21 minute read

TP-Link Evleri Renklendiriyor

TP-Link’in ‘çok renkli’ yeni akıllı ampulü yakında Türkiye’de satışa sunuluyor. KL130 model akıllı ampul, ses ile de yönetilebiliyor.

Bir süredir akıllı ev ürünleri ile evleri daha güvenli ve eğlenceli hale getiren TP-Link, yeni akıllı ampul modeli olan KL130’u duyurdu. Haziran ayında Türkiye’de satışa sunulacak olan KL130, çok renkli, kolay kurulup yönetilen, sesli komut özelliği de olan bir ürün.

Advertisement

Çok renkli ve karartma seçeneği olan KL130, sınırsız bir kullanım olanağı sunuyor. Farklı renk ve aydınlatma olanakları sayesinde akşam yemeğinden çalışma, okuma, eğlence gibi her farklı durum için renk ve aydınlatma ayarı oluşturmayı sağlıyor.

Işığı açıp kapatmak ya da ışık düzeyini her zaman el ile ayarlama gerekmeden Kasa Smart ile farklı sahneler oluşturup, ayarları yapmak mümkün.

Örneğin ışığın kısık olduğu film izleme sahnesi; renk geçişleri olan parti sahnesi; tüm ışıkların kapatılacağı ya da çok loş bırakılacağı iyi geceler sahnesi gibi. Bu sahneleri bir kez belirleyip, daha sonra hangi sahne isteniyorsa bunu seçmek yeterli oluyor.

Tüm ışıklar tek bir dokunuşla bu sahneye uygun hale getirilebiliyor. Ayrıca ampulün beyaz ayarını da otomatik olarak yapmak mümkün. Güneş ışığından alacakaranlıktaki doğal ışık düzeyine uyacak şekilde renk sıcaklığı otomatik olarak ayarlanacak şekilde programlanabiliyor.

Son derece kolay kurulan KL130, herhangi bir hub gerektirmiyor, doğrudan evin Wi-Fi ağına bağlanabiliyor. TPLink’in akıllı ev ürünleri için geliştirdiği Kasa Smart uygulaması sayesinde tüm ayarlar ve ampulün kontrolü de çok basit ve rahat yapılabiliyor.

Android ve iOS destekli olan Kasa Smart uygulaması ile akıllı telefondan KL130’ü her yerden yönetmek mümkün. Evden uzaktayken de ışıklar açılıp kapatılabiliyor.

Ayrıca programlama yaparak belli saatlerde ışıklar kapatılabiliyor. Örneğin, çocuk odasındaki ışık her gece belli bir

saatte loş seviyeye gelecek şekilde programlanabiliyor. Kullanımı çok kolay olan Kasa Smart uygulaması ile tüm bunlar birkaç dokunuşla yapılabiliyor.

Ses İle Işıkları Yönetmek

KL130 çok renkli ampulü ses ile kontrol etmek de mümkün. Kasa Smart uygulaması, Amazon Alexa, Google Asistan ve Microsoft Cortana ile uyumlu. Bu sayede sesli yardımcı ile tüm ışıklar açılıp kapatılabiliyor ya da düzeyi ayarlanabiliyor, rengi değiştirilebiliyor. Elleri ya da parmakları kullanmak gerekmiyor.

Daha akılı ev için farklı akıllı ev cihazlarının birbiri ile uyumu çok önemli bir konu. TP-Link bu konuda IFTTT ve Nest desteği sunuyor. KL130 IFTTT ya da Nest desteği olan akıllı ev ürünleriyle uyumlu olarak çalışabiliyor.

TP-Link marka olmayan ama IFTTT ya da Nest desteği bulunan bir cihaz ile akıllı ampulü eşgüdümlü çalıştırmak mümkün olabiliyor.

Örneğin, yazın odanın ışığı açıldığında odadaki akıllı vantilatör de otomatik olarak çalışabiliyor. Ya da akıllı anahtar ile kapı açıldığında girişteki ampul otomatik olarak yanabiliyor.

A+ sınıfı bir ürün olan ve kaliteden ödün vermeden daha az enerji tüketen TP-Link’in yeni akıllı ampulü KL130’un tavsiye edilen satış fiyatı KDV dahil 44,5 USD olarak açıklanıyor.

DLT İnternette Güvenliği Yeniden Sağlıyor Bosch IoT’deki Nesnelerin Birbirleriyle Konuşmasını Sağlıyor

Stuttgart ve Berlin, Almanya / Bosch, dünyanın önde gelen Nesnelerin İnterneti (IoT) tedarikçisi olma yolunda bir sonraki dönüm noktasına ulaştı. Şirketin ilk adımı, otomobillere, makinelere, binalara ve diğer milyonlarca günlük nesneye bağlanabilirlik sağlamak oldu.

Bosch, 2018 yılında, bir önceki yıla oranla üçte bir oranında artışla toplam 52 milyon adet internet erişimli ürün sattı. Açık kaynak tabanlı Bosch IoT Suite’yi kullanan şirket, daha şimdiden farklı üreticilerin 10 milyondan fazla cihazını ağa bağladı.

