PassatempoXP Sayı 34

Page 1

-N0:34-Şubat/Febr uar y2014

No: 3 4

Al abi l i r s i ni z/YourCompl i ment ar yCopy Şubat/Febr uar y











Karaoğlanoğlu Cad., Paşaoğlu İş Merkezi, No:4 Karaoğlanoğlu, Girne








İÇİNDEKİLER / CONTENTS

15. Passatempo’dan / From Passatempo YÖNETİM / MANAGEMENT:

18. Portre / Portrait 26. Tarih / History

CYXP Aviation Ltd. Genel Müdürü v e Pegasus Havayolları Kıbrıs Temsilcisi CYXP Aviation Ltd. General Manager and Pegasus Airlines Cyprus Representative M. Zeki Ziya z.ziya@cyprusxp.com Pegasus Havayolları Kıbrıs Merkez Ofisi Pegasus Airlines Cyprus Main Office Hasane Ilgaz Sokak, 11 B, Köşklüçiftlik / Lefkoşa Tel.: (+90) 392 228 73 11 Fax: (+90) 392 227 22 90 YAYIN YÖNETİM / PUBLICATION MANAGEMENT Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Can Sarvan cansarvan@isvic.com

30. Kıbrıs Enstantaneleri / Cyprus in photographs

İsviç İletişim Hizmetleri Ltd. Güzeltepe Sokak, 18, Edremit / Girne Tel: (+90) 0548 888 00 09 www.isvic.com info@isvic.com YAPIM / PRODUCTION

46. Hayvanlar Alemi / Animal Life 52. Sanat / Art 62. Spor / Sport

Röportaj / Interview Hakan Çakmak Sanat Yönetmeni / Art Director Laden Uyguroğlu Kapak fotoğrafı / Cover Photography Olkan Ergüler Fotoğraf / Photography Mustafa Batıbeniz Çeviri / Translation Mehmet Ratip Düzelti / Proof Reading Mehmet Ratip

68. Yol Notları / Road Notes 80. Gündüz & Gece / Day & Night

Muhasebe / Accounting Fırat Özbolayır firatozbolayir@isvic.com Website www.passatempoXP.com Reklamlarınız İçin / For Advertising reklam@isvic.com isviciletisim@gmail.com

94. 108.

BASKI-CİLT / PRINTING-BINDING

Gurme / Gourmet Bulmaca / Puzzle

Görsel Dizayn Ofset Matbaacılık Atatürk Bulvarı, Deposite İş Merkezi, A5 Blok Kat:4, No: 405 İkitelli OSB, Başakşehir, İstanbul Tel.: 0212 671 91 00 Fax: 0212 671 91 90 www.gdofset.com

Tüm hakları saklıdır. Yazılı izin olmadan içeriğin bir bölümünün ya da tümünün yeniden yayınlanması kesinlikle yasaktır. All right reserved. Reproduction in part or in whole without written permission is strictly prohibited.

16


PASSATEMPO’DAN / FROM PASSATEMPO

Sevgililer için en romantik ada: Kıbrıs The most romantic island for lovers: Cyprus

Can Sarvan

B

u tür günleri önemseniz de önemsemeseniz de Kıbrıs’ın romantik atmosferi en keskin 14 Şubat Sevgililer Günü karşıtlarını bile yumuşatır.

Kıbrıs güneşinin denizle dağın arasından doğarken sergilediği görsel şölen, mehtabının büyüleyici güzelliği, her mevsim rengarenk çiçeklerle örülü sokakları çiftleri adeta romantizme davet eder. Mitolojideki aşk tanrıçası Afrodit boşuna Kıbrıs’ta, deniz dalgalarının köpüğünden doğmamıştır. İnsanlığın çok tanrılılığa iman ettiği, yarattığı mitlere tapındığı geçmişte, bir aşk ve güzellik tanrıçasının doğumuna yaraşır yerin, binlerce yıl önce de dünyanın en güzel adalarından biri olan Kıbrıs Adası olabileceğine inanılmıştır. Tarihin ve doğanın bir insana yaşatabileceği en büyük estetik tatlardan birinin insanlığa Kıbrıs’ta sunulması mitolojide de yerini bulmuştur denebilir. Belki 14 Şubat Sevgililer Günü kutlamalarını yersiz buluyorsunuz. Olsun. Bu hoş bahane ile aşık olduğunuz, sevgiyle bağlandığınız kişiyle yine de Kıbrıs’a gelin ve Kıbrıs’ın neden binlerce yıldır aşkın adası olduğunu siz de teslim edin…

R

egardless of whether you make much of celebration days, the romantic atmosphere of Cyprus is bound to relax even those who strongly criticize Valentine’s Day.

The visual feast of the Cypriot sun rising from amidst the mountains and the sea, the mesmerizing beauty of moonshine on the island, and streets covered with colourful flowers through four seasons all conspire to invite couples to romance. It is understandable that Aphrodite, the mythological goddess of love, was born in Cyprus from the foamy waves of the sea. Even thousands of years ago, in ancient times when human beings still believed in multiple gods and worshipped man-made myths, the island of Cyprus was seen as one of the most beautiful islands in the world, fit for the birth of a goddess of love and beauty. One can argue that it was considered proper, even in mythological terms, that one of the greatest aesthetic joys that history and nature can offer to a human being was bestowed upon humanity in Cyprus. You might find Valentine’s Day improper. Be that as it may, consider this a pleasant excuse to come to Cyprus with your beloved partner, the one to whom you are bound with passion, to understand why Cyprus has been the island of love for thousands of years, and recognize this island for what it is...

17


PORTRE / PORTRAIT

18


ATATÜRK TÜRKİYE’SİNDEN KIBRIS’A YOL ALAN BİR EĞİTİM NEFERİ FROM ATATÜRK’S TURKEY TO CYPRUS, A LIFE DEDICATED TO EDUCATION

Feriha Coşkun Çürükoğlu Hakan Çakmak

M

ustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı Türk Modernleşme hareketi, toplumsal dönüşüm ve değişim heyecanının her alanda hissedildiği, özellikle 1928 yılında yeni Türk alfabesinin kabulüyle birlikte eğitim alanında büyük atılımların yapıldığı yıllardı. O dönemin sosyal yaşamında daha aktif bir şekilde rol almaya başlayan Türk kadınının eğitim alanındaki sembol isimlerinden biri olan Pendik İlköğretim Okulu Başöğretmeni Rana Hanım, Atatürk’ün takdirini kazanan eğitim sevdalısı bir kişiliğe sahipti. Herkesin okuyabilmesi için çaba harcayan ve halk okulları fikrini ortaya atan Rana Hanım zamanının neredeyse tamamını okulda geçiriyordu. Öğretmen Rana Coşkun ile denizci Fuat Coşkun’un kızları Feriha Hanım’ın doğduğu yer hayatının yazgısı olacaktı. 11 Mart 1930 tarihinde okul binasında dünyaya gelen ve annesi gibi hayatını eğitime adayan Feriha Coşkun, 37 yıl boyunca hem Anadolu’da hem de Kıbrıs adasında bilgiyi dağıtan bir öğretmen olarak adını eğitim tarihine yazdırdı. Çocukluk yıllarında oyuncak bebekle oynamak yerine erkek çocuklarla sokakta oynamayı tercih eden Feriha Coşkun, annesinin öğretmenliğinden dolayı okula 5 yaşında başladı. Henüz 7 yaşında ve 3. sınıftayken annesini kaybetti. Bu ölümün ardından bütün hayatı değişen küçük Feriha, Pendik’ten Eyüp sırtlarındaki büyükannesi ile büyükbabasının yanına taşındı. Annesinin ölümünün ardından yapılan itirazlar nedeniyle sınava tabi tutulan ancak gösterdiği başarı nedeniyle kaldığı yerden eğitimine devam eden Feriha Coşkun, okul hayatı boyunca sınıf arkadaşlarından hep 2 yaş küçük oldu. Buna rağmen başarılı bir öğrenci olan ve sportif alanda da hep öne çıkan Feriha Hanım, deniz kıyısında yaşayan her İstanbullu gibi serin sularda kulaç atmayı çok sevdiği için sonraki yıllarda Boğaz’ı yüzerek geçen yüzücülerden biri oldu. Girdiği yüzme yarışlarında erkek arkadaşlarına fark atacak kadar başarılı bir yüzücüydü. O yıllarda özel bir okul olan İstiklal Lisesi ile İstanbul Kız Lisesi’nde okuyan ve aletli jimnastik yanında okulun voleybol takımında da etkin olarak spor yapan Feriha Coşkun’un sonraki eğitim durağı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türkoloji Bölümü oldu.

I

t was a time when the excitement of social transformation and radical change initiated by Mustafa Kemal Atatürk’s Turkish modernization project was widespread, especially in the field of education, with the adoption of the new Turkish alphabet in 1928. As an indication of how Turkish women began to take more active part in social relations in this period, Rana Coşkun, the headmistress of Pendik Elementary School, became one of the important names in the educational life of Turkey. Her devotion to the ideal of education was greatly appreciated by Atatürk himself. In her efforts to make education accessible to everyone and develop the idea of “people’s schools”, Rana Coşkun was completely occupied by her work at school. The birthplace of Feriha Coşkun, the daugther of Rana Coşkun, teacher, and Fuat Coşkun, sailor, was to become her destiny. Born on 11 March 1930 inside the school building where her mother worked, Feriha Coşkun was to live a life defined by the commitment to educate across Anatolia and in Cyprus. Her 37-year teaching career has taken its well-deserved place in the history of national education. In her childhood, Feriha Coşkun preferred playing out in the street with boys, instead of acting out the gender-specific role of playing with dolls. Because of her mother’s profession, she had an early start in elementary education at the age of five. When she was at the age of seven and attending the third grade, her mother Rana Coşkun passed away. Her mother’s death caused drastic changes in her life as she moved from Pendik to her grandparents’ house in Eyüp. Then, there came objections against her early start in education and she was forced to take new exams in which she succeeded and after which she was able to continue her education uninterrupted. As a result, she was always two years younger than her classmates. This never had a negative effect on her performance as a student. She was especially talented in the field of sports. As someone who was born and raised in İstanbul and by the sea, her love of swimming was later to lead Feriha Coşkun to become one of the swimmers to swim across the Bosphorus. Her performance in swimming was so successful that she even outrivalled her male competitors. She attended the private İstiklal High School and İstanbul Girls’ High School and was involved in artistic gymnastics and volleyball. She then enrolled at the Department ofTurkology at the Faculty of Literature of İstanbul University. 19


Üniversitede okuduğu yıllarda Anadolu konusundaki duyarlılığı ve farkındalığı gelişen, bunun sonucunda da mezun olduktan sonra bir grup kız arkadaşıyla birlikte Anadolu’ya tayinini isteyen Feriha Coşkun, ilk olarak kısa bir süre için Adana’nın Kadirli ilçesinde ilkokul öğretmeni olarak görev yapmış, hemen ardından da Antakya Lisesi’ne tayin edilmişti. 10 yıl boyunca görev yaptığı Antakya’da sportif faaliyetler yanında tiyatro oyunlarının sahnelenmesinde de öncü rol üstlenen Feriha Öğretmen, 1960 yılında hayatında yeni bir dönemece gelmişti. Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmaları ihdas edilmiş ve 650 kişiden oluşan Türk Alayı’nın Kıbrıs’a gönderilmesi hazırlıkları tamamlanmıştı. İskenderun üzerinden adaya gönderilecek olan askeri birliğin yola çıkacağı günlerde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in İskenderun ziyaretini fırsat bilen Feriha Öğretmen bir yolunu bularak Gürsel’le görüşmüş ve onun da onayıyla adaya gönderilecek öğretmenler arasında yer almıştı. Türk Alayı’nın ardından Kıbrıs’a gelen Feriha Coşkun, kendi isteğiyle hemen Baf’a tayin edildi. Deniz kıyısındaki bahçeli evleri, rahat insanları ve sinemasıyla dikkat çeken Baf kentine hemen ısınan Feriha Öğretmen, 2 yıl için görevli geldiği bu kentin insanlarıyla hayatının geriye kalanında hiç kopmayacak bir bağ kurdu. Görev aldığı Baf Kurtuluş Lisesi’nde öğrencileriyle tiyatro faaliyetlerini sürdüren Coşkun, güzel ve akıcı Türkçesiyle tüm törenlerin aranılan konuşmacısıydı.

During her 10-year assignment in Antakya, she played a leading role in organizing both sporting events and theatrical plays. However, the year 1960 was to be a turning point in her life. In the same year, the 650-strong Turkish regiment was to be sent to Cyprus in accordance with the adoption of the agreements establishing the Republic of Cyprus. The regiment was to depart from İskenderun, which Cemal Gürsel, then the president of the Turkish Republic, visited around the same time. Feriha Coşkun saw this visit as an opportunity, managed to talk to Gürsel and got his approval to take her place among the teachers who were to be sent to the island. Following the arrival of the Turkish regiment, Feriha Coşkun came to Cyprus and asked to be assigned to Paphos. Paphos was a place defined by lovely gardened houses, easygoing inhabitants and a vivid cultural life sustained by a local movie theatre. Feriha Coşkun was very happy to have the chance to live in this town. Within the span of mere two years that she spent in Paphos, she established lifelong friendships. Just as before, she continued to organize theatrical plays with her students at Paphos Liberation High School. Because of her eloquent Turkish, she was the most preferred speaker of every ceremony.

d

d

d 20

As a university student, she became more conscious of the Anatolian part of her country. Upon graduation, Feriha Coşkun and a group of her friends asked to be appointed as teachers in Anatolia. She first worked as an elementary school teacher in Kadirli, Adana and then was assigned to Antakya High School.


Annesi Rana Coşkun Atatürk’le sohbet ederken küçük Feriha Atatürk’ün elini tutuyor. Little Feriha holds Atatürk’s hand, as her mother Rana Coşkun talks to the great leader. 21


Kıbrıs insanının genel karakterini yansıtan rahatlıkları ve açık görüşlü yapılarıyla Baf sakinleri de Feriha Öğretmen’i çok sevdiler. Baf’taki sinemanın ortaklarından Ali Çürükoğlu ile ikinci evliliğini yapan ve Ali Bey’in 2009 yılındaki vefatına kadar yaklaşık 45 yıl süren mutlu bir birlikteliği olan Feriha Öğretmen’in yeni evi Kıbrıs, onun için vazgeçilmez bir vatan olmuştu. 1963 yılının Aralık ayında iki toplum arasında başlayan silahlı çatışmalarla beraber adadaki hayat da zorlaşmış, rahat ve sıkıntılardan uzak günler sona ermişti. Kıbrıs’ın her yanında olduğu gibi Baf’ta da sorunların yaşandığı o günlerde esir Rum kadınlara bakma görevini üstlenen Feriha Öğretmen, Baf’taki Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Sancaktarı’nın emriyle mücahit yazılacak ve Baf Kadınlar Birliği’ni kurarak başkanlığını yapacaktı. Huzurları kaçan Baf Türklerinin Mutallo köyünde toplandıkları dönemde, son sınıfta eğitim gören öğrenciler Feriha Hanım’ın çabalarıyla üzüm ambarlarında lise bitirme sınavlarını verdiler. Aynı dönemde “Gazi Baf’ın Sesi Radyosu”nun kuruluşunda yer alarak sözlü yayınlar sorumluluğunu da üstlenen Feriha Öğretmen, savaş ortamında insanların moralini ayakta tutabilmek ve sosyal yaşamı hareketli kılmak adına Fikir Sanat Ocağı’nın kuruluşuna da katkıda bulundu. Bunların yanı sıra, Baf Sivil Savunma Teşkilatı bünyesinde açtıkları ilk yardım ocakları ile halka hizmet verilmesine ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kurulmasına katkıda bulunan Feriha Hanım, bu koşullarda kendi çocuklarıyla dahi ilgilenecek zaman bulamamıştı. Birinci evliliğinden Reşit, Kıbrıs’taki evliliğinden ise Mustafa ve Fuat adında 3 oğlu olan Feriha Hanım’ın bir de Atatürk heykeli öyküsü vardır. Feriha Öğretmen, Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. yılı olan 1973 yılında Baf’a bir Atatürk heykeli dikilmesi için canla başla çalışır.TMT Bayraktarlığı’ndan aldığı özel izinle İstanbul’a giden, önce Güzel Sanatlar Akademisi’nde heykeli yapacak olan sanatçıyla anlaşan ve gerekli olan 80.000 TL tutarındaki meblağı toplamak için çalmadık kapı bırakmayan Feriha Hanım sonunda amacına ulaşır. 50. yıla yetiştirilemeyen heykelin dikilmesi için 30 Ağustos 1974 tarihi hedef olarak belirlenir. Ancak Temmuz 1974’te yaşanan savaş ve ardından Kıbrıs Türklerinin kuzeye geçmeleriyle birlikte, bu kez heykelin Baflıların yoğun olarak yerleştirildikleri Güzelyurt’a getirtilmesi için uğraş vermek zorunda kalır. Nihayetinde başarılı olur. Kuzeye geçtikten sonra Güzelyurt’a yerleşen Çürükoğlu ailesinin annesi ama her şeyden önce halkın Feriha Öğretmen’i yine görev başındadır. 37 yıllık öğretmenlik yaşamını 1987 yılına kadar Güzelyurt Kurtuluş Lisesi’nde sürdüren Feriha Hanım’la Girne’deki evinde görüştük. Seksenli yaşlarının ortalarında, gözleriyle ilgili yaşadığı problemlerden dolayı okuyamamaktan şikâyetçi olan eğitim neferi ve halk gönüllüsü Feriha Öğretmen’e çocukları ve torunlarıyla huzurlu ve mutlu bir hayat dileriz.

