VİRÜSLER
PROKARYOT CANLILAR Bakteriler Maviyeşil Algler
ÖKARYOT CANLILAR Bitkiler Protistalar Fungiler Hayvanlar
Bir hücreli canlılarız Her yolla bulaşırız Her yerde bulunuruz Yiyeceklerinizi de bozarız Yirmi dakikada bir iki katına çıkarız Yani eşeysiz çoğalırız Küçük mikroskopik canlılarız Her tarafınızı kaplarız Sütü yoğurt yaparız Bağırsaklarınızdaki besinleri sindiririz Ölüleri parçalarız Bakın biz de yararlıyız Antibiyotikleri verirsiniz Bizleri öldürürsünüz Sizler de sağlığınıza kavuşursunuz Bilin bakalım ben kimim?
PROKARYOTLAR = MONERA ALEMİ 1. BAKTERİLER 2. MAVİ-YEŞİL ALGLER
BAKTERİLER Bakteriler ilk defa 17.yy.da mikroskobun keşfiyle birlikte Antony Van Lövenhuk tarafından bulunmuştur. Fakat ondan önce 10.yy.da İbn-i Sina ve 15.yy.da Akşemseddin gibi düşünürler bakterilerin varlığını bilip onları hastalıkların sebebi olarak belirlemişlerdir. Bakteriler dünyada en çok sayıda bulunan canlılar olup bulunmadığı yer yok gibidir. Toprağın 5 m derinlerine kadar olan kısımlarda tatlı ve tuzlu sularda canlı vücutlarında çok sayıda bakteri bulunur. Çoğunlukla yararlıdır fakat zararlı türleri de vardır.
Bakterilerin Şekli ve Yapısı
Kamçı: Sulu ortamda hareketi sağlar. Yönetici molekül: DNA molekülü olup hayatsal olayları yönetir. Ribozom: Bakterilerde bulunan tek organeldir. Protein sentezi yapar. Hücre çeperi: Bakteriyi dış etkenlerden korur. Bitkilerdeki hücre çeperinden farklıdır. *Çekirdek zarı ve mitokondri, kloroplast gibi zarla çevrili organelleri yoktur. *Bazı bakterilerde klorofil vardır. Bunlar fotosentez yapabilirler. *Besin alımı ve boşaltım olayı hücre zarı ile olur. Solunum oksijenli veya oksijensiz solunum şeklindedir. *Çoğalma genellikle bölünerek çoğalma şeklinde eşeysiz olarak gerçekleşir. Fakat bazen eşeyli olarak da çoğalabilirler.
ÖZELLİKLERİ Monera alemini oluşturan prokaryot canlıların en yaygın ve en çok bilinen grubu bakterilerdir. O kadar yaygındırlar ki bugün dünyamızda bakterinin bulunmadığı yer yoktur diyebiliriz. En çok organik atıkların bol bulunduğu yerlerde ve sularda yaşarlar. Bununla beraber -90 C buzullar içinde ve +80 C kaplıcalarda yaşayabilen bakteri türleri de vardır. Hava ve su damlacıkları ile çok uzak mesafelere taşınabilirler. Bakteriler bütün hayatsal olayların gerçekleştiği en basit canlılardır. Hepsi mikroskobik ve tek hücrelidirler. Büyükleri normal ökaryot hücrelerin mitokondrileri kadardır.
HÜCRE YAPISI *Prokaryot olduklarından zarla çevrili çekirdek, mitokondri, kloroplast, endoplazmik retikulum, golgi gibi organelleri yoktur. Ribozom bütün bakterilerin temel organelidir. DNA, RNA, canlı hücre zarı ve stoplazma yine bütün bakterilerin temel yapısını oluşturur. Bunlara ek olarak bütün bakterilerde hücre, cansız bir çeperle (murein) sarılıdır. Çeperin yapısı, bitki hücrelerinin çeperinden farklıdır. Selüloz ihtiva etmez. *Bazı bakterilerde hücre çeperinin dışında kapsül bulunur. Kapsül bakterinin dirençliliğini ve hastalık yapabilme (patojen olma) özelliğini artırır.
