00
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
BAŞLANGIÇ Herhangi bir amacımız yok. Hem olsa kaç yazacak. Yazalım, çizelim, hayata gülümseyelim dedik. Şu soğuk havalarda biraz olsun içimizi ısıtan tatlı bir gülümse konsun yanaklarımıza istedik. Neyse, kısaca başlamış olduk. Nereye gittiğimizi bilmeden. Sanki bir kum saatinin içinde olduğumuzu duyumsadık. Dergiyi yaparken: Zamana karşı yarışmayalım, tıklama istatistiği olmayalım dedik. Sert piyasa koşularında basılması neredeyse imkansız olan dergi işini, internete koyalım, bedava olsun dedik. Bize ulaşın butonundaki bölümden mesajlar gelsin, ne olacak tepkiler? Peki katılım? Yazan-çizen? Okuyan? Sorduk sadece. Dosyalar info@progeyik.com’a gelir mi?
Eski sayılar butonunda arşivimiz biriksin dedik. Yeni sayılar müjdelensin ufuklara yelken açan kotralarla... ve hayal ettik. Hayal ettik bu elinizde tutamadığınız dergi, PDF formatında harddisklerinize yazılsın. Dijital dünyada yeni bir dünya düzeninin habercisi olsun. Öngörülü, vakur bir şekilde geyik sanatının doruğu olsun. Peki şimdi soruyoruz, fena mı ettik?
BİTİŞ
00
04
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ Hybrid Mutlaka dinleyin dediğimiz bir müzikle karşı karşıyayız. Yapacağınız şey basit, Youtube’e girip Hybrid yazın ve Break my Soul şarkısına tıklayın. Sadece bu parça değil, Disappear Here de peşine gelsin. Charloette’un güzel sesiyle arkanıza yaslanın, keyiflenin. Sosyal medyanızda paylaşın popüler olsunlar. Buralara gelsinler, konserlerine gidelim. Değişik bir tat yakalamak isteyenler, Hybrid’den hemen sonra İsmail YK’dan Allah Belanı Versin’i dinlesinler.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Talamasca
Youtube’da dünya müziği nereye gidiyor isimli araştırmamız sonucunda ilginç gruplarla karşılaştık. Trancetekno ne kadar seversiniz bilemeyiz ama şöyle bir dinlemenizde fayda var. Özellikle birçok cep telefonundan duyduğumuz Apaçi müziğinin yerine artık daha kaliteli bestelerin geçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Talamasca ve buna benzeyen oldukça grup var. Bazı şarkıların isimleri uyuşturucu isimleriyle aynı mesela. O kafalarla bu tip şeyleri mi dinlemek lazım anlayamadık ama klasiğin dışında ve kaliteli oldukları kesin. Bir zamanlar Acid’çilerle kapışan metalcilerin de bu tarz işleri takip etmeleri gözümüzden kaçmıyor, bilesiniz.
Apaçi demişken... Buralarda Apaçi dansı olarak adlandırılan hareketler yığınının temellerini “tektonik dance” yazarak arattığınızda ecnebi Apaçileri izleyebiliyorsunuz.
Wingsuit Basejumping The Need 4 Speed: The Art of Flight Akabinde yukarıdaki videoyu Youtube’un arama çubuğuna yazın ve izleyin. Heyecan olur.
05
06
Tamikrest Fazla batı hayranlığı yaptığımızı düşünüyorsanız yanıldınız. İşte size doğulu bir performans. Ancak bas gitar kullanan doğuluların batılılara ne kadar yaklaştığını araştırmak bizim işimiz değil. Üniversitelerde müzik üzerine bilgi toplayanların işi bu.
Taraf de Haidouks
SAYI 1 2012
Bu adamları dinledikten sonra tarihteki bazı olayların sebep-sonuç ilişkilerine daha fazla vakıf olabiliyorsunuz. Osmanlı’nın Balkanlarda ilerlerken yanında götürdüğü ordu müziğinin çingene kültürüyle harmanlanmasıyla, bu peşinden koşulamaz ve durdurulamaz müzik oluşmuş. Hayatı boyu sanatçı olamayan Hitler de bu yetenekli insanları öldürerek yeteneksizliğini gizlemeye çalışmış. Sonuçta yetenekliler hala hayatta.
SAYI 1 2012
Planet Dinosaur
Dünya nereden gelmiş nereye gidiyor, bir dinozorumuz eksikti demeyin, izleyin. 6 bölümlük bu animasyonbelgesel son zamanlarda bulunan dinozor fosillerinin verdiği inanılmaz bilgileri bizimle paylaşıyor. Açıkçası bazı sahneler de ağzımız açık kaldı. Eğer yaşasalardı insanlar ne yapardı bilemiyoruz ama çoğumuzu acımadan yiyeceklerine eminiz. www.dizimag.com
07
08
Hell on Wheels Aslında yazmayacaktık. CNBC-E’de gösterilmeden önce böylesine güzel dizileri izleyen bir avuç farkında insanlar kümesinin içinde olmak oldukça keyifli. Ancak bu dizi gerçekten çok iyi ve yeni bölümlerini iple çektiğiniz cinsten. Esasoğlan’ın Clint’ten kaptığı oyunculuğun üzerine koyduğu performans fevkalede. Vahşi batının masum güzeline de şapka çıkarıyoruz huzurlarınızda...
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Poster Eki 端cretsiz
00
10
H
ezarfen
gercekten . uctu mu? .
Hezarfen Ahmet Çelebi’yi, (d. 1609 - ö. 1640) tanırız, biliriz. Hatta bu ülkede uçma hayaliyle yanıp tutuşan çocukların ilk öğrendikleri isimlerden biridir kendisi. Ancak bu çocuklardan biri olan ben, yaşın verdiği kemalle, bir takım bilimsel veriler ışığında şüpheci yaklaşımlarda bulunma kararı aldım. SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
11
12 Hezarfen Ahmet Çelebi nasıl oldu da Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçabildi? Araştırmama uçma eyleminin temellerinden başladım. Kısaca her canlı organizma uçabilmek için kritik bir hıza ve bir aerodinamik’e (okunuşu:ayrodinamik) sahip olmalıdır. Kuşların kanatları her iki özelliğe de sahiptir. E kuşlar uçar da insanlık geri kalır mı? Biz de uçarızın macerasına girmişler. Bu konuda bilinen ilk çalışmaları Da Vinci, İsmail Cevheri gibi dönemin büyük alimleri yapmış. Hezarfen Çelebi de bu çalışmalardan ilham alıp, Okmeydanı’nda çalışmalara başlar. Yeterli eğitimini tamamlayan Ahmet Çelebi, uçuş planını yaparak kuleye doğru yola koyulur. Geldiğinde usta marangoz Kirkor Efendi’nin, zamanının en iyi kompozit maddelerini (balsa ağacı ve en kaliteli yelken bezi) kullanarak inşa ettiği kanadını, yardımcıları hazırlamıştı bile. Kulenin dar merdivenlerinden 6 metre uzunluktaki kanadı yukarı çıkarmanın imkansız olduğunu önceden hesaplayan Ahmet Çelebi, çözümü de bulmuştu. Yaptığı tek çıkrıklı basit vinç sistemi ile yük, yukarı sorunsuz bir şekilde taşındı. Yukarı çıkıp güney rüzgarını (lodos) yanağında hisseden Hezarfen Çelebi’nin aklından geçen tek şey ise İkarus’un hikayesiydi.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Eğer Hezarfen Çelebi motorsuz bir araçla uçmayı başardıysa, dünyada bunu Boğaz üzerinde yapabilen tek insan olma durumundadır hala. Kırılamayan bir rekor!
