Ateş Serisi 3 Faefever
GIRIS Onun için ölürdüm. Hayır , bekle …. Bu başlamam gereken yer değildi. Bunu biliyorum. Neyi anlatıp anlatmayacağım benim kararım , yani size birkaç hafta önce olanları anlatmam lazım. O parlaklığın nasıl gözlerimi kamaştırdığını. Kimse en karanlık anlarına iyi gözle bakmazlar. Ama o anlardır bizi biz yapan. Güçlü bir şekilde dururuz yada boyun eğeriz. Çalışmalarımız bizi sert kıllar yada kalıcı yapar , aynı ray hattında yürümek gibi. Aslında asla en karanlık anımda ray hatlarını ve geçmişi düşünmezdim. Hayatım alışveriş , parti , güneşli günler ve Brickyard’da barmenlik ile geçmişti. Her zaman işten çok parti vardı hayatımda ve bu hayatı severdim. Tabii annem ile babamı araba almama yardımcı olmaları için ikna etmemde cabasıydı. 22 yaşıma geldiğim zamanda hayatım aynı derin sularda yavaşça kürek çekmek gibi huzurlu ve sakin ilerliyordu. Kendi merkezimdeydim , hayat etrafımda dönüyordu. Derken kız kardeşim Alina bir gece vahşice öldürüldü.Sadece bir gece de bütün hayatım , bütün düşlerim
değişti. Onun ölmüş bedenine bakıp kimliğini belirlemek ve bir zamanlar mutlu olan ailemin dağılmasını seyretmek yeterince kötüydü. Ama ben parçalara ayrılmadım. Hayatım o an durmadı ve devam etti. Ben durmadım. Öğrenmem gereken şeyler vardı. Derken ailemin gerçek ailem olmadığını öğrendim. Kız kardeşim ve ben evlat edinmiştik. Yavaş yavaş kim olduğumu takip ettiğim de öğrendim ki Kelt kan bağından gelen , onların soyundan gelen yarı – sidhe idik. Yüzyılardır aramızda yaşayan ve görünmeyen varlıklardık , insanlar onlara peri diyorlardı. Bu öğrendiğim kolay olan şeydi. Zor olanı öğrenmek üzeriydim çünkü üstüme bir bahis oynanmıştı ve bende kız kardeşim ile aynı sonu paylaşabilirdim. İnsanların ölmesini ve öldürmesini izledim ve öğrendim. Jericho Barron’ları , V’lane , Efendi Lord ile karşılaştığımda onlar ile ölümcül bir oyuna girecektim. Buradan sonra bana katılabilirsiniz. Benim adım MacKayla Lane , kısaca Mac . Gerçek adım O’Connor olabilir ama bu konuda emin değilim. Ben bir sidhe- seer’ın , üstelik gelmiş geçmiş en kuvvetli sidhe’im. Sadece Fealeri görebilmek ile kalmam onları öldürebilirim de ölümsüzlüklerine son verebilirim. Sandalyenizde oturup , rahatlamayın. Sadece benim dünyam değil tehlike de olan sizin dünyanızda tehlikede. Elinizde atıştırmalıkla oturup kurgusal dünyanın içinde kaybolmaya hazırlanıyorsunuz. Ama ben kurgu değilim . Hayır, ve şuan hiçbir yere kaybolamazsınız. İnsanları ve perileri ayıran duvarlar düşmek üzere ve onlar geliyorlar. Sizin hevesinizi kırmak istemezdim ama bu periler Tinkerbell değiller. Eğer duvar tamamen kırılsa …. Şey …. Kırılmamasını umsanız iyi olur. Eğer sizin yerinizde olsaydım bütün ışıkları söndürüp , elime el feneri alıp pillerini kontrol ederdim. Dublin’e iki nedenden dolayı geldim. Kız kardeşimi öldüreni bulmak ve intikam almak . Bunu ne kadar kolaylıkla söyleyebiliyorum şu an. İntikam istiyorum. Kırılmış kemikler ve bolca kanla kaplı bir intikam. Kardeşimi öldüren katilin hayatını ellerimin arasında olmasını istiyorum. Hemen bir uçakla Ashford, Georgia’a geldiğim zaman eğer yüksek topuklularımla tökezlemeseydim büyün olasılıkla ölmüş olacaktım. Ne demek istediğimi anlamadınız değil mi ? İşte o zaman bende anlamamıştım ama şimdi anlıyorum. Geri dönecek hiçbir yerim olmadığı zaman Barronlar beni alıp kim ve ne olduğumu öğrettiler. Bana hayata kalmam için yardım ettiler. Artık nasıl olursa olsun hayata kalacağım , kimse bana aksini yaptıramaz. İşte şimdi buradayım , üç güçlü adamın bana ihtiyacı var. Sadece Fealeri ve Hallowları hissetmiyor değilim aynı zaman da Sinsar Dubh’ıda orada bir yerlerde olduğunu seziyorum. Karanlık kalbinin şeytani düşünceler ile dolduğunu biliyorum. Onu avlayabilirim, Onu bulabilirim.