*Bazı bakteriler kamçılarıyla hareket edebilirken, bazıları kamçıları olmadığı için ancak bulundukları ortamla beraber pasif hareket edebilirler. *Bazı bakteriler mezozom denilen zar kıvramları bulundurur. Burada oksijenli solunum enzimleri (ETS enzimleri) vardır. Oksijenli solunum yapan, ancak mezozomu bulunmayan bakterilerde ise solunum zinciri enzimleri hücre zarına tutunmuş olarak bulunur. Bakterilerde genel yapının %90’ı sudur. Suda çözünmüş maddeler hücre zarından giriş-çıkış yaparlar. DNA’lar stoplazmaya serbest olarak dağılmıştır. Bakteriler ökaryot hücrelere göre daha çok ve daha küçük ribozom içerirler. Bu sayede protein sentezleri çok hızlıdır.
BAKTERİLERİN SINIFLANDIRILMASI Bakteriler şekillerine, yaşama ve beslenme biçimlerine göre gruplara ayrılırlar. Şekillerine göre; 1. Yuvarlak olanlar (koküs): Tek tek, ikili, üçlü tesbih tanesi gibi yan yana dizili veya üzüm salkımı şeklinde olabilirler. Örn: Zatürre bakterisi. 2. Çubuk şeklinde olanlar (basil):Tek tek veya yan yana dizili şekilde bulunurlar. Örn: Tifo, tüberküloz bakterileri. 3. Spiral olanlar (spirillum):Kıvrımlı bakterilerdir. Örn: Frengi bakterisi. 4. Virgül şeklinde olanlar (vibrio):Virgül biçiminde tek Kıvrımlıdır. Örn: Kolera bakterisi.
BESLENME ŞEKİLLERİNE GÖRE BAKTERİLER 1.Üretici olanlar (Ototrof): Klorofilli olup fotosentez yapan bakterilerdir. 2.Tüketici olanlar (Heterotorf): Besinini dışardan hazır olarak alan bakterilerdir. Çürükçül ve parazit bakteriler bu gruba girer. *Çürükçül bakteriler: Salgıladıkları enzimlerle bitki ve hayvan ölülerini ve besinleri basit organik maddelere parçalarlar. Sindirim sonucu oluşan besinleri suda çözünmüş halde emerek alırlar. Böylece bir taraftan kendi besin ihtiyaçlarını karşılarken diğer taraftan toprağın organik madde bakımından zenginleşmesini yani humus oluşumunu sağlamış olurlar. *Ayrıca bitki ve hayvan artıklarını ayrıştırdıkları için doğadaki madde döngüsünü (karbon ve azot döngüsü) sağlamada çok önemli rolleri vardır.
*Termojen bakteriler de çürükçül yaşar. Bu bakteriler hayvan pislikleri ve ıslanmış kuru ot yığınları üzerinde görülürler. Bazen sıcaklığı 90 C’ye yükselterek otların alevlenmesine sebep olurlar. *Maya bakterileri de çürükçül bakteriler olup sütün yoğurda ve peynire dönüşmesini sağlarlar. *Ortak yaşayan bakteriler: Baklagillerin kökünde yaşayan azot bağlayıcı bakteriler buna örnek verilebilir. Havanın serbest azotunu bağlayarak toprağa verir ve toprağın azot bakımından zenginleşmesini sağlar. *Parazit bakteriler: Hastalık yapan bakteriler bu gruba girer. Besinlerini üzerinde yaşadıkları canlıdan temin ederler.
Bakteriler, ökaryotik bir hücrenin binde biri kadar büyüklüğe sahip, zarla çevrili gerçek organelleri olmayan bir hücreli basit canlılardır. Bakterilere toprağın 5 metre altında tatlı ve tuzlu sularda, bitki ve hayvan ölülerinde canlı vücutlarında veya havada rastlayabiliriz. Bu kadar bol bulunması ve çok hızlı üremeleri sebebiyle bilimsel araştırmalarda tercih edilirler.
