EDİTÖR
Merhaba.
Künye
Bu ay alıştığınızın dışında değişik bir formatla karşınızdayız. Türkiye’de açık deniz olta balıkçılığının temellerini atan ve bu sporun ülkemizdeki çıtasını belirleyen “Alaçatı International Fishing Tournament” bu yıl onuncu turnuvasına imza attı.
Boat and Yatch News sadece internet üzerinden süreli olarak yayınlanan, deniz kültürü dergisidir. Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Erel mehmet.erel@erelmedya.com
10 yıl önce çok küçük bir ekip ve yok denecek kadar az bir ekipmanla hayata geçen turnuva; bu süre zarfında gelişti, büyüdü ve dünyanın sayılı turnuvaları arasında adı geçer hale geldi. Murat İyriboz ve Elvio Pennetti tarafından düzenlenen “Alaçatı International Fishing Tournament”, her yıl iş dünyasının önemli isimlerinin katıldığı ve ortalama 80 teknenin ‘start’ aldığı bir efsane haline geldi. “Boat and Yacht News” ekibi olarak bu organizasyonu en detaylı şekilde tanıtmak, sizlerle paylaşmak ve bu başarıyı taçlandırmak amacıyla Kasım - Aralık sayımızı “10. Yıl Turnuva Özel Sayısı” olarak hazırladık. Keyifle okuyacağınız sayfalar sizleri bekliyor…
Görsel Yönetmen Yılmaz Mermer
Mehmet Erel
mehmet.erel@erelmedya.com
Reklam Rezervasyon Cenk Yılmaz cenk.yilmaz@erelmedya.com Fotoğraf Editörü Mert Kocabaş Hukuk Danışmanı Av. Mustafa Açıkgöz 0532 340 46 57 Katkıda bulunanlar Cenk Ceylan Geveze Kanat Kale Özay Çağımnı Sinan Akad Yiğit Çırpanlı Erel Dijital Yayıncılık Hizmetleri Soğanlık Yeni Mah. Baltacı Mehmet Paşa Sok. No:1 Helenium Twins Sitesi B-Blok D: 69 Kartal – İstanbul T: 0216.909 84 53 (pbx) M: iletisim@erelmedya.com
Buradayız... boatandyachtnews.com /boatandyachtnews /boatyachtnews /boatandyachtnews
4
İÇİNDEKİLER
6
08
Hazırlıklar
28
Tutulan Balık Heyecanı
16
Start Seramonİsİ
22 Balık Arayışı
38
Güzel Bİr Yemek
42 Tartı
48 Ödül Törenİ 52 Magazİn
62 Sponsorlar
88
100
70
Takımlar
84
Yabancı Mİsafİrler
94
Ömer Atay
96
Murat İyrİboz
Turgut Konukoğlu
Elvio Pennetti www.cms.com.tr
HAZIRLIKLAR
HAZIRLIKLAR
Alaçatı International Fishing Tournament Bu yıl 10.’su gerçekleştirilen Turkcell Platinum Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası 6-9 Ekim tarihlerinde Port Alaçatı’da düzenlendi. 65 kiloluk orkinos ile son 10 yılın rekoru kırılırken, büyük çoğunluğu işadamlarından oluşan balıkçılar centilmence bir yarışmaya imza attı. Etkinlikte balıkçılar rekabetin yanı sıra, birbirinden lezzetli yemekler ve müzik eşliğinde eğlenceli bir hafta sonu geçirdi.
8
9
HAZIRLIKLAR
T
am 13 yıl önce, yani Ağustos 2004’te bir yaz gününde Murat ile gelişmeye başlamış Alaçatı Marina’nın rıhtımında bugünkü yeni yapısını ve offshore balık sezonu hazırlıklarımızı konuşuyorduk. O günlerde bu işi yapan 10 ya da 12 tekneydik: Avcı, Blue Bird, Emma, Fly-Inn, Mr Chips, Naya, Safa, Storm, Tuna Tango... Sonradan da Kız, Narwhal ve Voli katıldı. Diğer arkadaşları beklerken Murat bana “Eeee... Burası enteresan olmaya başladı, acaba bir yarışma düzenlesek mi?” diye seslendi, ben de ona “Yaaa... Boşversene... Şu anda keyifle balık avlıyoruz, başımıza dert mi açalım!” şeklinde cevap vererek konuyu kenara attım. Ondan sonra bana birkaç kez daha yaklaşarak konuyu tekrar gündeme getirdi ama her defasında ben kaçtım.
10
HAZIRLIKLAR
HAZIRLIKLAR
önce kendi stratejilerini belirliyor Her ekip suya çıkmadan
ve ona göre hazırlık yapıyordu. Bu defa
Ekipler gün doğmadan marinaya gelip,
eksiklerini gidererek teknelerinde son hazırlıklarını tamamladılar. Uzun mücadeleler
onları bekliyordu. Tüm gün kızgın
güneş
tüm ekipler yem olarak kullanmak için yanlarına bolca sardalya almıştı.
neredeyse
altında olacaklardı. Ekipmanlarındaki eksiklik, önemli sonuçlara neden olabilirdi.
12
13
HAZIRLIKLAR
HAZIRLIKLAR
Merkez hakem, teknelerİn hızlarına göre tek tek telsİzden marİna çıkışı anonsu yapıyor ve anonsu alan tekne demİr alıp start çİzgİsİne yol alıyordu. Marİna çıkışında yavaş tekneler önden gönderİlİyor ve hızlı tekneler İle aynı zamanda, açıktakİ start noktasında buluşmaları sağlanıyordu.
14
15
START SERAMONİSİ
START SERAMONİSİ
Sürati 12
mil altında olan birkaç tekneye yarım saat erken çıkış verildi. Marinadan çıkan diğer tekneler önceden dağıtılan haritalarda belirtilen start çizgisine rastgele sıralandılar. Bu sıralamalarda hızlı veya yavaş tekne ayrımı yapılmıyor. Aslında bu seremonide kimin hızlı kalktığı, kimin geride kaldığının bir önemi yok. Gelenek, avlanma sahasına en hızlı şekilde ulaşarak zamanı daha iyi değerlendirmek.
16
17
START SERAMONİSİ
START SERAMONİSİ
Turnuvanın en
heyecanlı anlarından birisi olan start, gerçek bir tekne yarışı gibi. Merkez hakemin telsizden geri sayımı ve sayımın bitimi ile beraber fırlatılan işaret fişeği tüm teknelerin aynı anda tam gaz harekete geçmesini sağlıyor. O günden tam 3 yıl sonra, yani 2007 yılının Haziran sonunda ve bir başka hoş yaz gününde Ilıca’daki yazlığın pergolesi altında oturup olta takımları ile uğraşırken bir telefon geldi. Murat arıyordu. Daha dünmüş gibi hatırlıyorum: “Kaptan ne haber? Ne yapıyorsun? Yaaa atlayıp gelsene! Hepimiz burada güzel şeyler konuşuyoruz.” “Hayır ola, ne oluyor?” “Yaaa balık muhabbeti... Başka ne olabilir ki? Ender var, Küçük Murat var, Melih var. Bir sen eksiksin. Hadi oyalanma atla gel.” “İyi, peki geliyorum.” Dedim ve arabaya atladım. Arkadaşlar beni bekliyordu. El sıkışmalar, öpüşmeler derken “Yaaa baksana... Biz bir yarışma yapmayı düşündük.” “Yok abi, bana göre değil, kaç kere konuştuk.” “Yaa bi’ denesek ne olur?... 18
19
START SERAMONİSİ
START SERAMONİSİ
Turnuvaya katılan teknelerİn İçerİsİnde oldukça İddİalı hız değerlerİne sahİp olanlar var. Ülkemİzdekİ offshore yarışlarının organİzatörü olan Uğur Işık’ın sahİp olduğu 3x300 Hp Evinrude G2 takılı olan “First 1” bunlardan bİrİ. Uğur Işık neredeyse katıldığı tüm turnuvalarda start sonrası en önü alarak alana en hızlı geçİş yapan tekne oluyor. 20
21
BALIK ARAYIŞI
Açık deniz olta balıkçılığında çok
BALIK ARAYIŞI
önemli
iki aşama var. İlki; balığın olduğu yeri tespit edebilmek ve balığa doğru strateji ile yaklaşmak. İkincisi ise oltaya gelen balıkla yapılan ve saatler süren mücadele. Bu aşamada ilk yorulan kaybediyor. Olur, olmaz, böyle olmaz, öyle olmaz, şöyle olur. Elma ile karpuz misali, levrek çıpra ile orkinosları karıştıramayız... Derken karar verildi, bir offshore yarışması yapalım dedik ve dört nala koşuşturmaya başladık. Ben de ısınmaya başlamıştım olaya. Tarih olarak Ekim sonuna denk gelen Cumhuriyet Bayramı’na karar kılındı ve kayıtlar almaya başladık, kurallar döşenmeye başlandı. Yurt dışı ile temaslar kuruldu, sponsorlar arandı ve yürüdük.10 Eylül 2007’de bendeniz, bu işlerin tam ortasında sürpriz bir kalp rahatsızlığı neticesinde hastahaneye kaldırılıp, 26 Eylül’de çoklu bir açık kalp by-pass ameliyatı geçirdim ve 29 Eylül’de taburcu oldum. Birkaç gün sonra kendime gelirken, koltuğumdan kurallar tarafını ve deniz bacağını tamamladım. 27 Ekim günü yarışma sahasında ama karada; masa başında hakemliğimi yapıyordum. Yirmi tekne kaydolmuştu. Esasında kendi teknem ile yarışmaya katılıp hakemlik yapacaktım ama durumdan dolayı, Mr. Chips ile Enriko, Riccardo ve Enis arkadaşlarım katıldı.
22
23
BALIK ARAYIŞI
BALIK ARAYIŞI
Balık arayışı bazen saatlerce sürüyor ve hiçbir temas yaşanmadan gün tamamlanabiliyor. Bazen de aynı ekibe 3-4 balık denk geliyor ve tüm günü mücadele ile geçiriyorlar. Önemli olan sabır. Tabii balığın olası avlanma alanlarını bilmek de çok değerli.
24
25
BALIK ARAYIŞI
BALIK ARAYIŞI
Ekİpler, harİtada sınırları çİzİlmİş olan avlanma sahasına dağılıyor ve en büyük balığı yakalayabİlmek İçİn büyük bİr sabırla beklİyorlar. Balıkçılar arasında dayanışma var. Merkez hakem bİr balık mücadelesİ başladığında telsİzden dİğer teknelere bölgeyİ bİldİrİyor. Buradakİ amaç; balık sürüsüne daha çok ekİbİn olta atabİlmesİnİ sağlamak. 26
27
TUTULAN BALIK HEYECANI
TUTULAN BALIK HEYECANI
Tabii ki olay, başarılı oldu ve sansasyonel bir ilk oldu; hem İzmir hem Ege hem de bütün Türkiye için. Bu serüven böylece başlayıp 20, 44, 50, 49, 67, 67, 83, 76, 81, 77 şeklinde artan fiili katılım ile bugünlere geldi. Şu anda o bölgede devamlı açık deniz (offsore) ve büyük balık (big-game) için avlanan en az 50 tekne var, başka bölgelerde de durum aynı seviyelerde olmasa da çok farklı değil. Başlarda Ekim sonunda yapılan bu yarışmalar, bir süre sonra Ekim’in ilk yarısına kaydırıldı. Aslında Eylül sonu veya Ekim başında açık deniz meraları, orkinos ile kılıç gibi pelajik türlerin avı için gerek hava şartları gerekse balık açısından daha elverişli olduğu halde Ekim sonu, hava muhalefeti risklerine rağmen başlarda bize daha uygun geliyordu. Üstelik 10+ yıllık istatistiklerim de bunu ortaya koyuyordu. Ama olay yeniydi, yaygın değildi, insanlar ona odaklanamayacaktı. Dolayısıyla resmi bir tatile denk gelecek hafta sonu, insanları cezbetmek için idealdi. Ne zaman ki olay artık “trendy” olmaya başladı, o zaman ilk fırsatta öne kaydırdık ve artık “Classic” Alaçatı International Fishing Turnuvası, her yıl Ekimin ilk iki hafta sonundan birinde yer almaya başladı. 28
29
TUTULAN BALIK HEYECANI
Açık deniz olta balıkçılığının
30
TUTULAN BALIK HEYECANI
en önemli
kuralı balıkçının balığı tek başına yakalaması. Balık oltaya vurduğu andan itibaren balıkçıya fiziki yardım yasak. Balıkçı bu savaşı tek başına kazanmalı. Teknedekiler ancak balık tekneye kadar geldiğinde, tekneye alımı aşamasında yardım edebiliyorlar.
