VA Son Fedakarlık

Page 1

Kafesleri sevmem. Hayvanat bahçesindeyken bile sevmezdim. Ne zaman o zavallı hayvanları görsem klastofobim yükselirdi. Hiç yaratığın öyle bir yaşam sürmesini hayal edemiyordum.Bazen hayatlarını hücrelerinde geçirmek zorunda kalan suçlular için bile üzülürdüm. Ve kesinlikle içlerinden bir tanesinde olacağımı beklemiyordum. Ama son zamanlarda hayat bana hiç beklemediğim sürprizleri fırlatıyor gibiydi. Çünkü işte buradaydım , kilit altındaydım. ‘’ Hey ! ‘’ diye bağırdım beni diğer dünyadan ayıran demirliklere tutunarak. ‘’ Ne zamana kadar burada kalacağım ? Duruşmama ne zaman ? Beni zindanlar kapatıp sonsuza kadar tutamazsınız . ‘’ Tamam , tam olarak zindan sayılmazdı. Yani karanlık değildi , duvardan zincirlerde sarkmıyordu. Küçük bir hücrenin içersindeydim , düz duvarlı , düz zeminli ve … her şeyi düzdü. Lekesiz , soğuk , steril bir yerdi. Doğrusu hiçbir zindanın hissettirmeyeceği kadar depresifti. Holdeki kürsü cildimin altında sert serin ve soğuk hissi bırakıyordu. Floresandan gelen aydınlatma öyle parlaktı ki neredeyse ortama neşeli bir hava katıyordu. Girişin yanındaki hücrede oturan adamın omzunu görebiliyordum ve biliyordum ki göremediğim bir yerde dört adet gardiyan vardı. Ayrıca biliyordum ki İki gündür onlardan cevap vermelerini istediğim için , eninde sonunda aralarından biri bana cevap verecekti. Her zamanki sessizlik çöktüğü zaman , hücrenin köşesindeki yatağıma iç çekerek çöktüm. Yeni evim olan buradaki her şey gibi karyolada renksiz ve sadeydi. Evet , giderek gerçek bir zindan istemeye başlıyordum. En azından sıçan ve paslar izleyebileceğim bir gösteri sunardı. Yukarı baktım ve hücrelerin ve duvarların verdiği o kafa karıştırıcı duyguyu hissettim.Sanki nefes alamıyormuşum gibi . Sanki duvarlar ve hücre giderek küçülüyormuş ve bana kalan son havayı beraberinde götürüyormuş gibi … Hemen hızlı nefesler alarak kalktım. Duvarları ve hücreyi düşünme , Rose. dedim kendi kendime . Duvarlar yerine ellerime baktım ve bu hale nasıl düştüğümü hatırlamaya çalıştım. Cevap belliydi. Birisi işlemediğim bir suçu üzerime yıkmıştı. Üstelik hafif bir suçta değildi. Bir cinayetti. Bir dhampir ve Moroi’nin işleyebileceği en büyük suçtu. Bunun anlamı daha önce bir şeyler öldürmedim değil . Öldürdüm. Hatta kuralalrı yıkmak ve bunları paylaşmak gibi şeylerde yaptım. Soğukkanlı cinayetler sözcüğü artık repertuar’ımda yoktu. Özellikle Kraliçeyi öldürmekle suçlanıyorsam. Kraliçe Tatiana’nın her zaman dostum olduğunu söyleyemem tabii. O soğukkanlı , hesapçı bir Moroi’di. Kurbanlarını kanı için öldürmeyen vampirlerin üzerinde büyü kullanıyordu , yaşamları için yarıştırıyordu. Tatiana ile benim sarsıntılı bir ilişkimiz vardı. Bir çok nedenden dolayı üstelik. İlk olarak yeğeni Adrian ile çıkıyordum. Sonra bizim ölümcül , ölümsüz , kötü düşmanımız olan Strigoi’u defetmek için kullandığı politikaları onaylamamdandı. Tatiana birkaç defa bana tuzak kurmuştu ama onun ölmesini asla istemezdim. Anlaşılan birisi istemişti ve adaletle yüzleşmek işini bana bırakmışlardı. Daha kötüsü onu öldüren kazığın her tarafında benim parmak izlerim vardı. Gerçi kazık benimdi yani parmak izlerimin olması doğaldı. Kimse bunun alakalı olacağını düşünmüyor gibiydi. Tekrar iç çektim ve katlanmış küçük kağıt parçasını cebimden çıkardım. Okuyabileceğim tek şey. Avucumda sıktım , içindekini görmek için kelimelere ihtiyacım yoktu. Çoktan hepsini