2.1. Bakterilerin yapısı
Bakterileri yapı bakımından; sitoplazma, sitoplazma zarı(hücre zarı) ve hücre duvarı olmak üzere üç kısımda inceleyebiliriz.
2.1.1.Sitoplazma: Bakterinin türüne göre bakteri sitoplazması, ökaryotların sitoplazmasına benzer. Sitoplazma zarı ile çevrilmiştir. Bakteri sitoplazmasının en önemli özelliği; çekirdek, mitokondri ve kloroplast gibi zarlı yapıda organellerinin olmamasıdır. Sadece özel olarak ribozomları vardır. Bünyesinde glikojen yağ ve protein tanecikleri ve gaz kofulları bulunur. Çekirdek zarı olmadığı için DNA ve RNA molekülleri sitoplazmada serbest olarak bulunur. Sitoplazmada nükleik asitlerin yoğun olarak bulunduğu bu bölgeye “nükleoid” denir.
2.1.2. Sitoplazma Zarı: Bazı bakterilerin zarlarında bakterinin türüne göre solunum enzimleri fotosentez enzimleri ve çeşitli uyarıları olan reseptörler vardır.Bakterilerin çoğunda kamçı denilen zar uzantıları vardır. Bakteriler bu kamçılar sayesinde sulu ortamlarda hareket ederler daha çok basillus ve spirillum tipi bakterilerde görülür. Yuvarlak bakterilerde kamçı yoktur.
2.1.3. Hücre Duvarı: İnsanlardaki iskelet sistemine benzetilebilir. Hücre için destek ve koruyucu görevleri üstlenir. Bir çeşit aminoasit (diaminopimelik asit) ve bir glikoz türevinden (muramik asit) oluşmuştur. Ayrıca yapısında protein ve yağ molekülleri bulunur. Bazı bakterilerde hücre duvarına ek olarak dışta polisakkaritten oluşan bir kapsül bulunur. Kapsül, bakteriyi fagositoz olmaktan korur ve yüzeylere tutunmasını sağlar.
2.2. Bakterilerin Sınıflandırılması
Bakteriler A.-Şekillerine göre
a. Çubuk şeklinde bakteriler (bacillus) b. Yuvarlak (küre) şeklinde bakteriler c. Spiral şeklinde bakteriler (spirillium) d. Virgül şeklinde bakteriler (vibrium)
B.-Oksijene duydukları ihtiyaca göre
a.Aerob bakteriler (oksijenli ortam da yaşayan) b.Fakültatif anaerob bakteriler c.Anaerob bakteriler (Oksijensiz ortamda yaşayanlar)
C-Beslenme şekillerine göre
a.Hetetrof bakteriler b.Ototrof bakteriler Kemoototrof bakteriler Fotoototrof bakteriler
a. Gram (+) bakteriler b. Gram (-) bakteriler
D-Gram boyasına göre
A- Şekillerine Göre
Çubuk Şeklinde Bakteriler (Basillus): Bunlar; difteri, tifo, tuberküloz ve cüzam gibi hastalıkların etmenidirler. Bununla birlikte yoğurt bakterileri de çubuk şeklinde olup sindirimi kolaylaştıran enzimler içerirler.
Yuvarlak (küre) Bakteriler (Coccus): Tek veya koloni halinde yaşarlar.Tek yuvarlak olanlar monokok, ikili olanlar diplokok, zincir şeklinde olanlar streptokok, üzüm salkımı şeklinde olanlar ise stafilokok adını alırlar. Bel soğukluğu hastalığına sebep olur. Parmakta dolama, gözde arpacık ve göz kapağı iltihabı gibi hastalıkları yaparlar.
Spiral veya Kıvrık Bakteriler: Bu grup bakteriler burgu şeklinde bir yapıya sahiptirler. Bunların kamçıları bakterinin bir veya iki ucunda bulunur. Çoğu saprofittir. Frengi hastalığı yapan Treponema pallidum”un yanında diş kirinde yaşayan zararsız tipleri de mevcuttur.