31
TUTULAN BALIK HEYECANI
TUTULAN BALIK HEYECANI
Balık ve balıkçı arasındaki mücadele
saatler sürüyor. Fiziki kondüsyon çok önemli. 100 kg’a kadar ulaşan balık ile girilen mücadele oldukça zor geçiyor. Bir süre sonra balıkçının her bir kası ağrımaya başlıyor. Güçlü bir iradeye sahip olmak da çok önemli. Yorgunluk çift taraflı yaşanıyor aslında ama sadece en dayanıklı olan kazanıyor.
32
33
TUTULAN BALIK HEYECANI
TUTULAN BALIK HEYECANI
Tüm hazırlıklar, planlar, üretilen
stratejiler o büyük an için. Oltaya takılan balık teknede büyük heyecan yaratıyor. Ama ilk aşama nispeten kolay olanı. İkinci aşamada balıkçı ile balığın bire bir savaşı var. Yorulan kaybeder.
Nİhayet balık pes edİyor ve balıkçı oltayı çekİyor. Uzun süren savaşı balıkçı kazanıyor. Balık koruma kapsamındaysa suda ölçüsü alınıp serbest bırakılıyor. Koruma kapsamında olmayan balıklar İse daha sonra yapılacak olan tartma İşlemİ İçİn tekneye alınıyor. Balıklar tartılana kadar, bu aşamada kİmİn kaç kİlo balık tuttuğu henüz bellİ değİl. 34
35
GÜZEL BİR YEMEK
GÜZEL BİR YEMEK
keyifli bir yemek ile tamamlıyorlar. Genelde tercih edilen yerlerin başında Alaçatı Port Marina içerisindeki Ferdi Baba Port oluyor. Günün değerlendirmesi yapılıyor, dostlarla sohbet ediliyor, lezzetli yemekler eşliğinde kaybedilen enerji tekrar toparlanıyor.
Turnuvaya katılan ekipler günü
38
39
GÜZEL BİR YEMEK
GÜZEL BİR YEMEK
Bu yıl 10. yarışmamız olduğu için bu yıl dönümünü özel bir şekilde kutlamak istedik. İlk olarak Ekim sonunda ya da Kasım başında özel bir ek etkinlik düşünürken, yarışma sayısı dar bir zaman diliminde 4’e çıkınca, kafamızın arka planında duran “Sığacık” bölgesini tescilleyerek Eylül sonunda Teos International Fishing Turnuvasını yarattık. O da 5. yarışma olarak tuttu ve nasipse bundan sonra takvime bağlanacak. Tabii ki turnuvanın 10. yılı olmasının bize kattığı coşkunun yanında, ek birçok sorumluluğu da vardı. Özellikle 10. yılda vereceğimiz kupalar farklı olmalıydı, bu yüzden Amerika’da özel yaptırıldılar. Yine “Hall of Fame” adı altında katılımcılarımızı ve sponsorlarımızı onurlandırdığımız 10. yıl madalyaları gerçekten çaba sarf ettiğimiz ve ciddi mesai harcadığımız konular arasındaydı. 10. yıl madalyaları için 2,5 kg 925 ayar saf gümüş kullanıldı ve altın kaplandı. Özel olarak tasarlanan madalyalar, olimpiyat madalyası ölçülerinde ve 65 gr olarak üretildi. Herkes için nesilden nesile geçecek önemli bir anı olarak sahiplerine sunuldu.
40
41
TARTI
Her günün sonunda tutulan balıklar
TARTI
Murat ve
Elvio tarafından sahnede ve herkesin görebileceği şekilde tartılıyor. Bazı balıklarda tek başına ağırlık, bazılarında tutulan balık sayısının toplam ağırlığı ve bazı balık türlerinde ise uzunluk, değerlendirme kriterlerini belirliyor. Dereceye girenler sıcağı sıcağına burada ilan ediliyor.
42
43
TARTI
TARTI
Gelelim 10. yıl yarışmamıza... Yorgunuz ama heyecanlıyız. Yorgunuz çünkü 15 gündür 2 yarışma katılımı ve organizasyonu ile denizlerdeyiz: MOST ve TEOS. 15 Eylül’de Most’a destek ve misafir yarışmacı olarak katıldık. 25 Eylül’deki Teos Turnuvası ise bizim 10. yıl bonus paketimizdi ve özel bir özen ile öne kaydırdığımızdan çok kısa bir sürede organize edebilmiştik. Heyecanlıyız; çünkü 10. senemiz ayrı bir farkındalık arz ediyor bu yıl: İlk defa olarak özel izin ile kısmi de olsa kıyıya yakın bir şerit ilave ettik avlanma sahamıza. Önceleri uluslararası sulara ulaşmak için kıyıdan asgari 7-8 deniz mili uzaklaşmak gerekiyordu halbuki bu defa limandan 5-6 mil uzaklaştıktan sonra, kıyıya birkaç yüz metre yaklaşabilecekti yarışmacılar. Bu da onlara hem akya, sinağrit, trança gibi başka kıymetli türleri hem de daha büyük orkinos alma şansını da tanıyacaktı. Uzunkanat Orkinos, tombik, kılıç ve zargana azmanı gibi açık suların türleri ise yarışmacıları yine açıklarda bekleyecekti. Ancak bu arada çıkan yeni “Amatör Balıkçılık Tebliği Takvim” uygulaması ile hem kılıç hem de orkinos balıklarını tahditliyor ve yasaklıyordu. Dolayısıyla kılıç bu yarışmada tamamen yasaklanırken mavi yüzgeçli orkinos boy ve adet ile tahditliydi. Yarışmadan sonra o da 8 aylık bir süre için, gerek yakalama gerekse karaya getirme açısından takvim yasağına giriyor. Herkes artık daha farklı stratejiler oluşturmak durumunda kalacak. Ayrı ve ilave bir heyecan ise, hava durumundan kaynaklanıyordu. İlk yarışma günü olan Cumartesi, fırtına seviyesinde devam eden hava tahmini ciddi muhalefet olarak karşımızdaydı. Ve nitekim Salı günü herkese anons verilerek ilk yarışma günü Cuma’ya alındı. Tabii ki bu değişiklik birkaç katılımcı için olumsuzluk yarattığından bazı zoraki iptal haricinde birinci gün katılımında 11 tekne fire verdik. Böylece birinci yarışma günü olan Cuma günü, 2-4 Beaufort hava ile 66 tekne ile denize açıldı ve alana serpildi.
44
45
TARTI
Turnuvada tutulan balıklar, ünlü aşçıların mutfağında farklı tarİflerle hazırlandıktan sonra son gün yapılan “after partİ”de katılımcılara ve mİsafİrlere İkram edİlİyor.
46
47
ÖDÜL TÖRENİ
ÖDÜL TÖRENİ
İKİNCİ Sıra geldi kazanları ödüllendirmeye.
2 gün süren mücadelenin
ardından dereceye giren ekipler sahnede ödüllerini alıyorlar. Turnuvanın bu seneki birincisi 65,64 kg ile Dorado teknesi oluyor ve ekip 7.500 TL’lik çeki almaya hak kazanıyor. Turnuvada dağıtılan para ödülü 50.000 TL’yi buluyor. Ayrıca Turkcell T70 akıllı telefon, Seadoo Seascooter ve GoPro da ödüller arasında.
bİRİNCİ
ÜÇÜNCÜ
48
49
ÖDÜL TÖRENİ
ÖDÜL TÖRENİ Tekneler herzamanki gibi önceden oluşturdukları kendi stratejilerine göre açıklara doğru yayıldı. Ama bu defa neredeyse herkes yem almıştı. Kimi doğrudan güney açıklarına, kimi doğuya veya batıya yöneldi. Geçen yıllara göre bu defa kıyı suların bir kısmı serbest olduğundan epey tekne bu alışılagelmişin dışında olan meralara baştan odaklandı. Diğerleri ise serpildi. Hakem tekneleri de ona göre dağıldı. Saat 8 sularında birinci balık haberi açıklardan 2 Albacore ile geldi. Haberler; yakalanmalar ve geri salmalar ile devam etti. Saat 9:30 gibi kıyı tarafından yabancı katılımcıların da bulunduğu bir ekipten ilk büyük balık haberi geldi. 20 dakika mücadeleden sonra balığı ne yazık ki kaybettiler. Belli ki büyüktü. Yarım saat geçmeden ikinci büyük balık haberi geldi ve o da kopardı. Bu arada açık sulardan da haberler gelmeye devam ediyordu. Oynaklar çoktu ama balık sinamiki davranıyordu ve yemleri almıyordu. Ve tabii ki böylece kıyı suları, yarışmacıları mıknatıs gibi çekmeye başladı. Gün boyunca tasmalanan, yakalanan, kaçırılan ve bolca geri salınan balıkların haberleri devam etti ve her zamanki gibi saat 15:30’da oltalar sudan kesilerek yarışma günü kapanıp dönüşe geçildi. Hava güzel, yakalanan balık “yeterli” derecede bol olduğu gibi “yakala-bırak” kapsamında bolca geri salmalar da vardı. Sıkıntı yok, çok güzel bir av günüydü.
50
51
MAGAZİN
MAGAZİN
Cumartesi günü dinlenme ve keyif günü oldu. Marina’daki etkinlik alanı bir panayır havasında buluşmalar, sohbetler, tartışmalar ve rakipleri inceleme ile geçti. Kimi takımlarını gözden geçiriyor kimi yanındaki ekip ile geçmiş günü tartışıyor, geçmiş tecrübelerini anlatıyor ya da farklı teknikler paylaşıyor kimi sponsorların standlarında o ürünlerin müzakeresini yapıp deniyor kimi de bir bardak çay ya da bira karşısında havadan sudan bahsediyordu. Pazar günü ikinci yarışma günü hava kızgınlığını atarak dinmiş, süper bir gün vaadi ile ağardı karşımızda. Bu kez neredeyse tam kadro, yani 77 tekne start çizgisinde buluşup herhangi bir aksama olmadan “start” aldı. Hava 1-3 kuvvetindeydi, hakikaten süperdi. Açıkta biraz soluğan olacaktı ama yarışmacıların havası yine de süperdi.
52
53
MAGAZİN
MAGAZİN
Alaçatı International Fishing Tournament, bölgenin en önemli aktivitelerinden birisi. Turizm sezonunun sonlarına denk geldiği için Alaçatı sakinleri tarafından daha da yoğun bir ilgiyle takip ediliyor.
54
55
MAGAZİN
MAGAZİN
Alaçatı Port Marina içerisinde kurulan aktivite alanı neşeli misafirlere ve renkli görüntülere ev sahipliği yapıyor.
56
57
MAGAZİN
58
MAGAZİN
59
MAGAZİN
MAGAZİN
Gün sonunda marİnaya dönen ekİpler dostları ve aİlelelerİ İLe buluşarak deneyİmlerİnİ paylaşıyorlar. “Kaçan balık büyük olur” atasözünde olduğu gİbİ efsanevİ avcılık hİkayelerİ de eksİk olmuyor.
60
61
SPONSORLAR
SPONSORLAR
İlk yarışma gününde yaşanan tecrübelere göre herkes stratejisini gözden geçirmişti elbette. Hep “strateji” diyorum; çünkü gerek av türü gerekse yöntem ve bölge çeşitliliği artınca, av stratejisi çok daha fazla önem kazanıyor. Evet, kıyıda daha büyük balık olasılığı olabildiği gibi açıkta tür çeşitliliği ve bolluğu daha fazla olabilir. Bu da puantaj durumuna göre sizi farklı derece seviyelerine taşır. Bolca geri salmalar da önemli bir faktör. Buna etken olabilecek başka unsurlar da söz konusu olduğundan, her takım stratejisini hem baştan düşünmeli hem de av esnasında sıkça ve hızlı değiştirmeyi göze alarak hazırlıklı olmalı. İkinci günde, her ne kadar güney açıklarını tercih eden olduysa da doğal olarak yarışmacıların çoğunluğu kuzey sınırlarını tercih edip doğu ve batı olarak kümeleşti. 62
63
SPONSORLAR
SPONSORLAR
Alaçatı International Fishing Tournament’in sponsorları Türkiye’nin önde gelen markaları arasında yer alıyor.
