“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ
1
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ St.Clements University Türkiye Enformasyon Bürosu Yayınları 1.Baskı: Ağustos 2016 ISBN: 978-605-65995-8-3 Copyright©MedyaPress Bu kitabın Yabancı dillerdeki ve Türkçe yayın hakları Medya Press A.Ş. ‘ye aittir. Kitap, St. Clements University yayım listesindedir. Yayınevinden izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
Zirve Ofset Fevzi Paşa Caddesi Edirnekapı Fatih / İSTANBUL MedyaPress Basın Yayın Dağıtım Anonim Şirketi İzmir 1 Cad.33/31 Kızılay / ANKARA Tel : 444 16 59 Faks :(312) 418 45 99 www.pressgrup.com
Kitabın Orijinal Adı Redaktör Kapak Tasarımı
: Kadın Ruh Sağlığı Rehberi : Esra BOZKURT :
2
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” KAPAK RESMİ
3
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
4
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İÇİNDEKİLER CİNSİYET VE PSİKOLOJİK SAĞLIK ............................................ 21 1. KADIN SAĞLIĞINA ENTEGRE EDİLMİŞ BİR BAKIŞ: PSİKOLOJİ, FİZYOLOJİ VE TOPLUM .......................................... 21 REHBERE GENEL BAKIŞ ................................................................ 22 Toplumsal Değişiklikler: İki Adım İleri, Bir Adım Geri ................... 23 RUH SAĞLIĞININ UNSURLARI ..................................................... 25 SAĞLIĞIN TANIMI ............................................................................ 25 Sağlığı Belirleyici Etkenler ................................................................ 26 Sağlık Trendleri ................................................................................. 27 Müdahale Etme ve Yaklaşımın Yöntemleri ....................................... 27 Genetik Test ....................................................................................... 28 Boşanma............................................................................................. 29 Kadın Hastalıklarını Anlama ve Tedavi Etmedeki Gelişmeler .......... 31 Araştırma ........................................................................................... 31 Pratik .................................................................................................. 32 2. SAĞLIKLI GELİŞİMİN RİSKLERİ: HAYATIN KASVETLİ ÇINARLARI ......................................................................................... 32 Cinsiyet Farklılıkları ve Dinamikleri ................................................. 34 Hayat Boyu Şiddet.............................................................................. 36 Benlik ve Kimlik ................................................................................. 38 Sosyal Roller ve İlişkiler .................................................................... 41 Duygusal Sorumluluk ........................................................................ 41 İş ........................................................................................................ 43 Yoksulluk ........................................................................................... 44 3. SAĞLIKLI GELİŞİMİN YOLLARI: GÜCÜN KAYNAKLARI VE YETKİ VERME ................................................................................... 44 5
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” EYLEMCİLİK: YASAL, EĞİTİMSEL VE SOSYAL FIRSATLAR YARATMA ........................................................................................... 46 Eğitim, Refahın Yükselmesine Katkıda Bulunur ............................... 47 İstihdam Sağlamak Refahı Yükseltir ................................................. 48 Cinsiyet Dönüşümleri Kadının Ruh Sağlığını Etkiler ........................ 49 Sağlıklı Bir Cinsiyet ve Kültürel Kimlik Oluşturma .......................... 50 Pozitif Psikoloji Hareketinin Etkileri ................................................. 50 Kadın Ruh Sağlının Yeni Modellerine Bir Çağrı ............................... 51 Refahı ve Kuvvetli Olmayı Arttıran Ekolojik Modeller .................... 51 Destekleyici ve Esnek Ailelerin Rolü ................................................ 52 Yüksek Özgüven, Çoklu Beceriler ve Yeterlilik için Destek ............. 53 Esnek Cinsiyet Rolleri için Destek .................................................... 54 Akranlar, Arkadaşlar ve Toplumun Sosyal Desteği ........................... 54 Sosyal Destek Grupları Sağlığı İyileştirir .......................................... 56 HAYAT BOYU KARŞILAŞILAN RİSKLER VE PROBLEMLER 57 4. CİNSİYET VE DEĞER BİÇME ..................................................... 57 Cinsiyet Önyargısı ............................................................................. 59 Güvenilirlik ........................................................................................ 61 Geçerlilik ........................................................................................... 64 5. HAYAT BOYU RUHSAL DURUM BOZUKLUKLARI .............. 68 Biyolojik Açıklamalar; Hormonlar ve Genler .................................... 70 Psikolojik ve Toplumsal Faktörler ..................................................... 71 Cinsiyetin Rolü .................................................................................. 72 Kişilik Özellikleri............................................................................... 72 Beden Memnuniyetsizliği .................................................................. 73 Bireylerarası Şiddet ............................................................................ 74 Ev Dışı Çalışma ................................................................................. 74 6
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Sorunlu İlişkiler ................................................................................. 75 Aile İlişkileri ...................................................................................... 76 Flört İlişkileri ..................................................................................... 77 Evlilik İlişkileri .................................................................................. 78 ARAŞTIRMANIN ÖZETİ VE ENTEGRESYONU .......................... 79 6. KADINLARDA ANKSİYETE BOZUKLUKLARI....................... 80 Anksiyete Bozukluğunun Özellikleri ................................................. 81 Kadınlarda Korku ve Endişe ......................................................... 81 Çocukluk ve Ergenlik .................................................................... 81 Yetişkinlik ve Yaşlılık................................................................... 82 Anksiyete Bozukluklarının Yaygınlığı .............................................. 83 Kadınlarda Anksiyete Bozuklukları .............................................. 83 Biyolojik Süreç.............................................................................. 84 Menstrüel Siklus, Menopoz, Gebelik ve Doğum Sonrası Dönemleri ....................................................................................................... 85 Bilişsel Süreç ..................................................................................... 85 Algılanan Kontrol ve Nedensel Biçimler ...................................... 85 Anksiyete Hassasiyeti ................................................................... 86 Toplumsal Süreç ................................................................................ 86 Ailevi Faktörler ............................................................................. 86 İyileşme ve Sağlıklı Büyüme ............................................................. 87 Engelleme ve Tedavi ..................................................................... 87 7. VÜCUT GÖRÜNTÜSÜ .................................................................... 87 Risk Faktörleri ................................................................................... 89 Mesajların Çıkış Noktaları ................................................................. 90 Vücut Memnuniyetsizliği Ortaya Çıkmasındaki Dinamikler ............. 92 Nesnelleştirme Teorisi ....................................................................... 92 7
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Prensipler ...................................................................................... 92 Deneylerle Destekleme ................................................................. 93 Cinsel Terörizm............................................................................. 93 Vücut Görüntüsü Problemlerinin Engellenmesi ............................ 94 8. CİDDİ DUYGUSAL RAHATSIZLIKLAR VE CİDDİ AKIL HASTALIKLARI ................................................................................. 95 Problemin Faaliyet Alanı ................................................................... 95 Tedavi ve Direnç ................................................................................ 96 Cinsiyet ve Mental Hastalıklar ........................................................... 97 Diferansiyel Tanı ve İlişkili Karakteristikler ..................................... 97 Kadınların Özel Sorunları .................................................................. 98 Bakıcılık Yükü ................................................................................... 99 9. KADINLAR YÖNELİK ŞİDDET: GELİŞİMSEL BİLEŞİK BİR BAKIŞ AÇISI ...................................................................................... 101 Çocukluktaki Cinsiyete Bağlı Şiddet ............................................... 102 Ergenlikte Cinsiyete Bağlı Şiddet .................................................... 104 Evlilik ve Diğer Yakın İlişkilerdeki Şiddet ...................................... 106 Lezbiyen İlişkilerde Şiddet .............................................................. 107 Kadına Yönelik Şiddetin Sonuçları .................................................. 108 10. FİZİKSEL VE SİSTEMİK SAKATLIKLAR ............................ 110 Demografikler ve Dezavantajlar ...................................................... 112 Sakatlıkla Büyüme ve Özdeşlik ....................................................... 114 Risk Faktörleri ................................................................................. 115 Depresyon ................................................................................... 115 Stres............................................................................................. 115 Özgüven ...................................................................................... 116 Sosyal Bağ................................................................................... 116 8
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kötü Davranma ........................................................................... 117 Sağlık ve Refah ................................................................................ 117 Müdahale Etme Yöntemleri ............................................................. 118 11. KADINLARIN HAYATLARINDAKİ TRAVMALAR ............ 119 Travmanın Tarihsel Başlangıcı ........................................................ 120 Yeni Travma Konseptleri ................................................................. 121 I ve II Numaralı Travma Türleri ...................................................... 121 Hakların ve Emniyetli Yaşam Alanının İhlali .................................. 122 İhanete Uğrama Travması ................................................................ 122 Sinsi Travmalar ve Aile içi Esaret ................................................... 122 Travmanın Ortaya Çıkmasındaki Cinsiyet Farklılıkları ................... 123 Tecavüz ve Cinsel Taciz .................................................................. 123 Semptom Dışavurumu ..................................................................... 124 Travma Çeşitleri............................................................................... 124 Medikal Travma .......................................................................... 124 Cinayet ........................................................................................ 125 Partner İstismarı .......................................................................... 125 Savaş, İşkence, Terörizm, Mültecilik Durumu ............................ 126 İşkence ........................................................................................ 128 Terörizm ve Mülteci Olma Durumu ............................................ 128 Riskler Direnç Faktörleri ................................................................. 129 Tedavi .............................................................................................. 130 12. KADINLARIN MADDE KULLANIMI VE BAĞIMLILIK .... 131 Kadınlarda İlaç Kullanımının Epidemiyolojisi ................................ 131 Mental Sağlık Problemleri, HIV/AIDS ve Madde Kullanımının Diğer Sonuçları .......................................................................................... 133 Gebelikte Madde Kullanımının Etkileri ........................................... 134 9
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Madde Kullanımının Belirtileri ile Hassasiyetleri ve Kadınlarda Bağımlılık ........................................................................................ 134 Engelleme ........................................................................................ 135 Tedavi .............................................................................................. 136 13. ZENGİN ÜLKELERDEKİ YOKSUL KADINLAR.................. 137 Ekonomik Realiteler ........................................................................ 137 Yoksulluk ve Stres ........................................................................... 138 Suçla Yaşama ................................................................................... 138 Yoksulluk Yaşayan Çocuklar........................................................... 139 Aile Çalışanı Olarak Kızlar .............................................................. 140 Yoksulluk ve Refah Üzerine Deneysel Araştırma ........................... 140 14. KADIN VE İNTİHAR .................................................................. 141 Güçler .............................................................................................. 143 Riskler .............................................................................................. 144 Müdahale ......................................................................................... 145 Silahlara Sınırlı Erişim ................................................................ 145 Alkole Sınırlı Erişim ................................................................... 145 Kadınların ve Erkeklerin Hayatlarına Müdahale ............................. 146 Eğitim .............................................................................................. 146 Medya Aktivistliği ........................................................................... 147 Krizlere Müdahale ........................................................................... 147 Diyalektik Davranış Terapisi ........................................................... 148 Multi Sistemik Terapi ...................................................................... 149 15. ERGENLİK ÇAĞINDAKİ KIZLARIN VE KADINLARIN SORUNLARLA MÜCADELESİ ...................................................... 150 Stresle Başa Çıkmada Kültürün Önemi ........................................... 151 Ergenlik Çağındaki Kızlar: Bağlı Kalarak Ayrılma ......................... 152 10
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yetişkin Kadınlar: Kendi Ailelerini Tanımlama ve Yaratma........... 153 Orta Yaşlı Kadınlar: Dengeleme Eylemi ......................................... 153 Stresle Başa Çıkmayı Deneyimleri Paylaşarak; Tedavi, Sağlık Sigortası ve Araştırmaların Yardımıyla Arttırma ............................................ 154 16. ÖZGÜVEN .................................................................................... 155 Hayat Boyu Özgüvenin Demografik Dağılımı................................. 156 Özgüvenin Kaynakları ..................................................................... 157 Özgüvenin Fonksiyonları ................................................................. 158 17. DİRENÇ VE KUVVETLENDİRME .......................................... 158 Direnç Modelleri .............................................................................. 159 Telafi Modeli............................................................................... 159 Güçlük Modeli ............................................................................ 159 Koruyucu Faktör Modeli ............................................................. 160 Zorlukların Sonuçları: İyileşme Yöntemi Olarak Direnç ................. 160 İyileşmeyi Etkileyen Bireysel Kaynaklar ......................................... 160 Kuvvetlendirme ............................................................................... 161 18. ÖZNEL REFAH ........................................................................... 162 Subjektif Refahın Karakteristikleri .................................................. 162 Kadınların Subjektif Refahı ............................................................. 163 19. HAKKI OLMA HİSSİ: CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE PSİKOLOJİK MUTLULUK ....................................................................................... 164 Cinsiyet Odaklı Asimetriler ............................................................. 165 Kadınların Şikâyet Eksikliği ............................................................ 166 Hakkı Olma Hissi ............................................................................. 166 Cinsiyet Farklılıkları ................................................................... 166 Ergenlik ....................................................................................... 167 20. KİŞİSEL BAKIM İLE DENGELİ YAŞAM ............................... 167 11
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Fiziksel Kişisel Bakım ..................................................................... 168 Duygusal Kişisel Bakım .................................................................. 169 Kişisel Bakımı Takip ....................................................................... 169 Dengeli Yaşamın Prensipleri ........................................................... 170 21. KADINLAR VE İLİŞKİLER ...................................................... 171 Kadının İlişkilerdeki Rolünün Toplumsal Yapı Üzerindeki Etkisi .. 172 Kadınların Yaşam Boyu İlişkileri .................................................... 172 Aile içi İlişkiler ........................................................................... 172 Ekonomi, Cinsel Kimlik, Yaş ve Annelik ................................... 173 Kadınların Arkadaşlıkları ............................................................ 173 Romantik İlişkiler ve Evlilik ....................................................... 174 22. KADINLAR İÇİN POZİTİF VE GÜÇLÜ BİR KAYNAK OLARAK PSİKOTERAPİ ................................................................ 175 Bireylerin Endişelerini Sosyokültürel Bağlamlarıyla Birleştirme .... 176 Kadın ve Cinsiyet Psikolojisi üzerine Yapılan Araştırmaların Kadınlara Ulaşması........................................................................................... 176 Tecavüz ....................................................................................... 176 Vücut Görüntüsü ......................................................................... 177 Psikoterapist Seçimi .................................................................... 177 23. CİNSİYET ROLÜ VE CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ .............. 178 Çok Boyutlu Yapıcı olarak Cinsiyet ................................................ 179 Cinsiyet Gelişiminin Yolları ............................................................ 180 Cinsiyet Bilgisi ............................................................................ 180 Cinsel Kimlik .............................................................................. 180 Cinsiyete Bağlı Özellikler ve Davranışlar ................................... 181 Cinsiyet Rolü ve Cinsel Kimlik Gelişiminin Psikolojik Etkileri . 182 Cinsel Oryantasyon ..................................................................... 183 12
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 24. CİNSEL ROLÜN BAŞLADIĞI YER: AİLE ÇEVRESİ ........... 183 Cinsiyet Rolünün Aile içinde Modellenmesi ................................... 184 Ebeveyn Rolleri üzerine Kültürlerarası Bakış Açıları ................. 184 Ebeveynlerin Çocuklarla Etkileşimi ............................................ 185 Psikolojik Sağlık için Öneriler ......................................................... 186 Duygusal Yakınlık ve Bağımlılık ................................................ 186 Bebekli veya Yeni Yürümeye Başlayan Çocuklu Ebeveynler .... 186 25. CİNSİYET VE EĞİTİM-ÖĞRETİM: İLERLEME VE SÜREKLİ ENGELLER ........................................................................................ 187 Okullar Cinsiyet Stereotiplerini Destekliyor mu? ............................ 187 Sınıf Etkileşimi ................................................................................ 187 Akademik Başarı ve Kariyer Gelişimi ............................................. 188 Eğitim-Öğretim ve Duygusal Mutluluk ........................................... 189 Tek Cinsiyetli Eğitim ....................................................................... 190 26. ERGENLİK ÇAĞINDAKİ KIZLARIN AKRANLARI VE TOPLUM İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDAKİ SAĞLIKLARI ......... 191 Güç Kaynakları Olarak Akranlar ..................................................... 191 Stres Kaynağı olarak Akranlar ......................................................... 192 Akranların Sağlık ve Sağlığı Tehlikeye Atan Davranışlardaki Rolleri ......................................................................................................... 192 Ergenlik Çağındaki Kızların Toplumla İlişkileri ............................. 193 Beden ............................................................................................... 194 Ergenlik-Fiziksel Değişiklikler ........................................................ 195 Ergenlikteki Değişikliklere Öznel Tepkiler ..................................... 196 Ergenlik Çağındaki Kızlarda Beden Görüntüsü ............................... 196 Cinsel Tacizler ve İhlaller ................................................................ 197 Kişilik .............................................................................................. 197 Kişilik Konsepti ............................................................................... 198 13
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Okul, Eğitim ve Kariyer ................................................................... 198 Direnci Arttırma ve Yapıcı Dönüşümler .......................................... 199 27. KADINLARIN KARİYER GELİŞİMLERİ .............................. 201 Kariyer Kadınlar için Neden Önemlidir? ......................................... 202 Kadınların Kariyer Seçimlerindeki Engeller .................................... 202 Matematik ................................................................................... 202 Kendini Yeterli Görme Beklentileri ............................................ 203 Eğitim Sistemindeki Engeller ...................................................... 203 Kariyer Seçimlerine Destekler .................................................... 204 Eşitliği Etkileyen Diğer Engeller ................................................ 204 28. AŞK, SAMIMIYET VE PARTNERLER ................................... 205 Çekim ve İlişki Gelişimi .................................................................. 206 Çekim Teorileri ........................................................................... 206 Partnerlik: Aşk ve Samimiyet .......................................................... 207 Partnerliğin Biçimleri .................................................................. 207 Aşk .............................................................................................. 208 Cinsellik ...................................................................................... 209 Samimiyet ................................................................................... 209 İlişkinin Kaybedilmesi ..................................................................... 210 Ayrılık ......................................................................................... 210 Boşanma ...................................................................................... 210 Düşük veya Yüksek Beklentiler ....................................................... 211 29. KADINLARIN ÜREME SAĞLIKLARI: SORUNLAR, ÇÖZÜMLER, ANLAŞMAZLIKLAR .............................................. 212 Hamilelik Döneminde Anne Adayının Psikolojisi ........................... 212 Doğum Sonrası Annenin Psikolojik Durumu.................................. 214 İstenmeyen Gebelik ......................................................................... 216 14
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Lohusalık Dönemi ............................................................................ 217 Doğum Sonrası Cinsel Yaşam ......................................................... 218 Kürtaj ............................................................................................... 219 Post-Kürtaj Sendromu ...................................................................... 222 Doğum Kontrolü .............................................................................. 222 Doğum Kontrol Yöntemleri ............................................................. 223 30. ORTA YAŞ GEÇİŞİ ..................................................................... 228 Orta Yaş Sendromunun Belirtileri ................................................... 228 31. KADINLAR VE YAŞLILIK ........................................................ 231 Zihinsel Değişimler .......................................................................... 231 Kişilik Açısından Değişimler ........................................................... 231 Fiziksel Değişimler .......................................................................... 232 Yaşlılık ve Ekonomik Durum .......................................................... 232 Yaşlılık ve Depresyon ...................................................................... 232 Yaşlılık ve Kaygı ............................................................................. 234 Yaşlılık ve Cinsellik ......................................................................... 235 Tedavi .............................................................................................. 236 Emeklilik .......................................................................................... 236 Yaşlılıkta Depresif Bozukluklar....................................................... 237 32. YAKININI KAYBETME ............................................................. 239 Kayıp ve Yas Süreci ......................................................................... 239 Neden Ölüm Korkusu? .................................................................... 239 Kayıpla Birlikte Yaşamayı Kolaylaştırabilen Yollar ....................... 243 Kayba Uğramış Birine Yardım ........................................................ 244 33. SONSÖZ ........................................................................................ 245
15
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
16
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” ÖNSÖZ
Psikoloji ve sağlığın önemi, kültürler arası, güç dengeleri ve pozitif psikolojinin üzerine odaklanma, yeniçağın dinamik sorunları arasında yer alır. Psikolojik araştırmaların içindeki bu sorunlar ‘Kadın Ruh Sağlığının Rehberi’ adlı bu kitabın omurgasını oluşturmakta. Cinsiyetin toplumsal inşası sağlık sigortasını, sağlığın elde edilebilirliğini ve dağıtımını etkiler. Araştırmalar oldukça net bir sonuca ulaşmaktadır. Ülkemizin sağlık sistemi kadınlar ve kızlara her zaman iyi hizmet vermiyor; yaşlı ve fakir kadınlar sağlık hizmetlerine ulaşamıyorlar. Bu eşitsizlikleri giderecek tavsiyeler, bu çalışmada yer almaktadır. Ayrıca bu durumlardaki
kadınlar,
bu
rehberde
belirtilen
ve
profesyoneller aracılığıyla oluşturulabilecek olan sağlık sistemini güçleri ve dirençleri sayesinde inşa edebilirler.
17
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
18
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
“Kadın; bilmeyene 'nefs', bilene 'nefes'tir.”
Şems-i Tebrizi
19
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
20
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
CİNSİYET VE PSİKOLOJİK SAĞLIK 1. KADIN SAĞLIĞINA ENTEGRE EDİLMİŞ BİR BAKIŞ: PSİKOLOJİ, FİZYOLOJİ VE TOPLUM Gelişmiş ülkelerdeki kadınlar tarihte hiç olmadığı kadar sağlık imkânlarına sahipler, ama yine de hem iç hem dış kuvvetler sağlıklarını etkilemeye devam ediyor. Kadınların cinsiyetleri biyolojik olarak, statüleri ise toplum ve kültür tarafından belirlenir. Problem de tam olarak burada başlar. Bu yeni yüzyılda bile maruz kaldıkları haksızlıklar ve bu haksızlıklara karşı gösterdikleri direncin göz ardı edilmesi oldukça şaşırtıcıdır. Sürekli cinsiyet eşitsizliğinin sonuçları sağlık ve refah üzerinde derin bir etkiye yol açar. Bu kitap kadın sağlığını kutlar ve aydınlatır ve onlara karşı yapılan bu eşitsizliklerin altını çizer. Sağlık, farklı bağlamlarda farklı görünür. Kızların ve kadınların ruh sağlığına bakmak, kaleydoskoptan bakmaya benzer. Ne zaman bir şablon durağan ve temiz görünse, ufak bir hareketlenmeyle renkli camın renkleri yer değiştirir ve yeni bir model oluşturur. Camın parçaları yine aynı kalır ama bakış açısı değiştiği için camın düzeni değişir. 21
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” REHBERE GENEL BAKIŞ Bu rehber, psikolojik sağlığın biyopsikososyal bakış açısına dayanır. Engel tarafından tanıştırılan biyopsikososyal modele göre insan davranışlarının biyolojik, psikolojik ve sosyal olmak üzere üç nedeni ve yansıması vardır. Başka bir deyişle, sosyal çevrenin yarattığı psikolojik baskı, kişinin biyolojik yatkınlığıyla etkileşir. Tüm psikolojik bozukluklara ve her türlü hastalığa bu şekilde bakmak mümkündür. Tüm hastalıkların, biyolojik ve genetik olarak bilinen hastalıkların bile ortaya çıkışında psikolojik nedenler vardır. Aynı şekilde tüm psikolojik rahatsızlıkların (panik atak, obsesif kompülsif kişilik bozukluğu, depresyon vs.) da biyolojik ve genetik sebepleri vardır. Kadınlar, Amerika Birleşik Devletleri ve birçok ülkede sağlık ve psikoloji hizmetlerinin başlıca tüketicileridir. Ayrıca bakıcıların
çoğunluğunu
oluşturdukları
için
kadınlar;
çocukları, eşleri ve yaşlı ebeveynlerine hizmet verirken, onların sağlıkları hakkında kararlar vermeleri muhtemeldir.
22
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bakıcılık, kadınların çoğu tarafından bilinen ikiyüzlü bir roldür. Birinci yüz, sevgi, bağlanma, büyütmeye yardım, iyileştirme ve rahatlatma, ikinci yüz ise bakıcılığın getirdiği yüktür. Yapılan büyük çaplı bir araştırma, torunlarına haftada dokuz saatten fazla bakan büyükannelerin kalp hastalığına yakalanma risklerinin, torunlarına bakmayanlara göre çok daha fazla olduğu ortaya koyulmuştur. Çocuk, yaşlı, engelli veya hasta bakıcılığı kadınların çoğu için hayatın bir gerçeğidir. Muhtaçlara bakıcılık, aile ve kültürel değerleri yerine getirmek her ne kadar anlamlı olsa da, kendini zorlamanın ve strese girmenin de çıkış noktasıdır. Başka bir araştırma, kadın bakıcıların hastalara erkek bakıcılardan %50 daha fazla zaman harcadıklarını göstermiştir. Toplumsal Değişiklikler: İki Adım İleri, Bir Adım Geri Geçmiş jenerasyonlarda toplumda kadınlar için birçok değişiklik oldu ve bu, doğrudan veya dolaylı yollardan kadın ruh sağlığını etkiledi. Kadınlar cinsel obje olmaktan çıkıp özgürlüklerini arttırdılar ve aile içerisinde annelik dışında iş seçeneklerinin farkına vardılar. Kadınlara yönelik taciz, baskı,
23
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” şiddetin kişisel, toplumsal ve sağlık açısından verdiği zararlar, artık halkın çoğunluğu tarafından bilinen bir gerçek. Diğer yandan, birçok kadın erkeklerin sorunlarıyla uğraşarak, çocuklarına bakmak zorunda olmak ya da erkeklerden daha az maaş almak gibi sorunlarla mücadele ettikleri için bu etkenler kadınların akciğer kanserine yakalanma oranları arttırıyor. Evet, bugün hâlâ kadınlar erkeklerden daha az kazanıyor. Ama ufukta iyi haberler de var. Sadece on yıllık süreçte, kadınların sahip oldukları işler ve çalıştırdıkları işçi sayısı %78 artmış durumda; Amerika Birleşik Devletleri’nde her üç büyük şirketten bir tanesi bir kadın tarafından yönetilmekte ve bu şirketler 18.5 milyon kişiye iş imkânı sağlamaktadır. Kahramanlık,
toplumda
genelde
erkeklerle
ilişkilendirilir, ama yapılan son bir araştırma kayıp resmi ortaya çıkarmayı başarmıştır. Bu araştırmaya göre kadınların kahramanlıkları da erkeklerinki gibi cesaret isteyen oldukça riskli işlerdir, ama böbrek bağışlama, denizaşırı ülkelerde gönüllü bakıcılık gibi toplumda fazla göze batmayan işler olduğu için kadınların kahramanlıkları genelde göz ardı edilir. 24
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” RUH SAĞLIĞININ UNSURLARI Kadınlar ve erkekler arasında üretici fonksiyonlar gibi, psikolojik farklılıklar da bulunur. Aşağıda belirttiğimiz gibi psikonöroimmünoloji alanında yapılan araştırmalar, akıl ile vücudun birbirini nasıl etkilediğini gösteren bilimsel olgulardır. Toplumda roller, işler, şiddetin farkındalığı ve demografik yön değiştirmeler gibi değişiklikler meydana gelir. Sonuç olarak, ruh sağlığının hem olumlu hem de olumsuz yönleri vardır. SAĞLIĞIN TANIMI Psikolojik olarak sağlıklı olmak ne demektir? Sağlığın, patolojinin ve hastalığın olmaması gibi bir tanımdan daha net ve dinamik bir tanıma ihtiyacı vardır. Sağlık konsepti herkesi kapsar; buna sağlıklı olanlar, fiziki ya da psikolojik olarak hasta olanlar da dâhildir. Sağlığın başka bir tanımı da; fizik, mental, sosyal ve ruh durumunun iyi olması, karşılıklı dayanışma öğelerinin bileşimi ve şimdiki şartlar altında mümkün olduğu kadar tam bir şekilde görevlerin yerine getirilebilmesidir.
25
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bunun
tam
tersi
durumunda,
bahsettiğimiz
unsurlardan birinin bile ihmali, bireyleri sağlıksız bir duruma sokup
hastalanmalarına
neden
olabilir
veya
onları
uzuvlarından birinin işlevini yerine getirmesine engel olabilir. Sağlığın bu kapsamlı tanımı, kısıtlı sağlık tanımını değiştirerek, sağlığı fiziksel ve mental olarak iki farklı sağlık bakım küreye böler. Sağlığı Belirleyici Etkenler Bireylerin sağlığını belirleyen kritik değişkenler vardır. Kişilerin biyolojisi, davranışları, sosyal ve fiziksel çevreleri arasında çift taraflı bir ilişki vardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırmalara göre, her on ölümden sekizinin derinlerinde yatan sebepler davranışsal problemler olan tütün, alkol, diyet, egzersiz eksikliği, motorlu araç kazaları, ateşli silah kullanımı, cinsel davranış bozuklukları ve yasadışı ilaç kullanımı ile ilişkilendirilir. Bunların sağlık durumuna olan orantılı katkıları şöyledir: sağlık bakımına erişim %10, genetik %20, çevre %20, hayat biçimi davranışları %50.
26
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Psikolojik faktörler bağışıklık sisteminde ve sağlık üzerinde kayda değer etkiler yapar. Keskin ve kronik stres, negatif duygular, sosyal destek elde edilebilirliği, evlilik anlaşmazlıkları gibi etkenlerin sağlığı ve bağışıklık sistemini etkiledikleri görülmüştür. Sağlık Trendleri Sağlık araştırma, servis ve sigortalarında kadınlar için pek çok gelecek vaat edici trend biyopsikososyal yaklaşımla bir noktada buluşuyor. Müdahale Etme ve Yaklaşımın Yöntemleri Araştırmacılar kadın sağlığını çevresel, kişilerarası ve kişisel alan olarak üçe ayırarak; cinsiyet, stres ve sağlık arasında bir bağ kurmuştur. Bu deneysel görüş, demografik faktörler
(yoksulluk,
sosyal
roller,
geleneksel
sağlık
hizmetleri, kadınlar üzerine yapılan araştırmalar), etkileşimsel faktörler (şiddet, evlilik ve sağlık arasındaki ilişki ) gibi bakış açılarını dikkate alır. Son olarak da (bireyler, çiftler ve sistemler için) kadın sağlığını geliştirmek, engelleri ve eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için birden fazla yöntemle müdahale etmenin gerekli olduğunu savunurlar.
27
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Genetik Test Bireylerin kanser, kalp hastalıkları ve depresyon gibi, mutasyona uğramış belki de düzinelerce gene sahip oldukları bilinmektedir. Genetik test, şu anda sağlıklı olan, hastalıkların hiçbir semptomunu göstermeyen bireylere tanı konulup tedavi edilmesine ve gelecekte de bunların tekrardan ortaya çıkmasına engel olur. Sözgelimi, BRCA1 ve BRCA2 adı verilen iki adet mutasyona uğramış gen saptanmış; bu mutasyona uğramış genlere sahip olan kadınların göğüs kanserine yakalanma riski %56 ile %85 arasında iken, yumurtalık kanserine yakalanma riskleri ise %20 ile %60 olarak belirlenmiştir. Göğüs kanserine yakalanan kadınların sadece küçük bir bölümü gen mutasyonuna maruz kalmıştır. Ancak, medyanın büyük bölümünün
yanlış
yönlendirmesiyle,
göğüs
kanserine
yakalanan ailelerde bu genlerin çocuklarına da miras olarak bırakılabileceği korkusuna neden olmuştur. Göğüs ve diğer kanser türleri ile diğer hastalıklara yakalanan kadınların birçok sorusu var: Genetik teste girmeli miyim? Test pozitif çıkarsa ne olacak?
28
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Pozitif sonucu bilerek yaşamaya devam edebilir miyim? Sonuçları kimlere söylemeliyim? Kızıma söylemeli miyim? Alacağım bilgiler geleceği planlamama yardım edebilir mi? Kendimi iş ve sağlık ayrımcılığından nasıl koruyabilirim? Genetik teste erişim artık çok kolay olduğu için genetik testler, almak isteyenleri, istemeyenleri, gücü yetenleri, yetmeyenleri, anlayanları ve de anlamayanları doğrudan etkileyecek. Araştırmacılar ve klinisyenlerin genetik testin “sağlıklı olma” üzerindeki farklı boyutlarını anlamaları gerekiyor. Bunlara ek olarak başa çıkabilme becerileri, iletişim kabiliyetleri, aile içi ilişkiler, sağlık hizmetlerine erişim, genetik bilgilerin kültürel anlamları gibi etkenler de bir kadının yeni bir sağlık anlayışı edinmesine yardımcı olur. Boşanma Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık olarak bir milyon çocuk boşanmalardan etkileniyor. Bunların bazıları anne babalarından biriyle, bazıları her ikisinde sırayla kalarak, bazıları da üvey anne babalar ve üvey kardeşlerinin de içinde olduğu karışık ailelerde yaşamak zorunda kalıyor.
29
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu birbirinden kopmuş evlilik ilişkilerinin zorlayıcı koşullarının, çocukları risk altına aldıkları uzun zamandır herkesin bildiği bir gerçek. Yeni araştırmalar boşanma mağduru çocukları koruma ve onları bir an önce toparlayıp topluma kazandırma faktörlerini bulma üzerine odaklanıyor. Bu tür yeni direnç açılımları kırsal alanlar gibi daha zor koşullar altında yaşayan çocuklar için de oldukça yararlı oluyor. Belirttiğimiz bu sağlık trendleri,
sağlığa biyopsikososyal yaklaşımın faydalarının
sadece küçük bir özeti. Biyopsikososyal sağlık modelleri, sağlık hizmetine ihtiyaç duyan kadınlar ve aileleri için geniş çaplı bilgiler ve kanıtlar
sunarlar.
HIV
salgınından
dersler
çıkaran
araştırmacılar gelecek nesiller için sağlık trendlerini beşe ayırarak özetlemişlerdir. Bunlar bugün de biyopsikososyal perspektifte özgünlüklerini korumaktadırlar. Bunlar sırasıyla: 1. Risk taşıyan insanların erken teşhisi 2. Davranış değişiklik programlarına yönelik yüksek beklentiler 3. Her türlü kronik hastalıkla yaşayan insanların gittikçe yükselen sayısı 30
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 4. Halk ve toplum sağlık perspektiflerinin dâhil edilmesi 5. Sağlık sorunlarını küresel ölçekte tespit etmede gittikçe artan ivedilik Kadın Hastalıklarını Anlama ve Tedavi Etmedeki Gelişmeler Son otuz yılda toplumda meydana gelen değişiklikler, kadın
psikolojik
sağlığına
odaklanan
araştırmacılar,
eğitimciler ve pratisyenler üretmiştir. Bu pozisyonlarda daha fazla kadın var, dolayısıyla daha çok çeşitli sorular soruluyor. Kadın katılımcıların katıldığı araştırma sayısı gittikçe artıyor, bunun sonucu olarak da iyi sonuçlar ortaya çıkaracak yeni teoriler üretiliyor. Araştırma En son gelişmelere göre araştırmacılar ve teorisyenler, küçük de olsa dalgalanmalar yaratacak, kadın sağlığını anlamaya yarayacak sorular sorulmasını teşvik ediyor. Buna göre bir araştırma grubu, yetmiş yıldır kullanımda olan eski modelin yerine stresle başa çıkma yöntemini önermiştir.
31
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Araştırmaların
çoğu,
erkek
denekler
üzerinde
yapılmıştır. Yeni model her iki cinsin strese verdikleri psikolojik tepkinin benzer olmasına rağmen, kadınların verdikleri davranışsal tepkilerin “meşgul et, dostça davran” adı verilen farklı bir yol izlediğini ileri sürer. Pratik Araştırmaları ve teorileri pratiğe dökmenin atmosferi son yıllarda gözle görülür biçimde değişti. Özellikle psikologlar ve doktorlar arasında halkın seçebileceği havuz alana olan ilgi ile orantılı olarak arttı. Feminist prensipler artık daha çok biliniyor, bu da geleneksel olarak bilinen tedavi ile terapi yöntemlerini etkiledi. Sonuç olarak, bu bilgiler bizi yalnızca aydınlatır, ondan sonrası tamamen bizim elimizdedir. 2. SAĞLIKLI GELİŞİMİN RİSKLERİ: HAYATIN KASVETLİ ÇINARLARI Cinsiyet hem belirgin hem de belirsizdir, hem her yerde hem de hiçbir yerdedir. Bazen günlük detayların o kadar içine girer ki, neredeyse görünmez olur. Toplamda sıkıcı ve sıradan görünen detaylar kolay kolay görünmez ve bilinmezler.
32
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Doğumun anonsu ve yeni doğanların giydirilmesi için cinsiyete ihtiyaç duyulur. Oyunlar, oyuncaklar, şemsiyeler ya da hiç akla gelmeyecek ihtimallerden olan öğrencilerin okula götürdükleri beslenme kutularının renkleri bile cinsiyete göre belirlenir. Sözsüz jestler, vücut dili, kişilere özgü ifade tarzları da cinsiyetin göstergeleridir. Cinsiyet
örnekleri,
duygusal
dışavurum,
huy,
rekabetçilik, ilişki stili ve algılama kabiliyetini de kapsar. Aile ve toplumdaki bazı roller cinsiyetle ilişkilendirilir, bunun dışına çıkan istisnalar ise bunu özel bir durum ya da atama ile sağlayabilir. Örneğin herkesin bildiği ‘ev kadını’ terimi vardır, ama bunun zıttı olarak ‘ev adamı’ terimi literatürde yer almaz. Çok önemli bir değişken olarak cinsiyet; yararlı ve çok nadir rastlanan temellerle, yaşam süresi boyunca psikolojik sağlık ve gelişim için teoriler üretmemizi sağlar. Ne yazık ki, kadın cinsi sağlıklı gelişim için bir kaç tane tehlikeyi içine alır. Bu bölüm kasıtlı bir şekilde, sağlık ve gelişimin negatif ve zararlı açılardan ele alır. Bununla birlikte olumlu yanlar da bir sonraki bölümlerde verilecektir.