ezberlemiştim. Notun içeriği aklıma tek soruyu getiriyordu, Tatiana hakkında ne bildiğimi. Son zamanlarda çok sorularım vardı. Bu duruma çok sinirliydim. Herkesi hayatımdan kesip attım , en iyi arkadaşım Lissa’da buna dahildi. Lissa bir Moroi’di ve aramızdaki bağ onun aklındakileri görmemi sağlıyordu. Ve onun gözlerinden dünyayı görebiliyordum. Her Moroi’nin bir element tipine eğilimi alabilirdi. Lissa’nın büyüsü ruhdu , onunla iyileştirebiliyor , elementleri psişik olarak bağlayabiliyordu. Moroi’ler arasında nadir bulunan bir özelikti. Çoğu normal elementlere eğimli oluyorken Lissa’nın elementi çok güçlüydü. Bu güçünü birkaç yıl önce beni tekrar hayata döndürmek için kullanmıştı , bu yüzden aramızda inanılmaz bir bağ oluşmuştu. Onun aklında olmak beni kafes sorunumdan kurtardı. Bana bir nevi teklifte bulunmuştu. Lissa bütün kanıtların beni gösterdiğini duyduğundan beri beni temize çıkarmak için çok uğraşıyordu. Benim kazığım sadece cinayetin başında kullanılmıştı. Bu hemen akıllara benim ve Kraliçenin kötü ilişkimizi getirmiş olsa da cinayet işlendiği zaman nerede olduğum hakkında bir tanık bulunmuştu. İfade beni mazeretsiz bırakmalıydı. Ama Konsey beni tam teşekküllü bir hapise götürecek kadar kanıtın olduğunu düşünüyordu. Lissa insanları ikna etmeye , dikkatlerini çekmeye umutsuzca çalışıyordu. Dinleyecek birini bulmakta zorluk çekiyordu . Çünkü bütün Moroi Asil Kortu Tatiana'nın cenazesi için ayrıntılı hazırlık girişimleri yüzünden meşguldüler. Bir hükümdarın cenazesi büyük bir olaydı. Moroi’ler , yarı vampirler dhampirler dünyanın her tarafından bunun için geliyorlardı. Yemekler , çiçekler , dekorasyon , müzikler … hepsi büyük olaydı. Eğer Tatiana evlenmeye kalksaydı , bu kadar zahmete girecekleri konusunda şüpheli olurdum. O kadar iş vardı ki kimse benimle ilgilenmiyordu. İlgilenen insanlar ise uzakta , kimseyi öldürmediğime emin oldukları için güvende olduklarını düşünüyorlardı. Tatiana’nın katilli bulundu . Adalet yerini buldu . Dava kapandı. Lissa’nın zihindeki kargaşanın görüntüsünü gördükten sonra , hapishane beynimde yine yer etme başladı. Birisi alana girmiş , gardiyanlarla konuşup beni görmek istiyordu. Burada geçirdiğim günlerdir gelen ilk ziyaretçiydi. Kalbim hızlı atmaya başladı. Kapının açıldığını duydum , ayak seslerini duyunca birinin bir hata olduğunu söylemeye geldiğini ümit ediyordum. Ziyaretçim beklediğim birisi değildi , dogrusu. ‘’ Yaşlı adam. ‘’ dedim yorgun bir şekilde. ‘’ Burada ne yapıyorsun ? ‘’ Abu Mazur hemen önümde durdu. Her zamanki gibi şık görünüyordu. Pennsylvania sıcak , nemli yaz havasını yaşıyordu. Yazın ortasındaydılar ama bu Abe’nin takım elbise giymesini engellememişti. Gösterişli ve abartılı bir takım elbiseydi. Mor kravat takmış , eşarp giymişti. Altın takısı tenine karşı parladı , her zamanki uzun