Bosch IoT yolculuğunun ikinci aşamasında, bu nesnelerin kendi eko sistemleri içinde birbirleriyle iletişim kurması ve etkileşimde bulunması için iş ortaklarıyla çalışmalar yürüyor. Bosch, ‘Nesnelerin internetinden nesnelerin ekonomisine’ sloganıyla sektörü bir araya getirmek üzere Berlin’de düzenlenen Bosch Connected World 2019’da (BCW19) ağa bağlı mobilitenin, sanayinin ve yaşamın geleceğine kısa bir bakış sunuyor. Blockchain gibi dağıtılmış defter teknolojileri (DLT), bu alanlarda kilit teknoloji haline gelebilir.

BCW19’da siyaset, ticaret, bilim ve kamu alanlarından yaklaşık 5.000 teknoloji takipçisine konuşma yapan Bosch CEO’ su Dr. Volkmar Denner;

“Fiziksel ve dijital dünyaları birleştirerek günlük yaşamlarında birçok açıdan insanların yaşamını kolaylaştırıyoruz. Gelecekte, nesneler sadece ağa bağlı olmayacak, birlikte iş de yapacak” dedi.

Nesnelerin Ekonomisi Açısından Kilit Teknoloji Olarak DLT

Bosch, global DLT pazarının 2025 itibarıyla Euro bazında on bir ila on iki haneli bir rakama ulaşmasını bekliyor. Bosch, nesnelerin diğer ağa bağlı nesnelerle bağımsız bir şekilde iletişim kurmasını ve hatta kendi aralarında akıllı sözleşmeler yapmasını sağlayacak olan nesnelerin ekonomisini başlatacak olmalarından dolayı bu teknolojilere karşı stratejik bir ilgiye sahip.

Örneğin mobilite alanında, otomobillerdeki rutin prosedürlerin kolaylaştırılmasına yardımcı olabilir.

Ücretli yolların, otoparkların ve şarj istasyonlarının kullanımı karşılığında araç sahiplerine otomatik olarak fatura kesilmesi gibi her türden servisle sonuçlanabilir.

Şarj İstasyonlarıyla Görüşen Otomobil

Bosch, e-otomobil şarj etme sürecini iyileştirmek üzere blockchain teknolojisi kullanan bir prototip konusunda, enerji tedarikçisi EnBW ile çalışma yürütüyor. Buradaki düşünce, müşterilerin ihtiyaçlarına yönelik tüm süreci yürütmek ve özelleştirmek, bunun neticesinde müşterilerin uygun gördüğü şarj servislerini seçebilmesini, rezerve edebilmesini ve ödemesini yapabilmesini sağlamak.

Örneğin operatör, Bosch tarafından otomobiller için geliştirilen yazılımı, şarj istasyonlarının ve yenilenebilir kaynaklardan sağlanan çevreci elektriğin uygunluk durumu ve diğer seçeneklerle kıyaslayarak, müşterilere şeffaf fiyatlandırma modelleri sunan bir akıllı şarj istasyonu yöneticisiyle birleştirebilir. Rezervasyon ve ödeme dahil olmak üzere tüm işlem, tamamen otomatik bir blockchain operasyonudur.

Bu servis, diğer müşteri tercihlerinin de denklemin içerisinde yer almasını sağlayabilir. Örneğin, küçük çocukları olan ve kahve seven bir müşteri, yakınlarında oyun parkı ve kafe bulunan bir şarj istasyonunu tercih edebilir. Bu yeni sistemle ilgili ilk denemeler halen devam ediyor.

Kendi Park Ücretini Ödeyen Otomobil

Bosch ve Siemens, blockchain tabanlı bir akıllı park yönetim sistemini birlikte geliştiriyor. Gelecekte DLT sayesinde, park etmek artık bir angarya olmayacak. Otomobiller, kendi yakınlarındaki otoparklarla doğrudan iletişime geçecek ve en iyi şartları görüşecek.

Otomobil seçilen otoparkın girişine geldiğinde, giriş bariyerine kendisini tanıtacak ve sürücünün otomattan bir bilet almasına gerek olmadan giriş bariyeri yukarı kalkacak. Araç çıkış bariyeri ile zaten iletişime geçtiğinden ve sanal işlemle park ücretini ödediğinden, sürücü otoparktan hemen çıkabilecek. Sürücülerin üzerlerinde bozuk parayı hazır tutması ya da park biletini kaybetmekten endişe etmesi gerekmeyecek. Bu yeni sistem üzerinde çalışmalarını sürdüren iki şirket, Bosch’un Renningen araştırma kampüsüne ve Münih’teki Siemens kampüsüne birer prototip kurdu.

İnternete Olan Güveni Yenilemek İçin Dağıtılmış Yapılar

İnternetteki dağıtılmış yapılar, DLT’nin merkezinde yer alıyor. Kendi veri merkezlerinde veriler saklayan birkaç platform sağlayıcısı yerine, birçok sunucuya yayılmış durumda bulunuyor.

Dr. Denner, “Dijital ekosistemlerde güven inşa edebilmek için açık platformlara ve herkese ait bir internete ihtiyacımız var” derken, bu, insanların gerçek faydalar elde etmesini sağlayacak.