The people of Paphos, whose character was no exception to the general easygoing and open-minded features of the islanders, loved Feriha Coşkun. Her second marriage was with Ali Çürükoğlu, one of the partners of the local cinema in Paphos. Their 45-year happy union lasted until Mr. Çürükoğlu died in 2009. Cyprus eventually became Feriha Coşkun’s home country. With the outbreak of intercommunal armed conflict from December 1963 onwards, life on the island became more difficult. Peace was no longer possible and Paphos was as adversely affected as any other place in Cyprus. During those days of trouble, Feriha Coşkun was responsible for looking after Greek Cypriot women prisoners. By order of the local commander of the Turkish Resistance Organization (TMT), she enlisted in the organized effort to fight for national survival and founded and chaired Paphos Women’s Union. During the period when the troubled Turks of Paphos moved to the village of Mutallo, Feriha Coşkun gathered senior high school students in grape warehouses and helped them to enter high school graduation exams. In the same period, she took part in the foundation of the local radio called “The Voice of Ghazi Paphos” and became responsible for broadcasting. She also contributed to the establishment of the cultural club called “The Hearth of Letters and Arts”, the provision of first aid services under the banner of Paphos Civil Defense Organization and the foundation of the Child Protection Institution. All these efforts meant that she had to sacrifice time with her own children. Feriha Coşkun has a son named Reşit from her first marriage and two sons, Mustafa and Fuat, from her second marriage in Cyprus. Her spirited character was also reflected in her attempt to bring a statue of Atatürk to Paphos in 1973, to commemorate the 50th anniversary of the Republic ofTurkey. She was granted a special permission by theTMT high command to go to İstanbul to realize this plan. First, she found the artist who was to sculpt the statue at the Academy of Fine Arts and then, she left no stone unturned in order to find 80,000Turkish liras required to complete the project. She eventually succeeded, but was not able to do so in time for the 50th anniversary.The next deadline was decided as 30 August 1974, but this had to be cancelled, too, due to the outbreak of war in July 1974 and the subsequent movement ofTurkish Cypriots to the northern part of the island. Still, Feriha Coşkun continued her efforts and she finally managed to bring the statue to Güzelyurt, a city where the Turks of Paphos settled in large numbers after the war. Life in Northern Cyprus was no different. The mother of the Çürükoğlu family continued to teach at the Güzelyurt Liberation High School until 1987, the year of her retirement from her 37-year career. Passatempo visited Feriha Coşkun at her home in Girne. In her mid-80s, her biggest complaint is not being able to read due to her deteriorated eyesight. With great respect to her lifelong dedication to the people’s struggles and education, we wish Ms. Coşkun a peaceful and happy life with her children and grandchildren.

22


23


24



TARİH / HISTORY

26

Kıbrıs’ın asbest madeni

İllüstrasyon / illustration: Laden Uyguroğlu


The asbestos mine in Cyprus

27


S. Mehmet

K

P

1878 yılında adayı Osmanlılardan kiralayan İngilizler, 1904 yılına kadar buradan maden çıkarmayı hep denedi ancak pek başarılı olamadı. Birçok kaynağa göre, 1905 yılında buradan maden çıkarılmaya başlanabildi. Çeşitli yabancı şirketlere kiralanan maden bölgesi gerek Yukarı Amyanto’da gerekse civar bölgede yaşayan birçok Kıbrıslıya ciddi gelir sağlamaya başladı. Doğaya ve canlılara zarar veren maden faaliyetinin merkezi olan Amyanto, aynı zamanda önemli bir eğlence merkeziydi.

After receiving the island of Cyprus from the Ottomans as a protectorate in 1878, the British tried to extract minerals in Pano Amiantos until 1904, but did not immediately succeed in their efforts. Many sources claim that mining in Pano Amiantos effectively began in 1905. The mining site was leased to several foreign companies, resulting in higher incomes for many Cypriots living in Pano Amiantos and its environs. Pano Amiantos became not only the center of mining activities, but also a place known for its entertainment venues.

ıbrıs Adası’nın belki de en yüksek köylerinden biri, Yukarı Amyanto (Pano Amiantos) köyüdür. Amianto ya da amyanto, “asbest”in Yunancasıdır. Trodos dağlarında 1.380 metre yükseklikte yer alan Yukarı Amyanto köyü, adını üzerine kurulu olduğu asbest madeninden alır. Buradaki asbest madeninde binlerce Kıbrıslı erkek ve kadın yıllarca çalışmış ve belki de hiçbir şey bilmeden, yani asbestin kansere sebep olduğunu dahi öğrenemeden ölüp gitmiştir.

Maden çıkarılan yıllar içerisinde bölgenin faunası ve florası asbest nedeniyle tamamıyla mahvoldu. Elbette burada çalışan binlerce kadın ve erkek de kanserden ya da çeşitli solunum yolları hastalıklarından dolayı yaşamlarını yitirdiler. İngilizler, Yukarı Amyanto’ya 7 kilometre uzaklıktaki Kyperounta (Ciberunda) köyüne bir hastane inşa etmişti. Günümüze kadar faaliyetlerini sürdüren bu hastanenin esas ihtisas alanı solunum yolları hastalıkları oldu. 1980’li yılların ikinci yarısında kilisenin eline geçen maden kapatıldı. Bölgede yaşayanlar göç ettiler. 2014’te, çeşitli uluslararası kurumların da desteğiyle sağlanan kaynakla, bölgenin ağaçlandırılması, eski haline kavuşturulması, bir park haline dönüştürülmesi ve asbestin etkisinin sıfırlanması çabalarının tamamlanması bekleniyor. Asbestten kaynaklanan hastalıklarla ilgili bölgede çeşitli araştırmaların yapıldığı da biliniyor. Kadınlar elleriyle asbesti ayıkladı Asbestin, M.Ö. 4000 yılından beri kullanıldığına inanılıyor. Trodos dağlarındaki Amyanto bölgesindeki madende 1930’larda kadınların elleriyle kayalar üzerindeki maddeyi ayıkladığını saptayan birçok araştırma, bölgede genç kadın ölümlerinin fazlalığına da değiniyor. 1898 yılından beri, asbestin insan sağlığına zararlı olduğu da bilinen gerçekler arasında yer alıyor.Yukarı Amyanto ve civar bölgede 1904’ten beri çalışanlarca doğrudan solunmasının ötesinde, havaya savrulan asbest çok daha geniş bir bölgeyi etkiledi. Bu yıl içerisinde tamamlanması beklenen projeyle, bölgenin tüm yüzeyinin toprakla örtülmesi ve ağaçlandırılması hedefleniyor. Kıbrıs’taki asbest madeninde 1904’ten 1988’e kadar 130 milyon ton asbestli kaya parçalandı, bir milyon ton asbest çıkarıldı. Şimdi bölge ulusal bir parka dönüştürülüyor olsa da, kayalardan asbest ayıklanması sonucu tam olarak kaç kadının öldüğü hâlâ bilinmiyor. Asbest kullanımı, 1990’lı yıllarda dünya genelinde tamamen yasaklanmış bulunuyor. Bir dönem bölgede yaşam çok hareketliydi. Bölge halkının kazancı da oldukça iyiydi. Yukarı Amyanto köyü, sinemalarıyla, eğlence yerleriyle capcanlıydı ancak asbestin öldürücü etkisini her ne kadar dünyada bazı bilim insanları biliyor olsa da Kıbrıslılar bilmiyordu. Köyün resmi nüfusu 1940’larda 700’e kadar düşmüştü. Bugün 50 kadar insanın göç etmeme konusunda direndiği biliniyor. 28

ano Amiantos is probably the highest settlement on the island of Cyprus. Taking its name after the Greek word for the mineral called asbestos, Pano Amiantos lies at an altitude of 1,380 metres on the Troodos mountains. Over the years, thousands of Cypriot men and women worked at the asbestos mine in this village and most probably died without any knowledge of deadly cancer risks caused by asbestos.

After years of extraction, asbestos mining seriously damaged the fauna and flora in the region. Moreover, thousands of men and women working at the mine died as a result of cancer or respiratory diseases. The British built a hospital in the village of Kyperounta, 7 kilometres from Pano Amiantos.This hospital is still active and known to be specialized in respiratory diseases. The mining site was closed in the late 1980s, when it became the property of the Orthodox Church. Most of the region’s inhabitants left. A project aimed the region’s reforestation and reorganization as a national park and the total eradication of the negative effects of asbestos is being funded by various international institutions and due to be completed in 2014. Scientific research in the region on diseases caused by asbestos continues as well. Women extracted asbestos with their bare hands Asbestos is believed to be a mineral that has been used by human beings since 4000 BC. Several studies have shown that Cypriot women working at the asbestos mine in Pano Amiantos in the 1930s extracted the mineral from the rocks with their bare hands.This is considered to be the major cause behind the high number of deaths among young women in the region. The fact that asbestos damages human health has been known since 1898. In addition to direct deadly effects on those who worked at the mine since 1904 and were vulnerable to prolonged inhalation of asbestos fibers, asbestos negatively affected the wider region as it became an hazardous air pollutant.The project due to be completed this year aims to entirely cover the surface of the region with earth and then start reforestation. 130 million tonnes of rock containing asbestos were dismantled and one million ton of asbestos was extracted at the mine in Cyprus from 1904 until 1988. Although the region is now being transformed into a national park, the exact number of women who died as a result of extracting asbestos with their bare hands is still unknown.The worldwide prohibiton of the use of asbestos took effect in the 1990s. Once, Pano Amiantos and its environs were very lively. The villagers made a good living and the village had a vibrant cultural life with its cinema and other entertainment venues. However, the deadly effects of asbestos, though known to a number of scientists across the world, were not known by Cypriots.The official population of the village dropped to 700 in the 1940s. Today, around 50 villagers continue to resist leaving their hometown.



KIBRIS ENSTANTANELERİ / CYPRUS IN PHOTOGRAPHS

30


D

oğadan aldığımız her şeyi bilgi, birikim, teknoloji ve gelenekten gelen kültürel formasyonumuz içinde değerlendirerek yeniden ve yeniden üretiyoruz. Yaptığımız her iş kendi adımıza tekrardan ibaret aslında ve tekrar ettikçe daha iyi öğreniyor, hayatımızı bu çerçevede biçimlendirip anlamlandırıyoruz.

E Fotoğraf/Photography: Ebru Uskan Akaçalı

verything that is bestowed upon us by nature is continuously evaluated and reproduced in the framework of our cultural formation shaped by knowledge, experience, technology and tradition. Everything we do is actually based on repetition and repetition leads to better learning and more meaning in our lives.

31


Kıbrıs’ın geleneksel damak lezzetlerini yansıtan hellim, bademli üzüm sucuğu, bulgur ve yoğurttan üretilip kurutulduktan sonra kaynatılarak çorbası yapılan tarhananın üretim süreci, Kıbrıslı fotoğrafçı Ebru Uskan Akaçalı’nın belgesel anlayışıyla ürettiği fotoğraf karelerine yansıyor. 32

The process of making tarhana, a traditional food served as a soup and consisting of halloumi, churchkhela (traditional sausage-shaped candies consisting of grape and almond, also called sujuk), bulgur (cracked wheat) and yoghurt, has been captured in the documentary photographs of Cypriot photographer Ebru Uskan Akaçalı.


33


Köy insanlarının gündelik işlerinin arasında önemli bir yer tutan, el emeği göz nuru üretimleri, sofralarımızdaki yerlerini almadan önce sevgi ve meşakkatle ortaya koydukları çabalar sonucunda hazırlanıyor.

34

This process is an important part of the everyday lives of Cypriot villagers whose skilled craft and caring labour produce this delicious traditional food.


35


36


37




40


41


EL SANATLARI / CYPRIOT HANDICRAFT

Güneş Danteli Sun Lace

G

S

Kıbrıs’a hangi tarihte ve nasıl geldiği tam olarak bilinmemekle birlikte, 1903 yılındaAda’da işlenmiş olan ve günümüze kadar gelen bazı örnekler mevcuttur. Kıbrıslı Türklerin çağdaş işleme kültürü içinde yok olma noktasına gelen “Güneş Danteli”, diğer dantel işlerinde olduğu gibi ipek, keten ve değişik kalınlıklardaki dantel iplikleriyle işlenmektedir. Ara danteli, bordür veya doğrudan örtü olarak kullanılan bu danteller zor gibi görünmesine rağmen iğne ile işlenen dantellerin en kolayıdır.

Although it is not exactly known when and how Sun laces arrived in Cyprus, there are laces which were weaved on the island in 1903 and survived to this day. Making sun laces has almost become a forgotten art in the contemporaryTurkish Cypriot culture of lace-making. As in other lace-making methods, silk, linen or other fibres with varying thickness are used in weaving Sun laces. Sun laces are generally used as complementary laces, in hems or as tablecloth. Although they might seem difficult to make at first sight, they are one of the most easily made needle laces.

enellikle yıldız biçiminde yapılmasından dolayı “Güneş Danteli” olarak anılan el işleme tekniği, “Teneriffa” adıyla günümüze kadar gelmiş, oldukça eski bir tekniktir. 16. ve 17. yüzyıllarda ilk olarak İspanya’da işlendiği tahmin edilen bu danteller, daha sonra Kanarya Adaları’nın en büyüğü olan Tenerife’ye, oradan da Atlantik’i geçerek başka ülkelere yayılmıştır. 20. yüzyılın başlarında Güney Amerika’da Brezilya ve Uruguay gibi ülkelerde işlendiği görülen “Güneş Danteli”, bu ülkelerde ev endüstrisi haline getirilerek “Brasilia Danteli” adıyla da anılmış, ardından Almanya’da gördüğü büyük ilgiyle Jena kentinde 1920’li yıllarda çok popüler bir nakış haline gelmiştir.

42

un lace” takes its name after a weaving technique which generally gives this lace the shape of a star. Also known as “Tenerrife lace”, it is a very old lace-making method. Sun laces are believed to have been first weaved in Spain in the 16th and 17th centuries. They eventually spread to Tenerife, the largest of the Canary Islands, and later across the Atlantic to other countries. This method of lace-making is also observed in South American countries like Brazil and Uruguay from the early 20th century onward. There, it became a home industry and began to be called “Brasilia lace”. It then became very popular in the 1920s in the city of Jena, Germany.


43


Kuzey Kıbrıs’ın Girne ilçesine bağlı Tepebaşı ve Hisarköy gibi köylerde işlenen bu dantel çok az kişi tarafından bilinmektedir. Eskiden küçük bir metal kasnağın dişleri üstüne veya tahta üstüne çakılmış küçük çivilerle gerdirilen ipliklerin iğne yardımıyla örülmesi tekniğiyle işlenirdi. “Güneş Danteli”, yuvarlak, kare, üçgen şekillerinde, çok kenarlı karton veya doldurulmuş küçük yastık üzerinde işlenmektedir. İpliğin gerilmesinden sonra “Sarma Örümcek”, “Zincir Düğüm” ve “Dolgu” adı verilen üç farklı iğne tekniğiyle işlenen “Güneş Danteli”nin işlenişinde dantel ipliği, yastık veya karton, iğne (yün iğnesi), toplu iğne ve muşamba malzemeleri kullanılmaktadır. Metreler halinde istenilen uzunlukta örülebilmektedir. Örme işlemi yapılırken en az 20 santim uzunluğunda bir ana form hazırlanması gerekir. Ana form daima tam olarak çizilmeli ve ortası işaretlenmiş olmalıdır. Bir ana form üzerine üç veya beş motifin çalışılabileceği “Güneş Danteli”nde, yastık ya da karton, danteli örerken rahatlıkla sol elde tutulacak büyüklükte olmalıdır.

Very few people on the island know this lace-making method. It has been usually used in villages likeTepebaşı and Hisarköy in Girne, Northern Cyprus. One of the older methods was to use needles to weave threads which were stretched over a small metal pulley or stretched with the help of small nails on a piece of wood. Sun laces can have circular, square and triangular shapes and are weaved on cardboards or small pillows. After stretching the thread, one of three different techniques called “Polka Spider Web”, “Chain Knitting” and “Wadding” is used together with basic weaving materials like threads, pillow or cardboard, needle (wool needle), pin and felt. It can be made at any desired length. During the process of weaving, a basic form that is at least 20 centimetres in length needs to be prepared. This basic form should always be drawn completely and its central point should be marked beforehand. Around this basic form, three to five motifs could be weaved. Pillow or cardboard to be used while weaving should be of the size that can be comfortably held in one hand.

Kaynak: Dervişe Çeliker, “Geçmişten Günümüze Kıbrıs Türk İşlemeleri”, Nisan 2011, Lefkoşa. Source: Dervişe Çeliker, “Turkish Cypriot Embroidery: Past and Present”, April 2011, Lefkoşa. 44


45


HAYVANLAR ALEMİ / ANIMAL KINGDOM

FLAMİNGOLAR YENİDEN KIBRIS’TA

FLAMINGOES RETURN TO CYPRUS 46


Flamingolar yaşadıkları alanlarda bulunan kısıtlı besin kaynaklarının tümünden yararlanmaya çalışırlar. Uzun bacakları yardımıyla suyun dibini karıştırdıktan sonra kıvrık gagaları ile içinde yaşayan küçük karidesleri, tohumları, mavi-yeşil algleri, mikroskobik organizmaları ve yumuşakçaları süzerek yerler. İşte bu sularda bulunan besinlerin bazıları karotenoid pigmenti içerir. Bu pigment karaciğerde parçalandıktan sonra tüy, deri ve yumurta kabuğunda depolanır. Yediği yiyeceklerin pigment miktarı kuşun o eşsiz rengini belirler. Ne kadar çok pigment içerikli besin alırlarsa, renkleri o derece parlak ve eşsiz olur. Bu nedenle genellikle yaban hayatta yaşayan flamingoların rengi, tutsak olarak yaşayan akrabalarınınkinden daha parlak ve gözalıcı olur.

Fotoğraf/Photography: Özfür Gökaşan

F

lamingolar eşsiz görünümleri, benzersiz dansları ve siyah kıvrık gagaları ile apayrı bir kuş türüdür. Yaşam alanları pek çok canlının tercih etmediği tuz gölleri, lagünler gibi tuzlu ya da alkali sularıyla tanımlanan alanlardır. Fakat onlara tüm bu eşsiz özelliklerini veren de bu zor yaşam koşullarıdır.

Yaşam alanlarının diğer canlılar tarafından pek tercih edilmemesi büyük koloniler oluşturmalarına olanak sağlar. Binlerce bireyden oluşan büyük gruplar halinde bulundukları göllerde ürerler. Eşlerini seçerken yaptıkları inanılmaz danslarla insanı şaşkına çevirirler. Kurak sulak alanların ortasında aynı anda kafalarını çevirip kanat çırpan flamingolar, dans eden flamenko sanatçılarını andırırlar. Bu kur döneminin sonunda, çiftler birbirlerine kavuşurlar.

T

heir unique looks, unmatched dances and black bent beaks make flamingoes a distinct bird species. Their natural environment includes saline and alkalic bodies of water like salt lakes and lagoons which are usually not preferred by other species. Interestingly, this challenging environment is what gives flamingoes their unequalled features. Flamingoes try to make the best of the limited food supplies in their habitat. Their long legs help them wade through the water and their bent beaks allow them to feed on shrimps, seeds, blue-green algae, microscobic organisms and molluscs. Some of the organisms in their diet contain carotenoids, which are broken down into pigments by liver enzymes, which in turn are stored in feathers, skin and egg shells, giving flamingoes their beautiful colour. The more their diet contains such pigments, the more colourful and shiny they become. This also explains why flamingoes seen in wildlife are usually more flashy and eye-cathching compared to their kin in captivity. Since their habitat is not usually preferred by other living organisms, flamingoes have the opportunity to live in big colonies. They breed in lakes where they live in large groups comprising thousands of members. Their incredible dance figures aimed at mating are an amazing display. Their performance of synchronized head and wing movements in the middle of dry lakes is reminiscent of flamenco dancers. These mating rituals eventually lead to the formation of breeding groups.

