2
bir propaganda silah覺 olarak bas覺n
ONUR ÖYMEN
Remzi Kitabevi
3
4
bir propaganda silahı olarak basın
bir propaganda silahı olarak basın / Onur Öymen © Remzi Kitabevi, 2014 Her hakkı saklıdır. Bu yapıtın aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz. Editör: Eylül Duru
ısbn 978-975-14-1615-5 birinci basım: Nisan 2014 Kitabın basımı 2000 adet yapılmıştır. Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbul Sertifika no: 10705 Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090 www.remzi.com.tr post@remzi.com.tr Baskı ve cilt: Remzi Kitabevi A.Ş. basım tesisleri 100. Yıl Matbaacılar Sitesi, 196, Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 10648
İçindekiler
Önsöz................................................................................................... 11 Giriş..................................................................................................... 13 I DÜNYADA BASIN NASIL DOĞDU VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ NASIL ENGELLENDİ? Hapse Atılan İlk Gazeteciler............................................................... 26 Devlet Hayatında Gerçekleri Gizlemek Ne Zaman Başladı, Nasıl Gelişti?.................................................... 31 Yakılan ve Yasaklanan Kitaplar .......................................................... 33 Protestanlıkta Hoşgörü Var mıydı?.................................................... 36 Rusya’nın Sansürle İlk Tanışması....................................................... 40 Aydınlanma Çağında Avrupa’da Sansür Uygulamaları.................... 43 Fransız İhtilali Basın ve Düşünce Özgürlüğünü Getirebildi mi? . .............................................................................. 46 Türkiye’de Basının Doğuşu ve Baskı Altına Alınışı . ........................ 51 Hükümetin İhsanıyla Yaşayan Basın.................................................. 63 Baskılara Direnen Gazeteciler............................................................ 65 Yabancılar Şeriatçı Ayaklanmaları Destekledi mi?............................ 67 Mütareke Basınında Yabancı Etkisi.................................................... 73 Cumhuriyet Döneminde Türk Basını................................................ 85 Takrir-i Sükûn Yasası ve İstiklal Mahkemeleri Yıllarında Basın .............................................................................. 91 Nâzım Hikmet Olayı ve Yazarların Yargılanması.............................. 97 Zekeriya Sertel, Atatürk’ü Nasıl Değerlendiriyor?............................ 99 20. Yüzyılda Dünyada Basının Evrimi ............................................ 102
5
6
bir propaganda silahı olarak basın
II BASIN PROPAGANDA AMACIYLA NASIL KULLANILIYOR? I. Dünya Savaşı Yıllarında Propaganda ........................................... 118 İngiliz Propaganda Örgütü Wellington House’un Sıra Dışı Faaliyetleri...................................................................... 120 19. ve 20. Yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’na ve Türklere Karşı Yapılan Propagandalar..................................... 124 Ermeni Propagandası........................................................................ 131 Yunan Propagandası......................................................................... 150 Nazi Propagandasıyla Weimar Cumhuriyeti Nasıl Yıkıldı?............ 159 Sokak Eylemleri Yoluyla Propaganda............................................... 163 Hitler Basını Nasıl Ele Geçirdi?........................................................ 167 Batı Ülkeleri ve Basını Hitler Hakkında Ne Düşünüyordu?........... 177 Savaş Yıllarında Alman Propagandası............................................. 184 Yahudi Soykırımı ve Alman Gazetecileri......................................... 191 Hitler’e Suikast ve Nazizm’in Sonu................................................. 197 Bir İngiliz Propaganda Silahı Olarak Churchill .............................. 