Virgül Şeklinde Bakteriler: Bu bakterilerin bir ucu virgül şeklinde kıvrılmış, diğer uçlarında ise bir veya daha fazla kamçı bulunur.
B-Oksijene Duydukları İhtiyaca Göre
Aerob Bakteriler: Oksijenli ortamlarda yaşayan bakterilerdir. Bitkiler ve hayvanlar gibi oksijenli solunum yaparlar. Yalnız bunlarda ökaryot hücrelerde bulunan mitokondri bulunmadığı için organik bileşiklerden sınırlı olarak enerji elde edebilirler. Oksijenli solunum özellikle mezozomlardaki enzimlerle gerçekleştirilir.Oksijenli solunum yapan bakteriler toprağın üst yüzeylerinde, yine göl ve denizlerin yüzey veya yüzeye yakın kısımlarında yaşarlar. Anaerob Bakteriler: Oksijensiz ortamda yaşayan bakterilerdir. Enerjiyi besinleri oksijensiz reaksiyonlarda yakarak elde ederler. Bu bakteriler anaerobik yolla enerji üretirken, ortama alkol, laktik asit ve asetik asit gibi çeşitli maddeler bırakırlar. Anaerobik bakterilerin karbonhidrat metabolizmasına fermantasyon (mayalanma), protein ve aminoasitlerin anaerobik yıkımına ise pütrifikasyon (çürüme) denir. Anaerob bakteriler oksijenli ortamda yaşamazlar. Bu yüzden genellikle toprağın derinliklerinde, göl ve denizlerin diplerinde yaşarlar. Fakültatif Anaerob Bakteriler: Bu bakteriler hem oksijenli, hem de oksijensiz ortamlarda yaşarlar. Dolayısıyla göl, deniz ve toprağın her katmanında yaşamlarını sürdürebilirler.
C. Beslenme Şekillerine Göre
Hetetrof Bakteriler: Besinlerini hazır olarak dışarıdan alan bakterilerdir.
Parazit Bakteriler: Parazit bakterilerin besinleri sindiren enzim sistemleri bulunmaz. Bu yüzden parazit bakteriler hayatlarını sürdürebilmek için sindirilmiş besinlerin bulunduğu ortamda yaşamak zorundadırlar. İnsan vücudunda bu bakteriler; sindirim ürünlerinin bol olduğu (aminoasit, yağ asiti, gliserol, glikoz) sindirim sistemi, kan ve hücrelere girerek yaşarlar. Hastalık yapan parazit bakterilere “patojen bakteriler” adı verilir. Patojenlerin hastalık yapma yetenekleri; kolayca yayılabilme özelliklerine, girdikleri canlıda çoğalma hızlarına ve çıkardıkları zehirlerin (toksin) etki derecesine bağlıdır. Bakterilerde toksinler eksotoksin ve endotoksinler eşeklinde oluşur. Eksotoksinler, protein yapıda olup son derece zehirli maddelerdir (difteri ve tetanoz bakterileri). Endotoksinler, ise bakteri içinde oluşur ve bakteri parçalanınca açığa çıkar. Bunların hastalık yapma yetenekleri eksotoksinlere göre daha zayıftır. Patojen bakteriler birlikte yaşadıkları canlının ölümüne bile sebep olabilirler. Üzerinde yaşadıkları canlıya iyi uyum sağlamış bakteriler, canlının ölümüne sebep olmazlar. Çünkü konak öldüğü zaman bakterinin barınacak ve beslenecek ortamı ortadan kalkar. Bu yüzden en gelişmiş parazitler; konağı öldürmeyen ve ona az zarar veren parazitlerdir.