47


Çamur tepecikleri gibi gözüken yuvalarına bıraktıkları 1-2 yumurta, koşullar izin verirse 1 ay kadar sonra yavrulara dönüşür. Yumurtalara dişi ve erkek flamingolar birlikte bakarlar. Yavruların bakımı 2 aydan fazla bir süre boyunca devam eder. Erginliğe ulaşmaları için 1-2 yıl, renklerinin değişmesi için 2-4 yıl geçmesi gerekir. Flamingolar çok hassas olup, tehlikelere açık yuvaları nedeniyle üreme başarısı düşük bir türdür. Kurak yıllarda sulak alanlardaki su seviyesinin düşmesi nedeniyle tilki, köpek, çakal gibi yırtıcılar yuvalara kolayca ulaşarak yavruları öldürürler. Üreme alanlarında meydana gelen doğal olmayan, yani turizm, sulak alanların tahribatı gibi insan kaynaklı sorunlardan dolayı bölgeyi terk etmek zorunda kalırlar. Adamızda bugüne kadar kaydedilmiş tek flamingo türü Phoenicopterus roseus’tur (Greater Flamingo). Bu tür, Afrika’nın batısından itibaren güney Akdeniz boyunca (İspanya, Portekiz, Fransa, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Kıbrıs) güney Asya’ya kadar (Pakistan, Hindistan) geniş bir dağılıma sahiptir. Aralık ve ocak aylarında kışı geçirmek için Kıbrıs’a gelen flamingolar, bazen mart sonuna kadar bazen daha uzun bir süre burada konaklarlar. Larnaka Tuz Gölü’ndeki sayıları binleri bulabilir. Mağusa’nın sulak alanlarında da döneme göre yüzden fazla flamingo gözlemlenebilir. Kuzey Kıbrıs’ta bu kuşları gözlemlemek için profesyonel kuş gözlemciliği yapan Cyprus Wildlife Ecology rehberleriyle iletişime geçerek bir gezi ayarlayabilirsiniz.

They usually lay one or two eggs on their nesting grounds that look like piles of mud. Under favourable conditions, chicks hatch in a month. Both the male and the female look after the eggs. Nurturing the chicks last more than two months. They become adults in one to two years and acquire their colour in two to four years. Because their nests are vulnerable to all sorts of danger, flamingoes are a species with a low level of breeding activity. Shallower waters during especially dry seasons allow predators like foxes, dogs and jackals to easily reach the nests and kill the chicks. Additionally, unnatural problems in their natural environment including human factors like tourism and destruction of wetlands lead flamingoes to abandon their breeding areas. The only flamingo species seen on the island of Cyprus is Phoenicopterus roseus, otherwise known as the Greater Flamingo. It is the most widespread flamingo species, found in a vast region covering west Africa, southern Mediterranean (Spain, Portugal, France, Italy, Greece, Turkey and Cyprus) and south Asia (Pakistan, India). Flamingoes arrive in Cyprus in December and January to spend the winter and stay until March and sometimes even longer. In Larnaca Salt Lake, their numbers can reach to thousands. In wetlands of Mağusa, one can see more than a hundred flamingoes. If you want to watch these fascinating birds, Cyprus Wildlife Ecology offers professional birdwatching services. You can contact us and arrange a tour through our guides.

Damla Beton Cyprus Wildlife Ecology 48

Referanslar / Referances : http://www.birdlife.org/datazone/speciesfactsheet.php?id=3769 http://www.nhptv.org/natureworks/flamingo.htm



DOĞA / NATURE

K

uzey Kıbrıs’ta “Malva” cinsine ait 6 farklı tür bulunmaktadır. Bunlar arasında en çok bilinen ve sebze olarak tüketilen türler, “Malva sylvestris” ile “Malva verticillata”dır. Ebegümeci olarak da bilinen ve Kıbrıs halk dilinde kısaca “gömeç” olarak anılan bitki, kış mevsiminde, özellikle aralık ayında yağan yağmurların ardından olgunlaşmaya başlar. Kökün üzerinden kesilerek toplanan gömeçler, ayıklanıp temizlendikten sonra mutfakta farklı biçimlerde yapılan yemeklere malzeme olur. Kaynatılmak suretiyle zeytinyağı, limon, sarmısak ve tuzla yenilebileceği gibi, elle açılan hamur işlerinde börek olarak veya yumurta ile karıştırılıp kızartılarak da yenilebilir. Yenilebilen her yeşil bitki gibi faydası daha çok haşlanmış olarak ön plana çıkan gömecin üst solunum yollarının tahrişiyle iltihaplanmasına, ağız mukozası rahatsızlıklarına, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklara karşı tedavi edici olmasa da yarar sağlayıcı özellikler taşıdığı bilinmektedir.

T

here are 6 different species of plants belonging to the genus of “Malva” in Northern Cyprus. Among the most popular species which are also used in local cuisine are “Malva sylvestris” and “Malva verticillata”. The plant simply known as “mallow” is called gömeç in Turkish Cypriot dialect. It ripens during winter, especially after December rains. Mallows are gathered by cutting the parts above the root. They can be used as ingredients in several meals after being thoroughly washed. They can be boiled and served with olive oil, lemon, garlic and salt, used to fill traditional pastries called börek, or fried with egg. As with every edible plant, mallows, which are best preserved when boiled, have positive effects on health. They have positive, if not healing, effects on upper respiratory infections, diseases of oral mucosa, common cold and flu. 50


GÖMEÇ

MALLOW

51


SANAT / ART

Expromte Trio ve Bariton Evren Karagöz EXPROMTE TRIO AND BARITONE EVREN KARAGÖZ

E

Hakan Çakmak

E

xpromte Trio, merhum dedesi Mustafa Kenan ile hocası Vartan Arslanyan’dan trio geleneğini devralan İstanbul doğumlu Kıbrıslı viyolonsel sanatçısı Burcu Karagöz tarafından 2006 yılında kuruldu. Karagöz’le birlikte Azerbaycanlı keman sanatçısı İlyas Abdullin ve piyanist İrade Melikova’ın yer aldığı Expromte Trio, 7 yıllık beraberliklerine 6 festival konseri, 1 albüm çalışması ve pek çok yardım amaçlı konser sığdırdı.

xpromte Trio was established by the İstanbul-born Turkish Cypriot cellist Burcu Karagöz in 2006. With Expromte Trio, Karagöz continues the ‘trio’ tradition initiated by his late grandfather Mustafa Kenan and teacherVartan Arslanyan. The other members of the trio are the Azerbaijani violinist İlyas Abdullin and the Azerbaijani pianist İrade Melikova. During their 7-year companionship, they performed at six festivals, released a CD album and took part in many benefit concerts.

Repertuvarlarına Haydn’dan Do Major Trio, Beethoven’den Do Minor Trio, Mendelssohn’dan Re Minor Trio, Brahms’dan Si Major Trio,Tchaikovsky’den Pezzo Elegiaco Trio, Rachmaninoff’dan Elegiac Trio, Piazzolla’dan 4 Mevsim ve bazı tangolarla birlikte Kıbrıs ve dünya müzikleri düzenlemelerini alan Expromte Trio elemanları, aynı zamanda bariton Evren Karagöz’ün seslendirdiği şan eserlerine eşlik ediyor.

The repertoire of Expromte Trio includes Haydn’s Trio in C Major, Beethoven’s Trio in C Minor, Mendelssohn’s Trio in D Minor, Brahms’ Trio in B Major, Tchaikovsky’s Pezzo Elegiaco Trio, Rachmaninoff’s Elegiac Trio, Piazzolla’s Four Seasons and other tango pieces as well as several arrangements of Cypriot and world music. Expromte Trio also accompanies baritone Evren Karagöz in his performance of vocal works.

52


Expromte Trio, iki yıl önce başlattıkları “Her Okula Bir Piyano” projesi kapsamında verdikleri konserler ve düzenlendikleri etkinliklerle üç okula dijital, bir okula ise bakımını kendilerinin üstlendikleri bir akustik piyanonun bağışlanmasına öncülük ederek bir ilke imza attılar. Grup elemanlarının tümü, müzik eğitimcisi olarak Kuzey Kıbrıs’taki farklı müzik eğitim merkezlerinde genç müzisyenlerin yetişmesine de katkıda bulunuyorlar. Son dönemde yapmış oldukları “Kıbrıs Türküleri” adlı ilk CD albümleriyle özellikle etnik müziğin çok sesli düzenlemeleri ve yorumları üzerine yoğunlaşan üçlü, 2013 yılının Aralık ayında albümlerinin tanıtım etkinliğini gerçekleştirdiler. Bu albümle birlikte yurt dışındaki etnik müzik festivallerine katılmayı hedefleyen Expromte Trio ve albümdeki türkülere ses veren bariton Evren Karagöz, adanın müziklerini dünyaya tanıtmayı planlıyor.

Two years ago, the trio started a campaign called “A Piano in Every School”. It was the first of its kind. They performed many concerts and organized various activities as part of this campaign as a result of which three schools were given digital pianos and one school was given an acoustic piano.The responsibility for the latter’s maintenance was also assumed by trio members, who are currently all music teachers training young musicians in several music education centers in Northern Cyprus. Expromte Trio’s work has recently concentrated on polyphonic arrangements of ethnic music, as attested by their first CD album titled “Songs of Cyprus” which they introduced in December 2013. The band together with the baritone Evren Karagöz, the singer of the album’s songs, hope to promote their album and introduce Turkish Cypriot music in international ethnic music festivals in the near future.

53


Expromte Trio’nun “Kıbrıs Türküleri” adıyla çıkardıkları ve Anadolu, Azeri ve Tatar ezgilerine de yer verdikleri ilk CD albümünün açılış parçası, Kıbrıslı Türk besteci Kâmran Aziz’in çok sevilen ve geleneksel motifler taşıyan “Al Yemeni Mor Yemeni” adlı eseri. Enstrümantal olarak trio için yeniden düzenlenen eserin ana düzenlemesi, albümdeki pek çok parçada olduğu gibi Kıbrıslı Türk piyanist besteci Arman Ratip imzasını taşıyor. Ardından oldukça hareketli melodik yapısıyla Kıbrıs halk oyunlarını anımsatan ve bir diğer Arman Ratip düzenlemesi olan anonim bir eser, “Kıbrıs Zeybeği” geliyor. Oskay Hoca’nın düzenlemelerini yaptığı geleneksel bir ağıt olan “Hanaylar Yaptırdım” ve yine dans motifleri üzerine biçimlenen “Dolama” adlı Kıbrıs türküleri, albümdeki 3. ve 4. parçaları oluşturuyor. “Altındağ”, “Tintin” ve “Aman Avcı” gibi anonim eserler üzerine Arman Ratip’in yaptığı düzenlemeleri içeren enstrümantal eserleri, anonim bir Anadolu türküsü olan “Ah Bir Ateş Ver” takip ediyor. Albümün son üç parçası, Rafael Belalov’un “Tatar Melodisi”, Azeri besteci Javanshir Guliyev’in Expromte Trio’ya ithaf ettiği “Melodiya” ve “Kıbrıs Dansları Üzerine Bir Fantezi” adlı düzenlemelerden oluşuyor. Grup elemanlarından kemancı İlyas Abdullin, 1954 yılında Azerbaycan’da doğdu. Müziğe 6 yaşında kemanla başlayan ve eğitimini Azerbaycan Devlet Konservatuvarı’nda tamamlayan Abdullin, Azerbaycan Devlet Müzik Tiyatrosu’nda uzun süre baş kemancı olarak görev yaptıktan sonra Devlet Filarmoni Orkestrası’nda da baş şeflik yaptı. Müzik eğitimciliği çalışmalarını önce Tataristan, ardından da Kuzey Kıbrıs’ta sürdüren Abdullin, şu sıralar özel bir müzik eğitim merkezi ile Yakın Doğu Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde dersler vermektedir. 54

Their debut album “Songs of Cyprus” does not only cover Cypriot tunes, but also contains Anatolian, Azerbaijani and Tatar melodies. Its opening piece is “Al Yemeni Mor Yemeni” (Red Scarf, Purple Scarf), a traditional popular song written and composed byTurkish Cypriot musician Kâmran Aziz. Rearranged for trio, the original arrangement of this song as well as many others belong toTurkish Cypriot pianist composer Arman Ratip. “Al Yemeni Mor Yemeni” is followed by “Cyprus Zeibek”, a very dynamic, anonymous tune reminiscent of Cypriot folk dances, also arranged by Arman Ratip.The third and fourth pieces are, respectively, Oskay Hoca’s arrangement of “Hanaylar Yaptırdım” (I Built Houses), a traditional elegy, and another dancing tune called “Dolama”. Arman Ratip’s instrumental arrangements of anonymous pieces titled “Altındağ” (Golden Mountain), “Tintin” and “Aman Avcı” (Hunter) are followed by another anonymous Anatolian song called “Ah Bir Ateş Ver” (Give Me Your Light). The last three works of the album are Rafael Belalov’s “Tatar Melody”, Azerbaijani composer Javanshir Guliyev’s “Melodiya”, dedicated to ExpromteTrio, and “A Fantasy on Cypriot Dances”. The trio’s violinist İlyas Abdullin was born in Azerbaijan in 1954. He started playing the violin at the age of 6. Abdullin graduated from the Azerbaijan State Conservatory. For many years, he was the chair violinist at the Azerbaijan State Music Theater and the conductor of the State Philharmonic Orchestra. He worked as a music teacher inTatarstan and continues to educate musicians in Northern Cyprus in a private music education center and at the Department of Music Education of the Near East University.


Expromte Trio’nun kurucusu ve çellisti Burcu Karagöz, 1976 yılında İstanbul’da doğdu. Müziğe 5 yaşında Gaye Çağlar’dan eğitim alarak başlayan Karagöz, Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü’nden 1997 yılında mezun olduktan sonra İstanbul Güzel Sanatlar Lisesi’nde ve Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde viyolonsel eğitimciliği yaptı. Aynı dönemde Cemal Reşit Rey Opera ve Orkestrası’nda iki yıl çalıştı. Gazi Üniversitesi Müzik Bölümü’nde “Viyolonsel Eğitiminde Karşılaşılan Güçlükler” konusunda yüksek lisans yapan Karagöz, şu sıralar Yakın Doğu Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürüyor. Karagöz, Doğu Akdeniz Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak viyolonsel bireysel çalgı dersi vermekte ve Erenköy Lisesi’nde müzik öğretmenliği görevini sürdürmektedir.

Burcu Karagöz, the founding member and cellist of Expromte Trio, was born in İstanbul in 1976. Her music training began with Gaye Çağlar at the age of 5. She then graduated from the Department of Music at the Marmara University in 1997. She worked as a cello teacher at the İstanbul High School of Fine Arts and the Faculty of Fine Arts at the Kocaeli University. She also worked for two years at the Cemal Reşit Rey Opera and Orchestra. She completed her postgraduate studies on “the difficulties confronted in cello education” at the Department of Music of the Gazi University. Currently, her PhD studies continue at the Department of Music Education of the Near East University. Burcu Karagöz teaches individual cello courses as an instructor at the Department of Music Teaching of the Eastern Mediterranean University and also works as a music teacher at the Erenköy High School.

1957 yılında müzisyen bir ailenin çocuğu olarak Bakü’de doğan piyanist İrade Melikova, müzik eğitimine 5 yaşında piyanoyla başladı. Piyano ve org (kilise) öğretmenliği eğitimini Azerbaycan Devlet Konservatuvarı’nda 1985 yılında tamamlayan Melikova, Bakü Sanat Okulu’nda piyano öğretmeni olarak çalıştıktan sonra 1993’te Moskova’ya yerleşerek Tchaikovsky Konservatuvarı’nda yüksek lisans eğitimi yaptı. 1993-2007 yılları arasında Mozart Moskova Müzik Eğitim Merkezi’nde piyano öğretmenliği ve ardından yöneticilik yapan İrade Melikova, şu sıralar Yakın Doğu Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.

Pianist İrade Melikova was born to a family of musicians in Baku in 1957. She started playing the piano at the age of 5. Melikova graduated from the Azerbaijan State Conservatory in 1985 by completing her education in piano and church organ teaching. After working as a piano teacher at the Baku School of Art, she moved to Moscow in 1993 and completed her postgraduate studies at the Tchaikovsky Conservatory. She worked as a piano teacher and then as an administrator at the Mozart Moscow Center for Music Education between the years 1993 and 2007. Melikova is currently an instructor at the Department of Music Education at the Near East University.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Eğitimi Şan Bölümü mezunu olan bariton Evren Karagöz, 1970 yılında İstanbul’da doğdu. Bas Ayhan Baran’la “Bel Canto” tekniği üzerine özel çalışmalar yapan Evren Karagöz bu çalışmaları sonucunda Kadıköy Belediyesi tarafından ödüllendirildi. Almanya ve çeşitli ülkelerde solist olarak konserler veren ve İstanbul’da değişik müzik formları ve klasik gitar üzerine çalışmalar yapan Karagöz, şu sıralar Değirmenlik Lisesi’nde müzik öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Mustafa Kenan Müzik Eğitimi ve Danışmanlık Merkezi’nin kurucusu olan sanatçı, piyano akordu ile bakım ve onarımı konusunda da eğitim almıştır.

Baritone Evren Karagöz was born in İstanbul in 1970. He graduated from the singing programme of the Music Department of the Faculty of Fine Arts at the Marmara University. His special studies on the technique called “bel canto” together with bass singer Ayhan Baran were awarded by Kadıköy Municipality. Evren Karagöz performed at many concerts in Germany and several other countries and conducted research on a variety of musical forms and the classical guitar. He is currently a music teacher at the Değirmenlik High School. In addition to being the founder of the Mustafa Kenan Center of Music Education and Consultancy, Evren Karagöz is a trained professional offering services in piano tuning and piano maintenance.

55


LIFE / YASAM

Kıbrıs’a

gelip macunun tadına bakmamak olmaz Macun: A in Cyprus

must try during your stay

M

isafirperver Kıbrıs Türk insanının evine gelen misafire ilk ikramı, ister sade ister orta ya da şekerli olsun her zaman için bir fincan Türk kahvesidir.

