirmektedir.. Yetişkin programlarımız tüm şubelerimizle sizlerle..

3- Yurtdışı Eğitim 2016 yaz programı için yurtdışı eğitim kayıtlarımız başlamıştır. Sizleri İngiltere, Kanada, Amerika ve Malta’da her şey dahil paket programlar ile İngilizce pratik imkanı sunuyoruz. Kendiniz ve çocuğunuz için bu müthiş fırsatlardan yararlanmak için Atakent Oxford House’a bekliyoruz. 35


36


Manzaranız Kapanmasın CAM BALKON

Alüminyum İnş. Gıda Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Cam Balkon ve Vitrin Kapama Sistemlerinde Lider

Fiyat: 180 TL / m ²

9

a

SEÇENEĞİ

T el: 0212 321 39 59 (pbx) Fax: 0212 321 39 67 www.cambalkon.gen.tr . info@cambalkon.gen.tr Yenibosna Merkez Mah. Prof. Dr. Nevzat Pisak Cad. 4/4 Doğu Sanayi Sitesi 4.Blok No: 24 Bahçelievler, İstanbul

37


HOBİ-EĞLENCE

/Emine Kaya

H

BAHÇE DEKORASYONLARI

Bahçe Dekorasyon Fikirleri

avalar ısındıkça bahçelere olan düşkünlükte kendini gösteriyor. Evinde küçükte olsa bir bahçesi olan herkes buraları keyif alanlarına çevirme telaşına düşüyor. Bu nedenle bahçe dekorasyonları en az ev dekorasyonları kadar takip ediliyor ve uygulanıyor. Birbirinden farklı ve yaratıcı fikirlerle bahçeler oldukça güzel ve beğenilen yerler haline gelebiliyor. Bahçe dekorasyonu ile renkli olan bahçeler daha da renkleniyor. İnsana huzur veren bahçeler, dekorasyon fikirleri ile birleştiğinde, yaz boyunca gece gündüz, tüm hayatın aktığı yerler olabiliyor. Bahçe dekorasyonunun en keyifli yanı ise, işe yaramaz diye düşünülen malzemelerden harika dekoratif malzemeler çıkıyor. Çoğu insan bunları kendi başına kolaylıkla yapabiliyor. Atılmaya yüz tutmuş malzemelerden dahi yapılabilen bahçe dekor malzemelerinin maliyetini hesap etmeye neredeyse yok gibi. Tüm bunlarla birlikte bu tür malzemeleri satan birbirinden çok mağaza bulunuyor. Kimi insanlarda oralardan keyifle alışveriş yaparak bahçelerine hayat veriyor.

38


BAHÇE DEKORASYONLARI

HOBİ-EĞLENCE

Size bahçe dekorasyonu için 5 güzel fikir sunuyoruz. İşte bahçelerinize yapabileceğiniz ufak ama bir o kadar güzel sihirli dokunuşlar; 1. Bahçelere her sezon yeni çiçekler dikilir. Bu çiçekler yazı simgeler ve bahçeye renk katar. Ancak bunları dikerken tüm yaratıcılığınızı kullanmalısınız. Yerlere sıradan dikilen çiçekler yerine bunları saksı görevini görebilecek her türlü malzemenin içine dikebilir ve bahçenizin her köşesinden sallandırabilirsiniz. Örneğin kullanmadığınız üç veya dört kollu ve başları yukarı bakan bir avizeniz varsa, bunu neden bir saksı niyetine kullanmayasınız. 2. Eski araba lastikleri son dönemlerde bahçelerin vazgeçilmezi oldu. Her biri rengarenk boyanan, siyah araba lastikleri bazen tek, bazen üst üste iki veya üç tane koyularak kullanılabiliyor. Ve bu renkli lastiklerin içerisine dikilen çiçekler bahçelere çok farklı bir hava katıyor. 3. Boş cam şişeler bahçeler için oldukça keyifli bir aksesuar olabiliyorlar. Aynı boyda ve farklı renkte olan şişeleri, tavan sarkıtlarından veya ağaç dallarından sarkıtmak iyi bir fikir olabilir. 4. Ferforje malzemelerin bahçelerle uyumu oldukça güzel. Özellikle beyaz renklere boyanan ferforje parçalarını bahçenizin her yerinde kullanmanız mümkün. 5. Boş sebze ve meyve kasaları bahçeleriniz için sehpa görevini pekâlâ görebiliyor. Tahta olan bu kasaları tüm yaratıcılığınız ile birlikte boyayarak bahçe mobilyalarınız arasında sehpa olarak kullanabilirsiniz.