Herkes beni istiyor. Bu yüzden hayatta kalacağım . Bu yüzden karanlık ve ölüm beni alamayacak. Teninizin kaçmak isteyeceği şeyler gördüm. Teninizin kaçmak isteyeceği şeyler yaptım. Ama şimdi , şu an bunların hiç biri önemli değil. Önemli olan nerede olduğumu görmesine izin vermek. Hafızamdaki sayfaları açıp gözlerimi kıstım ve kendimi onu görmeye zorladım. Açık anılarım üzerime aktı Cadılar Bayramından :Baronların beni bulduğu zamanlara kadar ki anılar. Vlane’nin tenimdeki dilinden Jayne’e yaptığıma kadar anılar üzerimden geçti. Karanlık , nemli ve parlak sokalığın olduğu yere odaklandım. Oradaydım. Bu bendim. Pembe , altın rengi ve tatlı ben. Dublin’deydim. Zaman akşamdı.Arnavut kaldırımda Temple Bar’a doğru yürüyordum. Titriyordum ama canlıydım.Hayatın değerini anlamak için ölümün bir parçasının sana değmesi gibi güzel bir yol yoktur. Gözlerimde ve adımlarımda güneşin ışıklarını yayan bir güç vardı. Öldürücü bir pembe giydi , yüksek topuklular , ametist taşlı bel kemeri ve takılar giyiyordum. Fazladan makyaj yapmış ve saçımı toplamıştım. Kardeşimi bilen tehlikeli ve seksi adam Christian MacKeltar ile buluşmaya gidiyor olmalıydım. Değişiklik yüzünden iyi hissediyordum. En azından kısa bir an için iyi hissediyordum. İleriye sarmak bir az kısa sürdü. Dizlerimin üstüne çoktüm. Acı çok kesindi. Sinsar Dubh’a yakın olduğumu unutmuştum. Daha önce beni böyle etkilemişti. Artık tatlı bir kız gibi görünmüyordum aslında daha çok sefil bir görünümüm vardı. Tek elim yere değerken ve dizlerimdeyken bira kokusu aldım. Saçlarım darmadağın olmuş , diz çökmüş ağlıyordum. Pis elleri yüzümden geçti. Dehşetle büyümüş gözler ile ona baktım. Kim olduğumu o an hatırladım. Başını kaldır Mac , kim olduğunu hatırla. Soğu hissetmiyor musun ? Kanın keskin kokusunu almıyor musun ? Kendine gel. Avazda kalmayı hatırla. Kaç dedim ona saklan. Ama kendimi bile dinleyemeyecektim. Dizlerimin üzerindeyken onu izledim. Biliyordum ki yapacak bir şeyler olmalıydı. Derken tenimdeki her şey gitti.
BOLUM 1 Acı , Tanrım o keskin acı. Sanki kafamın içini tırmalıyorlarmış gibi kesin bir acı. Islak ellerim ile kafamı tutum ve o an kendimden geçtim. Hiçbir şey Sinsar Dubh’ın bana verdiği acı ile kıyaslanamaz. O ne zaman yakınımda olsun her zaman aynı şey olur. Bilincimi kaybedene kadar bana acı verir. Barrons bunun benim kontra pouan da olmamı söylüyorlar. Kara kitabın beni tanımasından. O çok kötü ben çok iyiyim. Bu beni şiddette itiyor. Söylediklerine göre eğer azıcık kötü olsaydım biraz daha yakın olabilirdik. Birazcık kötü olmak beni bir kötü kitaba nasıl yakınlaştıracak hiçbir fikrim yoktu doğrusu. Muhtemelen kötü şeylerde kitapla birlikte olacaktı. ‘’ Hayır.’’ diye sızlandım. ‘’Hayır , Lütfen. ‘’ Baronlar ile birlikteyken bundan korkmazdım çünkü onların benim bilinciz bedenime bir şey yapmasına izin vermeyeceğini biliyordum.On etrafımda kutsal nesne gibi taşıyabilir ve bununla yaşayabilirdim. Bu gece yalnızdım. Tek başımaydım. Bunu düşündüğüm an korkuya kapıldım. Eğer bu pis su birikintisine düşüp , birkaç saat kalsaydım boğulur muydum ?
Bu su birikintisinden çıkmam lazımdı. Böyle acınacak bir şekilde ölmeyecektim. Kış rüzgarı sokakta esti , beni adeta kırbaçlıyordu. Sesi bir uluma gibiydi. Kirli gazeteler rüzgar ile hareket etmeye başladılar . kırık şişelerin de hareket ettiğini görüyordum. Düştüğüm an tırnaklarım kırılmıştı zaten. Yavaş yavaş kuru yere doğru emekledim. Diz çökmüşken Kara kitap hemen başımın üstünde duruyordu . Ah , basit bir kitap değildi. Başınızı acı ile söküp alacak bir kitaptı bu. Neden kendimden geçmiyordum ? Acı sonunda bitiyor muydu ? Sanki ölüyormuşum gibi hissediyordum. Salyam ağzımdan ve dudaklarımdan yere doğru damlıyordu. Kusmak istiyordum , kusup her şeyi çıkarmak ama midem bile acı yüzünden kilitlenmişti. İnledim. Kafamı kaldırıp onu görmeliydim. Ona bakmalı ve cevabını istediğim soruları sormalıydım. Nasıl göründüğünü bilmiyordum çünkü önceden hep kendimden geçerdim. Bilincimi kaybederdim. Ona soruları sormalıydım. İleriki kapı açıldı bir turist içerideki müziği kısa da olsa dışarıya yansıttı. Dizlerimin üstünde öylece durdum. Sonra içeriye girdi ve kapıyı kaptı. Beni yalnız bıraktılar. Görüşüm gittikçe kötüleşmeye başlıyordu. Kamerası olan bir silah duvarın orada duruyordu. Turistler ve çocuklu bir aileyi hedef almış gibiydi. Ay ışığı silahın namlusuna vurdu. Yarı otomatik bir silahtı. Derken baba bağırmaya başladı annede ona eşlik ediyordu. Küçük çocuklarını kollarına almış , onu korumaya çalışıyorlardı. ‘’ Hayır. ‘’ diye bağırdım. En azından söylediğimi sanıyordum. Ciğerlerim öyle sıkışmıştı ki sesimin çıktığını bile sanmıyordum. Acı , başka bir şey yoktu. Sadece acı.
Ceviri Onokumalar.Com Buket Kayhan