Cezve ocağa sürülür, kahveler pişirilir. Kahveler karşılıklı yudumlanırken hal hatır sorulur, sohbet koyulaşır. Kahvenin ardından ise, konuğa her evde mutlaka bulunan macunlardan ikram edilir. Bir acı kahve içtikten sonra ağızları macunla tatlandırmamak olmaz. Kıbrıs Türk kültüründe tatlı, pasta veya tuzlu yerine, tatlı niyetine kahve sonrası macun ikram etmek adettendir. Genellikle bir bardak soğuk suyla birlikte küçük tabaklar içinde iki dişli küçük macun çatalıyla sunulan ve çeşitli meyvelerin kaynatılarak şekerlendirilmesiyle yapılan bu macunlar afiyetle yenir.

T

urkish Cypriots are known for their hospitality. When someone visits the home of a Turkish Cypriot, the first thing he or she will be served is always a cup of Turkish coffee, with or without sugar, depending on the choice of the guest.

Turkish coffee is prepared by boiling finely ground coffee beans on a pot called cezve. People enjoy their coffee, as what begins as light conversation eventually grows more intimate. After the guest finishes his or her coffee, he or she is most definitely served traditional Cyprus sweets called macun (pronounced majoon), found in every Turkish Cypriot home. The bitter taste of coffee is followed and complemented by the sweet taste of macun. In the Turkish Cypriot culture, drinking coffee is not usually followed by sweet or salty cookies or cakes. Macun is the traditional treat.

Kıbrıs Türk insanı birçok meyve, hatta sebze çeşitlerini çeşitli yöntemlerle macun haline getirip saklamasını ve konuklarına ikram etmesini bir sanat haline getirmiştir.

Macun is often served in a small plate with a small twopronged dessert fork, alongside a glass of cold water. These delicious traditional sweets are prepared by cooking fruits of one’s choice in boiled water and then with sugar.

Macunların en ünlüsü ve en sevileni, henüz dalında yeşilken toplanarak dış kabuğunun soyulmasıyla yapılan ceviz macunudur.

Over the years, Turkish Cypriots have made an art of preserving various fruits and even some vegetables in macun form and serving them to their guests. The best known and favourite kind of Cyprus macun is walnut macun, prepared by peeling walnuts, which are gathered while they are still green, and cooking them.

56


57


Ceviz macunundan başka, neler neler yok ki bu macunlar arasında… Kabak macunu, karpuz macunu, alıç macunu, patlıcan macunu, hurma macunu, turunç macunu ve turunç çiçeği macunu… Kıbrıs’ta hemen her meyvenin macunu yapılır. Meyveler önce ayıklanır ve yıkanır. Kabak, karpuz veya ceviz macunu yapılacaksa, içindeki acı tadı yok etmek amacıyla macun haline getirilecek malzeme yaklaşık 5-6 saat kadar kireçli suda bekletilir. Yıkanarak kireçten arındırılan meyveler birer saat arayla üç kere haşlanır. Pişen macunların katılaşmaları için 3-4 saat şekere yatırılmaları gerekir. Şeker, meyvelerin suyunu emerek macunun sertleşmesini sağlar. Son işlem ise, bire bir ölçekteki su ve şekere bir bardak limon suyu eklenerek yapılan şerbette, 2 veya 3 gün arayla, arada dinlenmeye bırakılarak macunları kaynatmaktır. Macun böylelikle daha lezzetli, daha yumuşak ve daha uzun ömürlü hale gelir ve kavanoza konarak saklanır.

58

Aside from walnut macun, there are many other kinds of macun, including the ones made from pumpkin, watermelon, thornapple, eggplant, date, bitter orange, and bitter orange blossoms. In Cyprus, almost every fruit can be prepared as macun. The first step is to peel away the unwanted parts of the fruits. Then, fruits are thoroughly washed. If you want to cook pumpkin, watermelon or walnut macun, they need to be placed in water containing lime for 5 to 6 hours in order to get rid of the bitter taste in these fruits. After washing the lime off the fruits, they are cooked in boiled water three times, with one-hour intervals between each round. Sugar is then poured over the cooked fruits, which are left to congeal for 3 to 4 hours. Sugar absorbs the water inside the fruits, which therefore take a harder, macun form. Finally, hardened fruits are occasionally cooked in 2 to 3 daylong intervals in a syrup made of equal amounts of water and sugar along with a glass of lemon juice. In this way, macun becomes a more delicious, softer, long-life product preserved in glass jars.


Akpınar Pastaneleri macunhanesi. Sevil Aytaç, Bingül Taf ve Adile Yiğit turunç macunu yaparken… Macun shop of Akpınar Patisserie. Sevil Aytaç, Bingül Taf and Adile Yiğit are preparing bitter orange macun... 59


Macun yapımında soyma ve pişirme işlemlerindeki emeğe bakıldığında, ceviz macunu en uzun zamanda yapılan ancak en çok beğenilen macundur. Yapımı en zahmetli ikinci macun ise, turunç çiçeği macunudur. Kıbrıs’tan ayrılırken ülkenizdeki akrabalarınıza ve dostlarınıza hediye olarak götürebileceğiniz en hoş yerel armağanlardan biri olan macunu tatmanızı tavsiye ederiz.

60

Considering the time spent on peeling and cooking, walnut macun is the kind that requires the longest time and greatest amount of effort. But it is also the most preferred and most liked type of macun. The second type of macun that is most difficult to cook is the one made of bitter orange blossoms. We highly recommend that you taste these traditional sweets during your stay in Cyprus. They would also be the most original local gifts to take to your loved ones.



SPOR / SPORT

GÜLLE ATMA SHOT PUT

Başarıyı Kovalayan Genç Bir Atlet: A Thriving Young Athlete:

Mehmet Gürdeniz

62


A

tletizmin hafif spor dallarından biri olan gülle atma, demir ve pirinç gibi yumuşak olmayan ve içi kurşun ile doldurulan metalden yapılmış bir kürenin en uzağa savrulması esasına dayanmaktadır. Kullanılan güllenin minimum ağırlığı erkeklerde 7,257 kilogram, kadınlarda ise 4 kilogram olarak belirlenmiştir. Gülle atma sporu, antik olimpiyat oyunlarında 6,5 kilogram ağırlığındaki taş ya da metal parçaların atılması esasına göre yapılmaktaydı. İlk kez İngilizler tarafından taş yerine güllenin kullanılmasıyla birlikte 1896 yılında düzenlenen modern olimpiyat oyunlarında yer almaya başlayan gülle atma yarışmalarındaki son dünya rekorunun sahibi, 1990 Los Angeles Dünya Olimpiyat Oyunları’ndaki 23,12 metrelik derecesiyle ABD’li atlet Randy Barnes’dır. Sporcunun sadece bir el ile omuz üzerinden 2,135 metre çapındaki bir dairenin içinde kendi ekseni etrafında tek bir tur atarak gülleyi iter gibi atmasını içeren gülle atma sporunda, eskiden başarının temeli iri cüsseli olmaya dayanıyordu. Günümüzde çeviklik ve güçle birlikte, atletik bir yapıya sahip olmak, kurallara uygun beden hareketlerini geliştirmek ve büyük bir bilek eforuna sahip olmak başarı için önemli unsurlar olarak öne çıkıyor.

S

hot put is a track and field event in athletics which involves throwing (putting) as far as possible a spherical object called “shot”, made of heavy materials like iron and brass and filled with lead. The minimum weight of the shot is 7.257 kilograms for men and 4 kilograms for women. In ancient olympic games, shot put involved putting a 6.5 kilogram shot which was either a stone or a piece of metal. Replacing stone with modern shot first occurred in Britain. Shot put then became a regular part of modern olympic games from 1896 onward. The current world record is held by Randy Barnes, an American shot putter, who achieved a put of 23.12 metres during the 1990 Los Angeles World Olympic Games. A shot putter uses only one hand and releases the shot above the height of the shoulder in a single circular throwing motion from inside a 2.135 metre diameter circle. Previously, the one indispensable criterion for success was considered being bulky. Today, having an athletic body, improving proper motion skills in line with rules and having strong wrists are among the important features of a successful shot putter alongside agility and force.

63


64


Beton bir zeminde düzenlenen 2,135 metre çapındaki gülle atma sahasının ön kısmında, sporcunun çemberin dışına çıkmasını engelleyen ve iç uzunluğu 1,22 metre, genişliği 11,4 santimetre olan bir çarpma tahtası bulunmaktadır. Sabit duruşla başlanan atış hareketinde gülle tek elle çeneye yakın tutulur. Atış tamamlanıncaya kadar elin başlangıç durumundan daha aşağıya düşürülmemesi ve omuz çizgisini aşmaması esastır. Çemberin ucunda atma hareketine başlayan ve süzülerek atışı tamamlayıncaya kadar kesintisiz hareket eden sporcu, atışını tamamladıktan sonra çemberin ortasındaki düz çizginin gerisinden yarışma alanını terk eder. Atış sırasında herhangi bir çizgiye ya da çarpma tahtasının üstüne el ya da ayakla temas eden sporcunun atışı geçersiz sayılır. Kuzey Kıbrıs’ta 12-16 yaş kategorisinden başlayarak ortaokul ve liseler arası atletizm müsabakalarında ve Kuzey Kıbrıs Atletizm Federasyonu bünyesinde çalışmalarını sürdüren genç sporcularımız gülle atmada kendilerini uluslararası yarışma alanlarına taşıyacak çabalarını sürdürüyorlar. Çalışmalarını antrenör Osman Süngü yönetiminde sürdüren ve bu alanda gelecek vadeden sporcularımız arasında gösterilen genç gülleci Mehmet Gürdeniz, 2013 yılının son günlerinde yine kendisine ait olan 16 yaş altı kategorisindeki rekoru 17,77 metreye çekerek büyük bir başarıya imza attı.

Shot put takes place inside a circle 2.135 metres in diameter and with a concrete ground. At the front of the circle is a 1.22 metres long and 11.4 centimetres high stopboard. The throwing motion starts with a standing posture. The athlete keeps the shot close to the neck and uses one hand. It is imperative that the shot remains in the same position above the height of the shoulder throughout the motion. The motion must take place in one uninterrupted flow from one end of the circle to the other. After the put, the athlete leaves the ground from the back of the circle. Fouls occur whenever the athlete touches any of the lines or the stopboard with hands or shoes. Young Turkish Cypriot athletes participating in athletics competitions in youth athletics categories between the ages 12 and 16 and within the scope of secondary and high school tournaments continue their training under the umbrella of Cyprus Turkish Athletics Federation and aim at proving themselves as shot putters in international competitions. Mehmet Gürdeniz, a thriving young shot putter working under the supervision of his trainer Osman Süngü, has recently renewed his previous record in the category of under-16 athletics with a put of 17.7 metres.

65


Ocak ayında düzenlenen Türkiye Salon Atletizm Şampiyonası için hazırlıklarını sürdürürken fotoğraflarını çektiğimiz genç atlet Mehmet Gürdeniz, geçen yıl ve bu yıla ait rekorlarının yanı sıra 2013 yılına iki de Türkiye şampiyonluğu sığdırmayı başardı. Mehmet Gürdeniz’le öncelikli hedeflerinin TürkiyeYıldız Milli Takımı’na girmek ve oradan başlayarak uluslararası yarışma deneyimini artırmak olduğunu ifade eden antrenör Osman Süngü, Gürdeniz’in disiplini, gücü ve çalışma azmiyle dünya ölçeğinde yarışabilecek düzeyde yetiştiğini vurguluyor. Passatempo photographed Mehmet Gürdeniz during one of his training sessions in preparation for the Turkish Indoor Athletics Championship in January 2014. Gürdeniz’s success not only involves breaking his own records, but also winning two Turkish championships in 2013. Osman Süngü says that Mehmet’s priorities include joining Turkey’s national youth team and gaining experience in international competitions. Gürdeniz’s discipline, strength and commitment are bound to make him a world class athlete.

66


China Bazaar ve Jumbo Bazaar Kalitenin Adresi China Bazaar & Jumbo Bazaar address of quality

China Bazaar Lefkoşa Tel: 0392 227 75 00 Adres: Özker Özgür Cad. No:42 Kaymaklı China Bazaar Girne Çatalköy yolu, Karakum Çıkışı Girne Tel: 0533 826 15 50

China Bazaar Gazimağusa Tel: 0392 366 79 40 - 41 Adres: Ayluka Bölgesi Şht.İbrahim Hasan Sokak

China Bazaar Lefkoşa Merkez Tel: 0392 223 81 32 Fax: 0392 223 37 29 Adres: Gzt. Hasan Tahsin Cad. No:70

www.chinabazaarcyprus.com

67 e-mail: info@chinabazaarcyprus.com


YOL NOTLARI / ROAD NOTES

İlk Işığın Peşinde In Search of the First Light

68


Yazı ve Fotoğraflar / Writing & Photography by Cem Sarvan cem.sarvan@gmail.com

G

öreceli bir kavram bu ilk ışık… Neye veya kime göre, nerede, nasıl, hangi ilk ışık? Bu soruları arttırmak mümkün ve sorular arttıkça da ilk ışık önemini yitirebilir. Ne de olsa dünya görecelilik üstüne kurulu.

Elbette ışık ile fotoğrafın arasında, yok edilemez bir neden-sonuç ilişkisinden oluşan kuvvetli bir bağ var. Yazıya böyle bir giriş yapmak, bundan sonrasında fotoğrafın teknik yönlerine değinecek bir fotoğraf makalesi izlenimi verse de, ışık açısını değiştirme vaktinin geldiğini hissetmişsinizdir. Hayatımızda ilk ışıkla ilgili çok fazla an yok aslında. Doğumumuzdaki ilk ışığı maalesef hatırlamıyoruz. Her gün yaşadığımız ilk ışık, rutin yapısından dolayı önemini yitiriyor. Peki gerçekte hangi ışıktan bahsediyoruz?

T

he first light is a relative concept. First according to what or whom? Which first light, where, and how? One can multiply these questions to such an extent that the notion of first light loses its significance. After all, the world is built on relativism.

There is, of course, a powerful connection formed by an ineradicable “cause and effect” relationship between light and photography. Because this kind of introductory statement leads to the assumption that this piece will examine the technical aspects of photography, the reader might understandably feel that the time to change the light beam angle has already arrived. Actually, there are not many memories in our lives concerning the first light. Unfortunately, we cannot remember the first light during our birth. The first light we experience on each new day does not strike us as important due to its routine nature. What do we talk about, then, when we talk about the first light?

69


2005 yılıydı. Fotoğrafçı olan yakın arkadaşlarımdan birinin önerisiyle, her senenin 1 Ocak’ında yılın ilk ışığını yakalama çabamıza başladık. Önce biraz bu çekimlerin zorluğundan söz etmeli. Malum, bir gece öncesi yılbaşı kutlaması var ve beden yorgun ve uykusuz olarak yeni güne ve yeni yıla kalkıyor. Yılın ilk ışığı doğmadan en azından bir saat önce kalkıp yola çıkmak gerekiyor. Fotoğraf çekimlerinden önce, bulunduğumuz yerin hangi bölgesinin ilk ışığının etkili olduğunu saptamak gerekiyor. Yoksa sabah o halde ışık arayacak mecal kalmıyor haliyle. İşte bu şekilde başlayan “ilk ışık” geleneği onuncu senesini doldurdu. Sayfalarda göreceğiniz çoğu fotoğraf İstanbul’dan, son iki senenin fotoğrafları ise iş nedeniyle taşındığımız yer olan Panama’dan. İlk ışık çekimlerinde, kimilerine göre çılgın olarak adlandırılan bu projemizin hâlihazırda birçok kişi tarafından ısrarla ve keyifle sürdürüldüğünü gördük. Balıkçılar her daim deniz kenarında hazırlar. Dünyanın neresinde olursanız olun, o sabah tarihsel ve kültürel geleneklerinin sonucu bir Japon ile karşılaşmak da mümkündür. Yılbaşı gecesini bitirmemiş veya yılbaşının kendilerine hiçbir şey ifade etmediği, günlük yaşamını sürdürmek zorunda olan insanlar da selamlaştıklarınızdandır. Geçtiğimiz sene karşılaştığım, yılın ilk ışığında denize şükran duygularını ifade etmek için sahile meyve tabakları, yiyecekler bırakanlar da vardır.

70

It was 2005. A close friend of mine who also happened to be a photographer proposed that we try to capture the first light of every year on January 1. Hence, we began to take pictures of the first light.This endeavour brings along many difficulties. Since the night before January 1 is always the occasion for new year’s eve celebrations, you sleep little, if any, and wake up very tired to the new day of the new year. One usually needs to hit the road at least one hour before the first light of the new year rises. Before taking any photographs on January 1, you will need to identify the exact spot of the place you choose so that the first light will be most impressive. Otherwise, you will not find the strength to look for the best spot in the early hours of the morning. So, our search for the first light has become a tradition. It has been ten years now since our first attempt. Photographs that you see on these pages are mostly from İstanbul. Photographs taken in the last couple of years, however, are from Panama, the place we moved to for business purposes. During our first attempts to capture the first light, we witnessed, to our satisfaction, that what some would consider to be a crazy endeavour was already being persistently and joyfully practised by many others. Fishermen are always ready by the sea. Regardless of which country you are in, on the morning of January 1, it is likely that you will meet a Japanese person practising her historical and cultural traditions.You will also meet those people who continue to celebrate the coming of the new year or those for whom the new year does not mean a thing as they have to keep living their ordinary lives. Last year, as the first light hit the earth, I even saw people leaving fruit plates and food on the shore to express their gratitude to the sea.


