Mercy

Page 1

Mercy –Merhamet


Kız düz bir bıçakla inanılmaz doğal bir yeteneğe sahipti. Bu yüce Tanrının bir hediyesiydi ya da daha çok babasının… Big

Daddy Jake Renard bunu ona söylediğin de. İlk benekli alabalığını bir uzmanın hassassızlığında temizlemiş ve bunu henüz beş yaşındayken yapmıştı. Babası bundan gurur duyuyordu. Onu kaldırıp omuzlarına oturmuş, kızının küçük sıska bacakları yüzünün yan tarafından sarkanken onu en sevdiği bara The Swan`a götürmüştü. Küçük kızı barın üzerine ve küçük kızının önüne temizlemesi için başka bir balığı koymuştu. -yıpranmış tulumunun arka cebine sakladığı- balığın bağırsaklarını temizlemesini izlemek için arkadaşları kızının etrafına toplanmışlardı. Millo Mullen bu çocuktan çok etkilendi ve o an orada elli dolar vererek çocuğu satın almak istedi. Jake ise bir hafta içerisinde küçük kızı üç yerel bataklık kulübelerine kiralayarak bu miktarı kazanabileceğiyle övünerek teklifi geri çevirdi. Millo onu ücretsiz olarak çalıştığını bilerek Big Daddy Jake`i suçlamadı. Ona bir içki, yetenekli kızı içinse güzel gerçek bir tost yaptırdı. Jake`in üç çocuğu vardı. En büyükleri Remy, ondan bir yaş küçük olan John Paul. İkisi de henüz genç bile değillerdi ama zaten onların olduğundan daha büyük gösterdiğini biliyordu.


Çocukların ne yapacağı hiç belli olmazdı her geçen gün yaramazlıkları daha da büyüyordu. Çocuklar hem akıllı hem de oldukça atiklerdi.Ve Jake oğullarıyla gurur duyuyordu. Fakat Michelle`nın göz bebeği olduğu da bir gerçekti. Kızının doğumu neredeyse annesinin ölümüne sebep oluyordu ama adam geçmiş de olanlardan ötürü hiç garez tutmamıştı. Doktorların dediğine göre tatlı Ellie`sinin başının sağ tarafına aldığı bir darbe felce yol açmıştı. Hemşireler küçük kızı yıkamış ve temiz bir battaniye`ye sarmışlardı. Ellie evlilik yataklarından alınmış ve St.Claire`nın diğer tarafında yerel bir hastaneye yatırılmıştı. Bir hafta sonra hiç uyanmadığında ambulansla bir devlet kurumuna transfer edildi. Ellie`nin bakımından sorumlu olan doktor buranın bir huzurevi olduğunu söylemişti fakat Big

Daddy sekiz metrelik demir çitlerle tümüyle çevrelenmiş gri taş binayı gördüğün de doktorun ona yalan söylediğini biliyordu. Burası kesinlikle ev değildi. Bu cehennem, sade ve basit dünyadaki en berbat yerdi. Tanrı onları cennetine kabul etmeden önce kayıp ruhlar burada kefaletlerini çekiyordu. Jake eşini görmeye ilk kez gittiğinde ağladı fakat daha sonraki seferlerde bunu yapmadı. Gözyaşları Ellie`nin durumunu daha iyi ya da daha kötü ya da bulunduğu yeri daha az kasvetli yapmıyordu. Binanın merkezinde, deniz köpüğü yeşili duvarlarla çevrili uzun koridor boyunca odalar dizilmiş, odaların zemini geleneksel gri seramik desenli muşambayla