13
14
Hezarfen Çelebi’nin uçuşu Çocukluğundan beri vahşi kuşların uçuşlarını gözlemleyen Hezarfen Ç., buradan elde ettiği bilgilerle termik hava akımlarının önemini kavramıştır. Termik hava akımının oluşma nedeni ısınan havanın yükselme gerçeğidir. Kuşlar işte bu termik akımları kullanarak kanat çırpmadan yukarıya yükselebiliyordu. Kendi uçuşu için gerekli ana formül de buydu: Kuleden çıktıktan sonra yükselen hava akımını yakalamak, bu görünmeyen sütun etrafında sürekli dönerek mümkün olduğunca yukarılara çıkmak. Parametreler: Galata Kulesi’nden iniş alanı olan Üsküdar’a 3350 metre civarı bir mesafe vardır. Bu mesafeyi gidebilmek iiçin en iyimser hesaplamalarla (1/12 süzülme or oranı) 350-500 metreye kadar yükselmek (ki da daha da çıkmalı…), sonra da rüzgarın yönüne göre uygun manevralar yaparak inişe doğru ssüzülmek lazımdır.
1 SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Üsküdar sahili civarı iniş yapıldığına göre, en fazla 500-550 metre irtifaya çıkılmış olmalı.
Yükselici (termik) hava akımı. Spiral şeklinde.
3 2
Denizler ve büyü büyük su birikintileri üzerinde te termik hava akımları bulunm bulunmaz. Bu yüzden yapılan bir hatan hatanın telafisi yoktur. Galata Ku Kulesi üzerinde yüksek irtifalara çıkılacak ve k bi ü sonra ttek bir süzülüş yapılacak…
H. Çelebi’nin yakaladığı ve 360 derecelik manevralarla döndüğü termik akım hareketlidir, güneyden gelen rüzgar yüzünden kuzeye doğru kaymaktadır. Bu durum mesafeyi artıracaktır. Süzülürken pilotun, kanadın burnunu hakim rüzgar yönüne göre çevirmesi ve Üsküdar yönüne bir nevi yengeç uçuşu gerçekleştirmesi oldukça mantıklıdır.
15
16 Bazı gerçekler: Her deltaplan, yamaç paraşütü, planör vs. kullanan bilir ki, termik hava akımlarını veya dinamik kaldırıcıları kullanarak yapılan uzun süreli uçuşlar, oldukça tecrübe isteyen bir iştir. Diyelim ki Okmeydanı çalışmaları bu tecrübeyi sağladı. Kuleden çıkış yapıldığında 90 metre kadar bir irtifa var denize. Güney yönüne doğru kalkış yapılacağına göre termik akımı yakalamak için gerekli zaman çok azdır (10-15 saniye). 2. Bir şans olarak sola ve akabinde sağa dönerek, güney rüzgarının yarattığı dinamik kaldırıcıdan yararlanarak yükselmek. Ancak bunun da sınırı var: irtifa en fazla 150200 metreden yukarı çıkmaz. Gene olumlu bakalım, uçuşun gerçekleşebilmesi için ustalıklı Kule önü manevraların icrası ve seri bir şekilde en tepe noktada termik akımı yakalamak ve yükselmek. Neden olmasın? Üsküdar sahili civarı iniş yapıldığına göre, en fazla 500550 metre irtifaya çıkılmış olmalı. Şimdiye kadar hiç deltaplanla Galata’dan atlayıp Üsküdar’a giden bir insan gördünüz mü? Neden kimse denemez? Şimdi yapılar arttı olmaz demeyin, o zaman da ağaçlar evler vardı. Eğer Hezarfen Çelebi motorsuz bir araçla uçmayı başardıysa, dünyada bunu Boğaz üzerinde yapabilen tek insan olma durumundadır hala. Kırılamayan bir rekor. Not: Amaç Çelebi’yi yermek, yapamaz demek değil, yaptığı işin ne kadar zor olduğunu anlatabilmek. Eğer uçtuysa helal olsun. Ama güzel hikaye, bana her zaman imkansız imkansızdır ya da imkanlı mıdır? dedirttiriyor! SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Şimdiye kadar hiç deltaplanla Galata’dan atlayıp Üsküdar’a giden bir insan gördünüz mü? Neden kimse denemez? Şimdi yapılar arttı olmaz demeyin, o zaman da ağaçlar, evler vardı.
17
18
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
19
20
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
21
22
KİM KAÇ KİŞİ VURDU? Bu istatistikler titiz bir çalışma sonunda sonuçlandırılmıştır. Dizinin bazı bölümlerindeki çatışmalarda kimin kimi vurduğu, anlaşılamamaktadır. Bu tip durumlarda tahmin yeteneği kullanılmıştır.
POLAT ALEMDAR
423 Bölüm başına
2,83
ADAM İNDİRDİ SAYI 1 2012
Vadi’nin her bölümünde
9,48
ADAM İNDİRİLDİ
SAYI 1 2012
MEMATİ BAŞ
164 Bölüm başına
Tüm izlediğimiz bölümlerde Polat’ın attığını vurma yeteneğine şapka çıkarttık. Sağ ve sol kollar Memati ve Abdulhey de çok kötü değiller.
1,11
ADAM İNDİRDİ
23
24
ABDULHEY
118 Bölüm başına
0,79
ADAM İNDİRDİ SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Bu coğrafyada, her yıl trafik kazalarında 4-5 bin kişi hayatını kaybederken, vadide bu kadar insanın telef olması gayet normal.
POLAT’IN DİĞER ADAMLARI
ERHAN, CAHİT VB.
155
KİM VURDUYA GİDENLER
470
25
26 Bir kişi öldürüldüğünde cinayet, milyonlarca kişi öldürüldüğünde istatistik olur. Joseph Stalin
İSKENDER BÜYÜK
13
MURO
10 SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
ERSOY ULUĞBEY
25
BULUT
14 KARA
33 27
28
M T R B S Burada geçen olay ve kişiler tamamıyla gerçek hayattan alınmıştır. Saat : 08:00 Yer : Metrobüs Enlem : 41 Derece Kuzey Boylam: 29 derece Doğu
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Adam-1 duraktaki İngilizce kursunun reklamını göstererek : Abi gerçekten 8 haftada İngilizce konuşturuyorlar mı?