39


TEKNOLOJİ

İCATLAR VE BULUŞLAR

Her şey, icadından önce

Bir Taslak ve Tasarımdı Kullandığımız her bir eşyanın derinine inmeye çalışsak, öyküsünü düşünür ve sonunda beynimiz, hayâl edebileceği edebileceğimizden de fazla yorulur. Hayatımızı kolaylaştıran sayısız ‘eser’, mucidinin kafasında önce bir hikâyeyle başlar...

E

trafımıza baktığımızda, örneğin bir masaya... İhtiyacının zarureti nasıl anlaşıldı da üretildi acaba? Sandalyeler, koltuklar, dolaplar... Artık marangozluğu bir kenara bıraksak da telefonlara, bilgisayarlara, hayatımızı kolaylaştıran makinelere de geçsek tabi... Düşünmüyor muyuz, hayatımızı bu kadar kolaylaştıran nesneler hangi parçalarla bu kadar bir araya gelmiş de yorgunluğumuzu en aza indirgemeye çalışmış? Bilim adamı da olmadığımıza göre, kafa yormaya biraz başladığımızda ‘amaan’ deyip önümüze konulanı sonuna kadar kullanmaya devam ederiz elbette... İhtiyaçlar, faydaları doğrultusunda amacına ulaşmış ve insan beyni artık daha fazlasını üretmeye başlamış. Sandalye daha gösterişli olmuş, koltuklar daha lüks, dolaplar daha da kullanışlı. Telefonların her gün bir üst modeli çıkar olmuş, bilgisayarların beynine daha fazla zeka iliştirilmeye, çamaşır makineleri daha çok kilolu çamaşırları yıkamaya, bulaşık makineleri daha kirli bulaşıkları temizlemeye and içmiş! Bu yeminler tabii ki en çok da bizim işimize yarıyor; ama bunlar için kafalarını olabildiğince yoran icatçılara ne demeli? Söylenecek söz mü vardır ki sonsuz minnet duymaktan başka... Mucit, daha önce olmayan yararlı bir nesneyi keşfeden ya da üreten kişidir. Bugün günlük hayatımızı büyük ölçüde etkileyen bazı icatlar dışında, modern icatları tek bir mucidin keşfettiğini söylemek güçtür. Bir çok icadın, şu anki modern biçimini alana dek gelişmesi elbette ki yıllar sürmüştür. Peki acaba baştacı mucitlerimizin öyküleri neler? Modern icatların mucitleri ve bazı icatların ilginç öykülerine geçmeden evvel şunu belirtmek yerinde olacaktır; her teknolojik gelişim bir ihtiyacın sonunda ortaya çıkmış ve bilim ilerledikçe teknoloji de bu ilerlemeyi hızlandırmıştır. Teknolojinin önlenemez 40

yükselişi ki önlenmeye de çalışılmıyor tabii ki, bizi her geçen gün enteresan şeylerle karşılaştırmaya her daim devam edecek gibi. Artık yeni bir şey olduğunda eskisi gibi şaşırmadığımızı söylemek de yerinde olur. Her şey icadından önce bir taslak ve tasarımdı! Ve işte bazı hayatımızı değiştiren tasarım ve hikâyelerin, yolların kesiştiği tesadüfler sarmalı: Japon şirketi Sony’nin genel müdürü, golf oynarken müzik dinleyebilmesini sağlayacak bir cihaz istemişti. Bunun üzerine firma teknisyenlerinden oluşan bir ekip ilk kişisel kasetçaları geliştirdi: Walkman! İngiliz Percy Shaw basit bir icattan servet sahibi oldu. 1933’te sisli bir gecede neredeyse otomobiliyle bir uçurumdan aşağı düşüyordu. Otomobilin farlarından yayılan ışığın, yolun kenarındaki bir kedinin gözünden yansıması hayatını kurtardı. Bu olaydan esinlenen Shaw, ‘kedigözü’ adını verdiği bir yansıtıcı icat etti. Kısa süre sonra birçok ülkenin yollarına bunlardan yerleştirildi.


