içindekiler
helak türküsü - fatih çünkioğlu
1
moda’da oturma eylemi - rıdvan gecü
2
uğultu - kaan koç
5
sayfa başı sayfa sonu - canan gezici
6
bekire küçük boy pizza göderdim - muhammet özmen
8
ablasal tarih etüdü - usame söylemez
10
kabuk - cansu cömert
12
incelen vakitlerin yansıması- cemşit karpatlar
13
ihtiyaç listesi - çağdaş ünbal
14
dağınık - altuğ altıntaş
16
helak türküsü fatih çünkioğlu
I. çağrı duyul ey mektup. duyul ey antere’nin kızı. beni inceliğin merhemine ulaştır. beni koru. şu bakışlarımdaki mızrak hatrına ben şurda...
…şuracıkta, gözyürüyüşündeyim.
II. bildiri vadedilmiş gövdemi soyup, sana çıngar çıkaran bütün bildiklerimi unuttum. unuttum adımın başladığı yeri çün sırtımdaki savaş ve haşredildiğim bildiri bana kangren yerlerimle konuşmayı emretti. *nasılsın? -ben ismail’im biliyorum. *sorgu, sual melekleri için fon müziği -bilirim oyuncakların gözyaşı yoktur. zorlamaların kabul tanrısı, kahroluş portresi yaradılışın. neresi şehrin ağlama istasyonları, logar kapakları mı? yoktur. elbette elimde, şehrazat’la tanışacağım bir yüzyıl. bıçağın tenime değmesi. oksijen niçin yakmaz kelimemi? İsmail neden hep böyle şeyler allah’ın başına geliyor. 1
moda’da oturma eylemi rıdvan gecü
çimlerde yolun yarısında baştan aldık. ikinci kez ilkinde fazla sorup, her çoğu öğrendiğim için bildiklerimi geri istedi; unutmama takas utanmasını verdi. muarefe faslı sıfırlanma ertesi, daha az soru cevapla önceye kıyas; karşılıklılaştık. o da meraklanıyordu artık alışverişimiz bitince sahile yerleştik, tüm varımız marketten bir poşet (hayır iki). ayakkabılarını çıkardı, şeyleri nötrlüyor çimler ıslakmış, huzursuz muyum mutsuz muyum mutsuz olduysam kalkalım. -iyiyim yoo hareketli hem, kurt var kültüründen yetişip bugünlere kadar gelmiş. bugünlere gelmiş kadar olmuş diyeyim; büyümüş meal. ayaklanma çağrısını geciktirmedim: bir sigara daha sonra gideriz söz 2
kayalıklarda topuklularını giymeye üşendi, beyaz. yeşilden ağrı dolanıp bitirdik sahili. cam kırıklarına, kesici taşlara denk gelmedik şükür öpeyim geçsin dışı iyileşme metodu bilmiyorum malum. denize yaklaşma teklifim kabul. kayalıklar, çimlerden üst katta basamaklı sebebine; ellerini tuttum. yukarıda, adımlarının boşluğa denk gelme tehlikesi; ellerini tuttum. oturma esnası, elbise ile rahat edememe endişesi; ellerini tuttum. birkaç daha yaşandı, kendime saklayacağım. 3