koyu renkli sakalı biraz kısalmış gibiydi. Abe bir Moroi’dir. Asillerden olmasa da öyleymiş gibi davranılırdı. Tabii aynı zamanda babamdı da. ‘’ Ben senin avukatınım. ‘’ dedi neşeyle. ‘’ Kanunun sana verdiklerinden biri tabii ki. ‘’ ‘’ Sen avukat değilsin. ‘’ diye ona hatırlattım. ‘’ Ayrıca son verdiğin tavsiye işe yaramadı. ‘’ Bu hatırlatma da benim içindi. Abe – eğer bir duruşma olacaksa tabi – beni savunacaktı güya. Muhtemelen kilitli olacağım için duruşmanın başı kim olursa olsun işler hiç bu kadar kötü gitmezdi. Derken bir şey fark ettim. Doğru olan bir şey. Hiçbir avukat , ne kadar iyi olursa


olsun duyduklarım karşısında beni koruyamazdı. Yine de Abe’e kredi vermek zorundaydım , kabataslak ilişkimize rağmen bir nedenden dolayı buradaydı. Neden bunu yaptığı konusunda emin değildim. En büyük teorim beni savunmak konusunda asillere güvenmemiş ve babalık görevi olarak bunu hissetmiştir. İşte bu yüzden ; ‘’ Performansım süperdir. ‘’ diye çıkıştı. ‘’ Bu yüzden senin ‘’ Eğer ben öldürseydim şöyle olurdu ‘ şeklinde konuşmanın hiç birimize bir faydası olmayacağını söylemem gerek . Bu jurinin kafasına senin yapabileceğin gibi sonuçları koyar. ’’ Aşağlamayı duymazdan geldim , kollarımı gögüsümde topladım. ‘’ Peki , neden buradasın ? Babalık hislerinden dolayı olmadığını biliyorum. Nedensiz hiçbir şey yapmazsın. ‘’ ‘’ Elbette yapmam. Nedensiz neden bir şey yapayım ki ? ‘’ ‘’ Sakın kıvrak zekalı olmaya başlama ‘’ ‘’ Kıskanmana gerek yok . Eğer kafanı koyarsan , yeterince çalışırsan sende benim yetenekli kıvrak zekamı kavrayabilirsin. ‘’ dedi göz kırptı. ‘’ Abe. ‘’ dedim. ‘’ Kes şunu .’’ ‘’ İyi, iyi . ‘’ dedi. ‘’ Sana duruşmanın erkene alınabileceğini söylemeye geldim. ‘’ ‘’ Ne ? Bu harika. ‘’ En azından öyleydi. Abe’nin ifadesi ise tam terzini söylüyor gibiydi. En son duyduğumda duruşmam için aylar vardı . Bunu düşünmek bile beni tekrar klostofobik yapmaya yetti. ‘’ Rose , duruşmanın erkene alınacağının farkındasın değil mi ? Kanıtlar senin suçlu olduğun söylüyor ve suçlu bulunabilirsin.’’ ‘’ Evet , ama duruşmadan önce yapabileceğimiz bir şeyler olmalı , değil mi ? Beni temize çıkaracak yeni kanıtlar vardır değil mi ? ‘’ Bir den sorunun ne olduğunu gördüm. ‘’ Duruşma erkene alındı derken , ne kadar erkenden bahsediyoruz ? ‘’ ‘’ Doğrusu , yeni kral ile kraliçe’nın taç giyme töreninden önce yapmak istiyorlar. Bilirsin , kutlamalar filan. ‘’ Sessi serti. Kafamda sayılar uçmaya başladı. Hesaplamaya çalışıyordum. ‘’ Cenaze bu hafta olduğuna göre seçimler hemen sonra yapılır… Yani demek istediğin duruşmayı iki hafta içinde yaparlar mı ? ‘’ Abe onayladı. Demirlikleri kavradım , kalbim hızla çarpıyordu. ‘’ İki hafta mı ? Ciddi misin ? ‘’ Duruşma erkene alındı değince bir ay kadar sonra diye farz etmiştim. Yeterince kanıt bulabileceğimiz kadar zamanımız olduğunu varsaymıştım. Nasıl bunu düşünemedim ? Şimdi zaman bana karşı yarışıyordu. İki hafta hayatta yetmezdi. Özelikle Korta bu kadar aktivitenin olduğu zaman. İki dakika önce uzun sürecek olan duruşmam ile yüzleşmemeye çalışırken şimdi biraz daha dayanmam gerekiyordu. Hemen diğer sorumu sordum.