kaplanmıştı. Yataklar, yan rayları indirilirken ya da kaldırılırken her zaman gıcırdayan eski ve çürümüş yataklardandı. Ellie, büyük kare bir odada diğer on bir hastayla beraber kalıyordu. Bazısının aklı başında ama çoğunun değildi. Ve yatağın yanına bir sandalye çekip kısa bir an oturup onunla konuşmak için bile yeterli alan yoktu. Jake, eşinin nerede istirahat ettiğini bilseydi kendisini berbat hissedeceğini biliyordu fakat karısının beyni sürekli onu uyku halinde tuttuğu için Jake onun bilmediği bir şeyden rahatsız olmayacağına karar verdi ve bu gerçek ruhuna hatırı sayılır bir huzur getirdi. Her Pazar öğleden sonra -bir keresinde, ağrı ve acılarla sarsılmıştı bir şekilde yataktan çıkmıştı.- Michelle`i alır annesini görmesi için götürürdü. İkisi, Ellie`nin yatağının yanında el ele yaklaşık on - on beş dakika durur sonra da ayrılırlardı. Bazı günler Michelle topladığı kır çiçeklerini güzel bir buket haline getirip bir kurdeleyle bağlardı. Böylece annesinin yanından ayrılırken çiçeklerin kendi tatlı kokularını annesinin yastığında bırakacağını düşünüyordu. Bir kaç kez papatyalardan bir taç yapıp onları annesinin başının üzerine koydu .Babası yaptığı taç`ın annesine gerçekten çok yakıştığını tıpkı bir prensese benzediğini söyledi. Jake Renard`ın birkaç yıl sonra şansı döndü ve özel sayı oyunundan altmış bin dolar kazandı. Oyun yasal değildi. Bu yüzden hükümet Jake`in başına konan talih kuşundan


habersizdi. Bu da Jake`in vergi ödeme zorunluluğundan kurtarmıştı. Jake parayı karısını daha güzel bir yere yerleştirmek için kabul etti fakat kafasının içinde derinlerde bir yerde bu uygunsuz şeyi yaptığı için kendisini azarlayan Ellie`nin sesini duyabiliyordu. Bu parayı harcamak iyi bir insanın yapacağı bir şey değildi. Böylece Jake The Swan`ı satın almak için biraz nakit kullanmaya karar verdi. Oğulları olgunlaşıp kadınların peşlerinde koşmayı bıraktıkları ve yerleşip çoluk çocuğa karıştıkları zaman onları destekleyip geleceklerini güvence altına almak için Barı almaya ve paranın geri kalanını ise kendi emekliliği için saklamaya karar verdi. Michelle okula gittiği için onun eğitimi için paraya ihtiyacının olacağını Jake düşünemedi. Gittiği her yere kızını da götürüyordu. Balık tutmaya gittiğinde Michelle babasının yanına oturur bir saksağan gibi tüm zamanını konuşmayla geçirirdi ya da kütüphaneden aldığı kitaplardan ona hikayeler okurdu. Öğleden sonra Jake uykuya daldığı zaman kızı masayı kurar ve akşam yemeğini hazırlardı. Kız adeta küçük bir ev kadını olmuştu. Evi tertemiz tutuyordu bu babasının ve ağabeylerinin ne kadar pasaklı oldukları göz önünde alındığında hiç de azımsanmayacak bir başarıydı.Yaz aylarında daima kil vazoların içinde masaya taze çiçekler koyar akşamları Michelle

Big Daddy`ye The Swan`da gece vardiyasına eşlik eder. Bazı geceler kız tekir kedi gibi kıvrılıp barın köşesinde uykuya yenik


