Son Haçlılar / Nigel Cliff

Page 1


ii


NIGEL CLIFF

SON HAÇLILAR Vasco da Gama’nın Hıristiyan ve İslam Dünyası Arasındaki Mücadelede Dönüm Noktası Kabul Edilen Yolculukları

Türkçesi

Deniz Güzelgülgen

iii


iv   Son Haçlılar

SON HAÇLILAR / Nigel Cliff

Orijinal adı: Holly War / Last Crusade © Nigel Cliff, 2011 Harper Collins Publishers’e bağlı Harper’la yapılan anlaşma uyarınca yayınlanmıştır. Türkçe yayýn haklarý © Remzi Kitabevi, 2012 Yayýn haklarý, Akcalı Telif Haklarý Ajansý aracýlýðýyla satýn alýnmýþtýr. Her hakkı saklıdır. Bu yapıtın aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz.

Yayına hazırlayan: Erol Erduran Düzelti: Aslı Güneş – Neclâ Feroğlu Kapak: Ömer Erduran ısbn 978-975-14-1560-8 birinci basım: Haziran, 2013 Kitabın basımı 2000 adet yapılmıştır. Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbul Sertifika no: 10705 Tel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090 www.remzi.com.tr post@remzi.com.tr Baskı ve cilt: Remzi Kitabevi A.Ş. basım tesisleri 100. Yıl Matbaacılar Sitesi, 196, Bağcılar-İstanbul Sertifika no: 10648


Viviana’ya…

v


vi   Son Haçlılar

içindekiler

Harita (Vasco da Gama’nın ilk yolculuğu).. . . viii Resimler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . xi Yazarın notu.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . xiii

Giriş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 I. KISIM: BAŞLANGIÇ 1. bölüm

Doğu ve Batı.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

2. bölüm

Kutsal Topraklar.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28

3. bölüm

Bir Ailenin Savaşı.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45

4. bölüm

Okyanuslar.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 63

5. bölüm

Dünyanın Sonu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84

6. bölüm

Rekabet.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111 II. KISIM: KEŞİF

7. bölüm

Komutan.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 143

8. bölüm

Ümit Burnu’nu Aşmak. . . . . . . . . . . . . . . . . . 158

9. bölüm

Svahili Kıyısı.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 174

10. bölüm

Musonlarla Dans. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 197

11. bölüm

Alıkonulma.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 214

12. bölüm

Zevkler ve Tehlikeler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 226

13. bölüm

Lizbon’da Bir Venedikli.. . . . . . . . . . . . . . . . . 251


İçindekiler

III. KISIM: HAÇLI SEFERİ 14. bölüm

Hindistan Amirali. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 273

15. bölüm

Şiddet ve Vahşet.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 290

16. bölüm

Denizde Açmaz. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 309

17. bölüm

Denizler İmparatorluğu.. . . . . . . . . . . . . . . . . 324

18. bölüm

Kralın Vekili.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 343

19. bölüm

Çılgın Deniz.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 357

Sonsöz................................................................. 373

Teşekkür.............................................................. 387

Dizin................................................................... 389

vii


viii   Son Haçlılar

Viyana

AV R U PA

Atlantik Okyanusu

Barselona Toledo Córdoba Sevilla Granada

Porto Lizbon

Asor Adaları

Septe

Tunus

Kanarya Adaları

SAHRA ÇÖLÜ

Bérrio

São Gabriel

Vasco da Gama

Maderia

Venedik Nicopolis Roma (Niğbolu) Napoli Palermo

S

eg

en

Gam b

a . lN

Yeşil Burun Adaları

. iya N MADEN SA

HİLİ

A F R İ

EKVATO R

on

go

N.

