2
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
İçindekiler
“Vücudumun her noktasını beğeniyorum”
North Cyprus UK
1 yaşında uzey Kıbrıs ile İngiltere’deki Türkler arasında önemli bir köprü görevi yapan North Cyprus UK bu ay bir yaşına bastı. Sahibi ve Genel Yayın Yönetmenliğini Zorlu Cezaroğlu ve Editörlüğünü Misli Kadıoğlu’nun üstlendiği gazete Ağustos sayısından itibaren daha zengin bir içerik, güçlü bir yazar kadrosu ve renkli konularıyla okurlarıyla buluşmaya devam edecek. North Cuprus UK kaliteli bir baskı ve kaliteli bir içerikle İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin tutkusu haline geldi. Gazete, her sayısında yer verdiği Kuzey Kıbrıs’taki güzellikler, tarihi yerler, oteller, otantik Kıbrıs mutfağı, konut yapımı, eğlence ve iş dünyası gibi konularıyla İngiltere’de yaşayan Türkleri ülkelerine bir adım yaklaştırmayı başardı. Aylık olarak yayınlanan ve her ayın ilk haftası, toplam 15 bin adet basılıp Kıbrıslı Türklerin olduğu her ortamda ücretsiz olarak dağıtılan North Cyprus UK çıktığı ilk günden bu yana İngiltere’de Kuzey Kıbrıs’ı sayfalarına taşıyıp pazarlayan tek yayın olma görevini de başarıyla sürdürüyor.
K
Kuzey Kıbrıs güzelini seçiyor Bu yıl 24’üncüsü düzenlenen Miss Kuzey Kıbrıs Güzelllik Yarışması için geri sayım başladı. Bu akşam birbirinden güzel 12 genç bayan kraliçe taçını giymek için yarışacak. Haberi sayfa 6
“
Çok güzelim… Mankenlikte bir yerlere geleceğime inanıyorum…
Kıbrıslı sanatçılar veryansın etti... Haberi sayfa 38-39
”
Haberi sayfa 23-24-25
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
3
4
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Editörden Misli Kadıoğlu
Tarih ve doğanın kucağında Tarihin ve doğanın kucağında köksalan Salamis Bay Conti Resort Hotel yaşamınıza hem huzuru, hem de eğlenceyi bambaşka bir keyifle sunuyor...
mislikadioglu@hotmail.com
uzey Kıbrıs’ın en köklü otellerinden Salamis Bay Conti Resort Hotel, adanın en iyi sahillerine sahip ve çevresi tarihi eserlerle kaplanmış...Huzur, eğlence, doğa, kültür ve tarihi bir arada yaşatan keyifli bir tatili müşterilerine sunan 5 yıldızlı otel, Gazimağusa’da yer alıyor. Salamis Harebeleri ile örülü bir bölgede, bir yandan St. Barnabas Kıral Mezarlığı, Mağusa Kalesi, Otello Kalesi’ne yakınlığıyla kültürel bir güzergahta bulunan otel, diğer yandan da eşsiz doğal güzellikleriyle dikkat çeken Karpaz yarımadasına yakınlığıyla geniş bir turizm yelpazesi sunuyor. Bozulmamış doğa ile çevrelenmiş, temiz havası, berrak mavi denizi ve altın sarısı ince kum ile kaplanmış geniş ve uzun Salamis kumsalında konumlandırılan otel, Havalimanına 45 km, Gazimağusa şehir merkezine 8 km mesafede bulunuyor. Salamis Bay Conti Resort Hotel Genel Müdürü Doğan Yalkı, Salamis Bay Conti Resort Hotel hakkında North Cyprus UK’e konuştu. Yalkı, günden güne yenilenen ve gelişen otellerinin Adanın en köklü oteli olduğuna işaret etti.
Uzaklar K yakın oldu Ağustos sıcakları bastırdı. Son 60 yılın en yüksek değeri olduğu söyleniyor, sahillerde 50 dereceye ulaşmış... Deyimi yerindeyse terden vıcık vıcık olduk. Olduk olmasına da geçtiğimiz yıllara nazaran uzun süren kışın ardından böylesi bir sıcağı ben bekliyordum doğrusu. Zirzirolar (Ağustos Böcekleri) da hiç bitmeyecek gibi türkülerini söylemeye başladı bu arada... Geçtiğimiz günlerde, bir öğlen sıcağında Bandabulya’nın yolunu tuttuk benim üzerimde bu meslekte önemli payı olan Haberdar Gazetesi İstihbarat Şefi İbrahim Abi (İbrahim Özdamlı) ile birlikte. Biraz ter döktük de konu o değil. Keyifli bir gün geçirdik birlikte, biraz da hüzünlendik eskilerden birkaç sima görünce. Özellikle de büyüklerimizin anlattıkları eski günleri anınca. “Dali’ye gideceyim. Nestersa olsun. Gideceyim yahu ben evime yerime...” dedi eski düğünlerin vazgeçilmez siması Zurnacı Enver dayı. Bir kez daha anladım ki, insanın çocukluğunda yaşadığı mahalledeki toprak kokusu başka yerde olmazmış, ne yıllar unuttururmuş o günleri, ne de gurbet... Elinizdeki sayı ile North Cyprus UK bir yaşına bastı. Bir yıldan buyana sizlere uzaklara yakınlaştırmayı, özlemini duyduğunuz Kıbrıs’ı anımsatmayı ve Kuzey Kıbrıs’taki özlediğiniz güzellikler, tarihi yerleri, oteller, unutulmaya yüz tutmuş tatları, konut yapımı, eğlence ve iş dünyası gibi konularla sizlere bir rehber olabilmeye çalıştık. Çocukluğunuzun geçtiği toprak kokusunu hissettirmeye uğraştık. Ve sanırım başardık da. Sizlerden aldığımız tepkiler olumlu yönde. Bu çarçabuk geçen bir yıl içerisinde bir boşluğu doldurmak adına attığımız bu adımda, North Cyprus UK ailesi olarak gerek biz daha geniş bir kadroya sahip olduk, gerekse de destekleriniz ve bizlere verdiğiniz enerji ile daha ileriye adım attık. Sizler için daha da iyi olmanın hevesi içerisindeyiz. Bizleri destekleyen herkese teşekkür ederiz... Yine bu sayıda dolu dolu bir içerikle sizlerle birlikteyiz. Sahibi: North Cyprus UK Ltd Genel Yayın Yönetmeni: Zorlu Cezaroğlu Editör: Misli Kad›oğlu Dizayner: Onur Mehmet Kapak Fotoğrafı: Burçin Tuncer
Anlayışımız ‘yenilikçilik’ Otelin Genel Müdürü Doğan
Bozulmamış doğa ile çevrelenmiş, temiz havası, berrak mavi denizi ve altın sarısı ince kum ile kaplanmış geniş ve uzun Salamis kumsalında konumlandırılan otel, Havalimanına 45 km, Gazimağusa şehir merkezine 8 km mesafede bulunuyor.
Yalkı, “Sürekli turizm taleplerini dikkate alarak yenilikler ve yatırımlar yapmaktayız” diyerek, Salamis Bay Conti Resort olarak değişen zaman sürecine de ayak uyduran bir yapılanmayla gelişmeyi sürdürdüklerini kaydetti. Adanın en eski değil, en köklü oteli olduklarına dikkat çeken Yalkı, ülkede turizm adına güven ve kalitenin adı olduklarını ifade etti. Adadaki ilk toplantı etkinliklerinin Salamis Bay Conti Resort Otel’in gerçekleştirdiğine dikkat çeken Yalkı, otellerinin 1999 yılında toplantı salonlarıyla gündeme geldiğini hatırlatarak, bu çerçevede de öncülüklerini koruduklarını belirtti.
Avrupa’nın birçok yerinden geliyorlar Müşteri potansiyelleri hakkında da gazetemize bilgi veren Doğan
müşteriler olduğunu ifade etti. Genel yüzdeliğin üzerine çıktık Yalkı, bu yıllık durumu da değerlendirerek, ülkedeki otellere bakıldığında Devlet istatistiklerine göre otellerin doluluk oranının aşağı yukarı yüzde 3435’lerde değiştiğini, Salamis Bay Conti Resort otelde de bu durumun üzerinde bir doluluk sağlandığını kaydetti. Ancak dünyada şu süreç içerisinde hala daha var olan kriz ve ülkede yaşanan bazı sıkıntılar nedeniyle de bu yıl beklenenin altında bir doluluk yaşandığını kaydetti. Doğayla dostuz
Öte yandan turizmin daha da iyiye gitmesi adına doğal çevrenin de korunmasına önem Huzur, eğlence, doğa, kültür ve tarihi bir arada yaşatan keyifli bir tatili verilmesi gerektiğini Yaz günlerinde otemüşterilerine sunan 5 yıldızlı otel, Gazimağusa’da yer alıyor. söyleyen Yalkı, bu lin gerek denize konuda da duyarlılıklasıfır oluşu gerekse rına işaret etti. Yalkı, “İlk kez Yalkı, müşterileri portfoyunu güzel bir kumsalın tam güneş enerjisinden faydalanarak Avrupa’nın birçok değişik ülkekenarında bulunmasının yeşil bir turizm yarattık. lerinden ve bunun yanında tatilciler açısından da Denizden su arıttık, atık suyu İran’dan gelenlerin oluşturduğubüyük bir avantaj olduğuyeniden doğaya kazandırarak nu kaydetti. İngiltere’den de nu anlatan Yalkı, bunun çim sulama amaçlı olarak kulSalamis Bay Conti Resort otele yanında animasyonlar, landık. Bir yandan halka hizmet çok sayıda müşterilerinin geldiaktiviteler, kapalı ve açık verirken, doğamızı da korumayı ğini anlatan Yalkı, yüzde elli yüzme havuzları, müzikli görev biliyoruz” dedi. Türk yüzde ellisinin de İngiliz barlar ve Cuma geceleri Müzik, animasyon, eğlence...
İngiltere’den de Salamis Bay Conti Resort otele çok sayıda müşterilerinin geldiğini anlatan Yalkı, yüzde elli Türk yüzde ellisinin de İngiliz müşteriler olduğunu ifade etti.
düzenlenen Akdeniz gecesi ile otel müşterilerine keyifli, eğlenceli bir tatili sunmaya özen gösterdiklerini söyledi. Ayrıca şans oyunları sevenler için otelde bir de Casino’nun bulunduğunun altını çizdi.
Adres:11 Byron Close, Sydenham, SE26 5SF Kıbrıs: +90 533 863 5341 Londra: +44 7958 352 411 Mail: zorlucezaroglu@yahoo.co.uk zorlu@northcyprusuk.com
recycle Gazetemizde yay›nlanan fotoğraf, haber ve reklamlar›n her hakk› mahfuzdur
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
5
6
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Magazin
Benim de bir hayalim var... yle bir hayat yaşladım ki, cenneti de gördüm cehennemi de, Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişller ki, okudum okudum, anlamadım. Kendi kendime konuştum, bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime, Sonra dedim ki, söz ver kendine. Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin; Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin, Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin! Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım. Öyle çok değerliymiş ki zaman, hep acele etmem bundanmış anladım.
Ö
Ben de bu kez Friedrich Nietzsche’in bu dizeleriyle başlamak istedim yazıma. Türkiye’nin sayılı yerel acente sahiplerinden, Türkiye’de Thomascook Scandinavia operasyonunu gerçekleştiren, Bastıyalı Seyahat Acentesi’nin sahibi, Mehmet Bastıyalı da Nietzsche’den bu alıntıları alarak Türkiye turizmini anlattı. Turizmin içinde yer alan kişiler olarak öyle bir yaşam sürmekteyiz ki diyor Sayın Bastıyalı, sonunda hepimiz de birer Nietzsche olacağız! Olacağız olmasına da, o hiç değilse sonunda acele etme nedenini anlamış. Oysa biz KKTC’de turizmin ne anlama geldiğini ve giderek zaman içerisinde turizm uçağını kaçırmaya başladığımızı pek anlamadık. Türkiye 2010 yılında Avrupa’dan adeta turist akını yaşıyor. Tur operatörleri ayni zamanda gelecek yıl Türkiye programlarını artırma kararı aldılar. İstanbul Sanayi Odası (İSO) 500 büyük sanayi kuruluşu araştırması sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre işsizlik hızla artarken, sanayi artık yeni iş alanı açmadığı gibi mevcut çalışanların sayısı da 2009’da yüzde 5.1 düştü. Oysa, sanayide istihdam edilen kişi sayısı giderek azalırken, turizm sektöründe çalışan sayısı her yıl artmaya devam ediyor. İşte ülkemizde her turizmci gibi benim de bir hayalim var. Kuzey Kıbrıs’ın, Akdeniz’deki adalar arasında örnek bir turizm merkezi ve vazgeçilmez bir destinasyon olması. Bunun da başarılabilmesi için ülkemizde her şey var. Turizme inanan, gönül veren, yatırım yapan, bu sektörde çalışan insanlarımız, beyinlerimiz var. Türkiye turizminin gelmiş olduğu bugünkü duruma bizler
Dr Muhammet Yaşarata muhammet@ cypruspremier.com
neden gelemiyoruz? İnanın, 20 yıldır turizmin içerisinden bir olarak hergün bu soruyu soruyorum kendime. Acaba biz Nietzsche gibi acele etme hevesimizi de mi kaybettik diye düşünmeye başladım. Fakat, hemen kendimi toparlayıp hayatta öğrendiğim bir felsefeyi, ‘hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamamız’, gerektiğini hatırladım. 2010 yılında, KTHY’nin operasyonlarını durdurması ile KKTC turizmi büyük bir belirsizliğe girdi. Hergün otellerimiz ve acentelerimiz alternatifler bulmak için koşturup duruyorlar. İngitere’deki tur operatörleri alternatif destinasyonlar arayışı içerisine girdiler. Devlet ülkemize turist getiren tur operatörlerinin içerisine düşmüş olduğu bu duruma el atıp desteğini vermez ise 2011 yılında KKTC turizmi diye birşey konuşmak mümkün olamayacak. Fakat, Nietzsche’in de dediği gibi korkarak yaşarsak, komşu ülkelerimizde yaşanan turizm hareketlerini de uzaktan seyrederiz. Böyle durumlara düşmemek için gelin hepimizin hayali olan Kuzey Kıbrıs turizmini Akdeniz bölgesinde hak ettiği noktalara taşıyalım. Ancak ülke ekonomisinin sorunlarını bu şekilde aşabililiriz. Hükümetler artık turizmi bir devlet politikası haline getirmesinin zamanı gelmiştir. Artık herkes işin özünü kavrayarak, turizmde en değerli faktörün ‘zaman’ olduğu gerçeğini anlayalım. Zaman kavramının doğru algılanması ve uygulanması mihenk taşı niteliğindedir. Bunun için de devlet, ülkedeki tüm sivil toplum örgütleri ve özel sektör temsilcileri bir araya gelerek bir turizm otoritesini kurma zamanı gelmiştir. Sektöre direk ve dolaylı hizmet veren birliklerin yetkililerinden oluşacak böyle bir oluşum, turizm sektörünü ve ülke ekonomisini sağlam bir zemine oturtacağı kesindir. KKTC turizminin gelişmesine ışık tutacak bu yapılanmanın biran önce devreye girmesi büyük önem arzetmektedir. Zamanı doğru ve dikkatli kullanarak gelecek yıl önümüzdeki engelleri şimdiden aşarak ‘Başrol 2011 KKTC Turizmi’ konulu oyunu sahneye hemen koyalım. Aksi taktirde bırakın başrolü oynamayı, oyun oynayacak bir sahne bile bulamayız. Ben böyle bir oyunu sahneye ‘koyamama’ gibi bir engel göremiyorum. Hep birlikte birlik ve beraberlik içinde çalışalım...
Kuzey Kıbrıs güzelini seçiyor Bu yıl 24’üncüsü düzenlenen Miss Kuzey Kıbrıs Güzelllik Yarışması için geri sayım başladı. Bu akşam birbirinden güzel 12 genç bayan kraliçe taçını giymek için yarışacak. 2010 Miss Kuzey Kıbrıs” güzellik yarışması, 5 Ağustos Perşembe akşamı yapılıyor. 12 güzel kraliçe seçilmek için yarışacak... Günkut Ajans’ın organizasyonluğunda, Turizm Çevre ve Kültür Bakanlığı, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi ve Cratos Premium Hotel’in sponsorluğunda bu yıl 24’üncüsü gerçekleştirilecek yarışma, saat 21:45’te Cratos Premium Hotel Cratos Nobel Salonu’nda yer alacak. Yarışmada 2010 KKTC Kraliçesi olacak güzel; 5 bin TL nakit para ödülü ve UKÜ’den tam eğitim bursu, 2. güzel 3 bin TL nakit para ödülü ve eğitim bursu, 3. güzel ise 2 bin TL ve eğitim bursu; otel idaresi ile güzeller tarafından belirlenecek Miss Cratos ile Dostluk Güzeli de çeşitli ödül ve hediyeler kazanacak. Güzeller basına tanıtıldı Günkut Ajans 2 Ağustos’ta Cratos Premium Hotel’de düzenlediği basın toplantısıyla 2010 Miss Kuzey Kıbrıs Güzellik Yarışması’nda finale kalan 12 kraliçe adayını tanıttı. Toplantıya, Günkut Ajans Prodüktörü, Yarışma Koreograf ve Sunucusu Bülent Günkut, Direktörü Mehmet Günkut, Cratos Premium Hotel Halka
İlişkiler Müdürü İlgen Özen, Cratos Premium Hotel Pazarlama Müdürü Ayla Çalı Akgüre, 1988 Miss Kuzey Kıbrıs Kraliçesi ile Asya Pasifik 3. Güzeli Fatoş Anıl Öder, 2007 Miss Kuzey Kıbrıs Kraliçesi, Miss Pearl of Europe 2. Güzeli Sevilay Aydın, 2002 Barış Güzeli Ceyda Tatlı ve yarışmada finale kalan 12 finalist ile aileleri katıldı. İşte kraliçe adayları 2010 Miss Kuzey Kıbrıs Güzellik Yarışması finalinde 1 göğüs numarasıyla, 18 yaşında, lise mezunu Gülgün Batular; 2 numarayla 16 yaşında, kolej öğrencisi Tuncel Berç; 3
numarayla 18 yaşında, üniversite öğrencisi Selen Özdalili; 4 numarayla 19 yaşında, üniversite öğrencisi Teyfide Akgün; 5 numarayla 19 yaşında, lise mezunu Zeynep Halil; 6 numarayla, 20 yaşında, üniversite öğrencisi Meryem Özerinç; 7 numarayla, 19 yaşında, lise mezunu Ceyda Bahşi; 8 numarayla, 20 yaşında, ortaokul mezunu Aygül Aziz; 9 numarayla, 18 yaşında, lise öğrencisi Hatice Hüregül; 10 numarayla, 25 yaşında, lise mezunu Emine Karabulut; 11 numarayla lise öğrencisi, 16 yaşında İmge Kemaloğlu ve 12 numarayla, 17 yaşında, lise mezunu Ümmühan Bektaş yarışacak.