düşer ve babasının onu, depoda onun için hazırlanmış bir divana taşıması gerekirdi. Kızıyla birlikte olduğu her dakika değerliydi. Mahallede ki kızların çoğu gibi on sekizini geçtiğinde evli ve hamile olacağına kesin gözle bakıyordu. Aslında bu Michelle ilgili en alçak gönüllü beklentilerinde bile bu yoktu ama Jake her zaman gerçekçi olmuştu ve Bowen Louisiana, çevresindeki bütün güzel kızlar genç evlenirlerdi. Kızlar için sadece bu yol vardı ve kızının da bundan farklı davranacağını düşünmüyordu. Kasabadaki çocuklar için kasaba dışında ya da birbirleriyle zaman öldürmek gibi seçenekleri yoktu. Kızların sonunda bir aile kurması kaçınılmazdı. Jake sahip olduğu arazinin dörtte birine Ellie`yle evlendiği zaman tek odalı bir ev yaptırmış ve ailesi genişledikçe eve ek odalar eklemişti. Oğlanlar yardımcı olacak kadar büyüdüklerinde çatıyı yükseltmiş ve Michelle için özeli bir çatı katı oluşturmuştu. Aile, verimsiz bir arazinin sonundaki dönemeçte bulunan Merhametli Yol adı verilen yerde yaşıyordu. Her yerde ağaçlar vardı. Bazıları yüz yaşından fazlaydı. Arka bahçelerinde bulunan iki Salkımsöğüt`ün dallarından incecik yosunlar adeta tığ işi bir şal gibi yerlere kadar uzanıyordu. Bataklığın üzerine sis indikten sonra rüzgar esmeye başladığında ay ışığı altında yosunlar ağaçlara ürkütücü bir hayalet görünümü veriyorlardı. Bu gecelerde Michelle çatı katından aşağı koşar ve gizlice Remy`nin ya da John Paul`ün


yatağına girerdi. Evlerinden komşu kasaba St. Claire yirmi dakikalık hızlı bir yürüyüş mesafesindeydi. Ağaçların bittiği yerde asfalt sokak başlıyordu. Bowen kadar yoksul değildi ya da o kadar güzel... Jake`in komşuları yoksulluk içerisindeki insanlardı. Bataklıktan ve su dışında hayatlarını kazanmak için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlardı ve Her Çarşamba geceleri fazladan bir dolar kazanmak umuduyla numaralara oynuyorlar ve Jake Renard`ın kapıldığı rüzgarı yakalamak istiyorlardı. Michelle, Horatio Hebert Okulunda üçüncü sınıfa geçtiğinde Renard ailesi için hayat daha da şaşırtıcı bir hal aldı. Okula yepyeni bir öğretmen atandı, Bayan Jennifer Perine. Okulun dördüncü haftasında Bayan Perine standartlaştırılmış testleri uyguladı. Sınav sonuçları alındığı zaman acil olarak Michelle ilgili görüşmek için velisinin okula gelmesini talep etti. Jake`i okula daha önce hiç çağırmamışlardı bu yüzden Michelle`nin başına bir bela açtığını –belki küçük bir yumruk kavgası- düşünüyordu. Michelle duvara itildiği zaman bile yeterince sıcakkanlı olabilirdi. Yaşı küçük olduğu için ağabeyleri onu okulda zorbalar için oldukça kolay bir hedef olduğunu düşünüyorlardı. Bu yüzden Michelle`nin mücadeleyi ve kirli dövüşü öğrenmesi gerektiğinden eminlerdi. Ve erkek kardeşleri ona kendisini savunmayı öğretmişlerdi.


Jake, öğretmenin sinirlerini yatıştırması gerektiğini tahmin ediyordu bu yüzden Kiliseye giderken giydiği en iyi takımını giydi Sadece özel günler için kullandığı Aqua Velda`sından da biraz sıkıp yarım kilometre uzaklıkta olan okula yürüdü. Jake`in beklediği Bayan Perine`nin bir başbelası olduğu ortaya çıkmasıydı. Ama beklediğinin aksine Bayan Perine çok tatlı bir bayandı. Jake bu durumdan hemen şüphelendi. Neden bu kadar çekici, genç ve yalnız bir kadın sırf öğretmenlik yapmak için Bowen gibi küçük bir kasabaya gelirdi? Düzgün fiziği ve hoş görünümüyle istediği herhangi bir yerde iş bulabilirdi. Bunca zamandır neden evlenmemişti? Yirmilerindeydi ve bu Kilise için onu kız kurusu yapıyordu. Öğretmen herhangi kötü bir haber olmadığına dair Jake`e güvence verip, tam tersine Michelle`in olağanüstü bir çocuk olduğunu söylemek istemişti. Jake dikleşti. Öğretmenin sözlerini kızının beyninin doğru çalışmadığına yorumlamıştı. Buddy Dupond, ailesinin evini ateşe verdiğinde polis onu uzaklaştırıp bir tımarhaneye kapattıktan sonra bile Kilisedeki herkes tarafından olağanüstü bir çocuk olarak adlandırılırdı. Bu Buddy`nin zararlı olduğu anlamına gelmiyordu o kimseyi öldürmezdi. O sadece ateşin acibesi karşısında büyülenmişti. On ikiye yakın zararın önemli olmadığı verimsiz araziyi ateşe vermiş. Annesine sadece yangınları, ve ateşin kokusunu sevdiğini söylemişti. Onlar karanlıkta turuncu, sarı ve kırmızı