B R E Z İ LYA

K

Atlantik Okyanusu

Balina Körfezi

St. Helena Körfezi Ümit Burnu


ix

A A S Y S Y A A

Konstantinopolis Rodos Şam ŞamBağdatBağdat Akka Akka KudüsKudüs İskenderiye İskenderiye KahireKahire

H İ NDİ Hİ NDİ STASTA N N

Kambay Kambay

MekkeMekke

iz en ld zı iz en l D

Ü

Hürmüz Hürmüz

Medine Medine

A R AABRİ A S TAN B İS TAN Aden Aden

Zeyla Zeyla

Rİ İK KA A

Diu Diu Chaul Chaul Vijayanagar Vijayanagar Goa Goa Anjediva Anjediva Adası Adası Kananor Kananor Kalikut Kalikut Koçin Koçin Kilon Kilon SEYLAN SEYLAN Lakkadiv Lakkadiv Adaları Adaları MaldivMaldiv Adaları Adaları

Mogadişu Mogadişu

E K VATO E K VATO R R

Malindi Malindi Mombasa Mombasa Zengibar Zengibar

A

T

A

L

N

ASK DAG

Hint Hint Okyanusu Okyanusu

MA

DAG

İYİ İNSANLARIN ÜLKESİ

MA

r

SofalaSofala

ASK

hi

AR

Mozambik U ğMozambik u r l u Ne

AR

Kilwa Kilwa

VASCO VASCO da da GAMA GAMA İ LK YOLCULU İ LK YOLC U K LU K

1 4 9 71-41 94 79-14 9 99


x   Son Haçlılar


resimler

1. 14. yüzyıl kartografı Abraham Cresques’nin 1375 tarihli Katalan Atlası’ndan Kuzey Afrika (Bibliothèque nationale de France) 2. Bir Katalan haritasına göre Dünya ykl. 1450 (Biblioteca Estense, Modena) 3. Hilkat Garibesi Irklar’ın üç temsilcisi, Marko Polo’nun Livre des Merveilles’inde yer alan Maître d’Egerton’un resimleri ykl. 1410-12 (Bibliothèque nationale de France) 4. Henricus Martellus’un Dünya haritası 1489 (The British Library) 5. Konstantinopolis’in kuşatılması, 1453. Bertrandon de la Bro­ quière’in Voyage d’Outremer’inden Jean Le Tavernier’nin resimleri ykl. 1458 (Bibliothèque nationale de France) 6. Denizci Henrique, Nuno Gonçalves’in St. Vincent’teki on beşinci yüzyıl ortası politriptik yapıtı (Museu Nacional de Arte Antiga, Lisbon) 7. Além-Douro’nun Leitura Nova’sından I. Manuel minyatürü, 1513 (Arquivo Nacional da Torre do Tombo, Lisbon/Bridgeman Art Library) 8. Kastilya Kraliçesi I. Isabel ve Aragon Kralı II. Fernando’nun düğün portresi, ykl. 1469 (Convento MM. Agustinas, Madrigal de las Altas Torres, Ávila/Bridgeman Art Library) 9. Vasco da Gama’nın portresi (Sociedade de Geografia de Lisboa) 10. 1568 tarihli Memórias das Armadas adlı yapıttan São Gabriel (Academia das Ciências, Lisbon/Bridgeman Art Library) 11. Veerabhadra Tapınağı’ndaki on altıncı yüzyıl duvar resmi, Lepaksi, Andhra Pradeş (SuperStock) 12. Cantino Haritası, 1502 (Biblioteca Estense, Modena) 13. Joachim Patinir’den Santa Catarina do Monte Sinai, ykl. 1540 (National Maritime Museum, Greenwich)

xi


xii   Son Haçlılar 14. Vasco da Gama’nın portresi, ykl. 1524, Gregório Lopes okulu (Museu Nacional de Arte Antiga, Lisbon) 15. Georg Braun ve Franz Hogenberg’in Civitates Orbis Terrarum’undan 1572 yılının Lizbon’u (Heidelberg University Library) 16. Portekizliler Goa’da. Jan Huygen van Linschoten’in Itinerario’su­n­ dan Johannes Baptista van Doetechum’un on altıncı yüzyıl sonları oyması. (Bridgeman Art Library)


