Gece Dünyasi

Page 1


GECE DÜNYASI 4.BÖLÜM Dr. Franklin içeriye girdiğinde Poppy tavuk nugget ve patates kızartmasıyla dolu bir tepsi akşam yemeğine hiç iştahı olmadan bakıyordu. Testler sona ermişti. CAT* taraması tamamlanmıştı, klostrofobikten şüpheleniliyordu, ancak ERCP** berbattı. Poppy her an yutkunuyordu, boğazında halen hayali bir tüp hissediyordu. “Tüm bu hastane yemeklerini bırakıyorsun.”dedi Dr. Franklin nazik bir mizaçla. Poppy onun için bir gülümseme başardı. Zararsız şeyler hakkında konuşmaya başladı. Test sonuçları hakkında hiçbir şey söylemedi ve Poppy’nin gelecekleri konusunda hiçbir fikri yoktu. Dr. Franklin’ın geleceğinden şüpheleniyordu doğrusu. Ondaki bir şey , gözlerindeki gölgeler yada nazik bir biçimde bataniyeyi kavraması ilgisini çekiyordu … . Poppy’nin annesine “Koridorda küçük bir yürüyüş yapalım.” Diye önerdiğinde Poppy’nin kuşkuları kristal kadar belirgindi. Ona anlatacaktı. O sonuçları biliyordu fakat onun bilmesini istemiyordu. Aynı anda kendi planını yaptı. Esnedi ve “Git anne; ben biraz daha uyuyacağım.” Dedi. Daha sonra uzandı ve gözlerini kapattı. Onlar gider gitmez yataktan indi. Onlar başka bir kapıdan hole inerken onları izledi. Daha sonra çoraplı ayaklarıyla sessizce onları takip etti. Bakım seansı birkaç dakikalığına ertelendi. Bir hemşire soran bakışlarla ona baktığında “Sadece bacaklarımı geriyorum.”Dedi ve rastgele yürüyormuş gibi davrandı. Hemşire eline bir pano alıp hasta odalardan birisine ilerlediğinde Poppy aceleyle koridordan aşağı gitti. En son oda bekleme odasıydı. –kısa süre önce gördüğü. Hasta yakınları için harika bir konfor sağlaması için bir televizyon ve ankastre mutfak kurulmuştu. Kapı aralıktı ve Poppy içeri sinsice yaklaştı. Dr.Franklin’in sesinin uğultusunu duyabiliyor ama ne söylediğini anlamıyordu. Poppy çok dikkatli bir şekilde biraz daha kenara yaklaştı. Kapının etrafına bakmayı denedi. Dikkatli olması gerektiğini bir kez daha fark etti. Bu odadaki herkes tamamıyla meşguldü. Dr. Franklin koltuklardan birinde oturuyordu. Yanında boyunun etrafında gözlük zincirleri olan Afrikan-Amerikan bir kadın oturuyordu. Bir doktor önlüğü giymişti. Diğer bir kanepede ise Poppy’nin üvey babası, Cliff vardı. Onun normalde mükemmel koyu saçları belli belirsiz dağılmış, kaya gibi sabit çenesi çalışıyordu. Kolunu annesinin etrafına koymuştu. Dr. Franklin elini annemin omzuna koymuş her ikisiyle de konuşuyordu. Ve Poppy’nin annesi ağlamaya başladı. Poppy kapıdan geri çekildi. Aman Tanrım, Ben buna sahiptim. Poppy annesini daha önce hiç böyle görmemişti. Poppy’nin anneannesi öldüğümde bile, babasıyla boşandıklarında bile. Annesi bazı şeyleri toparlamada iyiydi. Hatta bu konuda Poppy’in bildiği en iyi kişiydi . Ama şimdi. Ben buna sahiptim. Ben kesinlikle buna sahiptim. Yani, belki de o kadar kötü değildi. Annesi şok olmuştu, pekâlâ, bu doğaldı. Ama bu Poppy’nin öleceği ya da hiçbir şey olmayacağı anlamına gelmiyordu. Poppy modern tıbbın her şeyine sahipti. Bekleme odasından uzakta bir kenarda Poppy kendi kendine durumu anlatmaya devam etti. Yeterince hızlı olmamasına rağmen. Daha fazla uzaklaşmadan önce, annesinin sesini işitti, acıyla kabardı. “Ohh, bebeğim. Benim küçük bebeğim.” Poppy dondu. Ve sonra Cliff yüksek sesle ve öfkeli bir şekilde: “ Sen bana hiçbir şey olmadığını söylemeye mi çalışıyorsun?” Dedi.