Kullanıcılar captive (esir) ise bir web platformu sağlayıcısı istediği zaman kullanım şartlarını değiştirebilir. Büyük internet kullanıcılarından bağımsızlığını kazanan kullanıcıların artık bu değişiklikleri gözü kapalı kabul etmesi gerekmiyor. Bosch Yönetim Kurulu Üyesi ve CDO/CTO’su Dr. Michael Bolle, “Birçok oyuncunun oyuna katılmasını sağlayan bu dağıtılmış yapılarla internet platformlarında güven inşa ediyoruz” dedi.

Çok sayıda eşit ortağı kapsayan bir ekosistem tarafından işletilen dağıtılmış platformlar, dış saldırılara karşı daha iyi korunuyor.

Bosch, 3 T İle Iot’ye Liderlik Ediyor: Things (Nesneler), Technology (Teknoloji), Trust (Güven)

Bosch’un girişimiyle, aralarında Institute of Electrical and Electronics Engineers (IEEE), Digital Europe, ETSI, Eclipse Foundation, Trustable Technology, Industrial Internet Consortium (IIC), Plattform Industrie 4.0 ve Trusted IoT Alliance’nin de yer aldığı önde gelen uluslararası derneklerin ve organizasyonların temsilcileri, 16 Mayıs’ta Berlin’de gerçekleştirilecek olan ilk Dijital Güven Forumu’nda bir araya gelecek. Toplantının ana konusu ise ‘dijital sistemlerde güven nasıl inşa edilir ve korunur’ olacak.

2020 itibarıyla global IoT pazarı hacminin yıllık yüzde 35 artışla 250 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Bolle, “Güvensizliğin ve korkunun, dijital inovasyonların başarısının önüne geçmesini kabullenemeyiz. Bu nedenle, Dijital Güven Forumu uzmanlar arasında internet kaynaklı güven sorununa ilişkin açık bir diyalog başlatacak.

5.000 Katılımcı, 80 Sergileyici, 150 Konuşmacı

Bu yıl altıncı kez gerçekleştirilecek olan Bosch Connected World’de 80’den fazla sergileyici, nesnelerin internetindeki hızlı ilerlemelerin hem işte hem de günlük yaşamda nasıl yeni fırsatlar oluşturduğunu gösteriyor.

14.000 metrekarelik alana sahip Station Berlin’de 15 ve 16 Mayıs tarihlerinde yaklaşık 5.000 kişinin bir araya gelmesi bekleniyor.

150’den fazla konuşmacının arasında Bosch CEO’su Volkmar Denner, Munich Re CEO’su Dr. Joachim Wenning, Vattenfall CEO’su Magnus Hall ve HTML’nin mucidi ve dünya çapında ağın kurucusu Sör Timothy Berners-Lee de bulunuyor.

Yaklaşık 700 programcı, startup çalışanı ve tasarımcı, günlük yaşam, mobilite, üretim ve lojistiğe yönelik ağa bağlı çözümler için yeni fikirler bulmak üzere yazılım yarışmasına katılacak.

ICSG İstanbul’a Yerli ve Yabancı Ziyaretçilerden Yoğun İlgi

Geçtiğimiz Nisan ayının 25 ve 26’sında Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen Avrasya’nın en büyük enerji organizasyonu 7. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı ICSG İstanbul 2019’da kamu, özel sektör ve ilgili tüm paydaşlar “Enerji Verimliliği”nin yeni bir enerji kaynağı olduğu konusunda görüş birliği ile hareket ederek, enerji verimliliğini artıracak çözüm, proje, fikir ve inovatif çalışmalarını ziyaretçilerle buluşturdular.

Almanya’nın Ülke Partnerliğinde, enerji sektörünün tüm karar vericilerini bir araya getiren 7. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’nda IEEE yetkilileri ile ülkemiz akademisyenlerimizden oluşturulan ICSG Bilim Kurul’nun koordinasyonunda 75 akademik bildirinin yayınlandığı 110 özel oturum ve panelle akademik literatüre katkıda bulunulurken, 30 ülkeden 1.000’i yabancı ziyaretçi olmak üzere 5 bin kişilik bir katılım gerçekleşti.

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER), Enerji Verimliliği Derneği, Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) ve Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) ve Elektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği’nin (TET) stratejik partnerliğinde, Baylan, Köhler ve Luna ana sponsorluğunda kamu kurum ve kuruluşları ile birbirinden değerli firmaların, der

neklerin, düzenleyicilerin ve karar vericiler ile yetkili mercilerin katılımıyla gerçekleşen ICSG İstanbul 2019’da açılış konuşmaları Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih DÖNMEZ, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkan Vekili Fahri ÇAKIR, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı, Ömer A. KARAGÖZOĞLU, Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) Başkanı Yaşar ARSLAN, Enerji Verimliliği Derneği (ENVER) Genel Başkanı Murat KALSIN, Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Başkanı Osman BALTA, Elektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği (TET) Yönetim Kurulu Üyesi Kerem ÖZDOĞAN, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Burhan ÖZDEMİR, ICSG İstanbul 2019 Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Matthias FINGER tarafından yapıldı.