Günkut: Mutluyum Günkut Ajans Prodüktörü, Yarışmanın Koreograf ve Sunucusu Bülent Günkut, basın toplantısında yaptığı konuşmada, KKTC’nin sosyal ve kültürel tanıtımını yapmak amacıyla 1984 yılından beri düzenlemekte oldukları yarışmanın bu yıl 24’üncüsünü düzenleyecek olmaktan duyduğu mutluluğu ifade etti. Cratos Premium Hotel Halkla İlişkiler Müdürü İlgen Özen de, yaptığı konuşmada, Kuzey Kıbrıs turizmine yeni hizmet vermeye başlayan otel olarak böylesine anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yapacak olmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirtti.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
7
8
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
KKTC Telsim, Bülent Otaçgil’i KKTC’de sevenleri ile buluşturdu
ürkiye’nin en iyi söz yazarı, besteci ve yorumcularından olan Bülent Ortaçgil, KKTC Telsim’in ana sponsor olduğu Dış Basın Birliği Medya Başarı Ödülleri Töreni’nde konser vermek üzere geldiği Ada’da, Şafak Nöbeti Organizasyonunda da binlerce kişiyle şarkılarını paylaşarak keyifli anılarla geri döndü.
T
Türkiye’ye döner dönmez katılacağı 40’ncı sanat yılının kutlanacağı büyük organizasyonun heyecanını yaşayan Ortaçgil, seyahati öncesinde KKTC Telsim Genel Müdürü Ahmet Ulubay ile Bohjalian Restoran’da keyifli bir
yemek yiyerek yorgunluk attı.Kıbrıs’a has lezzetleri tadan ünlü sanatçı Bülent Ortaçgil, Kıbrıs’ta bulunmanın kendisine her zaman mutluluk verdiğini belirterek, bir kez daha sevenleri ile buluşmasına olanak yaratan KKTC Telsim Genel Müdürü Ulubay’a teşekkür etti. KKTC Genel Müdürü Ahmet Ulubay, yıllanan ama asla eskimeyen şarkılarıyla Bülent Ortaçgil eserlerinin klasikleştiğinin altını çizerek, yıllardır tutarlı ve saygın bir çizgide sürdürülen sanat kariyerinin sağlıkla nice yıllarda devam etmesini dileyerek, Bülent Ortaçgil’in 40’ncı Sanat Yılı’nı kutladı.
KKTC Telsim’den Mobil Internet Merkezi 3G hızını, tek bir mobil modem ile birden fazla kişinin paylaşabilmesini sağlayan çoklu Modem B970 Mobil İnternet Merkezi Telsim Shoplarda ve Telsim Hizmet Ofislerinde satışa sunuldu. KTC Telsim, teknolojiyi KKTC’ye getirmede bir ilki daha gerçekleştirerek, tek bir cihazla birden fazla kişinin internete bağlanabilmesini sağlayan çoklu modem B970’i Telsim Shoplarda satışa sundu. Aynı anda 32 kişiye kadar bağlantı sağlayan B970 modemler, kolay kurulum ve kullanım özellikleriyle özellikle,
K
kurum ve kuruluşlar için hayatı kolaylaştırıcı özellik taşıyor.
4 adet ethernet portu ile kablosuz erişimi desteklemeyen masa üstü bilgisayar gibi cihazların kullanılabilmesini ve LAN ve WLAN erişimini sağlayan Mobil İnternet Merkezi sayesinde, aboneler 7.2 Mbps indirme (download) hızını yakınlarıyla paylaşabilecekler. Hemen takıp, çalıştırabilme kolaylığını sunan Mobil Internet Merkezi, B970 modemlere sahip olabilmek de kolay. Çünkü, card plas ve
bonus kartlara 12 ay taksit imkanıyla 5 GB 99 TL, 10 GB 109 TL ve 15 GB 159 TL’ye alma imkanı sağlanıyor. KKTC Telsim’in yeni ve KKTC’de bir ilk olarak hizmete sunduğu Mobil Internet Merkezi B970 Modem sayesinde, evlerde, çoklu kullanımda 3G hızında internet keyfi yaşanırken, iş yerlerinde tek bir cihaz ile tüm çalışanların internet gereksinimleri karşılanacak ve iletişim maliyeti azaltılacak.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
9
10
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
“Let me live my life...” zun zamandır gitmek istediğim ve en nihayetinde tatil amaçlı gittiğim Prag seyahati öncesinde yapacağım çoğu şeyi planlamıştım. Gideceğim yerleri, göreceğim tarihi eserleri, katedralleri, Bridge köprüsünü, astronomik saati… Ancak karşıma planlarıma dahil olmayan bir müze çıktı : Komunizm müzesi… Bu müze hakkında daha önce hiçbir şey okumamış, tek bir kelime duymamıştım. Müzenin girişindeki afişte ilk gördüğüm, Rusların ahşap oyuncak türü olan “matruşka”sının vampir dişleriydi. Bu da Sovyetler Birliği dönemi komunizminin güzelliklerini yansıtan bir müze olmadığının açık kanıtıydı. Bu müzeyi görmem gerekiyordu… Grafiksel olarak da dikkatimi çeken afişten sonra, komunizm hakkında nasıl bir müze olabilir ki diye düşünmeye başladım… Ne olabilir? Neler sergilenir? Süslü merdivenlerden müzeye doğru çıkarken kafamdaki sorular arka arkaya sıralanmaya devam etti. 2. Dünya savaşının bitmesiyle birlikte Doğu Blok’una katılan ve ardından Sovyetler Birliği tarafında işgal edilen Çekoslovakya’nın komunist sistem içerisindeki hayat tarzını yansıtması amaçlanan müze 3 kısımdan oluşuyor. Hayal, gerçek ve kabus “The dream, the reality and the nightmare”. Gündelik yaşamın yansıtıldığı müzede sizi komünizmin önde gelen liderleri Lenin ve Stalin’in yanı sıra, bu ideolojinin öncüsü Karl Marks heykelleri karşılıyor. Müzenin devamında, Çekoslovakya ve özellikle Prag’ın komunizm dönemindeki günlük yaşamı, politikası, tarihi, sporu, ekonomisi, eğitimi, sanatı, medya propagandası, ordusu, polisi, yargı-
U
Mine Çeliker mceliker@gmail.com
sı, sansürü, baskıcı kurumları hakkında bilgi edinmek ve tarihin labirentinde o dönemi yaşamak mümkün. Oluşturulan bölümlerde, kullanılan materyallerin hepsi de yansıtılan döneme ait. Müzenin çıkışında da küçük bir sinevizyon odası var. Bu odada, sokaklara taşan isyan ve çatışmalarla halkın var olan sisteme karşı olan tepkisi izlenebiliyor. Müzenin çıkışında ise duvar yazılarının oluşturulduğu bir de bölüm var. Burada en dikkat çekici cümle ise “ Let me live my life, enjoy freedom, touch the limit, reach the stars, understand world, thats what I want” Bırak hayatımı yaşayayım diye başlayan bu cümle ile halkın baskıcı Sovyet rejimine karşı tepkisi ve özgürlüğe olan tutkusu yansıtılmış. Bu ilginç müzede gördüklerim ve hissettiklerim çok farklıydı. Bir toplumun zor dönemlerden geçerek kendi özgürlüğü için nasıl birlik olup mücadele ettiğini ve tüm zorluklara rağmen hedefine ulaştığını ve ortak bir amaç olduğu müddetçe hedefe ulaşmanın kaçınılmaz olduğunu bir kez daha gösteriyor. Ayrıca baskıcı, özgürlüklerin ve insan haklarının kısıtlandığı, sansürlerin olduğu rejimlerin tarihin hiçbir döneminde yaşayamayacağı gerçeği de ortaya çıkıyor. İnsanın doğasında var olan özgürlük duygusu hiçbir şekilde bastırılamıyor ve baskı uygulandıkça daha da ortaya çıkıyor.
Düğünlere aranmayık gayrı... Yarım asırdan fazladır Kıbrıs düğünlerinin aranan zurnacısı Enver amcayı Temmuz sıcağının bir öğle vaktinde Bandabulya’da ziyaret ettik. Yılların eskitemediği Enver amcanın çaldığı zurnanın yanık sesiyle eskilere kısa bir yolculuk gerçekleştirdik... Misli Kadıoğlu urnacı Enver amca. Senelerin zurnacısı...Memlekette ‘aranan’ tek zurnacıydı. Düğünlerin sünnetlerin ve eğlencelerin vazgeçilmez siması. Eskiler onun için şöyle diyor: “o olmazsa düğünlerin tadı çıkmazdı...” Lefkoşa Bandabulya’da ziyaret ediyoruz Enver amcayı Temmuz günlerinin bir öğle sıcağında. Elinde eski usul jiletlerden, aynasını koymuş karşısına traş oluyor...Traşını bitirmesini bitiriyoruz yaşlı adamın. Sonra da kapıyor eline süpürgesini, “Bir saniye sündürmeyi bir süpüreyim” diyor ve başlıyor süpürmeye...Yaptığı küçük hazırlıktan sonra ise başlıyor bizlere kendi yaptığı zurna ve kavalları göstermeye. “55 yıldır bu işle uğraşırım. Ben kendim ovada alıştım, önce kaval yapmaya başladım, sonra da zurnaya başladım. Ben ovalarda davar beklerken hem yapardım hem de çalardım. Çalmayı ve yapmayı kendi kendime öğrendim. Ve hala hem yaparım hem de çalarım. O yıllarda da çobanlar kaval çalardı. Mutlaka her çobanın bir kavalı vardı.” diyor. Dalili zurnacı Enver amca 1931
Z
doğumlu. 50 yıldır evli. 3 çocuk 2 kız çocuğu bir de oğlu var. O da yılların eskitemediklerinden. “Eskiden 200 düğün yapardım” Limon ağacından kendi elleriyle çakı ve törpu yardımıyla yapıyor zurna ve kavalları Enver amca. Hala daha zurnacılık yapıyor mu diye soruyoruz ve “yaparım ya hem de tam yaparım!” diyor gururla. Ve kapıyor eline zurnasını. Zurna borusunu ağzına alıyor önce sonra çıkarıyor ağzından, “Biraz ıslanması lazım. Bekleyceyik. Sıcakta oturdu. Düğün da yok ya çalalım. Eskiden sene olurdu 200 tane düğüne giderdim. Bu yıl 8 tane.” diyor. Ve biraz da sitem ediyor. Ne zurnaya, ne de zurnacıya artık eski talebin kalmamasına... Ve en çok da Türkiye’den gelen davul ve zurnacıların, onların yerini almasına... Sonra, başlıyor zurnasını konuşturmaya. Bizleri de zurnanın sesiyle bambaşka diyarlara götürüyor.
Özlenen günlerin zurnacısı Düğün müziği çalarak başlıyor önce. Eskilerin de hep anlattığı gibi. Enver amcaya göre de o zamanlar daha güzeldi düğünler. Özlenen günlerin zurnacısı Enver amca da o günlerin özleminde. “O zamanlar çok eğlenceliydi. Bütün gece düğün yapacan, ama bilecen çalmayı. Gelin havası vura-
can... Kına havası...diyor Enver amca, ve devam ediyor Bandabulya’yı zurnasıyla inletmeye... “Sabaha karşı kalkar zurnayla tavuk toplardık...” Kısacık sohbetimizde yine Kıbrıs kokan birkaç anı tattık Enver amca ile, ordan burdan sohbet ettik. Şimdilerde Güney’de kalan Dali’ye bir gün geri gideceğini söylüyor Enver amca... Şimdiki halinden biraz da şikayet ediyor. Eskilerden bahsederken gülüyor özlemle gözleri ve bizlerle anılarından bir tutam paylaşıyor...“Sabaha karşı kalkar tavuk toplardık. Sabah havası çalardık. İki kişi çıkardı. Sırtlarına deynek kollardı ev ev gezerlerdi. Göynünden kopan tavuk verirdi ve bu tavukları değneklere asarlardı. Bu tavuklar da düğün gecesi pişirilirdi...Sabah havası çalardık....bak nasıldı” diyor... Başlıyor zurnasının yanık sesiyle sabah havasını bu günümüzün öğlen sıcağına taşımaya...
11
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Magazin
Mağusa’nın en büyük projesi
Alasya Park’ın ilk etabı tamam İlk etabın anahtar tesliminin Eylül ayı içerisinde gerçekleseceğini kaydeden şirket Satış Direktörü Taruz Güçlüer, bu etpata yer alan 112 daire ve 26 dükkanın %95’inin satıldığını ifade etti. Eylül ayında yapılacak olan açılısla birlikte çevre düzenlemesine de yoğunluk veren Northernlan Construction bu etabı altı bloktan oluştu. nşaat ve emlak üzerine 2003 yılından bu yana isim yapmış ve krize rağmen gün geçtikçe büyüyen Northernland Construction Mağusa’nın en büyük projelerinden birine imza attı. İki yıl içerisinde tamamlanması hedeflenen Alasya Park, 11 blok ve 219 daire, 47 ofis ve 13 dükkan ile Mağusa’nın yeni merkezi olmaya hazırlanıyor. Türk malı bir arazide Doğu Akdeniz Üniversite’sinin yanıbaşında ve eski Lefkoşa anayolu üzerinde yer alan Alasya Park, modern mimarisi ve Kıbrıs standartlarının üzerinde kalitesi ile dikkat çekiyor. İlk etabın açılışı Eylül ayında Eylül ayında gerçekleşecek
İ
olan ilk etabın açılışı için çalışmalarını daha da bir hızlandıran Northerland Construction adına gazetemize açıklamada bulunan Satış Direktörü Turaz Güçlüer, projenin Türk Koçanlı arsa üzerinde olduğuna işaret ederek, şirket olarak sorunsuz yerlerde, sorunsuz işler yaptıklarını belirtti. Altı bloktan oluşan ilk etapta yer alan 112 daire ve 26 dükkanın Eylül ayında yapılacak olan açılışla birlikte sahiplerine devredeceklerini kaydeden Güçlüer, inşaatla birlikte Alasya Park’in çevre düzenlemesine de hız verdiklerini söyledi. Müşterilerinin koçan prosedürleriyle ilgili sorun yaşaması gibi bir olasılık
olmadığına da değinen Güçlüer, dünyayla yarışmayı hedeflediklerini, bu nedenle de iş bitirmelerinde
kaliteyi yakaladıklarını ifade etti. Sitenin tümünün tamamlanmasıyla birlikte site içerisinde bin civarında
kişinin yaşayacağına dikkat çeken Güçlüer, Alasya Park’ın tamamlanmasıyla birlikte hem site içeriosinde
yer alacak olan işyerlerine hemde bölge ekenomisine büyük bir katkı sağlanacağını ifade etti
12
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Rüzgarla savaşan kale: Bufavento Beşparmak Sıradağları üzerinde bulunan St. Hilarion ve Kantara Kaleleri ile zincirin bir parçası olan Bufavento Kalesi, Kıbrıs’ın en sarp ve rüzgarı bol alan tepesinde kurulduğu için (rüzgara kafa tutan) Bufavento ismini almış...
eşparmak Sıradağları üzerinde bulunan St. Hilarion ve Kantara Kaleleri ile zincirin bir parçası olan Bufavento Kalesi, Bizans döneminde Arap saldırılarına karşı adanın savunma ve uyarılması amacıyla gözetleme kulesi olarak inşaa edilmiştir. Girne’nin doğusunda, Çatalköy sırtlarında yer alan kale, denizden 950 metre yükseklikte Kıbrıs’ın en sarp ve rüzgarı bol alan tepesinde kurulduğu için (rüzgara kafa tutan) Bufavento ismini almıştır. Kalenin yapıldığı tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte tarihte ilk kez adı Arslan Yürekli Richard zamanında geçmiştir. Kıbrıs’da bulunan diğer kalelere göre konumu gereği ulaşılması en zor kaledir. 1382-1398 Yıllarında hapishane olarak kullanılan kalenin adı o dönemde “Aslan
B
Şatosu” olarak geçmektedir. 1489 Yılında kaleyi ele geçiren Venedikliler zamanında Bufavento Kalesi eski önemini yitirmiş, adanın savunmasında kıyıda bulunan kaleler önem kazanmıştır. Efsanelere konu oldu Bufavento’nun da adadaki diğer kaleler gibi bir zamanlar Kıbrıs’ta hüküm sürmüş bir kraliçeyle ilgili bir öyküsü vardır. Kıbrıs Templier Şövalyelerinin egemenliğine girdiği zaman cüzzamlı bir Bizans prensesi ve aynı hastalığa yakalanan köpeği vardı. Prenses ile köpeği Bufavento kalesine kapatılmışlardı. Bir süre prenses köpeğinin derisinin yavaş yavaş iyileştiğini fark etmiş. Bunun üzerine prenses köpeğinin her sabah kalenin aşağılarında bir kaynakta yıkandığını görü-
yor. Böylece prenseste her sabah bu kaynağa gidiyor ve yıkanıyor. Tamamen iyileştikten sonra kaynağın bulunduğu yere bugün Ayios Ionnis Chrysostomos
Manastırı olarak bilinen tapınağın ilkini yaptırmıştır. Burası bugün Alev Kayası olarak bilinmektedir. Manastır harap bir durumda fakat bu haliyle bile ihti-
şamlı görünmekte ve önceki hali hayal edilebilmektedir. Dilek köprüsü Bufavento Kalesi, Aşağı ve Yukarı Kale olmak üzere iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Aşağı Kale kemerli bir giriş ile erzak ve yatakhane olarak kullanılan odalara açılmaktadır. Tam altında su sarnıcı bulunmaktadır. Yukarı Kalede Bizans tarzı kırmızı tuğla işçiliği ile yapılmış kapı ve oda kemerlerine rastlanmaktadır. Kaleden güneye bakıldığında Trodos dağları ve Lefkoşa’nın eşsiz güzelliğine sahip bir manzara görülmeye değerdir. Şehir merkezine 13 km uzaklıkta olan kaleye yamacından itibaren 1.5 saat tırmanılarak ulaşılabilmektedir. Kale’nin kuzey bölümünde kapalı havalarda rastlayabileceğiniz bulutlar ilginç
görüntüler oluşturmaktadır. Bulutlu günlerde kaleyi ziyaret ederseniz, bu muhteşem görsel şöleni siz de izleyebilirsiniz. Kaleden Taşkent’e doğru inerken yüz metre aşağıda, yolun solunda Kayaköprü bulunmaktadır. Bir inanışa göre köprünün altından geçerken bir dilek dilerseniz kabul olur. Cennete açılan kapı Ayrıca bu kaleyle diğer bir efsane , bu kalenin 101 tane kapısı olması, ama dışardan bakıldığında sadece birkaç tane kapı görebiliyorsunuz, şimdiye kadar ancak 100 kapı bulunabilmiş, 101. kapıyı bulanın bu kapıdan girip kaybolduğu rivayet edilmektedir. Onun için 101. kapıya cennet kapısı denilmiş. Halk arasında buraya “101 Evler” de denilmektedir.