Saprofit (çürükçül) Bakteriler: Bu bakteriler, doğadaki bitki ve hayvanların artıklarını, ölülerini daha basit bileşiklere parçalayan bakterilerdir. Yani, saprofitler organik maddeleri inorganik maddelere çevirirler. Bu çeviri esnasında kendileri için gerekli olan besin ve enerjiyi sağlarken toprağın organik madde bakımından zenginleşmesini de sağlarlar. Böyle organik maddelerce zengin olan toprağa “humuslu toprak” denir. Bir kısım bakteriler humustaki organik bileşikleri de parçalayarak bitkilerin kullanabileceği inorganik maddelere dönüştürürler. Saprofit bakteriler, bu şekilde tabiatta madde döngüsünü gerçekleştirmiş ve canlıların yapısını oluşturan karbon ve azot gibi elementlerin devirli olarak kullanılmasını sağlamış olur. Bu dönüşüm olmasaydı tabiatta madde devri olamazdı. Bitkilerin hayvanların ve besinlerin ölü vücutlarının bozulması (çürümesi) sonucu pis kokulu azot ve kükürt bileşikleri oluşur. Bir çok bakterinin metabolik faaliyetleri sonucu çeşitli maddeler oluşur. Bir çok endüstri kolu dolaylı veya dolaysız olarak bakteri faaliyetleriyle ilgilidir. Örnek olarak etil alkol, asetik asit (sirke asiti), aseton ve bütil alkol gibi maddeler özel bakteriler tarafından oluşturulur. Yine tütün ve derinin işlenişinde, keten ve kendirden lif elde edilmesinde, peynir, turşu, yoğurt yapımında ve fabrika atıklarının işlenişinde saprofit bakteriler kullanılır.
Ototrof Bakteriler: Yaşamları için gerekli olan besinleri kendileri sentezleyen bakterilerdir. İnorganik maddelerden organik maddelerin sentezlerini yapar. Bunlar organik maddeler sentezlerken kullandıkları enerji yönüyle fotootrof ve kemootrof şeklinde ikiye ayrılırlar. – Fotoototroflar, fotosentetik bakteriler olup organik bileşikleri sentezlemek için gerekli enerjiyi güneş ışınlarından elde ederler. Bunlar sitoplazmalarında klorofil benzeri bir pigment molekülü bulundururlar. Kloroplastları bulunmaz. – Kemoototroflar ise, organik bileşikleri sentezlemek için gerekli enerjiyi kükürt, demir, havadaki hidrojen ve azot gibi bileşikleri oksitleyerek sağlarlar.
2.3. Bakterilerin Canlılarla Bulaşma Yolları Bakteriler, su ve besinlerle ağızdan, hava ile ağız ve burundan, çatlamış veya yaralanmış deriden ve cinsel organlardan insanlara geçebilir. Bitkilere ise yaralardan, yapraktaki gözeneklerden ya da çiçeklerden girebilir. Hem bitkilerde hem de hayvanlarda hastalık yapan bakterileri ise böcekler taşır. 2.4. Bakterilerin Üremesi Bakteriler eşeysiz üreme ile çoğalırlar. Bakterilerin yaşadıkları ortamda yeterli besin, su, uygun sıcaklık bulunursa süratle her 20 dakikada bir bölünerek geometrik dizi şeklinde çoğalırlar. Eğer bakteriler bu şekilde çoğalmalarına devam etselerdi 24 saatte yaklaşık 2000 ton ağırlığında bir bakteri kitlesi meydana gelirdi. Fakat gerçekte hiçbir zaman bu böyle olmamaktadır. Çünkü bakteriler çok geçmeden çoğalmaları için gerekli olan su ve besin maddelerini tüketirler. Ortamda biriken alkol, asit ve çeşitli kimyasal maddeler bakterilerin üremesini sınırlandırır.
Böylece bakteri populasyonundaki artış yine bakterilerin kendi faaliyetleriyle dengelenir. Artık madde miktarının artışı bütün bakterileri öldürebilir. Bakteri bölünmesi tam bir mitoz olmamasına rağmen,yüksek yapılı canlılardaki mitoz bölünmeyi andırır.
