SERÇEÞME BİLİMLE GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR
DİKKAT, BU DERGİNİN HBVKTD VE HBVAKV ŞUBELERİNE GİRMESİ BİR EMİRNAMEYLE “YASSAH”LANMIŞTIR!
ALEVİLİKTE BİLİNÇ YIRTILMASI
Bu Sayida
Sûfi gelenekte, dünyasal olanın “olumsuzlanması”, dünyanın kendisinin değil, insanın dünyayla olan “ilişkisinin” olumsuzlanmasıdır.
İsmal Özmen - Yunus Koçak Hamdullah Çelebi’nin Savunması - Bölüm II Ölümünün 40. Yılında Ernesto “Che” Guavera’yı Saygıyla Anıyoruz
Müfd Yüksel İcazetname - Çevrimyazı Esat Korkmaz Kutsal Dans Demr Küçükaydın Halaçoğlu’na Yanlış ve Gerici Eleştiriler Kâzim Genç le Söyletk Öznur Tanal Abdal Musa Dergâhı’nın Kazanları Hâlâ Kaynıyor Yusuf Zamr İnsan Olmaya Geldik - Bölüm IV Snan Ulusoy Var Olabilme Ham Kutlu Öfkeyle Kalkanın Sonu Hüsrandır Özgür Savaçı Ali Kaykı’nın Şiirleri Hasan Öztürk Derviş Kemal Özcan Hüseyn Çırakman le Söyletk - II Burhan Kocada Devrimlerin Işığında Doğu Anadolu Erdal Zek Aslan Safavi Devleti - Bölüm I Al Kayki Öz İçinde Özdür Aşk Lütf Kalel Sosyalist Şeyh Bedreddin Ek: İsmal Kaygusuz: Diyanet İşleri Başkanı Neler Söylüyordu ve Ne Yapmak İstiyorlar
Esat Korkmaz, Genel Yayın Yönetmeni
Y
AŞANAN halde Alevilik kendini “koruma” ya da “anlatma” konusunda “yüksek bir gerilim” yaşıyor: Ortaya çıkan “bilinç yırtılmaları”, giderek bilincin “dağılması” Alevi ile çevresi arasına bir “yabancılaşma” sokuyor. Ortodoks inançlardaki “din” terimini karşılayan Alevilikteki “aşk” terimi, “kültürel” yanından arındırılarak “utanç verici fizyolojik bir eylem”e indirgeniyor. O zaman her Alevi, kendi inancından “sakınmaya” başlıyor. Aşk, sistemin yargısına taşınıyor ve “evrimini” tam olarak tamamlayamamış bir “ruh durumunun” dışa vurumu olarak algılanıyor artık. Kendi özgünlüğümüze “taşınmak” istiyorsak eğer, “sistemin ezberi durumundaki bu aşkı” alnından vurmalıyız. Bunu başaramazsak aşkımız, “günlük yaşamımızı kolaylaştıran” bir “aygıt” olup çıkar. Böylesi bir aşkı “farkındalık” sancıları ile “beslemeye” kalkarsak “sırrımız çatlar”. Özünde Alevinin aşkı, nedeni “sır” olduğu için “sırdır”. Bu sırrı taşıdığı için her Alevinin “sır yanı”dır aşk. Aşk “sırrı” ile yüklü her Alevi, dünya halklarının kardeşliğini düşünen, her türlü güzelliğin demokrasiden doğacağını savunan bir “yurtsever”dir her şeyden önce.
Nefesimize Dönelim Hallac-ı Mansur’un “Enel Hak” dediği noktaya taşınıldığında “Hakk’la Hak olan” insan-ı kâmil, “zaman ve mekândan bağımsız” , yani “düşünsel deneyim” yaparak aşka ilişkin bilincini “eylemsiz duruma” getirebilir; zamanın ve mekânın yerine geçer bir bakıma. Bu aşama aynı zamanda “nefsin ölmesi” ile bir “gönül yaşamının” başladığını kanıtlar. Böylesi bir gönül yaşamı sürmeye başlayan her Alevinin gönülleri ferahlandıran manevi gücü “nefes” olarak algılanır. Diğer yandan “nefes”, gönül bilgisinden oluşan bir “gönül lokması”dır: Acıkan gönüller gönül lokması ile doyurulur. “Gönül lokması” sunarken bir Alevi şöyle haykırır:
a. Bizler, bizi ebedi gerçeğin özüne götüren “birlik dolusu”nu içtik, bu nedenle şaraba gereksinmemiz kalmadı.
b. Asıl gerçeğe, ebedi gerçeğe ulaşarak Hakk’a kavuştuk; bunun için mihraba gereksinmemiz kalmadı.
Aylik Derg Genel Yayın Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basın Dağıtım Organizasyon Ldt. Şti. adına Ahmet Koçak Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54 Erçevik İşhanı 102, 34110 Eminönü - İstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 56 35 E-posta: sercesme_dergisi@yahoo.com Baskı: Mart Matbaacılık, Ceylan Sk. No 24 Nurtepe Kağıthane, İstanbul - 0212.321 23 00 Yayın Türü: Yerel - Süreli
Fyati: Ytl / / Ekm Sayi:
Aşkımız Sistemin Ezberi Değildir
34
c. Bizim yolumuzda canın önemi yoktur, biz cananı arıyoruz. Gönlü Kâbe bilir, gönüle ulaşma yolunun kurallarına uyarız. Biz; bu nedenle insana secde ederiz; bizim için bundan başka bir ibadet biçimi yoktur.
d. Kuran’ın gerçeklerini ortaya çıkaran bizleriz. Biz Kuran’ı insanın yüzünde bulur ve oradaki Kuran’ı okuruz. Bize başkaca Kuran gerekmez.
e. Bizler, ebedi gerçekler peşinde koşmaktan yanıp yakınan ama yılmayan insanlarız. Ezel-
de evet dedik ve bu sözümüzden asla dönmeyiz. Biz zaten meleklerle dostuz. Bu nedenle günah-sevap melekleri bizim günahımızı-sevabımızı yazmayı bırakmıştır artık. Özgün nefesimize döndüğümüzde, aşkımızla buluşacağız ya da ona rastlayacağız; halk katında geçmişin içinden süzülüp gelen bâtıni bilincin/inancın; bu bilinç/inanç tarafından kotarılmış bir “toplumsal tasarımın”; bu tasarımı ölmez kılan özlemin Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedreddin vb. kimliklere bağlanarak yaşama taşınan, ezilen-horlanan insanın “kurtuluş çığlığı” ile tanışacağız. Kendini yitiren insanın yeniden bedeniyle buluşmasını, doğayla kucaklaşmasını ve kültürel olanaklarını harekete geçirmesini sağlayan “zil sesi” olarak aşkımız hemen her insana şöyle “fısıldayacaktır”: Dünyayı dünya ile açıkla; (Devamı 2. Sayfada)