‘’ Ne kadar ? ‘’ sesimi kontrol edip tekrar denedim. ‘’ Jri kararını verdikten sonra cezayı uygulamak ne kadar sürer ? ‘’ Abe ile benzerliklerimizi pek bilmiyordum ama o an , ikimizin de kötü haberi korkuzca verdiğimizi fark ettim. ‘’ Büyük olasılıkla , hemen .’’ ‘’ Hemen. ‘’ yatağıma doğru gidip oturdum. ‘’ Yani iki hafta . İki hafta sonra … ölmüş olabilirim. ‘’ Şimdi aklıma gelen şey buydu. Birisi hemen beni öldürecekleri kadar arkada kanıt bırakmıştı. Kraliçeyi öldürenler hapse gönderilmezdi. İdam ettirilirdi. Dhampir ve Moroi’ler arasındaki ender suçlar böyle ceza çekerdi. Bizler biraz daha medeni olduğumuzu ve Strigoi gibi olmadığımızı böyle vurgulardık. Fakat , bazı suçlar kanun gözünde ölüm cezasını getirirdi. Bazı insanlar – ihanet edenler gibi – bunu hak ederdi. Gözümün önüne hayatımın gittiği yön gelince yaşlar gözümde birikmeye başladı. Kafamı sallayıp onları geçiştirmeye çalıştım. ‘’ Bu adil değil. ‘’ dedim Abe’e. ‘’ Bu adil değil ve sen bunu biliyorsun. ‘’ ‘’ Benim düşündüğüm önemli değil. ‘’ dedi sakin bir sesle ‘’ Sadece bunlar basit gerçekler. ‘’ ‘’ İki hafta. ‘’ diye tekrarladım. ‘’ İki haftada ne yapabiliriz ki ? Belki .. belki bir şeyler bulabiliriz. Yada .. yada sen bir şeyler bulabilirsin. Bu senin özelliğin .’’ Sesim umutsuz ve histerik geliyordu . Çünkü kendimi histerik ve umutsuz hissediyordum. ‘’ Bunu başarmak çok zor olacak. ‘’ diye açıkladı. ‘’ Kort şu an hem cenaze hemde seçim ile meşgül ki bu hem iyi hem de kötü. ‘’ Hazırlıklar içinde uğraşan Lissayı görmüştüm. Oradaki kaosu da görmüştüm. Bu dağınıklıkla bir kanıt bulmak çok zor olacaktı. Hatta belki de imkansız. İki hafta , iki hafta sonra ölüyüyüm. ‘’ Yapamam. ‘’ dedim Abe’e. ‘’ Yapmam , bu şekil de ölemem. ‘’ ‘’ Ah ? ‘’ dedi Abe. ‘’ Yani nasıl ölmen gerektiğini biliyor musun ? ‘’ ‘’ Savaşırken. ‘’ bir damla gözlerimden aktı , elimin terziyle sildim. Bütün hayatım boyunca bunu biliyordum zaten. ‘’ Sevdiklerim için savaşırken ölmeliyim. Planlanmış bir idamla değil. ‘’ ‘’ Bu da bir şeydir. ‘’dedi Abe. ‘’ İki haftamız var. Kanıtlar bulabiliriz. Zor olabilir ama imkansız değil. Hem bir hafta olmasından iyidir. Sadece bekle ve gör ‘’ ‘’ Beklemekten nefret ederim. Bu oda … o kadar küçük ki . Nefes almaka zorlanıyorum. Bin kere idam edilmek gibi. ‘’


‘’ Bundan şüpheliyim. ‘’ Abe’in ifadesi hala boştu . Sempati bile göstermiyordu. ‘’ Sen binlerce Strigoi ile savaştın, yine de küçük bir odayla baş edemiyor musun ? ‘’ ‘’ Bu kadar kolay değil. Şimdi zamanın aktığı bir delik gibi, geçen her saatin beni ölüme yaklaştıracağını bileceğim. ‘’ ‘’ Tehlike belli olmadan hayatını sınamak bazen güçünü sınamak gibidir. En büyük mücadeledir. ‘’ ‘’ Hayır , hayır. ‘’ Ona doğru yürüdüm. ‘’ Bana asillik ayakları takınma. Bana büyük hayat dersi vermeye çalışan Dimitri gibi geliyor sesin. ‘’ ‘’ O da güçünü sınayıp büyük badireler atlattı. Başka şeylerden de hayata kalmayı başardı. ‘’ Dimitri. Cevap vermeden önce kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım. Bu cinayet karmaşasına dek Dimitri hayatımdaki en büyük karışıklık olmuştu. Bir yıl önce-bana sonsuz gibi gelmişti-Dimitri benim lisedeki eğitmenim olmuş, beni Moroi'yi koruyan dhampir gardiyanlarından biri olmam için çalıştırmıştı. Bunu başarmıştı- ve çok daha fazlasını da... Bir birimize aşık olmuştuk ki bu izin