Belge : TR-DEMO
PSİKOLOGLAR VE PSİKİYATRİSTLER DERNEĞİ
Kızılay Mh. İzmir-1 Cd. No:33/31 Kat:8 Kızılay, Çankaya Ankara, Türkiye
KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ
ICSF 5001:2012
gerekliliklerine göre aşağıdaki faaliyetler için tetkik edilmiş ve belgelendirilmiştir.
Kurumsal firma mısınız? Kurumunuzda kalite belgesi var mı? Gizliliğe önem veriyor musunuz? Bilgi güvenliğine önem veriyor musunuz? Kalite Yönetim Sistemi belgeniz var mı?
müşterilerinizden gelecek tüm bu soruları INTERCSF Kalite Belgelendirme Kurumundan alacağınız “Uluslararası Kalite Belgesi” ile çözün!.. Şimdi, özel lansman fiyatları ile hizmetinizdeyiz!
INTERCSF
Uluslararası Kalİte Belgelendİrme Kurumu
www.intercsf.eu
İÇİNDEKİLER
Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği İktisadi İşletmesi adına Timur TUNA
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Timur TUNA t.tuna@psikolojim.com.tr
DERNEK BAŞKANI
Yrd.Doç.Dr. Bilal Semih BOZDEMİR president@ppd.com.tr Yönetim Kurulu Yrd.Doç.Dr. Bilal Semih BOZDEMİR Cihan Melih BOZDEMİR Murat YÜCEL Dr.Meltem ÖZKANDAN Fadime YEŞİLKAVAK BASKI YEDİZ OFSET - İstanbul İstanbul Reklam Rezervasyon;
İlgili Kişi : Veysel TOPUZ Adres : Fevzipaşa Cad. Aktar Kerim Sk. No.23/2 Edirnekapı/İstanbul Tlf : 0212534172 Dergi &Kapak Tasarım: Timur TUNA timurtuna@timurtuna.com.tr
Psikolojim SAYI:1 NİSAN,2014
Editörden
6
İÇİMİZDEN BİRİ: SIGMUND FREUD
8
SOSYAL PSİKOLOJİ PARAPSİKOLOJİ
10
Zıkkımın Kökü, Ziftin Peki / Ali Çifci
14 20
Bipolar Tedavi İlköğretimde Rehberlik Hizmetinin Önemi Ölüm Kaygısı Psikolojisi
24 26 27 28
PSİKOLOJİNİN TARİHİ
34
BİPOLAR BOZUKLUK
Yönetim Adresi:
Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği İzmir-1 Cd. No:33/31 Kat:8 Kızılay, Çankaya/ANKARA
Telefon : 444 1 659 / (0312) 419 1659 Faks : (0312) 418 45 99 Web : http://www.ppd.com.tr Mail : info@ppd.com.tr
“PsikolojiM” Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği Yayın Organıdır. ISSN : 2147-8813 Aylık, süreli yayın. Psikolojim dergisi T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Yazılı izin olmadıkça, içeriğin bir kısmının yada tamamının kullanılması yasaktır. Kullanılan görsellerin yasal haklarından ve yazıların içeriklerinden yazarları sorumludur; tüzel kişileri bağlamaz.
Ankara, NİSAN/2014 Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği yayın organıdır. Web Adresimiz; http://www.psikolojim.com.tr
Bu ay neler var?
İMTİYAZ SAHİBİ
3
1
bölüm
PSİKOLOJİM
Aylık Psikoloji Dergisi Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği
BU SAYIDA..
PSİKOLOJİ
MAKALE zıkkımın kökü, zitfin peki!
Yazı Dizisi / Ali Çifci Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; milletimiz dünyanın en zeki milletleri arasındadır. Çabuk, kolay ve pratik çözümler bulma konusunda eğer her gün haber bülteni izliyorsanız vatandaşlarımızın kendi imkânlarıyla başardığı dâhiyane projeleri görmeniz mümkündür.
BAŞKANIN MESAJI
İlk sayımızdan merhaba... İlk sayımızdan merhaba! Ücretsiz hizmetlerimiz ile, ülkemiz insanına hizmet etmenin haklı gururu içerisindeyiz... Sayfa. 6
İÇİMİZDEN BİRİ;
SIGMUND FREUD Sigmund Freud, (D. 6 Mayıs 1856, Moravya - Ö. 23 Eylül 1939, Londra) psikanaliz öğretisini geliştirmiş olan Yahudi kökenli Avusturyalı nörolog. Kişiliğin 5 farklı dönemden geçerek geliştiğini öne süren Psikoanalitik Kuram’ın kurucusudur. Sayfa. 8
SOSYAL PSİKOLOJİ
(social psychology) Çevremize uymak adına neleri feda ettiğimizin acaba farkında mıyız? Sayfa. 10
PARAPSİKOLOJİ
Nedir bu parapsikoloji? Parapsikoloji, duyular-dışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olayların deneysel yöntem yoluyla çok disiplinli (çok yöntemli) etüdüdür. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir. Sayfa. 14
PARAPSİKOLOJİ
Parapsikoloji kullanılan bazı alanlar. Parapsikoloji ve kullanım alanları ve uygulamaları... Sayfa. 15
PARAPSİKOLOJİ
Parapsikoloji? Parapsikolojinin içerdiği ve ilgilendiği konu,alan ve fenomenlerden bazıları... Sayfa. 18
n e ler yapı yoruz?
Bu sayıda neler var?
4
Bunun yanında hiçbir milletin aklına gelmeyecek tedbirler ve çözüm önerileri yine bizim milletimizin aklına gelir. Kumandayı eskimesin diye poşetleyen başka bir millet göremezsiniz. Ne yapsın? Kumanda ne kadar uzun ömürlü olursa bir kumanda parası cebinde kalacak. Sayfa. 20
şİmdİ Türkİye’deyİz Uzaktan eğitim teknikleri ile eğitim alacağınız Türkiye Enformasyon Ofisimiz 2006 yılından bu yana sizlere hizmet vermektedir. Sınav vb. zorunluluk ve şartlar olmaksızın St.Clements University ‘nin kapıları şimdi size de ardına kadar açık. ÖSS vb. sınavlara girmiş olmak gerekmemektedir (Uzaktan eğitim ile hizmet vermekteyiz). Eğitiminizi yarıda bırakmış iseniz ve bir yerlerden başlamak istiyorsanız, Herhangi bir fakülte mezunu değilseniz; yüksek lisansınızı tamamlamak istiyorsanız; Doktoranızı dünyanın en saygın üniversitelerinden birisinde yapmak istiyorsanız; Çalışırken öğrenim görmek istiyorsanız; Mezun olunca tercih edilen bir personel adayı olmak istiyorsanız; Okumak için değil, mezun olduğunuzda gerçekten iyi bir öğrenim tamamlamanın mutluluğunu ve gururunu yaşamak istiyorsanız;
şimdi bunu gerçekleştirebilirsiniz... BÖLÜMLERİMİZ;
Psikoloji (Lisans, Yüksek Lisans, Doktora) Uluslararası Hukuk (Lisans, Yüksek Lisans, Doktora) İşletme Yönetimi (Yüksek Lisans, Doktora) Siyaset Bilimi (Lisans, Yüksek Lisans, Doktora)
şİmdİ tam zamanı St.Clements University | Türkiye
http://www.stclements.eu | info@stclementstr.com PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
başkandan TÜM TÜRKİYE’YE GURURLA SUNARIZ!
İLK SAYIMIZDAN MERHABA! ÜCRETSİZ PROGRAMLARIMIZ İLE, ÜLKEMİZ İNSANINA HİZMET ETMENİN HAKLI GURURU İÇERİSİNDEYİZ... yrd.doç.DR.BİLAL SEMİH BOZDEMİR DERNEK BAŞKANI DEKAN&DİPLOMAT
A
İ
macımız aslında bir dergi çıkarmış olmak değildi; daha doğrusu sadece bir dergi değildi. Onun için en kaliteli baskıyı tercih ettik, daha fazla sayı ile daha fazla akademisyen ve daha fazla akademik içerik tercih ettik.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
İ
lk sayımız elbette birçok konuda olması gerektiği yolda ilk basamakta, bunu biliyoruz. Olması gerekene ve diğer basamaklara daha emin ve zamanında ulaşmak elbette sizinle olacak. Sizinle başlayıp sizinle aşmak elbette yine başarmanın hazzını yaşatacak sizinle…
lkokul öğretmeninizin teşviki sözleri, orta okul öğretmenlerinizin hayata dair verdiği örnekler ve akademik düzeyde iken de Profesörlerinizin azminize dair pozitif ya da negatif görüşleri için işte biz, işte size, işte onlara bir imkan. İlk basamaktayız; birlikte yürüyelim, hedefi birlikte yakalayalım; birlikten kuvvet doğacaksa, bilgi paylaşıldıkça güzelse; doğruyu yakalamak, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak, daha bilinçli, daha dik, hayata daha dolu bakmak için.
A
nsiklopedik kaynakları da dahil ettiğimiz bu dergimiz ayda bir çıkacak olup, kitaplığınızdaki diğer başucu kitaplarınızın yanında yer alacaktır. Bir magazin dergisi gibi olmadığı için, sürekli elinizin altında sizin ve yakınlarınızın her an ihtiyacı olacağı için ve bir referans/ek kaynak olarak kullanılabileceği için.
merhaba!
Bİr bebek gözü İLE KOCAMAN DÜNYAYA UYANMAK..
yrd.doç.DR.BİLAL SEMİH BOZDEMİR DERNEK BAŞKANI
Kocaman bir dünya; o milyarların dualarının kimisi için mutluluk, kimisi içinse mutsuzluk olduğu, ama kendi mutluluklarının bazen bencilliğe bile dayanabildiği bir dünya. Kocaman bir dünya, her bir doğan güneş ile başlayan bir günün yeni bir sabah, yeni bir başlangıç olduğu, ümit olduğu, yaklaşan gün olduğu kocaman bir dünya... Kocaman bir ömrün beklediği bir bebek ve onun gözü ile kocaman bir dünya. İyi temenniler, umutlar, gayretler ve hedefler. Olmazsa olmazlar, onur, gurur, başarı ve mutluluklar; huzur… Ve bunlarla ilgili gayretler, toplumsal, ferdi ya da sosyal hedefler… Doğru olanları seçme, başarma ve hep doğrularla karşılaşma temenni ve duaları… İşte bir bebekten beklenilene rağmen kocaman bir dünya... O doğrular için tek yol, hedef ve çare okumak; kutsal kitaplarda yazdığı üzere, anne ve babaların her gün çocukluktan çıkana kadar ve ötesinde bile söyledikleri, kendi eksikliklerini çocukları üzerinde temenni ettikleri gibi, günlük yaşamdaki o kim, ne ve nasıl olduğunuz kriteri olduğu gibi; yani eğitim... Anlatılacak o kadar çok şey var ki bir bebek gözüyle kocaman dünyaya uyanmayı tarif etmek için. Ama bu ilk sayımızdaki bu kapıların açılma sayfasına ne o kocaman dünya, ne ona bakış, ne de o bebeğin güzel gözleri sığacak... Sık aralıklarla burada sizinle o eğitimi yakalamak, o duaları gerçekleştirmek, o bebeği büyütmek için buluşmak dileğimizle, İlk sayımızdan kocaman dünyaya, engin psikoloji deryasına, bu bilime ilgisi olan her kesimden o milyarların her birisi insan ırkına merhaba....
psi Ko lo jim
Editörden..
Kocaman bir dünya; dualarının bir gün kabul olmasını bekleyen, kabul olan dualarla tatmin olamayan ve her gün değişik rüyalara uyanmak isteyen milyarlarca insanın yaşadığı bir dünya.
7
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
reklam
İÇİMİZDEN BİRİ: SIGMUND FREUD
Sigmund FREUD
10
SIGMUND FREUD’U TANIYALIM KİMDİR? ÇALIŞMALARI NELERDİR? ARAŞTIRMA: cİHAN MELİH BOZDEMİR
s
igmund Freud, (d. 6 Mayıs 1856, Moravya - ö. 23 Eylül 1939, Londra) psikanaliz öğretisini geliştirmiş olan Yahudi kökenli Avusturyalı nörolog. Kişiliğin 5 farklı dönemden geçerek geliştiğini öne süren Psikoanalitik Kuram’ın kurucusudur.
O
rta seviye bir Yahudi yün tüccarının, kırk yaşındayken, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya geldi. Ekonomik bunalımdan dolayı ailesi Viyana’ya yerleşmek zorunda kaldığında, Freud henüz 4 yaşındaydı. 1938 yılına kadar burada yaşadı.
L
isede Latince, Fransızca ve İngilizce öğrenirken kendi çabalarıyla da İbranice, İspanyolca ve İtalyanca öğrendi. Başarılı bir öğrenciydi. Başlangıçta istemediği halde Goethe’nın yapıtlarından etkilenerek tıp okumaya karar verdi.
Üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı. 1876 yılında fizyolojist Brücke’nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881’de tıp öğrenimini bitirdi. 1883’te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert’in yönetiminde psikaytri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884’de kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi. 1884’te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi. (Yaşamım ve Psikanalız adlı yapıtında kokainin anestezik niteliklerini aslında bildiğini, yalnız tıp çalışmalarını bıraktığından dolayı bunların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını ileri sürer.)
Aldığı bir bursla 1885’te Paris’e gitti, Salpêtriê Hastanesi’nde, Jean NİSANin Charcot’nun yanında staja başladı. Burada histerinin belirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi. Charcot’dan çok etkilendi. (Yaşamım ve Psikanaliz ‘de Charcot’ya ne kadar düşkün olduğu görülür) Charcot’nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886’da yayımladı. 1886’da Paris’ten ayrılarak Berlin’e gitti. Burada çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana’ya dönerek özel hekimliğe başladı. 1886 Ekim ayında 4 yıldır nişanlı olduğu NİSANha Bernays ile evlendi. Sinir hastalıkları ve histeri şikayetiyle kendisine başvuranlar üzerinde dönemin ünlü tedavi yöntemlerini, elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı. 1887’de Dr. Bernheim’in ‘Telkin ve Telkinin Tedavideki Uygulamarı Üstüne’ adlı kitabını çevirdi.
Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbest çağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti. 1892 - 1895 yılları arasında Charcot’nun Salı Günü Dersleri adlı kitabının çevirisini, savunma psikonevrozları üzerine bir makaleyi ve saplantılar ve fobiler üzerine başka bir makaleyi Breuer ile ortaklaşa hazırladı. Ancak tıp çevrelerince Histeri Üzerine İncelemeler hoş karşılanmadı. Bu yapıtta psikanalizin temel ilkelerine rastlanır.
1908’te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud’un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902’den sonra “Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği”, adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud’un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904’de E. Bleuer’le yazışmaya başladı. 1907’de Bleuer’in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih’te Freud Derneği’ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi’ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD’ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.
11 Sigmund FREUD
“
BİR İNSAN BİR YERE BAKIYORSA ORADA İLGİLENDİĞİ BİRŞEY VARDIR. BİR İNSAN BİR YERE HİÇ BAKMIYORSA ORADA İLGİLENDİĞİ BİRŞEY MUTLAKA VARDIR. sıgmund freud
“
1923’de kendisine üst çene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938’de Naziler’in Viyana’ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya’yı terk etmek zorunda kalarak Londra’ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.
Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud’a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz psikiatr Ernest Jones’un 1953’te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud’un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.
Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz, ilk vazgeçeceği insan siz olursunuz. Freud
SOSYAL PSİKOLOJİ
Sosyal Psikoloji
12
Çevremİze uymak adına neleri feda ettİğimİzİn acaba farkında mıyız?
PSİKOLOGLAR VE PSİKİYATRİSTLER DERNEĞİ ARAŞTIRMA KURULU
SOSYAL PSİKOLOJİ :
Bir bireyin duygu,davranış ve düşüncelerinin başkalarının gerçek yada hayal edilen varlığından nasıl etkilendiğinin bilimsel yollarla araştırılmasıdır.
Kavramsal İçeriği Psikoloji biliminin bir şubesi olarak daha fazla sosyal (toplumsal) davranış biçimleri üzerinde inceleme yapan, fert-toplum ve insanlar arası etkileşimini inceleyen, daha somut bir ifade ile başka insanları nasıl algıladığımızı, bizim onlara, onların bize karşı nasıl tepki gösterdiklerini, sosyal durum ve ortamlarda bulunmaktan bizim ve başkalarının nasıl etkilendiğini inceleyen bir bilim dalıdır. Kısacası Sosyal Psikoloji; ferdin sosyal çevresi ile kültürel ortamı arasındaki korelasyonu (karşılıklı münasebeti) inceleyen bir bilim dalıdır. Kişinin, davranışlarının, hislerinin, düşüncelerinin, başkalarının davranış veya özelliklerinden etkilenme şekillerini ve onlar tarafından belirlenme şekillerini inceleyen modern bir psikoloji dalıdır.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Başka bir tanıma göre Sosyal Psikoloji, fertlerin, insanlar arası ve sosyal çevreyle olan münasebetlerini, sosyal tecrübe ve davranışlarını, grup üyeliğinin nitelikleri veya bir toplum içinde bulunmanın, ferdin tutum ve davranışları ile inançları üzerindeki etkilerini araştıran psikolojik içerikli ve sosyal nitelikli bir bilim dalıdır. Sosyal Psikolojinin İlgi Alanları: Sosyal Psikoloji, bir insanın davranışı, duyguları ve düşüncelerinin diğer insanların davranış veya özelliklerinden nasıl etkilendiğini belirlemeye çalışır. Sosyal psikoloji, hem fertlerin toplum içindeki davranışlarını (kişilere yönelik Sosyal Psikoloji), hem de insanların sosyal gruplara katılmaları sonucu ortaya çıkan davranışlarını (topluma yönelik Sosyal Psikoloji) inceler.
13 Sosyal Psikoloji
Sosyal Psikoloji, sosyal olgulardan yola çıkarak, insana ve topluma yönelir. İnsanın içinde yaşadığı toplumun veya sosyal grubun özelliklerini ortaya çıkarır. Örneğin: Belirli sosyal gruplardaki ön yargılı davranışları inceleyen Sosyal Psikoloji, önce o grupların iktisadî imkânları, toplumda gördüğü itibar gibi sosyal özelliklerinden hareket eder ve sosyal şartların ortaya attığı engellenmeleri ortaya koyar. Ardından ferde yönelir ve bu engellenmelerin fertte meydana getirdiği duyguları araştırır. Böylece, psikolojinin diğer uzmanlık dallarından farklı olarak, fertte oluşan duygular ve bunların yön değiştirmesinin incelenmesinin ötesinde yine topluma yönelir. Sosyal Psikoloji, bilhassa deneysel (tecrübî) psikoloji ve kişilik psikolojisinin kavram ve yöntemlerinden yararlanır. Açıklanması gereken sosyal içerikli unsurları veya sosyal dışı unsurları (dayanakları) inceleyen Sosyal Psikoloji, sosyal hadiselerin yapısında ve işleyiş süreçlerinde temel olan kanunlara ve kaidelere ulaşmayı hedeflemektedir.
1920’lerden sonra Sosyal Psikolojide tutumların ölçülmesi ve incelenmesi ile ilgili teknikler gelişmeye başlamıştır. 1950’lerden sonra tutumların değişmesi ile ilgili kavramlar geliştirilmiştir. 1970’li yıllardan sonra da fert ve grup davranışlarının sosyal boyutu üzerinde durulmuştur.
SOSYAL PSİKOLOJİNİN TARİHİ; Terim olarak 19. yy.’ın sonlarında, daha fazla ABD’de kullanılır hale gelen Sosyal Psikoloji ile ilgili ilk eser “Sosyal Psikolojiye Giriş” Mc Dougall’a aittir. 1908 yılında yayınlanan bu kitapta, kişi ve insan içi süreçlerin yanında zihindeki tabii eğilimler ve onun kapasitesini ele alınmakta ve içgüdü teorisi açısından bugünün anlayışı ile daha fazla motivasyon teorisi işlenmektedir.
Türkiye’de 1950’li ve sonraki yıllarda kurulmaya başlanan üniversitelerin psikoloji bölümleri içerisinde sosyal psikoloji ana bilim dalları kurulmuştur (Örn. Boğaziçi, Hacettepe, Ankara, İstanbul ve Ege Üniversitesi). Ancak, bilgi edinme ve ders verme yöntemi, daha fazla Amerikan literatüründen Türkçe’ye çevrilmiş kitaplara dayandırılarak gerçekleşmiştir. Yerli bilgilerden hareketle milli, özgün modeller, az da olsa 1980’li yıllardan sonra ortaya çıkmıştır.
Sosyal Psikoloji; Psikoloji, sosyoloji ve antropoloji alanları arası bir disiplin olan sosyal psikoloji; incelediği toplumsal etki ve uyma, tutumlar, grup yapısı ve dinamizm, iletişim, toplumsallaşma, kültür ve kişilik, toplumsal değişim ve kültür değişimi gibi konularda Rehberlik ve psikolojik danışmanlığa yardımcı olur.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Özkandan Danışmanlık SERTİFİKA VE EĞİTİMLER • Öğrenci koçluğu sertifikası • Nefes terapisi sertifikası • Stres yönetim sertifikası • Mülakat teknikleri sertifikası • Motivasyon sertifikası • Medikal psikoloji sertifikası • Liderlik sertifikası • Kişisel gelişim sertifikası • Ruh sağlığında kaygı bozuklukları sertifikası • Kariyer koçluğu sertifikası • Kadın psikolojisi sertifikası • Hipnoz sertifikası • Genel psikoloji sertifikası • Siga Sigarayı bırakma yolları sertifikası • Temel psikoloji sertifikası • Psikolojik rahatsızlıklar sertifikası • Kişilik psikolojisi sertifikası • Endişe ile başa çıkma yolları sertifikası • Temel kuantum düşünme teknikleri sertifikası • Hasta ve hekim hakları sertifikası • İletişim uzmanlığı sertifikası • Aile psikolojisi sertifikası • Hafıza teknikleri sertifikası • Uyku ve uyku sağlığı sertifikası • Psikolojik yeme bozukluğu sertifikası • Hızlı okuma teknikleri sertifikası • Yönetici koçluğu sertifikası • Yöneticinin yönetimi sertifikası • Habercilik sertifikası • İnsan kaynakları sertifikası • Zaman yönetimi sertifikası • İletişin teknikleri sertifikası • İşaret dili sertifikası • Stres ile başa çıkma yolları sertifikası • Psikolojik rahatsızlıklar sertifikası • Problem çözme sertifikası
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
Performans koçluğu sertifikası Beyin ve işlevleri sertifikası Beden dili sertifikası Başarılı lider olma sertifikası Balistik sertifikası Ayurveda sertifkası Anatomi sertifikası Takım çalışması sertifikası Reklamcılık sertifikası Reiki sertifikası Radyo ve Tv spikerliği sertifikası Etkili eğitmenlik sertifikası Endişe ile başa çıkma yolları sertifikası Eğiticinin eğitimi sertifikası Çocuk ve ergende depresyon sertifikası İnsan kaynakları sertifikası Yaratıcı drama sertifikası Türk hava kurumu planör uçuş belgesi Osmanlıca dil sertifikası Bulgarca dil sertifikası Japonca dil sertifikası İtalyanca dil sertifikası İspanyolca dil sertifikası Portföy yöneticiliği eğitimi KOSGEB girişimcilik eğitimi Yunanca dil sertifikası Fransızca dil sertifikası Almanca dil sertifikası Aile koçluğu sertifikası Swot analizi sertifikası Rusça dil sertifikası Çince dil sertifikası Gürcüce dil sertifikası Farsça dil sertifikası Emotional freedom tecniques sertifikası Cinsel işlev bozuklukları sertifikası
özkandan
danışmanlık
Yıldızevler 4.Cadde No:27/4 Çankaya/Ankara TelefonTagore : (0312) (4.Cad.) 283 29 89 Yıldızevler Mah. Rabindranaht 27/4 Çankaya - ANKARA www.meltemozkandan.com | www.ozkandangrup.com Tel: (0312) 283 29 89 www.meltemozkandan.com | www.ozkandangrup.com
info@meltemozkandan.com | info@ozkandangrup.com
neler yapıyoruz? • Sertifikalı “Temel Psikoloji” eğitimi ile 75.000+ kişiye, Psikoloji eğitimini ücretsiz verdik.. • Sertifikalı “Genel Psikoloji” eğitimi ile, kişilerin Psikoloji bilgisini ücretsiz pekiştirdik.. • Sertifikalı “Kişilik Psikolojisi” eğitimi ile, kullanıcılarımıza “Kişilik Psikolojisi” temellerini verdik... • Sertifikalı “Stres ve Stres ile Başa Çıkma Yolları” eğitimi ile toplumumuzun çağın hastalığı olan STRES hakkında, ücretsiz olarak bilinçlendirdik, bilinçlendirmeye de devam ediyoruz.. • Sertifikalı “Temel Kuantum Düşünme Teknikleri” eğitimi ile, kullanıcılarımıza “Kuantum” eğitimi verdik.. • Sertifikalı “Endişe ile Başa Çıkma Yolları” eğitimi ile toplumumuza, endişe ile başa çıkma yolları konusunda eğitim verdik.. • Sertifikalı “Aile Psikolojisi eğitimi ile, toplumsal yapı taşımız olan ailenin temellerine indik.. • Sertifikalı “Başarılı Lider Olma” eğitimi ile başarılı liderler yetiştirdik... • Sertifikalı “İş ve Çalışma Psikolojisi” eğitimi ile, iş hayatında yaşanabilecek psikolojik engelleri birlikte aştık... • HD kalitesinde, ücretsiz eğitim setleri ile, toplumumuz ile iç içe olduk... • Mesleki üyelerimize özel, ücretsiz 7/24 psikolojik danışma hattı kurma çalışmalarımız devam etmektedir. • Ülkemiz genelinde ve yurt dışına, temsilcilikler veriyoruz.. Ülkemiz insanına hizmet etmeyi, kendimize görev bildik... Görev ve sorumluluklarımızı yerine getiriyor olmanın haklı gururu içerisindeyiz... Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği olarak toplumumuzun yanında olmaya devam edeceğiz... Yrd.Doç.Dr.Bilal Semih BOZDEMİR Dernek Başkanı
hayata ortak ol!
Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği www.ppd.com.tr 444 1 659 PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikoloji
16
PARAPSİKOLOJİ “
PARAPSİKOLOJİ, DUYULARDIŞI ALGILAMA, PSİKOKİNEZİ,”ÖLÜMDEN SONRA YAŞAM” GİBİ KONULARA İLİŞKİN OLAN, PARANORMAL (NORMAL DIŞI, NORMAL ÖTESİ) OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN OLAYLARIN DENEYSEL YÖNTEM YOLUYLA ÇOK DİSİPLİNLİ ETÜDÜDÜR.
Parapsikoloji, duyulardışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olayların deneysel yöntem yoluyla çok disiplinli (çok yöntemli) etüdüdür. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
“
Parapsikolojik deneyler, prekognisyon ve telekinezinin varlığını test etmek için rastgele sayı üreteçleri kullanmayı, duyular-dışı algılamayı test etmek için Ganzfeld uyarımını, durugörü ile kullanışlı casusluk bilgisi elde edilip edilemeyeceğini incelemek için Birleşmiş Devletler hükümeti ile anlaşmalı olarak yürütülen araştırma denemelerini içerir. Bu deneylerin sonuçları bazı parapsikologlar tarafından psişik yeteneklerin varlığının bir göstergesi olarak değerlendirilir.
Buna rağmen, bilimsel çevreler bu psişik yeteneklerin varlığının kanıtlanmadığı konusunda fikir birliği içindedir. Eleştirmenler görünen deneysel başarıların aslında yöntemsel kusurlardan oluşabileceğini kanıtlamışlardır. Parapsikolojinin bilim olarak değerlendirilmesine itiraz edilmektedir. Birçok bilimci, parapsikologların bir yüzyıldan daha fazla süreden beri psişik yeteneklere dair hiçbir kesin kanıt sunamamalarına rağmen hala bu tip yetenekleri doğal olayları açıklamakta kullandıklarından parapsikolojiyi “sözde bilim” olarak görür.
Terim Yunanca’da “ötesinde” anlamına gelen “para” (παρά) sözcüğünün, “ruhbilim” anlamında kullanılan “psikoloji” terimine eklenmesiyle elde edilmiş olup, ilk kez 1889’da Alman psikolog Max Dessoir tarafından kullanılmıştır. Günümüzde parapsikologlar bu paranormal fenomenleri ifade etmek üzere, bu tür olayların herhangi bir düzenek kullanılmaksızın meydana geldiğini vurgulamak amacıyla psi terimini kullanmaktadırlar. Yunan alfabesinin 23. harfi olan Psi’nin Parapsikoloji terminolojisinde bu amaçla kullanılmasının ya da seçilmesinin nedeni, Yunanca’da “ruh” ve “yaşam gücü” anlamlarında kullanılan psikhe sözcüğünün baş harfi olmasıdır.
17
“ÖLÜMDEN SONRA YAŞAM” MI?
>
kaynak : VİKİPEDİ ARAŞTIRMA : BİLGİ İŞLEM OFİSİ
Empati; Birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomeni.
Parapsikolojiye, halihazırda sekiz üniversitede okutulmasına karşın, ABD’de ve birçok ülkede “sınır-bilim” hatta kimi ülkelerde ‘sözdebilim’ gözüyle bakılmaktadır; çünkü araştırmaları ABD’deki bilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiş “standart varsayım numuneleri” içinde henüz yer almamaktadır.
Parapsikolojik araştırma laboratuvar araştırmasını ve bilimsel alan çalışmasını içeren bir dizi metodoloji gerektirir ki, günümüzde bu metodolojik parapsikoloji araştırmaları bazı özel laboratuarlarda ve dünyanın çeşitli üniversitelerinde sürdürülmektedir. Bununla birlikte, günümüzde parapsikolojik araştırmalara etkin olarak destek veren (sponsorluğunu yapan, finanse eden) üniversiteler, tüm üniversitelerin sayısına oranla çok fazla değildir.
Bu tür akademik araştırmalar özel parapsikolojik yayınlarda, bazı parapsikolojik araştırmalar da geleneksel gazetelerde makale olarak yayımlanmaktadır. ABD’li parapsikologlarca sürdürülen deneyler iki alanda ya da iki yöntemde yoğunluk kazanmıştır. Kullanılan temel yöntemlerden biri, psikokinezinin varlığını ortaya koymak üzere RNG yöntemidir, diğeri duyular-dışı algılamanın varlığını ortaya koymak üzere de uyaranlardan yalıtılmanın söz konusu olduğu “Ganzfeld uyarımı”dır. Bunlardan başka, parapsikolojik araştırma deneylerinin bir kısmını da, ABD’de, “gezici (coğrafi) durugörü” olasılıklarını incelemek üzere, devlet sözleşmesi altında sürdürülen araştırma deneyleri oluşturmaktadır.
Arkeoloji alanında Belirli bir sayıda da olsa psi deneklerinin yardımıyla gerçekleştirilen arkeolojik keşifler olmuştur ve psi deneklerinin yardımıyla sürdürülen arkeoloji çalışmaları vardır. Bu konuda özellikle, 4445 denek tarafından verilen enformasyonlardaki çakışmalardan yola çıkarak kazı yerlerini belirlemek amacını güden Stephan Schwartz’ın çalışmalarını belirtmek gerekir.[81] Bununla birlikte, psi denekleri tarafından sunulan, keşif yapma olanağı sağlayan enformasyonların kesinlik ölçüsünü saptamanın güçlüğüne de dikkat çekmek gerekir. İstihbarat alanında Bu konuda en tanınmış çalışmalar CIA’nin himayesinde gerçekleştirilmiş olanlardır ki bunların son kod adı “Stargate”dir. Yaklaşık 20 yıl boyunca CIA tarafından çok gizli bir program uygulamaya kondu. Bu programda seçilmiş ve hazırlanmış bir grup deneğin istihbarat alanında kullanımı sözkonusuydu. Bu ekipte en yetenekli denek olarak kabul edilen Joe McMoneagle çalışmasından dolayı liyakat nişanı aldı. Kayıp kişilerin aranması alanındalor as aciet ma Yine psi deneklerinin verdikleri enformasyonlar sayesinde bulunan kayıp kişiler olmuştur. Bu bakımdan ABD gibi kimi ülkelerde polisin kayıp kişileri bulmada çaresiz kaldığında zaman zaman medyumlara başvurduğu ileri sürülür.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikoloji
Parapsikoloji’nin çeşitli alanlardaki uygulamaları
Parapsikoloji
18
“
Ray Hyman, Stanley Krippner, James Alcock ve bazı bİlİm adamları parapsİkolojİde kullanılan bu İkİ yönteme ve bu İkİ yöntemle elde edİlen verİlere eleştİrİ getİrmektedİrler. Kuşkucu araştırmacılara göre, yöntemsel (metodolojİk) kusurlar, bİrçok parapsİkolog tarafından sunulmuş normal-dışına İlİşkİn açıklamalardan zİyade, görünüştekİ deneysel başarılar İçİn en İyİ açıklamayı sağlamaktadır.
“
Ray Hyman, Stanley Krippner, James Alcock ve bazı bilim adamları parapsikolojide kullanılan bu iki yönteme ve bu iki yöntemle elde edilen verilere eleştiri getirmektedirler. Kuşkucu araştırmacılara göre, yöntemsel (metodolojik) kusurlar, birçok parapsikolog tarafından sunulmuş normaldışına ilişkin açıklamalardan ziyade, görünüşteki deneysel başarılar için en iyi açıklamayı sağlamaktadır.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikolojiye ABD’de sınırbilim, hatta Kaliforniya’da sözde bilim olarak bakılmaktaysa da, bu alandaki çalışmalar Avrupa’da özellikle 1977’deki “İzlanda Tezleri” sonrasında bilimsel saygınlığını kazanmaya başlamıştır. 1977’de Reykjavik’de (İzlanda)’da yapılan uluslararası kongrede sunulan, “İzlanda Tezleri” adıyla tanınan rapor ve verilerin bilimsel değerleri “1973 yılı Nobel Fizik Ödülü” sahibi Brian Josephson tarafından onaylanmıştır. Çoğu araştırmacı İzlanda Kongresi’ni parapsikolojinin “tarihi an”ı olarak nitelendirir.
Günümüzde parapsikolojik araştırma kuruluşlarının bir kısmı “psişik araştırma” adı altında etkinlik göstermektedir. Parapsikoloji günümüzde ABD’den Yunanistan’a dek yaklaşık 40 ülkede üniversitelerde kürsü edinmiş bulunmakta ve okutulmaktadır. Kimilerine göre, parapsikoloji materyalist metapsişiğe verilen yeni isimdir ya da metapsişiğin materyalistleşmiş devamıdır.
Parapsikoloji... Parapsikoloji simgelerinin önde gelen işaretlerinden...
Parapsikoloji’nin Doğu Bloğu ülkelerindeki durumu Sheila Ostrander, Lynn Schroeder ve diğer birçok yazar vaktiyle Sovyetler Birliği’nde ve diğer birçok Doğu Bloğu ülkelerinde parapsikolojik alanda pek çok akademik araştırmanın yürütülmüş olduğunu, bu araştırmaların devlet tarafından desteklendiğini bildirmektedir. Yazarlar kitaplarında CIA’nin çalışma programında da casusluk alanında kullanılmak üzere, parapsikolojik araştırma ve incelemelerin yer almış olduğuna dikkat çekmişlerdir. Doğu Bloğu ülkelerindeki bu çalışmalar sonucunda söz konusu alanda Batı’daki parapsikolojik terimlerden farklı terimleri içeren bir terminoloji oluşmuştur. Doğu Bloğu ülkelerinde söz konusu alanda ortaya atılmış terimlerden bazıları psikotronik parapsikoloji, biyoenerji, biyoplazma, Kirlian fotoğrafçılığı olarak bilinir. Doğu Bloğu’nda Stalin döneminden itibaren medyumluk yeteneklerine sahip en ünlü isimler arasında Wolf Messing, Nina Kulagina ve Stanislawa Tmoczyk sayılabilir. Bunlardan son ikisiyle bilim adamları sayısız deneyler yapmıştır.
Tarihçe Parapsikolojik araştırma alanı için önceleri, özellikle Avrupa’da metapsişik ve parapsişik terimleri kullanılıyordu. Metapsişik terimi Aristo’nun “Metafizik” kitabının isminden esinlenen 1913 Nobel ödüllü fizyoloji profesörü Charles Richet (1850-1935) tarafından 1905’te ortaya atılmış, parapsişik terimi ise, Dijon Akademisi ve Grenoble Akademisi rektörü olan Emden ödüllü bilimci ve filozof Emile Boirac (1851-1917) tarafından ortaya atılmıştır. Prof. W. McDougall bu adı parapsikoloji terimiyle değiştirerek bu terimin uluslararası sahada kabul görmesini ve literatürde yerini almasını sağlamıştır. Fakat parapsikolojinin ABD’li öncüsü biyoloji doktoru ve bitkibilimci olan Prof. J. B. Rhine’dır. Rhine çalışmaları sonucunda bazı kişilerin bedensel duyuları kullanmadan dış dünyadan ya da diğer insanların zihinlerinden bilgi edinebileceklerini gözlemlemişti. Bu olguya duyular-dışı algılama ya da duyular-dışı idrak anlamında “extra sensory perception” (ESP) adını verdi. Parapsikoloji terimi Alman psikolog Max Dessoir tarafından 1889’da ortaya atılmış, Rhine tarafından benimsenmiştir. Bununla birlikte 1930’lu yıllardan itibaren psişik fenomenin laboratuar koşulları içine çekildiğinin, yani laboratuar metodolojileri uygulanarak incelendiğinin vurgulanması amacıyla parapsikoloji terimi yerine “psişik araştırma” teriminin kullanımı daha yaygınlık kazanmıştır.
Eski dönem Klasik dönem de denmektedir. Bu dönem, tarih çağlarından başlayarak 1700’lü yıllara kadar sürmüştür. Psişik olduğu iddia edilen durumlar, yalnızca son yıllarda ilgi duyulup incelenmemiştir. Örneğin Antik Yunan ve Roma’da kimi olguların, anlaşılamaz psişik güçler tarafından meydana geldiği sanılmaktaydı. O dönemde yaşamış Pisagor, Eflatun, Çiçero, Seneca, Virgil ve pek çok bilim, sanat ve devlet adamı bu konuları incelemişlerdi. Medyumluk yeteneklerine sahip olduğu iddia edilen insanlar, tarih boyunca büyücü, şaman, cadı, ermiş, kahin, mistik vs. adlarla ifade edilmişlerdir. Yine bazı yazıtlardan ve duvar resimlerinden anlaşılmaktadır ki eski insanlar da, günümüzde radyestezi olarak bilinen, “insan vücudu içindeki radyasyonun algılanması yeteneği” olduğu iddia edilen duruma inanmaktaydı; eski insanlar çatal çubuk yöntemiyle toprak altında su ve maden araması yapmışlardır. Bilinen en eski çatal çubuk resmi M.Ö. 1300 yıllarına aittir ve Mezopotamya’da bulunmuştur. Yine, Antik Yunan’da prekognisyon ve kehanet söylentileri oldukça yaygındı. Gerek Yunanistan’da gerekse Anadolu’da birçok kehanet merkezi, tapınağı mevcuttur. Bu döneme ait psişik konulardaki kayıtların hepsi elbette ki, günümüze kadar, olduğu gibi korunabilmiş değildir. Ancak, o dönemleri anlatan ikinci el eserlerden bunları elde etmemiz mümkün olmaktadır. Dolayısıyla arkeoloji biliminin bulguları, bilgileri ve birikimi arttıkça tarihi çağlarda psişik durumlar ile ne kadar ilgilenildiği hakkında daha doğrudan bilgi ve veri elde edilebilmektedir.
Kurumlaşma dönemi 19. yüzyılın sonlarına doğru din ve bilimin insan varlığı ve ruhsal yapısı hakkındaki açıklamalarıyla yetinmeyen ve insan varlığının daha üstün, daha aşkın bir öze sahip olduğunu düşünen bazı aydınlar, 1882 yılında Londra’da Psişik Araştırmalar Derneği’ni kurdular. Derneğin ilk kurucuları arasında bulunan bilim adamlarının ve aydınların ortak düşüncesi, aynı zamanda, evrene şu soruyu sormaktı: “İnsanın öz varlığı bedenin ölümünden sonra varlığını sürdürür mü?” Dernek bazı bilim çevrelerince o kadar ilgi görüyordu ki gerek başkanları gerekse üyeleri tanınmış bilim adamlarıydılar. Başkanlar arasında Nobel Ödülü almış üç bilim adamı, bir başbakan ile çoğu fizikçi ve filozoflardan oluşan çok sayıda profesör bulunmaktaydı. Yani, ruhsal araştırmalar alanında kurulmuş bu ilk dernek aslında önemsiz, küçük, kendi alanında araştırmalar yapan bir dernek değildi. Aksine gerek kurucuları, gerek başkanları, gerekse üyeleri o dönemin bilim ve düşünce tarihine isimlerini yazdırmış kimselerdi. Bu aydın bilim insanları 19.yy. biliminin kendilerini bir çeşit “mekanik kör düğüm” içine sürükleğini düşündüklerinden, kendilerini bu durumdan çıkaracak bir yol bulma konusunda uzlaşıyorlardı. İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği üyeleri bu amaçla insan varlığının duyular-dışı yönlerini ve özellikle psişik yeteneklerini inceleme yoluna gittiler. Konuyla ilgili yüzlerce vaka topladılar ve bunları hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan objektif bir biçimde incelediler. Bunun yanı sıra bu araştırmaları destekleyici birçok psikolojik araştırmalar da yaptılar. Çoğunun yüksek dereceli çabalarından dolayı o günlerde açıklanamaz olarak görülen olaylar, bugün birçok ılımlı bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca aralarında Freud, Pierre Janet ve C.G. Jung’un da bulunduğu ilk psikoterapistlerin çoğu bu derneğin üyesiydi. Bu ünlü psikologlar da dernek çevresinde çok önemli ve yararlı çalışmalar yapmışlardır. Parapsikoloji araştırmalarının yakın tarihini oluşturan kurumlaşma döneminde başlıca üç kuruluşun faaliyetleri görülmektedir: Klasik deneyleri ile ilk adımları atan, 1882’de kurulan İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği(SPR), 1919’da kurulan Uluslararası Metapsişik Enstitüsü ve Prof. J. B. Rhine’ın 1932’de Kuzey Carolina’da Duke Üniversitesi Psikoloji Fakültesi’nde kurduğu Parapsikoloji Laboratuarı’dır. Her üç kuruluşun da başkanları genellikle bilim adamları olmuştur.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikoloji
“Ölümden Sonra Yaşam”
19
Parapsikoloji’nin içerdiği ve ilgilendiği konu, alan ve fenomenlerden bazıları şöyle açıklanır:
Parapsikoloji
20
Backster etkisi: Bitkisel algılama ya da bitkilerdeki psişik algılama. Beden-dışı deneyim: Kişinin uyku gibi ruh ve beden bağlarının gevşediği hallerde esîrî beden ya da astral beden (spiritüalizm’de duble) denilen süptil maddelerden oluşan bedeniyle fiziksel bedeni dışında, bilinci yerinde olarak, başka mekanlarda dolaşmak üzere yolculuk yapması. Değişik şuur halleri: İnsanın uyanıkken bulunduğu olağan şuur halinden farklı şuur halleri. Durugörü: Canlı ve cansız nesnelerin ve olayların beş duyunun yardımı olmadan (paranormal olarak) algılanması. Bu alanda en tanınmış isim Ingo Swann’dır. Düşünce fotoğrafçılığı: Bir fotoğraf cihazı kullanarak veya kullanmadan, insanın düşünce ve imajlarının hassas bir fotoğraf filmi üzerine kaydedilmesini konu alan paranormal fotoğrafçılık. Bu alanda en tanınmış isim Ted Serios’tur. Ekminezi: Hipnoz veya “psikolojik ayrışma” içindeki süjede (denekte) içinde bulunduğu yaşamdaki veya geçmiş yaşamlarındaki (reenkarnasyonlarındaki) izlenimlerin tekrar canlanması ve bunu sağlayan yöntem. Empati: Birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomeni. Felaket belirtisi: Kişide ölüm, kaza veya aniden rahatsızlanma gibi hoş olmayan olaylardan birkaç saat kadar kısa bir süre önce oluşan normal-dışı ön belirtiler. Levitasyon: İnsan ya da hayvan vücudunun veya özgül ağırlık olarak havadan daha ağır nesnelerin görünür herhangi bir fiziksel etkenin yardımı olmadan havaya kaldırılması, havada asılı kalması veya havada gezinmesi. Batı’da levitasyon fenomeni konusunda en tanınmış isim Daniel Dunglas Home’dur. (Yogi Pullavar’ın 1936 yılında Hindistan’daki levitasyon gösterisi) Ölüm döşeği vizyonları: İnsanın ölüm sırasındaki paranormal algıları. Ölüm-ötesi deneyimi: Bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyim. Prekognisyon: Meydana gelecek olayların önceden paranormal olarak algılanması fenomeni. Psikokinezi (Telekinezi): Kişinin maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapması. Bu alanda en tanınmış isimler Uri Geller ve Nina Kulagina’dır. Reenkarnasyon: Ruhun sürekli olarak tekrar bedenlenmesi. Tekinsizyer: Fantomların görülmesi, eşyaların kendiliğinden hareket etmesi, mahiyeti anlaşılamayan birtakım seslerin duyulması gibi olayların sıkça gözlemlendiği yerler. Telepati: Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi.
>
Parapsikoloji;
Parapsikoloji, duyular-dışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olayların deneysel yöntem yoluyla çok disiplinli (çok yöntemli) etüdüdür.
Parapsikoloji Kurumunun Kurulması Psikolojinin giderek mekanik ve davranışçı anlayışa yönelmesiyle parapsikolojiye karşı azalan akademik ilgi, farklı psişik yeteneklere sahip üç medyum ya da psişik üzerinde yapılan deneyler sayesinde 1950’lerin sonunda yeniden artmaya başlamıştı. Bu üç ünlü psişik, düşünce fotoğrafçılığı alanında ün yapmış Ted Serios, kaşıkları eğip bükmesiyle psikokinezi alanında ün yapmış Uri Geller ve gezici durugörü yeteneğiyle ün yapmış Ingo Swann’dır. Parapsikoloji Kurumu 19 Haziran 1957’de Durham’da (Kuzey Caroline) kuruldu. Oluşumu Duke Üniversitesi’nin parapsikoloji laboratuvarındaki çalışmalar sırasında Rhine tarafından önerilmişti. Rhine’ın önerisinde, parapsikoloji alanında uluslararası profesyonel bir kurumun çekirdeği olacak bir grubun oluşturulması fikri yatıyordu. Bu organizasyonun amacı, tüzüğünde belirtildiği gibi, “parapsikolojiyi bir bilim dalı olacak şekilde ilerletmek, bu alandaki bilgileri yaymak ve bu bilim dalında elde edilen sonuçları, diğer bilim dallarında elde edilen sonuçlarla bütünleştirmek” idi.kuruluş olup, Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na bağlılığını sürdürmektedir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Antropolog Margaret Mead bakanlığındaki Parapsikoloji Kurumu, 1969’da dünyadaki en büyük genel bilimsel kurum olan Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na (American Association for the Advancement of Science) bağlanmasıyla parapsikolojiyi ilerletmesinde büyük bir gelişme kaydetmiş bulunuyordu. 1957’de Rhine tarafından kurulan Parapsikoloji Kurumu’nun, 1969 Aralık ayında Amerikan Bilim Geliştirme Kurulu’nda (AAAS) kabul edilmesi parapsikolojinin saygınlığını kazanmasında önemli bir adım olarak kabul edilir. Kimilerince bu, parapsikolojinin bilimsel saygınlığının resmi biçimde onaylanması sayılabilirdi. Bu olay, özellikle ABD üniversitelerinde psi araştırmalarının artmasına neden olacaktı. Günümüzde Parapsikoloji Kurumu, üyeleri psi fenomenini inceleyen bilim adamları ve akademisyenlerden oluşan, yaklaşık 300 üye kuruma sahip büyük bir Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’nun yıllık kongresi parapsikologlara, araştırmalarını diğer bilim dallarındaki bilim adamlarına sunabilecekleri ve ulusal bilim politikası güden Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na politikasına uygun olmak şartıyla parapsikolojiyi ilerletebilecekleri bir forum olanağı sağlamaktadır.
Ölüm Ötesi Deneyimi.. Ölüm-ötesi deneyimi, bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyime verilen addır. Bilimsel çevreler bu tip deneyimlerin bir çeşit halüsinasyon olduğunu belirtmekteyken,paranormal uzmanları ve bazı ana-akım bilimadamları bu deneyimlerin ölümden sonra hayata kanıt olduklarını söylemektedirler. Terim ABD’nden araştırmacı hekim Dr.Raymond Moody tarafından ortaya atılmıştır. Özellikle psikiyatrlar tarafından sürdürülen ölüm-ötesi deneyimi araştırmaları Elisabeth Kübler-Ross, Karlis Osis, George Ritchie ve Raymond Jr tarafından başlatılmıştır denilebilir.
a
21
ÖTEsİ DENEYİMİ
Bunlardan Moody 1998’de Las Vegas’daki Nevada Üniversitesi’nde “bilinç çalışmaları”na başkan olarak atanmış biridir. Bu araştırma alanındaki ilk kurum, öncü araştırmacıların ve deneyimcilerin gereksinimlerini karşılamak üzere 1978’de kurulan “Ölüm-ötesi deneyimi Etütleri Uluslarası Kurumu”dur (IANDS). Bu alanda sonradan isim yapmış diğer araştırmacılardan psikiyatr Bruce Greyson, psikolog Kenneth Ring ve kardiyolog Michael Sabom ölüm-ötesi deneyimi araştırmalarını akademik ortama taşımışlardır. Ölüm-ötesi deneyimi spiritüalistler ve az sayıdaki parapsikologlarca ölümden sonra yaşamın varlığına ilişkin kanıtlardan biri sayılmaktadır. Dr. Raymond Moody ve Dr. Elisabeth Kubler-Ross bu deneyimi geçiren kimselerin anlattıklarının hastanelerde kaydedilen raporları üzerinde çalışmış ve binlerce vakanın titizlikle incelenmesinden sonra şu sonuçlara varmışlardır:
“
Reanimasyonla yaşama döndürülenlerin anlattıklarında büyük ölçüde ortak noktalar bulunmaktadır. Öldü teşhisi konulan kimseler, bedenlerinin ölü sayıldıkları sürede, bilinçlerini yitirmemişler, gözleri kapalı oldukları ve yerlerinden kalkmadıkları halde, çevrede olup bitenleri görebilmişler, bilebilmişlerdirler. (Doktorun hemşireyle neler konuştuğu, hemşirenin neyi almak üzere, ne zaman, nereye gittiği vs.) Ölü sayıldıkları sürede yalnızca ameliyat odasında olup bitenleri değil, oda dışındaki, oda duvarlarının ardında cereyan eden olayları bile görmüşler, yaşama döndüklerinde gördüklerini ayrıntılarıyla anlatmışlar, anlattıkları doktorları tarafından tümüyle doğrulanmıştır.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikoloji
“ÖLÜM
ZIKKIMIN KÖKÜ ZİFTİN PEKİ
Ali Çifci - Zıkkımın Kökü,Ziftin Peki
22
TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR KÖŞE YAZISI: ALİ ÇİFCİ
Y
ani her an birisi bana kötülük yapabilir. Kendimize özel bu çözümler bununla da sınırlı değildir. Kül tablasını biz bulmadık ama bir peçeteyi ıslatıp kül tablasının içine koyarak rüzgarda külün uçmamasını sağlayan sistem bizim icadımızdır.
Ş
unu rahatlıkla söyleyebilirim ki; milletimiz dünyanın en zeki milletleri arasındadır. Çabuk, kolay ve pratik çözümler bulma konusunda eğer her gün haber bülteni izliyorsanız vatandaşlarımızın kendi imkânlarıyla başardığı dâhiyane projeleri görmeniz mümkündür.
B
unun yanında hiçbir milletin aklına gelmeyecek tedbirler ve çözüm önerileri yine bizim milletimizin aklına gelir. Kumandayı eskimesin diye poşetleyen başka bir millet göremezsiniz. Ne yapsın? Kumanda ne kadar uzun ömürlü olursa bir kumanda parası cebinde kalacak.
D
ünyanın en şüpheci milleti de biziz galiba. Bir restaurantda cebimizdeki para görünmesin diye masanın altında sayıp bir çırpıda koyarız hesap kutusuna.
S
anki herkes cebimizdeki paranın hesabını yapıyormuş gibi. Kimseye güvenmemek hayat felsefemiz olmuş. Şimdi “zaman kötü” dediğinizi duyar gibiyim. Türkiye sınırları içerisinde yaşayan hemen hemen herkes paranoid bozukluk yaşar.
B
ize özel yemekler vardır örneğin. “elinin körü, zıkkımın kökü, ziftin peki…” Hoş daha tadan olmadı ama hala revaçtadır bu yemek türleri. Cana yakındır bizim milletimiz. Misafirine, eğer severse misafiri tabi, elinden gelen her şeyi ikram eder. Birçoğumuzun başına gelmiştir herhalde eve gelen misafire o az koy dedikçe fazla koymak. Misafir yememekte ısrar ederse “Allah’ını seversen” deyip misafirin köşeye sıkıştırıldığı bu sahne hep yaşanır.
N
aziktir bizim milletimiz. Çayı bitince ters çevirip koyar kaşığını bardağın üstüne. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar nazikçe reddedilemez, bir bardak çay. Düğün kasetleri ve resimler misafirlere mutlaka gösterilir. Ikıla sıkıla izler yazık misafirde. Doktor reçeteye çok ilaç yazarsa bizim için iyi doktordur. Ya yeni açılan dükkân da kazanılan ilk paranın çerçevelenmesine ne demeli…
B
u kadar zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuk yetiştirmek de uzmanlık alanımızdır. Çünkü düşerek bir yerini inciten çocuk birde babasından sopa yer “sen niye düştün” diye..
23 Ali Çifci - Zıkkımın Kökü,Ziftin Peki
“
bİr sonrakİ yazı dİzİsİ :
polİse haber verİn; öldürdüm onu! alİ çİfcİ eğİTİmcİ/yazar
“
Kolonya çocukların kafasına, büyüklerin ellerine dökülür bizim ülkemizde. Çocuk da büyüdüğünü buradan anlar zaten. Umutlarıyla yaşar bizim insanımız. Yüzyıllardır mutluluk vaat edilir, mutsuzluk yaşatılır. En küçük olay da bile umutlarıyla oynanır. Sıkan ayakkabı, dar gelen kıyafetin bile gittikçe açılacağını umut eder ve öyle satılır, ayakkabı ve kıyafetler.
Üst komşu gürültü yaptı mı eline aldığı sopayla kalorifer peteklerini döver ses kesilsin diye. Kim demiş Türkler sadece Türkçe bilir… Petekle mors alfabesini kullanan tek millettir Türkler.
NLP’nin en önemli kurallarından bir tanesi biriyle anlaşabilmek için benzer noktalar bulmaktır. Hepimizde birbirimize benzeriz aslında. Düşünün! Annenizin evinde eski davul fırınların nerede durduğunu.. Cevap; buzdolabının üstü. Ya elektrik süpürgesi.. Cevap; yatak odasında kapının arkası. Velhasıl farklıdır bizim milletimiz.. Hassasiyetleri, nezaketi, çözümleri farklıdır.
Bir sonraki köşe yazımızda görüşmek dileği ile...
Ali Çifci
Bipolar Bozukluk
24
uçlardan DENGEYE... .......BİPOLAR BOZUKLUK BİPOLAR BOZUKLUK, LATİNCE’DE ‘İKİ KUTUPLU’ DEMEKTİR. ÇİFT KUTUPLU DUYGU DURUM BOZUKLUĞU, ESKİDEN MANİK DEPRESYON, MANİK ATAK VEYA MANİK DEPRESİF BOZUKLUK OLARAK BİLİNEN BİR HASTALIKTIR. PINAR ESİNA st.clements unıversıty psİKOLOJİ LİSANS ÖĞRENCİSİ
Bipolar
bozukluk,
latince’de ‘iki kutuplu’ demektir. Çift kutuplu duygu durum bozukluğu, eskiden manik depresyon, manik atak veya manik depresif bozukluk olarak bilinen bir hastalıktır.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Bipolar bozukluk her yaşta ve her cinsiyette ortaya çıkabilir, kişilerin psikolojik yapıları, sosyal durumları ile ilişkili değildir. Genellikle bahar aylarında ortaya çıkan hem durgunluk hem de coşkuyu uç noktalarda uzun süreli yaşama durumu. Dönem dönem ortaya çıkan üzüntü ve karamsarlığın egemen olduğu bir ruh hali ile aşırı hareketlilik, coşku nöbetleri ile seyreder.
Ve genellikle ilaç tedavilerinde ilk tercih olarak duygu durum düzenleyicisi denilen ilaç grubundan Lithuril marka adlı lityum karbonat tuzu kullanılır. Türkiye’de yaklaşık 30 bin kişi tarafından lityum kullanılmaktadır. Yinelenen bir patoloji olması nedeniyle lityum tabletlerinin ömür boyu alınması gerekebilir.
Tedavi sırasında düzenli olarak lityum kan testleri yapılır. Serum lityum seviyesine göre psikiyatri uzmanı doktor lityum dozunu belirler. Manik atak döneminde 0.8-1.2 mEq/L, uzun dönemli idame tedavisinde ise 0.81.0 mEq/L serum lityum seviyesi hedeflenir.
Bu rahatsızlığa sahip kişi eğer tedavi olmayı redderse sadece kendisine değil etrafına da fena halde zarar veriyor. Özellikle bu kişi aileden biriyse büyük sabra sahip olmanız gerekiyor. Eğer ilaçlar düzenli alınırsa hasta kişi oldukça normal bir hayat sürebiliyor ama ne zaman tedaviyi bıraksa eski haline dönüyor. Kısacası tedavisi olmasına rağmen başta yakınları olmak üzere oldukça yıpratıcı bir süreç geçirirler. Bu nedenle kişinin tedavi olması şarttır.
“
25 Bipolar Bozukluk
“
BİPOLAR BOZUKLUK; BİPOLAR BOZUKLUKTAKİ BELİRTİLER NEDİR?
Belirtilerine bakacak olursak ise ilk gösterdiği belirtileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. Ortalama başlama yaşı 21’dir. ilk atak erkeklerde genelde mani olurken, kadınlarda depresyon olur. Uyuşturucu ve alkol kullanımı sonrasında da gelişebilir. Manik dönemden depresyona geçiş ani ve trajik olabilir. Depresyona ağır anksiyete panik ataklar eşlik edebilir Aşırı konuşma eğilimi gözlenir. Kişi, olağan durumundan farklı ve belirgin bir biçimde hızlı ve sürekli konuşma eğilimindedir. Zihinsel etkinlikler hızlanmıştır. Düşünceler ve çağrışımlar birbiri ardı sıra gelir. Kişi, çağrışımlar ve düşünceler arasında eleme yapmakta zorlanır. Bu durum “çağrışımlarda gevşeme” ve “düşüncelerde sıçrama” olarak da bilinir.
Toplumsal ilgi belirgin bir biçimde artmıştır. Kişi çok daha sosyal, çok daha Hastalar genelde uzun girişken, çok daha atak yıllar depresif bozuolur. Sonuçlarını hesaplakluk teşhisleri alabimadan, yaşamdan zevk lir teşhis için hasta almaya yönelik etkinliklere yakınlarını dinlemek girişilir. Çoğu geçici bir daha doğrudur keza hevese yönelen etkinliklerhasta kendi gerçek dir bunlar. Giyiniş biçimidurumunun farkında ni birden bire köklü bir olmayabilir ya da şekilde değiştirme, totersi hasta olarak plumsal kuralları zorlayan tanımlanmamak cinsel deneyimlere girişme, korkusuyla hastalığını hesapsız para harcama, saklama ya da hekimi ayna karşısında uzun süre yanıltmaya çalışabilir. vakit geçirme gibi belirtiler kendini gösterir. Hobilerine ve kabiliyetUyku gereksinimi düşer, lerine bağlı olarak magünlerce uyumadan nik dönemde fazlasıyla yaşarlar. Buna rağmen üretken olurlar. Manik kendilerini iyi hissederler, ataklar sırasında kişi, hastalığın en önemli belirti- son derece yaşam si de budur ve sonuç itibari dolu, neşeli, canlı, ile bir döngü yaşanır. mutluluktan uçan bir insan görünümü verir. Aşırı ve abartılı bir özgüven görülür. Kişi kendini, her şeye gücü yeten, her sorunu çözebilecek, giriştiği her işin üstesinden rahatlıkla gelebilecek bir durumda algılar.
Kişi dikkatini belirli bir konu üzerinde, belirli bir süre tutmakta zorlanır. Zihinsel süreçler ve bunlara bağlı olarak konuşmalar, konudan konuya Hastada sanrı ve varsanrı, geçmekte, sıçramaktadır. ani saldırganlık ve ani hakaret gözlemlenebilir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
BİPOLAR TEDAVİ
Bipolar Bozukluk
26
Bipolar kındaki malar
BİPOLAR BOZUKLUK:
Bipolar bozukluk, latince’de ‘iki kutuplu’ demektir. Çift kutuplu duygu durum bozukluğu, eskiden manik depresyon, manik atak veya manik depresif bozukluk olarak bilinen bir hastalıktır.
Bozukluk HakKlinik AraştırNe Durumda?
Bipolar bozukluğu olan bazı insanlar klinik araştırmalara (klinik deneylere) katılarak ilaç ve/veya psikososyal terapi alırlar. Klinik araştırmalar hastalığın insanlarda tedavisinin araştırılmasıyla ve hastalıkla ilgilidir. Ruh sağlığı klinik araştırmaları ilaçların etkinliği veya tedavilerin birleşimi, davranış müdahalesi veya bir tür terapinin faydalılığı, tanı prosedürünün güvenilirliği veya atak önleme yönteminin başarısı hakkında bilgi toplayabilir. Klinik araştırmalar bilim insanlarının hastalığın nasıl ortaya çıktığı, ilerlediği, azaldığı, beden ve akla ne tür etkileri olduğunu öğrenmelerine yardım eder. Bilimsel araştırmalar ile elde edilen bilgiler sayesinde bir ruh hastalığı teşhisi almış milyonlarca Amerikalı sağlıklı ve üretken bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu araştırmalara katılmak her hasta için uygun değildir. Herhangi bir araştırmaya katılma kararı vermeden önce klinik bir araştırmanın olası risk ve faydalarını dikkatle düşünülmelidir. Bu hastalık için ayrıca yasal düzenlemelerde yapılmıştır. Örneğin askerlik için askeri hastanede doktorun vereceği kararla beraber, muayene olduğunuz dönemde hastalık kontrol altındaysa askere alınabilirsiniz.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Bipolar Bozukluk Nasıl Tedavi Edilir? Bipolar bozukluk, tekrarlayan bir hastalık olduğundan uzun süreli tedavi tavsiye edilir ve hemen hemen her zaman koruyucu tedavi gereklidir. İlaçlar ve psikososyal tedavi ikilisinden oluşan strateji bipolar bozukluğu yönetmede en önemli unsurdur. Kişi İlaç ve psikososyal tedaviyi reddederse günlük yaşamında özellikle sosyal yaşam ve ilişkilerinde çatışmalar ve ilişki kurma problemi yaşar. İlaç tedavisini reddetme durumunda ise atak geçirebilir ve ataklarını kontrol altına alma noktasında da yine bir uzman gözleminde hastanede destek verilmelidir. Kaynakça; I.Doç.Dr. Kaan Kora, bipolar yaşam derneği 2. bilgilendirme konferansından II.(Bipolar Disorder Information and Organizations from NLM’s MedlinePlus ) III.The Ups and Downs of Raising a Bipolar Child: A Survival Guide for Parents Judith lederman Candida Fink IV.Trakowski SM, DelBello MP. The co-occurrence of bipolar and substance use disorders. Clinical Psychology Review, 2000; 20(2): 191206. V.Bipolar Yaşam Derneği - İstanbul
Pınar ESİNA St.Clements University Psikoloji Lisans Öğrencisi
27
İLKÖĞRETİMDE REHBERLİK HİZMETİNİN ÖNEMİ Günümüz insanının hayatında, sanayi ve teknolojide yaşanan hızlı değişimler sonucunda aile kurumunda da bir takım değişmeler yaşanmıştır. Kadın (anne) çalışma hayatına daha yoğun şekilde girmiştir. Böylelikle çocuğun annesine en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda çoğunlukla anne babası dışında üçüncü şahıslarla muhatap olmakta. Çevremize bir bakalım. Son yılarda neredeyse her mahallede kreşler açılmış durumda. İnsan yavrusu annesine en çok ihtiyaç duyduğu yaşlarda kreşlere gönderilmekte. Bu zorunluluk ama çocuk için sorunların başlangıcı !.. Nedir bu sorunlar? Çalışan bir annenin kreşe giden çocuğunda; annesini görünce ağlamaya başlaması, aşırı şekilde şımarık yapması, paylaşmayı sevmemesi, hırçın olması, yalan söylemesi, altını ıslatması gibi bir takım sorunlar görülebilmektedir.(Bunların hiçbiri görülmeyebilir veya bu sorunların nedeni kreş olmayabilir de)
Yukarıda bahsettiğimiz şekilde geçen yılların ardından çocuk ilköğretime başlamalarıyla birlikte aile ortamından daha çok okul ortamında geçer hayatı. Bu durum ayrıca çözülmesi gereken sorunları da beraberinde getirmekte. Aile ortamında bir şekilde göz yumulan tavır ve davranışlar, kreşlerimizde kazanılan bazı olumsuz davranışlar, belli kural ve sistemi olan okullarda hoş görülmemesi çocuğu ilk etapta zorlamaktadır. Çocuğun bunlara uyum sağlayıp sosyalleşmesi rehberlik servisinin görevidir. Ayrıca her birey girdiği ortamda kabul görmek, saygı duyulmak ve sevilmek ister. Bazı çocuklar bunu kendi girişkenliği ile başarırken bazıları yardım almadan bunu başaramaz. Sınıf öğretmeni ve rehberlik servisinin ortaklaşa çalışması ile bu sorunlar aşılmalıdır. Böylelikle çocuğumuz okuluna başlamış yeni bir gruba dahil olmuştur. Çocuk artık şu şekilde konuşmaya başlar; • Benim okulumun bahçesi büyük. • Benim sınıfım çok güzel. Bu artık çocuğun kendini bir grubun üyesi olarak gördüğüne işarettir.
Yukarda bahsettiğimiz sorunları hal yoluna koyan Rehberlik Servisinin bundan sonraki amacı; Çocuğa kendini anlamasına, düzenli olmasına, kararlı olmasına, problem çözebilmesine ve arkadaşlarıyla paylaşımda bulunabilmesine vb konularda yardım etmektir. Birde İlköğretimde Rehberliğin veli yani anne baba boyutu vardır. Günümüzde olgular ve olaylar o kadar hızlı gelişme göstermektedir ki anne ve babaların çoğu bunu takip edememekte. Bunun sonucu olarak da anne ve baba çocuğunun geleceği konusunda kaygı duymakta. Gelecekte zorluk yaşamaması için çocuğunun tam donanımlı olmasını istemekte. Veliler, çocuklarının okuldaki eğitim öğretim gelişimleri yanında bu tür alanlarda da Rehberlik Hizmeti talep etmektedirler. İlköğretim Rehberlik Servisi dönemler halinde velilere yönelik rehberlik hizmetleri sağlayarak eğitim öğretimdeki “OKUL-AİLE –ÖĞRENCİ” üçgenini sağlamlaştırmaktadır. Bu sayede üst düzey eğitim basamaklarında yapılacak olan “Rehberlik Hizmetinin” verimliğini artırmaktadır.
Rehberlik Hizmetleri yolu ile elde edilecek kazanımların önemli bölümü için kritik dönem İlköğretim dönemidir diyebiliriz. “Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var Rehberlik Servisi sadece ve sadece sorunlu bireylere yönelik hizmet sunmaz tüm bireylere hizmet sunar”.
Psk.Hülya TAŞKIRAN St.Clements University Psikoloji Mezunu
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
İlköğretimde Rehberlik Hizmetinin Önemi
psk.hülya taşkıran EĞİTİMCİ
SertifikaPress
28
GELECEĞİNİZ YAPACAĞINIZ SEÇİMLERDEN iBARETTİR! gELİN, BAŞARI öYKüNüZü BİRLİKTE YAZALIM www.sertifikapress.com.tr
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
29 SertifikaPress
* Dil Eğitim Sertifika Programları * Bilgisayar Eğitimi Sertifika Programları * Kişisel Gelişiminize Destek Olacak Sertifikalar * Mesleki Sertifika Programları * Tıbbi Sertifika Programları * Ücretsiz Sertifika Programları ...ve daha birçok içerik ile Türkiye’nin yanındayız! SertifikaPress Türkiye’nin ilk uluslararası akreditasyona sahip online eğitim kurumudur. Tüm eğitim ve sertifikalarımız uluslararası düzeyde onaylanarak akredite edilmektedir. Uluslararası akreditasyon belgesi ve denetleme işlemleri, Amerika Birleşik Devletleri’nde resmi olarak onaylı ve 1870 yılından beri faaliyetlerine devam etmekte olan American Association for Higher Education & Accreditation (Amerikan Yüksek Öğrenim ve Akreditasyon Kurumu - AAHEA) tarafından yürütülmektedir.
sertİFİKAPRESS EĞİTİM AKADEMİSİ
www.sertifikapress.com.tr tıklayın, hayallerinizi gerçekleştirelim.. PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
ÖLÜM KAYGISI PSiKOLOJiSi
”Dünya üzerİNDE bİR gün öleceğİNİ bİLEREK yaşAyan tek canlı, İnsanoğludur”
MAKALE DİZİSİ : ERKAN ATMANOĞLU st.clements unıversıty psİKOLOJİ LİSANS mezunu
Ölüm varoluşun ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanoğlu var olduğundan bu yana ölüme ilişkin düşünceler ortaya atmıştır. Ölüm istenmese bile kaçınılmaz bir şekilde insanoğlunun karşılaşacağı bir durumdur. Düşünce tarihi boyunca ölümün çok farklı şekillerde tanımı yapılmıştır. Hemen hemen bütün tanımların ortak noktası ise; canlı organizmanın kendini yenileme yeteneğini yitirmesini vurgulamalarıdır.
Bütün canlıların kaçınılmaz ve ortak kaderi olan ölüm konusuyla ilgili olarak değişik disiplinlerde birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle din, felsefe, sanat, edebiyat, tıp, biyoloji ve hukuk alanında yoğun çalışmaların yapıldığı ölüm fenomeninin psikolojik gerçekliğini anlama ve açıklamaya yönelik çalışmaların tarihçesinin oldukça yeni olduğu söylenebilir.
“Benİm olduğum yerde ölüm yok, ölümün olduğu yerde de ben yokum”
Epikür
Ölüm Kaygısı Psikolojisi
32
“
“Kaybetmekten en çok, kaybedeceğİ şeyİ en çok olanlar korkar”
“
Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, insanoğlunun her zaman ilgi duyduğu bir konu olmuştur. Ülkemizde ölüm fenomenini psikolojik sayılabilecek bir perspektiften ele alan ilk çalışma, tespit edebildiğimiz kadarıyla Süheyl Ünver (1938) tarafından yapılmıştır. Ünver, “İstanbul Halkının Ölüm Karşısındaki Duyguları” isimli makalesinde daha çok ölümle ilgili tutumlar üzerinde durmuştur. Araştırmada İstanbul’daki Karacaahmed, Edirnekapı ve Üsküdar mezarlıklarında bulunan mezar taşı yazılarından hareketle özelde İstanbul halkının, genelde ise Türk milletinin ölümden hissetmiş olduğu duygular üzerinde durulmuş, ele alınan kitabelerden, Türk kültüründe ölümden fazla korkulmadığı ve Türk insanının ölümü tevekkül ile karşıladığı sonucuna ulaşılmıştır.
Ölüm fenomenine psikolojik açıdan eğilenlerden birisi de, küçük bir makale şeklinde de olsa Türkiye’de Din Psikolojisinin öncüsü olan Bediî Ziya Egemen’dir. Egemen (1963) “Ölüm Üzerine” isimli teorik makalesinde, insanlık tarihinin başlangıcından beri insanların ölüm üzerinde kafa yordukları, onunla ilgili çeşitli tutumlar geliştirdiklerine işaret ederek, hiçbir zaman ölüm vâkıasına şahit olmasalar bile, insanların bu sonucu kendiliğinden sezebileceklerini vurgulamıştır. PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Egemen’in üzerinde durduğu konulardan birisi de, ölümün eski Hint-Yunan felsefelerinde ve onlardan bu yana gizli mânalara büründürülmüş sır dolu mistik bir problem haline getirilmiş ve metafizik spekülasyonlara boğdurulmuş olmasıdır. Ona göre bundan dolayı ölüm problemine gereği gibi bir açıklama getirilememiştir. Çünkü ölüme hayat ötesi ve üstü bir mâna ve değer verilmiştir. Oysa ona göre ölüm, fâni olan insanlar için ancak hayat açısından kavranılması mümkün olan bir fenomendir.
Makalesinde bazı filozofların ölümle ilgili düşüncelerini de değerlendiren Egemen, genç ve yaşlıların ölüme ilişkin tutumlarına da değinmiştir. Ona göre ölümden en çok korkanlar, hayatı sadece zaman ve mekân düzlüğünde yaşayan, hayvan benzeri, yalnız madde zebunu ve zevk düşkünü yaratıklardır. Egemen, kendisinin ölüme karanlık mâna ve sırlar izafe etmeye çalışan metafizikçilerden ve madde üstü hiçbir kudret tanımayan materyalistlerden tamamen uzakta olduğunu belirterek, ölümü de doğum gibi bir bağış olarak kabul ettiğini ifade etmiştir.
İslamiyet ölümü, “Allah’tan gelen varlığın yine O’na dönmesi olarak” kabul ederken Hristiyanlıkta bazı düşünürler -Aziz Augustine başta olmak üzere- insana verilmiş bir ceza olarak görürler. Onlara göre Hz. Âdem’in işlediği günah, insanoğluna ölümü getirmiştir. İnsanın “ölmek zorunda olan bir varlık” olduğunun bilincinde olması onu derinden etkilemektedir. İnsanın zihninde ölüm düşüncesine yer vermesinde kendi sonunu düşünmesi etkili olabildiği gibi, çevredeki bir takım uyarıcıların da bunda etkisi olabilmektedir. Hatta ölüm düşüncesinin oluşmasında çevresel faktörlerin daha büyük önemi vardır. Çünkü ölüm insanın bizzat tecrübe alanı dışında gerçekleşen bir olaydır. Bu yüzden insanlar, çevresindeki diğer insanların ölümleriyle ilgili olarak yaşadıkları tecrübelerden yola çıkarak ölümle ilgili tutumlar geliştirmektedirler. Çağlar boyu insanoğlu ölüm üzerine düşünmüş ve onu tanımaya çalışmıştır. Çünkü ölüme ilişkin sorgulama, yaşamın anlamlandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Ölümün düşünülmesi ve araştırılması manevi değerlerin oluşturulmasında oldukça etkili olabilmektedir. “Ölüm düşüncesi” kimi için bir stres kaynağı iken, kimi için stresten kurtulma yolu; kimine göre bir yok oluş iken, kimine göre de ölümsüz bir hayatın başlangıcıdır. Bu bakış açısı sonucunda kimi insan, ölüm karşısında çok kaygılanırken; kimi sevinç duyabilmektedir. İnsanoğlunu bu denli meşgul eden ölüm kavramının farklı kültürlerde ve toplumlarda farklı tanımları yapılmıştır. Ölüm, canlı varlıklardaki yaşamsal görevlerin bir daha yinelememek üzere sona ermesi. Ölüm hayatın sonu, yaşamın bitişi, ömrün sona ermesi veya bir insan, hayvan ya da bitkide yaşamın tam ve kesin olarak sona ermesidir şeklinde tanımlanmıştır.
Ölüm, ölme süreci ve bu sürecin sonunda da tanımlandığı için bu alanda pek çok tıbbiteknik tanım yapılabilmektedir. Tüm bu tanımlarda ortak olan nokta ise canlı organizmanın kendini yenileme yeteneğini yitirmesi veya hayati organlardan birinin ya da bir kaçının tamamen işlevini yitirmesiyle hayatın sona ermesidir. Farklı şekillerde tanımlanabilen ölüm, hayatın her alanına, sanata, edebiyata, felsefeye ve bilime konu olmuştur. Hintliler’in Vedalar’ından çağdaş düşünürlere kadar insanoğlu ölümün anlamını açıklamak yoluyla ölüme ilişkin korkularının üstesinden gelmeye çalışmıştır.
Antik Yunan filozoflarından Epikür “Benim olduğum yerde ölüm yok, ölümün olduğu yerde de ben yokum. Onun için ölüm bana bir şey ifade etmiyor” diyerek ölümü yaşamdan dışlarken Stoacılar, Epikürcülerin tam tersine ölümü hayatın en önemli olaylarından biri olarak görmüşler ve “İyi yaşamayı öğrenmek, aynı zamanda iyi ölmeyi öğrenmek veya iyi ölmeyi öğrenmek iyi yaşamayı öğrenmektir” diyerek ölümü yaşamın merkezine koymuşlardır.Ölüm olgusu çoğu kez dini hayat ile ilişkilendirilmiştir. Bazılarına göre dinlerin ortaya çıkmasında ölüm ve ölüm kaygısı belirleyiciyken; kimilerine göre ise, insanların ölüm korkularını azaltmada dinlerin önemli fonksiyonları olmuştur.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Ölüm düşüncesinin insan hayatına etkisi kaçınılmazdır. Ancak aşırı, ölçüsüz, patolojik şekilde ortaya çıkan ölüm düşüncesi insanın psikolojisini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle insanın dengesini koruması açısından ölüm düşüncesinin sınırlarını belirlemek önemlidir. Bu denge ve uyum bozuldukça insandaki kaygı düzeyi artmakta ve yaşadığı çevreye uyum sağlaması güçleşebilmektedir. Bunun yanı sıra zihinde tamamen bastırılamayan, ara sıra belirli ölçülerde hatırlanan ölüm, insan hayatına katkıda bulunabilmektedir. İnsanın, ölümün varlığının bilincinde olması, yaşamına anlam katmaktadır.
33 Ölüm Kaygısı Psikolojisi
Dini sistemlerde ölüm ve ölüm sonrası ile ilgili çok fazla yazılı, sözlü ve pratik gelenek vardır. Dinleri gizemli ve cazip hale getiren özelliklerden biri de onların ölüm ve ölüm sonrasına getirdiği açıklamalar olabilir.
Ölüm Kaygısı Psikolojisi
34
“
Yaşamını anlamlandırmaya çalışan insan, ölüm karşısında yaşamı bütünüyle daha güzel ve yoğun olarak yaşayabilmektedir. Ölüm fikriyle bütünleşmek, insanı korkulu ve kötümser bir ruh haline sevk etmekten çok, değer yargılarıyla dolu bir yaşama yöneltebilir, Ölüm düşüncesinin hayatımıza katkıda bulunduğunu savunmak pek kolay görülmemektedir. Ancak, ölüm düşüncesinin dışlandığı bir hayatın da yoğunluğundan çok şey kaybedeceği bir gerçektir. İnsanların bu dünyadaki “var” olmalarının son bulacağı gerçeği karşısında duydukları korku, ölüm kaygısı olarak tanımlanmıştır, pek çok kaygının temelinde ölüm kaygısı bulunmaktadır.
“BİLİNDİĞİ gİBİ İNSAN, hazzı arama ve elemden kaçınma temel eğİlİme İçersİnde yaratılmıştır”
Ölüm gerçeği insanda egosantrik bir yaklaşımla bir takım savunma mekanizmaları geliştirmektedir. Ölüm hakkında hiç düşünme fırsatı kalmayacak şekilde çalışmak bu korkuyu bastırsa da ölüm gerçeğini değiştirmemektedir. İnsanın ölüme karşı yapabilecek hiçbir şeyi yoktur. Kişi bu kaçınılmaz sondan yakınabilir; nefretini ve öfkesini dışarı vurabilir veya çeşitli ayin ve törenlerle bu korkusunu hafifletmeye çalışabilir. Zaman ve mekânlara göre değişmekle birlikte günümüze kadar gelen cenaze törenleri, mezarlıklar, mezar ziyaretleri, dualar, emanetlerin korunması aslında ölüm kaygısından kurtulmayla yakından ilişkilidir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Pek çok düşünür ölümü olduğu gibi ölüm kaygısını da açıklamaya çalışmıştır. İnsanlara göre ölüm kaygısının temelinde “yaşama korkusu” vardır. Ölümden en çok korkan insanlar yaşamaktan en fazla korkanlardır. İnsanda bir daha ele geçmeyecek olan gençliğin kaybolup gitmesi ve geriye saymaya başlama sıkıntı’sı ve bu olayı durduramayacağını bildiği için hayata bağlılığı psikolojik olarak istemese de olumsuz yaşar. Böyle bir gerçek karşısında insan, hayatı gerçek anlamda yaşayamama ve ölmeyi düşünme sonucunda korku duyabilir. Bu nedenle ölümü anlamdan yoksun, basit bir duruş olarak görmektense yaşamın anlamını tamamlayıcı olarak görmek insanın genel ruh yapısına daha uygundur. İnsan Hayatının yaşam akışı şemasında iki türlü ölüm kaygısı olduğunu bilinmektedir. Birincisi, her insanın ölüm karşısında yaşadığı, ölmek zorunda olduğuna ilişkin normal korku; ikincisi ise, insanı sürekli tedirgin eden ölüm kaygısıdır.
“
İnsanı sürekli tedirgin eden ölüm kaygısı, hayatı iyi bir şekilde değerlendirememe ve yaşama konusundaki başarısızlıktan kaynaklanmaktadır. Ölmek üzere olan insanların psikolojisi incelenmesinde elde edilen tanımlarla ve bulgulara dayanak şöyle açıklar: İnsanoğlunun ölümle sakince yüzleşmekten kaçınır ve bunun da en önemli nedeni günümüzde ölümün pek çok açıdan itici, yalnız, insanlıktan uzak hale getirilmiş olmasıdır. Pek çok düşünür ölüm kaygısını açıklamaya çalışmıştır. Bununla birlikte ölüm kaygısının nedenlerini anlamaya çalışan birçok araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırmalarda ölüm kaygısının çoğunlukla; din, yaş, cinsiyet, meslek, sosyo-ekonomik düzey vb. gibi değişkenlerle ilgisinin incelendiği görülmektedir. Din değişkeninin ölüm kaygısını hafifletmede etkili olduğunu gösteren araştırmalar olduğu gibi, dindarlıkla ölüm kaygısı arasında pozitif korelasyon görülen çalışmalar da mevcuttur.
Ölüm kaygısının farklı şeklilerde bastırıldığı ve görmezden gelindiği söylenebilir. Kişinin duygularına ve düşüncelerine ilişkin farkındalığı arttıkça korkularının daha çok ayırtına varır.Ölüm ötesi hayat olgusu, özellikle yaşlılık döneminde ölüm olgusuyla birlikte bireyin düşünce dünyasına yoğun olarak giren ve tamamen onun inanç düzeyiyle yakından ilgili olan bir olgudur. Bireye, kendi kapasitesini aşan olaylar karşısında (ölüm vb.) doğrudan realiteyi kavraması zor geldiği için ölüm ötesi hayat tesellilerine inanması psikolojik olarak daha kolaydır.
Bu açıdan bakıldığında ölüm ötesi hayat inancı, bireyin psikolojik fonksiyonlarını koruması anlamında savunma mekanizması olarak da değerlendirilebilir. Dolayısıyla bu mekanizma, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanılırsa ruh sağlığını koruyucu önemli bir fonksiyon icra edebilir. Öte yandan ölüm ötesi hayata inanmanın önemli bir yönü de bireyin bu inanca dayanarak, karşı karşıya kaldığı zorlukları daha kolay aşma imkânına sahip olmasıdır. Dinî inanç düzeyi yüksek olan bireye göre yaşadığı bu hayat, bir imtihan sürecidir. Bu dünyada birey, yaratıcısı tarafından bir takım sıkıntılarla imtihan edilebilir.
-SONPSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
35 Ölüm Kaygısı Psikolojisi
Literatürde yaş değişkeni ile ölüm kaygısı arasındaki ilişkiyi ele alan araştırmalar farklı bulgulara ulaşmışlardır. Araştırmaların bir bölümünde yaş ile ölüm kaygısı arasında ilişki bulunmazken. Kimi araştırmalar ise yaş ile ölüm kaygısı arasında bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Benzer bir durum, cinsiyet ile ölüm kaygısı arasındaki ilişkiye bakıldığında da görülmektedir. Şüphesiz ölüm kaygısının karmaşık yapısı ölüm kaygısını açıklamada araştırmacıları zorlamaktadır. Ancak, yapılan araştırmaların sayısı ve niteliği arttıkça ölüm kaygısının nedenlerinin daha iyi anlaşılacağı düşünülmektedir.
İnanan kimse bilinçli olarak mevcut şartlar çerçevesinde bu imtihanı lâyıkıyla vermeye çalışır. Bireyin bu motivasyonunun temel sebebi ise, ölüm ötesine olan inancıdır. Bunun yanı sıra söz konusu inanç sayesinde birey, beşerî kanunlarla yargılanması sonucu sosyal hayatta çeşitli sebeplerle haklı olduğu halde haksız duruma düşse de ölümden sonra mükâfat/ödül ve mücâzât/cezanın âdil olarak dağıtılacağına olan inancı tamdır. İşte bu bağlamda bireyin bu gibi psikolojik olarak en bunalımlı olduğu dönemlerinde bile, ölüm ötesi hayat inancı devreye girmekte ve mevcut problemlerinin çözümünde bireyde meydana gelen stresi ve gerginliği azaltıp onu rahatlatabilmektedir. Bireyde meydana gelen ölüm korkusu ve kaygısının ölümsüzlük arzusuna, dolayısıyla ölüm ötesi hayat inancına sebep olduğunu söylemek, bu durumun bireyin ruhsal yapısında oluşturacağı etkiyi korku ve kaygı çerçevesinde kabul etme anlamına gelebilir. Bu bağlamda ölüm ötesi inancı ile ölüm korkusu arasında bir ilişkinin varlığından söz edilse bile söz konusu durum, sebepsonuç ilişkisi şeklinde değerlendirilemez. Öte yandan bireyin sahip olduğu dinî inanç ve değerlerin, birtakım psikolojik etki ve fonksiyonlarının olması gayet doğaldır; fakat dini, psikolojik fonksiyonlarına indirgeyerek, onu psikoloji ile aynı platformda düşünmek yani bu tip konular karşısında psikolojizan bir tavır sergilemek, var olan gerçekleri birbiriyle karıştırmak anlamına gelir. Bu bağlamda birey psikolojisinde mevcut olan ölümsüzlük arzusunun, dinî referansların verdikleri ölüm ötesi hayat açıklamalarıyla tam olarak örtüştüğü söylenemez, hatta bazı açılardan (ilâhî mahkemede yargılanma, cehennemin varlığı vb.) bireyde gerginlik meydana getirmesi bile söz konusu olabilir. Dolayısıyla bireyin, ölümlü hayatını aşma bilincinin az veya çok planlanmış bir düşünce olduğu ve bu kanalla meydana gelen tasavvurların korku ve endişeyle izâhı pek mümkün görünmemektedir.
psİKOLOJİNİN TARİHİ
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
ARAŞTIRMA DİZİSİ: CİHAN MELİH BOZDEMİR
Psikolojinin bir bilim alanı olarak bilim dünyasında yer alması Avrupalı araştırmacıların bu alandaki önemli adımlarıyla gerçekleşmiştir. Bu durum günümüzden ancak birkaç yüzyıl önce oluşmaya başlamıştır. Psikoloji laboratuvarlarının kurulması ve çeşitli araştırmaların yazılı kaynaklara geçirilmesiyle giderek hız kazanmıştır. Bütün bunlara rağmen insan duygu ve düşüncesi yani insan psikolojisi tabii olarak insanlık tarihi ile başlar.
Bu aşamada kişinin kendi ruh dünyası, toplum içinde, topluma karşı hisleri davranışları hatta tarihte yer almış bütün devletlerin birbirleri ile olan siyasi, ekonomik, kültürel ilişkileri psikoloji çatısı altında yer almaktadır. Geçmişe bakıp bu durumun tarih sahnesinde çeşitli örneklerini rahatça görebiliriz; İstanbul’un fethi sırasında Osmanlı ordusunun Bizans surlarına hücum etmesinden bir gece önce Anadolu yakasındaki yüksek tepelerde Osmanlı askerleri hücum hazırlıkları yaparken sabaha kadar meşaleler yakmışlardır.
Her ne kadar Avrupa’daki araştırmalar sonucu psikolojinin bilim dalı olarak kabul görmesi 19. Kale burçlarında bekleyen Bi- yy. da meydana gelmiş olsa da zanslı gözcüler ise gördükleri bu alana verilen önem çok daha manzara karşısında dehşete eski tarihlere dayanmaktadır. düşüp karşıda bulunan dağların, tepelerin yandığını büyük Özellikle Anadolu’da bunun birbir felaketin üzerlerine doğru çok örneği mevcuttur. Anadolu gelmekte olduğunu düşünmüş- Selçuklu Devleti döneminde psilerdir. Bu korku çok kısa bir süre koloji üzerine yapılan çalışmalar içinde bütün şehre yayılmıştır. ve akıl hastalarının tedavileri Ne halkın ne askerin şehri bu için açılmış olan bimarhaneler felaket karşısında koruyabilecek (tımarhaneler) konuya açıklık gücü kalmıştır. İşte bu örnek getirmektedir. Bunların yanında bize göstermektedir ki psikoloji; 15. yy.da Avrupa’da akıl hastakişiye topluma ve siyasi oluşum- larının diğer insanlar tarafından lara derin bir şekilde etki edebil- dışlandığı bilinmektedir. Bazı mektedir. papazlar bu akıl hastalarının bedenlerine sözde şeytan girdiğini ve cezalandırılmaları için işkence görmeleri gerektiğini savunmuşlardır.
Yine aynı yıllarda İspanya’da, İsviçre’de yüzlerce insan kazıklara geçirilip yakılmıştır. Bununla birlikte 15. yy.ın ortalarında Osmanlı Devleti’nde akıl hastaları İkinci Beyazıt tarafından Edirne’ de yaptırılan akıl hastanesinde müzik, su sesi, güzel kokularla tedavi edilmişlerdir. Söz konusu hastane günümüzde müze olarak sergilenmektedir. Vermiş olduğumuz küçük örneklerde de görüleceği üzere, psikoloji asıl olarak insanın yeryüzünde hayat sürmeye başlamasıyla birlikte teşekkül etmiş olup üzerinde yapılan araştırmalarla bilim dünyasında yerini bulmuştur.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK, DÜNYANIN ÜÇÜNCÜ EN BÜYÜK MADEN VE DEĞERLİ TAŞLAR MÜZESİ ANKARA’DA AÇILIYOR..
BEKLEYİN... PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014