64
65
SPONSORLAR
SPONSORLAR
Turkcell Platinum markasının ana sponsor olduğu turnuvada ayrıca Volvo, CMS, Evinrude, Can-Am, Seadoo, Akbank, Nortstar, Cannon, GoPro, Viking Yachts, Raymarine, Ege Medya, Accurate, Momoi, Bavaria Yachts, Seaguar, Antmare Hotel, 7800 Çeşme, Alkoçlar Hotels Resorts, Ferdi Baba Port ve Çeşme Belediyesi yer alıyor.
66
67
SPONSORLAR
SPONSORLAR
Turnuva alanına kurulan sponsor stantları katılımcılar ve mİsafİrler tarafından zİyAret edİlİyor. Volvo otomobİller, Evinrude G2 motorlar İle donatılmış teknelerle test deneyİmlerİ yaşanırken Can-Am Spyder 3 tekerleklİ motosikletler İle de keyiflİ sürüşler yapıldı.
68
69
TAKIMLAR
TAKIMLAR
10. yılında Alaçatı International Fishing Tournament 2016’ya katılan ekipler fotoğrafçılara poz vererek bu heyecanı ölümsüzleştirdiler. Hava durumu göz önüne alınarak turnuvanın ilk gününün cumartesiden cumaya alınması nedeniyle kayıt yaptıran 80 ekipten bazıları katılamadı ve ilk gün 67 ekip start çizgisinde yerini alabildi. Birinci güne göre balık haberleri daha sık gelmeye başladı. Hem batıdan hem doğudan. Tek sorun; resim ve film çeken ekipler nereye gideceklerini şaşırmaya başladı. Tabii bir mücadele 5 dakikada bitmeyip yarım saat ile 2 saat arasında sürebildiğinden herkesin aksiyonuna yetişmek kolay olmuyordu. Hele aynı anda birkaç boğuşma olup aralarında 5-6 mil varsa... Günün sonunda, oltaların sudan çıkmasına yarım saat kadar varken bir tekneden tasmalama ikazı ile beraber balığın büyük olma olasılığı olduğu ve mücadele için uzatma talebi geldi. Kurallara göre nizami talep durumunda yarım saatlik bir süre tanınmakta. Böyle durumlar hakem nezaretinde yapıldığından o bölgeye yakın olan en doğudaki hakem teknesi hemen mücadele mevkiine uzandı ve boğuşmayı uzatma sürecinin son dakikasına kadar izledi. Ekip tecrübeli, olta takımı da keza tecrübeli ve becerikli bir balıkçının elindeydi. Buna rağmen mücadele bitmiyordu, anlaşılan balık bayağı büyük olmalıydı. Bizim kriterlere göre bu bölgede ciddi anlamda “büyük” sıfatı ancak 100 kg hatta 120 kg üzerindeki balıklara tanınır, o seviyenin altındakilere “büyükçe” demek adettir. Evet, balık büyük görünüyordu. Uzatma süresi sonuna varınca, o ekip için yarışma ne yazık ki bitti ve de tabii o balık da yarışma dışı kaldı. Kurallar böyle. Ancak takım mücadeleyi devam ettirdi ve balığı gecikmeli de olsa karaya getirdi. Tartıldı ama haliyle puanlama için sayılmadı. Cüssesi tahminlerin altında kaldı ve böylece o ekip süreden dolayı üzülmedi. 10. yarışma böylece, güzel bir hava ile ve hoş bir atmosfer altında, gerek yarışmacılar gerek organizasyon ve sponsorlar için neredeyse mükemmel denecek bir şekilde ödül töreni ve gala yemeği ile sonuçlandı. Yazı: Elvio Pennetti & Murat İyriboz
70
71
TAKIMLAR
72
TAKIMLAR
73
TAKIMLAR
74
TAKIMLAR
75
TAKIMLAR
76
TAKIMLAR
77
TAKIMLAR
78
TAKIMLAR
79
TAKIMLAR
80
TAKIMLAR
81
TAKIMLAR
82
TAKIMLAR
83
YABANCI MİSAFİRLER
Alaçatı International Fishing Tournament 10. yılında yurt
YABANCI MİSAFİRLER
dışından da ödüllü
balıkçıları misafir etti. Güney Afrika’da sportif balıkçılığın önde gelen isimleri Sean Amor ve Stuart Henshilwood klasman dışı yarışmak üzere Türkiye’ye geldiler. İlk gün Pescatore teknesi ile suya çıkan ekip ikinci gün Badtrip teknesine dahil oldular. İlk günkü şanssızlıkları ikinci gün kırıldı ve marinaya büyükçe bir balıkla dönmeyi başardılar.
84
85
panorama
86
panorama
87
Turgut Konukoğlu
Benİm hİkayem 5 yaşlarındayken, Boğaz’da istavrit tutan balıkçıları izlemekle başladı. Uzun teleskobik kamışlar ile kocaman istavritler yakalarlardı. Babam bir gün küçük bir kamışla bu serüvene başlattı beni. İlk istavrit çok masumdu, üzülmüştüm yakaladıktan sonra, kovanın içinde dönüp duran balığı dayanamayıp geri bırakmıştık.
Sonrasında istavritleri mezgitler takip etti. Oldukça kolay yakalanan bu balıkları bir türlü sevemedim. Tuttuğumuz her balığın yenmesi gerektiği ve fazlasını tutmamamız gerektiği öğretilmişti, mezgit de benim damak tadıma uymadı bir türlü. Yaz tatilinde, hafta sonları babamla sabah erkenden Gemlik Körfezi’nde balığa çıkar olmuştuk. Baba oğul ilişkisi için önemli günlerdi. Erken uyanır, beraber peynir ve ekmek hazırlar, çaparileri alır, denize koşardık. İstavritler hem çok boldu hem de şimdikinin en az 2 katı büyüklükteydiler. Oltaya çok iyi asılırlardı, bazen çekmekte zorlanırdık. Şimdilerde yok o büyük istavritler. Sıra izmarite gelmişti, yağmur sonrası coşan izmaritlere… Onları yakalamak için hava 35 derecede olsa, yağmur dansı yapardık arkadaşlarımla. Bir kaç defa başardık aslında, yani biz öyle sanıyorduk o zamanlar. El oltası kullandığımız için izmaritin tüm hareketlerini hissederdik, o keyfi tutanlar bilir, oltayı çekerken ellerimiz titrerdi. Yaşım 10 olduğunda, işler değişmeye başladı. Güneye gitmeye başladık. Fethiye Körfezi benim yeni balık alanım olacaktı. Yıl 1992 ye 1993 olacak sanırım, kimseler yoktu Göcek’te. Babamla küçücük bir lastik botta ilk palamudumuzu yakaladık. Rahmetli Ali Kaptan vardı yanımızda; zor sığmıştık bota, ben küçük olduğum için önde oturuyordum. Babam çekti balığı. O zaman palamutlar da büyüktü; elimize kan otururdu, çekemezdik, bana hep yardım ederlerdi. Çok balık kaçırdım, kaçıra kaçıra öğrendim balığın davranışlarını nerede kafa attığını, nerede onu rahat bırakıp nerede çekmem gerektiğini o yıllarda öğrenmeye başladım. Palamut, sezon ortası ve sonu olurdu; öncesinde ise bolca karagöz ve barbunla doluydu 88
Göcek koyları. Üstelik onları tutmak için bir yere gitmemize de gerek yoktu. Olduğumuz yere olta atmamız yeterliydi. Ne yazık ki artık göremiyorum onları da. Yıllar geçiyor, her balığa çıkışımız, babamla aramızı daha da özel kılıyordu. Yalnız kalıp sohbet etme şansımız, hiçbir zaman balıkta olduğu kadar olmadı. O günlerde öğrendiklerim hala kulağımda. Hayat dersi gibi öğütler hiç çıkmıyor aklımdan. Çocukları ile yalnız kalma şansı olmayanlara tavsiye ederim, ayıracağınız birkaç saatte paylaşacaklarınızı hiçbir zaman unutmayacaklar ve bunu evde yapma şansınız yok; ortam değiştirmeniz gerekli. Balık avı bunun için bulunmaz bir fırsat.
Yusuf Kaptan, bir gün elinde kocaman bir kasnakla geldi, çift kancalı kocaman bir olta, “artık hazırsın, gücün kuvvetin kaya balığı avlamaya yeter, hadi bakalım bırakma, yapacağız” dedi ve yine bir sayfa açıldı balıkçılık dünyamda. Lagos, orfoz, sinarit, hem de 5-6 kiloluk sinaritler yakaladık. Bir keresinde vatoz bile yakaladık; korkudan ne yapacağımızı şaşırdık, bota almamız mümkün değildi, neyseki o önce davrandı ve biz onu bırakmak zorunda kalmadan, geldiği yere süzüle süzüle geri döndü. Kaya balıkları çok lezzetli olur; ne zaman lagos yakalasak herkes bayram ederdi. Bir gün bile balık arttığını hatırlamam; o güzel balıklar da maalesef ihtiyaçtan fazlasının avlanması sebebiyle, artık nadiren görülür hale geldi. Daha büyük balık yakalama sevdası, internetten aylar süren araştırmalar, yeni oltalar, yeni makaralar derken Enis Ağabey’in teknesinde buldum kendimi. Enis Ağabey, yıllarca Fransa’da yaşamış dünya tatlısı bir balıkçıdır. Emekli olup Türkiye’ye yerleştikten sonra, hobi olarak balığa çıkmaya başlar, sonra da biz tanışırız. Beni bir gün elektrikli olta ile avlanmaya götürdü ve 17 kiloluk bir lagos yakaladık; işte o gün, benim için büyük balık avı başladı. Bir anda, tekneden takımlara, her şeyi daha büyük balığa göre araştırmaya başladım. Çok
Turgut Konukoğlu
geçmeden “büyük balık avı” denince akla ilk gelen balıkların, aslında Türkiye’de de olduğunu öğrendim ve böylece Alaçatı maceram başlamış oldu. Gayet acemi ama son derece tutkulu bir şekilde hazırladığım oltalarla, yıllar önce Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası’nda aldım soluğu; bilmeden, deneme öğrenme yolu malzeme alma alışkanlığım yüzünden, bir tekne dolusu yanlış malzeme ile (Murat İyriboz’un deyimi ile “duvar süsü” ile) başladım büyük balık peşinde koşmaya. Tabii ki hiçbir şey tutamadım, ta ki Elvio ve Murat beni kurtarana kadar. Hiç unutmam, marinaya yanaştım ve rica ettim “gelip bir tekneme bakar mısınız lütfen? Malzemelerimi buraya getiremiyorum” deyince, ‘o nasıl bir malzeme acaba’ diye bakmaya gelmişler ve bana epey gülmüşlerdi. Okyanusta avlanacak şekilde kocaman kamışlar, büyük yemler, gereksiz neler neler… Sağ olsunlar güldükten sonra, işin doğrusunu göstermekten kaçınmadılar; düğümden fırdöndüye, her şeyi baştan yaptırdılar bana ve sonuç 12 kilo dorado ve 2 albacore. Tabii bunlar turnuva öncesi antrenman gününde olduğu için sayılmadı. Turnuva günü ise 24 kilo bir bluefin ile döndük, ne yazık ki sıralamaya girmekten çok uzaktık. Yıllarca denedim şansımı, daha çok araştırdım, bilenlerle konuştum, okudum, izledim, Elvio ile saatlerce sohbetler ettim, sabırla anlattı herkes. İnanılmaz bir arkadaşlık vardır biz balıkçıların arasında. Büyük balığı tutana, hem imreniriz, merak ederiz, nasıl nerde hangi yemle tuttuğunu hem de, sanki kendimiz tutmuş gibi seviniriz. Bu yoğun teori ve deneme yanılmalardan sonra Murat aradı bir gün“atla gel, burada tuhaf şeyler oluyor, başka balıklar var” dedi. O güne kadar tuttuğum en büyük balık 30 kilo Bluefin, “hadi” dedim,“vardır bir bildiği, gidelim.” Zaten Alaçatı; cana yakın insanların olduğu, sakin bir yer (9 ay süresince). Bindik tekneye ve her zamankinden farklı bir yere gittik. Bu defa, 1000 metrelerde değil 80 metrelerdeydik, Murat başladı oltaları atmaya pek anlatmaz kendisi, sorman lazım. 89
Turgut Konukoğlu
Daha önemlisi; o işini yaparken izleyip öğrenmen lazım. Yemler suda, ben televizyonda izlediğim gibi mazmoz yöntemi ile avlandığımızı anlamış, ama ne yapacağımı bilmez durumdaydım. Bana dönüp “bak yıllardır bugünü bekliyorsun hadi şimdi tam zamanı hazır ol” dedi ve düşünmeden “tamam hazırım” deyip kemerimi taktım. Tabi olacaklarla ilgili en ufak bir fikrim olmadığını öğrenmem çok kısa sürdü. Korkunç bir cırlama ile irkildik; defalarca büyük balık vurdu oltama, ama bu bir başkaydı. Misinam hızla bitiyor, bir yandan teknedekiler bağırıyor, bir yandan Murat bağırıyor, bir tek Hilmi gülüyordu. Makine kucağımda, dengemi bulmaya çalışıyorum ve Murat’ın dediklerini anlamakta zorlanıyorum, sonunda dayanamayıp, Hilmi’ye “niye gülüyorsun?” diye sordum. Cevap kısa oldu: “Oğlum bu ne? Deniz altı takıldı galiba!” Balık 75 kilo geldi ve ben anladım
ki, daha gidecek çok yol var. Normal günde balığa çıktığımızda, şansımız yaver gider birşeyler yakalar gelir, afiyetle yerdik ama turnuvalarda bir türlü başarılı olamıyorduk. Bluefin konusunda da epey deneyim kazanmıştık ama kazanmaya yetmiyordu. Monte Carlo’da yaşayan ve Shimano’ya olta geliştiren, çok güler yüzlü bir arkadaşım var. Bir fırsatını bulup, yine yanına gittim ve balığa çıktık. Patrice, bana “popping” tekniğini ve nasıl ekipman kullandıklarını gösterdi. Gayet güzel yakalıyorduk Fransa’da, “tamam” dedim, “bu defa kazanma şansım daha yüksek.” Bir sonraki turnuva geldi, hemen yeni öğrendiğim metotları denedim; sonuç, yine hüsran. Yılmadım, devam ettim. Ege kıyılarının en sempatik balıkçısı Yorgos ve Cano teknesinin kaptanı Can ile birçok kere,“nasıl olur da en büyük balığı yakalarız” diye kafa yorduk ama yine olmadı, yine olmadı. Gerçi, Yorgos ve Can turnuva kazandılar ama şans bana bir türlü gülmüyordu.