bir şekilde parlıyordu. Ve en önemlisi de ani şeyleri, çatırtıları ve gürültülü patlamaları seviyordu. Tıpkı mısır patlatmak gibi. Buddy`i muayene eden doktor olağanüstü olduğunu düşünmüş olmalıydı.Ona süslü bir ad vermişti.

Yangın Çıkartma Manyağı Bayan Perine`e baktığı zaman dediği şeyle, her şeyden önce Jake`in küçük tatlı kızına hakaret ettiği anlamına gelmediğini fark etti ve bu gerçeği anlayınca rahatladı. Michelle uzmanlar tarafından test edilen sonuçlarını okudu. Uzmanların sekiz yaşındaki bir çocuğun zekasını nasıl öçlüklerini bilmiyordu fakat Michelle`le ilgili bu gelişmeye şaşırmadığını –büyük bir gururlaonda yetişkin bir kadının zekası olduğunu söyledi. Bayan Perine, çocuk için doğru olanı yapmak zorunda olduklarını söyledi. Michelle`in zaten yetişkin edebiyatını okuduğunu, Fen ve Matematiğe olan yeteneğini biliyor muydu? Eğitimi hakkında tartıştıkları kendi küçük kızı doğuştan bir dehaydı. Ve önümüzdeki Pazartesi Michelle`i iki sınıf atlatacaklardı. Bayan Perine`ye iyi bir öğretmen olmasına rağmen Michelle`in eğitim masraflarına yetişmenin mümkün olmadığını biliyordu. Küçük kızın kendi öğrenme düzeyinde derslerin ayarlanabileceği ve yeteneklerini geliştirebileceği özel bir okula gitmesi gerekiyordu.


Jake ayağa kalkıp öğretmenin tepesinden bakarak elini sıktı ve Michelle hakkında söylediği güzel şeyler için ona teşekkür etti. Ancak, kızını uzaklara göndermekle ilgilenmediğini ekledi. O, Ailesini yakın bir zamanda terk etmek için çok küçük bir kızdı. Bayan Perine onu duymamış gibi ikna etmeye çalışıyordu. Ona tekrar oturup bir bardak limonata ikram etmek için yalvardı. İçecekleri ve bisküvilerin bulunduğu küçük tabakları masaya koydu Jake`in kendisini nazik bir şekilde dinlemesi ve dikkate alması için elinden geleni yapıyordu. Öğretmen yaklaşık bir dakika sonra konuşmaya başladı. Uygun bir okul kızı için avantaj olurdu. Ve Jake kesinlikle onun için açılacak olan harika fırsatlardan onu mahrum etmek istemezdi. Bayan Perine masanın çekmecesinden pembe bir klasör aldı. İçindeki broşürleri ve resimleri ona verdi. Jake okulun neye benzediğini görebiliyordu. Michelle orayı severdi. Sıkı bir çalışmaya gireceği kesindi ama aynı zamanda orada eğlenceli de zaman geçirecekti. Jake kızı için en iyisini istiyordu ve bu yüzdende Bayan Perine`nin söylediği her kelimeyi dinlemek zorunda kaldı. İkisi de ekşi limonatalarını yudumlayarak ve fıstıklı bisküvilerinden atıştırarak küçük kız hakkında dostça sohbet ettiler. Ama konu okul masraflarına geldiği zaman Bayan Perine harç için kahrolası devlet yardımına başvuruda bulunabileceğini hatta