çay bahçesinde başka yarın, ilkinin memnuniyetiyle yeni bir görüş mesafesi. geçen tatlı yediğimiz yerden, geçerken uğradım. -neredesin aloo vesile; kavuştuk. bir oyun oynamıştık, devam ediyor hatırlıyor musunculuk on ikiyi geçirince dükkân kapandı ışıkları söndürüp müşterileri serbest bıraktılar. yiyip içemiyorsun ama bulunabiliyorsun, sınırsız huzursuz musun, mutsuz musun mutsuz olduysan kalkalım. şeyleri nötrlüyor: -iyiyim yoo dondurmacıda start finish düzlüğü. buradan kalkınca evlere dağılınacak tadını çıkarmalı saatlerinin sonları; o bunu dondurmaya uyguladı. damağında gezdirip ağzının her karışına, ayrı bir tat ulaştırdı. adeta lojistik küsmüşlük yaptığı için dondurmacıdayız çay bahçesinde, saçlarıyla oynamasını sıkıldım anlayıp eve dönmeyi önermiştim. barışma ısmarlaması çok peçeteyle bıyık temizliği ve zengin kalkışı. merdivenlerin önüne dek yürüyüş ve görüşürüz. sarılırken, veda anlamında bir şey hissettim iyi; yine görüşeceğiz. 4
uğultu kaan koç
silindi artık memelerinden ismim geriye bir yatağın fazla büyüklüğü kaldı sabah sabahtı gece geceydi korkunç cümlelerim içindi memelerinin arkasında güçten düşmüş bir gökyüzü kaldı geriye kırılırken saçılan cevizler kaldı ellerimin içinde kesikler saçının her telinden mutfakta yarım bardak suyun koparttığı fırtına yarım bardak suyun bilinci kaldı hatırlayarak bir kapı sesini buharlaştığı ne olabilir bir isim artık ağzında biraz dağıldığı yüksek apartmanlara bakarak geçen bir isim bir isim, karıştırdığı sözlüklerden çıkarılmış ne olabilir üstüne artık hiçbir şey söylenmeyecek geriye ismim kendi ağzımda kaldı ellerim daha çok cebimde dolaşırım artık, bu demek zilleri çalmanın da anlamı yok ekmek kesmek vida sıkmak telefon etmek geriye kırık vazoların bazan yapıştırılınca o daha da kırılmışlığı bunu unutmuyorum güneş sıcacıktı büyük bir orkestra sessizce duruyordu odada geriye aniden herkesin silahına davranarak herkesin tetiğe yanlış notadan basarak her şey birden öyle sessiz kaldı 5
sayfa başı sayfa sonu canan gezici
sana içimden epey bi küfür ettim devlete ettiğim gibi ettim içim küfür et dedi öyle ettim telefonu sen açmayınca saydım sövdüm devletin namına sövdüm bunu kendimde çok hak bildim sonra senin telefonu açmamanı meşru kılan iradene raftaki bütün bardak ve tabaklar tepki göstermek suretiyle bir olup yere değmek bilincine erişirken o an evet bi an başımı o yöne çevirdim hayret de ederim tüm mutfak can kırıklarıyla dolu iken yuh ulan be deyip hayret ettim yuh ulan cam gövdeyi götürüyor insan sürekli değildir bazen ağzı yorulur ben aşırı konformistim sen he de bazen olsun devlet suçtur bir öldürülmek bu suç düşünüyorum benim sınırlarım bana dokunamıyor suç elimi saçıma götüremiyorum izin istemiyor saçlarım bel hizamda bir suç hep sol hizama yatarım ben yaylarını yatağın kalp yağıyla yağlarım 6