13
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Arabistan sıcakları yaktı kavurdu
Çok Sıcak! uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşamı olumsuz etkileyen aşırı sıcaklar biraz azalmasına karşın etkili olmayı sürdürüyor. İç kesimlerde 1 Ağustos’ta 47 dereceye kadar yükselen hava sıcaklığı, 44 dereceye düşmesine karşın, yüzde 40’a kadar yükselen nem ve yüksek ultraviyole radyasyon oranı nedeniyle insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaya devam ediyor. Meteoroloji Dairesi, 11.00-16.00 saatleri arasında vatandaşları gerekmedikçe sokağa çıkmama konusunda uyardı. Meteoroloji Dairesi Müdürü Fehmi Oktay, yaptığı açıklamada, Arabistan üzerinden gelerek Cuma gününden itibaren KKTC’yi etkisi altına alan sıcak hava dalgasının 1 Ağustos’ta en yükseğe
K
ulaştığını kaydetti. Lefkoşa’da tespit edilen 46.6 derecelik sıcaklığın Ağustos ayı için son 60 yılın en yüksek değeri olduğunu belirten Oktay, hava sıcaklıklarının itibaren azalarak önümüzdeki günlerde iç kesimlerde 37-39, sahillerde ise 35-37 dereceye kadar düşeceğini açıkladı. Oktay, söz konusu dönemde yüzde 30-40 oranında nem beklendiğini de dile getirerek, bu nedenle, yakıcılık ve bunaltıcılığın artacağını ve ultraviyole radyasyon oranının insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaya devam edeceğini söyledi. Oktay, vatandaşları mecbur kalmadıkça 11.0016.00 saatleri arasında sokağa çıkmaması, sokağa çıkmak zorunda olanların ise gerekli önlemleri alarak çıkması konusunda uyardı.
Haber
14
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
KKTCELL yeni yaşını yeni merkez binasında kutladı... Tatar; “Tedbirler başarılı olursa vergiler indirilecek”
Salamis’ten tarih fışkırdı Doğu Akdeniz Üniversitesi ile Ankara Üniversitesi’nin birlikte yaptıkları kazılarda milattan önce 2. yüzyıla ait tarih gün yüzüne çıkarıldı.
urkcell’in 4. dış iştiraki olarak faaliyetlerine 1 Ağustos 1999’da başlayan Kuzey Kıbrıs Turkcell, 11. Kuruluş yılını yenilenen Lefkoşa Merkez Binası’nın açılışıyla kutladı. Bedrettin Demirel Caddesi üzerinde yer alan Kuzey Kıbrıs Turkcell’in yenilenen modern merkez binası açılışı ve 11.’nci yıl resepsiyonunda hükümet, kurum üst yönetimi, tedarikçi, iş ortağı, bayii, çalışanlar ve aboneler hazır bulundu.
Fellahoğlu: “8000 istihtamla aileleriyle 32000 kişiye istihtam sağlıyoruz”
Tatar Kuruluş yılı resepsiyonunda söz alan Maliye Bakanı Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Turkcell’in kuruluşunun üzerinden geçen 11 yıl boyunca büyük başarılara imza attığını vurguladı.
dış yatırım olduğunu, ülkeye geldiği günden bu yana yatırımlarını sürdürdüğünü bu nedenle ancak benzer yatırımlarla ekonominin güçlenebileceğini belirtti. Kuzey Kıbrıs Turkcell’in bilime, teknolojiye ve eğiti-
T oğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) ve Ankara Üniversitesi’nin işbirliğiyle Salamis Antik Kenti’nde yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında 2’nci yüzyıla ait 3 heykel bulundu. Salamis Antik Kenti’nde 1998 yılından beri yapılan arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarında, bu yıl ilk kez, bütün heykeller bulundu. Bilimsel olarak yapılan kazılarda, Roma dönemine ait, Milattan Önce 2’nci yüzyıla ait, iki metre yirmi santim boyunda, 2’si başsız 3 bütün ve kolu bacağı olmayan iki heykel gün yüzüne çıkarıldı.
D
Roma Dönemine ait eserler bulundu Başsız olan heykellerden birinin Roma’da bir şahsiyet, diğerinin yer altı tanrısı Hades ve başı olan heykelin de Hades’in eşi Persofene olduğu düşünülüyor. Başı ve kolları olmayan diğer iki heykelin de satır yani yarı insan yarı hayvan heykeli olduğuna inanılıyor. Tarihi eserlere, son beş günde, 15 kişilik bir ekiple, Salamis Antik Kenti’nin, Roma Hamamı’nın Soğukluk Bölümü’nde ve Doğu-Batı doğrultulu caddenin denize olan uzantısında yapılan kazılarda ulaşıldı. Kazı çalışmalarının yapıldığı ekipte, Bodrum Su Altı Müzesi’nden konservatör ve restaratör Esra
Altın’ın yanında Kıbrıslı mimarlar ve arkeologlar da bulunuyor. “Heykellerde pul pul dökülmeler vardı” Doç. Dr. Erhan Öztepe, Salamis Antik Kenti’nde çok sayıda önemli tarihi yapıların gün yüzüne çıkarıldığına ve kazı yaptıkça bu eserlerin arttığına işaret ederek, Salamis’e bir müze yapılası gerekliliğini vurguladı. Ya depremden ya da başka bir etkiden kırılarak düşen eserlerin, 3-4 metrelik dolgu altında yüzükoyun yatır vaziyette bulunduğunu kaydeden Erhan Öztepe, “Eserlerin düştükleri yerde çok kireçli bir tabaka vardı. Bu tahribata sebebiyet verdi. Kireç mermerin yapısını bozuyor. Detayların yitirilmesine neden oluyor. Heykellerde pul pul dökülmeler vardı. Biz, eserlerin durumunu stabilize edip daha fazla tahribata uğramasına engel olmak için gerekli çalışmayı yaptık” dedi. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı, DAÜ Arkeoloji ve Kültür Varlıklarını Araştırma Merkezi (AKVAM) Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özgünel başkanlığında 9 Haziran 2010’da başlanan kazı çalışmaları, geçtiğimiz günlerde tamamlandı.
KKTC’nin bir anlamda Kuzey Kıbrıs Turkcell ile ambargoları kırarak dünyaya bağlandığını söyleyen Bakan Tatar, Kuzey Kıbrıs Turkcell’in uluslar arası bir
me büyük önem verdiğini, ülkeye pek çok faydalı eserler kazandırdığını bu bağlamda Turkcell ailesini bir kez daha yürekten kutladığını kaydeden Tatar, Kuzey Kıbrıs Turkcell’in teknolojiye, insan kaynağına, bilime olan yatırımlarının devam etmesini diledi. Fellahoğlu Kuzey Kıbrıs Turkcell Genel Müdürü Dağhan Fellahoğlu da konuşmasında, Kuzey Kıbrıs Turkcell’in kurulduğu günden bu yanan KKTC’ye katkı yapmaya devam ettiğini, bugün çalışan, bayii, iş ortağı, tedarikçi ile 8 bin istihdam noktasına ulaştıklarını bu sayının aileleriyle birlikte 32 bin kişiye gelir kapısı anlamı taşıdığını
kaydetti. KKTC’nin ekonomik sıkıntılar yaşadığı bu günlerde toplumun en büyük ihtiyacının istihdam ve yaratılan katma değer olduğunu ifade eden Fellahoğlu, Kuzey Kıbrıs Turkcell’in yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleriyle yardıma muhtaç bir çocuk ve gence eğitim olanağı ve sosyal birçok projeye destek sağladıklarını belirtti. Kuzey Kıbrıs Turkcell’in 11 yılda toplam 270 seminerle 30 bini aşkın gence eğitim ve bilinçlenme olanağı yarattığına işaret eden Fellahoğlu, Eylül’de açılacak Trafik Eğitim Parkı ile kanayan bir yaraya eğitim ile bir çözüm kazandırılacağını bildirdi. Kuzey Kıbrıs Turkcell’in yenilenen yüzüyle her bütçeye uygun bir çok kampanyaya imza attığını ve buna devam edeceğini söyleyen Fellahoğlu, teknik servisler ve yeni kampanyalar hakkında bilgiler aktararak sürdürdüğü konuşmasını Kuzey Kıbrıs Turkcell’in ekonomiye bugüne kadar toplamda 825 milyon lirayı bulan katkılarıyla ilgili rakamlar vererek tamamladı. Yaklaşık 2 saat süren Kuzey Kıbrıs Turkcell’in kuruluş ve yeni merkez bina açılış resepsiyonu binanın gezilmesi, canlı müzik performansı ve kuruluş pastasının kesimi ile tamamlandı.
16
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Sektöre rekabet, kalite ve estetik getirdik Ürettiği seçkin konut projeleri ile Kuzey Kıbrıs’ta öne çıkan Erbatu Emlak İnşaat Ltd.’nin Genel Koordinatörü Mehmet Yerli, uyguladıkları yeniliklerle sektöre rekabet, kalite ve estetik çizgileri getirdiklerini ifade ediyor. 1997’de Yalnızca emlak olarak başlayan faaliyetlerini Annan Planı sonrasında inşaat sektörüne de kaydıran Erbatu Emlak & inşaat firması, özellikle Mağusa Bölgesinde konut projelerine imza atıyor. Finansal yapısı ve tecrübesi ile KKTC’nin en çok güvenilen inşaat şirketleri arasında gösterilen firmanın Genel Koordinatörü Mehmet Yerli ile Annan Planı sonrası yıldızı parlayan inşaat sektörünün Kuzey Kıbrıs’ta geldiği noktayı ve yeni projelerini konuştuk. Annan Planı sonrasında Kuzey Kıbrıs’ta inşaat sektöründe özellikle konut üretiminde patlama oldu. Siz bu dönemi nasıl değerlendirdiniz? 2004’te Annan Planı ortaya atıldı. Gayrimenkul sektörü plandan önce çok talep gören bir sektör değildi. Ancak planın KKTC’den evet alması sonrasında Avrupa ülkelerinden, özellikle İngiltere’den Ada’ya bir akın oldu. Bu akın sektörü de adeta patlattı. Biz 2004‘de inşaat sektörüne girdik. 2000 ve öncesinde emlak sektöründeydik. Gayrimenkul danışmanlığı yapıyorduk. 2008’in sonuna kadar bu hızlı gelişmeler devam etti. Biz de bu gelişmeler neticesinde çok önemli satış rakamları yakaladık. Özellikle yabancılardan çok talep aldık. Fiyatlar plan öncesine göre iki katına çıktı. Global krizle birlikte ise sektör bir durgunluk dönemine girdi. Hangi projeleri ürettiniz o dönemde? Annan Planı sonrasında yani 2004 yılında Mağusa’da 5 bloktan oluşan Erbatu Sakarya Sitesini yaptık.Bunun yanı sıra Mağusa Yeniboğaziçi bölgesinde iki farklı projeye imza attık.Bunlar; bir kısmı villa, bir kısmı ise bungalov şeklinde müstakil ev projelerinden oluşmaktadır.Mağusa Çanakkale bölgesinde 10 bloktan oluşan 200 dairelik Gandullar projesi ise devam ediyor.Bu projenin % 90 bitmiş ve satılmış durumda. Mağusa‘nın çeşitli yer-
lerinde ise apartman projelerimiz devam ediyor. Devam eden projeleriniz hangileri? Şu anda Mağusa Gandulular’da 200 dairelik projelerimiz devam ediyor. Residence olarak Sky Rise projesini hazırlıyoruz. Ada’da böyle bir proje yok.Bu projemizde daire fiyatları 40 bin sterlinden başlıyor. Salamis Oteli’nin karşısında yer alan bu projenin en büyük özelliği ise ,denize, güneşe, Kıbrıs’ın en zengin tarihi bölgesine, şehre ve tüm alışveriş merkezlerine yakınlığıyla hayatınızı kolaylaştırarak bu ayrıcalığı siz sahiplerine yaşatmaya hazırlanıyor.Sky Rise’la Kıbrıs’a yeniden aşık olacaksınız.Yıl sonunda temellerini atacağımız bu residence projesi 10 katlı 58 daireli,anayol üzerinde ve deniz manzaralı olup aynı zamanda teras katında da havuzu bulunmaktadır. İyi bir yatırım aracı olacak yatırımcılara şunu söylemek istiyorum; Bizim ülkemizde yani KKTC’de gayrimenkulün yıllık %15 getirisi var. Biz sterlin üzerinden fiyatlama yapıyoruz.Yani 2010 yılında 40000 Sterline aldığınız bir gayrimenkul üç sene içinde 60 bin sterlini bulur. Bu da ülkemizde gayrimenkule yatırım yapmanın ne kadar getiri veya kazanç sağladığının göstergesidir. Projeleriniz hep Mağusa‘da yer alıyor. Neden Mağusa? Mağusa’nın inşaat sektörü açısından potansiyeli olan bir ilçe olmasını bu bölgeyi daha çok tercih etmemiz için en büyük etken olarak gösterebiliriz. İnşaat sürekli denetim isteyen bir sektördür. Aksi takdirde işin ucunu kaçırırsınız. Biz ise Mağusa bölgesine fazlasıyla hakim bir şirketiz. Fakat bunun yanı sıra sadece Mağusa’yla sınırlı kalmayıp diğer bölgelerde de emlak satışlarımız, arsa parselasyon ve farklı projelerimiz oluyor. Ancak Mağusa‘da önemli bir müşteri portföyümüz var.
Bazı bölgelerde hızlı bir yapılaşma görüyoruz. Bu zamanla altyapı sorunlarına yol açmaz mı? KKTC’de bir altyapı sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Şehir planlamasında da bazı yerlerde % 35, bazı yerde % 50 bazen de % 100 imar izni verildiği oluyor. Bu planlamanın tamamen bölgede mevcut olan veya bölgenin kendi yapısıyla ilgili olduğunu düşünüyorum.Tabiki bir de zeminin yapısı önemlidir.Fakat biz herzaman geleceği de göz önünde bulunduran bir inşaat şirketi olduğumuz için altyapı konusunda da bir sıkıntı yaşamıyoruz. Önemli projelere imza atıyorsunuz. Kendinizi iyi tanıtabildiğinizi düşünüyor musunuz? Gerek görsel, gerekse yazılı medyada reklam ve tanıtım programlarımız var. Özellikle İngiltere’deki Türkler için müzik yayını yapan ve kendi projelerimizi de anlattığımız bir TV programımız yayımlanıyor. Tabiki yapmış olduğumuz projeler de bize gerekli referansı sağlıyor. Yurtdışından projelerinize talep var mı? Yurtdışında, özellikle Avrupa’da önemli bir müşteri portföyüne sahibiz. İngilltere’de Türk ve İngiliz müşterilerimiz var. Yılda 5-6 kez İngiltere’ye gidiyoruz. Bunun dışında Rusya’dan, İsveç’ten, Türkiye’den ve İran’dan da müşterilerimiz var. Yılbaşından önce İngiltere, Rusya ve İran’da fuarlara katılacağız. Almanya’da da Kıbrıs’a bir yönelim başladı. Daire fiyatlarınız konusunda bilgi verir misiniz? Bugünkü şartlardaki daire fiyatlarımız; 80 m2 daireyi 30-32 bin sterline, 140 m2 daireleri ise 55-60 stg satıyoruz. Bu da 70-140 bin TL yapıyor. Bugün bu dairelerin kirası 700-1000 TL seviyesinde. Yurtdışındaki daire sahipleri için kira garantisi veriyoruz. Tatil dönem-
lerinde boş kalan dairelerini kiraya veriyoruz ya da kira tutarını biz ödüyoruz.
Projelerinizde kullandığınız malzemeleri nereden tedarik ediyorsunuz? Malzemelerimizi genelde Türkiye’den getiren firmalardan tedarik ediyoruz. Malzemelerimiz orta ve lüks kalitede. Müşterilerimizin özel taleplerine göre kullanılan malzeme kalitesi değişiyor. Apartmanlarda hep seçkin ve lüks malzemeler kullanıyoruz. Dairelerin iç dizaynları müşterilerimizin isteğine göre yapılmaktadır.
olumsuz gelişmeler oluyor. Finansal açıdan güçlü olmayan firmalar projelerini ipotek ettirip kredi kullanıyorlar. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyor ve kredi faizleri ile başa çıkamayan firmaların projelerine haciz geliyor. Hem daire alan müşteriler mağdur oluyor hem de sektör zarar görüyor. Biz de bu gelişmelerden olumsuz etkilendik. Eskiden telefonda, projeyi göstermeden ayda 10 daire satabiliyorduk. Biz de evleri bitirip teslim ediyorduk. Artık insanlar araştırıp, yerinde görüp satın alıyorlar. Müşterinin kendini güvence altına alması için bazı önlemler alması gerekiyor. Önce projeyi üreten firmayı çok iyi araştıracak. Sonra kendisine bir hukuki danışman bulacak. Eğer kat irtifak yasası da çıkarılırsa sektörde bu tip olaylar azalır. Ancak sektörde çok büyük sıkıntılar var. Tapu almada devletin hantal yapısından kaynaklanan gecikmeler oluyor. Bazen tapu için iki sene bekleniyor. Öncelikle bu yapının değiştirilmesi gerekiyor.
Bazı konut projelerine haciz geldiği yönünde haberleri okuyoruz yerel medyada. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekonomik krizin yansımaları mı bunlar? Ekonomik krizle birlikte bu tip
Erbatu Emlak olarak sektöre neler kattığınızı düşünüyorsunuz? Diğer firmalardan farkınız ne? Bizden önce bu işi yapanlar sosyal konut tarzında tek düze ve sınırlı m2 ye sahip projeler
Ödeme koşullarınız nasıl? Ne gibi kolaylıklar sağlıyorsunuz müşterilerinize? Ödemelerde 120 ay taksit yapabiliyoruz. 18 ayda konutları teslim edince müşteriler 102 ay daha taksit ödüyorlar. Satış sözleşmesi yapıp sadece senet düzenliyoruz. Kefil ya da ipotek almıyoruz. Faizlerimiz de bankaların yarısı düzeyinde. Son bir senedir de peşinatsız kampanyalarımız var.
