2
KORKU KÜLTÜRÜ
DOĞAN CÜCELOĞLU, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölü mü’nden mezun olduktan sonra ABD’de Illinois Üniversite si’nde Bilişsel Psikoloji (algılama, düşünme, iletişim) alanında doktorasını yapmıştır. Daha sonra Türkiye’de Hacettepe ve Boğaziçi üniversitele rinde görev yapan Cüceloğlu, Fulbright bursuyla bir yıl sürey le Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunmuştur. 1980-1996 yılları arasında ABD’de Fullerton şehrindeki Kaliforniya Eyalet Üniversitesi’nde görev yapan Cüceloğlu’nun, kırkı aşkın Türkçe ve İngilizce bilimsel makalesi yayınlanmış tır. 1996 yılından bu yana Türkiye’de üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, anababalara ve işadamlarına yönelik seminerlere, konferanslara ve atölye çalışmalarına ağırlık vermiştir. 1990’dan bu yana kitaplarını Türkçe olarak yayınlamaya özen gösteren Cüceloğlu, Türk insanının düşünce, duygu ve davranışlarını bilimsel psikoloji kavramları içinde inceleyen ki taplar yazmaktadır.
YAZARIN TÜM KİTAPLARI Başarıya Götüren Aile • Bir Kadın Bir Ses • İçimizdeki Biz İçimizdeki Çocuk • İnsan ve Davranışı • İyi Düşün, Doğru Karar Ver • ‘Keşke’siz Bir Yaşam İçin İletişim (İletişim Donanımları) • ‘Mış Gibi’ Yaşamlar • Savaşçı Yeniden İnsan İnsana • Yetişkin Çocuklar
DOĞAN CÜCELOĞLU
KORKU KÜLTÜRÜ Niçin ‘Mış Gibi’ Yaşıyoruz?
Remzi Kitabevi
3
4
KORKU KÜLTÜRÜ
5
Gözlerimizde başlayan ve gönlümüzde süregiden bir yolculuğun anısı olarak, aslan oğlum Timur’a
6
KORKU KÜLTÜRÜ
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
Teşekkür................................................................................... 9 Okura Mektup....................................................................... 11 1. Timur’un İstanbul’da İlk Günleri................................. 17 2. Levent Çarşısı’nda Bir Manzara ve Arif Bey’le Buluşma................................................... 35 3. Yolda İlk Gün.................................................................. 46 4. Yaşam Alanları ve Denge.............................................. 59 5. Varoluşta Özümsenmiş Bilgi: Farkındalık.................. 74 6. ‘Mış Gibi’ Deyince…...................................................... 97 7. Ortama Getirilen İletişim Bilinci................................. 119 8. İletişim Bilincinin Gelişmiş Olması Ne Fark Yaratır?............................................................ 139 9. İki Kültür........................................................................ 157 10. Kalıplanmak ya da Gelişmek, İşte Kader Bu!............ 192 11. Levent Bey ve Gözlemleri............................................ 224 12. Amasya’dan Çıktık Yola….......................................... 232 13. Niğde’den Taşucu’na.................................................... 254 14. Taşucu’ndan Afyon’a................................................... 279 15. Afyon’dan İstanbul’a.................................................... 293 16. Ulus Parkı’nda Kahvaltı............................................... 316 Kitapta Kullanılan Temel Kavramlar Sözlüğü................ 327
7
8
KORKU KÜLTÜRÜ
TEŞEKKÜR
9
TEŞEKKÜR