İCATLAR VE BULUŞLAR

TEKNOLOJİ

İlk dikiş makinesini, 1830’da Barthelemy Thimonnier adlı Fransız terzi yapmıştır. Bu makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlekle, iğneyi kaldırıp indiriyordu. Bir terzi dakikada ortalama 30 dikiş atarken, bu alet 200 dikiş atabiliyordu. Ancak bir çok terzi bu makine yüzünden işini kaybedebileceği endişesine kapıldı. Öfkeli bir kalabalık bu aletlerin 80 tanesini tahrip etti. İlk başarılı elektrikli süpürgeyi, İngiliz mühendis Hubert Booth icat etmiştir. Booth 1901’de British Vacuum Company adlı bir şirket kurdu. Booth’un Puffing Billy adını verdiği makine yakıtla çalışıyor ve evden eve, atların çektiği bir arabayla taşınıyordu. Üniforma giymiş işçiler evdeki halıları temizlemek için makinenin hortumunu pencereden içeriye uzatıyorlardı! Joseph Bramah, karmaşık bir kilit icat etti. Bunu açabilene de ödül vaat etti. Nihayet, 75 yıl sonra, 1851’de dünyadaki en yeni teknolojilerin gösterildiği Londra’daki Büyük Sergi’de bir ziyaretçi kilidi açmayı başardı, ama bunun için tam 51 saat uğraştı. Daha önce bir sağırlar okulunu yöneten ABD’de yaşayan İskoç Alexander Graham Bell çalışmalarına üniversitede devam etmiştir. Bell ve Thomas Watson adlı bir elektrik mühendisi bir mikrofon ve kulaklıktan oluşan ilk telefonu yaptılar. Tarihteki ilk telefon konuşmasını 10 Mart 1876’da Bell yapmıştır. Pantolonuna yanlışlıkla asit dökmüş ve arkadaşına “Bay Watson lütfen gelir misiniz?” demiştir. Atacı, 1900’de Norveçli Johann Vaaler icat etti. Kağıtları sıkıca tutabilmek için, iç içe geçmiş iki halka oluşturan, metal bir telden ibaret orijinal tasarım, bugüne kadar hemen hiç değişmemiştir. Daha önceleri kağıtlar iğneleyerek bir arada tutuluyordu. 1816’da Fransız doktor Rene Laennec, Paris sokaklarında dolaşırken, oynayan iki çocuk gördü. Çocuklardan biri elindeki tahta sopanın bir ucuna kulağını dayamıştı, öbürü ise tahtanın öteki ucuna iğneyle vuruyordu. Vuruş sesleri tahtanın içinden iletiliyordu. Daha sonra Laennec, bir sayfa kağıdı rulo yaparak iple bağladı. Bunu hastanın göğsüne dayadığında kalp atışlarını dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca göğüs anlamındaki stethos sözcüğünden gelen ‘steteskop’ adı verildi.

İşte böylesi hikâyelerle, açığa çıkmasına ön ayak olan süper beyinlerin öyküleri yazmakla bitmez. Daha neler neler var bunlara sayfalar yetmez! 41






“İlk Adımınız” BILLBOARD

KAPI DAĞITIMI

ASANSÖR PANOSU

Tel. : 0 212 397 17 12 Fax : 0 212 397 17 11 Mahmutbey Merkez Mah. Taşocağı Cad. 212 Ağaoğlu My Office Kat:6 No:90 Bağcılar - İSTANBUL


SİTE SİTE REKLAMCILIĞINDA REKLAMCILIĞINDA LİDER LİDER

GİRİŞ PANOSU

POSTA KUTUSU DAĞITIMI

www.ajansby.com bilgi@ajansby.com


Hayırlı Ram azan lar İSTANBUL Miladi Tarih

İmsak Güneş Öğle

İkindi Akşam Yatsı

6 Haziran Pazartesi 7 Haziran Salı 8 Haziran Çarşamba 9 Haziran Perşembe 10 Haziran Cuma 11 Haziran Cumartesi 12 Haziran Pazar 13 Haziran Pazartesi 14 Haziran Salı 15 Haziran Çarşamba 16 Haziran Perşembe 17 Haziran Cuma 18 Haziran Cumartesi 19 Haziran Pazar 20 Haziran Pazartesi 21 Haziran Salı 22 Haziran Çarşamba 23 Haziran Perşembe 24 Haziran Cuma 25 Haziran Cumartesi 26 Haziran Pazar 27 Haziran Pazartesi 28 Haziran Salı 29 Haziran Çarşamba 30 Haziran Perşembe 1 Temmuz, Cuma