Yazarın Notu

xiii

YAZARIN NOTU

Bu kitapta anlattıklarım üç kıtayı ve pek çok yüzyılı kapsamaktadır. Sözü edilen halkların ve yerlerin, farklı tarihlerde ve farklı dillerdeki adları zaman içinde değişiklikler göstermiştir. Vasco da Gama adını hiç değiştirmediği halde bazı tarihçiler adını “da Gama” ya da “Da Gama” olarak kullanmaktadır; ben aile adını Portekizliler gibi, “da Gama” olarak kullandım. Birçok isimde seçim yapmak gerekti–örneğin Gama’nın büyük rakibi, Kristof Kolomb, Cristoforo Colombo adıyla İtalya’da doğmuş, ama Portekiz’de Cristóvão Colombo ve İspanya’da Cristóbal Colón adıyla tanınmıştır. Bu adlar, okuduğunuz kitabın dilinde kendi ülkelerindeki yerleşmiş biçimiyle kullanılırken, diğer Batı ülkelerinin kişi adları kendi ülkelerindeki şekliyle kullanıldı. Okurun önüne çıkan tanımların kolay anlaşılır olması içinde seçimler yapılması gerekti. Çağ ve bölge adları, örneğin “Ortaçağlar” ya da “Doğu” gibi tanımlar, sınırları kesin olmamakla birlikte metinde gerekli referans noktaları sağladıkları için kullanıldı. Tarihler miladi olarak verildi. Başka dillerde yazılmış kaynaklardan yapılan alıntılar, dönemin havasını vermesi ya da anlaşılır olması için eski ya da yeni sözcükler yeğlenerek çevrildi. Denizlerdeki uzaklıklar deniz mili ya da üç mile eşit ölçüdeki Portekiz fersahıyla verildi. Son olarak, denizcilik terimlerini ve gemicilik uygulamalarını öğrenmek için epeyce zaman ayırdığımı ve bu konuyla ilgili terimleri mümkün olduğunca az kullanmaya çalıştığımı söylemek isterim. Umarım bu konuyu meslek edinenler bu kararımı anlayışla karşılar.


xiv   Son Haçlılar


Yazarın Notu

xv


xvi   Son Haçlılar


Giriş

1

giriş

Ü

ç tuhaf gemi Hindistan kıyılarının açıklarında belirdiğinde gün ışığı giderek azalıyordu, ama yine de sahildeki balıkçılar onları seçebiliyordu. Gemilerden büyük olan ikisi, baştaki ve kıçtaki hacimli kasaraları desteklemek üzere yükseltilmiş kabarık bordalarıyla şişman birer balina gibiydi. Yıpranmış ahşap gövdelerinde gri çizgiler oluşmuştu ve iki yanlarından, dev bir yayınbalığının bıyığını andıran uzun demir toplar çıkıyordu. Devasa kare yelkenleri, giderek kararan gökyüzüne doğru yükseliyor, her biri bir öncekinden daha geniş olan bu yelkenler, en tepelerinde bir başlık gibi duran gabya yelkenleriyle, dev hayaletlerden oluşan bir aileyi andırıyordu. Yaklaşan bu yabancılar, hem büyüleyici bir çağdaşlık, hem de kaba bir ilkellik hissini uyandırıyordu. Kesin olan, daha önce böyle bir şeyin görülmemiş olduğuydu. Kumsalda bir telaş başladı ve herkes gruplar halinde, dar, uzun kayıkları sürükleyerek suya indirdi. Kürek çekerek yeterince yaklaşınca, gemilerin yelkenlerinin üzerine kızıl renkli haçlar işlenmiş olduğunu fark ettiler. En yakın geminin altına geldiklerinde, Hintlilerin lideri, “Hangi ülkedensiniz?” diye bağırdı. Gemicilerden biri, “Portekiz’den geliyoruz,” diye yanıtladı. Her ikisi de, uluslararası ticaret dilinde, yani Arapça konuşuyordu. Ancak, ziyaretçiler daha avantajlıydı. Hintliler, Avrupa’nın en batı ucunda ufacık bir ülke olan Portekiz’i hiç duymamışlardı. Portekizliler ise Hindistan hakkında çok şey biliyorlardı ve oraya ulaşmak için o zamana kadar bilinen en uzun ve en tehlikeli deniz seferini göze almışlardı. Yıl, 1498’di. Bu küçük filo, on ay önce Portekiz’in başkenti Liz­ bon’dan, dünyayı değiştirmek amacıyla sefere çıkmıştı. Seferdeki 170 kişiye, Avrupa’dan Asya’ya uzanan bir deniz yolu açma, baharat ticaretinin asırlık sırlarını çözme ve büyüleyici bir Doğu krallığı yönettiğine inanılan, kendisinden çok uzun süredir haber alınamayan bir Hıristiyan SH 2