200 Amerika’nın Değişik Propaganda Yöntemleri................................ 221 De Gaulle’ün Savaş Aracı: BBC Londra........................................... 227 Savaş Yıllarında Yabancıların Türk Basınını Etkileme Çabaları ......................................................................... 239 Savaştan Sonra Medya ve Haber Ajansları Nasıl Bir Rol Oynadı?.................................................................... 252 Soğuk Savaş Döneminde Propaganda ve Basın............................... 257 McCarthy ve Amerika’da Yaratılan Korku İmparatorluğu .................................................................. 265 Amerika’nın Güçlü Propaganda Silahı USIA Dünyayı Nasıl Etkiledi?................................................................. 274 Sovyetler Birliği’nde Propaganda Örgütleri Nasıl Çalışıyordu?......................................................................... 285 Demokratik Seçimlerden Sonra Türkiye’de Basın ve Umutları İzleyen Baskılar ............................................. 291 27 Mayıs’ı Türk ve Dünya Basını Nasıl Karşıladı? .......................... 303 Çağdaş Anayasayla Yeşeren Umutlar............................................... 310 Demirel’li Yıllar, Askeri Müdahaleler ve Basın................................ 312 Dünyada Basın Bir Diplomasi Silahı Gibi mi Çalışıyor?................. 325 Almanya’da Devlet Politikası ve Medya........................................... 348
İÇİNDEKİLER
Almanya’nın Kürt Politikası............................................................. 350 Türkiye’nin Dış Politika Sorunları ve Yabancı Basın ..................... 354 Medyaları Kimler, Nasıl Etkiliyor?................................................... 375 Haberler Nasıl Seçiliyor?................................................................... 380 İliştirilmiş Gazeteciler....................................................................... 384 Liderlerin Sözlerine Güvenilebilir mi? ............................................ 389 Dünyayı Etkileyen Gizli Belgeler ve Basın....................................... 409 Sivil Toplum Örgütlerinin Medyaları Etkileme Gücü..................... 413 Reklam Veren Şirketlerin Medya Üzerindeki Etkisi........................ 420 Maddi Çıkar Sağlayarak Medyaları Etkilemek Mümkün mü?.............................................................. 423 Dünya Medyalarında Tarafsızlıkla Bağdaşmayan Bazı Örnekler................................................................................. 430 Siyaset ve Basın . ............................................................................... 437 21. Yüzyılda Türkiye’de Medyanın Durumu ................................. 442 Sonuç ................................................................................................ 475 Bibliyografya..................................................................................... 481 Dizin.................................................................................................. 485
7
8
bir propaganda silah覺 olarak bas覺n
9
Demokrasi ve özgürlük uğruna hayatını feda eden gazetecilere…
10
bir propaganda silah覺 olarak bas覺n
11
Önsöz
Medya çağdaş demokrasinin en önemli unsurlarından biridir. Bu nedenle dördüncü kuvvet sayılır. Demokrasilerde medyaların en önemli işlevi, halkı tarafsız biçimde bilgilendirmek ve çeşitli alanlarda doğru tercihler yapmasına katkıda bulunmaktır. Bunun vazgeçilmez koşulu da basın özgürlüğüdür. Oysa fikirlerin halk kitlelerine özgürce ulaşması tarihin eski çağlarından beri liderlerin korkulu rüyası olmuş; bu nedenle kitaplar yakılmış, yazarlara büyük acılar çektirilmiştir. Basın özgürlüğünün engellenmesi için tarih boyunca başvurulan en etkili yöntem sansürdür. Devletler sansür uygulayarak halkın sadece onların izin vereceği bilgilere ulaşmasını sağlamışlar. Bunun hem dünyada hem de Osmanlı İmparatorluğu’nda çarpıcı örnekleri var. Bu da yeterli olmamış. Halkları iktidarların istediği