71


72


İşin fotoğraf veya gelenek kısmını bır kenara bırakırsak, yıla böylesine dinamik başlamak çok farklı bir heyecan. Özellikle o gün dünyadaki büyük çoğunluğun aynı saatlerde uyuduğunu düşününce, sanki yılı birçoğundan daha önce yakalamışçasına, tanımı zor bir duyguya kapılıyor insan. Bugüne kadar İstanbul’un Eyüp, Eminönü, Beşiktaş, Bebek, Rumeli Hisarı, Üsküdar, Emirgan ve tekneyle Boğaz’ın eşsiz atmosferinde selamlaştığımız ilk ışıkla son iki senedir Panama’nın sahil yolu, Casco Viejo (Eski Şehir) ile Veracruz sahillerinde buluşuyorum. Yürüyüş yapanlar, balık yakalayanlar, ağ atanlar, midye toplayanlar, geceyi sahilde bitirenler objektifime takılıyor. Yeni bir senenin ilk saatlerinde tanımadığım ama bir şekilde aynı ortak paydada buluştuğum kişilerle paylaştığım sohbetler, görüntüler, kimi zaman sıcak bir kahve, bazen de unutulmayacak bir kahvaltı, yılı olduğundan daha dinamik ve farklı bir yapıya sokuyor. Ve bir süre sonra her yeni sene için yepyeni bir heyecanı düşler hale geliyor insan. “Acaba bu sene nasıl başlayacak?”, “İlk ışıkta kimler olacak?”, “Gelenekler, kültürler kadraja girecek mi?” soruları çok öncesinden heyecan müjdeliyor. Leaving aside the photography and tradition aspects of the whole endeavour, this is truly a most dynamic way to start living the new year. Considering that a big majority of the people are asleep during those hours of the day, being earlier than most to experience a new beginning is a feeling that is hard to describe. In İstanbul, we had the opportunity to greet the first light in Eyüp, Eminönü, Beşiktaş, Bebek, Rumeli Hisarı, Üsküdar, Emirgan and also on a boat in the unique atmosphere of Bosphorus. In the last couple of years, I greeted the first lights of Panama on the coastal road of this country, in Casco Viejo and on the shores of Veracruz. People walk, fish, cast a net, harvest clams, spend the night on the shore and they eventually end up in my photographs. Making conversations, sharing images, drinking coffee or eating an unforgettable breakfast in the early hours of the new year with people whom I have never met before yet with whom I share a somewhat common ground mark the year as more dynamic and more different than it would usually be. Getting used to this sort of activity eventually makes you think about what new excitement the next year will bring. How will the next year begin? Who will be there to greet the first light? Will I be able to capture traditions and cultures in my photographs? Such questions will come to your mind early on as the harbinger of a new thrill. 73


Tek yapılacak, uykudan biraz fedakarlıkla dışarıdaki o taptaze havayı solumak. Ne dersiniz, belki 2015 Ocak’ta dünyanın neresinde olursanız olun siz de katılırsınız! Fotoğraf çekmez, yazarsınız ya da bir bardak demli çayla uzak ışıklı ufuklara dalar veya doğanın uyanışıyla buluşursunuz. Havalanan kuşların kanat seslerini dinler, vapurların su üstündeki süzülüşlerini izlersiniz. Yapacak öyle çok şey var ki! İlk ışığınız bol ve parlak olsun...

All you have to do is to sacrifice a little sleep and breathe in that fresh and crisp air. You might join in for the next first light in January 2015 wherever you are. You do not need to take photographs, too. You might just write down a few lines or daydream as you watch luminous horizons and see the nature rise up while sipping your cup of tea. You might listen to the sounds of birds flapping their wings and watch boats float on water. There are many things to do, as long as you decide to catch the first light! Wishing you a most radiant first light...

74



SAĞLIK / HEALTH

Kolan British Hospital Başhekimi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı, Op. Dr. Harun Gülmez ve çalışma arkadaşları Surgeon Dr. Harun Gülmez, chief physician and specialist in cardiovascular surgery at Kolan British Hospital and his colleagues

IVF TÜP BEBEK AKUPUNKTUR (In-Vitro Fertilizasyon)

C

anlıların soylarını devam ettirebilmesi ve kendine benzer bireyler meydana getirmesi üreme olarak bilinir. Fertilizasyon ise, dişi yumurta hücresinin (oosit) erkeğe ait sperm hücresi ile birleşmesidir. Cinsel ilişki sonrası, sperm ve oositin birleşmesi ile oluşan yeni hücre (zigot) anne rahmine yerleşir. Burada bölünerek çoğalan zigot gelişerek fetusun, yani bebeğin oluşumunu sağlar. İnfertilite (yani fertil olamama), hem erkek hem de kadın kaynaklı olabilmektedir. Doğal yolla fertilizasyonun gerçekleşmemesi durumunda, dişi ve erkek hücrelerinin laboratuvar ortamında birleştirilme işlemi In-Vitro Fertilizasyon (IVF), yani tüp bebek olarak adlandırılmaktadır. Polikistik over sendromu, endometriosis ve düşük over rezervi kadınlarda fertilizasyon problemi oluştururken, erkeklerde karşılaşılan sorunlar sperm sayısının azalması ve yapısının bozulmasıyla ilişkilidir. Yoğun çalışma ve yaşam koşulları, stres ve depresyon, her iki cinsiyette de etkili olan ve fertiliteyi etkileyen faktörlerdir. Çocuk sahibi olmanın istendiği ancak doğal yollarla hamileliğin mümkün olmadığı koşullarda, tıp çözüm üretebilmektedir. IVF ya da tüp bebek merkezleri, tam donanımlı teknik yapısı, deneyimli hekim, hemşire, embriyolog ve yardımcı personeli ile çiftlere yardımcı olmaktadır.

IVF TEST TUBE BABIES ACUPUNCTURE (In-Vitro Fertilization)

R

eproduction is the process through which the continuity of the species is sustained by way of producing new individual living organisms from their parents. Fertilization, on the other hand, involves the fusion of the female egg cell called oocyte and the male reproductive cell called sperm. Following the sexual intercourse, a new cell called zygote formed by the fusion of sperm and oocyte eventually travels to the mother’s uterus.There, it divides and multiplies, leading to the formation of a fetus, that is, the early stage of a human baby. A state of infertility could be due to both the man and the woman. In cases where natural fertilization is not possible, female and male reproductive cells can be subject to fusion in a laboratory.This process is called In Vitro Fertilization (IVF). The result of this process is popularly known as test tube babies. Problems of fertilization related to women can be caused by polycystic ovary syndrome, endometriosis and low ovarian reserve, whereas problems of fertilization related to men concern low sperm count or abnormal sperm morphology. Hectic lifestyles, hard working conditions, stress and depression are among the factors that affect fertility in both sexes. However, medicine can offer solutions to those conditions in which partners want to have children yet insemination by natural means is not possible. IVF clinics with their fully equipped technical facilities and an experienced team of doctors, nurses, embryologists and auxiliary staff can be of assistance to couples in this regard.

76


In-Vitro Fertilizasyon yönteminde başarının artırılmasında destek tedaviler önemli rol oynamaktadır.

The chances of establishing a successful pregnancy through the process of In Vitro Fertilization can be increased by employing supportive treatments.

Tüp bebek yönteminde başarıyı en çok etkileyen faktörlerden biri, uterusun (rahmin) döllenmiş yumurtanın yerleşeceği tabakasının yeterli derecede olgunlaşmamasıdır. Akupunktur, endometrium olarak adlandırılan bu tabakanın yeterli olgunluğa ulaşmasına katkıda bulunur.

One of the most important factors affecting the chances of success in In Vitro Fertilization is the insufficient level of development of the membrane of the uterus where the fertilized egg embeds itself. Acupuncture contributes to the development of this membrane called endometrium.

STRES, TÜP BEBEKTE BAŞARI ŞANSINI AZALTIYOR

STRESS LOWERS THE CHANCES OF SUCCESFUL IVF

Çocuk sahibi olmamanın getirdiği endişe, anne adayının stresini artırmakta, bu da tüp bebek yönteminin başarısını etkileyen hormonal dengeyi bozmaktadır. Akupunkturun limbik sistemi düzenleyici etkisi ile anne adayının strese karşı dayanıklılığı artırılarak bu olumsuz etki ortadan kaldırılır.

The expectant mother might be under a lot of stress due to anxiety surrounding the decision to have children.This might in turn upset the hormonal balance which directly affects the chances of having a successful In Vitro Fertilization. This can be countered by acupuncture, which modulates the limbic system and raises the stress tolerance level of the expectant mother.

Ayrıca, adet düzensizliği ve polikistik over sendromu gibi rahatsızlıkların tedavisinde de akupunktur destek olarak kullanılmakta, bu da başarıyı olumlu yönde etkilemektedir.

Acupuncture can also be employed as a supportive treatment in cases of menstrual irregularities and polycystic ovary syndrome, thereby increasing the chances of success in In Vitro Fertilization.

AKUPUNKTUR BABA ADAYLARINDA DA KULLANILIR Akupunktur, tüp bebek tedavisi için erkek implantasyonunu önemli derecede etkilemektedir. Sperm sayısını ciddi derece artırdığına dair olumlu yönde sonuçlar elde edilmiştir. Akupunktur tüp bebek ile birlikte uygulanırken embriyo transfer edilmeden önce 25 dakika ve transfer işleminden sonra 25 dakika, yani toplamda tüp bebek uygulaması boyunca 50 dakika süren bir işlemdir. Tercihen tüp bebek uygulmasından 3 ay önce başlanması önerilmektedir. Akupunktur ağrısız, sancısız ve yan etkisi olmayan bir işlemdir. Bu nedenle, hamilelik sonrasında bile yardımcı yöntem olarak kullanılmaktadır.

ACUPUNCTURE CAN ALSO BE USEFUL FOR EXPECTANT FATHERS Acupuncture also has an important effect on the chances of successful implantation during In Vitro Fertilization. There have been many positive results concerning how acupuncture improves sperm count. Acupuncture lasts 25 minutes before transferring the embryo and 25 minutes after the completion of the transfer, that is, 50 minutes in total throughout the process of In Vitro Fertilization. People are usually recommended to start acupuncture sessions three months before In Vitro Fertilization. Acupuncture is a pain-free procedure with no side effects. Therefore, it can be used as a supportive treatment even after pregnancy.

77


KIBRIS MUTFAĞI / CYPRUS CUISINE

ETLİ PIRASA

LEEK WITH BEEF Malzemeler (4 kişilik) 3 bağ pırasa ½ kg kuşbaşı dana eti Yemeklik yağ 1 adet domates 1 çorba kaşığı domates salçası Su Tuz Kimyon Karabiber

Ingredients (for 4 people) 3 bundles of leek ½ kg cubed beef Cooking oil 1 tomato 1 tablespoon of tomato paste Water Salt Cumin Black pepper

Hazırlanışı Pırasalar iyice yıkandıktan sonra yaprakları ve göbek kısmı doğranır. Dana eti hafif yağda bir süre karıştırılarak kızartılır ve yaprak kısımlarına göre daha geç piştiği için ilk olarak pırasanın doğranmış göbek kısımları eklenerek kızartma işlemine devam edilir. Ardından pırasanın yaprakları da tencereye konarak, yapraklar solduruluncaya kadar kızartma işlemi sürdürülür. Bu esnada salça, doğranmış domates parçaları ve damak zevkine göre tuz ile pırasa yemeğinin olmazsa olmazı kimyon ve karabiber de eklenerek kızartma işlemi tamamlanır. Bu işlemlerin ardından tenceredeki yemeğin üzerine sıcak su eklenir ve yemek yaklaşık bir saat süreyle kısık ateşte pişirilir.

Directions After properly washing leeks, slice their leaves and stems. Fry cubed beef in small amount of cooking oil. As stems take longer to cook compared to leaves, first add stems to cubed beef and continue frying.Then add leaves and continue frying until leaves change colour. Add tomato paste, sliced tomato and salt if preferred. Also add cumin, indispensable when cooking leeks, and black pepper and then stop frying. Add boiled water to the mix and cook on low heat for an hour.

Yemek Tarifi ve Uygulama / Recipe by Emine ÇAKMAK

78

Afiyet olsun. Bon appétit.


79


GECE & GÜNDÜZ / DAY & NIGHT

CyprusXp Group Genel Müdür Yardımcısı İlkay Aslım’a sarı lacivert yaş günü pastası A yellow and navy blue birthday cake for CyprusXp Group Deputy General Manager İlkay Aslım

P

egasus Hava Yolları Kıbrıs Temsilcisi CyprusXp Group’un Genel Müdür Yardımcısı İlkay Aslım yeni yaşına CyprusXp Group’un Lefkoşa merkez ofisinde girdi.

Çalışma arkadaşlarının Aslım’a sürpriz doğum günü hediyesi ise sarı lacivert renklerindeki yaş günü pastasıydı. CyprusXp Group çalışanlarının alkışları içinde pastasının mumlarını üfleyen Aslım’ı ilk kutlayan CyprusXp Genel Müdürü Zeki Ziya oldu. Passatempo Dergisi olarak İlkay Aslım’a hayırlı ve sağlıklı yaşlar diliyoruz.

. I

lkay Aslım, Deputy General Manager at CyprusXp Group, the TRNC representative of Pegasus Airlines, celebrated her birthday at the central office of CyprusXp Group in Lefkoşa.

The surprise birthday gift given by his colleagues to Aslım was a yellow and navy blue birthday cake. Aslım blew out the candles on his birthday cake amidst the applause of CyprusXp Group employees. Zeki Ziya, General Manager at CyprusXp Group, was the first to congratulate Aslım. Passatempo wishes İlkay Aslım a happy and healthy new year.

80


t

t

ERİT ARK’TA LİNET’LE MÜZİK DOLU BİR GECE A NIGHT OF GREAT MUSIC WITH LINET AT ERIT ARK irne’de Merit Park Hotel’de sahne alan Linet, misafirlerine tam anlamıyla müzik ziyafeti yaşattı. Sezen Aksu ve Ajda Pekkan’ın sevilen şarkılarıyla konserine başlayan Linet, güçlü sesiyle konuklarını ilk şarkılardan itibaren coşturmayı başardı. Şarkılarının büyük bir bölümünü misafirleri arasında seslendiren Linet, bol bol hatıra fotoğrafı da çektirdi. Türkçe parçaların yanı sıra Yunanca, Arapça ve İngilizce şarkılar da söyleyen Linet, konuklarının ısrarla istediği “İsyan” isimli parçayı alkışlar arasında seslendirdi. Yoğun istek üzerine ikinci kez “İsyan” isimli şarkıyı seslendiren Linet, “İsyandan sonra bir de dünyayı batıralım, tam olsun” diyerek Orhan Gencebay’dan “Batsın Bu Dünya”yı söyledi. Konserin son bölümünde Merit Park Hotel Genel Koordinatörü Aydoğan Turay, Merit Park Hotel Genel Müdürleri Kemal Sağındık ve Aybars Kutluba ve tüm çalışanlar adına Linet’e çiçek verildi.

inet was on stage in Girne at Merit Park Hotel. The talented singer’s performance led to a night of great music for her guests. During the first part of her concert, Linet sang the songs of famous Turkish musicians Sezen Aksu and Ajda Pekkan. Her powerful voice immediately mesmerized the guests of Merit Park Hotel. Linet performed most of her songs as she walked amidst her guests. She also took many pictures with her fans. After singing songs in Greek, Arabic and English as well as Turkish, Linet performed the piece called “İsyan” (Rebel) twice, upon the persistent request of her guests and amidst great applause. She then said that “a rebellion needs to be followed by the collapse of the world” and sang Orhan Gencebay’s famous song “Batsın Bu Dünya” (Let This World Collapse). In the final part of her concert, Linet was given flowers on behalf of Merit Park Hotel General Coordinator Aydoğan Turay, Merit Park Hotel General Managers Kemal Sağındık and Aybars Kutluba and all the employees of Merit Park. 81


Girne Amerikan Üniversitesi Albatros Simülatör Merkezi hizmete açıldı Girne American University Albatross Simulation Center is now open

1

985 yılından bu yana yükseköğretim alanında verdiği hizmetlerle eğitimde küresel bir aktör haline gelen Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), uluslararası akademik kadrosuyla 84 farklı ülkeden öğrenciye hizmet veriyor.

GAÜ İngiltere Kampüsü’nün ardından GAÜ İstanbul, GAÜ Singapur, GAÜ ABD kampüslerini açan, 2012 yılında Karpaz Yaşam Kampüsü’nün ve Florence Nightingale Hastaneleri ile gerçekleşen işbirliği sonucunda GAÜ Florence Nightingale Tıp Merkezi’nin temellerini atan üniversite, bugünlerde GAÜ Hong Kong Kampüsü’nü de açmaya hazırlanıyor. Üniversite, Kasım 2013’te gerçekleşen Eğitim ve Hukuk Fakülteleri yeni binası Freedom Complex’in ve yeni kız öğrenci yurdu Elysium Court’un açılışları ve Beşparmak Projesi ile hızla büyüyor. Geçtiğimiz günlerde sunduğu “AKSA Raporu”yla Su Altı Araştırmaları alanına da hızlı bir giriş yapan GAÜ, Akdeniz Sualtı Araştırma Merkezi ile Girne’nin kalbi olmaya devam ediyor. GAÜ geçtiğimiz ay Denizcilik ve Ulaştırma Yüksek Okulu öğrencileri için Albatros Simülatör Merkezi ve Piyale Paşa Denizde Güvenlik Alanı’nı hizmete açtı. Uluslararası sertifikalarla gemi kaptanı olmaya hazırlanan GAÜ öğrencileri, Albatros Simülatör Merkezi’nde doğal deniz ortamına çok yakın simülasyonlar eşliğinde, yoğun fırtına şartlarını da içeren senaryolara göre gemi kullanma tecrübesi ediniyor.

82

P

roviding services in higher education since 1985, Girne American University (GAU) has become a global actor in its field. Its international academic staff currently serves students coming from 84 different countries.

The opening of a GAU campus in the United Kingdom was quickly followed by campuses in İstanbul, Singapore and the United States. Meanwhile, the construction project of the Karpaz Life Campus began in 2012. The same year has also marked the beginning of the construction of the GAU Florence Nightingale Medical Center in cooperation with Florence Nightingale Hospitals. The next big step in the global outreach of the university is planned to be the opening of the GAU Hong Kong campus. The growth of GAU is not limited to the above-mentioned projects. In November 2013, the new building of the Faculties of Education and Law called the Freedom Complex and the new women’s dormitory called the Elysium Court were opened.The Beşparmak Project continues to grow, too.The recent presentation of the “AKSA report” marked a significant contribution by GAU to underwater research. Its Mediterranean Underwater Research Center is one of the most important trademarks of the city of Girne. Last month, GAU opened the Albatross Simulation Center and the Piyale Pasha Maritime Security Zone for the students of its Maritime and Transportation College. At the Albatross Simulation Center, GAU students, who are on the path to become internationally certified master mariners, will be able to gain experience in navigation by working through training scenarios including storm surges created by simulations almost identical to natural sea situations.


83


Karnaval Tadında Yılbaşı Eğlencesi Ünlü şov grupları Golden Tulip Hotel Havuzbaşı’nı Rio’ya döndürdü

A Carnivalesque New Year’s Eve Famous showbands brought Rio to Golden Tulip Hotel

D

ünyaca ünlü şov gruplarını özel günlerde ülkemize getirerek Başkent Lefkoşa’nın eğlence kültürüne yeni ve farklı bir boyut kazandıran Golden Tulip Lefkoşa Otel & Pasha Casino unutulmaz bir yılbaşı eğlencesine daha imza attı.

