Bu kapı alıldığı zaman birisinin tekmeleneceği gerçeği kaçınılmazdı. Tekmeleyen mi yoksa tekme yiyen mi ben olurdum , işte orası tam bir gizemdi. Koku , binanın rahat havlandırmasını Teksas’ın sıcak havasına değiştirdiğim zaman adeta bana çarptı. Omuz askılarımı çekiştirerek batan güneşin ışığına doğru adım attım. Bir adım arkamda , oda arkadaşım Sammi 19. yy kadınların edebiyata katkısı hakkında konuşan katılımcı konuşmacının ayrımcı olduğunu savunuyordu. Ben ise Şeytanın Avukatlığına soyunmuş , konuşuyordum. Akşam meltemi beni olduğum yerde durdurdu koku ok misali yüzüme çarpmıştı. Neyi tartıştığımı bile unuttum. Gölgeleri taramaya başlayıp bu kaynağıbelirsiz kokuyu saplamaya çalıştım. Görüş açımda olagandışıbir şey yoktu , sadeceyazın etrafta dolaşan sıradan öğrenci topluluğu vardı. Kendi yollarında ilerlerken konuşuyorlardı. İnsan öğrenciler ama benim kokladığım şey neyse kesinlikle bir insan değildi. Sammi kendi kendine konuşmaya devam etti , benim durduğum bile fark etmemişti. Benim durduğumu fark etmediği için doğru arkama çarptı.Elindeki kağıtlar yere , zemine saçılınca yüksek sesle küfür etti. ‘’ Bir daha ki sefere durduğunda bana haber verirsen iyi olur , Faythe’’ dedi terz bir şekilde ve yerdeki kağıtları toplamaya başladı. Durup , öğrencilerin geçmesine engel olduğumuz için arka sırdan homurtular yükselmeye başladı ve başka kelimelerle sövüyorlardı. Öğrenciler genelde izlendiklerinin farkında olmazlardı , gözler ya yerde ya kitaplarında olurlardı. ‘’ Özür dillerim. ‘’ dedim ve kağıtları toplamak için yanına eğildim. Ona yardım etmek ayakta durmaktan iyiydi. Duvara tutunarak ayağakalktım. Sammi iki adım arkamda beni izliyordu. Hala konuşuyor kağıtlarını dizmeye uğraşıyordu , her insan gibi gelen kokuyu fark etmemişti. Ben ise onun gevezelediği şeyleri zar zor duyuyordum. Burun deliklerim meltemin içinden gelen kokuyu aldığı anda adeta alev almıştı. Kokunun ne olduğunu neden geldiğini anlamaya çalışıyordum. İşte buldum. Bahçenin karşısındaki Kori Yemek Salonu ve Fizik binasının arasından geliyordu. Yumruklarımı ve dişlerimi sıkıp sırt çantamı tutum. Bu adamın burada olmaması lazımdı. Hiç birinin burada olmaması lazımdı. Babam bana bu konuda söz vermişti. Beni izlediklerini biliyordum ama babamla olan anlaşamamagöre hayatıma karışmamaları lazımdı. Arada sırada bir futbol oyununda spot ışıklarına rağmen onları görürdüm , yemek yerken görebilirdim. Yada nadiren – iki kere havada çocukluğuma ait , tatlı ve bilinen bir koku yakalardım Ama birkaç iç çekmeden sonra koku hiç de sevmediğim bir hal alırdı. Çünkü bu gibi şeyler bana hep hayatımın özel olmadığını ve bütün bunların sadecebir oyun olduğunu hatırlatırdı. Babacığımın sevgili ajanları gölgelerin ve kalabalığın içinde kaybolurlardı çünkü onları fark ettiğimi anlardı. Ama bu adam kaybolmadı. Çünkü onu görmemi istiyordu. Hatta daha kötüsü bu adam babamın adamlarından biri değildi.
‘’ …testis yerine yumurtalıkları olduğu için birisinin düşüncesini önemsememek işte bu barbarca . Birisi bilmeli…Faythe ? ‘’ Sammi beni yeni notebook’u ile dürtü . ‘’ İyi misin ? Sanki hayalet görmüş gibisin. ‘’ Hayır , Hayalet görmemiştim . Kedi kokusu almıştım. ‘’ Karnım ağrıyor gibi . ‘’ dedim karnımı tutarak . ‘’ Gidip yatacağım . Grup için benim adıma özür diler misin ? ‘’ Sammi yüzüme baktı . ‘’ Faythe , bu senin fikrindi. ‘’ ‘’ Biliyorum. ‘’ dedim dört MA adayının da ellerinde Loves Labour’un kopyalarıyla kütüphanede olduğunu düşünmek bile bana fazla geldi. ‘’ Herkese özür dilediğimi söyle , haftaya bende olacağım. ‘’ ‘’ Tamam. ‘’ dedi ve omuz silkti. ‘’ Sen bilirsin. ‘’ İki saniye sonra Sammi’de diğer öğrenciler gibi yürümeye başladı ve digerleri gibi gölgelerin orada duran kişiyi fark etmedi. Bahçe’nin oradaki yolla doğru yürürken öfkemin yüzüme yansımamasına gayet ediyordum. Onun olduğu yöne bir metre kadar kala çözülmüş bağçıklarımı bağlamak için eğildim . Harekette geçmeden önce plan kurmak için kendime zaman tanıyordum. Diz çökmüştüm ama bir yandan da geçişin arasındaki adamı izliyordum. Bunun olmaması gerekiyordu. Serseri bizim bölgemizden bu kadar uzağahayata gelmezdi. Hele yakalanmayı beklememesi tam bir mucize olurdu. Basitçe bunun olmaması gerekiyordu. Yine işte oradaydı. Caddeden