Dijitalleşme İle Akılcı Hizmetler ve Çözümler

Prof. Finger, “7. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’nda enerjinin tüm paydaşlarını ağırlamaktan onur duyduk. Sayısız sektör paydaşı dijitalleşmenin tetiklemesiyle gerçekleşen değişiklikleri ve akılcı çözümleri ICSG İstanbul 2019 Kongre ve Fuarı’nda ziyaretçiler ile buluşturdu.

Yerli ve yabancı ziyaretçiler tüm oturumları yakından takip etti. Bildiriler ve sunumlar ile kamu ve özel hizmetlere temel bir dönüşüm getiren “dijitalleşme”nin her alanda verimlilik ve kazanç sağladığını ortaya koyan ürünler, çözümler ve projeler katılımcılara ve ziyaretçilere sunuldu.

Enerji ve akıllı şehirler ile ilgili tüm sektör ve kamu paydaşlarını, derneklerimizi, yerli ve yabancı ziyaretçilerimizi enerji ekosistemini tamamıyla kapsayacak şekilde genişletilmiş ICSG İstanbul 2020’nin yeni hinterlandına bekliyoruz” dedi.

Türkiye’nin Teknoloji Üretim Merkezi Olmasını Sağlayacak Adımlar

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, ”AR-GE yatırımını, inovasyonu artı bir maliyet olarak değerlendirmekten ziyade her alanda, her sektörde piyasa şartlarını geliştirecek birer enstrüman olarak görmeliyiz.

Bakanlık olarak ’Yerli teknoloji, yüksek katma değer’ anlayışıyla gerek enerji altyapımızı daha modern sistemlerle rehabilite ederken, yenilebilir enerji, nükleer, enerji verimliliği gibi alanlarda da Türkiye’nin teknoloji üretim merkezi olmasını sağlayacak adımları birer birer atıyoruz” diye konuştu.

Yerli Üretim Ve İnovasyon İçin, Yerli Akıl ve Yerli Tasarım

ICSG İstanbul 2019 çerçevesinde birbirinden verimli uluslararası oturumlar ve B2B görüşmeler gerçekleştirildi. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı 2017-2023”e göre, daha çevreci ve akılcı çözümler ile “akıllı” ve “akılcı” bir yatay kentleşmenin oluşturulması gerekliliğine dikkat çekilen sunumlarda, yerli üretim ve inovasyon için yerli akıl ve yerli tasarımın ön plana çıkması gerektiği vurgusu da yapıldı.

Enerjide dijital platformların ortaya çıkması ile birlikte gelişen yerel ve küresel yeni iş modelleri tanıtıldı. ICSG 2019 kapsamında veri üretimi, veri değişimi ve veri analitiği seviyelerinde dijital çözüm geliştiricileri ve tedarikçileri ilk kez bir araya geldi.

Önemli İsimlerden Teknolojik Liderlik

IEEE Güç ve Enerji Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Saifur Rahman, Minnesota Üniversitesi, Teknoloji Liderlik Enstitüsü Başkanı, Honeywell Teknoloji Yönetim Başkanı Dr. Tariq Samad, IEEE Asya Pasifik Bölgesi 2015-2016 Dönem Başkanı Ramakrishna Kappagantu, Siemens Digital Grid Tür

kiye Direktörü Hasan Ali Pazar da ICSG İstanbul 2019’un önemli konuşmacıları arasındaydı.

Prof. Dr. Emre Alkin, “Nasıl Bir Büyüme İle Geleceğe Yürümeliyiz?”sunumu ile enerjinin dünü, bugünü ve geleceğine ışık tuttu.

T.C. Ticaret Bakanlığı desteği veElektrik ve Elektronik İhracatçıları Birliği (TET) ile organize edilen alım heyetleri çerçevesinde yurt dışından sektörle ilgili firmalar ve üst yetkililer ICSG İstanbul 2019 Kongre ve Fuarına stantlı katılım sağlayarak Türkiye pazarındaki muhataplarıyla bir araya gelirken, birçok ülkeden önemli karar vericiler ve satın almacılar alışılageldiği üzere ICSG’nin kendilerine özel olarak oluşturmuş olduğu ikili görüşme programlarıyla iki gün boyunca bölgesel ve küresel potansiyel işbirliği çalışmalarında bulundular. Söz konusu Alım Heyeti Programına; Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Azerbaycan, Bangladeş, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çin, Danimarka, Endonezya, Estonya, Fransa, Filistin, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, Hong Kong, İngiltere, İran, İspanya, İsviçre, İtalya, Karadağ, Katar, Kuzey Kıbrıs, Malezya, Nijerya, Özbekistan, Polonya, Ruanda, Rusya, Romanya, Slovenya, Suudi Arabistan, Tunus, Türkmenistan, Ürdün ve Yunanistan’dan gelen firma yetkilileri ICSG İstanbul 2019 tarafından misafir edildi.

Akıllı Baston Kullanıcıyla Buluştu WeWALK; Dünyanın En Akıllı Bastonu

YGA (Young Guru Academy) ve Vestel mühendisleri tarafından tasarlanan dünyanın en akıllı bastonu WeWALK’un endüstriyel tasarımının altında Mete Mordağ imzası bulunuyor.