Turgut Konukoğlu
2015 yıllında, tanıdığım en iyi balıkçıların da içinde olduğu ve Murat İyriboz’un organize ettiği Guatemala turuna katıldım. Artık turnuvalardan ümidimi kesmiş, “kazansak ne olacak sanki, ne değişecek” diye düşünmeye başlamıştım. Ve sadece balık tutup, kendimi geliştirmeye çalışıyordum. İnsan, balıktayken geçen zamanın her anından keyif alıyor. Çok güzel dostluklar kuruyor. Guatemala’da sayısız Sailfish yakaladık. 50-75 kilo arası değişen kilolarda, günde tekne başı 24 balık yakalıyor ve bırakıyorduk. Ama daha da önemlisi, balıkçılığa dair çok şey öğrendik. Guatemala’da beraber olduğumuz ekip döndükten sonra, Türkiye’de de çok başarılı oldu. Erkut Soyak, Murat Arslan, Can Özer, Gökhan Çarmıklı, Necmettin Tüfekçi, Semih Dinler, Mehmet Çırpıcı, ve Murat İyriboz. Hepsi de çok iyi balıkçılar ve benim hayatımda önemli yerleri var. Sayısız anı ve tecrübe ile geri döndüm Guatemala’dan. Gelelim 2016 Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası’na… Teknemi, sezon başında, çok iddialı bir balıkçı olan Sinan’a satmıştım. Güneyde kıyı balıkçılığı için kullandığım, sekiz metrelik bir “centerconsole” teknem vardı, onu kullanmaya karar verdim. Milk adında, ikizi olan tekne ile de Muzaffer, Hilmi ve Enver katılıyordu. Yıllarca, kötü hava şartlarında, turnuvada yarışırken perişan hale gelişlerini, biraz gülerek, biraz üzülerek izlediğim, yanıma geldiklerinde sırılsıklam halde “balık gördün mü kuş gördün mü” diye sorarlarken, kızdırmak için “çay ya da kahve ister misiniz” diyerek cevapladığım arkadaşlarım, bu sene “bizim çektiğimiz çileyi anlayacaksın, sen de ıslanacaksın ve gerçek balıkçı olacaksın” diye bana takılıyorlardı. Artık sıra hazırlıklara gelmişti.
Çok balık kaçırdım, kaçıra kaçıra öğrendİm balığın davranışlarını nerede kafa attığını, nerede onu rahat bırakıp nerede çekmem gerektİğİnİ.
90
Benim hazırlığım bir hafta önceden başlar. Tüm takımlarım elden geçer, teker teker misinalarım yenilenir, turnuva kurallarına uygun hale gelir. Teknenin bakımı yapılır, hataya yer vermemek için her şey iki kere kontrol edilir. Biraz ekibimden bahsedeyim: Yusuf Kaptan ile sanırım 7 yaşımdayken tanışmıştım,
o gün bugündür beraberiz. Hasan, onun yeğeni, 20 yıldan fazladır bizimle, Burak ise en gencimiz, 5 yıldır bizimle. O da, Yusuf Kaptan’ın yeğeni. Aslında, ekipten çok, aile gibiyiz; neredeyse beraber büyüdük. Benimle balığa çıkanlar bilir, balıktayken güvenlik her şeyden önde gelir. Disiplinli olmak çok önemlidir. Herkesin giyeceği kıyafet, ayakkabı bellidir. Eğer turnuvadaysak, hangi oltanın nerede duracağı, kemerin nerede duracağı, kimin dümende, kimin kakıçta olacağı bellidir. Balık vurduğu anda, bütün dikkat bana çevrilir. Ufacık bir hata bile balığı kaybetmenize yol açar ve bu, bizim defalarca başımıza geldi. Bu yüzden de turnuvada, özellikle çok titiz davranıyoruz. Çünkü bu işin gerçekten şakası yok. Gelelim turnuvanın birinci gününe… Sabahın ilk ışıkları ile beraber marina turuna başladım. Genelde, tanıdığım tekneleri tek tek dolaşır sohbet ederim. Turnuvanın güzelliği de bu; herkesi bir araya topluyor. Birkaç farklı strateji konuşulur: “Sen onu dene, ben bunu deneyeceğim, balık tutan nasıl olsa telsizden haber verecek, hadi bakalım rastgele...” Kendi teknem olan Dorado’ya gitmeden önce, amcamların teknesine de uğradım. “Eksik olan bir şey var mı?” diye sorduktan, “rastgele” dedikten sonra, heyecanlı bir şekilde tekneye gittim. Elvio, telsizden çıkış yapacak olan tekneleri anons ediyordu. Ben de son bir defa takımları tek tek kontrol ettim. Bu sene, mazmoz yöntemi ile avlanacak olduğumuz için ona uygun karıncaları taktım. Bizim ekipte herkes, her an, takımları gözden geçirir; kimse, alınmaz gücenmez. En son ben baktıktan sonra balığa başlarız. Sonunda, bizim de ismimiz anons edildi ve çıkış yaptık. Start alanına doğru ilerleyip, orada beklemeye başladık. Start anı, turnuvanın en güzel anlarının başında gelir; onlarca tekne geri sayımı bekler. Bir karnaval havasında “start” verilir ve az önce bir birbirine korna çalan, gülen, şakalaşan herkes bir anda yarış moduna geçer ve olabildiğince hızlı şekilde balık tutmayı umdukları noktaya doğru ilerler. Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası,
Bİzİm ekİpte herkes, her an, takımları gözden geçİrİr; kİmse, alınmaz gücenmez. En son ben baktıktan sonra balığa başlarız. dünyadaki en büyük turnuvalardan biridir. Start anında hızlı harekete geçen tekneler, çok fazla sayıda dalga oluşturur ve herkes bunlardan kaçmaya çalışır. Aslında, onlardan kaçmanın tek yolu; herkesten hızlı olmaktır. Bu sene, yarıştığım sekiz metrelik teknenin belkide tek avantajı buydu. Starta birlikte 45 knot sürate ulaştım. Ve hızın verdiği avantajla First One teknesinin arkasından, turnuva alanına doğru ilerledim. Avlanmak için ilk tercih ettiğim yerde kimse durmadı ve yalnız başıma avlanmaya devam ettim. Radarımda hiç balık görmüyordum. İçimde pek balık vuracağına dair bir his de yoktu. Derken, bir anda telsizden gelen sese odaklandım; Amaze 2 balık almıştı. Tecrübelerime göre, bir balık yakalanıyorsa, arkadaşları da o bölgededir. Teknenin avantajını kullanarak, hemen toparlanıp, hızlıca balık haberinin
geldiği noktaya doğru gittim. Oltayı suyu attıktan 5 dakika sonra kamışlardan biri hiç de alışık olmadığım şekilde sarsılmaya başladı. Orkinos olmadığı çok belliydi, o an anladım ki oltamıza bir kılıç balığı takılmıştı. Yavaşça, ona zarar vermeden tekneye doğru çektik, hemen yanımızda olan hakem teknesi görüntü aldıktan sonra, yine zarar vermeden onu oltadan kurtararak bıraktık. Yaklaşık 15 kg civarında olduğunu tahmin ettiğimiz kılıç balığı, bize “yakala-bırak” usulünce puan kazandırmıştı. Oltaları tekrar suya attıktan birkaç dakika sonra, orkinosları görmeye başladım, etrafımızda yüzüyorlar ve suya attığımız yemlerden yiyorlardı. Bir türlü, yemin takılı olduğu kancayı yemediler. Sanırım, kancayı görüyorlardı. Misinayı biraz daha boş bıraktım, yemler biraz daha derine gitti ve çok geçmeden ilk 91
Turgut Konukoğlu
Turgut Konukoğlu
vuruşu aldık. Sabırla ve sakince, balığı tekneye yaklaştırdık. Tekne küçük olduğu için çok fazla hareket etme şansım yoktu aslında. Neredeyse hiçbir yere kımıldayamıyordum. Hasan’a sürekli “geri, iskele ya da sancak” diye sesleniyordum. Sonunda Yusuf Kaptan’ın sesi duyuldu: “Gördim oni!” Balığı tekneye aldık ve ölçtük, daha sonra tartıda 41 kg geldi. Vakit kaybetmeden, ben oltaları tekrar suya bıraktım. Bu sırada, ekip görev paylaşımına göre işlerini yapıyordu. Her şey yolunda gitmişti, hiçbir aksaklık yaşamadık. Özellikle turnuvada, kimin ne yapacağını bilmesi çok önemli bir avantaj. Hem zaman hem rakipler hem de aksaklıklarla yarışıyorsunuz. İkinci balığı görmemiz çok sürmedi. Yanımızda daireler çiziyordu. Havanın harika olmasının avantajı ile hareketlerini, hatta yemi yiyişini görüyorduk. Uzun süre bizle oynadı ve gözden kayboldu. Oltayı elime alıp, yeme biraz hareket vermek için çekip bırakmaya başladım. Etrafımızdaki teknelerden ve bizden suya atılan yemler, tahminime göre 600 kilo civarındaydı. İşimiz git gide zorlaşıyordu. Balığı tekrar etrafımızda gördük, bu büyük bir şanstı. O kadar teknenin arasında yine bizim yanımıza gelmişti. Ve yine, o kulaklara en güzel müzik gibi gelen çınlama ile herkes yerine koştu. Bu defa, daha fazla misina kaybettik ve bu balık biraz daha büyüktü. Çok zorlanmadan yaklaştırdım tekneye. Bizi görünce, hareketlenmeye başladı. Hasan, ustaca manevralarla geri geri gidiyordu. Aslında, bu manevralar, hiç alışık olduğumuz manevralar değildi. İlk defa Dorado ile büyük balık avlıyorduk ve dıştan takma motorlardan dolayı, ön tarafta mücadele ediyordum. Sonunda balık göründü ve kakıç ustası Yusuf Kaptan, tek hamlede yakaladı balığı. Bu balık ise 51 kilo geldi ve günü böylece kapattık. Marinaya dönüş yapıp tartıya çıktıktan sonra, büyük keyifle geçici birinciliğimizi kutladık. En büyük balık bizde değildi ama birinci sıradaydık. Turnuva coşkusu harika olur. Önce marinada sohbet edilir, sonra hep birlikte Ferdi Baba’ya gidilir. Biz 92
tecrübenin mükafatını almak istiyordu. Telsizde yine Elvio’nun sesi duyuldu. Yine start alanına dizildik. Geri sayım ile birlikte, hızla Cuma günü balık tuttuğumuz noktaya doğru ilerledik. Hava yine harikaydı. Hafta sonu boyunca sadece hava değil, bütün organizasyon muhteşemdi. Turnuvanın 10. yılına yakışır bir coşku vardı. Bütün tekneler, yarım saat içinde, aynı yerde yemlemeye başladılar. Telsizden birkaç balık anonsu duymuştuk. Daha sonra, Cano teknesinden çağrı geldi: “Kanal 12 lütfen!” Telsizdeki Can’dı. Etrafında balık görmüştü ve bana çok yakındı. Bizim durumumuzu sordu, biz hiçbir şey görememiştik. “Bu tarafta hareket daha fazla gibi” dedi ve bizi çağırdı. Bütün tekneler Can’ın olduğu yerdeydi. Ben, kalabalığın biraz uzağında kalmayı tercih etmiştim. Amacım; yem alanının 300 metre ötesinde kalıp balık tutma şansımızı artırmaktı. Ama içimden bir ses, “Can’ın çağrısına kulak ver” dedi ve hızlıca toparlanıp, 250-300 metre kadar yer değiştirdik.
