SERÇEÞME BİLİMLE GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR
SEZGİSEL BİLGİYLE EDİNİLEN KESİNLİK IŞIĞI
Bu Sayida Veliyettin Ulusoy Londra’da Yapılan Konuşma: Alevi-Bektaşilik Felsefesi Üzerine
Makalat’a göre; ilham, fehm, aşk, şevk ve muhabbet cana kondu; can dirildi; akıl egemen oldu; geleni, varanı bildi. Çünkü tüm nesneler canla dirilir, can marifet ile dirilir. Onun için marifetli canlar, erenler canıdır; marifetsiz canlar, hayvanlar canıdır. Su olarak algılanan marifet, gönül gözünden akar ve bostan olarak bilince çıkan canı sular.
Marifet Esat Korkmaz, Genel Yayın Yönetmeni
Fkret Otyam “Ne Zaman Bir Dosta Gitsem Evde Yoklar” Esat Korkmaz Aleviliğin Yazgısı Tarihi Aşmaktır İsmal Kaygusuz Bir Batını-Tasavvuf Kitabı: Makâlat-ı Şeyh Sâfi Ham Kutlu Tufandan Günümüze Nevruz (Xızır û Nuroj) Metn Acar Aleviler ve Devlet İlişkisi - Bölüm: I Gülçn Akça - Ahmet Koçak Antalya’nın Bektaşi ve Tahtacı Köyleri - Bölüm II Al Aksüt İlk Abdal Musa Dergâhı, Kâfi Baba ve Yuvalı Erdal Erzncan ve Balama Orkestrasi Bağlamanın Miracı - Esat Korkmaz Murtaza Demr Aleviliğe Karşı Alınan “Tedbirler” Mustafa Özcvan Bilinç ve Şapka Kendal Doan Babek: Zamanı Gelmiş Bir Önder Fatma Ataseven Remzi Aydın’la “Göçebe Ruhlar”ı Söyleştik İsmal Özmen Tasavvufta Aşk Kavramı Hürrem Ulusoy Güzide Ana
Aylik Derg Genel Yayın Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basın Dağıtım Organizasyon Ldt. Şti. adına Ahmet Koçak Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54 Erçevik İşhanı 102, 34110 Eminönü - İstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 56 35 E-posta: sercesme_dergisi@yahoo.com Baskı: Mart Matbaacılık, Ceylan Sk. No 24 Nurtepe Kağıthane, İstanbul - 0212.321 23 00 Yayın Türü: Yerel - Süreli
Fyati: Ytl / / Nisan Sayi:
40
A
levilik “marifet” temelli bir felsefe-inanç ve öğretidir: Bu bağlamda “marifet” yol erinin “yol kültürünü” kucaklar; marifet bilgisini “almaya” başlayan yol insanı “kendine gebe” kalır ve “yol doğumunu” gerçekleştirir. Makalat’ta söz edilen ilham inançta, kulun kendi isteği, gücü ve çalışmasına bağlı olmaksızın, doğrudan Tanrı vergisi olarak kalbe atılan, gönüle doğan anlam, sezgi, bilgi anlamına gelir. İlham, akıl ve duyuların aracılığı olmaksızın, tanrısal gerçeklerin ve sırların, varlık ve olayların iç yüzünün, velinin gönlüne doğması biçiminde algılanır. Bu durum ancak arınmış gönüller için söz konusudur. Akıl ve duyu yanılgılarından uzak olduğu için, ilhamda aldanma ve yanılma payı yoktur. Geleneksel söylemde; Makalat’ın bu açıklamasının yüzeysel anlaşılması sonucu, “Akıl şeriat ve tarikat kapıları için gereklidir; marifet ve hakikat kapılarında akla gereksinme yoktur” biçiminde özetlenebilecek bir ters bilinç ortaya çıkmıştır. Bu doğru mudur? Doğru olmadığı açık: Burada anlatılmak istenen şudur: İnançtan akla atlayarak şeriat ve tarikat kapılarında eğitilen yol ehli can; zâhirden kaçış görüntüsü altında bâtını yani gerçeği akılla kavrama gücüne erişmiştir. Daha açık bir anlatımla beyin, marifet kapısı ile birlikte daha az düşünme etkinliğinde bulunarak daha üretken bir aşamaya sıçramıştır. Nesnel süreçteki doğal yasaları, birey ilişkilerini ve toplum yasalarını; özel bir düşünme çabası harcamadan kavrayabilmektedir. Özcesi üretkendir. Gördüğü, duyduğu şeyler; bunun da ötesinde görmeden, duymadan soyut olarak algıladığı şeyler arasında var olan ortak yasalar/kurallar/ilkeler kendiliğinden gibi gözüken ama kesinlikle daha önceki “bilgi birikiminin” bir sonucu olan süreçte, “beynin bir yansıması” durumundaki gönülde belirir. Hak ile Hak olma yolunda yüründüğünden; yol ehli can, “üzerine aldığı yükümün” bir gereği olarak birey gücünün/yeteneğinin üstünde bir güç/yetenekle donanır. Akıl insanından çok inanç insanı ya da söylence kahramanı durumuna dönüşür. Akıl arkada, görülenler/duyulanlar, hatta görülmeden/duyulmadan soyut olarak algılananlar öndeymiş gibi görünür; gerçeğinde önde olan “akıldır”. Akıl alanı terk edildiğinde; akla gereksinme duymadan ulaşıldığına/elde edildiğine inanılan hemen her şey “yok” olur. Akıl size seslendiği zaman ona “kulak vermek” durumundayız: Çünkü akıl, dikkatli bir yönetici, sadık bir yol gösterici ve bilgili bir danışmandır; karanlığın içindeki aydınlıktır. Akılla “akraba” olunsa bile aklın “kan kardeşi” marifetten yoksun olunursa, kendimizi savunamayız: Açık konuşursak “marifet” aklın “tanığı”dır. Akıl ve öğrenim, can ve beden gibidir: Akıl, en büyük öğretmen olarak algılanan Yaşam’ın “kaynağıdır” ve gerçeği gösteren bir “şamandıra”dır. Can bedeninizi, beden canımızı “düşmanını izler gibi izlemek” durumundadır. Nedeni açık: Marifet bilgimizin buyruklarına uymayı öğrenmedikçe kendinizi yönetemeyiz. Hatanın bedenimize, bedenimizden içimize nereden “giriş” yaptığını saptamamız gerekir: Saptayalım ki “çakış” kapısının “dar” olmamansa özen gösterebilelim. Yine burada geçen fehm, inancı anlama ve bunun gereğini yerine getirme anlamını taşır. Alevilik-Bektaşilikte “din” dendiğinde “bâtıni inanç toplamı” anlaşılır. Dinin zâhir anlamı; insanın kutsal olanla ilişkisini betimleyen inanış ve dogmalar bütünüdür. Alevi-Bektaşi inancında ise “dinin” ikili anlamı vardır: a) Yol makamında beliren inançtır; tektanrıcı inancın dünyalaşmasıyla kazanılan ve yeni bir içerikle biçimlenen yarı-ilahi boyuttur. Akılla ulaşılan sonuçları kutsayan, düşüncenin evrimine koşut olarak değişimler/dönüşümler geçirerek anlamlı ve güncel kalan manevi ilkeler/kurallar bütünüdür. Tanrı’nın eksiksiz sureti olarak beliren insan-ı kâmil’in, bunun yüceltilmesi bağlamında kutbun yaşama görüşüdür. (Devamı 2. Sayfada)