Kan denize akan nehir misali akıyordu. Hiç bitmeyecek miydi ? Binlerce kesik , yanık izleri ona yüksek sesle sonsuza kadar süreceğini söylüyordu. Bunun olduğuna inanmıyordu. Özelikle bu kadar güçlü ve yenilmez olduktan sonra güçleri onu böyle acınası bir durama getirdiğin inanamıyordu. Gecenin içine zihinsel bir cağrı gönderdi ama türünden olan kimse yardım etmeye gelmedi. Acı daha acımazsız bir hal alıyordu. Nerdeydiler ? Arkadaşları , türü nerede kalmışlardı ? Neden gelip onun bu acısınız bitirmiyorlardı ? Bilerek mi onu kılıçla , bıcakla gelen kasaplara bırakmışlardı , bu kasıtlı mıydı ? Birisi biliyordu , hafızasını alan acı yüzünden hatırlamasa da birisi onlara ihanet etmişti. Bu bir komplo muydu ? İşkencecileri onu yakaladıktan sonra bir şekilde acıyı hissetmesini ama kıpırdayamamasını , bağıramamasını sağlamayı amaçlamışlardı. Tamamen yardıma muhtaçtı . Bu cılız insanlar bedenini parçalara ayırıyorlardı. Onların varlığını hissediyordu , ona sayısız sorular sordular. Bu arada acı vermeyi ihmal etmiyorlardı. Onlardan nefret etti , öfkesini hissedebiliyordu. Ölmek istiyordu , ölümü kabul etti ve buz kadar soğuk gözleri bir an olsun onların yüzünden ayrılmadı , asla gözlerini kırpmadı , yırtıcıların beklediği o anı bekliyordu. Onlar için fark eder bir şeydi , ama son vuruşu yapamayacaklarını itiraf ediyorlardı. Hiçbir şeyin bir anlamı yoktu artık. Zaman bir şey ifade etmiyordu , o özellikle bu kadar acı çekerken. Bir dokunuş hissetti , dişi , genç bir kızdı. Onunla nasıl bağlantı kurduğunu bilmiyordu , beyni resmen erimek üzereydi. Kızda onun işkencesini paylaşıyordu. Her etinden kesilen parçayı , yanıkları , kendi kanının damarlarını terk etmesini. Onun kim olduğunu hatırlamaya çalıştı. Kız ona sanki aklını paylaşıyormuş gibi yakındı. Kızda onun kadar yardıma muhtaçtı , onun acısını paylaşıyor , onun isteklerini görüyordu. Onu kapatmaya çalıştı , bu acıyı çekmesin diye düşüncelerinden uzaklaşmaya ama ne yazık ki bunun için çok güçsüzdü. Acısıyla birlikte azabı da yükseldi. Bu azabı doğruca kadının aklına aktı. Kızın ızdarabı bir bıcak gibi ona vurdu. Her şeyden önce o kadınları koruyan bir Carpathian erkeğiydi. İlk görevi kadınları kendi hayatından korumaktı. Bu düşünce kendi düşüşüne yardım etti. Artık başarısız olduğunu anlamıştı. Kızın akılından gelen görüntüler ona ulaştı. Küçük bir figür acı içinde top gibi olmuş , kızın akıl sağlığını korumaya çalışıyordu. Kız onu tanımıyordu ama hiç hayatında böyle bir şey görmemişti. Adam onları uykuya gönderip bu acıdan kurtulamazdı. Kız durmadan yardım istemeye çalışıyor , bir yandan da ona neler oluyor çözmeye çalışıyordu. Kırmızı kan yaralardan akmaya başladı. Adam bunun önemli olduğunu düşünüyordu , ama neden ? Ne yapması gerekiyordu ? Aklı bir türlü anlam veremiyordu , çünkü resmen uyuşmuştu , düşünmesine izin vermiyor gibiydi. Onu nasıl kaçırdıklarınıda bilmiyordu. Durmadan kendi türünden birinin ona ihanet eden görüntüsünü görüyordu ama görüntü bir türlü aklında anlama dönüşmüyordu. Sadeceacı vardı. Sonsuz , bitmeyen acı. Belki bir sesbile aklını parçalayabilirdi . Artık kim olduğunu ve kimi koruduğunu hatırlamıyordu. SheaO'Halloran yatağının üstünde yatıyordu. Elinde bir sağlık kitabı olduğunu gördü. Hızlıca ilk bölümü okuyor ikinci sayfaya geçiyordu. Böyle yapması ona çocukluğundan beridir yaptığışeyi hatırlattı. Şimdi ise tamamen hızlıca okumaya odaklanmıştı böylece zamanın geri kalanında dinlenebilecekti. Derken acı onu yatağında yakaladı. İnanılmaz bir şekilde yatağavuruyordu. Çok beklenmedikti. Kız bağırdı ve telefona doğru emeklemeye