2   Son Haçlılar kralı bulma talimatları verilmişti. Bu zor görev listesinin ardında, salt vahiylere dayanan bir niyet yatıyordu: Doğu’daki Hıristiyanlarla birleşerek İslam egemenliğine ezici bir darbe vurmak ve dünyanın en kutsal şehri olan Kudüs’ün fethini hazırlamak. Bu niyet bile, asıl amaçlanan son değildi–başarırlarsa sonun başlangıcı olacak ve bu başarıyı, şüphesiz ki İsa’nın İkinci Gelişi’ni ve Mahşer Günü’nü müjdeleyen İsrafil’in Sûr’a üflemesi takip edecekti. Vadedilmiş Topraklar için çıkılan bu görevin sonunda boş bir hayalden fazlasının olup olmadığını zaman gösterecekti. Şimdilik mürettebatın aklını meşgul eden tek şey, hayatta kalmaktı. Bilinen dünyanın en ucuna doğru yelken açmak üzere bir araya gelen bu insanlar, tuhaf bir grup oluşturmuştu. Aralarında tecrübeli maceraperestler, şövalyeler, Afrikalı köleler, kâtipler ve cezalarını çekmekte olan suçlular vardı. Böylesine zıt kutuplardan oluşan bu grup, tam 317 gün boyunca dip dibe yaşamanın sıkıntısını duyuyordu. Aylarca Atlantik Okyanusu’nda büyük bir yay çizerek dolanırken, uçsuz bucaksız okyanustan başka hiçbir şey görmemişlerdi. Sonunda Afrika’nın güney ucuna ulaştıklarında üzerlerine ateş açılmış, pusuya düşürülmüş ve gecenin kör karanlığında gemilerine borda edilmişti. Yol boyunca zaman zaman yiyecekleri ve içme suları bitmiş ve esrarengiz hastalıklar onları kırıp geçirmişti. Gemilerini sarsan ve yelkenlerini parçalayan güçlü akıntılarla ve şiddetli fırtınalarla boğuşmuşlardı… Onlara Tanrı’nın buyruğunu yerine getirdikleri, karşılık olarak da günahlarının bağışlanacağı söylenmişti. Ancak yine de, batıl inançlar ve yaklaşan korkunç bir sona dair önseziler, aralarındaki en deneyimli denizcilerin bile tüylerini ürpertiyordu. Çok iyi biliyorlardı ki ölüm, şişen bir diş etinden ya da gözden kaçan bir kayalıktan daha uzakta değildi ve başlarına gelebilecek en kötü son, ölüm sayılamazdı. Bilinmeyen yıldızların altında uyuyup haritacıların sivri dişli deniz canavarlarıyla dolu olarak canlandırdığı keşfedilmemiş sulara dalarken, kaybetmekten korktukları şey hayatları değil, ruhlarıydı. Uzun, kirli saçları ve uzun süredir yıkanmamış, güneşten yanmış suratlarıyla bu yeni ziyaretçiler, onları karşılayan Hintli grubun gözünde ilkel ayıbalıklarını andırıyordu. Ancak, yabancılara yüksek fiyattan salatalık ve hindistancevizi satabileceklerini anladıklarında, Hintlilerin tüm endişeleri uçup gitti. Ertesi sabah gelen dört kayık eşliğinde filo limana kabul edildi.