belki de bursu geri ödemek zorunda olmadığını önererek ona hakaret ettiğinde. Jake kadının Bowen da daha yeni olduğunu ve bir şey bilmediğini kendisine hatırlatmak zorunda kaldı. Şüphesiz ki bunu zarar vermek için yapmamıştı. O sadece yardımcı olmaya çalışıyordu. Ama burada yeni olması nedeniyle bir erkeğin gururunun ne kadar önemli olduğuyla ilgili her hangi bir fikri yoktu. Gurur bir adamın kalbine bıçağın saplanması gibi acı verebilir. Jake düşlerini gıcırdattı. Bir hayır kurumuna başvurmak zorunda olmadığını ve kızının eğitim masraflarını başkalarının ödemesine izin vermeyeceğini kibar bir dile belirtti. Hali vakti yerindeydi çünkü kumardan hiç beklemediği bir anda şans yüzüne gülmüştü Ama öğretmen bunun hakkında tabi ki hiçbir şey bilmiyordu. İnsanlar yasadışı bahis oyunları hakkında başkalarıyla konuşmazlardı. Bununla birlikte, ailesiyle ilgili onların ne giyindikleri ve nerede yaşadıklarıyla ilgili beklenmedik yargılarda bulunurlar ve Jake tüm bunları yine de çok umursamazdı. Kendi emekliliği için ayırdığı parayı masraflar için kullanarak kızını bu lüks okula göndermeye karar verdi. Ve parasının hepsini kullanır ve sonra oğulları giderlere yardım için ekstra işlere girebilirlerdi. Ancak herhangi bir karar vermeden önce eşiyle bu konuyu görüşmesi gerektiğine karar verdi. O her zaman Ellie`yle konuşurdu kafasında karısının bu işe dahil olmasından ve sihirli bir şekilde önemli aile kararlarında ona rehberlik ettiğini düşünmek onu


mutlu ediyordu. Ayrıca Michelle ile konuşması gerektiğini hesaba katmalıydı. Onunda kendi geleceği hakkında söz hakkı vardı. O Pazar kızını balığa götürdü.Rıhtımın ucunda yan yana oturmuş bulanık suya oltalarını sallamışlardı. Yırtıcılara karşı bir önlem olarak kucağındaki deri çantasında büyük bir bıçak vardı. “Balıklar ısırmaz değil mi?” Jake okul değiştirme konusunu nasıl açacağını bilemeyerek sordu. “Tabi ki hayır baba, günün bu saatinde neden balık tutuyoruz bilmiyorum. Bana her zaman balık yakalamak için en iyi saatlerin sabah saatleri olduğunu söylerdin. Saat neredeyse dört oldu. Neden bu kadar geç balık tutmaya geldik?” “Saatin kaç olduğunu biliyorum ukala. Kardeşlerinden biraz kurtulmak ve seninle bir şey hakkında konuşmak istiyorum. Önemli bir şey hakkında…” “İskeleye yalnız gelerek mi?” Diye sordu küçük kız. “küstahlık yapma.” Elini kalbinin üstüne koyarak “Ben küstah değilim, dürüsttüm.” Dedi. O düğme gibi büyük mavi gözlerle bakarken oldukça sevimli göründüğünü düşündü. Kaküllerinin yeniden kesilmeye ihtiyacı vardı. Uzun kirpiklerinin üzerinden aşağı sarkıyorlardı. Yemekten sonra kestirmeye karar verdi.