üretiyordu. Bizden önce 200m2 daire bulamazdınız. Biz sınırları zorlayan bu daireleri ürettik. Müşterilerimizin yaşam kalitesini yükseltebilmek amacıyla bazı extra ayrıcalıklar sunduk. Ebeveyn odalarına banyo-tuvaletler, balkonlara barbeküler koyduk. Daha önce apartmanlarda bulunmayan asansörleri tercih ettik. Bunlar gibi birçok farklı yenilikler getirdik. Konut sektöründe rekabet ortamı doğurduk. Hem kalite hem de estetik ve modern projeler üretilmeye başlandı.Yakalamış olduğumuz güzel çizgiler neticesinde müşteriler de kazançlı çıktı. Son olarak Türkiye’den beklentileriniz nelerdir? Türkiye anavatanımız, Türkiye’siz KKTC olmaz. Türkiye olmasa burası izolasyon altında yaşayamaz. Biz burada bu kadar rahat iş yapabiliyorsak Türkiye’nin sayesindedir. Kendi ayaklarımız üzerinde durabilecek bir zemin var mı? diye sormak lazım. Birleşme olsa izolasyonlar kalkar ve yatırım akardı. Ama birleşme olacaksa da iki kesimli yönetim olmalı. Adada yer alan iki ayrı toplum 1974 öncesinde de birleşikti. Şimdi kimse 1974 öncesi olayların olmayacağı garantisi veremiyor.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
17
18
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Hasır sandalyeler yaşamımızın vazgeçilmezi Akdeniz ülkelerine özgü Kıbrıslıların sosyal yaşamlarında da çok önemli bir kültürel araç olan “hasır sandalye”ler hala dimdik ayakta...Kuzey Kıbrıs’ta sandalye yapanların sayıları gittikçe azalsa da bu işe gönül verenler hala var. 60 yıldır sandalye yapan Teyfik Karamanoğlu ile mesleği üzerine güzel bir bir sohbet gerçekleştirdik. Sandalye yapımının inceliklerini öğrendik. Misli Kadıoğlu asır sandalyelerin iskeleti marangoz işçiliğinden oluşurken, gövdesini kaplamak için kullanılan malzeme, büyük zahmetler sonucu dere ve göllerden toplanan sazlardan örülüyor. Üretimi için ise titiz bir el sanatı gerekiyor. Fabrika üretimi ile üretilen sandalye ve koltuklar yaygınlaşmasına rağmen, Kıbrıs’ta bu kültürel alışkanlık ve talep halen kaybolmadı. Fakat bu alanda uğraş veren ustaların her geçen gün azalması, bu kültürün de kaybolacağının bir işareti...Bu mesleğe 60 yılını veren ve Dikmen’de evinin altındaki atölyesinde hala sandalyelerini büyük bir özenle yapan Teyfik Karamanoğlu ile mesleği hakkında ve buram buran Kıbrıs kokan kısa ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
H
“Mesleğe meraklı küçük bir çocuktum” Teyfik Karamanoğlu, 1950 yılında başlamış mesleğine. Tahtakala’da sandalyeciler varmış o zamanlar anlattığına göre. Teyfik amca 9- 10 yaşlarında küçücük bir çocukmuş sandalyeciliğe merak salan o günlerde. Çok zorluklar çekmiş bu mesleği öğrenebilmek için, çünkü ustası mesleği öğrenip de kaçmasın diye sandalye yapmayı ona göstermezmiş...Sonra yavaş yavaş sandalyeyi bağlamayı öğrenmiş, daha sonra da bir hasır sandalyeyi oluşturmayı... Şöyle devam ediyor Teyfik amca konuşmaya, “Tahtakala bölgesinde sağlı sollu urumlarla beraber çalışırdık. Ben sonra EOKA zamanı polis yazıldım. İngiliz’e yardımcı polistim. Avukat Zalim Bey’in evini beklerdim. Ama hiç bir zaman da sandalye yapmayı bırakmadım.” Mis gibi tahta ve hasır kokusu... Bir yandan bizlere sandalye yapımını anlatan Teyfik Amca bir yandan da eskileri anlatmaya devam ediyor mis gibi tahta ve hasır kokan atölyesinde. Teyfik amca eskilerde sandalye
yapımının elde gerçekleştiği için çok daha zor olduğunu belirterek, şimdi ise makineler yardımıyla yapılmasının işi kolaylaştırmasına rağmen günümüzde bu mesleğe talebin olmadığını söylüyor. “Torunlarımdan beklerim ensinler atölyeye baksınlar. Ama onlarda meraksızdırlar” diyor. Zangalak ağaçları altın gibidir Sandalyenin ana malzemelerinden tahtaları nereden bulduğunu soruyoruz Teyfik amcaya, “Zangalak ağaçları altın gibidir. Dibimizdeki bu ağaçlar adeta bir servettir. Bu tahtalardan bulmak çok kolaydır” diyor. Sandalyenin hasır kısmı için
ise eskiden buğday kalemi kullandıklarını ancak şimdi ise Türkiye Uzun Göl’den getirttiği dere sazlarını ördüğünü anlatıyor. İşin incelikleri Ve başlıyor bize sandalye yapımını tarif etmeye: Bir kereste alınır, makinede biçilir, önce büyük ayaklar tabi. Ondan sonra kanatlar kesilir, sonra birleştirilir. Ön ayağı kafes gibi yaparız, sonra arka ayakları ondan sonra birleştiririz diğer parçalarıyla. Ondan sonra başlarız hasırlarla çevirmeye, sonra da cilalarız. Hasırı da örmeden önce ıslatırız, çünkü hasırı ıslatmazsak yumuşasın ördüğümüzde kırılır. Ama yaş olduğunda
istediğin kadar kıvır kopmaz. Ve istenilen renklere da hasır boyanır. Ama genelde yeşil kullanılır. Sandalye yapımında örnek olarak bir sade yapılır. Aralara renk katabilirsiniz, bir sıra bir sıra yani istediğin şekli verebilirsiniz. Sandalyelerim dünyayı geziyor Teyfik amca İngiltere, Avusturya hatta Amerika’ya kadar sandalye göndermiş. Üzerine kendi elleriyle işlemeler de yaptığını anlatırken gururla gösteriyor bizlere yaptığı sandalyeleri. Koyu bir Galatasaray taraftarı ve milliyetçi kişiliğiyle tanınan Teyfik amcanın atölyesinde, Cumhurbaşkanı Derviş
Eroğlu’nun fotoğrafı yanı sıra birçok fotoğraf asılı. Tozlanmasınlar diye de üzerlerini kapatıyor yaşlı adam. Bir kültürü yaşatanlardan birisi olarak hem yaptığı
işten keyif alıyor hemde gelecek nesillere aktarılmasını umarak bu yok olmaya yüz tutmuş meslek için, bıkmadan usanmadan ve sevgiyle emek sarf ediyor.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
19
20
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Liman’a renk geldi
irne Limanı yaz gecelerinde hareketliliğini koruyor. Her yıl olduğu gibi bu yaz da Girne Limanı girişinde kurulan stantatlar hem turistlerin hem de yerli halkın beyenisini kazandı. Bu stantlar limana adeta renk getirdi. 20 Temmuz kutlamaları çerçevesinde stant sayısı
G
artırıldı. Stantlarda takı, çanta, şal, biblo, tablo gibi çeşitli eşyaların satışı yapılırken, bunun yanında kaynanmış mısır satışı, dondurma satışı da gerçekleştiriliyor. Her yıl olduğu gibi standlar arasında kına dövme de yerini korurken, hem satıcılar hem de alıcılar bu işten memnun.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
21
22
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Dr Sırrı, görme engelliler için bahçe partisi düzenledi Kuzey Londra’da hizmet veren Londra Görme Engelliler Cemiyeti, geçtiğimiz salı günü Wood Green’de çok sayıda üyenin, yöneticinin ve yardımseverin katıldığı bir bahçe partisi düzenledi. ood Green, Tottenham, Edmonton, Enfield, Palmers Green bölgelerinde bulunan görme engellilere hizmet vermek amacıyla kurulan cemiyet, üyelerine moral vermek amacıyla bir mangal partisi verdi. Dr. Teoman Sırrı’nın sponsorluğunu yaptığı partiye yaklaşık 150 kişi katıldı. Bahçe partisine cemiyet yöneticileri, üyelerin yanı sıra yardımsever kurum ve kuruluşların temsilcileri de katıldı. Aralarında Türkçe konuşan görme engellilerin de bulunduğu cemiyet üyeleri, aileleriyle
W
sohbet edip, özenle hazırlanan ızgaraların tadına baktı. Kuruma yaptığı katkılarla tanınan Dr. Teoman Sırrı, cemiyetin aralarında Türkçe konuşan toplum üyelerinin de bulunduğu yaklaşık bin 200 civarında üyesinin olduğunu söyledi. Cemiyetin görme engelli vatandaşlar için çok önemli aktiviteler yürüttüğünü ve onları hayata bağladığını kaydeden Sırrı, “Böyle bir kurumun olması tabii ki önemli, ama bu da bazen yeterli olmuyor. Bilinçli bir toplum olmak zorundayız. Onlara yardım elimizi uzatmalıyız ve en önemlisi iş adamla-
Gorme engellilerin egitim gordukleri ve kullandiklari ozel cihazlari
rımız bu tür günlerde onlarla dayanışma içinde olmalılar” dedi. Türkçe konuşan toplum tarafından yürütülen etkinliklerin ve organizasyonların hep kendilerine yönelik yapıldığına dikkat çeken Sırrı, şunları söyledi: “Kesinlikle bunu kırmak zorundayız. Farklı ırklardan ve milletlerden olan insanlarla bir araya gelmek zorundayız. Yardımlarımız sadece Türkler’e yönelik olmasın başka toplumları da kapsasın. Çünkü günün sonunda İngiltere’de yaşıyoruz. Oxfam ve Cancer Research gibi yardım kuruluşları var bunların içinde de olmalıyız.” Görme engelli kişilerin, boş durmadığını ve sürekli düşünce gücü ile hareket ettiğini ifade eden Sırrı, “Cemiyetin üyeleri, bu kuruma destek çıkmak amacıyla çeşitli eşyalar üretiyorlar. Onların bu üretkenliğini görmek açıkçası bizi mutlu ediyor” şeklinde konuştu. Her zaman onların yanında olduğunu ve ihtiyaç duydukları anda yardımlarına koşmaya hazır olduğunu söyleyen Sırrı, “Bu toplumsal bir sorumluluktur. Onlara yardım edince, onları mutlu görünce kendimi
Allah’a daha yakın görüyorum. Onları unutmayalım, onlara destek olalım” dedi. Cemiyetin içinde bulunan bilgisayar merkezinin görme engelliler arasında iyi bir iletişim sağladığını kaydeden Sırrı, “Bu kurum hayırsever kişilerin yardımı ile hizmetlerini sürdürüyor. Görme engellilerin çektikleri sıkıntıları duygusal olarak paylaşmak yeterli değil, Engelli vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmek herkesin görevi olduğu gibi topluma ve insanımıza verdiğimiz değerin de bir göstergesidir” dedi. Sırrı, kurumun faaliyetlerinden yararlananların bazılarının az bazılarının da hiç görmediğini belirterek, “Az görenler hiç görmeyenlere yardımcı oluyor. Bazılarının da eğitilmiş köpekleri var onlardan yardım alıyorlar. Ayrıca bu köpeklerin eğitimi de yaklaşık 15 bin sterline maloluyor” diye konuştu. Sırrı, “Görme engelli kişi, himayeye muhtaç, acınacak ve çaresiz bir insan değildir. Diğer insanların sahip olduğu olumlu ve olumsuz özelliklerin hepsi onda da mevcuttur. Yani görme engelli de herkes gibi bir insandır” dedi.
Dr. Teoman Sirri ve cemiyet sekreteri Tom Stapleton
Öte yandan Teoman Sırrı, partiye yardım eden iş adamı Kemal Karalı’ya ve gönüllü olarak çalışan Türklere teşekkür etti. Son derece güzel bir ortamda geçen partinin sonunda çeşitli çekilişler yapıldı ve cemiyete
maddi yardım sağlandı. Ayrıca bir süre önce vefat eden bir üyenin adına da kurumun bahçesine bir çiçek dikildi. Cemiyet yöneticileri de, Dr. Teoman Sırrı’ya katkı ve desteklerinden ötürü teşekkürlerini sundular.
24
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
25
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Magazin
Magazin
“Vücudumun her noktasını beğeniyorum”
”
“
Çok güzelim… Mankenlikte bir yerlere geleceğime inanıyorum…
”
“Mankenliğe başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen ajansta ön plandayım… Güzel ve çekiciyim… Bu özelliklerim, inadım ve hırsımla istediğim herşeye sahip olabilirim. Kendimi çok beğeniyorum… Gözlerim çok güzel… Vücudumun her noktasını beğeniyorum… Haber ve Fotoğraflar: Zorlu Cezaroğlu elen İğneci…1989 doğumlu… Yaşı henüz 21… 1.70 boyunda… Genç ve güzel… Kendine güveni çok ve kendinden emin…Adanalı… Kuzey Kıbrıs’a eğitim için geldi… Şimdilerde Mağusa’da bulunan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ)’nde eğitim görüyor. Kıbrıs’a geleli henüz daha bir yıl oldu. DAÜ Hazırlık Blümü’ü bu yıl tamamlayan Selen, Eylül ayı ile birlikte 4 yıl sürecek olan Uluslararası Finans Bölümü’ndeki eğitiminin birinci yılına başlayacak. Arkadaşları ve yakın çevresi tarafından teşvik edilince ve Zarina Ajans’tan da teklif gelince podyumlara ‘evet’ dedi ve hobi olarak ajansta çalışmaya başladı… Selen, güzelliğinin çok farkında… Genç ve güzel mankenle fotograf çekimi ve şöylesi için Mağusa’nın gözbebeği Salamis Bay Conti Resort Hotel’de buluştuk. Havuz başında ve plajda yaptığımız çekimleri otel odasında sürdürdük. Gazetemizin bu sayısında Selen’in birbirinden güzel pozlarını sayfamıza taşırken onunla yapmış olduğumuz samimi şöyleşiyi de sizlerle paylaşıyoruz…
S
“İstediğimi elde ederim” Evet, Selen 1989 yılının Ocak ayında dün-
“
Kafama birşey taktım mı mutlaka yaparım
yaya geldi… O bir oğlak burcu… Ve Oğlak burcunun tüm özelliklerini taşıdığını söylüyor. İnatçı ve hırslı… “İstediğimi elde ederim” diyecek kadar da kendine güveni tam… Hem inat, hem de hırs… Her iki özelliği de taşıyor. “Kafama birşey taktım mı mutlaka yaparım. Bu konuda da bana en büyük destek inatçı ve hırslı oluşumdan geliyor” diyor. Ve her konuda şanslı olduğunu da eklemeden geçemiyor. “Güzel ve çekiciyim ” Selen’in iddialı oluşu şu sözleriyle de anlaşılıyor: Mankenliğe başlayalı henüz daha iki ay oldu. Zarina Ajans’ındaki tüm manken arkadaşlarımla çok iyi bir ilişkim ve diyaloğum var. Onlarla dostuz. Ajans sahibimiz Olgan Mustafa çok güzel ve çok iyi bir insan. Onunla da çok iyi anlaşıyoruz. Mankenliğe başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen ajansta ön plandayım… Güzel ve çekiciyim… Bu özelliklerim, inadım ve hırsımla istediğim herşeye sahip olabilirim. Kendimi çok beğeniyorum… Gözlerim çok güzel… Vücudumun her noktasını beğeniyorum… Çok güzelim… Mankenlikte bir yerlere geleceğime inanıyorum… “Kıbrıs’ta huzur buluyorum” Selin kısa sürede Kıbrıs’ın hayranı oldu. Güzel manken şöyle sürdürüyor konuşma-
sını: Kıbrıs Adana’ya göre daha sessiz güzel ve sakin bir yer. Kıbrıs’ta huzur buluyorum. Bir yandan eğitimimi sürdürmeye çalışırken, öte yandan mankenliğe devam ediyorum. Hem eğitimimi, hemde mankenliği severek birarada sürdürüyorum… Okulumu tamamladıktan sonra İstanbul, Ankara veya Kıbrıs’ta yaşamımı sürdürmek istiyorum. Kıbrıs’ın sessiz ve sakin oluşunu, iklimini ve insanlarını çok sevdim… Tabi ki nerede yaşamımı sürdüreceğim konusunda mezuniyetimin ardından geleceğimi belirleyecek olan iş imkanı olacaktır… “Türk Kahvesi’ne bayılıyorum” Boş zamanlarını arkadaşlarıyla geçirmekten büyük bir mutluluk duyduğunu dile getiren güzel manken, şarkı söylemeyi, karaoke yapmayı, dans etmeyi, fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini söyledi. Arkadaşlarıyla birlikte biraraya geldikleri zaman mutlaka Türk Kahvesi içtiklerini kaydeden Selen, “Türk Kahvesi’ne bayılıyorum” sözleriyle de kahveye olan tutkusunu dile getirdi. Fırsat buldukça kahve falına da baktırdığını kaydeden güzel manken, kendisiyle de ilgilenmeyi çok sevdiğini ve kendine de özel zaman ayırmayı ihmal etmediğini vurguladı.
