Sercesme Dergisi, Sayi 42, Haziran 2008

Page 1

SERÇEÞME BİLİMLE GİDİLMEYEN YOLUN SONU KARANLIKTIR

Bu Sayida

KERAMET Mİ? MUCİZE Mİ?

Antalya Konyaaltı Açık Hava Tyatrosu Konser: Aşkımız Sese Dönüştü

Keramet, uyanıkken görülen rüyada “sorumluluğa kendini öğretme sanatı”dır: Bunu başaramazsak canımız bizi “işaret eder” ve “bu bedeni yakmalı” der.

Harikulâdenin Çocuğu Hârika Esat Korkmaz, Genel Yayın Yönetmeni

Ahmet Altan İki Yazı: Yalancı Laikler - Alevilik Esat Korkmaz Yeryüzü “Süslenmiş” Bir Su ya da “Yontulmuş” Bir Taştır İsmal Kaygusuz Makâlat-ı Şeyh Sâfi’den Batını Söylemler Erdoan Aydin Bektaşiliğin Yapıbozumu Hasan Harmanci Gerçeklerde Yalan Olmaz Hüseyn Hürrem Ulusoy Elh-i Beyt, Hacı Bektaş Veli, Gerçekler Öznur Tanal - Erol Parlak’la Söyletk: Türküleri Kâbe Bilmeliyiz Ahmet Koçak - Esrarî Baba’yla Söyletk: İnsan Olmak İçindir Bizim Çabamız Hüseyn Albayrak Yontulmamış Bir Odun: İnsan-ı Kâmil Mustafa Özcvan Siyasetname Serdal Keskn Aleviler Emel Sungur Artık Türkiye’de Kadının Adı Var Lütf Kalel Susmayan Nefes Pir Sultan Abdal İsmal Özmen İkilik Sendromu - Bölüm I Av. Muhterem Akta Tekzip Yazısı

Aylik Derg Genel Yayın Yönetmeni: Esat Korkmaz Sahibi: Genel Ajans Basın Dağıtım Organizasyon Ldt. Şti. adına Ahmet Koçak Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ahmet Koçak Yönetim Yeri: Divanyolu Cad. No: 54 Erçevik İşhanı 102, 34110 Eminönü - İstanbul Tel/Faks: +90.(0)212.519 56 35 E-posta: sercesme_dergisi@yahoo.com Baskı: Mart Matbaacılık, Ceylan Sk. No 24 Nurtepe Kağıthane, İstanbul - 0212.321 23 00 Yayın Türü: Yerel - Süreli

Fyati: Ytl  /   /   Hazran  Sayi:

42

S

ûfi kültürde “keramet”, peygamberlik savıyla bir ilgisi olmaksızın velilerde ve ermişlerde görüldüğüne inanılan olağanüstü duruma ya da bu durumda olan velilerin, ermişlerin gerçekleştirdiklerine inanılan olağanüstü eyleme verilen addır. Keramet olgusuna ortodoks inançla yaklaşıldığında toplumsal yaşamda ya da nesnel ortamda gerçekleştiği kabul edilen bir “mucize”yle karşı karşıya kalırız: Böylesi bir olgu aklı dışlayacağından, akla “aşkın” bir alana atlarız. Anadolu Aleviliğinde ise Keramet’e yaklaşım, bunun tam tersi durumundadır: Gerçek yaşamın kendisinde ya da nesnel süreçte mucize “yoktur”; yani keramet burada yaşama geçmez. Alevilikte kerametin yeri “söylence” zeminidir. Daha doğrusu bâtıni anlamda keramet, akıl yürütme yoluyla “akıl dışına” taşınılarak, yani akıl/ mantık engellerinin bulunmadığı bir ortama gidilerek, özlemlerin ve dileklerin, sorumluluk yüklenmiş ya da “sözcü” durumunda bulunan kimlikler ve doğa parçaları aracılığıyla dışa vurumudur. Sorumluluk yüklenmiş ya da sözcü durumunda bulunan kimlik, temsil ettiği insanların temsil gücüyle (temsil ettiği güç kendi birey gücünün çok üzerinde olduğundan bu ancak kerametle dışa vurabilir ve bu dışa vuruma masalsı dil uygundur) söylence zeminine aktarılır. Bir doğa parçası söz konusuysa doğanın aklını temsil etmek durumundadır: Temsil gücü, kendi iç çevriminin çok üzerinde olacağından söylence zemininde bu dışa vurum da “doğa parçasının keramet göstermesi” biçiminde anlatılır. Demek ki sorun keramet olgusunun “zeminini” saptama sorunudur. Gelenekte, kâmil insanın gösterdiği harikalara “keramet” adı verilirken peygamberlerin gösterdiği harikalara “mucize” denir. Keramet terimi ile mucize terimi birbirine karıştırılmaz; çünkü, mucize gösterenle keramet gösteren kimlikler farklıdır. Genelde, tasavvuf geleneğinde olağanüstü şey için “harkulâde” terimi kullanılır: Tanrı’nın koyduğu olağan yasaları “kıran şey” olarak algılanır; Tanrı, “neden-sonuç zincirini” kırmak istediğinde ve bunu gerçekleştirdiğinde, gerçekleştirme eyleminin kendisi “harkulâde”dir, ortaya çıkan sonuç ise “hârika”dır. Bu bağlamda “hârika” yaşamın yönünü değiştirir. Tasavvuf tarihinde velilerin gösterdiği kerametler, sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmada “doğurganlık”la ilgili olanları en yaygınlarıdır denilebilir. Örneğin bir veli, 100 yaşındaki bir karı-kocaya, üç çocuk verebilir; ana-baba verilen bu çocuklara iyi bakmazsa-iyi davranmazsa onları geri alabilir. Doğurganlıkla ilgili inanç uygulamaları gereği çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, velinin türbesinin kapısına küçük beşikler bağlar ya da asarlar; adak adarlar. Beşik bağlamak ya da asmak, “çocuğu veliye satmak” anlamına gelir: Daha doğrusu, yeri-zamanı geldiğinde veli tarafından çocuğun bağışlanması, yani kadının gebe kalması için “veli eşiğinde”, babanın gebe bırakma gücünü harekete geçirecek olan velinin keramet gücüne kadının teslim olmasıdır. İnanç uygulamasıyla bir velinin eşiğinde “satıldıkları” için Anadolu’da pek çok erkek çocuğa “satılmış”, pek çok kız çocuğuna “satı” adı verilir. Veli kerametlerinde yiyeceklerle ilintili olanları da belli bir ağırlık gösterir: Söz gelimi konuklar ağırlanabilsin diye erkek hayvandan süt sağılır; çok uzakta acıkan ya da çölde susayan birine anında yiyecek-içecek gönderilir. Veli-hayvan ilişkileri, keramet gösterilerinin seçilmiş alanı gibidir: Örneğin aslanlar velinin evcil hayvanlarıdır; kuşlar onun hizmetindedir; geyikler onunla konuşur-dertleşir. Eğer herhangi bir hayvan bir velide “tövbe etmesini” geerektirecek bir şey görüp “susarsa”, o veli manevi yolculuğunu tamamlayamamış demektir. Manevi gücün tecellisiyle ilgili olarak hangi velinin daha güçlü olduğunu saptayacak “yarışmaların” düzenlendiğini öğreniyoruz. Buna örnek olacak bir anlatımda Kuzey Afrikalı bir veli, bir aslanın üzerine binip başka bir velinin ziyaretine gider. Bindiği aslanı, ineğin ahırına bağlaması söylenir; isteğe uyar. Sonra eve girdiğinde ziyaretine geldiği velinin birbirinden güzel dansözlerle kuşatılmış olduğunu (Devamı 2. Sayfada)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.