Adam-1 : Bende hiç yok abi
Adam-1 : E iyi abi. Biz burada derdimizi Türkçe bile anlatamıyoruz.
Adam-1 : Abi aslında istenirse olur , bizde merak yok.
Adam-1 : Nasıl yani ?
Adam-1 : Bu tam bana göre abi yattığım yerden İngilizce öğrenirim.
Adam-1 : O da doğru abi dil öğrenicez diye çizdirmeyelim….
Adam-2 : Yok be oğlum o belli bir seviyesi olanlar için. Sen de var mı ? Adam-2 : Bende dışarı gidersem derdimi anlatacak kadar var.
Adam-2 : Valla buna ben de gitmek isterim ama vakit yok. Evden işe işten eve Adam-2 : Bizim iş yerinde bir kız başka bir kursa gitti.Orda hipnozla öğretiyorlarmış.
Adam-2 : Yani uyutup öğretiyorlarmış. Kız iki saat uyumuş. Kalktığında şakır şakır İngilizce konuşmaya başlamış Adam-2 : Tamam git de ben güvenemem doğrusu.Uyurken başımıza bir iş gelmesin Susarlar.
29
30
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
31
32 “Keşfetmek” , insana ait fiillerin en heyecanlı ve yaratıcı olanıdır. Bu sürecin ön koşulu ise, merak duygusudur. Mitlerden tarihe evrilen geçmişimizde, dinler ve iktidarlar, kullarına, her ne kadar meraklı olmayı yasaklayıp, itaati emretse de ateşi tanrılardan çalıp insana veren Prometheus gibi isyankarlar, hep çıkagelmiştir. Bugünkü uygarlığımızın, sahip olduğu bilgi birikimi, hep bu asilerin sayesindedir. Geçmişi merak edip, bunun yanıtını, toprağın altında arama isteği modern arkeolojinin başlangıcını oluşturur. Arkeolojinin emekleme döneminde, antik metinlerde ya da Tevrat ve İncil’de adı geçen yerler aranmaya başlar. Oryantalist maceracılar, hiçbir ilke ve yöntem gözetmeden “ kazı “adı altında toprağı deşerler. Bu dönem doğunun zenginliklerinin batıya kaçırılma dönemidir. Bugün Avrupa’daki müzelerin pek çoğu böylesine bir yağmayla oluşturulmuştur. İlk arkeologlar için, amaçları şöhret ve para olan hazine avcılarıydılar diyebiliriz. Bu fotoğrafa baktığımızda en ihtiraslı pozu, Troya-Priamos Hazineleri’ ni kaçıran Heinrich Schlieman’ın verdiğini görürüz. Diğer bir örnek ise İngiltere’nin emperyal çıkarları için çalışan Arabistanlı Lawrence’dır. 20 yy başlarında birçok arkeolog, bulundukları topraklarda, aynı zamanda, ülkeleri için istihbarat toplayan birer casustu. Emekleme dönemindeki günahlarını bir tarafa bırakırsak, arkeoloji yıllar içinde bilimsel bir disipline kavuştu. Günümüzde arkeolojik keşiflerin itici gücü artık ne bir firavun mezarı ne de hazine bulmaktır. Geçmiş toplumların ekonomik alt yapı ilişkilerini çözümlemek; yaşayış biçimlerini, siyasi örgütlenmelerini; inanç, yazı, müzik, mimarlık gibi üst yapı kurumlarını öğrenmek çok daha önemli bir ihtiyaç haline gelmiştir. Şimdilik konumuz olmadığı için yukarıda kabaca değindiğimiz arkeolojinin gelişim süreci, ne yazık ki toprağın altını değişik amaçlarla kazma güdüsünü engelleyememiştir. Bu amaçların en başta geleni kuşkusuz “ zengin olma” güdüsüdür. Bu durum “ arama “ ve “ kazma “ eylemleriyle birleştiğinde “ definecilik “ dediğimiz olgu ortaya çıkar.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Vur beline kazmanın! Dayanılmaz zengin olma hayallerinle harmanla toprağı ve durmadan eşele, Eşele ki senden önce yaşayanların bütün dünyaya bıraktıkları mirası zimmetine geçirebilesin.
33
34 Kimi zaman dededen kalma eski bir harita, kimi zaman da kulaktan kulağa yayılan rivayetler yol gösterir defineciye. Bazen elde dedektör tarla tarla, mağara mağara gezen bir amatör; bazen de bilim insanlarına taş çıkartırcasına, organize kaçak kazılar yapan bir profesyoneldir. Kimileri için bir iş, kimileri içinse bir tutku bir alışkanlıktır. Ve genelde hep yasa dışı bir faaliyettir. İlgili resmi makamlardan izin alıp 27.01.1984 gün ve 18294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Define Arama Yönetmeliği” hükümleri doğrultusunda, kazı yerinin sit alanı olmaması koşuluyla, define arayanlara çok ender rastlanır. Bu tarz bir define aramada da şayet eski eserlere rastlanırsa kazı hemen durdurulur. Bugün arkeoloji alanında yapılan herhangi bir konferansta izleyiciden çok, defineciler ve onları takip eden emniyet mensupları bulunmaktadır. Defineciler bu konferanslarda potansiyel hedefleri hakkında bilgiler toplamaya, içinde hazine bulunduğunu düşündükleri bir tümülüs hakkında veri almaya çalışmaktadırlar. Anadolu yarımadasındaki binlerce yıllık kültür mirası yeterli bütçeler ayrılmadığından korunamamaktadır. Tarihi eserlerin müzelerden dahi çalınarak kaçırıldığı göz önüne alındığında ören yerlerimiz ve biletsiz gezilen antik yerler tamamen kendi kaderlerine terk edilmiş durumdadır. Bekçisi olan yerler bir elin parmaklarını geçmemektedir. Binlerce yıldır toprak altında korunan tarihsel değerler definecilerin vandalizmiyle onarılamayacak şekilde tahrip edilmektedir. Bilimsel bir kazıya başlandığında, burayı, defineci ve kaçakçıların mutlaka daha önceden ziyaret ettikleri görülmektedir. Dünyanın başka yerlerinde yüz yıllık binalar bile, turizm ve kültür merkezlerine dönüştürülüp, buradan gelir elde edilirken, topraklarımızdan gelip geçmiş yüzlerce uygarlığın bizlere bıraktıkları, hızla yok edilmektedir. Elli – yüz yıldır devam eden kazılarla kıyaslandığında birkaç yılda biten “kurtarma kazıları” nın ( neyi kimden kurtarıyorsak ? ) ardından baraj suları altında kalan antik yerleşimleri bir kenara bırakın, Anadolu bu manzarada defineciler ve tarihi eser kaçakçıları için bir cennet haline gelmiştir.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Ey defineci! Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, Düşün altında yatan binlerce uygarlığı.
