2
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
MUSTAFA SARIGÜL
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
Remzi Kitabevi
3
4
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
Bu kitabın tüm geliri İstanbul Şişli Meslek Yüksek Okulu’na bağışlanacaktır.
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA / Mustafa Sarıgül
© Remzi Kitabevi, 2013 Her hakkı saklıdır. Bu yapıtın aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz. Düzelti: Eylül Duru Kapak: Ömer Erduran
ısbn 978-975-14-1583-7 birinci basım: Ekim 2013 Kitabın basımı 50.000 adet yapılmıştır. Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbul Sertifika no: 10705 Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090 www.remzi.com.tr post@remzi.com.tr Baskı ve cilt: Remzi Kitabevi A.Ş. Basım Tesisleri 100. Yıl Matbaacılar Sitesi, 196, Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 10648
5
Annem, babam, Hacı Ayşe ve Hakkı Sarıgül’ün aziz hatıralarına…
6
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
İçindekiler
İçindekiler
İlk Söz...................................................................................9 Babamı İlk Kez Altı Yaşımda Gördüm..............................17 Şişli’deki Evimizde Tuvalet Bile Yoktu..............................51 Çoğu Genç Gibi Sosyal Demokrat Oldum.......................63 Siyasi Kaderim O Gece, O Salonda Değişti.......................77 Kelle Koltukta Siyaset Yapmak..........................................89 İlk Aşkım, Hülya’lı Yıllarım..............................................97 Tayyip Erdoğan’la Aynı Dönemde İETT’de Çalıştık......107 Aydın Doğan Ana Bayi, Nail Doğan Tali Bayi, Ben de Onun Bayisi.......................................................119 1987 Seçimlerinde Hikmet Çetin de Rakibimdi, Ethem Sancak da….......................................................127 TBMM Tarihinin En Genç Milletvekili Oldum..............139 Üç Liderden Bana Kalanlar..............................................151 Tekrar Vatandaş Sarıgül Oldum......................................167 Türkiye’nin Kaderini Değiştiren Seçim!.........................179 Romanya’da Kırk Fırın Ekmek Yedim!...........................185 Belediye Başkanı Olmamda Hüsamettin Özkan’ın Desteği Büyüktür..........................................................195 Hayat Üniversitemin Hocaları........................................203
7
8
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
Siyasi Hayatımda İz Bırakanlar.......................................225 Babadan Galatasaraylıyım...............................................237 Dünya Bir Yana, Onlar Bir Yana......................................249 Şimdilik Son Söz..............................................................275 Dizin.................................................................................279
İlk Söz
İlk Söz
9
10
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
İlk Söz
11
Bir çağrı… Kalemi elime aldığımda bir amacım vardı; siyasete atılmak isteyen tek bir gencin bile olsa hayatını değiştirmek! Yoksul bir aile çocuğunun da siyasette yükselebileceğini göstermek… Zaten benim hayat hikâyem bu! Paylaşayım ki, gençlere bir yol haritası olsun, onlara umut versin istedim. İşte elinizdeki kitap böyle doğdu. Herkes okusun diye yazdım, ama daha çok gençler için… Kendime bir söz verdim; hiçbir şey saklamadan, tüm çıplaklığıyla çocukluğumdan bugüne hayatımı sizlerle paylaşacaktım. Bu ilk kitabıma son noktayı koyarken, içim çok rahat! Ne yaşanmışsa, yazdıklarımın hepsi odur! Ne bir eksik, ne bir fazla… Küçücük bir çocukken çobanlık yaptığımda da, 30 yaşımda milletvekili olduğumda da… Yenilgilere uğrayıp tek başıma ağladığımda da, yeniden silkinip mücadeleye başladığımda da… Anılarımla sınırlı kalmadım, amacım sadece hayat hikâyesi yazmak değildi çünkü… Yaşadıklarımdan süzülmüş mütevazı bir siyaset dersi de çıkarmak istedim gençler için… Hedeflerimin çoğuna ulaştığıma göre, vardır çıkarılacak dersler! Ama önemli olan ulaştığım hedefler değil, zira siyasette hedef bitmez, her hedef yeni bir hedefin başlangıcıdır sadece! İşte bu sebepledir ki, geleceğe yönelik düşüncelerimi de tüm içtenliğimle paylaştım her fırsatta. Gelecek gençlerle inşa edileceğinden… Bu kitap sadece bir hayat hikâyesi değil, genç kardeşlerime içten bir ağabey çağrısıdır! Haydi gelin, siyasete atılın, birlikte daha güzel bir ülke kuralım diye…