Giriş

3

Bu, en soğukkanlı mürettebatın bile hayretler içinde kalakalmasına yol açan bir andı. Hıristiyanlara göre Doğu, dünyanın yaşam pınarıydı. İncil onun tarih kitabı, Kudüs cennet ile yeryüzü arasında duran inanç başkenti ve Cennet Bahçesi ise–ki bu bahçenin Asya’da bir yerde olduğu inancı hâkimdi–mucizelerin kaynağıydı. Söylendiğine göre, orada sarayların çatıları saf altındandı ve ormanlarda ateşte yanmayan semenderler, kendini yakarak yok eden Anka kuşları ve yalnız yaşayan tekboynuzlar dolanırdı. Nehirler değerli taşlarla dolup taşardı ve ağaçlarından her hastalığı iyileştirebilen eşsiz baharatlar dökülürdü. Oradan oraya salınarak yürüyen köpek başlı adamlar ve tek bacaklı, hoplayarak ilerleyen, güneşe karşı oturup dev ayaklarını perde niyetine kullanan insanlar vardı. Elmas kaplı vadileri yılanlar korurdu ve elmaslara yalnızca akbabalar ulaşabilirdi. Her yerde ölümcül tehlikeler kol gezerdi ve bu da, insanı kışkırtan parıltılı hazineleri daha da ulaşılmaz kılıyordu. Kimse emin olmasa da, en azından söylentiler böyleydi. Yüzyıllar boyunca İslam, Avrupa’nın Doğu’ya ulaşmasına engel olmuştu. Avrupa’da yüzyıllar boyunca ayağı yere basan gerçekler yerine, kışkırtıcı söylentiler ve masallar kol gezmişti. Bunca yolu aşıp gelen bu adamlar, birçok insanın uğruna hayatını kaybettiği gerçeği keşfetme fırsatını birdenbire önlerinde bulmuştu. Dünyanın en yoğun ticaret ağının kalbinde yer alan, Doğu’nun zenginlikleriyle dolup taşan o uluslararası ticaretin merkezi, görkemli Kalikut Limanı, denizcilerin gözlerinin önünde duruyordu şimdi. Kimse karaya ayak basan ilk kişi olmak için acele etmedi. Duydukları endişe–ya da korku–onlara fazla gelmişti. Hem sonuçta, bu tehlikeli işi becerme görevi aralarından sadece bir kişiye verilmişti aslında. Hindistan’a kadar onca mesafeyi denizden kat edip de karaya ayak basan ilk Avrupalı, hüküm giymiş bir suçlu oldu. Kayıklardaki adamlar onu alıp doğruca iki Müslüman tüccarın evine götürdüler. Tüccarlar, Hintlilerin Batı’da bildiği en uzak yer olan Kuzey Afrika’dan geliyorlardı. Bir liman şehri olan Tunus’tan gelen bu adamlar, Portekizli ziyaretçilerin şansına akıcı şekilde İspanyolca ve İtalyanca konuşabiliyordu. “Ne işiniz var burada! Hangi rüzgâr attı sizi buraya?” diye haykırdı tüccarlardan biri, İspanyolca.