33
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsiyet Farklılıkları ve Dinamikleri Cinsiyetin
sosyal
bağlamı,
sağlıklı
gelişimin
tehditlerini analiz ederken esas alınması gerekenlerin başında gelir. Kadın psikolojisi alanındaki bilginler, Amerikan toplumunda erkeklere kadınlardan daha fazla değer verildiği konusunda hemfikir. Bu fikre bakarak, cinsiyetin statü, güç ve varlık sahibi olmada işaretleyici bir değişken olduğu kanısına varabiliriz. Bu ayrımcılığı en iyi, aynı işte aynı pozisyonda çalışmasına rağmen, kadınların erkeklerden daha az maaş alması örneğinde olduğu gibi belirgin bir şekilde ya da hemcinslerince yapıldığında hoş karşılayıp; kadının iş arkadaşları yapınca aşırı tepki verilen durumlarda olduğu gibi hemen göze çarpmayan şekillerde de görebiliriz. Bunlara ek olarak cinsiyet, sosyal statü değişkenlerinin birçok elementini yansıtır. Bu yüzden cinsiyeti analiz eden bir araştırma, değişen kaynaklar, alternatifler ve cinsiyetle ilişkilendirilen varlıkları da analiz etmelidir.
34
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu kaynaklar para, telefon servisi, yiyecek, eğlence, sağlık hizmetleri gibi somut şeyler olacağı gibi; sosyal beceriler, iş tecrübesi, güzellik gibi elle tutulamayan şeyler de olabilir. İsteyenin onları kullanarak arzuladığı sonuçlar alabileceği bir başka araç olan alternatifler ise, cinsiyet ve statünün bir başka boyutudur. Tabi ki bazı kadınların tecrübe ettikleri stres, şimdiki ilişkileri veya güncel ekonomik durumları gibi alternatifler olabilir. Alternatifler genelde geçmişte yapılmış seçimlerin bileşik etkilerini yansıtır. Kızlara, mutluluğun sadece kolay geçinilir olmakla, karşısındakine önem vermekle, çekici olmakla kazanabildiği anlatılır; ama bu cins mutluluk için çekicilikten öte alternatifler gerektiğini çok daha sonra anlarlar. Hak, içine kendi gerçekliğinin farkında olma ve karşısındakiler tarafından ciddiye alınma gibi birçok doğal olayı içine alan bir kavramdır. Cinsiyetle ilişkilendirilen ayrımcılık ile statü de hakkın bileşenleri arasında yer alır. Bu, kişinin deneyimlerini ve bu deneyimlerden aldığı dersler üstüne yaşamını kurması için de geçerlidir.
35
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Buna rağmen kadının istediği, toplum tarafından mantıksız, tehlikeli, kafa karıştırıcı ve önceden tahmin edilemez olarak ifade edilir. Kadınlar daha sıklıkla kendilerini açıklamak zorunda oldukları durumlarda bulurlar. Marjinal statüler ve kadınlara yapılan ayrımcılık birçok risk ve kötü sonuçlar doğmasına katkı yapar. Burada cinsiyet özellikli riskleri; - Hayat boyu şiddet, - Benlik ve kimlik, - Sosyal roller ve ilişkiler olarak üç kısıma ayırıyoruz. Hayat Boyu Şiddet Ne yazık ki kadınların çoğu, hayatlarının bir bölümünde şiddete maruz kalmışlardır. Çocukken tacize uğrayanların kadınların sayısı, erkeklerden iki üç kat daha fazladır. Tacizciler, çocukları oyun ya da ‘aramızdaki özel sır’ fikriyle kandırıp, onları hem sustururlar hem de işin ciddiyetini anlamalarına engel olurlar. Kızlar büyüdükçe şiddetin seviyesi, cinsel saldırı, tecavüz ve ölüm sırasıyla artmaya devam eder.
36
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Medya da kadın bedenini cinsel obje olarak sunarak bunlara katkıda bulunur. Kadınlar da buna uyarak, toplumdaki yerlerini
güzellikleri
ve
dış
görünüşleriyle
elde
edebileceklerine inanırlar. Kadınların hiç bir cinsel istek ve niyet taşımayan arkadaşça davranışlarının, erkekler tarafından cinsel istek olarak algılanması gibi bazı yanlış anlamalar da bazen cinsel saldırılara yol açabilir. Sağlıklı gelişimi tehlikeye sokabilecekler sadece cinsel saldırılar değildir; bunlara depresyon, anksiyete bozukluğu, ilaç bağımlılığı, zayıf eğitim durumu ve yakın ilişkilerde yaşanan problemler de eklenebilir. Çocukken cinsel istismara maruz kalanlar, bunların yansımalarını büyüdüklerinde ya içlerine atarak depresyonla ya da kavgacı bir kişilik oluşturarak gösterirler. Ayrıca çocukken cinsel istismara maruz kalanların daha sonra yine bu tür olaylarda kurban olmaları ya da bunları gerçekleştirmeleri daha olasıdır. Örneğin, cinsel ilişki içeren istismara maruz kalan çocukların büyüdüklerinde intihar etmeleri veya başka birine tecavüz etme olasılığı, diğer insanlara göre dokuz kat daha fazladır.
37
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Benlik ve Kimlik Ergenlikte kimlik ve değer arayışı, arkadaş bulma kapasitesi, psikolojik yakınlık ve cinsel kimliğin daha farkında olan bir birleşimi gibi görevler ortaya çıkar. Psikolojideki önemli gelenekler akıl sağlığının faydalarının cinsiyet üzerindeki önemini vurgularken; yeni bir düşünce sistemi buna, kısıtlı bir feminen role bürünerek sosyalleşmenin kızların gelişimi, sağlığı ve öz güvenlerine zarar verdiğini eklemiştir. Düşük özgüven, daha düşük statülü ve toplumda daha az değer verilen sosyal grupları da kapsar. Özgüven Özgüvenin neden olduğu problemlerin boyutları ve uzunlukları hakkında tartışmalar devam ediyor. Dokuz ve on dört yaşları arasında Afro-Amerikalı ve beyaz kızlarla yapılan bir araştırmaya göre, beş yıl boyunca yalnızca beyaz kızlarda büyük özgüven düşüşü yaşandığını görülmüştür. Afro-Amerikalı
kızlarda
bu
düşüşün
neden
yaşanmadığı pekâlâ sorulabilir, ama bu kızların büyük çoğunluğunun
kendi
etnik
unutulmamalıdır.
38
cemiyetince
desteklendiği
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Çünkü bu toplum yıllardır hem ırkçılık hem de cinsiyetçi saldırılara maruz kalan insanlardan oluştuğu için, gençlerini bu tarz ayrımcılıklara daha erkenden hazırlayabilir, dayanma güçlerini çok erken yaşlarda onlara aşılayabilirler. İspanyol ve Latin Amerikalı etnik gruplar da cinsiyet ve özgüven üzerine alternatif bakış açıları sunabilir, ama onlarınkilerin de beyazlarla benzer toplum inşaları olduğu için gençlerinde beyazlar da olduğu gibi özgüven problemleri baş gösterir. Yetiştirme, fedakârlık, namus, itaat, utanç, iffet de İspanyol ve Latin Amerikalı kızlar için övgüye değer kavramlardır. İspanyol- Latin kültüründeki bu role bazen erkek ‘maço’ kavramının tamamlayıcısı olarak görülen ‘marianismo’ ismi de verilir. Sekeller Özgüven problemlerinin derinlerinde, yemek yeme bozuklukları ve dış görünüşünden rahatsız olma gibi sorunlar yatar. Çünkü güzellik; cinsellik, değer verme ve statü sahibi olma gibi konularda belirleyici bir etmen konumuna geldi. Hem erkek hem de kadın yetişkinler dış görünüşe önem verirken, standartlar kadınlar için nispeten daha katıdır.
39
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Aptal görünmek ya da dertlerini iyi anlatamamak gibi nedenlerden dolayı, üniversiteli kadınlar sınıf tartışmalarına katılmazlar. Bu ve bunun gibi faktörlerin bileşimi, eğitimlerini ve ileride iş hayatlarını olumsuz anlamda etkiler. Anksiyete ve Depresyon Kadınların anksiyete ve depresyon gibi davranış bozukluklarına yakalanma olasılığının daha büyük olduğu çoktandır bilenen bir gerçektir. Bu durum, ergenlik çağında ortaya çıkar ve genellikle cinsiyetle ilişkilendirilir. Özellikle, daha maskülen bir cinsel kimlik, kişiye koruma sağlar. Anksiyete ve depresyon birbirileriyle ilgilidir ve araştırmalar, kadınların erkeklere göre bu iki rahatsızlığa yakalanmalarının daha olası olduğunu göstermiştir. Hayatları boyunca kadınların depresyona girme olasılığı daha yüksektir. Bir psikolojik yaklaşıma göre, kadınların benliklerinin depresyonun etkilerini içlerine atan daha geçirgen sınırları varken, erkeklerin bu etkileri dışarı vuran daha katı sınırları olduğu belirtilmiştir.
40
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Sosyal Roller ve İlişkiler Toplumda kadınların kendilerini en çok tatmin edeceği ilişki türünün, karşı cinsle olan ilişki türü olduğu beklentisi vardır. Anneler, özellikle duygusal sorumluluk, terbiye ve aile bağlarını güçlendirmesiyle övünür. Aslında, kadınların yakın ilişkilerinde başarılı olması daha muhtemeldir. Duygusal Sorumluluk Yakın ilişkilerde sorumluluk alma hem kadın hem de erkekler için başarı ve amaç sunar; ama özellikle partnerler arasında alternatifsizlik varsa, aynı zamanda hassasiyet ve bağlanmaya da sebebiyet verebilir. Kişisel esneklik ve karşılıklı
anlaşma
bu
ilişkileri
sürdürmede
anahtar
faktörlerdir. Kadınlar bu ilişkileri sağlamlaştırmak ve sürdürmek için kimliklerini ve duygusal tecrübelerini bastırabilir. Kadınların ilişkilerde bu kadar taviz vermesi karşı cins tarafından istismar edilebilir ve eşitsizliğe neden olabilir. Bu ilişkilerde eşitlik ekonomik kaynaklara dayanır, bu durumda da erkek genelde daha yüksek kaynaklara sahiptir.
41
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İlişkilerinde uyumluluğu ayakta tutmak için kadınlar isteklerini dile getirmekte tereddüt edebilir, tartışmaları sürdürmekte ısrar etmeyebilir ya da öfkelerini ifade edemeyebilirler. Öfkelerini dışa vuramamak pek çok psikoloğa göre kadınların depresyona girmelerinin ana nedenidir. Öfkelerine ses çıkartamamak veya çok düşük seslerle ifade etmek kadınları depresyona sürükler. Kadınlar, bazen de öfkeyi kontrol edip olumlu yönlere yöneltmeyi öğrenebilirler. Terapi gören evli kadınların depresyona girme sebepleri arasında ‘duyulmamak’ başı çeker. Çoğu zaman şikâyetlerinin gelindiğini
kulak
ardı
hissederler.
edildiğini
İlişkilerde
veya
duymazdan
duyulma
derecesini
‘cinsiyet’ ve ‘kuvvet’ belirler. İlişkilerde daha az güçlü taraf olduklarında ise kadınlar, üstü kapalı anlatım, ümit etme ve geri çekilme gibi dolaylı yollara ve tek taraflı yöntemlere başvururlar. Ne yazık ki, partnerinin rahatını gözetmek ve ihtiyaçlarını karşılamak gibi, ilişkiyi korumak için sarf edilen çabalar, kadının korumak istediği ilişkinin samimiyetine ve yakınlığına zarar verir. 42
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İş Herşeye sahip olmak; altmışlarda oluşan kadının yeni bir cinsiyet farkındalığı oluşturması, gerçekten de takdire şayan bir hedefti. Ama bununla birlikte hem işe gitmek, hem de ev işlerine bakmak gibi iki ağır yükümlülüğün altına giren kadınlar, ideal ev kadını olamamış ve bunun verdiği suçluluk duygusuyla
işlerine
de
kendilerini
tam
bir
şekilde
verememişlerdir. Buna ek olarak, kadın ekonomiye ve iş ortamına güç getirir. Ekonomi, eğitim enstitüleri, sağlık hizmetleri ve araştırma laboratuvarlarının her biri bu hevesli ve artışta olan işgücünden
yararlanabilirler.
Bununla
birlikte
kariyer
gelişimi, kadınlar için hüsran ve stresin kaynağı da olabilir. Kadınlar genelde çalıştıkları iş yerlerinde azınlıklardır ve bu işyerlerindeki koşulların ve atmosferin erkeklere göre düzenlenmesi gerçeğiyle karşılaşabilirler. Özellikle, terfi ve ilerlemelerde kadınların katkıları ve yeterlilikleri görmezden gelinir ve erkekler bu durumlarda daha avantajlı konumda yer alırlar.
43
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yoksulluk Çocuklu kadınların da içinde bulunduğu kadınların büyük çoğunluğu, tam zamanlı olarak çalışırlar. Tam zamanlı çalışan bir kadın, ortalama olarak bir erkeğin kazancının % 74’ünü kazanır. Bir kadının, bir erkeğin bir yılda kazandığını kazanması için yaklaşık olarak on beş ay çalışması gerekir. Kadınlar kendi maaşlarını diğer kadınlarla karşılaştırdıkları için, maaşlardaki cinsiyet farkından kaynaklanan ayrımcılığı psikolojik olarak kabul ederler. 3. SAĞLIKLI GELİŞİMİN YOLLARI: KAYNAKLARI VE YETKİ VERME
GÜCÜN
Bugün kadınlar tarih boyunca hiç olmadıkları kadar güçlü, umutlu, enerjik, iyimser ve sağlıklı durumdalar. Ama yine de birçok kadının güvenli ve sağlıklı bir yaşam sağlamak için birçok zorlukla karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz ve Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınlar hâlâ sağlık harcamalarının bir numaralı tüketicisi olmaya devam ediyor.
44
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Hemen hemen her insan, hayatı boyunca ciddi bir şekilde yaralanma veya hastalık, sevdiklerinden birini kaybetme, uzun süreli yoksulluk, işsizlik veya şiddete maruz kalma gibi bir veya daha fazla stresli olaya ya da travmaya maruz kalır. Bu rehberdeki bölümlerin çoğu, birbirinden farklı kültürlerden kadınların maruz kaldıkları ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri, fiziksel veya cinsel saldırıları ısrarlı bir şekilde belgeler. Bütün bunlara rağmen bazı kadınların bazen doğal şartlarla veya kendi eforlarıyla bazen de terapi desteğiyle bu zorluklardan yararlanıp bunlardan ders çıkararak, bu zorlu koşulları
şansa
çevirerek
kendilerini
geliştirdikleri
gözlenmiştir. Örneğin, 1964 Federal İnsan Hakları Yasası’ndan önce, Afro-Amerikalı genç bir kadın demokrasi üzerine yazdığı bir tezle ödül almaya hak kazanmış, ama daha sonra ödüllerin verildiği otele girişi engellenerek bu haktan mahrum bırakılmıştır. Bu ve buna benzer olaylar onu, kendi eyaletinde hemşirelik okuluna girip, mezun olan ilk Afro-Amerikalı kadın olması için motive etmiştir. Aynı kadın daha sonra kendi azınlık grubunun ilk kadını ünvanıyla birçok başarıya daha imza atmıştır. 45
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu bölüm acıdan zafere temasıyla, kadının ruh sağlığına bir güç ve direnç gösterme perspektifi sunar. Sağlıklı psikolojik gelişime; strese karşı kuvvetli direnç, kendinden emin ve güvenli bir öz farkındalık, tatmin edici ve üretici bir yaşam tarzı ve güçlü bir yaşama isteği gibi etkenler yardım eder. EYLEMCİLİK: YASAL, EĞİTİMSEL VE SOSYAL FIRSATLAR YARATMA Birisinin hayatında söz sahibi olma ve onu kontrol altına almanın kişisel ve toplumsal yararları tarih boyunca bilinen bir olgudur. 1920’de Birleşik Devletler’de kadınlara devlet ve eyalet seçimlerinde oy verme hakkı verilerek bu doğrultuda dev bir adım atılmıştır. Ama kadınların bu haklarının farkına vararak eğitim, sosyal ve politik alanlarda değişiklikler yapmaya başlaması 1960’lara kadar mümkün olmadı. Bu uyanışlarla birlikte, şiddetle yaşamak istemeyen kadınlar için toplum bilinci arttı ve bu kadınlar için destek evleri oluşturularak kadınlar buralarda huzurlu bir şekilde kendilerine yer buldular.
46
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kurulan bu dernekler, Birleşik Devletler’in birçok bölgesinde hâlâ bu saldırılarda fiziksel ve mental olarak yıpranan kadınlara barınak sağlamaya ve onları korumaya devam ediyor. Eğitim, Refahın Yükselmesine Katkıda Bulunur Aynı süreçte, işlerine bağlı aktivist kadınlar, aydın erkekler ve bunları destekleyen parlamenterlerin oluşturduğu bir koalisyon ‘ilk ve ortaöğretim yasası’nı meclisten geçirmeyi başardı. Bu yasayla eğitim alanında kadınlara yönelik uygulanan eşitsizliklere son verilmiştir. Ayrıca aynı yasa, kız öğrencilere daha önce reddedildikleri okullara girme şansını vermiştir. Artık, liseden mezun olan kız öğrencilerin sayısı erkeklerin sayısını geçmiştir ve bu öğrencilerin üniversiteye giriş sayıları hemen hemen eşitlenmiştir. Pilot bir uygulama olan aynı cinsin birlikte eğitimi hakkında hem olumlu hem de olumsuz görüşler vardır. Her ne kadar kesin yargılar için erken olsa da; bütün dikkatlerinin erkeklere yoğunlaşması ya da erkeklerle rekabet içinde oldukları
sınıflarda
olmamalarının,
kabiliyetlerini yükseltmesi muhtemeldir. 47
kızların
öğrenme
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İstihdam Sağlamak Refahı Yükseltir Kadınların eğitimini desteklemeyi ülkenin hedefleri arasına almak, birçok kadın için işin taşıdığı anlama yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Eskiden de, çalışan farklı etnik azınlık gruplarının kadınları, aldıkları yüksek eğitimle daha yüksek çevrelerle irtibata geçmiş; bu da onlara yeni kariyer olanakları sağlamıştır. Şimdilerde birçok genç kadın hem aile hem de kariyer sahibi olmak istiyor. Kırsal alanlarda oluşturulan programlarla kadınlar, iş becerilerini yükseltip, daha iyi bir iş ve çevre için umutlarını ayakta tutuyorlar. Kadınlar önceleri erkeklerin tekelinde olan iş ve akademik öğretim, bilimsel araştırma alanları, bilgisayar bilimi, hukuk, eczacılık ve askeriye gibi kariyer alanlarında varlıklarını
kabul
ettirmişlerdir..
İş
çevreleri
değişip
geliştikçe, profesyonel rollerdeki kadınlar kendilerinden sonra gelecek genç kızlar için birer rol modeli olabilirler. Evli, çalışan, çağdaş kadınların çoğu ev ve iş hayatlarında erkeklerle eşit sayılırlar. Bu ikili rolün etkisiyle kadınlar finansal yükün azalmasına yardım ederek, kendi
48
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” isteklerini yerine getirir, kendi farkındalığını geliştirmeye yardım edecek daha geniş bir yaşam ufku elde ederler. Hâlâ kadınların çoğunun hem ev işlerine bakıp hem de çocuk bakımını üstlenmesine rağmen; yapılan araştırmalar bu iki yükün paylaşıldığı durumlarda, partnerlerin hem daha duygusal bağlar kurdukları hem de birbirlerinden daha memnun oldukları saptanmıştır. Cinsiyet Dönüşümleri Kadının Ruh Sağlığını Etkiler Cinsiyetin değişen anlamı 21. yüzyılın en büyük karışıklıklarından biridir. Bireyler, kişisel kimliklerini akışkan ve çoklu çevrelerde ararken ve aileleri, arkadaşları, iş çevreleriyle iletişime geçmek için çabalarken; kadın veya erkek olmanın neler gerektirdiği hâlâ tartışılmaktadır. Geleneksel ‘karşı cins’ görüşüne göre kadın ve erkek biyolojik olarak farklı özellik ve becerilere sahiptir. Bu tarz bakış açıları, cinsiyet basmakalıplarının oluşmasına, kadın ve erkeklerin birbirinden farklı sosyal rollere bürünüp farklı aktivitelerde bulunmasına ve kadınların önüne çıkan fırsatları değerlendirmesine ket vurur. Ne yazık ki, bu tür tutumlar popüler kitaplar ve medya organlarında hâlâ rağbet görürler.
49
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Sağlıklı Bir Cinsiyet ve Kültürel Kimlik Oluşturma Kızlar ve kadınlar büyüyüp geliştikçe, hayat şartları değişir ve bireyler birbirinden farklı bağlamlarla karşılaşırlar. Cinsiyetle ilişkili davranışlar ve sosyal etkileşimle ilişkili durumlarla karşılaştıkça kimliklerini düzenlerler ve bir sonuca bağlamaya çalışırlar. Bir kadın ve kız olma duygusu çoğu için stabil kalır, ama buna bağlı anlamlar ve davranışlar yaş ve hayat şartlarına bağlı olarak değişir. Cinsiyetin inşası ve anlamı bireyin etnik kimliği, kültürü, sosyal sınıfı, ekonomik statüsü, milli kimliği, cinsel tercihine göre değişir. Pozitif Psikoloji Hareketinin Etkileri Son yıllarda ortaya çıkan edebiyat ürünlerine genel bir bakış psikolojinin önemini ve mental olarak sağlam olmanın pozitif yüzünü ortaya çıkarır. Teoriler ve araştırmalar dayanıklılık, iyimserlik, travma sonrası gelişim, kendine yararcılık, umut, problem çözmenin kıymeti, yetki verme, otokontrol gibi konseptlerin aydınlanmasına yol açmıştır. Pozitif psikoloji yaklaşımın amacı her bireyin içinde olan gücü arayıp ortaya çıkarmak.
50
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kadın Ruh Sağlının Yeni Modellerine Bir Çağrı Yetki verme, imkânları yetersiz olan ve ten rengi farklı olan kadınlar gibi marjinalleşmiş grupların ajanslarınca kullanılan bir konsepttir. Bu terim diğer profesyonel gruplar ve feministler tarafından da farklı nüfuslardan kadınların sağlıklarını daha iyi seviyelere çıkarmak için kullanılır. Edebiyattaki yetki verme konsepti, her kız ve kadına hak ettiğine inandığı kişisel yetki verme duygusunun önemini vurgular. Yetki verme; kişisel alanlara yetkinlik, kişisel kontrol hissi, hayat boyu karşılaştıkları sorunlarda yaptıkları seçimler, karar vermedeki beceriler, problem çözme, âşık olma ve diğer insanlara gösterdikleri destek vermede kendilerine olan güven, kendine faydacılık gibi kavramları olan güçlü bir konsepttir. Refahı ve Kuvvetli Olmayı Arttıran Ekolojik Modeller Kadınların sağlığını ve kuvvetini arttıran geniş ekolojik modeller, interaktif ilişkilerle iç ve dış değişkenleri içine alır. Konuyla ilgili faktörler, genetik yatkınlık veya kişilik özelliklerini içerebilir.
51
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Dış faktörler; - Destekleyici bir aile ve geniş bakım şebekeleri, - Temiz, güvenli, bağlantılı, güçlendirici komşular; - Uyarıcı ve yetki veren okullar; - Adil istihdam ve kariyer olanakları; - Seven ve besleyen çiftler ve toplum ilişkileri; - Finansal yeterlilik ve toplum ve sağlık enstitülerine erişim; - Doyurucu yaşam seçimleri için yapılan seçimler -Yeterli özgürlük ve özerklik içerir. Hiçbir model bu kompleks faktörleri tek başına içine alamaz ve her biri tamamen anlaşılmayı hak eder. Destekleyici ve Esnek Ailelerin Rolü Hayat boyunca psikolojik ve fiziksel olarak sağlıklı olmanın yolu, diğer insanlarla pozitif ve sıcak ilişkiler kurmaktan geçer. Buna değişen zamanlarda, ebeveynler, partnerler,
yakın dostlar, öğretmenler, okul
arkadaşları, akıl hocaları ve akrabalar da dâhil olur. 52
veya iş
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yüksek Özgüven, Çoklu Beceriler ve Yeterlilik için Destek Kişinin kendisi hakkındaki pozitif hislerinin ve kavrayışlarının belirli bileşenleri, aile konsepti içinde çocukluğun erken yaşında geliştirilir. Çocukları için ilginç, zorlu ve uyarıcı çevreler sağlayan ebeveynler, dünyalarını keşfetmeleri ve meraklarını gidermeleri için çocukları bu doğrultuda
teşvik
ederler.
Çocuğun
erken
yaştaki
yeterliliğinin ve sonraki dönemlerde olaylar karşısında göstereceği direncin anahtar faktörü, annenin aldığı eğitimdir. Diğer destekleyici faktörler ise anneliğe özgü sıcaklık ve ilgi, yeterli derecede gözetleme ve kontrol altında tutma, kızları akademik başarı için cesaretlendirme ve diğer öğretmenlerin ya da danışmanların ilgisi gibi etmenleri kapsar. Kızlar çocukluktan ergenliğe geçerken, bağlanma ve ayrılmada zorlanma daha bir belirgin hal alır. Anne babalarından ayrılıp, akranlarının dünyasına geçerken de ebeveynlerinden alacakları sıcaklık ve ilgi son derece önemlidir.
Çünkü
bunlar
kızların
özgüvenlerinin
yükselmesini, pozitif değerlerin takviyesini ve madde bağımlılığının engellenmesini sağlar.
53
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Esnek Cinsiyet Rolleri için Destek Sağlığı iyileştiren perspektiften, daha akışkan ve esnek bir cinsiyet rolünün istendiği ve elde edilebildiği görünüyor. Toplumsal, anlamlı ve duygusal durumlarda efektif olarak görev alan bireylerin, göreceli olarak geleneksel cinsiyet rolüne sahip bireylerden daha fazla özgüven ve düşük moral bozukluğuna sahip olması daha muhtemeldir. Bu şekilde dengeli entegre edilmiş sosyal ve kişisel kimlik sahibi kızlar çeşitli durumlarla kolaylıkla başa çıkıp onların üstesinden gelebilir. Okullarda ve halk eğitim merkezlerindeki spor programları değişik seviyelerdeki kızlar için elde edilebilir gerçekçi imkânlar sunar. Ergenliğe yeni girmiş Avrupa ve Afrika kökenli Amerikalı kızların atletik becerilerine olan güvenlerinin, yüksek özgüvenin bir sonucu olduğu tahmin edilmektedir. Akranlar, Arkadaşlar ve Toplumun Sosyal Desteği Değişik formatlardaki sosyal destek, kadınların fiziksel ve psikolojik sağlıklarının gelişimine olumlu yönlerde katkı yapar. 54
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Desteğin konsepti, bireylerin sosyal ağları aracılığıyla stresli olaylarla başa çıkma, sosyal gereksinimlerini yerine getirme ve hedeflerine ulaşmayı hızlandırma sürecinden bahseder. Sosyal destek bu şekilde, hayat standardını yükseltme, stresle mücadele, sosyal istekler ve sosyal bağları da alarak bir bütün oluşturur. Akranlar, çocukluktan ergenliğe geçişte ve daha ileriki dönemlerde
kişisel
yeterliliğin
ve
sosyal
bağların
geliştirilmesinde önemli bir rol oynar. Akranlarıyla arkadaşlık başlatma ve bu arkadaşlıkları sürdürmedeki beceriler, ileriki dönemler için kadın ruh sağlığında derin izler bırakacaktır. Daha küçük yaştaki çocuklar için verilebilecek bir sosyal beceri geliştirme eğitimi, hem kız hem de erkek çocuklar için akranlarını kabul edip, ilişkiler geliştirmesini hızlandıracaktır. Ergenlikte ise birbirlerini kabul etme ve yakınlaşma; kendilerini tanımaları, diğerlerine olan cinsel çekimleri ve becerileri nedeniyle daha gerekli bir hale gelir. Hayat boyunca arkadaşlar ve romantik ilişkiler, bireyin kendini yeterli ve değerli bulmasını doğrulattığı için bu bağlamda kritik bir rol oynar.
55
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Samimiyet, birçok kadın için yakın arkadaşlıklar ve romantik ilişkiler kurmada, duygusal olarak kendini ifade etmede, kendini açığa çıkarmada, ortaklıkta,
hizmette,
saygıda ve güvende esas olandır. Sosyal Destek Grupları Sağlığı İyileştirir Kadınları dirençlendirme ve onlara yetki vermede anahtar sistem; - Okullar - Sosyal destek grup ve kaynakları - Gönüllü ya da dini organizasyonlardır. Tek veya birlik içinde bu gruplar kadınlara pozitif kimlik, bilgi, destek, kaynak ve eğitim sağlayabilir. Okul sonrası programlara katılan ergen kızlar yeni tür sosyal etkileşim ve destek kaynaklarını keşfedip; koçlar, dini liderler ve öğretmenler gibi akıl hocalarını kendilerine idol edinebilirler. Dinle ilgili cemiyetlere katılanların mutluluklarının arttığı
gözlemlenmiştir.
Bu
tarz
dernekler
yaşamlarına bir anlam ve amaç katabilir.
56
kadınların
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” SONUÇLAR Bu bölümde, kadınların sosyal ve kişisel olarak yetkilendirilmesi konusunu ele aldık. Ama hâlâ, kadının fiziki ve psikolojik sağlığının keşfedilmemiş yanları olduğu unutulmamalıdır. Bunları ortaya çıkarmanın yolu, duyarlı araştırmalarla kadının içyüzünü kavramak, anlamak ve kadınları
destekleyen
organizasyonları
güçlendirmekten
geçer. HAYAT BOYU PROBLEMLER
KARŞILAŞILAN
RİSKLER
VE
4. CİNSİYET VE DEĞER BİÇME Bu bölüm, cinsiyetin kökenlerini ruh sağlığının değerlerini ve bu değerlerin sorgulanması, nötrleşmesi, tecrit edilmesi ve tanınması için tavsiyeler vererek bu kavramları inceler. Sosyal rollerdeki farklılıklar, toplumsal beklentiler, öğrenme fırsatları veya biyolojik karakteristikler, dişiler ve erkeklerin cevap verme ve yorumlama değerlerini şaşırtabilir.
57
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Mental sağlık profesyonellerinin eğitim programları, bireyleri biyopsikososyal perspektifle birleştirmek yerine; onları biyomedikal, kültürel veya psikolojik sağlık görüşlerine önceden hazırlayabilir. Cinsiyet önyargısı, tasarım, seçim, yönetim, değerlerin yorumlanmasından; açık ve dolaylı ayrımcılığa kadar birçok alanda yer alır. Toplum, kültür ve bireysel psikoloji gibi biyolojik olmayan
faktörlere
veya
biyolojik
ayrımlarına mal edildiğinde,
ortaya
faktörle çıkan
cinsiyet sonuçların
farklılıkları erkek ve kadın grupları tarafından, sıklıkla cinsiyet farkı olarak etiketlendirilir. Çünkü biyolojik veya biyolojik olmayan faktörleri birbirinden ayırmak mümkün değildir ve bize göre bunlardan ikincisi, kadınlar ile erkekler arasındaki farklılıklarda büyük rol oynar. Sonuç olarak, biz de ‘cinsiyet’ ve ‘cinsiyet farklılıkları’ kavramlarını bu farkları tanımlamak için kullanacağız. Bu araştırmanın büyük kısmı cinsiyet grupları ve kültürel gruplar arasındaki ayrılıklara odaklansa da, genel olarak toplumun diğer üyelerine de seslenir. 58
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kültürel ve cinsiyet grupları arasındaki bu değişkenler genelde gruplar arası bir özellik gösterir ve birbirinin içine geçer. Prostat kanserinin sadece erkeklerde oluşması gibi bazı biyopsikososyal boyutlar sadece bir gruba bağlı kalır. Her ergen kızın matematikte başarılı olamayacağı veya her ergen erkeğin agresif olacağını varsayma eğilimi, kötü niyetlilerin amaçlarına ulaştıklarının göstergesidir. Cinsiyet Önyargısı Cinsiyet
önyargısı,
cinsiyetin
önemsenmediği
durumlarda olduğu gibi, cinsiyetin farkında olunmasına rağmen, karar vermede etkili olmadığı durumlarda da ortaya çıkabilir. Erkeklerin boy standartları, dişilerinkinden farklı olduğundan,
bir
çocuğun
normal
olarak
büyüyüp
büyümediğini anlamak için cinsiyete başvurulur. Kadınların erkeklere göre daha küçük vücut yapıları olduğu için ilaç tedavilerinde yine kişilerin öncelikle cinsiyetlerine bakılır, ilaçların dozajı ona göre ayarlanır.
59
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Değerlendirme
yöneticileri
veya
tasarımcılarının
cinsiyet rolleri üzerinde belirli beklentileri olduğunda ise, cinsiyet önyargısı daha da artar. Değerlendirmeler, bir cinsi açık bir şekilde veya elde olmayan nedenlerle diğerinin üstünde tutabilir. Örneğin, geçmişte yapılan araştırmalarda, kadınların erkeklere göre kalp hastalıklarına daha çok yakalanmasına rağmen, kalp hastalıklarıyla ilgili yapılan deneylerde erkeklerin seçilmesini, bu önyargının kanıtı olarak görebiliriz. Elbette ki buna, son otuz yılda kalp hastalıklarına yakalanan kadınların sayısının inanılmaz derecede artması da neden olmuş olabilir. Önyargılı teşhislerin bir başka sebebi de, kadınların kalp rahatsızlıkları belirtileri erkeklerde olduğu gibi göğüs sıkışması değil; aşırı yorgunluk olabilir. Erkeklerin göğüs kanserine yakalanma oranı kadınlara göre çok düşük olmasına rağmen, erkeklerde ve kadınlarda göğüs kanseri bulgusu birbirine paralel değildir. Erkeklerdeki bu düşük oran, onları göğüs kanseri taramasından uzak tutar; böylece göğüs kanserinin tespit edilmesi kadınlara göre daha az mümkün hale gelir.
60
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Depresyonun tayini de yine cinsiyetle etkileşim halindedir. Ergenlik çağındaki kızları da sayarsak, depresyon teşhisi konulan kadınların sayısı erkeklerden daha fazladır, ama kadınlarda depresyonun semptomları genellikle gözden kaçar. Yoksulluk, taciz, tek başına çocuk bakma gibi hayat şartları kadınlarda erkeklere oranla daha çok görülür. Depresyonun şiddeti ve sıklığı doğru tanı ile engellenebilir. Depresyonun
yanlış
teşhisi
de
bazen
semptomları
küçümsemekle mümkün hale gelir. Bu durumlarda hastalığın doğru teşhis edilmesi kadın veya erkek hastalara bağlıdır. Güvenilirlik Önyargı, araçların geçerliliğini ve güvenilirliğini etkileyebilir. Güvenilirlikle, bireylerin artarda gelme olasılığı olan olaylar karşısındaki değerlendirilmesinden bahsediyoruz. Araçlar düşük güvenilirlik gösterdiklerinde bireyler hakkında verilen kararlarda etkili olamazlar ve gruplar arasında ayrılık gösterebilirler.
Güvenilirlik
değerlendirilmesini etkileyebilir.
61
erkekler
ve
dişilerin
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Örneğin, ergenlik çağındaki hormonal değişiklikler erkek ve dişileri faklı yaşlarda etkiler. Cinsiyetten etkilenen güvenilirlik veya güvenilmezliklerin kaynakları, yorumlayıcı, sorgulayıcı, durum veya ölçülendirme pratikleri olabilir. Farklı araçlardan gelen tutarsız sonuçlar veya farklı tutarlılık sonuçları olan farklı gruplar, şüpheli kararlara neden olabilir. Cinsiyet ve duruma bağlı olarak yabancı korkusu, taciz veya misilleme, yanlış tedavi sonucunda öğrenilen ve yasalara uygun olduğu düşünülen tepkiler olabilir. Bunun sonucunda, depresyonun veya önemli akıl hastalıklarının aynı belirtileri cinsiyete göre değişebilir. Araçların güvenilirliği, bireylerin değerlendirmenin formatı veya içeriğiyle daha önceden tanışık olması durumuna göre de değişebilir.
Örneğin, senaryoya bağlı anksiyete
değerlendirme testleri veya sadece bir doğru cevabı seçme gibi değişik formatı olan görevler, genelde bir cinsiyete diğerinden daha fazla uygun olan deneyimlere dayanır.
62
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Birçok okulda, %10 veya daha fazla performans artışı öğrencilerin test formatıyla daha önceden tanışık olmasıyla mümkündür. Bu araştırma, zekâsı düşük olarak teşhis konulan öğrencilerin aslında test formatı tecrübeleri olmadığını göstermiştir. Güvenilirliğin eksikliği muayene edene ve edilene göre de ortaya çıkabilir. Birbirlerinin cinsiyeti, ırkı, kültür ve otorite seviyelerine göre açık reaksiyonlar gösterebilirler. Dişilerin
daha
önceki
deneyimleri
yüzünden
yabancılara güven göstermemeleri daha olasıdır. Erkekler endişeli
olduklarında
agresifleşirken,
dişiler
pasiflik
gösterirler. Bu değişkenlik, bulguları ortaya çıkarıp kontrol altına almayı zorlaştırır. Özetlersek, erkekler ve dişiler için güvenilmezliğin kaynaklarının ölçümü, özellikle birey ile onu teste tutanın birbirleriyle etkileşmesi ile olasıdır. Yine de bireyleri tedavi için atanan herhangi bir araç, bir cinsiyete karşı önyargılı olabilir.
63
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Geçerlilik Geçerlilikle,
hedeflenen
bireysel
performansın
boyutlarını değerlendirerek ölçme olasılığından bahsederiz. Daha önce verdiğimiz örnekler, psikolojik sağlık alanındaki sorunları halletmedeki zorlukları gözler önüne sermiştir. Depresyon, önemli akıl hastalıkları, yemek yeme bozuklukları ve diğer stresli durumlar sıklıkla üst üste biner ve bunları birbirlerinden ayırt edip tek tek tedavi etmek zorlaşır. Birçok durum birlikte gerçekleşebilir ve birbirleriyle etkileşim içindedir. Bu yüzden, kalp rahatsızlıkları, ruhsal rahatsızlıklar, davranış bozuklukları, diyabet ve disleksi (öğrenme bozukluğu) aynı anda aynı kişide görülebilir. Ayrıca, bazı kronik medikal durumlar da depresyon ile sinir hastalıklarının nedeni olabilir. Bu durumlar da; sosyokültürel etkiler, bireyseli psikolojik ve yemek yeme bozuklukları gibi biyolojik faktörlerin etkileşmesine neden olur. Bu yüzden uzaktan yapılar kurmak ve bunlara geçerli çözümler bulmak oldukça zordur.
64
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Özetle, ruh sağlığı için değiştirilen mekanizma ve açıklamalar, bu yapıların düzenlenmesi ve arttırılmasına sebep olur. Beyin fonksiyonlarını araştıran deneylerden gelen bilgilerle ortaya çıkan yeni teknoloji, psikolojik sağlığa öncülük eden mekanizmalar konusunu aydınlatmıştır. SONUÇLAR Mental sağlıkla ilgilenen bireyler, karışık fikirlerin zorluklarıyla karşı karşıya kalır. Önyargılar için bir dizi önerimiz var. İlk olarak, mümkün oldukça biyopsikososyal refahın birden fazla ve farklı göstergelerini kullanın. Röportajları, anketleri, gözlemleri, tarihi, sağlık datalarını ve emsal raporları birleştirin. Psikoloji, eğitim, psikiyatri, ecza ve sosyoloji gibi değişik alanlardan profesyonellerle irtibata geçin. Geçerliliklerini sağlamlaştırmak için, görüşlerini diğer uzmanlarla karşılaştırmadan önce yorumlamalarına izin verin. Değişik alanlarda uzmanlara danışarak, birinin alanı olmadığı için kaçırdığı bir noktanın, diğerinin bakış açısı sayesinde farkına varabiliriz.
65
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İkinci önerimiz her bireyi bir insan olarak, ikincisini ise toplumun ve kültürün etkileşen üyesi olarak görün. Genellikle grupların içerisinde cinsiyet, ırk, sosyal tabaka gibi değişkenler vardır. Örneğin, kırıklık veya yorgunluktan şikâyet eden bir kadın kalp hastalıklarının semptomlarını gözden kaçırabilir. Üçüncü önerimiz, hem süreklilikler hem de farklılıklar için açıklama isteyen göstergeleri araştırın. Mümkün olduğunda anlaşmazlıkları çözmek için bu farklılıklara göstergeler
ekleyin.
Bu
farklılıkların,
göstergelerin
güvenilirliklerinden kaynaklandığını varsayın. Güvenilirliğini arttırdığınızda da sorun çözülmezse, kültürel, toplumsal ve durumsal faktörlerden açıklamalara başvurun. Örneğin, sınıf geçme dereceleri ve sınavlardan alınan notlar birçok lise öğrencisi için matematikteki beceri kapasitesi üzerine farklı bilgiler sağlar. Notları ve dereceleri yükseltmek farklılıkları açıklığa kavuşturmaz. Bu ikilemi çözmeye, saygı faktörleri gibi basmakalıp tehditler yardım eder.
66
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Dördüncü önerimiz, kenara değerli fonlar ayırın ki, zor durumlar daha çok dikkat çeksin. Örneğin, kısa bir değerlendirmeyle başlayın, farklılıkları çözümlemek ve sonuçlarını geliştirmek için göstergeler ekleyin. Takımlara, ne zaman bilgi alacakları, bu bilgileri nasıl yorumlayacakları ve mantıklı kararlar almaları konusunda yardım edin. Birçok durumdan
veri
tabanları
ve
koleksiyonlar
oluşturan
araştırmaları teşvik edin. Beşinci önerimiz önyargı kaynaklarının farkındalığını yükseltin ki, bireyler kendilerini ve sevdiklerinin haklarını kendi kendilerine koruyabilsinler. Bu meseleleri, tanıtıcı yollarla birleştirin. Kötülerin tuzaklarına düşmemek ve basmakalıp tehditleri etkisiz hale getirmek için öğrenciler, erkeklerle kadınların aralarındaki farkların gruplar arasındaki farklardan
daha
yararlanmasını cinsiyetleri
ve
ufak
olduğunu
bilmelidir. kültürel
anlayarak
Bireylerin grupları
bunlardan
nüfusun
arasında
içinde,
kendilerini
değerlendirmelerine yardım etmek, onların kişisel kararlar verme kapasitesini arttırır.
67
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Altıncı önerimiz, cinsiyet önyargısı üzerine veya cinsiyet önyargısını azaltmaya çalışan araştırmaları teşvik edin. İhtiyacımız olan, önyargının kaynağının araştırıldığı ve iyileştirilmeye
çalışıldığı
araştırmalardır.
Klişeleşmiş
tehditleri daha iyi anlama, belirsiz bilgileri yorumlama ve karışık
durumlarda
oluşan
önyargıların
kaynaklarını
araştırmanın farkına varılmalıdır. Kısaca, cinsiyet önyargısı psikolojik ve sağlık tedavilerine eşit erişimi tehdit eder. Cinsiyet önyargısı ve kültürel önyargılara daha çok dikkat çekilip, araştırmaların esas konuları olursa, psikolojik sağlık değerlendirmeleri üzerindeki araştırmalar, daha geniş etkiler bırakacaktır. 5. HAYAT BOYU RUHSAL DURUM BOZUKLUKLARI En çok rapor edilen ruhsal durum bozukluğu olan ‘depresyon’, duygusal acıların soğuk algınlığı olarak bilinir. Üzüntü, insanoğlunun kayıp, başarısızlık, reddedilme ya da hayal kırıklığı gibi durumlarda verdiği doğal bir tepkidir. Yakın birinin kaybetme gibi durumlarda bu üzüntü çok şiddetli olabilir. Yine de üzüntü, geleceğimiz ve kendimizle ilgili
negatif
düşüncelerle
depresyona dönüşmez. 68
karıştırılmadığı
müddetçe
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Depresyona girmiş insanlar kendilerini sevmezler, hayatlarında kötü giden şeyler için kendilerini suçlarlar ve daha iyi bir gelecek hayal etmede sorun yaşarlar. Depresyonun semptomları arasında iştahsızlık, uyku düzeninin bozulması ve enerji düzeyinin azalması gibi fiziksel olanları da vardır. Depresyon, genelde biten bir ilişki, iş veya okulda başarısızlık gibi bir hayli stresli hayat koşulları sonrasında oluşur. Depresyonu tetikleyen en önemli faktörlerden biri de yoksulluktur. Yoksul ailelerde yaşayan çocukların depresyon semptomlarına
zemin
hazırlayan
diğer
durumlarla
karşılaşması, diğerlerine göre daha muhtemeldir. Örneğin, yoksulluk içinde yaşayan çocuklar, sosyal problemleri olan mahallelerde yaşarlar, okul sonrası aktivitelere katılamazlar, yoksulluk yüzünden depresif ve çocuklarını disipline sokmak için fiziksel cezalardan kaçınmayacak bir anneye sahip olmaları daha olasıdır. Yetişkinler arasında ise depresyon, evli olmama ve güvenliği düşük çevrelerde yaşama gibi etkenlere bağlıdır.
69
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Depresyonla ilgili en kafa karıştıran gerçeklerden biri, kadınların depresyona girme olasılıklarının erkeklere göre iki kat daha fazla olmasıdır. Hayat boyu depresyona girme olasılığı kadınlar için % 25 iken, erkeklerde bu oranın yüzde % 7 ile 12’ye kadar düştüğü görülür. Oranlar yalnızca 10 yaşından önce ve 80 yaşından sonra birbiriyle aynıdır. Buna göre hayat boyu kadınlar, erkeklere göre duygusal konularda daha hassastır. Bu bölümde, kadınların hayatında depresyona neden olan hassasiyetleri anlamaya çalışacağız. Biyolojik Açıklamalar; Hormonlar ve Genler Cinsiyetler arasındaki boşluğun ilk olarak ergenlikte görülmesi gerçeği, birçok araştırmacıyı hormon kökenlerini araştırmaya yönlendirmiştir. Son yapılan araştırmalar cinsiyet farklılıklarının
ergenlikte ortaya çıktığını
göstermiştir.
Kızların ergenlikte depresyona girme oranları büyük artış gösterirken, erkeklerinki düşüşe geçer. Ama kızların ergenlikte depresyona girme oranlarının artması bu artışa hormonların neden olduğu anlamına gelmez.
70
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Araştırmacılar uzun süredir kadınların depresyonuna ergenlik, menopoz, çocuk doğurma gibi hormonal olayların neden olduğunu iddia etseler de, bunlara neden olan herhangi bir hormona rastlanmamıştır. Menopoz olan kadınların depresyona gireceklerine dair herhangi bir kanıt yoktur. Üreme hormonlarının depresyona neden oldukları iddia edilen nörotransmitterler üzerinde etkileri olması muhtemeldir. Nörotransmitterler; beyin ve sinir sisteminde bulunan, ruhsal durumu etkileyen kimyasallardır. Dişi hormonları,
nörotransmitterlerin
sinir
sisteminde
nasıl
yapıldıkları ve nerelerde kullanıldıkları üzerinde büyük paya sahiptir. Yine de depresyonu direkt olarak dişi hormonlarına bağlayan bir kanıt yoktur. Buna ek olarak, kortizol gibi depresyona sebebiyet verdikleri bilinen hormonlar cinsiyete göre değişmez. Psikolojik ve Toplumsal Faktörler Depresyon, uzuvların görevlerini yerine getirememesi inancı, sürekli aynı şeylerle uğraşma, umutsuz hissetmeye eğilim, başkalarına bağımlılık veya kendini eleştirme gibi bir grup psikolojik ve sosyal faktörle ilişkilendirilir. 71
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bütün
depresyon
modelleri
‘diyatez-stres’
modelleridir. Bu modellere göre biyolojik veya psikososyal hangi nedenle olursa olsun, depresyonun altında yatan neden ve depresif ruh halinin gelişimini tetikleyen, travmatik bir olay veya strestir. Cinsiyetin Rolü Cinsiyetin rolü kavramı çok geniştir ve cinsiyet tipli kişilik özelliklerinin toplumsallaştırılması, bir cinsiyetle diğerine göre daha fazla ilişkilendirilen toplumsal koşullar veya bakım hizmetleri gibi bir cinsiyete mal edilen davranışların yasalaştırılmasından bahsedebilir. Kişilik Özellikleri Erkeklerin sosyalleştirilmesi kararlılık ve bağımsızlık gibi faydalı kişilik özelliklerinin gelişimini teşvik ederken, kızların sosyalleştirilmesi, empati kurma ve muhtaçlara bakım gibi kişilerarası ve anlamlı kişilik özelliklerinin gelişimini özendirir. Ergenlik çağına geldiklerinde, kızlar erkeklere göre daha az yararlı kişilik özellik sahibidir. Araştırmacılara göre bu eksiklikler, kızların yetişkinlikte karşılaştıkları biyolojik ve toplumsal zorlukların üstesinden gelmesini engeller.
72
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Beden Memnuniyetsizliği Ergenlikte görülen beden değişiklikleri, kızların kalça ve göğüs bölgesinde yağ oranın yükselmesi, erkeklerin ise boylarının uzayarak daha kaslı bir görünüm almasıdır. Böylece kızlar, toplumsal idolleri gibi daha zayıf olmayı, erkekler ise ideal erkek vücuduna sahip olmayı hedefler. Sonuç olarak, beden memnuniyetsizliğinin kızlar arasında görülme oranı yükselirken, erkekler arasında düşer. Ergenlik çağının birinci bileşeni fiziksel çekim olduğu için, bu durum kızlar için özgüven kaybına neden olur. Çekicilik her iki cinste de popülariteyi belirlediği için, zekâ ve beceri gibi daha çok öneme sahip karakteristiklerin gelişimini engeller veya yavaşlatır. Bu nedenle beden memnuniyetsizliğinin her iki cins için de depresyonun semptomlarıyla ilişkilendirilmesi hiç de şaşırtıcı değildir.
73
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bireylerarası Şiddet Özellikle yakın ilişkilerde kızların ve kadınların şiddete maruz kalma oranı erkeklere göre daha fazladır. Cinsel saldırılar ve tacizin de içinde bulunduğu her türlü şiddet, kadınlarda depresyonla sonuçlanır. Araştırmacılar, özellikle çocukken cinsel saldırıya maruz kalan bireyler üzerinde durmuştur ve bu saldırılara maruz kalan kadınların depresyonlarının nedeninin bu saldırılar olduğu büyük oranda kanıtlanmıştır. Ev Dışı Çalışma Yuva kurmanın toplumsal olarak büyük değerler taşıdığı kültürler ve ülkeler hariç, küçük çocuklu ve evli kadınların büyük çoğunluğunun depresyona girdikleri, yapılan araştırmalarla sabittir. Bunun tam tersi, hem çalışıp hem çocuk yetiştiren annelerin büyük çoğunluğunun yüksek seviyede strese maruz kalmalarına rağmen, yine de ev dışında çalışmak, kadınlar için koruyucu bir faktördür.
74
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Evde kalan annelere göre, çalışan anneler yüksek özgüvene sahiptirler ve çocuklarına bakma konusunda kendilerini daha yeterli görürler. Ev dışında çalışmak annelerin bağımsızlık, problem çözme gibi olaylar karşısında işlerine yarayacak kişilik özellikleri geliştirmelerine yardımcı olur. Sorunlu İlişkiler Erkekler bağımsızlık ve rekabetle sosyalleşirken, kadınlar aileleri ve eşleriyle yakın ilişkiler kurarak sosyalleşir. Bunun sonucu olarak, kadınlar özgüvenlerini diğerleriyle ilişkiler kurup bunları geliştirerek sağlarlar. Sorunlu ilişkilerin kadınlarda
depresyonu
tetiklediği
sağlam
kanıtlarla
belgelenmiştir. Bu bölümde, depresyonun ilişkili olduğu iki olguyu süzgeçten geçireceğiz; bunlar ergenlik çağındaki kızların ‘aileleriyle ilişkileri’ ve ‘kadınların romantik partnerleriyle olan ilişkiler’dir.
75
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Aile İlişkileri Ergenlik
çağındaki
kızların
depresyona
girme
sebepleri, genellikle aile içi bozuk ilişkilerle ilgilidir. Depresif olmayan gençlere nazaran depresif gençler, aile içi uyumun ve yakınlığın düşüklüğü, anne babayla anlaşamama, aile içi zıtlaşmalar, ebeveynlerin aşırı kontrolü ve negatif ev atmosferinden şikâyet ederler. Kızlar
ergenliğe
geçerken,
kişisel
ilişkilere
erkeklerden daha fazla önem verirler. Evlilik problemleri gibi kendilerini içine almayan durumlar, kızların ruhsal durumları üzerinde önemli etkiler yapabilir. Ergenlik çağındakiler ebeveynleriyle daha az zaman harcamasına rağmen, anne babalarını geçim ve destek kaynakları olarak görmeye devam ederler. Özellikle anneler, ergenlik çağındaki kızlar için önemli destekçilerdir. Annelerin sıcak ve destek verici yaklaşımları, ergenlik çağındaki kızların depresyonunun yıkıcı etkilerini hafifletebilir.
76
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Flört İlişkileri Kızların büyük bölümü, depresyonun erkek arkadaşları ile olan ilişkileri gibi önemli ilişkilerinde kopukluk yaşadıklarında ortaya çıktığını düşünmektedir. Bu algıyla paralel düşünürsek romantik ilişkileri biterse, ergenlik çağındaki kızlar depresyona girer. Ergenliğin sonlarına doğru, kızlar,
ailelerinden
aldıkları
duygusal
desteği
erkek
arkadaşlarından almaya başlarlar. Yakın ilişkide oldukları partnerlerinden alacakları olumlu bir değerlendirme negatif ruhsal durumlarını düzeltmeye yardımcı olabilir. Bu tür bir yakınlığın eksikliği depresyona neden olabilir. Bununla birlikte, romantik ilişkiler iki ucu sivri bıçak gibidir. Uzun süreli devam ettirilen bir araştırmaya göre, romantik ilişkileri olan ergenlik çağındaki kızlar, bu ilişkileri nedeniyle aileleriyle sorunlar yaşar ve bunun sonucunda ruhsal durumları bozulur. Depresyona meyilli genç kadınlar, farkında olmadan depresyona girme ihtimallerini yükselten duygusal partnerler seçebilirler.
77
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Evlilik İlişkileri Depresyon, romantik ilişkilerde kendine güvenememe ve evlilikte ortaya çıkan sorunlar ile ilişkilendirilir. Evlilik problemleri ve depresyon, insanlarla ilişkilerinde daha önceleri de problemleri olan kişilerde daha çok rastlanır. Kadınlar, erkeklere göre evlilikte ortaya çıkan zıtlıklara ve destek
eksikliğine
daha
çok
duyarlılık
gösterirler.
Partnerlerden biri stresliyse diğeri -ki bu karı-koca hangisi olursa olsun- daha düşmanca ve zıt etkileşimlerde bulunur. Yine de, eğer depresyona giren kadınsa, onların davranışları erkeğe göre daha çok negatifleşir ve karşı taraftan gelen düşmanca tavırlar, onların streslerinin daha da derinleşmesine neden olur. Erkeklere zıt olarak, kadınlar depresyona girdikten sonra, durumun kötüleşmemesi için ellerinden gelen herşeyi yaparlar. Çünkü kadınlar mutlu olmak için erkeklerden daha fazla desteğe ihtiyaç duyarlar.
78
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” ARAŞTIRMANIN ÖZETİ VE ENTEGRESYONU Kadınların ve kızların depresyona girmelerine neden olan cinsiyetin rolü ve sorunlu kişisel ilişkileri tanımlamaya çalıştık.
Kadınlar,
ilişkiler
kurup
bunları
geliştirerek
sosyalleşirler. Sağlıklı ve kendilerinden emin olduklarında koruyucu etkiler yapan bu ilişkiler, anlaşmazlık ve kendine güvenememe gibi durumlarda zarar veren etkiler de yapabilir. Ne yazık ki depresyona girmiş birçok kadın mutsuz aile
ortamlarında
büyümüş,
aileleri
tarafından
reddedilmişlerdir ve romantik ilişiklerini de, eleştirildikleri ve desteklenmedikleri evlilik sayesinde elde etmişlerdir. Buna göre,
birçok
kadın
için
yolunda
gitmeyen
depresyonun hem sebebi hem de sonucudur.
79
ilişkiler,
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 6. KADINLARDA ANKSİYETE BOZUKLUKLARI Sağlam deneyler sonucu elde edilen verilere göre, kadınların büyük çoğunluğu hayatları boyunca anksiyete bozukluğunun bir türünü göstermiş veya rapor etmiştir. Bu bölüm, nedenbilimsel değişkenler ve gelişimsel yollar aracılığıyla, yaşam boyu karşılaşılan anksiyete bozukluklarının cinsiyetlere göre farklılıkları üzerine verilen yazına genel bir bakış getirir. Öncelikle, nüfus içerisinden gelişigüzel seçilen katılımcıların katıldığı anksiyete bozukluğunun, cinsiyet üzerindeki farklılıklarını inceleyen araştırmaları ve tedavi vaat eden araştırmaları gözden geçireceğiz. Daha sonra, anksiyete bozukluğunun cinsiyetler arası yaygınlıklarını inceleyen salgın hastalıklar biliminin (epidemiyoloji) araştırmalarında elde edilen delilleri gözden geçireceğiz. Daha
sonra,
anksiyete
bozukluğunda
cinsiyet
farklılıklarının nasıl ortaya çıktığıyla ilişkili biyolojik, toplumsal ve kavramsal teorik açıklamaları dikkate alacağız. Bunları da kadınları ilgilendiren engelleme ve tedavi metotlarıyla sonuçlandıracağız.
80
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Anksiyete Bozukluğunun Özellikleri Kadınlarda Korku ve Endişe Tanımları farklı yapılsa da, korku (anlık tehlikelere verilen tepki), endişe (ileride olacak tehlikelere hazırlık) ve kaygı (gerçekleşeceğini bilerek korkma), aynı yolları izleyen tepkilerle anksiyete bozukluklarına neden olurlar. Bu tepkiler genellikle üç farklı, ama birbiriyle ilişkili öğeyle açıklanabilir: - Kavramsal Tepkiler (Örneğin, ‘Parmağımı kaldırırsam
diğerleri bana güler’),
- Psikolojik Tepkiler (Örneğin, kalp atışlarının hızlanması ve terleme) - Davranışsal Tepkiler (Örneğin, sosyal aktivitelerden kaçış). Çocukluk ve Ergenlik Bugüne kadar yapılan uzun soluklu araştırmalar, kızların erkeklere göre hem daha fazla (18’e 10), hem daha yoğun korkuları olduğunu göstermiştir. Ayrıca, kızların korkuları erkeklere göre çok farklıdır.
81
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Örneğin, kızların tanımadıkları bir yerde kaybolma, kaçırılma, yılanlar, yanma, karanlık gibi korkuları varken; erkeklerin hastalanma, sınavlardan kötü notlar alma, saldırıya uğrama veya yaralanma gibi korkuları vardır. Cinsiyet ayrılıkları üzerine yapılan anket odaklı araştırmalara göre laboratuvarlarda bu konu hakkında daha az araştırma yapılmaktadır. Az sayıdaki araştırmalardan birine göre, anksiyete bozukluğuna rastlanmış gençlerde cinsiyet, ayırt edici bir faktör değildir. Yetişkinlik ve Yaşlılık Anket sonuçlarına göre, kadınlar yolda tek başına yürümek, kalabalık alışveriş mağazaları, hayvanlar gibi korkulara sahip iken; erkeklerin daha çok, herhangi bir hastalığa yakalanmak, işini kaybetmek ya da kalp krizi geçirmek gibi sosyal korkuları vardır. Endişe hakkında yapılan araştırmalar, cinsiyet farklılıklarının endişe üzerindeki etkilerini ortaya çıkaracak kadar ayrıntılı değildir. Röportaj veya anket gibi yollarla elde edilen mevcut araştırmalar, endişenin nedenini ve süresini inceler. Buna göre, kadınlar erkeklerden hem daha fazla hem daha çeşitli endişe türü bildirmiştir. 82
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Özellikle,
kadınlar
erkeklere
göre
sosyal
değerlendirme gerektiren olaylar hakkında daha endişeli düşüncelere sahiptir ve yine erkeklere göre kendilerine güvenleri daha azdır. ÖZET Cinsel ayrılıkların korku, endişe ve anksiyete üzerindeki etkisi klinikler ve anketlerle kanıtlanmıştır. Bunların tedavisi ve semptomlarının izledikleri patikaları ortaya çıkarmak için daha fazla araştırma yapılması gereklidir. Anksiyete Bozukluklarının Yaygınlığı Kadınlarda Anksiyete Bozuklukları Amerikan Psikiyatri Derneği’nin en son çıkan dergisine göre anksiyete bozukluklarının listesi şu şekildedir: ayrı anksiyete bozukluğu, özel fobi, sosyal fobi, panik atak, alan korkusu, travma sonrası stres ve obsesif kompülsif kişilik bozukluğu.
83
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Anksiyete bozukluğunun cinsiyetlere göre değiştiği bazı deneysel deliller vardır. Örneğin, obsesif kompülsif kişilik bozukluğunun en zorlu döneminin başlama yaşı kadınlarda 25 iken erkeklerde bu yaş 20’ye kadar düşer. Buna göre erkekler kızlara göre bu psikolojik rahatsızlığa çok daha erken yaşlarda (6 yaşında) yakalanırlar. Biyolojik Süreç Biyolojik süreçler üzerine yapılan araştırmalar, anksiyete bozuklukları ve semptomlarının, cinsiyet ve ergenlik çağındaki gelişimle etkileşim içerisinde olduğunu göstermiştir. Bu araştırmalar ayrıca, zamanından önce ergenlik dönemine giren kızların, anksiyete bozuklukları ve semptomlarını gösterme olasılıklarının, yine aynı durumdaki erkeklere göre daha fazla olduğunu göstermiştir. Buna neden olarak da, erken ergenlikte gelişen cinsiyet karakteristiklerinin (örneğin göğüsler), kızların duygusal olarak tam hazır olmadan akranları ve ailesi tarafından strese sokulması gösterilebilir.
84
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Menstrüel Siklus, Menopoz, Gebelik ve Doğum Sonrası Dönemleri Nörotransmitter
sistemleri
üzerine
yapılan
araştırmalar, anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasında cinsiyetlerin oynadığı rolü etkileyen biyolojik faktörlerin iç yüzünü görmemizi sağlamıştır. Bu araştırmalara göre, dişi gonodal hormonlarının (östrojen, progesteron) endişelenme ve strese reaksiyon gösterme
gibi
iç
semptomları
ürettiği
düşünülen
nörotransmitter sistemleri üzerinde düzenleyici etkisi vardır. Östrojenin
ruhsal
iyileştirdiği
durumu
görülürken,
progesteronun bu durumu istikrarsızlaştırdığı görülmüştür. Bilişsel Süreç Algılanan Kontrol ve Nedensel Biçimler Algılanan kontrol ve yaşam boyu karşılaşılan negatif olaylar üzerine yapılan bir araştırma, kendini kontrol etmede sorunlar yaşayan kadınların, erkeklere göre daha çok öğrenilmiş
savunmasızlık
eğilimleri
önermiştir.
85
gösterebileceğini
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Erken yaşta kontrol edemedikleri olaylar yaşayan kızlar ve erkeklerin, büyüdüklerinde gerçekleşen sıradan olayları da kendi kontrolleri dışında gelişen olaylar olarak algıladığı ve bunlara tepki vermedikleri görülmüştür. Anksiyete Hassasiyeti Bu güne kadar yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara göre anksiyete; hassasiyeti, panik atak gibi birçok anksiyete bozukluğunun gelişimine katkı yapan bir risk faktörüdür. Bu araştırmalara göre erkeklere nazaran daha fazla kadın, kalp atışı farkındalığı, nefes kısalığı, titreme, yüksek kalp atışı gibi anksiyete ile ilgili hislerin, ciddi ve olumsuz, sosyal, psikolojik ve fiziksel sonuçları olduğuna inanma eğilimi göstermektedir. Toplumsal Süreç Ailevi Faktörler Ailevi faktörler üzerine yapılan araştırmalar, aile içinde anksiyete bozukluğu olan bireyleri kendine model alma ve aşırı koruyucu çocuk yetiştirmeye tepki gibi faktörlerin anksiyete için risk faktörleri olduğunu ileri sürer. 86
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu alanda yapılan araştırmalarda elde edilen bilgiler, genelde cinsiyet rolüyle oryantasyon halindedir. Buna göre, korkuları ve endişeleri ifade etme dişilerde sürekli görülürken, erkeklerde sürekli değildir. İyileşme ve Sağlıklı Büyüme Engelleme ve Tedavi Kadınlarda anksiyete bozuklukları yaygın olmasına rağmen, bu rahatsızlıkları engellemenin yollarını bulmak için çok az efor sarf edilmiştir. Bu alanda yapılan az sayıda araştırmaya göre, tedavi sürecine bireylerin ebeveynleri ve akranlarını dâhil etmek, tedavi sürecini hızlandırmaktadır. Bu tedavi yöntemine “bilişsel-davranışsal tedavi yöntemi” denmektedir. Kızların bu tedavi yöntemine de erkeklere göre daha iyi tepkiler verdikleri görülmüştür. 7. VÜCUT GÖRÜNTÜSÜ Selülit azaltma kremi, kilo vermeye yarayan sütlü karışımlar, olduğundan daha ince gösteren korseler- bunun gibi ürünler kadınların vücutlarının görüntüsünden rahatsız olmasıyla ortaya çıkmıştır.
87
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Vücut memnuniyetsizliği, eğitim, politik nüfuz, sağlık sigortası gibi yatırım yapıldığında işe yarayacak yöntemler yerine, yararlı olmayı bırakın bazen büyük zararları olan bu tür ürünlere para harcamaya sebep olan büyük bir sorundur. Daha da önemlisi, vücut memnuniyetsizliği, bazen bireylerin yemek yeme bozukluklarına neden olan tehlikeli kilo verme tekniklerine başvurmasıyla sonuçlanabilir. Vücut memnuniyetsizliği, ergenlik çağında cinsiyet farklılığıyla ortaya çıkıp, depresyonun gelişimine de katkıda bulunabilir. Kızlar vücutlarının daha ince olması için özen gösterirken, erkekler daha kaslı vücutlara sahip olmak ister. Vücut memnuniyetsizliği sadece verdiği rahatsızlık için değil, aynı zamanda yemek yeme bozuklukları ve obezite gibi hastalıklara yol açtığı için dikkate alınması gereken ciddi bir problemdir. Çok küçük yaştaki çocuklar bile şişman olmanın kötü bir şey olduğunu anlayabilir. Üç yaşına geldiklerinde şişman çocuklara karşı negatif davranışlar sergilemeye başlarlar. Anaokuluna giden kızlardan bile ince olması ya da en azından şişman olmaması beklenirken, erkeklerden ergenlik çağına girene kadar kaslı ideal vücut yapısına ulaşmaları beklenmez. 88
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Buna göre kadınlar için görünüş erkeklere göre daha önemlidir ve kültürel beklentileri karşılamak için oluşturulan baskı yine erkeklere göre çok erken yaşlarda başlar. Bu yüzden, ergenlik çağına girmemiş kızlar da bile vücut memnuniyetsizliği görülür. Araştırmalara göre, ergenlik çağındaki kızların % 60’lık kısmı bedenlerinden hoşnut değildir ve buna ek olarak bu kızların hemen hemen yarıya yakını, yemek yedikten sonra yediğini çıkarma, laksatif istismarı gibi yemek yeme bozukluklarından muzdariptir. Risk Faktörleri Vücut
memnuniyetsizliğinin,
yemek
yeme
bozuklukları ve plastik cerrahi ameliyatlar gibi ölümcül sonlara neden olabilecek risk faktörleri vardır. Vücut memnuniyetsizliği, üç temel kültürel mesaj nedeniyle ortaya çıkar. Bunlar: 1. Kadınlar iş hayatları ve ilişkilerinde başarılı olmak için çekici olmak zorundadır. 2.
Kadınlar çekici olmak için ince bedenli olmak zorundadır.
89
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 3.
Deneyen her kadın ince bedenli, dolayısıyla çekici olabilir.
Bu
mesajları
reddeden
kadınların
kiloları
ve
vücut
şekillerinden dolayı memnun olmamaları kaçınılmazdır. Mesajların Çıkış Noktaları Kadınlar çeşitli kaynaklardan nasıl görünmeleri ile ilgili telkinler alırlar. Bu kaynaklar, akranlar, aile ve medya olarak üçe ayrılır. Akranlar Akran etkisi birçok şekilde karşımıza çıkar. Bazen bireyin kendini ideal vücut sahiplerini rol modeli seçmesiyle dolaylı yoldan, bazen de akranlarının vücudu hakkında yaptığı yorumlar ve hatta vücut şekilleriyle dalga geçilmesi gibi doğrudan yollarla etkileyebilirler. Aile Etkisi Bu alanda yapılan araştırmalar, aile yapısı ve işleyişinin etkileri ve aile üyelerinin beslenme şekilleri ve vücutları ile gönderdikleri mesajlar olarak iki kısıma ayrılmıştır.
Bunlardan
ikincisinin
kanıtlanmıştır. 90
daha
etkili
olduğu
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu araştırmalara göre, vücut memnuniyetsizliğinin ebeveynlerin kızlarının bedenleri hakkında yaptığı yorumlarla karşılıklı ilişkisi vardır. Ayrıca, annelerin kendi kiloları ve vücut yapılarıyla ilgili yaptığı yorumların da, kızlarını yetişkin oldukları halde etkilediğini
ve
vücut
memnuniyetsizliğine
yol
açtığı
görülmüştür. Medyanın Etkisi Yapılan bir araştırmaya göre, ergenlik çağındaki kızların yarısından fazlası ayda en az iki magazin dergisi okumaktadır ve yine aynı araştırmanın sonuçlarına göre, ergenlik çağındaki kızların üçte biri haftada 21 saatten fazla televizyon izlemektedir. Sadece televizyon ile dergilerde ince bedenli vücutları görmek, vücut problemlerine neden olmaz, ama bu problemlerin oluşmasında dolaylı yollardan roller oynar. Bunlar, ünlülerle medya aracığıyla tanışıp onları idolleştirme, kendini onlarla kıyaslama veya vücut şekli ve görünüşüyle ilgili bilgiler alma gibi yollarla gerçekleşebilir.
91
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Vücut Memnuniyetsizliği Dinamikler
Ortaya
Çıkmasındaki
Sosyokültürel etkilerin ve cinsiyetin vücut görüntüsü ve
yemek
yeme
bozukluklarının
gelişimi
ve
sürdürülmesindeki katkısı yadsınamaz boyuttadır. Nesnelleştirme Teorisi Prensipler Nesnelleştirme teorisi (Fredrickson&Roberts, 1997), kadın ve erkek bedenlerinin Amerikan kültüründe farklı anlamlara
geldiğini
belirterek
başlar.
Erkek
vücudu
işlevselliğin temsilcisi olarak görülürken, kadın bedeni, bakılmak ve eğlenmek amacı taşıyan nesneler olarak görülür. Bu varsayıma göre kadın bedeni erkeklerin cinsel keyfi içindir. Bu mesaj o kadar yaygındır ki, ilkokula giden kızlar bile bunun farkındadır. Kadınları işleri ve ilişkilerindeki başarılı olması ancak bu rolü anlama ve işbirliği yapmasıyla mümkün olabilir.
92
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Deneylerle Destekleme Yapılan deneyler bu teorinin ergenlik çağındaki kızlar ile yetişkin kadınlar için geçerli olduğunu göstermiştir. Bu deneylerde
kadınlar
ve
erkekler,
diğerlerinin
onları
izlediğinden haberdar olarak banyo kıyafetlerini giymiş ve daha sonra matematik problemleri çözmeye çalışmışlardır. Sadece kadınlar bu kıyafetler içinde utanç duymuş ve sürekli kendini kontrol etme girişiminde bulunmuştur. Cinsel Terörizm Kendilerini özne yerine nesne olarak gören kadınlar, kendi fiziksel görünüşlerine önem vermezler ve diğerlerinin isteklerini ve ilgilerini kendilerininkilerin önüne koyarlar. Bu duruma “kendini sessizleştirme” denir. Şişman kadınların televizyon programlarında şakaların ve kışkırtmaların kaynağı olduğu durumlardaki gibi bu kendini sessizleştirme ve nesnelleştirme hemen göze çarpmayabilir. Bazı durumlarda ise kadının vücudunun erkek için zevk aracı olduğu daha belirgindir. Yapılan araştırmalara göre tecavüz, erkeğin kadınlar üzerinde dominantlığını göstermek için kullandığı bir yöntemdir.
93
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu cinsel terör, taciz, ev içi şiddet ve tecavüz gibi sürekli bir devinim içinde kalarak, kadınlara her an bu terörle karşılaşabileceklerini hatırlatır. Vücut Görüntüsü Problemlerinin Engellenmesi Son 20 yılda ortaya çıkan bu problemleri engelleme amacı
taşıyan
programların
temel
amacı,
bireyi
değiştirmekten geçer. Örneğin, medyadaki ince bedenli ünlülerin görüntülerini reddetmelerini sağlayarak, bireylerin bedenlerine olan güvenlerini arttırmak. Bu programların işe yaraması kaçınılmazdır, çünkü hiçbir kız durduk yere kendi bedenini şişman olarak görmeye başlamaz, bunun sebebi, kendisine medya aracılığıyla durmaksızın gösterilen ince bedenli kadın vücutlarıdır. Bireyler, kendilerini değiştirmeye çalışma yerine çevrelerini
veya
çevresindekilere
bakış
açılarını
değiştirmelidir. Bunu değiştirmek için birçok zorlukla karşılaşılacaktır,
ama
uzun
vadede
vücut
görüntüsü
problemlerinin sayısını ve neden olduğu hastalıkları azaltmak en büyük umudumuzdur.
94
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Medyanın verdiği mesajlar, cinsel tacizlere yönelik müsamaha ve kızların diyetlerini öğle yemeklerinde tartışması gibi birçok şey değişebilir. Bunları yaparak, obezitenin de içinde
olduğu
yemek
yeme
bozukluklarını
bitirmeyi
başarabiliriz. 8. CİDDİ DUYGUSAL RAHATSIZLIKLAR VE CİDDİ AKIL HASTALIKLARI Bu bölüm, çocuklar, ergenlik çağındakiler ve yetişkinler arasındaki ciddi ve sürekli zihinsel rahatsızlıkları ele alır. İlk odaklanma, hastalıkların kendileri üzerinedir. Daha sonra akıl hastalıklarının kadınlar üzerindeki etkileri, tedavi yöntemleri, kadınlara özel sorunlar, zihinsel sorunları olan anneler ve bakıcılığın getirdiği yüklere odaklanacağız. Problemin Faaliyet Alanı Akıl
Hastalıkları
Komisyonu
başkanı
2002’de,
Amerika’daki çocukların yaklaşık olarak %5-9’unun ev, okul ve toplumdaki görevlerine zarar veren ciddi duygusal rahatsızlıkları olduğunu rapor etmiştir. Bu rahatsızlıkların içine, otizm, dikkat eksikliği, hiperaktiflik, obsesif kompülsif kişilik bozukluğu, şizofreni ve bipolar gibi duygusal rahatsızlıklar girer. 95
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yine aynı rapora göre, yetişkinlerin %5-7’lik kesiminin de ciddi akıl hastalıklarına yakalandıklarını görülmüştür. Klinik perspektife göre, zihinsel hastalıkları olan bireyler gereken ilgiyi görmemektedirler. Sayıları milyonları bulan mental hastalıklı bireyler, günlük hayatlarından ödünler vererek geleceklerini tehlikeye atmaktadırlar. Yapılan anketlere göre, tedaviye ihtiyacı olan her iki bireyden biri hiçbir şekilde tedavi alamamakta ve alanların birçoğu da zayıf tedavilerle geçiştirilmektedir. Yeterli tedavi eksikliği, bireylerin ailelerinin bu yük altında ezilmesi ve bireylerin becerilerinden toplumun mahrum kalması gibi yıkıcı etkilere sebep olur. Tedavi ve Direnç Aslında, rahatsızlıklarının
yetişkinler
ve
tedavisi
çocukların
efektif
mental
psikososyal
ve
psikoilaçbilimsel müdahalelerle artık mümkündür. Bir zamanlar kurtulmanın imkânsız olarak görüldüğü bu hastalıklardan
kurtulmak,
uzun
belgelenmiştir.
96
süreli
araştırmalarla
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Örneğin, şizofreni tanısı konulan hastaların en azından yarısı tedavilere cevap vererek iyileşmiş ya da belirli ilerlemeler göstermiştir. Burada profesyonellerin yapması gereken,
mental
hastalıklara
yakalanan
bireylerin
ve
ailelerinin dirençlerini arttırarak, etkili hizmetleri onların erişimine açmaktır. Cinsiyet ve Mental Hastalıklar Mental hastalıklara yakalanan insanlar, cinsiyetsiz olarak algılanırlar. İtibarları ve insanlıklarından cinsiyetleriyle birlikte arınmış bu bireyler, ‘akıl hastası’ kimliğinden farklı bir kimlik oluşturmaya çabalarlar. Bu cinsiyet yoksunluğu, kadınlar için olumsuz sonuçlar doğurur. Geleneksel akıl hastalıkları servisleri erkeklere göre düzenlenmiştir. Sonuç olarak,
bu
hizmetler
karşılayamamakla
kadınların
özel
ihtiyaçlarını
kalmaz, ayrıca kadınların işleyişine
sağlıksız ve önyargılı bir yaklaşım getirebilir. Diferansiyel Tanı ve İlişkili Karakteristikler Amerikan Psikiyatri Derneği’ne göre bazı akıl hastalıkları, cinsiyetlere göre farklılık gösterir. Örneğin, otizm, hiperaktiflik ve dikkat eksikliği, erkeklerde dişilere oranla daha fazla görülen rahatsızlıklardır. 97
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” kompülsif
Obsesif
kişilik
bozukluğunun
yetişkinlerdeki yaygınlığı eşit olsa da, çocuk yaşta başlangıcı yine erkeklerde daha fazladır. Depresyona girme sıklığı yetişkin dişilerde erkeklere oranla iki kat fazlayken, ergenlik çağındakiler için bu oran birbirine eşittir. Bir veya daha fazla manik epizotla karakterize edilen bipolar hastalığı erkekler ile dişilerde yaygınlığı aynıdır. Şizofreni hastalığının görülme oranı erkeklerde kadınlara oranla biraz daha fazladır. Kadınların Özel Sorunları Araştırmacılar, ihtiyaçlarının
kadınların
erkeklere
oranla
deneyimlerinin çok
farklı
ve
olduğunu
tanımlamaya başladılar. En çok karşılaştıkları bulgu ise, kadınların
birçok
çekincesinin
kaynağı
olan
ilişki
bağlamlarıdır. Bir araştırmaya göre kadınlar, ilişki içerisinde duygusal istismar, cinsel tacizin farklı türleri, gebelikten korunma ile ilgili bilgilere erişim, gebelik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve çocuk velayet sorunları gibi konular hakkında yardım istediklerini bildirmişlerdir.
98
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bakıcılık Yükü Tarih boyunca, mental hastalığı olan insanlara bakma yükü çoğunlukla kadınların sırtındadır. Yapılan araştırmalara göre babalara oranla, bakıcı anneler daha fazla duygusal rahatsızlık (endişe, depresyon, korku, duygusal tükenme gibi) yaşarlar ve yalnız bakıcı anneler depresyona, umutsuzluğa ve aşırı yorgunluğa meyillidirler. Hastanelerden taburcu edilen hastaların üçte birlik kesimi eşleriyle yaşarlar ve bu durum aileleri üzerinde büyük etkilere yol açar. Bu eşlerden biri bu durumu şöyle açıklamıştır: “Kocamın şizofrenisi evliliğimizdeki üçüncü üye gibi. Her zaman yanımızda. İlaçlarla tedaviye rağmen, tüm gün boyunca bütün dikkatimi onun üzerinde toplayarak paranoyası
ve
kendini
yalnızlaştırmasıyla
uğraşmak
zorundayım.” Eşler tarafından deneyimlenen bu sosyal, ekonomik ve duygusal kayıplar, eşlerini kaybedenlerle hemen hemen aynıdır. Bu durumdaki kadınlar, artık aynı bireyle evli olmadıklarını ve çocuk bakımı gibi aile içi işlerde sorumluluklarının arttığı hissine kapılırlar.
99
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” SONUÇLAR Her yaştan ciddi ve sürekli mental hastalıklı insanın ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Yapılacak ilk iş, bu insanlarla verilmesi gereken efektif hizmetler arasındaki bariyerleri kaldırmaktır. Bu hastalıklardan muzdarip insanlar, kapsamlı, duyarlı ve insanlığa yakışan akıl hastalıkları hizmetlerine ihtiyaç duyarlar. Daha sonra yapılacak olan ise, cinsiyet nedeniyle oluşan farklılıkları bulup onlara göre tedavi yöntemleri ve araçları geliştirmektir. Bundan sonra yapılması gereken, kadınların hayat boyu değişen ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır. Son olarak, mental hastalığı olan birçok kadının anne olarak
ihtiyaçları
karşılanmamaktadır.
Onların,
aile
planlaması, çocuk yetiştirme becerileri, çocuk bakımı kaynakları, ebeveynlik stresi, ev işleri, velayet, hukuki sorunlar, adli yardım, finansal güvenlik ve çevresel destek gibi konularda yardıma ihtiyaç duymaları muhtemeldir.
100
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
9. KADINLAR YÖNELİK ŞİDDET: GELİŞİMSEL BİLEŞİK BİR BAKIŞ AÇISI Kadınlara yönelik şiddet, korkutma ve kontrol altına alma amacıyla fiziksel ve psikolojik olarak iki şekilde meydana gelir. Cinsel şiddet, istenmeyen temas ve tecavüz gibi şekiller alabilir. Tecavüz, yabancı biri tarafından cinsel saldırıya uğramak olarak bilinse de, daha sık olarak kurbanın bir yakını tarafından gerçekleştirilir. Yapılan araştırmalara göre, tecavüz; cinsel kontakt gerektiren kültürel ritüeller, önceden ayarlanmış evlilikler, jinekolojik yöntemler (kızlık zarının yırtılması, genital kesim, bilerek çocuk düşürme), zorla fahişelik ve cinsel kölelik gibi durumlarda da ortaya çıkabilmektedir. Mültecilere ve savaş zamanı yapılan diğer tecavüzler de belgelenmiştir. Kadına yönelik şiddet, göçmen kadınları tutsak ederek, yeşil kartlarına erişimi yasaklayarak, eğitim ve iş gibi fırsatlardan yararlanmalarını engellemek gibi durumlarda da karşımıza çıkabilir. Bütün bu şiddet biçimleri, sıklıkla erkekler tarafından kadınlar üzerinde uygulanır.
101
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu bölümdeki bakış açımız, bireylerin davranışlarını White ve Kowalski (1998) gelişimsel bileşik modeli bağlamında incelemektir. Bu modele göre, ataerkil toplumlar erkeğe kadından daha fazla değer verir ve erkeklerin politikada, ekonomide, aileyi de içine alan toplumsal hayatta ve kişilerarası ilişkilerde erkeğin dominant rol alması beklenir. Tarihsel ve sosyokültürel faktörlerin oluşturduğu çevrelerde çocuklar ilk başta aile içinde, sonraları akranları ve okul ve iş hayatlarındaki ilişkilerle kuralları ve kendilerinden beklentileri öğrenirler. Güç dinamikleri kişilerarası seviyede yasalaşır ve cinsiyetlere göre değerlerin, beklentilerin ve davranışların oluşmasıyla sonuçlanır. Çocukluktaki Cinsiyete Bağlı Şiddet Ataerkilliğin en önemli dersi çocuklukta öğrenilir; kuvvetli olanlar güçsüzleri kontrol eder ve güç, cinsiyete bağlıdır. Güç ve hâkimiyetin erkeklere özgü olduğunu öğrenirler ve kurban olmanın cinsiyete bağlı olduğunu da, erkeklerin kızlara zarar verebilecekleriyle öğrenirler.
102
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Çocuklar, çok erken yaşta erkeklerin kızlardan daha güçlü olması gerektiğini ve kızların erkeklere itaat etmeleri gerektiğini öğrenirler. Erkekler, kızları kendilerinden farklı ve aşağı nitelikte olanlar olarak görür ve onları oyunlarının dışında bırakırlar. Aile içi şiddetin olduğu evlerde yetişen çocuklar, şiddeti güçlünün zayıf üzerinde otorite kurma aracı olarak görebilir ve bunu başarılı bir şekilde yetişkinliklerinde kullanabilirler. Amerikalı ebeveynlerin büyük çoğunluğu sözlü ve fiziksel saldırganlığı disiplin taktikleri olarak görürler. Cinsel istismara uğrayan çocukların %90’ı bu saldırılara tanıdıkları ve güvendikleri insanlar tarafından uğramıştır. Cinsel saldırılarla karşılaşma 3 yaşına kadar düşebilir ve herhangi bir etnik azınlıkta farklılık göstermeden kızların erkeklere oranla cinsel istismara uğrama olasılığı üç kat daha fazladır. Bu saldırıların üçte birini öz anne babalar (%89 babalar) gerçekleştirmektedir ve bu saldırıların büyük bölümü ciddi yaralanmalara neden olmaktadır.
103
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” ÖZET Küçük yaşlarda cinsel istismara maruz kalan bireyler o yaşlarda genelde sessiz kalırlar, ama yetişkinlik çağına geldiklerinde çok büyük negatif sonuçlarla karşılaşırlar. Yetişkinler, istismarı yapan aile üyesini gördüklerinde, aile fotoğraflarına bakarken, ensest konusu geçen bir film izlerken veya kendi çocukları onların istismar edildikleri yaşa geldiğinde, maruz kaldıkları olayları tekrar hatırlayabilirler. Çocukları istismardan korumak son yıllarda tüm dünyanın
öncelikli
hedefleri
arasına
girdi.
Okullar,
öğretmenleri fiziksel ve cinsel istismarın belirtileri hakkında eğiterek olası olayların önüne geçmeye başladılar. Çocukları da hangi dokunuşun doğru, hangisinin yanlış olduğunu öğreterek, birileri onlara uygunsuz bir şekilde dokunursa,
bunları
arkadaşlarına,
öğretmenlerine
ve
ebeveynlerine söylemeleri konusunda uyarmaya başladılar. Ergenlikte Cinsiyete Bağlı Şiddet Ergenlik çağında, genç kızlar ve erkekler geleneksel cinsiyet rollerine uymak konusunda büyük baskı altındadır. Akranlarının ve medyanın etkisi oldukça kuvvetlidir. 104
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Erkekler, kadınları -cinsel ilişkileri dışarda tutarsakkendilerinden uzak tutmaya çalışırlar. Kendini sosyal ve psikolojik ve feminen olarak herşeyden uzak tutmak, erkek kimliği oluşturmanın en önemli parçalarından biridir. Medya da buna kadın vücudunu objeleştirerek katkıda bulunur. Sürekli olarak pornografiye maruz kalan gençler, kadın vücudunu değersiz görüp, her kadının tecavüz fantezisi olduğu efsanesini kabul edecek noktaya gelip, cinsel ilişkilerde kadınlara yönelik agresif davranışlar sergilerler. Kadın vücudunun cinsel objeye dönüştürülmesi, sadece pornografik yayınlarla sınırlı kalmıyor, artık herkesin izlediği filmlerde ve televizyon dizilerinde de yaygın olarak uygulanıyor. Kadınlar, erkeklerin gözlerini dikip baktıkları ve değerlendikleri nesnelere dönüşmüştür. Batı kültürü, kızları kendilerini diğerleri tarafından değerlendirilen ve onaylanan nesneler olarak görerek sosyalleştirir. Daha da kötüsü, kızlar da bunu içselleştirerek, kendi değerlerini diğer insanlardan aldıkları tepkiler ve değerlendirmelere göre belirlerler.
105
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ergenlik çağındaki şiddeti engellemek için atılması gereken ilk adım; okulları ve kamuoyunu bilinçlendirerek ve kriminal
adalet
sistemini
düzenleyerek
bunu
gerçekleştirenlere caydırıcı cezalar vermektir. Ne yazık ki, bugüne kadar bu hususta herhangi bir adım atılmamıştır. Bunun nedenlerinin başında, birbirini tanıyan gençlerin olayları rapor etmemesi gelir; bunun sonucu olarak bireylerarası şiddette olan toplumsal bakış değişmemiştir. Daha sonra yapılması gereken, uzmanların flört sürecindeki şiddeti kınamaları, şiddet önleyici programları, rehberlik hizmetlerini desteklemeleri ve bunları teşvik etmeleridir. Evlilik ve Diğer Yakın İlişkilerdeki Şiddet Ergenlik çağında temelleri atılan bireylerarası şiddet biçimleri yetişkinlik çağında da sürebilir. Kadınlara yönelik en büyük şiddet tehditleri, yine onlara en yakın partnerlerinden gelir. Birleşik Devletler’de her yıl, üçte biri yetişkin olan yaklaşık 2 ila 3 milyon arasında kadın, erkek partnerleri tarafından saldırıya uğramaktadır.
106
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu kadınların da yarısı yumruklanma, tekmelenme, boğazının sıkılması, silah ya da bıçakla tehdit veya saldırı gibi ciddi biçimde saldırılara uğramıştır. Dahası, bu saldırılara uğrayan kadınların hemen hemen yarısının, partnerleri tarafından tecavüz edildikleri de bildirilmiştir. Yapılan araştırmalara göre, sağlık hizmetlerine başvuran kadınların % 22-40’ının fiziksel saldırı mağduru oldukları saptanmıştır. Partnerleri tarafından saldırıya uğrama, bazen cinayetle sonuçlanabilir. Aile içi cinayetlerin, yaklaşık olarak üçte ikilik kısmı kadınların, erkek partnerleri tarafından öldürülmesiyle meydana gelir. Bütün kadın cinayetlerinin yarısı, kurbanların şimdiki veya eski partnerleri tarafından işlenmektedir. Lezbiyen İlişkilerde Şiddet İlişkilerde şiddet sadece heteroseksüel ilişkilere özgü değildir.
Bu konuda herhangi yaygın bir araştırma
olmamasına rağmen, küçük çaplı araştırmalarda şiddetin lezbiyen ilişkilerde de bir problem olduğu gözlenmiştir. Lezbiyen ilişkilerde saldırıların nedenleri arasında güç ve bağımlılık sorunları vardır.
107
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ayrıca, toplumun lezbiyenlerin
gösterdiği homofobik tutum, karşı
partnerlerine
agresif
saldırılarda
bulunmasına yol açabilir. Kadına Yönelik Şiddetin Sonuçları Çocukluktan
başlayan
şiddetin
kurbanı
olmak
psikolojik, sosyal ve duygusal gelişimi etkiler. Cinsel saldırılara uğramış kızlar, özgüvenlerini kaybetme, ihanete uğrama hissiyatı, güven eksikliği, yaşına uygun olmayan cinsel davranışlar gibi birçok problemden dolayı acı çeker. Bu faktörlerin, yetişkinlikte de tekrar bu saldırılara maruz kalmalarına katkıda bulunma olasılığı çok yüksektir. Bu tarz saldırılara maruz kalmış kadınların intihar ve madde kullanımı gibi tepkiler vermesi olasılıklar arasındadır. Şiddeti uygulayan kişi, kadının ev işleriyle ilgili karar verme ve kaynaklara erişim gibi durumlarını kısıtlayabilir, ve bunun gibi kararlarla, kadının ekonomik ve sosyal alanlardaki özgürlüğüne darbe vurabilir.
108
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” SONUÇ Kadın-erkek ilişiklerindeki, erkek tarafından kadına yönelik şiddet geleneksel olarak önemsizleştirilmekte ya da haklı çıkarılmaya çalışılmaktadır. Kadınların bu konuda hareketlenmeleri,
kamuoyunun
olayların
ciddiyetini
anlamasını ve farkında olmasını sağlamıştır. Örneğin; tecavüz artık bir cinsel hareket olarak görülmüyor, iş yerinde cinsel taciz sıradan bir olay gibi algılanmıyor, eşlerini dövmek; küçük kadınlara patronun kim olduğu göstermenin yasal yolu olarak görülmüyor. Bunların aksine her biri, kadın üzerinde baskı kurmak ve kontrol etmek amacı taşıyan erkekler tarafından uygulanan eylemler olarak görülüyor. Kadına yönelik şiddet, artık herkes tarafından toplumsal bir problem olarak görülüyor. Bu yüzden, araştırmalar bireysel psikolojiye odaklanmadan, bu şiddeti ortaya çıkaran sosyokültürel faktörleri saptama üzerine yoğunlaşmaya başlamıştır.
109
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 10. FİZİKSEL VE SİSTEMİK SAKATLIKLAR Cinsiyeti de içine alan kişisel özelliklere ve sakatlıklara dikkatin verilmesi epey zaman almıştır. Engelli kadınlarla ilgili sorunlara odaklanınca, iki sorun göze çarpıyor: - Engelli kadınların sorunlarıyla, engelli erkeklerin sorunları birbirinden farklı mı? - Ve engelli kadınların sorunları ile engelli olmayan kadınların sorunları birbirinden farklı mı? Cevabımız, evet. Bu bölümün konuları arasında, “cinsiyet, engelli olmayı nasıl etkiliyor? Cinsiyetlere göre deneyim farklıkları neler? Kadın ve erkek engellilerin deneyimleri hangi şekliyle birbirileriyle aynı, hangileriyle farklı?” Hem
cinsiyet
hem
de
sakatlık,
kişinin
ana
karakteristikleri arasında yer alır. Ama sakatlığın daha esas bir karakteristik olması, cinsiyeti ve diğer karakteristikleri gölgede bırakıyor. Bu yüzden sakatlık üzerine yapılan araştırmalar, ancak son zamanlarda cinsiyet farklılıkları üzerine yoğunlaşmıştır. 110
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Engelli kadınlar ve yaşlı kadınların sosyal görünmezlik ve stigma gibi bazı ortak özellikleri vardır. Bu ortak özelliklere rağmen, iki grup birbirlerinden uzak durmaya çalışırlar. Yaşlı kadınlar sakatlıktan korkarlar; çünkü kadınlar erkeklere göre daha fazla yaşamaktadır, bu da onların dul veya bekâr kalma ihtimallerini arttırır. Bunların sonucunda, kendilerine bakamayan kadınlar bakım evlerinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalırlar. Engelli genç kadınlar da, yaşlı kadınlarla aynı kategoriye sokulup, onlarla aynı bakım evlerine konulmaktan korkarlar. Bu bağlamda, engelli yaşlı kadınlar oldukça eşsiz zorluklarla karşılaşırlar. Diğer akranlarına göre daha fazla sosyal tecrit çekerler. Bu bölüm, hem dişi hem de engelli olmayla ilgili alanların üzerinde duracaktır. Bu, engelli kadınlar için acı gerçekler olan katı demografikleri, engelli kimliği, risk faktörleri, sağlık ve refahı içine alır.
111
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Demografikler ve Dezavantajlar Nüfusun %15-20’sini bulan engelli insan sayısı Birleşik Devletler’de en büyük azınlık grubunu oluşturur. Engelli kadınların sayısı (28 milyondan fazla), engelli erkeklerin sayısından (25 milyondan fazla) fazladır. Bu engelli kadınların dörtte biri evlidir, diğer dörtte birlik kesimi de çocuğu olmayan bekârlardan oluşur. Engelli kadınlarla ilgili araştırmalar yapmak için en büyük sebep, dezavantajlı olmalarına rağmen, gözardı edilmeleridir. Kadınlar ile erkeklerin sakatlıkla ilgili oluşan problemlerini kıyaslamak uygun değildir. Ne kadar farklı olduklarını değil hangi yollardan farklı olduklarını incelemek daha uygundur. Deneysel
araştırmaların
çoğunda
erkekler
baz
alınmıştır, dolayısıyla yapılan araştırmaların büyük kısmı savaşta ortaya çıkan beyin travmaları, bir uzvun kesilmesi, omurilik sakatlanması gibi sakatlıklar üzerinedir. Engelli kadınlar üzerine yapılan araştırmalar ise; genelde, üreme, gebelik, gebelik öncesi ve sonrası ortaya çıkan sakatlıklar üzerinedir.
112
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Genel sağlık, refah düzeyi, engelli kadınların işlevlerini yerine getirmesi gibi engelli kadınları ilgilendiren araştırmalar, ancak son 10 yılda mümkün olmuştur. Bunları başarmak için üstesinden gelinmesi gereken iki adet varsayım vardı. Bunlardan birincisi, sağlık ile sakatlığın spektrumunun karşıt yönlerde olduğu varsayımıydı. İkincisi varsayım ise, cinsiyetin sakatlıktan daha az öneme sahip olması, hatta sakatlığın diğer kişisel özelliklerden de bağımsız olarak araştırılabileceğiydi. Sakatlığı cinsiyetle birlikte düşünmek, birçok kimliğe yeni kapılar açar. Sağlık sorunları da engelli kadınlarla erkeklerde cinsiyete göre farklılık gösterir. Örneğin, en çok sakatlığa sebep olan (sırt hastalıkları, mafsal iltihabı, kardiyovasküler hastalıklar, astım, eller ve ayakların ortopedik olarak zayıflaması, akıl hastalıkları, öğrenme maluliyeti, zekâ özürleri) yedi durum her iki cinsiyet için aynı olsa da, bunların yaygınlık sırası cinsiyetlere göre değişir.
113
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Sakatlıkla Büyüme ve Özdeşlik Bireyin sakatlığının başlangıç yaşı, sakatlığın tipi, ciddiyeti ve görünürlüğü gibi ayrıntılarıyla etkileşim içindedir. Kişinin cinsiyetinden beklenenleri yerine getirmesi, sakatlığın başlangıç yaşına göre değişiklik gösterir. Küçük yaşta
oluşan
sakatlıklarda,
sakatlığın
diğer
bütün
karakteristikleri gölge altında bırakmasıyla, cinsiyetten beklenen karakteristikler askıya alınır. Küçük yaşta sakat kalan çocuklar hem dezavantajlara hem de avantajlara sahiptir. İşitme engelli veya görme engelli çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma, bu çocukların toplumsal engellerle karşılaşmasına ve bazı durumlarda daha az arkadaş sahibi olmasına rağmen; sakatlığı olmayan akranlarına göre çevre koşullarına daha çabuk adapte olduklarına ve zorluklar karşısında direnç gösterdiklerine dikkat çekmiştir.
114
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Risk Faktörleri Depresyon Kadınların erkeklere göre depresyona girme olasılığı iki kat daha fazladır. Engelli kadınlarda bu olasılık katsayısı üçe çıkar. Engelli kadınlarda, depresyonun iki özelliği göze çarpar. İlk özellik, depresyon oranının sakatlığın türüne göre değişmesidir. Örneğin, kadınlarda daha sık görülen çoklu sklerozu olan bireylerin depresyona girme olasılığı, diğer bütün sakatlıklara göre %50 daha fazladır. İkinci özellik ise, depresyonun sakatlığa verilen model tepki olmamasıdır. Stres Sakatlıkla yaşamak, sakatlığı olan kişinin değerinin düşürüldüğü ve haksız bir şekilde kendisinden utanç duymasına neden olan bir toplumda yaşamak anlamına gelir ve bunun sonucunda bireyde psikolojik stres oluşur. Bu değersizleştirme, sakatlığın ve engelli insanların yok sayılması durumu kronik stresi tetikler. Engelli kadınlar yine erkeklere göre daha fazla stres içindedirler. Erkek akranlarına göre engelli kadınlar daha fazla finansal sorun yaşar, eğitim, iş fırsatları ve engellilere sağlanan kolaylıklara daha az erişir. 115
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yoksulluk içinde yaşamaları, toplumsal olarak tecrit edilmeleri ve kronik sağlık problemleri yaşamaları oldukça muhtemeldir. Özgüven Engelli kadınların düşük özgüvene sahip olması kaçınılmazdır, düşük özgüvenin işsizlik, işsizlik de ekonomik kaynaklara erişimin engellenmesi anlamına geldiği için, özgüven bu sorunlara müdahale etmede kritik öneme sahiptir. Sosyal Bağ Tecrit,
birçok
engelli
kadın
için
sorunların
başlangıcıdır. Bu tecrit, sadece çevreye ve taşıma araçlarına olan erişilmezlik değildir, ayrıca sosyal tecridi de kapsar. Evlendikten
sonra
sakatlık
geçiren
kadınların
erkek
mukabillerine göre boşanma olasılığı dört kat daha fazladır. Engelli kadınların evlenme olasılığı erkeklere göre üç kat daha azdır ve evlenen engelli kadınlar da bunu ancak geç yaşlarda başarabilirler. Bekâr yaşayan engelli kadınların bu yüksek yüzdesi,
onları
yoksulluk
sınırında
yaşama,
sosyal
sigortalardan yararlanamama gibi ekonomik risklere atar.
116
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kötü Davranma Sakatlık, kadına yönelik kötü davranmalar için koruyucu faktör değil, aksine bir risk faktörüdür. Bazen, şiddet ve kötü davranmalar sakatlığın ortaya çıkmasındaki sebeptir. Bunların sonucunda ortaya çıkan intihar girişimleri, bazı sakatlıklara neden olabilir. Yapılan araştırmalara göre omurilik sakatlıklarının %5’i, başarısızlıkla sonuçlanan intihar girişimleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu %5’lik kısmın cinsiyet dağılımı aynı olmasına rağmen, bunların çok büyük kısmının evli, işsiz veya ebeveyn oldukları saptanmıştır. Sağlık ve Refah Engelli
kadınların
refah
düzeyleri
davranışsal,
toplumsal ve psikososyal mutluluklarını engelleyen ekonomik sorunlarla kompleks ve geçirgen bir yapı içindedir. Fiziksel çekicilik, sosyal ve cinsel olarak arzulanmak demektir. Sakatlık, çekici olmanın zıttı olarak görülür; bu da sakatlığı olanların eş bulması, evlenip çocuk sahibi olmasına engel teşkil eder. Sakatlığı bulunan kadınlar, toplumda ekonomik yükümlülüklerini veya üreme ve çocuk yetiştirme gibi işlevlerini yerine getiremeyen varlıklar olarak görülür. 117
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Toplumda bilinen engelli kadın şablonu pasif ve ilgiyi veren değil, isteyendir. Bu şablonla tutarlı olarak, işçi, romantik partner, bakıcı veya anne olmaları beklenmez. Ne yazık ki, birçok insan sakatlığı olan biriyle evlenmeyeceğini söyler. Çok ihtiyaçları olmasına rağmen, sakatlığı bulunan kadınlar uygun medikal hizmetlere erişimde zorluk çekerler. Engelli kadınların yaklaşık olarak üçte birlik kesimi aldıkları sağlık hizmetlerini zayıf olarak niteler. Stres, hipertansiyon, depresyon, sigara kullanımı ve kilo gibi tipik sağlık problemleri sakatlıkla birleştiğinde kadınlar için daha sorunlu bir hal alır. Müdahale Etme Yöntemleri Bu yöntemleri üçe ayırabiliriz: - Süreç (Sakatlık müdahalenin sürecini nasıl etkiler?) - İçerik (Tedavinin odak noktası ne olmalıdır?) -Terapistin rolü (Sakatlık terapistin rolünü nasıl etkiler?)
118
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu yönteme göre, sağlık profesyonellerinin sakatlığı benimsemeleri esastır. Sağlık profesyonellerinin engelli hastalarla
karşılaştıklarında
irkilmemeleri
bu
duruma
yardımcı olacaktır. Psikoterapist sakatlık konusunu, hasta konuşmak istemese de diyaloğa dâhil etmek konusunda çekinmemeli ve saygı kuralları çerçevesinde konuyla ilgili konuşmalıdır. 11. KADINLARIN HAYATLARINDAKİ TRAVMALAR Travmatik olaylar olağandır ve hepimizin başına gelebilir. Birleşik Devletler’de yaşayan insanların %70 ila 90’ı hayatları boyunca en az bir travmatik olayla karşılaşmış ve bu insanların yarısı da ikinci bir travma yaşamıştır. Bireyin yaşam stili, geçmişi, huyu ve direnme gücü gibi birçok etmen travmaların ortaya çıkmasına neden olabilir. Yapılan araştırmalara göre, psikiyatri hastanelerindeki kadınların yarısı fiziksel veya cinsel olarak kötü muameleye maruz kalmıştır. Travma geçiren kadınların, erkeklere oranla intihar gibi kendilerine zarar verici davranışlarda bulunma olasılığı daha fazladır.
119
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Travmanın Tarihsel Başlangıcı Travmatik olaylardan bahsedilen yazınların tarihi dört bin yıl öncesine gitmesine rağmen, travmanın resmi bir kategoriye konulması, 1980 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği’nin bu hastalığı, travma sonrası stres bozukluğu olarak kategorize etmesiyle gerçekleşmiştir. 19. yüzyılda travma kavramı ‘isterik kadın’ ile eş anlamlı olarak kullanılmaktaydı. Travma,
Birinci
Dünya
Savaşı’yla
beraber
patlamaların etkisiyle şoka giren askerler için kullanılmaya başlanmıştır. Kadınların ve çocukların cinsel, fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak kötü muameleye maruz kalmasının da başka bir travma türü olarak algılanması son otuz yılda mümkün olmuştur. Amerikan Psikiyatri Derneği, travma sonrası stres bozukluğunu ‘kişiyi ölümle veya ciddi bir yaralanmayla tehdit eden, onlara şiddetli korku veren, çaresiz hissettiren bir veya daha fazla olaya tanıklık etmesi veya başından geçmesi’ olarak tanımlar.
120
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yeni Travma Konseptleri Travmaya maruz kalan bazı bireylerin, kendilerini alkol ve uyuşturucularla tedavi etmeye çalışması sebebiyle, uzmanlar bu hastaları tedavi imkânı bulamazlar. Tedavi isteyen
diğer
bireyler
ise
birinci
sınıf
yöntemlerle
hastalıklarına tanı konulup tedavi edilirler. Araştırmacılar ve uzmanlar, kadınların günden güne değişen deneyimlerine ayak uydurarak, bunlara uygun yeni travma konseptleri geliştirmektedirler. I ve II Numaralı Travma Türleri Terr (1991) olayları, kronik ve sürekli tekrar eden ile ani, beklenmedik olarak ikiye ayırır. Bunları I ve II numaralı travmalar olarak adlandırır. I numaralı travmalar, uzun süreli cinsel saldırılar, kötü muamele, ensest, tecavüzü kapsar, daha uzun süreli yıkıcı etkilere sahiptir ve iyileşme ihtimali zayıftır. I
numaralı
travmaların
semptomları
arasında,
uyuşukluk, toplumdan ayrılmak, insanlardan kopmak ve duygusal zorluklar yaşamak vardır. II numaralı travma ise doğal afetler, kazalar ve tek seferlik tecavüzü kapsar.
121
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Hakların ve Emniyetli Yaşam Alanının İhlali Janoff Bulman (1992) travma ile ilgili fikirleri travmatik olaylara verilen bireysel tepkilerin öznelliğinin altını çizerek genişletmiştir. Onun tanımına göre travma, “bireyin hakkının veya emniyetli yaşam alanının ihlalidir”. İhanete Uğrama Travması Yakın ilişkilerde güvenin ihlali sonucu ortaya çıkan travmalar Freyd (1996) tarafından ihanete uğrama travması olarak adlandırılmıştır. Bu ilişkiler, sıklıkla taraflardan birinin diğerine bağımlı olması veya kuvvetin dengesizliği sonucu oluşur. İhanet genellikle, ebeveynler veya ebeveyn figürleri, akrabalar, öğretmenler, terapistler veya aile içi diğer güçlü kişiler tarafından cinsel, fiziksel veya duygusal istismarlarla gerçekleşir. Sinsi Travmalar ve Aile içi Esaret Sinsi travmalar sürekli, tekrar eden ve biriken travmalar içine girer ama burada travmanın hareketleri, en güçlü tarafından sistematik olarak yavaş yavaş en güçsüz üzerinde uygulanır. Bu travmalara örnek olarak, cinsiyetçilik, ırkçılık, homofobi ve dinsel sömürme verilebilir. 122
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Diğer örnekler ise kadınlara yönelik aile içi şiddet ve tecavüzdür. Tarihsel olarak kadın, erkeğin malı olarak algılanır ve bunun sonucu olarak da ‘evde olan evde kalır’ düşüncesi geçerli olmuştur. Root (1996) aile içi esareti, kadınların partnerleri, tanıdıkları veya yabancılar tarafından şiddete maruz kaldıkları toplumlarda “kronik tetikte kalma durumu” olarak tanımlar. Birçok kadın yalnız seyahat etmekten, gece dışarı çıkmaktan ve kendi mahallelerinde yürümekten korkar. Travmanın Ortaya Çıkmasındaki Cinsiyet Farklılıkları Kadınlar; tecavüz, küçük yaşta cinsel ve fiziksel istismar, ihmalkarlık gibi travmalarla, travma sonrası stres bozukluğunda, erkeklerden iki kat daha fazla etkilenirler. Tecavüz ve Cinsel Taciz Dişilerin
partnerleri
veya
tanıdıkları
tarafından
tecavüz, cinsel taciz veya ihmale uğrama olasılıkları erkeklere göre daha yüksektir. Tecavüz mağdurlarının %94’ünün kadın olması adeta bunu kanıtlar niteliktedir. Son yapılan bir araştırmaya göre ise, kadınların %18’lik bir kısmı hayatları boyunca en az bir defa tecavüze veya tecavüz girişimine maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. 123
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kızların biyolojik babaları tarafından cinsel tacize uğrama olasılığı (%13’e %4) yine erkeklere oranla daha fazladır. Kızlar aile üyeleri tarafından cinsel tacize uğrarken, erkeklerin yabancılar ve arkadaşları tarafından cinsel tacize uğrama riski daha fazladır. Semptom Dışavurumu Araştırmalara göre, dişiler genellikle travmatik bir olay sonrası ortaya çıkan semptomların hemen hemen hepsini göstermektedir. Travma sonrası stres bozukluğunu daha iyi tedavi
etmek
için
yapılması
gereken,
bu
alandaki
araştırmaları, dış etkiler gösteren erkekler yerine, iç etkiler gösteren kadınlar üzerine yapmaktır. Bunun nedeni, erkeklerin duygularını dışa vurmaması, kadınların ise duygularını ifade etmekten kaçınmamasıdır. Bu yüzden, kadınlar daha fazla travma sonrası stres bozukluğu semptomu bildirirler. Travma Çeşitleri Medikal Travma Amerikan Psikiyatri Derneği 1994 yılında, kanser gibi ölümcül hastalıkların da travma sonrası stres bozukluğuna yol açtığını rapor etmiştir. 124
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kanser gibi hastalıkları olanların, korku, çaresizlik, insanlardan koparak uzaklaşma gibi aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğunun da semptomları arasında yer alan belirtileri gösterdikleri saptanmıştır. Ayrıca, çocukları kansere yakalanan ebeveynlerde de travma sonrası stres bozukluğu semptomlarına rastlanmıştır. Cinayet Cinayet
kurbanlarının
büyük
çoğunluğunun
erkeklerden oluşmasına rağmen, kadınların eşleri tarafından öldürülme riskleri çok fazladır. Yapılan araştırmalara göre partnerlerini
öldüren
kadınların
büyük
bir
kısmı,
partnerlerinden uzun süreli tehditler almışlar ve kötü muamelelere maruz kalmışlardır. Ayrıca, bu kadınlar sosyal servislerden koruma ve yardım alamamışlardır. Partner İstismarı Yakın, cinsel veya aynı çatı altında yaşayan kişilerin ilişkilerinde meydana gelen şiddet, “aile içi şiddet” olarak adlandırılır. Bu şiddet fiziksel, psikolojik olabildiği gibi duygusal olarak da uygulanabilir.
125
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Aile içi şiddet, hemen hemen bütün kültürlerde, etnik azınlıklarda ve toplumsal sınıflarda görülür, ama finansal durumu iyi olan ve yüksel toplumsal sınıflardakiler aile içi şiddeti saklamada daha başarılıdır. Aile içi şiddet, kadınların yaralanma nedenlerinin başında gelir. Kadınlar da şiddete başvurabilir, ama erkeklerin aile içi şiddet nedeniyle tutuklanması daha fazla görülür. Buna ek olarak kadına yönelik şiddet, erkeğe olana göre daha ciddi, sürekli ve uzun sürelidir. İnsanlar, saldırıya uğrayan kadınların neden saldırıyı gerçekleştirenden ayrılmadığını merak eder. Bunun sebebi, kadınların saldırganından kaçmaya çalışırken öldürülme olasılığının çok yüksek olmasıdır. Savaş, İşkence, Terörizm, Mültecilik Durumu Savaş, insanoğlunun şiddetinin en sürekli örneği olmasına
rağmen,
savaşta
kadınların
ve
erkeklerin
karşılaştıkları deneyimler birbirinden farklıdır. Erkeklerin aksine, kadınlar savaş başlatmaz, muharebelerde öncülük etmez veya müzakerelere davet edilmez ama yine de aktif rol oynarlar.
126
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Orduda
hizmet
eden
kadınlar,
birçok
savaş
enstantanesine, yaralılara ve ölülere tanıklık ederler. Bunların yanında cinsel tacizler ve tecavüzle de uğraşmak zorunda kalırlar. Kadınlar ve çocukların, öncelikle sivil olmak üzere savaşçı olarak da savaşta ölme ve yaralanma oranı gittikçe artmaktadır. UNICEF, uluslararası savaşlarda ölen ya da yaralananların %80’inin kadın veya çocuklar olduğunu tahmin etmektedir. Kadınlara saldırının, savaşın evrensel bir unsuru olduğu bilinmektedir. Kadınlar ve kızlar savaşın gizli kurbanları arasındadır; çünkü onları şiddet kullanarak yıldırmak ve yaralamak, erkeklerin savaşa bağlılıklarını zayıflatır ve morallerini bozar. Kadınlara yönelik günlük tecavüz, işkence, esaret ve alıkoyma gibi iğrençlikler genellikle rapor edilmemektedir. Bu kadınların büyük çoğunluğu, gebelik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, cinsel yaralanmalar ve işlevlerini yerine getirememelerle mücadele etmek zorunda kalırlar.
127
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İşkence İşkencenin tanımları arasında, bireylere uygulanan fiziksel ve psikolojik kötülükler veya baskı vardır. Birleşmiş Milletler işkenceyi; cezalandırma, korkutma, bilgi veya itiraf alma amaçlı kişiler üzerinde uygulan sert mental ve fiziksel eylemler olarak tanımlamıştır. Terörizm ve Mülteci Olma Durumu Terörizmi benzersiz yapan, askeri hedefler yerine siviller üzerine yöneltilmesidir. Kadınlar cinsel saldırılar, gelişigüzel
intihar
bombalama
eylemleri,
psikolojik
korkutmalar ve istismarlara maruz kalabilir. Anneler ve çocuklar, mülteci nüfusunun %70’ini oluşturmaktadır (Martin,1994). Evlerini terk edip yeni ülkelere yerleşmek isteyen kadınların şiddete ve kötü muameleye maruz kalma olasılıkları oldukça yüksektir. Özellikle namuslu olmanın yüceltildiği kültürlerdeki kadın mülteciler, cinsel ihlallerle korkutulurlar.
128
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Riskler Direnç Faktörleri Travmatik olaylara birçok birey maruz kalmasına rağmen, bunların çok az bir kısmı travma sonrası stres bozukluğunun bütün kriterlerini yerine getirir. Genelde bir kızın travmaya maruz kalma olasılığı ne kadar düşükse, sonuçları o kadar ciddi olur. Diğer insanların neden olduğu travmalar, doğal yollarla gerçekleşen travmalardan daha fazla yıkıcı etkiler gösterir. Travmaya neden olan ile, kurban arasında ilişki ne kadar yakınsa, travmanın büyüklüğü de o derecede artar. Bonanno (2004), travmanın bazı bireyler üzerinde dönüştürücü etkiye
sahip
olduğuna dikkat
çekmiştir.
Bonannoya göre, direnç patolojiden daha yaygındır. Bazı bireyler travmadan daha güçlü bir kişilikle; kendine yeterlilik, kuvvetlenme ve zorluklarla başa çıkmadaki beceriler gibi özellikler ekleyerek, yaşamlarındaki önceliklere daha çok önem veren ve hayatlarına birer anlam ve amaç katan bireyler olarak çıkabilirler.
129
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Tedavi Travmanın değerlendirilmesi; duygusal, davranışsal ve kavramsal statüleri inceleyen, semptomları ve gelişim tarihini sorgulayan çok boyutlu bir yaklaşım gerektirir. Travmaya maruz kalanlara yapılacak ilk müdahale, güvenliklerini sağlama, stabilizasyon ve duygusal destek, tipik stres reaksiyonları hakkında eğitim ve kişinin ihtiyaçları ile isteklerine cevap vermeden oluşan psikolojik ilk yardımı içine alır.Tedavinin bir diğer ana elementi tedavi edici ilişkilidir; çünkü travma geçiren bireyler sık sık güven, ihanet, bağımlılık, sevgi ve nefret ile ilgili sorunlar yaşarlar. Bu duygular genelde şiddetli biçimdedir ve terapi ilişkilerinin stabilitesini, özellikle kompleks travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bireylerde zorlar. Tedavi seçenekleri kişilerin ihtiyaçlarıyla, travmanın aşamasıyla, şiddetiyle, semptomların tepkilerle
şekilleriyle
eşleşmelidir.
ve
müdahalelere
Genellikle
tedaviler,
verdikleri bireylere
güvenlik duygusunu vermek, olumsuz etkileri azaltmak ve travma düşüncelerini, davranışları ve ilişkileri yeniden düzenleyerek travmayı iyileştirmeyi amaçlar.
130
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Grup tedavisi de, travma geçirmiş diğer bireylerle etkileşim içine girerek, normalleşerek ve diğer kurbanlarla bağlar kurarak, yararlı bir tedavi şekli olabilir. İlaçla tedavi de psikoterapiye
ilave
olarak
anksiyete
ve
depresyonun
semptomlarını azaltmak için kullanılabilir. Travma geçiren insanlar kendilerini suçlama, suçluluk ve gerçeklerin sınırlarını kavrayabilmek için uzun süreli psikoterapiye ihtiyaç duyarlar. 12. KADINLARIN BAĞIMLILIK
MADDE
KULLANIMI
VE
Birleşik Devletler’de kadınların ilaç kullanmaları ve bu ilaçları fiziksel, psikolojik, sosyal hayatlarına ve gelişimlerine zarar veren başka amaçlarla kullanmalarının tarihi çok eskiye dayanır. Kadınlarda İlaç Kullanımının Epidemiyolojisi Kadınlarda
ve
erkeklerde
madde
kullanımı
1970’lerden 1990’lara büyük ölçüde düşmüştür (Madde Bağımlılığı ve Mental Sağlık Servisleri Yönetimi).
131
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Erkeklerin kadınlardan daha fazla legal (alkol, nikotin) ve illegal (marihuana, kokain, eroin) maddeler kullandıklarını bildirmesine rağmen, cinsiyetler arasındaki fark zamanla gittikçe kapanmaktadır. 1990’lardan başlayarak erkekler ve kızlarda sigara, alkol ve özellikle illegal uyuşturucu kullanımı artmıştır. Yapılan son araştırmalara göre, erkeklerin uyuşturucuya erişim imkânları daha fazladır. Şartların her iki cins için eşit olduğu durumlarda, kızların ve erkeklerin uyuşturucu kullanma olasılıkları eşittir. Dişi kullanıcıların, erkeklere göre madde kullanımı farklıdır. Örneğin, tedaviye başvuranlar arasında dişilerin, erkeklere göre günlük kokain, eroin ve yatıştırıcı kullanma olasılığı ve miktarı daha fazladır. Madde
kullanımında
etnik/ırk
da
başka
bir
değişkendir. Örneğin, Asya-Amerikalı kadınlar arasında, Japon kadınların Koreli ve Çinli kadınlara oranla daha fazla sigara içtikleri; Latin kadınlar arasında ise, ülkelerinde doğan Latin Amerikalı kadınların, Birleşik Devletler’de doğan Latin Amerikalı kadınlardan daha fazla sigara içtikleri tespit edilmiştir (Leigh&Jimenez). 132
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Mental Sağlık Problemleri, Kullanımının Diğer Sonuçları
HIV/AIDS
ve
Madde
Madde kullanımı, Birleşik Devletler’de sosyal ve medikal hastalıkların ana veya derinlerinde yatan sebebidir. Yaklaşık olarak 300 milyar dolarlık bir bütçe, madde kullanımının neden olduğu sağlık bakım hizmetleri ve ceza hukuk
programlarına
harcanır
(Ulusal
İlaç
Kontrol
Ofisi,2001). Bu paranın kadınlara düşen miktarı belli değildir, ancak kadınların erkeklere göre madde kullanımının ortaya çıkardığı problemler çok daha fazladır. Aynı maddeyi kullansalar bile kadınlarda madde kullanımının duygusal ve psikolojik sonuçları erkeklere oranla çok daha etkilidir. Ayrıca madde kullanan kadınlara, depresyon, kişilik ve endişe bozuklukları tanısı konulması muhtemeldir. Bu konuda tartışmalar olsa da, kadınlar da madde kullanımının, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon,
anksiyete
bozukluklarının
bozuklukları
ardından
gelişmeye
(Wechsberg,2003).
133
ve
yemek
başladığı
yeme görülür
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Madde kullanımının diğer sonuçları arasında vücut ve beyin işlevlerinde meydana gelir. Örneğin, uzun süreli metamfetamin kullanımı, kardiyak ritim bozukluğu, titreme, mide krampları, uykusuzluk, paranoya ve beyinde yapısal değişikliklere yol açabilir. Uzun süreli alkol kullanımı ise, bazı beyin bölgelerinin körelmesine, ön lobların ve limbik yapıların hassaslaşmasına yol açabilmektedir. Gebelikte Madde Kullanımının Etkileri Gebelikte madde kullanımının, bebeğin kilosunun az olmasına, kafasının küçük olması gibi etkileri olduğu gibi bazen bebeğin erken doğumuna da yol açtığı görülmüştür. Gebelikte aşırı alkol tüketiminin, bebekte doğuştan sakatlıklara veya zihinsel engellere sebep olabilir. Tütün kullanımının ise ölü doğuma neden olabileceği saptanmıştır (A.B.D Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı). Madde Kullanımının Belirtileri ile Hassasiyetleri ve Kadınlarda Bağımlılık Madde
bağımlılığı
hem
psikolojik
hem
de
nörobiyolojik bir fenomendir. Bağımlılık, artık bir beyin hastalığı olarak tanımlanıyor.
134
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yapılan araştırmalara göre, uyuşturucu maddelerin içindeki mekanizmalar bunu, nörotransmitter aktiviteleri (özellikle mezolimbik dopamin sistemini) etkileyerek ve bazen beynin yapısını ve fonksiyonlarını değiştirerek yapıyor. Beyindeki bu değişiklikler, bağımlıların şiddetli arzu, geri çekilme (maddeye bağlı) ve madde arama gibi davranışlar göstermesine neden olur. Kadınların biyolojik maddelere verdikleri tepkiler erkeklere göre farklılık gösterir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylere göre, dişiler erkeklere oranla daha fazla miktarda eroin ve kokain kullanmaktadır (Lynch, Roth&Carroll,2002). Son yapılan araştırmalar, maddelerin farmakolojik ve davranışsal eylemlerinin menstrüel siklustan etkilendiğini göstermiştir. Kadınların sigara içmelerinin de menstrüel siklustan etkilendiği görülmüştür. Menstrüel siklusun sonlarına doğru sigara miktarının arttığı görülmüştür (Snively, Ahijevyich &Bernhard, Wewers,2000). Engelleme Madde kullanımı engelleme programları tedavilerde efektif rol oynamasına rağmen, ihtiyacı karşılayacak kadar program yoktur. 135
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Efektif madde kullanımı engelleme programları kapsamlı, beceri isteyen, teori destekli ve kadınların kültürel ihtiyaçlarıyla uyum içinde olmalıdır. Tedavi Madde
bağımlılığı,
davranışsal,
kavramsal,
farmakolojik tedavi yöntemleriyle ve genelde birlikte kullanılarak başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Tedavide başarı şansını etkileyen faktörler, servislerin ve tedavilerin elde edilebilirliği ve erişimi, tedaviyi gerçekleştirenin yetkinliği (bağımlılık hakkında bilgi, terapi becerileri gibi), tedavi
programının
uygunluğu
ve
bağımlının
karakteristikleridir (motivasyon, tedavi sürecine odaklanma). Yürürlükte olan tedavi modelleri genellikle erkekler için başarılı sonuçlar verirken, aynı modeller kadınlar için daha az efektif sonuçlar vermektedir. Bunun, aile ve ebeveynlik gibi iki ana nedeni olabilir. Kadınlar, tedavi almayı, çocuklarının velayetlerini kaybedebilecekleri veya tedavi alırken onlara bakacak kimsenin olmaması korkusuyla ertelerler veya almazlar.
136
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 13. ZENGİN ÜLKELERDEKİ YOKSUL KADINLAR Birleşik Devletler oldukça zengin bir devlettir. Buna rağmen, yoksulluk, ülkedeki kadınların hayatlarını etkileyen en yaygın ve en ciddi tehditlerin başında gelir. Yoksullukla ilişkilendirilen gizli ve kompleks stres faktörleri, kadınların fiziksel ve mental sağlıklarını etkilemekte ve birçok yoksul kadının yaşam süresini kısaltmaktadır. Ekonomik Realiteler Şirket kazançları ve Ceo maaşları son yıllarda rekor seviyelere ulaşmasına rağmen, 34 milyonun üzerinde Amerikalı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır ve bunun büyük çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır (Proctor&Dalaker,2003). Son on yıl, çalışan Amerikalılar için oldukça zor geçmiştir; birçok işçi sağlık sigortası, emeklilik ikramiyesi, hastalandıklarında paralı izin gibi haklarını kaybetmişlerdir. Birleşik Devletler’ deki işçilerin yarısı saatte 13 dolar veya daha az kazanmaktadır (Mishel,2003). Bu maaş, ancak iki çocuklu bir aile için bütün yıl çalışması şartıyla asgari yaşam standartları oluşturabilmektedir. 137
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ayrıca birçok iş, çocuk bakımını zorlaştıran akşam ve hafta sonu çalışma saatleri içermektedir. Yoksulluk ve Stres Yoksulluk ile mental sağlık problemleri arasındaki bağ, sağlam bir şekilde kurulmuştur. Yoksul kadınlar diğer kadınlara oranlara daha fazla tehdit edici ve kontrol edilemeyen olaylarla karşılaşırlar. Yoksulluk, kadınların şiddete ve kötü muameleye maruz kalma olasılığını yükseltir. Depresyonu tetikleyen küçük düşürücü olaylara maruz kalma, finansal problem yaşayan kadınlar arasında daha yaygındır. Suçla Yaşama Yoksulluk, Amerikan toplumunda itibarsızlık olarak tanımlanır. Sebeplerini ve oluşturan faktörleri anlamadan, özellikle yoksul kadınları, yoksulluğu onların suçuymuş görmek, birçok Amerikalının yaptığı bir genellemedir (Cozarelli, Wilkinson&Tagler,2001). Yaşlılar, engelliler, çiftçiler, üniversite öğrencileri gibi birçok Amerikalı devletten sosyal yardım almasına rağmen, bu yardımlardan faydalanan yoksul anneler toplum tarafından damgalanır. Bir anne 1992’de bu durumu şöyle açıklamıştır: 138
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” “Sosyal yardım ofisine kadar ağladım, kızım da benimle
ağladı,
içeri
girdiğimde
ise
ağlamadım,
gülümsemedim, yapmamam gereken hiçbir şey yapmadım” (Dodson,1998). Yoksulluk Yaşayan Çocuklar Orta gelirli akranlarına göre düşük gelirli ailelerin çocukları fiziksel ve psikososyal risk faktörleriyle karşı karşıyadır. Yoksul çocukların, doğum öncesi yetersiz bakım, düşük kilolu doğum, doğum kusurları, açlık veya kötü beslenme, demir eksikliği, kalınbağırsak iltihabı ve astım gibi hastalıklara
yakalanma
olasılıkları
daha
fazladır
(Seccombe,2000). Ergenlik çağındaki yoksul çocuklarda ise depresyon ve obeziteye rastlanması ve intihar girişimlerinde bulunma ihtimalleri, yoksul olmayan akranlarına göre daha olasıdır (Goodman,1999). Esnek olmayan iş saatleri, yoksul ailelerin, hasta çocuklarına bakamama, çocuklarını okullarında ziyaret etme ve işlerini kaybetmeden öğle ile akşam saatlerinde çocuklarını denetleyememe anlamına gelmektedir (Heymann,2000).
139
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Aile Çalışanı Olarak Kızlar Ebeveynler çalışırken ve psikolojik olarak mevcut olmadıklarında, kızların ev işleri ile ilgili sorumluluk almaları kaçınılmazdır. Yapılan araştırmalara göre, yoksul ailelerin kızlarının yarısından fazlasının çocuk bakımı, ev temizliği, elleriyle çamaşır yıkama gibi ev işlerini yaptıkları görülmüştür (Dodson,1998). Kızların haftanın 16 ile 20 saat arası zamanını ev işlerine harcadıkları ve genellikle ev işlerini bitirdiklerinde, kendi okul ödevlerini yapmak için ne zamanları ne de enerjilerinin kaldıkları görülmüştür. Yoksulluk ve Refah Üzerine Deneysel Araştırma Yoksulluğun
psikolojik
etkisi
üzerine
yapılan
araştırmaların çoğu, negatif psikolojik durumlar ile yoksulluk arasındaki istatistiksel ilişkilere odaklanarak birbirileriyle karşılıklı çağrışım içerisine girmektedir. Yoksulluğun saldırılarına direnmenin birçok yolu vardır. Birçok kadın eğitimli bir terapistle, geçmişte yaşadıkları acıları, peşlerini bırakmayan kâbusları ve olayı yaşadıkları zamanki durumlarıyla şu andaki durumları arasındaki farkları konuşmanın kendilerini daha güçlü yaptığını belirtmiştir. 140
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Terapistlere danışmanın, ayrıca, kadınların çocuklarını daha iyi bir şekilde yetiştirmelerine ve aile yapısını değiştirerek aynı olayların çocuklarının da başlarına gelmesini engellemelerine yardım ettiği belirtilmiştir. Mental sağlık hizmetlerine erişim para olmadan mümkün değildir, yoksullara ayrılacak sosyal yardımlar, onların mental sağlık hizmetlerine erişimi için hayati rol oynamaktadır. Düşük maaşlı işler ekonomik güvenlik sağlamadığı için, kadınların asgari ücretli işlerden kurtulması için eğitim düzeylerini arttırmaları gerekmektedir. 14. KADIN VE İNTİHAR İntihar hem erkekler hem de dişiler için büyük bir problemdir. 2001’de, Birleşik Devletler’de 30,622 insan (24,672 erkek, 5,950 kadın) intihar sonucu hayatını kaybetmiştir (Hastalık Kontrol ve Engelleme Merkezi,2001). İntihar düşünceleri ve girişimlerine baktığımızda, bu sayılar daha yukarılara çıkmaktadır. Beş bin Amerikan vatandaşı ile yapılan ankete göre, vatandaşların %5.6’sı intihar düşüncelerine sahiptir, %2.7’si intihar etmeyi planlamıştır, %7’si ise intihar girişiminde bulunmuştur (Crosby, Cheltenham & Sacks, 1999). 141
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kadınların ve erkeklerin intihar sonucu ölme oranı aynı değildir. 2001’de Birleşik Devletler’de intihar sonucu ölme oranı %4.10 iken, erkeklerdeki oran %18.10’dur. Cinsiyetler arasındaki bu boşluk, Çin ve Hindistan gibi evli genç kadınların intihar ölüm oranlarının en yüksek olduğu istisnalar
hariç,
birçok
gelişmiş
ülkede
aynıdır
(Brockington,2001). İntihar girişimlerinde ise oranlar farklıdır; kadınlar erkeklerden çok daha fazla intihar girişiminde bulunurlar. Ergenlik çağındaki kızlar, intihar girişimlerinde erkeklerin dört katı daha fazladır (Maris, Berman&Silverman,2000). İntihar gösterebilir.
oranları,
kültürler
Örneğin,
Birleşik
arası
farklılıklar
Devletler’de
da
Latin
Amerikalıların intihar etme oranları çok düşükken, Yerli Amerikalıların intihar etme oranları bütün nüfustan %50 daha fazladır. Paradoksal olarak, kadınların intihar girişiminde bulunmaları daha olasıdır, erkeklerin ise intihar sonucu ölmeleri daha olasıdır. Güçlerini ve risk faktörlerini bilmek, intihar
düşüncesi
olanlara
bulunulmasına yardımcı olabilir. 142
uygun
müdahalelerde
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Güçler Güç üzerinde odaklanma, modern uygulamaların esas prensipleri arasındadır; bu yüzden ilk olarak yapılması gereken, kadınların ve kızların intihar konusunda güçlerinin üzerine odaklanmak olmalıdır. Din, intihar konusunda koruma sağlayabilir. Afro-Amerikalılar ve Ortodoks dinine mensup Avrupa kökenli Amerikalıların inanç sistemlerine göre, intihar kabul edilir değildir (Neeleman, Wessely&Lewis,1998). Özellikle yaşlılıkta, sorunlarla başa çıkma stratejileri erkeklere oranla kadınlarda daha iyidir. Yaşlı kadınlar, yaşlı erkeklere göre, daha esnek ve çeşitli yollarla sorunların üstünden gelebilir; durumlara adapte olmak için hem daha fazla kapasiteleri hem de daha fazla istekleri vardır. Kadınların
sosyalleştirilmesi,
korkularını
ve
endişelerini erkeklerden daha açık şekilde kabul etmeleri ile mümkündür. Bunun sonucu olarak, kadınlar duygularını ifade ederler ve yardım isterler. Bu bilişsel inançlar, intihar konusunda kadınlara koruma sağlar.
143
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Riskler Depresyon her beş kadından birini olumsuz olarak etkiler, bu sayı erkeklerdeki oranın iki katıdır (McGonagle, Swartz&Nelson,1993). Yolunda gitmeyen ve bozuk ilişkilerin intihar düşüncelerine sebep olması yine kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır. Bunun nedeni ise Amerikan toplumunun kadına, kendi değer ve anlamlarının ortak bakım ve sorumluluk almaktan geçtiğini öğretmesidir. Böylelikle, düşünceleriyle
ilişkilerinin
doğru
orantılıdır.
bozulması Cinsiyet
intihar rollerinin
sosyalleştirilmesi, özellikle çok ince beden idealleri vücut memnuniyeti ile yemek yeme alışkanlıkları üzerinde toksik etkilere sahiptir. Özellikle bulumia (doymazlık) ve anoreksia (iştah yitimi) intiharla ilişkilendirilen rahatsızlıkların başında gelir. Bir araştırmaya göre, yemek yeme bozukluklarından muzdarip her dört kadından birinin intihar girişiminde bulunduğu saptanmıştır (Corcos,2002).
144
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Müdahale Silahlara Sınırlı Erişim Silahlara erişimi sınırlandırmak, intiharı önlemede hayati önem taşımaktadır. Özellikle ruhsatlı silah edinimini sınırlandıran yasalar, intihar etme oranını düşürmede önemli sonuçlar verebilir. Bununla birlikte, pratik açıdan bakarsak, ebeveynlere
silahları
kaldırmalarının
işe
yarayacağını
söylemek akıllıca değildir; çünkü silah sahibi olmayan ebeveynler zaten gençleri tedavi görmeleri için rehabilitasyon merkezlerine getirmektedir (Brent & Bridge, 2003). Alkole Sınırlı Erişim Alkole erişimi sınırlandırmak da intihar oranlarını düşürebilir. Birleşik Devletler’de 1976-1999 arası alkollü içeceklere uygulanan vergi arttığı için erkeklerin intihar oranları göreceli bir şekilde düşmüştür, ama kadınlar için aynı durum geçerli değildir.
145
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kadınların ve Erkeklerin Hayatlarına Müdahale Kadınların ve erkeklerin hayatlarına politik ve toplumsal boyutlarda müdahaleler intihar oranını azaltabilir. Sağlıklı bir çevre, hem kadınlar hem de erkekler için birçok uğraş ve beceri imkânı sunar. Hem kadınları hem de erkekleri, özellikle yaşlı erkekleri meşgul edecek uğraşlar, onları farklı deneyimlere sürükleyip sorumluluk almalarına sebep olarak, intihar etmelerini engelleyebilir. Yapılacak müdahalelerde öncelikle intihar riski taşıyan gruplara odaklanmalıdır. Ergenliğin orta ve son yaşları, yüksek intihar riski taşıyan yaş grupların başında gelir,
bu yaşlardaki gençlerin ölüm sebeplerinin
üçüncü büyük nedeni intihardır. Eğitim Eğitim, özellikle gençler için intihar oranını düşürücü etkenler arasında yer alabilir. Gençleri, kendilerini medya idolleriyle karşılaştırmamaları ve kıyaslamamaları konusunda eğitmek önemlidir (Shaw&Walter,1995).
146
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ergenlik çağındaki kızlar arasında intihar girişimlerini azaltmak
kadınlara
için,
özgü
özellikleri
yeniden
tanımlanmak, ince ve çekici olmaları için üzerlerinde oluşturulan baskıyı azaltmak ve çeşitli hilelerle gösterilen medya görüntülerini reddetmeyi teşvik etmek gibi yollara başvurulabilir (Thompson&Heisenberg,1999). Medya Aktivistliği Medya, intiharla ilgili mesajları protesto ederek ve sağlıklı yaşamı özendirerek, intihar etmeyi engelleyici yayınlar yapabilir. Örneğin, müzisyen Kurt Cobain intihar ettikten
sonra,
psikologlar
ve
profesyoneller
birlikte
çalışmışlar; intiharın diğerleri üzerindeki yıkıcı etkilerini medya yoluyla anlatarak, intiharın herkese bulaşarak yaygınlaşmasını engelleyici mesajlar vermişlerdir (Jobes, Berman, O’Carroll, Eastgard&Knickmayer, 1996). Krizlere Müdahale Krizlere müdahale, bireyin aile ve arkadaşlarını, iş çevresini
dâhil
ederek
duygusal
karışıklığı
önlemeyi
gerektirir. Odaklanma, uzun süreli kişilik bozuklukları ve mental hastalıklar yerine, keskin psikolojik rahatsızlıkları azaltma üzerinedir. 147
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Psikologlar veya diğer mental hastalıklar pratisyenleri, akıl durumunu inceleyen muayeneler yapabilir, hastanın intihar etme olasılığına göre hastaneye yatırılmasının gerekli olup olmadığına karar verebilirler. Diyalektik Davranış Terapisi Diyalektik davranış terapisi (Linehan,2001), uç kişilik bozukluğu olan, kronik olarak intihara meyilli yetişkinler için geliştirilmiş bir psikoterapi yaklaşımıdır. İntihara meyilli bireylerin birçoğunda uç kişilik bozukluğu vardır; diğerlerinde ise depresyon, bipolar, travma sonrası stres bozukluğu gibi rahatsızlıklar mevcuttur. Bu terapiye göre, intihara meyilli bireyler, kişilerarası, otokontrol, üzüntülere karşı dayanıklılık becerilerinden yoksundur ve sahip oldukları becerileri kullanmalarını engelleyen kişisel ve çevresel faktörler, onların intihara meyilli davranışlar sergilemesine katkı sağlar.
148
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Multi Sistemik Terapi Multi sistemik terapi (Huey, 2003), evde yapılan aile merkezli bir terapi türüdür. Terapiler, aile düzeyinde yapılır, bakımı yapacaklar için gerekli kaynaklar tedarik edilir, çocukları gözetleyip denetleme, efektif bir şekilde disipline koyma gibi beceriler de eğitim yoluyla öğretilir. Terapistler, bakıcı ailelere prososyal aktivitelerle ilgilenmeleri ve kötü alışkanlıkları
olan
arkadaşlarıyla
ilişkilerini
kesmeleri
konularında yardımcı olurlar. SONUÇ İntihara meyilli kadınların ve kızların tedavisi, toplum, birey veya aile üzerinde yoğunlaşmalıdır, aktivizm de özellikle bilinçli bir şekilde kullanılırsa yararlı olabilir. Tedavinin birey veya aile üzerinde odaklandığı süreçte, sadece bir tedavi şekli değil; birden fazla bilgili, duyarlı yaklaşımla yapılmış, bireyin, ailenin ve toplumun kültürel ve psikolojik ihtiyaçlarına karşılık veren tedavilere yönelmek en mantıklı olandır.
149
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 15. ERGENLİK ÇAĞINDAKİ KIZLARIN KADINLARIN SORUNLARLA MÜCADELESİ
VE
21. yüzyılda sorunlarla baş edebilmek için bol bol seçeneğimiz olduğuna dair hiçbir şüphemiz yoktur. Sosyal düzeyde terörizm ve ekonomik bilinmezlik; kişisel düzeyde ise gelişimsel, kişisel ve kişilerarası zorluklarda stres ve anksiyete, normdur. Diğerleriyle ilgilenerek sosyalleşen kadınlar ve kızlar, sorunlarla başa çıkarken özel zorluklarla karşılaşabilirler.
Dişi
olmak
beraberinde,
sosyal
rol
uyuşmazlıkları, cinsiyetçi davranışları ve cinsiyet odaklı sistemlerle ilgili özel ayrıcalıkları ve yükleri getirebilir. Stres ve stresle başa çıkma, psikolojide en fazla aynı zamanda aynı yerde bulunan iki sözcüktür. Psikoloji sözcüğünün tanımına göre, stresle başa çıkma; psikososyal ve sosyal kaynakları kullanarak, hayat koşulları sonucu oluşan stresi azaltmayı içine alan, strese adapte olma durumdur. Bu yaklaşım bireyin yaşam süresine, kültürüne ve verilen zaman ve mekâna bağlıdır.
150
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Stresle Başa Çıkmada Kültürün Önemi Stresle başa çıkma, kültür bağlamında elde edilir. Yararlı, uygun ve efektif olduğu düşünülen kültürel inançlar, roller
ve
ritüeller
stresle
başa
çıkma
becerilerinin
şekillenmesine yardımcı olur. Kültürel değerler, farklı kültürler için stresle başa çıkma becerileri olarak tercüme edilir. Örneğin, Kosta Rikalı Maria, kızının vaftiz anababalarını dikkatli bir şekilde seçmiştir, çünkü vaftiz anababaları, çocuğun geleceğini destekleyen önemli üyeler arasında yer alır. Vaftiz ana-babaları, Maria’ya kızının ‘quinceanara’
(kızların
15
yaşına
girmelerinin
kutlanması)’sını düzenlemek için yardım etmişlerdir. Falicov (2001), bu geleneğin Latin kültürlerinde yaygın olduğuna dikkat çekmiştir. Bu geleneğe göre, vaftiz ana-babaların, çocukların finansal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamaları beklenir. Bu durum, çocuklarının bu tür ihtiyaçlarını vaftiz ana-babaları gibi kan bağı olmayan aile üyeleri yerine, kendileri yapmaya çalışan tipik orta sınıf beyaz Amerikan ailelerin kültürlerine ters düşer. 151
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ergenlik Çağındaki Kızlar: Bağlı Kalarak Ayrılma Buradaki görev, ergenlik çağındaki bireyin kendi kimliğini oluşturmasıdır. Bu kimliği oluştururken gençler, düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını tutarlı bir şekilde bütünleştirmek, özgürlüğe olan gereksinim ile bağlanmaya olan ihtiyacı dengelemek zorundadırlar. Ergenlik
çağındaki
gençlerin
bazıları,
bireysel
kimliklerini topluma uyum sağlamanın üzerinde tutarken, bazıları kendilerini kabul etme pahasına toplumsal destek ve değerlendirilmeyi seçerler. Ergenlik çağındaki kızlar, kendi kimliklerinden koparak, duruma ve ihtiyaca yönelik maskeler takmayı öğrenirler. Maskeyi giydiklerinde, genellikle kızların gerçek kişilikleri kaybolur (Gilligan,1993). Erkekler ise dikkatleri başka yöne çekme stratejisini uygularlar (Broderick,1998). Erkeklerin stratejileri stresi azaltmada etkili olurken, kızların tepkileri kendilerine odaklı olduğu için stresin seviyesini daha da yukarılara çeker.
152
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yetişkin Kadınlar: Kendi Ailelerini Tanımlama ve Yaratma Bu seviyede, kadınlar ve partnerleri nasıl bir aile düzeni kuracaklarına ve aile içi rollerin şekline karar verirler. Bazı kadınlar, bir partner olmadan aile kurarlar. Aile içi düzen, her partnerin ailesinden öğrendikleri ve o güne kadar kişisel gelişimine bağlıdır. Kadınlar, partner, anne, arkadaş, kız kardeş ve bakıcı olarak hangi rollere gireceklerine kendileri karar verirler. Kadınlar, ailenin
kurulmasında kabul
edilebilir
samimiyet seviyelerini belirlemede başrol oynarlar. Onların belirleyeceği bu yakınlık seviyesi, eşleri, çocukları ve kendileri için kurulan bu yeni ailede yine kendilerine bağlı olarak arttırılabilir veya düşürülebilir. Orta Yaşlı Kadınlar: Dengeleme Eylemi Hayatlarının bu dönemlerinde, orta yaşlı kadınlar genellikle ailelerinde hizmet vericiler olarak yer alırlar. Hizmet verme işi eski kuşak; ebeveynler, eşlerinin ebeveynleri yeni kuşak; çocukları içine alarak, kadınları da arada kalan da ‘sandviç’ kuşak olarak sınıflandırılır.
153
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kadınların yaşam süreleri uzadığı için kadınlara biçilen bu rol, artık daha yaygın bir hal almıştır. Birden fazla rolü dengelemek kadınların sağlığı için kritik önem taşır. Aile içi birden fazla rol, kadınların fiziksel, psikolojik ve ilişki sağlıklarını yararlı biçimde etkiler. Bununla birlikte, birden fazla rolün kendilerini zorlama, kişisel limitlerini zorlayarak bu limitleri aşma gibi riskleri de vardır (Barnet&Hyde). Stresle Başa Çıkmayı Deneyimleri Paylaşarak; Tedavi, Sağlık Sigortası ve Araştırmaların Yardımıyla Arttırma Klinik çalışmalar, sağlık sigortası ve araştırmaların her biri kadınlar ve kızlar için hayat boyu stresle baş etmede değerli forumlardır. Birkaç psikoterapi yönteminin, stresle başa çıkmayı kuvvetlendiren deneyimleri paylaşma ile uyum içerisinde olan felsefi temelleri vardır. Örneğin, çözüm odaklı aile terapisine göre, aileler beceriklidir,
ama
sorunlarını
çözebilecek
becerilerinin
kendilerinde mevcut olduğunun farkında olamayabilirler (De Jong&Berg,2001).
154
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Genellikle terapistler, stresle baş etmede akıl hocalığı ve rehberlik ederler. Terapistler, uygulanacak stresle baş etme yöntemini açıkça veya dolaylı yollarla belirtebilirler. Terapi ilişkilerinde, bireyler terapistlere karşı bir bağlanma ile özerkliğin dengelenmesini tecrübe edebilirler. Parasız sağlık sigortaları, kadınların ve kızların stresle baş etmesinde sistemin en büyük rolünü oynarlar. Parasız sağlık sigortaları öncelikle depresyon, şiddet gibi olumsuz etkilere yol açan ve gelişimi engelleyen yoksulluğa hitap etmelidir. Eğitim, sağlık hizmetleri, iş olanaklarına erişim gibi kaynaklar sağlayan programlar genellikle devlet tarafından finanse edilmelidir. Klinik araştırmalar göstermiştir ki, kadınlar ve kızlar stresle baş etmede oldukça yaratıcı stratejiler geliştirmişlerdir. 16. ÖZGÜVEN Son 50 yılda, özgüven ile ilgili birçok şey yazılmıştır; bunların birçoğu özgüvenin her tarafa yayılan ve öncelikle yararlı sonuçlar getiren evrensel bir fenomen olduğunu varsaymıştır. Vurgu, çoğunlukla özgüvenin düzeylerinde ve yüksek özgüvenin nasıl elde edileceği üzerine olmuştur.
155
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 1980’lerde yapılan araştırmaların amacı da, okullarda geliştirilen programlarla çocukların özgüvenlerini yükseltmek olmuştur. Bu programların sonucunda elde edilen verilere göre, yüksek özgüven her zaman iyi bir şey olmayabilir ve sonuçları her zaman yararlı değildir (Baumeister, Campbell, Kreuger & Vohs,2003). Özgüven konsepti ilk olarak William James (1890) tarafından ortaya atılmıştır. James’e göre özgüven, kişinin kendine olan davranışı veya kendini değerlendirmesidir. Özgüvenin bu en yaygın tanımı, bireyin sevdiklerini, değerlerini ve kendini kabul etmesini kapsar. Hayat Boyu Özgüvenin Demografik Dağılımı Bazı araştırmacılara göre özgüvenin peşinde koşmak, insanoğlunun temel ihtiyaçları ve evrensel özelliklerinin başında gelir (Baumeister & Leary,1995). Diğerlerine göre ise, özgüven güdüsü Batı kültürüne özgüdür (Heine, Lehman, Markus&Kitayama,1999).