24
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
25
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Magazin
Magazin
“Vücudumun her noktasını beğeniyorum”
”
“
Çok güzelim… Mankenlikte bir yerlere geleceğime inanıyorum…
”
“Mankenliğe başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen ajansta ön plandayım… Güzel ve çekiciyim… Bu özelliklerim, inadım ve hırsımla istediğim herşeye sahip olabilirim. Kendimi çok beğeniyorum… Gözlerim çok güzel… Vücudumun her noktasını beğeniyorum… Haber ve Fotoğraflar: Zorlu Cezaroğlu elen İğneci…1989 doğumlu… Yaşı henüz 21… 1.70 boyunda… Genç ve güzel… Kendine güveni çok ve kendinden emin…Adanalı… Kuzey Kıbrıs’a eğitim için geldi… Şimdilerde Mağusa’da bulunan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ)’nde eğitim görüyor. Kıbrıs’a geleli henüz daha bir yıl oldu. DAÜ Hazırlık Blümü’ü bu yıl tamamlayan Selen, Eylül ayı ile birlikte 4 yıl sürecek olan Uluslararası Finans Bölümü’ndeki eğitiminin birinci yılına başlayacak. Arkadaşları ve yakın çevresi tarafından teşvik edilince ve Zarina Ajans’tan da teklif gelince podyumlara ‘evet’ dedi ve hobi olarak ajansta çalışmaya başladı… Selen, güzelliğinin çok farkında… Genç ve güzel mankenle fotograf çekimi ve şöylesi için Mağusa’nın gözbebeği Salamis Bay Conti Resort Hotel’de buluştuk. Havuz başında ve plajda yaptığımız çekimleri otel odasında sürdürdük. Gazetemizin bu sayısında Selen’in birbirinden güzel pozlarını sayfamıza taşırken onunla yapmış olduğumuz samimi şöyleşiyi de sizlerle paylaşıyoruz…
S
“İstediğimi elde ederim” Evet, Selen 1989 yılının Ocak ayında dün-
“
Kafama birşey taktım mı mutlaka yaparım
yaya geldi… O bir oğlak burcu… Ve Oğlak burcunun tüm özelliklerini taşıdığını söylüyor. İnatçı ve hırslı… “İstediğimi elde ederim” diyecek kadar da kendine güveni tam… Hem inat, hem de hırs… Her iki özelliği de taşıyor. “Kafama birşey taktım mı mutlaka yaparım. Bu konuda da bana en büyük destek inatçı ve hırslı oluşumdan geliyor” diyor. Ve her konuda şanslı olduğunu da eklemeden geçemiyor. “Güzel ve çekiciyim ” Selen’in iddialı oluşu şu sözleriyle de anlaşılıyor: Mankenliğe başlayalı henüz daha iki ay oldu. Zarina Ajans’ındaki tüm manken arkadaşlarımla çok iyi bir ilişkim ve diyaloğum var. Onlarla dostuz. Ajans sahibimiz Olgan Mustafa çok güzel ve çok iyi bir insan. Onunla da çok iyi anlaşıyoruz. Mankenliğe başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen ajansta ön plandayım… Güzel ve çekiciyim… Bu özelliklerim, inadım ve hırsımla istediğim herşeye sahip olabilirim. Kendimi çok beğeniyorum… Gözlerim çok güzel… Vücudumun her noktasını beğeniyorum… Çok güzelim… Mankenlikte bir yerlere geleceğime inanıyorum… “Kıbrıs’ta huzur buluyorum” Selin kısa sürede Kıbrıs’ın hayranı oldu. Güzel manken şöyle sürdürüyor konuşma-
sını: Kıbrıs Adana’ya göre daha sessiz güzel ve sakin bir yer. Kıbrıs’ta huzur buluyorum. Bir yandan eğitimimi sürdürmeye çalışırken, öte yandan mankenliğe devam ediyorum. Hem eğitimimi, hemde mankenliği severek birarada sürdürüyorum… Okulumu tamamladıktan sonra İstanbul, Ankara veya Kıbrıs’ta yaşamımı sürdürmek istiyorum. Kıbrıs’ın sessiz ve sakin oluşunu, iklimini ve insanlarını çok sevdim… Tabi ki nerede yaşamımı sürdüreceğim konusunda mezuniyetimin ardından geleceğimi belirleyecek olan iş imkanı olacaktır… “Türk Kahvesi’ne bayılıyorum” Boş zamanlarını arkadaşlarıyla geçirmekten büyük bir mutluluk duyduğunu dile getiren güzel manken, şarkı söylemeyi, karaoke yapmayı, dans etmeyi, fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini söyledi. Arkadaşlarıyla birlikte biraraya geldikleri zaman mutlaka Türk Kahvesi içtiklerini kaydeden Selen, “Türk Kahvesi’ne bayılıyorum” sözleriyle de kahveye olan tutkusunu dile getirdi. Fırsat buldukça kahve falına da baktırdığını kaydeden güzel manken, kendisiyle de ilgilenmeyi çok sevdiğini ve kendine de özel zaman ayırmayı ihmal etmediğini vurguladı.
26
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Magazin
Görem ve Hilmi’nin mutluluğu Dünya evine giren Görem ve Hilmi ailleleri ve sevenleri tarafından tebrik yağmuruna tutuldu. Törenin en büyük sürprizi ise Babutsa Grubu oldu.
ezban ve Feridun Gürsel çiftinin güzel kızları Görem ile Ferda ve Huseyin Özakın’ın yakışıklı oğulları Hilmi Özakın geçtiğimiz hafta parlak bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Mağusa’da bulunan The European Hotel’in havuz başında gerçekleşen düğün töreninde genç çiftin aileleri, dostları ve sevenleri hazır bulundu. The European Hotel’de gerçeleşen nikah töreninin ardından salonu dolduran davetlilerin alkışları arasında düğün salonuna geçen Görem ve Hilmi, tebrik kabul etmeye başladılar. Uzun bir tebrik kuyru-
K
ğunun oluştuğu törende genç çift hediye ve takı yağmuruna tutuldu. Oldukça renkli geçen düğün töreninde “Yanayım yanayım” isimli şarkılarıyla bir anda üne kavuşan Babutsa Grubu da sahne aldı. Damadın babası Hüseyin Özakın ile iş ortaklığı bulunan European Records Müzik Yapım Şirketi’nin sahibi Acar Acarbey’in sürpriziyle sahneye çıkan Babutsa, gecede seslendirdikleri tüm şarkılarını genç çifte armağan ettiler. Görem ve Hilmi Özakın çiftine North Cyprus UK Magazin Servisi olarak bizlerde nice mutlu yarınlar diyoruz.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
27
28
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Grup Kozmik “For A Friend” isimli İngilizce şarkıları için yeniden kamera karşısına geçti
Alev Kayası’nda başlayan ve Northernland Construction’ın Mağusa’da bulunan Merkez Binasında gerçekleşen çekimlerde genç yetenek Deniz Ünlüyol yer aldı.
rup Kozmik “For A Friend” isimli İngilizce şarkıları için yeniden kamera karşısına geçti. Çekimleri iki gün süren klipin sponsorluğunu “Northernland Construction Ltd.” Üstlendi. Sözü ve müziği grubun solisti Mehmet Gündüz’e ait olan şarkının çekimleri ülkemizin ilk uzun metrajlı filmi olan “Gün Batarken” filminin yönetmeni Cemal Yıldırım tarafından gerçekleşti. Toplamda iki gün süren klipin ilk gün çekimleri şu anda Gazi Mağusa’nın en yüksek
G
ve görkemli binası olan, NorthernLand Construction şirketinin yapmakta olduğu Alasya Park apartmanlarının çatı katındaki eşsiz manzara eşliğinde çekildi İkinci gün çekimleri ise Alev Kayasında ve NorthernLand şirketinin ana ofis binasında tamamlandı. İkinci gün çekimlerinde oyuncu olarak genç yetenek Deniz Ünlüyol yer aldı. Northernland Construction şirketinin satış direktörü Taruz Güçlüer bu klipe sponsor olurken amaçlarının Kıbrıs Türk sanatına
ve müziğine katkıda bulunmak olduğunu söyledi. “ For A Friend” klipinin dünya standartlarında, güzel bir çalışma olması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaklarını belirten Taruz Güçlüer, üretmenin, toplum olarak üretmenin bir ülkenin geleceği için yaşamsal olduğunu, NorthernLand olarak sanat alanında da üretimin ve güze-
lin hep yanında ve destekçisi olacaklarını sözlerine ekledi. Klipin yönetmeni, Blue Platform yapımcılığın sahibi olan Cemal Yıldırım klipin çekimlerinin tamamlanmasından duyduğu heycanı dile getirerek “For A Friend” şarkısının klibinin Ağustos ayı içerisinde yayınlanmaya hazır hale geleceği bilgisini verdi.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
29
30
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Bahçe dekorasyonunun incelikleri Hepimiz doğal yeşil bir ortamda kendimizi daha iyi hissederiz. Güzel bir çevre insan psikolojisi, ruh sağlığı ve bunun yanında beden sağlığı üzerinde çok olumlu rol oynar. Şehrin gürültüsü ve stresli bir iş gününün ardından kendi yarattığımız doğal dünyamızda hayatın keyfini çıkarabiliriz... aşadığımız yüzyılda artan stres ve zorlaşan yaşam koşulları içinde, kendimize ayırabildiğimiz kısa zamanı iyi değerlendirmek isteriz. Modern hayatın her geçen günün bizi doğadan daha da kopardığını düşünürsek, bahçelerimizin bizim için ne kadar değerli olduğunu anlayabiliriz. Doğanın küçük birer parçası olan bu mekanlarda bitkilerle uğraşırken rahatlayabilir, kendi yaratacağımız büyülü köşelerde dinlenebilir ve hatta arkadaş çevremize vereceğimiz küçük partilerle eğlenebiliriz. Ancak, tabii ki bu tür aktiviteler için doğru mobilya, aksesuar seçimi ve doğru dekorasyon önemli unsurlar.
Y
Tarzınızı belirleyin İyi bir bahçe dekorasyonu için bahçemizin nasıl olmasını istediğimizi belirlememiz gerekir. Bahçenin hangi kısmında ne yapılacağına iyi karar verilmelidir. Sakin bir köşede hamak kurmak, güneş ışığını iyi alan bir tarafta güneşlenmek, bitki yetiştirmek veya sessiz bir ortamda kitap okumak, seçimlerimiz arasında olabilir. Bunun için ilk yapılacak iş, bahçede ana dekorasyon tarzlarını bilmektir. Ahşap vazgeçilmezler arasında İlk etapta göze çarpan tabii ki ahşap tarza sahip bahçelerdir. Ahsap; doğal ve kolay işlenebilir bir madde olması ve sıcaklık hissi uyandırması ile dekorasyon-
da kullanıldığı kadar bahçelerde de yaygın olarak kullanılır. Bahçe ortamına uyum göstermesi de, ahşabı bahçe dekorasyonu için vazgeçilmez kılar. Yapılacak mobilya ve aksesuar seçimlerinde ahşap oturma grupları, oyma isçiliğiyle şekillendirilmiş masa, sandalye ve sehpalar göz önünde bulundurulabilir. Bambu ve hasırın rahatlık ve huzuru... Ahşap nem ile fazla dost olmadığından, dekorasyon aşamasında rüzgar ve yağmurdan en az etkilenecek köşelerde kullanılmalıdır. Ayrıca kullanılan ağaç cinsini iyi bilmek ve dayanıklılığını göz önünde bulundurmak da gerekir. Ahşap ateşten kolay etkilendiği için
barbekü yapılan ortamlarda dikkatli olmak gerekir. Hasır ve bambu aksesuarlar, ahsap dekorasyon için en uygun seçimlerdir. Akdeniz özelliği taşımalarından dolayı mekana rahat ve huzurlu bir hava katan hasır ve bambu, kolay şekillenebildikleri için de tercih edilirler. Taşın doğallığıyla yaratılan farklı dünya Taş mimariye sahip bahçeler, eski çağlardan günümüze kadar uzanan bir tarihe sahiptir. Doğal taş, bahçenin doğal dokusunda eriyip gidebilecek bir malzeme olduğu için ayrıca kullanışlıdır. Taş tasarımlar antik çağlara çağrışım yapan mobilyalarla rahatça kullanılabilecegi gibi, sade ahşap yapılandırmalarda da kullanilabilirler. Mermer yapılar ve yer malzemeleri günümüzde hala popüler olsa da maliyeti açısından yerini iyi dizayn edilmiş ve kaliteli beton gruplara bırakmıştır. Tabii ki her iki malzeme de iyi bir oturma grubu ve dogru aksesuarlarla mükemmel uyum gösterecektir. Taş mimari ayrıca, taşın suyla gösterdiği uyum açısından havuzlu bahçelerde kullanılır. Taş, sudan çok kolay etkilenmedigi gibi, suya zemin olmasıyla öne çıkmaktadır. Demir ve ahşabın ahengi Metal ağırlıklı gruplara sahip bahçeler , genelde metal üstü ahsap şekillerde
Bazıları metal sever Bahçe salıncakları, sandalyeler, masalar ve özellikle ısı ve ışıkla ilgili aksesuarlar ile ilgili malzemelerde metal ve metal içeren öğeler rahatlıkla kullanılabilir. Ancak metal; nemli ortamda korozyona uğramasından dolayı, dikkat ve özen gösterilmesi gereken bir malzemedir. Ayrıca ahşap ve taş malzemeye oranla ağır olan metal, şekillendirme sürecinde yüksek ısı ve iyi işçilik gerektirir. Fakat tüm bu olumsuzluklara karşın, günümüzde iyi işçiliğe ve kaliteli boya dokusuna sahip metal aksesuar ve gruplar, bahçelerimizin en sık köşelerinde yer almaktadir.
Plastik de çok yaygın Plastik malzeme de bahçe dekorasyonunda kullanımı hızla artan malzemeler arasında yer almaktadır. Kaliteli üretilen plastik mobilyalar bahçe dekorasyonunda iyi birer tamamlayıcı olabilmektedirler. Ayrıca hammaddesinin ucuz ve isçiliğinin kolay olmasından dolayı plastik malzemeler, diğerlerine göre daha ucuz fiyatlarla bulunabilmektedir. Ancak direkt güneş ışığından olumsuz etkilenmesinden dolayı, plastiğin kullanımı zorlaşabilmektedir. Sık minderlerle süslenmiş oturma grupları ve masalar göze çarpan plastik tasarımlar arasında yer almaktadir. Fakat kullanışlı olmasının yanı sıra en büyük dezavantaji, diger yapı elemanlarıyla tam uyum gösterememesi ve aynı kaliteye sahip olmamasıdır. Yine de plastik malzeme ve kaplamaları günümüz bahçelerinde yoğun bir şekilde görmek mümkündür.
müziği Murat Garanti’ye ait şarkı S.O.S. gurubu tarafından yorumlandı. Festivalde el sanatları ve
bölgeye özgü yiyecek satışı yapılırken, konserlerde ise ağırlıkla Kıbrıslı sanatçılar sahne alıyor.
gördüğümüz ve kısaca bank adı verilen oturma gruplarıyla bilinirler. Metal her çesit yapı malzemesiyle uyum gösterdiği ve sağlam olduğu için yüzyıllardır bahçe dekorasyon malzemesi olarak kullanılmaktadır. Özellikle dökme demir ve ahşap kaplamalar iyi bir ikili oluştururlar.
Mehmetçik Üzüm Festivali başladı u yıl 50’incisi düzenlenen geleneksel Mehmetçik Üzüm Festivali 31 Temmuz akşamı başladı. Yerel kıyafetlerin de yer aldığı uzun bir kortej yürüyüşüyle başlayan Festivalin açılışına Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Kemal Dürüst, Serdarlı belediye Başkanı Mehmet Kerimoğlu, Dipkarpaz Belediye Başkanı Mehmet Demirci ve çevre köylerin muhtarları da katıldı. Festivalin açılışını Mehmetçik Belediye Başkanı Beyazit Adalıer ile birlikte Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Kemal Dürüst yaptı. Kemal Dürüst
B
açılışta yaptığı konuşmada Mehmetçik’in Kıbrıs üzerinde çok önemli bir konuma sahip olduğunu söyledi. Mehmetçik festivalinin eski belediye başkanları ve şimdiki başkan döneminde başarıyla sürdürülmekte olduğunu ifade eden bakan Dürüst, 50. yılına ulaşan festivalin Ada’nın en eski festivali olma özelliğine sahip olduğunu söyledi. Mehmetçik’in önemli bir turizm merkezi olma yolunda ilerlediğini belirten Dürüst, içeriğinde üretilen yerel değerler yanında kültür ve sanatı da barındıran Üzüm Festivalinin buna en büyük ka6tkıyı yapmakta
olduğunu söyledi İlk defa bir festival içinde belgesel film festivali düzenlendiğinin de altını çizen Banak Dürüst, festivalin ekonomik getirisinin Mehmetçik’le sınırlı kalmayacağını, tüm Kuzey Kıbrıs’a yansıyacağını da ifade etti. FESTİVALDE NELER VAR 15 Ağustos’a kadar devam edecek festival kapsamında bu yıl 4’üncüsü düzenlenen Film Festivaline de uluslararası boyut kazandırılarak “Altın Salkım” adıyla düzenlendi. Film festivali-
nin ana teması ise “Yerli Belgeseller”… Mehmetçik’in arkeolojik tarihi, kültürel mirası ve bölgede üzüm yetiştiriciliğinin tarihini içeren “Üzüm diyarı Mehmetçik (Galatya) ve Festivalleri” isimli 250 sayfalık kitap da festival döneminde yayımlanıyor. Kitabın yanında Yönetmenliği Şerife Öztemiz tarafından yapılan “Üzüm” ve Yönetmenliği Cemal Yıldırım tarafından yapılan “1940’lı Yılların Düğünü” isimli belgeseller de gösterime girdi. Festivalin 50’nci yılı dolayısı ile bir de şarkı bestelendi. Sözleri Bülent Fevzioğlu,
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
31
32
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Kuzey Kıbrıs’ın vazgeçilmez lezzeti
Fırın Kebabı Kıbrıs mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden Fırın Kebabı, Mağusa’nın meşhur Fırın Kebapçısı Mustafa Sertbay’ın tarifinden…
uzey Kıbrıs’ın vazgeçilmez lezzetlerinden birtanesi de Fırın Kebabı’dır… Fırın Kebabı ismi nerdeyse Kıbrıs’la özdeşleşti. Kıbrıs’a gidip de Fırın Kebabı’nı tatmadan dönmek olmaz. Belli başlı bölgelerde ün yapmış Fırın Kebabcıları bulunuyor. İşte bunlardan biri de Mağusa’da bulunan Sertbay Restoran. Restoran sahibi Mustafa Sertbay 14 yıldan beri bu sektörde hizmet veriyor… Nerdeyse Kıbrıs’ta Fırın Kebabı dendi mi ilk akla gelen isimlerden bir tanesi.