gizleniyordu. Tıpkı bir korkak gibi. Aslında babamı çağırıp ona olayı rapor etmem gerekirdi. Onu hemen aramam ve onunda muhtemelen ajanlarını olay yerine göndermesi gerekirdi. Onlar bu problemi hemen hallederlerdi. Ama çağırmak sonrasında babamla konuşmayı getirecekti ve ben çok uzun zamandır ne pahasına olursa olsun mücadele veriyordum. Ödeyeceğim diğer bedellerden biri de Serseriyi kendi başıma korkutmaktı ve babamın ajanları biri bir daha beni izlerse onu bulup yakalayacaktım. Önemli bir mesele yoktu yani. Serseriler yalnız yaşayan kimselerdi aynı ceylanlar gibi ürkektiler. Onlar her zaman Gurur’un kedilerin den kaçarlardı çünkü biz her zaman çift halinde dolaşırdık . Şey çoğunlukla. Tamam , ben haric. Ama Serseri benim bir desteğim olmadığını bilmiyordu. Tanrım , büyük olasılıkla bir desteğim vardır da. Babamın paranoyak olması sağolsun , gerçekte asla yalnız kalmazdım. Bugün görevde olan kimseyi görmemiştim ama bu bir şey anlamına gelmezdi. Her zaman onları göremeyebilirdim ama bu onların dışarıda bir yerlerde olmadığıanlamına gelmezdi. Ayakkabıyı bağlayınca , dogruldum. İlk defa babamın kendi korumacı tavrı konusunda güvensizdim. Çantamı omzuma attım , caddeyi geçmeye başladım. Rahat görünmek için elimden geleni yapıyordum. Yürürken de bir yandan görünmez desteğimi arıyordum. Şu
destek kimse artık mükemmel bir biçimde gizlenmeyi öğrenmişti. Harika zamanlamaydı doğrusu. Ben sokağayaklaşırken güneş ufukta kaybolmaya başladı. Kori yemek salonun sokak lambası gece için yanmaya başladı. Kaldırıma yansıyan sarı ışık içerisinde durdum , gergindim. Sersei büyük olasılıkla sadecemerak ediyordu. Onu gördüğümü anladığıan kaçmaya başlayacaktı. Ama eğer kaçmasa, şey bu yine onu korkutmak demekti ama bu sefer ellerimi kullanacaktım. Benim gibi olan diğer kedilerin aksine ben kavga etmeyi biliyordum. Babam kendimi avunmamı öğrenmem konusunda inatçıydı. Ne yazık ki gerçekte pek pratik yapmamıştım , erkek kardeşim haric. Tabi ki kendimi idare edebilirdim ama dövüşmeyeli neredeyse yıllar geçmişti. Ve bu yeteneklerimi test etmem için iyi bir zaman değil gibiydi. Süvarileri çağırmak için çok geç değildi ama işte ne zaman babamla konuşsaydım olayları beni eve çağırmak için bahane eder olmuştu. Bu sefer bir bahane uydurmak zorunda bile değildi. Hayır , kendim halletmek zorundaydım. Değişim için sırtım titremeye başladı. Işıktan karanlığa dogru adım attım. Sanki çantamda bir kılıç varmış gibi elimle sırtıma uzandım. Benim için güvenlik battaniyesi gibi bir huydu bu. Havayı kokladım. Buradaydı , kokusunu alabiliyordum. Ama şimdi kokunun kaynağına yakınken fark ettim ki kokuda başka bir şey daha vardı. Gurur’umun topraklarındaki Serserilerden bile farklı bir kokuya sahipti. Bu adam , günahkar her kimse yerel değildi. Ayrı yabancı bir koku vardı. Erotik bir koku . Akrabalarım olan amerikan kedilerine özel , baharatlı bir koku. Nabzım boğazımda atmaya başladı. Kahretsin , kendimde bile değildim. Telefonumu bulmak için ceplerimi karıştırmaya başladım. Babamın aramalıydım. İnsan gözlerimle bir şey göremiyordum. Şekil değiştirmediğim için bir şeyler hep eksik kalıyordu. O derin ve benzersiz gözleri anlatabilmek için bir şeyler uyduramazdım. Ne yazık ki , şekil değiştirmek o an bir secenek değildi artık. Çok uzun sürerdi hem geçiş sırasında da savunmasız olurdum. İnsan formunda kalmalıydım. Arkama doğru baktım bahçede bir yaşam belirtisi arıyordum. Ama bahçe şuan boş gibi görünüyordu. Görebildiğim kadarıyla bir tanık yoktu. Herkes çalışıyor yada konuşuyor olmalıydı. Peki ben neden tanıyamadığım bir serseri ile saklanmaç oynuyordum ki ? Kulaklarım dikildi , kaslarım gerginleşti. İki adım daha ilerledim. İleriye doğru yürümeye başladım. Derken yerde bir şeye bastım. Bir raketti. Kırılmış bir raket. Çöplükteydim. Başım birden çöp kutusuna çarptı , çantam elimden fırladı.
Harika , Faythe diye düşündüm. Sanırım mekanik metal sesi kulaklarımda yankılanmaya başladı. Çantamı almak için eğildiğimde birisinin koştuğunu gördüm. Serseri – neyseki insa formundaydı – Kori Yemek Salonuna doğru kaçıyordu. Geriye belli bir koku bırakmaktaydı. Çantamı omzuna attığım gibi onun arkasından koşmaya başladım. Adrenalin damarlarımda akmaya başladı. Kedilerin sahip olduğu o hızla koştum .