35
36 Definecilerin Dünyası Define sözcüğü Arapça’da gömmek anlamına gelen “defn” kökünden gelir. Türkçe karşılığı “gömü” dür. Toprak altında ya da bir mağarada saklandığı düşünülen sahibi belirsiz para, altın ve değerli objeler gibi buluntuları ifade eder. Defineciliğin tarihi çok eskilere dayanır. Antik Mısır’da bile, gömülen bir firavunun hemen ardından mezarını yağmalayan soyguncular vardı. Firavun mezarlarının gizli yerlere saklanmasının bir nedeni de budur. Define dendiğinde elbette hemen akla define haritası gelir. Böyle bir haritanın ardından maceralara atılan defineci tiplemesi filmlere, romanlara konu olsa da, aslında defineci, yasadışı kazı yapan, bunu yaparken de tarihi mirasa geri dönülemez zararlar veren bir soyguncudur. Günümüzde her türlü teknik olanaktan, bilimsel bilgiden yararlanan neredeyse bir sanat tarihi uzmanı haline gelmiş yeni tip defineciler ortaya çıkmıştır. İnterneti de etkin olarak kullanan “modern” definecilik, bilgi ve tecrübelerin çok geniş ortamlarda paylaşılmasını sağlamıştır. Definecilikle ilgili yüzlerce web ve blog sayfasında gizli define işaret ve yazılarından, dedektör çeşitlerine ; nümizmatik bilgisinden yazıtların çözümlenmesine kadar her konuda bilgi verilmektedir. İşin komik tarafı bu sitelerde, definecilik, kolay yoldan para kazanmanın bir aracı değil de dürüst ve erdemli insanların, boş vakitlerinde ülkemizdeki saklı tarihsel değerleri bulup, sahip çıktığı bir hobi çalışmasıymış gibi gösterilmektedir. Aşağıda böyle bir siteden alınan definecinin meslek yasası sayabileceğimiz kurallar verilmektedir: DEFİNECİ 1- Sözü doğru olmalıdır. 2- Tecrübelerini paylaşma işini bir görev saymalı 3- Çözemediği işaretleri korumalı , kırmamalıdır. 4- Yasal sınırları aşmamalı, kaçak kazı yapmamalıdır. 5- Tarihi bilgisi üst seviyede olmalı. 6- Bu alanda kullanacağı teknolojiyi iyi tanımlıdır. 7- Nefsine düşkün tamahkâr olmamalıdır. 8- Definecilik bir geçim kaynağı olarak görmemeli. Bir hobi şeklinde yapmalıdır.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Biz uyarmıştık demek için: Dikkat etmeli bir defineci, kazdıkça Hades’e bir adım daha yaklaştığını anlamalı... Bilgi önemli evet, Styx’i geçmek için bozuk bir lira mutlaka ceplerde olmalı... Hades
37
38 9- Tarihi izleri korumalı, müze ve yetkili mercilerle temas halinde olmalıdır. 10-Bir defineci bir arkeolog kadar bilgili ve becerikli olmalıdır. 11- Yapacağı işleri bir plan dahilinde yapmalıdır. 12- Her bulduğu veriyi kayıt etmeli, sonra da yorumlamalıdır. Ama gerçek hiç de yukarıda belirtildiği gibi değildir. Defineciyi vatana millete yararlı, tarihsel mirası koruyan bir hayırsever gibi göstererek, tarihi miraslarımızın yağmalanması, balyozlarla parçalanması, dinamitlenmesi, dozerlerle deşilmesi ve soyulması gözlerden gizlenmektedir. Aslında definecilik günümüzde tarihi eser kaçakçılığına evrilmiştir. Definecinin amacı aslında altın bulmaktır. Oysa tarihi eser kaçakçısının ilgi alanını arkeolojik eserler oluşturur. Defineci, içinde altın bulamadığı, belki de müzayedelerde çok yüksek paralara satılabilecek bir küpü kırıp parçalar. Ama kaçakçı bu eserin değerini ve satış kanallarını çok iyi bilir. Defineciler genelde evlerini terk etmek zorunda kalmış (örneğin Ermeniler, Rumlar) insanların paralarını bu evlere ya da çevredeki araziye gömdüğüne inanır. Bu gömü yerinin, sahibi tarafından döndüğünde tekrar bulunabilmesi için gizli bir işarete ya da haritaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle defineciler arasında gizli bir dil, bir alfabe oluşturulmuştur. İnternet yokken definecilerin iletişim merkezleri “defineci kahveleriydi”. Buralarda, yaşanılan maceralar, yeni definelerle ilgili rivayetler anlatılır, yapılacak kazıların ekipleri oluşturulurdu. Anadolu kasabalarında hala böyle yerler vardır. Bir define ekibinde “kazıcılar”, “gözcüler”, harita ve işaretleri okuyacak “nişancılar”, dedektörü kullanacak “makinacılar” ve bazen de büyü çözecek “cinci hoca” ya da “papaz” bulunur. Kazılan mezar ya da hazine yerinin cinlerle, büyü ve tılsımlarla korunduğu, buraya el sürecek kişinin lanetleneceği inancı antik devirlerden günümüze kadar ulaşmıştır. İşte hoca ya da papazın bu büyüyü bozması defineci için çok önemlidir.
SAYI 1 2012
Diyojen
SAYI 1 2012
Onlar tarlalarını sürerken rastladılar içi altın dolu bir küpe. Hiçbir zaman 10 bine tamamlayamadılar, ama gene de saydılar her defasında en baştan... Diyojen gündüz yaktığı fenerle sadece insan değil, akıl ve fikir de arıyordu anlaşılan...
39
40 Define Alfabesi Bir hazine gömüldüğünde ya da saklandığında yerini işaretlemek için harita çizildiğini ve anlamı gizli olan bir takım sembol ve işaretlerin kullanıldığını belirtmiştim. Bunda doğruluk payı vardır. Ama gerçeğin tamamı bu değildir. Antik kentlerde, kayalık bölgelerdeki kitabelerde, nekropollerdeki mezarlarda bulunan eski dil ve alfabelerde yazılmış yazılar definecilerce hep bir hazinenin varlığına işaret sayılmıştır. Örneğin üzerinde Luvi hiyeroglifi bulunan bir Hitit kaya anıtı ya da bir mağaradaki paleolitik duvar resmi defineciye göre arkasında sakladığı hazine için dinamitle patlatılması gereken bir hedeftir. Bu tür işaret ve sembolleri okuyabilen “nişancı” lar neredeyse Arapça, Yunanca, Latince konusunda uzman olmuş hatta Ebced ve Kabala’dan anlayan kişilerdir. İşin gerçeği bu define alfabesi bilimsellikten uzak olarak uydurulmuş ve saf definecilere pazarlanan bir işaretler topluluğudur. Bu tür sahte define işaretleri ve haritalarını seri olarak üreten bir sektör de bulunmaktadır. Şu işe bakın ki defineciler, kendilerini dolandıracak başka bir sektörün oluşmasına olanak tanımıştır. Aslında define bulan defineci yok denecek kadar azdır. Defineci, tüm hayatını tutkuyla bu işe adamış, bağımlılık seviyesinde gözü başka hiçbir şeyi görmemiş, hazine bulamadığı gibi elinde ne varsa satıp bu işe yatırmış, aylarca evine uğramamış, eşinden boşanmış, hapse girip çıkmış, kazdığı tünelde biriken zehirli gazla ölüm tehlikesi atlatmış bir karakterdir. Bizde, her ne kadar traji-komik duygular uyandırsa da yine de toprak altındaki mirasımızın yok edicisidir.
