/
BAŞÖRTÜSÜ İNKARI VE ·
İSTİSMARI AHMETAKGÜL
Bilge Kannca İstanbul-2008
Genel Yayın Nu - 174 Ahmet Akgül Kitaplığı 8 ISBN: 978-9944-183-81-9 -
© Telifyasası gereğince bu kitabın tüm yayın haklan Bilge Karınca Yayınları ve Ahmet Akgüfe aittir. Eser; Yayıncıdan yazılı izin alınmadan radyo, tv vb. Sesli ve görüntülü yayın organlannca tamamen ya dala.smen yayınlanıp çoğaltılamaz.
••
••
••
•
.A.
BAŞORTUSU INKARI VE
ISTISMARI •
•
AHMET AKGÜL
BİLGE KARlNCA Alemdar Mh. Salkım Söğüt Sk. Yerebatan Cd. Ağa Aprt. Nu:20 Kat:1 Daire:3 Sultanahmet 1 İSTANBUL Tel: (0212) 528 64 70- Belge Geçer: (0212) 528 64 70
Kitabın Adı- Başörtüsü İnkin ve İstisınan & Yazan- Ahmet Akgül & Bilge Kannca'dan ilk yayın tarihi- 2008 & Halkla İlişl9ler AhmetSunar & İçTasanm Re(n)klam Ajans & Kapak Grafik Deniz Yılmaz & Düzetti OsmanEraydın UfukEfe & Baskı-Cilt Kuşak Web Ofset Himaye-iEtfalSok. Y ıldırım İş Ham No: 1-2-3 Cağaloğlu 1 İstanbul Tel: 0212 520 85 80 Kitapta yeralan konular ve bwılarla ilgili verilen bilgiler ile sunulan görüşler yazar Sayın Ahmet Akgüf e aittir. Yayınevi herhangi bir şekilde sorumlu değildir.
İÇİNDEKİLER
Önsöz Yerine: AKP Yüzünden Başörtüsü; Yasal, Sosyal ve Hukuksal Sorun HaliniAldı 7 • Selam Mehmedim! (Şür)...............................................l8 Başörtü.sünün İnkin ve İstisman . . . . . . . . . 19 Atatürk'ün, Kadm Haklan ve KıyafetAnlayışı......................42 Mason Tarikatı ve Türban Karşıtlığı. . .. .. .SO • Kalır mı? {Şür) 62 Başörtü.sü Kimlerin Başağnsıdır?............................................63 Başörtü.sünün Kerameti: HerkesinAyannı Ortaya Çıkarması . .. . . 79 • Ne Çıktı? (Şür) ... . . . . . . . . 98 Türbam Savunmak Kimlere Kaldı? .. . ıoo CHP Kafası ve AKP Sahtekarlığı . . 109 • Olur mu? (Şür) . . . . .... .. . .. . . 131 Başörtüsü Talantısı ve Şeytanlık Mantığı..............................133 İstiklai Marşı Düşmam ve Başörtüsü Karşıtı .. 140 • Kurtaramaz Putların (Şür) 153 Siyonz-min Figüranlan. . .. . . . ıss Kirli Derin Devlet: Sabataist Cunta ve Mason Localandır! . . . 165 • Şeytana Lanet {Şür) . . . 190 Masonların Türban Türbülansı . 191 İsrail'in Başörtüsü Sıkıntısı . . 197 Başörtüsü Düşmanlığımn PerdeArkası. . .. .. . . . 211 • Belli Değil (Ş ür)...................................................................238 Fazıl'ı da Haçlı'dan Say {malı)! .............................................. 239 Bu kafayla Çöl Değil, Bir Köy BileAşılamazdı! . . .247 .••.•..•••..••.••.••••..••••
. .. ..... ......
......
.... .....
.... ..
..... .......... . ..............
.
..
.....................................................................
..... .
...
..............
.............. ... ............
..................
......
.......
.........................
..
.....
...
. . .
........
..................... ...................
..... .... .... .......
.....
.......
. ..
..
....... ........ ..
.............
. ........
...............................................
.................... .......
.. ........ ........... ......
. ..............
...............
............... .......... ........................ .......
....................... ......................
.......... ...........
..............................
....
.
....
....... ... .... .
..... .... ........
•
Başı Çuvallı (Şür) İslam'da Kadının Giyim-Kuşamı • Darwin'ci Kafalara (Şür) Başörtüsü: inananlarm İhlası, inkarcılarm iflası, Münafıkların ise, İstisman!... Hoca Hatırlatmıştı • A.KP'den Tövbe! (Şür) Bu Zülmü Milli Bir İktidar Kaldıracaktı Bunlar İnsafa Sığar mıydı? Tarihte ve Günümüzde Din Tahribatçılan • İnsan Haklan Zulmün Kılıfı (Şür) Diyalog Kılıflı Bir Dejenerasyon Yaşanmaktaydı Sadıklarla Sahtekarlarm Aynşması • Ya Sabır! (Şür) "Mürteci ve Mertekci" Kavramı Sonsöz Yerine: Utanm Artık Utanın!.. (Şür) ....ı\hmet Akgül ve Kitaplan
256 257 264
...............................................................
.........•......................•.....•....•
...•.....•..•.•...•...............................
266 277 278 290 306 313 334 .336 .353 .356 357 .364 .368
...•.............
....................................................................
....................•..........•.......................
........................•...•..
..•.......................•...•.••..........•....••.•
........... .........•.......
..........•.•.•..•.••...••...••.•.•
......•.•........
.......•.......•......................
..................................................................
...•..........•....•............•...........
...•.•.•.........•.•.....
......................................................
Ahmet Akgül
_______
_ __________
Önsöz Yerine Samimiyelsiz ve YetersizAKPYüziinden BAŞÖRTÜSÜ; YASAL, SOSYAL VE HUKUKSALSORUN HALİNİALDI 16 Şubat 2008 tarihinde Talat Paşa Komitesinin İstanbul'da Pera müzesi salonunda bir değerlendirme toplantısına davet edilmiştik. Bazılarında; "Bu tür toplantıları, kendi ideolojisinin reklamını yapmak ve ortamı karıştırmak için bir fırs3t olarak değerlendiriyor" gibi bir kanaatin geliştiğini ve samimi uyarı ve önerilerimizden rahatsızlık hissedildiğini, farklı ve aykırı görüşlere tahammül gösterilmediğini sezdiğimiz için, bu sefer sadece dinlemek ve destek vermek niyetiyle gitmiştik. Ama Komite Başkanı Sn. Rauf Denktaş'ın, toplumun her kesimini kucaklayacak, başörtüsü istismarının da, başörtüsü inkarının da yanlışlığını vurgulayacak bir tutum beklenirken, tutup başını örten öğrencileri suçlayıcı, "Sol{akta örtsünler, üniversite kapısında çözsünler" gibi dışlayıcı ve dayatmacı bir tavır sergilernesi ve bunları güya "Diyanet Reisinin kendi kızma tavsiyesiymiş" gibi sözler etmesi üzerine: "Haksızlık ve yanlışlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" hadisinin hükmüne girmernek için, ısrarla söz isteyip bazı şeyler söyledik. Yoksa, konuşma meraklısı ve reklam hastası olmadığımızı, bir çok kanalın, ama bazı şartlar ve kısıtlamalarla getirdikleri her hafta program yapalım teklineriııin, gereksiz görüp kabul etmediğimizi, hatta her fırsatta Elazığ'da gidip, zaruri durumlar dışında, haftalar, aylar boyu kütüphanemde okuma-yazınayla meşguliyetimizi ve pek çol• kalabalık konferans ve sohbet isteklerini geri çevirdiğimizi yakın çevremiz zaten bilmektedir. Bizim bu etkiniiidere l.:atılmamız ve destel.: çıkmamız; Ermeni Soykırımı, Kıbrıs Davası, BOP senaryoları, AB ve ABD dayatmaları gibi konulardaki ünemli sÖ�'lemlcri ve gcrcl.:li eylemleri yüzündendir.
7
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _____ _
İşte Resmi Karar
T.C. BAŞBAKANLıK DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI ANKARA Din İşleri Yüksek Kurulu Konu : imanı-Hatip Liselerinde Okuyan Kız Öğrencilerin
Kıyafetleri Hakkında
Karar tarihi: 30. 1 2. 1 980 Karar No: 77 Milli Eğitim Bakanlığı'nca İmam-Hatip Liselerinde okuyan kız öğrencilerin kıyafetleri konusunda Bakanlık görüşünün bildirilmesiyle ilgili olarak Devlet Bakanı Sn. Mehmet Özgüneş'e yazılan 22. 1 2.1980 gün ve O 18323 sayılı yazı ile Devlet Bakanlığı makamının . konunun Din
İşleri Yüksek Kurulu'nca da incelenerek Bakanlık görüşünün tesbit edilmesine dair :! � .12.1980 gün ve 5.05-1020 say ılı yazıları, konunun önemi ve şünıulii dikkate alınmak suretiyle 633 say ı l ı Diyanet işleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5. maddesiyle Kurulunıuza verilen görev. yetki ve sorumluluklara dayanılarak dini, hukuki ve diğer yönlerden incelendi . Yapılan müzakereler sonunda: 1. Kur'an-ı Kerim'de N ür Süresi'nin 3 1 . ayet-i kerimesi nde:
"Mü'min kadınlara da söyle. Gözlerini bakılması yasak olan şeylerden çevirsinler, ifTeticrini korusunlar. (El, yüz, ayak ile bu uzuvlarda bulunan yüzük, kına ve sürme gibi), kendiliğinden görünenler müstesna zinetlerini açmasınlaı·. Başörtülerini yakalarının üzerine sa lsınlar. " buyrulmuştur:· Yani başörtüsü ..
İslam'ın icabıdır.
Biz yaptığım ız konuşmada: Ö nce Sa. Denktaş'ın "Ermeni Soykırımını tan ıyın!'' diretmesi ardından, Türkiye'den toprak taleplerinin geleceğini hatırlatan, haklı ·endişelerine katıldığımızı ve Taha Akyol gibi kiralık kalemlerin "AB'ye teslinıiyete ve toprak taleplerine psikolojik alt yapı hazırlamak üzere: "Atatürk de gerektiğinde toprak tavizinden çekinmemiştir" şeklinde çarpıtmalara başladığını belirttik. Oysa Atatürk bütün irtibat yollarımız kapatılan Kafkasya ve Orta Asya'ya, Nahcivan üzerinden bir giriş koridoru açabilmek niyetiyle ve çok uzun bir diplomatik sıkıştırma neticesinde, bugün tam doğu sınırımızda; burun gibi Nahcivan'a doğru kıvrılan· Aras Nehri boyunca uzayan bölgeyi İ ran'dan alıp 8
Ahmet Akgül
_ _____ _ ___ _
_______
sınırlarımıza katmış, ama İ ran Şahını kendi halkına karşı zor durumda bırakmamak için de, küçük Ağrı'nın eteklerindeki bir araziyi onlara terk etmişti. O sırada Dışişleri Bakanı olan Tevfik Rüştü'ye ise, zaten bu yöndeki gayretleı·i nedeniyle ..Aras" soyadını yineAtatürk vermişti. Saygıdeğer katı l ınıcılar ve kıymetli konuklar ... Bugün aldıkları oy oranıyla, görünüşte çok zayıf ve bazı larınca marjinal sayılsalar da; Milli düşüneeli ve yer l i projeli partiler, gerçekte. halkımızın
büyük
bir kesiminin
duygularına
ve
duyarl ı l ıkianna
tercümanlık yapmakta ve asıl potansiyel olarak geleceğin iktidar adayları konumunda bulunmaktadır. "Barajı aşamazlar, oyları m ız boşa ç ı kar·· gibi kasıtlı pompalanan korku duvarları yıkılırsa ki
mutlaka yı kılacak-
o zaman tarihi
patlamalar yaşanacak ve umuyoruz toplumun her kesimini kucaklayan tali h 1 i bir süreç başlayacaktı r. Bu nedenle. başörtüsü gibi konularda, his ve heyecanlarımızia değil; aklın ve vicdanın kurallarıyla davranmalı, başörtüsü istismarının da. inkarının ve düşmanlığının da karşısında. ama halkı m ı zın, insan haklarının ve cumhuriyet kazanımlarının yanında olduğumuzu gösteren bir tavır takınıimal ıdır. ··Aman başörtüsü geliyor, Laiklik elden gidiyor!·· veya '·Atanı uyan, bizleri başörtüliilerden kuı1ar"· tavırları. bizi ma�jinalleştirecek ve korkarım potansiyelumut kaynaklarımızı karartıp kurulacaktır. Toplumun gerilmeye değil, dirilmeye ihtiyacı vardır. Ve maalesef AKP'nin samirniyetsiz
tavrı
yüzünden ülkede hukuksal
bir
kriz
başlatılm ıştır. Bütün bunlarda, el bette, siyasi ranıtan ve fırsatçıl ıktan çok öte, Milli çıkarl arımız ve
m i l letimizin öz
değerlerine
saygımız esas
olmalıdır. Örneğin
örtüome
konusunda. Aziz Atatürk'ün
sözleri
ve
tavsiyelerine sahip çıkılmalı ve aynen aktarılnıalıdır.
N i çin hukuk adamlarımız ve yüksek yargı mensuplarımız. yeni
anayasada egemenliğin A B'ye devrine imkan sağlayan ek madde için
hiç seslerini çıkarmıyorlar da. başörtlisü için 70 mi lyon Müslüman
halkımıza hakarete varan çıkışlar yapıyorlar? 1-lalbuki AB'ye girersek ilk laçkalaşrırılacak olan laikliktir. Bakınız AB'nin kendi anayasasında laik lik yoktur. Fransa hariç ki orada
____Başöıii.isi.i inkarı ve is:;snıarı
__ _____ _
da sulandırıl ıyor, hiçbir Av ı L!pa anayasas::-;da laiklik yoktur. Bazı!ar;;ıa ters gelebilir, ama benim en büyük eııdişc:erimden birisi de, Türkiye de laikliğin ve dinim izin. ı lımlı islam'la yozlaşt:nlmas:dır. A m a kat ı
ve
din
karşıtı bir laiklik anlayışı da, maalesef bu gidişata mazeret ve meşruiyet kazandırıııaktad ır. Devletin tarklı din ve mezheplere eşit mesafede kalacağı: herkesin inancını her alanda rahatça yaşayacağı gerçek ve örnek bir laiklik hepimizin hayat v e huzur sigortasıdır.
Değirmen Yıkılıyor, Biz Merdiveni Kurtarma Telaşındayız! ·'Türkiye Cumhuriyeti laik . demokratik. sosyal bir HUKUK DEVLETİ DİR.. Anayasalardaki cümleler ve sözler. çok dikkatlice ve
özenle seçilir. Bu iüıdelerden de an laş ı l ıyo r ki. aslolan '·Devlef'tir. Bu .. devletin en önemli vasfı ··hukuk devleti özel liğidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti; bir dayatmacı ve totaliter kanun devleti olmadığı gibi, bir saltanat rejimi veya gizli mason diktataryası değildir. işte; ı-Laiklik :2Demokratiklik 3-Sosyal adaletçilik ise, Hukuk Devletinin nitel ikleridir. Bunların da, 2. maddenin
başındaki:
Milletin
huzuruna, Adalet
anlayışına ve Atatürk Milliyetçiliği şuuruna uygun olması gerekir. A B'ye girince
egemenliğimiz devredilecektir..
H u kuki
düzenlemelerimiz B rüksel'den gelecektir. Yani değirmen elden gidecek. biz ise hala laiklik ve demokratiklik merdiveni peşindeyiz!..
İşte: Mustafa Kemal'in Egemenlik hassasiyet i ve tavsiyeleri:
--Egemenlik kayıtsız şartsız m i lletindir ve mil letin kalmak
mecburiyerindedir...
Türkiye Cum huriyetinin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Egemenlik konusunda Biiyük Nutuk'tn ve çeşitli vesi lelerle yaptığı konuşmalarda bizlere yol göstermiş. Türkiye üzerine oynanan ve oynanacak
oy u nlara
dikkat çekmiştir. Mustafa Kemal
A tatü rk' ün konuşmalarından hazı pnsajları aktarıyoruz.:
"'Egemenliğinden vazgeçmeye rıza gösteren bir m i lletin akıbeti elbette felakettir. herhalde musibettir:· "'Mil letler kendi egemenliklerini mutlaka e l lerinde
tutmak
mecburiyetindedir.
m i lletimizin başına gelen bütün telaketler. kendi tali h
Şimdiye ve
kadar
kaderini başka
birisinin eline terk etmesinden ileri gelmiştir. Bu kadar acı tecrübeler geçiren m i lletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye verınesi kesinlikle mümkün değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız m i lletindir ve m i l letin olmak mecburiyetindedir:· J()
Ahmet Akgül
_______
_ _ ___ _ _ _ _ _ _
Atatürk. 1 Nisan 19�3'te mecliste söykdiği
·uruk'ta: ··Türi<iyc
devletinde ve Ti.irk de vl etini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur.
diktatör yoktur... Bütün cihan b ilııı e l idiı ki. artık bu devletin ve m illetin başında hiçbir kuvvet hiçbir makam millete hi.ikünırarı değildir. Yalnız bir kuvvet vardır. O da hakimiyet-i milliyedir.. ,
demektedir.
Cennet ülkemizde, başörtülülerle başörtüsüzler a rasmda, binde bir gibi istisnalar hariç, hiçbir sıkıntı ve sarkıntı olduğuna inanmıyoruzve şalıitolmuyoruz. Sadece bu her iki kesimi de; kendi hesapları için kışkırtan ve kullananlar olduğunu seziyoruz. Ve maalesef MHP destekli AKP girişiminin başörtüsü sorununu çözmeiden öte, daha da körd üğüm haline getirdiğini görüyoruz. Aydınlık'ta Fikret Otyam: Madde olarak bir metrekare bez için ülkeyi ikiye bölen, iç savaşa çanak tutan, tüm uyanlara boş veren AKP ve MHP kime güveniyor? Açıklıyorum: Tiirk Silahlı Kuvvetleri'ne ve ABD'ye! Başlıklı yazısıııda Saym Genel Ku rmay Başkanımız geçenlerde olmaz bir yerde türban için görüşünü soranlara bu konud:ı TSK'nın görüşünü daha önce açıkladığım söyledi . . . Şu sıralar millette ve yönetenlerde kafa mı kaldı benim gibi, o açıklamanın ne olduğunu acep anımsayan var mı ? Eğer anımsayan varsa bana bir ''meyl!" atıversinler ben de ülkemin hayrına ve geleceğine "scvaben" en küçük birimlere kadar meylleyeyim ve dahi "fakslayayım" diyerek kendileri gibi Bremen M ızıkacıları Koro s u n a katılmayan S n . G KB. Büyükanıt'a bile sataşmaktan geri durmuyordu. Bu karanlık kafalar, halkı hizmetçileri, komutanları ise emir erieri sanıyordu. ' Ve AKP'nin Türban'da, Çözüm mü, Kördüğüm mü. getirdiği aolaşılmıyordu. Yeri gelmişken acı ve ça rpıcı bir hatıra mı anlatayım: Yetmişli yıllarda bir genel seçim ortamında, farklı partiden bir
arkadaşıııııza takıldık; "Yahu sizin çalışımılarınızı çok zayıf görüyoruz.. Sokaklarda, . kasabalarda size hiç rastlanııyoruz� Deyince şu cevabı Yernı işti: ..
'Aydınlık! 17.02.2008 ll
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ ___
___
"Bizim koşturmamıza gerek kalmıyor. Çünkü sızın tilan adaınınızın çalışmaları bize yetiyor. Şöyle ki, gittiği her yede, öylesine katı ve kötü bir tavır sergi liyor ve öylesine kırıp döki.iyor ki. bu yüzden i.irküp kaçanlar bize sığınıyor!·· Şimdi aynen bunun gibi. AKP'nin hayırlı icraatlar yapmasına. hatta hıyanet ve tahribatlarını saklamasına bile gerek kalmıyor. Çünkü fanatik Laikçilerin ve Masonik Kemalistlerin tavrı.
toplumu AKP'nin kucağına i tm eye yetiyor.
Bu nedenle duyarlı devlet adam larımızın ve tutarlı aydınları m ızın fanatik ve ınaıj i nal bir grubun sözcüsü gibi deği 1. ülke çıkarlarını.
evrensel hukuk kurallarını ve temel insan haklarını sahiplenen, olgun ve uygun bir tutum sergileıııesi bekleniyor. 12 Eylül öncesi kardeş kavgalarına. kamplaşmalara ve iç kana
malara yol açan sağ sol çatışması nın,
aynı dış odaklarca, C I A
MOSSAD ajanlarınca planlan ıp kışkırtıldığı gibi, bugün de, yapay Laik Dinci kutuplaşmasının yine aynı düşman mihraklarca tezgahlandığı görülüyor. işte açık kanıtı: Kökü dışarıda hıyanet karakolları oldukları için; Atatürk tarafın dan kapatılan nıt:lun Mason Localarının alt kanadı gibi çalışan Rolar yanların önceki ba:;; kanı. A KP'nin kurucu ekibinden ve bir dönem istan
bul il Başkan lığını üstlenen. şimdi de AKP istanbul dükalığı nın ihale ve
ulute işlerini yürüten kişi oluyor. Masonik Rotaryanların yeni istanbul Başkanı ise. radikal Kema list. hararetli AKP ve başörtüsü karşıtı tavırlarıyla tanınıyor ve şu anda aramızda bulunuyor!
""Ortaçağ
karanl ığı·· diye islam'a s:.ıldırnıaktan
sakınmıyor. ama kendisi beşbin yıllık Siyonisı-nıason hurafelere ve İsrail'in dünya hakimiyeti hedefine. bilerek veya bilmeyerek hizmet ediyor! Velhasıl, samimi ve seviyeli Mi.isli.iman'a kurbanız; Sosyal adaletçi ve m i l l i haysiyetli solcuya hayranız! . . insatlı, itidallı ve i nsancıl
aydınlara muhtacız!.
A m a ınason Atatürkçüden de. sahte devrimciden de, münafık mürninden de usandık ve uzağız!
..
Tarih boyunca. kendi milletiyle ve onun değerleriyle savaşan hiç
kimse kazanınaııııştır. k:ızandım sananlar da kalıcı o lmam ı şt ı r
.
Umarız ülkemiz bıı badireyi de kolayatiatacak ve sonunda gizli 12
----'-h ---'A met Akgül
_ _ _ _____ __ _
ve kirli masonik mahfi ller değil, aziz m illetimiz karlı çıkacaktır." Çünkü; ınanevi eğitimden ve dini disiplinden mahrum bırakılan bir gençliğin ne hale geldiklerini, AB hayali ve hevesiyle, nasıl Türkiye'ınizi ve askerimizi engel gören Talat takımını kendisini tercih edip seçtiklerini ve ''Vatan savunması K ıbrıs'tan başlar"· ziyaretimizdeki miting ve yürüyüşe, akıl ermez ilgisizliklerini . en iyi Sn. Denktaş'ın bilmesi gerek irdi .
İşte bu toplantıdan bir gün sonra, Fransız Mason Locaları Büyük Üstadımn. bütün dünya medyasına yansıyan ve bizde de gazete ve televizyon haberlerinde yer bulan şu açıklamaları, bütün şifreleri çözen bir içeriğe sahipti: .. Biz Fransız Masonları. Dini bir simge olan başörtüsünün Türkiye'de serbest bırakma girişimlerini kaygıyla iziiyoruz ve bunu laikliğin sulandıralması ve bir irtica olayı şeklinde değerlendi riyoruz. Türkiye'deki Mason biraderlerimizle de bu konuda sıkı ve sürekli bir irtibat halinde bulunuyoruz ve buna asla geçit verilmeyeceğine inanıyoruz!?" AzizAtatürk bu yüzdendir ki; I-Kökü dışarıda bulunduğunu ve yabancı güçlerden talimat aldıklarını 2-"'Devlet içinde devlet gibi" davrandıklarını 3-Kirli ve tehlikeli bir yapılanma içinde olduklarını söyleyerek; ne o güne kadar, ne de ondan sonra görülmemiş bir feraset ve cesaretle Mason I...ocalarını kapatma emrini vermişti. Fransız Baş Masonunun tavrı ve talimatları da, bunun yeni bir belgesiydi. Peki Talat Paşa Komitesi toplantısında: "Masonluk ve Rotaryanlar, kanunen serbest kuruluşlardır. Bunlan kötülemenin ne anlamı vardır?" şeklinde konuşan kişiye, hiç kimsenin kalkıp da "Yahu bu karanlık ocakları Atatürk bilerek kapatmıştır" diye karşı çıkmaması ve böylece Atatürk'ten değil de, Masonlaı-dan yana dolayh bir tavır takınılması ise, ilginçti ve hayret vericiydi! Böylece Kemalizmin Siyonizme kılıf haline getirildiği ve Laikliğin Masonizme alet edildiği iddiaları, ispat edilir gibiydi. Atatürk'ün bütün eserlerini ve söylemlerini toparlayarak önemli bir hizmet yürüten ekipten ve başındaki saygıdeğer Şule Perinçek Hanımefendi'den, Atatürk'ün Mason Localarını niçin ve ·
13
,Başörtüsü inkarı ve ist ismarı
______
__ __ _ _ _ _
nasıl kapattığını, bunu hangi gerekçelere dayandırdığını ve Atatürk'ün sırlı ölümünden sonra bu yasağın kimler tarafından lialdırıldığını belgeleyen bir yazıyı, öncelikle hazırlayıp Aydınlık'ta yayınlamaları ve toplumu aydınlatmaları, hele şu ortamda, özel bir önem arzetmckteydi ve bir istirhamımızolarak beklenmekteydi. Çünkü; manevi eğitimden ve dini disiplinden mahrum bırakılan bir gençliğin ne hale geldiklerini. AB hayali"ve hevesiyle. nasıl Türkiye' mizi ve askerimizi engel gören Talat takımını kendisini tercih edip seçtiklerini ve ··vatan savunması Kıbrıs'tan başlar"· ziyaretimizdeki ıniting ve yür�iyüşe. akıl ermez ilgisizliklerini. en iyi Sn. Denktaş'ın b i l mesi gerekirdi.
Ve bu toplantıdan bir gün sonra, Fransız Mason Locaları Büyük Üstadının, bütün dünya medyasına yansıyan ve bizde de gazete ve televizyon haberlerinde yer bulan şu açıklamaları, bütün şifreleri çözen bir içeriğe sahipti: "Biz Fransız Masonları, Dini bir simge olan başörtüsünün Türkiye'de serbest bırakma girişimlerini kaygıyla iziiyoruz ve bunu laikliğin sulandıniması ve bir irtica olayı şeklinde değerlendiriyo nız. Türliiye'dcl<i Mason biradel"lerimizle de bu konuda sıkı ve sürekli bir irtibat halinde bulunuyoruz ve buna asla geçit veril meyeceğine inanıyoruz!?" AzizAtatürk bu yüzdendir ki; 4-K�kü dışanda bulunduğunu ve yabancı güçlerden talimat aldıklarını 5-"0evlet içinde devlet gibi" davrandıklarını 6-Kirli ve tehlikeli bir yapılanma içinde olduklarını söyleyerek; ne o güne lmdar, ne de ondan sonra görülmemiş bir feraset ve cesaretle Mason Localarını kapatma emrini vermişti. Fransız Baş Masonunun tavrı ve talimatları da, bunun yeni bir belgesiydi. Peki Talat Paşa Komitesi toplantısında: "Masonluk ve Rotaryanlar, kanunen serbest kuruluşlardıı·. Bunları kötülemenin ne anlamı vardır?" şeklinde konuşan kişiye, hiç kimsenin kalkıp da "Yahu bu karanlık ocakları Atatürli bilerek kapatmıştır" diye karşı çıkmaması ve böylece Atatürk'ten değil de, Masonlardan yana dotaylı bir tavır takınılması ise, ilginçti ve hayret veı·iciydi! Böylece Kemalizmin Siyoniı.me kılıf haline getirildiği ve Laikliğin Masonizmc alet edildiği iddi::ıl:ırı, ispat edilir gibiydi. 14
.AhmetAkgül
_____ __ _ _ _
_______
Atatürk'ün bütün eserlerini ve söylemlerini toparlayarak önemli bir hizmet yürüten ekipten Atatürk'ün Mason Localarını niçin ve nasıl kapattığın ı, bunu hangi gerekçelere dayandırdığını ve Atatürk'ü n sırh ölümünden sonra bu yasağın kimler tarafından kaldırıldığını belgeleyen bir yazıyı, öncelikle hazırlayıp yayınla maları ve toplumu aydınlatmaları, hele şu ortamda, özel bir önem arzetmekteydi ve bir istirhamımız olarak beldenmekteydi. Ilasan Demir'in dediği gibi, "başörtüsüyle başka ayıpları örtülüyor!" Genelkurmay Başkanı Say ın Yaşar Büyükanıt'ın 12 tarihinde
gerçekleştirdiği
'Basını
Bilgilendirme
Nisan :007
Toplantısında'
söylediklerini sizlerle bir kere 0aha paylaşmak istiyoruz : ··-AB ile Müzakere Çerçe ve
B e l gesi'nin 10. maddesine bak ın
.
Bırakın yazılı metinleri . kararları. sözlü beyanlar bile müktesebata
gi rmiş
Bunlar
.
Avrupa
nıüktesebatıdır. Eğer bunu
kabul
müktesebatı Avrupa Parlamentosunu dikkate alarak uygularsak
eder.
Türkiy e
paramparça olur:·
sözleri söyleyen yani ·'Türkiye paramparça olur·· diyen sen . ben o değil, Türkiye'nin paramparça olmanıası için var olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başında ki adam, yani Genelkurmay Başkanı. iyi de o niçin, "Türkiye paramparça olur· diyor. 'AB Müzakere Çerçeve Belgesi' kabul edildiği için söyli.:yor, bunları. Peki kim bu belgeyi kahul eden? AKP iktidarı. Bu belge Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanlığı ve Bu
Erdoğan'ın Başbakanlığında kabul edildi. Peki işi n özü ne? Türkiye'nin kabul ettiği bıı belge. "Tavsiye niteliğinde·· olan Avrupa
Parlamentosu kararlarını. 'uyulması m ecburi müktesehat' haline
getiriyor. Yani AB Parlamentosu ne kanı- r alnıışsa Türkiye bu kararlara. .. "Evet demeyi taahhüt etmiş oluyor.
Siz şimdi. ·'Ne var bunda . madem AU üyesi olacağız öyleyse AB Parlamentosu'nun aldığı bütün kararlara da uyacağız'" diyebilirsiniz.
Birincisi, AB Parlamentosu'nun aldığı kararlara, bırakınız bizim gibi AB
üyesi olmamış ülkeleri, AB üyesi olan kimi ülkeler bile uymuyor. Hadi ki Türkiye bir "Uysal koyun.. amma bu "uysal koyundan" iste nenler neler, ö zet leyerek bazı örnekler verelim:
diyelim
15
Başörtüsü inkarı ve istismarı
____ ___
______
_
• Türkiye Kıbrıs'ta işgalci konumdadır. askerlerini hemen çekip çıkmal ıdır. •
Öcalan'a verilen cezaçok ağırdır. hatta kaldırılmalıdır.
•
Ermeni soykırını ını, Türkiye tanımak zorundadır.
•
Heybeliada Ruhban Okulu derhal açılmal ıdır.
•
Patrikhane Ekümenik olmalıdır.
•
Kürtlere idari özerklik sağlanmalıdır.
•
IMF politikaları uygulanmalıdır.
•
A levilere azınlık statüsü tanınmalıdır.
•
Kıbrıs Rumiarına bütün limanlaraçık tutulmalıdır. Dicle ve Fırat'ın suları, içinde israil'in de bulunduğu uluslararası bir kom isyona bırakı l malıdır. Yeter mi? •
Erdoğan-Gül ikilisinin kabul ettiği AB Çerçeve Müzakere Belgesi'nin l l . maddesi ise. 'Türkiye'nin uymak zorunda olacağı hak ve yükümlülükler. Türkiye ile topluluklar arasındaki tüm mevcut ikili anlaşmaların ve Türkiye tarafınd a n akdedilen. üyelik yükümlülükleri i le uyumlu olmayan tüm diğer uluslar arası anlaşmaların sona ereceği .. anlamına gelir demektedir. Yani AB Türkiye'ye, AB'nin hayır dediği hiçbir anlaşmayı bir başka ülke ile iınzalayamazsın dayatmasında bulunmaktadır. Bu Türkiye'ye, ··sen bağımsız değilsin, ben ne dersem o olur'· emridir. Türkiye işte böyle bir ..AB Çerçeve Müzakere Belgesine 'evet'demek'" zilletine muhatap kılınmıştır... Kim böyle bir Türkiye'ye "bağımsız bir Türkiye·· diyebilir? işler bu kadar çığırından çıkmışken MGK'da ived i l i kle görüşülmesi gereken baş örtüsü mü olmalıdır? işler bu noktaya gelene, yani Türkiye kendi elleriyle başına bir yular geçirip iplerini dünkü müstevlilerin eline verene kadar. bu ülkenin Atatiirk'ii. bu ülkenin Hz. Muhamnıed(sav)'i referans alanları ne yaptılar; neredeydiler. şimdi ne işlerle meşgul ler! "Rahat ol, ülkenin sahibi var'· diyen ler. bizi ikna edin lütfen. . Ve görüyorsunuz "taraflar ti.irban la·· neleri örtüyorlar. neleri . , .
..
İşte Siyonist Avengelistlerin kontrolündeki bir Amerikan Gazetesinin: 'ICJ.02.2008/Yeni Ç";ıfl 16
.Ahmet Akgül
_______
_ _ ________ _
•
1980 Anayasasının çok kah ve seküler bir anlayışla hazırlandığını
•
Ordunun Türkiye'nin derin devleti olduğunu ve başörtüsü düşmanlığı yaptığını Türk halkını askeri darbe ile korkutmaya çalıştığını AKP tabanının ve islamcıların TSK'dan daha çok AB yanlısı tavır aldığını Yeni vakıflar yasasının Azınlıklara yapılan haksızlıkları önlem iş olacağını
• •
•
•
301. maddenin çağdışı kaldığı ve mutlaka kaldıı·ılacağını belirten ve bir nevi AKP'ye talimat veren yazısı, Fetullahçı Zaman tarafından (20 Şubat 2008 Sh. 18) çevrilip yayın Janmıştı: Başörtüsü patırhsı ne anlama geliyor? Semboller önemlidir. Özellikle de bir kimliğin açık ifadesi olma özelliğini taşıyorlarsa.Türkiye'de başörtüsü yasağının kalkmasının hem seki.iler kesim hem de Müslümanların bir kısmı arasında çekişmeler doğurm asının sebebi bu. Ama Türk parlamentosunun 1980 askeri darbesinin ardından hazırlanmış olan katı seküler çizgideki anayasada değişikliğe giderek okullarda başörtüsü yasağını soniandırması hem din özgürlüğü hem de sivil haklar açısından bir rahatlama teşkil ediyor. Bu tartışmanın her iki tarafı da başörtüsü konusundaki takıntılarından vazgeçip Türkiye'nin ihtiyaç ·duyduğu
reformlar için
işbirliğine
gitmeliler.
Başörtüsü
tartışmasındaki her iki kesim de. karşı tarafın niyetlerini çarpıtıyor. Seküler kesim. d::ıh::ı çok kadının başını örtme baskısıyla karşı laşacağı na inanıyor. İslami bir parti olan hükümetteki Adalet ve Kalkınma Partisi' nin. başörtüsü yasağının kaldırılmasıyla başlayıp en sonunda laik cum huriyeti islamcı bir devlete dönüştürecek gizli bir gündemi olduğu kay gısını taşıyorlar. itinayla beslenen bu paranoya askeri kanat i l e bu kana d ı n adli sistem, şehirli ekonomik elitler ve bazı bağnaz m i lliyetçi
grup
lardaki yandaşlarının işine yarıyor. Genellikle "derin devlet" olarak anı Ian ordu ve güvenlik güçlerindeki bazı isimler İslamcıların yönetimi devralacağı korkusunu kullanarak yönetim mekanizmalarındaki kilit noktaları kontrol altında tutuyor olmalarını meşrulaştırıyor. Ayrıca her fırsatta, İslamcılar çok ileri giderse yeni bir askeri darbe olabileceğini i m a ediyor. 17
______.Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ __ _ _ _ __
Öte yandan. Adalet ve Kalkınına Partisi. kırsal kesimdeki dindar alışkanlıklarını devam ettiren yeni şehirleşmiş kesimlerdeki destekçile rinin taleplerine cevap vermeye çalışıyor. Partinin önde gelenleri Türki ye'nin Avrupa Birl iği'ne girmek için yürüttüğü kampanyayı laik general lerden çok daha güçlü bir şeki lde desteki iyor. ·Başörtüsü yasağını sonlan dırmak hem Türkiye'yi diğer Avrupa ülkelerine benzer hale getirdiğin den hem de seçim kampanyası sırasında kendi tabanına verdiği sözü tut masını sağladığından partinin işine geliyor. Türkiye'nin demokratik mis yonunun daha net bir ifadesi, geçmişte devletin gayrimüslim azınlığın mülklerine el koyarak yaptığı haksızlığı gidermek üzere yapılacak yasal düzenlemeler oluyor. Her şeyden önce. laik kesim ve ı lım lı islamcıların "Türklüğe" hakaret eden vatandaşlar aleyhine dava açılmasına imkan veren Ceza Kanunu'nun yi.iz kızartıcı 301. maddesini değiştirmek için birlikte çalışması gerekiyor. ifade özgürlüğünü suç haline getiren Türk kimliğine dair bu tuhafkaygı sadece Türkiye'nin özgür olmayan bir ülke kimliğinde kalmasına yarıyor. (Boston Globe. 19 Şubat 2008)"'
SELAM MEIIMED' İ M Siyon gavur vermezse, eğer arkayı Valiahi düşemezler, peşen Mehmedim! Değil şu PKK'yı, tüm Amerka'yı Değişmem bir tekçürük. dişen Mehmedim! A rslanlara havlarmış, azgın kuduz it Bak bozuldu kalleşler, üstüne seğirt ismini Peygamberden, aldın be yiğit Kafır aklı ermiyor. işe n Mehnıedinı! Bu memleket bizimdir. ta ile! elıet Bir mangan bin Coni'ye, bedeldirelbet Koynunda nişanlının, verdiği tülbent Cennette düğün gelir, düşen Mehmedim! Hakkari dağları nda, şarkılar doııar Kışlaya sığmazdııı ya. mezara uyar Tevhit. tekqirşakıyan; kuşların konar Yirmisinde toprağa, düşen Mehmedim! 18
-------'Ahmet Akgül
_ _________ _
Ah nice kahpelikier, gördü şu Mehmet Sağ kaldıkçagazidir. ölmii şahadet Kurda kuşa bile hep, oldu merhamet O düşmanın bağrını. deşe n Mehnıediın! A lparslan'dan. Yavuz'ctan: Seyit Çavuştan Asi ın tem iz. sütü n pak; ers i n doğuştan Son bir kez vedalaşıp, çıktın koğuştan Kur'an'ın kültiirüyle. pişen Mehnıedim! Muhamnıet imani ıdır. Kemal askeri N ice devler dağıttı n, kaçtı ters geri
"Önce vatan'" diyerek, cephe siperi Türkiyem türküsüyle, eşen Mehnıedim! Feda olsun varlığım, hasılam sana Emanet yurdum, yuvam; ve sılanı sana Dost hayran, düşman kindar; vesselam sana Şu NATO'ya bir ferman; döşen Mehnıedinı ! istiklal Marşınııza. hı rlayan huysuz Ezan . Kur'an ve Hak'tan: niye huzursuz?
Generalden erine, gururunıuzsuz Tarihte rastlannııyor. eşen Mehmedim! Sana kem söz eden. dillere lanet Yoluna serpilmeyen. güllere lanet Türbanına i lişen, ellere lanet Bayrak, başörtü verdin: eşen Mehmedim!
BAŞÖ RTÜSÜN ÜN İ NKARl VE İSTİSMARI '"Medeniyetler ittifakı'" gibi tuzak ve realiteden uzak bir kavramı kılıf olarak kullanıp. tüm insanlığı ve özellikle İslam dünyasını, "Siyonist sermaye tekeline ve emperyalizmin rakipsiz hakimiyetine teslim etme"' projesine piyonluk göreviyle ispanya'ya giden ve 19
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ ____ _
Türkiye'de çözmesi gereken başörtüsü sorununu maalesef yine istismarcıl ı k ve sahte kabadayılık yaparak, Madrit'te dile getiren Recep
T. Erdoğan, m i l yonlarca m ağdur ve mazlum un umutlarıyla siyasi kumar oynuyordu. Avrupalı'ya ilim ve irfanın ve insanlık onuru kazandırmanın yolunu açan Endülüs İslam Medeniyetini yıkan ve onu hatırlatacak tüm tarihi eserlerini ve mabetierini vahşice ortadan kaldıran İspanya'nın ve tüm Batı dünyası (Siyonist güdüml ü Avrupa ve Amerika'nın) bugün Medeniyetler ittifakı safsatasıyla. istanbul'u vatikanlaştırnıak; AKP eliyle
islamı
ve
Müslümanları
yozlaştırıııak
ve
emperyalizmle
uzlaştırmak istiyordu. Başbakanın ispanyadaki: . .Artık sermayenin ve kiiltürlerin k üreselleştiiii bir dünyada yaşıyoruz'· şeklindeki sözleri de: .. Küreselleşme bahanesiyle. Siyonisı Yahudi sermayesine ve ahlaksızlık kültürüne razı ve köleliğe hazır . olınal ıy ız. şek 1 inde okunma lıdır.
Bu vesile ile ·'başörtüsünün siyasi bir simge olmasından niye
rahatsız oluyorsunuzT şeklindeki çıkışları da sadece yanlış değil. aynı zamanda kasıtlı ve kışkırtıcı bir ucuz kahramanlık anlamı taşımaktadır.
"Tesettür" ve "Başörtüsü"; ikisi de Kur'an kaynaklı olmakla beraber, yanfışhkla ve bilgi noksanhğıyla aynı şeyler samlmasına rağmen, aslında farklı kavramlardır. Anlamlan da amaçlan da ayrıdır. Pek çok yanlış tavır, bunların aynı sanılmasından dolayıdır. Çünkü: a) Tesettür genel, başörtüsü özeldir. b) Tesettür dini, başörtüsü içtiınai bir emirdir. c) Tesettür; 1- Karşı cinslerin zinaya yol açan şehvet tahrikini ve namus iffet tahribini önlemek 2- Soğuk, sıcak, güneş, rüzgar gibi iklim ve mevsimlerin tabii tesirlerden vücudu esirgemek 3- İnsanlık psikolojisine yakışan ve Allah'ın nimetini hatıı·latan bir ziynetle siislenmek gibi hikmetleri taşıdığı halde, d) Başörtüsü ise; J - Mü min ve m üstakim (istikametli) bilinmek 2- Bununla, muhtemel sarkıntılık ve sataşmalardan korun up rahatsız edilmemek 20
.Ahmet Akgül
_______
_________ _ _
3- Böylece Müslüman kadınların, toplum ortamına, bilimsel, kültürel, siyasi ve ekonomik hayata; daha emin ve etkin biçimde katılımiarına kolaylık getirmek üzere emredilen birsosyal statü niteliğindediı·. "Tesettür" de, "Başörtüsü" de Kur'an'ın emridir. Ancak bu iki emri n değeri ve derecesi aynı değildir. Örneğin: "Sakın birbirinizin gıybetini etmeyin. Ölü kardeşinizin etini yemek çirkinliğini işlemeyin" emri de Kur'an ayetidir. "Haksız yere bir insanı öldürmeyin. Böylece bütün insanları öldürmüş gibi büyük bir günaha girmeyin" emri de Kur'an'ın ayetidir. Ama bu ikisinin önemi ve önceliği asla bir gösterilemeye cektir. Zaten gıybet ve cinayet için verilen hukuki ve uhrevi cezalar bile, bunların değer ve derece farkını gözleröniine sermektedir. Allah'ın hikmet emri, inancımızın tezahür eden simgesi ve İslam'ın edep ve izzet göstergesi olan Başörtüsüne düşmanlık yapmak ve başörtülüleri dışlamal< ne denli kasıtlı ve haksız ise; Başörtüsünü sanki imanın esası ve İslam'ın şartı gibi sunmak ve çeşitli gerekçelerle başını örtmeyenleri " İ slam dışı, din karşıtı ve kötü ahlaklı" sanmakta, o denli yanlış ve yakışıksızdır. İ slami şuur, sırasıyla şu basamaldardan geçerek oluşmakta ve olgunlaşmaktadır. "7 İ'' Formülü olarak hatırda tuta bileceğimiz bu aşamalar şunlaı·dır. I- "Tağut"u inkar; Emperyalizmi ve siyonizmi ı·eddedip dik durma. ··Kim tağut'u red ve inkar edip . A l lah'a iman ederse. o sapasağlam bir kulpa yapışmıştır:·> ayeti. A l l ah'a imandan önce tağutu i n kar etmek gerektiğini şart koşmaktadır. Çünkü Allah bir göğüste iki kalp yarat mamıştır. Tağutla Mabud'un sevgisi aynı gönülde birlikte barınama yacaktır. Tağut: insani ve İslami olmayan haksı z l ı k ve ahlaksızlık temeli .
ne dayanan bütün şeytani s istem l eri n ve de spot şahs iyetle rin ortak ,
adıdır. Bugün siyon isı
ve
emperyalist güçlere tes l i miy e t ve hizmet
gösterenler. imanın bu temel basamağına bi le ul aşanıamışlardı r
.
'Bakara: :!56 21
____Başörtüsü __ i nkarı ve lstismarı
_ _ _ _ __ _ _
2- Zalime ve Zulme itiraz: Saldırı ve sömürü düzenine tavır
koyma, Yahudi ve Hıristiyanları veli (yönetici, yönlendirici) tammama. "Ey iman edenler sakın Yahudi ve Hıristiyanları evliya (veliler, dostlar) edinmeyin; (çünkü) onlar (sizin değil) birbirlerinin dostlarıdır. Sizden her kim, onları dost edinirse, kuşkusuz (biliniz ki) o da onlardandır. (ve böyleleri aslında zalim ve hain insanlardır) Şiiphesiz -' Allah, zalimler topluluğuna hidayet buyurmayacaktır." ayeti bu gerçeği anlatmaktadır.
3- Mümine ve mazluma itimat ve itibar: Müslümanların ve m ağdur insa n la rın yan ı n da olma. "'AIIah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanan hiçbir (kişi ve)
topluluk bulamazsın ki; Allah'a ve Elçisine başkaldıran ( islam'a savaş açıp yok etmeğe çalışan) kimseler (ve ülkelerle) meveddet (sevgi ve dostluk i l işkisi) kurmuş olsunlar. (Bu asla mümkün değildir) isterse ( i slam'la savaşan ve mazlumlara saldıranlar) kendilerinin öz babaları, isterse
çocukları, isterse kardeşleri, isterse aşiret ve akrabaları,
(soydaşları, parti ve tarikat arkadaşları) olsun; (yine de, islaın'a ve insan haklarına sataşanlara) muhabbet ve destek içinde olmazlar. Bu sadık Müslümanlar, öyle kimselerdir ki;
Allah kalplerine
(gerçek) imanı yazmış (İslamiyet ve Ahiret aşkı bunların gönüllerinde kök salmış) ve onları (dünyada) kendi katından (özel) bir ruhla (manevi huzur ve şuurla) destekleyip (güçlü kılnıış)tır. (Ahirette ise) onları, altla rından ırmaklar akan cennetiere sokacak ve orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razıdır ve onlarda Allah'tan razı olmuşlardır. '·işte bunlar Allah'ın hizbi (partisi ve taraftarı)dir. Dikkat edin ve iyi bilin ki: A l lah'ın fırkası olanlar. fetaha (ve fetih başarısına) ulaşan-ların ta kendileridir.'"'; Ayeti bu hakikati vurgulamaktadır.
4- islam ahlakına ve Kur'an ahkamına ahlaksız kanun ve kurumlara karşı çı km a
iUiba: Haksız ve
·'(Ey Resullim) Sana indirilen ( Kur'an'a) ve senden önce gönde rilen (Kitaplara). hakikaten inandıklarını öne süren (sahtekar miina fıkları) görmez misin? Bunlar. (Hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (sömiir me ve sindirme dlizenleriyle) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yaht�di ve Hıristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirier?! 'Maide: 5 1 'Mücadele: 22
22
Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Oysa (Mümin ve Müslüman say ılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkar etmekle emrolunmuşlardır. ··•· Ayet i bu durumu ve miinafıkların tutumunu açığa vıırmaktadır.
5- Hak ve Adaletin Hakimiyeti ve insanlığın selameti için ci hat; dünyalık rabatma ve menfaatine tapmmaktan istiğna: Banş ve bereket düzeninin kurulması, mazlumlarm esaret ve sefaJetten kurtulması için çalışma. "Size ne oluyor (ve nasıl bir vicdan taşıyorsunuz) ki: Rabbimiz. ehli (ve idareci leri) zalim olan bu ülkeden (ve bu barbar düzenden) bizi çıkarıp kurtar; bize katından bir veli (koruyup koliayacak yöneticiler) gönder, bize kendi lütfundan bir yardımcı yolla" diye (yalvaran) çaresiz ve sahipsiz erkekler, kadınlar ve çocuklardan (oluşan) zavallı ve zayıf insanlar için. çalışıp çırpınnuyor (ve zalimlerle) çarpışmıyorsunuz? (Oysa gerçekten) iman edenler Allah yolunda (ve mazlumlar uğrunda) çarpışıp çırpınır; inkar edenler ise. tağut yolunda (zalim güçlerin ve dünyevi hevesterin doğrultusunda) çarpışıp çırpınır. O halde (gerçekten inanmış iseniz haydi) şeytanın dostlarıyla (olan işgalci ve zulnıedici odaklar) savaşın (ve asla korkmayın ve umutsuzluğa kapılmayın) Hiç şüphesiz şeytanın (ve şer mihrakların) hileli düzenleri pek zayıftır:··· ayetleri. bize tıu insani ve imani sorumlu luklarımızı hatırlatmakta: zalimterin ve tağuti düzenierin davutunu çalanların. görünüşte Müslüman ve muttaki geçinseler de. gerçekte gizli inkar içinde olduklarına işaret buyıırmaktadır.
6- Nehiylerden ictinab: Allab'ın, haram kıldığı evrensel ve
doğal kanunlarm yasakladığı kötülüklerden sakınma
islam Dininde ve Kur'an'ın ahlak eğitiminde; haram yemek. haksızlık ve hırsızlık yapmak, yalan söylemek, iftiraya yeltenınek, kul hakkını gözetmemek, içki içmek, zina ve fuhuş işlemek, ülkesine devletine ve m i lletine sırt çevirmek. korkuyla veya çıkar umuduyla gerçekleri
gizlemek
gibi
günah
ve
kötülüklerden
vazgeçmek;
ibadetlerden ve hayır hizmetlerinden önemli ve öncelikli sayılm ıştır. Zaten Kur'anda yüzlerce ayette öviilen ve öğütlenen ''takva" kavramı. gizli açık her türlü kötülüklerden sakınmak ve A l l ah'tan korkup kurallarına saygı duymak anlamındadır.
''Nisa: liO 'Ni$u: 75-76 23
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
7- Em iriere ittiba ve itaat:
_ _ __ _ __ _
Kur'an'ın huzur ve mutluluk kaynağı emirlerine ve vicdanın sesine uyarak; ibadet, istikamet ve iyi niyet üzerinde bulunma. Yaratılışımızın amacı. manevi hastal ıklarımızın i tacı. ruhumuzun gıdası ve bizleri Mevla'mıza ve maksadımıza ulaştırma aracıdır. işte islam'da örtünrnek de, bu yedinci sınıf içindeki yüzlerce ilahi emirlerden birisidir ve elbette geçerli mazeret ve mecburiyetler dışında, yerine getirilmesi gerekir. Ancak, bizim dini m izde, hizmet ve ibadetleı-in önem ve öncelik sırasını gözetmek oldukça mühimclir. Herkesin hatıriayacağı ve anlayacağı bir şekilde stiyleyelim: Elbette örtünme Kur'an'ın enıridir, fıtratın ve tabii hayatın gereğidir. Ama genel örtünme içinde başörtüsü özeldir. Sosyal bir statü ve izzet simgesidir. Mürninterin edep ve erdem tercihidir. Allah'ın emri ve gerekli olduğuna inandığı halde mazeretsiz olarak veya şahsi kanaat ve içtihadıyla öyle uygun bulmak dışında başını açarak dolaşmak vebaldir ve vicdani birsıkıntı ve laubalilik getirecektir. Ama başörtüsü; imanın altı esası içinde gösterilmemiştir. islam'ın beş şartından değildir. Peygamber Efendimizin hadiste haber verdiği günahı kebair (yedi büyük günah) arasında zikredilmemiştir. Peki, buna rağmen başı açık gezenlere kötü gözle bakmak. "namazları, oruçları. hayırları da makbul değil" iddiasında bulunmak. onları aşağılanıaya ve dışlanıaya kalkışmak hakkını bize kim vermektedir? Yukarıda saydığımız ve Kur'an ayetlerine dayandırdığımız yedi basamaktan ilk beş sıradan sını fta kalan .. Yani: 1 - Tağutlara ve şeytani odaklara tarafçıkan 2- Zatim iere ve işgalcilere alkış tutan 3- Müminlere ve ezilen mazlum kesimlere destek yerine köstek olan 4- Faizci, rantiyeci ve kan emici sömürü düzenlerine ve baskıcı sindirme sistemlerine rıza gösterip, Adil bir düzene düşmanlık yapan 5 - Rahatına ve menfaatine tapınıp ci hat (milli savunma ve düşman güçlerle uğraşmal sorumluluğundan kaçınan; ama başörtlisii takan ve türban kahranıanlığıyla gavur uşaklılığını gizlenıeye çalışan kimseler, insatla söyleyin. Al lah'a mı yoksa A merika'ya mı hizmet ve ibadet etmektedir? Ye unutmayınız ki. islam şekil değil şuur dinidir. . .
Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Ve yine A B haya l i y le �g�nıeıı liğiıııiz haçlı Siyonistlere devre
di li rkeıı . . .
Fabrikalarımız, limaniarım ız. maden ocakları m ız ve topraklarım ız satılırken . . .
Sevr'i dayatan güçlerce, şimdilik ismen ve resmen olmasa da, "de mokratik federati f şeytanlıklarla, fıkren ve fiilen ülkemiz parçalanmaya '
hazırlan ırken .
. .
Ekonom imizden eğitim sistemiınize, hukuk düzeninden ahlaki prensi p leri m ize, her şey im i z çürüyüp dökül ürken . . . i nsanımız açi ı k ve anarşi gibi ac ı l ar içinde kıvranırken . . Bunları
dert etmeyip ve hiç dile getirıneyip:
'·başörtüsü
yaygınlaşıyor. imam Hatipler çoğalıyor ve laiklik elden gidiyor"· diyerek tepineıı le r. AKP'nin ekmeğ ine yağ sürmek.. A B D ve i s rai l : dolaylı 't
hizmet etmek gatlet ve cehalerine, hatta dalalet ve h ıy an et çi rkefıne düşmek d ens i zi iği n i işlemezler nı i? Ve hele
hunların
üstelik: Kcm::ılist ve sosyalist geçiıımeleri.
şeytan l arı b i l e kendilerine gü ld ü rnı ez mi?
Milli mütefekkiı·imiz ve İstiklal Marşı şairimiz rahmetli Mehmet Akiri n şu dizeleri ne kadar manidardir: "Medeniyet dediğin, soymaksa bedeni Desene, hayvanlar senden, daha medeni" Tekrar hatırlatalım; İslam şekil değil, şuur dinidir. Bu, "şekil önemli ve gerekli değil" anlamında söylenmemiştir. Nasıl ki, bir meyvenin asıl değerli olan kısmı, içi, vitaminleri ve besleyici lezzetidir. Ama onun kabuğu da güzel ve gereklidir. Çünkü kabuğu soyulan meyvenin çürümeye ve özelliğini yitirmeye başlaması kaçınılmaz hale gelmektedir. Ama içi harap olup çürümüş bir elmanın parlak kabuğu, sanki sadece bir münafıkhk maskesi gibidir. Anadolu'muzdaki; "Eteği ile başını örtüyor. Saçını l<apatıp, kıçını açıyor!" tabiri bu gerçeği özetleyen bir özdeyi şt ir. Tesettür ( Ö rtünme) ile ilgili ayetlerin tahlil ve tasnili (incelen ip derecelendirilmesi): Dikkark ve
i lm i
bir
titizlikle
ıetkik
edildiği
( a raşt ı rı l ı p
irdelendiği) zaman; tesettür (örtünme) ile ilgili Kur'an ayetlerinin ve
salı i h (senedi sağ l am ve gerçek ) hadislerin üç ana kategoriye ayrı ldıkları
görülecektir.
25
____Başörtüsü __ inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
1- Doğal örtünme (Fıtri
birvecibedir)
2- Sosyal örtünme (Simgesel anlam ve önem içerir. Farziyetten farklı, fazilet göstergesidir) 3- Ruhsal örtüome (Tak va elbisesi ve islami şuur meselesidir ve ayetlere göre en önem lisidir) 1- Doğal örtünme: Tesettür: Açık saçık gezmemek. şehvet ve edep bölgelerini örtrnek; hicap ise, kadınların nikahlanrp evlenebileceği kimseler yanında kaba avret yerlerini gösterınemekıir. "'Mümin kadınlara söyle: Gözlerini (kasıtlı ve şehvet uyandırıcı. cilveli bakışl ardan) kaçındırsınlar. ve ırzlarını-naınuslarını (ferçlerini üreme organlarını) korusunlar; ziynetlerini (cezp edici şekilde süslerini) açığa vurmasınlar; ancak kendiliğinden görünen (toplum hayatında tabii olarak açılması gereken yerler) hariçtir.. :·" ayetinin buraya kadar olan kısmı genel örtünm eyi emreder, başörtüsünü değil. . . Ama bundan sonra, özel başörtüsü istenmektedir. 2- Sosyal örtün me: Yukarıdaki ayetin devamında gelen: "Başörtiilerini. yakalarının üstline koysunlar"'' emri: "Ey nebi. kendi hanımlarına. kıziarına ve mü min kadınlara: Dış elbiselerinden ( cilbaplarından) listlerine giymelerini söyle . . . (bu) onların. (hürriyet ve iffet sahibi olarak) tanınması ve (her türlü taciz ve) eziyete uğrarnaması için en uygun olanıdır."''' Ayetiyle. bir nevi açıklığa kavuşturulup asıl amacı bildirilm iştir. O da başörtüsünün "iyi ve iftetti tanınma ve tacizlerden korıınnı::ı'' hikmetli olup. fıtri tarziyetten ziyade. ayırt edici bir fazilet simgesi olarak emredilmiştir. Başka türlii. kadının bütiin giizelliğini ve çekici özelliğini barındıran yüzünün deği l de. şehvet azdırıcı hiçbir cazibesi bulunmayan. hatta kıl olarak mide bulandıran saçların kapatılınasının istenmesi. hangi ilahi ve ahlaki hikmetle izah edilecektir.? Ve tabi başörtüsü faziletini; bir farklılık fantezisine, üstünlük ve ayrımcılık psikolojisine, riyakarlık ve istismarcılık di.irtüsüne de alet etmemek gerekir.
'Nur: 3 1 'Nur: 3 1 '"AJııap: : W
26
----h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
3- Ruhsal örtün me: "Ey Adem oğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi (ön ve arka avretle rinizi ve görüldiiğünde şehveti ve fıtneyi tahrik eden vücut bölgelerini) örtecek birelbise ve (ayrıca) size süs ve saygınlık kazandıracak birgiyim (imkanları ve arzuları) indiripvarettik. Takva elbisesiyle (imani bir şuur ve ahlaki bir huzurla donanıp kuşanmak) ise, işte bu daha hayırlı ( Allah'ın rızasına daha yakın) dır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Uınulur ki. tezekkür ederler (araştı " np, akl ını ve vicdanını çalıştırıp. ibret ve hikmet öğrenirler)"' ayeti. öyle felsefi bir durum ve şahsi bir yorum olarak değil, bizzat Allah duyuru suyla: ruhsal örtünnıenin. manevi ve ahlaki eğitim ve öğretimin, yani takva elbisesinin. diğer örti.inme ve giyinmelerden daha hayırlı ve yararlı olduğunu haber vermektedir.