Bu kitabın oluşması yıllar, yazılması aylar aldı. Kitabın oluşmasında, yaşamımda yer alan herkesin katkısı var ama özellikle oğlum Timur’un katkısı derin ve kapsamlı oldu. Onun için ilk teşekkürüm ona ve diğerlerinden farklı. Kitabın yazımında severek bana yardım edenler var. Bunların başında, eşim Yıldız Hacıevliyagil Cüceloğlu geliyor. Yıldız’ın mantığının gücünden ve gönlünün zenginliğinden her zaman etkilenirdim, bu kez de aynı duyguyu yaşadım. Kitabın her aşamasında, bana gece gündüz eşlik etti. Onunla evli olduğum için kendimi akıllı ve şanslı hissediyorum. Yankı Yazgan, tanınmış bir psikiyatr ve yazar. Aynı zamanda bir hobisi var, küçüklüğünden beri çizmekten hoşlanıyor ve kitaplarındaki çizimleri kendisi yapıyor. Bu kitap tasarım halindeyken, ‘Kitap için çizim yapmasını istesem…’ diye düşündüm, düşündüğümü dile getirdim; gülümsedi, kabul etti, emek ve zaman verdi ve kitap zenginleşti. Aşağıda isimlerini vereceğim kişilerin hepsi kitaba emek ve zaman verdi, onlardan çok yararlandım. Değişik meslekleri (üniversite öğrencisi, eğitim profesörü, psikoloji profesörü, terapist, yayıncı, yönetici, hukukçu, müftü, vergi dairesi başkanı, eğitim danışmanı, milletvekili, yurtdışında yaşayan girişimci) ve yaşları içeren bu kişilerin ortak yanı, değer verdiğim insanlar olmaları ve bu kitabın yazımına emek vermeleridir. İlk isimlerine göre alfabetik sıralayayım:
10
KORKU KÜLTÜRÜ
Ahmet Uyar, Cihan Günel, Ebru Üzümcü, Evrim Çalkavur, Gürsel Yalçın, İhsan Özen, İrfan Erdoğan, Kadir Özer, Kemal Topçu, Lokman Ayva, Mustafa Yalçın, Nimet Mertan, Polat Doğru, Reşat Atalar, Sabiha Kocabıçak, Şevket Ertem, Yavuz Durmuş ve Yusuf Karabulut. Kitap Remzi Kitabevi’ne teslim edildikten sonra başka bir ekip kolları sıvadı ve çalışmaya başladı. Onların bilincinin ve emeğinin kalitesi de kitabın bir parçası haline geldi. Editörüm Neclâ Feroğlu’nun katkısını okuruma anlatabilmem için, üzerinde çalıştığı sayfalardan birinin fotoğrafını kitaba koymam gerekir. Neclâ Hanım, okura yardımcı olmak için ifadeyi yalın ve anlaşılır yapma konusunda uzman. Ona ve dizgileri yapan Nesrin Palabıyık‘a teşekkür ediyorum. ‘Kitaplarda en çok teşekkür edilen insan’ yarışması olsa, Ömer Erduran sanırım yüksek bir derece alır. Kitabın ilk düşünsel aşamasından bitişine kadar bana inanan ve desteğini sürdüren kişidir. “Tamam, bana yardımcı olan tüm insanların isimlerini yazdım,” derken, içimden bir ses, “Hayır, birini unuttun!” dedi. Yıldız bana yardım etmek için kızı Umay’dan zaman aldığında, Umay bunu anlayışla karşıladı ve bana hâlâ o tatlı, sıcak gülümsemesiyle bakmaya devam etti. Bu kitabın yazılması süresince, evde sevecen ve huzurlu bir ortamın sürmesine özen gösterdi. Yukarıda adı geçen herkese içten teşekkürlerimi sunuyorum.
OKURA MEKTUP
11
OKURA MEKTUP Bütün kötülüklerin ve savaşların temelinde, yaşanmamış yaşamlar vardır.
Erıch Fromm
Değerli okurum, Kitapta üç kahraman var: Doğan, Arif ve Timur. Bu kişileri sizlere tanıtmak istiyorum. Doğan, kitabın yazarı olarak benim. Benimle ilgili kısa bilgi bu kitabın girişinde var. Daha ayrıntılı bilgiyi yaşamımı konu alan İnsanı Ararken(1) isimli kitapta bulabilirsiniz. Öğretmen Arif, sanal biri. Atatürk’ün öğretmenlerle ilgili sözlerine tüm kalbimle inanıyorum: “Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğret menden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz millet adını almak istidadını kazanmamıştır. Ona alelade bir kütle denir, millet denemez. Bir kütle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu hakiki millet haline koyarlar (…) Cumhuriyet sizden yüksek hizmet bekliyor.” (14.10.1925’te İzmir Erkek Öğretmen Okulu’ndaki konuşması.) ve “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin (öğretmenlerin) ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanıp sürdüreceksiniz ve mutlaka muvaffak olacaksınız.” (27.10.1922’de Bursa’da öğretmenlere seslenişi.)(2) (1) Canan Dilâ, İnsanı Ararken, Doğan Cüceloğlu Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2005. (2) Atatürk Araştırma Merkezi www.atam.gov.tr, Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün yazısı.