* CAT taraması. (Bilgisayarlı Tüm Vücut Taraması). Özel bir kamera ile vücudun bir organının çok çeşitli açılardan ve düzeylerden röntgen grafilerinin alınması. **ERCP: safra yolları ve pankreas yollarındaki hastalıkları teşhis etme ve sonrasında tedavi etmek için bir metottur. Poppy kendini nefese alamıyormuş gibi hissetti. Onun iradesine karşı kapıdan geri döndü. “Dr.Loftus bir onkolog; bu tür bir kanser konusunda uzman. O benden daha iyi açıklayabilir.” Dedi Dr. Franklin. Sonra yeni bir ses geldi.-bir diğer doktor. İlk olarak Poppy onun ne dediğini anlamayarak dağınık ibareleri fark etti: Adenokarsinom*, Dalakta kirli kan tıkanması, Üçüncü aşama. Tıbbi jargondu. Daha sonra Dr.Loftus: “Basitçe söylemek gerekirse sorun tümörün yayılmış olması. Karaciğere ve pankreas çevresindeki lenf düğümlerine yayılmış durumda. Bu da tedavi edilemez anlamına gelir.”dedi. Cliff: “ Ancak kemoterapi…” dedi. “5-fluorourasil denilen bir şeyle kemoterapi ve radyasyon birleşimi deneyebildik. Bununla bazı sonuçlar elde ettik. Ama ben sizi yanıltmak istemem. En iyi ihtimalle birkaç hafta onun yaşam süresini uzatabiliriz. Bu noktada yatıştırıcı yöntemler bakıyoruz. – onun ağrılarını azaltıcı ve geri kalan hayatını daha kaliteli geçirmesi için. Beni anlıyor musunuz?” Poppy annesinin hıçkırıklara boğulan sesini işitebiliyordu, fakat hareketleri göremiyordu. Radyoda bir oyunla ilgili bir şeyler dinliyormuş gibi hissetti. Sanki onunla hiçbir ilgisi yoktu. Dr.Franklin: “Güney Kaliforniya’dan bazı araştırma protokolleri burada. Bunlar immünoterapi** ve kriyojenik cerrahi ile denendi. Yinede, bir tedaviden ziyade onlarla hafifletici şeyler hakkında görüşüyoruz.” “Lanet olsun.” Cliff’in sesinde patlama oldu. “Küçük bir kız hakkında konuşuyorsunuz! Nasıl kimse farkında olmadan – Üç aşama – oluyor. Bu çocuk daha iki gün önce tüm gece dans ediyordu.” Poppy sözcükleri ancak toparlayabiliyorken Dr.Loftus: “Bay Hillgard, çok üzgünüm.” Dedi. “Bu tür bir kanser sessiz hastalık olarak adlandırılır, çünkü çok çok ilerleyene kadar çok az belirtileri vardır. Hayatta kalma oranının bu kadar düşük olması da bu sebepten dolayı. Ve söylemek zorundayım ki Poppy bu tür tümör belirtilerini gördüğüm ikinci genç. Dr. Franklin o test için onu görmeye karar verdiğinde son derece ileri bir teşhis yaptı.” Poppy’nin annesi kalın bir sesle “Bilmem gerekirdi.” Dedi. “Daha erken gelmesini sağlamalıydım. Bu gerekirdi – Gerekirdi -” Patlayan bir ses vardı. Poppy fark edilmeden kapı etrafına bakındı. Annesi Formica masanın üzerine ve üzerine vuruyordu. Cliff onu durdurmaya çalışıyordu. Poppy geri döndü. Ohh, Tanrım. Buradan çıkmalıyım. Bunu göremiyorum. Böyle olmamalı. Poppy geri döndü ve koridor boyunca yürüdü. Bacaklarını oynatmıştı. Her zamanki gibi. Onların hala çalışıyor olması şaşırtıcıydı. Ve etrafındaki her şey her zamanki gibiydi. Hemşirelik salonu hala Temmuz’un 4’ü için dekore ediliyordu. Bavulu hala yastıklı pencere yanındaki koltuk üzerindeydi. Ahşap döşeme hala altında sağlamdı. Her şey aynıydı.-ama bu nasıl olabilirdi? Duvarlar hala nasıl ayakta durabilirdi? Televizyon yan oda da hala nasıl bangır bangır çalabilirdi. Ölmeye gidiyorum, diye düşündü Poppy. Gariptir ki, korku hissetmedi. Ne hissettiği çok şaşırtıcıydı. Ve bu dört kelimeyle kesilen her düşüncesi tekrar ve tekrar sürprizin gelmesini sağlıyordu. Bu benim hatam. ( Ölüyorum.) Doktorun yanına gitmedim. Cliff benim için “Lanet olsun.” Dedi. (Ben ölüyorum.) Bana yemin etmek için onun beni yeterince sevdiğini bilmiyordum. Zihni çılgınca yarışıyordu. Bendeki bir şey, diye düşündü Poppy. Sanki bir uzaylı filmiymiş gibi içimdeki bir şeyden ötürü ölüyorum. O şuanda benim içimde. Hemen şimdi.


Karnına bakmak için tişörtünü yukarı çekti ve midesine iki elini koydu. Cildi lekesiz ve pürüzsüzdü. Hiç ağrı hissetmedi. Ama o oradaydı ve ben ondan dolayı ölüyordum. Yakında ölecektim. Acaba ne kadar yakında? Onların bu konu hakkında konuştuklarını duymak istemiyordum. James’e ihtiyacım vardı. * Adenokarsinom, mikroskopik yapısı salgıbezi özellikleri gösteren kötü huylu (habis) tümör. ** Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yönelik bir tür aşı tedavisidir

ÇEVİRİ: AYÇA YILMAZ (Ön Okumalar) Lütfen Kaynak Belirtiniz!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.