üstü açık kalmış çocuklar hep bir karabasanla büyür üstü açık uyuyan anneler daha tehlikeli hüzündür derinlik formalitedendir yoksa her çocuk bilir yumruklarını dürbün olarak kullanmasını biz körebe değiliz bazılarımız gözü açık giderken bütün fasikülleri toplayalım devleti orda birden terk edelim -masanın ayakları havada "sen benim yerde bulduğum gökyüzümsündür" Ali'nin karaladığı, 42 numara bir ayakkabı izine basıyor (seni dayıngilde terk etmeyi de düşündüm) aramızda bir şey yok, ben iş arıyorum bütün okullardan kaçmak isteyen tek çocuk kurtlarla koşuyorum azlığım bu yüzden Edip Cansever olsa gülerdi sahiden bugün nasılım? can alıcı bir mısra peşindeyim şair affetsin kendine zarar vermek isteyen tabaklar ve bardaklar kendilerini kırdı terlikle dolaşıyorum evde ve bir Kürt halayına katılmak istiyorum bir beklemek zamanında gözlerini eskitiyorsun burası mühim o kadının elinde işi ne? 7
bekire küçük boy pizza göderdim muhammet özmen
yeni doğmuş bir bebek hiç hatırlar mı melekleri melekleri renk sırasına dizdiğimi ve seçtiğimi en cırtlak rengi -doğrusu burayı çarçabuk terkettir dar kapılar doğurduğum kan tozumda süt bulutları ıslandı kimsesiz kapıyı tıklattım kalbi doluydu vazgeçtim tuvalete girmekten -iki kere çek sifonu katır çiftesi yedik boğazımıza boğaz düğüldü ben yedim açıkçası başkasının boğazından geçemem -lağımdaki düşüm birinci tekil 8
-çileye çıkart at bizi ama ben bu derdin yüksekliğini düşerek ölçtüm deme ve şimdi otuzdördüncükata kim çıkacak sonra geri sinerek geri kim düşecek şehrin altyapısı bok gibi -oğlum bekir biz eringeç adamlarız bunu tartışsak daha iyi az da olsa pizza kalmış mıdır sevinin yamalı uçkurunda -neyse siktir et* *alternatif başlık 9
ablasal tarih etüdü usame söylemez
uykularımı göz torbalarımda kırıp kırığı kemiklerimden kalbime giden yere bırak. a uzuvlarımı tartsın. önce geriden kazalım toprağı kazanalım ben yorulmaktan çok sıkıldım sonsuz tinerjilerim olmadı yine de doğrulursa cumhuriyet tarihine tak. dur ancak doğu tarihi bozuyorsun boynun kadar saçık. boynun ne kadar saçık. dilim in aşağlara dön namlunun gerisinde kimin var vücutlar bitirmed in ceplerin boş arşa boşluklarınla inandın retinandaki zedeyi düzelt in uyumu bırak tanrı seni dolayla yarattı sen sadece ikametgâhını bıraktın doysa. 10
kadınlar üsküdarda hâlâ çorap satıyor sen udu mecbur kırdın şarkıyı söyledin beyaza ağdın onca zaman dudaklarını çatlattın soğuğu abartıp. yüzün gerçek karaydı. tanrım dedin sonsuz devinimin her şeyin ardında bir boşluk ablam varsa evlilik bir tokluksa ve bileklerimle, dua edemiyorum. astarı yok terkte hayvanlarımın diye göğe uyumun tekliyor terliyorsun kazaklısın tere dokunmayı düşünüyorum oturup yeni taşlar kırdın yeni aşklar buldun bu kazıda bilinçten altımı çıkardın dursun ama jonglör nerede? 11
kabuk Neymiş, göresi gelmiş bugün cevizin içini Bilimmiş, merakmış, İlgi bilgiyi doğurmuş bir yerlerde Bir tanıdığın tanıdığı çok zengin olmuş böyle.
cansu cömert
On dokuz ayna kırılmış tam tamına bugüne kadar, Cevizden evlerin penceresine tutulan. Uğursuzmuş. Neymiş: ev kendini görüyormuş aksinde Aksini iddia edecek kadar bir süre tanındı, göreceli. Kedinin teki miyav diyecek oldu, Neymiş: faredenmiş. Serçeler kondu dallarında, Uzak damlardan gelmişlermiş Kovada suyla çıkageldi sahibi, Yangın çıkarsa söndürecekmiş, Cevizden sebep. Dutlar da varmış bahçede, Vişneler daha toplanmamış. Telef olurlarmış, yazıkmış. Beklemede hepsi Görmek lazım gelir artık Cevizin mahremini İçini dökene kadar için için yanacakmış Neymiş: yapraklarını kaybetmek pahasına Kimse derdini saklamazmış. Tutuştu dibinden ceviz ağacı. Hiç renk vermedi kabuğu Ateşi içine çekerken, ateşini dışarı verdi. Alevler sahiplendi anlatamadıklarını Kimse fark edemedi. 12
incelen vakitlerin yansıması cemşit karpatlar
“Yankı ne için var?” Cemşit Karpatlar
Ben hangisiyim durakta bekleyenlerin meyvanın kalbinde saklanan kurt ilkokuldan kaçan yeşil bisiklet beklentiyle tazelenen zaman hangisi Proust incelmiş vakitlerin yansımasını gezerken ölüyü ölüyle tazelerler derdi dedem dedemin şakağındaki terle tazelenen hangisi hakkı yokmuş su boğulmanın dışındaysa söylenenlerin kelime-i şehadetle rötuşlanır ölüler yeterince kırkı varsa bekleyenlerin yine de dönüyorsa ve karar verilmişse mührün uzağındaki menekşe kokulu zarf hangisi ah ki ses sayhadan yontulur, insan gelişkin bir rastlantıdan bunu 976'da öğrendim gömleğinin altında ayıbını doğrultmuş şu adam bak kimse yok bu kurgunun ardında diyor, aynada kendini tazeliyordu 13
ihtiyaç listesi çağdaş ünbal
sabahın sana uyandığı zaman dilimleri içinmorfin. ağaçların arasından akan parkeler izmaritler ve gökyüzü parkın sessizliği daha çok akşamları yıldızlar da gizlenir yazan bir bankta sol omzunda kurumuş kana bakarken -ziyade ellerinin uyumsuzluğu dikkatten -öte polis telsizleri ve kanıtlama derdi boşalan paketler pazar artıkları kimsesizler bir de köpekler akşamın üzerinizde uyuduğu zaman dilimleri içinateş. 14
apartman boşluğundan yükselen kızartma kokusu balkonda unutulmuş tabure boğulan küllükler ve filizlenen kanser tahammül sınırında devriye aklına mukayyet olma çabası ırzına geçilmemiş bir zaman dilimi aramanın utancı içinsu. prizlerden arta kalan bekleyiş sustalı mektup yankılanan ses açlığın açık adresi yığılan inanç kepazeleşen fizik kuralları tahayyül edilemeyen vuslat ateşi içinson uyku. 15
dağınık altuğ altıntaş
Masamda bir çift parti bileti. Maskeli Tekila beş lira, votka beş Kafam sizinle güzel. Uzunluğ’ muamma dağ’nık bir ömürdür maliyeti Tıpatıp şehre benzeyen bir maske takıp Bir Osmanlı minyatüründe sikeceğim ellerini maske yapmış kıvrak dolgun ve beyaz utangaçlığı Varlık’ta yayınlanan 1950 şiirleri sarı kağıtlarda Dizeler darmadağ’nık, Yok hayat! Yok aşk! Yok bilmem ne! Hepsi garip hepsi yeni Hayat mücadele ettikçe karmaşıklaşan bir çile Örmemeli de sökmeli belki Bir Afrika çalgısı masamda tüm sessizliğiyle... Vurmalı. Massai Mara’da bir bizon tüm haşmetiyle ölüyor. Aç karnım. Hava sandığımızdan soğuk. Yalnızlığımla yedi gün Yedi gece rızkını yatağından çıkaran bir kadın doyuracağım Etraf dağ’nık, kahkahalar dağ’nık, çekmecede birer mektup gibi duran kurşunlar dağ’nık Kitaplığım, haremim. Her gece bir başkasını alıp koynuma esrarlı ağızla bir başka hikayenin tadına bakıp... Unutup... Üşüyorum. Ellerim sandığ’mızdan soğuk, okşamaya gelmez, sayfa çevirmeye de Parmaklarım dağ’nık Şaman bir kabile günahlar yakıyor gecenin tüm sessizliğinde. Göğün bir yerinde bir yıldız ölüyor gecenin tüm sessizliğinde Oysa gururlu kadınlar bebek arabalarını hayatın tam ortasına itiyor Tam ortada ölüm yokmuşçasına 16
vefat ve baş sağlığı