Ayrıca bakterilerde eşeyli üremeye dahil edilemeyen fakat çeşitliliği sağlayan konjugasyon transformasyon, transdüksiyon gibi mekanizmalar bulunmaktadır. Konjugasyonla bir bakteriden diğerine gen transferi olmaktadır. Aynı türden iki bakteri arasında geçici olarak bir sitoplazmik köprü kurulur. Köprü aracılığıyla iki bakteri arasında kalıtım materyali alış verişi olur. Böylece bakterilerde konjugasyonla çeşitlilik artmış olur, ancak yeni bir bakteri hücresi oluşmadığı için eşeyli üreme olarak kabul edilemez. Transformasyon, bakterinin bulunduğu ortamdaki DNA parçalarını alarak kendi DNA”sına entegre etmesi anlamına gelir. Transdüksiyon ise, virüsler aracılığıyla bazı genlerin bir bakteriden diğerine aktarılmasıdır.
2.5. Bakterilerde Endospor Oluşumu
Bazı bakteriler ortam şartlarının bozulmasına karşın dayanıklı “endospor”lar meydana getirirler. Endospor,bakteri ortasında veya bir kenarında bulunan küre veya oval şekilde yapılardır. Spor oluşumu sırasında hücre sitoplazması büzülerek spora dönüşür; geri kalan kısmı ise çeperle birlikte parçalanır. Spora dönüşen sitoplazmanın etrafında, kalın bir çeper oluşur. Spor, ana hücre içinde oluştuğundan bu olaya endospor denir. Bu oluşumlar; sıcaklığa, kuraklığa ve donmaya karşı dayanıklı olup, metabolik faaliyetleri son derece azalmıştır. Endosporlar, uzun yıllar kötü ortam şartlarına dayanabilirler. Bu tür bakterileri öldürmek için 121 °C”de 1 atmosfer basıncı altında 15 dakika tutmak gerekir. Ayrıca bakteriler; ultraviyole ışınları, ortamın pH”sını değiştirmek, oksijeni artırmak veya azaltmak, bazı kimyasal maddeler (formal, antiseptikler, %90”lık alkol) ve bazı ilaçlar kullanarak etkisiz hale getirilebilir.
Endosporların kuru bir ortamda 60 yıl canlılığını koruduğu gözlenmiştir. Aşırı soğukta, örneğin; Antartika'daki buzullar içinde 30000 yıl kaldıkları halde üreme yeteneklerini korudukları gözlenmiştir. Bu kadar uzun süreden sonra ortamlarına su ve besin maddeleri sağlanırsa, spor su emerek şişer, kabuğu çatlar ve tipik bir bakteriye dönüşür ve bölünmeye başladığı gözlenir. Normal bir bakteriden bir spor, bir spordan da bir bakteri meydana geldiği için spor oluşumu bir üreme değildir. Bu oluşum çevrenin olumsuz şartlarına karşı pasif bir direnme şeklidir. Spor oluşumu genellikle
basillerde görülür; küresel bakterilerde çok az görülürken, spiral
bakterilerde ise hiç görülmez.
16.yüzyılın sonu ve 17.yüzyılın başında ilk mikroskobun yapılmasıyla mikroorganizmalar alemi keşfedilmeye başlandı. Anhtony Van LEEUWENHOEK (Antoni Van Lovenhuk) çok iyi görüntü verebilen mercekler yapmıştır. Bu mercekleri birleştirerek yapmış olduğu mikroskopta, su damlacığında hareket eden çeşitli özellikteki küçük canlı organizmaları incelemiştir. Mikroskopta gördüğü canlılarla ilgili çalışmasını, 1676 yılında Londra”daki bir dergiye göndermiş ve yayımlanmıştır. Leeuwenhoek”un mikroskobik gözlemlerle, bakteriler hakkında elde ettiği bilgiler bugün bile geçerliliğini korumaktadır. Leeuwenhoek, bakterileri morfolojk özelliklerine göre yuvarlak, çomak, spiral diye sınıflandırmıştır. Daha sonra 19. yüzyılın ortalarına doğru Alman botanikçi F.J. Cohn bakterilerin genel olarak iki tabakadan meydana geldiğini tam bir hücre çeperine sahip olduklarını ve mavi-yeşil alg denilen ilkel bitkilere çok benzediklerini belirtmiştir.