SAYI 1 2012
Medusa işaretini gördüğünüzde yaşadınız demektir. Sürekli ona bakın, ta ki taşlaşana kadar.
SAYI 1 2012
Ölümü gösteren işaretler. Dikkatli olunmalı.
Anlayamadık?!! Tabanca: 25 adım ön tarafından doğal yapıya aykırı nesneler aranmalıdır.
Geyik: Denilir ki, Artemis; kendisi için bir genç kız kurban edilecekken acımış ve onun yerine bir maral (geyik) koymuş ve genç kızı kurtarmıştır. Sonra kendi rahibesi olmak üzere onu alıp Tauris’e (Kırım) götürmüştür. Bu efsanenin uzantısı olarak çok sevilen ve toplumda belli bir yeri olan kadın ölülerin ardından onların mezar taşlarına (stel) geyik başı veya karaca resmedilir ki Artemis onu alsın ve kendine yakın kılsın. Geyik resimleri çoğunlukla mezar taşlarındadır. Arkeolojik açıdan bakıldığında bilimselliği olmasa da definecilerin yaklaşımıyla ve söylemleriyle şöyle bir görüşü ortaya koyabiliriz: Yayılıp dallanmış olan özelliği ile geyiğin boynuzu, antik düşüncede yeraltı sığınağını veya yeraltında bir tünel yapılanmasını (dehliz) ifade eder.
41
42 Defineci Vandalizmi Definecilerin belli başlı bir takım hedef yerleri bulunur. Bunlar genelde eski Ermeni ve Rum evleri, eski kiliseler, antik nekropoller, bir tür kral mezarı olan tümülüsler, höyükler, güvenlik personeli bulunmayan ören yerleri ve illa ki mağaralardır. Paleolitik dönem insanı, mağaralarda barınırdı. Böyle paleolitik bir yerleşime sahip ve hiç kazılmamış bir mağarayı definecilerin ziyaret ettiğini hayal edin. Yıllarca, iğneyle kuyu kazar gibi yapılan, hassas bilimsel kazılarla karşılaştırıldığında bir gece içinde delik deşik edilecek ve belki de, insanlık tarihine ait eşsiz bilgiler verecek böyle bir yer, yok edilecektir. İstanbul Küçük Çekmece Gölü’nün kuzeyindeki Yarımburgaz Mağarası tam da bu çeşit bir yerleşmeye ev sahipliği yapmıştır. 60lı yıllarda araştırmalar yapılmış ancak kapsamlı kazılar 1986-1990 arası yürütülmüştür. Burada da ancak definecilerin talanından kurtulabilmiş alet ve objeler bulunmuştur. Tarihi izleri korumaktan, müze ve yetkili mercilerle temas halinde olmaktan bahseden definecinin isterseniz başka bir hobi faaliyetinden bahsedelim : Adamkayalar gaddarlığı! Mersin’in Kızkalesi ilçesi Adamkayalar mevkiinde Kızkalesi’ne bakan bir vadinin dik duvarlarına işlenmiş on bir adet kaya kabartması bulunur : Adamkayalar. Yapımına M.Ö. 3.yy da başlanan, nekropol ve kült alanı olarak kullanılan bölgede bulunan kabartmalar ölen kişilerin yakınları tarafından yaptırılmıştır. Kabartmalardaki kıyafetlerden anlaşılacağı üzere asker ya da rahip krallar bazen tek başlarına bazen de aileleri ile birlikte işlenmiştir duvarlara.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Anadolu’da bulunan kaya kabartmalarının en görkemli örneklerinden biri olan Adamkayalar, ( yazarken ellerim titriyor) define avcıları tarafından dinamitlenmiş ve korkunç bir tahribata uğratılmıştır. Böylesine bir vahşilik böylesine bir gaddarlık ancak Buda heykellerini dinamitleyen Talibanlarla yarışabilir. Anadolu’da defineciler tarafından tahrip edilmiş yüzlerce eser vardır ve sayıları her gün artmaktadır. Hepsini burada sayamayız ama son bir örnek verelim : Aslankaya Anıtı Afyonkarahisar’ın İhsaniye ilçesi yakınlarındaki Aslankaya, Frig Vadisi’nin en görkemli anıtlarından biridir. Cephesi tapınak şeklinde olan bu anıtın içinde bulunan odada Anadolu’nun Ana Tanrıçası Kibele, iki yanındaki ayağa kalkmış aslanlarla dinamitlendikten sonra tasvir ediliyordu. Geçmiş zaman kipi kullanıyorum çünkü bu eşsiz zenginliğimiz de defineciler tarafından tahrip edildi. Resmi kurumların maddi-kadrosal yetersizliklerini ve kültür politikalarımızın yanlışlıklarını bir kenara bırakalım. Bizim insanımızın, yöresindeki tarihi eserlere bakışı da pek farklı değildir. Duvarında Roma dönemine ait bir kabartma olan yüzlerce köy evimiz vardır. Pek çok antik kent, çevresi için yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Anadolu’da bulunan geçmiş dönemlere ait eserler ya “ gavur işi” dir ya da “ taş parçası”dır. Yetkili kurumların bulunmadığı yerlerde halkımızda da böyle bir anlayış olduğuna göre definecilere biraz insaflı olun demekten başka yapacak bir şey yok.
43
44
Google’da araştır, büyük gömüG ler lerin bulunduğu bir harita keşfet H Haritayı print-screen edip cebine koy T Tramvaya bin Gülhane durağ ğın n ğında in G Gülhane Parkı kapısını geç so sola dön 1 100 adım yürü sağa dön G Gişeden biletini al. SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
İ İçeri sessizce süzül, kazma ve kürekleri Gülhane Parkı’na bakan yamaçtan yukarı çek y K Kırmızı paltolu ziyaretçi kıza çaktırmadan, Hitit Aslanı’nı bul S Sağından yürü resimdeki binaya gir Güvenlik kameralarına yakalanmamak için suratını fotoşopta sil G E Ellerine tükür, kazmayı kavra!
45
46
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Mona Lisa tablosunda betimlenmiş olan kişinin kimliği kesinlikle belirlenememiş olmasına karşın; sanat tarihçileri, modelin kimliği ile ilgili pek çok fikir yürütmüş ve iddialarda bulunmuşlardır.
47
48 Elimizdeki Bilgiler: Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri Mona Lisa’nın esrarengiz gülümsemesinin, yeni doğum yapmış bir annenin gülümseyişi olduğu bildirildi.
Uzmanlara göre, tablo Mona Lisa’nın ikinci oğlunun doğumuna ithafen yapıldı.
Kızılötesi yansıma tekniğini de kullanan araştırmacılar, ayrıca nam-ı diğer Jokond’un saçlarının serbest bırakılmamış olduğunu ve başın arkasında topuz yapılarak toplanmış olduğunu fark etti.
SAYI 1 2012
Kanada ulusal araştırma konseyi uzmanları, Louvre müzesi yönetiminin isteğiyle tabloyu üç boyutlu renkli lazer taramasından geçirerek rapor hazırladı. Araştırma sonunda, Mona Lisa’nın o zamanlar genellikle hamile ya da yeni doğum yapmış kadınların kullandığı çok ince ve saydam bir tülle boynundan aşağısını örttüğü anlaşıldı.
Da Vinci’nin tablosunda ayrıca hiçbir fırça izi de belirlenemedi. Tabloda çok ince ve yekpare boya tabakası bulunduğu anlaşıldı. Eserde hiçbir parmak izi de tespit edilmedi, oysa bazı uzmanlar, sanatçının tabloyu parmaklarını kullanarak yaptığına inanıyordu.
SAYI 1 2012
Şimdiye kadar Jokond’un saçlarının serbest olduğu düşünülüyordu. Saç topuzu, tarihçileri şaşırttı, zira Rönesans’ın bu tür saç bağlama tarzı kötü kızlara mahsustu, oysa Mona Lisa iyi bir aileden geliyordu ve bir ipek tüccarının karısıydı...
Bell Laboratuvarlarından, Dr. Lillian Schwartz Mona Lisa’nın, Leonardo’nun kendi-portresi olduğu fikrini ortaya atmıştır. Bunu savı ortaya atarken dayandığı kanıtlar, sayısal analizler yardımı ile elde edilen, Leonardo da Vinci’nin ve tablodaki modelin yüz özelliklerinin aynı olduğununa dair sonuçlardır.
Uzmanlar, tabloda da Vinci Şifresi romanındaki gibi bir esrar bulunmadığını da belirterek, eserin sadece Da Vinci’nin maharetini gözler önüne serdiğini vurguladı.
Bütün bunlara baktığımızda gördüğümüz tablo şudur: Leonardo Usta, Mona Lisa ile büyük bir aşk yaşamış. Hem de kadın evli, yani yasak aşk. Lisa’nın ikinci çocuğunun babası da elbette ki Usta’mız olmalı. Tabi bundan sonra bir yorum yapamıyoruz. Çocuk yaşadı mı?, Leonardo Usta çocuğunu kucağına aldı mı? vs. Mona Lisa’nın saç topuzunun fahişe modelinde olması bir sembol, bir işaret. Lisa’nın Usta’mıza poz verirken takındığı o muzip ve gizemli gülümsemenin sırrı; gizli bir şey yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Ve bir ressam bu anları tarihe geçiriyor. Milyonlarca insan bu kadını tanıdı ve tanımaya devam ediyor.
49
50 Dikkatimizi çeken bir diğer hadise de Mona’nın arkasındaki manzarının anlamı çözmek oldu. Mona tüccar olan kocasından vakit buldukça kurtulmakta ve soluğu Leonardo Usta’nın yanında almaktadır. Muhtemelen bu manzara Mona’nın geldiği yönün manzarası olmalı.
Başka bir açı
wikipedia
Mona’nın soylu bir aileden geldiği eğer bir uydurmaysa, bunu tazgahlayan Usta’mızın bağlı olduğu masonik bağlar olmalıdır. Mona aslında sıradan bir fahişeydi. Ancak Da Vinci Usta, gönlünü kaptırmıştı bi kere. Dahi erkeklerin, karşı cinsle olan iletişim problemlerinin tipik bir modeli olabilir: Birlikte olduğu fahişeye aşık olma ve ona derdini tasasını anlatma, açılma sendromu. Hayat mektebinden mezun olmuş fahişe de, bu dahilerin saflığını sevmekte, kendisine değer verildiğini hissetmektedir. Gülümseme bununla da ilgili olabilir belki…
SAYI 1 2012
Destekleyici bilgiler: Da Vinci’nin Fiziksel temastan hoşlanmadığı iddia edilir: “Üreme faaliyeti ve bununla bağlantılı olan her şey o kadar iğrençtir ki insanlar hoş yüzler ve duygusal eğilimler de olmasa kısa sürede yok olacaktır” sözü daha sonra Sigmund Freud tarafından analiz edilmiş ve Freud, Leonardo’nun frijit olduğuna hükmetmiştir.
Leonardo’nun genç erkeklere olan ilgisi 16. yüzyılda da tartışma konusu olmuştur. 1563’te Gian Paolo Lomazzo tarafından yazılan “Il Libro dei Sogni”de (Düşler Kitabı) yer alan “l’amore masculino”daki (erkek aşkı) kurmaca bir diyalogda, Leonardo başkahramanlardan biri olarak yer almış ve “Biliniz ki erkekler arasındaki aşk çeşitli arkadaşlık duygularıyla erkekleri biraraya getiren bir erdemdir. Bu durum onları daha erkeksi ve yürekli hâle getirir” sözü Leonardo’nun ağzından verilmiştir.
D
İKKATİMİZİ
wikipedia
SAYI 1 2012
CELBETTİ! aradaki farkı bulun
Araştırmalarımız sırasında bu screenshot’a rastladık. Mona’nın tablosu 1503’te yapılmış. Solda gördüğünüz Vaftizci Yahya ise 1513-16. Büyük Üstad kendini mi tekrar etmiş yoksa aşkı mı alevlenmiş?
51
SAYI 1 2012
Polat (ya da Fırat) Polat ya da Fırat, genellikle ayakta işerken çişi zorlayayım derken kaçan küçük çaplı osuruklardır. Çok sık karşımıza çıkan bu durumda çıkan “Polat” ya da “Firat “ sesinden sonra yapılacak en iyi şey hiç bir şey olmamşs gibi yapmaktır. Kesinlikle yanınızda işeyen kişi ile ne kadar samimi olursanız olun, bir Polat’tan sonra bu konuda şaka falan yapmaya kalkmayın. Bu her iki tarafı da rahatsız eder.
Yusufffff Yusuf, Polat ın tersine, sessiz , sinsi bir osuruktur. Fakat osuruk konusundaki ilk kuralı unutmamak lazımdır: “Sesin şiddeti ile kokunun şiddeti ters orantılıdır”. Bu bakımdan, bir Yusufffff durumu ile karşilaştığınızda kısa süre sonra herkes durumu anlayacaktır. Bazen bir Yusuf bir Polat ya da Fırattan çok daha utanç verici olabilir. Tüm osuruklarda olduğu gibi kesinlikle fark etmemiş gibi yapın. En büyük hata “Off çok kötü kokmuş, kim yaptı bunu yaa” gibi suçu başkasına atmaya çalışmaktır. Bu hem ortamdakileri rahatsız eder, hem de şüpheyi sizin üstünüze çeker. Şunu bilin ki, Yusuf durumlarında yüzde doksan oranla suçlu kişi ilk konuşan ya da şikayet edendir. Bu tuzağa düşmeyin. Karşınızdaki bir kişiye belli belirsiz anlamlı bir bakiş, ustaca yapıldığında şüpheyi onun üstüne çekebilir. Ama en güvenli yol hiç bir şey yokmuş gibi yapmaktır.
53
54
Sığınak Sığınak, genelde çok az kişinin gittiği tuvaletlerdir. Binadaki boş bir kat, genelde bayanların çalıstığı bir büro, sığınak bulabileceğiniz yerlerdir. Bir sığınakta her zaman huzur ve güven içinde sıçabilirsiniz. Gaziler genelde sığınaktan uzak dururlar çünkü onlar için tuvalet sosyal bir kaynaşma yeridir.
SAYI 1 2012
Gazi Gazi diye, sanki bu sıçış olayına yıllarını vermiş, bu yolda büyük fedakarlıklar yapmış gibi mağrur şekilde sıçan kişilere denir. Bu gibi kişiler, tuvaletten büyük zevk alır ve en az yarım saat kalırlar. Çoğu gazi tuvalete gazete ve dergi ile girer, ve karşılaştığı herkesle sohbet ederek, defalarca ellerini yıkayarak ve saç düzelterek tuvaletteki süreyi uzatmaya çalışır. Bu gibileri iyice tanıyıp onlarla aynı anda tuvalette olmaktan ne pahasına olursa olsun kaçınmak gerekir. Yoksa olası bir katotopark durumunda ne olacağı belli olmaz. Gazilere karşı sizin gibi düşünen meslektaşlarınızla birleşin. Gazileri tanıyıp, gazisiz tuvaletleri bulmak için işbirliği yapın.
SAYI 1 2012
Katotopark Katotopark olayı, başınıza gelebilecek en kötü osuruk durumlarından biridir. Çünkü bu durum yukarıda bahsedilen kurala istisna olarak hem gürültülü, hem de Yusuf kadar olmasa da oldukça kokuludur. Akşamdan kalma ya da ishalin yan etkisi olan Katotopark’ın tek iyi yanı, çok ekstrem durumlar dışında genelde sıçarken olmasıdır. Yani o korkunç “KATOTOPARK” sesi duyulduğunda kabinde kimin olduğunu dışarıdakiler ilk anda bilmeyecektir. Bir Katotopark olayında, ilk yapılması gereken şey sakin olmaktır. Kesinlikle katotopark gerçeklestiği anda tuvalette bulunan herkes gidene kadar kabinden çıkmayın. Çok hastaymış gibi inlercesine sesler çıkararak katotoparkı haklı göstermeye çalışmak çok yaygın bir hatadır. Bunu yapmayın. Çevredekiler inlemenizden sesinizi tanıyabilir. Herkes gidene kadar bekleyin, akşama kadar sürse bile. Bu beklemede size en büyük zorluğu bir “Gazi “ çıkaracaktır.
Öksürük Bazen bulunduğunuz kabine girmeye çalışan olabilir. Sahte bir öksürük ile onları kovun. Sahte öksürük bundan çok daha farklı işlere de yarayabilir (bkz. Bomba)
55
Bomba
56
SAYI 1 2012
Büyük, top şeklinde bir dışkıya denir. Bunun en büyük dezavantajı suya düşünce çok ses çıkarmasıdır.Eğer tuvaletten çıktığınızda size anlamlı anlamlı bakan yüzler görmek istemiyorsanız, bombanın düşüş anını bir öksürük ile kamufle edin. Burada çok ince bir nokta vardır. Bombayı ya da polat’ı kamufle edebilse de, hiç bir öksürük bir katotopark’ı kamufle edemez. Etse bile bunun sahte bir öksürük olduğu hemen anlaşılır. Öksürüğü katotopark durumlarında ne olursa olsun kullanmayın. (bkz. sifon)
SAYI 1 2012
Kütük Kütük, bombanın tersine tek parçalık ince uzun bir dışkıya denir. Kütük’ün avantajı, suya düşme sesi çıkarmamaktır. Dezavantajı ise uzun süre havada asılı kalıp ortamı fena halde kokutmasıdır. Kütük’ün geldiğini anladığınızda kıçınızı mümkün olduğu kadar aşağıya bastırarak suya yakınlaşmaya ve ucuş süresini minimize etmeye çalışın.Gene de koku çok fazlaysa, herkes gidene kadar yerinizden çıkmayın.
Yoldaş Yan yana iki kabinde sıçmak durumda kalan iki kişiye denir. Bir yoldaş durumundan ne pahasına olursa olsun kaçının. Gene de bir yoldaş varsa yanınızda, tuvaletten çıkış anını çok dikkatli ayarlamanız gerekir. Eğer yoldaşınız bir gaziyse sizinle sohbet ederek kendini belli edecektir. Bu, bütün tuvalet kültüründe karşılasabileceğiniz en utanç verici bir durumdur. Türkçe bilmiyormuş ya da sağırmış gibi yapın.Ya da sesinizi değiştirerek çok kısa cevaplar verin ve ne olursa olsun hemen kaçın oradan. Yanınızdakinin gazi olduğunu anlamanın bir yolu da gazete ya da dergi hışırtısı gelip gelmediğine dikkat etmektir. Geliyorsa gazi sizle sohbet etmeye başlayamadan hemen kaçın.Eğer yoldaşınız bir gazi değilse sizin kadar rahatsızdır durumdan. Bu durumda başınıza gelebilecek en kötü şey aynı anda çıkıp karşılasmaktır. Çıkacağınız anı yoldaşa belli edin, gürültülü bir şekilde toparlanın ve sifonu çekin. Göreceksiniz yoldaşınız siz gitmeden çıkmayacaktır.
Sifon Önemsiz bir hijyen ayrıntısı gibi görünen sifon sizi bazen en zor durumlardan kurtarabilir. Örneğin bir katotopark’ı kamufle etmenin tek yolu sifonu tam zamanında çekmektir. Ama bu göründüğünden çok daha zordur. Çünkü katotopark genellikle apansız gelir. Ayrıca bir yoldaş durumunda sifonu yerli yersiz çekmek, yoldaşlar arasındaki sessiz güveni sarsabilir. Bu uyarılara uymanızı tavsiye ederim.
57
SAYI 1 2012
Hayalet: Sıçtığınızı zannedip de tuvalete baktığınızda göremediğiniz bok.
Temiz Sıçıp tuvalette gördüğünüz ama kıçınıza bulaşmayan bok.
Vıcık Özellikle eger batı dünyasının taharet musluğuna sahip olmayan tuvaletlerinden birindeyseniz 50 kere sildikten sonra hala kıçınızda kalan bok çeşidi. Eger kıçınızı yıkama imkanına sahip değilseniz, kıçınızla donunuz arasına tuvalet kağıdı koymanıza neden olan boktur.
2. Dalga Tam sıçıp ayağa kalkmışken daha kakanız olduğunu anlamanıza neden olan bok.
Sosyete
Koca cüssesine rağmen kokmadığı düşünülen bok.
Diet O kadar çok sıçarsınız ki 3-4 kilo kaybedersiniz. İşte o bok.
Ah Keşke Sıçabilseydim Bu bok kıçınızdan çıkmamakta ısrar eder ve uzun süre oturmanıza ve bir kaç kere osurmuş olmanıza rağmen içinizde kalır. Kabızlıkla yakından alakası olsa da kabız olmadığınız durumlarda da bu boktan üretebilirsiniz.
59
60 Anaconda
O kadar uzundur ki, tuvalet fırçasıyla parçalara ayırmadan sifonu çekmeye korkarsınız. (çünkü sifondan gelen su anaconda’ya çarpıp her tarafa sıçrayabilir)
Tersine havai fişek gösterisi
Çok kısa bir zamanda içinizdeki bok parçacıklarını bol gazla birlikte fışkırttığınız durum. Genelde tuvaletin her tarafının kirlenmesine ve “bu muydu” demenize sebep olur.
İsyankar
Buzul
Bu osurmaya çalışırken kaçırdığınız boka verilen isimdir. Genelde evinizde değilken başınıza gelir ve donunuza bulaştığı için bütün gün sizi rahatsız eder. Yarısı suyun içinde yarısı da suyun dışında duran bok.
Şakacı
Yanıcı SAYI 1 2012
Mısır
Mısıra benzeyen bok.
Demir Çıkarken o kadar çok acıtır ki, çıkan şeyin demirden ve enlemesine çıkıyor olduğunu düşünürsünüz.
Kıçınızdan çıkar gibi olur, fakat çıktı sanıp gevşediğinizde geri girer. Yarısı gözükür, sonra tekrar içeri girer. Bunu çıkarmak pek zordur. En iyi yöntem yarısını çıkarmayı başarınca çıkan kesimini tuvalet kağıdı ile silmektir. Kıçınızı o kadar çok yakar ki, kibrit çaksanız yanacağına emin olursunuz.
Küçük şirin pipildekler Özellikle kamuya açık tuvaletlerde sıçtığınızda, defalarca sifon çekmenize neden olan bok. İki üç kere sifonu çekmiş olmanıza rağmen, hala bazı küçük top gibi parçacıkların suda yüzdüğünü görürsünüz.
Beklenmedik misafir Tam işerken kıçınızdan kaçan bok.
SAYI 1 2012
O kadar kötü kokar ki, evin tamamını havalandırmak icap eder. Bu bokun muhtemel nedeni içerken yediğiniz onlarca sarımsaklı mezenin üstüne içtiğiniz bol sarımsaklı işkembe çorbasıdır.
Utangaç Tam sıçacakken, tuvalet kapısının önünde birileri olduğunu hissettiğinizde içeri kaçan bok.
Komando Kıçınızı temizlerken, poponuzun kenarına asılı kalarak düşmemeyi başarmış olan oldukça büyük bok parçasına verilen isim.
Gülle Çok kuvvetli bir osurukla birlikte kıçınızdan fırlayan büyük bok parçasına verilen isim. Genelde klozetin kırılıp kırılmadığını kontrol etmenize neden olur.
Keçi
Küçük küçük parçalar halinde çıkan ama sıç sıç bitmeyen bok. Bir nokta da sıkıntıdan sıçmayı bırakırsınız, çünkü hiç bitmeyecek gibidir.
Simge Kıçınızdan yavaş yavaş çıkar ve yayıla yayıla serilir. Kalkıp baktığınızda kesin bir harfe ya da simgeye benzetirsiniz.
Beton
Bol sarımsaklı işkembe boku
Rüyalarınızın bokunun hayata geçtiği bok. Bazen tıkaç şeklinde de görülebilir.
61
62 Uyuşturucu Rüyalarınızın Boku Uzun süreli kabızlıktan sonra hayal edeceğiniz bok çeşidi.
Çifte yoğunlukta Sıçtıklarınızın bir kısmı su da yüzerken, bir kısmı suya batmıştır. Aralarda bazı buzul boklarına da rastlanır.
Sarkıt Sıçarken kıçınızdan ayrılmayan, bir süre asılı kalan bok. Biraz sallanarak düşürmeye çalışabilirsiniz.
Kayıp Sıçtıktan sonra doğrudan tuvalet deliğinden geçip gözlerden kaybolan bok.
Tıkaç
Çok uzun sürede çıktığından ayaklarınızın uyuşmasına neden olan bok. Sıçtığnızda tuvaleti tıkayan, sifonu çekince de suyun taşmasına neden olan nadir bok ceşidi. Uzun süreli kabızlıktan sonra iyi bir sıçış bu etkiyi gösterebilir.
Gökgürültüsü Bu bok kıçınızdan çıkarken o kadar çok ses çıkarır ki hem inanamayıp gülümsersiniz, hem de ev ahalisine rezil olduğunuz için kontrol etmeye çalışırsınız fakat kontrol etmeye çalışınca daha çok ses çıkarabildiğinizi anlayıp daha çok gülümsersiniz.
Gökkuşağı Çeşit çeşit renkte meyve sebze etc. yi yedikten sonra iyi sinderemeden sıçarsanız oluşacak olan bok.
SAYI 1 2012
SAYI 1 2012
Sıvı
Islak popo boku
Adı üstünde kıçınızdan çıkan kahverengi sıvıyla tuvaletin her tarafını berbat etmenize neden olan bok. O kadar sıvıdır ki, bunu işemenin mümkün olduğunu düşünürsünüz.
Bu bok kıçınızdan o kadar hızli çıkar ki, tuvaletteki suyu poponuzun her tarafını az çok ıslatacak şekilde sıçratır.
Bu yazıyı yazan ya da yazanları Progeyik ilan ediyoruz.
63
VAPUR VE HAYAT
BELKİ DERYA HANIM’A ŞAKA YAPMIŞLARDIR. SON İKİ RAKAMI BELİRSİZ YAPTIK. DAVA FELAN AÇAR. UĞRAŞMAYALIM. DÜRÜS VE OLĞUN BEYLERDEN ÖZÜR DİLERİZ
KONJONKTÜR
UZUN İNCE BİR YOLDALARDI, GİDİYORLARDI GÜNDÜZ GECE