3:07 5:25 3:06 5:25 3:05 5:25 3:05 5:25 3:04 5:24 3:04 5:24 3:04 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:24 3:03 5:25 3:03 5:25 3:03 5:25 3:04 5:26 3:04 5:26 3:05 5:26 3:05 5:27 3:06 5:27 3:07 5:28 3:07 5:28 3:08 5:29 KADİR GECESİ 3:09 5:29 3:10 5:30 3:11 5:30

13:14 13:14 13:14 13:15 13:15 13:15 13:15 13:15 13:16 13:16 13:16 13:16 13:17 13:17 13:17 13:17 13:17 13:18 13:18 13:18 13:18 13:18 13:19 13:19 13:19 13:19

17:14 17:15 17:15 17:15 17:15 17:16 17:16 17:16 17:16 17:17 17:17 17:17 17:17 17:18 17:18 17:18 17:18 17:18 17:19 17:19 17:19 17:19 17:19 17:20 17:20 17:20

20:41 20:42 20:43 20:43 20:44 20:44 20:45 20:45 20:46 20:46 20:46 20:47 20:47 20:47 20:48 20:48 20:48 20:48 20:48 20:48 20:49 20:49 20:49 20:49 20:49 20:48

22:41 22:42 22:43 22:43 22:44 22:45 22:46 22:46 22:47 22:47 22:48 22:48 22:49 22:49 22:49 22:49 22:50 22:50 22:50 22:50 22:50 22:49 22:49 22:49 22:49 22:48

13:19 13:20 13:20

17:20 17:20 17:20

20:48 20:48 20:48

22:48 22:47 22:47

2 Temmuz, Cumartesi 3 Temmuz, Pazar 4 Temmuz, Pazartesi

5 Temmuz 2016 Salı Ramazan Bayramının 1.Günüdür. Bayram Namazı: 06:24


MAKALE

GÖKSEL ERDOĞAN

B Resimdeki oyuncu Eğitim bilimi

Bataklık, sazlık Çiçek destesi

u

l

m

a

Aç olmayan Tepkili uçak

Sanat eserlerinin sergilendiği salon

c

a

Bitkin, yorgun Sevilen kadın Merhamet etmek Bir göz rengi

2

Kış sporlarından

Sivas’ın bir ilçesi İngilizcede hayır

Nezaket olarak, nazik davranarak

3

At yavrusu Kum falı

Yağma, çapul

Ücretle yük taşıyan Cimri

4

Genel görünüm

Voleybol maçının bölümleri Seyahat

1

Amaç İşler, işlemler

Acımasız, gaddar, despot Titanın sembolü Şölen

Nemli, ıslak Dünyanın uydusu Mesaj

Yüce, yüksek

Özenli

Taze olmayan

Bir cins şekerleme Askerin su kabı

Sürat

Olağandan hacimli Yüksek okul

Özerk

7

Kütahya’ nın bir ilçesi

Yarı aydınlık Gündüz gösterimi

Kanmış, inanmış Katışıksız

Parlak olmayan, donuk

5

Maddenin yapı taşı Eş basınç

Zaman İlaç, çare Çirişli bir çeşit parlak bez

Çevik, hareketli

Özen Kısa zaman

İri taneli bezelye

Tartı aleti Durgun, dingin Büyük tepsi

Küçük bitkiler Bir sayı

Boyu, uzunluğu az olan Soluk

Çok ortaklı İlgi

Bilgisiz, cahil

Akarsu yatağı Gelir

Savunma oyuncusu Teşhis

Töre bilimi Yersiz söz, Kalın va pot kaba bir kumaş

Yelken açtırma Yapma, yerine getirme Beddua

Dar ve kalınca tahta İki şeyi ayıran açıklık Mağara

Faiz Hayret sözü Bildirme Ürün kaldırma

Ateş (eski) Suçu bağışlamak

Öç alma isteği, garaz

6

At üretilen çifitlik

Şahit

Şifre

1

2

8

Pervane

3

4

5

6

7

8 49


MAKALE

50

GÖKSEL ERDOĞAN


MAKALE

51



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.