Engel algılama, telefon entegrasyonu gibi devrimsel özelliklere sahip WeWALK, Mayıs ayında görme engelli kullanıcılarla buluştu.

Amerika’nın inovasyon alanındaki en prestijli ödüllerinden biri olan Edison Altın Ödülü’ne sahip olan WeWALK, estetik ve ergonomik tasarımıyla da öne çıkıyor.

Google Haritalar ve Alexa sesli asistanla entegre çalışan akıllı baston WeWALK, birçok teknolojik yenilik sunuyor. USB girişinden şarj edilebilen batarya, engelleri algılayan ultrasonik sensor, titreşimli uyarı motorlarının yanında, dokunmatik yüzeyi ve bluetooth bağlantısı sayesinde görme engellilerin telefonlarını ellerine almadan kullanabilmesini sağlıyor.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 253 milyon görme engelli bulunuyor, geleneksel bastonlar görme engellilerin günlük hayatta karşılaştığı birçok soruna artık cevap veremiyor.

Akıllı teknolojiler, nesnelerin interneti gibi kavramların gündelik hayatta kapladıkları yer artmaya devam ederken, bu teknolojilerin cevap verdikleri ihtiyaçların alanı da genişliyor.

YGA ve Vestel mühendislerinin geliştirdiği ve Mete Mordağ’ın endüstriyel tasarımını üstlendiği dünyanın en akıllı bastonu WeWALK, görme engellilerin günlük hayatta karşılaştıkları sorunlara çözüm yaratmak amacıyla geliştirilen bir ürün.

Ödüllü Teknolojik Tasarım

Amerika’nın inovasyon alanındaki en prestijli ödüllerinden olan 2018 Edison Altın Ödülü’ne sahip olan WeWALK, sahip olduğu birçok teknolojik özellikle dikkat çekiyor.

WeWALK, Google Haritalar ve Alexa sesli asistanla uyumlu; engel algılama, akıllı telefon entegrasyonu ve açık kaynak platforma sahip yapısıyla gelişime açık bir ürün.

Bluetooth ile cep telefonuna bağlanan WeWALK, touchpad üzerinden telefon kontrolü sağlayarak bir elin tamamen boşta kalmasına imkan veriyor.

Bu sayede günlük hayatta görme engellilerin toplu taşıma araçlarına binerken, kalabalık bir caddede yürürken veya bir merdivende yaşadıkları denge problemlerini de en aza indirmiş oluyor.

WeWALK, göğüs ve baş hizasında kullanıcının önüne çıkabilecek engelleri ultrasonik sensörü ile algılayıp titreşim motorlarıyla kullanıcıyı uyarıyor. Kendine ait uygulamayla kolayca eşleştirilerek başta navigasyon gibi birçok işlemin telefon cepten çıkartılmadan WeWALK üzerinden gerçekleştirilebilmesini sağlıyor.

Açık kaynak kodu sayesinde geliştiricilere açık bir platformda çalışan ürüne bu sayede yeni özellikler de eklenebiliyor.

USB girişinden şarj edilebilen bataryaya sahip olan WeWALK, tüm el yapıları ve farklı tutuş şekillerine uyum sağlayan temiz ve doğal çizgiler sunan tasarımıyla dikkat çekiyor.

Tasarım, Akılcı Çözümler Üretme Sanatıdır

Tasarımın; gelişimi, katma değeri ve sunduğu yenilikler ile toplumu ileri taşımayı hedeflediğinin altını çizen tasarımcı Mete Mordağ, “WeWALK tasarımı, YGA görme engelli danışmanlık grubunun sağladığı kriter ve geri bildirimlerin çizgilere dökülmüş halidir. Grubun çalışmalarını izlemek ve onları yakından tanımak benim için büyük bir ayrıcalıktı. Uyulması gereken birçok teknik kriterin yanında, mükemmel ergonomi, anlaşılır olması ve kullanıcısına güven vermesi tasarımın ana hedefleriydi.

WeWALK ile görme engellilerin çok uzun zamandır alışık olduğu bir objeyi yeniden yorumluyoruz ve bu özel projede iyi tasarıma ulaşmak için kalemden çok silgiyi kullandığımızı söyleyebilirim.

Tasarım sürecinin en meydan okuyan kısmı gereksiz detaylardan kurtulmak ve WeWALK’u mümkün olabilecek en yalın haline dönüştürmeye çalışmaktı” diyor.

Endüstriyel tasarımın, sadece estetik, butik veya moda ürünler sunan bir uzmanlık alanı olmadığını belirten Mordağ, tasarımın etrafımızdaki problemlere akılcı çözümler üretme sanatı olduğunu belirtiyor.

Tasarım, pazara sadece kozmetik ürünler kazandırmaktan ziyade yeni çözümler geliştiren, sosyal yaşamı ileri götüren fikirleri hayata geçiren bir dal ve WeWALK da bu yaklaşımın en gözde eserlerinden biri.