BAKTERİLER
GENEL ÖZELLİKLERİ Monera alemini oluşturan prokaryot canlıların en yaygın ve en çok bilinen grubu bakterilerdir. En çok organik atıkların bol bulunduğu yerlerde ve sularda yaşarlar. Bununla beraber, -90 0C buzullar içinde ve +80 0C kaplıcalarda yaşayabilen bakteri türleri de vardır. Deneysel olarak ilk defa 17. yüzyılda bakterileri gözleyebilen ve onların şekillerini açıklayan Antoni Van Lövenhuk olmuştur. Bakteriler bütün hayatsal olayların gerçekleştiği en basit canlılardır. Hepsi mikroskobik ve tek hücrelidirler. Büyüklükleri normal ökaryotik hücrelerin mitokondrileri kadardır. HÜCRE YAPISI Prokaryot olduklarından zarla çevrili çekirdek, mitokondri, kloroplast, endoplazmik retikulum, golgi gibi organelleri yoktur. Ribozom bütün bakterilerin temel organelidir. DNA, RNA, canlı hücre zarı ve sitoplazma yine bütün bakterilerin temel yapısını oluşturur. Bunlara ek olarak bütün bakterilerde hücre, cansız bir çeperle (murein) sarılıdır. Çeperin yapısı, bitki hücrelerinin çeperinden farklıdır. Selüloz ihtiva etmez. Bazı bakterilerde hücre çeperinin dışında kapsül bulunur. Kapsül
GENEL BİR BAKTERİ ŞEKLİ Bazı bakteriler kamçılarıyla aktif hareket edebilirken, bazıları kamçıları olmadığı için ancak bulundukları ortamla beraber pasif hareket edebilirler. Buna göre bakteriler, kamçısız, tek kamçılı, bir demet kamçılı, iki demet kamçılı ve çok kamçılı olarak gruplandırılır. Bazı bakteriler "mezozom" denilen zar kıvrımları bulundurur. Burada oksijenli solunum enzimleri (ETS enzimleri) vardır. Oksijenli solunum yapan, ancak mezozomu bulunmayan bakterilerde ise solunum zinciri enzimleri hücre zarına tutunmuş olarak bulunur. Bakterilerde genel yapının % 90'ı sudur. Suda çözünmüş maddeler hücre zarından giriş-çıkış yaparlar. DNA'lar sitoplazmaya serbest olarak dağılmıştır. Bakteriler ökaryot hücrelere göre daha çok ve daha küçük ribozom içerirler. Bu sayede protein sentezleri çok hızlıdır.
Şekil 1: Genel bir bakteri şekli
YARARLI ve ZARARLI BAKTERİLER
Bu küçük canlılar topraktan okyanusun derinliklerine ve havaya kadar her ortamda yaşayabilir.Yiyeceklerin bozulmasının nedeni genellikle bakterilerdir. İnsan ve hayvan hastalıklarının büyük bölümü ile bazı bitki hastalıkları bakterilerden ileri gelir. Buna karşılık bazıları, özellikle ölmüş bitki ve hayvanların çürümesini sağlayan bakteriler çok yararlıdır. Bunlar ölü dokuları parçalayarak canlıların yapısındaki temel maddelerin ayrılmasına yardımcı olur. Bu maddeler de yeniden toprağa, havaya yada suya karışarak öbür canlıların beslenmesinde rol oynar.Eğer bu bakteriler olmasaydı bütün yeryüzü ölü bitki artıkları ve hayvan leşleriyle kaplanırdı.
Vücutta bazı bakterilerin bulunması sağlık açısından zorunludur. Örneğin kalın bağırsakta yaşayan yararlı bakteriler besinlerin sindirilmesine yardımcı olur ve yiyeceklerin çok az bir bölümüyle kendileri yetinip geri kalanının bağırsaklardan emilmesini sağlar. Antibiyotikler bu bağırsak bakterilerinin çoğunu öldürdüğünden, bilinçsiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı ishale ve buna benzer hafif sindirim bozukluklarına yol açabilir.