Ve balıkla mücadelemİz başladı. Mİsİna alması durduktan sonra yavaş yavaş onu çekmeye çalışıyordum; ama ben 2 metre çeksem o 3 metre uzaklaşıyordu. Arada sırada 20-30 metre kadar mİsİna alsam da, mücadeleyİ hİç bırakmıyordu. Dakİkalarca İkİmİzİn de, mİsİna alamadığı zamanlar oldu. Sonunda, yavaş yavaş yorulmaya başladı ve tekneye doğru yaklaştı. balıkçılar, bu muhabbet için dört gözle bekleriz turnuva zamanını. Ertesi gün, hava şartlarından dolayı turnuva yapılmayacaktı. Cumartesi akşamı, kuzenimin düğünü için İstanbul’da olmam gerekiyordu. Bu sebeple, öğleden sonra İstanbul’a gittim ama aklım turnuva alanındaydı. Harika bir düğüne tanıklık ettikten sonra, sabaha karşı ilk uçakla tekrar İzmir’e döndüm.
Otele geldiğimde saat 05.00’ti. Uyumak için hiç vaktim kalmamıştı. İlk defa, bir turnuvada, bu kadar avantajlı bir pozisyondaydım ve bunu kaybetmemek için, elimden geleni yapmaya hazırdım. Tekneye döndüm ve ekiple, tüm ekipmanı bir kere daha kontrol ettik. Herkes, bu turnuvada ilk defa kürsüye çıkmak, bugüne kadar edindiğimiz
Telsizden anons duyuldu, çağrı yapan, ikiz teknemiz Milk’di. Kısa bir durum değerlendirmesi yaptık, ben olduğum yerde kalıp mazmoza devam edeceğimi söyledim, onlar da “anca beraber, kanca beraber” dediler. Avlanmaya devam ettik. Havanın güzel olmasından dolayı, telsize ihtiyaç duymadan, birbirimize seslenerek haberleşebiliyorduk ve bir anda, sol taraftan gelen sese doğru döndük. Cano’ya balık vurmuştu. Tekneler, birbirine yüzer metre mesafede, zaman zaman daha da yakın duruyordu. Tahminen, 30-35 tekne bir aradaydık. Kısa bir süre sonra, telsizden üzgün bir anons geldi. Cano, mücadeleyi kaybetmişti. Birbirini tanıyan herkes, kanal 12’den durum değerlendirmesi yapıyor, “Balık gören var mı” diye soruyordu. Barracuda’dan Murat ile konuştuk. Guatemala ekibinin neredeyse tamamı oradaydı. Ben bir şey görmemiştim, onlarda da durum aynıydı. Hepimiz birbirimize yaklaştık, gerisi şansa kalmıştı. Bu defa, birden bire, “balık” diye bağıran Burak oldu. Nasıl oldu bilmiyorum ama balık yine bizim etrafımıza
gelmişti. Kısa bir süre daha yemledik ve onu etrafımızda tutmaya çalıştık. Üzerimizdeki baskı artıyordu, telsizden sürekli balık haberleri geliyor; bırakın en büyük balığı, birincilik koltuğu bile ciddi şekilde sallanıyordu. Bu gidişle ilk üçe girer miyiz diye, endişe etmeye başlamıştık. Balık ise sadece attığımız yemleri yiyor, kancamıza yaklaşmıyor, hatta tekneye bir de uzak duruyordu. Bir süre sonra gözden kayboldu. Heyecandan bir şeyler yemeyi unutmuştum, hiç uyumadığım için çok yorgun düşmüştüm. Eğer uzun bir süre mücadele olursa nasıl dayanacağım diye düşünürken, yine o güzel ses duyuldu. Makaradan o kadar misina aldı ki, neredeyse 150 metre kadar kaldı. Ve balıkla mücadelemiz başladı. Misina alması durduktan sonra yavaş yavaş onu çekmeye çalışıyordum; ama ben 2 metre çeksem o 3 metre uzaklaşıyordu. Arada sırada 20-30 metre kadar misina alsam da, mücadeleyi hiç bırakmıyordu. Dakikalarca ikimizin de, misina alamadığı zamanlar oldu. Sonunda, yavaş yavaş yorulmaya başladı ve tekneye doğru yaklaştı.
Böylece, kancam, balığın alt tarafında kalmış oldu. Balığı kaybetmemiz an meselesiydi. Balığın, biraz gitmesine müsaade ettim, yoksa, ilk kafa darbesiyle, kancayı ağzından atacaktı. Bir kez daha şansımız yaver gitti ve balığı teknenin altına getirdik ve yine Yusuf Kaptan’ın sesi duyuldu. ”Tutum oni! :)”
Balığı, heyecanla ölçtük, tabii ki kilosunu bilmiyorduk, 60 kg veya daha fazla olması durumunda bize turnuvayı kazandırabilirdi. “Linesout” ile birlikte, marinaya döndük ve tartı için beklemeye başladık. Tüm arkadaşlarımızla beraber heyecan içerisindeydik. İçimizden biri kazandığında hepimiz kazanmış gibi sevinecektik. Tartı sonuçları gelmeye başladı, diğer balıkların sonuçlarından sonra, toplam balıkta, birinci olduğumuz garantilendi. Bizim balığımız henüz tartılmamıştı. En büyük balık ödülünü de alabilirsek, turnuvanın 10 yıllık tarihinde, ilk defa duble yapılacaktı. Turnuvanın güler yüzü Rasim, balığı yavaş yavaş kantara çekmeye başladığında, artık ekrana bakamıyordum. Sağ olsun Murat, santim santim kaldırıyordu balığı. 40, 52, 57, Tepemizde drone uçuyor ve çok güzel 59, ve 60... Sarmaş dolaş olduk, ne görüntüler yakalıyordu. Bu sırada, telkadar sevindiğimi yazı ile ifade etmesizden, balık haberleri gelmeye devam min bir yolu yok. Aslında, balık 65 ediyordu. Bu balığın önemi çok fazlaydı. kilo gelmiş ama biz o sırada, havalara Belli ki, önceki günkü balıklardan uçtuğumuz için, bunu ancak sahneye daha büyüktü. Bize birinciliği, belki de çıktığımızda fark ettik. Fotoğraflar aynı zamanda, en büyük balık ödülünü çekildi, kutlamalar yapıldı. getirebilecek bir balıktı. Tam bir sabır savaşına dönmüştü, balık dördüncü kere Ödül töreni, bir harikaydı. 10 yıllık bizden uzaklaşıyordu. Ben yorulmaya ödüller çok kıymetliydi. İlk defa duble başlamıştım. Bu, çok önemli değildi, yaparak onur listesine girme şansını çünkü aynı zamanda misina da yoruyakalamak, ayrı bir sevinç oldu. Bu luyordu. Kancanın balığın ağzından müthiş organizasyon, balıkçıları bir çıkma tehlikesi, zaman geçtikçe daha da araya getirmeye devam edecek. Ve tıpkı artıyordu. Sakin olmaya çalışıp sabırla bana olduğu gibi; birçok insana denizi, ve en önemlisi, oltanın ayarlarına dobalığı, daha da çok sevdirecek. Emeği kunmadan balığı çekmeye devam ettim. geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi Balık yaklaştıkça teknenin altına doğru sunarken, Elvio ve Murat’a ayrı bir hareketleniyor, kamış C şeklini alıyor sayfa açmak istiyorum. Beni bıkmadan, ve misinanın üzerindeki gerginlik çok usanmadan, sabırla dinleyip kendimi artıyordu. Misinanın gerginliğini anlageliştirmeme yardım ettiler, çok güzel mak için elimle gitar çalar gibi çekerek insanları bir araya getiren bir ortam sesini kontrol ediyordum. Çok ince ve oluşturdular. Onlara, sevgilerimi yoltiz sesler gelmeye başlamıştı. Sonunda, luyorum. Bu turnuva dünya çapında bir balık yorulmaya başladı ve pes etti. yere geldiyse, aslan payı onların olmalı. Tekneye kadar geldi ve teknenin hemen Yazı: Turgut Konukoğlu yanında, bir anda diğer tarafına döndü. 93
ömer atay
ömer atay
Yol Nereye?... Varmanın güzel olduğunu düşünürdük hep. İsterdik ki hemen varalım, sonra da dönelim. Bilmezdik o yoldaki geçen zamanın değerini, yaşananların tekliğinin kıymetini. İşte böyle başladı benim denizle hikayem. Altı yaşlarında çapariden ayıkladığım o güzel gözlü balıklarla… Zaman geçtikçe denize tutkum daha da çoğaldı. Yollar uzadıkça; muhabbetler, dostluklar arttı. Denizin kendi hikayesi olmaya başladı. Düşünceler, hayaller derken benliğimin kendisiyle kalması, insanı denizler kadar derin yapması... Böyle bağlandım ben denize. Artık, karadan denizle o ilişkiyi kurmak ya da karanın hiç görünmediği bir yerinden bunu yapmak hiç fark etmez oldu. Sonunda hissedilenler hep huzur ve mutlulukla doldu... Denizin büyüklüğü bana insanın hiçliğini anlattı. Bu dünyada hiç olduğumu bilmek, diğer canlılardan bir farkımızın olmadığını hissetmek, beni bu dünyaya ve denizleri paylaştığımız tüm canlılara daha da yakın hissettirdi. Sonuçta sular derin, denizler engin, insan bunlarla zengin... Bilmem ki... Öyle değil mi? Yazı: Ömer Atay - El Quizo
94
95
Murat İyrİboz
Murat İyrİboz
Türkİye’de Sportİf Balıkçılık Sanırım Türkiye’de açık deniz balıkçılığını başlatan ilk birkaç kişiden biriyim. 1979 yılında, Key Largo açıklarında yakaladığım ilk “sailfish”, benim açık deniz balıkçılığı maceramın başlangıç noktasıdır. Çocuk yaşlarımdan beri yakaladığım balıklardan çok farklı bir güç ve teknik bilgi gerektiren, yepyeni bir dünya ile tanışmış oldum. Sportif balıkçılık, bizim bildiğimiz; oltanın ucunda hiç mücadele vermeden gelen sofralık balıklarımızdan çok farklı idi ve âşık olmuştum. İlerleyen yıllarda, bütçem ve zamanım el verdiğince, yurt dışındaki avlaklara seyahat ettim. Başlarda, çok toy idim ve yapılan işin, takımların, teknelerin, benim bildiğimden çok farklı olduğunu ve neredeyse hiç bir şey bilmediğimi gördüm ama inanılmaz heyecanlı avlara başladım. Yıllar geçtikçe, farklı ülkelerde yapılan büyük balık avları ile piştim. Olan biteni kavramakla kalmadım, uygulayabilir hale geldim.