Böyle bir projede daha önce el atılmamış bir sorunu geometri, fizik ve malzeme üzerinden çözmeye çalışıyorsunuz. Doğru çözümlere ulaştığınızda ise sonucun taşıdığı o şaşırtıcı güzellik tasarımınızın en güzel süsü oluyor” dedi.

Sosyal faydaya odaklanan bu proje içerisinde yer almanın kendisi için büyük bir önem taşıdığını vurgulayan Mete Mordağ, “YGA’nın hayal gücünü WeWALK’un çizgilerine dönüştürürken her tasarımda olduğu gibi çıkış noktam yine ‘Rasyonel Sanat’tı.

İyi bir üründeki her kıvrımın, bağlantının, ölçünün çok net sebepleri vardır.

Bir obje iyi veya kötü görünmekten ziyade doğru veya yanlış görünür. Ergonomik olmayan bir sandalye veya kalem iyi görünemez, gereğinden büyük tasarlanmış bir bağlantı parçası görsel açıdan da rahatsız edicidir.

Çizilen veya silinen her çizgi, tasarımı daha verimli kılmak içindir. Evrimleşme sürecinin milyonlarca kullandığı tasarım yöntemi de tam olarak budur” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Esnek ve Verimli Üretim İmkanı Sunan Yeni Nesil CNC Teknolojisi

Mitsubishi Electric CNC ürünleriyle akıllı telefonlara benzeyen kolay ve sezgisel kullanıcı deneyimi sunuyor.

Güvenilir ve yüksek kaliteli ürünleriyle elektrik, elektronik ve otomasyon alanında dünya devi bir marka olan Mitsubishi Electric, yeni nesil CNC ürünleriyle başta otomotiv ve metal işleme olmak üzere dünya genelindeki birçok sektörde standartları belirliyor.

Sanayi 4.0 evresinde Türkiye’nin üretim kalitesini daha yükseğe taşımasına katkıda bulunmak için ileri teknoloji çözümler sunduklarını belirten Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Mekatronik CNC Depart

manı Kıdemli Müdürü Hakan Aydın, daha ekonomik, daha hızlı ve daha hassas üretime imkan tanıyan M80 ve M800 serisi CNC kontrol üniteleri gibi yeni seri ürünler hakkında bilgi verdi.

Dünyanın önde gelen makine üreticilerine CNC ürünleri ve çözümleri sağlayan teknoloji devi Mitsubishi Electric, CNC işleme merkezleri ve CNC torna makineleri için üreticilere sunduğu katma değeri her geçen gün artırmak için çalışıyor.

Sanayi 4.0 evresinde Türkiye’nin üretim kalitesini daha yükseğe taşımasına katkıda bulunmak için ileri teknoloji çözümler sunduklarını belirten Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Mekatronik CNC Departmanı Kıdemli Müdürü Hakan Aydın, markanın Türk makine sektörüne yönelik çalışmaları hakkında bilgiler verirken, inovatif ürün gamı içinde yer alan M80 ve M800 serisi CNC kontrol ünitelerinden de bahsetti.

“Türk Sanayisinin Hızla Artan Rekabete Uyum Sağlamasına Katkıda Bulunuyoruz”

Türkiye’nin gerek nüfus yoğunluğu ve genç iş gücü gerekse iş kalitesi anlamında Avrupa’daki birçok ülkenin önünde yer aldığını söyleyen Hakan Aydın; “Ülkemizin lokomotif iş kollarından biri olan makine sektörü, Sanayi 4.0 çağında güçlenerek büyümeye devam edecek.

Biz de Mitsubishi Electric olarak yüksek teknolojili inovatif ürünlerimiz, kaliteli servis ve yedek parça hizmetimiz, mühendislik bilgimiz ve know-how’ımızla şekillendirdiğimiz projelendirme çalışmalarımız ve büyük özen gösterdiğimiz satış sonrası hizmetlerimizle Türk sanayisinin hızla artan rekabet şartlarına uyum sağlamasına katkıda bulunmak için çalışıyoruz” dedi.

Üretim Süreçleri Çok Daha Verimli Hale Geliyor

Sektör profesyonellerine sundukları yeni seri ürünlerin optik haberleşme, yüksek hızlı ve yüksek hassasiyetli işleme, yüksek önden okuma kapasitesi, standart olarak sunulan data server fonksiyonu gibi özellikleri ile üretim süreçlerini çok daha verimli hale getirdiğini belirten Hakan Aydın; “CNC kullanıcıları daha ekonomik, daha hızlı ve daha hassas üretim hedefleri için yeni seri ürünlerimizi tercih ediyorlar.

CNC işleme merkezleri ve CNC torna makineleri için üreticilere sunduğumuz katma değeri her geçen gün daha da artırmak için çalışıyoruz. Bu doğrultuda inovatif ürün gamımız içinde yer alan M80 ve M800 serisi CNC kontrol ünitelerimizi geliştirmeye devam ediyoruz” dedi.

Hassas Çalışmalar Sırasında Bile Yüksek Optimizasyon

Yeni nesil M80 ve M800 serisinin, çok milli (multi-spindle) senkronizasyon kontrolü sayesinde 32 eksen, sekiz mil ve sekiz parçaya kadar olan sistemleri destekleyebildiğini söyleyen Aydın seriyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı; “Mitsubishi Electric’in sorunsuz yüzey kontrolü fonksiyonunu içeren seri, hassas çalışmalar sırasında bile her bir eksenin hızlanmasını ve yavaşlamasını optimize edebiliyor.