Başörtüsü sosyal bir simgedir: "Ey Peygamber! Eşlerine. kıziarına ve (öteki) bütün mürnin kadınlara. ( toplum içine çıktıklarında) dış kayıt fetlerini üzerlerine almalarını söyle: bu, onhnın (temiz kadınlar olarak) tanınmalaranı ve rahatsız edilmemelerini temin eder. (Ama unutma ki) Allah çok '� bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır." Örtünme, İslam öncesinde kadınlar için; hürlük ya da cariyelik konumlarını belirleyen birsimgedir. Bu ayette, Peygamber eşlerinin. kızlarının ve İslanı'ı kabul etmiş tüm mürnin kadınlarm, dışarıya çıktıklannda dış giysilerini üzerlerine alnıalan emredilnıektedir. Çünkü kadm dışanya dış elbisesini almadan çıktığında, cariye sanıp nıhatsız ediliyordu. Toplums�ıl bir kategori olarak yerleşik uygulam:-ının kurbanı olan cariyelerin dezavantajla nyla sokakta karşılaşılmaması için bu ayetin uyardığı bildirilmek tedir. ' � ' ..Kadınlar sizin, siz de kadınların örtüsüsünüz" '· ayeti, erkekle kadının ahlaki ve insani yönden birbiı·ini tamamlayıp evlilikle denkleşip bütünleştiklerini; "Kadın lar erkeklerin benzerle ridir(birbirinin yarısı gibidir) , hadisi de yaratıhştaki birlikteliği ve eşitliği \'urgulamaktadır. "Arat: 26 "Aiızap:59
"Bak. Hülasaını Beyan. Mehmet Vehbi Eli:ndi. c. l l . sh: 4167 ''Bakara: 187 ''Ebi Dawuı. Tahareı. 95
27
______
Başörtüsü inkarı
_ _ _ ve i sti sma rı_ _ _ _ _
Bu denli açık ifadeleriyle Kur' an, erkek ve kadınları her hak karşısında ve iş konusunda teker teker anmakta ve insan tanımının, ancak ikisinin bütünlüğü göz önüne alınınca, mümkün olabileceğine işaret ederek, detaylandırmaktadır: "Doğrusu erkek ve kadın Müslüman lar, eı·kek ve kadın m üm in ler, Allah'a boyun eğen erkek ve kadınlar, (O'na) gönülden bağlanan erkek ve kadınlar, oruç tutan erkek ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadınlar, işteAllah bunların hepsine bağışlan ma ve büyük ödül hazırlamıştır." '(, ayeti bunun ispatıdır. Atatürk'ün Peygambersünnetini diriltmesi: Kadınların mescitlere gitmelerini onların doğal hakkı gören ve buna izin veren Hz. Peygamber'in bu uygulaması. ülkemizde de hala hazmedilebilmiş değildir. Atatürk 2 Şubat 1 923'te izmir'de halk i l e
yaptığı konuşmasında b u hazımsızlığı bir a n önce Türk ulusunun aşması
gerektiğine işaret etmiştir. Atatürk'ün Hz. Peygamber'in u7..ak vizyonunu dile getiren bu ileri görüşli.ilüği.i. henüz ülkemizde tanı olarak anlaşıl ınadığı gibi. başörtülü hanıınlarıınız ve k ı zlarım ız kamu kurumlarından ve okullardan dışlanma sürecindedir.
Ve tabi, tesettür ve takva bahanesiyle "Kadının sadece saçının teli değil; sesi de haramdır, nefesi de günahtır, dış elbisesinin güzel olması da yasaktır, kadının l,;alktığı yere oturmak bile sal,;ıncalıdıı-" gibi kısıtlamalar ve kısırlaştırmalarla, Müslüman l.:adınları toplum yaşamından, doğal ve sosyal ortamdan tamamen dışlamayı ve adı konolmamış bir hapis hayatını reva görenlerin, kadınların beş vakit aynı camide ve erkeklerin gerisindt! namaz kılmasına izin veren Hz. Peygamber Efendimizin yaklaşımından ve yaşam tarzından ne denli uzaklaştıkları da açıkça görülmektedir. Başörtüsünün dayandınldığı dini gerekçeler: Doç. Dr. Şahin Filiz Şunları söylemekte ve çelişkiye düş mektedir: Kur'an kronolojisini araştıran ilim adamlarına göre, 24. Nur suresi, Hicret'in beşinci y ı l ı n ı n son aylarında indirifmiş medeni b i r
suredir. S i y e r v e i n iş nedenleri (Esbab-ı Nüzu l ) i l e il g i l i bilgilerden.
başörtüsi.ine gerekçe teşkil ettif!i i1ne sürülen 33. Ahzab ve 24. Nur
surelerinin hemen hemen a y n ı zaıııan d i l i m i nde ve aynı atm os1'er içinde indiği b i l i n m ektedir. Çünkü 33. Ahzab suresi. H i cret'iıı beşinci yılı ,, '\lızap· 3S 28
.Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
______
Şevval ayında başlayan Hendek/Ahzab gazvesinin (savaşının) hemen ardından inmeye başlamış ve sureni n tamamlanması yaklaşık dokuzuncu y ı l a kadar devam etmiştir. 24. Nur suresi ise, Hendek Gazvesi'nden kısa bir süre önce veya sonra vuku bulan Beni Mustalik Gazvesi'ni takiben inmiştir. Yahyin başlangıç tarihi olan Miladi 6 1 O yılı ise bu iki sureni n iniş
zamanı arasında on yedi y ı l l ı k bir zaman diliminin bulunması. örti.iııme i l e ilgili ayetleri n oldukça geç bir dönemde geldiğini göstermektedir. Bu sureler içinde özellikle kadının örtünınesi ve başörtüsü kul lanmasına gerekçe olarak gösteri len ik i ;ıyete bakalım: "İnanan erkeklere söyle. gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler ve itfetlerini korusunlar: temiz ve erdenıli kalmaları bakınıın dan en uygun davranış tarzı budur. (ve) Şüphesiz A llah onların ( iyi ya da kötü) işledikleri her şt:yden haberdardır. inanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; (örten) görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında cazibe ve güze l l i klerini açığa vurınasınlar; ve bumın için başörtülerini (yani genel örtülerini) yakalarının üzerine . salsınlar ''17 "Ey Peygamber! Eşlerine, kıziarına ve (öteki) bütün mi.i'min kadınlara (toplum içine çıktıklarında) dış kıyafetlerini (ci lbablarını) üzerlerine
almalarını
söyle:
Bu,
onların
(temiz
kadınlar olarak)
tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini sağlar. Aıııa (unutma ki) Allah. çok bağışlayıcıdır. rahmet kaynağıdır:·•• "Ci lbab" kavramı. kadınların örte göre üzt:rlerine aldıkları herhangi bir dış elbise değil. başörtüsü üzerine alınan ve ti.inı vücudu örten örtü (Bekir Topaloğlu-İslanı'da
Kadın): hatta
çarşaf olarak
retsir
edilmiştir. Başörtüsü iistüne yeniden bir dış örtü zorlama bir yoru ııı dur. Kaldı ki cil bab. zamanın ve koşulların belirlemesine bırakılmış bir giyim tamdır ve Kur'an'da çarşafı mecbur eden hiçbir beliı1i de bulunma maktadır. Örfen onayianmayan yerlerin örtülmesi ve iffetin korunması. Nur suresinin 30. ayetinde de geçtiği gibi her iki cinsi de bağlayıcı bir kap samdadır. "Müınin erkeklere söyle, gözlerini çeksinler... ve terçlerini (ön ve arkalarını) korusunlar.'' Bu ayet, ''başkalarının ferçlerine ve avret yerlerine bakmayın·'emrini de içeren bir anlanı taşımaktadır. "Nur: 3 1
''!\hzap: 59
29
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Ferç, avret. sev'e (çoğulu sev'at)'den maksat. kadın ve erkeğin genital organları ve makatlarıdır. ·'Mümin kadınlar. ziynetlerinden görünen kısmından başkasını açmasınlar." Buradaki ziynet. bazen kadının açması uygun olmayan yerleri, bazen de kullandığı süs, takı ve çeşitli ziynet eşyası şeklinde yorumlanmıştır. islam öncesi Araplar, en mahrem yerlerini (ferçlerini dahi) örtmeden ibadet etmeyi doğru bir davranış saydıklarından, örtünme emirleri ile kadının başörtüsü ya da çarşafa bürünmesi anlamında değil, her iki cinsin de ağır avret yerlerinin ve şehveti tahrik eden yakın bölgelerin kapatılması gereği üzerinde durulmuştur ki, tarz ve doğru olan örtün me de budur. Nur Suresi 30 ve 3 1 . ayetlerde. ·'kadınlar ziynetlerini .. göstermesinler . (la yübdine ziynetehunne) ifadesindeki ziynet: ayıp yerler, gizli görkem v�:: gi.izd l ikler: örten de gösterilmesi uygun olmayan bölgelere işaret etmektedir. ··Başörtiilerini yakakınnın üzerine salsınlar" (ve'l-Yadribne bi humurihinne ala cuyubihinne) ifadesinde geçen . "başörtüsü. (humur). esasen başörtüsü anlamında değildir. Sözcük. '·örtmek, gizlemek. gereksiz yere sokaklara dökülmemek, utanınak, sarhoş
etmek''
anlamındadır. Ayette
başörtüsü
olarak
çevrilen
H ı mar/humur. genel anlamda ·'örtü'"diir. Özelifkle ve kesin olarak başörtüsü kastedilmiş değildir. Başörtüsü anlamı, örften çıkarılan bir anlamdır. Örtten çıkarılan ve örfen yaygınlaşan bir anlamın, başörtüsünü farz k ı lması ise münasip düşmemektedir. Kaldı ki, islam öncesi Arap kadınları, başörtüsü bir yana, ağır avret mahallerini ve göğüslerini bile örtınekte gevşek davranıyorlardı. Başörtüsünün göğüsleri, gerdanı, boyun ve kulakları örtecek şekilde sıkıca başa sarılması yolundaki görüşler, ayette açıkça zikred i l ıneyen kişisel yorumlardan ibarettir. (Nisaburi Taberi; Tarihinin Kenar şerhinden) Başlarının üzerindeki örtü. açık
göğüslerini
örtmeye
hizmet
etmiyordu.
Burada
örtülnıesi
hedeflenen ve istenen bölge. baş değil. göğüslerdir ve göğüsler de terç kadar ağır av ret bölgesi içindedir. Kaldı ki. baş ı n öı1ülmesi bu denli kesin .. .. .. bir tarz. ve dinin vazgeçilmez bir emri olsaydı. baş (ra's ) ve ·'saç (şa'r) sözcüklerinin ayetlerde geçmesi gerekirdi. Kur'an . pek çok konuda ayrıntılı olarak sözcük zenginliğini sergilemekten kaçınnıazken. böylesine ciddi olduğu iddia edilen bir farzın en önemli bu iki sözcüğünü neden telaffuz etmekten kaçınmış olsun? "Bir sivrisineği bile örnek 30
--------�Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
vermekten çekinmeyen Tanrı.'" neden 'baş' ve 'saç' sözcüklerini örnek vermemiştir? Demek ki Kur'an, başın örtülmesini. başı şu ya da bu şekilde örtmeyi tamamen kadınların kendi iradelerine ve yaşadıkları sosyo-kültürel çevrelerinin koşullarına bırakmış olmaktadır. Bunun, adı ise gelenektir."21' Peki o halde, Müslüman kadınların ve kızların kendi i rad e leriyle tercih ettikleri başörtüsüne niye yasak getirilmektedir'! Veya kadınların göğsü. göbeği. kalçaları ve baca kları <�cık olarak gezmesi caiz ve münasip midir? Göğüsleri örtrnek için mutlaka "hımar" (başörtüsü) kullan- manın gerekmediğini çağdaş İslam düşünürlerinden Muhammed Esed şöyle açıkhğa kavuşturma ktadır:
"Hem İ slam'dan önce, hem de İ slam'dan sonra A rap kadınlarının kullandıkları geleneksel başörtüsüdür. Klasik Kur'an yorumcularına göre, bu başörtüsü kadınlar tarafından İslam öncesi dönemde az-çok si.is giysisi olarak kullanılır ve uçları. örti.inen kadının sırtına serbestçe bırakılırdı. O günün yaygın modasına göre. kadınların giydiği gömleği n ya da bluzun önünde genişçe bir açıklık bulunur ve böylece göğüsler örtülınezdi. Bunun içindir ki göğsün 'hı mar' ile örtülmesinin emredilnıesi. bu iş için mutlaka h ı nı ar kullanılınasının gerektiğini ifade etmez; fakat yalnızca kadınların göğüs kısmının. örten açık bırakıl masında sakınca bulunmayan yerlerden olmadığını ve dolayısıyla örtül . mesi. gösteri lmemesi gerektiği ni ifade eder.. , Muhammed Esed, ·'törfen) örtülnıemesinde sakınca olmayan yerler ya da kendil iğinden görünen kısımlar hariç" ( i l la ma zahara minha) ifadesini de şöyle yorum lanıaktadır: "'Örfen' sözcüğüyle yaptığımız ilave. İslam alimlerinin ve özellikle (Razi'nin kaydettiğine göre) ei-Kitaali'nin yaptığı 'kişinin hakim örfe' (el-adetu'l-cariye) uyarak açık tutabileceği. yani 'örtmeme sinde sakınca olmayan yerler' şeklindeki açıklamayı yansıtmaktadır. İslam hukukunun geleneksel temsi lcileri 'görünmesinde örfen sakınca bulunmayan' itadesinin tanımını her ne kadar kadının yüzü, elleri ve ayaklarıyla sınırlı tutma eğilimini göstermiş, hatta sınırlanıayı daha da ileri götürmüşler ise de. "illa ma zahara"nın anlamı. bizce çok daha "B:ıkara:26 ''Dilç. Dr. Şahin Filiı:-Riliııı \'<:: Otopya Ocak 2007 ''Muhammed Esı:d Kur'an'ın Mc�ajı Cıhıt 1-:<ıyt:ık Işaret yy. 31
______ Başörtüsü inkarı
ve
istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
geniştir; nitekim. kullanılan ifadedeki kasdi belirsizlik yahut çok anlam lılık da bu hususta insanın ahlaki ve toplumsal gelişiminin gereği olarak ortaya çıkan zamana bağım l ı değişikliklerin göz önünde bulundurulduğunu göstermektedi r. Burada hem erkeklere hem de kadınlara ulaştırılmak istenen mesaj ın özü, onların "' haranıdan gözlerini . çevirmeleri ve itfetlerini korumaları . noktasında düğüm-lenınektedir ki, kişinin yaşadığı çağda. Kur'an'ın toplumsal ahlak konusunda getirdiği i l keleri göz önünde tutarak. dış göriinüşünde. giyim kuşamında göstermek zorunda olduğu dikkatin sınırlarını da bu ölçü belirlemek tedir.12
Kanaatimizce Muhammed Esed'in, genel ve fıtri tesettürle, özel ve ictimai başörtüsünü ayırması; farklı anlam ve amaçlar taşı dıklarını vuı·gulaması isabetli bir yaklaşımken; "Başörtüsü talun manın çokta gerekli ve her zaman geçerli bir emir olmadığı" şeklin de algılanacak bir tııvır içinele bulunması ise münasip düşme mektedir. Örtüome bütün dinlerin gereğidir: Yahudi ve Hıristiyanhkta örtiinme: "Erkekler bazen başlarını kapatırlar bazen de kapatmaz lardı; fakat kadıniann başlan daima kapalı idi ... """' •'Mişna zamanında kadınların başlarını kapatmaları genel bir uygulamaydı"24 " ...geleneksel Yahudi uygulamasına göre, kadına başı açık bir şekilde dışarı çıkması yasaklanmıştır."25 ·"Kitab-ı Mukaddes, havari Pavlus'tan Korintoslulara yazdığı mektupta örtünmeyi emreder: Ben Mesih'e uyduğum gibi, siz de bana uyun. Bilmenizi isterim ki her erkeğin başı Mesih ve her kadının başı erkek ve Mesih'in b:ışı Allah'tır. Erkek Allah'ın sureti ve izzeti olduğu için başını örtmemelidir. Fakat kadın erkeğin izzetidir. Bu nedenle ve melekleı· uğruna kadın, bir yetki işareti olarak başmı örtmelidir. Kadınııı örtüsüzAllah'a dua etmesi yakışır mı?''2'· Çünkü örtünme, tabii ve ahlaki bir gereksinimdir. "sh: 7 1 3
''Talmud Bavli, Ncdarim. 306 "Talmud Bavl i. Nedariııı. 306 �·Talmııd Bavli. Kethuboıh. 726 �·aab: J J .J/6
32
Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Kur'anı Kerim in Nur suresi 3 1 .ayette: ·'Başörtülerini yakalarının üstüne (kapatacak şekilde) koysunlar.... kısmında geçen "Humur Başörtüsü'" kavramını. aynı kökten türeyen kelimelere bakarak daha iyi anlama i mkanımızolınaktadır. Hami re: Gizlenmek. değişikliğe uğramak A hmere hammere: Hamurve şırayı ınayalamak· El-ham iyretü: Maya İhteınere: Mayalanıp şarap olmak İhtemere: Kadının başına, yaşmak ve başörtüsü takmak İstahmere: Birini kendine aşık etmiş gibi, kul köle olacak şekilde ve samirniyetle bağlamak. El-hi mrü: K i n ve haset duygusu taşımak El-hamerü, El-hamiril: Bir insanı örtüp saklayan, görülmesine perde olan, sık ağaçl ı k ve çalılık El-hameretü: Kötü kokuyu örten. güzel ve tatl ı koku. esans El-hamriyyü, Humeyra: Şarap rengine çalan, k ırmızııntırak. (Hz.A işe validemizin bir lakabı) EI-Muhamıneretü: Vücudu başka renk olan koyun ve atın beyaz başiısı Marazül-hanı iyreti: Buğday ve arpa gibi bitkilerin başaklarına musallat olan ve üst kı sm ını kapiayıp örten beyaz bir ınantar hastalığı Aynı kökten gelen bütün bu kelimelerin; nıüfessirlerin ve islam alim lerinin. özellikle Arabca dilbilimcilerin tariflerinden anlaşılıyor ki. ayette
geçen
·'Humur'·,
M ü rn i n
kadınların
fark
edi l i p-seç i l i p
tanınmasına, Al lah'ın emrine gönülden bağlı olduğuna, cehalet ve zilletten uzaklaşıp ruhen başkalaşıp olgunlaştığına, kem nazariardan ve kötü arzulardan onu koruyacak manevi bir perde anlamı taşıdığına işaret eden bir a lamettir. İşte bu nedenle başörtüsü mürnin kadınlara bahşedilen çok anlamlı bir öze l l i k ve güze l l i ktir, ilahi bir n imettir ve İslam simgesidir. Başörtüsünün inkarı nasipsizlik, istisınar.ı ise basitliktir.
A m a iddia ve iftira edildiği gibi, başörtüsü bir üniforma değildir. Çünkü, örneğin: a. Lütfen dikkat ve edep buyurun: Başörti.isü. öyle köşe yazılarında ve TV tartışmalarında gündeme gelmemiştir; Kur'an'ın eınridir.
33
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
b. Başörtüsü geçici değil süreklidir.
c. Tek tip ve tek renk değil, çeşitlidir. d. Resmi değil sivildir. e. Özenti neticesi ve modernizmin tirettiği birolgu değildir. f. İnsanlık ve İslam tarihi boyunca varl ığını ve kutsallığını koruyan evrensel bir değerdi r.
Başörtüsü niçin bir üniforma olarak gösterilmeyecektir? Çünkü; Asker kıyafetli birilerini gören, bunlar subay mı, asısubay mı, karacı mı, havacı mı? Bilebilir. Polis mi, komiser mi, bekçi mi . . . ayırabilir? Hastanede hemşire mi, haderne mi? bir bakışta karar verebilir. Ama başörtülü bir hanım gördüğüm üzde: Bu hangi görüşten, hangi partiden olduğuna başörtüsüne bakıp kararveremeyiz. Hangi bölgeden, hangi ilden ve hangi mahalleden olduğunu bilemeyiz. Şu tarikattandır, şu mezheptendir, şu taifedendir diyemeyiz. Başörtüsüne bakıp hangi görevde, hangi eğitimde olduğunu seçemeyiz. Çünkü başörtüsü bir üniforma değildir. Ama elbette bir kimlik ve kişilik göstergesidir. O da, asla bir partinin, tarikatın, cemaatin veya ideolojinin değil; bizzat ve ancak İslamın simgesidir. Ve zaten pek çok kesimdeki başörtüsü alerjisi, İslamla ilgili gereksiz korkuların ve önyargıların oluşturduğu gizli antipatinin bir neticesidir. Başörtüsünün Kur'an'da emrcdilmediğini söyleyecek ve laiklik bahanesiyle İslam Dini !<onusunda laubalilik edecek kadar şaşkıntaşanlara şunu sormak yerindedir: "Ya hu, bizzat Atatürk'ün tercüme tefsir ettirdiği Elmalı Harndi Yazır Kur'an mealine bakıp, başörtüsüyle ilgili ayetlere nasıl bir mana verildiğini öğrenmeniz ve o doğrultuda hareket etmeniz gerekmez miydi? Elmalı Tercümesi aynı zamanda, Mustafa Kemal'inde, kabulü değil miydi? Buna asla yanaşmadığınıza göre, sizin Müslüman geçinmeniz de, Kemalistliğiniz de tam bir 34
Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _______ _
sahtekarlık örneği miydi? Ama artık, din istismarellarının da, devrim simsarlarının da pilleri bitmek üzereydi! .. CHP ve Masonik Cephe, Başörtüsü Bahanesiyle Aslında İslamla Savaşıyordu. CHP patlamaya hazır bomba gibiydi! Nerede bir kongre yapacak olsalar önce yumruklarını konuşturup tekme tokat birbirlerinegirilmekteydi !
Baykal'ın avukat l ı ğ ı n ı yapan kişi b i le hem hem de tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından özür dilemekteydi! B i r ara CHP bünyesinde siyaset yapmaya heveslenen ve çok geçmeden boyunun öJçüsünü gören Yaşar Nuri Öztürk de eski partisini ve genel başkanını yerin dibine Y ı l l ar d ı r
CHP'lilerden
geçirmekteydi!
laiklik anlayışını yerden yere vuruyordu! Allah demenin bile laikliğe aykırı bir davranış olarak algılandığını iddia ediyordu! Ve CHP'lilerin aslında bizzat dinio kendisinden rahatsız olduklarını ileri sürüyordu! Ve hepsinden .. önemlisi CUP'den söz ederken Elli tane defosu olan pa rti" diyordu! Elli defo! Yani kevgir gibi bir şey! Bir ara kendisinin de bu çatİ altında siyaset yaptığını hatıriayınca ""defolardan biri eksilmiş" demekten Özellikle de CHP'nin
CHP çatısı altında
kendimizi alaınıyoruz! Öyle ya böyle bir partide yani dinin kendisinden rahatsız olunan bir partide en büyük defo Yaşar Nuri Öztürk gibi birinin varlığından başka ne olabilirdi ki?27Ama hayret, aynı Yaşar Nuri Öztürk, Genel Kurmay Başkanına savaş açan Deniz Baykal'a ve başörtüsü düşman lığına destek veriyordu.
Bu kesimlerin Erbakan gıcıklığı da, Hoca'nın, her türlü hile ve sahtekarlığa projektör tutup, herkesin ayarını ve amacını ortaya dökmesinden kaynaklanıyordu. Cumh uriyet Gazetesi, bir ilahiyatçı Prof.tan naklen: "Başörtüsü 1 970'de farz oldu" şeklinde saçmalamıştı. Bu, şuursuıca bir gelenek haline dönüşen başörtüsünün, Erbakan sayesinde, yeniden İslami ve insani bir sorumluluk olarak algılanmaya başlandığının dotaylı bir itirafıydı. Üniforma, başöı·tüsü ve kimlik... "
Zeki Ceyhan i28.02.2008/ :'v1illi Gazete
35
Başörtüsü lnkarı ve istismarı,
_ _ _ ____ _
______
Kamil Yeşil'in o güzel tespit ve teşbihiyle:
"Göstergebilimde üniforma, bir iletişim aracı olduğu gibi bir k i m l i k ibrazıdır da. Ü niformasını giymiş birini gördük mü onun görevde olduğunu da anlarız. Mesela, beş yıldızi ı üniforması nı giyen bir general fiilen
bir
işi
yönetmekte/yürütmektedir.
Kişi
yetkisini
üstündeki
üniformadan almakla kalmaz. üniforma onun görev alanını da belirler. Kara kuvvetlerinin rengi i l e deniz ve hava kuvvetlerinin rengi bundan dolayı görev ve yetki alanını da gösterir. Bir de emekli bir generalin üniforma ile dolaştığını varsayalım. Emekli olduğu herkesin malumu olan bir kişinin üniforma ile dolaşması insanlara ne düşündürür acaba? Gülünç bulanlar bile olur bu durumu. Yaptırım gücünü kaybetmiş, sorum luluk alanını devretmiş birinin emirleri de geçerliğini kaybetmiştir artık. Çünkü o kişinin görev başında olduğunu göstermez üstündeki üniforma. Sadece üniformasma tutkun bir kişidir karşıınızdaki . Eğer bu tutku aşırı derecede dışa vurursa kendini olayın muhatabı psikologlardır bu durumda. 2008 yılının Çevik Bir'i ile zamanın İçişleri Bakanı Meral Akşener'le konuşan Çevik Bir'i; gazetelere talimat vererek bir ifadeyi değiştirdiği söylenen Çevik Bir ile günümÜZün Çevik Bir'inin aynı kişi olduğunu kim iddia edebilir bugün? Kenan Evren'i bugün üniforması ile dolaşırken görseler insanlar ne düşünür? Demek ki üniforma bir kimlik tir. Görevde bulunmanın göstergesidir ve buna bağlı olarak ağırlığı ve saygınlığı değişiktir. Kişi aidiyet duygusunu biraz da giysisinden.
Peki, bütün bu açıklamalara göre başörtüsü için üniforma diyebilir miyiz, hayır!. Niçin üniforma değildir başörtüsü? Çünkü adı üzerinde, tek tip değildir başörtüsü, bir. İkincisi, resmiyelin değil sivilliğin göstergesidir. Süre ile sınırlı değildir, bu da üç. Modernizmin ortaya çıkardığı bir şey değildir, dört. En eski zamanlardan beri varlığını, çeşitliliğini, kutsallığını koruyan evrensel bir değerdir, beş. İşte başörtüsü tam böyle bir şeydir. inancın üniforması değildir; ama kimliğin, Müslüman kimliğinin bir göstergesidir, önemli bir işaretidir. Buradan hareketle, "efendim, başörtüsü kullanmayan kadınlar Müslüman değil mi, bunu mu söylemek istiyorsun? diyenlere hemen cevap vereyim ki böyle söylemeye ne niyetimiz var ne yetkimiz. Ben başka bir şeyden bahsediyorum. Türkiye'de bütün emekli askerler, TSK mensupları, CHP'Iiler, ADD'ciler, DMG mensubu bazı gazeteciler üniformasından alıyor demek ki.
36
.Ahmet Akgül
_______
_ __ _ _ _ _ _ _ _
Atatürk rozeti takıyorlar mı ceketlerinin yakalarına? Hayır ... Başlarına şapka geçiriyorlar mı? Hayır. Peki, o kişiler için biz "bunlar Atatürkçü değil" diyebilir miyiz? Hayır. Yani ki kişiler bazı şeyleri illa dışa vurma k, göstermek zorunda değildir. Bundan dolayı bazı inanç sahipleri bunu giysi ile açık kimliğe dökmeyebilir. Bazdan bundan dolayı şaşırdı zaten AKP'nin % 47 oy almasına. Onlar zannediyorlardı ki AKP ve benzeri muhafazakar partiler sadece baş örtülülerden ve onların yakınlarmdan oy aldı. Ee, AKP'nin ilk döneminde memlekette baŞını örten kişilerde bir azalma olduğuna göre, demek ki iktidar CHP'ye geçiyor! Bu söylemden ve umuttan sonra "Biz bu gezegende yaşamıyormuşuz, mahallenin biraz dışına çıkalım" deme noktasına geldi bu anlayış. Örtü ve laiklik... Kişiler inançlarını üniforma olarak değil, ama kimlik olarak taşıdıkları doğrudur. Bir takım insanlar bunu bilmiyor/anlamıyor işte . Örtüsünü başından aldığınız zaman bir insanı casper gibi görünmez kılam ıyorsunuzdemek ki. Hem, kiminle karştiaştığını bilmek insanlar için yararlı değil mi? Yani karşımızdan gelen kişi havacı mı, denizci mi, karacı mı, rütbesi ne, herkes bilsin diye değil midir üniforma? Emekli bir generalin, gittiği alışveriş merkezinde "Ben emekli bir orgeneral i m " demek zorunda kalması ile, üstünde rütbesi görülen kişi aynı etki ve duyguyu mu uyandırır? Kişinin emek verdiği, 30-40 yıl uğrunda ömür tükettiği bir rütbe nin aniden üzerinden alınması ile yaşadığı boşluğu tatmayan bilemeye cektir. Bazıları bundan etkilenmez veya az etkilenir. Başını açan insanlar için de aynı durum geçerlidir. Bazı insanlarda travmalar şeklinde görülüyor bu etki. Bundan dolayı diyorum ki kimliği üzerinden üstelik kutsal bir emrin kimliği- çıkarı l ı p alınan insanları siviller deği l; en iyi askerler anlayabilir. Çünkü his noktaları aynıdır. Kimlik ve giysi i l işkisidir bu. Asker, üniformasma bir tek leke gelmemesi için nasıl
titizlenirse; inançlı kişi de o kadar titizlenir. Üzüntüleri de birbirilerine
benzer. aynı duruma düşenlerin . (GKB Org. Yaşar Büyükanıt'ın PKK ile mücadele konusundaki itirafları ve uyarıları arasındaki: "Önce kendi halkımızla barışmam ız ve onları kazanma m ız gerekir. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlükler gibi kavrama ve kuralları başkalarına kaptırmamız üzüntü vericidir" sözlerini bir de bu .
.
37
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
açıdan değerlendirmemiz yararlı olabilir. A.A.)
"Herkes kimliğini ibraz etmek zorunda değildir"", diyebilir ve başörtüsü yasağını savunabilirsiniz. Ona bir şey diyen yok zaten. Ama kimliğini açık kılarak yaşamak isteyenlerden rahatsızlık duymak, bunu rej im için tehlike olarak algılamak ta anlamsızdır, diyoruz. Örtü ile laikliği yan yana değil de karşı karşıya getirdiğimiz için kişiler ve kurumlar ikide bir benim babaannem de. annem de başını örtüyor, ben de Müslümanım deme ihtiyacı duyuyor. Bir parti yöneticisi, bir prof., bir gazeteci vs. niçin böyle demek zorunda kalsın ki? "Benim anam, babannem de örtüyordu başını" diyen adam; eşi nin, kızının veya kardeşinin başını örtmediğini söylüyor bir yönüyle. Peki, soralım o mahalle baskısı söylemine sarılan saldırganlara: Başı örtülü anan, babaannen kızına veya karına bir baskı yapıyor mu, başını ört diye.?! Hayır, Efendim? Peki o zaman senin yaptığın nedir? Demek ki aradan öyle fazla asırlar filan geçmemiş. Nihayet 30-40 yıllık bir hadise var ortada. Neden o zaman bu yabancılaşma, bu korkma. bu sataşma? İşte babaanneler yaşıyor hala. Anneler yaşıyor. Eğer o kişiler doğru söylüyorsa ana'nı da. babaannem de başını örtüyordu" sözünü söylerken, soruma cevap vermek zorundadı r o kişi. Bir gün karın veya kızın babaannesinin örtüsünü başını geçirirse tavrın ne olacak? Karını boşar, kızını evlatlıktan ret mi edersin? Yoksa inançtır, kişisel tercihidir, saygı duymak gerekir mi dersin? Demek sen ananın örtüsünü değil de eşinin, kızının veya kızkardeşinin örtüsüzlüğünü savunuyorsun. Öyle mi? Buna bir şey denmemeli. Çünkü ana senin için geçmiş, eşin an ve kızın da gelece ğindir. Ama bırakın da başkaları senin ananın örtüsü de dahil; bütün anaların, kızların, bacıların baş örtüsünü yani örtünme hakkını savunsun, konısun. B u da hakdeğil mi?
Kimlik göstergeleri Üzerinden üniformasım çıkarmış bir kişi çok ünlü değilse ve sivil giyinmişse vardığı yerde kendini tanıtmak zorunda kalacaktır. Kendini tanıtmadan bazı yerlere sokulmayacaktır. Oysa üniformasım giymiş bir generale, hatta kurmay bir albaya kim olduğunu sorma ihtiyacı şöyle dursun, cesaret bile edemez damşmada bekleyen kişi. (Tıpkı benim anamın, babaannemin de •..
38
.Ahmet Akgül
_______
_ __ _ _ _ _ _ __
başı örtülü deme gereği duyulmayacağı gibi.) Demek ki neymiş? Kimlik göstergesi olarak insanlar üzerlerinde bir şey taşımazsa kendisini dil ile tanımlamak zorunda kalıyor. Ancak bu tanımlamaya bile güvenilemiyor her zaman. icabında belge de isteniyor ondan. Herkesi sivil polis durumuna getiren sistem, AKP % 47 alınca bundan dolayı niye şaşırıyor anlamak mümkün değil. Sözün özü şu: Tenzili rütbe ne demektir, rütbe durdurma cezasını almak ne demektir, hatta ceza aldığı için apoletleri sökül rnek ne demektir, bu yaptırımtarla karşılaşmış asker neler hisseder; bunları en iyi askerimiz bilir. Şu da bilinsin ki; örtüsü üstünden alınmış insanımız da tenzili rütbe etmiş hissediyor kendini. Önce kulluk rütbesi üzerinden alınmış insan psikolojisi yaşıyor; sonra da Türk olmaktan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan düşürülmüş insan olma psikolojisi. Rütbe durdurma cezası almış bir insan psikolojisi yaşıyor binlerce insan bugün. Apoletleri sökülmüş ve bütün emekleri heba olmuş insanlar gibi boynu bükük, ne yapacağını, nereye gideceğini bilemiyor bu insanlar. Kalpler kırgm, gözler yaşh, gelecek kara nh k. Duyulan tek söz "Ah". Yazık değil mi?2" İsrafil K u m basar'm sorusu önemli ve anlamhydı: "Nereden Çıktı Şu Baş Örtüsü ne Çözüm Tayyip Bey? (!) Çok sayın Tayyip Erdoğan! .. Sen değil miydin, iktidar koltuğuna oturur oturmaz, "Ben seçimlerde baş örtüsü meselesini çözeceği m diye bir söz verıııedim"' diyen ... Sen değil miydin, "Artık sabrıınız kalmadı'' diye kapına dayanan kitleleri, "Ne yapalım yan i. Biz hükümet olarak bunun için bir bedel ödemeye hazır deği 1 iz"' diye azarlayan ... Sen değil miydin, zamanında ·'Gelin ş u Anayasa'yı, Y ÖK Kanunu'nu değiştirelim'· diye çağrı yapan Erkan Munıcu'yu, "Ne yapalım, onlar da başlarına peruk takıp derslere öyle girsinler" diye kapı önüne koyan ...
''01 .0 1 .2008 / Mi!!i Gazete 39
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ __ _ _ _ _
Sen değil m iyd in işbirlikçilerini me mnun edebilmek için yardımcına "Baş örtüsü öncelikli meselenıiz değildir. Yaptırdığınıız araştırmaya göre Türkiye'de yalnızca yüzde 1 .5'un meselesidir'' diye açıklama yaptı rtan ... Sen değil nıiydin, 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde 'baş örtüsü meselesinin çözümüne' yönelik bir taahhüdü dahi 'seçim bildir gesine' koymaktan çekinen ... Sen değil miydin, 'toplumsal mutabakatı' yeterli görmeyip 'kurumsal m utabakat' ile m i lleti oyalayan. Ne oldu da yeniden sarıld ın baş örtüsüne? Nedir şu "Velev ki .. :• masal ı? Çok sayın Tayyip Erdoğan! .. (Sana, daha doğrusu saptırmana göre) 'Ekonomik gösterg�ler', beklentilerin de ötesini göstermeye başlamışken . (?) 'İç' ve 'dış' borçlarda azalma emareleri baş gösterm işken ... (?) 'İhraeat' patlamışken. 'ithalat' kıskançlıktan çatlam ışken ... (?) 'Cari açık', beklentilerin altında kalnı ışken... (?) 'Enflasyon' hedefleri tutturulmuşken ... (?) 'Borsa' tırmanışa geçmişken ... (?) 'Faizler' dibe vurmuşken ... (?) 'Dolar' nalları diknıişken... (?) 'Gelir dağı l ı m ındaki uçurum' hızla kapanınaya başlamışken ... (?) 'Milyar dolarcık' sahiplerinin sayısı 26'ya ulaşmış, 'günde I dolar ile yaşaınan' garibanların sayısı ' 1 2 nıi lyoncuğa' indirilm işken .... (?) 'Yolsuzlukların' üzerine gidilmişken ... (?) 'Yoksulluğa' çare bulunnıuşken . . (?) 80 yıldır hüküm süren 'karanlık' dönem sona erip, tam da ülkenin önünde 'yen i bir çağ' açılması yönünde işaretler belirmişken ... (?) Ülke ne güzel ''take off' olup havalan m ışken ... (?) Yıktın perdeyi bir anda eyledi n vi ran . Yakı ştı m ı sana baş örtüsü? Çok sayın Tayyip Erdoğan! .. 'Strateji k ortaklık' adı altında, 'kapalı kapılar' arkasında .
..
.
Amerika'ya Türk devletinin geleceğini 'ipotek altına' sokacak yeni yeni taahhütler ve tavizler verdir.
'Üyelik süreci' adı altında. 'milli egemenliği' Avrupa Birliği'ne 40
____:Ahm et Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
devreden, 'denetim' ve 'hükümranlık' haklarını ortadan kaldıran kriterleri yerine getir. 'Çözüm' adı altında, ' B i rleşmiş M i lletler' kanalı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni 'Rum Kesimi'ne teslim etmek için süreci hızlı trene bindir. 'Diyalog' sürecine katkı için. 'Ermeni soykırım tasarısını' Meclis'e indir, 'Ermenistan' ile sınırları aç. 'Azerbaycan' ile münasebetleri sona erdir. Fener Papazı'nın 'ekümeniklik' sıfatını tanı. 'Vakıt1ar Yasası'nı Meclis'ten geçir. 'Ruhban Okulunun' açılışını sağla. Irak'ın kuzeyinde 'Büyük İsrail' imparatorluğunun bir parçası olmak üzere kurulan 'kukla oluşumu' tanı. ' B ö l ücü'
hainlerin.
şereni
Türk
bayraklarını
yerlere
atıp
çiğnernelerine 'seyirci' kal. İ şte, Sana biçilen 'tarihi' ve sinsi bir misyon var. Ne işin var baş örtüsü ile? Çok sayın Tayyip Erdoğan! .. 'Kefeni' (?) falan bırak da yeniden 'papaz kıyafetini' (?) giymeye bak. (Erbakan Hoca'nın Tayyo-2 dediği)1"
'"'YeniÇag / 19.02.2008 41
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ ___ _ _ _ _
ATATÜRK'ÜN, KADlN HAKLARI VE KIYAFET ANLAYlŞI Atatürk'ü sevmek ona zarar vermeye nıani değildir. Çünkü pek çok insan sevdiğini zannederek zarar vermektedir. Tarih Kurumu'na yöneltilen baskılar sonucu. Latife Hanını'ın mektup, not ve hatıratının açıklanmasının engellenınesi de bunun en son örneği dir. Açık söylemek gereki rse; Türk halk ı devletinin kurucusunu doğru dürüst tanımıyor. Ortada: Atatürk'ten ziyade. Atatürkçiilük adı altında isınet Paşa'nın ' m i l l i şeflik' iktidarında ve onun tercihleri doğrultusunda icat edilmiş olan tablo görünüyor. Ki onun da; '"gerçekleri çarpıttığı ve yaşanmışlığı değil, masalsdığı yansıttığı·· sı rıtıyor.
1 980 ihtilali sonrası darbeci generaller Atatürk'ün hayatını konu alan
sinema
ti l m i
yapıırma
hevesine
kapılnıışlardı.
A nkara'da
düzenlenen 'Atatürk Filmi Sempozyunıumda Org. Kenan Evren'in, "Artık devir değişti. Film de halka Onun rak ı içtiği gösterilebilir" dediğini hatırlıyoruz. Atatürk'ü; yaşayıp yaşamadığı belirsiz bir m i toloji kahramanı ya da heykel/büst/rozet adamı haline getirmek kimin işine yaradı? Ömrü askeri okullar, kışlalar, karargah ve cephelerde geçmiş, tedavi amaçlı isıirahatları dışında gönlünce yaşadığı günler parmakla sayılabi lecek kadar az olan bir liderin hatırasını. acaba bizim kadar tahrip eden, değiştiren ve küçülten ikinci bir ulus var mı bilmiyoruz! ... Her odaya onun fotoğrafını as ıp, her meydana heykeliııi, her okula büstünü dikmek, basılan her paraya resnı ini koyup her arnıana onun, annesinin
veya
babas ı n ı n
ismini
vermekle,
Atatürk
çiçeğinden
Kemalpaşa tatlısına, Atatürk Havalimanı'ndan Atatürk Barajı'na; kentle rin bulvarlarından, i.lniversitelere kadar bir dizi etiket üreterek. O'nu tahrip ettik. Sonuçta; kişileri bir şeye zorlayarak bezdirrnek manasında eski dilde ' i krah getirtmek' dedikleri hal doğdu. Belki amaç bu değildi ama işte sonuç bu oldu! Üç önemli kitap Bugüne kadar Onu tanımak adına okuduğum pek çok yayın içinde üç kitap belieğime takılmıştır. Biri. 'Atatürk'ün Uşağıydım' adıyla 42
....:A h met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
yayımlanan Çankaya Köşkü hizmetiilerinden Cemal Granda'nın hatıra larıdır.. Diğeri Sadi Borak'ın derlediği "Atatlirk'ün Özel Mektupları'"dır. Üçüncüsü de Falih Rıfkı Atay'ın 'Çankaya'sıdır... Sadece
nutkundan,
yazdık larından
ve siyasi
yakınlarının
anılarından onu tanımak mümkün değildir. mesela siyaseten benimsediği ve teşvik ettiği şeylerin bir kısmına kendi hayatında yer vernıenıiştir. Ya da öncülüğünü yaptığı kimi hamlelerden uygulama sathasında hazzet meyip vazgeçıniştir. Keza kadın bahsinde... Gerçekte ımıtaassıplık sınırında bir muhafazakar olduğu görülmektedir. Tek başınayken sessizliğin ortasında, ezan dinlemekten hazzetti ğini kaç kişi b i lir? Ya da şimdilerde pek çok kişinin yaptığı gibi, canlı, yayımlanan konser programı, sırasında; radyoyu arayıp sanatçılardan Faize Hanını'ın, 'Bade-i vuslat içilsin kase-i fağfurdan' adlı bestesini ardına b i r gazel eklenerek söylemelerini istediğini? M ün ir Hayri Egeli'ye fılnı senaryosu sipariş edip metnin önemli bir kısmını d i kte ettirdi ğini !?.!" Çünkü Atatürk'ün sabataistler ve masonlar gibi bazı hakim ve hain çevreleri idare etmek için yaptığı bazı değişim ve girişimlerle. o konudaki asıl niyet ve hedefleri çoğu kezdeğişiktir.
Atatürk ve kadın kaklan "A tatürk'ün kadı nların siyasette. ekonom ide. sanatta, yani hayatın her alanında erkeklerle eşitliğinden yana olduğuna şüphe yoktur. Ancak Cumhuriyetin kurucusunun kadınların kıyafeti konusunda günümüz AtatürkçUleri gibi di.işiinnıediği de açık ve kesin bir dunınıdur.
Hilaliahmer'in, yani Kızılay'ın Kadınlar Şubesi'nin düzenle diği çay davetinde yaptığı şu konuşmaya göz atın: "Di.işmanlarımızı aldatan görüntü; bilhassa kadınlarımızın, giyim biçiminden ve örtünme şeklinden kaynaklanıyor. Onların aldanmalarına yol açan nokta: yabancılada temas edebilecek mevkide bulunan kadınlarımızın tavır ve hareketlerinin m i l l i tavır ve hareketlerimizin timsali olmayıp, belki Avnıpa tavır ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Filhakika (maalesefgerçek o dur ki), memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde giyim tarzımız ve kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim tarzı ve
"Avni Özgilrel / Radikal / 06.02.2005
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
örtünınesinde iki şekil tece l l i ediyor; ya ifrat, ya tefrit görülüyor. Yani, ya ne olduğu b i lineıneyen, çok kapalı, çok karanl ı k bir dış görünüm gösteren bir kıyafet; veya Avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak arz edilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de, şeriatın tavsiyesi ve dinimizin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. O şekiller, dinimizin m uktezası (gereği) değil, muhalifıdir. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür; hem hayata. hem fazilete uygundur. Kadınlarımız şeriatın tavsiyesi ve dinin emri mucibince örtünseler. ne o kadar kapanacaklar. ne o kadar açılacak lar. Dini örtün me. kadınlar için zorluk çıkarmayacak, kadınların toplum hayatında, ekonomik hayatta, çalışma hayatında ve i l i m hayatında erkeklerle ortak çalışmalar yapmasına mani bulunmayacak bir normal şekildedir. Bu normal şekil. toplumumuzun ahlak ve terbiyesine de uygun biçimdedir.
'İşi ifrata vardıran lar' Giyim tarzımızı ifrata vardıraıılar. yani kıyafetlerinde aynen Avrupalı kadınları taklide çalışanlar. düşünmelidir ki; her m i lletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adetleri. kendine göre m illi hususiyetleri vardır. Hiçbir millet, diğer bir milletin mukallidi olma malıdır. Çünkü böyle bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır. Bizim örtüome meselesinde nazarı itibara alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu ve ahlakını diğer yandan hayatın icabatını düşünmektir. Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla; bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. Giyim tarzınıızda m i l letin ruhi ihtiyacını tatmin için, islam ve Türk hayatını başlangıçtan ougUne kadar layıkıyla araştı rm am ız ve etrafıyla açıklamam ız lazımdır. Bunu yaparsak görürüz ki. şimdiki giyim tarzıınız ve kıyafetinıiz ecdadı mızdan başkadır, lakin onlardan daha iyidir diyemeyiz. Bizim kadın hayatıınızda. kadının giyim tarzında yeni lik yapmamız söz konusu değildir. buna bir ihtiyaçta görülmeınektedir. Mi lletimize bu hususta yeni şeyleri beliertirmek mecburiyerinde değiliz. Belki ancak d inim izde, m i l l iyetimizde, tarihim izde zaten mevcut olan beğenilir adetlere uygunluğu sağlamak mevzubahis olabilir. B i z kendi başına fertler olarak her türlü şekilleri tatbik edeb i l i r, kendi zevkimize,
kendi
arzumuza.
kendi
istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. 44
terbiye
ve
seviyemize göre
.Ahmet Akgül
_________ _ _
_______
Ancak bütün m i lletin şayanı kabul göreceği şekilleri, bütün m i lletin hayatında uygulanması mümkün olan kıyafetleri; herhalde genel temayülde aramak ve o şekillerin gerçekleşmesini de genel tema
Bazı milletierin zevk alemlerini memleketimizde ta tbike kalkmak şüphesiz ki hatadır. Bu yol toplum hayatımızı feyz ve fazilete ulaştırmaz. Eğer kadınlarımız dinin tavsiye ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur; milletin ilim, sanat, içtimaiyat hare ketlerine iştirak ederse bu hali, emin olun uz, milletin en mutaassıbı dahi takdir etmekten geri duramaz. Bilakis o halin aleyhinde söylenecek sözlere karşı, belki onun müteşebbislerinden daha fazla savunucusu olur."3 1 yiile uygunlukta görmek lazımdır.
B u satırları okuduktan sonra gelin de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'li bizim sahte Atatürkçülerimizin tanımadıkları. hatta kasıtlı çarpıttıkları . . . O'nun duygu, düşünce ve tikirlerini aslında içlerine sin
3
d i remedikleri ve özümsemekte zorlandıkları kanaatine kapılmayın " 2
Atatürk'ü, art düşüncelere alet yapma malı!
Yıl 30 Ekim 1 9 ı 8. 1 . Dünya Savaşında (Sabataist ittihatçıların
gatlet ve hıyanetiyıe) Almanya, Avusturya-Macaristan i mparator luklarının yan ı n da yer alan Osmanlı i mparatorluğu. bu savaştan yenik çı kıyordu. B u anlaşma hüküm lerince ordular terhis ediliyor. Osmanlı coğrafyası galip devlet ler tarafı ndan işgal ediliyordu.
Mondros Ateşkes Antiaşmasından sonra. birliğinden 1 3 Kasım
1 9 ı 8'de istanbul'a dönen Mustafa Kemal,
o
günlerin res m i n i şöyle
çiziyordu:
"Osmanlı
Devleti'nin
içinde
bulunduğu
topluluk,
Dünya
Savaşında yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir " Ateşkes Antlaşması" i mzalamaya mecbur edilmiş, Büyük Savaşın uzun yıl ları boyunca, ulusumuz yorgun ve yoksul bir duruma düşmüş vaziyettedir... Ordunun e l i nden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmaya devam etmektedir. . . İtilaf devletleri. Ateşkes Antiaşması hükümlerine bile uymaya gerek görmemektedir.
B i rer uydurma
nedenle, İtilaf donanmaları ve askerleri istanbul'u işgal etmişlerdir. Adana İ l i'ne Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep' e ingilizler girmişlerdir. "Atatürk'tin Söylt:,· "� Dcım:çlt:ri - 1 1 . Ci lt. s.
.,Av ni Özgürel i R:ıdikaı / 26.06.2005
ı49- J :; ı 45
Başörtüsü lnkarı ve istismarı
____ _ _ _ _
______
Antalya ile Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon'la Samsun'da İ ngiliz askerleri görülmektedir. Her yanda yabancı devletlerin su bayları ve özel adamları iş görmektedir. Daha sonra, sözümÜZe başlan gıç olarak aldığımız tarihten döıt gün önce, 1 5 Mayıs 1 9 1 9'da İtilaf devletlerinin uygun bulmasıyla, Yunan ordusu izmir'e çıkarı lıyorlar. Bundan başka, yurdun dört bir bucağında H ı ristiyan azı nlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesi ve devletimizin bir an önce çökertİ I mesi için çal ışı p duruyor! ar."' işte bu resim karşısında bir insanın karamsarol maması mümkün değildi. Ancak, Türk milletinin kara günleri için sakladığı kahramanları her zaman vardır. İşte Mustafa Kemal o kahramanlardan biriydi. istanbul'a geldiğinde İtilafdevletlerinin donanmalarını gören Mustafa Kemal yaverine tek bir söz söyledi: "Geldikleri gibi giderler" ! . Tarihin sayfalarında yankılanan bu sözle milli mücadele ateşini tutuşturmuştu. Bunun için önce istanbul hükümetinden yeni bir görev almayı başardı ve Bandırma Vapuruyla Samsun'a ayakbastı. Hedefi tekti, emperyalistleri ve işbirlikçilerini Anadolu'dan kovmak ve "tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak". Bunu gerçekleştirmek için toplumun tüm kesimleriyle iletişim kurdu. Laz, Çerkez, Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni herkesle ... Hiç kimse ye ayrımcıl ı k yapmadan, aşağılamadan. hor görmeden, ötekileştirmeden kurtuluşu ancak benim insanım gerçekleştirecek diyordu. Samsun'dan Havza'ya, Havza'dan Anıasya'ya, Anıasya'dan Erzurum'a. Erzurum'dan da S i vas'a geçti. B i r toplumu oluşturan ve ayakta tutan tüm kesimleri M i l li Kurtuluş davasının etrafında bir araya getirmeyi başardı ve emperyalistleri ve onların işbirlikçilerini Anadolu'dan çıkararak Türk m i l letinin kalbinde yerini aldı.
Atatürk işgalci EmperyalisHere Karşı Mücadele Vermişti, Kendi Milletine Karşı Değil... Vatan işgal altındaydı. Anadolu insanı. fak i r. gariban. yorgun ve çaresizdi . O cephe senin bu cephe benim diyerek koşmaktan sayısız .
.
eviadını savaşlarda yitirmişti... işte Mustafa Kemal moral olarak çöknıekte olan bu toplumu Türkmen, Kürt, Alevi. Sünni, Laz, Çerkez demeden tek b i r y ürek haline getirebilmeyi başarabilm iştir. Karşısında farklı ırklardan ve farklı renklerden ama açıkça ülke mize kasteden düşmanlar vardı. "Yeni bir m il l i mücadele başiattı-ğını sanan gafıller acaba kime karşı bu savaşı sürdürüyorlar. Türkiye herhan46
Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
______
gi bir ulusun işgali altında olmadığına göre!T ... Soran ve yukarıdaki tespitleri arkasına şimdi bu yanlışlığı sokuşturan Avni Özgiirel. acaba şimdi AB'nin. ABD'nin. IMF'nin, yerli işbirlikçileri eliyle. Türkiyemizi sinsice: Bankalarından, tabrikalarından, bürokratlarından, kanunların dan, dış politikasından kuşattıklarını ve içim izi boşalttıklarını görmeye · cek kadar ahmak mıdır, yoksa bile bile bu gerçeği gizleyen bir kiralık mıdır? Bu arada: Ulusalcıların düşmanları belli ... Kendileri gibi düşün meyen. ötekileştirdikleri Türk halkının bizatihi kendisi ... Kendi m i l leti n i n vatandaşlarını düşman ilan eden bir zihniyetin kattopu gibi büyümüş ülke sorunlarına çözüm yolları üretebilmesi mümkün mü!?" Sorusuna haklılık kazandıran bazı ulusalcıların da, kendi insanımızla ve islam inancımızla barışması yolundaki uyarı larımızın ne denli gerçekçi ve gerekli olduğu da ortada.
Atatürk Bölücü Değildi, Sahte Kemalistler Bu Ülkeyi Bölmek istiyor Mustafa Kemal. kendi fikirlerini istismar eden. M i l l i Mücadeleyi Türk toplumuna karşı gerçekleştirmeyi isteyen gafi llere şöyle cevap veriyordu: "Diyarbakırlı. Van lı. Erzurumlu. TrabzonlLL istanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkı n evlatları ve hep aynı cevherin damariand ır. Bugünü Türk M i l leti siyasi ve içtinıai camiası içi nde. kendilerine Kürtlük fikri veya Boşnakl !k fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaşlarım ız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri nıahsulü olan bu yanlış isimlendirnıeler, birkaç düşman aleti nıüı1eci beyinsizlerden başka hiçbir m i l let ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir hasıl etmemiştir. Çünkü bu ın illet efradı da um um Türk toplumu gibi müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar.'"
Atatürk'ün şu tarihi sözüne kulak verilmelidir! "Türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelen didinmeler, boğulmaya mahkumdur. Türk milleti, kendinin ve mem leketin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız, milliyetsiz beyinsizlerin saçmalıkla rındaki gizli ve kirli emelleri anlayamayacak ve onlara müsamaha edecek bir topluluk değildir." Evet aydınlarımızın ve soı·umluluk makamında bulunan adamlarımızın, artık halkımızla ve onun inancı ve yaşam tarzıyla barışması, en azından anlamaya ve saygı duymaya çalışması 47
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ __ _ __ _ _
______
mutlaka gereklidir. Biryazarın dediği gibi: B ilgi i l e o bilgiyi dile getiren gruplar arasindaki sosyoloj i k i lişkideki ifşaat türlerinin bir örneği, günümüz siyasi tartışmalarındaki "türban" konusunda görülmektedir. Türbanın karşısında yer alan, esas itibarıyla literasi cumhuriyetine (republica litteraria) ait olduklarını dile getirmeyi de unutmayan bir çevre. konumlarıyla asla bağdaşmayan bir cehalet
s e r g i l ey e b i l ın ek t e .
belki
sam i m i
ancak
gere k s i z
"duyarlıl ıklardan" politik ve "ayırıcı kibri" akılcı laştıran söyleın iere kadar bir dizi hissi ve retoriği dolaşıma sokabi l mektedir. Geniş bir skalada yer alan bu söylem ve tavırları birkaç noktada toparlamak mümkündür: Bunlardan birincisi. islam'ın kaynakları kadar bin dört yüz kUsur yıllık
kültürel/tarihsel
birikiminden
haberdar
olma
adına
hiçbir
bilgilenmeye gerek görmeksizin, kulaktan dolma, ancak kahvehane düzeyindeki dedikodular ölçüsünde bir "maluınat" ve cahil cesaretiyle "suret-i
hak"tan görünerek. türban sorununa
"aydınlanmacı-islam
sentezi" türünden çözüm yolları önermektir. Gazetelere de yansıyan "Türban farz değil. islam dininde kaza uygulaması var. Bu kızlarımız bunu bir kaza olarak saymal·ıdırlar." türünden sözler bu türdendir. İkincisi, kültürel, felsefi analizlere girmek yerine talep edilen "kültür" değişimini akılcı-teknik zaruretler i h:: ilişki lendirerek güya objektif bilgi alanına havale etmektir.