Tulip HavuzbaşıArena’da 1.000’i aşkın, ağırlıkla yabancı ülkelerden gelen konukların katıldığı yılbaşı kutlamasına Rus ve Rumen şov grupları damga vurdu. Çeşitli Arap ülkelerinden gelen konuklar da düşünülerek Rio tarzı karnaval şovlarına “bellydance” (oryantal dans) şovları da ekleyenTulip Otel’de saatler on ikiyi gösterdiğinde Havuzbaşı Arena platformu balon ve konfeti yağmuruna tutuldu. Şovlar sabahın ilk saatlerine kadar devam etti.

84

G

olden Tulip Lefkoşa Hotel & Pasha Casino has been bringing world-famous showbands to our capital city Lefkoşa and making a great contribution to the city’s culture of entertainment.One such occasion was the most recent and unforgettable NewYear’s Eve celebration.

More than 1,000 guests, mostly foreigners, were there for the NewYear’s Eve celebration at Tulip Poolside Arena. The high point of the night was the performance of Russian and Romanian showbands. Their Rio-style carnivalesque shows were complemented by bellydance shows, a special gesture for the hotel’s many guests from Arab countries. When the clock stroke twelve, balloons and confetti descended on partygoers at Tulip Poolside Arena. Shows continued until the early hours of morning


“Yeni yılda sigarayı bıraktım” “I quit smoking in the new year” Merit Park Hotel’de sahne alan Soner Olgun yeni yıla sigarayı bırakarak girdi Soner Olgun took stage at Merit Park Hotel and made a non-smoking entry into the new year

K

uzey Kıbrıs’ta Merit Park Hotel’de sahne alan Soner Olgun, otel misafirlerine yine keyifli bir gece yaşattı. Olgun konserine “Seni seviyorum” adlı şarkısı ile başladı. Merit Park konuklarına mutlu yıllar dileyen sanatçı, yeni yılda sigarayı bıraktığını ilk kez açıkladı.

S

ner Olgun’s performance at Merit Park Hotel in Northern Cyprus offered a quite enjoyable night for hotel guests.The concert began with Olgun performing his song “I LoveYou”. After wishing his fans a happy new year, Olgun then announced that he quit smoking in the new year.

Konserinde “Kalbim Ege’de Kaldı”, “Tanrı’dan Diledim”, “Ordu’nun Dereleri”, “Ankara’nın Bağları” gibi Türkiye’nin çeşitli yörelerinden şarkılar seslendiren Soner Olgun’a Merit Park misafirleri de eşlik etti. Bob Marley’in en sevilen parçalarından biri olan “No Woman No Cry”ın Olgun versiyonu ise büyük beğeni topladı. Alzheimer hastalığını önlemenin en güzel yolunun çocuk şarkıları söylemek olduğunu belirten sanatçı, Merit Park konukları ile birlikte birçok çocuk parçası da seslendirdi.

During the concert, Soner Olgun performed many songs from different regions of Turkey, including “I Left My Heart in the Aegean”, “Praying to God”, “Streams of Ordu”, “Vineyards of Ankara”, and was always accompanied in singing them by Merit Park Hotel guests. His own arrangement of Bob Marley’s popular song “No Woman No Cry” drew big applause.The best way to prevent Alzheimer’s disease was to sing childhood songs, said the talented artist and then sang children’s songs in unison with his audience.

Konserinin bir bölümünü kendisini dinlemeye gelen Merit Park misafirlerinin arasında geçiren Olgun, fotoğraf çektirmek isteyenleri de kırmayarak misafirlerinin fotoğraf makinelerine neşeli pozlar verdi.

Olgun spent time among and made conversation with Merit Park Hotel guests throughout the concert. He also made his fans’ night by taking photographs with them.

85


86


KIBRIS’TA BÜYÜLEYEN GÖSTERİ A FASCINATING SHOW IN CYPRUS

D

T

Kuzey Kıbrıs Turkcell’in ana sponsorluğunda düzenlenen “Tek Şahidi Cümbezdi” isimli gösteri, Gazimağusa Rauf Raif Denktaş Gösteri Merkezi’nde izleyenleri adeta büyüledi.

Organized under the main sponsorship of Kuzey Kıbrıs Turkcell, the show titled “Tek Şahidi Cümbezdi” (The Only Witness Was the Sycamore Tree) was performed at the Gazimağusa Rauf Raif Denktaş Performance Center. The audience was enchanted by this great performance.

ünyaca ünlü Kıbrıslı Türk moda tasarımcısı Abdullah Öztoprak’ın Kuzey Kıbrıs Turkcell’in ana sponsorluğunda düzenlediği “Tek Şahidi Cümbezdi” isimli gösterisi izleyenleri büyüledi.

Ünlü moda tasarımcısı Abdullah Öztoprak’ın ayakta alkışlanan gösterisi Gazimağusa’ya unutulmaz bir gece yaşattı.

ek Şahidi Cümbezdi” (The Only Witness Was the Sycamore Tree), a fashion show organized by the world-famous Turkish Cypriot fashion designer Abdullah Öztoprak under the main sponsorship of Kuzey Kıbrıs Turkcell, fascinated its viewers.

It was an unforgettable night for the people of Gazimağusa who gave a standing ovation to the show created by the famous fashion designer Abdullah Öztoprak.

87


1,5 saat boyunca, özelde Mağusa’nın, genelde Kıbrıs’ın tarihi, 715 yıllık cümbez ağacının öyküsü üzerinden kurgulanarak etkileyici bir moda gösterisi eşliğinde izleyenlere sunuldu. Gecede dünyaca ünlü moda tasarımcısı Abdullah Öztoprak, kendi besteleri eşliğinde şiirlerini okudu. Çok sayıda manken özel tasarlanmış tarihî kostümleri ile sahnede yer aldı. Gösteri, özel koreografili dans şovlarıyla bütünleşti.

88

The show lasted one and a half hours. It was an innovative combination of a fashion show, on the one hand, and a historical account of the city of Mağusa in particular and the island of Cyprus in general told from the perspective of the 715-year-old sycamore tree, on the other hand. The world-famous fashion designer Abdullah Öztoprak read his own poems and performed his own compositions as part of the show. Many fashion models introduced specially designed historic costumes. The show also included special choreographed dance performances.


Deniz Seki’den

muhteşem konser

A fascinating concert

by Deniz

Seki

Salamis Bay Conto Resort Hotel & Casino’da sahne alan Deniz Seki unutulmaz konseriyle izdiham yarattı Deniz Seki gave an unforgettable concert to a crowd of fans at Salamis Bay Conti Resort Hotel & Casino

1

4 kilo vererek yepyeni bir imaja kavuşan Deniz Seki, zengin repertuvarı ve içten bir duyarlılıkla seslendirdiği parçaları ile Salamis Bay Conti Resort Hotel & Casino davetlilerine unutamayacakları bir konser verdi.

D

eniz Seki was on stage at Salamis Bay Conti Resort Hotel & Casino with her new image after losing 14 kilos. Ms. Seki’s rich repertoire consisted of songs which she sang with utmost heartfelt emotions.

Konserde, Deniz Seki’ye eşlik eden orkestra ve sanatçının kardeşi Serkan’ın vokal performansı davetlilerin büyük beğenisini kazandı. Deniz Seki önümüzdeki yıllara tekrar damga vuracağa benziyor.

The performance of Deniz Seki’s orchestra as well as her brother Serkan’s vocal performance also constituted the high points of this fascinating concert. It seems that Ms. Seki will once again make her mark on the scene of Turkish pop music.

Seki’nin yeni albümünün 2 ay içinde piyasada olacağı belirtiliyor.

Seki’s new album is expected to be released in 2 months.

89


The House’da Lezzetli, Estetik ve Bütçeye Uygun Sevgililer Günü Menüsü Delicious, Aesthetic and Budget-Friendly Valentine’s Day Menu at The House

T

he House Lounge Bar & Restaurant çiftlere lezzetli, estetik ve bütçeye uygun bir 14 Şubat Sevgililer Günü armağan ediyor.

Fantastik dekoru ve lezzetli yemekleriyle adından söz ettiren, bir Arkın Group işletmesi olan The House Lounge Bar & Restaurant’ın 14 Şubat Sevgililer Günü’ne özel menüsünü Passatempo okurları ile paylaşıyoruz:

T

he House Lounge Bar & Restaurant is offering couples a delicious, aesthetic and budget-friendly Valentine’s Day celebration.

The House Lounge Bar & Restaurant, an Arkın Group enterprise known for its fantastic ambiance and delicious food, is sharing its Valentine’s Day special menu with Passatempo’s readers:

90

AŞK BAHÇESİ / GARDEN OF LOVE Somon füme - bahçe yeşillikleri, böğürtlen ve fesleğen sos kombinasyonu ile Smoked salmon - with garden salad, blackberry and basil sauce AŞK ÖPÜCÜĞÜ / KISS OF LOVE Ispanak ve mantarlı ravioli - domates sos ile Spinach and mushroom ravioli - with tomato sauce BÜYÜLEYİCİ AŞKLAR / MESMERIZING LOVES Taze baharatlarla marine edilmiş dana bonfile – Café de Paris sos, jülyen sebze ve pancarlı püre ile Sirloin steak marinated with fresh herbs – with Café de Paris sauce, julienned vegetables and beetroot mashed potatoes BULUTLARIN ÜZERİNDEYİM / I’M ABOVE CLOUDS Portakallı parfe ve Hindistan cevizli çikolatalı nuga Orange parfait and chocolate-coated nougat with coconut


91




GURME / GOURMET

Ahmet Esenyel

94


Dünya markası olma yolunda ilerleyen bir işletme Eğlenceli, benzersiz, kozmopolit, etkileyici ve lezzetli

An enterprise on the road to become a worldwide franchise

Fun, unique, cosmopolitan, impressive and tasty

Y

eni ve benzersiz bir konsept, Kuzey KıbrısTürkCumhuriyeti’nin ilk yerel franchise modeli olarak karşımızda. Risklerle dolu bu macera, bu denli küçük bir adada ve bu denli kısa bir sürede gerçekleştirdiği büyüme bakımından, büyük bir başarı hikâyesi. İki ortak, yenilikçi ve özgün bir fikirle yola çıkarak özel bir şey yaratmaya karar verdiler, alanlarında uzman olan insanlarla birlikte aylarca çalıştılar ve ortaya 23Temmuz 2012’de açılışı yapılan “The Cacao” konsepti çıktı. The Cacao, devasa bir “yeşil elma üzerinde akan çikolata” logosu ile Girne şehir merkezinin batı tarafında yerini aldı. Yurt dışındaki bir firmayla franchise anlaşması imzalamak, siyasi veya birtakım başka sebeplerden ötürü, gerçekten de birçok kimsenin veya şirketin rüyalarını süslüyor. Franchise işletmenin en önemli yönünü, markayı yaratma sürecinin oluşturduğu kesin. Hijyen, güvenlik, maliyet denetimi, hizmet, tarifler, ürün tescili, eğitim programları, kurallar ve düzenlemeler, marka tescili ve daha birçok küçük ayrıntıya yönelik standartların oluşturulmasını içeren son derece zor bir işten bahsediyoruz. The Cacao, cafe, brasserie ve patisserie konseptlerini bir araya getiren ve sizlere yeni geliştirilmiş tablet menüsünde geniş bir yelpazede çeşitli seçenekler sunan bir mekân. Bir catering işletmesinin sunabileceği bütün deneyimleri müşterilerine yaşatmaya çalışması bakımından oldukça tatmin edici bir girişim olduğunu söyleyebiliriz. Misafirperverlik, konfor, iyi yemek, canlılık, dostane hizmet ve eğlence tek bir çatı altında toplanmış. Gelin, işletmecilerin bu başarıyı yakalamak için neler yaptığına birlikte bakalım. Hepimizin bildiği gibi, şehir merkezlerinde veya şehrin gözde semtlerinde bir yer edinmek hiç de ucuza mal olmuyor. Fakat bir işletmeci potansiyel ile ilgilenir. The Cacao’nun yaratıcıları, seçtikleri konumun potansiyelini iyi analiz ettiler ve ticari avantajları ile dezavantajlarını dengelediler. Gerçekleştirmek istediklerini, girişimciliğe dayalı bir vizyonla dikkatlice planladılar.

A

new and unique idea became the first local franchise enterprise in the Turkish Republic of Northern Cyprus. This risky adventure is a great success in terms of growth on such a small island and in such a short period of time. The two partners decided to create something special, a new and unique concept, worked several months with a group of people who are experts in their fields, and came out with the idea of “The Cacao” which has been opened on 23 July 2012. The Cacao is located towards the west side of Girne city center with the huge “green apple - dripping chocolate” logo. It has been a long dream for anyone or any company to actually sign a franchise agreement from overseas because of political and various other reasons. The most important aspect of franchising is certainly the creation of the brand which means very hard work involving the setting up of the standards in hygiene, safety, cost control, service, recipes, product registration, training programmes, rules and regulations, brand registration and many other small details. The Cacao is a cafe, brasserie and patisserie having a wide variety of alternative options for you to choose from the new improved tablet menu. The Cacao tried something enormously satisfying about providing people with the total experience that a catering establishment can offer, combining hospitality, comfort, sustenance, conviviality, companionship and entertainment under one roof. Let’s see what these guys really did in order to be successful. Finding the right location is the first step to opening a new place. As we are all aware, prime sites or city centers do not come cheap, but it is all about potential. These guys analyzed the potential of their site and balanced its commercial strengths and weaknesses. They have carefully planned the work with an entrepreneurial vision.

95


Restoran tasarımı, bir mimara veya iç mimara verebileceğiniz en karmaşık ve en zor plandır. The Cacao konsepti birçok değişik kültürü bünyesinde barındırdığından ödüllü iç mimar Gökhan Büyükdoğan’ın işi son derece zordu. Değişik hizmetleri ve malzemeleri bir araya getiren komplike lojistik anlayışının altyapı, mefruşat ve tesisata yönelik ayrıntılı planlamaya cevap verebilir nitelikte olduğu görülüyor. Aslında en pahalı olan şeyler, havalandırma, ısıtma ve soğutma, sağlık, güvenlik ve yangın düzenlemeleri, ve varlıklarını hiç sorgulamadığımız aydınlatma, su, gaz ve elektrik gibi doğrudan gözümüzün önünde olmayan şeyler. Bunların yanı sıra, mekânın bölümlere nasıl ayrılacağı, büyük pizza fırınının nereye konacağı, barın nerede olacağı, ekranların nerelere yerleştirileceği, tuvaletlerin konumunun ne olacağı, hizmet alanı ile mutfak arasındaki mesafenin nasıl belirleneceği, farklı katlarda mı yer alacakları, müşterilere hangi manzaraların sunulacağı gibi birçok konu, alınması gereken önemli kararlara örnek teşkil ediyor. Restoranınız için dünyanın en muhteşem konumunu bulabilir, en iyi iç mekân tasarımını yaptırabilir, mutfağınızı en kusursuz biçimde donatabilir ve en kibar, dikkatli elemanları işe alabilirsiniz, fakat sunduğunuz yemek lezzetli değilse, bütün bu çabalar boşa gidecektir. Müşteriler açısından işin özü tabakta sunulandır. Keyifle yenilmeyen bir yemek için para ödemek, birçok insanın tekrarlamak istemeyeceği kötü bir tecrübedir. İyi yemek, bir restoranı başarılı kılan tek şey olmasa da en önemli unsurlardan biridir.Yiyecek ve içecek işinde, lezzet olmazsa olmazdır. Dolayısıyla, başarılı bir restoranın en önde gelen özelliklerinden biri kullandığı malzemelerin kalitesidir. The Cacao şefleri, kaliteli ve lezzetli hizmet sunabilmek için, kullandıkları malzemelerin en iyi ve en taze olmasına büyük özen gösteriyorlar. Malzemelerin yüksek kaliteli olmasının müşterilerin en iyi yemeği tatmaları anlamına geleceğini çok iyi biliyorlar. Restoran elemanları, işletmenin insani yüzünü temsil ettiklerinden, başarılı bir restoranın son derece önemli bir başka unsurunu meydana getirirler. İyi hizmetin özel bir sırrı yoktur; elemanlar daima iyi eğitilmiş ve düzenli olarak bilgilendirilmiş olmalılardır.Yaptıkları iş konusunda kendilerine, yönetime güvenmeleri ve meslektaşlarının rollerini iyi kavramaları gerekir. Baskı altında çalışabilmeleri de beklenir. Kalabalık bir restoranın iyi zamanlamaya, yaratıcı akıllara ve ekip çalışmasına ihtiyacı vardır.

96

Restaurant design is one of the most complex and challenging plan that you can give to an architect or interior designer. Gökhan Büyükdoğan, an award-winning interior designer, had a very difficult job to start with, as The Cacao’s concept reflects various cultures within itself. It seems that the detailed planning of the infrastructure, fittings and fixtures are addressed properly with the complicated logistics of accommodating the various utilities and supplies. To be honest, many of the things you don’t see are the most expensive parts and these are proper ventilation, heating and cooling, health, safety and fire regulations and all those things that are taken for granted such as lighting, water, gas and electricity. Decisions need to be made about how you will divide the space, such as where to put the massive pizza oven, the bar, the display units, the toilets, the distance of the kitchen and the service area, whether there will be changes of level, what different views will be like and more... You may find the most wonderful location in the world for your restaurant, you can design the interior space and equip the kitchen to perfection and then employ the most attentive staff, but if the food is not tasteful, the entire effort is meaningless. For customers, the bottom line is what’s on the plate. Paying for a meal that one has not enjoyed is a bad experience that most people are reluctant to repeat. Good food is not all that makes a successful restaurant, but it’s the most important part of the recipe. In food and drink, the taste is the thing. One of the most important aspects of a successful restaurant is the quality of the ingredients. The Cacao’s chefs go to great lengths to ensure that the quality and flavor of the ingredients they use are as good and fresh as they can possibly be. They surely know that when the ingredients are of a high quality, customers are much more likely to get the best possible meal. Restaurant staff is the human face of the business and they are one of the most crucial parts of a successful restaurant. Good service does not happen by magic; staff always needs to be well-trained and continuously briefed. They need to feel confident about what they are doing, trust their management and understand the roles of their colleagues. They also need to be able to work under pressure. A busy restaurant needs good timing, creative minds and team effort.