Aynı sürede daha yüksek kesinlik elde edilmesine veya kesinlikten ödün verilmeden çevrim sürelerinin azaltılmasına imkan sağlayan seri, eşzamanlı beş eksenli makine operasyonlarında bile kullanılabiliyor.

M800 CNC kontrol üniteleri, yüksek hızlı ve yüksek hassasiyetli makine operasyonları ile çok eksenli ve çok parçalı sistem kontrolü için tasarlanan üst düzey bir kontrol cihazı olarak öne çıkıyor.

CNC uygulamaları için özel CPU içeren M80 ise daha az eksen ve milin kullanıldığı daha basit makine sistemlerinde yüksek verimlilik ve kullanım kolaylığı açısından ideal çözüm sunuyor. Markamızın CNC sektörü için özel olarak tasarladığı CPU, daha hızlı makine yanıtı ve daha kesin makine operasyonları ile desteklenen makine performansı için işleme hızında artış sağlıyor.”

Multi-Touch Özellikli Kapasitif Dokunmatik Ekran

M80 ve M800 serisinin ekran ve klavye tasarımıyla da öne çıktığını ifade eden Aydın; “Bu seri akıllı telefonlar ve tabletler gibi teknolojilerle büyüyen yeni nesil operatörlere hitap eden gelecek odaklı CNC’lerin kullanımını kolaylaştırıyor. Yeni seride yüksek çözünürlüklü ekranlar; 8.4 inch, 10.4 inch, 15 inch ve 19 inch seçeneklerinden oluşuyor.

Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Mekatronik CNC Departmanı Kıdemli Müdürü Hakan Aydın

10.4 inch ve daha büyük ekranlarda standart özellik olarak sunulan multi-touch özellikli kapasitif dokunmatik ekran, hem deneyimli hem de yeni operatörler için akıllı telefonlara benzeyen kolay ve sezgisel bir kullanıcı deneyimi sunuyor.

Zorlu tuş işlemlerine son veren bu özellik sayesinde programın istenilen bölümü kolaylıkla görüntülenip izlenebilirken, diğer ekranlardaki bir menü rahatlıkla seçilebiliyor.

Ayrıca yeni ekranlar uzun ömürlü sağlam cam yapısıyla günlük bakımın kolay bir şekilde yapılmasına da imkân tanıyor. Ürün ailesinde dikey ve yatay monte edilebilen klavyeler de bulunuyor” diyerek sözlerini tamamladı.

AVL Araştırma ve Mühendislik Türkiye Genel Müdürü Dr. Serkan İmpram’

Otonom Kazalarda Karar Veren Mekanizma Oluşturulacak

Yapay zeka teknolojisiyle büyük bir devrim yaratması beklenen üstün teknolojik özelliklerle donatılmış otonom araçlar yakın gelecekte kullanıcılarla buluşmaya hazırlanıyor.

Ancak güvenli ve gelişmiş otonom sürüş özelliklerine sahip otonom sistemler üretim maliyetleri nedeniyle sadece yüksek segmentteki araçlarda sunulabiliyor.

Bu konuya dikkat çeken Dr. Serkan İmpram, otonom araçlardaki sensör sistemlerinin önemine değinerek sensör teknolojilerindeki maliyetlerin otonom araçların orta seg

mentte sunulmasında belirleyici rol oynayacağını vurguluyor.

Araçların otonomlaşmasını sağlayan sensör teknolojileri ve bunlardan akan veriyi işleyen akıllı algoritmaların yer aldığı sistemler, yapay zekaya sahip araçların yaygınlaşabilmesinde maliyet açısından büyük rol oynuyor.

Günümüzün yalnızca üst segment araçlarında sunulabilen ve orta segment araçlara yaygın şekilde henüz yer almayan sensör teknolojileri maliyetleri sebebiyle üreticileri en çok düşündüren konuların başında geliyor.

Ancak AVL Araştırma ve Mühendislik Türkiye Genel Müdürü Dr. Serkan İmpram’a göre otonom fonksiyonların, gerek sensör maliyetleri gerek satış stratejileri sebebi ile ilk çıktıklarında görece pahalı olması olağan bir durum ve yakında bu fonksiyonlar daha düşük maliyetlerle orta segment araçlarda kolaylıkla sunulabilecek.

Yeni Nesil Araçlardaki Maliyet Otomotiv Sektörünün En Büyük Sorunu

Türkiye’nin en önemli otomotiv mühendisliği firmalarının başında gelen AVL Araştırma ve Mühendislik Türkiye’nin Genel Müdürü Dr. Serkan İmpram, otomotiv sektöründe otonom araç maliyetlerinin önemli problemlerden biri olarak gösterildiğini dile getirerek şu açıklamayı yaptı:

“Yeni nesil araçlardaki maliyetler şu andaki en büyük problemlerden biri olarak karşımıza çıkıyor denebilir. Özellikle ileri sürücü destek sistemleri (ADAS) ve gelişmiş otonom sürüş özellikleri olan araçlarda, hibrit veya tam elektrikli araçlarda var olan bazı özellikler ve kullanılan bazı komponentler hala oldukça pahalı. Bu sebeple en gelişmiş sistemlerin pek çoğu şu an sadece yüksek segment araçlarda sunulmakta. Bununla birlikte, araçlarda kullanılan komponentler günden güne ucuzluyor.