Bakterilerin hastalık yapıcı etkisi bulunduktan sonra, vücudun zararlı bakterilere karşı savaşabilmesi için aşı ve serum gibi yöntemler bulundu. Günümüzde, vücudun iç dokularına yerleşmiş olan bakterileri öldürmek için penisilin ve streptomisin gibi antibiyotikler, deri üzerindeki ve açık yaralardaki bakterileri öldürmek içinde antiseptikler kullanılır.
BAKTERİ HASTALIKLARI
İnsanlarda ve hayvanlarda çeşitli hastalıklara yol açan bakteriler, hasta bir insana dokunmakla, aynı havayı solumakla yada bakterilerin üremiş olduğu yiyecek ve içeceklerle sağlıklı insanlara bulaşır. Açık yaralardan vücuda giren bazı bakterilerde kangrene yol açarlar. BAKTERİLERİN SEBEP OLDUĞU HASTALIKLAR - Tifo - Şarbon - Difteri - Tüberküloz(verem) - Tetanoz - Zatürree - Sistilit - Menenjit - Kolera - Cüzzam - Botoliz
Resim 1: Şarbon bakterisinin mikroskoptaki görünümü
ÇAĞIMIZIN VEBASI TÜBERKÜLOZ MU?
Tüberküloz, asıl olarak akciğerlerde yerleşen, fakat kan ve lenf yoluyla tüm vücuda dağılabilen mikrobik, bulaşıcı, süreğen bir hastalıktır. 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, halen dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda 3 (üç) milyonu aşkın kişi tüberküloz nedeniyle kaybedilmektedir. Yeryüzünde yaşayan her 3 (üç) kişiden birisi tüberküloz mikrobuyla karşılaşmıştır. Her yıl 8 (sekiz) milyon yeni tüberküloz hastası teşhis edilmektedir. Özellikle Asya ve Afrika kıtasında görülür. Türkiye’de sıkça görülen hastalıklardandır. Hastalığa sebep olan mikrop veremli hastadan sağlam kişiye geçerek yayılır. Hasta sığırların süt ve süt ürünleriyle de bulaşabilir. Verem mikrobu hava yoluyla bulaşır. Hasta kişinin öksürmesi, aksırması, konuşması ve nefes alıp vermesi sırasında havaya saçılan mikroplar havada günlerce asılı halde canlı kalmaktadır. Hasta kişiyle teması olan yani kapalı bir ortamda uzun süre aynı havayı soluyan sağlam kişiler nefes aldıklarında havadaki bu mikroplar onların akciğerlerine ulaşır ve oraya yerleşerek enfeksiyonu başlatır.
a- Tüberkülozun Belirtileri 1- Halsizlik 2- İştahsızlık 3- Kilo kaybı 4- Hafif ateş 5- Geceleri terleme 6- Öksürük 7- Balgamda kan görülmesi b- Tüberkülozun Teşhisi Kişinin tüberküloz olduğu ancak vücut örneklerinde ( balgam, idrar, mide açlık sıvısı, beyin omurilik sıvısı, plevra – periton sıvısı, lenf bezi aspirasyonu vb.) tüberküloz mikrobunun görülmesi ve üretilmesiyle söylenebilir.
c- Tüberkülozun Tedavisi Tedavi edileme olasılığı % 100 dür. İlk olarak hastalığın teşhisi kesinleştirilmelidir. Daha sonra ilaç direnç testleri yapılarak en az 6 (altı) ay kadar devam edilmelidir. Bu hekim tarafından uzatılabilir. Bu hastalık özel merkezlerde tedavi edilmelidir. d- Tüberkülozdan Korunma Yolları 1-B.C.G (Verem) aşısı 2-İyi beslenme ve sağlık şartlarına dikkat 3-Veremli hayvanların öldürülmesi ve sütlerin pastörize edilmesi 4-Sağlık kontrolleri yapılarak hastalığın erken tespit edilmesi 5-Tedaviye erken başlayarak hastalığın ilerlemesine meydan verilmemesi 6-Hastaların tecrit(hasta olan kişilerin hastalanmayanlardan ayrımına)edilerek bulaşmanın önüne geçilmesi