12
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
Yanlış anlaşılmasın, ders vermek değil amacım, öğreten adam olmak hiç değil! Bir ağabeyleri olarak gençleri siyasete çağırmak… Bu çağrıyı yaparken siyasetin engebeli, zorluklarla dolu yolunu gizlemeyi aklıma bile getirmedim. Gül vaat ederken, dikeni saklamadım. Ne zorlukla karşılaştıysam birebir paylaştım… Kendi kendime verdiğim bir sözdür: “Her ne olursa olsun sahici olacaksın!” Hayatta neysem, hayatımı yazarken de oydum. Sanırım başardım, tabii ki kararı sizler vereceksiniz… Her bir sayfada göreceksiniz… Hiçbir zorluk beni yıldırmadı 40 yıllık siyasi hayatımda… Yoksulluk sarmıştı her yanımızı Erzincan’ın o ücra köyünde, yoksulluktan kaçıp göçtüğümüz İstanbul’da da bizi o eski dost karşıladı! Şişli’de tek bir göz odaydı sığınağımız… Tuvaleti bile yoktu… Bırakın tuvaleti, bir tutam ışık girecek penceresi bile… O yoksulluk, o zorluklar içinde CHP Şişli Gençlik Kolları Başkanlığı’na aday olduğum zaman gülenler oldu bana, çok kırıldım ne yalan söyleyeyim, ama yılmak aklımın ucundan bile geçmedi. “Şoför Hakkı Sarıgül’ün oğlu nasıl başaracak? Erzincan’ın bir dağ köyünden geldi bağdakini mi kovacak?” dediler. Onlar öyle dedikçe, ben daha da hırslandım. Bir çalışacakken beş çalıştım, beş çalışacakken on çalıştım! Derdim bağdakini kovmak olmadı asla, dağdaki de üzüm yesin istedim herkesle birlikte! Hedeflerim vardı, en önemlisi sabahın köründen gece yarılarına kadar çalışacak inancım, gücüm… Yoluma devam ettim… Milletvekili aday adayı olduğumda da güldüler bana; “Olamaz. Sarıgül’ün karşısında kimler kimler var, o mu kazanacak?” dediler. Çok güçlü rakipler vardı karşımda, doğru… Ama bir an bile tereddüt etmedim, korkmadım. Ne param vardı, ne pulum, ne de büyük destekçilerim…
İlk Söz
13
Kahve kahve dolaştım, dert dinledim, derdimi anlattım. Ha maset yapmadım, halkın dilinden konuştum. Ve en büyük desteği, halkın desteğini alarak kazandım… Tek başımaydım demeyeceğim, yanımda arkadaşlarım vardı. İnanmış, birbirine güvenen bir avuç gençtik. Sonra çığ gibi büyüdük! Hiçbir zaman umudunuzu kaybetmeyin, siyasette mücadele hiç bitmez. Aday adayı olmuştum… Bu kez milletvekili olmak için müthiş bir mücadele vermem gerekiyordu. Yine küçümsediler; “Sarıgül mü milletvekili olacak! Karşısında deve dişi gibi adamlar var. Kazanması imkânsız” dediler. Ben onların dediklerine baksaydım, ne gençlik kolları başkanı olabilirdim ne de milletvekili… İnandım, tırnaklarımla kazıyarak başarıya ulaştım. Otuz yaşında milletvekili oldum. Hem de “TBMM tarihinin en genç milletvekili” unvanıyla… Ardından siyasete atıldığım, ilk göz ağrım Şişli’de belediye başkan adayı oldum. Yine kazandım… Yine başardım… Biliyordum ki önemli olan insanın kararını vermesidir. Açılamayacak kapı yoktur, açamayacak adamlar vardır. Yola çıktığınız insanları yolda bırakmayın! Sevgili gençler, artık siyasette çok deneyimli, başarı çıtasını çok daha yükseklere çekmiş, hedefine Türkiye’nin geleceğini değiştirmeye koymuş bir kişi olarak yazdım bu kitabı… Bambaşka bir Türkiye hayalini gerçek kılmak için, birlikte yürüyelim diye… İnanın başarabiliriz. Omuz omuza verdik mi, her hedefimize ulaşabiliriz. Yeter ki siz inanın, dürüst olun, özünüz ve sözünüz bir olsun… Yeter ki ihanet etmeyin… Yola birlikte çıktığınız insanları yolda gördüğünüz insanlar için terk etmeyin. Vefalı olun!