Restoranların saygıdeğer kurumlar olarak görüldüğü, yemeğe hak ettiği önemi veren ülkelerde, bir restoranda çalışıyor olmak gayet itibarlı bir uğraştır. Başka ülkelerde ise, restoranlar hep geçici bir iş olarak algılanmıştır. Yakın gelecekte bu algıyı değiştirmek, The Cacao’nun amaçlarından biri. Bunu da çalışanlarını hissedar yaparak, onlara bir tür ortaklık vererek, franchise işletme açmalarını sağlayarak ve uzun vadeli iş olanakları sunarak başarmayı amaçlıyorlar. Her iki ortak da yarattıkları iş modelini gerçekten kıymetli ve her bakımdan kazandıran bir kariyer olarak görüyor. The Cacao ayrıntılara büyük önem veriyor. Ayrıntılar sonu gelmeyen bir sürece işaret eder. Müşteriler bir bakıma seyircilere benzerler. Sunumdaki her bir küçük ayrıntıyı fark ederler ve aksi ispatlanana kadar, her şeyin kusursuz olacağı yönünde bir beklenti içine düşerler. Ayrıntılar, bir işletmeciye her zaman eğlenme fırsatı sunar. Ayrıntılara önem veriliyor olması, mekânın özene bezene yaratıldığının ciddi göstergelerindendir. The Cacao ağızdan ağıza dolaşan reklamın öneminin farkında. Reklamın hem en iyi reklam hem de en sert eleştiri olabileceği aşikâr. Fakat The Cacao’nun bu tür bir reklamdan en iyi biçimde faydalandığı anlaşılıyor. İnsanın kendi restoranına girip müşterilerin geçirdikleri keyifli zamana tanıklık etmesindeki heyecanın benzeri yoktur. Gerçekten de o heyecan, ben ve birçok kişi için, her şeye değer. Catering endüstrisinin önemli unsurları iyi bir şef bulmakla bitmiyor. Doğru ürünlere, kaliteli ve taze malzemelere sahip olmak da aynı ölçüde önemli. The Cacao, taş fırınını, De Cecco unlarını ve mozzarella peynirini İtalya’dan ithal ediyor ve birçok denemeden sonra keşfettiği domates sosunu en iyi pizzayı yapabilmek için kendisi hazırlıyor. Makarnaları da kendi unlarını kullanarak kendileri üretiyorlar. Mükemmel lezzeti yakalamak için diğer bütün malzemeler günlük ve taze olarak kullanılıyor. The Cacao, aynı zamanda, daha önce Çırağan Palace ve Four Seasons otellerinde dünyaca meşhur Fransız pasta şefleriyle birlikte çalışmış önemli ve özel bir pasta şefi olan Kemal Özsoylucu’yu transfer etmiş durumda. Krema veya donmuş pasta gibi hazır ürünleri kullanmayanThe Cacao, waffle hamurunu, sosları, pandispanyayı, meyve püresini ve çikolatalı musu da kendisi üretiyor. Aynı zamanda önemli bir eğitimci olan 72 yaşındaki usta çikolatacı Jean Pierre Wybauw, The Cacao’ya danışmanlık yapıyor. Bu, hem The Cacao hem de Kuzey Kıbrıs için büyük bir onur. Alanında birçok ödüle sahip dünyaca ünlü bir isim olan Wybauw, dünyayı dolaşarak çok sayıda üniversitede ders veriyor ve çok sayıda meşhur işletmeye danışmanlık hizmeti sunuyor. Onun gibi bir ismin burada bulunması, adeta bir hayalin gerçek olması. Wybauw belli aralıklarla adayı ziyaret ediyor, The Cacao ekibine en iyi çikolatanın nasıl yapılacağını öğretiyor, sistemin standartlaştırılması ve devamlılığının sağlanması için denetleme yapıyor ve ileride yurt dışında gerçekleşmesi muhtemel franchise girişimlerinin geliştirilmesine yardımcı oluyor.

In some countries where food and restaurants have always been treated with respect, working in a restaurant has long been a reputable occupation. Elsewhere, it has until recently been viewed as a temporary job. However, The Cacao’s objective is to change this picture in the future by giving shares to their employees, granting them with some kind of partnership, distributing franchises and creating long-term job opportunities. The two partners really see this business as a glamorous and rewarding career. The Cacao gives close attention to detail and this is an ongoing process.To some extent, the customers are like an audience and they notice every single detail of presentation and develop an expectation, until proved otherwise, that everything will be perfect. Detail always provides an opportunity to have some fun and attention to detail is a good indication that a place is truly cared for. The Cacao knows the importance of word of mouth and if good word of mouth is the best recommendation that you can get, then the reverse holds equally true. This is why the rewards are great for The Cacao. I am positive that there can be few pleasures to equal the thrill of walking into one’s own restaurant and experiencing that buzz of people having a good time. That is, for me and I am sure for most others, what makes it worthwhile. One of the most important aspects of the catering industry is not just about finding a good chef, but also having the right products and high-quality fresh ingredients. The Cacao imported their stone oven from Italy with De Cecco flour and mozzarella and created their own tomato sauce after many trials in order to make the best pizza. The pastas are produced at The Cacao, too, using their own flour. All the other ingredients are used daily and fresh in order to achieve perfection. The Cacao transferred a very important and special patisserie chef Kemal Özsoylucu who has worked with very famous French pastry chefs at Çırağan Palace and Four Seasons. The Cacao also produces their own waffle pastry, sauces, sponge cakes, fruit puree and chocolate mousse and does not use ready-made products such as cream and frozen pastry. Jean Pierre Wybauw, a 72-year-old fine master chocolatier and an important teacher, is a consultant at The Cacao which has been a great honor both forThe Cacao and for Northern Cyprus. Mr. Wybauw is a world-famous name with many awards, travelling the whole world teaching at universities, consulting in many famous enterprises and it really sounds like a dream to have him here. He occasionally visits the island, teaching the staff how to make the best chocolate, audits the system for standardization and continuity, and helps to develop overseas franchise opportunities for the future.

97


The Cacao mutfağında dünyaca ünlü Belçika markası Callebaut’un ham maddeleri kullanılıyor. Böylece alkollüden alkolsüze, gianduja çikolatasından fıstıklı çikolataya, bitter çikolatadan beyaz çikolataya binlerce çeşit çikolata üretiliyor. Söz konusu çikolataysa, The Cacao’da sınır yok... The Cacao’nun organizasyon şeması, yönetimin çok iyi çalıştığını, güçlü bir kurumsal kimlik inşa edebildiğini gösteriyor. Kuzey Kıbrıs’ta Lefkoşa, Güzelyurt, Mağusa, Boğaz ve Lapta’da önemli noktalarda açılan beş The Cacao şubesi, bunun en büyük kanıtı. The Cacao’nun yakın gelecekte gerçekleştirmeyi planladığı yeni hedefleri de var. Bunlardan biri de yaz mevsiminin ilk aylarında Ercan Havalimanı’nda yeni bir şube açmak. Daha da önemlisi, The Cacao ailesi Girne’deki merkez şubesinde müşteriler için büyük bir sürpriz olarak tasarlanan ve üç-dört aylık bir süre içerisinde açılacak olan bütünüyle yeni bir konsept üzerinde gizlice çalışıyor. The Cacao mutfağı da meyve şekerlemeleri, harnup (keçiboynuzu), Baf sakızı, pastırma, hellim, samarella, çarkıfelek meyvesi ve daha birçok yerli ürünün kullanılacağı yeni tarifler üzerinde çalışmaya devam ediyor. The Cacao, üretimi azami seviyeye çıkarmak ve daha etkin çalışma koşulları yaratmak amacıyla kısa bir süre içerisinde hizmet vermeye başlayacak ve yerli nüfus için iş imkânları doğuracak olan yeni bir üretim hattının inşasını da tamamlamak üzere. The Cacao’nun Şubat 2014’ten itibaren süpermarketlerde kendi markasıyla çikolata, sandviç, puding, kahve, çay ve çeşitli donmuş ürünler satacak olması da güzel haberler arasında.TheCacao’nun en önemli hedefi ise, yurt dışında şubeler açmak. Ortaklar işletmenin marka değerini artırmak ve The Cacao’yu dünyada tanıtmak için çeşitli ülkelerden yatırımcılarla müzakerelerini sürdürüyor ve ilişkilerini geliştirmek için büyük çaba sarf ediyorlar. Bu hedeflerini gerçekleştirdikleri takdirde, hem şirket hem de Kuzey Kıbrıs için büyük bir zafer olacağından, başarıları tarihî bir önem kazanacak.The Cacao’nun er ya da geç küresel bir markaya dönüşeceğine inanıyorum. Ortaklar büyük zorluklarla karşılaşsalar dahi pes etmemeliler. Sıkı çalışma, irade ve sabırla her şeyin üstesinden gelebilirler. The Cacao, ürünlerinin tarifleri, mobilyaları, aksesuarları dahil olmak üzere bütün konseptiyle tescilli bir şirket. Alt yapısı, çalışma usulleri, sistemi hazır. Yalnızca doğru insanları tanımaya ve şanslarının yaver gitmesine ihtiyaçları var. Şeflere veya pasta, çikolata, makarna yapmakla ilgilenen herkese dersler veren The Cacao Akademi, işletmenin açıldığı ilk günden bu yana hizmet sunmaya devam ediyor. The Cacao ailesi, birinci yaşını kutlamak amacıyla “Bence The Cacao” adlı bir yarışma da düzenledi. Yarışma çok basit bir sorudan ibaretti; müşterilere The Cacao’yla ilgili ne düşündükleri soruldu. İşletme, soruya verilen yüzlerce anlamlı, içten ve destekleyici yanıta karşılık son derece cömert ödüller dağıttı.

98

The world-famous Belgian brand Callebaut raw materials are inside The Cacao’s kitchen where thousands of chocolate varieties are being produced from alcoholic to non-alcoholic, gianduja to pistachio, dark to white. Sky is truly the limit... The organization chart of The Cacao shows that the hierarchy level is perfectly working which has an institutional identity and this has been proven by opening up five more franchises throughout Northern Cyprus in prime spots like Lefkoşa, Güzelyurt, Mağusa, Boğaz and Lapta. The Cacao has more targets for the future and one of them is opening another branch at the Ercan Airport around early summer. More importantly, The Cacao family is secretly working on a totally new concept which will be a huge surprise for its customers, opening in three to four months’ time in central Girne.The kitchen is also working on creating new recipes using local products such as crystallized fruits, carob, mastic, pastrami, halloumi, raw salted meat (samarella), passion fruit and many more unlimited ideas. In order to maximize production and create more effective working conditions,The Cacao is completing a new building for the production line in a very short period of time which will provide many job opportunities for the locals. The other good and surprising news is that The Cacao will be selling chocolates, sandwiches, puddings, coffees, teas and some frozen products under The Cacao brand in supermarkets starting from February 2014. Certainly, the most important target of The Cacao is to open franchises throughout the world and the two partners are working very hard on developing the brand name and at the same time having serious talks and commitments with investors from various countries to promote The Cacao brand. If this turns out to be real, their success will be historic and therefore a victory both for the company and for Northern Cyprus. I do believe thatThe Cacao will become a global brand sooner or later, without doubt, and the partners should never give up even if they face many challenges. Hard work, desire and patience always win. The Cacao is a registered company with its product recipes, furniture and fittings and with the whole concept. The infrastructure is ready, the procedure is ready, the system is ready and all they need now is to meet the right people and a little opportunity. The Cacao Academy has been progressing from day one, occasionally giving courses to chefs or anyone who is interested in preparing and cooking pastry, chocolates and pastas. “To me, The Cacao ...” (Bence The Cacao...) is a competition held by The Cacao family to celebrate their first anniversary. It is a simple question of what customers feel aboutThe Cacao.The establishment has received hundreds of meaningful, emotional and supportive responses and has been very kind and generous with the prizes.


Birinciye 10.000 TL nakit ile 10.000 TL değerinde Cacao parası, ikinciye 7.500 TL nakit ile 7.500 değerinde Cacao parası, üçüncüye ise 5.000 TL nakit ile 5.000 TL değerinde Cacao parası verildi. Çocuklar kategorisinde, işletme, düşünceli bir yaklaşımla, birinci, ikinci ve üçüncüye verilen ödülleri eşit miktarda, 5.000 TL nakit ile 5.000 TL değerinde Cacao parası olarak belirledi.

The 1st prize winner received 10,000 TL cash and 10,000 TL worth of Cacao money. The 2nd winner received 7,500 TL cash and 7,500 TL worth of Cacao money. The 3rd winner received 5,000TL cash and 5,000TL worth of Cacao money. For kids, the 1st, 2nd and 3rd prizes were equally divided, which was 5,000TL cash and 5,000TL worth of Cacao money and this was a very thoughtful detail.

The Cacao, Yeşilırmak bölgesinde çıkan beklenmedik bir yangının ardından bölgeye 1.500 ağaç dikerek sosyal sorumluluk alanında da önemli bir katkı verdi. Projeye “The Cacao Ormanı” adı verildi. Bir başka sosyal sorumluluk faaliyeti olarak, The Cacao ailesi engelli kişilerin sorunlarına çözüm bulma konusunda da sponsor olmaktan geri durmuyor.

The Cacao has also made a great contribution in terms of social responsibility by planting 1,500 trees after an unexpected fire in the Yeşilırmak region.This project was then called “The Cacao Forest”. At the same time,The Cacao family became a sponsor for disabled people to help ease their pains.

The Cacao’nun dekorasyonu yalnızca güzel ve rahat mobilyalardan ibaret değil. Mekânı, İtalyan dondurmalarının, waffle için taze meyveler ve lezzetli alternatiflerin, büyük çikolata şelalelerinin, keklerin sergilendiği büyük bir kek buzdolabının, iştah açıcı çikolata reyonunun, doğum günleri, yıl dönümleri, nişan kutlamaları, düğünler ve sürpriz kutlamalar için hazırlanmış çeşitli dekoratif kekler ile bütün keklerin sergilendiği iki kapılı uzun bir buzdolabının rengarenk sunumu kuşatıyor.Yarı açık plana göre tasarlanmış mutfak ile açık plana göre tasarlanmış taş pizza fırını ve bar, ambiyansı mükemmel bir biçimde tamamlıyor. Işıklandırma akşam saatlerinde oldukça loş. Mekânın birçok yerine dekoratif ve gizli ışıklar yerleştirilmiş. Müziğin sesi dengeli ve ikinci katta, hizmet alanından uzakta konumlandırılmış lavabolar son derece temiz. Aynı zamanda, tavanda merkezî havalandırma bulunuyor. Mobilyalar The Cacao’nun özgünlüğünü yansıtıyor. Siyah ve beyaz çikolata şekilli masalar, krem renginde zemin, dondurma külahına benzeyen sütunlar, mekânla uyum sağlayan renkli rahat koltuklar, sigara içilebilen ve içilmeyen bölümler, yaz ayları için ilginç, renkli fanlar ve The Cacao’ya özel büyük şemsiyeler ve personel üniformaları özenle tasarlanmış... En küçük ayrıntı bile düşünülmüş. Tablet menü oldukça kullanışlı. Yüzlerce yiyecek ve içecek seçeneğine göz gezdirmeniz için ekrana dokunmanız ve talimatları takip etmeniz yeterli. Yiyecek seçenekleri arasında, hamburger ve pizza çeşitleri, ev yapımı makarnalar, dana eti seçenekleri, dürüm çeşitleri, biftekler, risotto (İtalyan pilavı), tavuk seçenekleri, salatalar, başlangıçlar ve deniz ürünleri yer alıyor. Brasserie yemekleri ile tatlı seçenekleri arasında ise, kahvaltı çeşitleri, kruvasan ve danimarka pastası, fincan kek çeşitleri, ızgara sandviçler, fondü, İtalyan dondurmaları, elma şekeri, dekoratif pastalar, tek kişilik pastalar, waffle çeşitleri, bütün pastalar, sufle ve makaronlar yer alıyor. İçecek menüsünde, alkollü sıcak ve soğuk kahveler, alkollü milkshake’ler, bira çeşitleri, kokteyller, taze sıkılmış meyve suları, smoothie seçenekleri, alkollü içkiler, kahve ve çay çeşitleri bulunuyor. Sufle hariç menüde bulunan her şeyi paket olarak sipariş etmek mümkün.

The décor is not just about pretty and comfortable furniture, but also contains many colorful displays of good selection of Italian ice cream, fresh fruits and savory alternatives for waffles, huge chocolate falls, a huge cake fridge displaying individual cakes, a very appetizing delicious chocolate display, tall double door fridge with many alternatives of décor cakes and whole cakes for special occasions like birthdays, anniversaries, engagements and weddings, special surprises and more. The half open plan kitchen, the open plan stone pizza oven and the open plan bar complete the whole ambiance with perfection. The lighting is rather dim in the evenings, with both decorative and hidden lights all around the establishment. The sound of the music is well-balanced and the bathrooms are very clean, situated on the second floor, away from the service area. Ventilation is centralized and provided from the ceiling. The furniture reflects the originality of The Cacao by using dark and white chocolate shapes on the tables, cream colors on the floor, ice cream wafer paths on the columns, colorful but beautifully matching comfy chairs, smoking and no smoking areas, interesting colorful fans for summers with specially designed The Cacao registered big umbrellas and personnel uniforms... Every little detail is carefully considered. The tablet menu is very simple to use and it gives you hundreds of choices in food and drink just by touching the screen and following the guidelines. The food options include hamburgers, pizzas, home-made pastas, veal, wraps, steaks, risotto, chicken, salads, starters and seafood. The brasserie and dessert alternatives are breakfast, croissant & danish, cup cakes, grill sandwiches, fondue, gelato, apple candy, décor cakes, individual cakes, waffle, whole cakes, soufflé and macaroons. The beverage menu also offers many choices such as alcoholic hot and cold coffees, alcoholic milkshakes, beers, cocktails, fresh juices, smoothies, spirits, coffees and teas. You may also order everything as take-away except soufflé. 99


En fazla tavsiye edilen ürünler, kahvaltı, tüm pizza ve makarna çeşitleri, waffle çeşitleri, özel beyaz şarap soslu dana pirzola, et ve balığın birlikte sunulduğu surf and turf, çift kat çikolatalı mus, sufle, karamelli çikolatalı kek, makaronlar, snickers (karamelli yer fıstıklı gianduja mus kek), blue sky dondurma, Baf sakızlı dondurma, tüm çikolata ve milkshake çeşitleri. Bütün bu seçenekleri kısa bir sürede denemek elbette mümkün değil. Fakat The Cacao’da her zaman çeşitli lezzetli ürünler bulabileceğinizden eminim. Yemekler genel anlamda taze görünüyor, sunumları etkileyici bir biçimde yapılıyor. Baharat çeşitleri dengeli bir biçimde kullanılmış. Kıvam, aroma, sıcaklık gibi unsurların tamamı kusursuz bir biçimde gözetilmiş. Etler yumuşak ve sulu. Yemeklerin lezzetine diyecek yok. Tatlılar, dondurmalar ve çikolatalar, hem büyüleyici bir görüntü hem de zengin tatlar sunuyorlar. Eğer çikolata ve tatlı seviyorsanız, The Cacao’ya muhakkak uğramalı, kendinizi birbirinden lezzetli alternatiflerle şımartmalısınız. Kahve, küçük bir bardak suyla ve harika bir tadı olan, kahveyle muhteşem bir birliktelik sağlayan kaşığın ucunda damla sakızıyla birlikte sunuluyor.