Aradan 10 yıl kadar bir süre geçmişti ve kendi sularımızda, küçük ve donanımsız, sadece bir pusula ile yol bulduğumuz kendi teknelerimizle avlanmaya devam ediyorduk. Ancak zaten kıyı balıkçılığı yapıp açık denize açılmak gibi bir düşünceye sahip değildik. 90’lı yıllar geldiğinde arkadaşımız Ender Akın, ilk defa gerçek bir açık deniz teknesi aldı ve Türkiye’ye getirdi. Haritaları açıp inceledim, yurt dışında kazandığım deneyimle balık yakaladığımız sulara benzer özellikler taşıyan bölgeler bulduk ve denemeye karar verdik. İlk gidişimizi hiç unutamam; şu an Batı 350 metre bankosu dediğimiz yere vardığımızda gözlerimize inanamadık, her yerde “uzunkanat (Albakor) orkinos” sürüleri vardı. Balık miktarı hayal bile edemeyeceğiniz kadar çoktu, büyük bir açlıkla sadece birkaç saatte avladığımız 20’den fazla balık bize inanılmaz zevkler tattırdı. O gün, Alaçatı sularında yaşadığımız deneyim, ilk sportif
balıkçılık tarzı avdır ve bizi bu günlere taşımıştır.
Yıllar birbirini kovaladı, takımlar, tekneler değişti. Başta o kadar çok balık vardı ki, kısa sürede bizi usta balıkçılar haline getirdi. Arada yakaladığımız “mavi kanat orkinoslar” da yaşadığımız büyük heyecanlardı. Evde bol balık bulmak çok keyifli idi ama beni gezmekten ve farklı sularda değişik türler avlamaktan alıkoymadı. Elvio ile beraber, uzun süredir hayalini kurduğumuz turnuvayı gerçekleştirmek 2007 yılında nasip oldu. Bir avuç arkadaşımızın ve bizim, elimizdeki yetersiz kalan olta takımlarından başka seçeneği yoktu. Yunanistan’dan gelen arkadaşlarımız, bizden çok daha iyi donanıma sahipti. Zaten, tüm Türkiye’de arasanız, açık deniz balıkçılığı ile ilgili hiçbir malzeme yoktu. Almak isteyen de yurt dışından almak zorunda kalıyordu. Ama maya tuttu, her geçen yıl yeni yüzlerin aramıza katılmasına sebep oldu. Bugün artık Türkiye’de 200’den fazla tam donanımlı tekne var, ve her geçen gün yenileri aramıza katılıyor. Bir zamanların acemileri usta olma yolunda, hatta boynuzun kulağı geçtiği zamanlar da oluyor. Bu da aslında işin en çok keyif aldığımız yanı. Bütün bunlar tamam da, gerçek anlamda sportif balıkçı olma ölçüleri, aslında neler? Diğer ülkelerdeki sportif balıkçılık anlayışı, bizde de aynı mı? Dediğim gibi çok kişi, artık “ben sportif balıkçı olarak av yapıyorum” diyor, turnuvalara katılıyor, bazen de kazanıyor. Hem sportif balıkçılık
Başlarda, çok toy İdİm ve yapılan İşİn, takımların, teknelerİn, benİm bİldİğİmden çok farklı olduğunu ve neredeyse hİç bİr şey bİlmedİğİmİ gördüm ama İnanılmaz heyecanlı avlara başladım.
96
97
Murat İyrİboz
Murat İyrİboz
felsefesi anlamında, hem de balık yakalama becerileri anlamında birçok arkadaşımızda bu ünvanı hak ediyor. Artık bundan sonrası, daha çok tecrübe, daha fazla denizde, balıkta geçen zaman ve sizin çabanız. Ama burada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir konu var. Farklı yerler ve farklı balıklar, dolayısı ile farklı teknikler... Hep aynı sularda avlanılan aynı türler, bizi iyi bir balıkçı yapsa da aslında çok az şey öğretiyor. 1000 tane “orkinos” bile avlasanız, sizi “marlin” avlamaya veya “tarpon” avlamaya hiç mi hiç hazırlamıyor. Dünya üzerinde, usta balıkçı kategorisinde olan herkes çok farklı sularda, çok farklı balık avı deneyimi yaşayan kişilerden oluşuyor. Üstelik yeni türlerle tanıştığınızda karşınıza çıkacak rakipler sizi hiç tanımadığınız zevk ve heyecanlara sürüklüyor. Oltanın ucundaki balığın su üstüne metrelerce sıçrayıp yaptığı akrobatik hareketleri görerek avlanmak, daha önce tattıklarınızdan çok farklı bir tat. Yıllık yakıt tüketiminiz, tekne harcamalarınız vb. rakamları alt alta topladığınızda, yurt dışı avlanma bütçelerinin aslında zaten var olduğunu göreceksiniz. Sadece 3-5 orkinos avına gitmemek, size Afrika’da veya farklı bir rotada avlanma bütçesini kolayca yaratabilir. Zaten birçoğumuz bütçeden çok, zaman ayırma konusunda sıkıntı yaşıyoruz ama gerçekten bu işte usta olmanın ve dünya çapında balık avlamanın bir bedeli var. Ama bu bedel, başarılı bir sporcunun herhangi bir alanda ödediğinden çok farklı değil. Diğer taraftan, başarının getirdiği haz da aynı miktarda. Artık Türk sportif balıkçılarının sadece kendi ülkesinde değil, başka denizlerde de avlanma zamanı geldi. Türkiye’deki turnuvalarda yıllardır
yarışan ustaların, yurt dışı turnuvalarda da başarılar kazanıp göğsümüzü kabartması lazım. Bizler de bugünden sonraki çabalarımızda bu konuya önem vereceğiz ve sizleri yurt dışı avlarla buluşturmaya çalışacağız. Türkiye’de son 20 yılda, sportif balıkçılık adına
geldiğimiz yer çok keyifli ama unutmayın ki dışarıda koskoca bir dünya, görmediğiniz denizler ve muhteşem avlar var. Her şey gönlünüzce olsun, oltanız hep balık dolsun. Yazı: Murat İyriboz – 2016o
Hep aynı sularda avlanılan aynı türler, bİzİ İyİ bİr balıkçı yapsa da aslında çok az şey öğretİyor. 1000 tane “orkİnos” bİle avlasanız, sİzİ “marlin” avlamaya veya “tarpon” avlamaya hİç mİ hİç hazırlamıyor.
98
Yıllık yakıt tüketİmİnİz, tekne harcamalarınız vb. rakamları alt alta topladığınızda, yurt dışı avlanma bütçelerİnİn aslında zaten var olduğunu göreceksİnİz. Sadece 3-5 orkİnos avına gİtmemek, sİze Afrİka’da veya farklı bİr rotada avlanma bütçesİnİ kolayca yaratabİlİr.
99
Elvio Pennetti
Elvio Pennetti
“Amatör Balıkçılık” çerçevesİnde “Sportİf Balıkçılık” Geçen son bir ay içerisinde Orta Ege Bölgesi Alaçatı (Çeşme), Bodrum (Milas) ve Teos (Sığacık) beldeleri, 5 adet açık deniz yarışmasına tanık oldu, bunlardan ilki ve en büyüğü olan “Alaçatı International Fishing” de 10. yılını kutladı. Bu, onuncu yıl kutlamasının bir ek parçası olarak tasarlanan Teos da o kadar beğenildi ve benimsendi ki, gelecekte tekrarlanması da sözkonusu olabilir. Evet, belki de “Teos International Fishing” sizleri gelecek yıl da bekleyebilecek. Peki ne oldu ki birdenbire bu denli bir patlamaya şahit oluyoruz? Evet “patlama” diyorum çünkü geçen seneye kadar bu “extreme” yarışmalar iki taneden ibaretti. Yazının biraz ilerisinde daha detaylı değineceğiz bu konuya. Aslında ülkemizin bu köşesinde sadece son on yılda gerçekleşmeye başlayan etkinlik hiç de yeni bir şey değil, dünyanın farklı coğrafyalarında yüz yıla yakın bir geçmişe sahip ve gelişerek devam ediyor. Bunun da bazı sebepleri var. Onlara bir bakalım ki, bu güzel aktivitenin sağlıklı ve doğru bir şekilde büyümesine yardımcı olalım. Tarihçelere bir bakış Dinlence amaçlı yapılan “amatör balıkçılık”, ülkemizde eskilerden beri genel anlamda var iken bugünkü boyutlarına ancak son birkaç yılda ulaşabildi. Bunun da en önemli sebeplerinden biri belki de refah seviyesi ve be-
raberinde gelen boş vakittir. Peki bugün ile örneğin 40 yıl öncesi arasında ne fark var diye kendi kendimize sorarsak aklımıza hem çok şey hem de hiçbir şey gelmiyor. Şimdi bu konuya biraz açıklık getirmeye çalışalım: Eski çağlarda “dinlence” anlamında amatör balıkçılık yok denecek seviyelerdeyken, mütevazı yöntemler ile besi anlamında kendi ailesine et getirmek isteyen balıkçı da amatör sayılabilirdi. Bu günlerde ise çoğu ülkede, “amatör” balıkçı tabiri, ticari amaç gütmeyen balıkçı için kullanılır. Ama diyeceksiniz ki, birçok sözüm ona “amatör” balıkçı yakaladıkları avları satabiliyor. Evet, ne yazık ki bu çok doğru, ama o zaman onlar “profesyonel” yani “mesleki” olmayan yöntemlerce balık avlayarak “bohçacı” kategorisine girdiklerinden aramızda yerleri olmadığı gibi bu yazıda da konu edilmemekte. Hakiki anlamda “amatör” balıkçılık her ne kadar Antik Roma, Mısır ve Anadolu (Zeugma, Hatay, vs...) mozaiklerinde de göründüğü gibi uygulanıyor olsaydı bile, bugünkü standartlarıyla ve yaygınlığı ile birkaç yüzyıl önce Avrupa’da (İngiltere) kargı, ip (sicim) ve iğne ile başlamıştır (“Treatyse of Fysshynge With an Angle” - Wynkyn de Worde, 1496). Nitekim bu tür balıkçılığı dinlence amaçlı ve belirli davranış standartları çerçevesinde uygulayan kişiye İngilizce (sektörde en yaygın lisan) “Angler” kelimesi, Almanca kökeni olan “Angeln” yani “kanca”,
Başlarda, çok toy İdİm ve yapılan İşİn, takımların, teknelerİn, benİm bİldİğİmden çok farklı olduğunu ve neredeyse hİç bİr şey bİlmedİğİmİ gördüm ama İnanılmaz heyecanlı avlara başladım.