çalıştı ama başaramadı. Yere çaresizce düştü. Ter bedeninden akarken kan yere doğru süzüldü. Acısı öyle bir acıydık ki hayatında böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Sanki birisi etini kesiyor , onu yakıyor ve bu sonsuz acıya hapsediyor gibiydi. Ona belki günler , saatler geçmiş gibi geldi. Kimse yardımına gelmedi , kızın gerçek arkadaşıolmadığını biliyorlardı , kimse ona yardım etmeyecekti. Yalnızdı . En sonunda gögüsü parçalara ayrılmış gib bir acıyla karşılaştığında kız bilincini kaybetti. İşkencilerin ne düşündüğünü görebiliyordu , acını sonunda ona ölümü vermeyi düşünüyorlardı. Böylece o gerçek cehennemin ne olduğunu görecekti.Acı yoğunlaştı . Kötü yüzler ona bakıyordu. Keskin kazığıgögüsünün ortasına sokmak için hazırlandılar. Belki bir yada iki kalp atışı sürecekti. Sonra her şey bitecekti. Derken sağlam kazığın gögüsüne girdiğini hissetti. Damarları , kasları parçalayarak gögüsünde bir boşluk bırakıyordu. Çekiç hiç durmadan kazığıdaha derine sokuyordu. Adam hayatında böyle bir acı hissetmemişti. Kızda onunla birlikte aynı acıyı hissediyor ve merhamet için yalvarıyordu. Adam her ilerleyişi , her akan kanı hissediyordu. Ölümü kabullendi , ölümü bekledi ama o Carpathian erkeğidi ve onlar ölümü kabullenemez ölüm ile mücadele ederlerdi. Onlar güçlü , devamlı ve ölümsüzdürler. Bu düşünce bile bedenindeki acının solmasına yetmişti. Gözleri iki insanı da buldu. Üstleri başları onun kanıyla bulanmıştı. İkisini de büyüsüyle tutmaya çalıştı , bedenindeki son güçü de bunun için kullandı. Eğer onları kendi tuzaklarına düşürebilirse , belki …belki kurtulabilirdi. Birisi yüksek sesle küfür etti. Kıyafetleri ile gözlerini kapatmaya çalıştı. Bu küçük karanlık artık ona acıyı öneriye , söz veriyordu. Gözlerini kapatığıan güç geri çekildi. İkisi de güldüler. Onu zincirli tabuta kapatırken gülmeye devam ettiler. Tabuta girerken çığlıklar atmaya başladı ama sessadeceaklındaydı. Sonra kendini durdurdu , kontrol etti. O bir Carpathian erkeğidi , böyle çığlıklar atmak ona yakışmazdı. Derken sessizlik aldı başını gitti. Tamamen karanlıktı her yer. O karanlığın yaratığı olabilirdi ama o an karanlık bu azap içinde onun düşmanıydı. Bundan önce her zaman karanlıkta kalmayı secerdi. Şimdi ise karanlığın tutsağıydı , toprak içinde bir tutsaktı. Tahtanın içindeyken anladı. Eninde sonunda yaraları iyileşecekti. Açlık o azabın içinde yükselmeye başladı. Geçen zaman onun için hiçbir şeydi. Issız bucaksız dünyasını yutmaya gele açlık harici hiçbir şey yoktu. Azap , açlığa dönüşüyordu. Azap, açlık. Artık hiçbir şeyin anlamı yoktu. Cehennemde tutsak edilmişti. Bir zaman sonra fark etikti uyuyabilirdi. Ama bunun ona anlamı yoktu. Hiçbir şey anlamlı gelmiyordu. Uyu, ta ki bir yaratık sana çok yakın oluncaya kadar uyu. Kalbindeki azap taştı , gücüyle etrafı arayıp yemek bulmaya çalıştı. Hem yakın hem de uzaktılar. Derken bu açlık ve azap arasında kendi adı olduğunu hatırladı. Bir ismi vardı . Jacques O gerçekti , vardı . Karanlıkta yaşasabile bir adı vardı. Karanlıkta , cehennemde yaşasabile. Saatler aylara dönüştü. Aylar yıllara . Umut yoktu , kaçmak için yol yoktu. Sadecesonsuzluk vardı. Bitmeyen sonsuzluk. Ve açlık , acı . Sadecebildiği tek bir şey vardı. O kız dışarıda bir yerdeydi. Ona yalvardı , gelmesini istedi. Nerede kalmıştı bu kız ? Neden gelmiyordu ?
Aklında ona olanları duyabilirken nasıl gelmiyor , bu acıyı görmezden geliyordu ? Ona ne yapmıştı ki bu kadar kötü bir sona hapsedilmişti ? Kızgınlık yükseldi , yeni nefrette bıraktı . İçindeki canavar bunu sevdi. Nefret onun besin kaynağıydı. Elli yıl , yüzyıl eğer cehennemi nefret ile yıkacaksane önemi vardı. Bunun için intikamını alacaktı. Bildiği tel şey buydu. Kız ona gelmeliydi. Ona söz verdi. Kaç yıl geçsede kızı bulacaktı. Kız aklında bir gölge gibi belirdi. Ona gelmeliydi , yoksa o onu bulacak ve intikamını alacaktı.