Kral Kaybederse
İstanbul İstanbul
Kıyamet Günü Ustası
GÜLSEREN BUDAYICIOĞLU
BURHAN SÖNMEZ
LEO PERUTZ
B
yaşadıklarımız büÇ ocukluğumuzda tün bir hayatımızı belirler mi? Dav
urhan Sönmez yeni romanında acının ve çaresizliğin portresini çiziyor. Kentin karanlık koridorlarında süren tutsak hayatlar, daha önce yaşanmış bir İstanbul gününün kalıntıları üzerinde her gün yeniden inşa ediliyor. Yazar, başka bir dünya hayali kurmanın en imkânsız koşullarda bile mümkün olduğunu gösteriyor. Devamı sayfa 7
ranışlarımızın köklerinde ne vardır? Bilinçdışımızı oluşturan deneyimlerin gücünü kadın-erkek ilişkileri üzerinden irdeleyen bir roman; “Kral Kaybederse”. Yaşanmış bir psikoterapi hikâyesi kitabın temelini oluşturuyor. Devamı sayfa 6
R
E
M
Z
İ
K
İ
T
A
B
E
V
İ
B
orges’in, Calvino’nun, Greene’in takdirini kazanmış; Friedrich Tor berg’in, edebi tarzını “Franz Kafka ile Agatha Christie arasındaki gayri meşru beraberliğin muhtemel ürünü” olarak nitelendirdiği bir yazar var karşımızda. Leo Perutz’un “Kıyamet Günü Ustası” romanı, detektif öykülerinin seyrini değiştiren bir yapıt. Devamı sayfa 14
Kendine Ait Bir Hayat MARION MILNER
M SAYI 111 - MART 2015 - ÜCRETSİZDİR
ilner’ın “içsel keşif deneyi”ni paylaştığı kitap, mutluluk için hazır formül sunmak yerine arayışınızda rehberlik edecek, bunun için “çalışmaya teşvik edecek” nitelikte. Devamı sayfa 16
KADININ MÜCADELE TARİHİ
K
adınlar, 19. yüzyıldan beri eşitlik için mücadele veriyor. Bugün Türkiye’de kadınların en büyük mücadele alanı ise şiddet; erkek şiddeti. Kadınlar vahşice katlediliyor erkekler tarafından. 2015’e girdiğimiz günden Özgecan’ın katledildiği güne dek toplam 37 kadın, erkek şiddetine kurban gitti… Bu da kayıtlara geçenler. Yalnızca bizim kadınlarımıza biçilmiş bir kader değil bu; insanlığın varoluşuna dek uzanan acı bir hikâye ve yeryüzündeki tüm kadınların zorlu, buruk, kadim yazgısı… Ama bu yazgıyı değişti-
Prens Prensesi Sevmedi
6
FİLİZ AYGÜNDÜZ
Kai’ye Mektuplar
10
CÜNEYT KAFKAS
Cambazın Son Adımı
11
EROL HIZARCI
İşte Senin Hayatın
12
DEMİR ÖZLÜ
Kâğıt Ev CARLOS MARIA DOMINGUEZ
Ben Hikâyenin Tamamını İsterim
3
7
ren, değiştirmek için mücadele veren, direnen, kavga eden ve hatta bu uğurda ölen de kadının ta kendisi… Kadın, toplumda erkeklerle eşit haklara sahip olmak adına aktif bir mücadelenin içinde yer alıyor. Erkek şiddetiyle mücadelede, kadın hareketinin 150 yıllık mücadelesi, günümüz kadınlarına güç ve yön verecektir kuşkusuz… Bu mücadelenin detaylarına erişebilmemizi mümkün kılan yeni çıkmış birkaç kitaba yakından bakmanın tam da zamanıdır şimdi… Kadının sözünü ve sesini duyabilmek için. Devamı sayfa 8-9
13 15
16
IRMAK ZİLELİ
ÖNER CİRAVOĞLU
EMRE KONGAR
Hem Cahil Hem Hoca
Resim Sergisine Şiirle Bakış
Yaşar Kemal: Doğa ve Toplum
ECE TEMELKURAN “Bu Romanda 12 Eylül Bir Ayrıntı” E
ce Temelkuran, yeni romanı “Devir”le kendi edebiyatında da yeni bir devir açıyor. Gazeteciliği bırakıp edebiyata yöneldiğini açıklaması da bu yeni devrin işaretlerinden. Bu yenilenme Temelkuran’ın metninde dilde ve kurguda kimi farklılıklarda da göze çarpıyor. Anlatmaktan çok gösteren, sahneler kuran ve bu sahneye okuru çağıran bir metin var karşımızda. Duyguları anların, olayların içinde nesnelerin de yardımıyla göstermeyi tercih ediyor yazar. Belki de ilk kez “alıntılanamayacak”, aforizmalardan arınmış bir metinle çıkıyor okurunun karşısına. Bu yönüyle de, kendi deyimiyle “şatafatlı” cümleler yerine, etkileyici anlar resmediyor. Bu an’ların içindeki duyguyu okura bırakıyor. Okurunun emeğini ve katkısını talep ediyor. Aslında bu, romanın meselesi için de anlamlı. Çünkü Temelkuran, bir “devri” yeni kuşaklara devrederken büyük ve destansı hikâyeler anlatıldığını, daha küçük
anların, daha küçük hikâyelerin kaybolup gittiğini söylüyor. Oysa bu küçük hikâyeler, o büyük resmi asıl var edenler… “Devir”, 12 Eylül’e giden günleri iki farklı ailenin sekiz yaşındaki çocuklarının gözünden anlatıyor okura. Ayşe ile Ali’nin arkadaşlığı ve kendilerini adadıkları amaçları etrafında örülen roman, iki ailenin ve ülkenin toplumsal, politik resmini veriyor. Ayşe ile Ali yalnızca tanık ve anlatıcı olarak yoklar romanda. Kuğuları kucaklayıp özgürlüğüne kavuşturan iki çocuk, 2013 Haziran’ında ağaçlara sarılan, yaralı martıları sedyede taşıyan gençleri hatırlatıyor bana.
“Kitapta sık sık unutmamak ile hatırlamak arasındaki ayrım vurgulanıyor. Arada nasıl bir fark var?” “Çocukluğumuzdan beri hep ‘unutulmaması gerekenler’ üzerine bir tarih kuruluyor. Devamı sayfa 4-5