100
yani bugünkü anlamda “iğne” dediğimiz nesne’den türemektedir. Kısacası avını olta ve iğne ile yakalayan balıkçı. Dünden Bugüne İlk önce bu gayri-ticari balıkçılığı açıklığa kavuşturmak gerekir. Amatör ya da dinlence amaçlı balıkçılık genel kapsamı içinde “sportif balıkçılık”; sportmenlik, etik, Sürdürülebilirlik, çevrecilik gibi değerlerin yanı sıra gerek avına gerekse diğer avcılara “sorumlu” davranışı ile de bu piramidin üst kısmına yani zirvesine oturur. Sportif balıkçılık ayrıca da kendi içinde bir ikilem yaşar: bir kısmı onu sadece yarışmalara yönelik müsabakasal yani “antagonistik” karakteri ile tanımlarken, çoğunluğu “sportmence” davranışını perçinler. Nitekim yarışmalar da bugün artık “en çok” ya da “en büyük” unsurlarına bağlı kalmayıp gittikçe artan “geri salmaya” ya da başka tabiriyle “yakala-bırak” (catch & release) konseptine doğru kaymaktadır. Teknolojik imkanlar da bunu daha kolay izlenir ve uygulanır hale getiriyor. İnsanlar, refah düzeyleri arttıkça eğlenceye, boş vakit geçirme aktivitelerine, sportif amaçlı uğraşılara daha çok zaman ve imkan ayırmaya başlıyorlar. Doğayla içiçe yapılan “rekreasyonel” yani dinlence amaçlı amatör balıkçılık, birçok kıyısal ülkede bu uğraşıların başında geliyor. Sutinen ve Johnston (2003) amatör balıkçılığın; Kanada, İtalya, İspanya, Japonya, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi birçok ülkede gerçekleştirilen ileri derecede popüler bir iç sular ve deniz rekreasyon aktivitesi olduğunu bildiriyor. Ve neticede gerek refah seviyelerinin artması, stresten uzaklaşma isteğinin yanı sıra boş zamanların da artması ve birçok maliyetin de azalmasıyla bu olay küçük bir hobi olmaktan çıkmış. 101
Elvio Pennetti
Artan halk ilgisine ve önemine rağmen, amatör balıkçılığın hem sosyoekonomik hem de iç su ve deniz kaynakları üzerine etkileri günümüze kadar oldukça göz ardı edilmiş. (Gaudin ve De Young, 2007; Ünal ve diğ., 2010) Bugün ise olay çok ama çok farklı boyutlara ulaştı. Sportif balıkçılık bir taraftan çevreci ve sorumlu bir karakter taşımaya devam ederken, ulaştığı katılım nüfusları ile küresel bir ekonomi boyutuna ulaşıp küresel turizm sanayisinin önemli bir bileşeni haline geldi ve haliyle de zıtlıklar oluşturarak kendi içindeki sınırları da zorladı. İstatistiklerle Dünyadan İktisadi bir Enstantane Amatör balıkçılık gelişmiş ülkelerde milyarlarca dolarlık ekonomiler yaratırken birçok yeni gelişmiş (Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan, Orta Amerika) ve bazı gelişmekte olan ülkelerde de sosyal ve ekonomik bir araç olarak ortaya çıktı (Parkkila ve diğ., 2010). Günümüzde, toplam amatör balıkçı sayısı 700 milyon civarında tahmin ediliyor ve amatör balıkçılık, küresel balıkçılığın önemli bir bileşeni olarak giderek artan ekonomik, sosyokültürel ve ekolojik önem taşıyor (Pawson ve diğ., 2008; Mora ve diğ., 2009; Ihde ve diğ., 2011). Bir deniz turizmi bileşeni olarak rekreasyonel balıkçılık ise; birçok insana hoşça vakit geçirme, stres atma, spor yapma, canlıları tanıyarak doğayla bütünleşme ve hatta denizciliğin temellerini öğrenme gibi olanaklar sağlayan ve bu etkinliği yapan ilgi gruplarının dikkate değer miktarlarda para harcayarak gerçekleştirdikleri rekreasyonel bir faaliyeti olarak kabul edilir. Avrupa, ABD, Kanada ve Avustralya’da yürütülen çalışmalar, amatör avcılığın bu ülkelerde milyonlarca insan tarafından yapıldığını ve büyük bir ekonomi oluşturduğunu gösteriyor. Rekreasyonel balıkçılığın “getiri olarak” ülke ekonomilerine katkısı, artık birçok ülkede ticari balıkçılığınkini yer yer ve zaman zaman aşabilmekte ve dolayısıyla aşırı kısıtlanmamalı, tersine daha da önemsenerek teşvik edilmeli. 102
Ürünün satışının yasak olduğu ve herhangi bir ticari kaygı gütmeksizin yapılan bu boş zaman geçirme aktivitesi her geçen gün artan bir ilgi görmekte ve katılımcı sayısı giderek artmakta. Amatör balıkçılık, gerçekleştirildiği bölgede doğrudan ve dolaylı ilişkili olduğu sektörlerde ciddi anlamda ekonomik bir aktivite yaratır (SFITUM, 2004). 19 Avrupa ülkesinde % 9,5 oranla toplamda 44,8 milyon Aamatör balıkçı bulunmakta. Avrupa’da Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerde, amatör balıkçılık yalnızca kaynaklar üzerindeki baskıyı artıran önemli bir boş zaman aktivitesi değil, aynı zamanda Avrupa’da yıllık 25 milyon amatör balıkçının 25 milyar Avro harcadığı, bilimsel açıdan oldukça az araştırılmış bir ekonomik aktivite. (Hickley ve Tompkins, 1998, Dillon, 2004; Gaudin ve De Young, 2007) Benzer şekilde, Amerika’da tatlı ve tuzlu sularda gerçekleştirilen Amatör balıkçılık çok önemli bir ticaret ve istihdam kaynağı. Sadece ABD genelinde, 65 milyona yakın kayıtlı Amatör balıkçı ile, 18 milyar dolar gelir, 52,4 milyar dolar satış, 30 milyar dolar katma değer, 72 milyar dolar seyahat ve 370,000 kişilik istihdam neticesinde, sektörün ekonomiye kümülatif katkısı 210 - 220 milyar dolar civarında. (NOAA, 2013) Bunu aynı kriter ve yöntemlere dayanarak dünya genelinde değerlendirecek olursak, yukarıdaki ABD rakamlarına Kanada, Avrupa, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda gibi sektörde gelişmiş bölgeleri de ilave edersek, 500 milyar doları aşkın bir “ekonomiye katkı” rakamı telaffuz edilebilir.
Elvio Pennetti
Amatör balıkçılık, Türkiye’de de ilgi görmekte, iç sular yanı sıra kıyı ve deniz alanınca zengin, farklı ekosistemleri ve ekonomik aktiviteleri barındıran ülkemizde biyolojik, sosyal ve ekonomik yönlerden antropojenik etkiler ortaya çıkarmakta. Konuyla ilgili yeterince çalışma olmasa da amatör balıkçılığın Türkiye’de de önemli bir ekonomik potansiyel yarattığı bilinmekte. (Ünal ve diğ., 2010, Tunca ve diğ., 2012) Deniz turizminin bir ürünü olarak rekreasyonel balıkçılık; Avrupa, Japonya, Amerika, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’da ciddi bir sektör halini almış. 3 tarafı denizlerle çevrili ve 8,300 km kıyaya sahip bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de ise rekreasyonel balıkçılık uzun yıllardır yapılmasına rağmen henüz birkaç yıldır tanınmaya başlayan ve sevilerek hızla yaygınlaşan bir turizm aktivitesi haline geldi. Bu doğrultuda, Türkiye’de turizmin çeşitlendirilmesinde ve özellikle kıyısal alanların gelecekteki sürdürülebilir gelişiminde rekreasyonel balıkçılık büyük önem taşımaya başladı. Kılıçgiller (Billfish) ve tongiller (tuna) türlerinin avcılığı da dahil olduğu, BigGame (Büyük Av) ile Offshore (Açık Deniz) segmentleri amatör balıkçılığın “Formula 1”i sayılma noktasında olup, diğer iç sular ve kıyı balıkçılığının toplamına göre misli misli gelir sağlamakta. Kılıçgiller (Billfish) ve tongiller (tuna) deniz turizmi ile rekreasyonel balıkçılık çerçevesinde ele alındığında, hem ulusal hem de uluslararası boyutta varlıklı turistleri ülkemize çeken, koruma altında olan ve artık avcılığı özel kurallarla kısıtlanmış hedef türlerdir.
Amatör ya da dİnlence amaçlı balıkçılık genel kapsamı İçİnde “sportİf balıkçılık”; sportmenlİk, etİk, Sürdürülebİlİrlİk, çevrecİlİk gİbİ değerlerİn yanı sıra gerek avına gerekse dİğer avcılara “sorumlu” davranışı İle de bu pİramİdİn üst kısmına yanİ zİrvesİne oturur.
Örnekleyecek olursak; ülkemizin Ege Bölgesi’nde bu yıl yapılan beş adet açık deniz olta balıkçılığı yarışmalarına katılan toplam 300 kadar teknenin 4 günlük sadece yakıt tüketimi 150,000 litre üzerinde olup günümüz fiyatlarıyla da 700,000 TL kadar tutmakta. Bunun asgari olarak %75’inin vergilerden oluştuğunu düşünürsek, 4 günde sadece yakıttan elde edilen vergi geliri 525,000 TL. Yarışma dışı bu tür avlanmalarda ise 5 aylık bir dönemde aynı iki bölgede bunun an az 50 katı harcanmakta. Bu aktivitelerde kullanılan malzeme ve teçhizata ve de seyahat/konaklama için harcanan meblağlar da göz önüne alındığında bölge ve ülke ekonomisine sağladığı katkı göz ardı edilemez boyutlarda. Başka bir deyimle; sadece ABD’de, 2011 yılında rekreasyonel balıkçılık sektörünün 65 milyon kayıtlı balıkçısı ile ülke ekonomisine kombine katkısı -210 Milyar $ ile kişi başına >650$ boyutlarında iken, aynı dönemde Türkiye için bu rakamlar tahmini 3,5 milyon (1/20) balıkçısı ile <1 Milyar $ (1/200) katkı ile kişi başına <10$ (1/65) civarında. Ve bu da ülkemizde bu sektörün ne kadar geride kaldığı gibi, ne kadar büyüyebileceği hakkında da fikir vermekte. (NOAA 2011, TackleTrade 2012, IGFA 2015) Bu potansyellerin önüne geçebilecek en önemli engeller balık çeşitliliği ve bolluğu ile refah ve huzur seviyeleri olunca yönetimlerimizin bunu algılayıp doğru zamanlarda, doğru uygulamalar ve doğru kontroller ile bunun önlemini alması gerekir. Kendİmİzİ bİraz tanıyalım Amatör Balıkçılık ve Tanımı (Recreational Angling/Fishing) “Ticari amaç gütmeyen, doğa sevgisiyle boş zaman değerlendirme amacıyla, amatörce yani profesyonel donanım kullanılmaksızın ve belirli kurallara uyarak yapılan bireysel “keyfi” ve bazen yarışma amaçlı balıkçılık faaliyeti” diye tanımlanır. İşin doğası gereği; gerek iç sularda (tatlı sular: göl, gölet, nehir, ırmak vs.) gerekse denizlerde (kıyıdan
veya tekneden, kıyıya yakın veya açıkta vs.) uygulanabilir. Büyük çoğunlukla olta ve iğne ile yapılır. Ağ ve benzeri araçların kullanımı ancak yem yakalamak için kabul edilir. Canlı, ölü ve/veya yapay yemler serbestçe kullanılmaktadır. Amatör avcılığın ruhuna aykırı görünse de bazen yarı-profesyonel araçlar ve teçhizatlar da (parakete, bazı ağlar vs.) sınırlı bir şekilde yem yakalamak için kullanılabiliyor. Sportif Balıkçılık ve Tanımı (Sport Fishing) Amatör balıkçılık ruhu ve prensipleri çerçevesinde daha üst bir seviyede ve tamamen etik ve çevreci kurallar doğrultusunda “sportmence” yapılan balıkçılık disiplinidir. Bizim “spor” anlayışımıza göre de gerek ferdi gerekse müsabakasal olsa da daha “sporcu” bir davranış ile gerçekleştirilen bir etkinliktir. Nitekim tatlı su ya da denizde (örneğin Big-game/offshore veya kayak stilleri) çoğu durumlarda fiziksel kondisyon ve form da gerektiren daha ekstrem bir avlanma tarzıdır. İtalya gibi bazı ülkelerde, Sportif Balıkçılık Federasyonları, Ulusal Olimpiyat Komitelerine bağlı olabilmektedir. Ağırlıklı olarak “av balıklarına” (Game
Fish) yöneliktir. Nicelikten ziyade niteliğe ağırlık vermek, bu üst disiplinin temel düşünce ve davranışını oluşturmakta. Sportif balıkçılıkta doğaya saygı ön planda. Çevreyi kirletmemek, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik kriterlerini uygulamak, sulara zararlı türler hakkında bilgi edinmek ve yayılmalarını önlemek, tüm balıkçılık ve teknecilik kurallarına uymak, diğer balıkçıları ve yeni katılanları etik balıkçılık konusunda eğitmek, özel mülklere, başka balıkçılara ve doğa sporcularına saygı göstermek, yarınlara avlanabilecek balık kalmasını sağlamak ve yapılan ava (balığa) saygı ön planda. Diğer taraftan; ince takım kullanımı, mümkün olduğu kadar çabuk tekneye getirmek, zaman içinde suda eriyen iğne kullanmak, yemli avlanmada dairesel iğne kullanmak, zarar vermeden “sağlıklı” geri salmak (eldiven kullanımı, misinayı ağza yakın kesmek, iğneyi çıkarmak gibi) geri salmayı kolaylaştıracak donanım kullanmak (mahmuzsuz iğne, ince lider vs.) ve habitatlarını korumak (örneğin sabit meralara nefes aldırmak) sportif balıkçılığın temel ilkeleridir. Sürdürülebilirliğe saygı açısından; 103
Elvio Pennetti
üreme döneminde avlanmamak, en az bir kez yumurtlama şansını tanımak, dolayısıyla yumurtladıktan sonra avlamak, asgari ve azami boy sınırlarına uymak, gereğinden fazlasını almamak, avlanan balığı geri salmak, avlanma sahasını tüketinceye dek avlamamak (örneğin sabit meralara nefes aldırmak) önemli. Ve de tabii ki: “Rakibiniz diğer balıkçı değil, oltanın ucundaki balıktır!” Uluslararası Sportif Balıkçılık Birliği Kısa adı IGFA (International Game Fishing Association) olan Uluslararası Sportif Balıkçılık Birliği, 1930’lu yılların sonlarında ABD’de kurulan, kar amacı gütmeyen özel bir kuruluştur. Esas amacı, sportif balıkçılığı “sürdürülebilir” şekilde desteklemek ve yaymak, amatör balıkçıları da bu doğrultuda doğru yolda eğitmektir. Ağırlıklı bir şekilde ABD’de olmakla birlikte, 90’dan fazla ülkede 300’den fazla temsilcisi bulunmaktadır. Son 8 yıldır, yani 2008’den bu yana, sürdürülebilirlik uğruna, yıllardan beri üstlendiği turnuvaların patronajını yapmaktansa, çabalarını sadece bu etkinliklerde değil, tüm amatör/sportif camiası için “balık bulunabilmesine” yönelik olarak harcamaktadır. Eylül 2010’da Roma’da ilk “IGFA- Avrupa” bacağı tohumları atılmış olup, Haziran 2013’te Viyana’da 3cüsü, Haziran 2015’te ise Istanbul’da 5cisi, yine Haziran 2016’da da, 7ci IGFA-Avrupa Toplantısı Milano’da gerçekleştirilmiştir.
