İstatistikler gösteriyor ki ölümlüler ruhlarını beş şey için satıyorlar : Seks , güç ,para , intikam ve aşk . Bu acıdan bakarsak kendimin bir numara olacağımdan emin olmam lazım. Ama bütün bu durum beni sadece yoruyordu. İşte bu benim için önemliydi. Belki de artık empati kuramıyorumdur diye söylendim kendi kendime. Çok uzun zaman oldu. Benim bakire olduğum zamanlar insanlar kuğuların hamile kızlara döneceğine inanıyorlardı. Hung beni sabırla bekliyordu. Ellerini Lexus’nun üstüne doğru sildi. ‘’ Bu kadar önemli olan şey ne anlamıyorum. Bunu her zaman yapıyorsun. ‘’ Aslında bu doğru değildi ama ikimizde ne demek istediğini biliyorduk. Onu görmezden geldim ve İyi hissetmediğim halime geri döndüm. Banliyöler her zaman modumu düşürüyordu. Birbirinin aynı olan evler. Mükemmel çimenler. Harika SUV’lar. Gecenin içersinde bir yerde köpek bile toprağı eşeliyordu. ‘’ Bunu yapmayacağım. ‘’ dedim. ‘’ Benim bile bir standardım var. ‘’ Hung benim standartlarımın onun görüşü olmamasına homurdandı. ‘’ Tamam , o zaman kendini iyi hissedeceksen bunu lanet sözleşmesi olarak düşünme. Hayır işi olarak düşün.’’ ‘’ Hayır İşi mi ? ‘’ ‘’ Elbette.’’ Elini cebine atarak bir Pc çıkardı. Tamamen iş adamı görünümüne bürünmüştü. Hung profesyonel bir imp’di. Ölümlülerin ruhlarını anlaşmalar ve yasal yükümlüklerle alan bir avukattı. Ayrıca benim arkadaşımdı. Bu biraz eğer arkadaşları böyleyse … durumuna benzemişti. ‘’ Şu standartları dinle. ‘’ dedi Hung. ‘’ Adı Martin Miller . Erkek , elbette. Bir oyun dükkanın da çalışıyor. Burada , ailesinin evindeki bodrumda yaşıyor. ‘’ ‘’ Tanrım. ‘’ ‘’ Sana söyledim. ‘’ ‘’ Hayır işi yada değil. Bu çok … geniş bir iş. Kaç yaşında ? ‘’ ‘’ 34.’’ ‘’ Iyy.’’ ‘’ Aynen öyle. Bu yaşında olup hala biriyle beraber olmadığı için çaresizce bazı önemler almak zorunda kalmış. ‘’ Saatine bir göz attı. ‘’ Eh , yapıyor musun yapmıyor musun ? ‘’
Acelesine bakılırsa Hung’ı bir randevusuna geç kalmasını sağlıyordum. Tabii kadın yaşının yarısında olmalıydı. Yani göründüğü yaşının , yoksa kendisi yüzyılları zorlamaktaydı. Cüzdanımı yere attım ve ona bir bakış fırlattım. ‘’ Bana borçlusun. ‘’ ‘’ Öyleyim. ‘’ dedi. Tanrıca sağolsun bu normalde benim işim değildi. Böyle bir şeyi kim yapıyordu hiç bilmiyorum. Hayal dahi edemiyorum. Tam eve doğru yürüyordum ki beni durdurdu . ‘’ Georgina ? ‘’ ‘’ Evet ?’’ ‘’ Bir şey daha vardı . ‘’ Arkamı dönüp ona baktım. ‘’ Evet. ‘’ ‘’ Şey , bir tür özel bir istek. ‘’ Kaşlarımı yükseltim ve onu bekledim. ‘’ Şey adam bütün şu şeytan olayına inanıyor. Şimdi ruhunu şeytana sattığını düşündüğü için , ne biliyim , bakirliğini kaybederken de şeytani bir şeyler bekliyor. ‘’ ‘’ Şaka yapıyorsun . Yani şey mi ..’.’ ‘’ Hadi Georgina , birkaç duman ve ayna numarası fazlası değil. Sadece gösteriş. Lütfen , benim için yap. ‘’ Bana doğru acındırası bir bakışla döndü. Çok muhtaç gibi gözüküyordu. Direnmek zordu. Size dediğim gibi işinde gerçekten iyiydi. ‘’ Gerçekten eğer sen bana yardım etmek için burada olmasaydın ben …. Bilemiyorum. Çok teşekkürler. ‘’ Başımı döndürüp onun bakması zor muhtaç yüzüne baktım. ‘’ Eğer birisi öğrenirse…’’ ‘’ Dudaklarım mühürlü. ‘’ dedi hemen . Eğilip ayakkabılarımı çıkardım. ‘’ Ne yapıyorsun? ‘’ dedi. ‘’ Şekil değiştiricem bunlar Bruno Maglis marka başlarına bir şey gelsin istemiyorum. ‘’ ‘’ İyi de geri dönüştüğünde onlarda dönüşecekler. ‘’ ‘’ Aynı olmuyorlar. ‘’ ‘’ Olurlar . Onları istediğin gibi yapabilirsin . Bu saçmalık. ‘’ ‘’ Bak. ‘’ dedim . ‘’ Orada durup benimle ayakkabılarımı mı tartışacaksın yoksa eve gitmemi mi istiyorsun ? ‘’ Çenesini kapatıp bana evi gösterdi.
Eve yalın ayak girdim . Evde köpekleri filan olmadığını ümit ediyordum. Hung bana adamın bodrumda yaşadığını söylemişti. Oraya doğru yöneldim. Karanlığa rağmen içerisini seçebiliyordum. Masa , kitaplık , güllü vazo . İlerlemeye devam ettim. Holle doğru geldiğim sırada şekil değiştirmeye başladım. İnce olan vücudum ince kaldı ama boyum uzamaya başladı. Tenim ölü beyazı tenlerden olmaya başladı. Neredeyse fenalık geçirip düşecekmişim gibi . Uzun olan saçları arkaya doğru saçıldı. Yüzümü açıkta bırakıyordu. Hala siyah saçlara sahiptim. Zaten standardın üstünde olan gögüslerim çizgi romanlardaki kadın kahramanlar gibi büyümeye başladı. Kıyafetlerim ise … şey Muz Cumhuriyetine ait renklere sahip olan bluz ve pantolonum gitti. Yerine kırmızı deri bir elbise ve dizlerime kadar gelen deri çizmelere sahip oldum. Çok azgın görünüyordum. Görüntümün ne olduğunu biliyordum ama küçük aynada görünce şaşkınlığımı gizleyemedim. ‘’ Tanrım. ‘’ dedim kendi kendime. Umarım digerleri bunu öğrenmezdi. Onlar çok klas kişilerdi. Kapıyı çaldığım sırada içeriden video oyun sesleri geliyordu. Kapıyı uzun boylu , hafif göbekli Homer Simpson tişörtü giyen bir adam açtı . Elinde patates cipsi vardı. Cipsler beni görünce yere düştü. ‘’ Martin Miller ? ‘’ dedim. ‘’ E..Evet. ‘’ ‘’ Benimle oynamaya hazır mısın ? ‘’ Tam altı dakika sonra Miller’ı dinlenmeye bıraktım. Görünüşe göre 34 yıl adamda hiç tâkat bırakmıyordu.