14
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
Özüyle sözüyle bir olun, yüreğinizle yaşayın. Yüreğinizde yoksa hiç yola çıkmayın, başaramazsınız. Hayal kırıklığına uğrar, hayal kırıklıkları yaratırsınız! Siyasete taze kan lazım Siz gençler başarırsanız, Türkiye de başaracak… Siyasetin sizin gibi dinamik, namuslu, inançlı gençlere ihtiyacı var. Ben yola çıkmak için kolay kolay söz vermem. Ama bir kez yola çıktım mı, bir daha ardıma bakmam. Engelsiz yol olmaz, yokuşuyla inişiyledir hayat… Gelin bu yola birlikte devam edelim! Engelleri beraber aşalım… Şimdi istiyorum ki sizler de inançlı olun, azimli olun, kararlı olun… Mustafa Sarıgül de milyonlarca aile gibi yoksul, mütevazı bir ailenin çocuğuydu, unutmayın. Asla korkmayın, hiç çekinmeyin… Sizler de başarabilirsiniz, hem de daha fazlasını… Bir atasözü vardır ve benim gibilerin mücadelesini bir cümlede özetler; cefasını çekmezsen, sefasını süremezsin! Diyeceksiniz ki “Sefa mı sürüyorsun?” Hayır, hâlâ cefa çekiyorum! İdeallerim ne zaman ki hayat bulur bu ülkede, işte o zaman hep birlikte süreriz sefamızı! Bütün hayalim bu ve bunun için çalışmaya nefes almadan devam ediyorum. Cumhuriyet’in 100’üncü yılına doğru… Bu kitabı yazmamın bir sebebi daha var. Ecevit dönemi hariç ne dedem ne babam ne de ben sosyal demokratların tek başına iktidarını görmedik!.. Bari çocuklarım, torunlarım görsün istiyorum. Özgürlüğün, sosyal adaletin, toplumsal barışın, inançlara saygılı laikliğin, hakça bölüşümün hüküm sürdüğü bir Türkiye istiyorum… O günleri gördüm mü gözüm arkada gitmem!
İlk Söz
15
İşte o günlere hep birlikte yürümek için bir çağrıdır bu kitap. Özellikle gençlere… Siyasette kirlenmemiş, geleceğe umutla ve güvenle bakan gençlere… Bu kitabı okuyan her gence bir sorum var: Var mısınız? Özgür, demokratik, refah içinde bir Türkiye’yi hep birlikte inşa etmeye var mısınız?
16
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
İlk fotoğrafım Bizim oralarda fotoğraf ancak okula ya da askere gidebilirsek çekilirdi. Benim İstanbul’dakiler gibi doğduğum gün, annemle, babamla, babaannemle, ağabeyimle, ablamla, birinci yaş günümde, okula başladığımda, ilk denize girdiğimde, bayramda seyranda diye anlatılacak fotoğraflarım yok çocukluğumdan… Nasıl olsun ki, portakalın bile ilaç niyetine yenildiği bir yoksullukta fotoğraf makinesi ne arar! Bu ilk fotoğrafım, köyümüze gelen bir seyyar fotoğrafçının, ayaklı, kocaman körüklü bir fotoğraf makinesiyle çekildi, biz ona “kolçaklı” derdik… Siyah-beyaz filmlerde hani köyden İstanbul’a gelenler, hemen bir İstanbul hatırası fotoğrafı çektirirler ya Sultanahmet’te, gerçekten de el yazısıyla “İstanbul hatırası” yazan bir kara örtünün önünde, işte bu fotoğraf da aynen öyle… Galiba sekiz yaşındayım çekildiğinde… Ondan öncesine ilişkin bir belge yok, ne varsa beynimdeki hafıza kartında!..
Babamı İlk Kez Altı Yaşımda Gördüm
Babamı İlk Kez Altı Yaşımda Gördüm
NBE 2
17
18
“
NE BİR EKSİK NE BİR FAZLA
Altı yaşımdaydım… Bir gün ‘Baban geldi’ dediler, afalladım, kaçtım! Ne yapacağımı bilemedim, heyecanlandım, utandım, sıkıldım, şaşırdım… Yüzüne bile bakamadım… O da şaşırmıştı aslında! Bir fotoğrafımı bile görmemişti ki o ana kadar… Beni sadece mektuplarda anlatılanlardan biliyordu ve işte şimdi karşısındaydım…
”
Babamı İlk Kez Altı Yaşımda Gördüm
B
19
ir armut ağacının dibinde doğurmuş beni anam… Tek başına, zemheri bir kış günü, karlar içinde… Kasımın tam ortasında; günü gününe 15 Kasım 1956’da… Yılın sekiz ayı yolları geçit vermez, karla kaplı bir köyde, Er zincan’ın Güngören köyünde… “Armutlar ermiş, ağaçta kalmasın” deyip dalları çırparken tutmuş sancısı, üçüncü çocuğuna hamile anamın… Çöküvermiş ağacın dibine… Çığlıklarına dokuz yaşındaki ablam koşmuş. O da küçücük çocuk, ne yapsın! Rüzgârla yarışmış köye kadar, yardım istemek için. Yetişmişler son anda, göbek bağımı taşla kesmişler. Sarıp sarmalayıp, iki göz odalı evimize götürmüşler. Kundaklamışlar, altımı bağlamışlar, bir parça patiska, bir parça höllükle… Bizim oralarda “höllük” derler, ince toprağa… Patiska bile çok kıymetli, bulunmuyor ki zaten köyde, bir parça, hadi iki parça varsa var… O patiskanın içine bir avuç ısıtılmış toprak, işte bizim köyün çocuk bezi o… Gözümü açtığımda karşılaşmışım yoklukla, hayat mücadelesiyle… Adımı Mustafa koymuşlar… Hem babamın dedesinin ismi diye, hem de Mustafa Kemal sevgisinden… Babam öyle istemiş, doğum haberimi telgrafla öğrenince… Ben altı yaşıma kadar babamı hiç görmedim. Mecburiyetten…