The most recommended items are breakfast, all of the pizzas and pastas, waffles, veal scaloppine al vino bianco speciale, surf and turf, duo chocolate mousse cake, soufflé, caramel chocolate cake, macaroons, snickers, blue sky ice cream, mastic ice cream, all of the chocolates and milkshakes. It is obviously not easy to try everything in a very short period of time. However, I am sure there are many more tasty and delicious products atThe Cacao to try. The courses in general look fresh, presentable and impressive. The balance of the spices and the texture, flavor and temperature of the food are spot-on. The meats are tender and succulent and the taste of the food is delightfully delicious. Desserts, ice creams and chocolates look glamorous and they are certainly rich in taste. If you love chocolates and desserts, then take a ride to The Cacao and spoil yourself with all those impressive alternatives. The coffee comes with a small glass of water with mastic on the tip of the spoon. What an amazing taste and match with the coffee.

Gecemizi özel kılan şef garson Özgür’e özellikle teşekkür etmek istiyorum.

I would like to thank especially to headwaiter Özgür for making our evening very special.

Dört kişi olarak gittiğimiz The Cacao’da, bir adet Rokfor peynirli pizza, bir adet dana pirzola, iki adet biftek, bir adet makarna, üç kadeh viski, iki kadeh roze şarap, dört adet küçük şişe su, iki adet dondurma, ve dört farklı çeşit tatlı karşılığında toplam 270TL’lik bir hesap ödedik. Hizmet, yemeğin kalitesi ve ambiyans birlikte düşünüldüğünde, bu, oldukça makul bir fiyat.

The total bill for four people was 270 TL, including a blue cheese pizza, a veal and two steaks, a pasta, three glasses of whisky, two glasses of rosé, four small bottles of water, two ice creams and four kinds of desserts, which was a fair amount considering the service, food quality and ambiance.

Eleştirmenler bir restoranı değerlendirirken menüyü, atmosferi, fiyatları ve hizmeti göz önünde bulunduran kapsamlı bir görüş sunarlar. Sizlere genel bir fikir verebilmesi açısından, mekân değerlendirmeleri bir ila dört yıldız arasında yapılır. Buna göre: •Bir yıldız (kötü): ortalamanın altında restoran •İki yıldız (orta): fena değil ama tekrar ziyaret etmek için acele etmeyin •Üç yıldız (çok iyi): üstün, akılda kalıcı •Dört yıldız (olağanüstü): mükemmel, eşsiz deneyim

When rating as reviewers, we are actually providing a comprehensive view in light of the menu, atmosphere, cost and service.

Eleştirmenler olarak The Cacao’nun dört yıldızlı bir müessese olduğunu düşünüyoruz. Mükemmel ambiyans, yemek kalitesi ve misafirperverlik bu mekânı eşsiz kılıyor. Bu restoranı dostlarıma, aileme ve ülkemizi ziyaret eden yabancı misafirlere kesinlikle tavsiye ediyorum.

As reviewers, we consider The Cacao to be a four-star establishment. Ambiance, food and hospitality were all transcendent, making this place one of its kind. I would definitely recommend this unique restaurant to friends, relatives and foreign visitors.

TheCacao ailesine önümüzdeki yıllarda daha büyük başarılar yakalamaları temennisiyle en iyi dileklerimi sunuyorum. Harika bir geceydi. Bir sonraki aya, yeni sürprizlerle görüşmek üzere...

WishingThe Cacao family all the best and more success throughout the years. It was a great night. See you all next month with new surprises...

Just to give you an overall idea, ratings vary from one star to four stars: •One star (poor): below-average restaurant •Two stars (fair): just ok, a place not worth rushing back •Three stars (excellent): superior, memorable •Four stars (extraordinary): transcendent, one of its kind

Contact details: İletişim bilgileri: Adres: Çağ İş Merkezi II. Mercan Sokak, No: 2 (Jasmine Court Hotel yanı) Girne, Kuzey Kıbrıs

Address: Çağ Business Center II. Mercan Street, No: 2 (near Jasmine Court Hotel) Girne, Northern Cyprus Tel: +90 392 444 26 26

Tel: +90 392 444 26 26 E-mail: info@thecacao.com E-posta: info@thecacao.com Website: www.thecacao.com Websitesi: www.thecacao.com

100


Çağ İş Merkezi II Mercan Sokak No: 2 Jasmine Court HotelYanı Girne / North Cyprus

Tel: +90 392 444 26 26


PASSATEMPO DVD

Filmin Adı: Blue Jasmine Yönetmen: Woody Allen Oyuncular: Cate Blanchett, Alec Baldwin, Peter Sarsgaard YapımYılı: 2013 Tür: Komedi | Dram Filmin Konusu: New York sosyetesinden Jasmine, büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Hayatı paramparça olduktan sonra kız kardeşinin San Francisco’daki mütevazı apartman dairesine taşınır. İyileşmeye çalıştığı sırada, aslında ayrıcalıklı geçmişinin karanlık gerçeklerini inkâr etmektedir.

Movie: Blue Jasmine Director:Woody Allen Stars: Cate Blanchett, Alec Baldwin, Peter Sarsgaard Year: 2013 Genre: Comedy | Drama Plot: After her life falls to pieces, Jasmine, a deeply troubled NewYork socialite, moves into her sister’s modest apartment in San Francisco. As Jasmine tries to recover, she is actually in denial of the dark realities of her privileged past.

Bu filmi izlemeniz için 4 neden: 1-Yönetmen Woody Allen, bu filmde alışageldiğimiz film evreninden uzaklaşıyor. Blue Jasmine, Allen’in bugüne kadar yaptığı filmler arasında en sert gerçekçiliği olan film olarak görülebilir.

4 reasons to watch this movie: 1- Director Woody Allen broke out of his usual movie universe. Blue Jasmine might be Allen’s most cruelly realistic film.

2- Film, ekonomik kriz sonrasına dair bir öykü anlatıyor. Filmin sonunda Jasmine’i filmin başındaki kadar şuursuz ve kuruntulu görmemizin ardında ilginç, hicivli bir tema var. 3- Blue Jasmine birçok derin mesajı büyük bir duyarlılıkla ve ezberlenmiş klişelere başvurmadan aktarabiliyor. 4- Sanat, insanlık halinin hakikatini tasvir etmek için vardır. Blue Jasmine sanatın bu işlevini yerine getirmesi bakımından kusursuz bir başarıyı temsil ediyor. 102

2- The film means to be a post-crash fable and the fact that we leave Jasmine as blind and delusional as we found her is, perhaps, a nice satirical point. 3- Blue Jasmine delivers many profound messages with great sensitivity and without a hint of formulaic clichés. 4- Art is there to portray the truth about the human condition, making Blue Jasmine an unalloyed success.


PASSATEMPO MÜZİK / MUSIC

daft punk

D

aft Punk, Guy-Manuel de Homem-Christo ile Thomas Bangalter adlı iki müzisyenin kurduğu bir Fransız elektronik müzik ikilisi. 1990’ların sonunda Fransa’daki house müzik akımı içerisinde popülarite kazanan Daft Punk, yıllar içerisinde house müziğin unsurlarını elektropop türüyle birleştirerek başarısını sürdürdü. İkili, gösterilerini genellikle maske takarak icra ediyor. Daft Punk, 2013 yılında En İyi Elektronik Müzik Sanatçısı Ödülü’ne aday gösterildi. En son albümleri Random Access Memories, elektronik müzik listelerinde uzun süre üst sıralarda yer aldı.

D

aft Punk is a French electronic music duo consisting of musicians Guy-Manuel de HomemChristo and Thomas Bangalter. Daft Punk had significant popularity in the house movement in France in the late 1990s and continued its success in the following years, combining elements of house with synthpop. The duo usually wear masks to hide their appearance. Daft Punk has been nominated for the Favourite Electronic Music Artist Award in 2013 and remained at the top of electronic music charts with their recent album Random Access Memories. 103


h

AJANDA / AGENDA

104


TİYATRO

THEATER

Komedi Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Yazan ve Yöneten: Nehir Demirel 7 Şubat’ta Prömiyer LBT Sahnesi - Lefkoşa

Comedy Lefkoşa Municipal Theater Written and Directed By: Nehir Demirel Premiere on 7 February Lefkoşa Municipal Theater Stage - Lefkoşa

BİR KİBRİT KUTUSU BEYAZ PEYNİR

BABAANNEM YÜZ YAŞINDA Komedi Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Yazan: Roberto Cossa Yöneten: Özlem Özkaram 15 Şubat’ta Prömiyer Atatürk Kültür Merkezi – Lefkoşa

KARANLIĞIN GÖLGESİ

A MATCHBOX-SIZE CHUNK OF WHITE CHEESE

GRANDMA IS A HUNDRED YEARS OLD Comedy Cyprus Turkish State Theaters Written By: Roberto Cossa Directed By: Özlem Özkaram Premiere on 15 February Atatürk Cultural Center - Lefkoşa

Tiyatro & Dans Gösterisi Çağdaş Halk Dansları Derneği Koreografi ve Yönetmen: Tanju Hastunç 27 Şubat - Saat: 20.00 Atatürk Kültür Merkezi

THE SHADOW OF DARKNESS

SERGİ

EXHIBITIONS

Kişisel Resim Sergisi Lefkoşa - Atatürk Kültür Merkezi 10-16 Şubat

Solo Painting Exhibition Lefkoşa - Atatürk Cultural Center 10-16 February

ZÜLAL KARLIOVA

Theater Play & Dance Performance Association of Contemporary Folk Dances Choreographed and Directed By: Tanju Hastunç 27 February – 08.00 pm Atatürk Cultural Center

ZÜLAL KARLIOVA

SELVİ SERTDEMİR

SELVİ SERTDEMİR

“HE//SHE//IT” MODERN SANAT SERGİSİ

“HE//SHE//IT” MODERN ART EXHIBITION

KONSER

CONCERTS

Kişisel Resim Sergisi Lefkoşa - Atatürk Kültür Merkezi 10-16 Şubat

Grup Sergisi The House Art Rooms - Girne 12-28 Şubat

YILTAN TAŞÇI – ADAMOS KATSANDONIS 10. YIL KONSERİ Lefkoşa - Atatürk Kültür Merkezi 12 Şubat - Saat: 20.00

Solo Painting Exhibition Lefkoşa - Atatürk Cultural Center 10-16 February

Group Exhibition The House Art Rooms - Girne 12-28 February

YILTAN TAŞÇI – ADAMOS KATSANDONIS 10th ANNIVERSARY CONCERT Lefkoşa - Atatürk Cultural Center 12 February – 08.00 pm

105


SİNEMA

EYVAH EYVAH Yönetmen: Hakan Algül Oyuncular: Ata Demirer, Demet Akbağ, Özge Borak Komedi - Türkiye 31 Ocak Çarşamba – Lemar Cineplex THE LEGO MOVIE Yönetmen: Phil Lord, Chris Miller Oyuncular: Chris Pratt, Will Arnett, Morgan Freeman Macera, Animasyon - ABD 7 Şubat Cuma – Lemar Cineplex ROBOCOP Yönetmen: José Padila Oyuncular: Joel Kinnaman, Gary Oldman, Michael Keaton Aksiyon, Bilimkurgu - ABD 14 Şubat Cuma – Lemar Cineplex TARZAN Yönetmen: Reinhard Klooss Oyuncular: Kellan Lutz, Spencer Locke, Robert Capron Animasyon, Macera, Aile - Almanya 14 Şubat Cuma – Lemar Cineplex POMPEII Yönetmen: Paul W. S. Anderson Oyuncular: Kit Harington, Carrie-Anne Moss, Emily Browning Aksiyon, Macera – ABD, Almanya 21 Şubat Cuma – Lemar Cineplex

106


CINEMA

EYVAH EYVAH Directed By: Hakan Algül Cast: Ata Demirer, Demet Akbağ, Özge Borak Comedy - Turkey 31 January, Wednesday – Lemar Cineplex THE LEGO MOVIE Directed By: Phil Lord, Chris Miller Cast: Chris Pratt, Will Arnett, Morgan Freeman Adventure, Animation - USA 7 February, Friday – Lemar Cineplex ROBOCOP Directed By: José Padila Cast: Joel Kinnaman, Gary Oldman, Michael Keaton Action, Science-Fiction - USA 14 February, Friday – Lemar Cineplex TARZAN Directed By: Reinhard Klooss Cast: Kellan Lutz, Spencer Locke, Robert Capron Animation, Adventure, Family - Germany 14 February, Friday– Lemar Cineplex POMPEII Directed By: Paul W. S. Anderson Cast: Kit Harington, Carrie-Anne Moss, Emily Browning Action, Adventure – USA, Germany 21 February, Friday – Lemar Cineplex

107


BULMACA / PUZZLE

LABIRENT / LABRINTH

Çözümü Solution 108


BULMACA / PUZZLE

NUMERICA

Çözümü Solution 109


BULMACA / PUZZLE

4

3

4 110

2

3

2

1

1

SUDOKU


ACİL NUMARALAR / EMERGENCY NUMBERS

KKTC’yi ziyaret edenler için önemli numaralar

Important telephone numbers for visitors to the TRNC

KKTC Ekonomi Bakanlığı:

0392-22-86838

TRNC Ministry of Economy:

0392-22-83594

KKTC Tarım ve Orman Bakanlığı:

0392-22-83594

TRNC Ministry of Agriculture and Forestry:

0392-22-83594

KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı:

0392-61-12000

TRNC Ministry of the Environment and Natural Resources:

0392-61-12000

Lefkoşa - Turizm Bakanlığı Danışma Bürosu:

0392-22-89629

Nicosia - Ministry of Tourism Information Office:

0392-22-89629

Lefkoşa Türk Belediyesi:

0392-22-85221

Nicosia Municipality:

0392-22-85221

Lefkoşa Derviş Paşa Müzesi:

0392-22-73569

Nicosia Dervish Pasha Museum:

0392-22-73569

Lefkoşa Kütüphane ve Taş Eserleri Müzesi:

0392-22-84349

Nicosia Library and Lapidary Museum:

0392-22-84349

Lefkoşa Lüzinyan Evi:

0392-22-71285

Nicosia Lusignan House:

0392-22-71285

Lefkoşa Mevlevi Tekke Müzesi:

0392-22-71283

Nicosia Mevlevi Dervish Lodge:

0392-22-71283

Lefkoşa Polis:

0392-22-83311

Lefkoşa Devlet Hastanesi:

0392-22-85441

0392-22-83311 Nicosia Police Station: 0392-22-85441 Nicosia State Hospital:

Lefkoşa Yakın Doğu Ünv. Hastanesi Acil Servis

0392-153

Nicosia Near East Univ. Hospital Emergency Service

0392-153

Lefkoşa Elektrik Arıza:

0392-22-75557

Nicosia Electricity Repairs:

0392-22-75557

Lefkoşa Galeria Cinema:

0392-22-77030

Galleria Cinema:

0392-22-77030

Lefkoşa Mısırlızade Sineması:

0392-22-89698

Nicosia Mısırlızade Cinema:

0392-22-89698

Lefkoşa Lemar Cineplex:

0392-22-35395

Gazimağusa Turizm Danışma Bürosu:

0392-36-62864

0392-22-35395 Nicosia Lemar Cineplex: 0392-36-62864 Famagusta Tourism Information Office:

Gazimağusa Belediyesi:

0392-36-64556

Gazimağusa Canbulat Müzesi:

0392-36-65498

0392-36-64556 Famagusta Municipality: 0392-36-65498 Famagusta Canbulat Museum:

Gazimağusa St. Barnabas Müzesi:

0392-36-48331

Famagusta St. Barnabas Museum:

0392-36-48331

Gazimağusa Yeni İskele İkon Müzesi:

0392-37-12933

Famagusta-İskele Icon Museum:

0392-37-12933

Gazimağusa Devlet Hastanesi:

0392-36-48986

Gazimağusa Elektrik Arıza:

0392-36-65514

0392-36-48986 Famagusta State Hospital: 0392-36-65514 Famagusta Electricity Repairs:

Gazimağusa Galeria Sinema:

0392-36-51270

Famagusta Galleria Cinema:

Girne Belediyesi:

0392-81-51884

Girne Akçiçek Hastanesi:

0392-81-52266

0392-81-51884 Kyrenia Municipality: 0392-81-52266 Kyrenia Akçiçek State Hospital:

Girne Barış ve Özgürlük Müzesi:

0392-82-18616

Kyrenia Peace and Freedom Museum:

0392-82-18616

Girne Bellapais Manastırı:

0392-81-57540

Kyrenia Bellapais Abbey:

0392-81-57540

Girne Güzel Sanatlar Müzesi:

0392-81-52287

Kyrenia Fine Arts Museum:

0392-81-52287

Girne Kalesi ve Müzeleri:

0392-81-52142

Kyrenia Castle and Museum:

0392-81-52142

Girne Halk Sanatları Müzesi:

0392-81-57688

Kyrenia Folk Art Museum:

0392-81-57688

Girne Galleria Sinema:

0392-81-59433

Kyrenia Galleria Cinema:

0392-81-59433

Girne Lemar Cineplex:

0392-82-23399

Güzelyurt Belediyesi:

0392-71-42018

0392-82-23399 Kyrenia Lemar Cineplex: 0392-71-42018 Omorphou Municipality:

Güzelyurt Müzesi:

0392-71-42202

Sağlık Sorunları:

0392- 112

0392-71-42202 Omorphou Museum: 0392-112 Health Problems:

Polis:

0392-155

Police:

Yangın:

0392- 199

Orman Yangını:

0392- 177

0392-199 Fire: 0392-177 Forest Fires:

0392-36-51270

0392-155

111


112




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.