verilmeyen bir şeydi. En sonunda bir arada olmamızın bir yolu olmasına rağmen bununla elimizden geldiğince başa çıkmıştık. Bu umut, Dimitri ısırılıp Strigoi'ye dönüştüğü zaman yok olmuştu. Bu benim için çok büyük bir kabus olmuştu. Sonra kimsenin mümkün olmadığına inanmadığı bir mucize olmuş, Lissa onu tekrar bir dhampir'e çevirmek için ruh kullanmıştı. Ama aramızda olanlar ne yazık ki Strigoi saldırısından önce olan haline dönmemişti. Abe'e dik dik baktım. "Dimitri bundan kurtuldu ama bu onun korkunç derecede canını sıktı! O hala her şeye rağmen kendinde. " Bir Strigoi olarak yaptığı canavarlıklar tüm ağırlığıyla Dimitri'ye eziyet ediyordu. Dimitri kendini affedememiş ve bir daha kimseyi sevmeyeceğine dair yemin etmişti. Adrian'la çıkıyor olmam bile bu konuda yardımcı olmamıştı. Birkaç boş çabadan sonra, Dimitri'yle tamamen bittiğini kabul etmek zorunda kalmıştım. Adrian'la aramda ciddi bir şeylerin olması umuduyla yoluma devam etmiştim. "Doğru." dedi Abe kuru bir şekilde. "Morali bozuk ama sen mutluluk ve hazzın resmisin. ‘’ İç çektim. "Bazen seninle konuşmak kendimle konuşmak gibi oluyor; oldukça rahatsız edici. Burada olmanın başka bir sebebi var mı? Korkunç haberleri iletmekten başka herhangi bir sebep? Cehalet içinde yaşıyor olsaydım daha mutlu olurdum." Bu şekilde ölmemem gerekiyordu. Olacağını önceden anlamamalıydım. Ölümüm takvimde işaretlenmiş olan bir randevu değildi. Abe omuz silkti. "Sadece seni görmek istemiştim. Ve bir de planlarını..." Evet, gerçekten bu yüzden geldiğini fark etmiştim. Abe'in gözleri konuşmalarımız sırasında


hep bana odaklanırdı, onun dikkatimi çektiğimi sorgulamama gerek bile yoktu. Şakalaşmalarımızda korumalarımı endişelendirecek hiçbir şey yoktu. Ama Abe sıklıkla gözlerini hücreme dikip , etrafı inceliyordu ki bu genelde yaptığı bir şey değildi . Bütün konuşmalarımız böyle geçiriyorduk. Abe yılan gibiydi. Yani boş yere itibarını kazanmamıştı. O her zaman hesaplamalar yapıp fırsat yakalamaya çalışıyordu. Yılanları görünce neden koşmaya başladığımı şimdi anlıyordum bu genelde aile içi bir delilikti.

‘’ Ayrıca sana zaman geçirmen için yardım etmek istiyorum. ‘’ dedi gülümseyerek ve hemen kolunun altındaki magazin dergilerini ve kitapları demirliklerden uzattı. ‘’ Belki bu bir şeyleri kanıtlar.’’ İki hafta sonra öleceğimi düşününce eğlenebileceğimden emin değildim. Dergiler moda , saçla ilgiliydiler. Kitap ise Monte Cristo Kontu’nun kitabıydı. Şaka mıydı yoksa cidden bunu mu getirmişti çözemedim. ‘’ Filmini görmüştüm. İçerdiği sembolizim çok belli değil mi ? Tabii eğer içine başka bir dosya koymadıysan.’’ ‘’ Kitap her zaman filmden daha iyidir. ‘’ dedi ve dönüp gitmeye başladı. ‘’ Belki bir daha ki sefere bunu tartışabiliriz. ‘’ ‘’ Dur .’’ dedim ve elimdekileri yatağa attım. ‘’ Gitmeden önce … bütün bu olanlar içinde gerçekten onu kimin öldürdüğünü konuşmadık.‘’ Abe cevap vermeyince ona bir bakış attım. ‘’ Benim yapmadığımı biliyorsun değil mi ? ‘’ ‘’ Kızımın bir katil olabileceğine inanıyorum .’’ dedi Abe ‘’ Ama bu cinayetin katili değil. ‘’ ‘’ O zaman kim yaptı ? ‘’ ‘’ İşte bu. ‘’ dedi gitmeden önce. ‘’ Üzerinde çalıştığım bir şey. ‘’ ‘’ Ama daha şimdi zamanın olmadığını söyledin Abe. ‘’ onun gitmesini istemiyordum , yalnız kalmak istemiyordum. ‘’O zaman bunu halletmenin bir yolu yok. ‘’ ‘’ Sadece mahkeme odasında ne söylediğimi hatırla. ‘’ Görüş alanımı geçti , gidip yağa oturdum.En sonunda ne demek istediğini biliyordum , bana oldukça ısrarlı bir şekilde idam olmaz diyordu. Hatta duruşma bile olmaz. Abe Mazur böyle boş sözler verecek birisi değildi. Ama onun limitlerinden şüphelenmeye başladım üstelik takvimde idam günüm işaretliyken. Tekrar kağıtı çıkarıp tutum. Ambrose—Tatiana’nın hizmetkarı ve oyuncağı mahkeme odasında beklerken bunu elime vermişlerdi. Rose ;