Buna örnek olarak. "Cep
telefonlarının bl uetooth kulaklıkları var. O kulaklığı kulağına takan ve türbanla kapatan bir öğrenci sınava girdiğinde ne olacak? Dersteki erkek hocaysa türbanını açtırıp arama yapamaz. Yapsa cinsel taeizle suçlanır. Her derse kadın hoca mı vereceğiz?" sözleri verilebilir. Üçüncüsü. açıkça islam'ı gericilik kabul eden. onunla rasyonel ilişkiyi tahammül ötesi gören, hangi dil, kültür, adalet anlayışı açısından bak ı l ı rsa
bakılsın
"haksızlık"
olarak
değerlendirilecek
bir
tavır
sergilemeyi, içinde bulunduğu kibir yüzünden göremez hale gelen, bakıştır. Bunun örneği ise şu sözlerde ve aynı m i nval üzere benzerlerinde kayıtlıdır: "Türban kararı üniversitelerde barış ortamını zedeler. B u gerginlik bizi bile etkileyecek. Belki hiç hakkımız olmadığı halde, türbanlı bir öğrenciye, Cumhuriyet ilkelerinin kıyafetlerine aykırı diye hak ettiği notu vermeyeceğiz." Nihayet kültürel olarak "Asla uyuşmaz ve aşılamaz iki ayrı 48
-------'Ahmet Akgül
_ _________ _
evrende olduklarına yönelik saplantılarla" kendisinden tarklı yerde ve tabii aşağı derecede olana karşı tam anlamıyla hasmane davranan, onu "değiştirmek, dönüştürmek adına olsun hiçbir umut ve ima taşımayan" tavırdır. Buna örnek ise. "Başörtüsi.ine izin ver.ilmesi durumunda kilit asarız üniversitenin kapısına. Biz işimizi bırakırız. Çünkü üniversite üniversitelikten çıkar. Biz bu şartlarda hocalık yapamayız. Benim sebebi mevcudiyetim ortadan kalkar." sözleridir. Yukarıdaki ifadeler gazetelere yansıyan demeçlerden rastgele seçilmiştir. Kimin söylediğinden daha çok belli bir kanıuyu temsil etmesi bakımından önemlidir. Bu sözler ve tavırlar, başörtüsü ekseninde bir toplumsal bölünmenin değil, "kutsal hakikati" temsil eden bir grup insanın toplumun ne kadar uzağına itildiğinin işaretidir. Demokratik kurallar içinde kültürel alana yönelik bir düzenleme söz konusu olduğunda. "toplumsal denge ve istikrar adına" muhalefet etmesi beklenenler, her tür değeri istismar edecek bir otoriter siyasete soyunabilmektedir. Oysa "sayısal çoğunluğu" kaybetmiş olanların işin siyasal yönüne ilişkin bir çaresiz strateji olarak otoriterliği öne çıkartmak yerine, daha kapsayıcı ve ikna edici bir dilin gelişmesine çalışmaları gerekmektedir. Mannheim. aydını "Toplumdan göreceli olarak bağımsız, boşlukta yüzen intelligentsia" olarak tarifetmektedir. Bu ··görece li" sözü önemlidir... Elbette hepimiz bir yerlerde duruyoruz, belli kamularla ilişki içindeyiz, ancak yine de literasİ cumhuriyetine ait olduklarını di.işi.inenlerin, görecelinin i.izerine çarpı çekecek ölçüde yeminli bir konuma kendilerini hapsetmeleri, toplumun boşluğunda yüzerek her kesim i n vicdanı olmak yerine, belli bir yere demir atmaları kabul edilir bir iş değildir. Türbana karşı durmak ve bunun çeşitli açılardan . açıklamasını yapmak elbette olabilir. Ama aydın o kişidir ki, dile getirdiği değerlendirmeler, kibrinin ve kültürel ırkçılık kininin imalarını hiçbir şekilde akla getirmeksizin türbanlı insanların vicdanlarında da haklı bir yer edinir. Söz, dünyalar farklı da olsa iki dünya arasında köprü kurabilmeli, sonuç olarak tavırlar da bir değişiklik doğurmasa dahi bir bağlam ortaklığında uyuşabilmelidir. Maalesef türban tartışması en azından bir kesim için "ti.irbanı" anlamak yerine türban üzerinden kendi "dünya görüşlerinin" ifşasına ve toplum barışının ifsadına dönüşmüş vaziyettedir.n ''M. Naci Bostancı / 20.02.2008 / Zaman 49
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ ____ _ _ _
______
ATATÜRK'ÜN KAPATTIGI; MASON TARİKATI VE TÜRBAN KARŞITLIGI Her kutsal öğeyi, sosyal ve siyasal amaçlar için istismar edenler herhalde vardır ve ola ca ktır. Ancak Türkiye'deki başörtüsü saldırılannın altında, gizli İslam düşmanlığı, din ve maneviyat karşıtlığı yatmaktadır. Kökü dışarıda, kirli ve tehlikeli hıyanet odaklan olduklan gerekçesiyle Atatürk tarafından kapatılan, ama onun şü pheli ölümünden sonra İsmet İnönü'yü iktidara taşıyan sabataist- Yahudi Dönmezi cunta tarafından serbest bırakılan ve devlet kurumlarını içten . sarmalayıp kuşatan, böylece Türkiye Cumhuriyetini ve demokrasiyi gizli mason diktatoryasına çevirip kullanmaya çalışan hainlerin, devletimizi açıkça ele geçirmeleri İttihat ve Terakki Fırkasıyla başlamıştır. Mason ve sabataist Enver, Talat ve Cemal üçlüsü, sadece maceracı kafalarıyla değil, küresel masonluğun talimatlan doğrultusundaki manevralanyla Osmanlının yıkılışını hazırlamış, bazılarınca hala "örnek vatansever" olarak gösterilen bu masonlar, güya o çok sevdikleri vatanlarını bırakıp Haçh siyonistlerin denizaltılanyla Almanya ve Rusya'ya kaçmışlardır. Bunların yurtdışındaki maceraları da, sanıldığı gibi öyle milli amaçlı değil, hıyanetlerini bağışlatıp meşrulaştırma ve Türkiye'ye dönüp, kurtuluş mücadelesini ve neticelerini yozlaştırıp masonluk hesabına kullanma amaçhdır. Ve zaten Mustafa Kemal buniarın niyetini ve tiyniyetini çok iyi bildiği içindir ki asla ülkeye sokmamıştır. Talat ve Cemal'in Ermeni kornitacılar tarafandan öldürül mesi ise; Osmanlı-Türk diyarında ve özellikle sarayda: sinsi bir etkinlik-yetkinlik çekişınesi yaşayan ve sık sık biribirine ayak ta kan Yahudilerle Ermeniterin bir hesaplaşması olarak oku n malıdır. Enver'in aslından ve ayarından, Mustafa Kemal'in bunlara karşı açık ve net tavrandan ve Atatürk karşıtlannın Enver, Talat ve Cemal hayranlığından yola çıkarak: a) Enver'in Sankamış'ta 90 bin vatan evladımızı bir gecede dondurmasını 50
Ahmet Akgül
_______
__ __ __ _ __ __ __ __ __ __ __
b) Bize Sevr'i dayatan güçlerin işini kolaylaştıracak şekilde, Osmanhyı gereksiz yere savaşa sokup yenilmesini sağladıktan sonra, Rusya'ya kaçmasmı; oradan Türkistan'a geçip, güya Türk milliyet çifiği damarıyla yeni askeri birlikler kurup, Rus'lara karşı oluşturu lacak ciddi bir direniş cephesini erken doğuma zorlar bir tavırla, maalesef hezimete uğratıp Ruslarm Müslüman-Türk dünyasını işgalini kolaylaştırmasını; Rusya'daki Yahudi yoldaşlarıyla, Amerika'daki Yahudi soy daşlarının, komünist-kapitalist iki kutuplu, ama Siyonist güdümlü bir dünya hakimiyeti hedefine zemin hazırlama operasyonları olarak görenler, acaba haklı mıydı? Diye sormak ve kafa yormak lazımdı. İşte Atatürk'ten sonra. maalesef İsmet İnönü, Süleyman DemireL Turgut Özal ve Recep T. Erdoğan döneminde. ticaretten siyasete. eğitimden kültüre, yeniden ülkeye hakim olan ve Türkiye'nin kirli ve hain derin devletini oluşturan bu ınasonlar. başörtüsünü kendi gizli saltanat Ianna karşı bir başkaldırı olarak görmeye başlamış ve türban düşmanlığı, İslam'la savaşiarına bir bahane yapılmıştır. Masonluk; siyonizmin, yani İsrail'in dünya hakimiyeti gayesinin, farklı ülkelerdeki değişik din ve kökenden insanlar eliyle yürütüldüğü bir şeytan tarikatı ve hıyanet karakollarıdır. Lions'lar Masonluğun alt kadeınesi, Rotaryan'lar ise i l k mektebi gibi çal ışmakta, ama kendilerini hayır ve hizmet kurumu olarak tanıtmaktadır. B u gibi masonik kuruluşlara iyi niyetle veya mesleki bir beklenti ve mecburiyetle katılan pek çok insanımız vardır. Ancak bunların asıl nıahiyetini ve kasıtlı hıyanetlerini ve bu yüzden Mustafa Kemal tarafından, tarihte ilk defa ve büyük bir cesaret ve terasetle yasak edildiklerini bile bile, hala bunların peşinde ve başında bulunanların, bir de kalkıp Atatürkçü geçinmeleri. tam anlamıyla sırıtan bir sahtekarlıktır. Pek çok samimi ve seviyeli aydın ve bilim adamımızın katıldığı ve M i l l i .. b i r gayret v e cesaretle çalıştığı ..Talat Paşa komitesinin Şubat2008 Pera Müzesi salonundaki toplantısında, Prof. Kemal A lemdaroğlu Rotaryan olduğunu açıklamış, başka birisi "Masonluğun kanuni bir kuruluş·• olduğu için ayıplanacak bir yanı bulunmadığını savunmuş ve M i l l i Çözüm ekibinin "Yahu madem öyle ise Atatürk b u hayırlı v e yararlı kurumları niye kapatılmıştırT sorusu, maalesef başta Sn. RaufDenktaş olmak üıere, ilgililerce yanıts ız bırakılmıştır. 51
,Başörtüsü inkarı ve l stismarı
______
_ ___ _ _ _ _
Bu arada Fransa Mason Locaları Üstadı Azaını da. Türkiye'de başörtüsünün yasak
kalması
gerektiğini
ve
bu
konuda
Türkiye
Masonlarıyla işbirliği içinde hareket ettiklerini açıklamıştır. Bu baş ınason. bazı konularda. halkın çoğunluğunun ve temel insan ve inanç haklarının da geçerli say damayacağını savunarak, ne kadar demokrat olduklarını da ortaya koynıuşlardır. Bu çıkışlar bizim iddialarımızı da ispatlanııştır.
israil'in Dünya Egemenliği Politikası Bugün, israil devletinin, iç ve dış politikasını yönlendiren ana unsur Siyonist ideolojidir. B u ideol�ji. Filistin'de bir Yahudi devleti kurmak uğruna, bu topraklarda yaşayan tüm Yahudi-olmayan insanları şiddet ve terör yoluyla yurtlarından çıkarmayı hatta gerekirse katliama uğratınayı
hedeflemiş, şoven ve
işgalci
bir düşünce
sistemidir.
Dolayısıyla, üzerinde asıl durulması. çarpık l ı ktarının anlatılması ve kınanınası gereken de bu ideolojidir. Din dışı, ırkçı ve saldırgan bir ideoloji olan S iyonizm. kimi zaman sahte bir dindarlık kisvesine de bürünerek, oı1aya atıldığı
günden bu yana. Yahudi ve Hıristiyan
dünyasından pek çok kişiyi etkisi altına almış gibidir. Özellikle israil devletinin kurucu kadrosunda yer alan bazı Siyonistler. bu ideolojiyi israil
devletinin
neredeyse
resmi
ideolojisi
haline
getirmişler ve
Siyonizmin etkisinin nesiller boyunca devamını temin etmişlerdir. A ncak bugün. gerek barış yanlısı israil vatandaşları. gerekse dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan Yahudilerin önemli bir kısmı Siyonizme karşı çıkmakta,
Siyonisı
uygulaınaları
şiddetle
eleştirmektedir.
Bunun
temelinde. Siyonizmin ilk dönemlerinde öne sürülen propagandaların aksine. şiddet yanlısı olduğunun. dünyanın huzur ve güvenliği açıkça tehdit boyutunun ve yalnızca Arapların değil Yahudileri de büyük sıkıntılara soktuğunun yaşanan tecrübelerle ispat edilmiş olması vardır. Tarih, Siyonisı ideolojiden vazgeçilmediği müddetçe, Yahudilerin dolayısıyla da komşularının ve bölgenin- barışa kavuşamayacağı n ı göstermektedir. Siyonizmin gerçek yüzünü görenler ve asıl amacını sezenler, tehlikenin boyutlarını ve acı sonuçlarını daha iyi tahmjn etmektedir. Bilgi eksikliği ya da yanlış yönlendirmeler nedeniyle. Siyonizmin etkisine kapılanlar ise bilerek veya bilmeyerek çok tehlikeli bir oyunun parçası haline gelmektedir. Bu nedenle Ortadoğu'ya barış gelmesi için yapılması gereken işlerin başında. Siyonizıni tüm yönleri ile deşifre etmek, bu
52
___;Ah m et Akg ül
_ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
sapkın ideolojinin etkisi altına girenleri yanılgılarından kurtarmaya gayret göstermek ve bu yönde yoğun kültürel çalışmalar yapmak gelmektedir. S iyonİst propagandaların etkisi altında kalanlara, büyük bir yanlışın içinde olduklarının gösterilmesi ve doğru yola davet edilmeleri, yeryüzünde barışın hakim olmasını isteyen herkesin sorumluluğu ve insanlık görevidir. İsrail'in
var olup
olmama
korkusu,
onu tüm
Ortadoğu'yu
bir st ratej i uygulamaya yöneltmektedir. Ortadoğu'ya egemen olmak. bu hayati coğrafyaya şekil verebilmek içinse, bi r ''dünya etki l eyecek
egemenliği". yani dünyaya yön veren karar mekanizmaianna hakimiyet gerekm ektedi r
.
Bu karar mekanizmalarının tamamına yakını ise Atiantik'in öteki .
yakasında. dünyan ın süper gücü olan Amerika Birleşik Devletleri' ndedir. İsrail, A B D üzerindeki güçlü lobisini ve masonik mahfiileri kullanarak, Amerika'nın global siyasetini kendi stratej i k çıkarlarına göre yönlendirmek istemektedir. İsrail'in Ortadoğu'da ihtiyaç duyduğu dü zenleme ne ise, Wash i ngton'daki İsrail lobisi. bu düzenlemeyi Amerika' ya yaptırmak peşindedir. Geçtiğimiz on yıllar içinde ABD'nin Oıtadoğu politikasının hep İsrail lehine gelişmesi bu yüzdendir. Şu anda dünya gündemi n i n bir numaralı konusu olan ABD'nin I rak işgali projesinin ardındaki en büyük etken de, yine İsrail'in Ortadoğu stratejisinin A BD politikaları ÜZer i ndeki etkisidir.
Masonların Dine Karşı Savaşı Masonluk varlığını ilk kez 1 7 1 7'de i ngil tere' de resmi olarak i l an etmiştir. Bu tarihten sonra. önce ingiltere'de. ardından başta Fransa
olmak üzere kıta Avrupası'nda yayılan masonluk. her ü lkede din karşıtlarının toplanma yeri haline gel miştir. Kendilerini "h ür düşi.ini"ırler" olarak ilan eden -bununla. İlahi dinleri tanı madıkları nı ifade eden- pek çok Avrupalı mason localarında bir araya getirilmiştir. Mimar Sinan dergisindeki "Masonluğun İ l k Devirleri" baş l ı k l ı bir makalede beliıtil diği üzere: " Masonluk, dinlerin dışında hakikati arayanların bir araya geldiği, toplandığı yerdir." Dahası "hakikati dinin dışında arayan" bu zümre, dine karşı da büyük bir kin beslemekte, ama bunu ustalıkla gizlemekteydi. Bu nedenle örgüt, kısa sürede K i l isenin, özellikle de Katal i k Kilisesi'nin rah ats ı zl ı k duyduğu bir güç merkezi haline geldi. Bu masonluk- K i l ise çatışması 53
______
Başörtüsü inkarı·ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
giderek büyüyerek 1 8. ve 1 9. yüzyıl Avrupası'nda gündemi teşkil edecekti. 1 9. yüzy ı l ı n ikinci yarısında Avrupa dışındaki coğrafyalara da yayılmaya başlayan masonluk, gittiği her ülkede din karşıtı felsefelerin ve hareketlerin çıkış noktası haline gelecekti.
Mimar Sinan dergisindeki "Politika ve Masonluk" başlıklı bir makalede, masonluğun bu din karşıtı savaşı şöyle dile getirilmekteydi: "Masonluk siyasal bir parti olmamakla beraber, siyasal ve sosyal olayların akımına uygun olarak, uluslararası birleşik ve sosyat bir kuruluş halinde örgütlenmesi 18. yüzyılın başlarına denk gelir. Mezhepterin özgürlük kurallarını uygulamaya çalıştığı sırada, onlara yardım için, din adamlan sınıfının (ruhban heyetlerinin) nüfuz ve iktidariarına karşı savaş açmak durumuna giren farma sonluğun yıkmak istediği şey, Kilisenin hükümetler ve halk üzerindeki tahakkümü idi. Bundan dolayı 1738 ve 1751 yıllannda Papa tarafından dinsiz olarak ilan edilmiştir... Farmasonluk, mezhepler özgürlüğü ilkelerini amaç edinen ülkelerde yalnız ismen gizli ve esrarlı toplantıları olan bir dernek halinde kalmış ve bu gibi memleketlerde hem müsamaha ve hem de teşvik görerek, vakit ve hali uygun orta sınıf halk ile yüksek memurlardan taraftarlar toplamış ve mason olan devlet erkanını kendi örgütlerinin başkanlık makamına geçirmiştir. Katolik mezhebinin herkes için mecburi olduğu güney memleketlerinde ise, gizli, yasak ve kanuni takip ve izlenıneye maruz devrimci bir dernek niteliğini muhafaza etmiştir. Bu memleketlerde orta sınıftan hür düşünceli gençler ve hükümetle rinin yönetiminden memnun olmayan subaylar mason localarına girmeye ve böylece, İspanya, Portekiz ve İtalya'da ve özellikle Vatikan Kilise Hükümetinin tahakkümü altındaki rejif!Iler aleyhine devrimci tertipleralınmaya yönelmiştir." Kuşkusuz burada mason yazar\kendi örgütünün lehinde bir üslup kullanmakta, masonluğun "kilise tahakkümü"ne karşı savaştığını ileri sürmektedir. Ancak konuyu yakından incelediği mizde, pek çok ülkede "tahakküm" kavramının asıl olarak mason lar tarafından kurulan veya desteklenen rejimiere uygun düştüğü görülecektir. Öte yandan, masonluğun "tahakküme karşı savaşına" iddiasının da göstermelik olduğu kesindir. Kilise, -Hıristiyanlığın çarpıtılmış olması sebebi ile- gerçekten de skolastik fikirler ve 54
.Ahmet Akgül
_ __ _ _ _ __ _ _
______
baskıcı uygulamalar sergilemesine rağmen, masonluğun kilise düşmanlığı bu sosyal meseleden değil, İlahi diniere karşı duyduğu nefretten ileri gelmektedir. Masonluğun yapısına, ritüel ve ayinlerine bir göz atmak, bu konuda fikirvermek için yeterlidir. Bir Ma son Locası Örneği: "Cehennem Ateşi Kulübü" Masonların 1 8. yüzyılda nasıl bir örgütlenme içinde olduklarını, nelerle uğraştıklarını anlamak için yapılması gerekenlerden biri, o dönemde ortaya çıkan çeşitli masonik gizli dernekleri incelemektir. B u derneklerden birisi, 1 8. yüzy ı l ın ortalarında İngiltere'de aktif olan
"Cehennem Ateşi Kul übü"dür. (Hel! Fire Club) Bu kuli.ibi.in masonik
yapısını ve sahip olduğu din aleyhtarı. pagan kimliği, mason yazar Daniel Willens "The Heii-Fire Club: Sex, Politics. and Religion i n Eighteenth-Century in England" adlı makalesinde açıklamaktadır. Masonlar tarafından açılan "thefreemason.com" isimli internet sitesinde yayınlanan makaleden bazı i lginç pasaj lar şöyledir: ingiltere'de Kral l l l . George'un hükümdarlığı döneminde, meh taplı gecelerde, pek güçlü hükümet üyelerinin, önde gelen aydınların ve etkili sanatçıların hep birlikte Thames nehrinin üzerinde bir tekne içinde West Wycombe civarında bulunan bir manastır yıkıntısına doğru yol aldıkları görülebilirdi. Orada, keşiş kıyafetlerine bürünen bu saygıdeğer kişiler, kutsallığını yitirmiş bu manasıırın çanlarının çalmasıyla birlikte. her türlü ahlaksızlığa kendilerini kaptırırlardı. Gece. kendini sefahate adamış sözde soylu bir kadın ile kutlanan bir Kara Ayin ile doruk noktasına ulaşır, şeytani tapınmalarını tamamlayan elebaşları Britanya i mparatorluğu'nun gidişatı ile ilgili komplolar kurmak için cümbüşe ara verirlerdi. Masonluk, gizemli, merak uyandırıcı. cezbedici bir örgüt olarak ortaya çıkmış, üye olan kişilerde, toplumun genel inançlarına aykırı davranmanın getirdiği bir tür psikolojik tatmin meydana getirmişti. Masonik ayinlerin temel özelliği ise, az önceki alıntıda da vurgulandığı gibi, İ lahi dinlerin sembol ve kavramları yerine, pagan sembol ve kavramları yüceltmesiydi. Böylece, sadece sembolizm yoluyla dahi, masonluğa giren kişiler Hıristiyanlığı terk ederek dinsizleşmişlerdi. Ancak masonluk sadece garip ayinler düzenlemekle kalmamış, Avrupa'yı İlahi dinlerden uzaklaştı np pagan bir kültüre sürüklemek için siyasi bir stratej i de izlemiştir. Avrupa tarihinin bazı önemli kilometre 55
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
taşlarına ülke ülke bakacak ve bu aşamalarda masonluğun dine karşı yürüttüğü söz konusu savaşın izlerini araştıracak olursak bu gerçek açıkça görülecektir.
Fransa'da Din Karşıtı Mücadele Fransız Devrimi'nde masonların oynadığı büyük rolü herkes bilmektedi r. Aydı n l anma filozoflarının çok büyük bir bölümü, öze l l i kl e d e d i n aleyhtarı görüşleri e n keskin olanlar, masonlardan meydana gelmiştir. Fransız Devrimi'ni hazırlayan ve ona öncülük eden Jakobenler de yine locaların üyeleridir. Devrimin içinde masonların oynadığı rol, Comte Cagliostro adlı bir "ajan-provokatör" tarafından henüz o y ı l larda itiraf edilmişti. Cagliostro 1 789'da Engizisyon tarafından tutuklanmış ve sorgu sırasında önemli itiraflarda bulunmuştu. A nlattıklarının başında. masonların tüm Avrupa'da zincirleme bir devrim yapma planları geliyordu. Masonların asıl amacının ise. Papalığı yok etmek olduğunu ya da Papalığın ele geçirilmesinin hedeflendiğini açıklamıştı. Cagliostro'nun iriratları arasında. uluslararası Yahudi bankerierin tüm bu devrimci faaliyetleri finansal yönden desteklediği, Fransız Devrimi'nde de yine Yahudi kaynaklı paraları n önemli rol oynadığı da yer alıyordu. Nitekim Fransız Devrimi, tam anlamıyla bir "din karşıtı hareket" nitel iğindedir. Devrimciler aristokrasinin yanında din adamlarına karşı da büyük bir tasfiyeye girişmiştir. Çok sayıda din adamı öldürülmüş, dini kurumlar ortadan kaldırılmış, ibadethaneler tahrip edilmiştir. Hatta Jakobenler, Hıristiyanlığı tamamen ortadan kaldırmak ve yerine "akıl dini" adını verdikleri pagan bir inanç yerleştirmek için yoğun gayret içine girmişlerdir. Ancak bir zaman sonra devrim onların da kontrolün den çıkarak Fransa tam bir kaosa sürüklenmiştir. Masonluğun bu ülkedeki misyonu devrimle birlikte bitmemiştir. Devri nı in ardından doğan karmaşa. sonunda Napolyon'un iktidarı ele geçirmesiyle sakinleşmiştir. Ancak bu dönem de uzun sürmemiş. Napol yon'un tüm Avrupa'ya hükmetme hırsı. iktidarının sonunu getirmiştir. Bundan sonra da Fransa'da istikrar ve ıııonarşi yanlı ları ile devriınciler arasındaki çatışma sürüp gitmiştir. 1 830'da ve ı 848'de ve ı 8 7 1 'de üç ayrı devrim daha gerçekleşmiş. 1 848'de " i kinci Cumhuriyet"e, 1 87 1 'de ise " Üçüncü Cuınhuriyet"e geç i Inı iştir. Bu çalkantılı dönemin içinde masonlar her zaman son derece aktif 56
....:Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
..,.._ _ _ _ _ _ _ _ _
rol üstlenmiştir. En büyük hedefleri ise. kiliseyi ve dini inançları zayıtlatıp. dini değer ve kuralların toplum üzerindeki etkisini yok etmek. dini eğitimi ortadan silınektir. Masonluk. "antiklerikelizm" (kilise düş manlığı) olarak bilinen sosyal ve siyasi hareketin karargahı gibi hareket etmiştir. The Catholic Encyclopedia. "Grand Orient" olarak bilinen Fransız masonluğunun bu din karşıtı misyonu hakkında önem l i bilgiler vermektedir: Grand Orient'in resm i bülten ve el kitabında bulunan Fransız masonluğunun resmi doküman ları. Fransız Parlamentosu'nca ele geçiril miş K ilise karşıtı tüm kanunların Mason localarınca önceden hazırlan dığını ve Grand Orient'in yönetimi altında uygulandığını göstermiştir. K i burada açıkça ifade edilen amaç, Fransa'daki her şeyi kontrol altına almak ve ülkeyi yönetmektir.
1903 Kongresi'nde resmi konuşmacı olan vekil Masse, 1898 Kongresi'nde şunları anlatıyor: " Masonluğun en önemli görevi politik ve laik mücadelelere her gün daha fazla müdalıale etmektir... Kilise karşıtı mücadeledeki başarı büyük ölçüde masonluk sayesindedir. Masonluğun ruhu, programları, yöntemleri galip gelmiştir. Eğer (Kilise karşıtı) blok kurulduysa, bu masonluk ve localarda öğretilen disiplinin neticesidir... Eğer işimizi bitirmek istiyorsak, ki henüz bitmemiştir, tetikte olmalıyız ve karşılıklı güvene sahip olmalıyız. Bu iş, yani kiliseye karşı mücadele, biliyorsunuz ki halen sürmektedir. Cumhuriyet, kendisini dini kurumlardan kurtarmalı ve bunun için onları güçlü bir darbeyle süpü rmelidir. Ya rım yaptırımlar heı-yerde tehlikelidir, karşımızdakiler tek bir da rbeyle ezilmelidir. The Catholic Encyclopedia, Fransız masonluğunun dine karşı verdiği savaşı aniatmayı şöyle sürdürmektedir: Gerçekte 1877'den itibaren Fransa'da uygulamaya konan; eğitimin dinden soyutlanması, özel Hıristiyan okullarına ve hayır derneklerine karşı yaptınmlar, dini kurumların kapatılması, Kilisenin maliarına el konulması gibi "Din karşıtı" tüm Masonik reformlar, sadece Fransa'da değil, tüm dünyada insan toplumlan nın anti-Hıristiyan ve din dışı bir şekilde yeniden organize edilmesi hedefine yöneliktir. Dolayısıyla Fransız masonluğu, Masonluğun tümünün öncüsü olarak, evrensel bir Masonik Cumhuriyetin 57
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
______
_ _ _ _ _ _ _ _
kurulacağı bir çağın başlangıcını kutlamak eğilimindedir. Grand Orient'in Büyük Üstadı
Senator Delpech, 20
Eylül
1 902'deki konuşmasında şöyle demektedir: "Celileli'nin zaferi 20 yüzyıl sürdü, ama şimdi ölüm zamanı gel miştir... Masonik B i rliğin kurulduğu günden, Celileli efsanesinin üze rine kurulmuş olan Roma K i l isesi'nin erimesi de zaten başlamış gibidir." Söz konusu masonun "Celileli" derken kast ettiği kişi Hz. İsa'dır. Çünkü Hz. İsa. İncil'e göre Filistin'in Celile (Galile) kentinde doğmuştur ve yine İncil'de Hz. isa'ya "Celileli isa" diye seslenildiği bildirilir. Dolayısıyla masonların K i l ise nefreti. Hz. isa'ya ve onun şahsında tüm İlahi diniere duydukları netretin bir ifadesidir. 1 9. yüzyılda inşa ettikleri
materyalist, Darwinist ve hümanist ki.ilti.irle, kendileri nce, İ lah i dinleri öldürdüklerini ve H ı ristiyanlık öncesinde olduğu gibi Avrupa'yı tekrar pagan yaptıklarını di.işünmüşlerdir. Bu sözlerin söylendiği 1 902 yılında. Fransa'da çıkarılan bir seri kanun, din karşıtlığını çok ileri boyutlara taşımıştır. Tam 3000 dini okul kapatılmış, okullarda herhangi bir dini eğitim verilmesi yasaklanmıştır. Pek çok din adamı hapsedilmiş, bazıları ülkeden sürgün edilmiş, d indarlar adeta ikinci sınıf insan uygulaması görmeye başlamıştır. B u nedenle 1 904 yıl ında Vatikan, Fransa i l e olan tüm diplomatik i lişkilerini kesmiş, ama Fransa'nın tavrında bir değişiklik olmam ıştır. Ta ki Fransa I. Dünya Savaşı'na girip, Alman orduları karşısında yüz binlerce insanını kaybedip, gururu kırılıp, "maneviyat" ın önemini anlayana kadar, bu tavrından ayrılmamıştır. Bütün bunları okurken, Türkiye'deki, Atatürk sonrası C H P tahribatını hatıriamamak imkansızdır.. Fransız Devrimi'nden başlayarak 20. yüzyıla kadar süren din karşıtı savaş, The Catholic Encyclopedia'nın belirttiği gibi, "önceden mason Icealarında geçmiş olan kanunların meclise onaylatılması" ile yürümi.iş, yani temelde Fransız nıasonluğunun (Grand Orient'in) bir operasyonu olarak devanı etmiştir. Bu gerçek, nıason kaynaklarından açıkça anlaşıl maktadır.
Örneğin Türk masonlarının
bir yayınında
"Gam betta B i rader'in 8 Temmuz 1 875 günü Clemente Amitie Leeası'nda Yaptığı Konuşmadan" şu alıntı yapılmaktadır: "İrtica hortlağı Fransa'yı tehdit ederken, din doktrinleri ve geri fikirler, modern cemiyetin prensiplerine ve kanuniarına karşı hücuma geçerken, Fran-masonluk gibi çalışkan, ileri görüşlü, hür ve kardeşl ik umdelerine bağlı bir teşkilatın sinesinde, K i lisenin hudutsuz iddiaları, 58
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
gülünç nizarnları ve adi inançları ile mücadele etme kuvvet ve tesellisini buluyoruz... Uyanık olmalıyız ve mücadeleye dayanmalıyız. Beşeriyetİn nizarn ve tekamül idealini teessüs ettirmek gayesiyle. aşılamayacak siperim izi temin edecek dayanışmayı kuralım ! T Dikkat edilirse nıasonik edebiyat sürekli olarak kendi fikirlerini
" i l ericilik" olarak göstermekte, dindarları ise "gericilikle"
itham
etmektedir. Oysa burada yapılan bir kelime oyunudur. A lıntıda "irtica hortlağı" o larak söz edilen kavram, zaten gerçek dindarların da karşı olduğu bir o lgudur. Ama masonlar bu ifade ile gerçek ve hak dini hedef almakta, insanları dinden uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca belirtmek gerekir ki, asıl olarak masonluğun savunduğu materyalist hümanist felsefe, Eski Mısır, Eski Yunan gibi pagan medeniyetlerden m i ras kalmış oldukça batı i ve "geri" bir düşüncedir.
20. Yüzyıl Masonluğu: Sessizve Derinden işte Fransa, A lmanya. İtalya, Rusya gibi ülkelerdeki masonik faaliyetler, masonluğun anıacının bir "düzen değişiki iği" olduğunu açık ça göstermektedir. Masonluk. dini kurumların, dini inançların ortadan
kaldırıldığı bir "yeni düzen" kurmayı hedeflemiş, bu amaçla da bu ülke lerdeki milli yönetimleri yıkmayayönelıııiştir. Pek çokAvrupa ülkesinde masonluk. din karşıtlarının buluşma yeri olmuş. bu buluşma yeri çok kez darbe, ayaklanma. suikast gibi kararların alındığı merkezler haline gelm iştir. 1 789'daki Büyük Fransız Devrimi'nden 20. yüzy ı l a kadar uzanan süreç içinde irili ufaklı pek çok devrim, darbe girişimi, ayaklan ma, siyasi komplo veya din karşıtı siyasetin ardında nıasonluğun etkisi görülmektedir. İngiliz tarihçi Michael Howard'a göre, mason locaları 1 9. yüz y ı l ı n ikinci yarısında çabalarını Avrupa'da kalan iki önemli i mpara torluğu, Avusturya-Macaristan ve Rus i mparatorluklarını yıkmak ve asıl Osmanl ıy ı parçalam ak için yoğunlaştırnıışlar ve bu amaçlarına l. Dünya Savaşı ile ulaşabi l mişlerdir. Bir diğer deyişle, nıasonluk "Osnıanlıyı yıkarak, dünya hakimi yetini kurmak" hedefine 20. yüzyılın başlarında büyük ölçüde ulaşmış gibidir. Dolayısıyla da 20. yüzyıl. artık ıııasonluk için bir "düzen yıkma" yüzy ı l ı olmamıştır. Önünde engel kalmadığın ı düşünen ınasonluk, siyasi komplolarla, devrim
hazırlıklarıyla. ayaklanma kışkıı1malarıyla 59
____Başörtüsü __ inkarı ve istismarı
_ _ _____ _
uğraşmaktan ziyade, aıtık kendi felsefesini toplurnlara yayma yolunu seçmiştir. Masonluğun, materyalizm, hümanizm ve evri mcil i k kavram larıyla özetlenebilecek felsefesi, bilim, sanat, medya. edebiyat, müzik ve her türlü popüler kültür aracıyla kitlelere yayılmış vaziyettedir. Mason luk bu propaganda sonucunda, ani bir devrimle deği l. uzun vadede İlahi dinleri ortadan kaldırarak. tüm insanlığı kendi telsetesi içinde aşama aşamayozlaştırmak istemektedi r. Amerikalı bir mason. masonluğun bu yöntemini şöyle özetler: "Masonluk çalışmasını sessiz bir şekilde yürütür. Fakat bu çalışma, okyanusa doğru sessiz bir şekilde vuran derin bir nehri n işleyişi gibidir."
Türk mason localarının büyük üstadlarından Hal i l Miilküs. y ı l lar önce kendisiyle yapılan bir röportajda. bu gerçeği şöyle açıklam ıştır: ve masonluğun şeytani bir tarikat olduğunu vurgulamıştır: '·Masonlar. mason sıfatıyla ortaya çıkıp hiçbir şey yapmaz. Masonluk, kendi bireylerini yönlendirir, burada yetişen biraderler. zikir tali mi üretim ine katı lan M ason kardeşler dış alemde bulundukları yerler de. çeşitli seviyelerdeki mesleklerdendir. Bunlar üniversiteler-dedirler, rektördiirler, bunlar protesördürler, bunlar devlet adam ıdırlar. bakan dırlar, doktordurlar, hastane başhekimidirler, avukattırlar, vs. İşte bunlar, masonluğun talim ettiği fikirleri yaygın bir biçimde topluma aktarma .. gayreti içi ne girerler ve buna göre yüksel i r ler. Oysa masonluğun büyük bir ısrarla "talim ettiği ve topluma ak tarma gayreti içine girdiği" bu fikirler. önceki bölümlerde incelediğimiz gibi birer aldatmacadan başka bir şey değildir. Masonluk, Eski M ısır, Es
ki Yunan gibi çeşitli pagan kültürlerin hurafelerinden kaynak bulan fel sefesini. "ak ı 1 ve bi li m" ambalaj ı i le s iis ley ip öğrettiği ve öğiitlediği süre
ce. hem kendisini hem de insanlığı aldatıp uçuruma sürüklemekred ir. i şte küreselleşme çağ ı nda "Global Masonluk"un işlevi böyledir. Bu aldanışın sonuçları ise çok acıdır. Masonluğun 1 8. ve 1 9. yüzyıl boyunca sürdürdüğü "kitleleri dinsizleştirıııe" programı, ırkçılık, faşizm. komünizm gibi kan dökücü ideoloj ileri n doğması na yol açm ıştır. Sosyal Darwinizm'in yayılması. insanları "çatışmak için yaşayan hayvanlara" dönüştürmüş, bunun kanlı sonuçları 1 9. yüzy ı l ın ikinci yarısında ve 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. 1. Dünya Savaşı, Darwinisı telkinler sonucunda savaşı ve kan dökmeyi "biyolojik bir gerek l i l i k" olarak gören Avrupa liderlerinin eseridir. Bu savaşta 1 O m ilyon i nsan bir hiç uğruna ölüme gönderi l miştir. Ardından gelen l l . Dünya Savaşı, yine 60
Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ _ __ __ __
______
masonluğun attığı dinsizlik tohumlarının ürünleri olan faşizm ve komünizm gibi totaliter ideoloj i terin eseridir ve tanı 55 milyon insanı yok etmiştir. 20. yüzy ı l boyunca dünyanın dört bir yanına acı veren
savaş. çatışma, zulüm. adaletsizlik . sömürü. açlık, ahlaki dejenerasyon gibi belalar, temelde dinsiz felsefe ve ideoloji leri n ürünüdür.
1 ) Masonluğun kökeni sayılan Tapınakçı örgütü incelendi ğinde görülür ki; Tapınakçılar, bir Hıristiyan tarikatı gibi kurul muşlarsa da Kudüs'te buldukları birtakım gizemli öğretilerden etkilenmiş ve Hıristiyanlıktan tamamen çıkarak sapkın ayinler uygulayan din karşıtı bir örgüt halini almıştır. 2) Tapınakçılar'ı etkileyen öğretinin ne olduğunu araştı ranlar Siyonisı Yahudilerin Kabala'sı ile karşılaşır. � 3) Kabala 'yı ele aldığımızda ise. bu öğretinin her ne kadar bir Yahudi mistisizmi gibi görünse de, aslında Yahudilikten daha önce sine uzanan pagan bir öğreti olduğuna, Yahudiliğe sonradan girdi ğine ve asıl köklerinin Eski Mısır'da bulunduğuna dair kanıtıara rastlanır. 4) Firavun rejimiyle yönetilen ve tipik bir "inkarcı sistem" olan Eski Mısır'da ise, günümüz inkarcılığının temel felsefesi olan "kendi kendine var olan ve rastlantılarla evrimleşen evren" yanıl gısı va rdır. Kuşkusuz tüm bunlar anlamlı bir tablo oluşturmaktadır. Eski Mısır'ın büyücülerinin felsefesinin hala canlı olması ve bu canlılığı günümüze taşınmasında etkili olmuş bir zincirin (Kabala Tapınakçılar-Masonluk zincirinin) izlerinin bulunması, bir rastlantı sanılmamalıdır. 5) BM yeni sekreterinin de mensup bulunduğu Moon tarikatı da, Siyonist güdümlü Masonluğun ve Dinlerarası diyalogun şeytani biryapılanmasıdır. İşte Türkiye'nıizdeki Başörtüsü düşmanlığını körükleyen ve toplumu ka rşıt kamplara ve kavgalara sürükleyen şeytani zihniyetin arkasında da, bu mel'un mason locaJarı bulunmaktadır. Atatürk'ün büyük bir· hasiret ve cesaretle kapattığı bu şeytan tarikatı, türban şeklinde simgeleşen islami uyanışı ve Milli Şahlanışı, kendi sinsi saltanatı için en büyük tehdit ve tehlike olarak algılamakta, ama bur.u ..Laiklik elden gidiyor" yalanıyla açığa vurma ktadır. 61
____Başörtüsü __ inkarı ve istismarı,
_ _ __ _ _ _ _
KALlR MI? Ülkem parçalanıyor, BO? tuzağıyla Vatan elden giderse; namus kalır ını? Şu Irak'tan ibret al, can kulağıyla M i l l i hükümet o�sa; kabus kalır mı? Adi l bir düzen olsa, sesinıiz duysa Devlet saygın vatandaş, yerine koysa Karnı m ız ve kafamız, kalbimiz deysa Dağda terörist, damda; mahpus kalır mı? Sağ-sol, Türk-Kürt, vah bizi ; bize vurdular Anneler ve gelin ler, dize vurdular Başörtülü kızı ma, vize vurdular Vicdan ehli bunlara; sus pus kalır mı? Alevis i, Sünnisi; benim insanını Türk üm, Kürdüm, Çerkezinı; ama islam ı m Bayrağım, Atatürk'üm; Marşını, Ezanım Daha kaynaşmayacak. husus kalır mı? Dinle devlet barışsa; huzura ersek Gerçek laik. demokrat; düzene girsek M i l l i birlik oluşsa; el ele versek Karşımda Haçlı gavur, Uruz kalır ını? Ülkemizgeri kalmış, halkımız sefil Din konusunda fetva, veriyorcahil Başörtülü, örtüsüz; ayıran gafıl Dirlik dağılsa; Tatvan, Tarsus kalır mı?
62
Ahmet Akgül·
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
-------'
BAŞÖRT ÜS Ü Kİ MLERİ N BAŞAGRISIDIR?! AKPve MHP'nin tutarsıziiğı Başörtüsü konusunda A K P ve MHP'nin; olmayan bir yasağı yasallaştırıp yaygınlaştırmaktan
başka sonuç doğurmayacak olan,
sadece sorun savmaya ve oy aviarnaya yönelik bulunan girişimlerine; PKK ve K ı brıs konusundaki Türk ve islam düşmanlığını yakından bildiğimiz Lajendik gibi AB giivurları ve bunların aydın yaftalı yerli hayranları, destek veriyor. !?
.
Arkadaş, eğer bir şeye Haçlı gavurlar ve manda kafalılar destek veriyorsa, onun altında bir şeytanlık aramamız gerekiyor. Kirni lerin veli, kirni lerin deli sandığı bir mecnun'un: "Atfedersiniz, benim balgamım bile bu gavurlara ve kiralık gavatlarına
yarayacaksa,
bunların
sinekleri
bile
konup
karnını
doyuracaksa. midemin bulanması pahasına onu ağzımda tutmak ve gidip onlara yaramayacak bir yere atmak bana daha ak ıl lı ve tutarlı görünüyor·· sözleri hatırıınızageliyor.. Acaba A K P eliyle daha ne tavizler koparacaklar ve ülkemizi hangi talihsizliklere yuvarlayacaklar ki, İslam'ın simgesi olan başörtüsü konusuna arka çıkıyor ve demokrat tavrı takınıyorlar? Soruları kafam ıza takılıyor.. Geçmişten ders ve ibret almayan ları, pişmanlık ve perişanl ı k dolu bir geleceğin beklediğini, hem dinimiz hem tarihimiz haber veriyor. Umarız, yakın bir gelecekte, gerçekten temel insan haklarına evrensel hukuk kurallarına dayalı, her yönden m i l l i ve bağımsız bir değişim sürecinde, başöı1i.isü gibi suni ve gayri insani uygulamalara son verecek gelişıneler karşısında. bugün A K P'yi alkışlayanların nasıl bir tepki koyacağı, merak ediliyor. . .
Başörtüsü kimin bidatı ve kimlerin baş ağrısı? Başörtüsü islam'ın m ı . yoksa masonik rej i m i n ve C H P kafasının bidatı ını? N i fak cereyanı yüzlinden her şey allak bullak ve yalaına oldu, her şey birbirine karıştırıldı. Daha on y ı l önce Bosna'ya gidişinde başörtüsünü 'Bacılarımızın namusu ve zırhı' diye takdim eden Deniz Baykal. şimdi nasıl olduysa başörtüsünü islam'a eklenen yeni bir şart yani bidatolarak görmeye başladı. 63
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ __ _ _ _ _
______
'Yeni bir peygamber mi geldi?' diye sorup duruyor.. Bu durunıda
başörtüsünün dindeki yeri
bulanıklaşıyor.
Bu
bulanık
havada Ruhat Mengi, hocaları ve gelmiş geçmiş diyanet işleri başkanlarını ekrana davet ediyor. i cabet edebilene aşk olsun! Yargıtay başkanveki l i Osman Şirin de (Osman Zümrüt'ten sonra) Ziya Paşavari 'bizim zaman ımızda böyle bir şey yoğ idi. iş bu uygulama yen i çıktı' diye veryansın ediyor. Bu durumda işin sadece kanuni mahiyeti değil dini mahiyeti de tartışılır hale geliyor. Osman Şirin de derin anayasa yorumcusu
Kanadoğlu
gibi:
"Yasama yetkisi
laiklik
i lkesine
dokunınaya imkan vermez" diyor! .. Bazıları bunu daha değişik yoldan söylüyor. Sözge l i m i, Fatih H i l m ioğlu 'yüzde 95 i l e de gelseler bunları değiştiremezler' diyor. B u ne demek o l uyor? Yüzde 95, yüzde 5'1ik bir ideoloj i k azınlığın esareti değilse bile tahakkümü altında mı bulunuyor? İslam dünyasını maalesef ideolojik azınlıklar yönetiyor. fsliim dünyasının ideolojik azınlıklar
tarafından
yönetildiğini
söyleyen
zat
Cezayi r
eski
başbakan larından A bdulhamid İbrahim i'dir. Son sıralarda laiklik ilkesi üzerinden yasakları savunan zümre üst
üste mantık
hatalarma düşüyor.
Bu
da
giderek
h isteriye
kapıldıklarını gösteriyor. Osman Şirin. "İstanbul Hukuk Fakültesi'nin içinde ne örtün-me ihtiyac ını duy�n bir kızımız vardı, ne de kapıda 'örtiinmeliyim'. 'dini inancımın gereği budur' diye eyleme giden bir kişi vardı. Hiçbirisi mev-cut değildi" diye sızlan ıyor. Bu tarihe tanıklığı veya tesbiti doğru ama kalıcı doğru değiL arizi bir doğrudur. Doğruluğu bir dönemle mukayyet ve sınırlıdır. Yani düz bir çizginin doğrusu değil, bir eğreltinin ve bir kırılma döneminin arizi yani geçici doğrusu.
Çok
dönemlerinde
ilginçtir Abdullah Azzam açıklık
meselesini
hatıralarında
şöyle anla-tır:
Üniversitesi'nde okurken kampüste başı kapalı ve
" B iz
kendi Kahire
İsliimi
kılık
kıyafete riayet eden tek kişi vardı; O da Seyyi d Kutup'un kardeşi Emine Kutup idi ... " Ama yetmişli y ı llara gel i ndiğinde durum tersine dönmüştür. Demek ki, Şirin'in İstanbul Ü n iversitesi'nde müşahede ettiği hal sadece Türkiye'ye mahsus deği ldir. B i r dönemin genel geçer gerçeği-dir. Ama bugün yasak maalesef sadece Türkiye'ye mahsus gibidir. İsrail halkını dindarlaştıran şey, Araplara karşı kazandıkları
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ _ _
zater iken; Arapları dindarlaştıran ve Arap milliyetçiliğini zayıtlatan faktör de hezimet olmuştur. 1 00 yıl geriye gidelim ve kitaplarda ve kartpostaHar-daki Saraybosna fotoğratlarına bakalım. Baykal'ın başörtüsü dağıttığı İslam dünyasının en batısında yer alan Saraybosna i le bugünün en doğu sunda yer alan A fganistan'dan tesettür bakımından -
farksızdı. Demek ki 1 00 y ı l önce Osmanl ı egemenliği altında olan Bosna, bugünün A fganis-tan'ıyla aynıydı. Demek ki açıklık akımı ve yasağı arizi birdönemin ürünü ve yansımasıydı . .
.
3'
Vahşi Laisizm Uygulamas•: Kapital i zmin vahşisi olduğu gibi laisizmin de vahşisi olabilir. Peki bir sistem, bir görüş veya bir politika ne zaman vahşileşir? Bunun kriteri nedir? Ceza çizgisi nereden geçmektedir? Hemen cevap verelim. Eğer bir görüş. insan haklarına aykırı ise o görüş medeni değil. vahşldir. Yani insan haklarının şu veya bu şekilde çiğnenınesini öngörüyorsa. ya da uygulamaları
ile açıkça i nsan
haklarının çiğnenmesine sebebiyet veriyorsa, medeniyet çizgisinin altına düşm üş demektir. Kapitalizmin vahşi kapitalizm olarak nitelendirilmesinin gerek çesi de, insan haklarının acımasızca çiğnenmesine yol açacak şekilde, ahlaksız ve vicdansız bir sömürü aracı yapılınası yüzündendir. Mesela bir ülkede mutlu azınlık egemenliği varsa, buna rağmen geniş halk kitle leri, yaşam standartlarına erişmek için gereken imkanlardan mahrum bırak ı l m ışsa, açlık ve yoksulluk sınırının altına düşen kitleler, sosyal adaletten nasibini alam ıyorsa, o zaman o ülkede vahşi kapitaliz-m in zulmü yürütülmektedir. Jakobenlik. başka bir deyimle. vahşi laiklikte de durum bunun benzeri d ir. Mesela laikliğin tarifedilmesine bile müsaade edilm iyorsa. Birileri kendi laiklik anlayışını topluma zorla dayatıyorsa. Batı ve Doğu ülkelerindeki laiklik modellerine gözler, kulaklar tamamen tıkannıışsa, Daha hassas, daha insan! ve daha fazla toleransa yer veren bir laiklik anlayışına tartışmasız olarak hayır deniyorsa, Başörtüsü yasağı uygulamasında olduğu gibi, kanun! nıesnedi olmadan, keyfi olarak bir yasaklama devam ettiriliyorsa, ·"'Mustafa Özcan / Yeni Asya 1 06.02.2008 65
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
Anayasa'nın 38'nci maddesinde: "Yasaklar, cezalar ve güvenlik tedbirlerini ancak ve ancak TBMM koyabilir, başka makamlar koyamaz diye kesim hükümler mevcut olmasına rağmen, yargı veya yürütme, Meclis'in yetki alanına girerek, yasama yapıyor, yasak koyup uyuluyorsa". bu tecavüz ve uygulamalar, hi.ikümsüzdür, haksızdır. i nsan hakları prensiplerine taban tabana zıttır. Gerçek manada laikliğede aykırı düşmektedir . . . Yani bu vahşi Laisizmdir. Bazı öğretim görevlileri, eğer, Meclis bu konuda i nsan haklarına uygun
bir düzenleme yaparsa, yeni kanunlar çıkarırsa biz de,
"başörtüsü ile üniversiteye girecek kız talebelerio notlarını kırar onları sınırta bırakırız diyecek kadar ileri gidiyorlarsa", insan hakları kavramına ve prensiplerine karşı dahi savaş açılıyor ve bunlar haddini aşıyor demektir. Böyle olduğu için AB yetkilisi Lajendik bile, beyanat vererek,
"Türkiye'deki başörtüsü yasaklamasının insan haklarına aykırı olduğunu açıklamak mecburiyeti hissetmiştir." Elbette Lajendik Müslümanlığa ve Türkiye'nin Milli çıkarlarına düşman birisidir. Ama barbar batı demokrasisinin bile, cilasım söküp foyasını ortaya döken bu uygulamalara karşı gelmektedir. Bu tür dayatmayı yapan bir kısım medya. bir kısım laikler. şu sı ralarda TBMM'nin. müzakere olarak oylamaya koyacağı Anayasa değişikliği tekliflerini söz konusu ederek, bu teklifleri yapan partilerin
kapatılabileceğine dair üstü kapalı veya açık tehditler bile dile getirmişlerdir. A m a bu masonik mahfiller ve laubali laikler egemenl iği m izin AB'ye devrine niye tepkisizdir? Hissi davranışların bu noktalara kadar getiri lmiş olması, ortada başörtüsü meselesinden daha önem l i ve derhal ele alınıp TBMM tarafından halledilmesi gereken bir problem olduğunu göstermektedir. Anlaşılan odur ki, Türk demokrasisinin işlemesini engelleyen, işlerliğini sekteye uğratacak bir arıza vardır ve bunun giderilmesi gereki r. Yapı lacak iş, yeni Anayasa'da, TBMM için yasama alanına şu veya bu şekilde yapılması muhtemel müdahaleleri önleyecek kesin hüküm ler yerleşti rmektir. Yasama alanını her ne suretle olursa olsun ihlal eden kişi veya yetki l i ler hakkında ceza i yaptırımlar getirilmesidir. Bir kelime ile,jakoben (vahşi) laiklik uygulamalarının önlenerek,
insan haklarına uygun bir Hiiklik sisteminin anayasamıza 66
-------"Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
konulması ve teminat altına alınması icap etmektedir. Yakalanan bu tarihi fırsat en iyi şekilde değerlendirilmelidir. Çünkü, TBMM'de Anayasa'yı değiştirecek parlamento aritmetiği her zaman ele geçmemektedir. Ama bunuAKP'den beklemek hayaldir.'s
CHP'nin Milli iradeye Meydan Okuması CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, darbecilerin yaptığı anayasayı eleştirmezken milli iradenin tecelli yeri olan TBMM'nin millete uygun bir anayasa yapamayacağı iddiasında bulundu. C H P Genel Başkanı Deniz Baykal, Anayasa yapmak için değil, A nayasa'yı uygulamak için seçildiklerini söylüyor. BaykaL başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılması için AK Parti ve MHP'li m i lletvekillerince verilen Anayasa değişikliği tekli finin görüşmelerine geçilmeden önce TBMM Kulisinde gazetecilerle sohbet ediyor. Anayasa'nın tümüyle değiştirilmesinin, bazı maddelerdeki dü zenlemeleri görmezlikten gelme olanağı doğuracağını, bu nedenle 'Her maddeyle tek tek hesaplaşmak gerektiğini' ifade eden Baykal, m i llet vekillerinin Anayasa'yı korumak için yem in ettiklerini anımsatıyor. 'Mevcut Anayasa'yı yok sayıp yeni bir Anayasa yapılmasının' öngörül mediğini savunan ve 'Anayasa yeniden yapılamaz mı?' diye soran Bay kal , 'Elbette yapıl ı r. Düşmanı atarsın, devleti yeniden kurarsın. Bayrağı dikersin. Parayı bastırırsın. Yapanlar yapmış ... ihtilali yaparsın. İdamı göze alırsın ... Anayasa toptan yenilenir' diye konuşuyor. 'Anayasa yapmak için değiL uygulamak için seçildik' diyen Baykal, 'Şimdi bunu iptal edelim. yenisini yapal ım' anlayışının doğru olmadığını ileri sürüyor. Yani laiklik perdesi altına gizlenen masonik diktatoryanın öyle kolay kolay yık ılamayacağını söylemeye çalışıyor!
Dini Kitap Karıştırmanın Faydalan Üniversitelerde
başörtüsü yasağının
kaldırılması
ile
ilgili
tartışmalar böyle devam ederse, laikci amcalar ve laikci teyzeler dini konularda bir hayli bi lgi sahibi olacağa benziyor! Laikci amcalar konuyla ilgili görüşlerini kuvvetlendirmek için İslam i deliller sunma y(!rışına girmiş görünüyor! Öze l likle de
Baykal
İslam'da başörtüsünün
kanıtiayabilmek için büyük bir çaba harcıyor!.. '' SUieyman ArifEınre / Milli Gazele / 06.02.2008
67
olmadığını(!)
______
.Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Belli ki epey kitap karıştırıyor! İ mam-ı Azam'dan örnekler veriyor! İ slam'ın kurucu unsurlarından söz ediyor! Ve tesettürün kurucu unsurolmadığını iddia ediyor! Doğrusunu söylemek gerekirse Deniz Baykal'ın İ slami
eserleri
karıştırıyor olmasından
büyük
bir
böylesine
memnuniyet
duyuyoruz! Baykal'ın ne kadar çok eser karıştırırsa, ne kadar çok bilgi edi nirse. o kadar doğruyu bulacağına inanıyoruz! Bakmayın bugünlerde sapla samanı birbirine karıştırdığıııa! O bilgi eksikliğinden kaynak lanıyor! i mam-ı Azam'ın fetvalarından yola çıkıyor ve başın dörtte birinin açık olması halinde namazın bozulmayacağını söylüyor ama, lafının nereye gittiğini pek kestirenıiyor! Yani
Baykal
bunu
söylerken
hanımların
namaz
kılarken
başlarının dörtte birinden fazlasının açılması halinde ne olacağını hiç hesaba katnııyor! Dörtte bire kadarı namazı
bozmuyor olabilir ama. döme
birinden fazlası nasıl b i r sonuç doğuruyor? Baykal'ın esas sorgulaması gereken soru bu değil mi? Dedik ya şimdilik i slami eserleri karıştırıyor ve okuduklarını fazlaca anlamadan hemen aktarıyor! Daha çok okudukça, daha çok aniayacak ve bu tür hataları daha '" azalacak diye ümit edi 1 iyor!
Rektörler Şapka Ta kar mı? Rektörleri hep kapalı alanda görüyoruz da o yüzden mi şapka taktıklarına şahit olamıyoruz? Doğrusu, bu sorunun cevabını verecek birine
rastlayamadık. Yoksa 28 Teşrinisani 1 34 1 tarih l i Şapka Kanunu'nun (O tarihte Takvim i nkılabı yapılmadığı için henüz Mi ladi 1 925'te yaşamıyorduk.) "Türkiye Büyük Mi llet Meclisi azaları ile
idarei
umumiye ve ınahalliye ve
bilumum
müessesata
mensup
memurin ve miistahdemin, Türk m i l letinin giymiş olduğu şapkayı giyrnek mecburiyetindedirler. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet men eder." diyen i l k maddesini niçin ihmal ve ihlal etsinler değil m i ? ..Zeki Ceyhan/ Milli Gazete/ 07.02.2008 68
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Çetin Altan'ın şahitliğine de m üracaat ederek. meselenin ne denli ciddi olduğunu zannediyorum ki daha net anlatabil iriz. "Benim dedem Erzurum'da ilk kadını idam etmiştir maalesef: Şal Hatun. Şapka isyanı yaptılar orada. 1 5 kişi şapkaya karşıyız diye yürüdü. O kadın da
idam edilirken "Ben zaten hatun kişiyim. neden şapka giyeyim" demiş"
Nitekim 22 Eylül 2007 tarihinde Öğretmen-Sen yöneticileri, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve Rektörler Kom itesi üyeleri ile eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Musta fa Bumin hakkında, "Şapka Giyilmesi Hakkı ndaki Kanuna muhale fetten" Ankara Cumhuriyet Başsavcı l ığına suç duyurusunda bul unmuş tu. Suç duyurusu dilekçesinde. '28. 1 1 . 1925 tarihli 67 1 Say ı l ı Şapka
Giyi lmesi Hakkında Kanunu'na göre TBMM üyeleri, tüm kamu görev l i leri, memur ve müstahdemlerin şapka giyme mecburiyeti bulunduğu' kaydedilmişti. Teziç ve Rektörler Komitesi üyeleri ile Bumin'in, '67 1
Say ı l ı Kanun hükümlerine muhalefet ederek, resmi görevleri sırasında
şapka giymedikleri' iddiasına yer verilen d i lekçede, 2 aydan 6 aya kadar hapisle cezalandırılmaları istenmişti. Sahi o suç duyurusu nasıl bir neticeye bağlandı? (Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç hakkında "şapka takmayarak kanuna muhalefet" ettigi iddiasıyla suç duyurusunda bulunmasının ardından bugün de başını şapkayla "kapatmayan" rektörler için üniversitelerde "ikna odaları" kurulmasını da istemişti değil mi?) ikna odaları kurulmadı elbette. Öyle bir oda ancak ve ancak "ironik" bir tiyatro oyununun sahnesinde canlandırılabi lir. "27 Mayıs
darbesinin hemen öncesinde "Zinde Güçler"in sloganı "555-K" idi:
"Beşinci ayın beşinde saat beşte Kızı lay'da buluşalım" diyerek "yangın yerinde" rol almışlardı. . . Kimi kadın dernekleri. şimdi 27 Mayıs askeri müdahalesinin özlemi ile yanıp tutuşuyorlar . . . Laiklik istismarcısı/ darbe/davulcusu ve nıasonik ulusalcı malum cephe "döni.ilmez akşam ı n ufkunda" olduklarının farkında değil . . . Miting miting, yürüyüş yürüyüş çağırdıkları darbe birtürlü gelmiyor; bundan sonrada gelmeyecek!" Rektör kelimesi Latince kökenlidir ve bu dilde 'yöneten' anlamına geliyor. "Türban bize sonradan geldi, bize yabancı bir sembol" diyenierin rektör kelimesinin köklerine yolculuk yapmasında fayda var yani. Mesela Muğla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, 2000200 1 EğitimÖğretim Yılı açılış töreninde başörtüsünü "ArapAcem
kültürünün zevksiz. estetikten uzak görünüşlü bir metrelik bez parçası" diye tanımlamıştı. Bu biraz eski bir örnek ama maalesef güncelliğini (ıl)
______ Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
koruyan bir "ki işe". Nitekim Deniz Baykal'da daha geçenlerde "Türban denilen, geleneklerimizin bir parçası olmayan, dışardan siyasi amaçlarla dayatılmış ithal b i r kıyafetin Türkiye'de devlet sistemi içinde önü açılmıştır. Gelen, Anadolu'daki yazma değildir, gelen, A rap-Vahabi, A b basi-Emevi İslam yorumunun, Türkiye'ye yönelik projelerinin bir simgesi olarak, Türkiye'deki işbirlikçileriyle birlikte Anadolu halkına dayatmaya başladığı biryabancı üniformadır." diyordu. Evet, rektör Kelimesi. Hıristiyanlık dininde kilisedeki idareciler den birinden türetilmiş. Ben Wikipedia'nın yalancısıyım ama özellikle Anglikan ve Katol i k kiliselerinin bazılarında rektörler varmış. Eski bir ingiliz atasözü "kediler kraliçelere gülebilir"miş. Bu atasözünü Enis Ba tur, bir kitabına isim olarak verirken " Kediler Krallara Bakabilir" olarak değişti rm iş. Peki ya rektörler? Kediler rektörlere de bakabilir mi acaba?'.'
AKP: Tek Parti - Tek ŞefDiktatoryası! Burhan Bozgeyik çok güzel bir benzetme yapmıştı. Devrim istismarcısı isınet İnönü'nün Tek Parti Tek Şef döneminin. şimdi Din istismarcısı A K P eliyle hortlatıldığını saptanı ıştı: "AKP kurulduğu sırada çoğu kimse küçüınsedi, burun kıvırdı. En baba yorumcular, akil kişiler bile bunu, "Türkiye sınırları dahilinde kumimuş siyasi partilerden biri'' olarak değerlendirdi. Oysa ''kazın ayağı" hiç de öyle değildi. A K P dünya çapındaki bir projenin çok mühim bir "sacayağı" idi. Adına sonraları "Büyük Ortadoğu Projesi" de denilecek olan projenin taslağı çok önceden çizilmiş, son rötuşları 1 990'lı y ı lların başlarında yapılmıştı. A KP bu dünya çapındaki projenin
"taşeronu'' olmayacak. projenin tanı merkezinde yer alacaktı. Öyle olmasaydı, A K P Genel Başkanı, "BOP Eş Başkanı" yapı lır mıydı? Düşünün siz, projenin "m imarlarından A BD'nin, ya da bir başka mimar ingiltere'nin, ya da İsrail'in cumhurbaşkanı, ya da başbakanı değil de Türkiye'deki bir partinin genel başkanı "başkan" seçil i yordu. AKP'nin ehemmiyeti Irak'ın işgalinde de ayan beyan görülecekti. A K P iktidarı 1 4 Mart 2003'te işbaşına geçti. Bu tarihten tam altı gün sonra 20 Mart 2003'te l rak'a karşı karadan, denizden ve havadan hücuma geçildi. 9 Nisan 2003'te de Bağdat düştü. Şayet Türkiye'de A K P iktidarı gibi bir iktidar olmamış olsaydı, bu büyük işgal fıyaskoyl a neticelenir bu da en baştaA B D ve İngiltere'nin sonu olurdu. '' Suavi Kemal /Milli Gazete / 06.02.2008 70
_______
Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
A K P kurulurken. işbaşıııa getirilirken düşünülen model şuydu: Türkiye'de ve büyük çapta dönüştürülmesi düşünülen 22 islam ülkesini . de içine alacak ''Post-modern tek parti tek şef idaresi . kurmak ... A K P'nin "stratejik nıünetikleri". lojistik destek sağlayan teşek kül ler, düzinelerle "think tank"ler muhtelifkaynaklarla. psikolojik hare kat yürütmekle gerekli şartları. i m kanları ve ··Tek Parti-Tek Şef· idaresi nin alt yapısını hazırlıyorlardı. Para derseniz para boldu. (ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bemanke ekonomiyi canlandırmak için 145 m ilyardolar dağıtma fikrine sıcak bakmaktaydı. Kaldı ki, ABD dolarının hiçbirinin karşılığı yoktu. lrak'ı içten ele geçirmek için helikopterlerle para dağıtıl mıştı.) Türki ye'ye verilecek her kuruşun ise mutlaka karşılığı vardı. Türkiye kendisi ne verilen parayı yüksek faizi i ve bol sıfır! ı rakam larla iade ediyordu. Çiftçiler şu şu ürünleri ekmesin, bunun karşılığında hektar başına şu kadar para (sonradan o ürünleri satacak Avrupa ülkeleri verdiklerini misliyle geri alacaklardı), süt parası. yakacak parası, eğitime katkı parası. vs ... vs ... Dağıtılacak bu paralarla •·sempati zemini" hazırlana caktı. i craatlarda söz sahibi olacak muhtelif güç odakları da türlü şekil lerde enterne edilecekti. (Ayrıntılara girmiyorum ). Halkın nazari arı, bir meseleye odaklandırı lacak. mesela başörtüsü gibi. Bu mesele alabildiğine gerilecek. gerilecek. tıpkı ip çekme yarışı gibi, sonunda bırakıldığı zaman. ipin öbür ucundakiler sırt üstü yere serilecekti. Ya da bu ''gerginlik politikası"nın neticesinde meseleyi çözmüş gözükmekle reyler yüzde 70'lere çıkarılacaktı. Böylece kansız, sancısız, modern usuller kullanılarak Tek parti-Tek Şef idaresi kurulmuş olacaktı. Bu mode l i n bir sonraki hamlesi, bu ·•sempatik darbenin'· bütün islam ülkelerinde de müessir hale getirilmesiydi. Acısı sonradan ç ı kacak "post modern'' darbe şimdil i k başarıl ı olmuş gözüküyor. Tesirli muhalefet yapabilecek bütün teşekküller "enterne'' edilmiş vaziyene. Varsa yoksa, "başörtüsü" meselesi ... Benim gariban
vatandaşım, saf kalpli
hacı
amcam,
bir taşla kaç kuş
vurulduğunun, ya da inancının nasıl tahrip edildiğinin farkında bile değil. Yakında uyanacak ama iş işten geçmiş olacak .. .'':;.
"'6 �ııhat 2008 / Bıırhnn Bozgc� ik/ Milli (i azete 71
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Bu
Adamlar ve Madamlar Zır Deli mi, Yoksa Hınzır Deli
midir?
"Portekiz, ispanya, ingiltere, Fransa. Belçika, Hollanda, italya, i sviçre, Danimarka, Norveç, isveç, Finlandiya, Avusturya ... Daha saya y ı m nıı? işte bütün bu Avrupa ülkelerinin üniversitelerinde başörtüsü serbest... Türkiye'de okuyamayan Müslüman kızlar oralara gidiyor ve başörtül ü olarak yüksek tahsil yapıyor. Şu hezeyana bakın: Başörtüsü demokrasiye aykırıymış ... Şu safsataya bakın: Başörtüsü insan haklarından sayılmazmış! .. Bu adamlar ve madamlar gözleri mizin içine baka baka bu yalanları, bu hezeyanları. bu safsataları ne kadar da cesur ve kolay söyleyebiliyor!? Başörtüsü laikl iğe sığmazmış! .. Hangi laikliğe? Dünyada türlü türlü laiklik var. Portekiz ve Fransa'daki demokratik laikl iğe aykırı değil . Çünkü, anayasalarında laiklik i l kesi yer alan b u i k i Avrupa ülkesinin üniversitelerinde başörtüsü yasak değil. Evet, Başörtüsü A rnavutluk diktatörü Enver Xoca'nın laikliğine aykırıdır. Enver Xoca, 1 966'da bütün dinleri, bütün dini inanç ve ibadetleri yasak etmişti. Evel Kamboçya'nın 6,5 m i lyonluk nüfusunun 2,5 m i lyonunu öldürten süper cani Pol Pot rejiminin laiklik ilkesine de uymaz başör tüsü. Belki, Stalin laikliğine de yakışmaz... Yaktiyle, CHP'nin kültür dergisi ÜLKÜ'de şöyle bir cümle okumuştuın: '· En iyi din terbiyesi dinden hiç bahs etmemektir." Bu adam ve madamlarda zerre kadar akıl, mantık. vicdan, iz'an, insafyok mu? Halkın çoğunluğunu oluşturan Müslümanları düşman. tehdit ve tehlike olarak görüyor ve gösteriyorlar. Müslümanlara ikinci sınıfvatandaş, söm ürge yeri isi, zenci, parya olarak bakıyorlar. Azınlık olmalarına rağmen kendilerini DAHA EŞiT görüyorlar. iddialarını ve tezlerini sağlam gerekçelerle açıklayamıyorlar. Bizim dediğimiz olmazsa gemiyi batırır, uçağı düşürürüz diyorlar. Bunlardeli midir? Deli l i k birkaç çeşitmiş: Deli, zırdeli. zırzırdeli. hınzırdel i. .. 72
Ahmet Akg ül,
_______
Siz Türkiye'yi
kocaman
bir
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
tırnarhaneye
çevirdiniz.
Bari,
"Başörtüsü demokrasiye de, laikf iğe de aykırıdır"' derken başınıza kocaınan bir h u ni geçiri niz., boynunuza birçalar saat asınız.
Azınlığın Kazanılmış Haksızlıkla rı! .. Bazılarının Osmanlıca dediği zengin Türkçede "Mükteseb hak lar" denir; bugünkü azaltıl m ış ve arıtıl m ış öz Türkçede buna "Kazanıl mış haklar" denil iyor. M ükteseb iktisabtan, kesbten yani kazanmaktan gelir... Çağdaş, laikçi, totaliter, resmi ideoloji bağııni ısı, terörist kesim; birtakım dayatmaları, tabuları. yasakları. hürriyetsizlikleri, insan hakları ihlallerini ·'Kazanı l m ı ş haksızlıklar'' olarak görüyor ve her ne pahasına o lursa olsun bunları elde tutmaya çalışıyor. "Başörtüsü yasağı
kalkamaz... Başörtülüler üni versitelerde
tesettür kıyafeti ile okuyan:ıaz... Dünyayı yı karız, bu konuda yine de hürriyet veri lmesine razı olmayız!"' diye bağıranlar, işte bu kaza n ı l m ı ş haksızlıkları sonuna kadar korumak isteyen şartlı retleksli lerdir. Başörtüsü
konusunda
şu
sayacağıın
m eti n l e rd e n
ve
uygulaınalar-dan başkası geçerli deği ldir ve halkımızı bağlamaz. Birincisi: Evrensel insan Hakları Beyannamesi. İkincisi: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. Üçüncüsü: Bunlar ve bunlara benzer metinlerde garanti altına alınmış, temel değer olarak kabul edilmiş din, inanç, düşünce, inandığı gibi yaşayabilme hürriyeti.
. Dördüncüsü: Dünyanın bütün ileri, demokrat, insan haklarına
bağlı ve sayg ı l ı , hukukun üstünlüğü i l kesini kabul etmiş medeni ülkeler-deki başörtüsü uygulaması. Birtakı m rektörler, profesörler, gazeteciler, yazarlar, okumuşlar "Kesinlikle olamaz, asla kabul etmeyiz! . ."' diyerek yaygara kopaı1ı yorlar. Hangi gerekçel ere, nelere dayanarak yaygara kopartıyorlar? Türkiye halkının ezici çoğunluğu için hürriyetsizlik ve zulüm .. olan hiçbir şey başkaları için ·'kazanılmış hak olamaz! .. A k ı l , mantık, vicdan. sağduyu. hukuk. adalet, insat� iz'an böyle saçmalıkları kabul etmez. Çoğunluğa
zulm
edilmesi,
çoğunluğun
ezilınesi,
insan
hakları n ı n i h l a l i azınlık için kaza n ı l mış/mükteseb hak olamaz. Türkiye 73
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
sömürge, halkı da sömürge yeriisi değildir!"3''
Cumhuriyet Başsavcısının Yetki ve Denetim Çerçevesi Savcılık siyasal örgütlenmesini tamamlam ış/devlet kurmuş toplumlarda ortaya çıkmıştır . . . K ı saca savcılık, bir Fransız kurumudur. Dünyaya oradan yay ı l m ıştır. Savcı, günümüzde. artık ceza yargılamasının vazgeçilmez bir öznesidir. Adli yargıda çalışan savcıların yetki/görev alanını, nezdinde çalıştıkları (i lk ve bölgesel) mahkemenin yargı çevresi belirler (CYY, ın. 1 6 1 , 2004/5235 say ı l ı Yasa, m . 1 6, 30). Her başsavcılık bölünmez bir bütündür. Başsavcı, birlikte çalıştığı ve yargı çevresindeki savcılar üzerinde denetim yetkisine sahiptir. Yargıtay C. Başsavcısı ise, Yargıtay nezdindeki görevlidir ve birlikte çalıştığı savcılar üzerinde denetim yetkisine sahiptir. Türkiye C.
Başsavcısı
değild ir.
mahkemelerde görev li
Yargıtay
dış ında,
ilk
ve
bölgesel
başsavcılar ve savcılar üzerinde
hiçbir
denetim yetkisi yoktur. Yargıtay, olay mahkemesi olarak Yüce Divan ya da parti kapatma yargılaması yaptığında, Başsavcı suçlamada bulunur; taraf olarak görev yapar. Ancak, Yargıtay incelemesi sırasında başsavcı ve savcılar, bir yargıç gibi hukukun doğru uygulaması n ı sağlamakla yük üm liidürler; tarafdeğildirler
. . .
���
A nayasa Mahkemesinin değişik görev ve yetkileri? Doç. Dr. Mustafa Şentop'un önemli tespitleriyle: "Başörtüsü yasağının kaldırılması amacıyla yapılan Anayasa değişikliği TBMM'de kabul edilmiş durumdadır. Cumhurbaşkanının bu değişikliği onaylaması sonunda hükümler yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Önümüzdeki günlerde kamuoyu, konuyu Anayasa Mahkemesi sürecinde tartışacaktır. A nayasa değişiklikleri de, kanun ve kanun hükmünde kararna melerle TBMM İçtüzüğü'nde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi'nin denetimine tabidir. Bu sebeple, yapılan değişikliklere karşı oy ku Ila"'s Şubat 200R/ Milli gazı:tı: / M. Şc,·kı:t Eygi �·Sami Selçuk 1 S tar 71J
_;A h m et Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
nanların, kendi beyanları istikametinde Anayasa Mahkemesi'ne başvur-nıaları beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi, kanun, kanun h ü k m ünde kararname ve T B M M içtüzüğü'nü; A nayasa'ya uygunluk bakımından, denetleme yetkisine sahiptir. A n ayasa değişiklikleri temelde
bir
kanun
m ah iy e t i n d e
b u l u nduğundan,
A n ayasa
Mahkemesi'nin Anayasa değişikliklerini de denetlernesi mümkündür. Nitekim, 1 96 1 A nayasa-sı'nın 1 47. maddesinde, A nayasa Mahkemesi' nin,
sadece,
"kanunların
ve TBMM
içtüzüklerinin Anayasa'ya
uygunluğunu" denetleyeceği yazılmış olmasına rağmen, Mahkeme, A nayasa değişikliklerini
de denetlemiştir.
Ni hayetinde A nayasa
değişiklikleri bir kanun olduğundan denetlerneye tabi olmasını kabul etmek gerekir.
Yetki alanını sürekli genişletti Prensip olarak böyle olmakla beraber. Anayasa Mahkemesi'nin A nayasa değişikliklerini denetlemesiyle ilgili iki temel mesele vardır. Bunlardan
birincisi. A nayasa'ya uygunluk denetiminde
kriter,
Anayasa'nın bizzat kendisidir; o halde Anayasa değişikliklerinin denetimi mümkün olmakla beraber, kanunların denetiminden farklı olmalıdır. Kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetlernek kolaydır; çünkü kriter bellidir: Anayasa. Ancak, Anayasa değiştirildiğinde, kriterin kendisi değiştiri l m iş olmaktadır. O zaman Mahkeme neyi, neye göre denetleyecektir? işte bu temel meseleyi göz önüne alan hukukçular ve yasa koyucular. A nayasa değişikliklerinin denetimini, kanunların denetiminden farklı esaslarla düzenlemiştir. Türk anayasa hukukunda da, 1 96 1 A nayasası'nın i l k halinde bu konuda bir açıklık yokken. 1 97 1 'de yapılan değişiklikle, Anayasa Mahkemesi'ni n. Anayasa değişiklikleri ni, sadece, ·'Anayasa'da gösterilen şekil şartlarına uygunluğu bakımından" denetleyebileceği belirtilm iştir. İkinci önemli mesele ise, bir siyaset teorisi meselesidir. Anayasa Mahkemesi i le yasama organlarının meşruiyet temelleri birbirinden farklıdır. A nayasa Mahkemesi, Türkiye'deki hukuk düzeni içinde. meş ruiyetini sadece Anayasa'dan almaktadır. Yasama organı, yani TBMM ise meşruiyetini A nayasa ile beraber doğrudan hal ktan, seçimden almaktadır. Temelde Anayasa'nın meşruiyeti de, yine halkın kabulüne dayanmaktadır. Yasama organı Anayasa'yı
değiştirebilir;
çünkü
A nayasa'ya meşruiyet veren güç, yasama organının da dayandığı güç 75
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
olmaktadır. Anayasa Mahkemesi ise. meşruiyet in i sadece anayasadan almaktadır.
Bu
bakımdan. Anayasa Mahkemesi'nin. meşruiyetinin
yegane sebebi olan Anayasa'ya bağımlılığı tartışılamazdır. Anayasa'nın verdiği yetkilerle ve belirlediği usullerle, onun gösterdiği görevleri ifa edecek
konumdadır Anayasa değişikliği.
olduğu
meşruiyet
zemininde yapılan
Mahkeme'nin
bir değişikliktir:
dayanmış böyle
bir
değişiklikte söz söyleme bakımından. Anayasa Mahkemesi'nin elbette sınırlı olması gerekir.
27 Mayıs darbesi ve ideolojisi çerçevesinde Anayasa Mahke
mesi'ne özel bir misyon yüklendiğinden, Türkiye'de Anayasa Mahke mesi, yetki alanını kendi kendine sürekl i genişleten bir tutum sergile miştir. Anayasa değişikliklerinin denetimi. bu yüzden, anayasa koyucu ile Mahkeme arasında önemli bir çekişme konusu haline gelmiştir. Ama, çok şüki.ir ki, I 982 Anayasası ile mesele açık ve tartışılmaz, şekilde ve keyfi yonını lara kapal ı bir şekilde bel irlenm iştir.
Yukarıda değindiğimiz üzere. 196 I Anayasası anayasa değişik
liklerinin denetim inden söz etmiyordu. Ancak, Anayasa Mahkemesi'ni n.
A nayasa değişikliklerini de dilediği gibi denetlemeye çalışınası üzerine, anayasa koyucu. 1 9 7 I yıl ında. anayasanın ilgili hükmünü. yani 147. maddeyi
değiştirmiş
ve "anayasa değişikliklerinin sadece şekil be lirtmiştir. Bu hükmün yürürlüğe
bakım ı ndan denetlenebileceğini
..
girmesinden sonraA nayasa Mahkemesi. tutumunu değiştirnıenıiş. sanki yeni bir hüküm getirilmemiş gibi. yeni hükmü yok sayarak Anayasa değişikliklerini denetlerneye devanı etmiştir. A nayasa'ya konulan "şekil bakımından denetim" esasını kendine göre yorumlam ış, ··anayasada yer alan değiştirilemez maddelerle ilgili hüküm lere uygunluğun denetim ini'' b i r şekil denetim i olarak nitelendirmiştir. Mahkeme. kısaca şöyle demektedir: ''Anayasa'ya göre, devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez; cumhuriyet ikinci maddelerde belirtilen nitelikleriyle bir bütündür; o halde cumhu riyetin nitelikleriyle ilgili ikinci maddede yazı lı hususlar da değiştiri lemez ve değiştirilmesi teklif edilemez; yapılan bir Anayasa değişikli ğinin bu maddelere aykırı olması hali nde. değiştirilmesi teklif edilemez, bir hususta değişiklik yapılmış olacaktır; bir değişikliğin yapılabilir olmasını denetiemek bir şekil denetim idir; o halde A nayasa'da belirti len cumhuriyetin niteliklerine uygunluk bakımından Anayasa değişiklik lerini denetiemek bir şekil denetinıidir:· Şimdi hukuk bir yana. ınantık 7(ı
-------'Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
sınırlarını bile zorlayan bu yorumla Mahkeme tavrını sürdüregelmiştir. Mantık sınırlarını zorlaması şu bakımdandır; Anayasa'ya konulan yeni hüküm "şekil denetim i " gibi bir soyut ifade ile kaleme alınmamıştır, "Anayasa'da gösterilen şekil şartlarına uygunluk" o larak yazılmıştır. Bu ifade ile ne kastedildiği de açıktır.
1982 Anayasası keyfi uygulamaya son verdi A nayasa Mahkemesi'nin bu keyfi tutumunu sürdürmesi üzerine, anayasa koyucu, 1 982'de. bi.iti.in yorumları engelleyecek bir hükmü Anayasa'ya koymuştur. Türk anayasa hukuku tarihine yabancı kişilerin .. garip karşı layacağı bir ayrıntı ile. şekil denetimi nin·· ne olduğunu açık o larak tarif etmiştir. A nayasanın 1 48. maddesindeki hüküm şu şekilde dir: "Anayasa Mahkemesi. kammlann. kanım hiikmiinde kararnameie
rin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğ ü 'nün Anayasa:va şekil ve esas bak1mlarından uygunluğunu denetler. Anayasa de.ftişikliklerini ise.
sadece şekil bak1mmdan inceler ve denetler...
Kanunların şekil
balamından denetlenmesi, son oylamanın. öngön"ilen çoğunluklayapıl1p yapr/madrğı; Anayasa değişikliklerinde ise. teklif ve oy/ama çoğunlu ğuna ve ivedilikle görüşü/erneyeceği şartına uyulup uyulmadığı husus ları ile srmrlzdır. "
Anayasa'nın 1 48. maddesindeki düzenlemeyi. 1 96 J 'den 1 982'ye kadar yaşanan tartışmaları ve süreci dikkate alarak okuduğumuz zaman, anayasa koyucunun Anayasa Mahkemesi'ni neden ve nasıl sın ırlad ığını daha iyi anlaşılmaktadır. Şu halde, yeni anayasa değişikliği ile ilgili olarak. Anayasa Mahkemesi sadece "şekil denetimi" yapabilecek konumdadır. Şekil denetimi, 1 98� öncesinde olduğu gibi. "Anayasa'mn
değiştirilmesi dahi tekl(f'edilemez
maddelerine uygunluk boktmmdan "
yapılamayacaktır. Bu sadece. ·'teklif ve oylama çoğunluğu ile ivedilikle . görüşülme yasağına uyulup uyulmadığı . hususlarıyla sınırlı bir denetim olacaktır. TBMM'den geçen Anayasa değişikliği, teklif ve oylama
çoğunluğu hususunda herhangi bir sorun taşımamaktadır; A nayasa'da gerekl i göriilen sayıdan çok daha fazla bir çoğunlukla tekl ifedilmiş ve Meclis'ten geçmiş bulunmaktadır. Anayasa değişikliğinin görüşülmesi sırasında, "ivedilikle görüşülme yasağına'' da riayet edilmiş, iki görüşme arasında 48 saatlik sürenin geçmesi sağlanm ı ştır. Şu halde, Anayasa'ya göre, A nayasa Mahkemesi'nin denetim i için öngörülen kriteriere uyulmuş durumdadır. 77
______.Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Yeni Anayasa değişikl iklerinin Anayasa Mahkemesi'nde denet lenmesini isteyenler de. belirttiğimiz bu çerçevede bizimle mutabıktır; hiç kimse, teklif ve oy lama çoğunluğu ile ivedilikle görüşme yasağına uyulmadığını iddia etmemektedir. Değişikliklere karşı çı kanlar, aslında, Anayasa
Mahkemesi'nin
"içerik
bakımından denetim
yapmasını'·
beklemektedir. Oysa içerik bakımından denetim mümkün olmadığına göre,
1 96 1 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesi'nin yapmış
olduğu yorumu esas alarak, "şekil denetiminin sınırlarını genişletmeyi'' istemektedir.
Halbuki,
açıkça
1 982
ortaya koyduğumuz ilzere,
Anayasası, tam da bu yorumu imkansız kılmak için, şekil denetiminin ne olduğunu, tartışılamaz bir ifade ile madde metninde yazmış ve tesbit etmiştir Buna rağmen hala, şekil denetiminin sınırlarını Anayasa Mahkemesi belirler demek, "aslında anayasa manayasa yok. sadece Anayasa Mahkemesi var" demek anlamına gelecektir. O zaman ise, "madem anayasa yok. Anayasa Mahkemesi nasıl var olabilir?" sorusu ortaya
çıkacaktır;
Anayasa'ya
zira
Anayasa
dayanmaktadır.
Mahkemesi ' n i n
Anayasa'nın.
varlığı
Mahkeme'yi
sadece
düzenleyen
hilkümlerini doğru ve geçerli, diğer hükümlerini geçersiz saymak mümkün değildir? Meclis'te ve demokratik seçimlerde kaybettikleri için, siyaseti yilksek yargı organları üzerinden sürdürmeye çalışanların Türkiye'ye bir faydaları olmadığına göre,
kim
için fayda
hasıl ettiklerini artık
dilşilnmemiz gerekir. Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanlığı seçimine dahil olarak vermiş olduğu "367 kararı"yla sadece kamuoyu nezdinde değil,
hukukçular,
y ı p ranınıştır;
bazı
hatta anayasa anayasa
hukukçuları
hukukçuları
nezdinde
"Türkiye'de
de
çok
A n ayasa
Mahkemesi'ne gerek yok; çünkü var oluş sebebi bulunmamaktadır" diyebilmişlerdir. Yeni Anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'nin, "367 kararı"nın aksine, bu sefer siyaset tuzağına düşmeyeceğini.
zira
bu tuzağın daha
vahim
olduğunu.
halbuki
Mahkeme'nin Türkiye'de güvenilir bir kurum olarak yaşanıası gerekir.""
" ı 3 .02.2008Zaıııaıı 78
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
BAŞÖRTÜSÜN ÜN KERAMETi : HERKES i N AYARINI ORTAYA ÇlKARMASI Zekeriya Beyaz ··islam ve Giyim Kuşam·· (Başörti.isüne Dini Çözü m )
kitabı nda,
kötü
niyetli
ve
çok
teh l i k e l i
sapıırmalar
yapmaktadır:=
İşte o çarpıtma lar: 1. Çarpıtma: Kitab ı n ı n
ilk
sayfasına koyduğu:
"Türkiye'de
kimsenin
başörtüsüne müdahale eden de yoktur. Sadece devlet kurumlarında bay ve bayanların başlarının açık olması kuralını koymuştur. Bu da devletin hakkıdır. İslamiyer'e göre, Devlet'e itaat, Allah'a itaattir'' demiş ve Nisa:59. ayeti bu yalaniarınadeiii olarak göstermiştir. a) Oysa: "Türkiye'de kimsenin başörtüsüne müdahale eden yoktur'" iddiası açık bir yalandır. Örtünen kızları mızın ve kadınlarımızın uğradığı baskı ve haksızlıklar ortadadır. b) ·'Sadece bay ve bayanların başlarının açık olması kuralını koymuştur'' kısmı da yalandır. Çünkü devletin ne anayasasında, ne kanunlarda böyle bir kayıt ve şart bulunmamaktadır. Sadece bazı kesimlerin keyfi yorumları ve uygulanıaları vardır. c) Asıl yalan: "AIIah'a itaat ediniz. Peyganı ber'e ve sizden olan ulul enıre de . :·'·' ayetindeki ''AI Iah'ın hük(nıüne) Resulün (sünnetine) itaat ediniz ve ··sizden olan··. yani sizin inancınıza ve temel insan .
haklarınıza uygun davranan emir sahiplerine de itaat ediniz'" ayetini:
"'devlet haranı ve haksız şeyleri dayarsa da. itaat ediniz..'· anlamında gelecek şekilde çarpıtmasıdır. Yarın bazı idareciler kalkıp ta "Devletin borçlarından kurtulmak ve ekonomiyi kalkındırmak için, her ailenin genç ve güzel kadınları, ayda bir gün parası devlete kalmak üzere, genel evlerde çalışacaktır'' diye bir dayatmada bulunsa, yukarıdaki ayet haşa delil gösteri! i p buna uyulması m ı lazımdır?
'' Sancak vv. 2. Baskı. Haz. 2000 i ST "Nisa: 5cJ .
79
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Bu ayetin "ulül emre de..
..
kısmının daha önceden emredilen;
A llah'a ve Resule itaate bağl ılık şartına ve "sizden olmak" kaydına dayalı olduğunu bilmeyecek kadar cahil değilse, kasıtlı bir çarpıtmadır.
2. Çarpıtma: Kitabın baş tarafında ve yine 250 ve 25 1 . sayfalarında: "Müs lüman cariye hanım, toplum içinde bu kıyafetle gezer ve namazını bu. halde kılabilir"' deyip çizdiği. birinde göbek ve diz arası hariç, bütün ba cakları ve göğüsleri açık; diğerinde sadece mayolu gibi baldırları apış arasına yakın açık resimleri. Müslümanlara örnek kıyafet olarak takdim etın iştir. Halbuki i slam hukukunda bir kaide-i külliye (değişmez kural) vardır: "Kıyas. ancak nass'a dayanarak yapılabilir.'' Yani muhkem bir ayeti ve sahih bir sünneti esas alarak yapılan kıyas ve içtihat. sahibi ve tabiileri için geçerlidir. Ancak. mutlak müçtelıit bile olsa. bir alimin kıyas ve içtihadını esas alarak. yapılacak yeni bir içtihat geçersizdir. Çünkü ayet ilahi, içtihat beşeridir. Ve hele, Zekeriya Beyaz gibi, zaten geçici bir kurum olan ve tedricen kaldırılan Cariyelik'le ilgili bazı içtihatları esas alarak, ilahi vahyin ve sahilı hadislerin hükümlerini iptal etmeye kalkışmak; tam bir şarlatanl ık örneği dir. Kaldı ki, bugünkü kadınlarımız kızlarıın ız cariye hükmünde midir ki, böyle fesatçı fetvalar ortaya sürülmektedir? Bu soruya, evet deniyorsa o takdirde birileri kalkıp. '"Biz cari yelerle ilgili başka ruhsat ve fı rsatları da değerlendirmek istiyoruz·· derlerse, ne cevap veri leeekti r? Şimdi soralım, eğer caizse; Zekeriya Beyaz. o çizdiği resimler deki gibi; hanımının, kızlarının ve yakınlarının göğüsleri, karınları ve kalçalarına kadar bacakları açık vaziyette. ev ortanı ında ve sokakta dolaşmaları ndan rahatsızlık hissetmeyecek midir?
3. Çarpıtma: 3 1 O. sayfasında: '"Toplumda insanları hi.ir ve köleler diye iki sos yal sınıfa ayırmak dönemi kapanmıştır" dediği halde, kitabın başından
itibaren, hem de çarpıtmak suretiyle, cariyelere mahsus giyinme de
rahatlık ruhsatını, tüm Müslümanlara şamil bir kural olabilirmiş gibi göstermeye çalışmıştır. Bütün bunların arasından da: "şimdi cariyelik 80
Ahmet Akgül.
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
------�
ortadan kalktığına göre c i l bapsız dışarı çıkma yasağı da kalkmıştır" diyerek. bir ayetin açık ve kesin bir hükmünü iptal etmeye kalkışmaktan da sakınmamıştır. Bu kadar açık çelişki ler. bu tipierin gerçek ti�m iyetini ortaya koymaktadır.
4. Çarpıtma: Kur'an'da "söyle" diye başlayan 332 ayetin büyük bir kısmı, bugün bizi ilgilendirmeyen, o dönemin konuları ve olaylarını açık layıcı niteliktedir. (örtünmeyle ilgili) Nur Suresi 30 ve 31. ayetleri de "Söyle-De ki hitabı ile başladığı için, sadece o dönemdeki konular dan bahsetmektedir" .. diyerek "Söyle" şeklinde başlayan yüzlerce ayetin, sadece Hz. Peygamber dönemi için geçerli sayıldığını, bunların artık bugünün Müslümanlarını bağlamadığını" iddia ederek, dinin temeline dinarnit koymaktadır. Bu iddia hiçbir ilmi ve İslami dayanağı bulunmayan ve Kur'an'ın yüzlerce ayetini artık hükümsöz sayan şeytani bir yaklaşımdır. Üstelik "De ki" ile başla yan hangi ayetler artık gereksiz ve geçersizdir? Sorusunu yanıtla mak ve örneklerle kanıtlamak yerine "çok büyük bir bölümü" gibi yuvarlak bir sözle kafaları karıştırma ktadır. Şimdi soralım, acaba: "De ki: O Allah birdir ve Samed'tir"•! "De ki: Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur"''" "De ki: Şüphesiz Rabbim Hakkı (Batıhn üstüne ve dileğinin kalbine) koyandır.,,., "De ki: Rabbimiz (Kıyamette) bizi bir araya toplayacak sonra da hak (ve adaletle) aramızı ayıracaktır"'" gibi ayetlerin hangisi başa bağlayıcı değildir? Yoksa: "De ki: O bir rabatsızhktır. Ay başı halinde kadınlardan ayrı lın ve temizleninceye kadar (cinsel anlamda) onlara yaklaşmayın"•., ayet i mi "Söyle" diye başladığı için artık geçersizdir?
" Bak. Sh. 26l!. sh: 3 1 4
" ihlas suresi �·Zümo:r:44 " Sebe: 48 "'Sebe:26 •·•
Bak� ra: 222
81
.Başörtüsü lnkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
5. Çarpıtma: "Arap Müslümanlığı" gibi
uyduruk bir kavram ın arkasına
sığınarak, Yüce Dinimizi Hz. Peygamber Efendi m izden öğrenip nakle den Sahabilerden. bugüne kadar gelen Arap kökenli binlerce i l i m ehlini, müçtehitleri ve müfessirleri, dolaylı biçimde "Kur'an'ı anlamamak ve kasten saptırmakla" töhmet altına sokan, ama bir yandan da dört mezhep imamı gibi çoğu Arap olan alimierin sözlerinden işine gelen kısımları al ı p de 1 i 1 göstermekten sakınınayan yaklaşım ıd ır. Peki, örtünmekle ilgili ayetlerin mealini ve tefsirini, bizzat Atatürk'ün özel talinıatıyla :ve onun itimadıyla yazan Elnıalı Hamdi Yazır'ı niye kaynak gösterın iyorsunuz? Yoksa oda mı Araptır? Evet_ Tal i ban tipi veya Vehhabilik örneği bir takım yobazlı k ve aşırılıkları, oizdeki bazı tarikal ve Cl:!ınaatlerin. takva perdesi altında kadınları toplum hayatından koparıp. onları ruhen ve zihnen kısırlaştıran katı ve kötü yaklaşımları konusundaki eleştirilerine ve endişelerine katı l ıyoruz. Ama, mürnin kadınlarının, hamaında bile öyle bulunmaktan utanacakları bir açıklık-saçıklık içinde sokakta dolaşmalarına fetva vermeyi, değil i l i m adamlığı, insanlıkla bile bağdaştıram ıyoruz.
6. Çarptırma:
Nursuresi 30 ve 3 1 . ayetlerini: "Erkek ve kadınlar. cinsel organlarını, ön ve arka ayıp yerlerini
görünmekten saklasınlar''5'' şeklinde, ·'ferc'' kelimesine sadece lugat anlamını verip, yüzlerce nıüçtehit ve müfessirin ·'ırzlarını. namuslarını. vücudun şehvet uyandıran kısımlarını" diye anladıkları ve üzerinde icma sağladıkları ınanayı çarpıtması ve "Müslüman kadınlar, ön ve arka cinsel organlarını örtüp, vücudun geri kalan bütün kısım larını açabi lir'' biçim inde akıl ve ahlak dışı bir yorum yapmasıdır. Ve yine Nur: 3 1 . ayetincieki '·Başörtülerini yakaları üzerine kapat sınlar.
o o
Ve ziynetlerini açığa vurması nlar" ayetinde '·Boyun ve göğüs
yırtmacının değil. gerdanlık gibi ziynet takılarının saklanıp korunınası istenın iştir.
diyerek
ayette
açıkça
zikredilen
başörtüsünü
inkara
çalışmaktadır. Çünkü eğer asıl amaç boyuna takılan ziynetler olsaydı. "onları sıkı bağlayın, düşürüp çaldırmayın" şeklinde uyarılması lazımdı.
"'Csho 269) 82
Ahmet Akgül.
__ __ __ __ _ __ __ __ __ __ __
______
7. Çarpıtma: Daha önce. "başörtüsü eımedil menıiştir. gerekli deği ldir, kadın lar sadece ön ve arka edep yerlerini kapatıp vücudun diğer tamamını açarak sokakta dolaşabi l ir'' gibi safsataları dillendiren Zekeriya Beyaz kitabının 305. sayfasında, bütün bu temelsiz iddialarını yalanladığın ı n v e kendi kendisiyle çelişkiy e düşüp bocaladığının farkında b i l e olmadan şu ayeti yazmak zorunda kal m ı ştır: "Ey Peygamber, eşlerine, kıziarına ve inananların hanımiarına söyle ki (bir ihtiyaçları için dışarı çıktıklarında) cil baplarından (bir çeşit geniş örtü ve dış elbise) üzerlerine yaklaştırıp alsınlar. Bu, onların tanınıp ta eziyet edilmemelerine dahayakın ve uygundur.";' Şimdi soral ım: Hani, "ferc"leri ön ve arka malum yerleri dışında, kadınlar her tarafını açıp dışarı çıkabil irdi? Hani, bütün vücudu örten birdış elbise lazım değildi? Hani, örti.innıeyle ilgili ayet gelmemişti? Kitabın 3:4 . sayfasının sonunda: "d) Müslüman hanınılar. vücut teşhirciliği de .y apmanıalıdır. Zaten bugün de, erkek veya kadının cinsel teşhircilik yapınası ahlaki düşüklüğün ifadesi sayılmaktadır. Müslüman hanımlar örfe göre. yani çevredeki Müslümanlarca normal, tabii ve güzel kabul edilen biçimde .. giyinmelidir diyerek doğruları itiraf ve diğer bütün iddialarını i ptal etııı iştir.
Başörtüsü Donkişotuna Düşünce Özgürlüğü Ödülü TÜM Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMOD) 2007 y ı l ı düşünce Özgürlüğü Ödülü'nü "türbanın ulusal kimliğe tehdit o luşturduğunu" söylediği
için
dindar ve dürüst kesimlerden tepki
alan Selçuk
Üniversitesi i lahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana B i l i m Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Fi liz'e vermişti . . . İ l k kez verilen Düşünce Özgürlüğü Ödülü'nün jürisi, Prof. Dr. A l paslan lşıklı, Prof. Dr. Cevat Geray ve Prof. Dr. Sina Akşin'di. Kı lavu zu Zekeriya Beyaz olan Şahin Filiz, ti.irbanı "mi kro faşizm çekirdeği olarak" göstermiş, türbanı Türk devletinin "tasfiye ve teslim ine geçirilen· kıl ıflardan biri'' olarak nitelemiş. "Tarikat ve cemaatler; ekonomi k
'' Nisa: 5Q 83
Başörtüsü lnkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
gücün ve sosyal nüfuzun ötes i ne geçerek . siyas i ve idari nüfuzu ele geçirmek üzere özgürlüklerin genişletilmesini istemektedirler" demişti. Toplumda türbanl ı l arla türbansızların ·'kardeşçe yaşayacakları'· görüşünün de gerçeği yansıtmadığı iddia edip. ·'türbanlı birisi, yanın dakini kendisine benzetmediği sürece dini görevini tamam lamış olma yacaktır" sözleriyle, fesat ateşini köri.iklemişti. F i l iz. İ slam dininde başörtüsünün emredildiğine ilişkin bir ayetin de bulunmadığı söyleye cek kadar cehalet sergi lenı işt i. Şimdi insatla kara verin: Bunlar. türban istisnıarına ve işbirlikçi A K P iktidarına mı, yoksa başörtüsünü öngören İ slaın'a mı karşıydı? Bunlar. M i l l i birlik ve dirliğin sağlanmasına, Devlet-M illet kay naşmasına mı, yoksa dinci-laik kamplaşmasına ve türbanlı-türbansız ayrışmasına mı çalışmaktaydı? Böyle muhalifleri varken, AKP iktidarı yıkılır mıydı? Bunlar gerçekten Ulusalcı mıydı, yoksa uluslar arası masonluğun maşası mıydı?
Osmanhca (Eski Türkçe) yazılmış bir metni ve belgeyi oku yup-yazmaktan bile aciz insanların tarih profesörü yapıldığı; bir ayetin irabını bile yapamayacak durumdaki bazı Kur'an cahili kimselerin ilahiyat hocası olarak dolaştığı; ilmi ehliyet yerine, diplo ma etiketine sığınarak palavralar salladığı; bir dönem yaşıyoruz. ..Başörtüsü Kur'an'ın emri değil, Arapların geleneğidir" diyecek ve Siyonisı ve terörist İsrail'den, Türk ve İslam düşmanı Yahudi lobilerine ve Haçlı emperyalistlere, Atatürk'ün kapattığı hıyanet ve mel'anet ocakları Mason Localarından, kan emici ve rantiyeci sömürü baronlarına, kısaca şeytanın haksızlık ve ahlaksızlık dinine mensup herkesimin kin beslediği ve intikam almak istediği Erbakan Hoca'nın rahmetli hanımının başörtülü resmini kitabına basıpArap Liderlerden esinlendiğini iddia edecek kadar saygısızlaştığı, Kur'an ayetleri yerine, gazete kupürleriyle hüküm vermeye kalkışıldığı talihsiz bir süreçten geçiyoruz. Laikliğin "Ladin"liğe Çevrilmesi Kamil Eşfak Berki'nin dediği gibi: Laiklik ..örtüsü" altında Ateist olmanın modern (!) hazzmı yaşayan yürüyen mevtalar, nasıl da acıkh bir entelekt boğuntusu içersinde bulunduklarını göremiyorlar... 84
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
______
Modernizmin girdabına kapılıp, o türbülansta kıvranıyorlar. Var oluş dağına tırmanmak varken, kolayına kaçıyorlar. AKP'Iiler ise ufuktaki yerel seçimlere yatırım için başörtü sünü istismar ediyorlar. Gerginlikten medet umuyorlar. Televizyon lardaki profesör yartah provakotörler her haliyle Lenin'e öyküne rek: "İç savaş başlamıştır!" diye bağınyorlar Ne hoştu Haydarpaşa Lisesi'ndeki o espri: Öküz Kont! Bu pozitivist Fransız, ateizmi din haline getirmeye kalkışmış, ama ruben doymamış ve yeniden bunalıma girip bunamıştı. . . Şimdi August Comte'un çömezleri, bir türlü çözemedikleri başörtüsiine havlıyorlar!. Pozitivist laiklikten pozitif laikliğe geçemeyenler, hem kendileri huzursuz oluyor, hem de toplumu geriyorlar. Çünkü ·'Neticede laiklik. dini alanla siyasi alanın yeniden tanım
lanmasıdır. Ama bugiin "laik alan"" da yeniden tanımlanma mecburi yetiyle karşı karşıyadır. Hem Türkiye'de. hem de dünyada.'.. Washington Post'ta Mustafa Domanic de 'Turkey's see u lar status quo is inıpossible to maintain' baş l ı k l ı yazısında aynı gerçeği vurgulamaktadır. Dolayısıyla laiklik dönüşürken. hangi laiklik sorusu da giindeme taşınmaktadır. Bu bağlamda, Newsweek'e konuşan din-laiklik i lişkileri uzmanı Alan Wolfe; laikliğin birden fazla tarifi olduğuna değiniyor. Aslında, Batı'da yeniden nükseden laiklik tartışmalarının sebebi, Sarkozy'nin bu yönde yaptığı bazı atakları oluyor. Sarkozy siyasette olduğu gibi laiklik anlayışında da Amerikan tecrübesini taklit etmek ve Fransa'ya uya rla mak istiyor. Bu noktada, Sarkozy masonlarla Vatikan arasında gidip geliyor. Gerçekten de Fransa'da ve ülkemizde laiklik anlayışı genel olarak pozitivist anlayışı yansıtıyor. Bu da yer yer "'laikliğin dinsizl iğe alet edilmesi tehlikesini'' beraberinde getiriyor. Dini olanla ayrışma yerine, maalesefçatışma alanına dönüşüyor. Laiklik, dinsizlik hesabına istismar edilmesi tehlikesini barındırıyor. Bunun karşısında el bette ki d inin siya sete alet edilmesi tehlikesi de var ki. işte başörtüsü tartışması buna dayand ırılıyor: Oysa günümüzde sadece dini temelli taassup ve hoşgörü süzlük yaşanmıyor. Tanı tersine pek çok hağnazlık ve bask ının seküler nıenşe'li laiklik balıanel i paradigmalardan doğduğu görülüyor. Bu yanlış anlayış dini kaldırın ış ve ideoloji olarak yerine geçmiş bulunuyor. Wolte, ABD'nin en azından kurumsal ve ilkesel olarak bütün diniere eşit 85
______ Başörtüsü inkarı ve isti smarı
_ _ _ _ _ _ _ _
mesafede olduğunu ve A merikan devletinin hiçbir dini kuruma maddi katkı sağlamadığını ve kayırmadığını, halbuki Avrupa'da Müslümanlara yönelik ayrıının devam ettiğini söylüyor. ABD'nin ideoloj i k değil kültürel bir dindarlık yaşadığını ve keza çok dindar bir ülke olmasına rağmen teoloj ik bir ii lke olmadığını di le getiriyor. Ama son seçim !erin bu söylemi yalanladığını ve Morınon asıllı aday ile. 'gizli Müslüman' yaftasına maruz kalan Obama ayrıma uğramış ve teoloji k meseleleri n de tartışma konusu yapıldığından habersiz davranıyor. Sözgelimi, Mormon asıllı Romney'in adaylığı dini aidiyetinden dolayı sorgulanmıştır. Mike Huckabee ise papaz kökenl i olmasını avantaja çevirmeye çalışm ıştır. Wolfe, bundan dolayı gerçek laikliğin pozitivist değil pozitif, yani dinle uyumlu ve barışık laiklik olduğunu savunuyor. Gerginlik ve kutuplaşma kaynağı olan bazı menfi laiklik (veya buna laikçilik de deniliyor) türlerinin veya uygulamalarının yerini müspet ve pozitif 52 laiklik anlayışiarına terk etmesi gerektiğini ifade ediyor. Aslında Rusya'da Putin'in K i liseyle barışması ve ortak faaliyetler başlatması. da, ol um lu ve uyumlu laiklik adı na yen i umutlar taşıyor.
İşte İngiliz Laikliği İngiltere'de resmi protokolde kişilerin sırası şöyledir: Hü kümdar (kral veya kraliçe), eşi, çocukları, ailesi... Bunlardan sonra 1. sırada Canterbury Başpiskoposu, 3. sırada York Başpiskoposu, 4. sırada Başbakan, 5. Lordlar Karnarası (Senato) Başkanı, 6. Avam Karnarası (Millet Meclisi) Başkanı gelmektedir... Ama, Oxford (Oksford), Batının en seçkin, aynı zamanda en eski üniversitesidir (550 yılında kuruldu). Bu şehrin camiinin imam ı -herhalde Pakistanlı- Münir Efendi, İngiliz otoritelerinden ezan'ın hoparlör ile okunınası iznini hala alabilmiş değildir. Yalnız cuma eza nı için istedi, ona da henüz cevap verilmemiştir. Bu arada Canterbury Başpiskoposu Rowan Williams (2003'te hayat boyu seçildi), İngiltere vatandaşı Müslümanların şeriat kuralları içinde yaşayabilmeleri gerektiğini söyleyince, Baş bakan derbal müdahale etmiş ve: " İngiltere'de hef\vatandaşın İngi liz yasalarına uymakla yükümlü olduğunu, istisna yapılamayaca ğını" söylemiştir. " Mustafa Özı;an 1 Yeni Asya / 1 5. 02.2008
86
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Canterbury Başpiskoposu, ne demek? Bunu açıklarnam gere kiyor ki, İngiltere Başbakam'mn acele davranmasmm sebebi anla şılsm. İngiltere'de bütün dinler, mezbepler, tarikatlar serbesttir. Fa kat Protestan 'hğm Anglikan mezhebi, resmi dindir ve başı İngiltere bükümdandır. Ancak din adamı olarak, Anglikan mezhebinin başları, Canterbury Başpiskoposu ile York Başpiskoposu'dur. İngiltere'de resmi protokolde kişilerin sırası şöyledir: Hükümdar (kral veya kraliçe), eşi, çocukları, ailesi... Bunlardan sonra 1. sırada Canterbury Başpiskoposu, 3. sırada York Başpiskoposu, 4. sırada Başbakan, 5. Lordlar Karnarası (Senato) Başkanı, 6. Avam Karnarası (Millet Meclisi) Başkanı ... Şaşırdmız değil mi?'-' Evet, işte demokrasinin beşiği, laikliğin eşiği İngiltere'de din devlete karışıyor, protokolde en ön sırada oturuyor. . . Ama sıra Müslümanlığa gelince durum değişiyor. . . İnsanın sorası geliyor, ya bu burası Türkiye mi, İngiltere mi? Bu kadar incinmişliğe taş olsa dayanabilir mi? "Başörtüsü İslam'da yok. Arap k ıy afetidi r :· . . :· "Başörtüsü . .
tamam ama, bu türban çirkindir.
. . •,
"Sam imi olanlara bir şey diyemeyiz ama, bunlar samimi değil, amaçları siyasidir. . .
"
"Evet, sorun var ama, huzura ihtiyacımız var, ortamı germernek gerekir."' "Haklısınız ama illa da başörtüsü dememek lazım. ortalık karışabilir, ekonomi bozulabilir.'· "Ülkenin en önemli sorunu bu değil ki . . . Evet. ortada haksızlık olabilir ama . .'· .
"Türbaııı serbest bırakılabi !ir ama, ya herkes başöıtülü olursa diye endişe edi lmektedir. ·· "Sadece hizmet alanlar başını örtsün, o zaman sorun çözüle ce kt ir
."
"Başörtüsü serbest olunca, dinci vakıflar öğrencilere burs vererek türbam yaygınlaştırabilir."
"Yıımazöztuna/Türkiye/ ı 5.02.2008
87
Başörtüsü i nka rı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
·'Annem de başörtülü ama bunlarınki türban. hiç hoş değildir, gerici l i ktir:· "Örtünm ek isteyenler Arabistan'a gitmelidir.·· '· Başörtüsü Yunan işi . Sümerlerde fahişe kıyafetidir"' "Genelkurmay neden hala bu konuya el atmıyor ve açıklama yapmıyor.. Türban en büyük tehlikedir. ·· "Türban sadece çene altından bağlanabil i r. kulakların da açılması gerekebilir."' "Uygulama sadece üniversitede olacak. başka yerde başöıtüsüne asla müsaade edilmeyecektir." Daha da çoğaltabileceğimiz bu ciim lelerin hepsi. tarkir zihniyet lerce üretilmiş olsa da, amaç aynı: Başını örtrnek ve tesettürli.i olmak isteyene engel çı karı 1 ıyordu. K i m i haksızlığın karşısında gibi durarak, kimi haksızlığı savuna rak. kimi de haksızlığı çözüyor rolü oynayarak ama hepsi bu cümleleri kullanıyor. Ama her cümle, sonuçta adaletsizfiğe çıkıyor; ve hakaret içeriyordu.
Ülkenin en okumuş adamlarından oluşan Üniversitelerarası Kurul Üyeleri sokaklara dökülerek bildiri okuyorlar ve örtünen insanların özgürlüklerinin kısıtlanmasını istiyordu. On larca kadın bir araya gelerek sokaklarda ni.imayiş yapıyor ve yanlarında getirdikleri çarşatları yakıyordu. B i r öğretim üyesi, hızını alamayarak başörtüsü serbest olursa üniversiteleri kapatmaktan, diğeri ise başörtüsü takan öğrenciye düşük not vermekten bahsediyordu. İncinmişlik ne kadar kötü. Adalet duygusunun zedelenmesi ne kadar trajik. Birinin. senin özgürlüğünü kısıtlanması için yürüyüş yapması, bildiri yayınlaması, kıyafet yakması, üzerine saldırması ne kötü bir hatıra. K imse bu ötelenmişliği hak etmiyor ve kimse de bu dışlama hakkına sahip bulunmuyordu. ''Başöıti.isü ile okula gelinirse. o zaman mayolu .da gelen olur'· ·· .. sözü ne kadar bayağıdır. Sanki nıayo bu ülkenin asırlardır sokak. okul veya iş kıyateti ol maktadır.. Yı llardır yaşanan başörtüsü sorunu. kaç bin öğrenciyi, memuru ve çalışanı mağdur etti, kaç aileyi dağıttı. kaç babayı ağlattı. kaç kızın hayalini toprağa gömdü. hesabını bi le n var m ıdır? .. insanların diğer bir grup insan için: başını örtnıesin, örterse okııla girmesin. çalışıyorsa işine son verilsin. daha da yetmiyorsa ülke88
--------�Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
den gitsin!" diye bağırınası, çağırması. gösteri yapması ne kadar tuhaf, acıklı, açıklanamaz ve aniaşı lamaz bir trajedi oluşturmaktadır... B ütün bunlardan ortaya sadece dışlanınıştık. kırgı n l ı k ve hak sızlık, yani zulüm çıkıyordu. Zulüm. hiçbir felsefede, düşüncede, ideolojide. akımda. dinde övülmez, benimsenmez aksine yerilir. kötülenir. Ama öyle bir garip süreç yaşıyoruz ki bazıları ısrarla ..şu başörtüsü zulnıü nasıl olur da biraz .. daha devanı eder in formülünü üretmekle meşgul bulunuyordu. B i l iyorum, sabır güzel şeydir. acı da olsa her an kuşanılması gereken bir haslettir. Ama yine bi li yorum ki, haksızlıkta ve saldırganlı kta
bti kadar ısrar. bir gün her şeyi ters yüz edebi l i r. B ütün bu adaletsizlikler
ve tahanı mülsüzlükler. maalesef ortamı gerip kışkırtıyordu ve insanı kirletiyordu . . .
Her inanılan gücün, kanunu böyledir ve A l lah'ın da kanunu böyledir. İster doğa kanunlarını, ister sünnetullahı, ister ideolojinizin felsefesini beninıseyin, hepsi aynı şeyi söyler; bu kadar zulüm ve hakaret. mağdurları geriyordu. Bu kadar düşmanlığın başlarına bela açacağı unutuluyordu .. Hepimiz tam adalet için çaba harcamalıyız. Hepimizzulme karşı durmalıyız. Bu kadar incinmişl iğe taş olsa dayanmaz.'• Ama bize yine de sabır ve olgunluk yakışıyordu.
t.aydı:
Hüseyin Akın'ın yazı başlığı bunların ayarını ortaya koymak Yasaklasak da mı saklasak, saklasak da mı yasaklasa k? Bazı üniversitelerin çağdaş geçinen öğretim görevl i leri eğer
ün i ve rsit elerde türban serbestis i ol ursa nas ı l davranacaklarıııı şimdiden açıkladılar. Aldıkları önlemler gerçekten çağdaşlıklan neyi anladıklarını çok iyi açıklıyor. i şt e tahanımülsüzlüğün insanı ne hale getirdiğinin, ne dediğini bilmeyecek duruma düşürüp nasıl acıklı hale sürüklediğinin örnekleri:
"Türbanlı öğrenciye ders vermek istemiyorum." Olsun, her zaman öğreticiler ders verir diye bir kaide yok, ara sıra ders de alırlar. Türbanlı öğrenciler ağırbaş l ı l ı kları ve örnek tutumlarıyla 'ders vermem' diyenlere olgunluk ders i verecekl.erdir. "' Erol Erdogan 1 Milli Gazete 1 09.02.2008 89
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
"Öğrencilere hak ettikleri notu vermeye biliriz." Bu itirafa hiç ama hiç şaşırmadım. Demek ki "not kırmak" da bir mücadele biçimiymiş. Sayın rektör öğrencilere hak ettikleri notu vermeyebiliriz diyor ama şunu iyi bilmeli ki, öğrencilerden hak ettiği notu çoktan aldı bile.
"Bunlar İmam Hatip mezunu. Bir imam bilimsel çalışmaları değerlendiremez." Bu söz de başörtüsü serbestisini durdurma heyeti olarak meclise giden sekiz kiş i l i k grup içerisinde bulunan bir profesöre ait. Kendisine demokratik hakları hatırlatan mil letvekilleri için sözü "onlar bilimden ne anlar hepsi imam" demeye getiriyor. Demek bilimsel çalışmaları değer lendiren kafa böyle çalışıyormuş. Oı1ada b i limsel çalışma olmayınca değerlendirme sorunu da olmuyor nasıl olsa. Ana muhalefet lideri kürsüden fıkıh yorumları yaparak fetva verirken ne laiklik bir yerlere gidiyor ne de "bilimsel-dinsel" ayrımının bir önemi kalıyor. Yani b i l i m i de d i n i de b i z biliriz s i z b i r şeyden anlamazsınız. demek istiyorlar. Ne diyelim, mademki siz bilirsiniz, o zaman siz bilirsiniz.
"Başörtü serbest kıhnırsa üniversitenin kapısına kilit vururuz." Bu da Türkiye'nin ünlü deprem profesörlerinden birine ait. Kim b i l i r belki de bu sözüyle toplumda öncü deprem etkisi yaratmayı murat etmiştir. Ama olmadı. Kimse telaş ve paniğe kapılmadı. Ne de olsa Işıkara telkininden geçmiş bir toplumuz. Aynı profesör değil midir ki bilimsel sıralamada Afrika ülkeleriyle aynı kategorideyiz diyen. Demek ki yasakçı mantık çoktan üniversitelerin kapısına kilit vurmuş bile. İnsanları kıyafetlerinden dolayı üniversiteye sokmamak kilit vurmak değil de nedir?
"Kızlar başörtülü girerse, ben de onların olduğu sınıfa girmeme özgürlüğünü kullanırım." Bu ifadeden daha derin bir dognıatizm olamaz. Bir bilim insanı nasıl olur da böyle bir gerekçeye tenezzül edebilir anlamış değil i m . 1-Ioşgöri.isi.izli.iğün v e akıldışı inadın dogmatikleşmesi işte budur. Akıl insanı insafa, izana ve empatiye davet eder. Muhakeıne ve muhasebe insana dünyanın kendi yaşadığı mahalleden ibaret olmadığını haber verir.
"Türban üniversitede serbest olursa kızlarımı yollama m." Şaka niyetine ya da öfke halinde öylesine söylenmiş bir sözdür 90
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
diye okuyup geçebilirdik ama sözün gerisini okuyunca insan "pes doğrusu" demeden edemiyor. B i r profesör nasıl olur da hiçbir b i l i msel veriye dayanmayan şahsi kaygılarını ya da ancak vehinı denilebilecek şeyleri özgürlük kapısını kapatarak bu denli büyültüp çoğaltabilir. işte Sayın Profesörlin ibretlik gerekçesi:
" Gerçekten göndermem. Çünkü türhan bir dini inancın ifadesi değil ki! Türban, erkek egemen feodal kültürün bir baskısı... Analar, babalar, kardeşler, arkadaşlar, sevgililer bunu bastırıyor. Üniversitede türhan serbest bırakıldığında, dinci olan ve hatta olmayan erkekler, türbansız kızları, daha kolay elde edilebilir, rahatsız edilebilir diye görecek. Hatta dinciler, türbansızlara dinsiz, ahlaksız, günahkar diye bakıp, öyle davranacak. Böyle bir ortama ben kızlarımı nasıl yollanın?" Yasak
öncesi
zamanlarda
Sayın
Profesörün
kay g ı s ı n ı
destekleyecek tek bir örnek olmuş mudur acaba? Öğrenci leri n arasında kapalı açık, örtülü-örtüsüz tartışınasını belgeleyebilecek tek bir fotoğraf karesi göstere b i l i r misiniz? Tanı aksi, başı örtülü ile başı açıklar her zaman kol koladıdar üniversitelerde. Huzursuzluğun kaynağı
serbestiler
değil,
tahamm ü lsi.izlükler,
engellemeler
ve
yasaklardır. Yasak savunucusu akademisyenler bu mağduriyetin aş ı l ması için acaba ne öneriyorlardiye merak ediyorsanız onu da söyleyel i m :
"Türban farz değil. İslam dininde kaza uygulaması var. Bu kızlarım ız bunu bir kaza olarak saymahdırlar. " Hiçbir ciddiyet ifade etmediğine göre işin dinsel cehalet k ı s m ı n ı bir yana bırakarak, biz d e b u fetvay ı " kaza" sayabii i r miyiz acaba? H i ç olmazsa kaza süsü versek nasıl olur? Boşuna hiç zorlanıayalıın, ne yazık ki bilmenin de bulmanın da kazası yok!55
Aziz Nesin: "Başörtüsüne yasak getirmek aptallıktır" demişti Kızlar Başını Örtebilmeli Aksiyon'dan Ercüment Dursun'la yaptığı röportajında Aziz N esin, şu görüşlerini dile getirmişti: ''8 Şubat 2008 / Milli Gazete 91
______
Başörtüsü
inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
'Başörtüsünü yasaklamaya çalışmak aptallıktır. Başörtülü kızların okullara ahnmamasma karşıyım. Başlarını örtmesinler demek, demokrasi veya laiklik demek değildir. Neden? Çünkü, ilkokuldan beri aldığı eğitim sonucu o ister istemez bir gün başını örtecektir. 'Örtme' demek, 'Oranı bu ranı, aç' demek kadar saçma. Ben başlarını örtmelerinden yanayım. Ama, okullardaki din derslerinin kaldırılması lazım. Veya o dersi gerçekten din dersi yapsınlar.' Aziz Nesin'in röportajda verdiği cevapların bazıları şöyle: ' 1 2-13 yaşına kadar namaz ve oruç ibadetini yerine getirdim. Daruşşafaka'da okudum. Orada namaz mecburi idi. O zaman herkes şarta uyuyordu. Şimdilö gibi değildi. Daruşşafaka'da arkadaşlarım kaytarırlardı. Abdest alm�ı dan namaz kılarlardı. Ben öyle yapmazdım. Bütün kurallara uyardım. İçimden gelerek ibadetlerimi yapardım. İçimizde Allah korkusu vardı. Eğer bir dine inanacak olsaydım Müslüman olurdum. Benim bütün eleştirilerime karşın son din olması önemlidirta bii. Dini ve dindarları tehlike görmüyorum. Tehlike gibi görül mesine de karşıyım. Eğer İslam hoşgörüyse bana da hoşgörüyle bakmahlar. Ben Türkiye'nin aleyhine hiçbir şey yapmadım."ı'· Kamil Yeşil'in dediği gibi: AKP. Kenan Evren'in de gerisinde, Çiller'in de... "2tl Aralık ! 995 genel seçiminde Refah Partisi %2 1 .4 oyla birinci
parti oldu. Televizyonlarda. gazetelerde biiyük bir şok yaşanıyor.
Demirel seçimden önce yükselen "Retah Partisi'nin birinci olacağı anla şıl ıyor. siz ne dersiniz" sorusuna: " B u aklını peynir ekmekle yemektir ama bu m i l let peynir ekmekle aklını yer mi yer." dedi.
Halk Demirel
başta olmak üzere bütün siyasilerin aklını alıyordu nerdeyse. Seçimlerin sonuçları bir bir açıklanıyorTV'de. Retah açık ara ile önde. Yavuz Donat yorum yapıyor: " Halk Ana-Yol dedi." Hala merak ederim bu sözü Demirel mi fısıldadı Yavuz Donat'ın kulağına yoksa o cin fikri ile kendisi m i bulmuştu bu formülü, bilmiyorum. Ertesi gün birçok gazete bu nakaratı tutturmuştu: Halk Ana-Yol dedi. Ana-Yol'un Yol'unu hal k düzleınişti halbuki seçiınde. "'Milli Gazele / 08.02.2008
92
.Ahmet Akgü l
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
İ şte bu günlerde ... Televizyon kameraları soluğu Kenan Evren'in Marmaris'teki köşkünde almış. Soruyorlar.
Merak eden o günün Star
TV'sinden arşiv istesin- Refah geldi, en hüyük parti oldu. hükümeti onun kurması oldukça kuvvetle muhtemel. Türkiye'ye ne olur? İ şte yanıtı: "Çok bir şey yapacağını sanmıyorum. anayasa ve kurumlar bu haliyle zaten büyük bir imkan vermiyor hükümete. Olsa olsa türbant devlet dairelerinde, üniversitelerde serbest bırakır. Bu da o kadar önemli bir şey değil:' Hepinizin bildiği gibi halk Ana-Yol demedi ama derin kulak bir kere seslendirmişti
bu
kelimeyi. Ana-Yol kuruldu,
önce
neyin
olmayacağı anlaşıldı. Türkiye'de öyledir işler, neyin olacağı, olması gerektiği konuşulmaz, yapılmaz. Ö nce neyin olmayacağı gösterilir. Ana-Yol'un o lmayacağın ı denedik ve ardından Refah-Yol kuruldu. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, DYP'nin grup toplantısında konuşuyor. Sadece kızların başörtüiii olarak iiniversiteye gitmesini değil; öğretmen ve memurların da devlet dairelerinde başörtülü olarak çalışmasmın huzuru, verimi artıracağından bahsediyor. Bunun öyle biiyütülecek b i r şey o l madığını söylüyor. O zaman bu sözleri benim gibi herkes duydu. Kimse devletin laiklik ilkesinin arkasından dolanıldığını tilan söy lenıedi. Bu iki olaydan hareketle diyoruz ki AKP'nin bu gün yaptığı düzenleme Kenan
Evren'in beklentisinin de gerisindedir Tansu
Ç i l ler'in ufkunun da. Şunu görmedi , görmezden geliyor A K P. Ortalıkta görünen, sesleri ile kulaklarımızın ahengini bozan bütün bu konuşmalar AKP'nin, başörtüsünü kullanma hakkını okullardaki öğretmenlere, i mam-Hatip Liseterindeki kız öğrencilere ve
devlet
memurlarına vermesini
engellemektir.
B i rçok
çevre
üniversitedeki uygulamanın kaldırılmasını istemektedir. Bu çevrenin içinde C H P dahil olmak üzere, DSP de var, üniversiteler de, basın yayın organları da. Ortalığa yayılan bütün velvele bu özgürlüğü ve hakkı bütün halkma teşmil etme imkanını elinde bulunduran AKP'yi engellemek ve yeni yasaklar alanı .icat etmek ve bunu anayasaya katmaktır. i sted i k lerini de almış görünüyorlar. A KP bunu görmedi m i görmek m i istemedi bizce urası meçhul. Bir soru: Bu ülke İ ngilizlerin gönderdiği bir genel vali ile yönetilseydi, bütün yönetim i ngil izlerden
93
.Başörtüsü inkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
oluşsaydı da Türk halkı sadece parya olsaydı, o zaman diyebilirdik, yönetim başka halk başka. İşgal altında olan bir ülkede emperyalistler kendileri gibi olmayanları yönetime alın ıyor. Oysa biz sömürge değiliz _ve emperyalistler tarafından idare edilm iyoruz. Peki, bu durum ne? Bir de yüz kilo kaldırabitecek olan bir pehlivanken, on kilo kaldırdık ve sıkletim izde şampiyon olduk diye sevin iyorlar. . Yazıklar olsun"' '
Yasakları "Şimdi sırası değil'' diyerek savunmak Herhangi bir özgürlüğe karşı olup da bunu açıkça ortaya koymaktan çekinenterin çok sık başvurdukları bir gerekçe vardır: "Şimdi
s ı rası
mı?
Şu
şu
meseleler
dururken
siz
nelerle
uğraşıyorsun uz" Bu itiraza genellikle talep edilen özgürlük doğrudan karşı çık ı lamayacak kadar haklı ve güçlü olduğu zaman başvuru lur.
i l k bakışta kullanışlı görünen ama aslında pek naif olan bu argümanın Meclis konuşmalarında da haddinden fazla kul lanıldığına tanık olduk. Bunlardan en meşhuru, "Boğaz'a köprü yapacağınıza Zap Suyu'na köprü yapın" sloganıydı ki, bu engelleme taktiğinin simgesi olarak tarihe geçti. Şimdi de aynı ınahcup muhalefetin türban konusunda bol bol kul lanıldığına tanık oluyoruz. Evet, çok sıkıcı ama ne yapalım ki, "mahcup muhalifler" bu tür itirazlardan vazgeçmediği
sürece, bizim de cevap vermekten sıkılma gibi b i r lüksümüzyok.
Öyleyse sıralayalım: Bu tip itirazlar karşısında ilk olarak söylenınesi gereken temel i l ke, özgürlükler arasında h iyerarşik bir ilişki; b i r öncel ik- sonralık sıralaması yapılanıayacağıdır. Hele hele temel bir hakkın ihlali söz·konusu ise, hiç kimse hiç kimseye "sen şimdi bekle, sıran daha gelmedi" deme hakkına sahip olamaz. Herkes için kendi can acısı en önemlisidir ve diğerlerini beklemek zorunda deği Idir. Çünkü bu hakları sağlamak lütufdeğildir, zaten ondan gasp edilen bir şeyin iadesidir.
'' 8 Şubat 2008 / Milli Gazct.:
94
-------'Ahmet Akgül Tutarlı
bir demokrat,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
bir hakkı savunmak için,
hakkını
savunduğu kişinin de demokrat olması şartını ileri siiremez. Bu karş ı l ı k l ı bir alışveriş değildir, koşu l l u bir destek değildir, bir pazarlık konusu h i ç değildir. Siz, kendi dünya görüşünüz, kendi vicdanınızın sesi, kendi inandığın ız i l keler yüzünden savunursunuz özgürlükleri .'"
Fetullah Gülen'in Fır Dönekliği! Furuiyyattan asliyata: Gülen'in söyleminde başörtüsü meselesinin anlamı neden değişti? Refah-Yol i ktidarı sırasında yaşanan 28 Şubat 1 997'deki askeri müdahale döneminde açıktan bu sürece destek veren Fetullah Gülen, o müdahalenin bir benzeri A K P'ye yönelince, şimdi radikal bir direniş gösteriyor. Erbakan'ı n başbakanlığı sırasında meydana gelen 28 Şubat müdahalesi sırasında başörtüsü yasağı yine günde m i n ilk sırasında yer al ıyordu ve Gülen o günlerde verdiği söyleşilerde başörtüsünün "furuaf· olduğıımı söylüyordu. Bugün de aynı görüşünü tekrarlıyor, fakat cümleye mutlaka bir ··ama" ekleyerek ·'başörtüsii konusunda hükümetin üzerine yürüyenierin aslında din düşmanlığı yaptıklarını'' belirtıneden geçmiyor! Son günlerde yaptığı bir konuşmada şunları söylediği görülüyor: " Tesellür, gerçi dinin esasını teşkil eden imani meselelerden de ğ;/dir; İslôm'm beş şart1 arasmda da yer almaz. Fakat, Kur'an'm aç1k . emridir. Farziyeti, hem Kur'an'la, hem Sünnet-i sahiha ile, hem de 14 as1rlık İslam tarihindeki uygulamalarla sabittil: Nur Suresi'nin 31. ayetinde mü'min kadmlarm başlarını, boyunlarından ve göğüslerinden açık bir yer bırakmayacak şekilde örtmeleri emredilmektedir. Dinin bu konudaki emirleri rnezkur ayet/e de sın1rlt kalmamıştır. Düşünün ki, Peygamber Efendimiz 'in pak zevceleri hükmen mı"i'minlerin anne/eridir. Peygamberimizden sonra onlarla evlenmek mı/min erkeklere haram kılınmlşlır. Böyle iken. Ahzab- Suresi'nin 59. iiyetinde sadece mü'min kadınlara değil, Peygamber Elendimiz'in pak zevcelerine de "Dış örtü/erini. cilbablarmı fizerlerine salsm/ar " emri bildirilmiş; Sünnet-i sahihamn ı:e İsliim tarihindeki hüliin uygulamalarm ortaya ko_vduğu üzere. el. ayak ve - Hanei Mezhebinde'de yüz d!şmda- bii/ün viicudım bol ,
.
f
bir elbise ile örtütmesi emredilmiştit: '' Glllay GöktOrk 1 Bugoıı / 08.02.2008
95
Başörtüsü inka rı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Arz
edildiği gibi.
haşm tamam1m içine alacak şekilde: tese/tür
emri, ya/mz Kur'an-1 Kerim 'le de.f!,il. -aksine hiçbir ihtimal vermeyecek şekilde- Siinnel-i sahi/10 ve İslam tarihindeki ı�rogulamalar/a da sabiffir. Bu hususta m�fessirle1: muhaddis/er. fakihler arasmda farkit ve aykırı görüş belirten o/mamıştu: Günümüzde -belki de hir klSim kimselere şirin göziikmek ve .fantastik düşünceler/e kendilerini
i/("/e
etmek için- haş örtüsünün
Kur'an'm emri olmad1/f.lm iddia eden ilôhzvatçi/ar ı·ardır. Fakat. hu mel'zuda Kur'an 'In emri o kadar aç1k11r ki. tarih boyunca hiçbir miifessir
farkir mülahazada hulunmam ışllr. Peygamber Efendimiz ve Sahabe-i Kirarn başta olmak üzere. Din'i bugünlere kadar taş1yan ve meselenin
mütehasslSI olan, on binlerce mıifessir, muhaddis vefa/dhin yanmda. 14 asrrlık İslam
tarihinde
bütün
Miislüman
nesillerce
illi/akla
uygulanabilmiş bir hükme. günümüz ilôhiyatçıfarından birkaçmın. bazr garezlere bağlı muhalefeti hiçbir değer {fade etmez. Meselenin dini buudu böyle iken kal/ap başörtüsünüfarklı adlar altmda da olsa başka kaynaklara ha,iJ,lamak, bu mevzuda tuhaf ve birbiriyle tutarsız iddialar ortaya atmak. güliinç kaçmaktadu: Teselfiire. haşörtüsüne haz1 miilôhazalarla karş1 olan çrkahilir. ama hunun İslam 'da
olmadrğt
iddiası
mesele/erde hile. akim
ve
ileri siirülemez.
Hele
hele.
en hasif
hi/imin icah1 olarak işin uzmamna müracaat
edilirken. Alloh'm marzzvot1nm. hi::.den neler isteyip neler istemediğinin
{(adesi olan din konusunda rastgele kmwşulama::.. Bu.
en
ha.fif'ijades�y/e
gayr-ı aktifikiir. gayr 1 ilmiliktir. had hilmemektit: Dahosı. ülkemizde Jin -
işlerini tanzim/e ı:azifelendirilmiş Diyanet Teşkilatl mtz ve ona bafi.li çaltşan Din İşleri
Yiiksek Kurulu ı·ar:
onlar hem bu konu/ann
mütehassısıdu: hem de salahiyel sahihi kllmmışlardll: En azından,
onlara müracaat edilmeli ve on/ann sözleri dinlenilme/i değil midir?
.
.
Görüldüğü gibi . Gülen başörtüsü konusundaki bu cüretkar
görüşlerini ::!8 Şubat döneminde hem başörtüsü yasağı mağdurlarından, hem de dönemin siyasi iktidarından esirgemişti. Gülen'in serdettiği
deliliere bakıldığında, bu delilleri sonradan fark etmiş olmayacağına göre, 28 Şubat döneminde de başörtüsü konusunda aynı düşüncede olduğu anlaşılabiliyor. Öyleyse sorun Gülen'in başörtüsü konusundaki görüşlerinin değişmesiyle ilgili değildir. Demek ki Gülen. dönemsel olarak politik bir değerlendirmeyle 96
Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
______
Erbakan'ın iktidarına karşı 28 Şubat müdahalesinin yanında yer almışken, bugün AKP iktidarının yanında yer a larak başörtüsü yasağına sert eleştiriler yöneltiyor. O günlerde Gülen Hareketi'nin varlığını korumak için Erbakan'a karşı tutum almışken, bugün yine aynı varlığı korumak için Erdoğan'ın yanında duruyor. B u duruma bakarak Gülen Hareketi'nin ilkesel değil pragmatik davrandığı sonucu çıkıyor. İ nsaf ve izan ehli zorlanıyor. Gülen Hareketi'n i n bu günkü tutumunu ilkeli bulmakta zorlanıyor! 28
Şubat'ta
demokrasi
ve
özgürlükler
konusuna
hiç
dokunmayan, hatta aksine meşru b i r hükümeti devirmeye odaklanmış askeri-si v i l grupların gayri meşru müdahalesine destek veren Gülen Hareketi, bugün AKP'nin yanında durarak gayri meşru müdahalelere yüksek sesle itiraz ediyor. Başörtü meselesinin Gülen'in zihninde furuuiyyattan asl iyyata evrilnıesi öyle anlaşıl ıyor ki Gülen Hareketi'nin devletteki gücü ve itibarıyla yakından alakalı. Eğer bugün de bu hareket Erbakan dönemindeki gibi devlet içinde yeterince yer tutab i i m iş olmasaydı muhtemelen başörtüsü yasağı ve diğer konularda Erdoğan'a da Erbakan'a gösterilen tavrı n benzeri gösteri lecekti. Galiba laik kesimler bu pragmatizmden cesaret alarak Gülen Hareket'i n i d i n i bir hareket olmaktan çok, karmaşık uluslararası i l iş k ilere de sahip politik bir hareket olarak görüyorlar. Gülen'in söylemindeki bu köklü değişimin ikna edici gücü de aynı nedenle kırılmış o l uyor. Erbakan'ın başbakanlığı sırasında Gülen Hareketi içinden Erbakan'a sarf edilen dışlayıcı ve hakaretam iz sözler, 28 Şubat'ın liderlerinden Çevik Bir'e Gülen'in yazdığı nezaket abidesi mektupla
karşılaştırıldığında hareketin n iyetleri konusunda kuşkuya düşmek için
yeterli
olabil iyor.
Kul
hakkını,
nezaketi.
özgürlükleri
ve
demokrasiyi öylesine vurgulu biçimde sıklıkla dile getiren Gülen, Erbakan konu olduğunda bundan kolayca feragat edebiliyor! Gülen
Hareket i ' n i n
medyasında
bugünlerde
görülen
"demokrasi mücadelesi". 28 Şubat döneminde oıtalarda yoktu. Olmaması bir yana, hareketin 28 Şubat yanlısı tavrı gizlenmeksizin sergilenebiliyordu. Siyaset tek belirleyici olduğunda dini bir topluluğun bile 97
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
ilkeden vazgeçebileceğinin örneği olarak görünüyor Gülen Hareketi. İ lkeden vazgeçmekle kalınnıayacağının. aynı tarafta olduğu halde tehdit algı-ladığında ·'kardeş"lerini kurban vermekten bile çekinmeyeceğini 5� de.
NE ÇlKTI? Başörtüsü için, kurşuna geldik Sen Fıransız mısın, karşmageldik Biz bu A nkara'ya boşuna geldi k Bunlar Avrupa'ya arka çıktılar.! Ecevit; "Düzeni yıkar'' diyordu Baykal; ·'insanı sı kar" diyordu Demirel: "Hiç Takma. çıkar" diyordu Eyvah bülbül sandık. karga çıktı lar.! Refah, Fazileti n, çok farkı varmış Batılların dönek birçarkı varmış İsrail'den akan, kir arkı varmış Biz Parti sandık ya, fırka çıktılar.! Faiz kazanç sayiır. fuhuşsa moda Mason uyanıktır, mü'min uykuda Boğmak istiyorlar, bir avuç suda Dertlerimiz birdi, kırkaçıktılar!. Bu başörtüsüne, kimlerdüşmandır Mason, münafıklar, birde şeytandır Oy verenler şimdi, beter pişmandır M H P de eski, hırka çıktılar.!
'' Serdar Özmen 1 likritakip.coın 19 Şubat 2008
98
--h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
Zalimler uygular, budespotizmi Yaptıkları plan, hep demagoj i Uydu�uk düdüklü birdemokrasi Faturalar yine, halka çıktılar.! AKP;Arkası Karanlık Parti Yakında görürler, kırmızı kartı Dönekler, dönme ler, unuttu şartı Avrupa diye, l raka çıktılar.!
99
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
TÜRBANI SAVUNMAK KiMLERE KALDI?! Cemil İpekçi: "Türban serbest kalana kadar defile yapmayacağım" buyurmuştu! .. Özel bir televizyon kanalındaki programa konuk olan ve "Kadın olsaydım türban takardım" diyen modacı Cemi! İpekçi, "üniversitelerde türban serbest bırak ı lana kadar defi le yapmayacağı n ı·· duyurmuştu . . . Türbanın tülbentten geldiğini ifade eden İpekçi, "Bu bağlanış şeklinin bir ideolojik bağlanış şekli olduğunu kabul ediyorum. Çünkü hepsinin birden aynı şekilde bağlamasını başka türlü açıklayamazsınız. Ne zaman serbest kalacak, ondan sonra. Tabii ki bin şekil başı bağlama, bin şekil tesettür veya kapalı insanların giyinme şekilleri ... Şu anda bu ideolojidir ve kimse kimsenin ideolojisine karışamaz" diyerek te gerçeği çarpıtmış, islamı ideoloji yerine koymuş . . . Kendisini A K P'ye yakın hissettiğini ifade eden İ pekçi. A K P Hükümetinin Cum huriyet tarihinin en iyisi olduğunu savunmuştu. Ve aynı Yahudi dönmesi: "Papaz vekiJ seçilirse türhan da meclise girer" diyerek te. islam'a duyduğu derin kinini kusmuş . . . Türbanta kadınların TBMM'ye girişine ise bu şartlarda karşı olduğunu belirten İ pekçi, '''Ne zaman bir papaz vekil seçilebilirse, ne zaman azınlık vekilieri görebilirsek o zaman başörtülü vekil seçilmesini normal karşılarım. Demokrasi farklı görüşlerin bir arada yaşanıası demektir',G" sözleriyle Yahudiliğini ortaya koymuştu . . . Bir zamanlar Milli Görüşçüler için "450 milletvekili de alsalar, yine başörtüsünü serbest bırakamazlar!.'' Diyen Yahudi dönmesi İsmail Cem İpekçi'nin amcazadesi modacı Cemi! İpekçi, şimdi AKP'nin türbanına sahip çıkıyor. Ve A K P'nin Cumhuriyet tarihinin en iyisi olduğunu savunuyordu. Demek ki: I . A K P İsrail'e ve sabataistlere yarıyor. 2. Türban istismar ediliyor ve ılımlı islam emperyalizme hizmet ediyordu! ı.o
www.milliyct.ı:om.tr, 2 Ocak 2008 100
----h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
Sevgil i Atılgan Bayar'ın dediği gibi, bu çirkin
"oyunu bozmak"
lazım. Bazıları bizim "Cemi! İ pekçi'yi konuşmamızı istiyorlar. Ama yalnızca ahmaklar birilerinin oluşturduğu suni gündemiere tigüranlık yaparlar. . . BizCemil İpekçi'nin konuşulmasını isteyen karanlık kafalıları ve kiralık korkakları konuşacağız.
Cem il İpekçi'nin PR'mı yapan, onunla röportajlar yapılması için gazetecilere aracı olan kimdir? Nişantaşı Reasürans Çarşısı'nda sıkça birlikte oturduğu Feride Edige. Feride Edige kim� ir?
Betül Mardin'in yetiştirmesidir. Betül Mardin kimdir?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Çankaya'smm PR danış manıdır. işler nasıl i lginçleşiyor ve iç içe giriyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, George Cloony'nin nasıl oluyorsa, kendisine benzettiği bir şahsiyet oluşturyor. Köşkte gazetecilere
verdiği
yemekierin
ilkine
kimi
davet
etmiştir?
EmreAköz'ü ... Em re Aköz kinidir? Sabah'ta yazar olmadan önce, Porno dergi "Penthouse" un yönetmenidir. yayın Ne yapm ıştır Penthouse'u çıkartırken?
En uzun şeyli adam yarışması düzenlemiştir. Elinde metreyle ölçerken karikatürleri yayımlanmıştır. Şimdi başa dönüyoruz. En uzun şeyli adam yarışması düzenleyen Emre Aköz'le yemek yemekten nıedet uman Sn. Abdullah Gül'ün PR danışmanı Betül Mardin'in yetiştirmesi Feride Edige kimi pazarlamıştır? Cem il İ pekçi'yi?
İpekçi ne yapmıştır? "Kadın olsa türban takmak istediğini" söylemiş ve muhafa zakir eşcinsel olduğunu ilan etmiştir. Neler oluyor? Birileri türban dolayısıyla masonik muhafazakarlığı ve ı l ı nı l ı ı() ı
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
islam diye emperyalizm uşakl ığını meşrulaştırmak isterken, cinsel özgürlükçüleri kullanmak istiyor. Verilen mesaj şu: Türbam cinsel özgürlükçüler ve sabataistler bile savunuyor. "Lutilerözgürse türban da özgürdür" demeye getiriliyor. İyi de, bu işte küçük bir aksilik var. (Çünkü yaşam tarzları ve islam'abakış açıları malum çevrede başörtüsünü) Savunan l iberaller; ya pornocu, ya eşcinsel ya da, sabataist Yahudi dönmes i . . . Bula bula bunlarla mı, böylesini bir konuya sahip çıkılıyor? Sizin İslam'• bu derece yapratmaya ne hakkınız var? Bu ülke-de İslam'ın değerlerini savunacak hiç mi Müslüman kalmadt?6' Nerede sahte kahraman radikal İslamcı yazarlarmız? Nerede diya-logcu ilahiyat protlarınız? Nerde koyu şeriat ve tarikat ehli hocalarınız? Hani, hangi deliğe saklandı, demokrat, AB mandacısı yorumcularınız? Ey. Başörtüsünü sabataist eşcinsellere savundurmaya kalkışan korkak lar, siz onlardan daha aşağısı n ız! Konuşacaksak, sabataist soysuzları. masorı localarını, Moon'cu diyalogcuları ve Cemil i pekçi'lerin aslını astarını ve bağlantılarını ko nuşmalıyız. Bugün dini problemleri tartışmayı eşcinsellere ve porno yayın e t i arına ihale edenlerin ahlakını ayarını ve perde arkasını araştırrnal ıy ız. Mesela şu Betül Mardin'in eski eşi kimdir? Haldun Dormen'dir. Atılgan Bayar bir analizde: ·'Türban takana da saygı duyarız, mini etek giyene de, ama hem mini etek giyene hem de başına türban takana ·da güleriz" diyerek hem din istismarcılarını, hem de sabataist münafık-ların sinsi niyetini deşifre etmiştir. "Şimdi ortamdan nemalan maya çalışanlar kendi konumları-m meşrulaşhrmak için neredeyse eşcinsel erkeklere türban taktı-racak. Diyerek bu Milli Görüş kaçkınlarının kirli psikoloj isini günde-me getirmiştir. Evet, maalesef AKP'Iiler eşcinsellerin türban bayraktarlığı yapmasınazemin hazırlayacak kadar kimliğini ve kişiliğini yitirmiştir. "
'"1
7 Ocak 2007, www.korsanhaber.com
1 02
.AhmetAkgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Kuran ayetlerini ve resulüllah hadislerinin önemle ve özellikle dikkat çektikleri gibi: Din istismarcılarının ve riyakar münafıkların İslam ve Müslümanlara verdikleri zarar. açık kafırlerden çok daha tehlikeli ve tahrifedicidir. Toplumdaki duyarsızlık ve tutarsızlık. eski tabirle '·hassasiyet sizlik'" gerçekten endişe verici � ir.
Hassas Toplum� Has ve Haysiyetli Toplumdur Hayatımızda taşıdığımız risk. aldığımız sorumluluk kadardır. Sorum luluk isteyen bir hayat yaşıyoruz. İ nsanlar gibi coğrafya da risk taşır. Risk oranı çok yüksek bir coğrafyada çok düşük bir sorumlulukla yaşıyoruz. Bu coğrafyanın kaderinde bir araya gelerek yaşamak da var. Bir arada ve huzurlu... Huzuru yaşamış bir nesi in torunları şimdi huzur suz. Huzursuzluk içimizdeki yalnızlığı körüklüyor. Yalnızl ık çaresizliğe dönüşüyor. Zenginlik içinde fakiri ik, kalabalık içinde yalnızlık, çareler içinde çaresizlik yaşıyoruz. Çünkü gücümüzü bilmiyoruz, kendimizi tanımı yoruz, sorum luluk taşımıyoruz. Sorumlu insan düşüncelidir. Düşünce sahibidir, düşünceleriyle bir şeyler: faydalı bir şeyler peşindedir. Sorun ları, sorumluluğunu perdelemez, bilakis artırır. Sorunlu dünyanın so rumlu insanların düşünce potasında çare üreteceği ni bilir. Dünyanın ve özellikle Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz. Gelişmelere "ırak" değiliz. Kendi içimizde de sorunlarımızı göğüslüyoruz. Borç yükümüz artıyor, işsizlik yükse liyor, geçim sıkıntısı anormal boyutlara ulaşıyor. Bu ahval ve şerait de dahi bu ülkenin düşünürleri. yazarları, bilim adamları ve de en mühimi, halkı bu kadar vahim gelişmeler karşısında suskun ve hareketsiz kalabiliyor. Nasıl oluyor da Çanakkale destanını yazan, istiklal harbini yapan o imanlı milletin torunları, daha çok taze sayılabilecek tarihi vaka ları, koskoca bir Osmanlı'nın yıkılışını unutabiliyor, bunlardan ders çıkartamıyor! En olumsuz şartlarda bile mandacılığı kabullenmeyen, bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kuran inanç ve kararlılığı daha doğrusu "hassasiyeti" gösterernernek kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Çünkü biz biliyoruz ki; en olumsuz gözüken şartlarda bile, çözüm arayıp bulmak inancimızın bir gereğidir. Yaklaşan tehlike karşısında duyarsız kalan. adeta uyuyan bir 1 (13
.Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
toplum hali en büyük tehlikedir. Bu hassas dönemde hassasiyetimizi gözden geçirerek yükseltmenin vaktidir. Ve bu hassasiyetimizi halkım ıza göstermek mecburiyetindeyiz. Çünkü uyanmak ve kitleleri uyarmak mecburiyetindeyiz. Bunun için de gerçekleri var gücümÜZle en yüksek sesle haykırmak durumundayız. Qlkemizin geldiği nokta, Türkiye'nin ve Türk halkının böylesine bir değişime, adeta tarihi ve toplumsal kişiliğini kaybetmeye tahammül edip, ederneyeceği hususudur. Artık olaylar ve gelişmeler karşısında yeni ve hassas bir ruhun şahlanma zamanı gelmiştir. Has toplum olma, hassas olmayı gerekli kılmaktadır.
Bilginin önündeki engel: Zan fnsan, hayat bütünlüğünü korumak için iman ve imkan arasındaki dengeyi sağlamalıdır. Bu denge bilgi ile elde edilir. iman için gereken bilgi temel esası. imkan la ilgili bilgiler ise içeriği belirler. Bu yüzden ilim imandan önce gelir, bu yüzden yüce kitabı m ız "oku" diye başlar. insanın bu bi lgiye ulaşması noktasında gayret etmesi bireysel sorumluluğudur. Kendi lehine ve aleyhine olanları bilmesi zarurettir. B u yönüyle insan diğer mahlukattan farklıdır. Bu farklılığını her daim ortaya koyma yarışı ise "oğrenme" olarak kendini gösterir. Herkes bilmek ister ama hiç kimse öğrenmek için gerekeni ortaya koymaz. Çünkü çoğu zaman bildiğini zannederya da sonraya bırakır. Zan, bu açıdan bakıldığında bilginin önündeki engeldir. Önyargının kaldırılması nasıl atomun parçalanması kadar zorsa, zannın kaldırı larak bilgiye ulaşılması da bir o kadar ıneşakkatlidir. Çünkü aç lı ğı h issetmeyen adaını doyurmak zordur. Bilgiye olan açlığımızı doyurmak ancak öğrenme sofrasına oturarak gerçekleşir. Bu sofranın kurulma meşakkatini her zaman alimler çekmişlerdir. Bizler ise sofraya oturma zahmetine bile katlanmak istemeyiz. Bu yüzden hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Zandan sakınmak sofranın nimetlerinden istifade etmektir. Kurulacak her ilim sofrasından daha fazla doyum sağlama arzusu ise hüsn-i zan olarak insana yeter. Bu güzelliğe ulaşmak için bilmediğini bilmek gerekir. Bilmediğini bilen öğrenmek isteyecektir. Öğrenen bilecektir. Bilen uygulayacak ve öğretecektir. B ildiklerini uyguladıkça bilmedikleri ona öğretilecektir. Bildiklerinin, bilmediklerinin yanında hiçbir şey olmadığını gördükçe öğrenme arzusu artacak ve "biliyorum ·
1 04
--------�Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
zannı" önünde engel olmaktan çıkacaktır. Önündeki engeli kaldıran ve arkasına da bakmadan koşturan insan kendisiyle yarış halinde olduğunu fark edecektir. İki günün eşit olmaması için çabalayacak. her yenilik ve yeni bilgi onu daha da farklı kılacaktır. Böyiece mahlüklar arasındaki "eşrefi" özell iğine daha da yaklaşarak günün her saatin i "eşref saati" olarak değerlendirmeyi hedetleyecektir. Böylece i l im şırınga edilmeden emilerek alınacak ve fayda boyutu ön plana çıkacaktır. Bu yolda yol alan bir insanın "rehber"den de nasibini alması gerekir. Çünkü bu yolda görünen köy kı I avuz ister. K ılavuz istememek yolun engeli yani zannıdır. Bu zan yolda durmayı, belki de geri dönmeyi bile düşündürebi i ir. Bu olumsuz düşünceyi ancak rehber yok edebilir. Üstelik yol ayrımlarında hangi yöne dönüleceğini de yine bir rehber "haber" verir. İnsanın gözü yolda, kulağı rehberde, kalbi de bilgide olursa yolun hem sonu hem kendisi başarı olur. Bu yolun yolcusu olan kardeşim; yolcu yolunda gerek. Bu yazıyı okurken verdiğin İstirahat sona ermiştir. Aracın ız kalkmak üzeredir, hayırlı yolculuklar.''�
Başörtüsü Neyin Simgesidir? "Şeair''; işaret ve alametler anlamındadır. Kutsal bilinen ve hürmet edi le n şey ler hakkı nda kul lanı-Hr. "Şeair-i İslamiye", (islam'ın şiarları) , islam'ın simgesi ve göster-gesi haline gelen Kabe, sata, merve,<·> Kudüs ve Mescid-i Aksa".ı Camt' Cuma, ezan'"' Kurban ve bayram gibi kutsal sayılan ve islamı hatırlatan makamlar ve kavramlardır. Bunlar aynı zamanda Allah'ın da şeairi olmaktadır. Ve "her kim Allah'ım şeairine tazirnde bulunursa, muhakkak bu kalbierin tak vasındadır. ,..67 Cami, Cuma, ezan ve Kurban gibi şeaire sevgi ve saygı göstere ceği ne, hakaret ve hürmetsizlik ise, kalpterin inkarından ve kişilerin ahlaksızlığındandır. ·� •' �
ibrahinı Veli /20. 02. 2008 Milli Gazeıe Bakar.ı: 158
lsra: 1
'"'Tc:vtk!: 1 8 "·cuma:9 •'Ha.::32
105
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
"Ey Peygamber (sav) , eşleri ne, kıziarına ve müminlerin hanım Iarına söyle, (sokağa çıkarken) c i l bablarından (dış elbiselerinden ve· başörtülerinden) üzerlerine giyinsinler...
(Bu durum) onların
(Müslüman ve namuslu olarak) tanınmaları ve (çeşitli sarkıntı l ı k ve) sıkıntılardan uzak kalmaları için en uygun olanıdır."''" Ayetinden de açıkça anlaşıla-cağı gibi, başörtüsü m üm in hanımların tanınması ve kötü niyetlerden
korunması
bakım ı ndan oldukça önemlidir ve
Şeairi
İslamiyedendir. Yani başörtüsü. herhangi bir partinin veya tarikatın değ i l ,
bizzat
islam'ın
si mgesidir.
Bu
nedenle
başörtüsünün
yaygınlaşması, şuurlu ve onurlu hanımefendilerin çoğa lması, münkirleri ve münafıkları rahatsız etmektedir. Çünkü Ezan ve Kur'an düşmanlığı ile türban düşmanlığı aynı
nedenlerden kaynaklanmaktadır: A llah'ın
şeairine tazimsizlik ve takvasızlı k ... Kısacası : Şeytan l ı k ... Oysa: ·'AIIah'ın şeairine (ve islam'ın simgelerine) hürmet etse lerdi, bu kendileri için dahahayırlı olacaktı."'"' A l lah'a ve İslam'a düşmanl ı kları nedeniyle başörtüsüne saldı ranlar... Başörtül ü kızlarımızı okul lara sokmayanlar... Başörtül ü Avukat, Öğretmen, doktor, hemşire, memure ve m i lletvekilierine kan kusturan lar... Bunlara oy verip, ortaklık edip destek çıkan lar... Veya bütün bu zu lüm ve zorbalıklar karşısında tepkisiz kalıp susanlar ve hele "başörtüsü mağdurlarına sahip çıkmayı bir namus borcu saydıklarını" söyleyerek ... Yani, bu masum ve makul direnişi istismar ederek. tek başına iktidara gelince hepsini unutanlar ve hiç utanmadan bu haksızlıklar karşısında sus-pus olanlar . . . Evet bunların hepsi de derece derece A l lah'ın kahrına uğrayacak ve mazlumların ah ı na çarpılacaklardır. Putperesllerin ve seks taeiri sünepelerin saltanatı elbette yıkıla caktır. Evet Allah'ın şeairi ve islam'ın simgesi olan başörtüsüne düşman l ık edenlerin iki öze l l iği, insanları putlaştırmak ve zinayı yaygınlaştır maktır. Fuhşu en karlı sektör haline getiren ... Kadını şehvet aracı olarak sömüren ve sokağa döken... Maııukyanları vergi rekortmenliğine yükselten ve madalyalarla süsleyen çağdaş Nemrutların başörtüsüne düşmanl ık larını anlamak kolaydır... Ama asıl anlaşılması zor olan, hala bunları destekleyen gafıl Müslüman'ların tavrıdır. ...,Ahzab: 59
'�Hac: 30
1 06
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Zındıklığın babası Ebu Cehil ile. müpafıklığın timsali ibni Selül'ün de, kazanç temini için emrindeki cariye ve köleleri zorla fuhşa inikleri ve "Şayet namus! u kalmak isterlerse, dünya hayalının geçici menfaatleri için kendilerini fuhşa zorlamayın ( Direk ve dolay lı olarak teşvik ve tahriklerle zinayı yaygınlaştırmayın)"'
ayetinin bunlar için geldiği. yani para
kazanmak, haksızlık ve ahlaksızlık rejimlerini ayakta tutmak için, fuhuş ticaretini tertip ve teşvik ettikleri haber verilmektedir. Manukyanlara madalya takıp, Merveleri meclisten ve mektep Ierden kovan çağdaş Ebu Cehiller ve İbn i Selül'ler de, tıpkı önceki pirleri gibi, kendi pisliklerinde boğulup gidecektir. Ne ibretli ve adaletli bir neticedir ki, bugün Kafır Ebu Cehilin evi, mürnin hacıların tuvaleti, Münafık İbn i Selül'ün bahçesi ise, Medine'nin çöplüğü halindedir. Ya Rab! Senin vadin haktır... Münkirlerin zulüm saltanatı mutla-ka yıkı lacak ve mürninterin yeryüzüne varis ve aziz olacaktır. . . Buna imanım ız tamd ır. Ama kalbierimiz yatışsın ve ruhlarını ız ferah lansın diye'' bu zaferi bize çabuklaştı r ve kolaylaştı r. A I lah' ını! ... ..
Kur'anın ve Hz. Resuluilahın doğru söylediğini herkese göstere
l i m ve bu ilahi gerçekiere şahitlik edelim''! diye bizleri başanya ulaştır Allah'ım! Bizlere müjde' olsun ve gönüllerimiz itm inan bulsun diye, nusretin ve rahnıetinle imdadımıza yetiş ve mürninleri katiriere karşı barıştır ve kucaktaştır Allah'ını !.
..
Sen elbette ölüleri diriltmeğe, kafır ve gafıl gönülleri hidayete er
di rmeğe, kadirsin ... Ama bunu nasıl yaptığını Hz. İbrahim'e olduğu gibi73 bize de bizzat göster ve yüreklerimizi ferahlandır. Allah'ım! . . Amin. B u arada, sosyal, siyasal ve aitevi baskılar. . . Yanlış ve yakışıksız alışkanlıklar... Yetişme tarzı ve moda hevesi ve hayranl ı klar gibi neden lerle başı açık gezen, ama örtüomenin Allahın emri olduğunu bilen ... Tesettürlü hanım iara sevgi ve saygı gösteren ve onlara imrenen hanım kardeşlerimize de dua ediyor, el lerinden geldiği kadar ibadet ve hayır yapmalarını ve islamı öğrenmeğe çalışmalarını ve özellikle başörtüsü mücadelesine mutlaka destek çıkmalarını dil iyoruz. '' Nur: 33
71Aii imran: 1 26 72Maide: 1 13
73
Baknra:260
1 07
Başörtüsü lnkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Ta ki müşrik zalimler "müminleri az, zayıf ve sahipsiz''7� görme sinler!. . Başörtüsünü doktor, avukat, öğretmen. milletvekili . işkadını ·ve üniversite hocası, araştırmacı. yazar hanınılar taksın ki. nıüşrikler "Arkana hep (seviyesi ve statüsü) düşük kimseler takı lmışken, biz sana iman eder miyiz. 7' havasına girmesinler! . . Ve asla unutulmasın ki; başörtüsüne bayrak açanlar; Hukuki, ah laki ve vicdani hiçbirciddi gerekçesi olmadan. islam'ın genel kurallarını ve temel insan haklarını suç sayan lar; aslında A llah'la ve Kur'an'la savaş nıaktadır. Ancak başörtüsü yasağını da. dini eğitim kısıtlamasını da istismar ederek, ·'ılımlı islam . demokratik ortam·· gibi kavramları ileri sürerek, ülkemizi parçalamaya ve geleceğimizi karartmaya çalışan dış güçlerin ekmeği ne yağ süren münafıklar, maalesefmasonların suç ortağıdır. .
74Şuara: 54 7<
· suara: 1 1 1 IOR
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
CHP KAJ•'ASI, BAŞÖRTÜSÜ YASAGl VE AKP SAHTEKARLlGI AKP'nin Tutars1zhğ1 veAİHM'deki Başörtüsü Aleyhtarhğ• Evet, A İ HM'deki başörtüsü davası A K P döneminde açılmamıştı. B u iş daha öneeye dayanmaktaydı. Ancak A K P hükümetinin bu konuyla ilgili stratejisi; iki önemli olayla belirlendi: Bunlardan birincisi. Dışişleri Bakanı Gül'ün eşiyle ilgili davaydı. Sayın Gül henüz Milli Görüşçü iken. başörtüsü onlara göre de; hem dini bir zorunluluk, hem de temel insan haklarından sayılmaktaydı. Bu nedenle Bayan Gül kendine yönelik haksızlığı ortadan kaldırmak için,A İ H M'ye başvuru yapmıştı. ''Biz Milli Görüş gömleğini ç ık a rtt ı k·· dey i p işbirlikçi bir siyaseti kılavuz olarak seçtiklerinde ise artık onlar için başörtüsüyle ilgili ge rekçeler ortadan kalktı ve Sayın Gül'ün eşi, kocasının ve muhtemeldir ki tüm A K Pyöııeticilerinin muvafakatıyla. A İHM' deki davasını geri aldı. A K P'nin stratejisini ele veren ikinci gelişme de Leyla Şahin da vasıyla ortaya çıktı. A İ HM'ye, bu yasağın sürmesinden yana bir savunma gönderen A K P iktidarı, daha sonra kendilerine rol biçen toplum mühendislerinin ve masonik mahfillerin verdiği akla uyarak, bu savunmayı da geri al mıştı. Hesapları şu idi: "Nasıl olsa bizden önceki Ecevit iktidarı bu sa vunmayı yaptı. Biz yeni bir savunma yaparak tabanı m ızın tepkisini çekeceğim ize. daha siyasi ve sinsi biryol izleyip, toplumu uyutalım !. ·• Takip ediien hileci yol belliydi. A İ H M'ye "Hükümetimiz daha önce yapılan savunmanın arkasındadır"" deyip. yasağın sürmesiyle ilgili tavırlarını iletmiş oluyorlardı.
Sonuçta A İ HM'den Leyla Şahin'in. dolayısıyla Müslümanların aleyhine karar çıktı. A K P hükümeti 1 8 Mayıs 2005 tarihinde mahkeme önünde yaptığı
sözlü savunmada: '· Bu yasağın Türkiye'de yasal ve hukuki temellerinin olduğunu'· iddia ederek. aleyhte verilen bu kararın üst kurul tarafından aynen onanmasını istem ek vebalini sırtına aldı.
Bu sözlü savunmada AKP iktidarı, Ecevit hükümetinin yaptığı savunmanın iki adım daha önüne geçerek. hem Leyla Şahirı'e verilen 109
Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
______
_ _ _ _;_
_ _ _ _
cezanı n başörtüsüyle ilgili olmadığını, O'nun "yasa dışı protesto gösterilerine katı ldığı için disipiin cezası aldığını; hem de Şahin'in okula kayıt yaptırabilm iş olmasının Türkiye'de eğitim hakkını n engel lendiğine dair iddiaları geçersiz kıldığını'· savundu. Ve ısrarla 4. Daire tarafından veri len "yasak meşrudur"' kararının üst mahkeme tarafından olduğu gibi onanmasını talep etti ve sağladı!? Başörtüsüyle ilgili gelişmeler bundan ibaret olduğu halde. şimdi A K Pyöneticilerinin timsah gözyaşı dökmelerini, yada efelenmeleri tam bir sahtekarlıktı. Sadece Cem il Çiçek, konuyla ilgili. "benim türbanım yok" deyip kestirip attı. A m a Sayın Gül'e ne diyeceğiz? M i l li Görüşçü iken eşinin verdiği m ücadeleyi, bakanl ı k ve Cumhurbaşkanlığı koltuğu hatırına durduran Gül'ün bu konuda söz söyleme hakkı olabilir miydi?
. Sayın Erdoğan'a ne diyeceğiz? Kendisi i ktidarın başı iken, bütün
yasakların (sadece başörtüsü değil) Ecevit döneminden daha katı sürdü rüldüğü gerçeğini nasıl gizleyecektik? Ya da Recep Beyle ilgili yasak ları, daha iktidarın ilk ayında bir fıskeyle kaldıran A K P'nin. m i l letimizin inançları söz konusu olduğunda "toplumsal rı:ıutabakaf' sözlerini sahici mi kabul edecekti k? Sayın A rınç'a ne d iyeceğiz? Türkiye'deki başörtüsü yasağının tek nedeninin mil letimizin inançlarına karşı sürdürülen husumet olduğunu en az bizler kadar bilen Arınç'ın. "Üniversite okuyana yasak koymaya l ı m , ama okutana bu yasak devam etsin'· sözlerini nasıl hazmedeceğiz? B u beyanatları dinleyen A İ H M yetkilileri. "'Biz de tam sizin gibi düşü nüyoruz. Siz ikisi de Müslüman olduğu halde birine istediğiniz serbest liği diğerinden esirgediğinize göre. bu isteğin di ninizle bir i lgisi olamaz'' dememiş miydi? Başbakan toplumu uyutmak, verilen ağır narkozun etkisini pekiş tirrnek için büyük laflar ederek, bir zamanlar, "Bu iş Müslüman din adam ları na sorulmalıydı" diye efelenm işti . . . Aslında A İHM, A K P hükümetine "Görüşün üz ne?'' diye sormak la Erdoğan'ın dediğini zaten yerine getirmiş oldu. A K P yöneticilerinin bugün söyledikleri şeyde ve girişimlerinde samimi olduklarına inanma mız için bir tek şeyin yapılması gerekirdi ki, o da şudur: AİHM kendile
rine sorduğunda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu konuyla ilgili söz söyleme yetkisi bulunan tek kurumu konumundaki Diyanet 1 10
Ahmet Akgül.
_______
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
İşleri Başkanhğı'nm başörtüsü konusundaki görüşünü ahp mahkemeye iletmeleri gerekirdi. Bu konuda Diyanet'e görüş sormayı Müslümanlar akıl etmezken, H ı ristiyanlardan müteşekkil bir mahkeme heyetinden bunu akıl etmeyi beklemek gerçekten mantıklı bir şey midir? YoksaAKP hala ve inadına istismar ve suistimal peşinde midir? "Sonuç; başörtüsü yasağı A iHM'nin içtihadı değil, kendisinden öncekilerin yaptığı gibi A K P hükümetinin bilinçli bir tercihidir. Ve bu tercih, diğer hükümetler gibi, kendisinin de sonunu getirecektir."' Sonun da "Ortaokul ve Liselerde yasak olacak. Ü niversitede serbest bırakılacak ama ondan sonra tüm kamu kurumlarında yine takılamayacak·- şeklinde haksız ve dayanaksız bir yasağı, bu sefer yasal hale getiren sahte gayretkeşl ikleri de yine tam riyakarlık ve sahtekarlı k örneği dir.
AİHM KendiZihniyetine Uygun BirKarar Verdi! Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Leyla Şahin davasında. ken dine benzerneyeni düşman ve tehdit sayan ve bunu yaptığı zulümlerle defalarca ispatlayan beşyüz küsur y ı l l ı k "batı" çizgisiyle tutarlı bir karar vermişti. Nedir bu "tutarlı" çizgi? Eski Yunan Atina'sında nüfusun büyük bir bölümünü teşkil eden yabancı lar, kadınlar ve kölelere söz verilmezdi. Atina vatandaşları kölelerden "konuşan hayvanlar'' diye bahsederdi; yabancılar ise konuşmayı bile beceremediği için bar bar bağıran barbarlardı. ''Barbar"' kelimesini icat eden Atina zihniyeti, yabancıyı, düşman sayan ötekiyi dışlayan batılı zihniyetin de babası yerindeydi . Batı kendini hep "düşman yabancının'' üstünden tanımladı ve İslamiyet de batı için bu anlamda hep bir tehdit olarak algılandı. Haçlı Seferleri'nden Endülüs'e, Birinci Dünya Savaşı'ndan l l Eylül'e ... Tarih bunun örnekleriyle doludur. Mesela Mehmet Akif. B i rinci Dünya Savaşı yıl larında Berlin'de bulunduğu sı rada. Kudüs'ün İngilizlerce işgal edilişi haberinin Berlin'de bir sevinç dalgasına yol açtığını, kiliseleri n çanlarının kutlama amacıyla çalındiğını anlatır. Halbuki o dönemde. güya A lmanya ve Osmanlı Devletiyle müttefiktir ve İngiltere ile de savaş halindedir. Yani en kaba ifadesiyle iş. ortak hasım olan İslamiyet'e gelince, müttefiklik bile bir kenara bırakılmakta, düşmanlıklar bile göz ardı edilebilmektedir. 76Milli Gazete/ Başyazı lll
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
A iHM, kendisinden beklenen kararı, yani kurulmasını sağlayan siyonisı i radenin tercihlerini yansıtan kararı vermiş oldu. Tarihinde "diğergam l ı ğa" yer vermemiş bir zihniyeti anlamamız el bette biz Müslümanlar için pek mümkün değil. Kadınlarını "cadı" yaftasıyla yakan, başka kültürden i nsanların i nsan olup olmadığını bile yüzlerce y ı l sorgulayan, "faşizm·· gibi bir ideolojiyi veya atom bombasını icat eden bir zihniyetin kurduğu mahkemenin adalet anlayışında "biz"' "onlar" zıtlaşması olmaması düşünülemez elbette. AİHM'yi Kur'an ve "İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamele rini" kaleme alan zihniyet, sömürgeci l i k yapmakta bir sakınca görmedi. Çünkü sömürdükleri diyariarda yaşayanları i nsan olarak bile kabul
etmiyorlardı.
"Yaradılanı
Onların
zihniyetierinde
seve-rim yaradandan
ötürü''
Yunus
mısrasını
Emre'ye
yazdıracak
hikmetten eser yoktu. Çün-kü onlar kökleri, "72 m i l lete bir gözle bakamayacak" kadar cahil olmayı bilgi sahibi olmak addeden bir zihniyetten beslenerek o beyannameleri kaleme almışlardı. Böylece ABD'yi ve Avrupa ülkelerini "Medine" gibi anlamamızı empoze eden Fetullahçı stratej i n i n de iflası na şahit old u k .
n
..
Yeni Şafak'taki türbanlı yazarın , eşcinsel Cemi! İpekçi hayranlığı: Yeni Şafak'ta köşe kapan Özlem Albayrak isimli türbanlı genç .. bayan ''Sinan Çetin, Cemi 1 i pekçi, AK Parti başlıklı yazısında:
"'AK Parti'yi seviyoruz, destekliyoruz' ana tenıalı itirafçılar
l istesine hayırlısıyla Sinan Çetin de eklendi. Hoş tabii, durmak istediği koordinatın 'merkez' olduğunu söylemekten d i linde tüy bitmiş,, ama laikçi zevatı bir türlü mutmain edemem iş hükümet için, her görüşten, çevreden gelen bu destek mesajları, 'merkez' deklarasyonunun altını dolduran tuğlalar olduğu için, hoş. Kapitale odaklı dünya görüşünü her fırsatta dile getiren Sinan Çetin
açısından da,
hükümetin
l iberal
ekonomi
politikaları,
özelleştirme i craatları, içe kapanmacılık yerine açılımcıiığı teşvik eden hamleleriyle birleşen bu 'ne olursan ol, gel' sevecenliği; hoş . . ."' diye seviniyar ve şöyle devam ediyordu:
772 1 . l l . 2005 1 Milli Gnı::ıt: 1 Sua\ i Kemal 1 12
....A .: hmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
"Ve yine tamam kimseyi, dindar bir hayat sürmediği halde AK Parti'ye yakınlık duyduğunu beyan etti diye suçlamayalım ama "Neden bu yakınlaşmalar 2002'de ya da 2007 seçimlerinden önce değil de, şimdi sökün ediyor?" istithamının oluşturduğu huysuzluğu da saklım ızda tutalı m . Bunun AK Parti'nin 2002 yılında 'iktidar olup muktedir olamama-sı'yla, ama şimdi tüm devreleri tam güç çalışır vaziyeneki bir 'mutlak güç'e evrildiği gerçeğiyle ilgisi olduğunu bilelim. " Yorumunu yapıyor-du. Yani türbanlı genç bayan yazara göre, "AKP tüm devreleriyle artık mutlak ve muktedir bir güç olmaya ve tarihi evrimler yapmaya başladığı için. Sinan çetin bile AKP'Ii görünmek ve yağ çekmek zorunda kalıyor!? Ve bu türban lı bayan, Sabataist Yahudi dönmesi Cemi! İpekçi'yi, türbana savunduğu için öve öve bitiremiyor ve şunları söylüyordu: "Sinan Çetin'le AK Parti arasında sermayenin serbest dolaşımı dışında hiçbir ortak payda yok çünkü. Oysa 'Muhafazakar eşcinsel' Ce-mil İpekçi öyle m i ya? O'nda dindarlık'tan bağımsız da olsa muhataza-karlık, özgürlükçülük, eşitlikçilik ve insani olandan yüz çevirmeme gibi 'haslet'ler var. Az şey mi?"7" Hiç şaşırmadık bayan A lbayrak, dinlerarası diyalog çerçevesin-de, zaten "eşdinsel"siniz! ... Oysa AKP başörtüsü konusunda sahtekarlik yap1yordu. Ce-mil İpekçi gibi ibnelerdeAKP'nin bu tavrm1 desteldiyordu 1 - A K P yönetimi "Başörtüsi.i yasağı kamuda kalkmalı" diyen Hüsnü Tuna'yı disipline veriyordu 2- Açık öğretim sınavındaki yasağın ardından Hüseyin Çelik'in "ivedi'. imzalı genelgesi çıkıyordu. 3 - I sparta'nın AKP'Ii Belediye Başkanı Hasan Balaman da, "Başörtülü bir kadın Belediye Başkanı veya daire başkanı da olabilmeli" dediği için partisinin hışmına uğrayıp Balaman hakkında inceleme başlatıl ıyordu1 YaniAKPİkili oynuyordu
71126. O ı . 20081 Yeni Şatak
1 13
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
"Hedefı m iz, kamu 'hizmeti veren personelde de böyle b i r yasağın olmamasıdır. . . " şeklinde açıklama yapan Konya M i l letveki l i Hüsnü Tuna, A K P Grup Yönetim Kurulu tarafından disiplin kuruluna sevk ediliyor. A K P yönetimi, Tuna'nın parti disiplin ine aykırı hareket ettiği için hakkında inceleme başlatılması kararı al ıyordu. Günlerdir Açık öğretim Liseleri'nde yaşanan başörtüsü zulmünün arkasında M i l l i Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in 'ivedi' imza! ı genelgesi çıktı. 25 Nisan 2007 tarihli genelgede, Danıştay'ı n kararına atıfta bulunularak, örgün i l k ve ortaöğretimde sınaviara 'başı açık' şekilde girilmesi gerektiği uyarısında bulunuluyordu.
AKP: "Gündem im izde kamu kesimi yok" diyordu A K P Gnıp Başkanvekili Nusrettin Caniki i, "Bizim türbant a i lgili tek bir gündem maddemiz var; o da yükseköğretim kurumlarındaki öğ rencilerin :,;kıntılarının giderilmesidir. Yükseköğretim dışında kamuda böyle bir sıkıntı yok. Böyle bir şey gündeme gelmeyecek·· diyordu.
Türkiye'deki dansözler, şantözler ve ahlaksız diziler de tabii misyonerlerdir İsrail'in Devlet Raporu ve bizdeki taklitçilerio başörtüsü sıkıntısı Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede ::!5 yıldır başörtüsü yasa ğını konuşturuyorlar bize . . . islam dini bu toprakların hamuru, bu mille tin harcıyken dini hassasiyetierin adını irtica, gericilik, yobazlık olarak
koydular . . . Tür�iye'de din faktörü ve islami hassasiyetler domuz, gıda kodeksi ne dahil edilebilecek kadar rencide ediliyor maalesef. . . Din faktörünün Türkiye'de ne kadar içtimai hayatın dışına itilnıek istendiği ni ortaya koyan · bir ülke raporunu dikkatierinize sunalım istedik. Türkiye'nin Tei-Aviv Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliğince kaleme alınmış bir rapor. Mayıs 2005 tarih l i israil Ülke Raporu'nda bakın İsrail ile ticaret yapmaya niyetli iş adamlarınıza 'Din Faktörü' başlığı altında neler tavsiye edil iyor: ·'israil'de dinin sosyal hayata ve ticarete etkileri çok yoğundur. Bunun en belirgin örneği tüm gıda ürünlerinde Koşer Sertifikası aranmasıdır. Gıda ihracatç ılarımızın su dahil bu belgeyi almadan israil'e ihracat yapması mümkün değildir. İhracatçılarımızın Yahudiliğin toplumsal yaşamı düzenleyen genel kurallarını bilmesinde yarar görülmektedir. Örneğin, Cuma günü güneş batarken başlayan ·'ŞabaC sırasında İsrail'li lerin rahatsız edilmekten hoşlanmadıklarının, hiç bir şekilde iş konuşmadıklarının ve bu dönemde 1 14
_:Ah met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
iş yerlerinin kapandığının bili nmesinde yarar görülmektedir. İsrail'li fırmalar ile görüşmeler sırasında din ve siyasi olaylar öze l likle İsrail Arap i lişkileri konusunda yorum yapmaktan kaçınılması doğru bir yol olacaktır. İsrail l i ler hediye alnıayı sevseler de. Koşer nedeniyle gıda maddesi hediye etmemek gerekir. İsrail'de çalışma günleri Pazar-Perşembe'dir. Cuma ve Cumartesi günleri
resmi
tatil
günüdür. Yahudilikte Cuma gün batınıından,
Cumartesi gün batımına kadar "ŞabaCtır ve Şabat boyunca çalışı lmaz. Şabat tat i l i gene l l i kle Cuma öğleden sonra başlamakta ve Pazar sabahına kadar sürmektedir. ·· Bizdeki laikçilerin aşığı ve uşağı oldukları İsrail'de. bütün hayat hatta devlet çarkı dini esaslara göre şekilleniyor, ama b u kimseyi incitmiyor!?
"Papaz değil, şantöz gönderelim" Son y ı llarda kendisini gösteren Siyonisı güdümlü küresel m isyo nerlik akımının, başta ülkemiz olmak üzere İslam dünyasını bütünüyle çepeçevre kuşatma altına aldığına dikkat çekerken Türkiye'de kim ileri de çıkıp m isyonerliğe ınasumiyet postu giydirmeye çalışıyor. Efendim neymiş, şimdiye kadar topu topu kaç kişi din değiştirip, H ı ristiyan olınuşnıuş! . . . Bu kadar basit değil elbette bu mesele . . . En azından misyonerlik tarihinin strat�j ileri bize bu meseleni n bu kadar basit olma dığını gösteriyor. işte m isyonerierin ülkemizdeki sinsi stratej i l erine ilişkin bir tarih ders i . . . izınir'e yerleşmiş ve Bergama. Marmaris ve Bod rum civarında maden işletmec i l iği yapmakta olan ingiliz ailelerinden Percy Hatkinson'un l l . Dünya Savaşı y ı l larında, Cizvit papazlarıyla birl ikte Türkiye aleyhine casusluk yaptıkları anlaşıl ı r. Bergama'da ele geçen bu casusluk şebekesinin belgeleri arasında misyonerliğin o dönem stratejisi üzerine ilginç kaynaklara da ulaşıl ı r. Belgeler arasında harpten evvel İsviçre'nin Friburg şehrinde toplanan Beynelnıilel Hıristiyan M isyonerler Kongresinde al ınan bir karar oldukça dikkat çekicidir: "Türkleri H ıristiyan yapar mıyız. Bu iş için sarfettiğimiz paranın yarı sıylaonlara papazyerine şantözgönderelim. Böylece zaafa sürüklenirler ve bizde kuvvetimizi artırırız. " Madenci misyoner Percy Hatkins<in'un m isyoner çetesinin üzerinden geçen yarını yüzyıldan sonra Türkiye'de her koşe başı şan tözle, dansözle doldu taştı. Şimdi öyle çetec i l i k takibatı, m isyonerliğe i l işkin suç mefhumu falan da ortadan kaldırıldı. Artık paralarıyla, 1 15
______Başöıtlisü
inkan ve istisman.
_ ______ _
k i 1 iseleriy le ve papazlarıy la da gel iyorlar . . r� .
Tüm din karşitlan Türk'ün ortak düşmanı Dönem i n Erzurum mebusu Hüsey i n Avni Ulaş kürsüye çıkıp tarihi bir konuşmayapmış ve haykırmıştı: "Ey Kabe-i M i l let, sanada mı taarruz?
Ey arayı M i l let, sana da m ı taarruz? Ey M i l letin mukaddesatı, sana da mı taarruz?" B u sözlerin üzerinden 88 yıl geçti. Görlıyoruz ki. meclise de, m i l lete de taarruz devam ediyor. Emekli olmasına rağmen, işini bırakmaya hiç niyetli görünmeyen Sayın Salih Kanadoğlu, şimdi de, üniversitelerde başörtüsü yasağı n ı n kaldırılıp kaldmimaması tartışmalarında boy gösteriyor.
Sayın Eski Başsavcı, yasağın kaldırılmasını engellemek için, "bütün Türk vatandaşlarını" göreve davet ediyor. Türklerden kastı, Hıristiyan olan Gagavuz ve Yahudi olan Hazar Türkleri değilse, sora lım: Türk kime denir? Vatanına ve mukaddesatma saldıran, kafirle savaşmayı göze alana Anadolu insanına Türk ismi verilir'' Peki, kafir kimdir? Maraş'ta, Müslüman hanımların örtüsü ne uzanan eldir. Sütçü İmam, kafirle savaşmayı göze almış, m aalesef Ermenilerin desteklediği Fransız askerine haddini bildirmiştir.
Peki, bu güzel, bu mümin, bu kahraman insan adına kurulan Maraş Sütçü İmam Üniversitesi'nin rektörünün, yani Prof. Dr. Osman Tekinet'in başörtüsü konusundaki tavrı nedir? Maalesef, o da başörtüsü yasağının devam etmesini istemektedir. Açıklaması bu yöndedir. Gördüğünüz gibi, işler karma karışık. Ne oluyor, nasıl oluyor, niye oluyor, anlamak, ve anlamiandırmak mümkün değil ...
'�'' 25. O l . 2008 /KulisAnkam/ M i l l i Gazete
116
----h ----�A met Akgül
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
Bu insanlar kim, bizler kim iz? Kurtuluş Savaşı'nda büyük vazife alarak Zonguldak, Bartın ve Havalisi Cepheleri komutanı olan. savaşın zaferle sonuçlanması üzerine ordudan ayrılarak yazı hayatına başlayan. Kemalizm'in mucidi ismet Paşa devrinde 1 942 yıl ında tutuklanan . 1 952 yılında Adnan Menderes döneminde tek rar tutuklanan Cevat Ri tat Atilhan'ın birbirinden kıymetli yetmiş dört eseri bulunmaktadır. Bu eserlerden bi ri de, Ey Türk. İşte Düşmanın adını taşımaktadır. Kitapta. Yahudilerin m illetimiz üzerindeki oyunları deşifre edilip anlatılmaktadır. Başörtüsünü yasaklayanlar da. yasağın devamını savunanlar da, bu yasağı sözde kaldırmaya çalışanlar da, biri diğerini göstererek, aynı şeyi tekrarlıyor: Ey Türk, İşte Düşmanın! Yani horoz dövüşü oynan maktadır. Asıl düşman Siyonist ve emperyalist odakJardır. �"
Gizli Yahudilerin Dinde Reform Planları Zaman zaman Gizli Yahudilerin gazetelerinde yaygaralar kopartılır. Neymiş efendim filan lisenin bodrum katında bir yer mescit yapılmış, birkaç talebe burada nam az kılarmış, hana daha feci i . din dersi öğretmeni de bazen imanı lık yaparm ış Böyle bir şey Anayasa'ya aykırıymış. laikf iğe aykırıymış. bu işin sonu kötü olacakmış, rejimin kökleri, temelleri sarsılacaknıış ... G . Y. l e r başörtüsü konusunda da böyle yaygaracıd ır. Onlar Türkiye halkına din. inanç. vicdan. inandığı gibi yaşamak, düşünce hakkı verilmesini laikl iğe C umhuriyete ayk ırı bulmaktadır. ...
'
Bu kafa ve zihniyet yüzünden ülkemizde uzun bir müddetten beri din ile devlet din ile rejim arasında bitmez tükenmez, müzmin bir zıttaşma ve l•avga yaşanmaktadır. Bu kavga yüzünden Türkiye geri kalmıştır. Sosyal ve kültürel yapısı çürüyüp zaydlamıştır, parçalanacak ve dağılacak noktaya taşınmıştır. Acaba G. Y. 'ler niçin İslam'a, dindar Müslümanlara, din ve inanç h ürriyetini de içeren temel insan haklarına bu kadar düş mandırlar? •.
8"28. O ı . 2008 / İbrahim Teneke�:i 1 M i l l i Gazete 117
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Yaza r Hikmet Çetinkaya'nın, bir internet sitesinde çıkan (Erbakan Hoca tarafından da defalarca hatırlatılan) aşağıdaki satırlar dikkatle okunacak olursa yukarıdaki sorunun cevabı biraz olsun anlaşllacaktır. Çetinkaya diyor ki: "Türkiye'de devletin hakim sistemi iki şeyi aradı durdu. Mümkünse İslam'ı değiştirmek, ona gücü yetmezse Müslümanların din aniayışma değiştirmek. (Atatürk'e rağmen uydurulup uygulanan A. A.) Kemalizmin en önemli özelliklerinden biri, dinde reformu amaçlaması idi. Bunda muvaffak olunamadı çünkü İslam'ın kitaba bağlı karakterleri böyle bir reformasyona ve defor masyona izin vermiyordu. Bu, Müslümanlara da kabul e_ttirilemedi. Ağır baskı dönemleri yaşandı Türkiye'de ama dinde reform kabul görmedi. " 1939'da (Atatürk'ün hasta ve bitkin bulunduğu bir sırada) basiian "KAMALİZM: C. H. Partisi Programının izahı" adlı kita bında Edirne Saylavı (milletvekili) Şeref Aykut bakınız Kemalizmi nasıl tarifediyor: "Kamalizm, bir dindir ki onun en büyük ve ana sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır. (.....) Bu sebepledir ki onu (gençliği) Kamalizm dininin hiç şaşmayan, şaşırmayan orunçin ve coşkun tapkanı yapmak, ona bu kudsal, ulusal ve kurtarıcı dini olanca derinliği ve inceliği ile oydamlamak ister... ta ki, Kamalizm dinine inanı artsın. İşte disiplin altında gençlik böyle olacaktır. Parti bunu amaçlamış, hazırlamıştır. " (Adı geçen kitap, Muall�m Ahmet Halil Kitap Evi, İstanbul) Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Türkçe Sözlük'te din hanesinde ''Kemalizm Türkü n Dinidir" cümlesi yer almaktadır. (Cumhuriyet Basım evi, İstanbul, 1944) (Daha sonra. ülkemize biraz demokrasi ve biraz hürriyet geldikten sonra, pı-otesto ve tenkitler karşısında Sözlük'teki bu cümle çıkartılmıştır.) G. Y. '!erin islam'da reform. yenilik, değişiklik yapma planları bugün de yi.irürlüktedir. Bu işi Müslümanların içi nden seçtikleri birtakını kişilere ve zümre !ere vermişlerdir. Birtakını İlahiyatçılar. Bunların içinde o kadar aşırı gidenler vardır ki, İslam'da tesettür olmadığını. bunun bize Yahudilikten geçtiğini iddia etmektedirler. 118
_;Ahmet Akgül
_ _________
_ ____ _ _ _ _ _ _
Bazı Dini Gruplar. Bunlar ilahi islam dininin fıkha ve şeriata ait hüküm lerinde yüzde 90'a varan hafıfletmeler, ı l ım l aştırmalar yapmak istiyorlar. Yani vahiye dayalı dinin yerine uydurulmuş bir islam türetmek sevdası nda lar.
Diyalogçular. Bunlar islam'ın yegane Hak din olduğu inancını sarsarak "'Üç İbrahimi Din·• kavramını ortaya atıyorlar, Hz. Muham med'in risaletini inkar eden Ehl-i Kitabın da ehl i hakikat ve ehli necat olduğunu söylüyorlar. G. Y. '!erin en çok kullandığı kelime ve kavram laikliktir.
Türkiye'de laiklik var mıdır? Gerçek laiklik yoktur, G. Y. 'leri n anladığı
ve dayattığı laiklik, laiklik değildir, din düşmanlığıdır. Radikal gazetesi köşe yazarlarından birisi 25/01 /2008 tarihl i yazısının i l k iki paragrafında şöyle diyor:
·'Türkiye'de gerçek anlamıyla laiklik, düşünce, düşünceyi açık lama, din ve vicdan hürriyeti yoktur. Eğitim ve öğrenim hakkı da sınır landırılmışştır. Bunun en bariz misali, başörtülü kız öğrencilere uygula nan üniversite yasağıdır. Jakoben oligarşik azınlık. inançlarından dolayı başını örten öğren-cileri yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakmak için hukuka aykırı
her
türlü
a n t i d e m o k ra t i k
yola
b a ş v u r m u ş t u r . ··
(hcelalguzel@yahoo. com) Regis Debray, Le Monde'un 25/0 1 /2008 tarihli nüshasında yayın-lanan ·'Malaise dans la civil isation''
başlıklı makalesinde '"Türkiye'de olduğu gibi, devlete bağı m l ı bir İslam ... · · demektedir. G. Y. 'ler Türkiye'deki laikliğin "Bize mahsus, bize özel. . -� bir .
laiklik olduğunu iddia ediyorlar.
insan
hakları,
çoğulculuk ve
demokrasi açısından böyle bir iddianın tutarlı l ığı yoktur. Bir yandan laiklik yaygaraları devam ettiriliyor. öte yandan tam gaz dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim, ı l ı m l ı islam, light İslam, din lerarası diyalog faaliyet ve propagandaları sürdürülüyor. G . Y. 'ler ve yardakçıları acabaamaçlarına ulaşabi l ecekler mi?
B i r kısım cahil bırakılmış Müslümanları geçici bir süre, belki
kandırabilirler, ama islam dinini değiştirebilmeleri. kendi istekleri doğrultusunda yeni
bir islam türetmeleri mümkün olmayacaktır.
Maalesefdevlet-millet kaynaşmasını engE:IIeyen bu din ve rejim kavgası Türkiye'nin temellerini sarsacak, varlığını tehlikeye atacak tır. G. Y. 'ler islam'da reform yapmak, dini değiştirmek emel lerinden 119
______
.Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
vazgeçebilirler mi? Hayır. Çünkü İslam onların korkulu rüy al arıd ır. •ı
Atatürk'ten sonraki CHPkafası Yıl 1 94 1 ... Ankara Büyük Millet Meclisi kürsüsünde Antalya milletveki l i Rasih Kaplan konuşuyor. Önce bu konuşmayı okuyalı m. Bir değişiklik yapmadan aynen nakl ediyorum: ''... Size bir misal (örnek) arzedeyim. Antalya'dayım... Müddeiumuminin (savcının) yanında müftüyü gördüm. ibticvab ediyordu (sorguluyordu) . Hayret ettim ... Çünkü Antalya'daki müftü, ta Milli Mücadele'den .(Kurtuluş Sava şı'ndan) bugüne kadar müftümüzdür. Milli Mücadele'de çok çalışmış. karakterli bir arkadaştır. Kendisi ci.irüm (suç) ve ceza ile alakası olma yacak derecede sakin. iyi ahlaklı bir insandır. Binaenaleyh (müftü) git tikten sonra sordum ... Müddeiumum_i (savcı) dedi ki: Birisi bir ihbar name veriyor Uurnal ediyor) , ''dün öğle namazında canı iye gittim, müftü camide idi, müezzin Türkçe kameti getirdikten sonra baktım, müftü namaza başlamadı, dikkat ettim, dudakları kıpırdıyor. A rapça karnet , getiriyordu... . Müddeiumumi, bunun üzerine takibata (soruşturmaya) başlamış ... " Kaynak: Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi (tutanak ları), i, 55, 23-5- 1 94 1 , c. 1 , s. 1 44. Yukarıda metnini verdiğim şu tek belge bile Türkiye Müslüman larının yakın tarihte ne korkunç, ne insafsız. ne vahşi, ne ölçüsiiz bir din düşmanlığı terörüne maruz kaldığını isbatayeter. Yeter de artar... Yıl neydi?. . 1 94 1 . .. Milli Şef İsmet Paşa'nın tek parti rejimi ... M i l letvekili seçimleri yapılsa ne yazar!. . CH P'den başka parti yok! Antalya milletvekili Rasih Kaplan, 1 920 ilk Meclisinde Antalya mi lletvekilliği yapmış bir ilim adamı . Sonra rej ime tabi olmuş ve. ıni llet vekilliğini korumuş. Lakin ne de olsa vicdanını bastıram ıyor. ülkedeki zulüm ve terörü, birazda olsa dile getiriyor. Antalya'nın müftüsü öğle namazı için camiye gidiyor. o tarihte Ezan-ı Muhammedi okumak yasak, Türkçe tercümesi okutuluyor, farz namaz başlamadan önce çabukça okunan karnet de öyle ... Müftünün suçu, cinayeti nedir? Müezzin "Tanrı uludur, Tanrı uludur... " diye Türkçe karnet okuduktan sonra, müftünün dudakları kıpırdam ışmış ...
"1
27. O l . 2008/ Mehmet Şevket Eygi /Milli Gazete 120
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Her halde A rapça karnet getiriyor olmalıymış. Hemen j urnal edilmiş ve doğru savcının huzuruna çıkarılmış . . . "Müfti.i efendi. sen nasıl içinden de olsa, dudakların kıpırdayarak Arapça karnet getirebilirsin?" diye sorgulanıp hırpalanmış!. Savcıya bir şey dem iyoruz. O da em ir kulu makamındadır. fşte bu CHP katasıdır. Ve maalesef Kemalizm kılıfına sokularak ın i ll ete day.atılm ıştır. B u devirde de böyle adamlar vardır. bilhassa cuma namazlarında camilere gidiyor ve hatiplerin laikliğe aykırı hutbe okuyup okumadık larını kontrol ediyor... Şimdi kalkmışlar, birtakım medya Don Kişot'ları, göğüslerini ge re gere "Bu memlekette Müslümanlara baskı yapılmamıştır. . . ·• diyebil i yorlar. Yalanın daniskası! . . Müslümanlara yapılan baskılar bitti mi? Ne gezer... 'Devam ediyor. Daha dem ok rat i k ( ! ) şek i lde ... Bizde sözde demokrasi var ama dini dernek kuramazsın ... 12 yaşından küçük çocuklara <'lin ve Kur'an ders i aldıramazsın ... Okullara ve i.iniversitelere. kız çocuklarını başları örtülü olarak gönderip okutamazsın ... Atatürk'ün kapattırdığı Mason locaları açık aıııa Kur'an'ın pek çok ayetinin manasını açıklayamazsın . . ' İsmet Paşa'nın tek parti rejimi uzun yıllar boyunca Müslümanların hacca gitmesine de izin vermemişti. Ü l kedeki camiterin yüzde seksenini kapatmışlar, harap etmişler, yıkmışlar, satmışlar, kiraya vermişlerdi. Sultanahmet Camii bile 1 943'te i badete kapalıydı, asker sevk merkezi idi ... Mimarlık okutulan üniversitelerde ve yüksek okul larda cami m imarisi okutmamışlardır. 1940'1ı yılların ilk yarısında Matbuat Umum Müdürlüğü (Basın Yayın Genel Müdürlüğü) bütün gazetelere bir tanıim (genelge) göndererek dini yayınların durdurulmasını emir buyurmuşlardır. Din alimini sürgüne yollamışlar. zindan � ara tıkmışlardır. (İzzettin Nişbay imzasıyla) O tarihteki anayasadadin hürriyet i vardırdiye yazılmaktadır!. . Yine yazımızın ana konusuna dönelim. Antalya mil letvekili Ra sih hoca ne diyor: A ntalya müftüsü Kurtuluş savaşında büyük hizmetler etmiştir... Etmiş amayine paçası nı kurtaramanı ıştır. 121
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Kurtuluş savaşı nasıl bir savaştır? islami bir ci had hareketidir, ilk Meclis'te yetm işten fazla sarıki ı hoca ve şeyh vardır. Zavallı A ntalya müftüsü gibi binlerce Müslüman CHP cehen neminde daha önce Kurtuluş Savaşında canla başla hizmet etmelerine rağmen, sonra dudakların kıpırdadı diye savcılıklarda, karakollarda hakarete uğram ışlardır. Şimdi CHP ve gizli Yahudiler yine aynı dönemi hortlatmak istiyor!arsa sonları hüsrandır.'ı
CHP'nin Alevileri sahiplenmesi de sadece istismar ve kışkırtma amaçlıdır Tunceli! i muhterem bir Alevi dedesi ile tanışmıştım (Hıdır Dede) , Müslümanlık bakım ından aramızda pek ayrılık yoktu. Aklı başında Sünnilerle, aklı başında A l evilerin yapmaları gerekenler şunlardı r: ı . Türkiye gemisini batırmamak için sosyal barışı ve toplumsal mutabakatı sağlayacak şekilde çalışmak. 2. iki tarafı kızdıracak, üzecek, fıtne ve fesat çıkartacak söyleın lerden ve eylemlerden uzak durmak. Aleviliği yeni bir din ve azınlık haline getirmek için çırpınanlar, kötü maksatlıdır. Sünni kökenli bir solcu. ·'Aii'siz A levilik.. adında kocaman bir kitap yazmıştı. Ceınaatin. topluluğun adı Alevi ve adamcağız Hz. A li'yi devreden çıkartmak istiyor. Ne büyük ve gülünç bir mantıksızlıktır! Vaktiyle Avrupa'da birbirini gırtlaklayan Katoliklerle Protestan lar ekümenizm cereyanı içinde birleşnıcyc çalışırken, biz Müslümanla rın birbirimizle boğuşmam ız şaşkınlıktır. Türkiye'de yaşayan Sünni Müslümantarla A levi Müslümanlar, aralarındaki farkl ıl ığa ve ihtilaflara (çeşitliliklere) rağmen d)n ve iman kardeşidir. Farklılıkları esas alacağımıza kardeşliği esas alalım. Çünkü, bizler hep birlikte Türkiye adında çok büyük bir gemide yolculuk yap maktayız ve beyinsizlik ederek gem iyi delersek hep im iz boğulacağız. Riyakarlık ve takiyye yapılmasın. Sünni Sünnlliğini, Alevi A leviliği açıkça söylesin ama iki taraf kavga etmesin, çekişnıesin, fıtne ve fesat çıkartmasın. ·
'124. O 1. 2008/ Mehmet Şevket Eygi! Milli Ga7.cte 1 22
_:Ahm et Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Avrupa Birliği. A levileri azınlık stati.isüne sokmak istiyor. Böyle bir şey Türkiye'nin parçalanmasına yol açar. Onların bu demokratik ( !) tuzaklarına düşmemeliyiz. Alevilik konusunda ABD ve AB'den para alan bir takım şahıslar ve kuruluşlarolduğu söyleniyor. Sünni kesim içinde de. yabancı devletlerden para alanlar olduğu biliniyor. Kahramanmaraş'taki yüz kızartıcı katliam öyle kendi kendine olmuş bir facia değildir. Birileri bunu tertiplemişlerdir. Sivas'taki katliam da derin kışkırımalar neticesinde meydana gelmiŞtir. Ve yine Başbağlar köyünde canıiden çıktıktan sonra vahşice katledilen zavallı Müslümanları öldürtenlerde aynı hain merkezlerdir. Bu memlekette ahlak ve fazilet çok darbelendiği için her değerin rantı yeniyor. Sünni kesimde nasıl din sönıürüciileri . nıukaddesat rantı yiyen alçaklar varsa . Alevi kesimde de A leviliği istismar ve istihdam eden (sömüren . ticaretini yapan) adamıar ve gruplar vardır. Bizim çok iyi bildiğimiz bir husus vardır: Gerçek bir Alevi yüksek bir ahlaka sahiptir. Eline, diline, beline hakimdir. On beş sene oldu sanıyorum. Manisa'dan iki nıuhterenı A levi ziyaretime geldiler, yayıniadıkları kitapları hediye ettiler ve müsbet tutum um dolayısıyla beni tebr ik ettilerdi. Bu da gösteriyor ki, A leviler ile Sünniler, barış ve uzlaşma içinde kardeşçe yaşayabilir ve böyle olmak mecburiyetindedir. A llah'a, Peygambere, Ehl-i Beyt'e olan bağl ılık ve sevgimiz bizleri birleştirmeye yeterlidir. Bu memlekette yıllardan beri birtakım Derin güçler Sünnllerle Alevileri birbirine düşınan etmek ve çatıştırmak için şeytani planlar yürütmektedir. Böyle bir şey ne Sünnilerin. ne de Alevilerin yararına değildir. İsrail'in, Haçlıların. emperyalistlerin; G. Y. '!erin oyunlarına gelmeyelim, en azından Hacı Bektaşı Veli efendimizin öğütlerini tutsak bu vatanda can ciğer olur. huzur, barış ve güvenlik içinde birlikte kardeşçe yaşayabi li riz."'
; • 28. O 1. 20081 Milli Gazete 123
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ ___
______
Yasağı kaldırmak başka, kökleştirmek başkadır Başbakan Erdoğan'ın ispanya'da yaptığı açıklanıanın arkasından yaptığımız değerlendirmenin başlığında ·'Başörtüsüne özgürlük demenin Tanı Bağımsız Türkiye anlamına geldiğini" dile getiren bir yorum yapmıştık. A İ H M Başkanı'nın yaptığı değerlendirme bu tesbitin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor. Daha Türkiye bu konuda bir adım atmadan, mahkeme üzerine düşmeyen bir vazife hakkında görüş beyan ederek önceki içtihatlarının değişmesinin son derece zor olduğunu söylüyor. Biz de işte bunun için Tanı Bağımsız Türkiye'yi hatırlatıyor, bu tür efelenmelerin Türkiye'nin içişlerine doğrudan m üdahale anlamına geldiğinden bahsediyoruz. Neden nüfusunun on'da, yirmi'de biri Müs lüman olan ülkelerde Müslümanlığın bir emri serbest oluyor da, nüfu sunun tamamı Müslüman olan bir ülkede bu yasaklanıyor? . Adamlar açıkça diyorlar ki. ''Eğer bizim ülkelerim izde tanıdığımız hürriyetlerden faydalanmak istiyorsanız kendi ülkenizde de azı n l ı k durumuna gelmeniz gerekir�··
. Hiçbir insanın bırakınız �ısmen. başörtüsüne tamamen serbestlik
tanınsa bile böyle bir anlayışa en ufak bir sempatiyle bakmaması gerekir. Zira İslam. Yeni Bir Dünya kurmak gibi, tabiilerine ağır bir sorumluluk yüklemiştir ve bu. bağımsızlığı olmazsa olmaz bir şart olarak zorunlu görmektedir. Çünkü islam. kölelik değil bağımsızlık dinidir. Bu konuda beş yıldır parmağını kınııldatnıadan duran hükümet, eğer bir şey yapacaksa bunu dikkate almak zorundad ır. Esasında ülkem izdeki başörtüsü yasağının hiçbir temel dayanağı yoktur. Günün konjonktürel gelişmelerine selam çakan bir kısım işgüzarın inisiyatifiyle getirilen bu keyfi yasak. yasama ve yürütmeyi e l inde bulunduranların "Hayır'' demesini bilmeleriyle ortadan kalkacak bir aykırılıktı. Sonradan, yasağa mesnet teşkil etsin diye uydurtılan mahkeme kararları da bu kabilden karariard ır. Yasalarla serbest bırakılan bir şeyi yasak etmek için uydurulan mahkeme kararlarının kendisi yasaya aykırı olduğu için sorumlularından hesap sormak gerekirdi. Bunların hiçbirisi yapılmadı. Şimdi yasalarda ve anayasada olmayan bir yasağı kaldırmak için yasal düzenleme yapılmak isteniyor. Eğer niyet ciddi ve bu kez bir düzenleme yapılacaksa hiç değil başta hatıriattığım ı z şeyin bu seferdikkate al ınması gerekir. 1 24
Ahmet Akgü l
__ _ __ __ __ __ __ __ __ __ __
_______
Sadece universitelerde okuyan kızları kapsayacak bir serbestliği getirip anayasa sokmak demek, devletin hiçbir kademesinde kadınların başlarını örtemeyecekleri gibi aykırı bir şeyi getirip anayasaya yer leştirmek demektir. Bugün hiçbir yasal dayanakları olmadığı halde hastanelerden başörtülü olduğu için hasta kovan m i ll et düşmanları, yarın bunu yapmak için anayasal di"ızenlemeleri ileri sürmekten geri dur mayacaklardır. Böyle bir büyük yanlışa imza atanlar veballerinin karşılığını önümüzdeki yerel seçimlerde ·'kirli oy'" olarak devşirebi l irler. Ama, "Başörtüsüne serbestlik getiriyoruz·• kıl ıfı altında gerçek yasağı anaya saya da taşımış olmanın vebalini de kıyamete kadar üzerlerinden atamaz! ar.""
Eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk Bile isyan Edi yordu: Başörtüsünde 'sanal yasak'tan 'gerçek yasak'a gerileme (mi?) 'Tanım tehlikelidir' der. Latince özdeyiş.
Doğrudur.
Şimdi
'Başörtüsü/türban' tanımlandı. Bu sera ürünü. hukukça sindirilmesi
olanaksız bu yapay tanım, öneriye dönüştü, Yüksek Öğretim Kurumu Yasası'nın (YÖKY) ek 1 7. maddesine iliştirildi. Bu öneri de TBMM Anayasa Komisyonu'nca benimsendi. Eğer, bu tanım yasalaşırsa, onto loj i k olarak olmayan yasak, yani 'sanal yasak'; olan. yani 'gerçek yasak' sınıfına taşınacaktır. Bu da, gerilemenin ötesine geçen bir gerileme; gerilimi a:?dıran bir gerilim demektir. Türkiye'de asıl yasak ve sorun da o zaman yaşa nacak. Gelin iz, kaş yapayım derken göz çıkarma ustalığın ın, yağmurdan kaçarken doluya yakalanmanın bu özrü kabahalinden büyük serüvenini. bir benzetme yaparak. birlikte irdeleyelinı. !-Benzetme: Bireylerin kanısı suç yaratınaz. 'Sanal suç' ceza landırılmaz. Evrensel kural şudur: Suçu yasa ile tanımlamak şarttır. Bir eylemi n suç olup olmadığını yasa koyucu, dolayısıyla yasalar belirler . . .
1428.01.2008/Milli Gazete 125
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ __ _ _
______
Elbette hukuk dünyasında hiçbir değeri yoktur, bu tür sanal suçların. 1 1-Başörtüsü/türban yasağı, hukuk açısından tipik bir 'sanal yasak'tır: A- Yasağın ortak adı: Üniversitede başörtüsü/türban yasağı 1 -Bu yasak, ilkin 'düşsellhayali/iınajiner bir yasak'tır: Çünkü. Türk yazılı hukukunda yükseköğrenim düzeyinde genel nitelikte kapsayıcı bir başörtüsü/türban yasağı bugün yoktur, dün de özel düzenlemeler dışında hiç olmamıştır . . . Özetle yasak hukuksal değil, eyleınlidir, (ve keyfıdir.) 2-Bu eylem li yasak da, kesinkes bir'kurmaca/kuruntu yasak'tır: a-Yanlış algılama: Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) , Danıştay'ı n (D) v e Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin (AiHM) kararları yanlış algılanmakta, uygulamaya yanlış yansıtılmaktadı r . . . b-Yani ış uygulama: Bir başka küresel kural şudur: Mahkemeleri n kararlarının gerekçeleri asla bağlayıcı değildir. Sadece hüküm fıkraları bağlayıcıdır . . . Sonuç: Özetle, Türkiye. yıllardır bir 'sanal yasak' üzerinde tartışıyor ve ene�j isini boşuna tüketiyor. B-Hukuksal düzenleme: 1 -Anayasal düzenleme: Bu eylemli yasağı, anayasal bir düzenlemeyle aşmak, bana anayasa kavram ıyla bağdaşmazgörünüyor . . . 2-Yasal düzenleme: Yapı lmakta olan düzenlemeye gelince, YÖKY'nin 1 7. maddesine eklenen tanım iki açıdan yanlıştır: a-Özgürlüğü sınırlayıcıdır: Çünkü, başlarını tanıma göre öı1meyenler, üniversiteye giremeyeceklerdir. b-İptal olasılığı çoktur: . . c-Halkoyuna sunmayanlıştır . . . HI-Çözüm: Bir yasak bulunmarlığına göre. yukarıdaki hukuksal görüşler doğrultusunda üniversiteler uygulamalarını gözden geçirmelidirler. Girişim gücü, YÖK'ün elindedir.""' Yani Sami Selçuk'a göre, başörtüsü yasağı haksız ve dayanaksız bir uygulamadır.
1 25
__..!Ahmet Akgü l
_ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Üniversitede ateist dikta çağrısı Sizi bilmem, ama ben 'laikçi'lerin zevkli, çevik ve açık sözlü olanını seviyorum. Dünya çapmda bir jeolog ve Türkiye çapmda bir militarist olan Prof. Dr. Celal Şengör, bunlardan biri. Üniversitelere başörtüsünün kesinlikle sokulmamasım, aksi takdirde bu kurum ların kapatılmasını savunurken lafını hiç sakınmamış . . . Başörtüsü yasağının altında yatan 'din düşmanlığı'nın b u şe kilde dürüstçe ifade edilmesi ne iyi. CHP'liler bu kadar açık sözlü olamadıkları için kırk dereden su getiriyorlar. Deniz Baykal en son 'türbamn kültürüroüzde yeri yoktur' diye yeni bir argüman icad etti. .. Bu zihniyetin felsefi kökenleri, Princeton Üniversitesi tarih profesörü Şükrü Hanioğlu'nun 22 Ocak tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan 'Seçkinler, Modernlik ve Dindarlık' başlıklı önemli makalesinde tüm açıklığıyla anlatılıyordu. Prof. Hanioğlu'na göre bazı son dönem Osmanlı aydınları 'on dokuztJncu asır ortalarında Almanya'da gelişen vülger materyalizm'den fena halde etkilenmiş ler, modernleşrnek için din in ortadan kaldırılması, ara aşama olarak da 'reforme edilmesi' gerektiğine kanaat getirmişlerdi. Modernliğin yolunun düpedüz 'dinsizleşmekten' geçtiğini savunan bu düşünce, Hanioğlu'na göre 'erken Cumhuriyet bilimciliği'ne miras kaldı . . . Prof. Şengör'ün 'ateist dikta' çağrısı yapan mektubunda 'bu konuda ne karşımıza çıkarılacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir' demesi boşuna değil. Bugün dünyada onun inandığı ilkel·ere uygun bir örnek yok ki. Belki bir tek Kuzey Kore var, orada da Müslüman yok. Eğer olsaydı, emin olun, oradaki 'Ebedi Lider'in 'laik cumhuriyet'i, bizdeki Üniversiteler Arası Kurul'un istediğinden farklı bir şey yapmazdı. Çok şükür ki öte yanda demokrasiye inanan, insanların iste diği gibi yaşama ve giyinme hakkını savunan akademisyenlerimiz de var. Onların yürüttüğü 'Üniversitede Özgürlük' kampanyasını (Üniversitedeozgurluk. blogspot. com) tek kelimeyle alkışhyorum. Özgür Türkiye, kendileriyle gurur duyuyor.��·
"'Mustata Akyol / Star
1 27
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Çene altı formülü BirzamanlarCem Karaca "işçisin sen. işçi kal" dedikçc işçilerden ne çok küfür işitmiştir kim bilir... Şimdi örtülü öğrencilerden "anne anneleri gibi" kalmalarını isteyenlerin de benzer tepkileri aldıklarından eminim. Yani, şu çene altı formülasyonunu "çözüm" diye ortay�·atanlar hiç çocuk yetiştirmemişler sanki. Şöyle bir tablo hayal edin: Ergenlik yaşında bir kızınız var; çarşıya çıkıyor, kızımza bir elbise alıyorsunuz. Eve geldiğinizde de müjde verir gibi, "Bak, " diyorsunuz, "Sana yeni bir elbise aldım. Tıpkı anneanneninki gibi!" Kızınızın daha o elbiseyi görmeden paketi fırlatıp atacağı kesin değil mi? Şimdi, Ey laikçiler, size soruyorum; Hanginiz kızınızı anneannesi gibi bukleli-lepiska. saçlarla dolaşmaya razı edebiliyorsunuz; ona anneannesi gibi vatkalı ceketler, arkası dikişi i naylon çoraplar giydirmeyi başarabi liyorsunuz da, başör tülü kızlardan anneanneleri gibi örtünmelerini talep ediyorsunuz, bir söylesenize ... Açık söyleyeyim. bu iş artık hepten traji-komik bir hal al d ı . . . AK Parti'nin çözüm önerisinin MHP aşısıyla aşı landıktan sonra aldığı son biçim. yine totaliter bir formül;· yine tek tipçi; yine yasakçı; yine bireysel iradeyi hiçe sayıyor ve bütün örtülüleri tek tipleştirmeye çalışıyor. Üstüne üstlük de psikolojik olarak getirilebilecek en itici for mül. "Demode" olma zorunluluğu, bir genç kıza yapılabilecek en acıma sız kısıtlamadır herhalde
..
.'·'
Müslümanlara hakaret ediliyor İnsan onurunu zedeleyecek en acımasız hareket, onu keyfi olarak tanımlamaya kalkışmaktır. Herkes gibi sorunlarının siyaset ve hukuk yoluyla çözülmesini talep edip bunun mücadelesini verenlerin Avrupalı İslamologlar tarafından "siyasal İslamcılar" ve bununla ilişkili olarak dini n tesettür veeibesini yerine getiren hanımların başörtülerinin "siya sal simge" olarak tanımlanması milyonlarca Müslüman'a yapılan haka rettir. Müslüman sadece Allah'ın rızasını gözetmek üzere dini veeibele rini yerine getirmeye çalışır; hak ve hukuk bilincine sahip olana düşen. herkesi kendi beyanı vetanımıylaesasalmaktır.
X7Giilay Gökliirk/ Bııgiin 128
Ahmet Akgül,
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
_______
Kaldı ki, bugünkü dünyada kimsenin bir başkasına hesap verme, inancı. yaşama tarzı ve görüşleri için özür dileyici bir tavır içine girme mecburiyeti yoktur. . . Pekiyi. "siyasal simge" nereden çıktı? Yasağı savunan lar. nasıl bu kadar rahat ve sonımsuzca dini hayatını yaşamak isteyenlere bu yaftayı yapıştırabiliyorlar? insanın biraz hakikate ve kendine saygısı olması gerekmez mi? Fakat asıl ateist. deist veya agnostik olmayan Jaikçilere sormak lazım: Bu
zümrelere
mensup
kadınlar
zaman
zaman
camiye
gittiklerinde, mevlit veya dua toplantılarına katıldıklarında. Kur'an okunduğunda, cenaze namazında bulunduklarında veya hac ve umreye gittiklerinde -tam veyayarım yamalak- başlarını örtmezler mi? Başlarını kutsala ve dini n tesettür emrine saygı duydukları için mi, yoksa birilerine meydan okumak üzere bir simgeyi açığa çıkarmak için mi örtüyorlar?.
.
."•
Özgürlüğe düğüm atmak Türkiye'de yıllardır süren bir sancı var: Başörtülü veya türbanlı kızların yüksek öğrenim hakkı. Özal'ın "A nayasa Mahkemesi iptal eder. bir daha çözülemez" demesine rağmen, gündeme gelmemesi için ANAP'lı arkadaşlarını ikna edemediği bir maddenin iptali sonucu var olan bir uygulama bu. Aslında doğrudan mahkeme kararına bağlı değil. çünkü 28 Şubat'a kadar tiilen uygulanmadığın ı biliyoruz . . . Burada aniaşılamayan unsur. genç kızların başörtüsü takmasına "Evet" diyen koca koca siyasetçilerin, bir de model tutttırma çabası içine girıneleridir. Başörtüsü konusuna üç türlü yaklaşabilirsiniz. Ya
konuyu
özgürlükler
açısından
alır
ve
serbestt i ğ i n i
savunursunuz. Ya özgün olarak inanç özgürlüğü kapsamında ele alır, tesettlirü hak görürsünüz. Ya da konuya sadece laiklikaçısından bakıpyasak istersiniz. Özgürlüğü hangi gerekçeyle savunuyor olursanız olun, ardından kalkıp bağlama şek! ine de müdahale edemezsiniz . . .
••Ali Bulaç/ Zaman
129
____Başörtüsü inkarı ve istismarı __
_ _ _ _ _ _ _ _
Önemli olan koca Meclis'in bu konuda düğüme takılıp kalmış olmasıdır. •.,
Türban ve başörtüsü A radaki farkı CHP lideri Baykal anlatıyor. Bir, "Anadolu'da kadınlarımızın, bacılarımızın taktığı yemeni, tülbent, başörtüsü" var ve Baykal bu örtünme biçimini milli, masum ve saygıdeğer buluyor. B i r de "türban" var. Baykal'a göre türban "Emevi, Abbasi, Arap Vahhabi yonı munun bir dayatması", hatta bir "yabancı üniforma"dır! Yabancı üniforma veya içimizdeki düşman! Baykal'ın sözleriyle coşan mil letvekilleri dakikalarca ayakta alkışlıyor! Baykal'ı dinlerken düşündüın; Sayın Baykal, "yabancı üniforma" giymiş genç kızı ve annesini niye bağrına basmıştı?! Yoksa şu birkaç gün içinde mi tiirban "yabancı üniforma" olu verdi?! Baykal'ın türban için "Bana oy verin, ben çözeyim" diyen eski konuşmalarından uzun alıntılar yapmayacağıını Şimdi yaklaşan mahalli seçimleri gözeterek aşure dağıtmak, türban yasağını şiddetle savunmak gibi yaklaşımları elbette olabil ir. Toplumun bu kesimi de elbette temsil edilecek. Ama "yabancı üniforma" suçlaması çok insafsızdır! Sayı n Baykal, dün bağrına bastığı kızları nasıl b i r töhmet altına soktuğunu, nasıl bir paranoyayı, cepheleşmeyi körüklediğini fark ediyor mu? Öyle bir paranoya ki, evinde dersine çalışıp dışarıdan açık lise sınavına giren, çoğu yaşını başını almış kadınlar üzerinde bile korkunç bir baskı ! ... Laikçi önyargılar ise bu kızların modern bilimleri okumasına karşı! Şimdi "en hakiki mürşit"inizi seçin: Bilim mi, önyargı m ı?!'"'
Almanya'da anaokulunda bile serbest Almanya'dan Alanya'ya gelen öğretmen adayı öğrenciler, A l man ya'da baş örtüsü sorunu olmadığını, ana sınıflarında bile başörtüsüyle eğitim yapıldığını söylemişti. '''Ergun Babahan 1 Sabah
""Taha Akyo l /Milliyet
130
----h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
A lmanya'dan Alanya'ya gelen öğretmen aday ı öğrenci ler, A l man ya'da başörtüsü sorunu olmadığını, ana sınıflarında bile başörtüsüyle eğitim yapıldığını bildirmişti. A lmanya'nın Bielefeld şehri Nord Rhain Westfalen okulu öğrencileri. Antalya'nın A lanya ilçesinde eğitim kuruın ları ve dershaneleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında öğrenciler arasında başörtülü öğrenciler dikkat çekti. Dershanede sınıfları ve sosyal tesisleri gezen öğrenciler. Türkiye'de eğitim ve öğretimin bu derece ileri seviyede olmasına şaşırdılar. A l nıanya'da doğan ve Zonguldaklı bir ailenin kızı olduğunu söyleyen başöıtülü Zelıra Arslan, Alnıanya'da okullarda tür banta eğitime izin verildiğini belirtnıişti. Öğrenci grubunun başında gelen öğretmen Nurgül Dağlı da, "Aimanya'da öğrenciler ilkokuldan üniversiteye kadar tesettürlü eğitim alabiliyor. Orada böyle bir sıkıntı yok. Hattaana sınıflarında bile başörtülü kızlar var" demişti.
OLUR MU ? Yanağı Yunan'a öptürür Madam insat: bu kadarı tasvip olur mu? Hıyanet! e ruhu kirlenen adam Bin tevbe etse de. tayyip ol ur mu?
Mert kişi; gözü de, gönlü de toktur Kah be dinsizlerde hiç vicdan yoktur Başörtülü hastaya, bakmayan doktor Böyle şerefsizden tab ip ol ur mu? Ülke batar, onlar; Laiklik yapar Paşa olmuş amma, cahillik yapar TanrınızAmerika, can i lik yapar Şu Irak'tan beter, tahrip olur mu? "Diyalog, hoşgörü, ılınılı islam" . . . Diye, Haham, Patrik, Papa'yaselanı! Ülkenı tehl ikede, hasılı kelam Canıiye papazdan. hatip olur �u?
131
,Başörtüsü lnkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Başörtüsü fobisi, birçıldırıştır Bağımsızlığıma, kör saldırıştır. Türban, siyonizme, başkaldırıştır. Soyu bozuklardan, kiltip olurmu?
132
Ahmet Akgül
_______
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
BAŞÖRTÜSÜ TAKINTISI VE ŞEYTANLIK MANTIGI "Kadının Başını Örtmesi Tüm Semavi Dinlerde Vardır ve Gereklidir" Bir gazeteye demeç vererek, " İslam'da örtünmenin yeri yok" diyen İsmet Bozdağ'ın bu görüşünü, Marmara Üniversitesi İ1ahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dah Başkanı Yusuf Şevki Yavuz şöyle yanıtlamaşta. "Aslında başörtüsü sıkıntısı modernizmle birlikte ortaya çıkar. 1 400 yıldır islam aleminde böyle bir sorun yoktur. islam alim leri böyle bir mesel e üzerine tartışmaz, hatta hepsi aynı görüştedirier. Modern zamanlarda, batılılaşmanın getirdiği sekülerizmle birlikte, Müslümanlar batılılar gibi olmaya çalıştı lar. Başörtüsü ve örtün me sorunu da o zaman ortaya çıktı. Konuyla ilgili iki keskin görüş var zaten. Birincisi aşırı uç, Afga nistan'ın Taliban'ı gibi, "Kadının yüzü açılmamal ı, kadın perde arkasın .. dan bakmalı gibi görüşlere sahipler. Diğeri de modern uç, ·'örtünme yok"' görüşünü getirenler . . . .. . Günümüz Türkiye'sinde ise alimler .mutedil görüşü temsil et mektedir. Yani ılımlı, iki ucun arasındaki görüşü benimsemiştir . . . Buna göre örtü, kadının bedenini kapatıp cinselliğin tazeliğini muhafaza et mektedir. Tabii önemli olan, kadının toplum hayatına katılabilmesi, örtü lü kızların her türlü eğitimde ve sosyal faaliyetlerde yer alabilınesidir. Yaşlı kadınlarda örtüome durumu farklı. Hadiste izin veriliyor, "Örtünmeyebilir ama örtünmesi kendisi için hayırlıdır. " denilmektedir. Çünküyaşlı kadın cinsel cazibesini yitirmiştir. Örtünme, cinsel cazibeyi gizlemek manasındadır yani, çünkü cinselliğe asıl konu kadının bedenidir. Masallarda bile böyledir. Aslında, Semavi dinlerin hepsinde kapanmanın olması da ayrı bir kanıt ve belgedir. Örneğin Hıristiyan rahibelerde saçlarını örtınektedir.
"Kuran'da başın örtölmesi yer almıyor" iddiaları asılsız ve geçersizdir. Bu durum yanlış islam anlayışından ortaya çıkan bir sorun. Kur'an'da namazın nasıl kıl ınacağı da yer alm ıyor. Kuran'ın ayetleri 1 33
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
müteşabih (anlamı kapalı olan ayetler) ve muhkem (anlamı açık olan ayetler) olarak ikiye ayrılır. Anlamı ve amacı kapalı olan bir çok ayetleri de örneğin, Peygamber Efendimiz (sav) 'in sünneti olmadan açıkla-yarn ıyoruz. Temel
islami
bilgi
içinde,
peygamberin
anlattıkları
ve
uygulamaları var, ki biz buna sünnet diyoruz. Sünneti hiçe sayarak siz d i n i inşa edemezsiniz. İslam, Peygamber Efendimize (sav) dayanıyor. B i z e l i mize bir tıp kitabı alıp okusak, yarın ameliyata girebilir miyiz? İnsanlar Hz. Muhammed (sav) 'in sünnetini öğrenmeden, sadece Kur'an'ın meal yüzünü okuyarak onları da kasıtlı olarak yanlış yorumlay ıp çarpıtarak i slamiyeti an layaınazlar. Sünneti dışlayan bir anlayışla, İslam iyet adına doğru bir hükme varı lamaz. ·•'"
Erbakan Hoca'nın 17 Ağustos 2007 Cuma sohbetindeki tespitiyle: "Cumhurbaşkanı Sn. Sezer'in Recep T. Erdoğan'ın yeni kabine listesini, bakmaya bile gerek görmeyip: "Artık bunu yeni cumhurbaşkanımza onayiatmanız daha uygun olur" diyerek, (Jest makyajlı bir rest çekmesi) aslında; "Ben AKP'nin hem kendi başına geleceklerinin, hem de ü l keyi s ü rü k l eyecekleri fel a ketierin s o r u m l u l u ğ u n u yüklenemem" anlamına gelmekteydi. Ama birtakım marazlılar ve münafık tavırhlar, hala Abdullah Gül'ün hanımının başörtüsüne saldırarak halkımızı ürkütmekte, AKP'ye ve dolayısıyla siyonizme hizmet etmekteydi. Havva Anamızın çınlçıplak dolaştığını, başörtüsünün "orak çekiç veya güi-Haç gibi bir ideolojik anlam taşıdığını" söyleyecek kadar gerçekleri saptıran ve gizli İslam düşmanlığını kusan Özde-mir İ nce gibilerin zırvaları ve Müslüman halkımızı aşağılaması bunlara bir örnekti. Oysa İ ngiltere'de başörtülü Müslüman polislere görev veril-mekteydi!. ·
91http: //www. ivibilgi. com 1 14. 08. 2007 1 34
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
İngiltere'nin Oxfort Sh i re bölgesinde yaşayan 1 7 yaşındaki Nadia Naeem başörtüsüyle polislik yapıyordu. ingiliz Polis Teşkilatının birkaç yıl önce başlattığı uygulama kapsamında göreve getirilen Naeem, Güvenlik Destek Birimi (PCSO) olarak mıntıka asayişinden sorumlu çalışıyordu. Yıllık yaklaşık 20 bin sterlin maaş alan Naeem görev tanımı çerçevesinde, kendi bölgesini kapsayan bölgede terör şüphesiyle insanları arayabi liyor, alkolü fazla kaçıranlara ceza yazabiliyor ve yanlış park eden araçları çektirebiliyordu.''2
Kimliğimiz ile iftihar ederiz! Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasına sırf eşinin başının örtüsü yUzünden itiraz edip karşı çı kanlar, buna gerekçe gösterirken kaş yapayım derken göz çıkarıyordu! Çiğ ve çirkin bir ayrımcılık ve kayır macı lık yapıl ıyordu. YahuAbdullah Gül gibi birinin Cumhurbaşkanlığına itiraz ede-cek iseniz ve "Böyle biri Cumhurbaşkanı olmamalı" diyecekseniz, buna bin lerce sebep bulabi lirsiniz! ABD ve AB hizmetkarlığını ve İsrail hay ranlığını yazabilirsiniz! Eşinin başörtüsUnü niye gUndeme taşırsınız ki! .. Ve dahi ·'başörtUsü bir kimliktir diye tartşırsınız ki!? Başörtüsü bir kimlik ise, başörtüsüzlük de doğal olarak kimlik sizlik mi oluyordu? Veya başörtüsüzlük farklı ve ayrıcalıklı bir kimlik m i say ı lıyordu? Bizeşimizin başörtüsü ileyani kimliğimiz ile iftihar ederiz! Ya siz? Eşinizin başörtüsüzlüğü yani kimliksizliğiniz ile mi iftihar edi yorsunuz? Evet başörtüsü kimliktir, hem de güven verici bir kimlik! Ü lkemizde bu kimlik milyonlar tarafından benimsenmiş ve hüsn-ü kabul görmüştür! Milyonlar arasında da başörtüsünden gıcık kapan yok gibidir! Başörtüsü sadece bizim mason laikçileri, daha doğrusu laiklik canavarı kesilen kesimleri rahatsız ediyor! Gerçek laiklerin de başörtüsünden yana bir problemleri yok! Hayallerinde oluşturdukları korkular yüzünden günlük yaşamla rını da çekilmez hale getiriyorlar! '>2
18. 08. 2007 1 35
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Tekrar vurguluyoruz başörtülü eşlerimiz bizim için iftihar vesilesidir! Kim, kimliği ile ittiharetmez ki! Bizim kimliğimizden yana bir derdimiz yok! Dert kimliksizlerin! Dahadoğrusu gizli ve kirli kimlikl ilerin! Ne var ki. kendi kimliksiziiiderine yanacaklarına. bizim kimliklerimizi dillerine dolamayı marifet sayıyorlar! Başörtüsü kimliktir, hem de saygı uyandıran bir kimlik! Başörtüsü kiınliktir. hem de itimat telkin eden bir kimlik! Ey kim liksiz zat-ı muhtereıııler! Bugüne kadar sizin eşierinizin başının açık olmasını bizler hiç dilimizedoladık mı? Onlara karşı en ufak birsaygısızlık yaptık mı? O halde sizin bu hoyratlığınızın anlamı ne? Siz Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığına karşı çıkacaksanız, eşinin baŞörtüsünü dilinize dolayıp durmayın! Çok daha önem l i gerekçeler arayın. Zira o başörtüsü. bizim açımızdan. sizin de dediğiniz gibi, bir kimliktir; hem de çok şerefli ve anlamlı bir kimlik! Dileriz sizin de böyleanlamlı birkimliğinizolsun!"3
Milli Görüş Gömleklerini Değiştiren Dönekler, Şimdi de Hanamlarının Başörtüsünü Değiştirip M odaya Uyduracakmaş! . .
Abdullah Gül'ün Çankaya Köşkü'ne çıkması durumunda fırst lady olacak Hayrünnisa Gül. ünlü modacı Atıl Kutoğlu'ndan tüm gardırobunu, "hem muhafazakarları hem de modern çevreyi hoşnut edecek" şekilde yeniden düzenlemesini istemişti. Abdullah Gül'ün ikinci kez AKP'nin cumhurbaşkanı adayı olması ve kazanması eşi Hayrünnisa Gül'ün türban sıkıntısına ilişkin önerileri de bir kez daha gündeme getirmişti. Hayriinnisa Gül'ün tirst lady olması durumunda 'türban'ından kıyafetlerine kadar yapacağı revizyona ilişkin olarakAtıl Kutoğlu'ndan talepte bulunduğu söylenmişti. Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Kutoğlu, Hayrün nisa Gül'ün kendisinden, türbanı dahil tüm gardrobunu yeniden dizayn etmesini istediğini bildirmişti. Catherina Zeta Jones, Naomi Campbell gibi sanat ve modadünyasının ünlü isimlerinin modacısı Kutoğlu şunları ek-lenıişti:
''' 19. 08. 2007 /Zeki Ceyhan /Milli Gazete
136
Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
10 Model Sunacakmış!
"Hayrünnisa Gül. tüm gardırobunu ve başörtülerini yeniden di zayn etmemi istedi. En modernden, en muhafazakarına kadar herkese uyacak şekilde yeniden tasariamamı rica etti. Hollywood ışıltısını onun pozisyonunun ciddiyetiyle birleştiren 1 O kadar örnek sunacağı m. Hay riinnisa Hanım'la Amerika'da 5 yıl önce tanıştık. iletişimimiz sürüyor. Önümüzdeki günlerde hazırlayacağım modeller üzerinde kendisiyle görüşeceğiz.·· İ l k eşarp koleksiyonunu Avusturya Prensesi Frencesca Von Habsburg için tasarlayan, ardından da Sabancı Müzesi'nin açılışı sıra sında hat sanatından esinlenerek eşarplar tasarlayan Kutoğlu, Hayriin nisa Gül için düşündüğü stili anlattı. Kutoğlu, "Kafamdan geçen model ler var ama bunları kendisiyle konuşmadan açıklayamam. Ama söyleye bileceğim tek şey Hayriinnisa Hanım her türlü kıyafeti taşıyabilecek durumda. Benim kendisi için di.işi.indi.iği.im en büyük değişiklik renk konusunda olacak. Daha açık ve tar ki ı renkleri kıyatetlerine yansıta cağım" dem işti . . .
Çankaya'ya İngiliz modeli türban yakışırmış!
Hayriinnisa Gül'ün türbana yeni bir stil getirme konusunda ünlü modacı lardan da görüş aldık. Zaman zaman türbanlı bayantarla da çalıştıklarını ve bu konuda fikir sahibi olduklarını söyleyen modacılar, Gül'e bu konuda tavsiyelerde bulundu. Faruk Saraç, kendisine böyle bir istek gelirse 'en iyi modeli' çıkarabileceğini belirterek, Channel'in eski koleksiyonunda kullandığı modelin Gül için çıkış noktası olabileceğini belirtmişti. Saraç, şu önerilerde bulunmuştu: ·'Sadece türbana model tasarlamak değil, kıyateti baştan aşağıya yenileyerek modernize etmek gerekir. Benim şu an ilk aklıma gelen tavsiye bone tarzı bir model olabi lir. Sonuçta amaç eğer saçların göri.inmemesiyse, bone de bu işlevi yerine getirir. Bu model 1 920'1erdeki İngiliz kadınlarının kullandığı ya da Chanel'in eski model takımlarında olan arkası dantel li. saçı kapatan bir model. Böylece insanlar ti.irban tartışmalarından kurtulmuş olur. Eğer bana teklifyapılırsa en güzel stili yaparım. "
Çağdaş gözleri olan modacılarla çahşmahymış! Neslihan Yargıcı da. bugüne dek tesettürle ilgili birçok çalışma 1 37
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
yaptığını belirterek şu bilgileri vermişti: Tesettüre farklı bir yorum getirmek çok zordur. Çünkü sadece saç değil, işin içinde boyun, omuz, yanak, kulak da giriyor ve kısıtlı bir çalışma oluyor. Modernize etmek için reformcu olmak gerekir. Türkiye'deki iki kesimi de mutlu edecek bir noktada buluşulabil ir. Bence Hayrünnisa Hanım, tesettür modacıları değil bizim gibi dünyayı gören, çağdaş gözleri olan isimlerle çalışmal ı. Benim bir önerim var. Türkiye'nin ilahiyatçıları bir araya gelerek bize bunun sınırlarını söylesinler. Çünkü bir Müslüman ülkesinde başbakan olan Benazir Butto da örtünüyor. Fakat saçlarının bir kısmı görünüyordu. Ben bu modeli Hayrünnisa Gül'e öneriyorunı. Fakat i lahiyatçılar örtünmede reformun nereye kadar gideceğini söylemeli. Ben kendisiyle çalışmaya hazırım ve yanındayım.
Barbaros Şansal: Hayrunnisa Hanıma Hayranmış! Hayrün n isa Hanım zaten, ''bağlayın düşüncelerinizi (kravat) , çö zün vicdanınızı (eşarp)" sloganı ile yola çıktığımız eşarplardan kullanı yor. Nice örtülü başlarda aydınlık ( Halide Edip Adıvar) gibi kadıniarım ız vardı ve hep de var olacak. Sayın Bülent Ersoy da bir Ramazan'da Fes hane konseri nde, saman rengi bir drape jarse elbise giymişti. Bizim tasa rımımız olan o modeli tavsiye edebilirim. Ajda Hanını'ın 70'1erdeki mo dern türbanlı fotoğrafları hafızalarda sanırım. A ncak şapka ve takke tar tışması yerine, sıkıntı lı günler yaşayan gezegeni mizde biraz daha hoş görülü olabilsek yani sadece sahici ve kendimiz olabilsek sorun kalma yacak sanırım. Bana göre türban. davetkar olmadan ve elbisenin devamı gibi kullanıldığı müddetçe son derece modern ve şık olabiliyor. Ancak adeta hiyerarşik i kon ve sembollere dönüşen dolgu! u form lar, kimine gö re yasaklı desenler, varak altıni ı dokular gibi kafa karıştırıcı kavramlar da yok değil. Terzi oluşumuz nedeni ile elbette tesettür giyen müşterile rimiz ve mutaasıp ailelerimiz var. Ye ahenk içinde, kadın erkek bir arada kaliteli işler çıkarmaya devam ediyoruz. Cem i l i pekçi ve Dilek Hanifise
konuya ilişkin sorular hakkındayorum yapmayacaklarını söylüyordu.
'TSK yalnız kaldı' imajı oluşturmak tehlikeli biryanlıştı! Köşk sürecini bahane eden ordu düşmanlarının saldırıya geçtiğini belirten Emekli Tümgeneral Kuloğlu ''Sivil toplum kuruluşlarından destek alarak TSK'ya destek azaldı mesaj ı veriyorlar'· diyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) nabzını iyi tutmasıyla tanınan 1 38
Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
______
emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu, Abdullah Gül'ün Cumhurbaş kanlığı adaylığını seçimlere az bir süre kala çarpıcı sözlerle değerlen dirdi. Abdullah Gül'ün, Atatürk ilke ve devrimleri ile Türklük hakkındaki söylemlerinin, Türk halkı tarafından bilinmediğini kaydeden Kuloğlu, "Çünkü onların bulunduğu çevre ve onlara hitap eden medya, bu konu ları işlem iyor" diye konuşmuştu.
Abdolla h Gül, Devletini dış güçlere şikayete ka lkışmıştı Kuloğlu şöyle devam etti: Gül, yakın bir zaman önce, 'Laik sistemi değiştirmek istiyoruz' demiş, Atatürk i lkelerinin halka zorla dayatıldığını,
'Ne
Mutlu Türküm
Diyene'
demenin Türkiye'yi
ilkelleştirdiğini ifade etmiş, sistemle kavgalı olduğunu açıklamıştır. Eşinin türbanı nedeniyle Türkiye'ye A i HM'e şikayet etmiştir. Gül cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, devletini Avrupa'ya şikayet etmiş bir cumhurbaşkanı olacaktır. ·· Gül'ün. görevlerinde başarı lı olduğu vurgusu i l e halka benimsetilmeye çalışıldığına dikkat çeken Kuloğlu ·'Kendisine destek veren parti ve sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek, buralardan basın arac ı l ığı ile mesaj lar vererek ve verdirilerek toplumun desteğini almış intibaı oluşturuyor. Bu görüntülerle aslında TSK'nin yalnız kaldığı imaj ı oluşturuluyor" diye uyarıyordu. Son zamanlarda, Atatürk ilke ve devrimlerine, Türklüğe, TSK'ya karşı olmanın, bazı kişilere şöhret olma fırsatı verdiğinin altını çizen Kuloğlu şöyle konuştu: ''Geçmişten gelen bazı şahsi sıkıntılarını, Dev let'e ve sisteme karşı tavır göstererek rövanş alma şekline dönüştüren bazı zümreler bulunmaktadır. Bunlar, dincilik. bölücülük, Küıtçülük, zaman zaman da Ermenicilik. Rumculuk yaparak ve öze l l ikle TSK'ya karşı tavır alarak, sisteme karşı koymaya çalışmaktadır. Bu kesimler de, belki Gül böyle bir desteği arzu etmese de. süreci rövanş alma olarak . nitelendirerek Gül'e destek vermektedir. , Kuloğlu, Gül'ün değiştim sözlerini de "Olgunluk çağındaki insanların düşünceleri kolay kolay değişmez" sözleriyle eleştiriyordu.
Dışişleri'nden Rum bakana yanıt çok geç kalmıştı! Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, Kıbrıs Rum Kesimi Dışişleri Bakanı Erato Kozaku Markulli'nin kendisini hedefalan açıklamalarına karşı Tr•rkiye'den tepki veri lmemesine sitem etmesi üzerine, Dışişleri Bakanl ığı yazı! ı bir açıklama yap m ı ştı. 139
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Markulli, 1 3 Ağustos'ta NTV'ye "Kıbrıs'ta çözümün anahtarı
Türkiye'deki siyasilerin değil, Türk ordusunun elinde. Türk Genelkur may Başkanı'nın sözleri Türkiye'yi 1 00 yıl geriye götürüyor'' demişti. Orgeneral Büyükanıt da "Bir Türk televizyonunda Türk Genelkurmay Başkanı'na ağır hakaret edil iyor. Ama kimse de çıkıp savunnıuyor" diye yakırimıştı.'" Yayınlanan Dışişleri açıklamasında, "TSK ve Sayın Genelkur may Başkanımıza dil uzatmak Markulli'nin haddine değildir'. denildi. Açıklama özetle şöyle: "Markulli'nin son günlerde Türkiye, TSK ve Sayın Genelkurmay Başkanımız hakkında yakışıksız ifade ve beyan larda bulunduğu görülmektedir. Markulli, Türkiye'nin iç konularıyla ilgili görüş belirtecek bir muhatabı değildir. Kaldı ki, TSK ve Sayın Genelkurmay Başkanımıza dil uzatmak Markulli'nin haddine de değil dir. Kıbrıs'ta barışın teminatı Türkiye ve TSK'dır. Sayın Genelkurmay Başkanımızın Kıbrıs'la ilgili açıklanıaları milli politikayı yansıtmak tadır. '
İstiklal Marşı Düşmanı ve Başörtüsü Karşıtı DOGU SİLAHCIOGUJ, ŞAMANİST Mİ, SARATAİST Mİ OLMAKTAYDI? Mustafa Kenıal'lin ve tüm Milli Mücadele gazilerimizin ortak tercih ve tensibiyle ve Türkiye Cumhuriyetinin manevi tapusunun; iman, Ezan ve İsianı temelli olduğunun tescilli mahiyetinde, Milli Marş olarak kabul edilen ve bugüne kadar, aziz M illetimizin her ferdi tarafından huşu ve coşkuyla okuna gelen, Mehmet Akit'in hikmet ve hakikat dolu dizelerindeki "Hakk. Ezan, Kelime-i Şehadet" kavram larından gıcık aldığını açıklayan Em. General Doğu Silahcıoğlu'na ve aynı kafadaki huysuzlara sormak lazım: Milli Marşım ıza, Müslümanlığını ıza ve dindar halkımıza, böy lesine h ı rçın ve çirkin bir savaş açınanızın asıl nedeni Şamanistliğiniz nı i, yoksa sabataistl iğiniz midir? Bu tal ihsiz ve terbiyesiz gelişmenin . çok ilginç ve iğrenç bir tarafı da: ''�
1 8. 08. 2007 1 Bekir Coşkun
ltJO
.Ahmet Akgül
______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Hem başörtüsü i nkarcısı medyanın, hem de türban istismarcısı medyanın, bu sözler karşısında aynı sessiz ve tepkisiz tavrı sergilemeleri ve olayın üzerine gitmemeleriydi.
"Doğu Silahçıoğlu'nun açıklamaları hezeyan ve hakarettir" MHP istanbul i l Başkanı ihsan Barutçu, bazı kesimlerin laikçilik kisvesi altında milletin manevi değerlerini aşağıladığına dikkat çekti. Silahçıoğlu'nun düşüncelerini Türklük kimliğiyle de bağdaştıramadığını dile getiren Barutçu. "Yüce Türk milleti zaten bu tür habis değerlen dirmelere itibar etmez. " dedi. Söz konusu zihniyetin Türk toplumu için deki değerler çatışmasından fayda umduğunu belirten Barutçu, "Si lah çıoğlu'nun milletimizin vazgeçemeyeceği inanç ve değer yargıtarına saldıracağına. üniter yapımıza dönlik saldırılara karşı duyarlılık göster mesini beklerdik. " ifadelerini dillendirdi. A lperen Ocakları Genel Başkanı Eyüp Gökhan Özekin de Silahçıoğlu'na sert çıktı: "Bu milletin sırtından makam mevki sahibi olanların, milletin değerlerine düşmanlık etmelerini anlamak mümkün değildir" şeklindetepki verdi.
Başörtüsünün; medeniyet ve modernleşme adına kadını köleleştirip şehvet aracı haline getiren barbar Batı zihniyetine karşı, biröze dönüş ve özgürleşme hareketi olarak okunınası gerekir. Batının kadın erkek eşitliği. aslında emperyalizmin hakimiyetini kadın üzerinden kolaylaştırıp yaygınlaştırma hevesi ve hilesidir. Bugün üniversitedeki bir hocanın: "'Ben gücümü cübbeınden alırım. Kanun bile çıksa türbanlı kızları sınıfta bırakarak dışlarıın'" diyen tavrı . aslında cahiliye toplumundaki erkek iistünlüğiinün üniversitedeki resmiyeti olan "cübbe""ye sığınıp, kendi haysiyet ve şahsiyetini bir nevi inkara kalkışması; özgür kişilik ve kimliğini sivil başörtüsünde siıngeleştiren kızlarımızın tavrı karşısında, oldukça gerici ve despotik bir yaklaşım örneğidir. "Gücümü cübbemden alırım"' diyen bir insan, "cübbemi çıkarırsam bir hiç sayılırım" gerçeğinin de dolaylı itirafı gibidir. Oysa bu ülkenin, cesaretini cübbesinden, cebinden ve rütbesinden alanlara değil; giydiği cübbeye, geldiği mevkie ve oturduğu makam sandalyesine şeref kazandıran insanlara ihtiyacı olduğu kesindir. islam ise, kadın erkek eşitliğinin çok ötesinde bir hürriyet ve haysiyet prensibi getirmiş "kadınla erkeğin, tek bir bütünün iki ayrılmaz parçası" olduğunu bildirmiştir.
______Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
"Ey insanlar biz sizi bir erkek ve dişiden yaratıp var ettik.,..,� "O A l lah ki, sizi bir tek netisten (kadın ve erkekten oluşan şahsı vahitten ibaret olarak) icat ve inşa eylemiştir"''"· gibi ayetler bunu öğret mektedir. Haçlı emperyalizminin sinsi emellerine ve siyonizmin dünya hakimiyetine hizmet eden hıyanet siyasetine alet olmadan; onurlu ve şuurlu bir başörtüsü direnişi; aslında kadınlar üzerinden toplumu çürüt meyi ahlakı ve aile hayatını yıkıp yok etmeyi, böylece şeytani saltanatla rı n ı kolay hale getirmeyi düşünen Barbar Batıya karşı, ciddi ve cesaretli bir özgürlük ve özgüven mücadelesi olarak değerlendirilmelidir.
·
İsmail Çolak'ın Son Kitabında Vurguladığı Gibi MilJi Mücadelemizde Kuvayı ilmiye'nin Ve Başörtülü Mücahidelerio Rolünü İnkar Etmek NankörlükAiametidir! Öğretmeni, öğrencisi, medrese hocası, medrese ta lebesi, tekke şeyhi, dervişi, üniversite hocası ve talebesiyle eğitim sınıfının birçok kesiminin Kurtuluş Savaşı'na katılımının ve katkısının hangi seviyede olduğu ve bunun bağımsızlığımızın kazanılması ve yeni Türk Devleti'nin kurulmasındaki rolünü ortaya koymaya çalıştık. M i l l i Mücadele döneminde ilk düzenli Türk ordusu kurulmadan evvel, halkın kendi iradesi, gayret ve imkanlarıyla, düşman işgaline karşı koymak için oluşturulan gönüllü milis kuvvetlerine. m i l l i kuvvetler anlamında Kuvayı M illiye denmiştir. İsmail Çolak ta bundan hareketle kitabına, i l m i kuvvetler manasında Kuvayı İ l ıniye ismini vermiştir. Yani, Kurtuluş Savaşı'na katılan ve katkıda bulunan eğitim ordusu, irfan ordusu demektir. Çünkü, Kurtuluş Savaşı' na, bilinen mevcut kuvvetlerin, askeri ve siyasi kimliğe sahip kişi ve kesimlerin yanı sıra, ülkemizin medrese ve manevi eğitim ordusunun neferleri de katılmış ve bu savaşın çeşitli safhalarında ve kademelerinde yer alarak, göz ardı edilemeyecek hayati hizmetler vermişlerdir. Kitabın konusu ve içeriği de direk buna yöne l iktir. Öğretmeni, öğrencisi. medrese hocası. medrese talebesi. tekke şeyhi, dervişi, üniversite hocası ve talebesiyle eğitim sınıfının birçok kesiminin Kurtuluş Savaşı'na katılınıının ve katkısının hangi seviyede olduğu ve bunun bağımsızlığıınızın kazanılması ve yeni Türk Devle ti'nin kurulmasındaki rolünü ortaya koyan önemli bir eserdir. 1)'\
"Hucurat: 13
'J(, E n'am:98
1 42
Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Zerrece tereddüde mahat bırakmayacak katiyette, İstiklal Har bi'nin kazanılmasında ve yeni Türk Devleti'nin kurulmasında, vatan sever irfan ordusu Kuvayı il miye'nin de büyük payının olduğu bir gerçektir. Eğitim Ordusu'nun kahraman, cefakar ve fed�kar mensupları, Anadolu'da verdiğimiz bu son varlık savaşının her aşaması ve bölümün de tüm güçleriyle mücadele etmişlerdir. işgallere karşı halkı bilinçlen dirip teşki latlandırmada, protesto mitinglerinde, kongrelerde, m üdafaa-i hukuk cemiyetlerinde, hatta Kuvayı Milliye ve DÜZenli Ordu'ya katılıp düşmanla çarpışmaya varana dek Kurtuluş Savaşı'nın her alanında öğretmeni. müderrisi. tekke deı-vişi ve talebesi ile kesinlikle yabana atılamayacak m ikyasta, hayati hizmetleri geçmiştir.
Sarıktı müderrislerin kelle koltukta mücadelesi hayranlık vericidir Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında medreseterin ve onların sarıktı müderrislerinin, tekkelerin ve onların kelle koltukta mücadele eden kahraman dervişlerinin hayati katkılarının olduğu; bunların açık desteği ve büyük gayretleri bulunmasaydı yurdun düşman işgalinden kurtulması ve bağımsızlığın yeniden elde edilmesinin imkansız olduğu tarihive ilmi bakımdan ortadadı r ve inkarı mümkün değildir. Şurası m uhakkak ki, halkın Milli Mücadele Hareketi'ne gönülden inanması ve desteklemesi , Anadolu'da güven ve itimadın değişmez adresi olarak kabul edilen müderrisler. tekke şeyhleri ve diğer din adaıniarı kanalıyla gerçekleşmiştir. Bunların izni, katıl ı m ı ve desteği olmadan Anadolu'da neredeyse hiçbir milli faaliyet ve hiçbir milli teşkilat gösterilemeyecektir. M itinglerde, protestolarda, müdafaa- i hu kuk cemiyetlerinin kurulmasında, Ku vay ı Milliye'nin oluşturulmasında. TBMM'nin açılmasında ve tüm yerel direniş hareketlerinde hep onların m übarek eli, işareti ve h immeti görülecektir.
Tekkelerin fedakarlığı gözardı edilmiştir Öze l l ikle işgal altındaki İstanbul'da her türlü tehl i keyi ve zorluğu göze alan bazı tekkelerin, kimi şeyhterin ye dervişterin insanüstü bir gayret ve fedakarlıkla ifa ettikleri hizmetler, Kurtuluş Savaşı'nda emsalsiz bir yere ve ehemıniyete sahiptir. Bu ınanada Üsküdar Sultan Tepesi'ndeki Özbekler Tekkesi ve Şeyhi Mehmed Ata Efendi'nin, Eyüp'teki Hatuniye Tekkesi ve Şeyhi Saadeddin Efendi ile diğer bir
143
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
kısım tekkelerin kahraman dervişlerinin canlarını ve imanlarını ortaya koyarak sergiledikleri cesaret. yürek ve yiğitlik gerektiren destansı gayret ve hizmetlerini nasıl görmezden gelebilir, hatta inkar edebiliriz? Kurtuluş Savaşı'nda kullanılan silah ve cephanenin hatırı sayılır bir kısmının, İstanbul'daki, İtilaf Devletlerinin silah depolarının tekke dervişleri ve gizli örgütlerce basılıp, buralardan elde edilen mühimmatın A nadolu'ya nakledilmesi suretiyle karşılandığına tarihi-ilmi kaynaklar açıkça temas etmektedir.'n
.. Gaz uçar yazı kalır!" Bu nedenle istiklal Marşıyla ilgili sözleri Doğu Silahçıoğlu'nu pişman edecektir! Doğu Silahcıoğlu marştan bu kadar rahatsızken onlarca yıl bo yunca bu marşı dinlemesinin ve dinletmesinin sebebi neydi? Halbuki bu gün Doğu Silahçıoğlu'nun rahatsız olup karşı duruş sergilediği satırlar için Gazi Mustafa Kemal Atatürk'iin. "İşte İstiklal Harbi'mizi tam da bu satırlar anlatıyor. " dediğini herhalde bilmesi lazım ! istiklal Marşı ile il gili yarışma düzenlendikten sonraki TBMM oturumunda kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa. şu konuşmayı yapar: "Marşın uzun olmaması konusunda mutabıkız. Söylendiği ve çalındığı zaman herkesi uzun uzun ayakta tutması elbette doğru olmaz. Ancak bu marşın istiklal davamızı aniatış cihetiyle büyük bir manası vardır. Benim en beğendiğim parçası da budur. Oysa siz bu parçayı marştan çıkarmaya karar ve rm işsiniz: 'Hakkıdır, h ür yaşamış bayrağı m ın hürriyet Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal!' Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim veeize işte bunlardır... " Enteresan değil mi, Gazi Atatürk'ün bu milletten daima hatırla masını istediği veeize. Doğu Silahçıoğlu'nu rahatsız etmektedir! Yine aynı yazıdan öğreniyoruz ki koskoca bir komutan istiklal Harbi döneminin şartlarını ve olaylarını sağlıklı bir şekilde ya hatırlaya mamaktadır yahut yanlış algılamıştır. Bir kere Osmanlı hakkındaki şu terimi yanlış bilmektedir: "Türk Osmanlı idi; ama Osmanlı Türk değildi!.. " Paşa. bunu "Zaten Osmanlı hanedan mensupları da kendilerini 'Türk' görmüyorlardı ! . . " şeklinde algılamaktadır. Oysa her lise çağındaki öğrencinin de bildiği gibi, Türk mi lleti (H anedan da
97 Kürşat Erkal /Milli Gazete i/24. 02. 2008 144
Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
dahil ! ) Osmanlı'nın unsurlarından biriydi. Ancak Osmanl ı sadece Türk lerden müteşekkil bir devlet değildi. Yine zincirleme bir algı yanılsa masıyla diyor ki; " Mehmet Akit'in yeni ardılları. onun: "Türk A rap'sız yaşayamaz. Kim ki 'yaşar' der delidir! . . Arab'ın Türk ise hem sağ gözü hem sağ elidir! . . " dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken ... " Emekli komutanın -tahminen- bir internet sitesinden esinlenerek aktardığı bu satırlar (zira neredeyst:: virgülüne kadar bir internet sitesinin forum u nda yer almaktadır! ) Şayet bilinçli bir çarpıtma yok ise çok fena bir yanlış algı var orta yerde! Zira aynı şiirin devamı şöyledir: " Veriniz baş başa; zi ra sonu hüsran-ı mübin/Ne hükümet kalıyor ortada, billahi ne din!" İstik fal Harbi döneminde hayati önem taşıyan bu dizeleri n önceki satıriarına da bakmak lazımdır: "Arab'ın Türk'e. Laz'ın Çerkez'e, yahut Kürd'e/A cem'in Çinliye rüçhanı mı varmış? Nerde!/ Müsli.iınanlıkta anasır m ı olurmuş? Ne gezer!/ Fikri kavmiyyeti teli n ediyor peygamber/ En büyük düşmanıdır ruh-u nebi tefrikanın/ Adı batsın onu islam'a sokan kalta banın .. ·· ''" .
Mehmet Akifve Mustafa Kemal, Vücut ve Ruh Gibidir!
. .
Yargıtay'ın eski Başsavcısı Vural Savaş'ın son kitabında Mehmet A kifhakkında yapılan araştırmalar ve bilgiler var. .. Cengiz Özakıncı. " Dünden Bugüne Türklerde Dil ve Din" konulu araştırmasında. MehmetAkifin şunları sorduğuııu yazıyor: "Hani Müslümanlık bir kardeşlik husule getirilecekti. Nerede? Her tarafta Müsllimanlık cehalet. sefaJet içinde mahvalup gidiyor ( ... ) Biz cehaletimiz yi.izüııden dini bu hale getirdik. " Mehmet A kif, düşüncelerini şiirlerine de yansıtır: "Tevekkülün manası hiç öyle değil Yazık ki beyni örümcek li biryığın cahil Nihayet din e oynayarak en rezi 1 oyunu Getirdiler, ne yapıp yaptılar, bu hale onu. " Mehmet Akifin sömürgeci lere ve emperyalistlere ne kadar karşı olduğunu şiirlerinden bellidir.
Bakın, Mehmet Akif, Sevr imzalandıktan sonra neler yazmıştı: 9H
M. Nedim Hazar/ 23 Şubat 2008/ Zamıın 145
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
"Ey cemaat, gözünözü açmız, ibret ahnız. Artık kime hizmet ettiğimizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için olsun akhmızı başımıza toplayalım. Çünkü böyle düşman hesabına çalışarak elimizde kalan şu bir avuç toprağı da verecek olursak, çekilip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur. Şimdiye kadar düşmana kaptırdığımız koca koca memleketlerin halkı hicret (göç) edecek yer bulabilmişlerdi. Biz öyle bir akıbete (sona) mahkum olursak, başımızı sokacak bir delik bulamayız... Sevr bizim için Avrupa'nın hazırladığı bir ölüm fermanıdır. Onların bu tertiplerini (tuzaklarını) başlarına çarpacağız. Zafer bizim dir. " Bazı çevreler, Mehmet Akif ile Atatürk'ün a rasının iyi .olmadığını, Mehmet Akifin şapka giymernek için Mısır'a gittiğini söylerler; doğru olabilir, hatta doğrudur da ... Ya sonra? Mehmet Akifin bir dostuna yazdığı mektupta şöyle dediğini Başbakan acaba bilir mi? " Mısır'da on bir yıl kaldım." Fakat on bir saat daha kalsay dım, artık çıldırırdım. Sana halisane (içtenlikle) fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, Müslü manlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de. Eğer varsa Allah benim ömrümden alıp O'na versin. " Kimdir bu "0"? Mehmet Akifin ömrünü bağışladığı kimdir? Muhittin Nalbantoğlu'na göre "Mustafa Kemaf"dir, Ata türk'tür.'�' Masonların Münafıklığı Sırıtıvermekte, Hatta Isırıvermektedir! Mason biraderler toplwmı hepten saf sanıyorlar galiba! Gözü müzün içine baka baka yalan söylüyorlar! Ye masonluğun ilk şartının laiklik olduğunu iddia ediyorlar! Oysa, dünya alem biliyor ki masonlar ile dini bir siyasi yapılanma olan Siyonizm içi i dışlıdıı· ! Yine dünya alem bilir ki laikliğin de dinle alış verişi yoktur! Yani laik anlayışta dinle hep mesafeli olmak zarureti vardır! wHasan
Pul ur/ Milliyet /23. 02. 2008 146
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Hem Siyonizm ile içli dışlı olur hem de laik olduğunuzu iddia ederseniz konı ik ol ursun uz! B i l iyoruz ki az buçuk okur-yazar olan herkesin Siyonizm ve S iyonistler hakkında malumatı vardır! Herkes Siyonistlerin ne için çalıştıklarını bilir! Hedetin Musevi hakimiyeti olduğunda kimsenin şüphesi yoktur! Yine biliyoruz ki ülkemiz insanının masonlar hakkında da oluşmuş bir kanaatİ vardır! Laiklik konusu da ülkemizin insanının yabancısı olduğu bir konu olmaktan çoktan çıkmıştır!
·
Hal böyle oluncaSiyonizm gibi dini bir siyasi yapılanma i l e yakın temas halinde bulunanların laiklikten söz etmeleri bize karşılarında bulunan insanları hepten hafife alma gibi geldi! Laik olabilmeleri
için her türlü dini yapılanmadan uzak
durmalarının gerektiğini de bil iyoruz. Peki, konumları itibariyle laik olmaları pek mümkün görünme yen mason biraderleri niçin "Masonluğun i l k şartı laikliktir" diye söze baş lıyorlar? Ve mason biraderlerin hiçbiri masonluğun böyle bir temel i l kesi olduğunu ispatlayanıaz! Zira Masonluk devreye girdiğinde laiklik diye bir şey yoktu ki ilk şartı laiklik olsun!""'
Asıl Kara Harekatı içerde Yürütülmektedir!
A rslan Bulut'un tespitiyle: K i m ne derse desin Türkiye büyük bir savaşın içindedir. Bu savaş, ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi ile Rusya ve Çin'in Şanghay İşbirliği Örgütü arasında geçmektedir. Anlaşılıyor ki Türkiye, P K K ile müca delede verdiği sınırlı destek karşılığında, iran'a karşı A B D i l e birlikte hareket etmeye mecbur ediliyor. Öyle ki Türkiye, A m erikan bayrak larıyla bağımsızlığını ilan eden Kosova'yı hemen tanıdı! Türkiye, terörle mücadele gereği sınır ötesi kara operasyonu ya pıyor ama içeride ekonomik, kültürel ve siyasi bütün direnç mekaniz maları ortadan kaldırılıyor. Amerikan politikalarına direnecek aydınlar tasfiye edi liyor! Atatürk daha kötü şartlarda, halkı mücadeleye nasıl hazırladığını şöyle anlatıyordu: ''"' Zeki Ceyha n / M i l l i Gazcte/ 22. 02. 2008
147
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
"Bütün Türk m i lletini cepnede bulunan ordu kadar duygu, düşün ce ve hareket bakımından savaşla ilgilendirmeliydim. Yalnız düşman karşısında bulunan değil, köyünde, evinde, tarlasında bulunan herkes, m i lletin her ferdi, silahla vuruşan savaşçı gibi kendini görevli sayarak bütün varlığını yalnız mücadeleye verecekti. Bütün maddi ve manevi varlığını vatan savunmasına vermekte ağır davranan ve titizlik göster meyen milletler. savaş ve muharebeyi gerçekten göze almış ve başara bileceklerine inanmış sayılmazlar. ..
Baykal ve Özkök, Aynı Madendir! Mustafa Özcan'ı n dediği gibi: aslında Baykal ve Özkök'ün şah sında başörtüsüyle ilgili çözümün aynı olduğu görülüyor. Biri siyasetçi, diğeri gazeteci olan bu isiınierin konuya aynı zaviyeden baktıkları anlaşılıyor. Yaklaşımları veya çözüm tezleri şu: Böyle bir sorun yokmuş gibi davranmak. Yani çözümü statükoda ve çözümsüzlükte aramak. Her ne kadar Ertuğrul Özkök zaman zaman farkl ı tonlarda yazsa da bu farklılık derununda değil, kalemin ucunda . . . "Tarih 24 Eylül 2002 Salı. 3 Kasım seçimlerine yaklaşık 40 gün var. Hürriyet ekibi CHP lideri Deniz Baykal'ı konuk ediyor. Gazetenin başyazarı Oktay Ekşi'nin ifadesiyle Deniz Baykal'ı "sözlü sınav"a alıyorlar. Hürriyet ekibinde kimler var dersiniz? Genel Yayı n Yönetıneni Ertuğrul Özkök, başyazar Oktay Ekşi, Tufan Türenç, Şaban Sevinç. Masada üç isim daha var. Biri şimdi M i l liyet'in başında olan, o dönemde Hürriyet'in Ankara Temsilciliği görevini yapan Sedat Ergin ile şimdi Hürriyet'le yollarını ayırmış olan Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun. Hürriyet ekibi soruyor, Baykal cevaplıyor. Türban konusunu Emin Çölaşan gündeme getiriyor ve açıkça soruyor: Tiirban konusundaki tutumun uz nedir? Bu yasak sürmeli m i, kalkmalı mı? Baykal: Türkiye'de asıl sorun türban sorunu değildir. Sorun anayasanın temel ilkeleri üzerinde yaygın bir mutabakatın hala sağlanamamış olmasındadır. Bu temel sorunun yansıması bazen türban şeklinde, bazen siyasi partilerin kapatılması olarak, bazen de milletvekili adaylığının engellenmesi şeklinde oluyor. ABD, İngiltere, Fransa, A lmanya gibi gelişmiş ülkelerde devletin temel nitelikleri konusunda bu kadar yaygın bir tartışma yaşanmıyor. Öyle olunca da büyük sorunlar yaşanmıyor. Türkiye'de gerçek istikrar hangi hükümet ya da başbakanın ne kadar görev yaptığıyla değil, bu temel ıJ1Utabakatın sağlanmasıyla kurulur. . ·• diyor, hiç konuya girmiyor. hem kenardan dolaşıyor. .
148
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ _ __ __
Çölaşan: Siz iktidar olunca türbanlı lar ün i versitelere girebilecek mi? diye soruyor. Baykal: Biz böyle yaklaşmıyoruz olaya. Bu konuyu gündemde tutmamak gerekir. O kesimin siyasetçileri bu konuda konuşınamaya, tırmandırmamaya özen gösteriyor. Sizler de bunu gündemde tutmayın. Bunu sorun olmaktan çıkarmak gerekir, geri plana itme, konuşmama da bir çözümdür. Bunu karşılıklı bir istismar aracı yapmamak gerekir... " Şeklinde yanıtlıyor ve samimiyetsizliğini kanıtlıyor. Yani ademe mahkum ederek ve yok farz ederek yasağın yeniden içselleştirilmesini sağlamak istiyor. Bu hususta Baykal'ın ortaklarından birisi de Türkiye'de başörtüsü ile ilgili hiliifsız en fazla yazı yazan yazar olma özelliğini koruyan ve bütün mesaisini başörtüsünü modernize etmeye ve aheste aheste kaldırmaya teksifeden Ertuğrul Özkök. Bunu çok sofistike yapıyor. O da aslında başörtüsü özgürlüğünden yana olduğunu söy_lüyor, ama fiil iyana aynen Baykal gibi yapıyor. DöndürUp dolaştırıp yasakta karar kıl ıyor. Ali K ı rca gibi önce mikrofon dağıtıyor sonra hepsini tek elde toplayarak son sözünü söylüyor ve nihai kararı kendisi veriyor. Dolayısıyla yasağın dışında söylenenlerin hepsi dolgu maddesi olarak rüşveti kelam cinsinden söyleniyor.'"'
Milli Çözüm Dergimiz; Cumhuriyet Savcdanna, asker ve si vil tüm resmi kurumlara ve iktidar sorumlularma suç duyurusunda bulunmuştu. Doğu Silahcroğ'lunun Sapkmlığı ve Saldrrganlığl Em. General Doğu Silahçıoğlu, İstiklal Marşımızdan ve Müslümanlığımızdan niye rahatsızdı?! Emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu, istiklal Marşı'ndaki dini kavramlardan rahatsız olduğunu söylemişti. 2 1 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyet gazetesinde "Ümmetçiler ve mill iyetçiler" başlığıyla bir yazı kaleme alan Silahçıoğlu. Mehmet Ak if Ersoy'un İstiklal Marşı'nın 1 0 kıtasına 'Hakk. ezan, cennet ve iman' gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirdiğİn i kaydetm işti.
'"'
Yeni Asya /22. 02. 2008
149
Başörtüsü lnkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Yazısında, Türklerin katliama uğrayarak zorla Müslüman olduğunu da öne süren Silahçıoğlu, başörtüsü konusundaki tavrı için M HP'ye de gönderme yapıp sitem etmişti. 28 Şubat sürecinde istanbul Sultanbeyli'de yaptığı icraatlarla halkın tepkisini çeken Silahçıoğlu, Türklerin katliama uğrayarak zorla Müslüman olduğunu şöyle belirtmişti : "Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya'da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar. İslamiyet'in yayılma süreci başında Arapların saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüz yılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı. Türkler teslim oldular. Arap tarihçi İbn-i Dahhak vahşeti şöyle anlatır: "Katledilmeyen çocuk, ırzınageçilmeyen kadın kalmamıştı. Türkler diri diri yakılmıştı!'' Ne acıdır ki tarihin bu en büyük Türk soykırımı sistemli çabalarla unutturulmaya çalışılmıştır. Kılıçla katledilen Türklerin İslam'ı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uydurulup yayıldı. Sonradan bu· gerçeği ifade eden m i lliyetçiler de ümmetçiler tarafından susturulmaya çal ışı ldı"! ... "Türki ük ve islam; mümkün olmayan birliktelik" miş! Doğu Silahçıoğlu, Türkiye'de komünizm karşıtlığının önce mill iyetçi-mukaddesatçı ideolojiyi, sonra da Türk-İslanı sentezini doğurduğunu öne sürerek, "Bu sentez, doğası gereği birlikteliği mümkün olmayan iki öğretinin alaşımıydı" demişti. Milliyetçiler ve dindar kitleler arasında derin bir anlayış farkı olduğunu savunan emekli paşa, şöyle devam etmiş: "Bu fark Türk mil liyetçisi Nihai Atsız'la, şeriat iimmetçisi Mehmet Akifin düşünce yapısındaki fark kadardı. Bugün coşku içinde okuduğumuz istiklal Marşı'mızın 1 O kıtalık tüm metnine 'Hakk', 'ezan', 'cennet', 'iman' gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek Türk sözcüğü için yer bulamamış bir ümmetçi MehmetAkifin yeni ardıl ları, onun: "Türk,Arap'sızyaşayamaz. Kim ki yaşarder delidir!. . Türk iseArab'ın, hem sağgözü hem sağ elidir! . . Dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, heraberlerindeki milliyetçiler gerçekleri göremediler!. . Vasiyetinde (4 Mayıs 1 94 1 ) A rapları yeni (yani yakın) düşman, Amerikalıları yarınki (yani uzak A. A.) düşman olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihai Atsız'ın yolunu terk ettiler!. . 'Uiusçuluk güden, ulusu için savaşan ve ölen bizden değildir' "
ı so
_:Ahm et Akgü l
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
diyen üınmetçilerin peşine düştüler!. . " şeklinde, İslam Dinine, Milli ve manevi değerlerimize, Türklüğe, tarihi kişiliklerim ize, Milli Marşımıza ve M i l l i şairimize hakaret içeren sözler sarfetmişti.
102
1 - B u haberi Zaman Gazetesi'nin "İşte generaller bu zihniyettedir. Doğu S ilahçıoğlu askerin ve ordunun bir temsilcisidir" havasıyla ver meye çalışması, tam bir saptırnıa ve nıünafıklıktı. Çünkü bunlar, Doğu Silahcıoğlu'nun kendi şahsi ve seviyesiz anlayışı ve açıklamalarıydı. 2- Türk M i lletine, Türkiye'ye ve Atatürk Cumhuriyetine Doğu S ilahçıoğlu gibilerin yaptığı tahribatı, yabancı bir düşmanın başarması imkansızdı. Bunların Milliyetçiliği de, Kenıalistliği de tanı bir sahte karlıktı. 3- Doğu Silahçıoğlu, hem de Atatürk'ün kapattığı kahpe mason ların kafa yapısıyla, islamiyet'e, Hz. Peyganıberimize ve bize bu cennet ülkeyi vatan bırakan Müslüman ceddimize hakaretten utanmayarak, gerçek ayarını ve amacını ortaya koymaktaydı . . . 4- Doğu Si lahcıoğlu, bu tutarsız tavrı ve duyarsız tarzıyla, dini mize ve Peygamberiınize hücum eden Haçlı Daniınarkalı gavurlardan daha çok Müslüman m i lletimizi aşağılamış ve yaralanııştı. 5- Doğu Silahçıoğlu, sadece "Hakk, ezan, cennet, iman ve
şehadet" gibi kavramları kullanan Milli Şairimiz'e değil, O'nun şiirini özellikle bekleyip birinci seçtiren Aziz Atatürk'ümüze, bu şiiri Milli Marş seçen ve tamamı Milli Mücadele gazisi şerefine eren, o günkü Milli Meclisimizin rahmetli üyelerine ve bugüne kadar bu marşımızı saygıyla okuyan ve coşan ve bu ruhla vatan uğrunda şahadete koşan asil milletimizin bütün fertlerine ve neferlerine edepsizce dil uzatmıştı. 6- Özünde aynı ortak fıtrat ve hakikati paylaştıkları için hemen İslam'la kaynaşmış olan atalarımızı da, "korkaklık ve zorbalara teslim olınaklık"la suçlamış, islaın'ı da barbar ve saldırgan göstermekle saç ınalam ıştı. 7- Bu kişinin derhal, Müslüman milletimizden, şanlı
tarihim izden, i stiklal Marşımızın şairinden, onu kabul edenlerden ve başta Mustafa Kemal'den; çıkıp özür dilemesi ve saçma sapan sözlerinden geri dönmesi ve kanuni güvence altındaki bu değerlere saygısızlık ve saldırganlıktan ötürü, Cumhuriyet Savcılarının he men harekete geçmesi lazımdı. 10222 Şubat 20081 Zaman Gazetesi
151
.Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
8- Bu safsatalarla hiçbir alakası bulunmayan, Milli ve manevi değerierimize gönülden bağlı olan ve milletimizin bağrından çıkan kahraman ordumuz ve Genel Kurmayımız da, bu adamın TSK ile bütün bağlarını koparıp atacak adımları atmalıydı.
9- Bu nefret ve hakaret dolu saldırılardan gocunnıayanlara sözümüz yoktu; ama bunlardan dolayı haklı olarak ineinen ve rencide olduğunu hisseden her vicdanlı vatandaşımız bu adam hakkında suç duyurusu yapıp dava açmalıydı. . 1 0- Böylece bu m i l letin, Milli değerlerimizin, M ustafa Kemal'lerin ve Mehmet Akitlerin ve tabi İslamiyet'in sahipsiz olmadığı ortaya konulmalıydı . . . l l - Bu Doğu Silahçıoğlu, yoksa Müslüman ve Milliyetçi hal
kımızı, bu tür saldırılarla biraz daha AKP'nin kucağına itip, ordumuzu yapratmaya yönelik şeytani kampanyaları dolayh biçim de destekleyip, bir an evvel AB tuzağına kapılmamız için, ülkemizi, cumhuriyetimizi ve egemenliğimizi devralmaya hazırlanan Siyonisı ve emperyalist odaklarca, özel olarak mı kiralanmıştı? 1 2- Kahraman Silahlı Kuvvetlerimizin ve ismini peygamberin den alan vatana kurban Mehmetçiklerimizin, PKK görünümlü dış destekli çetelere karşı: bu en kritik kış şartlarında ve en çetill doğa koşullarında başlattığı ve her seterinde başarıyla tamamladığı böyle bir operasyon sürecinde. Milli birlik ve beraberlik bağlarımızı koparmaya yönelik bu talihsiz açıklamalarınız, normal bir insanın. doğal bir yaklaşımı olamazdı. Bunun gibilerin, psikolojik bir tedaviye acilen ihtiyaçları vardı. 1 3- Başka bir cahillik ve faşistlik örneği de "!rkçılık taassubuyla (yani, kafatasçılık yaparak ve kendilerini üstün sayarak, haksızlıkla)
başkalarına hücum eden ve ölen bizden değildir" hadisini: "Ulusçuluk güden ve ulusu için ölen bizden değildir" şeklinde çarpıtmasıydı. Oysa alemiere rahmet olarak gönderilen peygamberimiz bu hadisinde, Yahudi siyonizminin, Hitler naziznıinin, Kürtçü-bölücü PKK terörizm inin ve kendisi gibi kirli ve kibirli kavmiyetçilik gütmenin; ne denli yanlış ve yıkıcı olduğunu vurgulamaya çalış m ıştı ve bütün insanlık tarihinin tanıklığıyla, yerden göğe kadar haklıydı . . .
1 52
_,Ahm et Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
KURTARAMAZ PUTLARlN Bugün. dünün meyvesi. yarının çekirdeği Son menzile dönüyor, ömrünün tekerleği Can çırpınır, istemez bedenden çekilmeyi Kalp sıkışır. ruh çıkar. tükenir umutların Azrail'den alamaz. seni bütün putların! Hepsi geride kaldı. yalılar ve vii ialar Teneşi re konunca. başlıyor vaveylalar Başka sevgi li bulur. Ajdalarve Leylalar Faydası yok forsların. katırların. kurtların Yalnız bırakır, batı! partilerin putları n ! O kirli paraların, saklı gizli kasada Ye v i ski şişe! erin, yarım kaldı masada El bisen kefe n bezi, modaya uymasa da Çürüyecek, cilalı cevizden tabutların Haydi kurtarsın seni, kurtarıcı putların! Şeytana hayran iken, sen İslaına di.işmandın Okulunu kapattı n. Kur'andan hoşlanmazdın Faydası olmaz amma, can verirken pişmandın Sen kölesi olmuştun. hep barbar tağutların Şimdi sahip çıkmıyor. pek sevdiğin putları n ! B i l k i karanlık kabrin, bulunmaz kapıları Ne banka şubeleri, ne kredi kartları Mirasçılar paylaşır, yatları ve katları Dağılacak elbette; yuvaları n. yurtların Hiç boşuna bekleme. gelmeyecek putların! Bu daracı k mezarda, şimdi hesap başlıyor Günahkarzalimleri, çetin azap haşlıyor Bak hala şu zavallı, başörtüsü taşlıyor Toprak atıp dağılır, tüm yalancı dostların Seni hep terk ederler, tapındığın putların ! 1 53
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Put ki: arzuları ndır, yücelttiği n; taptığın Ç ı karların; uğrunda, her haksızlık yaptığın Ön yargın sapiantı ndır. inat edip saptığın Silkin artık dökülsün, içindeki kurtların Seni mahvedecekler, o mukaddes putlarını Ahireti unuttun, Allah'tan korkmuyordun Kur' anın kapağını, açıp ta bakmıyordun Hak ve hizmet ehlini; meclise sokmuyordun Piyonu olmuştun, siyonisı haydutların Şimdi kurtarsı n seni, güvendiğin putlarını Kaçamak yaptığınız, o karı lar, kocalar Şimdi herkesler kendi, pisliğinde bocalar Ne ınason ik localar, ne münafık hocalar Bak faydası olmuyor, o sahte mabutların Söyle seni kurtarsın, bu zavallı putların ! Şehvete ve şöhrete. böyle kul oldun gitti n Hem servet peşinde; niye pul oldun gitti n Sonunda cehenneme. yazık kül oldun gitti n Gördün ya kuruotuynı uş, bütün bu tabuları n Seni yalnız bıraktı, güvendiğin putların ı Kirnilerin partisi, kimin locası puttur Birilerinin şeyh i; veya hocası puttur Çoklarının karısı, bazı kocası puttur Kimi kölesi olmuş, çulların çaputların Gel Allah'a yöne! ki, faydası yok putların ı Bak Bararnım , Hak N ebi, hakikat temsilidir Fikir aklın, zikir kalbin; cilası, tespihidir Hazırlan, kabir suat i, bir kimlik tespitidir Gayesiz ve gayretsiz; boş hayal tutkuların Gel Hakk'agönül ver ki, faydası yok putları n !
1 54
----h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ _ __ __
S İYONİZMİN FİG ÜRANLARI: MASON KAFALI TÜRKÇÜLER, FASON KİRALIK KÜRTÇ ÜLER Başörtüsü yasağını destekleyen ve Müslüman Türk halkına en azından bir saygıyı bile esirgeyenlerin Türkçi.ilüğü ile: Sevr'in uygulan ması ve ülkemizin parçalanması için kiralandıkları AB'nin yerli m isyo nerfiğini yürüten 2. ci Cumhuriyetçi solcuların ve ılımfı İslamcıların K ürtçülüğü, görünüşte farklı ve ayrı şeyler zannedilse de, gerçekte aynı kapıya ç ı kmaktadır. Hatta yakinen bi liyoruz ki, bir çoğu aynı Mason Localarına bağlıdır.
Karanhk ve kiralık kafalı 100 aydından Gül'e: "DTP'yi ciddiye alın" önerisi B i r grup akademisyen ve sivil toplum örgütü temsilcisi etiketli, yerli A B m isyoneri; Cumhurbaşkanı Güf'e, 1 00 kişinin imzasını taşıyan mektup verdi. Mektupta "DTP siyasi aktör olsun" çağrısı yapılmaktaydı. Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunması için bir mektup kaleme alan yüz kadar akadeınisyen, yazar ve sivil toplum örgütü temsilcilerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Huber Köşkü'nde kabul etti. Cumhurbaşkanı'yla görüşmeye Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof. Dr. Turgut Tarhani ı, Prof. Dr. Mithat Sancar, Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, 'Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Prof. Dr. Binnaz Toprak. Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Kadın Merkezi Başkanı Nebahat Akkoç. İbrahim Bekir, eski Mazlum- Der Başkanı Yılmaz Ensaroğfu ve Osman Kavala katıldı. Cumhurbaşkanı'nın sorunun çözümünde daha aktiftavır almasını isteyen sözde aydınlar; DTP'nin kapatılması girişiminin demokrasiyi zedefeyeceğini ve sorunu içinden çıkılmaz bir hale getireceğini hatırlattı. Mektupta şu ifadelere yer verdiler: "Yargıtay Başsavcılığı, DTP'nin ülkenin bölünmez bütünlüğü için tehlike oluşturduğu görüşünde. Biz, asıl tehlikenin iki m ilyona yakın oy almış ve TBMM'de yasalara uygun şekilde var olan bir siyasi partinin kapatılmasıyla ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Bu ülkede kendi kimlikleriy'le siyaset yapmak isteyen Kürtler yaşıyorsa, partileri de olacaktır. Bu demokratik i l keyi bir an önce 155
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
kabullenmek, siyasal ortamı rahatlatacağı gibi değişim sürecine de ivme kazandıracaktır. " Mektupta: Kürt sorununun siyasi taratlarından DTP'nin ciddiye alınmasını da talep ettiler ve "Kürt sorunu hakkında Amerikalılarla, Avrupalılarla konuşulurken konunun doğrudan muhatapları olan Kürtlerin, DTP milletvekillerinin, belediye başkanlarının görüşlerine başvurmaktan kaçınıldığını gözlemliyoruz. Bu yok sayma halini haksız, incitici, kaygı verici buluyoruz" sözleri yer aldı. . Sorunun temelinde farklılıkları kabul etmeyen, tek tip ve itaatkar vatandaş isteyen, kendisi gibi düşünmeyeni affetmeyen bir zihniyet olduğunun altını çizdiler. Sorunun çözümünün ise yargı kararlarında değil siyasi kararl ılıkta aranmasını önerdi ler.
PKK'yı siyasallaştırma gayreti! PKK'ya yönelik askeri müdahalenin ve silahlı eylemlerin bir an önce sona erdirilmesini isteyen ve bu amaçla Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği "silahsızlandırma" kavramına önem veren aydın lar. teröristleri isteklerini silahla değil demokratik yollarla savunabileceklerine ikna için çok boyutlu projeler hazırlanması gerektiğinin altını çizdiler. Aydınlar "PKK'nın si lahsızlandırılması için 'itirafçılık' gibi, kişinin kendini aşağılanmış h issedeceği kavramlarla değil, toplumsal barış ve mutabakat projesi tasari am ak gerekir" dedi ler.
İşte mektuptaki S istekleri:
1 - Kürt sorununun barışç ı l yoldan çözümü için PKK'nın silahsızlandırılmasına yönelik çok boyutlu ve aşamalı projeler yapılmalıdır. 2- Tek tip ve itaatkar vatandaş isteyen zihniyetin ürünü bütün yasalar kaldırılmalıdır. 3- Sorunun çözümü yargı kararlarında değil, siyasi kararlı l ı kta aranmalıdır. 4- Diyalog sürecinin başlaması için taraflar karşılıklı empati kurulmalıdır. 5- DTP kapatılmayıp. çözümde siyasi aktör olarak muhatap alınmalıdır.
Bu sözde aydınların Türban samirniyetsizliği ve Özerk Kürdistan için başörtüsü ne sahte sa h ipteomeleri 1 56
--------�Ahmet Akgül.
__ __ _ _ __ __ __ __ _ __ __ __
Gençay Gürsoy (Türk Tabipleri Birliği Başkanı)
:
Bu metin
daha önce toplanan Türkiye Barış Meclisi'nin çalışmalarından tamamen bağımsız olarak çoğunluğu öğretim üyesi olan yüz kişi tarafından hazırlanmış bir metindir. Cumhurbaşkanı'na sunduğumuz metnin kaleme alınmasında herhangi bir kişinin öncülüğü söz konusu değil. imzacılardaha önceden birbirini tanıyan bilen insanlar. i lk defa böyle bir girişim de yapılnı ıyor. Daha önce de benzer girişimler yapı lmıştı. Bir aradayaşama koşullarını yaratmayı anıaçiayan bir girişim.
Baskm Oran {Akademisyen): Bu metni İstanbul'daki arkadaş larımız kolektif hazırladı lar. i nternetten belirli imzalara sundular. Eğer A K Parti özgürlükçü ise türban dışında birçok özgürlük alanı olduğunu görmesine yönelik bir metin. Tabii ki türban bir insan hakları ve özgürlük sorunu fakat bunun yanı sıra başka şeyler daha var. Onları gözden kaçırmamasını isteyen bir metin·· diyor. Evet hiç yoruma ve yorulmaya gerek yok. AB ve Masonik biraderler böyle istiyor.
Ilım h İslamcılar ile liberallerin birbirine düşmesi Kemiksiz yapı çöküyor •
A K P yönetimine yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru. ··AKP-Iiberal koalisyonu çatladı. Erdoğan. önem li bir l iberal i azarladı"" dedi
•
Taraf gazetesi yöneticisi ve yazarı Ahmet A ltan da, "Baş bakan, kendini kaybetti mi. eğer öyleyse, kendisine gelsin'' cevabını verdi.
•
Ardından iktidarı destekleyen Star gazetesi'nin başyazarı Mehmet A !tan ise kendini azarlayan Erdoğan'a yüklendi. Omurgasız yapı i le kemiksiz ve kişi 1 iksiz cephenin sonu göründü Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, AKP'nin kendisine destek veren l i berallerle arasındaki koalisyonunun çatladığını yazarak ilginç bir tartışma başlattı. Tartışmaya. Taraf gazetesindeki yazısıyla katılan Ahmet A ltan, "Ortaklığımız, sizin özgürlükleri genişiettiğiniz kadardır. Siz. bazı özgürlüklere arkanızı döndüğünüzde, bunların sizi ilgilendirmediğini düşi.indEğüni.izde ortaklığımız biter"' diye yazdı. 157
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Koalisyon dağılıyor Koru, üç gün önce, "Koalisyon çatladı, ama, sorun bakalım, neden çatladı?" başlıklı yazısında, A KP'ye destek veren liberallerin, iktidarla aralarına neden mesafe koyduğunu irdeledi. Koru, şunları yazdı : ''Daha önce özgürleşme çabalarına destekte bir araya gelebilen bir hak ve özgürlükler koalisyonu vardı, o çöktü. Kim, kimi terk etti, A K P m i destek-çi liberallere aldırmadı, yol$a liberallerin b i r bölümü mü, 'Bizden buraya kadar'dedi, henüz tam anlaşılmıyor. i l k girişim, hangisinden gelmiş olursa olsun, fark etmiyor; görünen o ki, var olan bir koalisyon çatladı. Bunun en görünür dışa vurumu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son konuşmalarından biri nde. li beral kesimin önemli sözcülerinden birine de cevap verme ihtiyacı duymasıydı. Erdoğan'ın, 'Mil leti aldatmayın, dürüst olun'sözi.i. o önemli liberale dönük bir azarlamayın ış . ·· · ..
Erdoğan'a: "Kendine gel" çağrısı yapılıyor Ahmet A ltan ise, "AKP ve liberaller'' başlıklı önceki günkü yazısında, "Özgürlükleri bir bütün olarak talep etmeyen hiç kimseyle ortaklığımız yok'' diyerek şöyle devam etti: "Siz, başkalarının özgürlüklerine omuz silkerken liberallerin sizinkinden farklı gündemi olmasına şaşırmanızı da, doğrusu bu ya, şımarıklık o larak görüyorum. Siz, gerçekten AKP'yi pusula, Tayyip Erdoğan' ı da zihinsel önder olarak kabullenmiş aydınlar mı gördünüz çevrenizde? Öyleleri var mı bilmi yorum, varsa acırım onlara." A ltan, "Erdoğan'ın bir liberali azarladığı'' iddialarıyla ilgili de şu yorumu yaptı: ''Başbakan, gerçekten aklından azarlamayı geçirecek kadar kendini kaybetti m_i bilm iyorum, ama, eğer öyleyse, ona söylenebilecek tek bir şey var: Kendine gel. 'Şemdinli'nin ürkek çocuklarının' azarlayabileceği birileri bulunmaz bu cenahta. Sen önce Şemdinli'yi bir aydınlar, Dink'in katillerini bir bul da, birisini . azarlanıanın senin haddin olup olmadığını sonra konuşalım . .
Başbakan bizleri kurşun asker mi sanıyor? Star gazetesinin başyazarı Mehmet Altan ise tartışmaya, Vatan gazetesine verdiği röportajla katıldı. 'ikinci Cumhuriyet'in isim babası, A m erikancı l i beral kesimin en önemli sinıalarından, İstanbul Ü niversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Mehmet A l tan, "Türkiye'de I 2 milyon kişi günlük ı dolarla yaşıyor. 600 bin kişi aç 158
Ahmet Akgül,
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
_______
yatıyor. Türbandan acil sorunlar var'· dedi bir TV program ında... Hemen cevap geldi birinci ağızdan. Başbakan Erdoğan, oldukça sinirli konuştu; "Biz geldiğim izde bu rakam 1 8 milyondu, 1 2'ye düştü. Onu niye söylemiyorsun? M i l leti aldatmayın. dürüst olun!"' Oysa ki. bu uyarıyı
yapan Mehmet Altan, yıl lardan beri türbanın serbest bırakılnıasını savunmuş, üste l i k şimdi de AKP'ııin her icraatın ı manşetiere çıkaran bir gazetenin başyazarı! Mehmet A ltan, Vatan'dan Mine Şenocaklı'nın sorularını şöyle cevapladı. İşteAltan'ın açıklamaları:
Referansının ne kadarı din? •
Seçimlerden sonra hükümetin bize söz verdiği şeyler vardı. İki çokönemli değişim olmasını bekliyorduk. Bunlardan biri sivil anayasaydı. İkincisi '2008, AB yılı olacak' dediler. Hani nerede? B i r 30 1 . Madde bile değişmedi. 9. Uyum Paketi bekliyor... .
•
Çok uzun zamandan beri tereddütlerim var. Yazı larımda da bunu ima ediyorum.
•
Referansının ne kadarının din, ne kadarının hukuk olduğu belli olmayan bir imanın etrafından dolanmayı ben doğru bulıııuyorunı. 'Bu eleştiriyi yapamazsınız' deniyor. Bana söylenen o.
Böyle bir şey olur mu ya! •
Söylersen yandın. Ne olacağız? Asker olacağız. Böyle bir şey olur m u ya! İma edilen o. Türkiye'de herkes herkesin kendi as keri olmasını istiyor. K i mse kimseye kendi gibi olma hakkını tanımıyor.
•
Herkes herkesi esir a lmaya çalışan bir ilkellik içinde. Yani kamplara bölünmüş, o kampı n orkestra şefinin arzusunda her kesi kurşun asker yapmaya çalışan garip bir ülke olduk. B u yüzden Başbakan'ın çıkışını garipsemiyorum. Ben bunları çok yaşadım ...
Çatlak türbanta başladı Ölseler biraraya gelmeyecek grupların Masonların talimatıyla Türkiye Cumhuriyetine karşı oluşturduğu kişiliksiz ve kemiksiz cephe de ayrı l ı k türbanla başladı. Bu konudaki tartışma. A B D yanlısı I l ımlı 1 59
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
İslamcılarla, A B yanlısı liberalleri n "milli yapıya·· karşı oluşturduğu şer cephesinde onarılmaz bir gediğin açılmasına neden oldu. Yatanseverlere karşı linç kampanyası sürdüren kalemşörler, mevzi tendikleri köşelerden birbirlerine sürekli ateş etmeye başladı. AB ve ABD muhipliği ekse ninde, A K P iktidarı etrafında oluşan kimliksiz ve kemiksiz yapı, türbanta birlikte 'dava arkadaşları'nı hedefalmaya başladı. Yeniçağ. 30 Ocak 2007'de ' Kutsal ittifakta türban çatlağı' başlıklı haberinde çatiağı gün yüzüne çıkartan şu örnekleri verm işti: •
Ergun Babahan (Sabah): Türkiye kaosu andıran bir ortamdan geçiyor. iktidar. M H P ile işbirliğine giderek bu yasak hükmünü anayasa değişikliğiyle aşmaya çalışıyor.
•
Erdal Şafak (Sabah): "Kadın ti.irban takmakla. erkek karşı sında ikinci plana düşmektedir... Başörtüsü takılması Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ile bağdaşmamaktadır."
•
Enis Berberoğlu (Hürriyet): "Devletin başına türban geçiril mez. Yakasına parti rozeti takılmaz. Türbanlı hakim olmaz. Aksi halde Nazi üniformasma döner" (Bir Tv programı)
•
Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Şuna kesinlikle inanıyorum. Tür ban konusunu A nayasa'ya sokmadan. pratik yoldan çözmek mümkündü. Başbakan bu yolu denemedi bile ...
•
Hasan Cemal (Hürriyet): Evet. üniversite öğrencilerine türban serbest olmalı. Peki ya sonrası?
•
Mehmet Ali Birand ( Posta): Toplumun yarıya yakın bölümü, şu sıralarda kaygı içinde. A K P'nin Üniversitelerde türbant serbest bıraktırma (Kod adı: Türban operasyonu) girişiminin nereye kadar gideceği tartışılıyor.
•
Mehmet Barlas (Posta): Neticede bugün de sivil ve özgürlük çü bir yeni anayasa yapma çabalarımız. "türban polemikleri" ne kilitlendi.
•
Toktamış Ateş (Bugün): ( ... ) Fakat bugün de, şu kadarını söyleyeyim ki; benim okuduğum kadarıyla, "başörli.isü'', genç kızlarım ız için "vazgeçilmez'' bir şey değil.
Hulki Cevizoğlu ise: "Bahçeli'den TSK'ya: "AKP'yi uyarın ! " mektubu!" başlıklı yazısında, haklı olarak A K P'nin istismarcılığını, MHP ve Bahçelinin tutarsızlığını anlatırken, haksız ve dayanaksız bir dayatma olan Türban yasağının devamından yana olduğunu; halkımızın, 160
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
islam ahlakımızın ve insan haklarının bir hiç yerine koyduğunu da açığa vurmuş bulunuyordu. "Bilindiği gibi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı ·'türban ittifakı'· üzerine emekli subay (asker) derneklerinin de tepkisini çekmişti . B u yüıden MHP Genel Merkezi'nin önüne, üıerinde "Tarifsiz Düş Kırıklığımızla" yazıl ı siyah çelenk koymak isteyen emekli askerler ve eşleri "canımızı zor kurtardı k"' diyerek kaçmak zorunda kalmışlardı . Devlet Bahçeli'nin ise, kendilerine oy veren bu insanlara yaptıklarının "hata'· olduğunu kabul eden bir özrünü duymadık. . B ı rakın, emekli asker eşlerinden özür dilemeyi . Pazar günü ( 1 7. 02. 2008) Milliyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada. "MHP, TSK'nın sivil uzantısı değildir"" bile dedi! . . Bu açıklamayı ise hiç anlamadını. Askerler ve emeklilerinin de anladığını sanmıyorum. Kim, Devlet Bahçeli'yı; ··Bizim uzantımızolun.. dedi ki? . .
TSK'dan (Türk Silahlı Kuvvetleri) böyle bir istek duymadık. Emeklilerinden de. . Başkalarından da. "Sivil uzantı" sözünü Devlet Bahçeli kullandı ama. buna ''uzantı'· yerine '·destek·· demek daha doğru .
Bahçeli, bu desteği önce, AKP'li Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinde açıkça vermedi mi?. . Sonra da Anayasa'ya, Anayasa Mahkemesi kararlarına ve Atatürk'ün Devrim Yasalarına açıkça aykırı biçimde, türbanın kamusal alanda serbest olması konusunda. Üstelik, 22 Temmuz seçimleri öncesinde, açıkça "Hesap sormazsam namerdi m'' dediği A K P'ye! . .
Aldatılmışlık mı, pazarlık mı? . .
Şimdi ise, Bahçeli'ye sormazlar mı: "Durup dururken, TSK'nın sivil uzantısı olmadığını söylüyorsun. Peki bu yaptıkların A K P'nin uzantısı olmak değil midir?'" Az sonra, çok çarpıcı bir durumu hatırlatacağım . Ama önce. A K P'ye destek verenlerin düştüğü durumu vurgulayal ı m . Beş y ı l boyunca A K P'ye e n büyük desteği veren Aydın Doğan'ın .. Genel Yay ın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, artık A idatı lmışlık duygusuna . kapıldım"' diyor. (Can Dündar'ın .Neden·· adlı Programı. NTV, 1 � . 02. 2008.) Bizler A KP'nin İcraatiarına anında tepki verdiğimiz zaman ise, 161
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
hakaret edip "Paranoya" diyordu. Anlaşılan Özkök de "paranoyaklar , arasına katıldı ! . . Şimdi gelelim, Devlet Bahçeli n in başlıktaki isteğine! ... Bugün durup dururken, · M H P TSK'nın sivil uzantısı değildir" diyen Sayın Bahçeli, 4 yıl önce (AKP iktidarının birinci yıl ında) , TSK'ya mektup gönderiyor ve ·•A K P H ükümeti' n i uyarın·· d i yo rdu! . Kaleme aldığı "Tarihi Görev Çağrısı·· başlıklı kitapçığı bi rçok yere göndermiş. TSK'da da tam 3 1 3 komutana gönderirken üzerine .. "AKP Hükümeti'ni uyarın notu düşnıüştü! . . Hatta Hürriyet gazetesi bir süre sonra ınanşetten ··Asker iade etti-· diye haber yapın ı ştı. O tarihte konuşan Mehmet Şandır ise şunları söylemişti: "Şu ana kadar bize ulaşan bir mektup iadesi yok. Ancak bundan sonra gelirse bilemem. Postacı yolu bekliyoruz. Mektubumuz balıane edilerek, TSK mensuplarının siyasi bir tartışmanın içine çekilerek y ıpratı lmaya çalışılması bizi üzüyor. (06. 08. 2004.) Terörist PKK'ya "Terörist deği ller, onlar bizim kardeşim iz'' diyen .
'
'
,
.
.