12
KORKU KÜLTÜRÜ
Ben de Türkiye’nin geleceğinin sağlıklı, çağdaş ve uygar olmasında öğretmenlerin özel bir yeri olduğuna inanıyorum. Benim gönlümde öğretmenin ayrı bir yeri var, onun sıradan biri olmasını kabul edemiyorum. Öğretmenliğin toplumdaki en kutsal ve en önemli meslek olduğunu inanıyorum. O nedenle Savaşçı(1) adlı kitabımı, gönlünü öğretmenliğe vermiş biriyle söyleşerek oluşturdum. Bu kişi erdem yolcusu olduğundan da, ona “Arif” adını verdim. Yaşamımda özel bir yeri olan Arif Bey’e, “Okurer” soyadını uygun gördüm. Bunun nedeni de, yaşamıma yön veren sevgili öğretmenim Cahit Bey’in soyadı olmasıdır. Timur, oğlumdur, gerçek biri. İki yaşından beri Amerika’da yaşıyor ve ben Amerikalı eşimden ayrılıp Türkiye’ye dönünce, dört yıl benden, babasından ayrı kaldı. Çocuklarımdan ayrı geçen bu dört yıl içinde çok acı çektim. Baba olmanın anlamını kavrayacak olgunluğa erişince, onlara babalık yapmak için Amerika’ya geri gittim. Onlar büyüyüp üniversiteye başlayıncaya kadar Amerika’da kaldım ve ‘hafta sonu babalığı’ yaptım. Timur’un çocukluğu Güney Kaliforniya’da, Los Angeles’ta geçti ve ilköğrenimini ve liseyi, kamu okullarında okudu. Daha sonra Stanford Üniversitesi’nden yüksek makine mühendisi olarak mezun oldu. Şu anda kendi kurduğu şirketin yönetim kurulu başkanı olarak işini yürütüyor. Tahmin edebileceğiniz gibi ABD’de yaşıyor. Annesi Amerikalı ve dolayısıyla ‘ana’ dili İngilizce olduğu için Türkçesi çok zayıf kaldı. Ama Stanford Üniversitesi’nde kendi isteği ve gayretiyle on sekiz yaşında Türkçe öğrenmeye başladı ve bu gayretinin sonunda Türkçe konuşur, okur ve yazar hale geldi. Ben ‘Mış Gibi Projesi’ni oluştururken Timur’un bu projeye özel bir katkısı olabileceğini düşündüğümden, ona şöyle dedim. “Timur, sen Amerika’da büyüdüğün için olayları algılaman ve anlamlandırman benden farklı. Benim artık alıştığım, dolayısıyla göremediğim şeyleri sen hemen görebilirsin. Seninle birlikte bir Türkiye gezisi yapalım; yanımıza sanal olarak Arif Okurer’i de alalım ve gördüklerimiz ve düşündüklerimiz üzerine bir sohbet oluştu(1) Doğan Cüceloğlu, Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001.
OKURA MEKTUP
13
ralım. Yani sen nelere dikkat ediyorsun ve farkına vardığın şeyler konusunda neler düşünüyor ve hissediyorsun, onları paylaşmanı istiyorum; benim için önemli olan bu.” Memnuniyetle kabul etti ve bu kitaba konu olan geziyi yaptık. Gezi boyunca kalacağımız otelleri, Türkiye’nin çok önemli bir bankasının şube müdürleri ayarladı. Üç adımdan oluşan ‘Mış Gibi Projesi’nin ilk adımında, “Ne?” sorusuna yanıt aradım. İşlemeyen, tıkanan, aksayan ne? Bu sorunun yanıtını ‘Mış Gibi’ Yaşamlar(1) kitabında verdim. Bu kitap, âdeta bir albüm niteliğinde ve kamusal alanda, toplumsal ve bireysel yaşamımızda ‘mış gibi’ durumları hem sergiliyor hem de irdeliyor. ‘Mış gibi yaşamak’ toplumumuza özgü bir olgu değil. Her toplumda mış gibi yaşayanlar ve mış gibi durumlar var. Ne var ki, yüzyıllardır yoğun bir değişim süreci yaşayan toplumumuzda, ‘mış gibi’liğin hem kapsamı hem de derecesi Batılı toplumlardan farklı. Bu farkı incelemek ve üzerinde düşünmek istiyorum; böyle bir projenin gerçekleşmesinin zihinsel zenginliğimiz ve akıl sağlığımız için yararlı olacağına inanıyorum. ‘Mış Gibi Projesi’nin ikinci adımını oluşturan elinizdeki