Örneğin, 2000’li yılların başında yalnızca çok yüksek segment araçlarda bulunan adaptif hız sabitleme sistemi, bugün neredeyse tüm orta segment araçlarda mevcut. Diğer sensörler de hızla düşük maliyetlere doğru gitmekte.

Otonom fonksiyonlar, gerek sensör maliyetleri gerek satış stratejileri sebebi ile ilk çıktıklarında görece pahalı olabilir. Ancak, bunların zamanla orta segment araçlarda rahatlıkla sunulabilen fonksiyonlar haline geleceğini söyleyebiliriz.”

Olası Kaza Halinde Kararı Verecek Mekanizma Oluşturulacak

Otonom araçlarla ilgili en çok merak edilen konulara da açıklık getiren Dr. Serkan İmpram, olası bir otonom kazası durumunda günümüzde nasıl karar verileceğinin henüz netleşmediğini ancak karar verici bir mekanizma kurulacağını ifade etti.

İmpram şöyle konuştu: “Otonom kazaların nasıl ele alınacağı ve ilgili kararların nasıl verileceği konusu halen netleşmiş bir konu değil. Özellikle Amerika ve Avrupa’da yasa koyucular, hukukçular ve sigorta şirketleri bu konuda yoğun çalışmalar yapıyor.

İşin teknolojik boyutunun yanında bu kararı alabilecek mekanizmaları ve yapıyı oluşturabilmek de günümüzdeki en büyük zorluklardan.

Çok geniş bir yasal çerçeve oluşturulsa bile, ilk karşılaşılan örnekler çok tartışmalı durumlara ve kararlara yol açacaktır. Bu örneklerde alınan yasal kararlar da ileride geliştirilecek yazılımları ve otomotiv imalatçılarının bu fonksiyonlara yaklaşımlarını oldukça etkileyecektir.”

Türkiye’de Sistemleri Geliştirilen İlk Otonom Araç Testlere Başlıyor

Türkiye’de güç aktarma sistemleri ve mobilite konularında Ar-Ge projeleri yapan ve otomotiv sanayine mühendislik desteği sunan AVL Türkiye bünyesinde ilk yerli otonom ve hibrit araç teknolojilerinin geliştirilmeye başlandığını belirten Serkan İmpram, 2019 yılında ilk otonom testlerin İstanbul’da başlayacağına vurgu yaptı. İmpram, şunları söyledi:

“AVL Türkiye’nin Ar-Ge merkezlerinde mühendislerimiz tarafından Türkiye’nin en ileri seviye otomatik şanzıman kontrol algoritmaları geliştirilmiş ve bunları içeren SUV tipi aracın ilk saha testlerini geçtiğimiz Nisan ayında gerçekleştirmiş ve seri üretime geçilebilmesi anlamında başarılı sonuçlar elde etmiştik. Çalışmalarımızı otonom teknolojiler alanında da sürdürüyoruz. Bu çalışmaların bir sonucu olarak gelişmiş otonom sürüş özellikleri olan prototip aracın sistemsel alanlardaki hazırlıkları tamamlandı.

Artık yola çıkmak için gün sayıyor. Yılın son çeyreğinde sistemlerini geliştirdiğimiz otonom aracımızın ilk saha testlerini İstanbul’da gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.”

Geleceğin otomotiv sektöründe rol almak, rakiplerle yarışabilmek ve sektöre yön verebilmek için Ar-Ge yatırımına olan ihtiyaca da değinen Serkan İmpram;

“2030’a gelindiğinde dünyada üretilen her 10 araçtan 7’sinin hibrit-elektrikli veya tam elektrikli, diğer yandan, teknolojinin, altyapının ve yasal düzenlemelerin de hazır olmasıyla birlikte araçların %15’inin otonom olacağı öngörülüyor.

Bu nedenle sektöre yapılan Ar-Ge ve insan kaynağı yatırımı ülkemizde geleceğin otomotiv sektörü için oldukça önemli.

Bugün AVL Türkiye bünyesinde kurduğumuz iki Ar-Ge merkezinde ekiplerimiz, geleneksel motor teknolojilerinden yapay zeka içeren otonom sürüş teknolojilerine kadar çok çeşitli alanlarda çalışıyor ve global projelerde de yer alıyor. 230 kişilik mühendislik kadromuzun yarısından fazlası yazılım ve elektronik projelerinde yer alıyor.

Ar-Ge çalışmalarına ayrılacak yatırımları artırılması sağlanabilirse oluşacak mühendislik gücüyle ülkemizde ve dünyada seri üretime yönelik projelerin daha fazla geliştirilmesinde ve hayata geçmesinde önemli bir rol oynayabiliriz” dedi.

This article is from: