2014
ocak
Aylık Psikoloji Dergisi Satış Fiyatı : 12 TL / KKTC: 15 TL
Pedofili Artık susmayın?
Aile
12 azn / 12 GEL / 8 $ / 8 €
Psikolojisi
İÇİNDEKİLER
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ve GENEL YAYIN YÖNETMENİ Timur TUNA t.tuna@psikolojim.com.tr
DERNEK BAŞKANI Yrd.Doç.Dr. Bilal Semih BOZDEMİR president@ppd.com.tr
YÖNETİM KURULU
Yrd.Doç.Dr. Bilal Semih BOZDEMİR, Dr.Meltem ÖZKANDAN, Cihan Melih BOZDEMİR, Murat YÜCEL, Fadime YEŞİLKAVAK
Hukuki Danışman Av. Faik ÖNER
BASKI YEDİZ OFSET - İstanbul İstanbul Reklam Rezervasyon;
İlgili Kişi : Veysel TOPUZ Adres : Fevzipaşa Cad. Aktar Kerim Sk. No.23/2 Edirnekapı/İstanbul Tlf : 02125341726 Dizgi & Tasarım : Timur TUNA Kapak Dijital Kurgu : Volkan ZENGİN
Yönetim Adresi: Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği İzmir-1 Cd. No:33/31 Kat:8 Kızılay, Çankaya/ANKARA Telefon Faks Web Mail
: 444 1 659 / (0312) 419 1659 : (0312) 418 45 99 : http://www.ppd.com.tr : info@ppd.com.tr
“psikolojiM” Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği Yayın Organıdır. ISSN : 2147-8813 Aylık, süreli yayın. Psikolojim dergisi T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayınlanan içeriğin bir kısmı yada tamamı kaynak göstererek kullanılabilir. Kullanılan görsellerin yasal haklarından ve yazıların içeriklerinden yazarları sorumludur; tüzel kişileri bağlamaz.
SAYI:2 MAYIS,2014
psikolojiM Çeşitli Gelişmeler Editörden Zihinsel Canlandırma Bize daha ne lazım? Panik Bozukluk Panik Bozukluk Belirtileri Panik Bozukluk Tedavisi Panik Bozukluk ve Hipertansiyon İlişkisi Bengüce Mutluluk Bilgisayar ve İnternet Bağımlılığı Trafikteki Psikolojimiz Pedofili Öfke ve Şiddet Kontrolü 10 ALTIN Kural Polise Haber verin, öldürdüm onu Aldatılıyor muyum? (test)
4 5 6 10 12 14 18 20 21 22 24 26 30 32 33 36
Ankara, Psikolojim Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği yayın organıdır. Web Adresimiz; http://www.psikolojim.com.tr
Bu ay neler var?
İMTİYAZ SAHİBİ Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği İktisadi İşletmesi adına Timur TUNA
3
merhaba!
Yrd.Doç.Dr. Bilal Semih BOZDEMİR Dernek Başkanı
TÜM TÜRKİYE’YE GURURLA SUNARIZ!
Yeni bir güne uyanıyor olmanın mutluluğu ile ikinci sayımızdan merhaba!
MerhabaDeğerliOkurlarımız; toplumuzu daha fazla bilinçlendirmek için çok çalıştık. İlk sayımızı sizlerle tanış- Dernek olarak, Klinik Psikotırmış olmanın heyecanı loji ve Psikologlar Derneği içerisinde hazırladık ikinci ile birlikte tüm toplumumusayımızı.. zun yararlanabilmesi amacı ile “Psikolojik Destek Hattı” Nisan sayımızda sizlere projesini hayata geçirdik. amacımızdan bahsederek, sizlere sadece bir dergi hiz- Yine mesleki manada, mesmeti sağlamak değil, aynı lektaşlarımızı desteklemek zamanda psikolojiye me- ve ülkemize, vatandaşlarak salmış kişilere ulaşarak, rımıza ve tüm dünya ingündemdeki konuları takip sanlığına yararlı çalışmalar etmek ve akademik içerikler yapmak amacı ile kurulan ile meslektaşlarımızın bil- “Psikologlar Federasyonu” gisine bilgi katmayı hedef- kurucu üyesi olduk. lemiş ve siz değerli okurlarımıza 7’den 70’e herkese Artık dernek olarak verilen ışık tutacağına inandığımız eğitim programlarımızın “psikolojiM” dergisini sizlere tamamını, onlarca akredite sunduğumuz için mutluyuz. kurumu ile birlikte, “Psikologlar Federasyonu” onaHızlı gelişen dünyamızda, yı ile de sizlere sunmaya gelişmelere ayak uydurmak, devam edeceğiz.
Uluslararası St. Clements University ile karşılıklı protokol imzalayarak, akademik projelerde ortak çalışma kararını da sizlerle paylaşmak istedik. Topluma hizmet amaçlı bir dernek olarak, geleneksel olarak, her yıl, meslektaşlarımız arasında seçimler yaparak, “Psikolojinin Oskarları - Oscar of Psychology” projemizi hayata geçirdik. Yayın hayatımıza sıfırdan ve yeni başlayan bir dergi olarak, aldığımız teşekkür, eleştiri ve geri dönüşler, bizleri her sayımızı daha dikkatli bir şekilde hazırlama yolunda teşvik etmektedir. Hepimizin bildiği gibi, geçtiğimiz günlerde tamamlanan ve puan türlerinin herhangi birinden 180 ve üzeri alan
öğrenci arkadaşlarımız, 14 Haziran 2014 Cumartesi gününden başlayarak, 22 Haziran Pazar günü tamamlanacak olan LİSANS YERLEŞTİRME SINAVI (LYS)’ na katılacaktır.
İlk sayımızda meydana gelen tipografik hatalardan dolayı, okurlarımızın affına sığınmaktayız.
10 MAYIS, “Dünya Psikologlar Günü”, tüm meslektaşlarımıza ve Psikolojiye gönül Öğrenci arkadaşlarımız için verenlere kutlu olsun. son derece önemli olan bu sınavda kendilerine şim- Yine bu vesile ile tüm çocukdiden başarılar diliyor ve larımızın, Ulu Önder Musönümüzdeki sayıda öğrenci tafa Kemal Atatürk’ün çoarkadaşlarımıza bir nebze cuklarımıza armağanı olan olsun katkıda bulunacağı- geçmiş 23 NİSAN “Ulusal mızı da buradan müjdele- Egemenlik ve Çocuk Bayramek isteriz. mını” ve geleceğimizin yatırımları olan gençlerimizin “Sınav Kaygısı” ve “Sınav Stre- 19 MAYIS “Atatürk’ü Anma si” konularının işleneceği önü- Gençlik ve Spor Bayramı”nı müzdeki sayımızı bayiinizden da kutlarız. ısrarla talep edin. Böylelikle işlenecek olan konularda neler TÜM ANNELERE ARMAĞAN yapmanız gerektiğini, uzman- OLSUN... lardan destek alarak öğrenin. Sevgi ve saygılarımızla...
Eğitimde iki esas konu bulunmaktadır. Birincisi eğitimi görecek kişinin en iyi şartlarda yetişmesi, ikincisi de eğitimi veren uzmanın konusuna haiz olması. Biz bir eğitim dergisi çıkarmak amacında değildik. Dergimizi, psikolojik gelişmeler, teknoloji ile psikolojinin paralelliği, tarih ve psikoloji, kendimizi iyi hissetmenin yolları ve kişisel gelişim konularına odaklamak istedik. Ancak tüm bunlar da eğitimi oluşturmaktaydı. Bunu ise avantaja döndürmek istedik. Hem okuyucunun, hem de bilim camiasını avantajına. Dergimizi bilimsel ve eğitim ağırlıklı bir dergi yaparak bunu başarabilirdik. Bu sebeple ikinci sayımızla birlikte içeriğimizi çok daha zenginleştirmeye karar verdik. Bu sayı ile birlikte her sayıda daha da çok bilimsel ve eğitim ağırlıklı içerik bulacaksınız. Bu bilgileri sadece internette ya da ansiklopedilerde bulamayacağınızı göreceksiniz. Derginizin bir başka ansiklopedi, bir başka iletişim ağı olduğunu göreceksiniz. Yalnızca doğruyu incelemeyen, doğruyu teyit etmekle kalmayıp bunu sorgulayan ve başka ilim kapıları açan bir dergi olduğunu göreceksiniz elinizdeki her sayının. Bu ay üç güzel olayı da yaşamaktayız. Birisi annelerimizin gününü kutlayacağız. Onlara söyleyecek sözler için ne lügatımızda o kadar güzel kelimeler var, ne kalemimizde o kadar kutsal mürekkep. Onlar bize Yaradan’ın en güzel hediyesi, kokusu ve bize özel oluşu ile çiçeklerin en güzeli. “Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim” diyen Napolyon Bonaparte, yaşadığımız ülkedeki insanlarımızın kutsallığı, cesareti ve çalışkanlığı için güzel özetlemiş anne kavramını. Evet, bu ay yine bu azimli, çalışkan ve gururlu milletin bir bayramının da yıldönümünü yaşamaktayız. 19 Mayıs, 1919’dan beri şanlı bir milletin kendisini ve başarılarını hatırladığı kutsal bir gündür. Bu günün gençlerine çok görev düşmektedir. Çalışmak, övünmek ve neslinin övünmesini sağlamak gibi. Bu ay yine 10 Mayıs’da Dünya Psikologlar Gününü kutlamaktayız. Bu değerli günün daha bilinir olması ve daha iyi kutlanır bir hale gelmesi dileklerimizle. Derginizle birlikte aldığınız hediye kitaplarınız da aynı durumdadır. Size her sayfada, her cümlede yeni bilgileri sorgulatan ve sizi sorgulayan derginiz ve eklerinin günlük yaşantınızda, kendi benliğinizde ve çevrenizde yeni ufukları açtığını sizden okumak ve duymak bize gurur verecektir. “Psikoloji” terimini günlük hayatında kullanan herhangi bir bireyden farklı kılmak istiyoruz siz okuyucularımızı. Elimizden geleni, tüm imkânlarımızla gerçekleştiriyoruz. Desteğiniz bize güç ve hız verecektir.
Her tür görüş, öneri, talep ve şikayetlerinizi okurtemsilcisi@psikolojim.com.tr adresine gönderebilirsiniz. PSİKOLOJİM, MAYIS-2014
Saygılarımla,
psi Ko lo jim
5 Editörden..
GELİŞMELER
Yüzyıllardır toplumlar en büyük yatırımlarını savunma, eğitim ve kültüre vermişlerdir. Ancak enteresandır ki savunma ve kültür bile eğitimle olmaktadır. Bu sebeple tarihteki en büyük yatırımların eğitime verildiğini söyleyebiliriz.
PSİKOLOJİM, MAYIS-2014
mutlu
olmanın
yolları
by Timur TUNA
Kaynak : St Clements University “Mutlu Olmanın Yolları”
7 Mutlu Olmanın Yolları
Mutlu Olmanın Yolları
6
Mutluluk,her insanın sahip olmak istediği birkaç temel ihtiyaçtan biridir. İnsanlar mutluluklarını şartlara bağlarlar. Her istek bize ebedi mutluluk sunacakmış gibi konuşur. Oysa mutluluk; hiçbir şart öne sürülmezse sahip olunabilecek birşeydir.
Epikür ’e göre; mutlu olmak için
utluluk; yaşamımızın temel amacıdır. Tüm çabalarımız onun içindir. Yemek yemek, gezmek, eğlenmek, para kazanmak, arkadaşlarla olmak, ibadet etmek, bir amaç için çabalamak, kendimizi geliştirmek vs. tümünün altında bize verdiği mutluluk vardır. Sadece olumlu davranışlar değil, olumsuz davranışlar ve yaşantılar da mutluluk amacına hizmet eder. Taziye görevini yerine getirmek,hastaya bakmak, inancı ya da düşüncesi için zorluklara katlanmak vb. gibi.
Ama bunlara ulaştıktan sonra hep mutlu kalacağımızın garantisi yoktur. Mutsuz olan birine araban, evin, maaşın vs. imkanların var halen neden mutsuzsun diyemezsiniz. Bunun yanı sıra sınırlı geliri olan insanların da mutsuz olduğu iddia edilemez.
M
Davranışlarımızdan bazıları doğrudan bazıları ise dolaylı olarak bizi mutlu eder. Güzel bir yemek yemek direkt mutlu ederken, bir insana yardım etmek ise sorumluluk duygumuzun tatmin edilmesi nedeniyle dolaylı mutlu eder. Mutlu olmak isterken hayatın gerçekleri acı tarafları da göz ardı edilmemelidir. Sadece olumlu duyguya odaklanan kişi, hayatın yapısı gereği karşılaşacağı her olumsuz durumda kaçmayı veya yok saymayı deneyecektir. Oysa yok sayarak veya kaçarak hayatı yaşamak mümkün değildir. Çağımızda çok para kazanmak, güzel yemekler, güzel arabalar, güzel ilişkiler, konforlu yaşam, her türlü imkana sahip olmak vb gibi unsurlar mutluluğun kaynağı gibi görülmektedir. Oysa bunlar mutlu eden değil, bizi mutluluğa götüren araçlardır. Bunlar elbette mutlulukta etkin paya sahiptir.
insanın üç şeye ihtiyacı vardır: “Dostluk , özgürlük ve düşünmek .”
Para mutluluk için gereklidir ancak, yaşamdaki tek mutluluk kaynağı da para değildir. Sadece para, yaşamı tüm yönleriyle mutlu etmeye yetmez. Mutluluğun parayla ilişkisi doğru orantılı değildir. Para size, mutlu olmak için imkan, güvenlik, sağlık ve konfor verir. Paranın bir noktadan sonra mutlu etmesi mümkün olmaz. istediğiniz kadar, aktivitelere katılın, harcayın, yiyin, için, gezin. Aslında bunların tümü hayattaki mutluluğu arama çabasının denemeleridir. Haz; mutluluk değil, ona götüren bir araçtır. içsel olarak mutluysanız hazlarınız keyif verir. Aktiviteye, “beni mutlu etsin” diye anlam yükleyip mutlu olmayı beklerseniz, bu zoraki bir mutluluk oyununa dönüşür. Günün her saatinde kendinizi meşgul edecek şeylerle uğraşır durursunuz. Bu ise hem mümkün değildir, hem de yorucudur. Durduğunuz an, kendinizi kötü hisseder, dibe vurursunuz.
t
daha falza para kaşısında yenilir!
Mutluluk aidiyettir. Kendini bir yere ait hissedebilmektir.
Mutluluk sevebilmek ve karşılığında sevilmektir.
M
Peki! nedirmutluluk?
utluluk, zihinde başlar. Hayattaki olumlu ve pozitif noktaları görebilmektir. Klasik yarı dolu yarı boş bardak örneğinde olduğu gibi gerçekliklerdeki olumlu noktaları görmek gerekir. Mutluluk yetinmektir, var olanın kıymetini bilmektir. Olması gerekene değil, olana odaklanmaktır.
Detayları ile inceleyelim..
E
sas olan huzurdur. Hayatınızdaki eksiklik duygusunun nedenini bulursanız ve onu çözmeye çalışırsanız huzur kapısı açılır. Aksi takdirde zamanınızı günlük hazlar ile doldurmaya ve olumsuz duygular yaşamamak için geçiştirmelere başvurursunuz. Aristo’ya göre “mutluluk, insan yaşamının biricik amacıdır. Hayatımız boyunca harcadığımız tüm çabalar mutlu olmak içindir ve mutluluk, ancak erdeme ve kusursuz bir karaktere ulaşarak yakalanabilir. Kişi ancak hayatının bütününü soylu bir biçimde yaşarsa mutlu olabilir.” Descartes, mutluluğu “bir ruh memnunluğu ve iç hoşnutluğu” olarak tanımlar. Descartes’a göre mutluluk erdeme, erdem de aklın iyi kullanılmasına bağlıdır. Nörolog Nancy Etcoff beynimizin evrimsel olarak mutluluk ve acıyı azaltmaya odaklı olduğunu söyler. Şekerli şeylerin tadını doğuştan sevmemiz ve acı olanları da reddetmemiz, mutluluk arayışının içgüdüsel olduğu görüşünü destekler niteliktedir. Mutluluk, var olan yaşamınızı öncelikle kabullenebilmekle başlar. Yani gerçekçi olmakla başlar. Bu kabullenmek, pes etmek değil, gerçeği görmektir.
Yok saymak ya da yakınmak, değiştirme gücünüzü elinizden alır. Sizi kaderciliğe sürükler. Mutluluk öğrenilir. Çünkü insanlar, mutluluğu da mutsuzluğu da yaşadığı doğup büyüdüğü aile ve toplum içinde öğrenir. Ailede hep yakınan, şikayetçi, mutsuz, hayattan zevk almayan birinin olması, ayrıca bunun ebeveyn olması halinde bu ailenin çocukları, mutsuzluğu bir hayat şekli ve hayatın kendisi sanırlar.
Mutluluk ibadettir, İnandığın değerler için bir şey yapmaktır.
M Mutluluk, karşımıza çıkmasını beklemekle değil karşısına
utluluk, bakış açısı sonucudur. Var olan yaşam içindeki olumlu yönleri görmek, fark etmek ve onları bir artı olarak kabul etmektir. Mutluluk, kimseye muhtaç olmamak için çabalamaktır. Eğer hayatınızı kimseye muhtaç olmamak için çabalıyorsanız hem süreçte hem de sonuçta mutlu sizsiniz.
Mutluluk güvendir.
Mutluluk uykuya benzer. Eğer kendiliğinden gelmezse zorla getirilmesi imkansızdır.
M
utluluk, sağlıklı olmaktır. Aslında herşey kazanılır, acısı geçer veya azalır ama sağlık kaçan tren gibidir. Sağlıklı iseniz, siz inanmasanız bile mutlusunuzdur.
M
sonucunda insanı mutluluğa götüren bir aktiviteye dönüşür. Sevmek duygusu evrende mutlak bir güçtür ve insanda “her şeyle baş edebilirim” duygusu uyandırır. Severek yapılan iş, severek yürütülen ilişki vs. gibi durumlar kişilere mutluluk kapılarını açar.
utluluk, hayatın farkında olmaktır. Yaşamın her saniyesi mutlu hissetmek için vardır.
M
M
utluluk; realist bakıp, pozitif görmektir. Yaşamın gerçeklerini göz ardı etmeden içinde bulunduğumuz durumun olumlu ve öğretici taraflarını yakalamak bizi olgunlaştıracak ve mutlu edecektir.
utluluk çalışmak ve sevmektir. Hem çalışır hem de sevgi dolu iseniz sizi kimse yıkamaz. Çalışmak, belirli saatlerde belirli bir işi para kazanmak için yapmak anlamında olan çalışmak değil; kendine ve insanlığa bir şeyler katmak, kazandırmak anlamında bir çalışmadır ve severek yapılması
Ailenin liderleri olan anne-baba, çocukların ruhsal durumlarının da kaptanlarıdır. Çocuklardaki ruhsal ve davranışsal tepkiler ise ailenin termometresidir. Mutluluk, bir duygudur. Bir duygunun oluşumu ise düşünce şeklimizdir. Çünkü insan, nasıl düşünürse öyle hisseder.Mutluluk, bir düşünce şeklidir. Düşünen için düşündüğü gibi yaşamak, düşünmeyen için yaşadığı gibi düşünmektir. Hayatımıza nasıl mutluluk katacağımızı, zihnimizde çizdiğimiz harita ile belirleriz. Yani hedeflerimiz, amaçlarımız, yaşamı anlamlandırma şeklimiz düşünce olup bizi harekete geçiren güçtür.
p e eb
i r le
Mutluluğa katkıda bulunan faktörleri tanımlamak kolay bir iş değildir. Zevk ve zevki kovalamak her zaman olmasa da bazen mutluluğun yolunu açabilir. Bizi mutlu eden şeyler başkalarında mutsuzluğa yol açabilir. Mutluluktaki bu bireysel farklılıklar, kısmen genetik olarak belirlenmiş kişiliklerimizden kaynaklanabilir. Biraz kuşkulu olsa da, belli tür çevreler mutluluğa; veya mutluluğa ulaşmak için gerekli becerileri geliştirme fırsatları yaratmaya elverişlidir.
M
u l t u
u ğ lu
S n
9 Mutlu Olmanın Yolları
Mutlu Olmanın Yolları
8
Mutluluk kendin olabilmektir. Maskesiz ve rolsüz.
NASIL MUTLU OLUNUR Sevgi;Emektir! M
utluluğu anlamak ve kolaylaştırmak ile öznel refah, pozitif psikolojinin ana amacıdır.
Minnesota Üniversitesi’nden Profesör Ed Diener, mutluluk, hayattan memnuniyet ve öznel refah ilgili 916 anketin sonuçlarını belirlemiş ve dataları 0-10 arası değerlendirmeye tutulacak şekilde toparlamıştır. 5 nötr, 0 en mutsuzu, 10
Ayrıca mutluluk değerlendirmesinde cinsiyet ve yaş farklılıkları da önem arz eder. Bu bağlamda kadınların ve gençlerin, erkeklere ve daha yaşlı insanlara göre mutluluğu ve acıyı uç noktalarda hissettiği rapor edilmiştir.
11
Yapılan çeşitli çalışmalardan evli insanların evli olmayanlara göre daha mutlu olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Evlilik ile mutluluk arasındaki bağlantıyı iki şekilde açıklayabiliriz.
NASIL MUTLU OLACAĞIZ...
Y
aşam memnuniyeti, pozitif duygulanımı marjinal olarak azalırken yaşla beraber hafif bir yükseliş gösterir. Onja Lyubomirsky kısmen genlerimize şifrelenmiş bir mutluluk ayar noktasına sahip olduğumuzu söyler. İyi bir şey olunca mutluluk hissimiz artarken, kötü bir şey olunca azalır. Ancak her iki durumda da, bilimsel olarak “hedonik uyum” diye adlandırılan güçlü ve inatçı bir olgu nedeniyle ruh halimiz çok geçmeden ayar noktasına geri döner. Çünkü insanlar her şeye kolaylıkla alışabilirler. Lyubomirsky’nin bulguları kışkırtıcı ve bazen de genel kanılara aykırı olabilmektedir. Ona göre kiracılar ev sahiplerinden daha mutludur. Olumlu deneyimleri arada kesmek onları daha zevkli kılar. İyilik yapmak (aynı eylemi çok sık yapmak zorunda kalmamak şartıyla) insanları daha mutlu hissettirmektedir. Araştırmalarını tamamen “kendimizi nasıl mutlu ederiz” soruları üzerinde yoğunlaştıran Lyubomirsky, mutsuz insanların çok kıyaslama yaptığını ve sonuçlar hakkında kaygılandığını bulmuştur.
Bu insanlar kötü bir sonuç alıp başkalarının daha da kötü sonuçlar aldığını öğrendiklerinde, çok iyi bir sonuç alıp başkalarının daha da iyi olduğunu öğrendikleri duruma göre kendilerini daha iyi hissederler. Lyubomirsky deneylerinden birinde iki gönüllünün, kukla yardımıyla hayali çocuk seyircilere arkadaşlık hakkında aynı anda ders vermesini istemiş. Ardından kuklacı lar birbirleriyle karşılaştırılmış: “Çok iyiydin ama ortağın senden daha başarılıydı veya kötüydün ama ortağın senden de kötüydü.” Kuklacılık değerlendirmesinden önce mutlu olan gönüllüler, ortaklarından daha kötü bir performans sergilediklerini duymayı pek umursamayıp, çoğunlukla buna aldırış etmedi. Ama mutsuz gönüllülerin yıkıldığını belirten Lyubomirsky, “Hakiki mutluluk için başarılı olmak yetmez. Arkadaşların da başarısız olmalı’” diye yazdı.
Diğer açıklama ise evliliğin, insanlara mutlu olmak için bir dizi fayda sunmasıdır. Çünkü evlilik, çocuk sahibi olma ve bir ev kurma, eş ya da partner olarak sosyal rol, nesil ve kimlik yaratma bağlamında psikolojik ve fiziksel yakınlık sağlar. Mutluluğun yanında bir dizi faktör de kalıcı ve memnuniyet verici evliliğin tanımlanmasında önemli rol oynar. Benzer kişiliğe, fiziksel çekiciliğe, huya, ilgiye ve değerlere sahip eşlerin iyi bir evlilik yaşamaları daha muhtemeldir. Evlenmeden birlikte yaşamanın mutluluk üzerine etkileri kültürden etkilenir. Bireysel kültürde birlikte yaşayan çiftler evlilerden daha mutludur. Ancak kollektivist ülkelerde bu durum ne yazık ki tersine işlemektedir. Öncelikle, yalnızca sevdiğiniz insanları değiştirmek istersiniz. Ancak bazen motivasyonumuz açıklayıcı değildir. Bazen utandığımız için değiştirmek isteriz sevdiklerimizi. Diğerlerinin çocuklarımız hakkında, kardeşlerimiz ve ailelerimiz hakkında söylediklerinden utandığımız için değişimi gerekli görürüz.
Diğer değiştirme arzusu ise diğerlerine özenmekten gelendir, yani kıyaslama. İnsanlar diğer taraf daha yeşil ise, etraflarını çevreleyen çitten dışarı bakmak isterler. Evliliğin bir restorana gitmek gibi olduğu benzetmesi yapılabilir. Siparişinizi verdikten sonra yan masaya geleni görüp talebinizi değiştirmek istemeniz gibi.Bu kıyaslama çoğu evlilikte çok fazla gizeme yol açar. Eşimizi çoğu zaman aslında var olmayan biri ile kıyaslarız. Örneğin, gerçek olmayan Hollywood yıldızları hakkında fantezi kurarız; çünkü çoğu photoshoplanmış ve kusurları kapatılmıştır. Size harika gözüken çalışma arkadaşınız ise devamlı birlikte olduğunuz zaman tam anlamıyla bir kâbusa dönüşebilir. Ona aslında gerçekten âşık değilsinizdir. Onun olmasını istediğiniz kişi olarak kurduğunuz hayaline âşıksınızdır.
Mutlu Olmanın Yolları
Mutlu Olmanın Yolları
10
Bilimsel bir girişim olarak pozitif psikolojinin derdi, dezavantajları düzeltmek değil öznel refah ve mutluluk ile bunları etkileyen faktörleri tahmin etmektir.
ise oldukça mutluyu ifade etmektedir. Bu çalışmanın sonucu ortalama olarak 6.75 çıkmıştır. İfade edildiği gibi bu ortalama bir değerdir ve tabii ki hastanede yatmakta olan alkolikler, yeni hapse girmiş olanlar ya da ayrımcılık gören Güney Afrikalılar gibi belli gruplar mutsuzdur.
Birincisi, mutlu olan insanların evlenirken , mutsuz olanların evlenmemesidir. Bunun nedenini mutlu insanların partner olarak mutsuzlara göre daha çekici görünmesi olarak açıklayabiliriz.
Her insan kalbinde bir yara barındırır. Bunun aksine, dışarıdan bakıldığında güçlü gözükürüz, ancak içeride iyileştirilmesi gereken bir yara vardır. Bazı insanların ise diğerlerine göre daha derin yaraları vardır. Belki alkolik bir baba, belki bencil bir anne.Belki ayrılmış bir aile. Belki çocuk istismarı yaşamışlardır. Kalbinizdeki yarayı doldurmak, yapabileceğiniz en temel motivasyon şeklidir. Bu, ayrıca insanların çoğunun neden alkol ve uyuşturucu bağımlısı olduğunu; niçin para, seks, güç, ün ve bayağı romantizm meraklısı olduğunu açıklar.
13 Yüreğimizi seks, para, uyuşturucu ya da romantik ilişkiler ile doldurduğumuzda işe yarar bir etki görmeyiz. Çünkü yüreğinize iyi gelecek ve beklediğiniz tek şey saf sevgidir. Bu “gönül havuzu” olarak adlandırılan boşluğun işe yarar şekilde etki edebilmesi için yüreğinizin sevgi ile dolu olması gerekir. Genellikle hayatla sorunları olan insanların yüreklerindeki bu havuzun boş olduğunu görülür. Bu, kendine değer vermeyen işsiz biri olabilir. Arkadaşı olmayan bir milyoner, maneviyatı olmayan bir hayat kadını-erkeği olabilir. Korkuları tarafından kontrol edilen bir adam, aldatan bir insan olabilir. Uyuşturucu bağımlısı ya da kendi yalanlarına inanan basit bir politikacı olabilir.
Bütün bu insanların gönül havuzu,”koca bir boşlukla” doludur. Umutsuzca, yaralarını bu saçmalıklarla geçiştirmekte ve bunu bile yanlış yapmaktadırlar. Oysa hayat ilişkilerden ibaret, gerisi yalnızca detaylardır. Yaşamınızın sonuna yaklaştığınızda; küçük oğlunuzun minik parmak uçlarıyla omzunuza dokunuşunu hatırlayacaksınız.Ya da, anneniz yaşlandığı zamanlarda alıp restorana götürürken yaptığınız iki saatlik konuşmayı. Eşinizin, henüz yeni evli olduğunuz zamanlarda ucuz gıdalarla sizin için hazırladığı romantik yemekleri hatırlayacaksınız; ve hepsini ödeyemeyecek olduğunuz için o yiyeceklerin arasından hangisini seçip almak istediğinize karar vermeniz gereken o anları.
NASIL EDİNECEĞİM?
St Clements University Türkiye Enformasyon Bürosu yayınlarından olan “Mutlu Olmanın Yolları” adlı kitabımız tüm seçkin kitapçılarda! “Mutlu Olmanın Yolları” burada!
Diğer bir deyişle sevgi verdiğiniz ve aldığınız o anları hatırlayacaksınız. Çünkü günün sonunda hayatın aslında yalnızca bundan ibaret olduğunu anlayacaksınız. İlişkilerinizde daha mı az stres istiyorsunuz? Kavga etmekten yoruldunuz mu?Anlaşılmazlıklardan bıktınız mı? Daha fazla neşe mi arzuluyorsunuz? Çözüm gayet basit: İnsanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçin. İnsanları düzeltmeyeceksek ne yapacağız? Takdir edeceğiz. s University ment Cle St
Bü rosu
Mutlu kişiler “bu tatlı güzel, ama eminim diğerleri de güzeldir!” derken; mutsuzların tatlılarını çok sevdiği, ama seçmedikleri ‘berbat’ tatlıları almadıklarına çok sevindiklerini gösterdi. Yani mutsuzlar almadıkları tatlıyı küçümserken, mutlular bunu yapma ihtiyacı hissetmedi.
Sana ait olanı iyice saklarsan, başkalarına ait şeylere el uzatmazsan, kimse senin mutluluğunu bozamaz.
Mutlu Olmanın Yolları
Mutlu Olmanın Yolları
12
Bu yüzden Lyubomirsky, katılımcıların içlerinden sadece birini alacaklarını bildiği 10 tatlıya not verdiği bir deney tasarlamış. Her katılımcıya ikinci veya üçüncü tercihi verilmiş ve sonra 10 tatlıya tekrar not vermeleri istenmiş. Aldıkları tatlıları mantıklı şekilde değerlendiren mutsuz kişiler olmuştur.
mutluluk...
ıonlları n ay m l o Tür kiye
tlu mu
or ma sy on
Lyubomirsky on yıl boyunca mutlu ve mutsuz insanların neye benzediğini tanımlamaya çalışmıştır. Şu anda Pennsylvania’daki Swarthmore College’ın Psikoloji Bölümü’nde çalışan arkadaşı Andrew Ward’a göre, “O yıllardaki temel varsayıma göre, mutlu insanlar daima akılcı davranırdı”.
E
nf
MUTLULUK
KARİYERDE
N Y E V E EB
PSİKOLOJİM, Yıl: 2 - Sayı: 9
ETKİSİ
Ahmet Veli Olgundeniz
Aslında hayatın ta kendisi olarak adlandırabileceğimiz bu sürece başlarken doğru karar verebilmek çok önemli. Aileler tam aksini iddia etseler de çocuklarının kariyer tercihleri üzerinde önemli bir role sahipler. Marmara Üniversitesi tarafından 14 ilde yaklaşık 30 bin öğrencinin katılımıyla yapılan “Üniversite Tercih Anketi”, öğrencilerin aileleriyle ilişkileri anlamında çarpıcı sonuçlar ortaya koymuştur (Yılmaz Bülent 2011). Ankete göre, öğrencilerin yüzde 54,55’i seçtikleri bölümden memnun olmadıklarını, yüzde 59,9 ise babalarının istediği bölümü tercih ettikleri belirtmiştir. Anket değerlendirmesinde ailenin farkında olmadan çocuklarını etkilediği belirtilmektedir. Yine bu çalışmada, ailelerin bu etkisinin bilinenin çok üstünde olduğu, vurgulanmıştır.
15 Kariyerde Ebeveyn Etkisi
Kariyerde Ebeveyn Etkisi
14
Günümüzde sıkça karşılaştığımız “kariyer” sözcüğü Türkçeye Fransızca “carriere” sözcüğünden geçmiştir (Bingöl 2006, 284-285). Kariyer, bireyin çalışma yaşamı boyunca herhangi bir iş alanında ilerlemesi, deneyim ve beceri kazanmasıdır (Erdoğmuş 2003, 11). Kariyer daha geniş bir ifadeyle; para, saygınlık, prestij, başarma arzusu, daha iyi bir yaşama biçimi, bireyin önüne çıkan fırsatlar, ödüller, terfiler, yaşam boyu gelişim şeklinde tanımlanabilir (Gürüz ve Özdemir Yaylacı 2009, 184). Kariyer, kişisel ve örgütsel hedeflerle doğrudan bağlantılı olup, kişinin hayatı boyunca yaşayacağı ve kısmen kontrol altında tutabileceği iş tecrübesi ve faaliyetleriyle bağlantılı bir süreçtir (Güzel 2005, 121). Daha genel bir kanaat ise kariyerin bir üretim süreci olduğudur. Yaşı kaç olursa olsun bir insan üretim çemberinin içindeyse kariyer sürecinden bahsedebiliyoruz.
Ebeveyn Değer ve Beklentileri
Anlaşılan çocuklar ve ergenler konu meslek seçimine geldiğinde ebeveynlerinin
tercihlerini bildirmiş oldu” der. Kniveton da Ferry den önce “Ebeveynler kendi istekleriyle uyumlu faaliyetlere daha hevesli bir şekilde destek vererek farkında olmadan bir yönlendirme yapmaktadırlar” demektedir (Kniveton, 2004)
Ebeveynler her ne kadar çocuklarını serbest bıraktıklarını söyleseler de özellikle (kendi arzularına uygun) bazı meslek dallarında çocuklarına aşırı destek vererek bir şekilde beklentilerini ortaya koymuş olmaktadır. Bu durum Ferry tarafından Pennsylvania’nın kırsal bir kesiminde yapılan araştırmada ortaya konmuştur (Ferry, 2006). Ferry tarafından, 12 odak grup oluşturularak yapılan bir araştırmada çocukların kararları üzerindeki aile etkisi incelenmiştir. Ferry “Ebeveyn bazı aktivitelerde gösterdikleri aşırı heves ve ilgi sayesinde çocuklarına aslında kendi
Spesifik aktivitelere yönelik aşırı destekleme tavrının yanı sıra pek çok ebeveyn beklentilerini ve değerlerini aslında ev yaşamında birer norm olarak ortaya koymaktadır. Bank ve Marlin (Simpson, 2003) ebeveynlerin çocuklarına dayatmalar yapmak veya direktifler vermek yerine beklenti ve taleplerini bir sosyalleşme normu olarak ev içinde yaşattıklarını belirtmişlerdir. Örneğin, ebeveynler çocuğunun doktor olması, beklentisi içerisinde ise, ona bu yönde direkt bir yönlendirme yapmaktansa eve tıpla ilgili daha fazla kitap, yayın girmesini sağlaması gibi. Dolayısıyla çocuk da kendisini çevreleyen bu mesajları içselleştirerek kendi normlarını oluşturuyor ve kariyer hedefi koyarken de bu normlara uygun düşenleri tercih ediyor (Simpson, 2003). Bu fikir Otto’nun bir çalışmasında da ortaya konmuştur (2000). Lise bir düzeyindeki karşılıklı grupların hangi meslekleri tercih edecekleri yolunda bir araştırma yapıldı ve tercihlerinin anne babalarınki ile benzerliği incelendi. Sonuçta araştırmaya katılanların yüzde 46’sının sonuçlarının ebeveynlerinki ile neredeyse tamamen benzeştiği yüzde 36’sının ise birbirine çok yakın olduğu anlaşıldı (Otto, 2000, syf. 113). Bu araştırmada, ergenliğe yaklaşan çocuklar ailelerinin normlarını kendi normları olarak kabul ediyor, sonucu ortaya çıkmaktadır.
Elbette her ailede ebeveynlerin çocukları üzerine mutlaka bir etkisi olmaktadır. Ancak ebeveyn çocuk ilişkisinin nasıl olduğu çocuğun kişiliği ve kariyerini temelden etkilemektedir.
Çocuğun ebeveynlerin değer ve normlarını kabul edip içselleştirmesi genellikle bilinçli olarak gerçekleşmemektedir. Jacobsen, “Ebeveynler, her ne kadar çocuklarının tamamen özgür iradeleriyle karar verdiklerini söyleseler de günlük yaşamda kendilerini yalanlayacak davranışlar göstermektedirler” (Jacobsen, 1999 syf.15) diyor. Aileler bir konu veya bir durum hakkında hiç konuşmasalar bile beden dilleriyle düşüncelerini açıklamış olur. Anne ve baba kendi beklentileri dışındaki bir iş kolundan bahsedildiğinde yorum yapmasalar bile vücud hareketleriyle memnun olmadıklarını ifade edebiliyor (Taylor ve Harris 2004). Jacobsen’e göre (1999) “Yetişkinler çocukların sahip olduğu sezgi ve içgüdüsel algılamaları hafife almaktadır (syf.14). Çocuklar ebeveynlerin ne söylediğinden çok aslında ne söylemediğini anlamaya daha çok önem verir. Çocukları için kati bir yönlendirme yapmamakla övünen ebeveynlerin neredeyse tamamının aklında spesifik bir meslek dalı bulunmaktadır (Jacobsen, 1999). Bununla ilgili Jacobsen’in anlattığı küçük bir örnek vardır: Molly keman çalmasını sevmektedir. 12 yaşına kadar anne ve babası onun bu uğraşını destekler ve hoşlarına gider. Kısa bir süre sonra Molly’nin öğretmeni onun bir keman sanatçısı olması gerektiğini aileye söyler. Bu noktadan sonra aile Molly’nin müzik egzersizlerine olan ilgisini kaybeder. Molly ne zaman çalmaya başlasa, baba radyonun sesini yükseltir, anne ise bulaşık yıkamaya koyulur ve tabakları gürültülü bir şekilde yıkamaya başlar. Hal böyle olunca Molly bir süre sonra kendine olan güvenini PSİKOLOJİM, Yıl: 2 - Sayı: 9
17 Kariyerde Ebeveyn Etkisi
Kariyerde Ebeveyn Etkisi
16
4 Majör kariyer gelişim teorisini inceledikten sonra ailelerin çocukların kariyer seçimlerine olan büyük etkisini açıkça görebiliyoruz. Günümüzde pek çok kişi, çocukların ve özellikle de ergenlerin aile değerlerini dikkate almadığını iddia etse de araştırmalar bunun tersini söylüyor. Michael Rutter’a göre (Otto, 2000) gençler (meslek seçimi gibi) majör konularda ebeveynlerin değerlerini paylaşma eğiliminde ve ileride karşılaşacakları bir takım sıkıntılarda da yine onların rehberliğine başvurmaktadır. Yine ona göre ebeveynlerle yabancılaşmanın ergenliğin doğal bir sonucu olduğu ise tamamen bir mittir.
kendilerinden ne beklediğine fazlasıyla önem vermektedir. Hatta bazı durumlarda gençler ebeveynlerinin onaylamadığı meslekler için ailelerini ikna etme ve hatta araştırma konusunda bile isteksiz olmaktadır (Taylor, Harris, & Taylor, 2004).
kaybeder ve artık keman çalmaktan vazgeçer. Koleje gitmeye başladığında ise babasının parasızlık yüzünden okuyamadığı tıp fakültesine gidip doktor olmaya karar verir. Anne ve babası Molly’nin bu kararı karşısında heyecanlanır ve çok mutlu olur. Çünkü bu onun kararıdır (?)” (Jacobsen, 1999,) Yukarıdaki örnekte ailesi aslında Molly’nin doktor olmasını istemektedir ancak bunu direkt olarak sözel bir şekilde söylememiştir. Ebeveynler Molly’nin isteği olan kemanı önemsememiş, görmezden gelerek isteksizliklerini ve tasvip etmediklerini bildirmiştir. Kızlarının tıp fakültesine gitmesini onun arzusu olarak ortaya koymalarına rağmen aslında kendi isteklerini kızlarına empoze etmişlerdir. Ebeveyn Çocuk İlişkisi Elbette her ailede ebeveynlerin çocukları üzerine mutlaka bir etkisi olmaktadır. Ancak ebeveyn çocuk ilişkisinin nasıl olduğu çocuğun kişiliği ve kariyerini temelden etkilemektedir. Li ve Kerpelman’a göre (2007) anne babasıyla iyi ve sağlıklı ilişkileri olan çocuklar yapacakları meslekleri seçerken onları mutlu etmeye çalışmaktadır. Öte yandan çocukların ebeveynlerle ilişkisinde bir kopukluk varsa kariyer tercihlerinde ebeveyn onayını aramamaktadır (Li & Kerpelman, 2007). Bu kopukluğun çocuğun kariyer tercihine olumlu etki edeceği düşünülebilir ancak bu kopukluğun farklı aileler için farklı yönleri olabilir. Mesela kimi ergenler ebeveynleriyle tamamen farklı olduklarını düşünerek bağlarını tamamen koparabilmekle birlikte bazı ergenlerde
aralarında anlaşmazlık olduğunu düşünüp ama yine de birbirlerine bağlı kalabililir. Her iki durumda da ebeveynle arada bir kopukluk olmasına karşın dereceleri farklıdır. Yine, Li ve Kerpelman’a göre (2007) ergenin ebeveynlerinden uzaklaşması kendi kişiliğinin oluşması ve bir otonomi kazanmasına yol açabilir (syf. 113). Ancak ebeveynlerinden yeteri kadar kopamayan ve kendi otomonisini oluşturamayan, ebeveynlerine büyüyüp geliştiği halde hala çok yakın duran ergenlerin ailelerinin kariyer tercihlerini takip edecektir (Li & Kerpelman, 2007, syf. 113). Ebeveynlerin çocuklarıyla aralarındaki bağın kopması veya ne oranda kopacağı sağlıklı ve dengeli ilişki kurabilmeyle doğru orantılıdır. Burada ebeveynlerin kontrol eden ve destekleyen şeklinde iki yaklaşım sergilemesi önerilmektedir. Rathunde, Carroll ve Huang’a göre (2000), “Buradaki kontrolle anlatılmak istenen ebeveynin çocukları uyarması, disipline etmesi ve eğitmesidir.” (syf. 115). Buna aynı zamanda ebeveynlerin çocukları için dilekleri ve beklentileri de girmektedir. Destek derken de: aile içindeki ilişkilerin sağlıklı ve sevgiye dayanması, ev içinde konforun sağlanması, çocuğun kendi düşüncelerini özgürce ifade etmesine olanak sağlanması ve yargılayıcı olmadan gerçek bir tarafsızlıkla dinlenmesi, çocuğun kendini keşfetmesine olanak sağlanması kastedilir (Rathunde, Carroll, & Huang, 2000, syf. 115). Ebeveynlerin aile içinde çocuklarına hem kontrol edici hem de destekleyici yaklaşım sergilemeleri salık verilir (Rathunde, Carroll, & Huang, 2000). Aile içi ilişkilerde çocuğa yönelik yüksek kontrol ve yüksek destekleyicilik gösterildiğinde çocuğun kendini
keşfetmesi, otonom kazanması ve bir mesleğe yönelmesinin çok daha sağlıklı olduğu görülmüştür (Rathunde, Carroll, & Huang, 2000). Chope (2006) “Ailenin uyaran, eğiten, kollayan ve yüksek seviyede destekleyen tavırları yanında yüksek beklentiler de ortaya konduğunda çocuğun yüksek seviyede bir eğitim alma ve güçlü kariyer hedeflerine sahip olması tetiklenmektedir” (syf. 32). Bu olguların hepsi bir arada bulunduğunda ergenin öz güveninin arttığı ve bugünkü davranışlarının geleceğine ne tür katkılar koyabileceğini sorgulamaya başladığı görülmektedir (Rathunde, Carroll, & Huang, 2000). Şu ana kadar araştırdığımız literatürlere göre, ebeveyn çocuk ilişkilerinin ergenin mesleki arzuları üzerinde doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Çocuk ailesiyle olan ilişkisini sağlıklı kurabiliyor kontrol ve desteği en üst seviyede görebiliyorsa mesleki yönelimine daha fazla önem verip daha fazla motive olabilmektedir. Ergenler ayrıca kendi kimliklerini ortaya koyma ve kariyer anlamında yeni keşifler yapmaya gönüllü olmaktadırlar. Ebeveyn, çocuklarının hem kendilerini hem de kariyerlerini keşfetme sürecinde önyargısız ve tarafsız olarak destekleyici rollerini ifa etmeli ve iletişim kanallarını mutlaka açık tutmalıdır. Cinsel Sosyalleşme Araştırmalar anne ve babanın çocuklarının kariyer arzularını farklı farklı etkilediğini ortaya koymakta (Otto, 2000), genç ergenlerin kariyer planlamalarında özellikle annelerine baktığını belirtir. Poulter (2006) ise babanın etkisinin daha fazla olduğunu PSİKOLOJİM, Yıl: 2 - Sayı: 9
Ebeveyn, sadece mesleki anlamda değil cinsel anlamda da bir takım bilgi ve beklentilerini de bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde aktarmaktadır. Örneğin kızları bale veya halk oyunları kurslarına gönderirken erkek çocukları futbol, basketbol veya karate kursuna göndermek gibi (HesseBiber & Carter, 2000). Çocuklar aynı zamanda ev içinde gözlem yaparak kendi cinsel rollerini öğrenmektedirler. Yine örneğin kız çocuğu annesini izleyerek benzer davranışları kendine kodluyor iken, erkek çocuk ise babayı gözlemlemektedir. Hesse-Biber & Carter’a (2000) göre anneler çalışsalar dahi ev işlerinin önemli bir kısmını halletmeleri bu kodlamayla ilgili olarak ifade etmektedirler. Çocuklar büyürken kendi cinsiyetlerine göre bir takım etkileri, bilgileri ve kodlamaları alarak ergenliğe adım atmaktadır.
Çocuklar aynı zamanda aile içinde anne ve baba arasındaki güç dağılımı ve kullanımı ile ilgili de çıkarımlarda bulunmaktadırlar. Aile içinde paranın kontrolünün kimde olduğu, önemli kararları kimin aldığı, planlamaları kimin yaptığı dikkatle gözlenmektedir. Fishman’ın bir çalışmasında (Hesse-Biber & Carter, 2000) anne ve baba arasındaki konuşma örnekleri incelenmiş ve erkek çocukların annenin üzerinde konuştuğu konulara babanınıkine göre daha dikkat ettiği ve önemsediği anlaşılmıştır. Anne ve baba arasındaki güç paylaşımını gösteren konuşmalar çocukların ileride neyi yapıp yapmamaları gerektiğini anlamalarına yarayan bir takım sınırlar çizmektedir (Hesse-Biber & Carter, 2000, syf. 96). Bu noktada babaların anneye oranla daha fazla alanda dominant olduğunu ortaya koymaktadır. Ebeveynin kız çocuğunun kariyer tercihine etkisi, erkeğe göre daha fazladır. Linda Lavine’ın bulgularına göre evde baba dominant bir konumdaysa kız çocuğunun kariyer seçiminde evvelce kadınlar için uygun bulunan meslek dallarından birine yönelme olasılığı çok daha yüksektir. Bunun sebebi çocuğun ev içinde cinsiyet odaklı işlerle ilgili mesaj bombardımanına maruz kalması olabilir. Bu kızlar genellikle toplumca bayanlar için uygun kabul edilen işlere yönelirken erkek egemen iş kolları akıllarından bile geçmemektedir. Lavine’a göre (1982) anne veya baba iş yaşamında ne kadar güçlü ve dominant olursa olsun çocuklar sadece evdeki hallerinden etkilenmektedir. Kız çocuğu kariyer tercihinde sadece anneyi rol model alarak almaktadır. Annenin Etkisi Günümüze kadar yapılmış çalışmaların çoğu, babanın çocukların kariyeri üzerindeki etkisine yoğunlaşırken son yıllarda kadının daha fazla iş hayatına girmesiyle birlikte annenin rolünü inceleyen araştırmalar da yaygınlaşmaya başladı. Gerçekte annenin etkisinin, babanın etkisinin neredeyse tam tersi olduğu bilinmektedir (Simpson, 2003, Tartışma Bölümü 2). Bir örnek vermek gerekirse yüksek statülü ve cazip işler yapan kadınlarla nispeten daha düşük statülü va kadınsı işler yapan anneler incelendiğinde yüksek statülü işlerde çalışan kadınların çocuklarını kendininkine benzer işlere girmeleri konusunda cesaretlendirmediği ortaya konulmuştur (Simpson, 2003). Babalar ise çocuklarını daha ziyade mühendislik gibi teknik ağırlıklı iş kollarına yönlendirmektedir (Simpson, 2003). Öte yandan yine araştırmalara göre annesi ev hanımı olan çocuklar, kendi çocukları olduğunda çalışmayı bırakıp evde kalmayı tercih etmektedir (Chope, 2006; Lavine, 1982; Weinshenker, 2006). Ayrıca annesi ev hanımı olan erkek
çocukları da eğer kendi çocukları olursa eşlerinin çalışmayıp evde kalmalarını istemektedir (Weinshenker, 2006). Kadınların meslekleri, annelik rollerini de etkilemektedir. Örneğin, matematik veya fizik gibi alanlarda çalışan kadınlar, çocuklarına eşit davranırken, daha yüksek gelir ve statüye sahip meslekleri icra edenlerin kız çocuklarını biraz daha fazla kayırdıkları ortaya çıkmıştır (Maier, 2005). Annenin ciddi etkisine karşın çocuklar kariyer seçiminde babalarının daha etkili olduğunu ifade etmektedir (Otto, 2000). Maier’e göre çocuklar anneleriyle kariyer konusu üzerine günlük olarak çok sık konuşmakta, ortaya bir yönelim çıktığı noktada babaya başvurulmakta ve baba da zaten karar geçilen konuyu desteklediğinde sanki babanın dediği olmuş gibi bir algı ortaya çıkmaktadır (Maier, 2005, syf. 414). Öte yandan Li ve Kerpelman’a göre anneler özellikle kız çocuklarının kariyer seçimlerinde hayati bir etkiye sahip olduklarının farkına vararak uygun ve yapıcı bir davranış geliştirmelidir (Li & Kerpelman, 2007, syf. 113). Bölüm III: Özet, Kritik Analiz ve Tavsiyeler Bu bölümde şu ana kadar verdiğimiz bilgileri özetlemek ve analiz etmek istiyorum. Özellikle 4 kariyer teorisinin, kariyerde ebeveyn etkisiyle ilintisi ve cinsiyet anlamında sosyalleşmenin etkisini tartışacağım. Ayrıca gelecek araştırmalar için öneriler, çocuk ve aileleri ile çalışan kariyer danışmanlarına da tavsiyelerim olacak. Özet ve Literatür İncelemesinin Kritik Analizi Ebeveynlerin çocuklarının kariyer tercihleri üzerine etkisini masaya yatırdığımız bu literatür incelemesinde ebeveyn ve çocuk ilişkisinin aslında birkaç farklı kanal üzerinde ilerlediğini görüyoruz. Bu kanalların başında anne ve babanın sahip olduğu değer, normlar ve beklentiler, ebeveyn çocuk arasındaki ilişki ve cinsel farklılaşma. Bu değişkenlerin neredeyse tamamı dört temel kariyer teorisinin içinde yer almaktadır. Ginzberg’in (1988) teorisinde çocuk, gelişiminin ilk aşamasında anne babasının mesleğinden etkileniyor ve daha sonraki yıllarda ise bu etkilenme, kendi istekleri ve dışarıda var olan olanaklar arasında bir uzlaşmaya varmaya çalışmaktadır. Havighurst’ün (1964) teorisinde de çocuk öncelikle anne babası olmak üzere kendisine yakın olan kişi veya kişinin mesleklerine yönelmektedir. Roe (1957) çocuğun kariyer seçiminde ebeveynlik tarzlarının büyük bir etkiye sahip olduğuna inanıyor. Özellikle odağında insan olan iş kollarını tercih edip etmeme konusunda… Roe daha sonra da çocuğun anne babayla olan bağının güçlü olup olmaması veya şeklinin çocuğun meslek seçimi üzerinde en etkili unsur olduğunun altını çizmektedir. Çocuğun meslek seçiminde ebeveynlerinden nasıl etkilendiğine dair en detaylı teori ise 7 faktörüyle Gottfredson’a aittir(1981). Bu 7 faktöre cinsiyet ve değerler de ilave edilmektedir. Bu çalışmada çok sayıda ve farklı araştırmanın ebeveynlerin değer ve beklentilerinin çocuğun meslek seçimi üzerine etkili olduğunu ittifakla ortaya koymaktadır. Ergenler başta meslek seçimi olmak üzere diğer hayati konularda da anne ve babalarının değerlerini paylaşma eğilimi göstermekte ve hatta önlerine ciddi fırsatlar çıksa bile, eğer bu değerlerle uyuşmuyorsa görmezden gelebiliyorlar. Örneğin çocuğun önüne astronot olma fırsatı gelmişse bile ebeveynlerden onay alamıyorsa çocuk bu fırsattan uzaklaşmaktadır. Buraya kadar bulduklarımız toplumumuzda yaygın olan, “Ergenler başına buyruktur,
isyankârdır, kendi akıllarına göre karar veriyorlar ve anne babaya karşı geliyorlar” şeklindeki kanılara ters düşmektedir. Aslında ergen karşı koyması veya isyanı, çocuğun aileden biraz uzaklaşıp kendi değerlerini arayıp bulması ve neticede yapacağı meslek tercihinin ebeveynin beklentileriyle bir şekilde örtüştürülmesi süreci olarak kendini göstermektedir. Öte yandan bu incelemede aile içindeki cinsiyete dayalı roller, güç paylaşımı ve diyaloglarda çocukların sahip oldukları cinsiyete göre iş kollarına yönelmesini desteklemektedir. Bunun da pozitif bir etki olduğunu söyleyemiyoruz. Araştırmalar özellikle annenin çocukları cinsiyetlerine uygun düşecek iş kollarına yönlendirdiğini göstermektedir (Otto, 2000; Simpson, 2003). Ayrıca literüatür anne ve babanın birbirleriyle olan ilişkisinin, davranışlarının aile içindeki güçü kullanma şekillerinin çocukların kariyer tercihlerine etki ettiğini ortaya koymaktadır. Cinsiyet farkı gözetilen bir ortamda yetişen çocukların (yani kız evde otursun ev işi yapsın şeklinde konuşmaların geçtiği) genellikle bu beklentiye uygun davrandığı görülmektedir. Ancak anne çalışıyorsa ve kadınların hamilelikten sonra tekrar işe dönmeleri gerektiğini düşünüyorsa durum değişebilmektedir. Şu ana kadar yapılan araştırmalar anne ve babanın cinsiyetlere bakış açısından özellikle kız çocuklarının etkilendiğini ortaya koymaktadır. Erkek çocukları için yeterli bir araştırmaya rastlanmamaktadır. Gelecek Araştırmalar için Tavsiyeler Araştırmalar ebeveynin çocukların meslek seçimi üzerine etkisi tartışmasız bir şekilde ortaya koymaktadır. Geçmiş yıllardaki araştırmalar özellikle babanın daha fazla etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyordu (Havighurst, 1964) ancak güncel araştırmalar annenin de en az babalar kadar güçlü bir etkiye sahip olduğunu belirtmektedir (Otto, 2000; Simpson, 2003). Gerçekten de kadının son yıllarda daha iyi eğitim almaya başlaması, ekonomik hayatta yer edinmesi aileye ekonomik katkıda bulunabilmesi annenin durumunu da güçlendirmektedir (Simpson, 2003). Gelecekte yapılacak araştırmalar, annenin iş hayatındaki ömrünü ve bunu etkileyen faktörleri konu edinebilir. Ayrıca çocukların kariyer belirleme sürecine etki eden diğer unsurlar da araştırılabilir. Öte yandan çalışma mekânlarında yaşanan değişimler, ev-ofis kavramının giderek yaygınlaşması, yeni gelişen meslek dalların kariyer seçiminde değişikliklere yol açabilir. Örneğin ev ofis çalışan annenin çocuklara etkisi nasıl olabilir? Ayrıca ileride sadece ebeveynlerin değil dedelerin ninelerin ve hatta yakın akrabaların çocukların kariyer seçimine etkisi sorgulanabilir. Kariyer Danışmanları için Tavsiyeler Okullarda görevli rehber öğretmenler veya kariyer danışmanları çocuklarla aileleri arasındaki ilişkinin çocukların meslek seçimine etkisi üzerinde durması gerekecek. Özellikle danışmanlar ebeveynlerle daha sık görüşüp onların çocukları üzerindeki bilinçli veya bilinçdışı etkilerini tartışabilirler. Özellikle kariyer günleri veya kariyer panayırları gibi etkinlikler vasıtasıyla ergenlerin aileleriyle bir araya gelme şansı yakalanabilir. Rehberler hazırlayacakları broşür, tanıtım yazılarıyla velileri çocuklarıyla olan ilişkileri konusunda uyarabilir.
Mesela velilerin aile içinde mesleklere cinsiyet atfeden konuşmalarına özen göstermeleri istenebilir. Okul rehberlerinin hem velileri hem de toplum karar vericilerini uyararak bazı meslek alanlarının erkek veya kadın egemen olmasının engellenmesi sağlanabilir. Mesela kadınlar daha fazla bilim insanı veya mühendis olabilir.
University Press.
Son olarak velilerin de bu süreçte eğitilmesi önemli bir adım olabilir çünkü araştırmalar velilerin çocukları üzerindeki etkilerini azımsadığını gösteriyor (Taylor, Harris & Taylor, 2004). Bunun için okullarda velilerin de katılabileceği mesleki yönelim çalıştayları düzenlenebilir.
Külahçıoğlu, Şermin- Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Görükle Yerleşkesi 16059 Bursa.
Referanslar
O’ Brien, K. M., Friedman, S. M., Tipton, L. C. & Linn, S. G. (2000). Attachment, seperation, and women’s vocational development: A longitudinal analysis. Journal of Counseling Psychology, 47, 301-315.
Adams, J.F. Understanding Adolescence, Allyn and Bacon, Inc., 1976, s. 498-499. Arı, R. & Seçer, Z. Ş. (2003). Farklı ana baba tutumlarının çocukların psikososyal temelli problem çözme becerilerine etkisinin incelenmesi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10, 451–464. Akkaya, S. (2008). Ortaöğretim (lise) öğrencilerinde rekabetçi tutum ile ana-baba tutumları arasındaki ilişki düzeyi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya. Bingöl Dursun (2006), İnsan Kaynakları Yönetimi. Biber, S., & Carter, G.L. (2000). Working women in America: Split dreams. New York, NY: Oxford University Press. Beyers, W. & Goossens, L. (1999). Emotional autonomy, psychosociol adjustment and parenting: Interactions, moderating and mediating effects. Journal of Adolescence, 22, 753–769. Gürüz Demet ve Yaylacı Gaye Özdemir (2009), İnsan Kaynakları Yönetimi: İletişimci Gözüyle. Gürüz Demet ve Gürel Emet (2006), Yönetim ve Organizasyon. Erdoğmuş Nihat (2003), Kariyer Geliştirme: Kuram ve Uygulama. DeRidder, L. The Impact of Parents and parentin on Career Development.Knoxville, TN: Comprehensive Career Development Project, s. 30. G.Ö Yaylacı - Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi (Bilig), 2007. Chope, R. C. (2006). Family matters: The influence ofthefamily in career decision making. Austin, TX: Pro-Ed. Ferry, N. M. (2006, June). Factors influencing career choices of adolescents and young adults in rural Pennsylvania. Journal ofExtension, 44(3). Retrieved August 31, 2007, from: www.joe. org/joe/2006june/rb7.shtml Ginzberg, E. (1988, June). Toward a theory ofoccupational choice. The Career Development Quarterly, 36(4),358-363. Gottfredson, L. (1981, November 1). Circumscription and compromise: A developmental theory of occupational aspirations. Journal of Counseling Psychology, 28, 545, 580. Retrieved October 29,2007, from: ERIC database. Havighurst, R. J. (1964). Youth in exploration and man emergent. In H. Horow (Ed.), Man in a world ofwork (pp. 215-236). Boston, MA: Houghton Mifflin. HesseHirsch, E. D., Kett, J. F., & Trefil, J. (Eds.; 2002). The new dictionary ofcultural literacy (3 ed.). Retrieved October 29,2007, from: www. bartleby.com/59/17/ socioeconomi.html Jacobs, J. E., Chhin, C. S., & Bleeker, M. M. (2006, August). Enduring links: Parents’ expectations and their young adult children’s gender-typed occupational choices. Educational Research & Evaluation, 12(4),395-407. Retrieved September 18, 2007, from: Academic Search Elite database. Jacobsen, M. H. (1999). Hand-me-down dreams: How families influence our career paths and how we can reclaim them. New York, NY: Harmony Books. Kniveton, B. H. (2004, November). The influences and motivations on which students base their choice of career. Research in Education, 72,47-59. Retrieved August 31,2007, from: http:// findarticles.com/p/articles/mi_qa3765/is_200411/ ai n9468960 Kush, K. & Cochran, L. (1993). Enhancing a sense of agency through career planning. Journal of Counseling Psychology, 40, 434-439. Lavine, L. (1982, June 1). Parental power as a potential influence on girl’s career choice. Child Development, 53(3),658-663. Retrieved October 23,2007, from: ERIC database. Li, C., & Kerpelman, J. (2007, January 11). Parental influences on young women’s certainty about their career aspirations. Sex Roles, 56, 105-115. Retrieved February 24, 2008, from: EBSCOhost database. Maier, K. S. (2005). Transmitting educational values: Parent occupation and adolescent development. In B. Schneider, & L. J. Waite (Eds.), Being together, working apart: Dual-career families and the work-life balance (pp. 396-418). New York: Cambridge
Mish, F. C. (Ed.; 2004). Merriam-Webster’s collegiate dictionary (11th ed.). Springfield, MA: Merriam-Webster, Inc. Kepçeoğlu, Muharrem, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Özerler Yayınevi
Otto, L. B. (2000, Winter). Youth perspectives on parental career influence. Journal of Career Development, 27(2), 111-118. Retrieved October 23, 2007, from: ROQUEST database.
19
Özyürek Ragıp - Atıcı Meral Kılıç - Üniversite Öğrencilerinin Meslek Seçimi Kararlarında Kendilerine Yardım Eden Kaynakların belirlenmesi (Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Dergisi Cilt 3, Sayı 17). Paa, H. K., & McWhirter, E. H. (2000, September). Perceived influences on high school students’ current career expectations. The Career Development Quarterly, 49, 29-49. Poulter, S. B. (2006). The father factor: How your father’s legacy impacts your career. Amherst, NY: Prometheus Books. Rathunde, K., Carroll, M. E., & Huang, M. P. (2000). Families and the forming of children’s Occupational future. In M. Csikszentmihalyi & B. Schneider (Eds.), Becomingadult: How teenagersprepare for theworld ofwork (pp. 113-140). New York: Basic Books. Reinhard, B. (1997, April 30). Some find fault with ‘Daughters to Work’ event. Education Week, 16(31),9. Retrieved March 13,2008, from: Professional Development Collection database. Roe, A. (1957, September). Early determinants of vocational choice. Journal of Counseling Psychology, 4(3),212-217. Retrieved October 29, 2007, from: PsycARTICLES database. Simpson, J. C. (2003, May). Mom matters: Maternal influence on the choice of academic major. Sex Roles: A Journal ofResearch, 48(9110),447-460. Retrieved August 31, 2007, from: Academic Search Elite database. Son’s day. (1996, September/October). New Moon Network, 4(1), 10. Retrieved March 13, 2008, from: Professional Development Collection database. Sürücü, M. (2005). Lise öğrencilerinin mesleki olgunlukları ve algıladıkları sosyal destekleri arasındaki ilişkilerin incelenmesi (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Trice, A. (1995, June). The origins of children’s career aspirations: IV. testing hypothesis from four theories. Career Development Quarterly, 43(4),307-322. Retrieved October 10, 2007, from: ERIC database. Weinshenker, M. N. (2006, October 28). Adolescents’ expectations about mothers’ employment life course patterns and parental influence. Sex Roles, 54, 845-857. Retrieved February 24, 2008, from: EBSCOhost database. Yörükoğlu, A. (1989). Değişen toplumda aile ve çocuk. (3.Baskı). İstanbul. Özgür Yayın Dağıtım. Ünüvar, A. (2007). Lise öğrencilerinin algıladıkları ana-baba tutumları ile kendine saygı düzeylerinin incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Yılmaz, B. (http://www.haberturk.com/polemik/haber/688250universiteliler-meslek-seciminden-neden-mutsuz) Yavuzer, H. (2009). Ana-baba ve çocuk. (20. Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
PSİKOLOJİM, Yıl: 2 - Sayı: 9
Kariyerde Ebeveyn Etkisi
18
Pek çok araştırmacı çocukların cinsel kimliklerini çok erken yaşlarda, evlerinde keşfetmeye başladıklarını belirtirken az sayılabilecek bir kısmı da erken yaşlardaki cinsel farkındalığın gelecek meslek seçimi üzerinde bir ilişkisinin olabileceğini düşünmektedir. Jacobs, Chhin and Bleeker’ın (2006) araştırmalarından ortaya çıkan sonuç ise özellikle babaların kız çocukları üzerinde kariyerlerini yönlendirme anlamında etkisi büyüktür.
Kariyerde Ebeveyn Etkisi
söylerken Jacobs, Chhin & Bleeker (2006) ise çocuğun cinsiyetine göre anne ve babaya farklı farklı tepkiler verdiğini söyler. Bütün bu araştırmacıların ortada buluştukları nokta ise çocuğun cinsiyetinin mesleki yönelimini oldukça etkilediği yönündedir.
iİ lgili anne ve babalar; İlgili Anne ve Babalar
20
PsikoÇocuk / SAYI I
bir şekilde uygular. Neye, neden ‘hayır’ denildiği açıktır. Çocuk, kendisinden ne beklendiğini, uygun davranış şeklinin ne olduğunu öğrenmiştir. Anne ve babasının kendisinden nasıl davranması gerektiğini bilen çocuk, ona göre hareket eder. Kafası daha az karışır. -Çocuğun olumlu yanlarına vurgu yaparak, olumlu davranışın pekiştirilmesini sağlar. -Çocuğu olduğu gibi kabul eder. Çocuğun duygu ve düşüncelerine saygı gösterir.
Sonuç olarak, hatalı çocuk yoktur. Hatalı ya da eksik anne-baba davranışı vardır. Çocuklarınızı nasıl görmek istiyorsanız ya da size nasıl davranılmasını istiyorsanız onlara öyle davranın. Değişime önce kendinizden başlayın...
21 İlgili Anne ve Babalar
-Sorumluluklarının farkındadır. Baskı ya da zorlanma hissetmeden sorumluluklarını yerine getirir. -Kendisine ve diğer aile bireylerine 20 özen gösterir. Kendi benlik saygısını ve özgüvenini korumaya çalışır. -İnsanı, doğayı, hayvanı sever. -Öfkeyle baş etme yollarını bilir. Şiddet içeren davranışlar sergilemez. Zorlandığında yardım almakta tereddüt etmez. -Kişisel özgürlüklere saygılıdır. Çocuğa ve diğer aile bireylerine tercih hakkı tanır. Eleştirel, yargılayıcı, küçük düşürücü, suçlayıcı tutum ve davranışlardan kaçınır. -Çocuğun ilgi alanlarını bilir. Yeteneklerini geliştirmeye yönelik programlar yaparlar. -Çocuğun çabalarını, neyi başarabildiğini fark eder. Bunu fark ettiğine dair geri bildirim verir. Çabalarını ya da başarılarını takdir eder. -Çocuğun nasıl boş zaman geçirdiği, neler yaptığı konusunda çocukla iletişim halindedir. -Çocuğun arkadaşlarını tanır. Hafta sonları ya da okuldan sonra nerede olduklarından haberdardır. -Çocuğun öğretmenini tanır. Okul durumu hakkında bilgi sahibidir. Okulla işbirliği içerisindedir. -Aile Bireyleri birlikte zaman geçirmeye isteklidir. Bu zaman geçirme yalnızca televizyon izleme şeklinde değildir. -Olanaklar dahilinde yemekler bir arada yenir. Konuşmalara ve aile içinde alınan kararlara çocuğun katılımı sağlanır. -Kuralları açık, net ve anlaşılır
Çocuğumun Depresyonda Olduğunu Nasıl Anlayabilirim?
Aşağıdaki sorulara vereceğiniz yanıtlar çocuğunuzun depresyonda olup olmadığını anlamak için size yol gösterecektir. 1.Çoğu zaman kendini üzüntülü ve bomboş hissediyor mu? 2.Çoğu zaman sıkıntılı ve huzursuz mu? 3.Bütün faaliyetlere karşı ilgisini kaybetti mi? 4.Kendi kontrolü dışındaki şeyler yüzünden kendini değersiz, çaresiz ve suçlu hissediyor mu? 5.İştahında (aşırı iştah veya iştahsızlık) veya kilosunda (artış veya azalma) belirgin bir değişme var mı? 6.Uyku problemi (uyumakta zorlanma ya da sürekli uyuma isteği) yaşıyor mu? 7.Eskisine göre davranışlarında veya konuşmasında hızlanma ya da yavaşlama var mı? 8.Yorgun ve enerjisi düşük mü? 9.Yoğunlaşmakta veya karar vermekte zorlanıyor mu? 10.Ölümle ilgili sorular soruyor mu? Tekrarlayan düşünceleri var mı? İntihardan ya da kendine zarar vermekten söz ediyor mu?
*Eğer 1., 2. veya 3. Soruya ve en az dört ayrı soruya daha evet cevabı verilmişse, büyük bir ihtimalle çocukta depresyon olabilir. Özellikle belirtiler, iki haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa. *10. Soruya evet cevabı verilmesi, çocuğun intihar riski taşıdığını ifade etmesi bakımından anlamlıdır. Her durumda vakit geçirilmeden bir uzman yardımı alınmalıdır. PsikoÇocuk / SAYI I
21
Bipolar Bozukluk
uçlardan DENGEYE... PINAR ESİNA st.clements unıversıty psİKOLOJİ LİSANS ÖĞRENCİSİ
Bipolar
bozukluk,
latince’de ‘iki kutuplu’ demektir. Çift kutuplu duygu durum bozukluğu, eskiden manik depresyon, manik atak veya manik depresif bozukluk olarak bilinen bir hastalıktır.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Ve genellikle ilaç tedavilerinde ilk tercih olarak duygu durum düzenleyicisi denilen ilaç grubundan Lithuril marka adlı lityum karbonat tuzu kullanılır. Türkiye’de yaklaşık 30 bin kişi tarafından lityum kullanılmaktadır. Yinelenen bir patoloji olması nedeniyle lityum tabletlerinin ömür boyu alınması gerekebilir.
Ortalama başlama yaşı 21’dir. ilk atak erkeklerde genelde mani olurken, kadınlarda depresyon olur.
Manik dönemden depresyona geçiş ani ve trajik olabilir. Depresyona ağır anksiyete panik ataklar eşlik edebilir
BİPOLAR BOZUKLUK, LATİNCE’DE ‘İKİ KUTUPLU’ DEMEKTİR. ÇİFT KUTUPLU DUYGU DURUM BOZUKLUĞU, ESKİDEN MANİK DEPRESYON, MANİK ATAK VEYA MANİK DEPRESİF BOZUKLUK OLARAK BİLİNEN BİR HASTALIKTIR.
Bipolar bozukluk her yaşta ve her cinsiyette ortaya çıkabilir, kişilerin psikolojik yapıları, sosyal durumları ile ilişkili değildir. Genellikle bahar aylarında ortaya çıkan hem durgunluk hem de coşkuyu uç noktalarda uzun süreli yaşama durumu. Dönem dönem ortaya çıkan üzüntü ve karamsarlığın egemen olduğu bir ruh hali ile aşırı hareketlilik, coşku nöbetleri ile seyreder.
Belirtilerine bakacak olursak ise ilk gösterdiği belirtileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Uyuşturucu ve alkol kullanımı sonrasında da gelişebilir.
.......BİPOLAR BOZUKLUK
Tedavi sırasında düzenli olarak lityum kan testleri yapılır. Serum lityum seviyesine göre psikiyatri uzmanı doktor lityum dozunu belirler. Manik atak döneminde 0.8-1.2 mEq/L, uzun dönemli idame tedavisinde ise 0.81.0 mEq/L serum lityum seviyesi hedeflenir.
Bu rahatsızlığa sahip kişi eğer tedavi olmayı redderse sadece kendisine değil etrafına da fena halde zarar veriyor. Özellikle bu kişi aileden biriyse büyük sabra sahip olmanız gerekiyor. Eğer ilaçlar düzenli alınırsa hasta kişi oldukça normal bir hayat sürebiliyor ama ne zaman tedaviyi bıraksa eski haline dönüyor. Kısacası tedavisi olmasına rağmen başta yakınları olmak üzere oldukça yıpratıcı bir süreç geçirirler. Bu nedenle kişinin tedavi olması şarttır.
“
23 Bipolar Bozukluk
“
22
BİPOLAR BOZUKLUK; BİPOLAR BOZUKLUKTAKİ BELİRTİLER NEDİR?
Aşırı konuşma eğilimi gözlenir. Kişi, olağan durumundan farklı ve belirgin bir biçimde hızlı ve sürekli konuşma eğilimindedir. Zihinsel etkinlikler hızlanmıştır. Düşünceler ve çağrışımlar birbiri ardı sıra gelir. Kişi, çağrışımlar ve düşünceler arasında eleme yapmakta zorlanır. Bu durum “çağrışımlarda gevşeme” ve “düşüncelerde sıçrama” olarak da bilinir.
Toplumsal ilgi belirgin bir biçimde artmıştır. Kişi çok daha sosyal, çok daha Hastalar genelde uzun girişken, çok daha atak yıllar depresif bozuolur. Sonuçlarını hesaplakluk teşhisleri alabimadan, yaşamdan zevk lir teşhis için hasta almaya yönelik etkinliklere yakınlarını dinlemek girişilir. Çoğu geçici bir daha doğrudur keza hevese yönelen etkinliklerhasta kendi gerçek dir bunlar. Giyiniş biçimidurumunun farkında ni birden bire köklü bir olmayabilir ya da şekilde değiştirme, totersi hasta olarak plumsal kuralları zorlayan tanımlanmamak cinsel deneyimlere girişme, korkusuyla hastalığını hesapsız para harcama, saklama ya da hekimi ayna karşısında uzun süre yanıltmaya çalışabilir. vakit geçirme gibi belirtiler kendini gösterir. Hobilerine ve kabiliyetUyku gereksinimi düşer, lerine bağlı olarak magünlerce uyumadan nik dönemde fazlasıyla yaşarlar. Buna rağmen üretken olurlar. Manik kendilerini iyi hissederler, ataklar sırasında kişi, hastalığın en önemli belirti- son derece yaşam si de budur ve sonuç itibari dolu, neşeli, canlı, ile bir döngü yaşanır. mutluluktan uçan bir insan görünümü verir. Aşırı ve abartılı bir özgüven görülür. Kişi kendini, her şeye gücü yeten, her sorunu çözebilecek, giriştiği her işin üstesinden rahatlıkla gelebilecek bir durumda algılar.
Kişi dikkatini belirli bir konu üzerinde, belirli bir süre tutmakta zorlanır. Zihinsel süreçler ve bunlara bağlı olarak konuşmalar, konudan konuya Hastada sanrı ve varsanrı, geçmekte, sıçramaktadır. ani saldırganlık ve ani hakaret gözlemlenebilir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
BİPOLAR TEDAVİ
25
psk.hülya taşkıran EĞİTİMCİ
Bipolar kındaki malar
BİPOLAR BOZUKLUK:
Bipolar bozukluk, latince’de ‘iki kutuplu’ demektir. Çift kutuplu duygu durum bozukluğu, eskiden manik depresyon, manik atak veya manik depresif bozukluk olarak bilinen bir hastalıktır.
Bozukluk HakKlinik AraştırNe Durumda?
Bipolar bozukluğu olan bazı insanlar klinik araştırmalara (klinik deneylere) katılarak ilaç ve/veya psikososyal terapi alırlar. Klinik araştırmalar hastalığın insanlarda tedavisinin araştırılmasıyla ve hastalıkla ilgilidir. Ruh sağlığı klinik araştırmaları ilaçların etkinliği veya tedavilerin birleşimi, davranış müdahalesi veya bir tür terapinin faydalılığı, tanı prosedürünün güvenilirliği veya atak önleme yönteminin başarısı hakkında bilgi toplayabilir. Klinik araştırmalar bilim insanlarının hastalığın nasıl ortaya çıktığı, ilerlediği, azaldığı, beden ve akla ne tür etkileri olduğunu öğrenmelerine yardım eder. Bilimsel araştırmalar ile elde edilen bilgiler sayesinde bir ruh hastalığı teşhisi almış milyonlarca Amerikalı sağlıklı ve üretken bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu araştırmalara katılmak her hasta için uygun değildir. Herhangi bir araştırmaya katılma kararı vermeden önce klinik bir araştırmanın olası risk ve faydalarını dikkatle düşünülmelidir. Bu hastalık için ayrıca yasal düzenlemelerde yapılmıştır. Örneğin askerlik için askeri hastanede doktorun vereceği kararla beraber, muayene olduğunuz dönemde hastalık kontrol altındaysa askere alınabilirsiniz.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Bipolar Bozukluk Nasıl Tedavi Edilir? Bipolar bozukluk, tekrarlayan bir hastalık olduğundan uzun süreli tedavi tavsiye edilir ve hemen hemen her zaman koruyucu tedavi gereklidir. İlaçlar ve psikososyal tedavi ikilisinden oluşan strateji bipolar bozukluğu yönetmede en önemli unsurdur. Kişi İlaç ve psikososyal tedaviyi reddederse günlük yaşamında özellikle sosyal yaşam ve ilişkilerinde çatışmalar ve ilişki kurma problemi yaşar. İlaç tedavisini reddetme durumunda ise atak geçirebilir ve ataklarını kontrol altına alma noktasında da yine bir uzman gözleminde hastanede destek verilmelidir. Kaynakça; I.Doç.Dr. Kaan Kora, bipolar yaşam derneği 2. bilgilendirme konferansından II.(Bipolar Disorder Information and Organizations from NLM’s MedlinePlus ) III.The Ups and Downs of Raising a Bipolar Child: A Survival Guide for Parents Judith lederman Candida Fink IV.Trakowski SM, DelBello MP. The co-occurrence of bipolar and substance use disorders. Clinical Psychology Review, 2000; 20(2): 191206. V.Bipolar Yaşam Derneği - İstanbul
Pınar ESİNA St.Clements University Psikoloji Lisans Öğrencisi
İLKÖĞRETİMDE REHBERLİK HİZMETİNİN ÖNEMİ Günümüz insanının hayatında, sanayi ve teknolojide yaşanan hızlı değişimler sonucunda aile kurumunda da bir takım değişmeler yaşanmıştır. Kadın (anne) çalışma hayatına daha yoğun şekilde girmiştir. Böylelikle çocuğun annesine en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda çoğunlukla anne babası dışında üçüncü şahıslarla muhatap olmakta. Çevremize bir bakalım. Son yılarda neredeyse her mahallede kreşler açılmış durumda. İnsan yavrusu annesine en çok ihtiyaç duyduğu yaşlarda kreşlere gönderilmekte. Bu zorunluluk ama çocuk için sorunların başlangıcı !.. Nedir bu sorunlar? Çalışan bir annenin kreşe giden çocuğunda; annesini görünce ağlamaya başlaması, aşırı şekilde şımarık yapması, paylaşmayı sevmemesi, hırçın olması, yalan söylemesi, altını ıslatması gibi bir takım sorunlar görülebilmektedir.(Bunların hiçbiri görülmeyebilir veya bu sorunların nedeni kreş olmayabilir de)
Yukarıda bahsettiğimiz şekilde geçen yılların ardından çocuk ilköğretime başlamalarıyla birlikte aile ortamından daha çok okul ortamında geçer hayatı. Bu durum ayrıca çözülmesi gereken sorunları da beraberinde getirmekte. Aile ortamında bir şekilde göz yumulan tavır ve davranışlar, kreşlerimizde kazanılan bazı olumsuz davranışlar, belli kural ve sistemi olan okullarda hoş görülmemesi çocuğu ilk etapta zorlamaktadır. Çocuğun bunlara uyum sağlayıp sosyalleşmesi rehberlik servisinin görevidir. Ayrıca her birey girdiği ortamda kabul görmek, saygı duyulmak ve sevilmek ister. Bazı çocuklar bunu kendi girişkenliği ile başarırken bazıları yardım almadan bunu başaramaz. Sınıf öğretmeni ve rehberlik servisinin ortaklaşa çalışması ile bu sorunlar aşılmalıdır. Böylelikle çocuğumuz okuluna başlamış yeni bir gruba dahil olmuştur. Çocuk artık şu şekilde konuşmaya başlar; • Benim okulumun bahçesi büyük. • Benim sınıfım çok güzel. Bu artık çocuğun kendini bir grubun üyesi olarak gördüğüne işarettir.
Yukarda bahsettiğimiz sorunları hal yoluna koyan Rehberlik Servisinin bundan sonraki amacı; Çocuğa kendini anlamasına, düzenli olmasına, kararlı olmasına, problem çözebilmesine ve arkadaşlarıyla paylaşımda bulunabilmesine vb konularda yardım etmektir. Birde İlköğretimde Rehberliğin veli yani anne baba boyutu vardır. Günümüzde olgular ve olaylar o kadar hızlı gelişme göstermektedir ki anne ve babaların çoğu bunu takip edememekte. Bunun sonucu olarak da anne ve baba çocuğunun geleceği konusunda kaygı duymakta. Gelecekte zorluk yaşamaması için çocuğunun tam donanımlı olmasını istemekte. Veliler, çocuklarının okuldaki eğitim öğretim gelişimleri yanında bu tür alanlarda da Rehberlik Hizmeti talep etmektedirler. İlköğretim Rehberlik Servisi dönemler halinde velilere yönelik rehberlik hizmetleri sağlayarak eğitim öğretimdeki “OKUL-AİLE –ÖĞRENCİ” üçgenini sağlamlaştırmaktadır. Bu sayede üst düzey eğitim basamaklarında yapılacak olan “Rehberlik Hizmetinin” verimliğini artırmaktadır.
Rehberlik Hizmetleri yolu ile elde edilecek kazanımların önemli bölümü için kritik dönem İlköğretim dönemidir diyebiliriz. “Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var Rehberlik Servisi sadece ve sadece sorunlu bireylere yönelik hizmet sunmaz tüm bireylere hizmet sunar”.
Psk.Hülya TAŞKIRAN St.Clements University Psikoloji Mezunu
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
İlköğretimde Rehberlik Hizmetinin Önemi
Bipolar Bozukluk
24
“
Pedofili
27
hiç birşey saklamayın!
pedofili yine gündemde
Hiçbirşeyden habersiz, cinsel istismara maruz kalarak hayatını kaybeden çocuk sayısı hızla artıyor. Pedofili yine hortladı. Resmi kayıtlara göre şu an 5.681 kayıp çocuk kolluk kuvvetleri tarafından aranıyor!
Pedofili, yetişkin bir insanın cinsel olarak ergenlik öncesi çocukları çekici bulması, psikoseksüel rahatsızlık durumudur. Bu tür davranışları gösteren kişilere pedofil ya da halk arasında sübyancı denir.
PSİKOLOJİM, MAYIS-2014
Pedofil, yetişkin bireylerle cinsel münasebetten zevk almamaktadır, çocuklara olan eğilimi, özgüven eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve bu kişi çocukları belirli sebeplerle daha az tehdit edici bulmaktadır.
Pedofil, cinsel özgüvenin de eksikliği sebebiyle çocukları daha az tehdit edici bulmaktadır.
Pedofilin çocukları tercihi ile ilgili yukarıdaki son cümle aslında durumu bir nebze özetlemektedir.
Bunun sebepleri arasında, pedofilin, yaptığı davranışın doğru olmadığını, hukuken kendisini suçlu duruma
Reddedilmişlik ya da bunun korkusu, daha az tehdit içeren öğelere itmektedir.
düşürecek davranışlar içerdiğini, örf ve adetlere göre durumun normal olmadığını bildiğini gösterebiliriz. Savunmasız ve herhangi bir tepkisinin az olduğunu ve olacağını bilen pedofil, bunu fantazileri için kullanmakta ve riskleri lehine çevirebilmektedir.
lar göstermektedir ki pedofiller daha çok erkeklerden oluşmaktadır.
Kadın pedofil oranı oldukça azdır. Bu araştırmaya göre, özgüven eksikliğinin, karakterin oturmayışının ve kişilik özelliklerinin tam olarak karaktere yansımayışının etkileri hastalığa döPedofilin tercihi, karşıt nüşmektedir. cins ya da kendi cinsine olabilir. Yine araştırma-
Kadınlardaki oran düşüklüğünün ise, kadınların anne ya da potansiyel anne olmaları ile ilişkili olduğu gerçeğidir. Pedofili sözcüğünün, Yunanca çocuk anlamına gelen paidio ve düşkünlük anlamına gelen philia kelimelerinden oluştuğunu görmekteyiz. Pedofili hastalığı, “çocuk istismarı” teriminin temelini teşkil etmektedir.
Pedofili
“ Çocuklar! Anne ve Babanızdan
26
Bu da, eksihibisyonizm, voyurizm, frotterizm olarak kendisini göstermektedir.
Çocuklar topluma karşı savunmasızdırlar. Bunu bilen pedofil, çocuğun güvenini kazanarak işe Pedofilin cinsel tatmi- başlamaktadır. ni, kurbana dokunmak ve onun cinsel organını Çocuk ise, yapılanın görmek yoluyla gerçek- altında başka bir leşmektedir. şey aramamakta ve güvendiği için de peKurbanın ise olay anın- dofili korumaktadır, daki tepkisi, her ne ka- sessiz kalmaktadır. dar ilerideki cinsel ve psikolojik durumlarını Pedofil, bu davranışı, etkileyecek ise de pasif cinsel fantazilerinin haz, korku ya da şiddete ve dürtülerinin tesiri bağlı travmalarla sonuç- altında gerçekleştirlanabilmektedir. mektedir.
Çocuk istirmarı, duygusal, ihmal ve cinsel istismar olarak çeşitli başlıklar altında işlenebilir. Kurban durumundaki çocuklar ise, yetişkinlik Ancak bunlardan özel- dönemlerinde hep problikle hukuksal açıdan lemli bireyler olmaktadır. önemli ve bireyin yaşan- Yapılan psikolojik araştısını yine psikolojik ola- tırmalar, çocukluğunda rak kökünden sarsacak kurban durumunda olan olan cinsel istirmardır. bireylerin özellikle cinsel konularda suç işleme Cinsel istismar, yaşı itiba- oranının yüksek olduğuriyle “rıza yaşını” tamam- nu göstermiştir. lamamış olan çocuğun, bir yetişkin tarafından Bu duruma maruz kalan cinsel doyuma ulaşma kadınlarda ise uyuştuobjesi olarak kullanılması rucu ve seks işçiliğinin hadisesidir. sonraki dönemlerde oranı oldukça yüksektir.
DSM-IV-TR tanı kriterlerine göre, bu davranışı gösteren kişinin pedofil yani sübyancı olması için en az 16 yaşında olması, kurbanın ise en az 5 yaşında olması gerekmektedir. Yine bu davranışın pedofil hastalığı olarak kabul edilebilmesi için pedofilin bunu cinsel dürtülerle yapması gerekmektedir. PSİKOLOJİM, MAYIS-2014
pedofili
artık susmayın!
pedofili Pedofil hastalığından muzdarip kişilerin iki ana kategoride incelendiklerini görmekteyiz. Birinci kategorideki kurbanlar ergenlik öncesi, ikinci kategoridekiler ise ergenlik sonrası çocuklardan oluşmaktadır. Sadece çocuklara ilgili olan hastaları “seçici”, çocuklar dışında yetişkinlerde de cinsel ayrım yapmayanları ise “seçici olmayan” hastalar olarak nitelendirmekteyiz. Yine seçici pedofiller de, bebekleri ve çocukları tercih edenler olarak ikiye ayrılmaktadır. Pedofili hastalarının kendilerini savunmalarında başvurdukları ana başlıklar şunlardır:
PEDOFİLİ
Pedofili, yetişkin bir insanın cinsel olarak ergenlik öncesi çocukları çekici bulması, psikoseksüel rahatsızlık durumudur.
İnkar: Çocuğa sarılmanın suç olduğunu iddiasını reddeden pedofil, onu masumca sevdiğini, bunun kötü bir durum olmadığını söylemekte ve inkar yoluna başvurmaktadır. Küçümseme: Vakanın bir kez gerçekleştiği ve bunun bir hastalık ya da suçu ifade etmediğini ve edePSİKOLOJİM, MAYIS-2014
meyeceğini iddia eden pedofil, durumu geçiştirme yoluna gitmektedir. Akla yatkın hale getirme: Yine inkara benzer bir şekilde, durumun masum bir hareket olduğunu ve hastalık ya da suç unsuru ihtiva etmediğini iddia eden pedofil, bunun kolay açıklanabilir olduğunu savunmaktadır. Uydurma: Pedofil, durumu bazen mantıklı olmayan yollarla savunmaktadır. Örneğin, yaptığının kendisine verilen bir ödev olduğunu söyleyebilmektedir. Saldırma: Pedofil, bu tür savunmada psikoloğa, hukuki vazifelerini gerçekleştiren görevlilere ya da çevresindekilere saldırabilmektedir. Pedofili hastalığından muzdarip bireylerin, kişiliklerinin gelişmemiş olduğunu görmekteyiz. Bu kişiler genelikle aile içinde mutsuz, yeteri kadar değer görmeyen ve kısıtlı ilişkiler içinde, içine kapanık, psikopatik ve psikoseksüel kişilerdir.
29 Pedofili
Pedofili
28
dikkat edilmesi gereken hususlar... Bu tür eylemleri gerçekleştirenlerin yaş ortalamaları ise şaşırtıcıdır, bireylerin çoğunluğunun 40 ile 70 yaş arasında olduğu görülmektedir. Bunların da çoğunun, yukarıda gördüğümüz üzere erkek olduğu dikkat çekmektedir. Bu tür fantazi ve sapkınlıklar için internetin dikkatli kullanılması gerektiğinin altını çizmekteyiz.
Pedofillerin genellikle, akraba, öğretmen ya da komşu gibi yakınlardan çıktığı görülmektedir. Bu da, çocuğun güvenini kazanan kişilerin bu eyleme cürret ettiklerinin altını çizmektedir. Yine pedofilin, güven kazanarak ya da güven kazanmak zorunda oldukları meslekleri tercih ederek eylemlerini gerçekleştirdikleri görülmektedir. Yine pedofilik bireylerin eylemlerini gerçekleştirdikleri yerler de dikkat çekicidir. Bu hastalıktan muzdarip bireyler, eyleme, çocukların bildiği yerlerde, çocuğun kendisini güvende hissettiği yerlerde başlamaktadır. Kız çocukları-
nın kurban oldukları durumların, genellikle kendi evlerinde ya da pedofilin evinde; erkek çocukların ise ev dışında, bahçe, yol kenarı ya da otelde bu duruma maruz kaldıkları görülmektedir.
meleri gayet doğaldır. Zira çocuk kendisine inanılmayacağını düşünmektedir.
Pedofili hastasının zor kullanmadığını görüyoruz. Bu tür sapkın davranışa sahip insanların utangaç, efendi, kendi halinde ve düzgün bir yaşantıya sahipmiş gibi görünmeleri de ilginçtir.
Yapacağı açıklamanın inandırıcı olmayacağını düşünen çocukta artık cinsel istismara uğramış olmanın etkileri, sonraki yıllarda artacak şekilde başlayacaktır. Bu risklerin özellikle uyuşturucu kullanmak olduğunun altını çizmek gerekir. Yine cinsel işlev problemleri, travma, alkol ve madde bağımlılıkları, depresyon, uyku bozuklukları, kabus görme, ağlama krizleri, iştah kesilmesi ya da artması, altına kaçırma gibi belirtiler olarak ortaya çıkmaktadır.
Masumca yaklaşan pedofil, kurbanını korkutmamaktadır. Sonucunda ise, anne ve babaya söylenemeyecek kadar çığrından çıkacak oyunlara dönüşmesi de kabul edilemez bir durumdur. Daha sonraki sinir krizlerinin ve psikolojik hastalıkların ya da madde vb. bağımlılıkların temelini teşkil edecek bu hastalar için, önlem almanın ve konuyu iyi idrak etmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Kurban çocukların, bu durumu anlatamamaları ve açıklamakta zorluk çek-
Faaliyeti gösteren kişi güvenilir bir kişidir, güvenilmesi gereken bir personel, komşu ya da akrabadır.
Şimdi neler yapılabileceği ve ne gibi önlemler alınabileceği ile ilgili birkaç hususa dikkat çekerek konumuzu toparlayalım.
Çocuğun internet erişimini ve kimlerle görüştüğünü kontrol etmeliyiz. Çocuğun herhangi bir garip davranışı ile ilgili dikkatli olmalıyız. Çocukla ilgili bir iletişim bozukluğunda sebebi bilmeli ve bunu çözmeye çalışmalıyız.
Öncelikle çocuğa çok ilgili kişilerle daha yakından alakadar olmalıyız. PSİKOLOJİM, MAYIS-2014
31
30 Parapsikoloji
PARAPSİKOLOJİ
“ÖLÜMDEN SONRA YAŞAM” MI?
>
kaynak : VİKİPEDİ ARAŞTIRMA : BİLGİ İŞLEM OFİSİ
“
PARAPSİKOLOJİ, DUYULARDIŞI ALGILAMA, PSİKOKİNEZİ,”ÖLÜMDEN SONRA YAŞAM” GİBİ KONULARA İLİŞKİN OLAN, PARANORMAL (NORMAL DIŞI, NORMAL ÖTESİ) OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN OLAYLARIN DENEYSEL YÖNTEM YOLUYLA ÇOK DİSİPLİNLİ ETÜDÜDÜR.
Parapsikoloji, duyulardışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olayların deneysel yöntem yoluyla çok disiplinli (çok yöntemli) etüdüdür. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Empati; Birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomeni.
“
Parapsikolojik deneyler, prekognisyon ve telekinezinin varlığını test etmek için rastgele sayı üreteçleri kullanmayı, duyular-dışı algılamayı test etmek için Ganzfeld uyarımını, durugörü ile kullanışlı casusluk bilgisi elde edilip edilemeyeceğini incelemek için Birleşmiş Devletler hükümeti ile anlaşmalı olarak yürütülen araştırma denemelerini içerir. Bu deneylerin sonuçları bazı parapsikologlar tarafından psişik yeteneklerin varlığının bir göstergesi olarak değerlendirilir.