Eğer bunu okuyorsan çok kötü bir şey olmuş demektir. Benden büyük olasılıkla nefret ediyorsundur ve ben seni bunun için suçlamıyorum. Sadece benim yaş kararı ile ilgili yapacaklarımın diğer insanların planlarından daha iyi olduğuna güvenmeni istiyorum. Bazı Moroi’ler bütün dhampirleri hizmet etmeye zorlamayı düşünüyorlar. İstedikleri her neyse bunu zorla sahip olacaklar. Yaş kararı bunu yavaşlatmak içindi. Her neyse sana bunu gizlice yazıyorum ve bu sır çok az kişiyle paylaşılması gereken bir sır. Vasilisa’nın konseyin desteğine ihtiyacı var. Ve bu neredeyse oldu da. Ama o son Dragomir değil. Daha önce onun Eric Dragomir adında yargı meşhur bir çocuğu olmuştu. Çocukla ilgili bunları biliyorum sadece , ama sen onu bulmalısın. Vasilisa’a hak ettiği gücü vermelisin. Hataların olduğunu ve tehlikeli kızgınlığını bilmeme rağmen ancak sana böyle bir görevi verebilirim. Zamanını harcama , işine koyul . Tatiana Ivashkov Bin kere okusam da sözcükler hiç değişmemişti ama sorular hep kafamın içindeydiler. Nota yazan şey doğru muydu ? Bunu gerçekten Tatiana mı yazmıştı ? Ona karşı – düşmanca tutumuma rağmen bana bu konuda güveniyor muydu ? Dışarıda bir yerde yirmiye yakın Moroi ailesi olmalıydı , niyetleri ve kararlarını göz önünde alırsak belki on bir kişi kalırdı. Lissa Drogamir soyunun son üyesiydi. Moroi hukukuna göre Lissa’nın Konseyde oy ve karar vermek gibi bir gücü yoktu. Bazı kötü yasalar yüzünden eğer not doğruysa iş kötüye gidebilir diye düşündürüyordu. Çünkü o yasalar gereği Lissa dövüşmek zorunda kalabilirdi. Bu zaten öldürmeye hevesli olan bazılarının hoşuna gitmeyebilirdi. Bir başka Dragomir. Bir başka Dragomir Lissa’nın oy vermesini sağlayabilirdi. Bu çok şeyi değiştirebilirdi. Her zaman bir Moroinin oyu çok şeyi değiştirebilirdi. Dünyayı değiştirebilirdi – böyle düşünürsen suçlu yada suçlu olmadıklarını da değiştirebilirdi. Ve kesinlikle Lissa’nın hayatını değiştirirdi. Yine de … Belki Lissa yeni kardeşini sevinçle karşılayabilirdi. Babamı bir hain olarak kabul etmiştim ama Lissa her zaman en iyisine tutunurdu. Haber ona şok etkisi yaratabilirdi . Bütü hayatımı onu fiziksel tehtitlere karşı korumam gerektiğini düşünerek geçirmişti şimdi belki de korumam gereken başka tehtitlerde vardı diye düşünüyordu. Ama öncelikle notun gerçekten Tatina tarafından mı gönderildiğini bulmalıydım eğer onun tarafından gönderildiyse nefret etsem de yapmak zorunda olduğum şeyi yapacaktım. Hem neden olmasın ? Şimdi yaptığım bir şey yoktu nasılsa. Yatağa uzanıp demirlikle arkamı verdim. Önümdeki boş duvara odaklandım. Yeterince kendimi kontrol edebilseydim , aklım olduğum yer konusunda daha açıklayaçı olabilirdi. Engellerimi kaldırdım. Büyük bir balondaymışım gibi hava beni kaldırdı. Ve aniden hayaletler etrafımı sarmışlardı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.