yönde düşünmeye yönlendirmek için propaganda yöntemine başvurulmuş; savaşta ve barışta propaganda etkili bir silah gibi kullanılmıştır. İletişim teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler, büyük medya kuruluşlarına sahip devletlere dünyanın her tarafındaki insanları etkileme olanağı sağlamıştır. Birçok ülkede medyalar ülkelerinin çıkarlarını korumak için hükümetlerinin politikalarının sözcüsü gibi çalışıyor ve hedef alınan ülkelere baskı yapılmasına aracılık ediyorlar. Başka ülkelerdeki gazetecilerin etkilenmesi için de özel çaba harcanıyor ve hatta bazen ahlak kurallarına uymayan yöntemlere başvuruluyor. Türkiye’de yaşanan gelişmeleri de medyaların oynadığı rolden bağımsız olarak düşünmek mümkün değil. Basın özgürlüğü kısıtlandıkça gazete ve televizyonların iç ve dış faktörler tarafından daha da faz-
12
bir propaganda silahı olarak basın
la etkilendiği görülüyor. Buna karşı en büyük güvence, basın özgürlüğü için en zor koşullarda bile ıstırap çekmeyi göze alarak mücadele eden gazeteciler. Bu kitapta, geçmişte ve bugün basını kullanmak isteyenlerle basın özgürlüğü için mücadele edenlerin öyküsü anlatılıyor. Bu kitap, geçmişten ders almasını bilip, özgürlüğü ve demokrasiyi yaşatmak için daha bilinçli hareket edenlerin mücadelesine küçük bir katkı sağlayabilirse ne mutlu… Bu kitabı yazarken değerli katkılarından yararlandığım Burcu Kanbal’a, Merve Karadayı’ya ve Evrim Yarımağan’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Eşim Nedret Öymen, çocuklarım Burak ve Başak her zaman olduğu gibi bana esin kaynağı oldular. Onlara da şükran borçluyum. Onur Öymen İstanbul, Mart 2014
Giriş
13
Giriş
Kıbrıs’ta Rumların 1963 yılındaki kanlı Noel baskınının üzerinden kısa bir süre geçmişti. Adanın birçok yerinde Türklere karşı kanlı saldırılar düzenleniyordu. Türk Hava Kuvvetleri Erenköy’de Rum Kuvvetleriyle deniz arasında sıkışan mücahitleri korumak için harekâta başlamıştı… İşte tam o günlerde Avrupa’nın en büyük ülkelerinden birinin en etkili gazetesinin yöneticisi ve başyazarı Türk Büyükelçisi’nden randevu aldı. Önemli bir konuyu görüşeceklerdi. Büyükelçi geciktirmeden randevuyu verdi ve konuklarını çalışma odasında kabul etti. Yanında da her zamanki gibi genç bir diplomat bulunuyordu. Kahveler içilip nezaket konuşmaları yapıldıktan sonra esas konuya geçildi. Yönetici sordu: “Kıbrıs’la ilgili yayınlarımızı nasıl buluyorsunuz?” Büyükelçi o gazetenin yayınlarından memnundu. Gerçekler tarafsız bir gözle olduğu gibi kamuoyuna yansıtılıyordu. Gazeteyi okuyanlar Kıbrıslı Türklerin haksız yere insanlık dışı bir saldırıya uğradığını, evlerini, köylerini terk etmek zorunda kaldıklarını, bütün sorumluluğun Rumlarda olduğunu kolaylıkla anlayabilirdi. Büyükelçi, “Evet memnunuz, tarafsız ve gerçekçi bir gazetecilik yapıyorsunuz, sizi kutlarım,” dedi. Gazete yöneticileri bu sözleri duymaktan memnun oldular. Demek ki, Türkler üzerinde bekledikleri etkiyi yapmışlardı. Ancak ziyaretlerinin sebebi sadece bu güzel sözleri duymak değildi. Biraz sıkılarak da olsa baklayı ağızlarından çıkardılar: “Gazetemizin yayınlarının bu şekilde sürmesini istiyorsanız biraz maddi katkıda bulunmalısınız.” Büyükelçi şaşkınlığını ve kızgınlığını gizleyemedi: “Siz gazetecilik görevinizi yapıyor ve gerçekleri halka olduğu gibi yan-
14
bir propaganda silahı olarak basın
sıtıyorsunuz. Bu görevinizi sürdürmeniz için size ayrıca para mı vermemizi istiyorsunuz?” Görüşme buz gibi bir hava içinde sona erdi. Gazeteciler yanlış bir kapıya geldiklerini anlamışlardı. Kaçar gibi büyükelçilikten ayrıldılar. Ertesi günden itibaren gazetenin Kıbrıs’la ilgili yayınlarında büyük bir değişim görüldü. Artık haberleri ve yorumları neredeyse Kıbrıslı Rumların sözcüsüymüş gibi yansıtıyorlardı. Türk Büyükelçiliği’nden çıktıktan sonra acaba başka bir adrese uğramışlar mıydı? Orası bilinmiyor ama tahmin edilebilir… Bu ve benzeri tecrübeleri yaşayan Türk diplomatları yabancı basının tarafsızlığından söz edenleri biraz tebessümle dinlerler. Kuşkusuz her ülkede gerçekten dürüst, tarafsız, mesleğinin yüz akı olan gazeteciler vardır ama bunu genel bir kural gibi kabul etmek mümkün değil. Gazetecilerin olaylara bakış açısı çeşitli unsurların etkisiyle değişebilir. Bu unsurlar sadece yukarıdaki örnekteki paradan ibaret de değildir. Devletlerin medyalar üzerindeki yönlendirici etkisi göz ardı edilemez. Ayrıca sesli ve görüntülü medyaların ayakta kalabilmesi büyük ölçüde aldıkları reklamlara bağlıdır. Reklam veren şirketleri eleştiren yazı ve yorumlar yayınlamak, reklam alan medyaları mali açıdan sıkıntıya sokabilir. II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de görüldüğü gibi, bazı yabancı şirketler basına verdikleri ilanların miktarını gazetelerin kendi ülkelerini destekleme ölçüsüne göre ayarlayabilirler. Ayrıca, şimdilerde gene Türkiye’de olduğu gibi hükümetin tepkisinden çekinen yerli ve yabancı şirketler muhalif medyalara reklam vermekte çok çekingen davranırlar. Medya sahiplerinin iktidarla ilişkileri ve ticari menfaatleri de yayın politikalarının saptanmasında etkili rol oynar. Ekonomik gücü sınırlı olan medya kuruluşlarının varlıklarını sürdürmeleri de kolay olmaz. 2000’li yılların başlarında Türkiye’de birçok televizyon kanalının kapanma sebeplerinin başında yeterli reklam alamamanın doğurduğu ekonomik güçlükler geliyordu. Bütün bu nedenlerle demokrasilerde dördüncü kuvvet denilen basın, bazen kamuoyunun yönlendirilmesinde neredeyse birinci kuvvet gibi rol oynamaktadır, ama her zaman sadece tarafsız gazetecilik yaparak değil…
Giriş
15
Dünyanın değişen koşulları devletlerin dış politikada izledikleri yöntemlerin de değişmesine yol açtı. Demokrasinin henüz gelişmediği, neredeyse sadece kaba kuvvetin uluslararası ilişkileri etkilediği dönemlerde devletler başka ülkelerin politikalarını istedikleri gibi yönlendirmek için pek de ince yöntemlere başvurmak gereğini hissetmiyorlardı. Kendi çıkarlarının gereğini başka ülkelere kabul ettirmek için askeri gücü veya güç kullanma tehdidini çok açık biçimde kullanıyorlardı. Buna evvelce gambot (gunboat) diplomasisi deniliyordu. Amerikan siyasi tarihinde “büyük sopa politikası” deyiminin de kullanıldığını görüyoruz. Emperyalizmin ve sömürgeciliğin geçerli olduğu dönemlerde büyük devletler etkilemek istedikleri ülkelerin sularına savaş gemilerini gönderiyor, bu gemiler toplarını kral sarayına doğru yönlendiriyor ve eğer talepleri kabul edilmezse hasım devletlerin sarayını veya başka hedeflerini tahrip etmekle tehdit ediyorlardı. Bunun örneklerinden biri 1850 yılında İngiltere’yle Yunanistan arasında yaşandı. Aslında İngiltere Yunanistan’ın bağımsızlık savaşında bu ülkenin yanında yer almış ve Osmanlı İmparatorluğu’nu baskı altında tutmaya çalışmıştı. Ancak şimdi bir İngiliz vatandaşına haksızlık yapılmıştı ve bu her şeyden önemliydi. Büyük bir devlet tek bir vatandaşının kılına bile dokunulmasına müsaade edemezdi. Don Pacifico adlı, Cebelitarık doğumlu bir İngiliz vatandaşına Atina’da resmi makamların haksızlık yapması üzerine, Başbakan Lord Palmerston İngiliz donanmasına mensup bir filotillayı Pire Limanı’na gönderdi. Liman abluka altına alındı. Yunan Kralı Otto’ya Don Pacifico’nun zararını karşılamayı reddetmesinin bedelinin ağır olacağı mesajı verildi. Tabii Yunanistan bu baskılara direnebilecek durumda değildi. Mesele bu yöntemle çözüldü. 1853-1854 yıllarında Amerika, Komodor Perry’nin komutasında gönderdiği savaş gemilerinin etkisiyle Japonya’yı bazı limanlarını Amerikalılara açmaya ve bir ticaret antlaşması imzalamaya “ikna etti.” 20. yüzyılda da bu yönteme sık sık başvuruldu. 1914 yılındaki Meksika İhtilali sırasında Amerikan donanması Veracruz Limanı’nı işgal etti. Görünürdeki sebep altı Amerikalı denizcinin Meksikalılar
16
bir propaganda silahı olarak basın
tarafından tutuklanmasıydı. Bunların başına çuval geçirilmemişti ama Amerika böyle aşağılatıcı bir muameleyi kabul edemezdi. Denizciler derhal serbest bırakılmalı, Meksika özür dilemeli ve 21 pare topla limandaki Amerikan gemilerini selamlamalıydı. Denizciler serbest bırakıldı, özür dilendi ama top atışı kabul edilmedi. Büyük devletler taleplerinin kısmen yerine getirilmesine razı olamazlardı. Tam o sırada bir Alman gemisinin Veracruz’a silah getirdiği de öğrenilince Başkan Woodrow Wilson donanmaya Veracruz’u işgal etme emrini verdi. 20. yüzyılda gambot diplomasisinin başka örnekleri arasında, Venezuela içsavaşı sırasında zarar gören Avrupalılara tazminat ödenmediği için İngiltere, Almanya ve İtalya Deniz Kuvvetleri’nin 1902-1903 yılları arasında bu ülkeye uyguladığı abluka, Panama’nın Kolombiya’dan ayrılması sırasında Amerikan savaş gemilerinin yaptığı müdahale, 1911 yılında Fas’ta krala karşı gerçekleştirilen bir ayaklanma sırasında Almanya’nın Panther zırhlısını Agadir limanına göndererek yaptığı güç gösterisi ve 1996 yılında Çin’in Tayvan’a karşı yaptığı gövde gösterisine karşı Amerika’nın Tayvan boğazına gönderdiği deniz gücü sayılabilir. Gambot politikasına karşı devletlerin kendilerini korumak için aldıkları önlemler de vardı. Atatürk, 16 Ocak 1923 tarihinde İzmit’te gazete başyazarlarına Ankara’nın başkent olarak seçilmesinin sebeplerini anlatırken şöyle diyor: “…Her nevi taarruz ve tecavüze karşı yerinden kıpırdamayarak kuvvet ve sükûnetini muhafaza edebilecek bir yer olmalı… Yoksa bir geminin topundan telaşa düşebilecek bir yerde hükümet merkezi olamaz…”(1) Atatürk gambot diplomasisinin tarihte ne gibi acı sonuçlar verdiğini biliyordu. Zaman içinde tek başına askeri gövde gösterisinin yeterli veya uygun olamayacağı görüldü. Çağın değişen koşullarında başka yollara da başvurulmaya başlandı. Bunların başında ekonomik yaptırımlar (1) Melih Aşık, Milliyet, 16 Ekim 2013.
Giriş
17
geliyor. Büyük devletlerin isteklerini yerine getirmeyen devletler kendilerine zarar verecek ekonomik kısıtlamalara, ambargolara hazır olmalıydılar. Bu ekonomik yaptırımlar, hedef ülkenin diğer ülkelerle ticaretinin engellenmesi, bazı malları ihraç veya ithal etmesine izin verilmemesi, hava ulaşımının engellenmesi, yabancı ülkelerin bankalarındaki paralarının dondurulması gibi alanları kapsayabiliyor. Bu yaptırımlarla karşılaşan ülkelerin mutlaka haksız olması, yanlış bir iş yapması gerekmiyor. Büyük devletlerin taleplerine karşı çıkılması veya beklentilerinin yerine getirilmemiş olması yeterli bir neden sayılabiliyor. Büyük devletlerin etkisiyle bu yaptırımlar Birleşmiş Milletler kararı haline de dönüştürülebiliyor. Bunun örnekleri arasında Birleşmiş Milletler’in 1966’da Rodezya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar, Arap Birliği’nin 1979’a kadar Mısır’a uyguladığı yaptırımlar, Amerika’nın 1962 yılında Küba’ya karşı uyguladığı ambargo sayılabilir.(2) En haksız ve acımasız yaptırım örnekleri arasında Kıbrıslı Türklere karşı uygulanan ekonomik, ticari, turistik, ulaşım, hatta spor alanlarındaki ambargolar yer alıyor. Bugün KKTC’ye karşı uygulanan ambargoların başka bir örneğini bulmak zordur. Türkiye’yi ve Kıbrıs Türkleri’ni Kıbrıs sorununun çözümünde taviz vermeye zorlamak amacıyla başlatılan bu ambargolar bugüne kadar sonuç vermemiş ve sadece Türkiye’yi Kıbrıs’a yaptığı müdahale nedeniyle cezalandırma amacına yönelmiştir. Örneğin KKTC’ye karşı uygulanan ambargolardan biri olan uluslararası spor temaslarına katılmanın engellenmesinin dünyada başka örneğini bulmak zordu. Bunun hatırlanan nadir örneklerinden biri, Bosna Savaşı sırasında Sırbistan’a karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı 30 Mayıs 1992 tarihli ve 757 sayılı kararıdır. Bir de Apartheid rejimi sırasında Güney Afrika’nın 1964 Tokyo Olimpiyatları’na katılmasının engellenmesi ve Commonwealth Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde 1977 yılında yaptıkları toplantıda Güney Afrika’yla spor temaslarının sınırlandırılması kararı (2) Bilal Karabulut, “Uluslararası Yaptırımların Hukuksal Bir Analizi,” Uluslararası Hukuk ve Politika, 2007, C. 3, S. 12, s. 15-40. BP 2