bu kitabın değişik yerlerinde kullandığım ‘farkındalık’, ‘malumat’, ‘bilgi’ gibi bazı kelimelerin anlamları, size bildiğinizden farklı gelebilir. Tereddütlerinizi hesaba katarak başvurabileceğiniz bir kavramlar sözlüğü oluşturdum ve kitabın sonuna ekledim. İlk kitapta ele alınan eğitim, kamu hizmeti, çevreyle ilişkilerimiz, doğa bilinci, kadın hakları, güvenlik, yargı, adalet anlayışımız, kentleşmemiz, trafik, medya, karı-koca, anababa-çocuk ilişkileri ve medya alanlarında görülen ‘mış gibi’lik tesadüfen oluşmuyor. Yaşamların ‘mış gibi’ olmasının ve sürdürülmesinin temel nedenleri var. İşte elinizdeki bu kitapta, aşağıda resimleri çizili Arif, Timur, Doğan üçlüsü birlikte, “Niçin ‘mış gibi’ yaşıyor ve bunu sürdürüyoruz?” sorusunun yanıtını arıyor. Daha önce de belirttiğim gibi bu kitap sanalı ve gerçeği sentezledi. Arif’in dışında kitapta yer alan kişiler gerçek; tahmin edeceğiniz nedenlerden dolayı gerekli yerlerde bazı isim değişiklikleri yapıl(1) Doğan Cüceloğlu, ‘Mış Gibi’ Yaşamlar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2005.
14
KORKU KÜLTÜRÜ
dı. Yol boyunca gözlenen ve üzerinde konuşulan olaylar gerçek ama bazı konuşmalar kitapta yer aldığı şekilde değil. Üzerinde durulan kavramların daha açık seçik anlaşılabilmesi için ara sıra söylenmeyen şeyleri söylenmiş, düşünülmeyen şeyleri düşünülmüş gibi aktardım. Yolculuk esnasında konuşulan ve kaydedilen bazı konuşmalar, konuya pek açıklık getirmeyeceği için dışarıda bırakıldı. Ama altını çizerek yeniden söylemek istiyorum, gözlenen ve buraya aktarılan olaylar gerçektir. Buraya Timur’la ilgili özel bir not koymak istiyorum. Annesi Ame rikalı ve iki yaşından beri Amerika’da büyümesine rağmen babası Türk olduğu için kendini Türklere çok yakın hissediyor. Özellikle bizim halk kültürümüzle ayrı bir gönül bağı var. Her ikimiz de bu kitabın Türkiye’nin geleceği için yararlı olacağına inanıyoruz. Bu kitabın yararı ne olabilir? Çok genel hatlarıyla ifade edecek olursam, Türk toplumu, geleneksel kültürden bilimsel düşünce ve tutumla yaşama bakan çağdaş kültüre geçiş sürecinin içinde. Bu, Atatürk devrimleriyle hızlanan çok kapsamlı bir süreç. Bu süreç içinde bilimsel düşünce ve tutum geleceğimize yön versin istiyoruz ama bilimsel düşünce ve tutumu ayakta tutacak olan değerler zeminimizi tam oluşturamamışız. Örneğin, bir ülkede ‘gerçeğe koşulsuz saygı’ bir değer olarak yaşamıyorsa, o ülkenin üniversiteleri mevki ve makam için birbiriyle kıyasıya kapışan mış gibi akademisyenlerin yuvası olur. Bilimsel düşünce ve tutum boşlukta gelişemez; bilimsel düşünce ve tutumun gelişeceği değerler ortamını oluşturmanın yaşamsal önemi vardır. Bu
OKURA MEKTUP
15
değerlerin yer aldığı anlam verme sistemlerini oluşturmamız ve konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Bu oluşunca, özünde taşıdığı gerçek kimliğini bulacak olan halkımız, üretici, yaratıcı, onurlu, özgür olarak yaşayabileceği gerçek demokrasileri oluşturacaktır. Timur’la gezi boyunca gözlemlediğimiz olayları nasıl değerlendireceğimiz konusu üzerinde titizlikle durdum. İki yaklaşımdan birini seçecektim. İlkine, daha iyi başka bir ifade bulamadığım için ‘aşiret zihniyeti’ adını veriyorum. Bu zihniyetin iki türlü yansıması vardır: Ya bizim ‘aşiretin’ her şeyi kötüdür ya da bizim ‘aşiretin’ her şeyi iyidir.