Buna rağmen, bilimsel çevreler bu psişik yeteneklerin varlığının kanıtlanmadığı konusunda fikir birliği içindedir. Eleştirmenler görünen deneysel başarıların aslında yöntemsel kusurlardan oluşabileceğini kanıtlamışlardır. Parapsikolojinin bilim olarak değerlendirilmesine itiraz edilmektedir. Birçok bilimci, parapsikologların bir yüzyıldan daha fazla süreden beri psişik yeteneklere dair hiçbir kesin kanıt sunamamalarına rağmen hala bu tip yetenekleri doğal olayları açıklamakta kullandıklarından parapsikolojiyi “sözde bilim” olarak görür.
Terim Yunanca’da “ötesinde” anlamına gelen “para” (παρά) sözcüğünün, “ruhbilim” anlamında kullanılan “psikoloji” terimine eklenmesiyle elde edilmiş olup, ilk kez 1889’da Alman psikolog Max Dessoir tarafından kullanılmıştır. Günümüzde parapsikologlar bu paranormal fenomenleri ifade etmek üzere, bu tür olayların herhangi bir düzenek kullanılmaksızın meydana geldiğini vurgulamak amacıyla psi terimini kullanmaktadırlar. Yunan alfabesinin 23. harfi olan Psi’nin Parapsikoloji terminolojisinde bu amaçla kullanılmasının ya da seçilmesinin nedeni, Yunanca’da “ruh” ve “yaşam gücü” anlamlarında kullanılan psikhe sözcüğünün baş harfi olmasıdır.
Parapsikolojiye, halihazırda sekiz üniversitede okutulmasına karşın, ABD’de ve birçok ülkede “sınır-bilim” hatta kimi ülkelerde ‘sözdebilim’ gözüyle bakılmaktadır; çünkü araştırmaları ABD’deki bilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiş “standart varsayım numuneleri” içinde henüz yer almamaktadır.
Parapsikolojik araştırma laboratuvar araştırmasını ve bilimsel alan çalışmasını içeren bir dizi metodoloji gerektirir ki, günümüzde bu metodolojik parapsikoloji araştırmaları bazı özel laboratuarlarda ve dünyanın çeşitli üniversitelerinde sürdürülmektedir. Bununla birlikte, günümüzde parapsikolojik araştırmalara etkin olarak destek veren (sponsorluğunu yapan, finanse eden) üniversiteler, tüm üniversitelerin sayısına oranla çok fazla değildir.
Bu tür akademik araştırmalar özel parapsikolojik yayınlarda, bazı parapsikolojik araştırmalar da geleneksel gazetelerde makale olarak yayımlanmaktadır. ABD’li parapsikologlarca sürdürülen deneyler iki alanda ya da iki yöntemde yoğunluk kazanmıştır. Kullanılan temel yöntemlerden biri, psikokinezinin varlığını ortaya koymak üzere RNG yöntemidir, diğeri duyular-dışı algılamanın varlığını ortaya koymak üzere de uyaranlardan yalıtılmanın söz konusu olduğu “Ganzfeld uyarımı”dır. Bunlardan başka, parapsikolojik araştırma deneylerinin bir kısmını da, ABD’de, “gezici (coğrafi) durugörü” olasılıklarını incelemek üzere, devlet sözleşmesi altında sürdürülen araştırma deneyleri oluşturmaktadır.
Arkeoloji alanında Belirli bir sayıda da olsa psi deneklerinin yardımıyla gerçekleştirilen arkeolojik keşifler olmuştur ve psi deneklerinin yardımıyla sürdürülen arkeoloji çalışmaları vardır. Bu konuda özellikle, 4445 denek tarafından verilen enformasyonlardaki çakışmalardan yola çıkarak kazı yerlerini belirlemek amacını güden Stephan Schwartz’ın çalışmalarını belirtmek gerekir.[81] Bununla birlikte, psi denekleri tarafından sunulan, keşif yapma olanağı sağlayan enformasyonların kesinlik ölçüsünü saptamanın güçlüğüne de dikkat çekmek gerekir. İstihbarat alanında Bu konuda en tanınmış çalışmalar CIA’nin himayesinde gerçekleştirilmiş olanlardır ki bunların son kod adı “Stargate”dir. Yaklaşık 20 yıl boyunca CIA tarafından çok gizli bir program uygulamaya kondu. Bu programda seçilmiş ve hazırlanmış bir grup deneğin istihbarat alanında kullanımı sözkonusuydu. Bu ekipte en yetenekli denek olarak kabul edilen Joe McMoneagle çalışmasından dolayı liyakat nişanı aldı. Kayıp kişilerin aranması alanındalor as aciet ma Yine psi deneklerinin verdikleri enformasyonlar sayesinde bulunan kayıp kişiler olmuştur. Bu bakımdan ABD gibi kimi ülkelerde polisin kayıp kişileri bulmada çaresiz kaldığında zaman zaman medyumlara başvurduğu ileri sürülür.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikoloji
Parapsikoloji’nin çeşitli alanlardaki uygulamaları
Parapsikoloji... Parapsikoloji simgelerinin önde gelen işaretlerinden... “Ölümden Sonra Yaşam”
Parapsikoloji’nin Doğu Bloğu ülkelerindeki durumu
“
Ray Hyman, Stanley Krippner, James Alcock ve bazı bİlİm adamları parapsİkolojİde kullanılan bu İkİ yönteme ve bu İkİ yöntemle elde edİlen verİlere eleştİrİ getİrmektedİrler. Kuşkucu araştırmacılara göre, yöntemsel (metodolojİk) kusurlar, bİrçok parapsİkolog tarafından sunulmuş normal-dışına İlİşkİn açıklamalardan zİyade, görünüştekİ deneysel başarılar İçİn en İyİ açıklamayı sağlamaktadır.
“
Ray Hyman, Stanley Krippner, James Alcock ve bazı bilim adamları parapsikolojide kullanılan bu iki yönteme ve bu iki yöntemle elde edilen verilere eleştiri getirmektedirler. Kuşkucu araştırmacılara göre, yöntemsel (metodolojik) kusurlar, birçok parapsikolog tarafından sunulmuş normaldışına ilişkin açıklamalardan ziyade, görünüşteki deneysel başarılar için en iyi açıklamayı sağlamaktadır.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikolojiye ABD’de sınırbilim, hatta Kaliforniya’da sözde bilim olarak bakılmaktaysa da, bu alandaki çalışmalar Avrupa’da özellikle 1977’deki “İzlanda Tezleri” sonrasında bilimsel saygınlığını kazanmaya başlamıştır. 1977’de Reykjavik’de (İzlanda)’da yapılan uluslararası kongrede sunulan, “İzlanda Tezleri” adıyla tanınan rapor ve verilerin bilimsel değerleri “1973 yılı Nobel Fizik Ödülü” sahibi Brian Josephson tarafından onaylanmıştır. Çoğu araştırmacı İzlanda Kongresi’ni parapsikolojinin “tarihi an”ı olarak nitelendirir.
Günümüzde parapsikolojik araştırma kuruluşlarının bir kısmı “psişik araştırma” adı altında etkinlik göstermektedir. Parapsikoloji günümüzde ABD’den Yunanistan’a dek yaklaşık 40 ülkede üniversitelerde kürsü edinmiş bulunmakta ve okutulmaktadır. Kimilerine göre, parapsikoloji materyalist metapsişiğe verilen yeni isimdir ya da metapsişiğin materyalistleşmiş devamıdır.
Sheila Ostrander, Lynn Schroeder ve diğer birçok yazar vaktiyle Sovyetler Birliği’nde ve diğer birçok Doğu Bloğu ülkelerinde parapsikolojik alanda pek çok akademik araştırmanın yürütülmüş olduğunu, bu araştırmaların devlet tarafından desteklendiğini bildirmektedir. Yazarlar kitaplarında CIA’nin çalışma programında da casusluk alanında kullanılmak üzere, parapsikolojik araştırma ve incelemelerin yer almış olduğuna dikkat çekmişlerdir. Doğu Bloğu ülkelerindeki bu çalışmalar sonucunda söz konusu alanda Batı’daki parapsikolojik terimlerden farklı terimleri içeren bir terminoloji oluşmuştur. Doğu Bloğu ülkelerinde söz konusu alanda ortaya atılmış terimlerden bazıları psikotronik parapsikoloji, biyoenerji, biyoplazma, Kirlian fotoğrafçılığı olarak bilinir. Doğu Bloğu’nda Stalin döneminden itibaren medyumluk yeteneklerine sahip en ünlü isimler arasında Wolf Messing, Nina Kulagina ve Stanislawa Tmoczyk sayılabilir. Bunlardan son ikisiyle bilim adamları sayısız deneyler yapmıştır.
Tarihçe Parapsikolojik araştırma alanı için önceleri, özellikle Avrupa’da metapsişik ve parapsişik terimleri kullanılıyordu. Metapsişik terimi Aristo’nun “Metafizik” kitabının isminden esinlenen 1913 Nobel ödüllü fizyoloji profesörü Charles Richet (1850-1935) tarafından 1905’te ortaya atılmış, parapsişik terimi ise, Dijon Akademisi ve Grenoble Akademisi rektörü olan Emden ödüllü bilimci ve filozof Emile Boirac (1851-1917) tarafından ortaya atılmıştır. Prof. W. McDougall bu adı parapsikoloji terimiyle değiştirerek bu terimin uluslararası sahada kabul görmesini ve literatürde yerini almasını sağlamıştır. Fakat parapsikolojinin ABD’li öncüsü biyoloji doktoru ve bitkibilimci olan Prof. J. B. Rhine’dır. Rhine çalışmaları sonucunda bazı kişilerin bedensel duyuları kullanmadan dış dünyadan ya da diğer insanların zihinlerinden bilgi edinebileceklerini gözlemlemişti. Bu olguya duyular-dışı algılama ya da duyular-dışı idrak anlamında “extra sensory perception” (ESP) adını verdi. Parapsikoloji terimi Alman psikolog Max Dessoir tarafından 1889’da ortaya atılmış, Rhine tarafından benimsenmiştir. Bununla birlikte 1930’lu yıllardan itibaren psişik fenomenin laboratuar koşulları içine çekildiğinin, yani laboratuar metodolojileri uygulanarak incelendiğinin vurgulanması amacıyla parapsikoloji terimi yerine “psişik araştırma” teriminin kullanımı daha yaygınlık kazanmıştır.
Eski dönem Klasik dönem de denmektedir. Bu dönem, tarih çağlarından başlayarak 1700’lü yıllara kadar sürmüştür. Psişik olduğu iddia edilen durumlar, yalnızca son yıllarda ilgi duyulup incelenmemiştir. Örneğin Antik Yunan ve Roma’da kimi olguların, anlaşılamaz psişik güçler tarafından meydana geldiği sanılmaktaydı. O dönemde yaşamış Pisagor, Eflatun, Çiçero, Seneca, Virgil ve pek çok bilim, sanat ve devlet adamı bu konuları incelemişlerdi. Medyumluk yeteneklerine sahip olduğu iddia edilen insanlar, tarih boyunca büyücü, şaman, cadı, ermiş, kahin, mistik vs. adlarla ifade edilmişlerdir. Yine bazı yazıtlardan ve duvar resimlerinden anlaşılmaktadır ki eski insanlar da, günümüzde radyestezi olarak bilinen, “insan vücudu içindeki radyasyonun algılanması yeteneği” olduğu iddia edilen duruma inanmaktaydı; eski insanlar çatal çubuk yöntemiyle toprak altında su ve maden araması yapmışlardır. Bilinen en eski çatal çubuk resmi M.Ö. 1300 yıllarına aittir ve Mezopotamya’da bulunmuştur. Yine, Antik Yunan’da prekognisyon ve kehanet söylentileri oldukça yaygındı. Gerek Yunanistan’da gerekse Anadolu’da birçok kehanet merkezi, tapınağı mevcuttur. Bu döneme ait psişik konulardaki kayıtların hepsi elbette ki, günümüze kadar, olduğu gibi korunabilmiş değildir. Ancak, o dönemleri anlatan ikinci el eserlerden bunları elde etmemiz mümkün olmaktadır. Dolayısıyla arkeoloji biliminin bulguları, bilgileri ve birikimi arttıkça tarihi çağlarda psişik durumlar ile ne kadar ilgilenildiği hakkında daha doğrudan bilgi ve veri elde edilebilmektedir.
Kurumlaşma dönemi 19. yüzyılın sonlarına doğru din ve bilimin insan varlığı ve ruhsal yapısı hakkındaki açıklamalarıyla yetinmeyen ve insan varlığının daha üstün, daha aşkın bir öze sahip olduğunu düşünen bazı aydınlar, 1882 yılında Londra’da Psişik Araştırmalar Derneği’ni kurdular. Derneğin ilk kurucuları arasında bulunan bilim adamlarının ve aydınların ortak düşüncesi, aynı zamanda, evrene şu soruyu sormaktı: “İnsanın öz varlığı bedenin ölümünden sonra varlığını sürdürür mü?” Dernek bazı bilim çevrelerince o kadar ilgi görüyordu ki gerek başkanları gerekse üyeleri tanınmış bilim adamlarıydılar. Başkanlar arasında Nobel Ödülü almış üç bilim adamı, bir başbakan ile çoğu fizikçi ve filozoflardan oluşan çok sayıda profesör bulunmaktaydı. Yani, ruhsal araştırmalar alanında kurulmuş bu ilk dernek aslında önemsiz, küçük, kendi alanında araştırmalar yapan bir dernek değildi. Aksine gerek kurucuları, gerek başkanları, gerekse üyeleri o dönemin bilim ve düşünce tarihine isimlerini yazdırmış kimselerdi. Bu aydın bilim insanları 19.yy. biliminin kendilerini bir çeşit “mekanik kör düğüm” içine sürükleğini düşündüklerinden, kendilerini bu durumdan çıkaracak bir yol bulma konusunda uzlaşıyorlardı. İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği üyeleri bu amaçla insan varlığının duyular-dışı yönlerini ve özellikle psişik yeteneklerini inceleme yoluna gittiler. Konuyla ilgili yüzlerce vaka topladılar ve bunları hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan objektif bir biçimde incelediler. Bunun yanı sıra bu araştırmaları destekleyici birçok psikolojik araştırmalar da yaptılar. Çoğunun yüksek dereceli çabalarından dolayı o günlerde açıklanamaz olarak görülen olaylar, bugün birçok ılımlı bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Ayrıca aralarında Freud, Pierre Janet ve C.G. Jung’un da bulunduğu ilk psikoterapistlerin çoğu bu derneğin üyesiydi. Bu ünlü psikologlar da dernek çevresinde çok önemli ve yararlı çalışmalar yapmışlardır. Parapsikoloji araştırmalarının yakın tarihini oluşturan kurumlaşma döneminde başlıca üç kuruluşun faaliyetleri görülmektedir: Klasik deneyleri ile ilk adımları atan, 1882’de kurulan İngiliz Psişik Araştırmalar Derneği(SPR), 1919’da kurulan Uluslararası Metapsişik Enstitüsü ve Prof. J. B. Rhine’ın 1932’de Kuzey Carolina’da Duke Üniversitesi Psikoloji Fakültesi’nde kurduğu Parapsikoloji Laboratuarı’dır. Her üç kuruluşun da başkanları genellikle bilim adamları olmuştur.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
33 Parapsikoloji
Parapsikoloji
32
Parapsikoloji’nin içerdiği ve ilgilendiği konu, alan ve fenomenlerden bazıları şöyle açıklanır:
>
“ÖLÜM
Parapsikoloji;
Parapsikoloji, duyular-dışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olayların deneysel yöntem yoluyla çok disiplinli (çok yöntemli) etüdüdür.
Parapsikoloji Kurumunun Kurulması Psikolojinin giderek mekanik ve davranışçı anlayışa yönelmesiyle parapsikolojiye karşı azalan akademik ilgi, farklı psişik yeteneklere sahip üç medyum ya da psişik üzerinde yapılan deneyler sayesinde 1950’lerin sonunda yeniden artmaya başlamıştı. Bu üç ünlü psişik, düşünce fotoğrafçılığı alanında ün yapmış Ted Serios, kaşıkları eğip bükmesiyle psikokinezi alanında ün yapmış Uri Geller ve gezici durugörü yeteneğiyle ün yapmış Ingo Swann’dır. Parapsikoloji Kurumu 19 Haziran 1957’de Durham’da (Kuzey Caroline) kuruldu. Oluşumu Duke Üniversitesi’nin parapsikoloji laboratuvarındaki çalışmalar sırasında Rhine tarafından önerilmişti. Rhine’ın önerisinde, parapsikoloji alanında uluslararası profesyonel bir kurumun çekirdeği olacak bir grubun oluşturulması fikri yatıyordu. Bu organizasyonun amacı, tüzüğünde belirtildiği gibi, “parapsikolojiyi bir bilim dalı olacak şekilde ilerletmek, bu alandaki bilgileri yaymak ve bu bilim dalında elde edilen sonuçları, diğer bilim dallarında elde edilen sonuçlarla bütünleştirmek” idi.kuruluş olup, Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na bağlılığını sürdürmektedir.
PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Antropolog Margaret Mead bakanlığındaki Parapsikoloji Kurumu, 1969’da dünyadaki en büyük genel bilimsel kurum olan Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na (American Association for the Advancement of Science) bağlanmasıyla parapsikolojiyi ilerletmesinde büyük bir gelişme kaydetmiş bulunuyordu. 1957’de Rhine tarafından kurulan Parapsikoloji Kurumu’nun, 1969 Aralık ayında Amerikan Bilim Geliştirme Kurulu’nda (AAAS) kabul edilmesi parapsikolojinin saygınlığını kazanmasında önemli bir adım olarak kabul edilir. Kimilerince bu, parapsikolojinin bilimsel saygınlığının resmi biçimde onaylanması sayılabilirdi. Bu olay, özellikle ABD üniversitelerinde psi araştırmalarının artmasına neden olacaktı. Günümüzde Parapsikoloji Kurumu, üyeleri psi fenomenini inceleyen bilim adamları ve akademisyenlerden oluşan, yaklaşık 300 üye kuruma sahip büyük bir Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’nun yıllık kongresi parapsikologlara, araştırmalarını diğer bilim dallarındaki bilim adamlarına sunabilecekleri ve ulusal bilim politikası güden Bilimin Gelişmesi Amerikan Kurumu’na politikasına uygun olmak şartıyla parapsikolojiyi ilerletebilecekleri bir forum olanağı sağlamaktadır.
Ölüm Ötesi Deneyimi.. Ölüm-ötesi deneyimi, bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyime verilen addır. Bilimsel çevreler bu tip deneyimlerin bir çeşit halüsinasyon olduğunu belirtmekteyken,paranormal uzmanları ve bazı ana-akım bilimadamları bu deneyimlerin ölümden sonra hayata kanıt olduklarını söylemektedirler. Terim ABD’nden araştırmacı hekim Dr.Raymond Moody tarafından ortaya atılmıştır. Özellikle psikiyatrlar tarafından sürdürülen ölüm-ötesi deneyimi araştırmaları Elisabeth Kübler-Ross, Karlis Osis, George Ritchie ve Raymond Jr tarafından başlatılmıştır denilebilir.
35
ÖTEsİ DENEYİMİ
Bunlardan Moody 1998’de Las Vegas’daki Nevada Üniversitesi’nde “bilinç çalışmaları”na başkan olarak atanmış biridir. Bu araştırma alanındaki ilk kurum, öncü araştırmacıların ve deneyimcilerin gereksinimlerini karşılamak üzere 1978’de kurulan “Ölüm-ötesi deneyimi Etütleri Uluslarası Kurumu”dur (IANDS). Bu alanda sonradan isim yapmış diğer araştırmacılardan psikiyatr Bruce Greyson, psikolog Kenneth Ring ve kardiyolog Michael Sabom ölüm-ötesi deneyimi araştırmalarını akademik ortama taşımışlardır. Ölüm-ötesi deneyimi spiritüalistler ve az sayıdaki parapsikologlarca ölümden sonra yaşamın varlığına ilişkin kanıtlardan biri sayılmaktadır. Dr. Raymond Moody ve Dr. Elisabeth Kubler-Ross bu deneyimi geçiren kimselerin anlattıklarının hastanelerde kaydedilen raporları üzerinde çalışmış ve binlerce vakanın titizlikle incelenmesinden sonra şu sonuçlara varmışlardır:
“
Reanimasyonla yaşama döndürülenlerin anlattıklarında büyük ölçüde ortak noktalar bulunmaktadır. Öldü teşhisi konulan kimseler, bedenlerinin ölü sayıldıkları sürede, bilinçlerini yitirmemişler, gözleri kapalı oldukları ve yerlerinden kalkmadıkları halde, çevrede olup bitenleri görebilmişler, bilebilmişlerdirler. (Doktorun hemşireyle neler konuştuğu, hemşirenin neyi almak üzere, ne zaman, nereye gittiği vs.) Ölü sayıldıkları sürede yalnızca ameliyat odasında olup bitenleri değil, oda dışındaki, oda duvarlarının ardında cereyan eden olayları bile görmüşler, yaşama döndüklerinde gördüklerini ayrıntılarıyla anlatmışlar, anlattıkları doktorları tarafından tümüyle doğrulanmıştır.
a PSİKOLOJİM Ankara, NİSAN-2014
Parapsikoloji
Parapsikoloji
34
Backster etkisi: Bitkisel algılama ya da bitkilerdeki psişik algılama. Beden-dışı deneyim: Kişinin uyku gibi ruh ve beden bağlarının gevşediği hallerde esîrî beden ya da astral beden (spiritüalizm’de duble) denilen süptil maddelerden oluşan bedeniyle fiziksel bedeni dışında, bilinci yerinde olarak, başka mekanlarda dolaşmak üzere yolculuk yapması. Değişik şuur halleri: İnsanın uyanıkken bulunduğu olağan şuur halinden farklı şuur halleri. Durugörü: Canlı ve cansız nesnelerin ve olayların beş duyunun yardımı olmadan (paranormal olarak) algılanması. Bu alanda en tanınmış isim Ingo Swann’dır. Düşünce fotoğrafçılığı: Bir fotoğraf cihazı kullanarak veya kullanmadan, insanın düşünce ve imajlarının hassas bir fotoğraf filmi üzerine kaydedilmesini konu alan paranormal fotoğrafçılık. Bu alanda en tanınmış isim Ted Serios’tur. Ekminezi: Hipnoz veya “psikolojik ayrışma” içindeki süjede (denekte) içinde bulunduğu yaşamdaki veya geçmiş yaşamlarındaki (reenkarnasyonlarındaki) izlenimlerin tekrar canlanması ve bunu sağlayan yöntem. Empati: Birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomeni. Felaket belirtisi: Kişide ölüm, kaza veya aniden rahatsızlanma gibi hoş olmayan olaylardan birkaç saat kadar kısa bir süre önce oluşan normal-dışı ön belirtiler. Levitasyon: İnsan ya da hayvan vücudunun veya özgül ağırlık olarak havadan daha ağır nesnelerin görünür herhangi bir fiziksel etkenin yardımı olmadan havaya kaldırılması, havada asılı kalması veya havada gezinmesi. Batı’da levitasyon fenomeni konusunda en tanınmış isim Daniel Dunglas Home’dur. (Yogi Pullavar’ın 1936 yılında Hindistan’daki levitasyon gösterisi) Ölüm döşeği vizyonları: İnsanın ölüm sırasındaki paranormal algıları. Ölüm-ötesi deneyimi: Bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon (yeniden canlandırma) yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyim. Prekognisyon: Meydana gelecek olayların önceden paranormal olarak algılanması fenomeni. Psikokinezi (Telekinezi): Kişinin maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapması. Bu alanda en tanınmış isimler Uri Geller ve Nina Kulagina’dır. Reenkarnasyon: Ruhun sürekli olarak tekrar bedenlenmesi. Tekinsizyer: Fantomların görülmesi, eşyaların kendiliğinden hareket etmesi, mahiyeti anlaşılamayan birtakım seslerin duyulması gibi olayların sıkça gözlemlendiği yerler. Telepati: Düşünceler arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulması, iki zihin veya ruh arasında imaj, fikir, sembol tarzında ortaya çıkan tesir alış verişi.
şİmdİ Türkİye’deyİz Uzaktan eğitim teknikleri ile eğitim alacağınız Türkiye Enformasyon Ofisimiz 2006 yılından bu yana sizlere hizmet vermektedir. Sınav vb. zorunluluk ve şartlar olmaksızın St.Clements University ‘nin kapıları şimdi size de ardına kadar açık. ÖSS vb. sınavlara girmiş olmak gerekmemektedir (Uzaktan eğitim ile hizmet vermekteyiz).
POLİSE HABER VERİN ÖLDÜRDÜM ONU
!
Eğitiminizi yarıda bırakmış iseniz ve bir yerlerden başlamak istiyorsanız, Herhangi bir fakülte mezunu değilseniz; yüksek lisansınızı tamamlamak istiyorsanız; Doktoranızı dünyanın en saygın üniversitelerinden birisinde yapmak istiyorsanız; Çalışırken öğrenim görmek istiyorsanız; Mezun olunca tercih edilen bir personel adayı olmak istiyorsanız; Okumak için değil, mezun olduğunuzda gerçekten iyi bir öğrenim tamamlamanın mutluluğunu ve gururunu yaşamak istiyorsanız;
şimdi bunu gerçekleştirebilirsiniz... BÖLÜMLERİMİZ;
Psikoloji (Lisans, Yüksek Lisans, Doktora) Uluslararası Hukuk (Lisans, Yüksek Lisans, Doktora) İşletme Yönetimi (Yüksek Lisans, Doktora) Siyaset Bilimi (Lisans, Yüksek Lisans, Doktora)
şİmdİ tam zamanı
n ide mb i ki. o ? Z ab un ne t s r e o e pıy ed led ya ket Kö ğin ? e e i n N ar su ed e m. a h mu evm hald alı ınd r S k o y ? n ba dış mı u iği dır desi ap or m med l y ? a u k ra için mıy İste nı i i nm ara çalış yle. e. gu ini afa Kend p y K i u ler i iş için de ö öyl ? ir? m e u i n n l i i e n ç e l n o d iğ a de Se ediğ ı i d e de ed okm n? Kö Köle be . d m m m n y l i ? v a bu ile ne Se bir tes un zd yle ya r no t bö ziva p bi in? lde birlik mus ler Köle ruh i p s i i k in kı a h a a i m h liş ? or Bu u hay akıp bıra inziv çe var ğil diği kle m lmıy b e a r d , lur. i ı a l e e s kın m i ğ n e ı b k k i k l l ğ l a ö em er a Yo far Uy pa cü öle de f o . ir k ist da nd ? e ya i gü ir k bu keyi rsun ne n b mi n ya zoru n i e ş B . o s i N l s ı ne in. ani da. diğimmaz apıy uluk ki, eği ad ek l l l r y e i s t Pe le d bir k gitm y o a e ğ D u l de köl lım kta n. lik n ne m öy lde lere e a er le ece apa no eme köle k içi mı ikl . l h ö i y k y uç r h e ma k iy u r sü e bir n a s ü l n öz u ş t dan r se ğın . N yine orsu şey tlu o lışm ne a e , n ı m gü r i r ı i a y r u i d i u k ç y n n n m i ç H ı a e b b M a l r P pm gib Akl ge in so . he ra alı İns r u ar. eye e a a pa ığın ara ğ on ilik enle i y uyar lim. leliğ tediğ mı v irm i o d k k P a e y lü ir d kile kö is nla şiş iy ksij miz nd m a. si tü şt çe şka ten ne a ını eli yapa olm köle Kö nmi ışta ız. O rleri ririz a k a b i l e b rçe nın sa le a kır ciğe v şam nd a es ın için ek s ığı am köl ımız ım a u ra ge rlığı he a t ı b y ş e c b d n f si n sit Va nka ula diği ranın evlad evla ulun k ne lük z a a iok ijen nefe bütü ş e t ü a u a t r y d B t r m is p ız şe ku lac kö uru rbon Oks her eki rmu ki e yu m do mak dec Kaçı “her ten ni bu cak. ld ka z end luyo izde ı k a p do n e S . ığı vr do çin . var lelik e se kıla ak a r. ç y e e r e n Ge dar ete adec ne ıl kö n d tlu mer ve üzü . Ald nki ize rin i e ka ye y ki s ç an lhas ese mu n ry idir Sa için ve v e . ş y rjis ın r şe ı pe . Ka . Ve stem ni dürü k. gu hak l la ava y e a se öl ca m ğiliz yen en i en çle ygu aş y du cek tan e me k s de leri aya tü ne ak ın. in du yav . d l i ö m u e k tle am ay i b el e “de utlul sen köl karış ra en z bu yme rgıl urm dik e i gü Son i evr ek kı ı ya d şim son , m tem dek polis i. er ec n s gib lükl ed ama rınız deyip man ığı nda a i çiniz yin ü İ me u d k .. a t z l a d c a o ö r z ar av an a y s o ra lsa le. k et m o n a i u e i o n r f i K n .D e e iç e ın n u gil in i. N ak. lım kt lığ eli ğu uk nd ev siz eler ulac ak z yo nsan Sol ruldu utlul üğü öğe S i ki. av m üld g e O ünc i b iki nu d u k a z up ler u r ş n dü i ye Şim yors ütü hâlb an lard da. Ü k ol ünce rtan . b i ç n a n ş iğ . u kt lü ett eçin söy luk kınk Sıca avu çları umr dü kat zate a. g z a . n z n vu y u i r z l y ay a r t o i r va din Mu dar var vu in a ine de yü eliy olm rdu a ğ lu z. n p i ğ g i a s Ke nız. O k da ne kledi vind yayı adet dan utlu arı o ılma l ü ı m a . e ç l a a e z r ak tadı ğda yü et b n, s e d a s bur cek dam in a il. k sa uyu hm ata nen nd i de eye im a ı iç yeb no ısı p Çe uğu im lm bil as le s n n ra ka e ı m t y n m ay ede çtığı için nde. uluş a de âfi g nlar dol özle yı i i m a n g k a b r a r i ş s çe ken eni içle yle alam akıl u in içe ndin ılam s li ak e g ç tl ın e er ed nü avu in e ğu y ürec mu kan nı. K ı yar h l ü n s i e ları lar ru z len vg ulu in e c ü e r n l y se se ut diğ anı sad kçık ara ak k yü ığın a. M tme üny ları apa in k rınm e d k iğ A ir ld id k da ların tmin eyd akçı kalp erd ı ol. arı b uç i ta ets kap aç o n. V dar Onl v a in ıl y n de ğre üm ür. k bi lb Ka ece a Kal ü için yi ö hük ünd olur. e n k e d e. ül Sa ald âm lem rları müm ekl m rh tek lem ara le e e l h un öz k ı i ce g in s in h Ru unu ceğ olma tek e k h r r e i e Ru k v n b arı t l a ni bır ede ce on b n ile ek ö etm
ar z i ifc ci/Ya Ç Ali itim Eğ
St.Clements University | Türkiye
http://www.stclements.eu | info@stclementstr.com PSİKOLOJİM MAYIS2014
PSİKOLOJİM, MAYIS-2014
Aile Psikolojisi
38
i s i j o l o k i s P Aile A
ile hayatının güzelliği gibi hiçbir şey yoktur, bir memleketin yükselmesi; ev ve aile muhabbetine bağlıdır. Charles Dickens
PSİKOLOJİM,AĞUSTOS-2013
Başlangıçta aileyi çekirdek aile üzerinden değerlendirecek olursak; anne, baba, çocuk yada çocuklardan oluşan toplumun en küçük birimi diyebiliriz. Aile doğum, evlilik yada evlat edinme gibi yasal yollarla da oluşabilir. Aile toplumun devamı için gereklidir. Toplumun devamı ve kültürün yeniden üretilmesi,çocukların yetiştirilmesi, toplumsallaştırılması ve sosyalleştirilmesi ailenin temel işlevlerindendir.Bu süreç içinde Anne, baba ve çocuk
ilişkileri;çocukların yetişkin bireyler olarak toplum içinde rol aldıkları zaman sergiledikleri olumlu yada olumsuz davranışları açısından çok önemlidir. Aile psikolojisini incelerken tek bir aile tipini ele alamayız.Bütün aile tiplerini kendi koşullarında değerlendirmek gerekir.Bu tipleri bireylerin akrabalık derecesine göre sınıflayacak olursak birincisi toplumun en küçük birimi olan çekirdek aile dir.