4   Son Haçlılar Portekizli mahkûm, öne çıktı. “Buraya, yeni Hıristiyanlar ve baharatlar bulmaya geldik,” diye yanıtladı kendine güvenen bir şekilde. Vasco da Gama, sancak gemisinin içinde, gelecek haberleri sabırsızlıkla bekliyordu. Portekizli komutan, orta boyluydu, yapılı bir vücudu ve bakır levhalarla kaplı gibi görünen parlak, sağlıklı ve kemikli bir yüzü vardı. Sarkık kalın kaşları, gagamsı büyük burnu, acımasız ifadeli dudakları ve fırça gibi sakalıyla dışarıdan daha çok korsan reisi gibi görünse de, aslında doğuştan bir saray centilmeniydi. Ülkesinin umutlarını ve hayallerini gerçekleştirmek üzere görevlendirildiğinde yalnızca yirmi sekiz yaşındaydı. Vasco da Gama ismi birçoklarına göre oldukça sürpriz bir tercih olsa bile, emrindeki adamlar onun cesaretine ve azmine saygı duymayı ve çabuk alevlenen asabiyetinden çekinmeyi çoktan öğrenmişlerdi. Yüzen krallığını denetlerken keskin bakışlarından hiçbir şey kaçmıyordu. Tükenmek bilmez hırsı ve çelik gibi iradesi, daha önce aşılamamış mesafeleri aşmasını, üstesinden gelinememiş tehlikelere galip gelmesini sağlamıştı ama o, gerçek macerasının henüz başlamış olduğunun farkındaydı… Bu kitabı kafamda tasarlamaya 2003’te başladım. Birçok insan gibi benim de gözüm, gündelik yaşamımızın orta yerinde bir din savaşının patlak vereceği düşüncesiyle korkutulmuştu. Biraz araştırınca, toplum olarak hafızalarımızdan silinen tarihi bir çatışmanın içine yeniden sürüklendiğimizi fark ettim. Bizler, dünyayı dinin değil, mantığın yönettiğine inanıyorduk. Savaşlar, inancın değil, ideolojilerin, ekonominin ve bencilliğin ürünüydü. Uykuda yakalanmıştık. Zafere giden yol, galip gelenlerin kendilerine anlattıkları bir masaldır; kaybedenlerin bellekleri ise daha güçlüdür. Gerçek mücadelelerini Batı’yla uzlaşmak değil, Batı’yı mağlup etmek olarak gören İslamcıların deyişiyle, işler yarım milenyum önce sarpa sarmaya başladı. Yani, son Müslüman emirliğinin de Batı Avrupa’dan sürüldüğü, Kristof Kolomb’un Amerika’ya ayak bastığı–ve Vasco da Gama’nın Doğu’ya ulaştığı–sıralarda. Bu üç olay birbiriyle fazlasıyla iç içedir ve kökleri ortak geçmişimizin derinliklerine uzanır. Her şeyin ekseni olan bu üç olaydan yedi yüzyıl önce Müslüman fatihler Avrupa’nın içlerine kadar ilerlediler. Batıda İberya yarımadasın-


Giriş

5

da gelişmiş bir İslam devleti kurdular ve bu devlet, Avrupa’nın Karanlık Çağlardan aydınlığa çıkmasında hayati bir rol oynadı. Buna rağmen, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, farklı şekilde taptıkları tanrının aynı tanrı olduğunu unuttular ve din savaşı ateşi İberya’da yakıldı. Bu ateş, Portekizliler ve İspanyollar İslam toprakları içinde kendi uluslarını oluştururken büyük bir vahşetle tutuşturuldu ve Portekizliler eski efendilerini kovalamak için yerkürenin yarısını kat ettikleri, yüzyıl süren bir misyonu başlattıklarında–bu misyon Avrupa’da Keşif Çağı’nı başlatmıştır–o ateş hâlâ yanıyordu. Bu zamanlama rastlantı değildi. Yüzlerce yıldır tarih, hep doğudan batıya doğru ilerlemişti ve Keşif Çağı’nın arifesinde, savaş davullarının sesi giderek sıklaşıyordu. On beşinci yüzyılın ortalarında, Avrupa’nın en büyük şehri İslamiyetin eline geçmişti ve Müslüman askerler kıtanın derinliklerine bir kez daha ilerlemek için hazırlanıyordu. Amerika kıtasının keşfedilmeyi beklediğinin akla bile gelmediği böyle bir dönemde, Hıristiyan âleminin kurtulma umutları yalnızca Doğu’ya ulaşmakta yatıyordu. Avrupalıların buruk hayallerinde Asya kıtası, düşmana karşı yeni dostlukların kurulabileceği ve nihayet evrensel, tek bir kilisenin temelinin atılabileceği büyüleyici bir krallık imgesi taşıyordu. Küçük Portekiz, kendini çetin bir göreve adamıştı: Okya­nusların hâkimi olup, İslamiyetin etrafını sarmak. Kuşaklar boyu gösterilen çaba, Vasco da Gama’nın ilk deniz seferine yavaş yavaş zemin hazırlarken, İspanyollar bu yarışa katılmakta gecikti. Kapatmaları gereken bir tecrübe açıkları olduğundan, şanslarını başına buyruk bir İtalyan olan Kristof Kolomb’la denemeye karar verdiler. 1498 yılında Vasco da Gama doğuya, Hint Okyanusu’na doğru demir alırken, Kolomb batıya yöneldi ve sonunda Amerika kıtasına ulaştı. Aslında her iki kâşifin de hedeflediği şey aynıydı: Asya’ya uzanan bir deniz yolu. Vasco da Gama’nın başarısı, çok uzun bir süre Kolomb’un kazara yaptığı olağanüstü keşfin gölgesinde kaldı. Biz bu kitapla onların zamanına–tüm yolların Doğu’ya çıktığı döneme–yolculuk edeceğimize göre, artık adil bir değerlendirme yapabiliriz. Vasco da Gama’nın deniz seferleri, yüzyıllardır süregelen Hıristiyan misyonu olan İslamın dünyadaki hâkimiyetini tersine çevirme hareketinin dönüm noktası olmuştur. Bu seferler, Doğu ile Batı arasındaki ilişkileri kökten değiştirmiş, ayrıca Müslümanlığın ve Hıristiyanlığın yükseliş çağları arasına be-