“Bayan Perine gerçekten hoş ve güzel bir bayan.” Michelle yüzünü suya döndü. “Bununla ilgili bir şey bilmiyorum. O güzel kokuyor ama o çok fazla gülümsemiyor.” “Öğretmenlik ciddi bir iştir. Muhtemelen gülümsemeden pek çok iş yapıyordur.” Diye açıkladı. “Onunla aran nasıl?” “Sanırım, iyi” “Biz geçen akşam senin hakkında biraz sohbet ettik.” “O benim hakkımda konuşmak istedi, öyle değil mi? Ben sadece bunu biliyorum.” “Şimdi sus ve beni dinle. Bayan Perine senin olağanüstü bir çocuk olduğunu düşünüyor.” Gözleri büyüdü ve başını iki yana salladı. “Ben yangın çıkartmıyorum baba, gerçekten.” “Çıkartmadığını biliyorum.” Diye cevap verdi. “Buddy Dupond gibi olduğunu söylemek istemiyor, demek istediği, senin gerçekten akıllı olduğun.” “Onu sevmiyorum.” Yine yüzünü çevirdi. Kızının bu hareketinden sonra onu kendisine bakması için yüzünü çevirmek istedi. “Onu sevmiyorum da ne demek? Zor işler mi yaptırıyor, sizden çok şey mi talep ediyor?” “Ne demek istediğini bilmiyorum baba.” “Sana yapman için çok zor işler mi veriyor?”


Sanki bir şaka yapmış gibi kıkırdadı. “Ahh hayır. Bu korkunç bir şekilde kolay, bazen çok sıkılıyorum çünkü çok kısa sürede hepsini yapıp bitiriyorum. Ve Bayan Perine yapmam için bir şeyler bulana kadar orada oturup beklemek zorunda kalıyorum. Bazı çocuklar şimdi sadece okumayı öğreniyor ama ben okumayı küçüklüğümden beri biliyorum. Hatırlıyor musun?” Adam gülümsedi. “ben dikkatsizce kağıtları kırparken okumaya başladığını hatırlıyorum. Kendi kendine öğrenmiştin.” “Hayır kendi kendime değil. Sen bana harfleri öğrettin.” “Ama kendi kendine hemen onları bir araya getirebildin. Ben senin için onları okudum. Sende hızlı aldın. bir ördeğin…” “Su içinde kalması gibi” diye tamamladı. “Doğru tatlım. Bana Bayan Perine`yi neden sevmediğini söyle. Çünkü ona dikkat etmemiz mi gerekiyor?” “Hayır.” “Peki, devam et?” “O beni göndermek istiyor.” Diye ağzından kaçırdı. Gözyaşları gözlerini sulandırdı ve sesi titredi. “Ona izin vermedin dimi baba? O kimseyi tanımadığım uzak bir okula beni göndermek istiyor.” “Şimdi, kimse babanın yapmak istemediği bir şeye onu zorlayamayacağını bilmelisin. Ancak Bayan Perine bunu düşünmem için bana zaman verdi.” “O bir işgüzar. Onun dediklerini ciddiye alma.” Jake başını salladı. Onun küçük kızı en sevdiği sözlerden biriyle onu vurmuştu. Kardeşleri onunla alay ettiklerinde her zaman onları ciddiye almamasını söylerdi.


“Öğretmenin gerçekten yüksek bir IQ`ya sahip olduğunu söylüyor.” “Ben bilerek yapmadım.” “Akıllı olmakta yanlış bir şey yok fakat Bayan Perine senin elimizden gelen en iyi eğitimi alman gerektiğini düşünüyor. O senin için iyi bir eğitim almanı istiyor benim daha önce hiç aklıma gelmemişti ama çabuk evlenip çocuk yapmalısın diye bir kaide yok. belki o da aileyi küçümsüyordur.” “Belki de bu yüzdendir baba.” Jake bu ses tonunu biliyordu. Kızı onu yatıştırmaya çalışıyordu. “Ama herhangi bir şeyi değiştirmek istemiyorum.” diye ekledi. “Ne yapacağını bilmiyorum.” Dedi. “Annen doğru olanı yapmamızı isteyeceğini biliyorum.” “Annem zeki mi?” “Ahh, evet. Emin olabilirsin.” “O çabucak evlenip bebek sahibi olmuştu.” Tanrım, Kız kesinlikle zekiydi. Ve bunun farkına varan yepyeni bir öğretmendi. “çünkü ortaya çıkıp ayaklarını yerden kestim.” “çünkü karşı konulmazdın. Öyle mi?” “Doğru.” “Belki beni gönderme kararı vermeden önce bu konuyu annemle konuşmalıyız belki o ne yapmamız gerektiğini biliyordur.” Kızının bu söylediğinden öylesine şaşırdı ki adeta sarsıldı. “Annenle bazı şeyleri konuştuğumu biliyor muydun?” “hı hı…” “Nereden biliyorsun?”