Şİmdİ de sonuca gelİp İşİmİze bakalım: Denizlerde Avlanma Ana Kategorileri Kıyıdan ve karadan (Inshore & Coastal Fishing), kıyıya yakın, denizden (NearShore Fishing), kıyıdan uzak, denizden (Offshore Fishing), derin/dip su (Deep/ Bottom Fishing), büyük av (Big Game), serbest (tüpsüz) dalarak (Spearfishing) avlanmak gibi kategorize edilebilir. Söz konusu bu sınıflandırma da ayrıca kendi alt kategorilerine göre ayrılmaktadır. Denİz ve İç Su Avlanma Farklılıkları Birincil Araçlar: Teçhizat ve Donanım Her ikisinde de ağ, parakete vs gibi yarıprofesyonel sistemlerin kullanılması etik değildir. El oltası ve/veya ağırlıklı olarak kamış ve makara (rod & reel) sistemleri kullanılmaktadır. Balık cinsine, avlanma stili ve kategorisine göre farklı donanım çeşitliliği bulunmaktadır. Tekneden olduğu takdirde donatılı takım sayısı çokluğu, ek ve seçenekli elektronik ekipmanlar (balık bulucu, GPS, radar, telsiz, vs.) önemlidir. Deniz suyunun tuzlu olmasından dolayı da korozyona (paslanmaya) dayanıklı malzemeler kullanma zorunluluğu önemli bir unsurdur. İkincil Araçlar: Nakil Araçları Karadan avlanma kategorisinde iç su kategorisinden farkı neredeyse yok denilecek seviyededir. Elbette ki yakın (costal/inshore) ve uzak kıyı (offshore) kategorilerinde, derin su (deep water), dip (bottom) ve büyük av (big game) kategorilerinde tekne gereksinimi söz konusudur. Tekne denildiğinde kürekli kano ve sandaldan motoryata kadar sınırsız seçenekler söz konusudur. Deniz kıyısında ikame edilmediği takdirde bazen tekne taşıma aracı (römork) gereksinimi vardır. Söz konusu araçlar için ilgili belge/ruhsat/formalite gereksinimleri de unutulmamalıdır. Aktivitenin Mali Portresi Malzeme çeşitliliği, donanım (takım) çokluluğu, deniz aracı gereksinimi, güvenlik ve seyir (navigasyon) elek-
104
Elvio Pennetti
tronik teçhizat yatırım maliyetleri, deniz aracı kullanımının yarattığı işletme (yakıt, bakım, onarım, sigorta), park (barınak, marina, v.b.), vergi v.b. maliyetler başlıca olanlarıdır. Hayvan Tür Çeşitliliği Tür-boy çeşitliliği ve bu olguya bağlı olarak geniş anlamda “sürpriz” olasılığı, avlanma yöntemi, yem, temel ekipman, aksesuar çeşitlilikleri söz konusudur. Kıyı/Açık Farklılıkları Denizde ya da gölde olsun, karadan avlanmada iç su kategorisine göre farklılık yok denecek kadar azdır. Hava şartları, lojistik, güvenlik ve donanım açısından kıyaslandığında: Kıyıya yakın avlanmada asgari gereksinim ve maliyetler; kıyıdan orta - uzak mesafede daha derin- dip sularda yapılan avlanmada orta gereksinim ve maliyetler, açık sularda ise azami gereksinim ve maliyetler söz konusudur. Ulusal/Uluslararası Sular Cephesi Verimli sayılabilecek farklı denizlerimizde (Karadeniz, Ege ve Batı Akdeniz) yapılan avcılıkta; kıyılardan uzaklaşıldığında değişim gösteren ve önem kazanan bazı unsurlar söz konusudur. Mevzuat, yabancı karasularına girme ve avlanma olasılığı, güvenlik, bazı durumlarda gümrük, pasaport kontrol, kaydî bayrak gibi konular öne çıkmaktadır. Elbette ki hava şartlarından, karaya olan mesafeden ve tabii ki tekneden avlanma durumundan dolayı ekstra güvenlik tedbirleri ve donanımı da önem arz etmektedir. Farklılığa “rahatlık açısından” bakacak olursak; karadan avlanıldığında, iç su ile farklılık yok gibidir. Deniz aracı ile avlanıldığında, avlanmanın araç boyuna ters orantılı olarak zorlaşması ve hava şartları bozuldukça avlanmanın zorlaşması söz konusu. Çoğu zaman çalkantılı deniz daha verimli av verir, ancak rahat değildir. Bazı avlarda kişilerin fiziksel kondisyonunun çok iyi sevide olması gerekmektedir. Hava muhalefetinin etkisi göz önüne alındığı zaman avlanma şartları kaçınılmaz olarak zorlaşır. Kuvvetli rüzgâr durumlarında denize çıkamama
ve/veya açılamama ya da geri dönememe, gün ortasında hava bozmasının yarattığı zorluk ve bilhassa mal ve can güvenliği gibi tehlikeler önem arz etmektedir. Kontrol zorluğu/ kolaylığı açısından bakacak olursak; balıkçılık mevzuatına ilaveten deniz aracı mevzuatı ve ilgili kontroller devreye girmektedir. Gerek balıkçıyı gerekse aracı kontrol etmek kıyıdan uzaklaşıldıkça zorlaştığı gibi, yasal olmayan yöntem ve donanım kullanım kontrolü de zorlaşmaktadır. Ticari/gayriticari ayırımı açısından değerlendirecek olursak; iç su balıkçılığında (yetiştiricilik haricinde) doğal ticari avlanma asgari seviyelerde iken, deniz balıkçılığında ise (yine yetiştiricilik haricinde) doğal ticari avlanma azami seviyelerdedir. Gelelİm balık durumlarına: Sorumlu Balıkçılık Her şey çok güzel de, acaba balık durumumuz nedir? Yakın ülkelerden ve de kendi ülkemizden hobi için harcama sıkıntısı olmayan birtakım insanlar bizleri zaman zaman arayıp tekne kiralayarak denize açılıp büyük balık yakalamak istiyor. Şansımız olup da küresel tecrübesi olmayana denk gelirsek sorun yok, 1-2 çıkış yapıp birkaç balık yakalatma imkanı oluveriyor. Ama bir de başka yerde avlanmış olana denk gelirsek, işler çatallaşıyor: Birincisi fiyatlarımızı duyunca hemen irkiliyor, şüphe ile bakıyorlar; Eğer anlaşılabiliyorsa da maalesef her zaman balık tutulmuyor ya da tutulanlar onları hayal kırıklığına uğratıyor. Evet, ne yazık ki, okyanuslar veya başka tropikal meralar ile mukayese edildiğinde, bizim sular göründüğü ve umulduğu kadar verimli değil. Bu da sadece ülkemize değil, tüm Akdeniz havzasına şamil bir durum. Maalesef, bio-çeşitlilik ve bio-kütle açısından, Akdeniz çok kritik bir dengede ve üstelik yüzyıllardır süregelen aşırı aynı zamanda da kontrolsüz avlanma ile bu denge daha da bozulmakta. Dolayısıyla dünyanın daha egzotik başka meraları ile mukayese edildiğinde, sularımız hem fakir kalmakta hem
Amerİka’da tatlı ve tuzlu sularda gerçekleştİrİlen Amatör balıkçılık çok önemlİ bİr tİcaret ve İstİhdam kaynağı. Sadece ABD genelİnde, 65 mİlyona yakın kayıtlı Amatör balıkçı İle, 18 mİlyar dolar gelİr, 52,4 mİlyar dolar satış, 30 mİlyar dolar katma değer, 72 mİlyar dolar seyahat ve 370,000 kİşİlİk İstİhdam netİcesİnde, sektörün ekonomİye kümülatİf katkısı 210 - 220 mİlyar dolar cİvarında. de avlanmayı pahalı kılmaktadır. İşin özünde, uçak bileti dahil yurt dışına bir haftalık bir balık avı turu, yerli ava göre hem ucuza gelebiliyor hem de daha verimli olabiliyor. Ama tüm bunlara rağmen, biraz fazla emek verip kafa da yorarsak, sularımızdan faydalanma olasılıklarını zorlamış oluruz. Her ne kadar her geçen yıl balık stoklarında azalma olsa da, uluslararası seviyede alınabilen bazı tedbirler eninde sonunda faydasını gösteriyor. Örneğin Kuzeydoğu ABD’de morina stokları, keza ayni bölgede kılıç stokları ve de son olarak Akdeniz’deki mavi yüzgeçli orkinos stokları... Alınan tedbirler neticesinde bu stokların canlanma emareleri elle tutulur bir şekilde görülmüştür. Bunlar birçok örnek arasında en göze çarpanlar. Keza yem balıkları konusunu da gözardı etmememiz gerekir. Avladığımız balıklar beslenecek yem bulabildiği müddetçe yaşayıp büyüyebilir. Bunu da unutmayalım lütfen. Bu noktadan sonra biz “sportif balıkçılara” düşen de, sorumlu davranarak bu gayretlere destek vermek. Geç bile kaldıysak, insaflı davranarak abartmamak artık önemli bir sorumluluk haline geldi. Hoşgeldin “Sorumlu Balıkçılık”. Ve Yarışmalar… İşte burada işler çatallaşabiliyor. Bazı ülkeler “sportif balıkçılık” aktivitesini tamamen “agonistik” yani “müsabakasal” bir spor etkinliği olarak nitelendirip onu Olimpik Komitelere bağlıyor. Bu da bizce “etik” ve “sportmenlik” kavramları ile farklılıklar arz etmekle birlikte tezatlar yaratarak ters ve
çelişkili durumlar yaratabilmekte. Evet, yarışmalar güzeldir, toplumları kaynaştırır, yanaştırır ama aynı zamanda da kızıştırır ve de ayırır çünkü kıskançlıklara ve hırçın rekabetlere de yol açar. Bir taraftan sportif balıkçılık tariflerinde “...rakibiniz yanınızdaki balıkçı değil oltanın ucundaki balıktır...” deyimiyle etik yaklaşım kullanılırken, diğer bir taraftan da “... yandaki balıkçıdan daha fazla ya da daha büyük balık yakalayın...” teşviği kullanılıyor. Böyle olunca bu yarışmalar, hele de farklı menfaatlar işin içine girince, legal yönleri zorlaracasına hırs kavgalarına dönüşerek, çirkinliklere de yol açabiliyor. Ve de ne yazık ki bunun canlı örnekleri ile her yerde her zaman karşılaşılabiliyor. IGFA, EFSA ve benzeri kurumlar doğrudan veya dolaylı da olsa bunları düzenlemeye çalışarak ahengi ve davranışsal dengeleri muhafaza etmeye çalışırken, toplumları o doğrultularda eğitmeye de gayret göstermekte. Konuyu bir Çin Atasözü ile bitirecek olursak: “Birkaç saatliğine mutlu olmak istiyorsan... Sarhoş ol ! Birkaç günlüğüne mutlu olmak istiyorsan... Âşık ol ! Birkaç haftalığına mutlu olmak istiyorsan... Ahırdaki koyunu kes! Ömür boyu mutlu olmak istiyorsan... Balık avlamayı öğren!” Yazı: Elvio Pennetti – 2016
105
panorama
106
panorama
107
www.alemdarmarine.com