K
Fırının hazırlanması Sertbay, sabahın ilk ışıklarında kasabın yolunu tutarken kendisi daha restorana dönmeden çalışanları tarafından fırın hazırlanmaya başlıyor. Fırın için bazı püf noktalarına da değinen Sertbay, fırına hiçbir zaman koku yapan madde konulmaması konusunda da uyarıyor. Fırını yakarken Karpaz yöresinde çok yetişen ve bölge kaymakamlığından izinli olarak kesilen Şinya Ağacı kullandıklarını anlatan Sertbay, böylelikle hem fırını hazırlarken doğru odunu kullandıklarını, hem de doğaya zarar vermeden bu işi yaptıkları-
nı söylüyor. (Şinya Ağacı iki ayda bir kendini yenileyerek eski haline kavuşuyor). Şinya Ağacını fırına yerleştirdikten sonra ateşi yakmak için dağda yetişen bir tür çalı olan Hurbi (Tulimbe) kullandıklarını anlatan Sertbay, Hurbi’nin hem kolay yanması, hemde güzel kokulu olmasının fırına apayrı bir koku kattığını belirtiyor. Ve Sertbay şöyle devam ediyor anlatmaya: Sürekli odun ilave edilerek fırının ısı derecesini yükseltiriz. Fırının hazır olduğunu anlamak için elimi fırının içerisine uzatıp 3’e kadar sayıyorum. Eğer elim fırının ısısına 3 saniyelik bir zaman dilimi içerisinde ısıya dayanamıyorsa fırın hazır demektir. Bu tekniği Kaleburnu Köyü’nde yıllarca bu işi yapan yaşlı bir kadından öğrendim. Etlerin hazırlanması Mustafa Sertbay sabahın erken saatlerinde uyanıp hergün saat 7’de kasabın yolunu tutuyor. Etler o anda kasapta kesilip hazırlanıyor. Etlerin günlük alınması ve fırına gireceği saatte hazırlanmasına özen gösteriyor. Sertbay’la randevulaşıp saat 7’de restoranda buluşuyoruz. Büyük bir
zevk ve titizlikle hazırlıyor etleri. Ve başlıyor anlatmaya, “Herkes gider Rum tarafından 15 milyona et alır. Ben 27 milyon öderim kilosuna. Müşterime daha kaliteli et yedirebilmek için. Etin o an kesilip bekletilmeden hazırlanması ve fırına girmesi lazım. Rum tarafından alıp gelene kadar etin fırındaki lezzeti kalmaz. Eti pahalı alırken de bunu fiyatlarıma yansıtırım. Kimsenin fiyatlarımdan dolayı şikayet ettiğini görmedim. Hazırlamış olduğum Fırın Kebabı’nı tadan müşterilerim vermiş olduğum kalite ve lezzetin farkındadır. Eti kasaptan aldıktan sonra kasabın gözünden kaçan varsa gözden geçirip aşırı yağ varsa onları temizlersin. Bu işlemden sonra her siniye 8 parça et yerleştirirsin. Etleri sininin içerisine yerleştirdikten sonra iki bardak su katarsın. Eklenen suyun ardından elinle üzerine kalın tuz ekelersin. Bu işlemler tamamlandıktan sonra siniye yerleştirilen etlerin üzerini foil ile kapatırsın. Etler fırına hazır olur.” Patateslerin hazırlanması Fırın kebabının olmazsa olmazı patateslerin ise hazırlanışı şöyle: Patatesler
etin lezzetini almaması için her zaman ayrı bir sinide pişer. Patatesler seçilirken irileri tercih edilir, fırının ısısına dayanması için. Patatesler soyulmaya başladıktan sonra kararmaması için suyun içerisinde bekletilir. Hazırlanan patatesler daha sonra ikiye bölünerek sinilerin içerisine yerleştirilir. Patateslerin yumuşak kalması için bir litre suya iki yemek kaşığı domates salçası ve yarım su bardağı fıstık yağı ilave edilip hazırlanan suyu iyice sallayıp karıştırılır. Daha sonra hazırlanan suyu sininin içerisine konulan patateslerin üzerine dökerek, kalın tuzu patatesin üzerine serpiştirerek sini foil ile kapatılıp fırına yerleştirilir. Et ve patateslerin fırına yerleştirilmesi Fırın ısındıktan sonra hazırlanan kömürleri fırın içerisinde bir kenara yığılır. Fırın içerisinde kömürler bir yana yığılırken, açılan temiz yere de hazırlanan siniler yerleştirilir. Sinilerin yerleştirilmesinin ardından fırın kapatılır. Fırının kapağı kapatıldıktan sonra önceden yoğrulup hazırlanan Gonno (Kil) ile fırının ağzı sıvanır. Fırının arkasında bulunan ve ateşin yanıp
kömürün oluşmasını sağlayan delik ise bir foil ile kapatılır. Fırının kapısi ve arkasında bulunan deliğin kapatılmasıyla birlikte fırın hava almaz. Közü öldürür ve etin sinsi sinsi pişmesini sağlar. Bu da etin ve patate-
sin kısık ateşte pişmesini sağladığı için et ilik gibi olur. Eti fırından aldıktan sonra kemiğinden tutup başaşağı çevirirseniz etlerin tabağın içerisine kendiliğinden düştüğünü görürsünüz. Yemek hazır, afiyet olsun.
33
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
KKTC Telsim’den Terlik ve sandalete rağmen 3000 Kontör Hediye Yeni kontörlü hat abonelerine KKTC Telsim “Hoş Geldiniz Hediyesi” olarak 3000 kontör hediye ediyor. KTC Telsim yeni abone olacak kontörlü hat abonelerine tam 3000 kontör hediye ederek “Hoş geldiniz” diyor. 13 Temmuz - 10 Ekim 2010 tarihleri arasında abone olan ve tek seferde 200 kontör yükleyen herkes 6 ay boyunca anında 500 kontör kazanacak. Bu sayede, yeni aboneler, her ay sadece 200 kontör karşılığında, beklemeden anında 500 kontör hediye kazanırken, kampanya süresi içinde abone oldukları tarihten itibaren 6 ay boyunca her ay yükleyecekleri 200 kontör karşılığında anında kazanacakları 500’er kontör ile KKTC Telsim’den toplam 3000 kontörü “Hoş Geldiniz Hediyesi” olarak kazanacaklar. KKTC Telsim’den yapılan açıklamada, yeni kontörlü hat sahiplerine yönelik olarak başlatılan bu kampanyada hediye kontör kazanmak için beklemeye gerek olmaksızın, hediye kontör-
K
Kıbrıs’ın tanınmış simalarından Piyanist-besteci Arman Ratip ile birlikte kahve içip sohbet ederken objektifimize takıldı.
uzey Kıbrıs’ta 40 dereceyi aşan sıcaklar nedeniyle halkın terlik ve sandalet giymesi özellikle Lefkoşa’daki ayakkabı boyacılarının da işini düşürdü. Sarayönü’nün, 80’ini aşmasına karşın işinin başında olan meşhur Boyacısı Rauf amca da yaz sıcaklarına rağmen hergün çalışıyor. Rauf
K
Amca geçtiğimiz günlerde mahkemeler önündeki mekanında Kuzey Kıbrıs’ın tanınmış simalarından Piyanist-besteci Arman Ratip ile birlikte kahve içip sohbet ederken objektifimize takıldı. Sohbetin ardından yarım asırdan fazladır ayakkabı boyacılığı yapan Rauf amca Arman Ratip’in ayakkabılarını boyadı.
lerin anında yükleneceği belirtilerek, kazanılan hediye kontörlerin KKTC sınırları içinde Telsim aboneleri ile görüşmelerde 30 gün boyunca kullanılabileceği ve 30 gün içinde kullanılmayan kontörlerin bir sonraki aya devredilmeyeceği açıklandı. Söz konusu açıklamada, KKTC Telsim’in, aboneleri ile iletişimde her zaman şeffaflıktan yana olduğu ve abonelerinin mobil iletişimde bütçelerini ferahlatan, hayatlarını kolaylaştıran kampanya ve servislerini hizmete sunmaya devam edeceği belirtildi.
34
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Tarihi eserler hayat buldu
Yasal tarih satışta Kıbrıs’ta bronz devrine ait tarihi eserler hayat buluyor. Yeniden doğan bu eserlerin eskilerinden tek farkı var o da yasal olması...
ronz devrine ait tarihi eserler hayat buldu. Dikmen’de namı değer Gavur Ali’nin oğlu Hüseyin Piro’nun eski eserlere olan merakı hem ailesine hem de kendisine geçim kaynağı oldu. Geçtiğimiz yıl, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nden gerekli izni aldıktan sonra eski eserlerin taklitlerini yapmaya başlayan Hüseyin Piro, asırlık eserlere yeniden hayat veriyor. Kıbrıs’ta ortaya çıkan eski eserlerin bire bir aynısını yapıyorlar. Bu yeni eserlerin eskilerinden aslında tek bir farkı var, o da yasal olması...
B
Teknik olarak aynı teknik Hüseyin Piro bu eserleri yaratırken, teknik olarak aynı tekniği kullandıklarını, bu eserleri Kıbrıs’a ait killi
topraktan yaptıklarını ve hiç bir katkı maddesi kullanmadıklarını söylüyor. Yeniden yapılan bu eserlere eskilerin şekilleri verilirken daha sonra da renklendirme işlemi gerçekleştiriliyor. Bu konuda konuşan Piro, “Renklendirmede hiç bir boya kullanmıyoruz. Eskiden nasıl yapılıyorsa aynı şekilde yapıyoruz. Odun fırınlarında pişirip reklendirneyide orda yapıyoruz.” derken, haklı olarak da ‘meslek sırrı’ vermekten kaçınıyor. Herşey yasalara uygun Yeniden canlandırılan bu tarihi eser taklitlerine KKTC Turizm ve Çevre Bakanlığı da talip. Bakanlığın verdiği siparişler üzerine Hüseyin Piro ve ailesi bu tarihi eser taklitlerinin yapımına başlıyor. Piro, “Bu bir sanattır, tarihimizi
tanıtıyoruz. Tüm yaptığımız eserler Kıbrıs tarihindendir ve bire bir eserlerin tam aynisidir. Tüm yaptığımız ve sattığımız eserleri mak-
buz karşılığında satıyoruz. Alan müşterilerimiz hiçbir cezai sorumluluğu yoktur, her şey yasalara uygundur” diyor...
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
35
36
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Babutsa çarşıya çıktı az aylarının vazgeçilmez meyvesi babutsa çarşıya çıktı. Doğma büyüme Çatoz (Serdarlı) köyünden Evrim Habeş Lefkoşa’da mahkemeler karşısında babutsa satışı yaparken objektiflerimize takıldı. Babutsaya olan talepten memnun olduğunu belir-
Y
ten Habeş, sabah saat 02:00’de kalkıp babutsaların dikenlerini ayıklıyor ve saat 05.00 de de Lefkoşa’nın yolunu tutuyor. Saat 06:00’da ise babutsalarla dolu arabasının yanında hazır bulunuyor. “14 yıldan buyanadır ben her sene bir ay buraya gelir ve babutsa satarım.
Ekmek parası. Benim babutsalarım şeker gibidir ve tazedir. Markete de satarlar, ancak benimkiler gibi tadı yoktur” diyor Habeş. Müşterilerinin çoğunun Kıbrıslılar olduğunu belirtirken, “Yabancılar nerden bilsinler babutsayı. Sadece bakıp geçiyorlar” diyor.
37
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Youtube Üzerinden Ücretsiz Film İzle vet yanlış duymadınız, artık Youtube üzerinden bazı filmler ücretsiz izlenebiliyor. Şimdiye kadar full filmleri Youtube üzerinde yayınlamak yasaktı. Eklenen filmler bulunduğunda siliniyordu. Ama Youtube bugün başlattığı yeni bölümü ile
E
Yaza uygun yemek odanızı süsleyin
bazı filmleri internet üzerinden izlemenizi sağlıyor. http://www.youtube.com/m ovies adresinden ulaşabileceğiniz sayfadaki filmleri ücretsiz olarak izleyebilirsiniz. Bu gelişmenin film izleme sitelerini nasıl etkileyeceğini ise önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Mercedes-Benz S350 BlueTEC az mevsiminin en sıcak günlerini yaşadığımız bugünlerde yemek odanızda da bu sıcak etkiyi yaratmanın yolu oldukça basit… Yaz mevsiminin en sıcak günlerini yaşadığımız bugünlerde yemek odanızda ‘yaz mevsimi’ yaratmak için işte mini bir rehber… -İşe duvardan başlayın. Duvarlarınızın rengini açık renge boyayın. Zaten açık renk duvarlarınız var ise yaz mevsiminin çiçeklerinden oluşan sticker’lar ile duvarda size özel tasarımlar oluşturabilirsiniz. Desenli duvar kağıtları da işinizi kolaylaştırabilir. – Ahşap ve beyaz tonlardaki renklerin ön planda olduğu bir mobilya takımı seçin. Var olan mobilyalarınızı da açık renklere boyatmak ve hasır aksesuar-
Y
lar ile zenginleştirmek de aynı etkiyi yaratacaktır… - Aydınlatma olarak tepeden masa üstüne doğru olan aydınlatmaları seçin. Tarz olarak ise yaz mevsimine uygun abajur stili, renkli desenli aydınlatmalar ya da fener şeklindeki avizeleri tercih edebilirsiniz. - Aksesuar olarak ise ahşap ve renkli süsler bu konsept için en uygun olanlarıdır. - Duvarınıza asacağınız iç açıcı bir doğa resmi ile de yaza uygun yemek odanızı tamamlamış olacaksınız. Bu detaylardan sonra geriye kalan yemek takımlarınız ile sofra düzeninizi de ahşap – hasır – beyaz üçlüsünden oluşturmanız; bu yazlık stilin misafirlerinizin gözlerini kamaştıracağına emin olabilirsiniz...
‘Şans’ geni bulundu rtık ‘şans getiren’ dört yapraklı yoncayı sipariş edebilir ya da kendiniz üretebilirsiniz! Batıl inançlarımız olsun olmasın, bir yonca tarlası gördüğümüzde içimizden kaç kişinin gözleri o dört yapraklı şans sembolünü aramaz? Ancak milyonlarca üç yapraklının arasında hedefi bulmak neredeyse imkansız. Bu konuya uzun süredir odaklanan bir grup genetikçi, sonunda bunu başarmışa benziyor. Genetikçiler içinse yoncaya böylesine ender dört yapraklı formu sağlayan geni bulmak daha da zor . Nedeni, çiçeğinin renginden dolayı “beyaz yonca” diye adlandırılan türün, melezlenerek kendisini ortaya çıkaran iki ayrı atadan miras aldığı iki tam genoma sahip olması. Bir başka neden de dört yaprak eğilimi veren
A lman üretici Mercedes, S Serisi modellerinin şimdiye kadar üretilmiş en verimli ve en güvenli versiyonu oladuğunu açıkladığı S350 BlueTEC’i tanıttı. S Serisi’nde şu ana kadar sunulmuş donanımların haricinde aktif kör nokta uyarısı ve şerit tutturma sistemi gibi güvenlik donanımlarına sahip olan aracın PASSION adlı deri paketinde, donanım seviyesi ve gövde rengine göre değişen koltuk döşeme rengi, döşemeye kontrast renklerde dikiş iplikleri ve tavan için Alcantara döşemeler sunuluyor. Araçta sunulmaya başlanan bir diğer opsiyonel donanımsa Bang & Olufsen tarafından üretilen ses sistemi.15 hoparlör ve iki amplifikatöre sahip olan sistemin çıkış gücü 1.200
A
Watt. 3 litre hacimli v6 turbo Diesel motoru 258 beygir güç, 620 Nm tork üretebilen otomobil 0’dan 100 km/s sürate 7.1 saniyede ulaşırken maksimum sürati 250 km/s’te sınırlan-
dırılmış. 2014 yılında yürürlüğe girecek olan Euro 6 egzoz normlarını şimdiden karşılayabilen motoru 100 km mesafede ortalama 6.8 litre mazotla yetinirken CO2 salınım
miktarı kilometre başına 177 gramda kalıyor. Almanya pazarında satışına başlanan otomobilin başlangıç fiyatı bu ülkede 76.279 Euro olarak açıklandı.
genin çekinik olması ve bazı mevsimlerde ifade edilmesi (faaliyete geçerek işlevini yerine getirmesi). Şimdiyse, Georgia Üniversitesi’nden Rebecca Tashiro yönetimindeki bir ekip, uzun hibritleştirme deneyleri sonunda dört yaprak genini yalıtmayı başarmış ve “şans yoncası”nın gen haritasını yayımlamış bulunuyor. Keşfin, batıl inançlar üzerinden zengin olmayı hedefleyen üreticileri heyecanlandıracağı kuşkusuz.
38
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Kıbrıslı sanatçılar veryansın etti
“Yılın en iyi grubu” ödülünü alan Babutsa Grubu’nu ilk kutlayan Murat Boz oldu. Boz, Babutsa ile birlikte sahne alarak onlara moral verdi.
agazin basınının tanınmış siması Bilbay Eminoğlu her yıl geleneksel olarak düzenlenmekte olan “Yılın En İylileri” ödül töreni geçtiğimiz Kıbrıs’ın turizm kenti Girne’de hizmete giren Cratos Premium Hotel’de yapıldı. 2010 yılının en iyilerinin belirlendiği geceye KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Maliye Bakanı Ersin Tatar, İskan ve
M
Yerel Yönetimler Bakanı İlkay Kamil ile Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Ersan Saner, Türkiye’den bazı siyasiler ve sanatçılar da katıldı. Gecenin sunuculuğunu Mehmet Ali Erbil ile birlikte sunuculuk yapan Çiğdem Tunç ve ülkemizin tanınmış sunucularından Burç Tuncer birlikte yaptı. Ünlü modacı Abdullah Öztoprak’ın kreasyonlarınin yer aldığı mini bir defileyle başlayan gece, daha sonra ödül törenine dönüştü.
Kıbrıs’ın “En İyileri” adını taşıyan ödül töreninde Türkiyeli siyasiler ve sanatçılara öncelik verilmesi tepkilere neden oldu. Kıbrıs’ın en iyileri diye yola çıkan ödül gecesinin Kıbrıslı kimliğinin unutulmasi salonu dolduranlar tarafından protosto edildi. Babutsa “ Kıbrıslı sanatçıya saygısızlık” Girne’nin gözbebeği haline gelen ve bir anda
dünyaca üne kavuşan Cratos Premium Hotel’de gerçeleşen gecede “Yılın en başarılı grubu” ödülüne layık görülen Babutsa Grubu adına gecede tepkilerine dile getiren Soner Tursoy, Kıbrıslı sanatçılara büyük saygısızlık yapıldığını dile getirdi. Gece boyunca Türkiyeli siyasiler ve sanatçılarına öncelik verilmesine ve Kıbrıslı Sanatçı’lara ödül verilmesinin gece
yarısından sonraya kalmasına siddetli bir şekilde tepki koyana
sanatçı “Salon boşalınca sıra bize geldi” diyerek sitem etti.
Türkiye’nin ünlü sanatçısı Bülent Ersoy ödülünü KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan aldı.
39
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
European Records Müzik Yapım Şirketi’nin sahibi Acar Acabey ve The European Hotel’in sahibi Doğan Arif gecede yakın dostlarıyla birlikteydi.
KKTC Maliye Bakanı Ersin Tatar ve İçişleri ve Yerel Yönetimler bakanı İlkay Kamil ve eşleriyle birlikte ayni masayı paylaştılar.
Kıbrıslı Moda Tasarımcısı Abdullah Öztoprak’ın kreasyonlarınin sergilendiği defile izleyenler tarafından tam not aldı.
European Records Müzik Yapım Şirketi’nin sanatçıları Soner, Ali Sönmez ve Peri Aziz, şirkete yeni katılan ve ilk albümünu geçtiğimiz günlerde tamamlayan Fettah Can ile…
Yılın En İyileri Ödül Töreni”nde yaşananlar internette protesto ediliyor “Yılın En İyileri Ödül Töreni”nde Kıbrıslı sanatçılara saygısızlık yapıldığı gerekçesiyle, sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta “En iyiler gecesini protesto ediyoruz” adlı bir grup kuruldu. Kısa sürede 1000’e yakın destekçi bulan grup, Kıbrıslı sanatçıların desteklenmesini istiyor. Kıbrıslı sanatçı Aysun Kahraman Bozkurt tarafından yapılan yazılı açıklamada, Kıbrıslı sanatçıların artık ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye tahammülü olmadığı ifade edildi. Gecede ödül alan Kıbrıslı sanatçıların şarkı söylemesine izin verilmediğine dikkat çeken
Kahraman, Kıbrıslı sanatçı Zeliş’in de şarkı söylemek için mikrofonu zorla almak zorunda kaldığını vurguladı. Ödül törenin geç başlaması ve Kıbrıslı sanatçıların törenin en sonuna bırakılmasını eleştiren Kahraman, sunucu Çiğdem Tunç’un da “Kıbrıs ağzı” diyerek kötü ve aşağılayıcı ifadeler kullanmasının kendilerini rahatsız ettiğini belirtti. Aysun Kahraman Bozkurt, açıklamasında “Artık susmayacağız, artık seyretmeyeceğiz. Kıbrıslı sanatçımızı, müzisyenimizi ezdirmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Oscar Hotel sahibi Hüseyin Oscar ve Merit HotellerYönetim Kurulu Başkanı Reha Arar ödullerini İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanı İlkay Kamil’den aldılar.
KKTC Başbakanı İrsen Küçük “Yılın en iyileri” gecesinde sanatçılara ödüllerini takdim etti.
40
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Haber
Güneş gözlüğü alırken... Uzun zamadır beklediğiniz yaz günleri geldi. Güneş nihayet yüzünü gösterdi. Tatil vakti de geldi. Mayonuzu aldınız, güneş kremleriniz de hazır. Peki ya güneş gözlükleri?
özlüklerinizi seçerken nelere dikkat etmelisiniz? Bu yıl hangi modeller gözde? İşte size bir mini bir rehber. Tatil planları yapıldı. Bütün bir yıl çok çalıştınız. O hayalini kurduğunuz kumsal ve deniz keyfine çok az zaman kaldı. Hazırlıklarınızın da bir çoğunu tamamladınız. Mayonuzu, plaj terliklerinizi, rengârenk tişörtlerinizi ve şortlarınızı aldınız, güneş kremlerinizi seçtiniz. Geriye bir tek güneş gözlüğü kaldı. Peki, nasıl seçeceksiniz? Piyasada hangi modeller olduğunu biliyor musunuz? Güneş gözlüğü seçerken öncelikle sadece bir aksesuar değil, aynı zamanda göz sağlığınızı da koruyacak bir araç aldığınızı göz önünde bulundurmalısınız. İyi bir güneş gözlüğünde kaliteli ve ultraviyole filtreli camlar bulunmasına dikkat edin. Çünkü görme tabakası, güneşin yaydığı ultraviyole ışınlarına karşı çok hassastır ve kolayca zarar görebilir, hatta gözlerinizde kalıcı hasarlar meydana gelebilir. Ucuz olduğu için tercih edilen güneş gözlüklerinin hemen hemen hiçbirinde ultraviyole ışınları süzen filtreler yoktur. Dolayısıyla güneş gözlüğünüzü mutlaka bir optik mağazasından almalı ve güvenilirliği kanıtlanmış markalardan veya kalite belgeli ürünlerden vazgeçmemelisiniz.
G
Yüz yapısına uygun gözlük seçerken… 60’lı ve 70’li yılların modası büyük çerçeveli gözlükler geri döndü, ancak markaların satışa sunduğu yüzlerce model arasından size uygun olan gözlüğü seçerken modaya uygunluğuna oldu-
ğu kadar yüzünüzde duruşuna da dikkat etmelisiniz. Zira modeller, herkesin yüzünde aynı şıklıkta durmayabilir. İşe önce yüz şeklinizi belirlemekle başlayın. Eğer yuvarlak bir yüze sahipseniz, köşeli çerçeveye sahip gözlükler yüzünüzde çok şık duracaktır. Yüzünüz genişse, daha büyük köşeli modelleri deneyebilirsiniz. Küçük yüze sahip olanlar, güneş gözlüğü seçerken biraz sıkıntı yaşayabilirler. Çünkü bu yıl piyasada neredeyse hiç küçük model yok. Eğer o mağazadan bu mağazaya koşmak ve sonunda da hüsrana kapılmak istemiyorsanız çerçevesiz gözlükleri tercih edebilirsiniz. Ancak büyük çerçeveli gözlükte ısrarcıysanız, optik mağazalarında bol zaman harcayacaksınız demektir. Israrcılara küçük bir tavsiye: Çok koyu renkli ve kalın çerçevelerden kaçının. Uzun yüzlüler için dikdörtgen modeller Yüz şekli uzun olanlar için bu yaz oldukça fazla seçenek mevcut. Tüm dikdörtgen modeller uzun yüzlüler için ideal. Üstelik renkli çerçevelerden de hoşlanıyorsanız, plajların en şık tatilcisi siz olabilirsiniz. Kare yüz şekline sahip olanlar için koyu renkli ve yuvarlak çerçeveli gözlükler idealdir. Yüzünüzün boyutuna göre çerçevenin büyüklüğünü de ayarlamalısınız. Oval yüzlüler gözlük seçimi konusunda en az zorlanan kesimdir. Çünkü bu yüze sahip kişilere neredeyse her model yakışır. İşte bu yazın modelleri Yüz şeklinizi belirlediğini-
ze göre artık bu yazın en şık modellerini denemek üzere alışverişe çıkabilirsiniz demektir. Bu yıl gözlüklerde keskin hatlar, aynalı camlar, kendi tarzını yaratmak isteyen beyler için fosforlu, hanımlar için ise taş işlemeli modeller
göz kamaştırıyor. Kemik veya metal çerçeve tercih edenler için de yine oldukça fazla seçenek var. Altmışlı ve yetmişli yılların ünlü koyu renk camlı pilot gözlükleri bu yaz da revaçta. Sarı, gri, kırmızı ve yeşil tonlarındaki ayna-
lı modelleri mutlaka deneyin. Yansıma ve göz yorgunluğu problemini ortadan kaldıran polarize ve ekstra ince polarize lensli gözlükler de özellikle güneş ışığına karşı duyarlı gözlere sahip olanlar için birebir. Mor, kahverengi,
kemik rengi, pembe gibi iddialı renklere sahip çerçevesiz modeller ise kendini özgür ve cesur hissetmek isteyenler için tasarlanmış. KAYNAK: www.profilo.com.tr/PMag/
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
41
42
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Köylerimiz Yazı Dizisi 13
Rumların Türklerle birlikte mağaralarda saklandığı bir köy: Arapköy!
Köyün dört bir yanında birbirinden lüks villalar var
Serhat İncirli ugüne kadar genellikle 1974 yılı ile ilgili anılarda, Rumların yaptığı “kötü” şeyler anlatılır ve yazılır... Bugün Arapköy’deyiz... Eski adı Klepini ya da Glepini. Ve bu köyde 1974 yılında yaşanan iyi şeyleri yazacağız... İlginç bir “74 Anısı”ndan bahsedeceğiz... Arapköy ya da Klepini’nin yıllar önce bir Maronit köyü olduğunu iddia edenler var. Ancak 1974 öncesi bu köyde beş Türk ailesi ve Rumlar yaşıyordu... Daha çok Türk ailesi vardı Arapköylü aslında... Ama işsizlikten 1950’lerde göç etmişlerdi. Göç sebebi de EOKA değildi. Bunu da belirtmiş olalım.
B
Birlikte saklandılar 1974 yılındaki korkunç günlerde Arapköy’de yaşayanlar Ali Karşılı, Tahir Hüseyin, Derviş Hüdai, Cemal isimli bir köylü ve Niyazi Avcısoy ile eşleri ve bazı çocuklarıydı... Bugün bu isimlerden bir tek 90 yaşındaki Niyazi Avcısoy hayatta....
Ve O’nun ilginç savaş anılarını dinliyoruz... “Birinci Harekat sırasında Türk askerleri Çatalköy’e kadar gelip orada durmuştu. Bizim köyün sırtlarında çok sayıda Rum asker vardı... Biz köylüler ise hep beraber köyün Doğu istikametindeki mağaralara saklanmıştık... Evet hep beraberdik. Rumlar ve Türkler aynı mağaralardaydık. Bazı köy dışından Rumlar bizim de orada olduğumuzu biliyordu ve gelip almak istemişlerdi. Kim bilir belki de öldüreceklerdi. Ama köylülerimiz, bizi korudu. Gelenlere ‘Siz gidin ve Türk askerlerini öldürün, öldürebilirsanız, bu zavallı silahsız köylülerden ne istiyorsunuz?’ dediler... Birlikte saklandık... İkinci Harekat başladığında köyden Rumlar kaçtı... Biz kaldık... Daha önce biz darbe olduğunda kaçmak istemiştik ama Rumlar bizi bırakmamıştı, koruyacaklarını söylemişlerdi.” Nefis Akdeniz manzarası Evet Arapköy’deyiz... Çok küçük, minik bir köydü eski-
den... Beşparmak Dağları’na adını veren Beşparmak Tepesi hemen Kuzey’inde... Bir tepe üzerine kurulmuş Arapköy’ün nefis Akdeniz manzarasının güzelliği büyüleyici... Yıllarca adeta öksüz ve de unutulmuş bir şekilde tepenin üzerinde hayvancılıkla geçinmeye çalışan Arapköylüler, 2004’te turbo yarış otomobili gibi hız kazanan inşaat patlamasından belki de en ciddi nasibini almış köylerden biri oldu... Köydeki 60 ev, oldu mu 6 bin ev? Oldu... Köye ayrı köyler inşa edildi... Tepesi, dağı, taşı, ovası, ormanı inşaatla, yeni evler ve apartmanlarla doldu... Chelsey ve Chelsea karışınca! Chelsey Village adıyla inşa edilen apartmanlar – evler sitesi, İngilitere’nin Chelsea Futbol Kulübü ila karıştırıldı ve bu sitenin sahibinin aynı zamanda kulübün sahibi Rus milyarder Roman Abramowitz olduğu öne sürüldü... Bu köyden ev alan bazı İngilizlerin dolandırıldıkları konusu, aldatıldıkları haberleri
de sık sık İngiliz basını dahil, tüm dünyada haberlere konu oldu. Hatta bu köyde dolandırıldığını iddia eden bazı yabancılar, örgütlenme yoluna da gitti... Kampanyalar açıldı... Arapköy’de 1946 nüfus sayımında 329 rakamı karşımıza çıkıyor. 1960’ta ise köyde 233 kişinin yaşadığı biliniyor. Bunların 27’si Türk olarak gösteriliyor... Demek ki en az 100 Türk köyden kaçmış... Zaten bu kaçışı birazdan anlatacak olan biri var... İşsizlik burada da sorun Günümüzde nüfusu tam net değil. Kimin vatandaş, kimin olmadığı da belli değil. 200 kadar kişinin vatandaş olarak köyde yaşadığı söyleniyor ama büyük çoğunluğu boş olsa da, yüzlerce yeni konut bu köyün her adımında sıra sıra karşınıza çıkabiliyor. Köye deniz tarafından girerken eşek üzerinde bir çobanla karşılaşıyoruz... Halil Kürdoğlu... Aslen Trabezalı... 49 yaşında... Soyadı çok ilginç; Kürdoğlu! Soruyoruz: Kökende, soyda
43
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Köylerimiz Bu sayfa
1974’te köyde yaşayan ve bugün hayatta olan köylülerden 90 yaşındaki Niyazi Avcısoy (ortada), damadı Ali Tüfekçi, torunu Mehmet Tüfeçki ve torun çocuğu ile
CATERING katkılarıyla hazırlanmıştır
Arapköylü çocukların doğru dürüst oyun oynayacağı bir tek yer yok 1974 yılında köylü Rumların koruduğu ve birlikte mağaralara saklandıkları üç beş türkten biri bugün 90 yaşında olan Niyazi Avcısoy
Mehmet Salih Kurdoğlu Orman Dairesi’ne çok kızgın
Arapköy, Beşparmak Tepesi’nin tam önündeki bir başka tepe üzerinde kurulu
Köyün dört bir yanında birbirinden lüks villalar var
Önde eski köy... Daha arkada lüks villalar ve en zirvede Başparmak Tepesi...
Kürt mü var? Anadolu’dan mı geldiniz?... Eşeğinden iniyor, yanımıza yanaşıyor ve “ne bileyim gardaş, Trabezalıyım, 1974’ten sonra Arapköy’e yerleştik” diyor... Arapköy’de gençlerin işsizlik sorunu olduğundan söze giriyor... Kuraklığın ve bazı hastalıkların hayvancılığı perişan ettiğini anlatıyor. Bir de Orman Dairesi’ni suçluyor... “Her yanı orman ektiler, hayvanları yedirecek, otlatacak yerimiz kalmadı” diye yakınıyor. Köyde gençlere arsa dağıtılmadığından da şikayetçi Halil Kürdoğlu... Köyde eskiden hayvancılık yapanların sayısının çok olduğunu ekliyor ve eşeğine binip, kurt köpeği ile birlikte yoluna, hayvanlarının yanına devam ediyor... Köyde geçmişte hayvanlar için ekim yapılan araziler, şimdilerde ya bina doldu ya da devlet
90 yaşındaki Niyazi Avcısoy ile 1974 anılarını konuşmuştuk... O’nun yanındayız yine... Damadı Orman Dairesi’ne tepki var Ali Tüfekçi ile sohbet edeceğiz... Bu arada Avcısoy’un torunlarından Halil Kürdoğlu’nun babası Mehmet Tüfekçi ve ortalarile karşılaşıyoruz bu kez da yaramazlık yapan köyde... 1963’te Trabeza O’nun oğlu sohbetimize köyünden Boğaz’a kaçtıktanıklık ediyor... Ali larını, 1974’te ise geri dönüp, Trabeza’nın komşu- Tüfekçi anlatıyor: su Arapköy’e yerleştikleri- “1952’de yoksulluktan dolayı Büyük Kaymaklı’ya ni anlatıyor... göç ettik. Büyük Köy içi yolların berbat Kaymaklı’dan bu kez olmasından şikayet ediyor EOKA bizi kovdu. Küçük ve oğlu gibi Orman Dairesi’nin yazdığı cezalar- Kaymaklı’ya göçtük... 1974’te oradan da ayrıldan... Ve şunları söylüyor: mak zorunda kaldık. Ev “Orman Dairesi dağdan yapmıştık... Yeni ev yapdenize indi. Her tarafı mıştık Küçük Kaymaklı’ya. orman ilan ettiler. Hayvan Şimdi o ev ara bölgede sokarsanız 500 TL ceza Barış Gücü karargahıdır... keserler. Ormanlar da Barış Gücü mevzisidir. kuraklıktan kurudu. Hayvancı da perişan. Üste- 1963’te askere yazıldık. Boğaz’da, Bozdağ’da 12 lik orman yapacaklar diye senemiz geçti. Komando haruplarla zeytinleri kestiolduk. 1974 yılı sonunda ler. Gitti ve bitti her şey!.” tarafından orman arazisi yapıldı. Dolayısıyla da hayvancılık ciddi zarar gördü.
da eski köyümüze, doğduğumuz Arapköy’e dönmeyi uygun gördük...” Ali Tüfekçi köyde 230 civarında kayıtlı seçmen olduğunu kaydediyor ama tam nüfusu o da bilmiyor... Köyün çoğunluğu Arapköylüler ve Trabeza göçmenlerinden bir de Türkiyelilerden oluşuyor... Geçmişte bazı ağılları köy dışına taşımışlardı. Ancak şimdi bu ağılların bazıları yeni ve de çok lüks villaların ortasında. Bazı ev sahipleri özellikle de yabancılar kokudan – sinekten ve de doğal olarak ortaya çıkan pislikten şikayetçi... Orman alanı, inşaatlar derken, hayvanların yiyecek bulma şansı da kısıtlı ya. Bir çok hayvan, villaların bahçelerine de giriyor... Hükümetten destek bekleyen köylüler, ağılların yeniden taşınmasını istiyor...
Çobanlık yaparak yaşamını sürmeye çalışan Halil Kürdoğulu’nu eşeği üzerinde,i köpeği ile birlikte objektifimize konuk ettik...
44
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Gezi
Ortaçağ’a açılan kapı
Temelleri Sakson Prenses Ethelfleda tarafından 914 yılında atılan Warwick, 900 yıl boyunca yüzlerce kont ağırladı. 1978 yılına kadar Warwick Kontu’nun konutu olan kale, bugün tüm ihtişamıyla İngiliz Ortaçağ’ına açılan kapı... Yazı: Aslı Özgen Tuncer Fotoğraflar: Burçin Tuncer caba Ortaçağ dönemini günümüz insanı için bu kadar ilginç kılan gizem nedir? Ortaçağ’ı ‘karanlık’ sıfatıyla yaftalayan Modernist bakışın aksine, bu uzun dönemi homojen bir bütün olarak düşünmemek ve bu sorunun cevabını bir çırpıda vermeye çalışmamak gerek. Zira ünlü Ortaçağ araştırmacısı Jacques Le Goff, “Ortaçağ bir kıtaya benzer ve oraya seyahat etmek hiç bir zaman kolay olmamıştır.” dememiş miydi? Bir elimde Jacques Le Goff’un ‘My Quest for the Middle Ages’ kitabıyla Warwick’ doğru adımlarımı hızlandırırken, birazdan beni içine çekecek olan Ortaçağ’la büyülenmeye hazırım. Birmingham’da dört bir yanımı saran ışıltılı alışveriş merkezlerinden ve adeta alışveriş çılgınına dönmüş o büyük kalabalıktan bitkin düşmüş bir vaziyette, İngiltere’nin tarihi merkezine doğru kalkan ilk trene biniyorum. Ortaçağ
A
kültürel mirasının sıkı bir takipçisi olarak, Warwic Kalesi’ni görmeden İngiltere’den ayrılmayı düşünmüyorum. Birmingham’dan bindiğim tren, beni Leamington Spa’ya kadar götürüyor. Buradan, her 10 dakikada bir kalkan otobüslerle doğruca Warwick’e varıyorum. Warwick Kenti Birçok tarihi yapıyla süslü Warwick kenti, özellikle meşhur ahşam çerçeveli İngiliz evleriyle dikkat çekiyor. St. Mary Kilisesi’nin gotik kulesi ise çatıların arkasından başını heybetle uzatıyor. Warwick Kenti, 914 yılında, Büyük Edward’ın kardeşi Ethelfleda tarafından, Dan akınlarına karşı savunma amacı ile kurulmuş. Avon Nehri üzerindeki eski yerleşim merkezinin, nehir yolunun ve Londra, Stratford ve Coventry’ye doğru uzanan köprünün güvenliğini kontrol altına almak için küçük bir hakim tepeye kurulan bu Anglo-Saxon yerleşkesinin etrafı kısmen surlarla, kıs-
men de hendeklerle çevriliymiş. Yerleşkenin en hakim noktasındaki tepede bulunan kalıntılar, büyük ihtimalle Warwick Kalesi’nin de en eski bölümünü oluşturuyor. Zaten Warwick kasabasının kuruluşu, kalenin yapılış tarihiyle, aynı döneme rastlıyor. 1066 yılında meşhur Norman İstilası başladığında, William the Conquerer bu bölgeyi ele geçiriyor ve kaleyi genişletiyor. Böylece Britanya’nın en eski kontluklarından biri olan Warwick Kontluğu da kurulmuş oluyor. 1694 yılında çıkan Büyük yangında, tıpkı Londra’da olduğu gibi şehrin tüm merkezi yerle bir olunca, Warwick büyük bir yeniden yapılanmaya gidiyor. Bu sayede de, bugün Warwick’in her yerine sinen 17. ve 18. yüzyılın cezbedici stili ortaya çıkmış oluyor. Ağaçlı yoldan içeri... Hala ilk günkü gibi dimdik ayakta duran Warwick Kalesi, bugün bu özelliğinden dolayı ülkedeki en
etkileyici Ortaçağ kalelerinden biri. Ortaçağ’dan bu yana her daim canlı kalan kale, daha birkaç yıl öncesine kadar Warwick Dükü’nün konutu olarak kullanılıyordu. Leamington Spa’dan bindiğim otobüsten iner inmez, kaleyi gösteren tabelaları takip etmeye başlıyorum. Kale, sandığımın aksine şehir merkezinden pek de uzak değil. Bir ara sokağın sonunda, tüm haşmetiyle birden bire karşıma çıkıveriyor. Tam da bir kaleye yakışacak heybetteki kapısından içeri adımımı atar atmaz, mistik havası inanılmaz bir şekilde kuşatıyor beni. Birkaç adım ötede vızıldayan arabalar sanki benden çok uzakta artık. Masalsı bir ormanın ve yemyeşil bitkilerin arasından kıvrılarak ilerlerken, zaman sanki duruyor. Etrafta hiçbir tabela veya geçit olmadığı için daha ne kadar yürümem gerektiğini bilmiyorum; ama halimden şikayetçi de değilim. Sonunda patikanın ucunda giriş kapısı ve yanındaki Ahır görünüyor...
“Britanya’nın en muhteşem Ortaçağ deneyimi” Her yerde, “Britanya’nın en muhteşem Ortaçağ deneyimi” yazısı dikkatimi çekiyor. Evet, benim istediğim tam da bu: Gerçek bir Ortaçağ deneyimi...Hiç tereddüt etmeden ve büyük bir heyecanla adımımı içeri atıyorum. Kale, Bear & Clearance Kuleleriyle karşılıyor konuklarını. Kuzey duvarının tam ortasından yükselen bu haşmetli kuleler, III. Richard olarak tahta geçecek olan Dükü Richard’ın 1478 yılında yapılmasını emrettiği Tower House’dan geriye kalanlar. Eğer siz de benim gibi bir Shakespeare hayranıysanız, III. Richard’ı tam bir cani olarak resmederken bile, onu dahice bir retorikle süslemekten kaçınmaz. Bu sebeptendir ki, onun vahşi bir suçlu olduğuna inananlar bile ondan nefret edemez. Benim için burada olmak sıradışı bir deneyim III. Richard kurgusal bir karakter değildi, gerçekten varolmuştu; benim şu an üzerin-
de bastığım zeminde yürümüş, aynı havayı solumuştu. Artık Shakespeare’in onu kendi şiirsel dünyasında yeniden yaratmış olup olmadığı benim için önemli değil. Şimdi, burada dururken, III. Richard benim için Shakespeare karakterlerinin gerçeğe yakınlığını güçlendiren bir figür. Adını III. Richard’ın ağabeyi Clarence Dükü’nden alan Clarence Kulesi, Richard’ın Bosworth’da öldürülmesinden sonra yarım kalmış. Bear (Ayı) Kulesi ise muhtemelen dövüştürülmek için getirilen ayıların burada saklanmasından alıyor adını. Kaleye girince, kendinizi yüksek sularla kuşatılmış buluyorsunuz. Kalenin 500600 yıl önceki günlük yaşamını canlandıran kostümlü aktörler, Ortaçağ atmosferine girmenizi kolaylaştırıyor. Aktörlerin yanısıra,, Warwick Kalesi, Madame Tussauds müzesi için çalışan sanatçılar tarafından yapılan ve adeta canlı gibi duran balmumu heykeller sayesinde canlandırılıyor. Bu noktada İngilizler’in
45
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Gezi
Ghost Tower da 14. yüzyıla tarihleniyor. Kulenin ‘hayalet’ adını alması, bir zamanlar burada yaşayan ancak Londra’da bir cinayete kurban giden Sir. Fulke Greville’e dayanıyor. Söylentiye göre, Greville’in ruhu hala burada dolaşıyor. Bugün kule ziyaretçileri, görsel ve işitsel şovlarla hazırlanan gotik bir animasyon ve tabi ücret karşılığında bu efsaneye tanıklık edebiliyor. Kalede günlük yaşam
hakkını vermek gerekiyor; Gelen ziyaretçilere yaşatmayı gerçekten çok iyi beceriyorlar. Dream of Battle Warwick Kalesi’nde, bir Ortaçağ savaşının korku ve heyecanını yaşamaya da davetlisiniz. Kalenin bir bölümü, bu heyecanı artırmak amacıyla görsel ve işitsel olarak donatılmış. Bu sayede, siz merdivenleri tırmanırken kulağınıza savaş çığlıkları veya muharebeye hazırlanan şovalyelerin konuşmaları geliyor. Derken, şovalye olmaya hazırlanan 12 yaşındaki genç William çıkıyor karşımıza. Kalenin tarihindeki en önemli savaştan bir gece önce, rüyasında Warwick Düklüğü için vereceği savaşa hazırlanırken görüyoruz William’ı.
öncesinde yaşananları genç William’ın gözünden anlatıyordu: şimdiyse kalenin savaşa nasıl hazırlandığını görüyoruz. Desteklediği düklerin sonunda kral olmasından dolayı Kingmaker olarak da anılan Warwick Dükü Richard Neville’in 15. yüzyılındayız. Hikayemiz, 1450’lerde başlayıp 1485 yılındaki Bosworth savaşıyla son bulan ve York Krallığı ile Lancanster Krallığı’nın iktidar mücadelesi verdiği Güller Savaşı döneminde geçiyor. ‘KingmakerSavaşa Hazırlık’ isimli bu bölüm, Ortaçağ’da savaşa nasıl hazırlanıldığını, kullanılan silahların nasıl yapıldığını, ordunun giydiği kıyafetleri ve dönemin yaşam biçimini gözler önüne sermesi açısından hayli ilginç. Warwick’in kuleleri
Savaşa hazırlık Savaşın korkutucu atmosferini arkamızda bırakan ‘Kingmaker’ bölümüne geçiyoruz. ‘Dream of Battle’, savaştan bir gece
Warwick Kalesi’nde birçok kule bulunuyor. Kale savunmasının başlıca dayanakları olan bu kulelerin en göze çarpanları Guy’s Tower, Caesar’s Tower ve
tabii ürkütücü efsanesiyle Ghost Tower (Hayalet Kulesi) Thomas de Beauchamp’ın emriyle inşaa edilen Caesar’s Tower, 14. yüzyıl askeri mimarisinin şahaserleri arasında gösteriliyor. Nehir seviyesinden yükselen 44,8 metre uzunluğundaki kule, düzensiz bir dört yapraklı yonca görünümünde. Zindan hariç, üç kattan oluşan kulenin tepesinden nehir üzerindeki adayı ve kalenin bahçesini gözlemek mümkün. Kulenin zemin katında ise, mahkumların türlü çeşit işkenceye maruz kaldığı zindan var. İç savaş sırasında burada tutulan Kralcı bir mahkumun duvara yazdığı not hala okunabiliyor. Zindanda, Ortaçağ’ın dehşet saçan işkence aletleri sergileniyor. Kalenin en uzun kulesi olan Guy’s Tower da 14. yüzyılda inşa edilmiş. Warwick kentinin panoramik bir manzarasını sunan kuleden, kalenin muhteşem bahçesi ve St. Mary Kilisesi görülebiliyor. Nehirden gelecek düşmanlara karşı kaleyi savunmak için yapılan
Yeterince kabus, savaş ve hayalet gördüğümüze göre, şimdi biraz rahatlayabilir ve kaledeki günlük yaşama göz atabiliriz. 1978’in Kasım ayında Dük Charles Guy’ın oğlu David’in kaleyi Tussauds Grubu’na satmasına kadar hayatını bu kalede geçiren Warwick Dükü ve ailesi, zamanının çoğunu kalenin en büyük odası olan Büyük Salon’da geçiyordu. Kalede yaşayan soylular, Büyük Salonu yemek yemek, içki içmek, hatta uyumak için bile kullanılıyordu. Bu görkemli salonun zemini, Ortaçağ’ın başlarında saman ve çamurla kaplıymış. Büyük Salon, bugünkü şeklini 14. yüzyıldaki yeniden yapılanma sonucu almış. 17. yüzyılda yenilenen salon, kalenin bir bölümünü tamamen kül eden yangının ardından, 1871 yılında restore edilerek günümüze ulaşmış. 14. yüzyıldaki Ortaçağ kalesinden geriye kalan bölümler, devlet işlerinin yürütülmesi için genişletilmiş. Soylu konukları ağırlamak için dönemin zevklerine göre baştan aşağı yeniden döşenen odalar, aynı zamanda ailenin sahip olduğu zenginlikleri de gözler önüne seriyor. Kaledeki diğer odaları gezerken, ortaçağ yaşamına dair daha birçok ayrıntı sizi bekliyor. Ama bu odalara
yaptığımız ziyaret, sizi yüzyıllar sonrasına taşıyıverecek ve kraliyet partisinin hazırlıklarına tanık olacaksınız. Kaledeki parti... Warwick Kontesi Daisy, 1989 yılında bir haftasınu partisi düzenler. Partinin onur konuğu, sonradan VII. Edward olarak taç giyecek olan Galler Prensi Edward’tır. Bu partiye hazırlık sürecini canlandıran odalar, tüm ayrıntılarıyla Victorya dönemini gözler önüne seriyor. Bu odalarda genç ve azimli Winston Churchill’i görebilir, dönemin ünlü şarkıcısı Clara Butt’u dinleyebilir ve Kraliyet ailesinin müzisyeni Paolo Tosti ile tanışabilirsiniz. En heyecan verici detay, gördüğümüz tüm bu mobilya ve aksesuarların, 1898 yılında o akşam durdukları yerde duruyorlar bugün. Duvarlardaki fotoğraflar bile o dönemde çekilmiş, gerçek resimler. Bir krallık doğuyor Warwick Kalesi’ndeki tepeciğin, kalenin en eski bölümüne ait kalıntıları barındırdığını daha önce belirtmiştik. Bu tepenin, İngiltere tarihi içinde de çok önemli bir yeri var. Kuzey İngiltere’nin içlerine kadar uzanan Norman
işgalini güçlendirmek isteyen William the Conqueror, bu tepenin üzerine 1068 yılında bir köyük ve dış sur inşa ettirerek kalesini sağlamlaştırmak ister. En önemli adamlarından Henry de Beaumont’u da bu kaleye komutan olarak atar. Beamont’un ardından beş nesil, Henry’nin görevini babadan oğula devralır. Bu şekilde Warwick Kontluğu meydana gelir. Ortaçağ’ın gizemi... Warwick’te yaptığımız bu tarihi yolculuğun sonuna geldiğimizde, yazımızın başında sorduğumuz soru hala canlılığını koruyor. Binlerce turistin Warwick Kalesi’ne akın etmesini sağlayan, Ortaçağ’ın bu büyüleyici gizemi nereden geliyor? Şunu kabul etmek gerekir ki, bugünün dünyasından bakarak ortaçağ döneminin gerçeklerini tamamen kavramak mümkün değil. Zira Ortaçağın ihtişamı, tek bir bütün olmasında değil; yöresel kültürlerinin zenginliğinde gizli... Bir tek değil, birçok ortaçağ olduğuna göre, Warwick Kalesi’ni keşfetmek için çıkacağınız bu yolculukta, kendi ortaçağ imgenizin sizde uyandırdığı nevi şahsına münhasır hisleri de keşfedebilirsiniz.
46
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
Sağlık Hazırlayan
Dr Okan Dağlı
‹ç Hastal›klar› Uzman›
dagliokan@gmail.com
Güzel bir cildin neme ihtiyacı vardır C
ildin yumuşak ve dayanıklı olması için neme ihtiyacı vardır. Ancak, kış aylarında bu nemi tutabilmesi zor olur. Ayrıca merkezi ısıtma sistemleri de cildi fazlasıyla kurutur. Banyo yapmak ve havluyla çok iyi kurulanmak da, cildin nemini alan nedenlerdir. Banyo yapmak cilde geçici olarak nem verir ama cildin koruyucu yağlı tabakasını alarak uzun vadede daha çok nem kaybına neden olur. Bunun yanında kimyasallar, kozmetikler ve diuretikler, antihistaminikler, isotretinoin (roacutane) gibi bazı ilaçların bilinçsiz kullanımı da kuruluk sebebi olabilir. Sigara kullanımı da cildi besleyen kılcal damarları daraltarak yeterince oksijen ve besleyicilerin taşınmasını engeller. Kuruluğa ve cildin doğal görünümünü bozarak kırışıklıkların oluşmasına yol açar. Kimlerde cilt kuruluğu görülür? Cilt kuruluğu herkeste görülebilir; özellikle yaşlılıkta artar. Ayrıca tiroid problemleri, diyabet ve egzama, sedef hastalığı, atopik dermatit gibi bazı cilt hastalıklarının seyrinde kuruluk en belirgin bulgulardan biridir. Ayrıca kadınlarda erkeklerden daha fazla oluştuğu ve şikayetlerin menopozdan sonra arttığı gözlenmiştir. Mevsim değişiklikleri cilt kuruluğu üzerinde etkili midir? Mevsim değişiklikleri cilt kuruluğuna sebep olabilir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi kışın kuruluk artar ama yaz aylarında da çok güneş altında kalan kişilerin ciltlerinde, diğer zararlı etkilerle birlikte çok ciddi oranda cilt kuruluğu da oluşur.
Soğuk ve sıcak, ciltte nasıl etkiler yaratır? Çok sıcak kadar çok soğuk da ciltte kurutucu etki yapar. Ayrıca ani ısı değişikliklerinden de kaçınmak gerekir. Soğuk etkisiyle cilt yüzeyindeki nem kolaylıkla yok olur. Eğer rüzgar da eklenirse kuruluk tablosu çok daha rahatsız edici hale gelebilir. Cilt kuruluğu nasıl anlaşılır? Belirtileri var mı? Hepimizin cilt yüzeyi yağ bezleri tarafından salgılanan
doğal yağlı bir tabaka ile kaplıdır. Eğer bu tabaka kaybolursa cilt kuru, pullanmış ve hatta çatlak, kızarık hale gelebilir. Bunlar kuru bir cildin en çarpıcı belirtileridir. Besinler cilt kuruluğunda etkili olur mu? Ne tip beslenme ciltte kurumaya neden olur? Besinler de cilt kuruluğunda etkilidir. Vitaminler ve esansiyel yağlardan zengin diyet önerilir. Sebzeler, meyve, balık ve bitkisel yağların dengeli bir şekilde alınması gereklidir. Düşük yağlı diyetler belki vücudumuzu inceltici etki yapabilir ama cildimiz için zararlıdır. Esansiyel yağların yeterli oranda alınması çok önemlidir. Kızarmış yiyecekler ve aşırı miktarda hayvansal protein alımından kaçınmak gerekir. Alkollü ve kafeinli içeceklerden de uzak durmak önemlidir. Kafeinli içecekler idrara çıkmayı arttırarak çok fazla miktarda su ve mineral kaybına; dolayısıyla cilt kuruluğuna sebep olur. Günde en az 1.5 litre kafeinsiz ve alkolsüz sıvı tüketilmesi gerekir. Bu nedenle su içilmesi çok önemlidir.
Sabun kullanmak cildi kurutur mu? Sabun kullanmak cilt yüzeyini kaplayan doğal yağ tabakasının kaybına sebep olacağı için cildi kurutur. Makyajın cilt kuruluğunda belirgin etkisi var mı? Eğer cilt tipine uygun olmayan makyaj ürünleri kullanılırsa ve bu ürünler ciltten iyi temizlenmezse kuruluğa sebep olabilirler. Cildin kurumasını önlemek için ne yapmak gerekir? Duş yapıldığı sırada ılık su ya da zeytinyağlı temizleyiciler veya duş yağları kullanılmalıdır. Sıcak su ile banyo cilde zararlıdır. Duş süresi 15 dakikayı geçmemelidir. Küvette uzun süre kalmak da cilde kurutucu etki yapar, o nedenle küvette uzun süre yıkanma önerilmez. Cildi kuru olan kişilerin keseleme, ovalama gibi işlemleri uygulamaması yerinde olur. Yıkanma işlemi için yumuşak bir sabunluk yeterlidir. Duş aldıktan sonraki ilk 3 dakika içinde cilt fazla kurulanmadan sadece hafifçe havlu ile temas ettirildikten sonra uygun bir nemlendirici krem uygulanmalıdır. Yaşlılarda banyo işlemini
haftada bire indirmek en iyisidir. Pamuklu çamaşırlar ve giysiler önerilir. Çamaşırlar yumuşak deterjanlarla ve mümkünse en az kimyasal temasla, mesela yumuşatıcı bile kullanmadan yıkanmalıdır. Cildimiz kadar evlerimizin nemlendirilmesi de önemlidir. Merkezi ısıtma sistemi olan evlerde radyatörler üzerine ya da yakınına su konulması; ortama nem sağlayacak özel geliştirilmiş buhar verici aletlerin kullanılması, kurumayı önleyici etkin bir tedbir olabilir. Uyunan odanın sıcaklığının da fazla olmamasına özen gösterilmesi gerekir. Böylece nem kaybı önlenmiş olur. Bütün diğer zararlı etkileri yanında, güneş ışınlarının kurutucu etkisinden de uygun bir güneş koruyucusu ile cildi korumak gerekir.
Kuru bir cilde sahip olanlar ya da dönemsel olarak cildi kuruyanlara neler önerilebilir? Ne tarz bir bakım yapmalılar? Özellikle kış aylarında ellerinde ve yüzünde kuruluk nedeniyle kızarıklık ve çatlaklar oluşan kişilerin muhakkak eldiven, atkı kullanması; nemlendirici el ve yüz kremlerini ihmal etmemesi gerekir.
NORTH CYPRUS UK AUGUST 2010
47