156
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Birleşik Devletler’de yapılan deneysel araştırmalara göre özgüven, yaşa, cinsiyete ve ırka göre değişmektedir. Özgüvenin en yüksek olduğu zaman aralığı 9-12 yaş arasıdır; ergenlik çağında (13-17) çok keskin bir düşüş yaşar; üniversite döneminde (18-22) düşüşe devam eder; üniversite dönemi (23-29) sonrası biraz yükseliş gösterir, otuzlu yaşlarda düzlüğe ulaşır ve düşüşe geçeceği 60 yaş sonrasına kadar yavaş yavaş yükselir (Robins, Trzesnievski,Tracy,Gosling & Potter, 2002). Özgüvenin Kaynakları Küresel özgüvenin iki kaynağı vardır: - Yeterliliğin ve yarar sağlamanın doğrudan tecrübe edilmesi - Toplumsal geribildirim, özellikle belirli kişiler tarafından yapılan övgüler Bu kaynaklar cinsiyetlere göre oldukça farklılık gösterir.
Erkeklerin
özgüveni
başarılara
odaklıyken,
kadınların özgüvenleri kişilerarası bağlantılara odaklıdır. Son yapılan bir araştırmada, özgüveni belirleyen popülerlik, dış görünüş, arkadaşlarının ebeveynler tarafından kabul edilmesi, kilo kaygısı, utangaçlık ve cinsellik hakkındaki endişeler gibi 157
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” faktörlere rastlanmıştır (Davis-Kean, Eccles, Malanchuk & Peck,2004). Özgüvenin Fonksiyonları Neden özgüvene ihtiyaç duyarız ve özgüvenin ne gibi fonksiyonları vardır? Bazı yenilikçi teoriler, neden özgüven peşinde koştuğumuza doyurucu açıklamalar getirmektedir. Bunların
en
etkilisi
terör
yönetimi
teorisidir
(Pyszczynski,2004). Bu teoriye göre özgüven, ölüm kaygısına karşı bir tampon niteliğindedir. İnsanların tehdit altına girdiklerinde, özgüvenlerini savunması ve sürekli yüksek özgüvenle kalmaya motive olması da bu yüzdendir. 17. DİRENÇ VE KUVVETLENDİRME Webster sözlüğü direnci, “büküldükten, sıkıştırıldıktan ve gerildikten sonra ilk haline dönme gücü veya becerisi; hızlı bir şekilde gücünü geri kazanma ve olumlu ruh haline dönme” olarak tanımlar (Merriam Webster,2003). İlk tanım, hareket ettirilen katı maddenin verdiği tepkiyi anlatan bilimsel tanımdır. Bizi ilgilendiren ise, daha psikolojik olan ikinci tanımdır ki; birçok toplumsal bilimcinin ve popüler basının yaptığı tanım da tam olarak budur. 158
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Direnç Modelleri Telafi Modeli Telafi faktörü, risklere maruz kalmayı etkisiz duruma getiren bir değişendir (Garmezy,1984). Risk faktörüyle etkileşim içine girmez; onun yerine, ilginin sonucunda doğrudan ve bağımsız etkisi vardır. Hem risk hem de telafi faktörleri, sonucun tahmin edilmesine katkı sağlarlar. Güçlük Modeli Bu direnç modeline göre, strese neden olan faktör aşırı olmadığı sürece başarılı bir şekilde uyum sağlamayı arttıran bir potansiyel olarak algılanır. Bu modelde, çok az stres yeteri kadar zorlamaz; çok fazla stres fonksiyonsuzlukla sonuçlanır; orta seviyeli stres ise, üstesinden gelindiğinde yeterliliği arttırır. Eğer güçlük başarılı bir şekilde ortadan kaldırılırsa, bireyin bir sonraki zorluk için hazır duruma gelmesine yardımcı olur. Bu süreç ‘aşılama’ süreci olarak literatüre geçmiştir
(Rutter,1987). Eğer güçlükler başarıyla yerine
getirilmez ise, bireyin risklere olan hassasiyeti artar.
159
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Koruyucu Faktör Modeli Koruyucu faktör modeli, bir risk faktörüyle etkileşerek negatif
sonuçların
ortaya
çıkma
ihtimalini
azaltmayı
hedefleyen bir süreçtir. Risklere maruz kalmanın etkilerini düşürmeyi amaçlar. Koruyucu faktör modeli, sonuçları dolaylı yollardan etkilemeyi amaçladığı için telafi ve güçlük modellerinden farklıdır. Zorlukların Sonuçları: İyileşme Yöntemi Olarak Direnç Bireyler
zorluklarla
karşılaştıklarında,
üç
yolla
tepkilerini ortaya koyabilirler: Ayakta kalarak, iyileşerek ve daha iyi duruma gelerek (O’leary&Ickovics,1995). Her bir alternatif, belirli bir zorluğa karşı verilen muhtemel psikolojik bir sonuçtur. İyileşmeyi Etkileyen Bireysel Kaynaklar Katılık, mücadele gücü ve tutarlılık gibi kişilik özellikleri, hem teorik, hem de deneysel olarak hastalıklar ve sağlıkla
doğrudan
ilişkilidir
(Friedman,1990).
özellikleri, genellikle iyileşme ile birbirine bağlıdır.
160
Kişilik
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Örneğin Siegel (1986), beraber çalıştığı olağanüstü kanser hastalarının, mücadelelerinde kişisel kaynaklarını seferber ettiklerine işaret etmiştir. Katı bireylerin kendilerine daha fazla güvendikleri ve strese maruz kaldıklarında, onunla daha iyi bir şekilde başa çıkabilmek için toplumsal desteklere kolayca başvurabildikleri görülmüştür (Florian,Mikulincer& Taubman,1995). Kuvvetlendirme Kuvvetlendirilerek yetki verilen insanlar, hayata karşı proaktif bir yaklaşım tarzına sahip olurlar ve istedikleri sonuçları almalarını ve sorunları çözmelerini engelleyen faktörleri anlarlar. Bu alanda yapılan birçok araştırma, toplumsal ve kişisel değişiklikler için kuvvetlendirmenin rolünün
gerekli
olduğunu
kanıtlar
niteliktedir
(Bandura,1989,Ratcliff,1984). Örneğin Bandura (1990), kişisel kuvvetlendirmenin cinsel tacizleri engelleme ve kontrol etmede kritik bir rol oynadığını belirtmiştir. Gerekli programlara katılarak kişisel savunma dersleri alan kadınların, silahsız saldırganlar karşısında kendilerini başarılı bir şekilde savundukları görülmüştür. 161
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kuvvetlendirme odaklı terapi sisteminde, yapılacak ilk iş, bireyin sorundan kaçmak yerine, onunla yüzleşmesini teşvik etmek olmalıdır. Karşılarına çıkan sorunlarla kendi kendilerine başa çıkamayan bireylere, bu terapi modeliyle müdahale edilmelidir. Kuvvetlendirme, bireye dış dünyaya vereceği tepkileri, kendi kültürel bağlamı ve sınırlar çerçevesinde seçme becerisini temin eder. 18. ÖZNEL REFAH II. Dünya Savaşı’ndan beri insan duygularının psikolojik çalışmaları ve mental sağlık araştırmaları, olumlu yönler yerine, negatif ruh durumları ve patalojik durumlar üzerine yoğunlaşmıştır (Seligman&Csikzsentmihayli, 2000). Bu dengesizliği hesaplayarak, araştırmacılar son yıllarda pozitif duygular, insanların güçlü yanları ve normal işlevler üzerine araştırmalar yapmaya başlamışlardır. Subjektif Refahın Karakteristikleri Subjektif refah, dikkatleri hayattan memnuniyetsizlik, anksiyete ve stres gibi istenmeyen duygusal durumlardan alıp; elindekilerle yetinmeye, mutluluğa, zevk ve heyecan gibi istenen duygusal durumlara yöneltir. 162
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Subjektif refah, bilişsel (hükümsel) ve duygusal unsurlardan karşılıklı ödün vererek anlaşma olarak tanımlanır (Diener,Sah,Lucas&Smith,1999).
Subjektif
refahın
karakteristiklerinden biri de, sürekli ve bilinçsiz bir şekilde tecrübe edilmesidir. Her birey, herhangi bir zamanda herhangi bir duyguyu yaşamaktadır. Kadınların Subjektif Refahı Kadınlar tarih boyunca, erkeklerin dişilerden üstün olduğu sanısından, hâlâ yaygın bir şekilde uygulanan kadının medya aracılığıyla nesnelleştirilmesine kadar uzanan geniş çaplı spektrumda bir ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Süregelen bu cinsiyetçi yaklaşımlara ek olarak, küresel boyutta, kadınlar hâlâ erkeklerden daha az para kazanmakta; daha fazla yoksulluk çekmekte; aile ve toplum içinde daha az güce sahip olmakta; cinsiyetleriyle doğrudan alakalı olarak şiddete maruz kalmakta; ve istenmeyen gebelik, sağlıksız ortamlarda kürtaj ve cinsel yollarla bulaşan hastalıklar gibi fiziksel
ve
ruhsal
hastalıklara
(Murphy,2003).
163
maruz
kalmaktadırlar
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yapılan araştırmalara göre, kadınlarda mutluluk oranı yaşa göre değişmektedir, yaş oranı düştükçe mutlu olma oranı da doğru orantılı olarak artmaktadır (Wilson,1967). Subjektif
refah
üzerine
yapılan
araştırmalar
göstermiştir ki; yüzyıllardır yaşadıkları benzersiz zorluklara rağmen kadınlar ve kızların birçoğu mutlu, elindekilerle yetinen bireylerdir. Karşılarına çıkan engellere, haksızlıklara, önyargılara ve
ayrımcılıklara
rağmen,
kadınların
-özellikle
yaşlı
kadınların-erkekler kadar mutlu ve hayatlarından memnun oldukları görülmüştür. 19. HAKKI OLMA HİSSİ: CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE PSİKOLOJİK MUTLULUK Hakkı olma hissi, bir kişinin diğer insanlardan yapılmasını beklemeye hakkı olduğunu düşündüğü bir takım davranışlar olarak tanımlanır. Adil olmayan tedavinin fark edilmesinde anahtar faktör olması veya değişiklik arayışına güdülenme örneklerinde olduğu gibi.
164
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Toplumsal adaletle olan bağı yüzünden, hakkı olma hissi, toplumsal hayatta cinsiyet odaklı asimetrileri anlamada ve cinsiyet eşitliğini başarmak için gerekli engelleri ve kolaylıkları tespit etmede merkezi bir yapıdır. Cinsiyet Odaklı Asimetriler 1970’lerden bu yana, kadınların başardıkları işler çarpıcı bir şekilde çoğalmıştır. Kırk yıl öncesinin aksine kadınlar, alınan üniversite ve master derecelerinin büyük bölümünde
başarılı
olmakta,
işgücünün
%47’sini
oluşturmakta ve ekonomik hayatın bütün alanlarında varlıklarını hissettirmektedirler. Bunca ilerlemeye rağmen, kadınlar hâlâ erkeklerle eşit sonuçlar
alamamaktadırlar.
öğrencilerinin
büyük
Üniversite
bölümünün
genç
ve
master
kadınlardan
oluşmasına rağmen, daha yüksek seviyelerde kadınlar yeterli düzeyde temsil edilmezler. Öyle ki, doktora yapan kadınların oranı %41 iken, profesör olan kadınların oranı yalnızca %20’dir (Reis&Zalk,2001). Eşit olmayan bu ilerleme modeli özel ve kamuya ait hemen hemen bütün alanlarda kendini tekrar eder.
165
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kadınların Şikâyet Eksikliği Bütün bu eşitsizliklere, ayrımcılıklara ve şiddete karşı kadınların orantılı olarak incinmediği görülüyor. Kadın ve erkek tam zamanlı 345 işçinin katıldığı bir ankete göre, kadınların erkek mukabilleriyle aynı işleri yapıp daha az ücret almalarına herhangi bir memnuniyetsizlik göstermedikleri görülmüştür (Crosby,1982). Çalışanlar arasında hem kadınlar hem de erkekler, kadınların daha az kazandıklarını bildirmektedirler, buna rağmen kadınlar kazandıklarıyla tatmin olmaktadırlar. Hakkı Olma Hissi Cinsiyet Farklılıkları Kadınlarla
erkeklerin
sosyalleşmeleri
farklılıklar
gösterdiğinden, kadınlar burada da erkeklerden daha az hak iddia edebilmektedirler. Erkeklerin daha fazla hak iddia etme istekleri ve kadınların bu konudaki eksikleri kadınların depresyona girmesine katkıda bulunur (Jack,1991). Sosyal psikologlara göre, hakkı olma hissinin cinsiyetlere göre farklılık göstermesi, değişik sosyal gruplara atfedilen statü ayrılıkları
ile
farklı
sosyal
rollerle
sorumluluklar ve haklardan kaynaklanır. 166
ilişkilendirilen
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Sosyal psikolojik bakış açısına göre, cinsiyetlere göre beklentiler erken aile yaşamında başlar. Cinsiyet çizgilerine göre iş gücü bölümü, kadınların ve erkeklerin sahip oldukları kapasitelere ve fırsatlara göre beklentileri ve inançları etkiler. Ergenlik Cinsiyetlerden beklenenler erken yaşta başlarken, cinsiyete odaklı davranışlara uyum arttığı için ergenlik çağında daha da şiddetlenir. Bu yüzden, kızlar ve erkeklerin egemen olduğu uğraşlar yerine, dişilerin baskın olduğu uğraşlara yönelirler; böylece kızlar daha az matematik dersleri almaya başlarlar, çok özel yetenekli kızların ise erkek mukabilleri gibi mühendislik ve bilim alanlarında başarılı olma ihtimalleri daha azdır. Kızların kendilerinden memnun olma oranları ile birlikte özgüvenleri de düşüşe geçer (Basow&Rubin,1999). 20. KİŞİSEL BAKIM İLE DENGELİ YAŞAM Kişisel bakım, kadınların psikolojik ve fiziksel sağlıklarını iyileştirmek, yenilemek veya devam ettirmek amacıyla giriştiği aktiviteleri; hastalıkları, yaralanmaları ve travmaları engellemek, yönetmek ve iyileştirmek için veya refah düzeyini yükseltmek için yaptıklarını içine alır. 167
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kişisel
bakım,
psikolojik
ve
fiziksel
refahın
birbirinden bağımsız, birleştiğinde ise hayat standardını yükselten ve içindeki potansiyeli iyi kullanmaktan doğan memnuniyet hissinin ortaya çıkmasına sebep olan çok boyutlu bir konsepttir (Cameron&Leventhal, 2003; Johnson, 1991). Kişisel bakımın aktiviteleri bireysel olarak saptanmalı ve keşfedilmelidir. Bir kadına göre kişisel bakım olan bir aktivite, başka bir kadına göre stres kaynağı olabilir. Örneğin, spor yapmak bazı kadınlar için rahatlatıcı olabilirken, bazı kadınlar için rekabetçi ortamlarda olmak strese neden olabilir. Fiziksel Kişisel Bakım Üzerine en çok araştırma yapılan konulardan biri olan fiziksel kişisel bakım, fitness, engelleyici medikal bakım, beslenme,
erken
müdahale
ve
tedaviyi
kapsar
(Cameron&Leventhal,2003). Fitness, fiziksel aktivitelerin tamamını kapsar ve düşünüldüğü gibi kişinin hayatında engelleyici bir faktör değildir, ama fiziksel olarak aktif birçok kadın bunun öyle olacağını düşünür. Fiziksel aktivite ile duygusal refahın arasındaki olumlu ilişki, kızlar, genç kadınlar ve yaşlı kadınlar arasında belgelerle kanıtlanmıştır (Faulkner& Biddle,2004). 168
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Düzenli egzersiz depresyonu azaltır, yaşlanmayı geciktirmeye katkı sağlar, vücut görüntüsünü geliştirir, hayat standardını yükseltir ve kronik hastalıklarla baş etmeye yardım eder. Kişisel bakımın beslenme yönü ise, şeker ve yağın sınırlı miktarda olduğu; sebze ve meyveler, proteinler ve tahılları; tütün ürünleri ve aşırı alkol tüketiminden sakınmayı içine alır. Duygusal Kişisel Bakım Duygusal kişisel bakım, özdeşleşme, kabullenme ve dışa vurma gibi duyguları ele alır. Kadınlar, duygusal tecrübeleri yönetme ve yorumlama konusunda erkeklerden farklılıklar gösterirler. Kadınlar kendilerinin de aynı duyguları hissettiklerini iddia etmelerine rağmen aslında aynı şeyi hissetmezler veya aynı tepkileri vermezler (Roysamb, Tambs, Reichborn-Kjennerud, Neal & Harris, 2003). Kişisel Bakımı Takip Günlük tutmak ya da yazmak, davranışları değiştirmek veya takip etmek için yaygın yöntemlerden biridir. Duygular ve tecrübeler için tutulan günlükler, yemek günlükleri, egzersiz takvimleri ve sağlık günlükleri tedavileri düzene koyup izleme için kullanılmıştır (Keleher&Verrinder, 2003). 169
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Birçok sağlık bakım uzmanı tarafından önerilmiş ve birçok hasta üzerinde olumlu sonuçlar vermiştir. Bütün bu etkenleri bir sağlık bakım günlüğünde birleştirmek, belki de kişisel bakım aktivitelerini takip etmenin en basit yoludur. Dengeli Yaşamın Prensipleri Aşağıdaki prensipler, kadınların, işle ev arasında yıpranmalarını engelleyebilir, daha tatmin edici dengeli bir yaşam
biçimine
sahip
olmalarına
ve
kişisel
bakım
aktivitelerine zaman ayırmalarına katkı sağlayabilir. Odaklanmak: Herhangi bir göreve ara vermeden belirli bir süre boyunca odaklanma becerisi hayati öneme sahiptir. Havale Etmek: Zaman ve enerji kazanmak için bazı sorumluluklar terk edilebilir ve başkalarına devredilebilir. Sorumlulukları terk etmek ve ‘hayır’ diyebilmek, kadınlar için hayati öneme sahiptir. Birleşme: Kadınlar yardım yeterliliği için bir destek grubu kurmalı ve ona güvenmelidir. Teknoloji: Yeni makineler ve yöntemler, takvim üzerinde esneklik ve kontrol kazanma amacıyla kullanılıp, yönetilebilir.
170
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Basitleştirme: Kadınlar çok gerekli olmayan aktiviteleri ve alışkanlıkları azaltmalıdır. 21. KADINLAR VE İLİŞKİLER İlişkileri sürdürmek, insan olmanın kritik öneme sahip özelliklerinden birisidir. Arkadaş olmak, yakın ilişkilerde bulunmak, diğerleri için veya diğerleri hakkında kaygılanmak, ilişki kapasitelerimizin özelliklerindendir. Bütün insanların çocukken ilk ilişki kurdukları kişi anneleridir. Freud bu gözlemi yaptığından beri, anne bebek arasındaki
ilişki
üzerine
birçok
psikodinamik
görüş
bildirilmiştir. Psikodinamik teorisyenler, anne ile kurduğumuz bu ilişkinin diğer insanlarla kurulan ilişkileri doğrudan etkilediğini iddia etmişlerdir. Birçok bebek için baba, anneden çok daha sonraları psikolojik dünyalarına girer, bu yüzden bebek gelişiminin ilkel
duygusal
aşamalarında
yer
almazlar.
Birçok
psikodinamik teorisyene göre, anne-kız ile anne-oğul arasındaki ilişki de birbirinden farklıdır. Bunun sonucu olarak, kızlar ilk olarak anneleriyle olan ilişkilerinde, daha sonraları da genel ilişkilerinde erkeklerden farklı olurlar. 171
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kadının İlişkilerdeki Rolünün Toplumsal Yapı Üzerindeki Etkisi İlişkilerde cinsiyet farklılıklarının yerleşmiş bir kaç tane fikir vardır. Orta gelirli ailelerin kızları ve kadınlarının özellikle yetiştirici, besleyici, duygu sezisi güçlü, özgeci olmaları toplum tarafından beklenir; kızlar ve kadınlar bunları birbirilerinden de beklerler. Kadınların, hemşirecilik ve sosyal işler gibi diğerlerine yardım etme durumunda oldukları işlere yönelmesi muhtemeldir (Shroeder, Penner, Dovidio, & Piliavin, 1995). Kızlar ve kadınlar hem erkeklerden hem de dişilerden duygusal yardım isterler ve öğretmenler, akranlar ve ebeveynler arasında erkeklere oranla daha yardımcı ve empatik olmalarıyla bilinirler. Kadınların Yaşam Boyu İlişkileri Aile içi İlişkiler Belki de bir kadın için hayatının en önemli ilişkisi, kendisi ile çocuğu arasında olan ilişkidir. Annelikle beraber şiddetli, bazen de çelişkili duygular gelir; yeni anne olan biri sevgi ve bağlanma eksikliği ile başka birisinin hayatından sorumlu olmayı aynı anda tecrübe eder.
172
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Annelik, kadınların hayatlarına çok güzel eklemeler yaparken, kayda değer kayıplara da neden olabilir. Ekonomi, Cinsel Kimlik, Yaş ve Annelik Bazı kadınlar-tek yaşayan anneler ile lezbiyen annelerçocuk büyütmede eşsiz zorluklarla karşılaşırlar. Tek başlarına yaşayan annelerin, özellikle ten renkleri farklıysa, yoksulluk içinde yaşamaları daha bir olasıdır (Steil,2001). Her altı lezbiyen anneden biri, ayrımcılıklara, diğer anneler tarafından izolasyona ve erkeklerle aynı parayı kazanma potansiyeline sahip olmadıkları için ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Araştırmalara göre lezbiyen anneler de çocuklarını heteroseksüel annelerle aynı şekilde yetiştirdikleri için çocuklarıyla aralarındaki psikolojik uyumda herhangi bir değişiklik yoktur. Kadınların Arkadaşlıkları Her yaştan kadının yakın arkadaşlara ve geniş arkadaş çevresine sahip olması ve bu arkadaşlarıyla sırlarını paylaşması erkeklere oranla daha muhtemeldir (Adams,1997).
173
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Erkeklerin ve kadınların yakın ilişkilerinde cinsiyet farklılıkları fazla değildir ve her iki cins de hemcinsleri ile olan
arkadaşlıklarından
eşit
seviyede
memnuniyet
göstermektedirler (Crick & Rose, 2000). Her iki cins de arkadaşlığın elementleri arasında, güven, sadakat ve diyalogları gösterirler (Way,1998). Her iki cinste de, arkadaşlıktaki samimiyet, kendini açma, duygusal dışavurum, iletişim becerileri, koşulsuz destek ve güven yer alır; buna ek olarak kadınlar arkadaşlarıyla fiziksel temasa da önem verirler. Romantik İlişkiler ve Evlilik Ne yazık ki, kızlar romantik ilişkilerde nasıl davranmaları gerektiğini, medyanın cinsiyetçi stereotip görüntüleri aracılığıyla öğrenirler (Brown,2000). Kadın ve kız dergileri bir erkek arkadaş sahibi olmanın gerekliliğini vurgularlar ve kendilerini değiştirmeleri için onlara, beslenme diyetleri, saç stilleri, giysiler ve davranış şekilleri önerilerinde bulunurlar (Rennells,2001). Hayat partnerleri seçerken erkekler ve kadınların dürüstlük, iyi kişilik ve zekâ gibi kriterler seçtikleri görülmektedir (Jensen-Campbell, Graziano, & West, 1995). 174
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yetişkin erkekler için fiziksel çekicilik, gençlik ve sağlıklı olma ön plandayken, kadınlar güvenilirlik, özgecil, dominantlık ve güçlülük gibi özellikleri ararlar (Buss, 1998). 22. KADINLAR İÇİN POZİTİF VE GÜÇLÜ BİR KAYNAK OLARAK PSİKOTERAPİ Psikoterapi, esas olarak psikolojik prensiplere dayanan kişilerarası gizli bir tedavi biçimdir (Garfield, 1980; Wampold, 2001). Psikoterapi, profesyonel bir şekilde eğitilmiş bir psikoterapist ile mental veya fiziksel bir rahatsızlık yaşayan ya da yaşamış olan tedaviye muhtaç bireye ihtiyaç duyar (Worell & Remer,2003). Psikoterapi; bireylerle, çiftlerle, ailelerle ya da aynı endişeleri paylaşan gruplara uygulanabilir. Psikotererapi ile kadınlar ve kızlar, yeni davranışlar öğrenebilir, problemlerini çözebilir, travmaların üstüne gidebilir, kendilerini endişeli ve belirsiz durumlarla karşı karşıya bırakan olaylarla yaşamayı öğrenebilirler.
175
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bireylerin Endişelerini Birleştirme
Sosyokültürel
Bağlamlarıyla
Kadınların psikolojik sağlıkları ve rahatsızlıkları özellikle, kadınların başkalarının emirlerinde oldukları yaşamlarının sosyal bağlamlarıyla ilişkilendirilir. Toplumsal eşitsizlik, sosyal kimlik ve duygusal süreç üzerinde etkilere sahiptir. Örneğin,
cinsiyete
bağlı
ayrımcılık,
kadınlarda
depresyonun oluşuma önemli derecede katkılar sağlar (Landrine, Klonoff, Gibbs, Mannings,& Lund, 1995). Kadın ve Cinsiyet Psikolojisi Araştırmaların Kadınlara Ulaşması
üzerine
Yapılan
Tecavüz Tecavüz üzerine yapılan araştırmalara göre, tecavüze verilen tepkilerin başında, travma sonrası stres bozukluğu gelir. Travma sonrası stres bozukluğunu tedavi etmede en etkili yöntemlerin başında, travmatik olayın duyurulması gelir (Wampold,2001). Bilişsel-davranışsal terapi ve stres yönetimi eğitimi de diğer tedavi modelleri arasındadır.
176
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Tecavüzü engellemede önemli yaklaşımlardan birisi de, kendini savunma ve direnme programlarına katılmadır. Yapılan bir araştırmaya göre, tecavüze direnen kadınların, tecavüze uğrama ve tecavüz sonrası oluşacak fiziksel, psikolojik etkilere maruz kalma olasılıkları diğer kadınlara göre daha düşüktür (Rozee & Koss, 2001). Vücut Görüntüsü Vücut görüntüsü üzerine yapılan araştırmalar, medya ve toplum tarafından dayatılan sağlıksız ve gerçekçi olmayan mesajlar,
görüntüler
ve
modellerin,
yemek
yeme
bozukluklarını anlamada önemli roller oynadığını göstermiştir (Marecek, 2001). Bilişsel-davranışsal terapi, yemek yeme bozukluklarını
tedavi
etmede
kullanılan
ana
tedavi
şekillerindendir ve bu tedavi şeklinin hastalar üzerinde vücut görüntüsünün düzeldiği algısını yarattığı ve stresi azalttığına dair sağlam deliller vardır (Stein, 2001). Psikoterapist Seçimi Psikoterapist ararken, terapisitin eğitimi ve aynı durumlarla karşılaşan hastaların tedavi şekillerine verdiği yanıtlar araştırılmalıdır. Kadınlar için çalışabilecekleri birilerini seçmeleri önemlidir. 177
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ebeveynler genelde terapistleri kendileri seçerler, ama yine de kızlarının terapist karşısında kendini rahat hissetmesi önemlidir. Birçok tedavi şekli birbirine yakın sonuçlar verir, bu yüzden burada önemli olan, tedavi gerçekleştiren terapistin seçimidir. Psikoterapistle olan ilişkiler son derece gizli ve kişisel olduğu için, terapistler müşterilerine psikoterapinin tabiatını
ve
sınırlarını
belirtmekle
sorumludurlar.
Psikoterapinin efektif olması, tamamen müşterinin ihtiyaçları ve gelişimi üzerine yoğunlaşması ile mümkündür. Terapist; arkadaş, işçi, işveren veya iş ortağı ya da cinsel partner olmamalıdır. 23. CİNSİYET ROLÜ VE CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ Bebeğin doğum anında en çok konuşulan iki üç kelimenin, “kız oldu” veya “erkek oldu” olma olasılığı çok yüksektir. Bu kelimeler, tipik olarak iki farklı beklenti, muamele ve davranış yolunun oluşmasına sebep olur; örneğin, yeni doğan bebeğin battaniyesinin mavi ya da pembe olması veya spor temalı ya da çiçek temalı olması gibi.
178
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Böylece cinsiyet gelişimi doğumla beraber başlar. Bu bölümde cinsiyet gelişimi ve cinsiyete bağlı özelliklerin ve davranışların psikolojik mutluluğa nasıl katkılar yaptığını inceleyeceğiz. İlk olarak yapmamız gereken ‘cinsiyet’ terimi ile ne demek istediğimizi incelemek. Çok Boyutlu Yapıcı olarak Cinsiyet Cinsiyet için oluşturduğumuz ikili konseptlerimiz, ‘erkek/kadın, maskülen/dişil’ oldukça kusurludur. Sadece kişiliklerine ve davranışlarına bakarak bütün insanları iki gruba (dişil kadınlar ve maskülen erkekler) ayırmak yanlıştır; çünkü bunun yerine insanlar daha karışık özellikler, davranışlar, cinsellikler ve kimlikler geliştirirler. Bazı teorisyenlere göre cinsiyet, ‘sahip olduğumuz’ bir özellik değil de, diğer insanlarla belirli bir toplumsal bağlamda ‘yaptığımız’ şeylerden oluşur (Deaux & Stewart, 2001). Sürekli olarak cinsiyetimizi, giysilerimizle, davranışlarımızla, yürüyüşümüzle inşa ediyoruz. Cinsiyet bir kimlik ya da gösteri olarak gelişir ve zamanla değişir.
179
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsiyet Gelişiminin Yolları Cinsiyet Bilgisi Yeni doğan bebeğin cinsiyet farklılıklarını öğrenmesi, renkler, diğerlerinin ona karşı davranışları ve konuşmaları aracılığıyla çok erken yaşlarda başlar. İlk yıllarında bebekler, erkeklerle dişileri ayırabilir, ikinci yıllarında cinsiyetleriyle alakalı davranışlar (oyuncak seçimi gibi) göstermeye başlarlar. (Bussey & Bandura, 1999). Dil, özellikle cinsiyet etiketlemesi, çocukların hangi ilgi, aktivite, davranış, giysi ve uğraşların hangi cinsiyete ait olduğunu anlamalarına yardımcı olur. Cinsel Kimlik İlk beş yıl boyunca çocuklar, erkeklerin ve kızların ne yapıp yapamayacaklarını hakkında birçok şey öğrenir. Bununla birlikte, düşünce yapıları nedeniyle çocuklar, cinsiyetin yetişkinlerin üretici rolü hakkındaki işlevini kavrayamazlar. Örneğin, bir çocuk, erkek bir çocuğun saç tokası takarsa kız olacağını iddia edebilir, ya da bir kızın büyüyüp baba olabileceğini düşünebilir.
180
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsel kimlik üzerine birçok araştırma yapılmıştır, ama genel kanı cinsel kimlik için kritik yaş aralığının 5-7 olduğu yönündedir. Bu alanda ortaya atılan en kapsamlı teori olan toplumsal-bilişsel teoriye göre; cinsiyet gelişimi, kişisel, davranışsal ve çevresel faktörlerin birbirileriyle etkileşimiyle oluşmaktadır (Bussey&Bandura 1999). Cinsiyete Bağlı Özellikler ve Davranışlar Çocuklar, cinsiyete bağlı özellik ve davranışları doğdukları dakikadan itibaren öğrenmeye başlarlar, ama bireysel farklılıklarını, karşılaştıkları rol modelleri, erkekler ve kızların davranış modelleriyle ilgili doğrudan aldıkları mesajlar
ve
davranışlarına
karşı
aldıkları
tepkilerle
göstermeye başlarlar (Bauer, Liebl, &Stennes, 1998). Yedi yaşından ergenlik çağına kadar olan dönemdeki çocuklar cinsiyete bağlı davranışlar (hemcinsleriyle oynamak, hemcinsleriyle daha yakın arkadaşlıklar kurmak gibi) sergilemeye meyillidir (Hall & Halberstadt,1980). Ergenlik çağı ise cinsiyete bağlı özelliklerin ve davranışların şiddetlendiği dönemdir. Bu dönemde, kızlar ve erkekler yetişkinliğin cinsiyet normlarına uyum sağlamaya çalışırlar (Hill & Lynch, 1983). 181
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsel istekler çoğaldıkça, cinsiyet yeni anlamlar kazanır. Birçok genç, karşı cinse çekici görünmeye ve yetişkinliğe hazırlanmaya başlar. Cinsiyet Rolü ve Cinsel Kimlik Gelişiminin Psikolojik Etkileri Geleneksel olarak, kızlar ve erkeklerin, kültürel normları doğrulayarak heteroseksüel olmak gibi belirli bir cinsel kimliğe sahip olması önerilirken; yapılan araştırmalar farklı bir resim çizmektedir. Genel olarak konuşursak, maskülen özellikler olan kendini hissettirme ve faydacı olma ile, dişil özellikler olan dışavurumculuk ile yetiştiricilik özelliklerine sahip bireylerin iş ve kişilerarası ilişkilerde esneklik gösterebildiği ve diğerlerine göre daha başarılı olduğu görülmüştür. Ayrıca siyasal ve sosyal eşitliğe inanan kişilerin, cinsiyet konusunda geleneksel davranışlar gösteren bireylere oranla daha yüksek özgüvene, daha iyi ruhsal sağlığa ve ilişkilere sahip oldukları gözlenmiştir.
182
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsel Oryantasyon Birçok insan
tarafından heteroseksüel olmayan
bireyleri hâlâ patolojik olarak görürler, ama son 40 yılda yapılan araştırmalara göre; heteroseksüeller, homoseksüeller ve biseksüellerin psikolojik sağlıkları birbirinden farklılık göstermez (Peplau & Garnets, 2000). Ailesi ve arkadaşları tarafından benimsenmeyen homoseksüel veya lezbiyen bireylerde, stresin kaynağı cinsel oryantasyon olmayıp, toplumsal desteğin eksikliğidir. Ayrıca cinsel tercihlerini açıklayan homoseksüel bireylerin bunu gizleyen bireylere oranla daha iyi mental sağlığa sahip oldukları araştırmalarla kanıtlanmıştır (Frable, 1997). 24. CİNSEL ROLÜN BAŞLADIĞI YER: AİLE ÇEVRESİ Yapılan araştırmalara göre, ergenlik çağındaki kızların erkeklere oranla özgüvenleri düşüktür, dış görünüşleriyle ilgili endişeleri daha fazladır ve kariyer yapma istekleri daha azdır. Bunlara ek olarak, kızlar sınıflarda seslerini yükseltmezler, diğerleriyle rekabete girmezler ve kızgın olduklarında bunu dışa vurmazlar. Hayatlarının bu çağındaki kızlar, değerlerinin fiziksel çekicilik, sosyallik, alçakgönüllülük ve yumuşak başlılıkla ölçüldüğünü kanıksarlar. 183
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsiyet Rolünün Aile içinde Modellenmesi Ebeveyn Rolleri üzerine Kültürlerarası Bakış Açıları İster sanayileşmiş şehirlerde olsun, isterse uzak kabile köylerde, anneler birinci bakıcılardır. Çocuk bakarken yardımcılar
edinebilmelerine
rağmen-örneğin,
çokeşli
toplumlarda kumalar, geniş ailelerde büyükanneler veya paralı bakıcılar gibi- esas olarak, anneler çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılarlar ve sosyal davranışlar ile hayat becerilerini öğretirler. Kamerun, Birleşik Devletler, Brezilya, Çin ve Meksika gibi birbirinden oldukça farklı kültürlerde, babalar geleneksel olarak asıl rolü aileye ekonomik destek sağlamak olan, duygusal açıdan çocuklara uzak disiplinciler olarak görülür (Engle & Breaux,1998). Yapılan araştırmalar, neredeyse hiç bir kültürde bebeklerin veya küçük çocukların babalarıyla yakın ya da devam eden ilişkilerinin bulunmadığını göstermiştir (Barry & Paxson, 1971; Munroe & Munroe, 1992).
184
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ebeveynlerin Çocuklarla Etkileşimi İlk yıllarında bebekler, annelerini sürekli yanlarında bulunan, beden ihtiyaçlarını karşılayan, kendilerine karşı dikkatli, sorumlu ve sakinleştirici oyunlar oynayabildikleri ebeveynler olarak görürlerken; babalarını, sürekli yanlarında olmayan, olduklarında da uyarıcı ve tahmin edilemez oyunlar başlatan ve bebeğin ihtiyaçlarından bîhaber ebeveynler olarak görürler. Daha büyük çocuklar ile ergenlik çağındaki kızlarla erkekler;
annelerinden,
babalarına
oranla
daha
fazla
hayatlarıyla ilgilenme, şefkat, duygusal eğitim ve yakınlık gördüklerini bildirmişlerdir (Paulson, Hill, & Holmbeck, 1991). Özetlersek, ebeveynliğin cinsiyete bağlı yetiştirme tarzı bebeklikte başlar ve çocukluk ile ergenlikte devam ettiği görülür.
185
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Psikolojik Sağlık için Öneriler Duygusal Yakınlık ve Bağımlılık Elli yıldır yapılan araştırmaların sağladığı kanıtlara göre, annelerin destekçilikleri ve sıcaklıkları, çocuklarda ve gençlerde, toplumsal yeterliliğin artmasına ve psikolojik olarak pozitif bir şekilde işlevselliğe kavuşmasına doğrudan katkı yapar. Annelerin kızlarına olan yakınlıkları ve bağları, kızların otonomi geliştirmesini kısıtlar. Bunun kısa vadede etkileri, yüksek miktarda pasiflik ve başkalarına bağımlılıktır (Brody, 1999). Uzun vadedeki negatif etkileri ise kendine faydacılık, kendine değer verme, kişisel hedefler, hayattan beklentiler ve başarılar üzerinde görülebilir. Bebekli veya Yeni Yürümeye Başlayan Çocuklu Ebeveynler Hem anneler hem de babalar için, bebeğin cinsiyeti ona olan sevgilerini etkilemektedir. Kız çocukları olan babaların dokunma, bakma, konuşma, cevaplama ve oyun oynama gibi konularda daha az ilgi gösterme eğiliminde oldukları; erkek çocukları olan babaların ise daha fazla fiziksel temasta bulunmaya ve görsel, hareketli ve motor keşiflere teşvik etmeye meyilli oldukları görülmüştür (Bronstein,1988).
186
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kız çocukları olan annelerin, duygusal olarak daha dışavurumcu, konuşkan, destekçi oldukları gözlenmiştir (Fagot, 1995). 25. CİNSİYET VE EĞİTİM-ÖĞRETİM: İLERLEME VE SÜREKLİ ENGELLER Okullar Cinsiyet Stereotiplerini Destekliyor mu? Araştırmalara göre okullar, genç insanları toplumun diğer kesimlerine oranla daha katı ve daha kutuplaşmış dişil ve maskülen görüntülere maruz bırakmaktadır (Ruble &Martin, 1998). Okullar; yetişkin dünyasını öğrenme ve gözlemleme bağlamında önemli yer tutar ve cinsiyet odaklı şablonlar, anaokulları, ilkokullar, orta ve lise seviyesindeki okulların nitelendirilmesini sağlar. Okullarda, çocuklar güç, otorite ve cinsel bilgiler hakkında önemli dersler öğrenirler. Sınıf Etkileşimi Erkek öğrencilerin, öğretmenlerle olan etkileşimleri eleştiri, iyileştirme önerisi ve diğer davranış kontrol türleriyken; kızlar düzgün, sorumlu ve sessiz oldukları için diğerlerinden ayrılmaya daha meyillidir (Sadker & Sadker, 1994).
187
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Öğretmenler karışık, belirsiz veya ucu açık sorular sorarken, kızlara oranla erkekleri daha sıklıkla seçerler (Altermatt, Jovanovic,& Perry, 1998). Kızlara oranla erkekler sorularına karşılık daha fazla övgü, teşvik ve eleştiri alırlar. Akademik Başarı ve Kariyer Gelişimi Bugünlerde kadınlar daha önce benzeri görülmemiş sayılarla iş gücü içinde yer alıyorlar ve lisansüstü eğitimde de bir istisna hariç (fizik) hatırı sayılır sayılara ulaşmış durumdalar (Coley,2001). Eğitimsel kazanımlara rağmen, erkek ile kadın işçiler arasındaki maaş farkı hâlâ devam etmektedir (Fleming, 2000). Standart testlerde kızların başarı oranları derslere göre değişir. Hemen hemen bütün kültürlerde, kızlar erkeklere oranla okuma ve yazma sınavlarında daha yüksek notlar alırlar (Coley, 2001). Son 10 yılda kızların matematikteki başarı oranları gözle görülür biçimde yükselmiştir (NCES, 2004). Bu bulgulara zıt olarak, kızların bilim alanlarında girdikleri testlerdeki notları düşüktür. Notlar hesaba katıldığında ise, ortaya bambaşka bir resim çıkar. Buna göre, kızlar neredeyse bütün derslerde erkekleri not ortalamasında geçerler.
188
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Buna ek olarak, kızlar sınıf sıralamalarında ve akademik derecelerde erkekleri geçerken, erkekler de matematik ve bilim yarışmalarında kızları alt ederler (Dwyer & Johnson, 1997). Eğitim-Öğretim ve Duygusal Mutluluk Okullar yalnızca akademik ve kariyer gelişimini etkilemekler kalmaz; genç insanların, kendilerini, etnik kişiliklerini, kişilerarası ilişkilerini ve psikolojik refahlarını da önemli derecede etkiler. Bu bağlamda okul deneyimlerinin yetişkinlikte derin ve uzun süren sonuçları olabilir. Kızlar akademik alanlarda belirli bir yeterlilik sağlasalar da, okullarda ilerlemeleri için kendilerine verdikleri değerleri güçlü bir şekilde devam ettirmeleri gerekmektedir. Sınıf, etnik ve cinsiyetin birden fazla etkisi, kızların kimliklerini ve eğitimlerini etkiler (Davidson,1996). Kızlar okul çevrelerinden gelen karışık mesajlarla mücadele etmeye devam ederler.
189
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Diğer yandan da, kızların fiziksel özelliklerini ve cinsel cazibelerini ortaya çıkaran giysiler giymeleri beklenir. Buna rağmen, bu davranışın yaygın olmadığı toplumlarda cinsel yönden aktif olan kızlar toplumsal aşağılanma ve dışlanmaya maruz kalabilirler. Tek Cinsiyetli Eğitim Tek cins eğitim programları, erkeklerin geleneksel olarak baskın olduğu ve kızların temsil edilemediği matematik,
fizik,
teknoloji
gibi
alanlarda
ilerleme
kaydetmelerine yardımcı olabileceği için kızlar açısından izin verilebilir (AAUW, 1998b). Ne yazık ki, bu alanda yapılan araştırmalara göre bu eğitim programlarına katılan kızların başarı oranı çok seyrektir. Bazı araştırmalara göre tek cins eğitim programları, özgüven, eğitim ve kariyer fırsatları açısından olumlu etkilere sahiptir (AAUW, 1998a). Bu okullardaki kızlar sınıfların, kendilerini öğrenmeye davet ettiğini ve okulu, akademik oryantasyonu sağlamış arkadaşlarla tanışmaları için bir araç olarak gördüklerini belirtmektedirler.
190
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 26. ERGENLİK ÇAĞINDAKİ KIZLARIN AKRANLARI VE TOPLUM İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDAKİ SAĞLIKLARI Ergenlik çağındaki kızlar için en derin sırlarını bilen, ailesi dışında ona bir aidiyet duygusu veren ve kimliğini paylaşan, en iyi arkadaşların çok önemli olduklarına dair kuşku yoktur. Ergenlik çağındakilerin dünyaları, genellikle akranlarının oluşturdukları grupların etrafında döner. Buna göre akran gruplarının, genç kızların psikolojik ve fiziksel sağlıkları üzerinde kritik role sahip olması sürpriz değildir. Akran ilişkileri bazı kızlar için en güzel zamanlar olabilirken, bazıları için kâbusa dönüşebilir. Akranların genç kızların gelişimi üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler yapması,
harcadığı
zamanın
niteliğine
ve
kişilerin
karakteristiklerine bağlıdır. Güç Kaynakları Olarak Akranlar Çocukluktan ergenliğe geçerken, samimiyet, sadakat ve güven, arkadaşlıkların önemli özellikleri haline gelir. Arkadaşlarıyla etkileşim içine girerken, ergenlik çağındaki gençler kişisel görüşlerini ve duygularını daha genç yaştaki çocuklara oranla daha fazla paylaşırlar. 191
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bazı araştırmalara göre bu durum, kızlarda erkeklere oranla daha yaygındır (Rubin, Bukowski, & Parker, 1998). Aslına bakılırsa, bir arkadaşıyla duygularını ve düşüncelerini paylaşabilme yetisi olarak tanımlanan ‘samimiyet’, kız arkadaşlıklarının ana karakteristiklerindendir (Brown, Way, & Duff, 1999). Stres Kaynağı olarak Akranlar Araştırmalara
göre,
agresif
çocuklar
agresif
olmayanlara göre akranları tarafından reddedilir veya dışlanır, ve bu tür reddediliş bir çok uyum sorununa neden olur (Rubin, 1998). Bir başka araştırma konusu ise, akran şiddetine maruz kalanlar üzerinedir. Bu araştırmalara göre, akran şiddetine maruz kalanlar da bir dizi psikolojik zorlukla karşı karşıyadır (Hawker & Boulton, 2000). Akranların Sağlık ve Davranışlardaki Rolleri
Sağlığı
Tehlikeye
Atan
Ergenlik ile gelen otonomi ile istedikleri kişilerle istediği şekilde zaman geçirme fırsatı tanıdığı için bu durum kızlara keyif verici olarak görünebilir. Buna rağmen, toplumumuzdaki genç kızların aktiviteleri sıklıkla sağlıklarına zarar verici tehditlerden oluşur. 192
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Sigara içme, uyuşturucu kullanımı, aşırı alkol tüketimi ve önlemsiz cinsel ilişkiye girme gibi davranışlar, genç kızlara hem kısa hem de uzun dönemde zararlar verebilir. Ergenlik Çağındaki Kızların Toplumla İlişkileri Ergenlik çağında aile dışı ilişkiler geliştirmeye başlayan kızlar için; spor koçları, rehberler, öğretmenler ve yetişkin
akrabalar,
ebeveynlerinden
bağımsızlıklarını
kazanırken birer destek kaynağı olurlar. Güçlü halk ilişkileri bu genç kızların dirençlenmesine ve uyum sağlayıcı sosyal beceriler elde etmelerine katkı sağlar. Toplumla iç içe yaşayan genç kızların daha iyi mental sağlığa sahip oldukları araştırmalarla saptanmıştır (Call, 2002). KIZLIKTAN KADINLIĞA: BAĞLAMDAKİ ÇOKLU GEÇİŞLER Bu bölümde feminist mercekten, kızlıktan kadınlığa geçiş üzerine üretilen araştırmalar ve teoriler ele alınacaktır. Teoriler ve yapılan araştırmalarda yansıyan dört ana eğilime dikkat çekilmiştir.
193
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İlk olarak, Batı kültürlerinde kızlıktan kadınlığa geçiş genellikle ergenlikten erken yetişkinliğe uzanma olarak görülür. Buna zıt olarak diğer kültürler bu geçişin, kadının sosyal rolünü tamamlayabildikleri zaman olacağını düşünür. İkinci eğilim, ergenlik çağındaki kadınlar arasında yapılan araştırmaların büyük çoğunluğunun beyaz kadınlar üzerinde olmasıdır. Üçüncü eğilim, araştırmaların ergenliği bir bütün olarak almasıdır; özellikle geç ergenlikten yetişkinliğe geçiş arasındaki dalgalanmalar çok nadiren incelenmektedir. Son olarak, araştırmacılar yapıcı gelişim süreçleri ve dirençliliği incelemek yerine, yıkıcı gelişim süreci ve problemli davranışlar üzerine yoğunlaşır. Beden Kızların ve kadınların kendi bedenleriyle olan kişisel deneyimleri ve bedenleriyle yaptıkları pratikler, kompleks toplumsal sistemler tarafından şekillendirilir (Bordo,1993).
194
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Dahası, beden hem kişisel hem de toplumsal nüfuz alanı olduğu için, önemli sosyal bakış açıları, bireylerin çoğunlukla bilinçsiz bir şekilde toplumdaki yerlerini, değerlerini ve haklarını öğrendikleri bedenin merkezliğini vurgular (Foucault, 1979). Ergenlik-Fiziksel Değişiklikler Ergenlik, bedenin hızlı ve kapsamlı büyüme ile fiziksel olgunluğa ulaştığı zamandır. Ergenlik çağındaki değişiklikler, kızlarda 10-15 yaşlarında başlar. Bu değişiklikler, bazı kızlarda 18 ayda tamamlanabilirken, bazılarında 5 yıl kadar sürebilir. Dişilerdeki değişiklikler göğüslerdeki büyüme ile başlar, kasıkların tüylenmesi ile devam eder. Kızlar yağ formunda kilo almaya başlarlar, kalçalar daha sıkı hale gelir, uyluk bölgeleri daha yuvarlaklaşır. İç tarafta ise rahim ve vajinada genişleme görülür. Ergenlikteki değişikliklerin her birinin meydana gelme sırası ve zamanlaması kişiden kişiye göre değişir (Malina & Bouchard, 1991).
195
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ergenlikteki Değişikliklere Öznel Tepkiler Kuzey Amerika’da yapılan araştırmalar, kızların vücutlarındaki değişikliklere birbirine zıt tepkiler verdiklerini göstermiştir. Örneğin, kızlar göğüslerini düzleştirmek veya fazladan giysiler giyerek daha büyük göstermek konusunda kararsız kalabilmektedirler (Rekers, 1992). Menstrüasyon, genellikle büyümenin doğal bir sonucu olarak görülmesine rağmen, birçok kız bununla ilgili negatif düşüncelere (utanç verici, rahatsız edici, iğrenç gibi) sahiptir (Williams, 1983). Ergenlik Çağındaki Kızlarda Beden Görüntüsü Ergenlik çağına giren kızların vücutlarından memnun olmadıkları, bu durumun ergenlik boyunca devam ettiği ve birçok kız için stres kaynağı olduğu defalarca belgelenmiştir (Rodin, Silberstein, & Striegel-Moore, 1984). Negatif beden görüntüsünün de yemek yeme bozuklukları ve depresyonla bağlantılı olduğu bildirilmiştir. Araştırmalara göre, Asyalı, Latin Amerikalı ve Kafkasyalı kızların Afro-Amerikalı kızlara oranla çok daha fazla vücut memnuniyetsizliği gösterdiği görülmüştür (Wildes, Emery,&Simons, 2001).
196
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsel Tacizler ve İhlaller Cinsel tacizlerin genç kızlar üzerinde zarar verici etkilere sahip olduğu, vücut odaklı korkuları aşıladığı, kendilerini küçük görmeye ve utanca; geri çekilmelere ve bazen okulu terk etmelerine sebep olduğu görülmüştür (Larkin, Rice, & Russell,1996). Cinsel tacizlere uğrama olasılığı kızların vücutlarında değişimlerle doğru orantılı olarak artar. Yapılan araştırmalar, cinsel tacizlerin 11-16 yaş arası kızlarda meydana gelme olasılığını %45-83 olarak belirlemiştir.
Cinsel tacizler,
yalnızca akranlar tarafından değil; öğretmenler, diğer okul çalışanları tarafından da çoğu zaman halka açık yerlerde ve diğerlerinin de varlığında yapılmaktadır (AAUW, 1993). Kişilik Bedenin
ve
kişiliğin
deneyimleri,
içlerinden
çıkılmayacak şekilde birbirileriyle bağlantılıdır. Beden alanında kızların deneyimlerini destekleyen veya bozuk toplumsal kuvvetler, olgunlaştığında kişiliğin deneyimlerini de kuvvetlendirir veya bozar.
197
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kişilik Konsepti Bu alanda yapılan birçok araştırma, kızların 11-15 yaşları arasında büyük bir özgüven aşınımına uğradığını göstermiştir (AAUW, 1991). Özgüven, ruh durumları ve beden görüntüsü gibi her yaştan kadını etkileyen zorluklar, sıklıkla ergenliğin ilk yıllarında başlar. Ergenlik çağındaki bazı kızlar bunalıma girerken, bazıları kendilerini ve başarı için gerekli kararlılığı elde ederler. Kızlıktan kadınlığa olumlu geçişte, evde adil muamele (Silverstein&Blumenthal, 1997), okulda adil muamele (Piran, 2001); güvenli çevrede olma hissi (Larkin,1996); olumlu ilişkiler ve rol modeli alma (Piran, 2002) gibi birçok faktör etkili olur. Okul, Eğitim ve Kariyer Birçok okulda öğretmenler kızlardan matematik alanlarında erkeklere oranla daha az beklenti içinde olduklarını açıkça belirtmekten kaçınmaktadırlar. Cinsiyetçi önyargılar, kızların akademik kabiliyetleri hakkındaki bu tarz açık yorumlarla olabildiği gibi, daha az göze çarpan şekillerle de olabilir (AAUW, 1993).
198
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsiyet alanındaki eşitsizliklere rağmen, Birleşik Devletler’deki kızların liseyi bitirme oranı erkeklerle hemen hemen eşittir (National Center for Education Statistics, 1999). Çalışma hayatına atılan gençler için lise sonrası eğitim gün geçtikçe daha önemli bir hale geliyor, çünkü sadece lise diploması olanlar kendilerini, düzensiz, az gelirli ve Batı kültürünün alt tabaka olarak adlandırdığı işlerde buluyorlar. Yüksek eğitimin herkesçe bilinen faydalarına rağmen birçok öğrenci eğitimin pahalılığı yüzünden bu imkanlardan faydalanamıyor. Direnci Arttırma ve Yapıcı Dönüşümler
Dirençli/Kritik
Sesleri
Ayrıntılı
Bir
Şekilde
Söylemek: Farklı kültürlerden kızların ergenlik ve sonrası tecrübe ettikleri; gözlemler, algılar, eleştiriler, reaksiyonlar ve stereotipler değerlendirilmeli ve ayrıntılı bir şekilde kayda geçirilerek, kendileri ve gelecek nesiller için bir rehber oluşturulmalıdır (Brown,1998).
199
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
İlgili Kritik Forum ve Gruplar: Aile bireyleri, arkadaşlar, öğretmenler, rehberler ve diğerleri ergenlik çağındaki kızlar için koruyucu ve kolaylaştırıcı değerler olabilir.
Akıl Hocalığı: Akıl hocalığının etkisi, ilişkinin kalitesine ve yönetilen bireyin, hocasıyla ortak yönleri olmasına bağlıdır.
Sistemik Değişiklik: Pozitif beden ve kişilik deneyimleri genellikle toplumsal eşitlik ve güç ile mümkündür (Brown, 1998; Piran,2001). Sosyal eşitliğin olmadığı toplumlarda yapılması gereken, kadının refah düzeyini bütün seviyelerde yükseltmektir.
Yeterlilik: Yeterlilik hissine sahip olma, mutlu olmanın ana özelliklerinden biridir ve ergenlik çağındaki kızlar için kişisel, toplumsal, akademik ve profesyonel alanlarda teşvik edilmelidir (Parker, 1995).
200
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 27. KADINLARIN KARİYER GELİŞİMLERİ Kadınların kariyerleri, hayatlarında uzun süreleri kapsamadığı için ve erkeklerinki kadar önemli olmadığı varsayılmasına rağmen, son 40-50 yılda meydana gelen toplumsal değişiklikler kadınların ev dışında isthidamını oldukça yükseltmiştir. Bunun sonucu olarak kariyerleri, kadınların hayatlarının önemli bir parçası haline gelmiştir, ve şimdi görüyoruz ki, iş hayatları kadınların mental sağlıkları üzerinde kritik öneme sahiptir. Birleşik Devletler’de iş gücünün önemli bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır ve bunların çok büyük kısmı ev dışında çalışmaktadır. 2000 yılında her beş kadından üçünün çalıştığı gözlemlenmiştir. Yirmi beş-kırk dört
yaş arası
çalışan kadınların oranı %75 iken, yetişkin bir kadının hayatı boyunca en az bir defa çalışma olasılığı %90’nın üzerindedir. En yaygın aile biçiminin karı-kocanın çalıştığı aile olması şaşırtıcı değildir (Gilbert,2002).
201
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kariyer Kadınlar için Neden Önemlidir? Freud’un
da
bir
zamanlar
belirttiği
gibi
(Erikson,1950), kadınlar da erkekler gibi hayatlarından tatmin olmak için birkaç tane kaynağa ihtiyaç duyar. Psikolojik olarak topluma uyum sağlamış insanlar efektif olarak hem sevebilir hem de çalışabilir. Erkekler de kadınlar da aile ve arkadaş ilişkilerinden hoşnutluk, iş hayatlarından da başarı isterler. Yapılan araştırmalara göre, hayatlarından en çok memnun olan kadınların çalışan kadınlar olduğu, en az tatmin olanların ise bütün yetişkin hayatları boyunca ev kadını olanlar olduğu görülmüştür (Sears & Barbie, 1977). Kadınların Kariyer Seçimlerindeki Engeller Matematik Matematik alanında başarılı olabilmek ve kariyer opsiyonlarına erişmek için lisede 4 yıl boyunca hazırlanmak şarttır
(Sells,1982).
Matematik
geçmişi
gerektirmeyen
üniversite bölümü, konusu insan olan bilimler ve sanat okulları dışında yok gibidir.
202
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İş yönetimi, ekonomi, tarım, mühendislik, ormancılık, sağlık bilimleri, beslenme, yiyecek ve tüketici bilimleri, fiziksel bilimler ve bilgisayar gibi bölümlerin hepsi adaylardan matematik geçmişine sahip olmalarını ister. Kendini Yeterli Görme Beklentileri Kendini yeterli görme, belirli görev ve davranışları başarılı bir şekilde yerine getirebileceğimiz inancına denir (Bandura, 1997). Örneğin, bir kişi kendini cebir denklemleri çözebilecek, patlak bir tekeri değiştirebilecek ya da bebeğe bakabilecek kapasitede görebilir. Kendini yeterli görmek, bireylerin başarısızlık
performansını, veya
yükselmesini
cesaret
kırılmasıyla
engelleyebilir; karşılaşıldığında
vazgeçme eğilimine itebilir. Kariyer bağlamında yaklaşım davranışı
neler
deneyeceğimizi
tanımlarken,
sakınma
davranışı neler deneyemeyeceğimizi ele alır. Eğitim Sistemindeki Engeller Kariyer gelişimi ve başarılarında eğitimin önemini abartmak zordur. Elde edilen eğitimin düzeyi ve doğası, kariyer başarıları ve yetişkin sosyoekonomik hayat stili ile statüleri doğrudan etkliler. Eğitim düzeyi arttıkça kadınlar ve erkekler için gelir düzeyi de doğru orantılı olarak artar. 203
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Örneğin, üniversite mezunu Latin Amerikalılar, lise mezunu yurttaşlarından %82 daha fazla kazanırlar (National Center for Education Statistics, 2002). Eğitim, opsiyonları çoğaltırken, eğitimin eksikliği fırsatları bitirir. Kariyer Seçimlerine Destekler Destek vermeyen çevrelerin kadınlar için engeller teşkil etmesi gibi, destekleyici çevreler de kadınlar için yardımcı faktörler olabilir. Hayati önem taşıyan destek formu, aileler tarafından, özellikle ebeveynler ile bireylerden yaşça büyük akrabalar tarafından verilendir ve bu durum her etnik kültürden bütün kadınlar için geçerlidir (Pearson& Bieschke 2001). Eşitliği Etkileyen Diğer Engeller Kadınların, iş yerlerinde eşitliği sağlamak amacıyla ayrımcılık ve cinsel taciz engellerini kaldırmanın hayati öneme sahip olduğu uzun süredir tartışılmaktadır (Fassinger, 2002). Açıkça ayrımcılık yapmak kanunen yasak olmasına rağmen, resmi olmayan yollarla yapılan ayrımcılık, varlığını sürdürmeye devam etmektedir (Fitzgerald &Harmon, 2001).
204
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Örneğin kadınların, erkeklerin hakim olduğu iş alanlarına girmelerine izin verilmesine rağmen, orada bulunmalarının hoş karşılanmadığı, açık veya dolaylı yollardan kendilerine bildirilir. Sözlü taciz ile görmezden gelme arasında değişen davranış türleri, çalışma alanlarını katlanılmaz hale getirebilir. Bunlara devam eden daha açık, maaşlar, terfilerdeki ayrımcılıkları da ekleyebiliriz. 28. AŞK, SAMİMİYET VE PARTNERLER Bağlanmaya duyulan ihtiyaç, samimiyete olan çekim, bir ya da daha fazla ait olma farkındalığı, insan olmanın mihenk taşıdır. İnsanoğlu kısa da olsa, pozitif, anlamlı ilişkiler kurmaya
ve
sürdürmeye
sürekli
bir
ihtiyaç
duyar
(Leary,1995). Bu ‘ait olma’ hipotezi, erkekler ve kadınların ikisi için de geçerli olsa da; özellikle kadınlar, bağlantıyı kurma ve ayakta tutmaya istek duyan taraftır.
205
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Çekim ve İlişki Gelişimi Çekim Teorileri İlişki partnerimizi nasıl seçeriz? Flört etme süreci nasıl başlar? Operant koşullanma teorisi (bir tepki/davranışın bir kuvvet tarafından takip edildiği yöntem) ile klasik koşullanma teorisini (uyarıcı unsurun bir tepki tarafından takip edildiği yöntem) içine alan genel teoriler, kişilerarası ilişkilere adapte edilmiş piyasa teorisi olan değişim teorisinin temelini oluşturur (Blau, 1964). Değişim teorisinin birkaç prensibi, ödüller (bir destek veya memnuniyet), bedeller (ceza veya önceden kaybedilen ödüller) ve sonuçları
(ödüller eksi
bedeller) kapsar
(Byrne,1969). Bir başka kişiye karşı duyulan çekim, bu kişiden gelen göreceli sonuçlardır. Birbirine zıt olan kişiler birbirini çeker mi? Genel kanı bunun mümkün olduğunu söyler ama yapılan araştırmalar, benzerlik
gösterenleri,
birbirlerini
tamamlayanları
desteklemiştir (Felmlee,1998). Yakın çevrelerde olma, bireylerin çekimini etkileyen çevresel etkilerin başında gelir.
206
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Aile veya arkadaşlar aracılığıyla ya da aynı mekanda bulunan (okul, iş, mahalle) insanların daha sık etkileşim içine girmesi
ve
birbirlerini
çekmesi
daha
muhtemeldir
(Hendrick,2004). Partnerlik: Aşk ve Samimiyet Partnerliğin Biçimleri Partnerler flört dönemini geçip uzun süreli ilişkilere geçtiklerinde, ilişkileri birkaç duruma dönüşebilir. En yaygın durum heteroseksüel evliliktir ve insanların büyük çoğunluğu hayatlarının belirli bir döneminde evlenirler. Gittikçe yaygınlaşan aynı evde yaşama da, uzun süreli ilişki türüne verilebilecek başka bir örnektir (Seltzer, 2000). Bazı çiftler için evliliğin habercisi niteliğinde olup, bazıları için ilişki türüdür. Hem genç çiftler hem de yaşlı çiftler için aynı evde yaşama oranı giderek artmaktadır, yaşlı çiftlerde
bunun
nedeni,
emeklilikte
bazı
haklardan
yararlanmak ve yasal formalitelerden uzak durmak olarak görülebilir.
207
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Aşk Aşk, romantik ilişkilerin merkezindedir. Burada odaklanan romantik sevgi olmasına rağmen, ebeveynler ve diğer aile bireylerine sevgi, arkadaş sevgisi gibi sevginin diğer formları da gözardı edilmemelidir. Romantik aşkın, çiftlerin hayatta kalması ve ilişki kurması (Buss, 1988), toplumsal ve kültürel inşa (Eagly & Wood,1999), ve kişisel gelişim (Aron & Aron, 1996) için dizayn edilmiş evrimsel bir mekanizma olduğu görüşü oldukça yaygındır. Araştırmalara göre 6 çeşit aşk türü mevcuttur: Bunlar; - Eros (Şiddetli, tutkulu aşk) - Ludus (Oyunla karışık aşk) - Storge (Arkadaşlığa dayanan aşk) - Pragma (Pratik aşk) - Mania (Bağımlı, paylaşmak istemeyen aşk) - Agape (Özgeci aşk) olarak sıralanır (Hendrick & Hendrick, 1986).
208
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Cinsellik Her romantik sevgi cinsellik içermese de, her cinsellik romantik sevgi ile alakalı olmasa da, ikisi sıklıkla bir arada vardır. Kadınlar, sosyal etkileşimleri erkekler kadar cinsel terimler gibi görmeye meyilli değildirler ve bu yüzden sıklıkla erkekler tarafından yanlış yorumlanırlar (Cupach & Metts, 1991). Kadınların cinsel imalar yerine kişiye odaklanması, son zamanlarda ortaya çıkan kadınların cinsel plastikliği teorisine uygundur (Baumeister, 2000). Samimiyet Samimiyet, kuvvetli bir şekilde yakınlık ve güven hislerini duyma olarak kavramlaştırılabilir. Ama samimiyet hakkında uzun araştırmalar yapan Prager (2000), samimiyeti, “etkileşimsel ve davranışsal çerçevede samimi davranışların samimi deneyimlere yol açması” olarak nitelendirmiştir. Prager’e göre, romantik partnerler, diğer partner tarafından anlaşılan kendini açığa vuran pozitif duygulardan oluşan ve partnerleri daha da yakınlaştıran yasalaşmış davranışlar sergilerler. Zamanla, samimi deneyimlemeler tahmin edileceği üzere gerçek samimi bir ilişkiye dönüşür (Prager, 2000). 209
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İlişkinin Kaybedilmesi Ayrılık Bir ilişkinin kaybedilmesi, ayrılma veya boşanma olarak gerçekleşebilir. Ayrılığın etkisi çiftler arasında resmi bağlar olmadığı için göz ardı edilebilmesine rağmen, derin acılara sebep olabilir. Ayrılığa neden olan birçok neden vardır ama Duck (1982), bunları önceden belli olanlar (partnerlerin ilişkinin başından itibaren birbirlerine uymaması), mekanik hata/ süreç kaybı (partnerlerin birbirlerine karşı negatif davranışlar sergilemesi veya aldırmaması) ve ani ölüm olarak üç gruba ayırmıştır. Boşanma Araştırmalar, boşanmanın en geçerli sebebinin çiftler arası
iletişimde,
yakınlıktaki
çatışma
bozulmalar
çözümlemede, olarak
gösteriyor
cinsellik
ve
(Teachman,
Tedrow,&Crowder,2000). Araştırmalara rağmen herkesin boşanma ile ilgili bir fikri var.
210
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu yaygın görüşlerin bir kısmı hiçbir gerçeklik taşımazken, bir kısmı da gerçeklik içeriyor. Kısaca evlilikte eşitlik ilkesi: Sen bunu benim için yap ben de senin için bunu yapacağımdır. Yani davranış alışverişi, eğer eşiniz sizin için yeterli miktarda iyi şey yaptıysa, onun için aynı sayıda iyi şey yapabilirsiniz. Düşük veya Yüksek Beklentiler Araştırmalar,
mutlu
çiftlerin
ilişkilerinde
beklentilerini yüksek, mutsuz çiftlerin ise düşük tuttuklarını gösteriyor (Gottman, 1994). Ancak araştırmalar mutlu çiftlerin % 69’unun önemli olarak gördükleri sorunlarına bir çözüm bulamadıklarını ve bu problemlerle karşılaştıklarında uzlaşmaya ve uyumlu kalmaya çalıştıklarını söylüyor (Amato, 2000). Aldatma, gerçekten de önemli bir boşanma sebebi. Ama aldatmanın kendisinden çok, sonucunda oluşan ve evliliğin temel taşlarını yerinden oynatan güven, yakınlık azalması ve çatışmanın artması gibi nedenler boşanmaya sebep oluyor.
211
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 29. KADINLARIN ÜREME SAĞLIKLARI: SORUNLAR, ÇÖZÜMLER, ANLAŞMAZLIKLAR Hamilelik Döneminde Anne Adayının Psikolojisi Hamilelik dönemi birçok kadın için mutluluk ve üzüntü, cesaret ve kaygı, yalnızlık ve birliktelik gibi zıt duyguların bir arada olduğu bir duygusal dalgalanma dönemidir. Anne adayı bir yandan heyecanlı bir bekleyiş yaşar ama bu heyecana kaygılar da eşlik eder. Bebeğin sağlığı, doğum, bebeğin bakımı, emzirme gibi birçok konuda yaşanan bu kaygılarla baş edebildiği ölçüde stressiz bir hamilelik geçirecektir. Bu durum, henüz anne karnındayken bebeğin de ruhsal sağlığını yakından ilgilendirecektir. Bu dönemde yaşanan korkuların ve kaygıların çoğu son derece olağandır. Bu kaygıların bir kısmı vücuttaki fiziksel değişikliklere bağlı, bir kısmı da yaşantılarla ilgilidir. Bu dönem aslında anne adayının kendini, kadınlığını, değişkenliklerini, duygulanımlarını keşfetmesi için ideal bir dönemdir.
212
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yepyeni, farklı bir beni keşfetmek ve içinizde daha önce tanımadığınız duygularla tanışmak bu dönemi aslında benzersiz bir dönem yapar. Hamilelik dönemi kısa süren, ama kadının kendisi için değerli bir dönemdir. Annenin yapması gereken, kaygıları ve korkuları bu dönemin doğal bir parçası olarak kabullenip, arkasına yaslanıp hamileliğin keyfini çıkartmak olmalıdır. Çocuk yetiştirmek hamilelik döneminde başlayan bir süreçtir. Anne adayı kendi duygularını doğru tanıdıkça, tanımladıkça bebeğine daha sağlıklı bir anne modeli oluşturacaktır.
Eğer
duygularını
tanımaktan
kaçınır,
onları görmezden gelirse, destek almaz ise gerginlik ve stres dolu bir dönem yaşanması ve bunun bebeği de etkilemesi kaçınılmaz olacaktır. Hamilelik döneminde oluşan kaygılarla başa çıkabilmek için: - Eş desteği - Aile bireylerinin desteği - Hamilelik dönemi, doğum ve sonrası hakkında bilgilenme
213
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” - Gevşeme egzersizleri - Psikolojik destek gereklidir. Doğum Sonrası Annenin Psikolojik Durumu Doğum sonrası dönemde de, tıpkı hamileliğin ilk döneminde olduğu gibi fizyolojik değişiklikler çok hızlı gerçekleşmektedir. Hormon seviyelerindeki hızlı düşüş duygu durum
değişikliklerini
de
beraberinde
getirmektedir.
Bununla birlikte başka faktörler de annenin doğum sonrası psikolojik sorunlar yaşamasına neden olacaktır. - Eş ve aileden yeteri kadar destek görmemek - Maddi sorunlar - İstenmeyen gebelik - Evlilik problemleri - Doğum sırasında yaşanan zorluklar - Bebeğin sağlık durumu - Eski depresyonlar - Kalıtımsal yatkınlık doğum sonrasında annenin kendini kötü hissetmesine neden olacaktır. 214
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ”
Annenin gerek bebek ile, gerek ailenin gelecek yaşantısı ve düzeni ile, gerekse kendisi ile ilgili pek çok kaygısı olacaktır. Bebeğin sağlıklı olup olmayacağı, bebeğe yeterince iyi bakıp bakamayacağı, maddi olarak bebeğe yeterli olup olamayacağı, bebeği emzirip emziremeyeceği, varsa diğer çocuk ile bebeğin birbirleri ile uyumu, eş ile iletişim, fiziksel olarak doğum öncesi haline dönememe, işe geri dönecekse bebeğin bakımı gibi birçok konu annenin zihnini kurcalar
ve
kaygılanmasına
neden
olur.
Bu kaygılar, sık ağlama, yorgunluk, duyguların kısa süre içinde mutluluk-mutsuzluk arasında değişmesi, öfke krizleri, iştah kaybı, uykusuzluk gibi belirtiler şeklinde açığa çıkabilir. Ancak bu durum kısa sürelidir. Her annenin doğumdan bir kaç gün sonra hafif ya da yoğun olarak yaşayacağı ve 1-2 haftayı geçmeyecek bir durumdur. Bu dönemde, annenin özellikle eşi ile olumlu ilişkiler içinde olması destekleyici olacaktır. Yalnız olmadığını hissetmesi, birlikte zaman geçirmek, bebeğin bakımını paylaşmak,
dinlenmesi
için
olanak
yaratmak,
küçük
şekerlemelere fırsat tanımak, yürüyüş yapmak, doğru
215
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” beslenmek, fiziksel bakımını ihmal etmemek bu dönemin kolayca atlatılmasını sağlayacaktır. Eğer doğum sonrası görülen bu duygu durum değişikleri 2 haftadan uzun sürüyor, annenin çevresi ile ve özellikle bebek ile iletişimini bozuyorsa, iştah ve uykuda azalma, karamsarlık, isteksizlik, mutsuzluk, öfke, dikkatsizlik, unutkanlık ve intihar fikirleri varsa, mutlaka bir uzmandan yardım almak gereklidir. Doğum sonrası depresyonu olarak adlandırılan bu durumun tedavisi için annenin terapi ve ilaç desteği alması, babanın ve ailedeki diğer kişilerin de danışmanlık alarak anneye
nasıl
yardımcı
olacakları
konusunda
bilgilendirilmeleri önemlidir. İstenmeyen Gebelik Ortalama yaşı 26 olan kadınlara, maddi sıkıntılar içinde yaşanan gebelik, annenin sağlığına tehdit oluşturan gebelik, cinsel saldırı sebepli gebelik, küçük yaşta gebelik, okulda cinsel eğitim verilmemesi kaynaklı gebelik halinde başlarına neler gelebileceği soruldu ve ülke değişse de, istenmeyen gebelikte kadının durumunun değişmediği ortaya çıktı (Barber, Axinn,&Thornton, 1999). 216
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Bu durumdan genellikle kadınlar sorumlu tutuluyor, ailesinden, akrabalarından ve arkadaşlarından bile destek almamaları gerektiği düşünülüyor. Benzer şekilde, tıbbi ve psikolojik yardım da uygun bulunmuyor, önerilmiyor. İstenmeyen gebelik yaşayan kadınlar, çoğunlukla yalnızlığa ve çaresizliğe itiliyor. Bu olumsuz bakış, doğum olursa çocuğa da yansıyor. İstenmeyen gebelik sonucu doğan bebeklerin bakımına daha az özen gösteriliyor (Henshaw, 1997). İstenmeyen gebelik yaşayan kadınların, damgalanma korkusu olmadan destek alabileceği merkezler oluşturulmalı. Bu merkezlerde, kadın doğum uzmanlarının yanı sıra psikologlar da bulunmalı ve kadınların buralardan kolayca yararlanabilmesi sağlanmalı. Sosyal destekten de mahrum kalan kadınlar, kendileriyle ilgili en doğru kararı ancak böyle verebilir." diyor. Lohusalık Dönemi Yeni doğum yapmış annenin hormonal durumundaki ani ve dramatik değişiklikler, onu normalde kolaylıkla baş edebileceği faktörlere karşı duyarlı hale getirir.
217
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Hormonal değişikliklere ek olarak gebelik ve doğum, uyku düzeninin bozulması, alışılmamış olaylar, bebeği, eşi ya da diğer çocukları ile ilgili anksiyete
nedeniyle annenin
fiziksel gücü azalır. Postpartum, hafif depresyon birçok yeni annenin en ufak bir problem karşısında kendisini gözyaşlarına boğulma durumunda bırakır. Bazı kadınlar kendilerini kısa bir süre için yetersiz hissederler. Ancak bu, genellikle kendilerine ve bebeklerine güvenleri geliştikçe ortadan kalkar. Uyuyamama ve depresyon 1–2 günden fazla sürerse, annenin postpartum psikoza
girmesini
önlemek
için
psikiyatrik
yardım
perinesinin
normale
istenmelidir (Wile&Arechiga,1999). Doğum Sonrası Cinsel Yaşam Cinsel
aktiviteye,
annenin
döndüğü, kanamasının sona erdiği 6. haftaya kadar başlanılmalıdır. Çoğu annede yorgunluk, halsizlik, ağrı, koitusda ağrı ve korkuya bağlı olarak cinsel istek azalır. Normal cinsel hayata dönmede eşin önemli bir desteği vardır. Bu yüzden eş bu konuda özen göstermeli, anneye duyarlı davranmalıdır.
218
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Doğum sonrası cinsel aktivite 6 hafta kadar sonra gerçekleşebilir (Lee,1997). Doğum sonrası dönemde anne ve babanın çocuğa, doğuma ve doğurganlığa yoğunlaştığı bir dönem
olduğundan,
aile
planlanması
yöntemlerinin
konuşulması için uygun bir dönemdir. Doğum sonrası 6 hafta cinsel ilişki yasaktır. Bu dönem bittikten sonra doktorunuzla görüşerek sizin için uygun olan aile planlaması yöntemini seçebilirsiniz. Kürtaj Birçok kişi kürtaj sonrasında herhangi bir psikolojik yardıma ihtiyaç duymaz. Kürtaj sonrası pişmanlık duyguları nadir görülmektedir. Aksine, kürtaj sonrasında en sık hissedilen duygu rahatlamadır (Henshaw,1998). Geçici suçluluk duygusu, üzüntü veya kaybetmişlik hissine de sık rastlanır; ancak birçok kadın kendilerini etkileyebilecek bu negatif duyguların üstesinden gelebilmektedir. Kürtaj sonrası süreçte duygusal olmak normaldir. Üzerinizde üzüntü veya yas duyguları sizi etkileyebilecek olsa da, bu duygular birkaç gün içinde kaybolacaktır. Ancak sosyal dayatmaların ve tabuların büyük olduğu ülkelerde, kadın suçluluk hissedebilir ve utanç duyabilir. 219
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kürtaj sonrası yaşanabilecek deneyimlerde her kadın özgündür. Çoğu kadın var olan koşullar dâhilinde en doğru seçimi
yaptıklarını
ifade
ederek
rahatlama
duygusu
yaşadıklarını belirttiler. Bu, en sık rastlanan tepkidir. Bununla birlikte bazı kadınlar için kürtaj; üzüntü, suçluluk, öfke, utanç ve pişmanlık gibi farklı duygusal tepkiler de yaratmıştır. Bazı kadınlarsa, suçlu hissetmeleri gerektiğini düşündüklerinden ve aksine suçluluk deneyimlemediklerinden dolayı kendilerini kötü hissetmişlerdir. Genel olarak, duygusal acınızı anlamanız hissetmiş olabileceğiniz yas, suçluluk, öfke veya utanç gibi duyguları aşmanıza yardımcı olur. Bir zorluk yaşamanız halinde, incindiğinizi ve kendinize dikkat etmeniz gerektiğini anlamanız oldukça önemlidir. Kürtaj yaptırmak, sizi kötü bir insan yapmaz. Bu şekilde kürtaj yaptıran tek kişi de siz değilsiniz ve bu anlamda asla yalnız değilsiniz. Birçok kadın, dünya çapında yılda yaklaşık 42 milyon kadının kürtaj yaptırdığını öğrendiğinde şaşırmaktadır (Cozzerelli & Major, 1998).
220
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Hormonlarınız gebelik öncesi duruma geçmek üzere değişir. Bu kimyasal değişim, üzüntü hissetmenize ve hüzün duymanıza sebebiyet verebilir. Kararı sizin almanız yerine, sizi kürtaj yaptırmanız konusunda
biri
zorlamış
olabilir.
Ailenizden
veya
arkadaşlarınızdan yeterli destek almamış olabilirsiniz. Bu yalnızlık durumu, kadınların kürtaj sonrasında stresli hissetmelerinin
temel
faktörlerinden
biridir.
(Harvey,
Sherman, Bird, & Warren, 2002). Nadir olarak, kadınlar kürtaj sonrasında klinik depresyon yaşayabilirler. Eğer duygularınız yoğunsa ve zamanla hafiflemiyorsa, bu bir depresyon belirtisi olabilir ve hemen bir profesyonele danışmalısınız. Kürtaj sonrası depresyon riskini arttıran; depresyon geçmişi, anksiyete ve panik atağa sahip olmak gibi faktörler mevcuttur. Depresyon oldukça ciddi bir hastalıktır. Depresyon yaşadığınıza inanıyorsanız, size yardımcı olabilecek doktor, terapist veya danışman gibi kimselerden profesyonel yardım almanız çok önemlidir.
221
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Post-Kürtaj Sendromu Tıbbi ve bilimsel çevrelerin çoğu, kürtaj gerçekleştiren kadınların kürtaj sonrasında ya çok az yaşadıkları ya da hiç psikolojik problem yaşamadıkları konusunda genel uzlaşıya varmışlardır. Bununla birlikte, kürtaj karşıtı çevreler de kadınların bir post-travmatik stres bozukluğu olan post-kürtaj sendromu yaşayacaklarını iddia etmektedir (Rue & Speckard, 1992). Güvenilir ve önyargısız çalışmalar, kürtaj sonrası psikolojik sıkıntılar görülebilse de, bunların nadir, hafif ve kısa süreli olduğunu göstermektedir. Çoğu psikiyatri uzmanı post-kürtaj sendromunun varlığından şüphe etmektedir ve kürtajın insanın hayatında
yaşayabileceği
başka
herhangi
bir
stresli
deneyimden daha farklı olmadığını belirtmektedir. Doğum Kontrolü Evli çiftlerin istedikleri zaman istedikleri kadar çocuk sahibi olmaları, istemedikleri zaman da bu gebeliklerin önlenmesi aile planlamasının tanımı ve amacıdır. Bu amaç doğrultusunda
çeşitli
doğum
kullanılmaktadır.
222
kontrol
yöntemleri
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Çeşitli doğum kontrol yöntemleri arasında kendinize en uygun yöntemi seçmeye çalışın. Tercihler her çiftte farklılık gösterdiği gibi, bazı korunma yöntemlerinin yan etkisi de vardır. Bu yüzden araştırıp en iyisini, size göre en uygununu bulmanızı öneririz. Doğum Kontrol Yöntemleri Çiftlerin en büyük korkusu istemedikleri bir zamanda gebeliğin oluşmasıdır. Çünkü gebelik oluştuktan sonra istenmeyen bir gebeliğin devamına izin verecek veya hoş olmasa da bir kürtaj kararı vermek zorunda kalacaklardır. Günümüzde gebelikten korunma yöntemleri çok çeşitlidir ve her gün yeni yöntemler uygulanmaya başlamaktadır. Bu yöntemlere genel bir bakış attığımızda; Abstinens (Cinsel İlişkiye Girmeme): Eğer cinsel ilişkiye girmemeyi bir kontrol yöntemi olarak kabul edersek, doğal olarak %100 güvenilir bir metottur. Değişik sebeplerden dolayı (hastalık, psikolojik sorunlar, seksüel bozukluklar) cinsel ilişkiye girilmediği zaman, doğal olarak gebelik oluşma ihtimali de yoktur. - Doğal korunma yöntemleri - Takvim yöntemi: 223
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Olası yumurtlama gününde 7-10 gün süre ile ilişkiye girmemek ya da bu dönemde bariyer yöntemi kullanarak ek koruma sağlamaktır. Dikkat
edilmesi
gereken,
yumurtlama tarihinin
olabildiğince tam tespitidir. Bunun için bazal vücut ısısı ölçümleri veya servikal mukus takibi yapmak gerekmektedir (Deschner&Cohen, 2003). Kısırlık Uygulanan tedaviye ait faktörler, tedavi gören bireyleri olumsuz etkileyebilir. Tedavinin süresi, nedeni, ne kadar sıklıkla ve kaç kere tedavi görüldüğü, nasıl bir tedavi uygulandığı, tedaviye ait başarılar kişilerin yeni bir tedaviye başlarken etkileyen önemli nedenlerdir. Aynı zamanda, psikolojik destek ihtiyacının belirlenmesinde etkin rol oynar. Daha önce çocuk sahibi olunması, bireylerin yaşadığı stres düzeyini etkiler. Stresin yaşamın üzerindeki etkisine bakıldığında kısırlık problemiyle yakından ilişkili olduğu düşünülse de yapılan araştırmalar stresin, kısırlık üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığını göstermektedir (Burns & Covington, 1999). Diğer yandan aynı araştırmalar, kısırlık probleminin 224
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” strese neden olabileceğine işaret etmektedir. Kısırlığın genel tanımına bağlı olarak stres, kronik olarak yaşanabileceği gibi; tedavi sırasında uygulamalara ve test sonuçlarına bağlı kısa dönemli stres de yaşanabilir. Özellikle, tedavinin birden çok tekrarlandığı çiftlerde, stres oranlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Stres,
tedavi
sürecinde
en
fazla embriyo
transferi sonrasındaki bekleme döneminde yaşanmaktadır. Stresi yaratan diğer bir etmen de stresli olmamaya çalışmaktır. Çiftler kimi zaman stresli olmanın stresini ve suçluluğunu hissetmektedirler. Cinselliğin çiftler için yapıcı ve onarıcı etkisi, tedaviyle birlikte terk edilir. Cinsel ilişki tatmin olmaktan çok, belirli zamanlarda yapılması gereken bir görev haline dönüşür. Cinsel olarak yaşanan tatminsizlikler, çiftin doğal etkileşimini olumsuz etkileyebilir; çiftler cinsellikten soğuyabilir. Her yaşamsal kriz gibi çocuk sahibi olamamak da çiftler arasındaki etkileşimi etkiler. Çiftlerin bu durum karşısında gösterdikleri psikolojik tepkilere bakıldığında, eşlerin birbirlerine çok yakın hale geldiği (uyumlu birliktelik) ya da kendilerini ciddi bir ilişki problemi içinde buldukları (düşmanca birliktelik) gözlenebilir. 225
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Uyumlu birlikteliği tercih eden çiftler, ilişkinin olumsuz taraflarını tehdit edici olarak algılar ve olumsuz herhangi bir duygu ve düşünceyi ilişkiye getirmezler. Başka bir deyişle, normal aile uyumlu olur ve kısırlık tedavisi, bu mutlu tablonun düşmanıdır. Öte yandan, düşmanca birliktelik yaşayan çiftler ilişkinin olumlu taraflarını kaybederek, ilişki içindeki olası problemleri çocuk sahibi olamamalarının nedeni olarak düşünürler. Böylelikle çocuk sahibi olmak,
ilişkinin
kurtarıcısı haline gelir. Çocuk sahibi olamayan çiftlere yönelik psikolojik desteğin ana hedefi psikolojik tedaviden çok; çiftlerin yaşadıkları problem ile ilgili psikososyal desteğin sağlanması, özellikle yaşadıkları stresle nasıl başa çıkabileceklerine yönelik çalışmaların yapılmasıdır. Çocuk sahibi olamamanın yarattığı psikolojik tepkiler, genelde benzer etki yaratmasının da etkisiyle her çiftin içinde bulunduğunda
verebileceği
doğal
tepkiler
olmasından
kaynaklanır. Psikolojik destek, bu dönemin birey üzerinde yaratacağı etkileri en aza indirmeyi hedefler.
226
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yaşadıkları problemin anlamı her çift için farklı olabilir. Dolayısıyla, psikolojik destek çalışmalarında bireyin içinde bulunduğu kültür, sosyal yapı, psikososyal müdahale yöntemlerinin seçimi de göz önünde bulundurulur. Bireyin
kısırlık
tanımının
yarattığı
belirsizlik
duygusunu nasıl algıladığı, kayıp yaşantısı, kriz döneminde kullandığı başa çıkma mekanizmaları, eşle iletişim gibi konularla ilgili bilgi alınır (Stanton & Danoff-Burg, 1995). Çalışmalarda, bireysel çalışma hedeflerinin yanı sıra, çiftlerin iletişim becerilerinin arttırılması da hedeflenir. Eşlerin
birbirleriyle
kurdukları
iletişimin
kalitesinin
arttırılması amacıyla, çatışma yaratan unsurlar gözden geçirilir. Tedavi dönemine uyumu zorlaştıran bilişsel ve davranışsal etmenlerin değerlendirilerek; eğitim ağırlıklı programların yanında, bedeni tanımaya yönelik rahatlatıcı aktivelerle desteklenen, bireye ya da çifte özgün çalışma programları düzenlenir.
227
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 30. ORTA YAŞ GEÇİŞİ Kadınların çoğu 35 yaş ve üstünde zorlu bir dönem yaşıyor. Çoğu kadının kabul etmek istemediği bu orta yaş sendromu aslında geçici bir kriz olabilir mi ya da bu dönem nasıl kolay atlatılabilir? Orta yaş denilen 40’lı yaşlar genel olarak kişinin hayatının
durgunlaştığı,
çalışma
ve
sosyal
hayatının
yavaşladığı bir dönemdir. Bu dönem oldukça çatışmalı duygular içerir. Geçici bir dönem olduğu için de, orta yaş krizi olarak adlandırılır. Kadınlar, erkeklere göre daha duygusal yapıda oldukları için bu dönemde daha hassas olabilirler ve zorlanabilirler. Yapılan araştırmaların birçoğunda bu duruma hormonların etkisi olduğu sıkça söylense de, bu konuda kesin bir teşhis koymak doğru değildir (Goldman & Hatch, 2000). Orta Yaş Sendromunun Belirtileri Orta yaş döneminde her kadın aynı belirtileri göstermeyebilir. Öncelikli ortak durum, yaşanılan duygu karmaşası ve çelişkilerdir. Kişi, yaşamını sorgulamaya, yaptıklarını ve yapamadıklarını gözden geçirip pişmanlık duymaya başlayabilir. 228
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yapmak istediği şeyler için çok geç kaldığını, yeterince genç olmadığını düşünüp vazgeçebilir. Bazı kadınlarda yaşanılan kriz etkisi ile birlikte cinsel hayata ilgisizlik görülebilir. Vücudunda oluşan bazı değişimler onu mutsuz ettiği için kendisinin beğenilmeyeceğini düşünebilir. Bazı kadınlar ise tam tersi “ben hâlâ güzelim” mesajı vermek için kendisinden yaşça küçük erkelerle birlikte olmak isteyebilir. Bu dönemde kadınlarda yaşlanmaya bağlı olarak kilo alma, saç dökülmesi, beyazlaması, sarkmalar ve çatlaklar görülebilir. Bu duruma bağlı olarak da kadın kendi dış görünüşünden rahatsız olacak ve beğenilmeme korkusunu daha
yoğun
yaşayacaktır. Çoğu kadın
bu
dönemde
güzelleşmek için yaşlanmayı geciktirici tedavilere (estetik ameliyatlar) daha sık başvurabilir (Noonan & Adler, 2002). Bu dönemde en çok yaşanan sorunlardan biri de boşanmalardır. Duygu karmaşası, çiftlerin aile düzenini de bozabilir. Kadınlar çocuklarını ve eşlerini bir yana bırakarak hayatı daha yoğun ve yüksek tempoda yaşamak isteyebilirler. Orta yaş sendromu, dış görünüşüne fazlaca önem veren kadınlarda daha yoğun ve sancılı geçebilir.
229
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İş yerinde kariyer olarak istediği konumda olamaması, 40 yaşına kadar evlenmemiş olması ya da evli olup çocuğunun olmaması, bu dönemde kadının aldatılması, orta yaş bunalımını ortaya çıkaran nedenler olarak sıralanabilir (McConatha, Hayta, Riley, & Leach, 2002. Bu dönemi rahat atlatmak için birey, yaşadığı durumu mutlaka tanımlamalıdır ve paylaşmalıdır. Bu dönemde evli olan çiftler daha çok sohbet etmelidirler. Her yaşın ayrı bir güzelliği olduğunu düşünmeli; fiziksel değişimler, yaşamın getirisi olarak görülmelidir. Yeni hobiler edinilebilir (takı kursları, seyahat). Kişi, sağlık durumuna göre spor dalları tercih edebilir. Birey kendiyle barışık olmalı, yaşamayı ve kendini sevmeyi yaşam tarzı olarak belirlemelidir. Eğer yaşadığı sorunların üstesinden gelemiyor ve yoğun duygular içine giriyorsa mutlaka psikolojik yardım almalıdır (Goldman & Hatch, 2000).
230
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” 31. KADINLAR VE YAŞLILIK Son yıllarda gelişen teknoloji ve insanların sağlık bilincinin güçlenmesi ile ortalama yaşam süresi uzamış, dünyadaki nüfus oranı ise artmıştır. Yirminci yüzyılın başlarında ortalama yaşam süresi 40 yıl iken, 1950–2000 yılları arasında bu süre 66’ya çıkmıştır (Sontag, 1979). Yaşlılık dönemi, 65 yaş civarı olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde kişi hem zihinsel, hem fiziksel hem de kişilik açısından değişimler gösterir. Zihinsel Değişimler Daha yavaş düşünme, algılamada ve yeteneklerde zayıflama, dikkatsizlik, öğrenme yetisinde azalma, motor kabiliyetlerin zayıflaması gibi özellikler zihinsel yaşlılık belirtileri olarak kabul edilir. Kişilik Açısından Değişimler Esneklikte
azalma,
yeni
durumlara
uyum
sağlayabilme, yeni düşünceleri kabul etme, ilişkilerde daha seçici olma, insanlara şüphe ile yaklaşma, kendiyle ve kendi bedeniyle daha çok ilgili olma gibi özellikler, kişilik açısından yaşlılık belirtileri olarak kabul edilir (Whitbourne, 1986). 231
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Fiziksel Değişimler Yaşlandıkça dokular daha az elastik bir hal alırlar, bu da dokuların doğal yapılarının bozulmasına sebebiyet verir. Dokuların
normal
yapısını
kaybetmesi
ise
organ
bozukluklarına yol açabilir. Yaşlılık engellenemez bir olgudur, zaman durdurulamayabilir fakat geride kalan yıllarda ne kadar sağlıklı yaşanılmış ise, o kadar geç yaşlanılır (Skultety & Whitbourne, 2004). Yaşlılık ve Ekonomik Durum Batı bireyselleşen
kültürlerinden aileler
için
örnekle,
yaşlılar
sürekli
yalnızlığa
mahkûm
edilmiş
durumdadırlar. Sürekli çalışıp eve para getiren bireyler, yaşlı kimseyi bir yük olarak görmeye başlayabilir ve barındırmak istemeyebilirler. Bunun yanı sıra aileden de soyutlanmış yaşlı bir
kimse
ekonomik
olarak
da
çok
zor
durumda
kalabilmektedir ( Quick & Moen, 1998). Yaşlılık ve Depresyon Yaşlılık, yaşamın her yönden değişime uğraması anlamına gelmektedir. Fiziksel değişimin yanı sıra insan hayatındaki çevresel faktörler de değişime uğramaktadır. 232
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yaşlılık artık bir genç gibi deli dolu yaşamaya belli bir sınır getirmektedir. Ayrıca yaşlanmaya bağlı olarak sevilen insanların kayıpları çoğalmış, kişi daha da yalnızlaşmıştır. Kişinin artık bakıma ihtiyacı vardır ve ona bakacak bir ailesi olmadığı takdirde çok daha fazla yalnızlık çekebilir. Değişen ortam, yaşam koşulları ve yakın ilişkiler kişiyi bu dönemde mutsuzluk, çaresizlik ve sonuç olarak da depresyona sürükleyebilir. Bilinenin aksine, yaşlılık döneminde depresyon sanıldığı kadar normal değildir. Depresyon ister genç ister yaşlı kişilerde olsun tedavi edilmesi gereken bir unsurdur. Özellikle yaşlılarda tedavi edilmeyen depresyon, işlevsellikte azalma, sağlık hizmetlerinin daha çok kullanılması ve en kötüsü intihar ile sonuçlanabilir. Yapılan araştırmalarda bazı özelliklere sahip olmanın depresyon oluşma riskini artırdığı bulunmuştur. Bu özellikler; kadın olmak, sosyal destek azlığı, kronik fiziksel hastalığa sahip olmak ve düşük bir sosyoekonomik düzeye sahip olmaktır (Kim & Moen, 2002).
233
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yine yapılan araştırmalarda, 65 yaş üstü bireylerde, majör depresyon görülme oranı %2–4, depresif belirtilerin görülme oranı %10–15 olarak bulunmuştur. Yaşlılık ve Kaygı Yaşlıkta kaygı, genellikle depresyon ile birlikte görülmekte ve çevresel faktörlerden doğan bir olgu olarak kabul edilmektedir. Yaşlılıkta değişen nesilleri görmek, aileden uzaklaşmak, sosyal ortamdaki değişiklikler, fiziksel ve zihinsel değişiklikler kişinin kaygı düzeyinin yükselmesine sebebiyet verebilir. Bu dönemde kaygıya sebep olan asıl olgu ise, kişinin “ölüm” kavramını daha yakından görmeye başlamasından kaynaklanmaktadır. Yapılan bir araştırmada, yaşlılıkla birlikte eğitim ve sosyoekonomik düzey ile ölüm düşüncesi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Daha eğitimli ve daha iyi sosyoekonomik düzeye sahip olan kişilerin analitik becerileri daha çok geliştiğinden, ölümü daha çok irdelemeye yönelmektedirler (Price, 2000).
234
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yaşlılık ve Cinsellik Yaşlılık,
beraberinde
ilişki
problemlerini
de
getirebiliyor. Yaşlanan çift birbirine karşı daha az ilgi ve saygı duyabiliyor. Böyle bir durumda kadın kendini cinsellikten çekiyor. Erkek ise cinselliği bir haz alma durumu olarak gördüğünden eşinden göremediği ilgiyi başkasında aramaya yönelebiliyor. Kadının kendini cinsellikten emekli etmesi ve mutlu bir şekilde yaşlılığını geçirebileceği bir eş bulmasının, erkeklerin kendilerine arzularını bastıracak bir partner bulmalarından daha zor olduğu kabul edildiğinden, kadınlar yaşlanmayı bir tehdit olarak görüyorlar. Yaşlanan kadın eşi ile işbirliği yapmak yerine çoğu zaman estetik ameliyatlara para döküyor, sürekli alışveriş yapıyor ve zamanının çoğunu güzellik merkezlerinde harcıyor. Oysa kocası ile işbirliği yapan ve hem güzel bir cinsel hayatı hem de huzur içinde yaşamayı seçen kadın, hem daha az kaygı yaşıyor hem de maddi açıdan daha az sıkıntı çekiyor (Scogin,Floyd, & Forde, 2000).
235
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Tedavi Yaşlılık döneminde yaşanılan depresyon, kaygı, ilişki problemleri veya kişisel problemler mutlaka ve derhal müdahale edilmesi gereken olgulardır. Yaşlılıkta kişi hem daha fazla yalnızlık çekiyor, hem daha fazla fiziksel yakınmaya sahip oluyor hem de daha fazla ölüm kavramına yaklaşıyor. Bu sebeple, bu dönemde aşırı mutsuz olan kişinin yaşayacağı ruhsal sorunlar daha tehlikeli, bir hal alıyor. Bu dönemde kişi mutlaka uzman bir hekimden yardım almalı ve yaşlanan kişinin değişen ortamına adaptasyonu birinci planda tutulmalıdır (Thompson, Coon, & Gallagher-Thompson, 2001). Emeklilik Emeklilik,
hayat
içerisindeki
önemli
değişim
dönemlerinden biridir ve yaşlının sıklıkla karşılaştığı ilk büyük değişimdir. Emekli olan kişi öncelikle gelir kaybına uğrayacaktır, bunun yanında sosyal rol ve yetkileri de değişecektir.
236
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Emeklilikle birlikte yaşanan bu kayıplara uyum sağlayamayan bireyler, kendilerini değersiz, önemsiz, yalnız, boşlukta, çaresiz hissedebilirler. Hayatlarının geri kalanını planlamakta güçlük çekerler. Yakınlarına yük oldukları hissine kapılır ve bazen de onlara karşı öfkeli tavırlar sergileyebilirler. Can sıkıntısı çekerler, fiziksel ve ruhsal sağlıkları bozulur. Bu bireylerin çoğunda klinik depresyon görülmektedir. Oysa emeklilikle birlikte ortaya çıkan güçlü duygular tanınıp bu yeni duruma uyum sağlandığında emeklilik, bireyin kişisel gelişimi, büyümesi ve hayata yeni bir bakış açısı getirebilmesini sağlayacaktır. Yaşlılıkta Depresif Bozukluklar Yapılan araştırmalara göre, 2020 yılında depresyon ve depresif bozukluklar, getirdiği hastalık yükü, yaşam kalitesi ve sağlık üzerine olumsuz etkileri açısından başta gelen sağlık sorunu olacaktır (Arean, Alvidrez, Barrera, Robinson, &Hicks, 2002). İleri yaşlarda da depresyon, hem düşük yaşam kalitesinin önemli nedenlerinden birisi hem de fiziksel hastalıklarla yakından ilişkili olup yaşlıların, ölüm olasılıkları ve morbiditesinde değişmelere neden olur. 237
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Ayrıca sağlık hizmetinin yanlış yönlendirilmesine ve gereksiz harcamaların artışına yol açabilir. Yaşlı nüfusun ortalama %10-15’ini etkileyen depresyonun, huzurevleri ve bakımevlerindeki sıklığı %25’e kadar çıkmaktadır. Ayrıca yapılan araştırmalara göre, majör depresyon ölçütlerini doldurmayan, eşik altı ya da minör depresyon olarak adlandırılan belirtiler de yaşlı nüfusun üçte ya da dörtte birini etkiler (Szinovacz & Davey, 2001). Yetmiş yaş üstü 1018 kişide yapılan bir çalışmada yaşlılık depresyonu sıklığı %18 olarak bulunmuş; maalesef bu kişilerin sadece %8’inin antidepresan
tedavi
alabildiği
de
gözlenmiştir
(Dorfman,1995). Bu yaş grubu, organik ve fiziksel hastalıklar nedeniyle değişik nedenlerle sıkça sağlık kurumlarına başvurmaktadır. Suçluluk düşünceleri, obsesif ruminasyonlar, ajitasyon ve referans fikirleri yaşlılardaki majör depresyonda sık görülür. Algı bozuklukları, halüsinasyonlar da görülür; fakat diğer psikotik belirtilere göre daha seyrektir.
238
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” İntihar fikirleri ileri yaşta görülen majör depresyona eşlik edebilir; aktif girişimler kadar pasif intihar girişimi (hastaların yemek yemediği, ilaçlarını almadığı ve yaşamını riskine atacak davranışlarda bulunduğu durum) ile de sonuçlanabilir (Dentinger & Clarkberg, 2002). 32. YAKININI KAYBETME Kayıp ve Yas Süreci İnsanların çoğunun konuşmaktan kaçındığı hüzünlü ve ağır bir konudur kayıp ve yas. Çoğumuz ölümden korkar, onu düşünmekten kaçınır, kendimizin ve sevdiklerimizin sonsuza kadar yaşayacağını varsayarız. Ancak er ya da geç ölüm yaşamımıza girer ve sevdiklerimizi yitiririz. Bu yüzden ölümle
ve
sonrasında
yaşanan
kederle
nasıl
çıkabileceğimizi öğrenmek önemlidir. Neden Ölüm Korkusu? Ölümden korkmanın birkaç nedeni olabilir: - Yaşam etkinliklerinin değişmesi - Ölümün aile üyeleri ve arkadaşlar üzerindeki yıpratıcı etkisi 239
başa
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” - Kötü bir ölümden duyulan korku - Ölümden sonra yok olma korkusu - Ölümden sonraki bilinmezliğin korkusu Kaybınızı kabul etmeyi öğrenin, yitirdiğiniz kimse geri gelemez. Trajik olaylarla baş etmeyi sağlayan içinizdeki güce inanın. Bu yaşantının ileride karşılaşacağınız diğer zor olaylarla başa çıkmanıza yardımcı olacak nitelikte bir gelişim süreci olmasına çalışın.Yas süreci çoğu zaman aşağıda sıralanan aşamalardan geçerek gelişir: İnkâr ve Şok Başlangıçta, sevdiğimiz birinin ölümünü kabul etmek zordur, ölümün gerçekliğini inkâr edebiliriz. Yakınınızın ölümüyle ve genel olarak ölümle ilgili duygularınızı yakınlarınızla paylaştıkça, kabullenmek kolaylaşır. Pazarlık Çoğu kimse ilahi bir pazarlık yapmaya çalışır. Bu pazarlıkta genellikle yaşamın eğlenceli ve zevkli bir bölümü, kaybedilen insanın geri gelmesi için sunulur. Burada halen ölümün geri dönülmezliğinin bir çeşit inkârı vardır.
240
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Yapılan hiç bir hesabın yaşananı değiştirmeyeceği, kaybın gerçekliği kendisini gösterdikçe fark edilir. Kızgınlık Sizi geride bırakıp gittiği, yaşamdayken yaptığı ya da yapmadığı
şeyler için
ölene kızgınlık
duyabilir, bu
kızgınlığınızı başkalarına yöneltebilirsiniz. Ölen birine kızgınlık duymak sizi dehşete düşürebilir, oysa onları kabul ederek ve paylaşarak zaman içinde daha az kızgın olursunuz. Suçluluk Bir yakınınızı kaybettiğinizde, onunla yaptığınız ya da yapmadığınız
şeylerden
ötürü
pişmanlık ve
suçluluk
hissedebilirsiniz. Yaşananları değiştiremezsiniz, hata yapmış olsanız da insani yanınızı kabul edin, kendinizi affedin.
241
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Adalet Arama Bu aşamada en çok sorulan soru şudur: “Neden ben?” Ölümün adaletsizliğine karşı çıkar ve yaşadığınız kaybın bir şeyin bedeli olup olmadığını anlamaya çalışır, bulamayınca isyan edebilirsiniz. Ölümü hak edilecek bir ceza değil, yaşamın akışının bir parçası olarak görmeye çalışın. Depresyon Başlangıçta büyük bir kayıp ya da boşluk hissi yaşayabilirsiniz.
Ruh
halinde
düzensizlikler,
yalnızlık
duygusu ve sosyal çevreden uzaklaşma bunu izleyebilir. Yas tutan biri olarak eski halinize dönmek ve sosyal çevrenizde olup bitenlerle eskisi gibi ilgilenmek zaman alabilir. Unutmayın ki bu aşamada cesaret verme ya da güven tazeleme gibi teselliler değil, acıya saygı ve sosyal destek yardımcı olur. Yalnızlık Kaybınız
nedeniyle
sosyal
yaşamınızda
oluşan
değişiklikler, kendinizi yalnız ve korku içinde hissetmenize neden olabilir. İnsanlarla görüşür, yeni arkadaşlar edinirseniz, bu duygularınız zamanla azalır.
242
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Kabullenme Kaybı kabullenme, ondan mutluluk duymak demek değildir. Kaybedileni unutmak ya da önemsememek de değildir. Tam tersine, durumun gerçek olduğunu teslim ederek, onunla başa çıkmaya çalışırsınız. Umut Zamanla, hatırlamanın daha az acı verdiği bir noktaya gelecek, geleceğe ve daha güzel günlere umutla bakmaya başlayacaksınız. Değiştiremeyeceğimiz gerçeklerle başa çıkmada kendinize zaman tanıyın. Kayıpla Birlikte Yaşamayı Kolaylaştırabilen Yollar Aşağıda
sıralananlar
dinginlik
kazanmada
size
yardımcı olabilir: - Yalnızlık, kızgınlık ve üzüntü gibi duyguları açıkça ve dürüstçe arkadaşlarınızla, ailenizle ve yakınlarınızla tartışın. - Umudunuzu koruyun.
243
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” - Eğer dinsel inançlarınız sizin için önemliyse, bir din insanıyla inançlarınız ve duygularınızla ilgili konuşun. - Kaybınızla ilgili yaşantılarınızı paylaşabileceğiniz bir destek grubuna katılın. - Kendinize iyi bakın. Bedeninize özen gösterin. Dengeli beslenin. İyi dinlenin. - Kendinize sabırlı davranın. İyileşmek zaman alır. Bazı günler kötü, bazıları ise iyi olacaktır. Kayba Uğramış Birine Yardım - Kayba uğramış arkadaşınıza yardımcı olmak için onun yanında olun, acısını paylaşın, saygı duyun, ancak cesaret ve güven veren telkin ve tesellilerden uzak durun. Bunlar işe yaramaz. - Arkadaşınızı üzmemek niyetiyle kayıpla ilgili konuşmaktan kaçınmayın. Tam tersine, o istemediğini belirtmediği sürece durum hakkında konuşun. Konuşmaktan kaçınmak o duyguyu yok etmez, tersine pekiştirir.
244
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” - Konuşmada yaşananlarını kolaylaştırma amacıyla kaybı hafife almaya çalışmayın, kayıp gerçeğine uygun, onu önemseyen bir tutum gösterin. - Arkadaşınıza verdiğiniz önemi gösterin. Dikkatli dinleyin ve onun duygularına ve inançlarına olan saygınızı belli edin. Onunkine benzer olan duygu ve deneyimlerinizi paylaşın. “Seni çok iyi anlıyorum” gibi içi boş sözlerden kaçının. - Eğer depresyonun belirtileri çok ciddi ise ve arkadaşınız günlük etkinliklerini sürdüremiyorsa, bir uzmandan yardım alması için ona destek olun. 33. SONSÖZ Rehberin ortaya
çıkarılmasında katkısı
olanlar,
psikolojik sağlığın kaleydoskop görüşlerini ortaya koydular. Bu görüşler, kadınlar ve kızlar üzerine biyopsikososyal perspektifte bir noktaya yönelmiştir. Bu çok yüzlü yaklaşım, onların hayatlarının kültürel, toplumsal ve ekonomik realitelerini, tehlikeleri, ihtiyaçlarını ve güçlerini dikkate alır.
245
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Rehberdeki bölümler, okuyucuların genel bir bakış asimile etmesine, hayat boyu faktörleri düşünmesine, hayatın belirli bir zamanında belirli konuları incelemesine ve özel problemler ile kaynakları değerlendirmesine olanak sağlar. Şimdi
ileriye
bakıyoruz
ve
öğrendiklerimizden
ders
çıkarıyoruz; gelecekte yapmamız gereken ne? Dünya gittikçe küçülüyor ve kadınların küresel statülerini gözden geçirmek daha da önemli hale gelecek; ulusal sınırların giderek akışkan olması ve sağlığı tehdit eden risklerin sınırları geçmesi artık daha olası bir hal almakta. Örneğin, 1994’te Kahire’deki Uluslararası Nüfus ve Gelişim Konferansı’nda Birleşmiş Milletler 2015 yılı için hedefleri şu şekilde sıraladı: - Kadınları üretici sağlıklarını, eğitim durumlarını geliştirmek ve haklarını savunmak. - Bebeklerin ölüm oranlarını düşürmek. - Nüfusun artmasını engellemek.
246
“KADIN RUH SAĞLIĞI REHBERİ” Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun 2004’te resmi sitesinden yayınladığı geçici rapora göre, 23 ülkede kadınların üretici sağlıkları ve eğitim durumlarında kayda değer gelişim sağlandığı gözlemlenmekteyken; kalan 17 ülkenin bazılarında çok az gelişim kaydedilmekte, bazılarının değer kaybettiği görülmekteydi. Dünyada HIV virüsü kadınlar ve çocuklar arasında gittikçe yayılmakta, gebelikte ve doğumda bebek ölüm oranı hâlâ çok yüksek oranda. Uzun lafın kısası, hâlâ yapalacak çok iş var. Araştırma, eğitim ve bunları pratiğe dökme, bu sorunları ortadan kaldırmada veya azaltmada yapılması gerekenlerin başında geliyor. Umarız rehberimiz, yapacakları araştırmalar için teşvik edici sorular, pratik için efektif temeller ve gelişmiş sosyal sigorta için keşfe yarayan teoriler arayan profesyoneller için zengin bir kaynak olduğunu kanıtlar ve rehberin diğer boyutları,
psikolojik
sağlığın
geliştirmeye ve aydınlatmaya değer.
247
karmaşıklığını
anlayıp