İkincisi verilere, gözlemlere dayalı bilimsel yaklaşımdır. Bilimsel yaklaşımda kutsal olan verilerdir ve gerçeği keşfetmek temel amaçtır. Bu irdelemenin sonunda toplumumuzla ilgili korumamız gereken sağlıklı yönlerimizi belirleyebileceğimiz gibi, hemen değiştirmemiz gereken, insanca yaşamanın önünü tıkayan sağlıksız yönlerimizi de keşfedebiliriz. Tahmin edebileceğiniz gibi ikincisini seçtim. Bu kitapta, Türk kültürünü ve halkımızın yaşamını yargılamamaya özen gösterdim. Niçin? Çünkü yargılayıcı tavır, bilimsel nesnel tavırla çelişir. Timur ABD’de büyümüş biri olarak gördüklerine anlam verirken, doğal olarak, kendi yaşamını ölçüt olarak kullandı.
16
KORKU KÜLTÜRÜ
Yargılama görmek isteyen biri, bu kitabı o biçimde algılayabilir ve anlamlandırabilir. Ve o zaman bu kitabı okumak için harcayacağı zamana yazık olur. Bu kitap, kendini gerçeği keşfetmeye ve keşfettiği gerçeklerle dürüstçe yüzleşmeye gönül vermiş okurlar için yazılmıştır. Ülkemde, özellikle üniversite gençleri arasında onların sayısının az olmadığını biliyorum. İleriki bir tarihte çıkarmayı düşündüğüm ‘Mış Gibi Projesi’nin üçüncü kitabında, “Ne yapalım?” sorusunun yanıtını arayacağım. Çocuklarımızın ‘mış gibi’ yaşamamaları için birey olarak, aile olarak, kurumlar olarak, devlet olarak nelerin farkında olmalı ve neler yapmalıyız? Hangi stratejileri geliştirip ne gibi uygulamalar yapmalıyız? Tahmin edebileceğiniz gibi ‘Mış Gibi Projesi’ne önem veriyorum, o nedenle internet sitem www.dogancuceloglu.net adresinde “Mış Gibi Yaşamlar” için ayrı bir ulaşım düğmesi koydum. Düşün düklerinizi, önerilerinizi, eleştirilerinizi bu kanalla bana ulaştırabilirsiniz. Buraya yazılan her mektubu okuyorum. Umarım bu kitap yaşamınızı zenginleştirir. Dostlukla, Doğan Cüceloğlu İstanbul, Kasım 2007
1
TİMUR’UN İSTANBUL’DA İLK GÜNLERİ
17
TİMUR’UN İSTANBUL’DA İLK GÜNLERİ Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. Ziya Paşa
İstanbul’a geldiği akşam Timur, Adana kebap yemek istedi. Onun favori lokantalarından biri yürüyüş mesafemizdeydi. Levent Çarşısı’na doğru yürüdük ve güzel bir yaz akşamı lokantanın terasına oturduk. Timur yemekten sonra tel kadayıf istedi. Amerika’da bulamadığı yiyecekleri tercih ediyordu. Garsonların hızlı ve kaliteli hizmetinden çok memnun kalan oğlum, “İşini iyi bilen esnaf, hem kaliteli yemek sunuyor hem de kaliteli hizmet veriyor,” dedi. Yemek sonrası biraz yürüyüş yaptık. İstanbul’a gelmiş olmaktan mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. Yüzü gülüyor ama gözleri yorgunluğunu ve uyku ihtiyacını belli ediyordu. Timur’un İstanbul zamanına alışması üç gün sürdü. New York’tan gelişinin ertesi günü öğleye kadar uyudu. Uyandıktan sonra kahvaltı yaptı ve bir süre bavulunu boşaltıp zaman geçirdi, ardından koşmak için evden çıktı. İki saat sonra karşımda, duşunu almış, dinlenmiş bir adam vardı. “Nerelerde koştun?” diye sordum. T: Ulus Parkı’ndan aşağıya indim, Kuruçeşme’yi geçtim, parkın sonuna kadar koştum, geri döndüm. İyi bir spor oldu, bana iyi geldi. D: İstanbul’u özlemiş misin? Neler gördün? T: İstanbul’un kendine özgü bir gizemi var, canlılığı var, havası var; bunları çok özlemişim. İstanbul sürekli kıpır kıpır ve insanı içine alıyor. Kuruçeşme’den dönüşte Ulus Parkı’ndan yukarı çıkarKK 2