6   Son Haçlılar lirgin bir çizgi çekmiştir–ki Batı’da biz bu iki çağı, Ortaçağ ve Modern Çağ diye adlandırırız. Tabii bu çağ dönüşümünü tek başına bu deniz seferleri sağlamamıştır ama etkileri bizim hatırlamayı yeğlediğimizden çok daha fazladır. Eskiden Keşif Çağı, insan bilgeliğinin sınırlarını zorlayan Don Ki­ şotvari bir misyon” olarak yüceltilirdi. Günümüzde ise daha çok küresel ticaret dengelerini tersine çevirmek için yapılmış bir hamle olarak açıklanma eğiliminde. Her ikisi de doğrudur: Keşif Çağı, hem Avrupa’nın dünyadaki yerine dair genel kanıyı değiştirmiş, hem de küresel güç dengelerinin değişerek bugünkü hale gelmesinin ilk adımı olmuştur. Ancak bu, öylesine yapılmış bir yolculuk değil, tarihi bir hesaplaşmayı gerçekleştirmek için yapılmış bilinçli bir girişimdir. Vasco da Gama ve adamları, kâfirle savaşmanın onurlu bir adam için en büyük erdem sayıldığı, inanç kutuplaşmalarıyla ikiye bölünmüş bir dünyada yaşıyorlardı. Yolculuklarının başladığı gün, kan kırmızı haç işlenmiş yelkenleri rüzgâra açılırken, onlar yeni bir din savaşına doğru yola çıkıyordu. Onlara, kılıçlarını İsa adına sallamış hacı şövalyelerin, yani dört yüzyıllık Haçlıların vârisi oldukları söylenmişti. İslama karşı ezici bir karşısaldırıyı gerçekleştirmek ve yepyeni bir çağ başlatmakla görevlendirildiler–bu, Avrupa’nın inanç ve değerlerinin dünyanın en uzak ucuna kadar yayılacağı bir çağdı. Birkaç düzine adamın, birkaç ağaç tekne içinde bilinen dünyanın ucuna ve yeni bir çağa yelken açmasının asıl nedeni buydu. Avrupalıları bilinmeyen denizlerin ardına itmiş–ve dünyamızı şekillendirmiş–tutkuları anlayabilmek için en başa dönmemiz gerekir. Hikâye, Arabistan rüzgârlarının oyduğu kum tepelerinin ve sıcaktan kavrulan sıradağların arasında, sonradan akıl almaz bir hızla Avrupa’nın tam kalbine kadar yayılacak yeni bir dinin doğmasıyla başlar.


Yazarın Notu

ı. kısım

BAŞLANGIÇ

7



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.