Ona, gözlerinin içi parlayarak gülümsedi. “Çünkü bazen yüksek sesle konuşuyorsun baba. Annemle bir şey konuşmak istiyorum.” “Pekala o zaman, yarın anneni ziyarete gidelim ve bu konu üzerine konuşalım.” Küçük kız ayaklarıyla su sıçratmaya başladı.”Bence seninle ,Remy ve John Paul`la evde kalmamı isteyecek.” “Dinle-“ “Baba, annemle nasıl tanıştığınızı anlat. Bana bu hikayeyi yüzlerde kez anlattığını biliyorum ama bundan asla sıkılmam.” İkisi de kızının konuyu bilerek değiştirdiğinin farkındaydı. “Şimdi annen ve benden değil senden bahsediyoruz. Sana önemli bir soru sormak istiyorum. Oltanı dikkatli bir şekilde aşağı koy.” Michelle dediğini yaptı ve ellerini kucağına koyup beklemeye başladı. Kendi kendine böyle küçük bir bayana benzediğini ve nasıl bu kadar gürültücü üç hantal katırla yaşayabildiğini düşündü. “Elinde imkanın olsaydı.Dünyanın herhangi bir yerinde ne yapıyor olurdun?” Kız parmaklarının ucunu birleştirdi. Babası ise dikkatini çekmek için atkuyruğunu çekiştirdi. “Babandan utanmana gerek yok bana anlatabilirsin.” “utanmıyorum.” “Saçın kırmızı ve çillerin var.” Kız kıkırdadı “Benim saçlarım zaten kırmızıydı ve çillerimin rengini değiştirmem mümkün değil.” “Söyleyecek misin söylemeyecek misin?” “Gülmeyeceğine söz verir misin?” “Gülmeyeceğim.”


“Remy ve John Paul belki gülerlerdi.” “Kardeşlerin ahmak. Onlar hemen her şeye gülerler ama onların seni sevdiğini biliyorsun ve onlar istedikleri zaman seni görmemelerinin nedeni çok çalıyorlar olmaları.” “Biliyorum.” Dedi. “Söyleyecek misin? Yapmak istediğin şeyler hakkında zaten bir fikrin var gibi geliyor.” “Biliyorum.” Diye itiraf etti. Babasının gülüp gülmeyeceğinden emin olmak için gözlerinin içine baktı ve fısıldadı. “Ben doktor olmak istiyorum.” Bu beklemediği sürprizi zihninin kavraması için uzun bir dakika boyunca bir şey söylemeden durdu. “Neden bir doktor olmak istiyorsun?” bu konuda zaten bir fikri olmasına rağmen sordu. “Çünkü insanları iyileştirmek istiyorum. Uzun zamandır, ben bu konuyu biraz düşünüyordum.” “Hala biraz düşünüyorsun. Doktorlar insanlarda olan bir şeyi her zaman iyileştiremezler.” “Bunu biliyorum baba” sesinde karşındakini gülümsetecek bir etki vardı. “İyileştirmek istediğin biri var mı?”

Big Daddy kolunu kızının omzuna koydu ve onu kendine çekti. Zaten cevabı biliyordu ama kelimeleri ondan duymak istiyordu. Kakülü göz kapaklarına sürünerek yavaşça başını salladı. “Ben annemin kafasındaki sorunu iyileştirebileceğimi düşünüyorum. Ve sonra o da eve gelebilir.” Çeviri: Önokumalar Nihan Kalelioğlu


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.