''
DTP'lilerle Mecl is'te tokalaşırken, askerlere gösterilen bugünkü tavrı "seçmen leri n'' anlamadığın ı vurgulamak istedim sadece! .. '"3
"Atatürk'ün yolunda hareket etmeye devam edeceğim" dedi ve gitti MEB'de şok istifa! . . Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Erdoğan, Bakanla görüşüp ayrıldı. Bakanlıktaki AKP kadrolaşması nedeniyle uzun zamandır, Hüseyin Çelik ile bürokratlar arasındasıkıntı yaşanıyordu M i l l i Eğitim Bakanlığı (M E B) Tal i m ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof Dr. İ rfan Erdoğan, M i l li Eğitim Bakanı Hüseyi n Çelik ile yaptığı iki görüşmenin ardından görevinden ayrılma kararı aldığını aç ı k lad ı . İ rfan Erdoğan, karar ile ilgili şu açıklanıayı yaptı:
İ ki görüşmede yol ayrımma geldik
"İstanbul Üniversitesi, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültes ind e görev yaparken Sayın Bakan tarafı ndan 1 2 Mayıs 2006 tarihinde Tal i m ve Terbiye Kurulu Başkanı olarak görevlendirildim. Aradan 2 1 ay geçtikten sonra onur d uyarak sürdürdüğüm bu görevden ayrı l ıy orunı .
'"'
19. 02. 2008 1 Yen içağ.
162
Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
-------'
Sayın Bakan ile son bir ay içinde yaptığımız iki görüşme çerçevesinde böyle bir yol ayrımına geldik. Başkanlığım süresince 1 926 y ı l ı nda yüce Önder Atatürk'ün kurduğu bir Cumhuriyet kurumunu yönetmenin ., diyen Prof Dr. Erdoğan ile Bakan Çelik bilinciyle hareket ettim . arasında uzun zamandan beri bir gerginlik olduğu basına da pek çok kez yansımıştı. Başta İmam Hatipler bütün meslek liselerinin kapatılması gerektiğini belirten Erdoğan, ayrıca Anadolu ve Fen Liselerinin sayılarının azaltılması gerektiğini de ifade etmişti. Ayrıca programlarda ve ders kitaplarında Atatürkçülük ile ilgi l i yer alması gereken konulardaki eksikliklerin tespiti ve giderilmesi için çalışma yapan Erdoğan, Bakani ı k çalışan ları i le karşı karşıya gelmişti.
Benim memleketim Türkiye'nin AB'ye girme çabaları ile bu memleketin değerli vakti boşa harcanıyor... Türk demokrasisi gerçek yaşanı savaşıyla kurulmuş, dünya tarafından hediye edilip veri lmemiştir. Türk Ulusu tarafı ndan dünyaya karşı savaşarak devletimizin . ulusumuzun yaşanı hakkı dünyadan alınm ıştır. Hukuksal demokratik Cumhuriyeti devletini ve Anayasasını biliyorum deyip, sivil demokrasi çığırtkanlığı yaparak kendi bilgi ve beceri eksikliğini görmeyerek. demokrasimizin gelişmemesinin suçunu anayasanın maddelerinde ve ordu müdahalelerinde arayanlara sormak istiyorum: "Suçlanan ordu müdahaleleri olmazsa; Türkiye de orduya dahi suçlayabileceğiniz, ne bir Devlet nede demokrasi kalır m ıydı?'" AB'nin Türkiye'yi parçalama hayalleri var... PKK ile işbirliği içinde olan Avrupa'dan söz edilebil i r m i ? Türkler'in benzersiz tarihine, kültürüne rağmen AB'ye girmek için bu ısrar bu çaba saçmalığın kanıtı değil m i ? B u dünyanın sahte rollerini alarak, ebediyeti kaybederek men faatiere ortak olunuyor. Mevlana ile arkadaşları yolda giderken birkaç köpeğin birbirle riyle oynadıklarını görünce Mevlana'ya, ''Üstat'' diyorlar, "Şunların ha .. line bakınız, ne güzel dostlukları var Mevlana o tabloya bakıp ardından, "Aralarına bir kemik atın da siz o zaman görün·· cevabını vermiş. (Kıs sadan hisse)
Askerimiz ulusal varlığımızdır Asker kültürel zenginliğim izde, farklı etkin kökenierden ve din163
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
lerden oluşan vatandaşlarımız arasında bir bağdır. Sivil ve asker arasında ayırım yapmaya çabalayıp gündem oluşturmak isteyenler şunu bilmeli ki; Türk halkı bu tuzağa düşmeyecek kadar akıllıdır. Benim askerim benim oğlumdur. benim babamdır. benim kocamdır. Bunları birbirinden ayırmaya kimin gücü yetebilir ki. Yaşadığımız şu an. aldığımız nefes şehitlerimizin bize verdiği en büyük hediyedir. Atamız'ın dediği gibi "Türk esirlik kabul etmeyen bir m i llettir. ·· Hangi Avrupa ülkesi askeri vatan dendiğinde gözü kapalı ölüme gidebilir? Hangi Avrupa ülkesi gurur duyacağı bir tarihe sahiptir? Hangi Avrupa ülkesi böyle genç ve dinamik nüfusa sahiptir? Hangi Avrupa ülkesi gerek insan kaynakları, gerek doğal kaynakları acısından bu kadar zengindir? Hangi Avrupa ülkesi iki kıtayı daha doğrusu iki dünyayı birbirine bağlıyor? Hangi Avrupa ülkesi böyle zengin kültüre sahiptir? Hangi Avrupa ülkesi bu kadar yolsuzluğa hortumlamaya böyle dirençli kalabilir? Hangi Avrupa ülkesinde vatanı n önüneAna koyulmuştur?'"•
Haddini aşma Altan ! Star Yazarı Mehmet Altan, Türkiye'nin milli hassasiyetlerini dile getirenleri, "Kurşun asker korosu" olarak nitelendirmesi tepki çekti, Kürtleri azınlık olarak gösterdi, değişmez ilkeleı·i yıprattı. Türkiye'nin milli birlik ve bütünlüğünü gözardı ederek. 'hak ve özgürlükler' kisvesi altında bölücü taleplere vize isteyen kesimler ülkeyi germeye devam ediyor. Bu isimlerden biri de, bir grup kadının ortak bildirisini fırsat bilerek bazı talepleri gündeme taşıyan Star Gazetesi Yazarı Mehmet Altan. Dünkü yazısındaki ifadeleriyle tepki çeken Altan, Türkiye'ni n hassasiyetlerini dile getiren çevreleri "kurşun asker korosu'" olarak nitelendirdi. Kürtler ve bazı grupları sanki bu ülkenin asli unsuru değilmiş gibi yansıtarak, hukuki düzenleme talep edilmesine destek veren A l tan, 3 0 1 . madde davalarını bitirecek düzenleme yapılmasını istiyor. Oysa, Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda da buna benzer maddeler yürürlükte bulunuyor ve daha ağır yaptı rı m lar içeriyor. ""
19. 02. 2008 1 Ayşe Aydın / Tereliman 1 64
Ahmet Akgül
_____
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
Tepki doğuran yaklaşım Türkiye'deki azınlıklar konusunun Lozan A nlaşması'yla çözüm tendiğini gözardı eden A ltan, "Türk Mi Ileti" ifadesi nin, bu ülkeye vatan daşlı k bağıyla bağlı olan herkese söylenildiğini de görmezden geliyor. "Azınlık vakıflarının üstünde pişkince oturanlar olduğu'' yönündeki değerlendirme de tepki doğuran yaklaşımlardan biri oldu.
A ltan, "Yasakçı zihniyet bize ne zaman, nerede ve nasıl örtünece ğimizi dayatmaktan vazgeçsin·· diyerek, devletin temelini ol uşturan ve Anayasa'nın değiştirilenıez nitelikteki ilkelerini de y ıpratma hedefli yazıda, halen yürürlükte olan 1 2 Eylül anayasasının ''esamesi okun mayacak şekilde ortadan kaldırılması ge re ki r görüşüne de destek veri ''
yor. Özerklik, bağımsızlık gibi kelimeleri fütursuzca k u l l an d ı ğı gerekçe
siyle eleştiri alan Altan'ın, kendilerini eleşt i ren i e re de · 'Kurşun asker korosu'' demesi de çelişki olarak nitelendiri I di .
Sözleri eserverici Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Gö revlisi Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran'da, şu ifadeleri kull andı : "30 1 , sivil Anayasa, azınlık vakıflarının malları, YÖK'ün kaldırılması ve Aleviler gibi söylemler A B'nin dayatmalarıdır. Söylemin gerisine bakıldığı za man Türkiye'nin bir kaos ortasına sürüklenmek istediğini gösteriyor" dedi.
KİRLİ DERİN DEVLET; SARATAİST CUNTA VE MASON LOCALARIDIR! Menderes Üç M ason Patronu MİT Başkanı Yaptı! Öyle anlaşılıyor ki, görünüşte islam'a sıcak yaklaşımlı, ama gerçekte İsrail yanlısı yönetimler, M i T Teşkilatını ele geçirmeye, CIA ve MOSSAD'ın güctümüne vermeye özel bi r gayret göstermiş, ama m i l l i düşüneel i v e haysiyetli as ke rle r buna direnmiştir. A nca k maalesef giderek bu direncin zayıfladığı ve MiT'in sulandınidığı bir süreç yaşandığı görülmektedir. Adnan Menderes Mason Locası'na üye o l an Salih Korur, Tevfik Karasapan ve Göktürk'ü MiT'in başına getirmiştir. A ncak Masonlar üze ri nden teşkilatta nüfuz edinme planının, asker tarafından bozulduğu bilinmektedir. 165
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Türk gizli servisinin ilk sivil müsteşarı, sanıldığı gibi Sönmez Köksal değil . 1 9 57'de Adnan Menderes tarafından göreve getirilen Ahmet Salih Korur idi. Menderes'in Başbakanlık Müsteşarı ve sağ kolu olan Korur, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın Üstad-ı Azam' ı olan bir kişiydi. İ l k i Nisan-Eylül 1 957. ikincisi ise Temmuz Ekim 1 959'de olmak üzere iki defa kısa sürelerle MİT'i yöneten Korur, gençliğinde askeri fabrikalarda çal ışarak Kurtuluş Savaşı'na katkıda bulunduğu söylenir. Sivil bürokrasinin çeşitl i kademelerinde üst düzey görevler yapmış, Demokrat Parti iktidarından sonra Başbakanlık M üsteşarl ığı'na atanmış birisidir. Korur'un, Atatürk'ün talimatıyla kapatılınca uykuya giren ınasonluğun Türkiye'de yeniden dirilişini sağlayan en öneml i isim olduğu sır değildir. Adnan Menderes, sağ kolu konumundaki bu kişiyi, hem Milli Emniyet Reisliği'ne, hem gizli servise nüfuz etmek ve orduya karşı elini güçlendirmek için atadığı bir gerçektir. Ne var ki bu planında pek başarı l ı olduğu söylenemeyecektir. Çünkü teşkilatta büyük bir direnişle yüz yüze gelmiştir. Başbakan l ı k bünyesinde d e küçük b i r istihbarat örgütü kurduran Korur, Menderes'in telefonlarını dinlendiğini öğrendiğinde istihbarat yetki l i lerine "Adnan Beyin telefonlarını neden dinliyorsunuz?" diye sert sorular yöneltın iştir. Korur'un en çok rahatsız olduğu şey Menderes'in gönül maceralarının bilinmesidir. 1 905 İstanbul doğumlu korur 2 Şubat 1 982'de vefat etmiştir. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'na üye bir diğer M i T patronu ise, 1 974 y ı lında ölen Celalettin Tevfik Karasapan Beydir. Karasapan, 1 959 1 960 y ı l l arı arasında sekiz ay süreyle M i T'in başında görev üstlenmiştir. 1 899 Medine doğumlu olan Karasapan, A fyon senatörlüğü ve turizm bakanlığı da yapmış bir şahsiyettir. Karasapan'ın kızı Sevinç Karasapan Prof. Dr. Mümtaz Soysal'la evlenmiştir. Tevfik Karasapan'ın oğlu Ahmet Erdinç Karasapan da bir büyükelçidir. M i l l i istihbarat Teşki latı'ndaki askeri kanat, kırk y ı l boyunca Celalettin Tevfik Karasapan'ın '27 Mayıs darbesinin hemen ardından Adnan Menderes'le birlikte Kütahya'da gözaltına alınmasını "MiT darbeleri bildiği halde başbakanlara haber vermiyor" tezine karşı kanıt olarak göstermiştir. Hakikaten de 27 Mayıs darbesinden haberi olmayan Karasapan, askerlerin M A H Reisliğine getirdiği bir isim deği ldir. Aksine tıpkı Salih Korur gibi,
Menderes'in teşkilatı
kontrol
edebilmek
için
Milli
Emniyet'in başına getirdiği b i r biiyükelçidir. Bu yüzden darbeden sonra 166
_;Ahm et Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
askerler tarafından gözaltına alınması
doğal
bir durum
olarak
görülmelidir. Eski bir teşkilat yetkilisi, "Ne Salih Korur ne de Karasapan, teşkilata nüfuz etme konusunda başarılı olabildi. Korur çok haris ve ters bir kişiydi. Sertt ikle iktidar sağlamaya çalıştı ama bu teşki latta çok ters tepti, Karasapan daha diplomatikti. ama o da daha teşkilatı bile tanıyamadan '27 Mayıs'la alaşağı edildi"' demektedir.'";
Yalçın Küçük: 'Derin Devlet, İ çimizdeki İ srail' Olan Sabataist Cu n ta ve Masonlardır! . . Prof. Yalçın Küçük'le. Yeni Harıııan dergisinin söyleşisinde şu gerçekler vurgulanın ıştı: Sabetay Sevi. kendi din mensuplarına. Tiirk-Müslünıanlar ile cinsel i lişkiyi yasaklanııştı. Bakıyorunı, el hak. sabetayistlerimiz sadece sabetayistlerimizle cinsel i l i şkide bulunuyorlar. Evlenmeleri de böyledir. Tabii sıkıntı çektikleri oluyor, bu sıkıntıyı en çok Mehmet A l i Erbil'de teşhis edebiliyoruz. Sıkıntıda olanlar, ithal malı yenge istimal ediyorlar amma, dışarıda Mehmet A li'yi kim şaapsın; amma diğer Mehmet A l i . B i rand, dış gezilerini iyi kullandı ve oğlu veya kızına bir yabancı partner bulabildi, isnıail Cem ipekçi ise fı rsatı kaçırmadı, bakan olmuşken, hem kızını ve hem oğlunu, yabancılada evlendiriverdi. damadının Kürt Yahudisi ve gelinin Latin Amerikalı bir sabetayist olma ihtimali yüksektir.
Bu arada nıeraklılarına not. "kazaz" bir Yahudi soyadıdır ve tam karş ı l ığı " i pekçi" olmaktadır; sabetayiznıi seçenler " i pekçi" oldular ve Yahudiler "kazaz" soyadında kaldı lar. Ancak Atina'dan koca ithal eden manken Kazaz'ın. nerde kaldığından emin değilim. önce kaldığı, Kenan Doğulu, A ntep kökenli bir ibrani asıli ıdır. Yahudi Kazaz A i l esi, A ntep'te çoktular. K ıssadan hisse mi; bu medya, sabetayist olmayan hiç kimseye magazin açmaz. Bu ü l kede. on sekiz yaşında güzel bir Tür_k-Mi.islüman kökenli kız, pahalı fahişe bile yapılmaz. Demek ki fahişeliğin rantı dahi, sabetayistlerdedir.
ıo;
Ferhat Ünl ü / 22. 12. 2007/ Sabah 1 67
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Ben beş taş oynamıyoruın, ortaya bir bilim çıkarıyorum_ a-Kemal Derviş'in babası, bir yabancı ile evliydi_ b-Kemal Derviş'in kız kardeşi Zeynep, bir yabancı i le evlidir. c-Kemal Derviş'in kendisi, bir Amerikalı - Yahudi ile evlidir. Bunun dışında "yakın" oldukları ve bunlardan bazıla rını, transfer fiyatı olarak, Deniz Baykal saylav yapmıştı, sabetayisttirler. Demek ki Sevi'nin yatak emirleri, Yakubiler dışında, işlemektedir. De mek ki K. Derviş, hem yatakhanesinde ve hem politikasında Yahudiliğin emirlerini icra etmektedir. Son görevi de son gezisi de, ki bu gezide. Bülent Eczacıbaşı ve gizlice Deniz Baykal ile görüştü, dünya yahudi partisi çerçevesindedir.
Ben, magazinden de bilim ve politika çıkarıyorum. Her sinsi düzen Tanrı'lara dayanır. "illa" Allah'ını yitirmiş Türkiye, şimdi magazinden tan ncılıklar yaratıp idare etmeye çalışıyor. Ben de sü rekli bu tanrıcıkları ve daha doğrusu putçukları kırıyorum, deşifre ediyorum. Türkiye'deki kast sisteminin, gizli örgüt sabataizmini, tekeliyeti, çirkinliği, beceriksizliği ve ahlak dışılığı gösteriyorum. Yani şifreleri çözerek yıkıyorum. Allah 'lcmndtm korkmadtklart için henden korkuyorlar.
En çok korkanlarda "böyük" gazeteler ve ve "en böyük" gazetecilerdir. Bu putcuklar, bu tanrıcıklar, böyük gazetecilerin hem icatları ve hem yataklarıdırlar, orada tüketiyorlar; bunlar veya onlar, yatak oburudurlar. Bu zavalhlar, kendi oyuncaklarına tapınıyorlar ve bu yolla hem halkı sürüleştirmeye çalışıyorlar ve hem de halkın bunlara tapınmalarını istiyorlar. Tatmin olduklarından emin değilim, bu etoburlar, tatmin olmayı bilmiyorlar zorluyorlar ve buna oligarşik diktatorya diyoruz. Bu arada Aydın Doğan-Ertuğrul Özkök çiftine büyük bir teşekkür borcumuz var, ne gazetecilik, eskiden çocuk düşürmeler gizli olurdu, ayıp sayıhrdı, eksik olmasın lar, AKP "fahişe devrimi" yapmıştı, fahişeliği tarif olarak ilga etmişti, D- Ö de, "ayıpsızlık dev rimi" yaptılar. Doğan-Özkök, bizi, kürtaj meselesinde, sur manchette, bilgilendirdiler. Demek ki çok önemli, yeni kızın hami lefiğini öğrendiğimize göre Kaya ile bu kadının hangi gün hangi gece mercimeği fırına verdiklerini de öğrenmiş oluyoruz. Ne yazık, Aydın Doğan-Ertuğrul Özkök, bu hamileliğin hangi pozisyon icabı vücut bulduğunu bize söylemiyorlar, söylesefer daha heyecanlı olurdu ve 1 68
----h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
dahi öğrenmiş olurduk. Ama burada müthiş birsürpriz var. Ne Yazıktır ki: Tek müziğimiz, artık türküdür. Tek dilimiz, argo 'tlur. Tek ücretimiz, usguri ücret'tir. Tek grevimiz kalmadı ve kiiylerde grev yoktur, ctrlık işçilerimiz "efendimiz " oltlulur. Tek a/ılakımız, alı/ukstzllktır. Tek lıttlimiz, utanmamuk 'tır.
Benim katkıda bulunduğum "sabetayizm" disiplini, artık önemli bir bilim'dir. Sabetayist, "evde judaizmi uygulayan caddede müslüman görünen" olarak tarif edilmektedir. Ancak sabetayistler bazı islami kuralları da uyguluyorlar, bunlardan birisi çok-evliliktir. Sebatay Sevi'nin emirlerinden birisidir, zina ile ilgili "usturuplu" sözü sabetayizmde var, Sevi ve müritleri Yahudiliği reforme ediyorlardı, Sabetayistler'de "usturuplu zina" ve "evlilik dışı çocuk" mubahtır. Hem Sevi ve özellikle yerine geçmek isteyen İzmir'den maruf bir Ya hudi ki "Derviş Efendi" adını almıştı, Kemal Derviş'in ve Derviş Ailesi'nin büyük dedesidir. Sabetayistlerimiz, evlilik dışı çocukları, "kendi" çocuklan kadar benimsiyorlar, bir " k u r u m " sayıyorlar ve hiç reklam yapmıyorlar. Bunu, hem endogami'nin sakıncalarını azaltmak ve hem de aşiretten yoksul ve gürbüz genç erkeklerin Türk müslüman kadınlarla cinsel ilişki kurmalarının önüne geçmek üzere sistematize ediyorlar. "Sabetayizm Yahudiliğin reformist yanıdır" diyorsunuz ama, öte yandan bu tip ahlak dışı davranışları da Sabetayizmle formüle ediyorsunuz. Hem reformisı hem de ahlak dışı bir dinsel alan. İ kisini aynı kefede nasıl tutacağız? Sabetayizın Yahudiliği reforme etmeye çalışmıştır. Pek çok ritüel lerini kaldı rm ış ve bayramları azaltmıştır.
I CN
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
Benim söy !ediğim şudur; şimdi (Sabataist-Yahudi dönmezi) te k e l l e r a h l a k i açıdan çökmüş b i r Türkiye'ye nıuhtaçd ı r la r. Televizyonlar, diziler, eğlence sanayi, H ürriyet Gazetesi ve diğerleri, ahlaksızlığı yayıyorlar. Televizyonlarda, dizilerde, reklam sektöründe, nıagazinde, manken tayfasında, çok çok büyük ölçüde, sabetayistler var. Tekelleri altına aldı lar. Ünlü, "kimin eli kimin cebinde" darb-ı mesel i işte şimdi bu tanrı cıklar için geçerlidir. Bundan bir sonuç çıkıyor; komünizm. kapitalizmin temeli saydığı için, evlilik kurumunu yıkmak istiyordu. Pek yıkamadı. şimdi sabetayizm, Türkiye'de, komünizm'in yapamadığını yapıyor ve evlilik kurumunu yıkıyor. Ayrıca, kuçi.ik bir not, tekeliyet düzeni de kapitalizmi kemiriyor ve burada evlilik kurumuna ihtiyaç yoktur. Batı da ve A merika'da m ilyonlarla sürdurülen işsizlik, ve bu nedenle de. insanların iş için büylik deplasman lara razı olması da evlilik kurumunu yıkmaktadır. Bizim Güney' de, Adana dahil. zenginlik Varlık Vergisi'nden sonra başlasa da asıl Kore Boom'u ile yükseldi, pamuk. artık. beyaz altın olmuştu. " H acı Ağa" tipi işte o zamandan kalmadır, Has' lar, Sapmaz' lar, hatta Sabancı'lar "Hacı Ağa" idi ler, görgüsi.iz zengin demektir. Çocuk luğum, Fransız söm ürgesinde büyümüş biz Halepli-iskenderun'luların en büyük zevkiıniz ve oyunumuz, sabancı'lar, has'lar ve sapmaz'lar ile alay etmekle geçiyordu, görgüleri kıt ve dil leri çok kabaydı, hepsiyle alay ederdik, bir tek Eliyeşil'leri ayırırdık. Bunlar, yazın, bizim, i skenderun'un güzel yayiası Soğuk Oluk'a gelirlerdi, daha doğrusu hafta içlerinde eşierini
gönderir, kendileri Adana'da
barlarda sefahat
yaparlardı. Kışları da sabancı, has, sapmaz kadınları, Ermeniler'den kalma evlerde. cu m balarda oturup, " kabul " düzen lerdi . A l iye'ye gelince, " A i iya" l braniyette ve lsrailiyet biliminde çok önemlidir, ylikseliş demektir. Hava şirketinin adı da "el-al" olup. "al", A l lah ve "el" doğru manasına geliyor, "yükseğe doğru" anlamı var. A l iya veya A liye'de de yükseğe çıkmak demek olmakla birlikte, i brani tarihte ayrı bir yere sahiptir. Toplu halde. Filistin'e göç etmeye, Sion bir dağ olmakla, çıkmaya, "aliya" diyoruz. Abdülhamit Dönemi'nde, ittihat Terakki devrinde aliye'ler çoktu; "Abdi.ilhamit'in Siyonizm ile mücadele ettiği savı bir yalandır"', diyen Yalçın Küçük, şeytanların bile şaşıracağı bu yalanı
yurturabilmek
için,
Sabataist dönmezler ve
Siyonİst
Yahudilerle ilgili binlerce gerçeği ktısıııak ve ri.işveti ketanı cinsinden, 1 70
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
bunları konuşmak zorunda kalmaktadır. (Evet Sultan A bdi.illıanı it'in, farkı din müntesiplerine ve tabii Yahudilere, temel insan hakları ve islam'ın kuralları çerçevesinde yaklaştığı. din özgürlüğü konusunda hiçbir ayırım yapmadığı. hatta Darülaceze'yi kurarken bile, Camii yanında Kilise ve Havra'yı unutmadığı tarihi bir hakikattir. Bu bağlamda üç dinde de kutsal sayılan Kudüs'ün ve Filistin topraklarının da ibadet ve ziyaret maksadıyla herkese açık olduğunu vurgulamış ve gereğini yapm ıştır. Ancak Filistin'de Batılı emperyalistlerin, Siyonisı bir İsrail Devleti kurma gayelerinin farkına vardığı ve bu girişimleri sürekli boşa çıkardığı için, hedef haline getirilip sonunda Siyonist komplolarla tahttan indirildiği konusunda, yerli yabancı yüzlerce tarihçinin ittifakı vardır. Abdülhamit Han Filistin'e, Yahudileri değil, tam aksine Kafkas kökenli cesur Müslümanları yerleştirdiği belgeleri e ispatlanmıştır. Yalçın Küçük'ün bu denli açık ve kesin bir gerçeği bilmemesi imkansızdır. Ama bu tipierin görevi. artık tarihe karışmış ve stratejik bir değeri kalmamış bilgileri deşifre ederek geçmişte Sultan Abdülhamit. günü müzde ise Erbakan Hoca gibi, siyonizmin saltanatını temelinden çöker tecek, bilgi ve becerinin sahiplerini kötüleınek ve gözden düşürmek üzere söyledikleri iftiralara geçerl ilik ve güveniriilik kazandırınaktır. Yani . binlerce yalama olmuş doğruları. bir tek yalaniarına kılıf yapıl maktadır. Oysa. Yalçın Küçük'ün üç b�ş yıldır "'Ben başlattı m·· dediği saba taizm ve Siyonizm gerçeğini Erbakan Hoca elli yıldır konuşnıaktadır. A. A.) İsrael Devleti'ni kuran ve çoğunluğu Rusya Yahudisi, Eşkanaz olan, Yahudiler, Ham it zamanındaki bu "aliyeler" ile Filistin'e yerleştiler. Ben Gurion m isaldir, eşkanaz olduğunu bil iyonız. İsrael Devleti'nin kuruluş tarihinde, öneml i kavram ve olayları, bizim sabetayistlerimiz isim yaptılar, sabetayistlerimizin toplu halde gömüldükleri Bülbül Deresi'nde, eski mezar taşlarında, kadınlara ait olanlardan en çok "rabia" ve "aliye" olanlara rastlıyoruz. Bu dizinin adının da oradan gelmesi ihtimal dahilindedir.
Diziler bir şifre çözücü görevi mi görüyor? Bizim birkaç ay önce tespit ettiğimiz bir noktayı internet siteleri yazdı, Yanık Koza adlı dizinin logosu, Türkiye Sabetaycılığı Hahambaşılığı diye bir sitenin logosuyla aynı olduğu iddia edildi ve önemli internet sitele rinde bu tartışıldı. Burada böyle bir formulasyon takip ediyorlar mı? 171
Başörtüsü inkarı ve i stismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Tabi, tabi isiınierin hepsi İbraniyet'ten gelmedir. "Sanem", A rabi'de put demektir, hiç kimse çocuğunu "put" deyu çağırmaz, amma, Gulben Ergen'in kocası Mustafa'nın kardeşi Y ı lmaz Erdoğan'ın kızının da adı Sanem'dir. Bir de Türkiye'den göçüp Erivan'da yaşayan ve Çetin A l tan'a asistanl ı k yapacak kadar yakından tanıyanlar, mektup yayınladılar, internette . var, Altan'a sabetayist diyorlar ki, Aydın Doğan'ın hala niaaş verdiğine bakacak ol ursak yüksek ihtimaldir ve torunu da "sanem" adını taşıyor. Türkçe hiç anlamı yok. Arabi "put" anlamı var ve bizde isim olmaktadır. Tekeliyet bir top ye k un alımaklaşma düzen id ir. (A K P bunun son örneği dir. A . A.) Pompei'nin son günleri dahi diyemiyorum. Hepsi sahte' dir. Ak-ist dönemde ikti.darlarına erm işlerdir. Bakın. bir Recep Akdağ var. adı bir yerde bakan dahi geçiyor, hiç duydunuz mu?
Aman hocam yapmayın Sağlık Bakanı!? Evet, karısı da türbanl ı . Ve üstelik soyadında da "ak" var, bir "akkaya" vardı şimdi, karşımıza bir de "akdağ" çıktı . Bakın b u akdağ, "aile haftası" düzenleyince, Türk ailesinin sembolü olarak bizim
H ulya'yı seçmişti. Usturuplu zina'yı öven ve üç karı almayı mümkün ve mubah sayan Hülya. karısı çarşaflı ve zinayı suç olmaktan çıkarmak isteyen A kdağ'ın sembolüdür. lş-te burası birinci sınıfTürkiye'dir.
Bunlar, ak'lı ve su'lu bir tayfadır. Aksu, Zapsu hep bunlardadır, isim-bi l i m i ve bunların etimolojisini göstereceğim, hazırl ıklarını tanı
olmakla birlikte zamanını bekliyorum. Şimdi kaya'nın tarihine ve etimolojisine geliyoruz. A ncak isim b i l i m ve mezar taşı okuması yapmadan tarih yazılamayacağı görüşümü tekrarlıyorum. Bazı ahıııaklar. isim bilim'i benim icat ettiğim i sanıyorlar. Her ciddi analizde isim b i l i m vardır; Sabetay Sevi, analizleri, Gershom Scholem olmadan yapılamıyor, üstad Scholem, "Sevi" adı, Sefaradiarda yoktur, Eşkanaz'larda var ve dolayısıyla, sabetayizmin kurucusu İspanyol değil Alman Yahudisidir, demektedir. Mordehay adına Türkiye Yahudileri "Menteş" diyorlar, bunu başka kaynaklardan da bil iyoruz. Bunu b i lmeyecek miyiz, eğer bilirsek, Halil Menteş'in Yahudi olup olmadığını düşünmeyecek miyiz; korku, cehalete açılan kapıdır. 1 72
Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
_______
Yakında çıkacak "Gizli Tarih" kitabımda da var. Varlık vergisi'ni uygulayanlarda isim lere bakmışlar. on ismi. "ecncbi" saymışlar. onlarda yemin ile Türk-müslüman olduklarını ispata çalışıyorlar. Demek, isiın bilim benden önce var. ben sadece sistematize ediyorum ve Türk isim bilimini kuruyorunı. Franco'nun, "Essai sur l'histoire des l sraelites de PEınpire Ottoman depuis les origines jusqu'a nos jours", 1 897 tarihinde yayın lanmış, son derece yararl ıdır. Burada, sanıyorum, sinagog kayıtlarına dayanı lıyor, Osmanlı sultanları hakkında da bilgiler var. Bunlara bakmadan Osmanlı tarihi yazımının eksik olduğunu söyleyebiliyorum. Çok basit, karza'dan. karzai. kara'dan, karay ve zalına'dan da zalmai veya zalmay çıkıyor; demek ki zalmay hali lzad'ın. ikincisinin, haliloğlu demek olduğunu ekliyoruz. bir Afgan Yahudisi olduğu sonucuna yaklaşıyoruz. Eğer yaklaşırsak. Abdullah Gul'ın Zalmay'ın koluna neden bu kadar kolaylıkla girebildiğini daha iyi görüyoruz. Öyleyse, bir. frak'ta Ebu Garip'te işkencecisi bayan asker England'ın Yahudi ası l l ı olma ihtimali çok yüksektir, iki. Washington . frak'a hep Yahudi asıllı memurlar ve komiserler atamıştır. Gardner, Bremmer bunlardan bilinenlerdir. Şimdi Zalmay Hali lzad var. ve deşifre ediyorum.
Üç.
frak
işgal inin
m i m arları
sayı l anlar. Türkiye'den
madalyalı Bemard Levvis. Birand'ın ve Çandar'ın "yakın dostu" ve istanbul'da Koç'un ev misafıri Wolfowitz, Perle, Zalmay Halilzad, ve diğer "neo-con" tayfası hep Yahudidirler ve Likud Partisi'nin Amerikan kolu sayılıyorlar. Dört, Irak işgalinde yer alan, "Türk asıllı Amerikan" askerleri, Yahudi asıllıdırlar, herzaman kanıtlayabii irim. Altı; Irak'taki katliamlarda Yahudi kinini görüyoruz. Yedi, daraltarak söylüyorum ve sadece Hiram A bas'ı anıyorum, yetmişli yıllarındaki solcu katliamlarında israel kini çok belirgindir. Tarihinde ilk kez Türk aydını ve solu Arap yanlısı olmuştu ve kin duydular. "Hiram", Yahudiler'in taşıdığı isimler arasındadır. Diğerlerini zamana ayınyorum. Sekiz. 1 2 Eylül Darbesi'nde en çok israel parmağı vardır. Belki de büyük lsrael anlamındaki büyük orta doğu projesinin temellerini atmışlardır.
Hoca m bir noktaya mı varmaya çalışıyorsunuz? Okuyucula rımızdan gelen maillerde de merak edilen ibraniterin kendi içlerin de nasıl ayrıldıkları konusu ... Az önce Sabetay Sevi'nin isminin 1 73
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Aşkenazlarda kullanıldığını ifade eden bir kaynaktan söz ettiniz, aynı şekilde Zalmai isminin de. Aşkenazlarla Sefaradiarın ilişkisini ve Sabetayistlerin burada konuşlanmasını bize biraz açar mısınız? Ben habire yazıyorum ve konuşuyorum, sen hep soruyorsun. güzel de, "kenan" adının "erez l srael" demek olduğunu ihmal m i ettim. Batı dillerinde "canaan" yazılıyor, iki "a". "aa", tek a'dır, ama uzun söylenınesi gerekiyor; talat'ı da "talaat" yazarlar, biz genel olarak. tek a'ları e'ye çeviriyoruz. Aslı "buland" olmakla. ki "ram" veya "yüce" anlamına geliyor. biz "bülend" yapıyoruz. Judaiznı'de, bizim toprakların bir bölüm üne de "kenan" diyorlar. (Kenan İsrail'in bulunduğu F i l i stin diyarıdır. A. A.) Ben beş taş oynamıyorum. Gittim iki roman üzerine Türkiye' nin çok çeşitli yerlerinde konferans verdim. Brigitte Peskine' nin iki romanı yayınlandı. Çeviride bazı bozukluklar ve gizlerneler var, ama, özellikle yeni bilgi edinmekten korkanlara kuvvetle tavsiye ediyorum. Farhi'nin Genç Türk'ü de okunabilir, Türkiye Yahudisi bu ikincisinin benim çalışmatarımdan çok yararianmış olduğu izlenimini edindim. Rifat Bati de okumalıdır ve şimdiye kadar yazdıklarını savunmalıdır.
Bu
romanlarda, Türkiye'deki
alyansist-siyonist ve
sefarad-eşkanaz çatışması nı. bunun boyutunu çok iyi görüyoruz.
Sabetayizmde isim, birpara/o 'dur Kapılan. paralo-isimleri ile çalryor!aJ: İsim uygunsa açıyor/01: ÜstaJ-1 Azam Ak'ı a)'lrmış ve aposln?f"koymuş ve ondan sonra Tiirkçe:ve aykırı olarak "in" ek/�yor, "Ak'in " oluyoı: Bu "Ak" niye bu kadar önemli, neden bu ktzm adt Esra Akkaya. "Ak-e/" VQ/: anl1yorum, "Tann 'mn Ak't " demek!il: ama, neden Bı�11ük Kulühiin başkonnun adt Duran Akbulut!
Aşk, Devrim ve Bilim Ayrıntıdadır San·ıyorum, M i l l iyet'te ve Masonların yeni üstad-ı azam Asım Hoca, bir profesör ki adını böylece duyduk. Tard ettiği Üstad-ı Azam Kaya Paşakay ile birlikteler, gazeteler, adını "Asım Akın" olarak yazdılar. Ama yeni üstad-ı azam adını "Asım Ak'in" olarak yazıyormuş, öğrenmiş olduk. Demek ki ak-istlerden gayri bir de mason başı ak'ı ayırıyor... Türkçe de apostrofyoktur. Ayrıca Türkçe'de ses uyumu var, ak'tan sonra "i" değil " ı " geliyor. Türkçe'de "al-kin" yoktur, "alkın" var, Erdoğan Alkin ve ahfadını, analiz etmiştinı. i brani'de "halkin" var, demek h'yi yutmuşuz ki yutuyoruz. Henırah değil, Emrah veya Mehmet değil 174
.AhmetAkgüi
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ � -
Memet diyoruz. Görüyorsunuz, isim-b i l i m i ve sabetayizmi reddetmek, artık Türkiye'yi bilmeyi reddetmektir. Demek ki "alkın" değil "alkin" olursa, baba ve iki oğul profesör oluyorlar ve bütün televizyonlarda sütun başı çıkıyorlar.
Wolfowitz Polonya Yahudi'si ve Aşkenaz mı? Tabi. tabii "Oviç" S lav d i llerde "Oğlu" demektir. B u arada Turan Yavuz'un yeni yayınlanan "Çuvall ayan ittifak" kitabını da öneml i buluyorum. Yavuz da, Zalnıay'ın bu çete içinde olduğunu teyit ediyor. B i r de Wolfoviç için, Türkiye ile ilgili tartışmalarda " Kuroğlu" dendiğini de kaydediyor, A merikan tarafı adını böyle Türkçeye çevirerek şifre yapıyormuş
ki
çeviri
yerindedir. Turan
Yavuz,
meşhur çuval
operasyonunu da Wolfovvitz'in tertiplediğini kaydediyor ki. doğruysa, Yahudi ve israel kini'dir. Çok kesin söyleyemeyiz. ama Kuzey Afrika'dan gelen gizli Yahudilerde "duran" adını görüyoruz. bunlar. Doğu Akdeniz sah i l l erine yerleştiler. Karadeniz'in öbür yakasına gelenler ve göç edenler de Karadeniz bölgemize yerleşti ler. Rize'de çokyahudi bul uyoruz. Nedir bu Kaya? Kırını'da bir semt vardır. O senıtin adı S ıla-ı Cıfıt'dır ve çoğu buradan geliyor. Yüzlerinde tatariş ifade hala var ve Kırım'a ve bu yere bağlı l ı kları var. Arınan Kırım da, K ı rım'dan gelmiş olabi l i r...
Bildiğimiz çıfıt anlamında mı? Evet, "çıfıt"; ancak izin verin bu sözcük üzerinde durmak için zamanımız yok, cı v-ıd, ci v-it olarak düşünün lütfen ve Fransızca juif. İngilizce jew. ki "cıv" diyebil iyoruz. demek yakıni ar. Küçümseme yok, "çıfıtçarşısı", Yahudi Pazarı anlaınındadır. K ırını'da sıla-ı cıfıt'tayaşıyorlardı. Çıfıt Kalesi veya Çıfıt Kayası anlamındadır. "Kale" soyadını da taşıyorlar, fakat daha çok kaya'yı seviyorlar. Doğrudan doğruya sela veya sıla var: sela'yı selah yapmakta hiçbir sakınca bulnıuyorunı. Selah Birsel ve Korutürk'ün büyükelçi oğlu buradadır ki Selah Cinıcoz'u karakaşi olarak biliyoruz. "Sı la" son modadır. Kızları
da
"zehra"
idi
ki,
tamıtanıanıına
İbrani
"zohar"
karşıl ığıdır; zehra veya zohar, Kabala'nın en temel kitabının, sefer ha zohar, adı oluyor. Sistem tamanıdır. 1 75
Başörtüsü inkan ve lstismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
işte böyle, magazin mi. bir skandal-dan diğerine koşuyoruz. . gazeteler her gün birini icat etmek zorundalar. artık başka yolla halkı uyutamayacaklarım anladılar, artık buna skandal manage-ment diyoruz. Eskiden bir söz vardı. "ne atom bombası ne londra konferansı" . artık yeter ki birbirini sapsınlar ve yeter ki öpüşsünler ve yeter ki yapsınlar. D Ö ise bir fotoğrafçı konumunda . . (D: Aydın Doğan . . . . Ö: Ertuğrul Özkök)
Masonluk ve Sabataizm! Evet. Büyük K lüb'e Duran Akbulut yeniden seçildi ve Yağız Dağlı, kaybetti. Buna da geleceğiz. Şimdi teorem leri sıralıyorum. Bir: Her Büyük Klüp üyesi mason değildir, belki eşantiyon misli mason olmayanlar da var. Ancak, Büyük Klüp, Cercle d'Orient, içlerine kadınları da üye olarak aldıkları, masonizmin açık örgütü gibidir. İki: Her m ason, sabetayist değildir. Ancak masonizıııin yönetei leri sabetayisttirler. Masonizm . sabetayizmin cephe örgütü sayılabilir. Bu teoreme göre hem Kaya Paşakay'ın ve hem de Asım Ak'in Hoca'nın sabetayist olduklarını düşünebiliyoruz. Ama şimdilik kesin değildir. Üç: Ak'ı ayrı yazmaya ak-istlerden sonra bir de ıııason başına çok önem verdiğini anlıyoruz. Masonluk Türkiye'de Yahudiliğin ve Sabetayizmin cephe örgütüdür. Büyük Kulüp ise masonluğun açık yüzüdür. Bunların üçünü birbirinden ayırt etmek gülünçtür. Masonların hepsi i brani asıllıdır, diyemeyiz, birkaç tane Elen vardır, birkaç tane Ermeni asıllı vardır, birkaç tane Türk-Müslüman vardır. "Ama masonlukla sabetayizm çok büyük ölçüde aynıdır'', demekte mümkündür. Tabi sabetayizmin dışında varolan Yahudilerimiz de, hem masonik örgütte ve hem de Büyük . K l üp'te vardır ve güçlüdür.
Masonlukta Türk, Ermeni, Elen var dediniz. Bunların masonluğun altında bulunmasına karşın yükselme ya da yönetime gelme imkanları var mı? Bakın daha önceki üstad-ı azam Akev'di. i brani asıllıdır. Masonların ilk üstad-ı azamı Talat Paşa ibrani asıllıdır. bunda artık bir kuşkumuz kalmamıştır. Bu Ak' in de çok büyük bir ihtimalle Ibrani asıllı olduğunu düşünüyoruz. ihraç edilen Kaya Paşakay'ın şimdiki eşinin adının "Rabia" olduğunu okuduk. . 1 76
--------�Ahmffi Akgül.
__ _ __ __ __ __ __ __ __ __ __
Paşakay da böyle çıkıyor. Demek ki Mason örgütünü yönetenler, Süleyman Demirel'e, mason olmasına rağmen Müslüman tabanı yatıştırmak üzere "mason değil " kağıdını veren Necdet Egeran dahil, ibrani asıllıdır. Sabetayizm masonizmin. masonizm de Büyük K lüp'ün yönetim i n i başkasına vermeye yanaşmamaktadır. Yağız Dağlı kazansaydı, bu teorem yine bozulmayacaktır. Şimdi şeytani kuralı açıklıyorum: Eğer, Elif, evinize temizliğe gelen bir kadınsa, Ti.irk Müslümandır. Ama New York'ta yükselmiş bir kadınsa. hele bir ayağı A merika'da bir ayağı Bilgi Üniversitesi'nde bulunan bir Elif ise, çok büyük bir ihtimalle ibrani asıllıd ır. Aynı şekilde köydeki dokuzuncu oğlan "duran" ise. Türk-Müslümandır. A ınma. FilizAkın mahdumu İ l ker Inanoğlu'ndan ayrı lma ve Moris Kohen ile evlilik yolunda bir Duran ise, büyük ihtimalle ibrani kökenlidir... Gelelim Duran Akbulut'a... Zaten. "Simon bin Duran'" adını her yerde kullanıyorlar. Duran Beyefendi'nin Karadeniz'in öbür kıyısından gelmiş olması ihtimali yüksektir. istanbul doğum lu, ailesinin Karadeniz'den geldiğini tahmin ediyonım. Bu Guzi'nin bundan önceki yattığı insan Filiz Akın'ın oğlu idi. Filiz Akın'ın ne olduğunu bilemeyiz. Uzun müddet Paris'te idi ve Lübnanlı görünen bir ibraniyle yaşadı. Sanıyorum istihbaratçı idi, Mossad'tan olabilir. Aynı zamanda Emel Sayın da bir Yahudi ile görünürde e v l i l i k yapmıştı, Mossad'tan o lduğundan kuşku duymuyorum.
Ad1, David Youhaones, idi... Aydm Doğan ve Masonluk! Aaa işte size bir sürpriz; Aydın Doğan! Ne yazıyor? Tüccar ve adrese bakın, Sirkeci. Demek i.iye olduğunda Sirkeci'de taksitle Koç'un beyazlarını satıyormuş ve şimdi dolar milyarderi oluvermiş. demek hakikaten birinci sınıfız. Daha neler var. kimler yok burada, Coşkun K ı rca... Bedrettin Dalan-Mühendis. Adres neyi vermiş? İstanbul Belediye Saray ı ! Demek ki Belediye Reisi olduğu zaman olmuş. Usul budur. Burada hiç yarbay veya al bay üye göremezsi n iz, ya korgeneral ya da orgeneraldir. Bedrettin Bey' i, belediye başkanı olunca kabul etmişler, iktidarda olanları alıyorlar. Burada bir nevi kumar oynanıyor ve bize gelen bilgilere göre iktidarda olan üyelerin kumarda kazanmaları esasdır. . 177
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
İşte, BeratAkgerman ... Evet bütün soyu masonluğa üyedir. "Berat", Sabetay Sevi'nin son olarak yaşadığı ve öldüğü kentin adıdır. Sabetay istlerimiz kutsal sayıyor ve bu nedenle "berat" adını alıyorlar. B i r talihsizlik, Tayyi p Erdoğan'ın damadının adı da berat'tır. K i taplarımda var. Bunu sadece bir tesadüf sayıyorum, her halde "beraat" olacaktı ve nüfus memuru yanlış yazmıştır. diyoruz. . B i r de Bülent Öztürkmen . . DPTden..
.
Hayır, esas Mit'tendi . . Ama DPTdeydi. Ayrıca, Sinyor Can Bartu, Bülent Ulusu, bir zamanlar Birinci Ordu Komutanı Kemal Atalay. . Efendim bakın şimdi gösternıeyeceğinı bu Büyük Kulüp'te kimler yok ki . . Burada benim dikkati m i çeken iki kişi var. Bir, Serbülent Bingöl bir de Şahap Kocatopçu bunlar da doğuştan Bakan'dırlar. ikisi de, her askeri darbeden sonra bakan olurlar. siz neye Bakan olduklarını bilemezsiniz! Ama böyle benim ki gibi bir defteriniz olursa elinizde, bakarsınız, buradan çıkarlar. Görürsünüz. Sabetayistlermiz hem "varız" diyorlar ve hem de kendilerini saklamak ihtiyacı duyuyorlar. Sık sık kamutlaja başvuruyorlar. Önce şu. "beyaz TUrk-zenci Türk" ayrımı bir sabetayist icad ıdır. Bana bunu Nazlı I lıcak'ın çıkarttığını söylemişlerdi. çı kartm3$a bile yaymıştır, kamuflaj malzemesidir. A-Nazlı'nın ailesi İ brada'l ı olup, ibrada adı üzerinde İbrani yatağıdır. Kızı "Aslı" oğlu Mehmet A li'dir, kendi
evl i l i klerini
b i l e miyorum,
çocuklarını
ibrani
a s ı l l ı larla
evlendirmişti. Bu, ak-istlerde Yahudi hegemonyasını gizleme amacına matufdur, İslam'ın judaize olduğunu (yani İslami Yahudileştirme çabalarının bulunduğunu) da saklamaya çalışıyorlar. Hayim Nauın'u bilir misiniz; biz alyansist halıarnbaşı olarak tanıyoruz. Anadolu'da bir devlet olmasını istiyordu, oğlu Bernar Naum, Vehbi Koç'un ortağı ve torun Jak Naum, önce Koç Holding'in ve şimdi Aydın Doğan'ın memurudur. Halıarnbaşı Hayim, bir i ncelemesinde, Yahudiler'in hep deniz kenarına ve su yollarına yerleştiklerini yazıyordu ki pek doğrudur. Kayseri bir istisnadır. Kayseri'de her zaman çok Yahudi yaşadı. ( B u Hay im Nahum Lozan'da İsmet İnönü'nün akıl Hocasıdır. A . A.) N e önemi var. demeyin iz. Iütten. Bazen Türkiye'de yüksek görev sandalyesine oturanlar, başka yere değil, ya " Kayseri'ye liman yapmak" 1 78
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
ya da, "Kayseri'ye deniz getirmek" vaadinde bulunuyorlar. Her halde bunun içindir, Yahudi tarihindeki bu eksikliği gidermek isteyebiliyorlar. Güven vermek istiyorlar. (Abdullah Gül kimlerdendir. A. A.)
Kirli Derin Devlet, Sabataistlerdir! Şu; "derin devlet" sözü de bir sabetayist uydurmadır. Bana Cengiz Çandar'ın çıkardığını söylediler ki, Çandar. yavaş yavaş sabetayizmini de açıklıyor. Ü l kede bir derin devlet varsa. bunlar sabetayistlerdir ve ben açığa çıkarıyorum . Fazla geriye gitmek istem i yorum. a- başında Behçet Türkmen vardı, ve i brani asıli ıdır. b- Ziya Selışık vardı, i bran i asıli ıdır. c-Nurettin Ersin vardı . ibrani asıli ıdır. d-Daha düne kadar Şenkal Atasagun vardı, İbrani asıllıdır. M i t'ten söz ediyorum, mit'in dışında bir derin devlet düşüne memiz yanlıştır. Biz "şenkal" adını düşünmekte de aciziz, bizde emir kipinde isim çok azdır ve "kal", ise, "kahal" olarak da yazı lmakla birlikte, biz, İtalyan Yahudileri'nde aldık, "kal" diyorlar, sinegog veya cemeat demektir. "Er kal" da öyledir; bir baba, doğan çocuğunun er kalmasını neden ister. saçmadır. Öyleyse. derin devlet yoktur ve varsa içimizdeki l srael'dir (ve Sabataist Cuntadır A. A . ) . Ben, lsrael, Türkiye'de. lsrael'den daha güçlüdür derken, b u anlaşılmalıdır. Bakın . mgk'nu "demokratize ettik" ve başına bir A lpogan getirdik. O da ilk iş olarak israel'e gitti. Derin devlet. varsa, budur ve bu söz Türk Yahudileri ile Kürt Yahudileri'nin ortak dilidir. Neredeler mi, Aydın Doğan, onlara, "yurt" olarak, Radikal Gazetesi'ni açmıştır!?. Derin devlet şimdi habire Ermeni Konferansı ve Kürt Konferansı tertip ediyor ve habire bana küfrediyorlardı. Bir Ayşe H ur vardı, Aydın Doğan benim peşime takmıştı, kimdir, b i l m iyordum, K ürt Konferansı'nda çıkmaz mı; sevindim. Derin devlet varsa, artık ajanlarını tanıyoruz. (Bunlar Sabataist Yahudi Dönnıezleridir) Ajan, memur anlamındadır. Öyle kullanıyorum.
Faruk Bildirici ciddi bir gazeteci, gerçi bazı monografi 1 79
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
denemeleri yaptı, biyografiler yazdı, onlardan memnun olmadım, ciddiyetten uzaktı ve ciddi bir gazeteciye yakışmıyordu. Çiller'le ilgili yazdı, Mesut Yılmaz'la ilgili yazdı, Mesut Bey"in babaannesini Kırım'dan getirdi, ama, İbrani olduğunu söyleyemedi, bildiğinden eminim, herkes biliyordu. Van Savcısı için de Van'a gitti ve hemen "tarikatlarla ilgisi yok" raporunu, Kırşebir'e gitmesi gerekiyordu. Gitseydi, Savcfnın soyadı galiba Sarıkaya'dır, Işık Evleri'nin müdavimi olduğunu bulurdu. Van Adliyesi'nde Fetbullah Gülen izleyicileri çoktur. Siz de kaydettiniz, her halde üç veya dört ay önce, Fetbullah Gülen'in Yaşar Paşa'nın terfiini önlemek istediğini deşifre etmiştim. Bildirici, bunu, bildiremedi. Genelkurmay Deklarasyon u bunu teyid etti. Peki Gülen neden Büyükanıt'a karşı çıkıyor? Musul'a dış işlerinden, bir diplomat gitti, Oğuz Bey olmalı, Barzani'ye "kabul ediyoruz" dedi, bunu Irak'tan ayrılacak Kürdo Judaik Devlet'in kabulü olarak anlıyoruz. Tepki çıkınca, "anayasa'yı kabul ediyoruz" dediklerini ileri sürdüler ki inandırıcı sayamayız. Dış işleri anayasa'yı kabul ettiğini açıklamıştı� ak-istler ve ne yazık ki Hilmi Paşa Hazretleri, Washington projelerine uygun bir biçimde, Musul'da Kürdo-Judaik Devleti kabul ediyorlar. Yaşar Paşa'nın ise kabul etmediğini düşünüp saldırıyorlar. (A.A.). Peki Hocam bütün bunları birleştirirsek HOP dediğimiz aynı zamanda sizin tabirioizle kullanıyorum. Büyük İsrail Projesi midir? İsrael'i yaşatma projesidir. (Büyük İsrail'i kurma hedefi oluyor. A.A.) Türkiye küçük parçalara ayrılroadıkça bu projenin gerçekleşmesi ve yaşaması imkansız görünüyor. Bu konferansları düzenleyenierin çoğunu Tip'ten biliyorum, arkadaşlarım idiler. Bunlar, bizim, Türkiye İşçi Partisi'nin, Türkiye'yi parçalayacağmı sanarak bize geldiler, Aybar ve Boran, yenilernek istediler. Bizi tahrip etmeye kalktılar ve şimdi başka yollar arıyorlar. Ama yine de Yaşar Paşa'dan memnun görünüyorsunuz, desteklediğiniz kabul ediliyor. Bu hükümetin bir Irak politikası olmadığını söylemişti ki, doğrudur. Ayrıca, benim, "Musul alınmazsa Diyarbekir gider" ·
180
-------�Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
teoremimi de anladığı izienim i ediniyorum. Ama benim ki sadece bir izlenimdir ve bütüne bakıyorum. Henüz zamana ihtiyacımız var. Bütünde ne görünüyor? Hilmi Paşa Hazretleri'nin "orduyu savunursak borsa düşer" kelamıvar. Paşam, düşerse ne olur; demek zorundayız. liilmi Paşa'ya haber veriyorum, bu kirli paralar gidince, borsa düşecektir ve biz yükseliriz!. Genelkurmay başkanları, petrol ofisi ile ilgilenirler, Aydın Doğan'a devrettiler ve Doğan da şimdi, muhtemelen Yahudi, yaban cılara devrediyor. Limaniarta ilgilenmek durumundadır, iç hizmet yasasında ulusal güvenlik ve savunma var, limanları özel ellerde olursa, nh tımları Yahudiler'e verilirse, savunma ve güvenlik ne olur? Kemal Paşa nerede kaldı, "limanlar işgal edilmiştir" sözünü, Nutuk'tan ne zaman çıkaracağız? ""' Mustafa Kemal Sabata istıeri Umutlandırıp Avutarak Cum huriyeti Kurmuştur! Yalçın Küçük Anlatıyor: •
Ben, zindandaydım. Şu teşhisi yaptım; Amerika. Sabataist
İsmail Cem'i cumhurbaşkanı yapmak istiyor ve kendi kendime "Yalçın"' dedim, "senin bunu önlemen lazım··. Bir kısmı kesinleşmiş, yüz yıl kadar hapsim isteniyordu, durmadım, isınail Cem İpekçi'nin i brani asıl l ı o lduğunu çıkarırsam. önleyebileceğimi düşündüm. Böyle başladı... •
Ben Yahudi dönmesi demiyorum. Ayrıca "dönme"' sözcüğü bi
raz ağır o lduğu için "sabetayist" sözüne ağırlık verdim. Sabetayistleri mizi de özgürleşti riyorum. Ancak her yere, hiçbir kabiliyetleri olmadığı halde, sadece sabetayistlerin gelmesine isyan ediyorum. Sokaktan kız topluyorlar, "artiz" yapıyorlar. Sonra bir de reklam yıldızı yapıyorlar. Hiç birisi (bu etiket ve şöhreti) hak etmiyor. •
Ermeni Tehciri veya 6/7 Eylül türü kıyamlarda, Türklerin
seyirci olduklarını ve bunun aslında bir "Yahudi-Hıristiyan Savaşı" o lduğunu gösterebiliyonım. Yeni gördüm , artık dış değerlendirmelerde yerini alıyor, ''some Turkish historians'' yollu baş lıyorlar. Belki bu da bir sağ-sol yer değiştirmesidir. Bunu ülküciilerin, Bahçeli veya Perinçek taraftarlarının yapmasını temenni ederdi m. Yapmadılar ve bana düştiL "�' 16.
l l . 2007/ http: //www. valcınkm:uk. nc:t/Yeni Hurm<ın I ll i
Başörtüsü inkarı ve istismarı
____
•
_ _ _ _ _ _ _ _
Bugün eğlence sanayiine. televizyon sanayiine, reklam sana
yiine ibrani olmayan giremez; bunu açıkça söylüyorum. Eğer Tar kan'dan şarkıcı olursa, benden de Marilyn Monroe olur. Soy adı "Tevet" olup, ibrani'da bir ay ve Tanrı adıdır. Müslüman Araplara karşı savaşta kullanılan bir tankın adı da, Tevet'tir. Amcası Tevetoğlu, Amerika ve Suud i Arabistan için çok çalışmıştır. • Bir çözülüş döneminden geçiyoruz. Bu çözülüş dönem inde bir takım tarifler de altüst oluyor. Bu zamana kadar sol olan sol olmaktan ve sağ olan da sağ olmaktan çıkıyorlar. Belki de şu anda · ·eski" sağ, sağ de ğil ve "eski'' sol, sol değil . Şimdi ben. •
"Türkiye büyümezse. küçülür'' diyonım ve Musul'da, yıllardır Ankara'nın yardımıyla kurulan Kürdo-Jüdaik Devlet'in eninde sonunda Türkiye'yi küçülteceğini ekliyorum. Sol. bunlara sessiz kalamaz ve ben sessiz kalmıyorum. Sizin sorduğunuz soruya göre. bundan daha mil lice ne olabilir? Ve buradaki mücadele de, tanı bir milli mücadeledir. • Orhan Pamuk, devletin husumetini çekerse Nobel alabi lece ğine inandı ve bunun için "Kürtleri kestik, Ermenileri şişe dizdik" dedi. Dava açtırm ak içindi ve sonra dava açıldı. Sonra hem hükümet korktu ve hem de Pamuk korktu, düşürdüler. internetteki Yaşar Paşa'yla ilgili o iki sayfalık inceleme için de "senin öğrencilerin yazmış" dediler. Ben de baktım, ülkücüler ve biraz da Fethullah Gülen tandansi ı kimseler olabilir, bilenler öyle düşündüler. Ama araştırma teknikleri ve benim geliştirdiğinı bilimden, disiplinden yararlanma açısından çok iyi bir çal ışına olduğunu kabul ediyorum. Ama kendilerini tanımıyorum.
"İsrail'e hizmet edenler aramızda" Bu sebatayistlerin I 967'ye kadar sadakati bizeydi, bu topraklaraydı. I 967'de, İsrail, Arapları hezimete uğratınca anladılar ki, İsrail yaşayacak. Bugün İsrail'i Türkiye'den fazla düşünenler, İsrail'e hizmet edenler aramızdadır. Bir de şunu söylüyorum, Sabataist Yahudiler bütün köşe başlarını tutmuşlar. Bugün eğlence sanayiine, televizyon sanayiine, reklam sanayiine İbrani olmayan giremez; bunu açıkça söylüyorum. "MHP'nin toprağı kayıyor" MHP'yi şu anda hiç millici bulmarlığını söyleyen Yalçın Küçük, "Hiçbir iş yapmıyorlar; sabah-akşam Ermeni kötüdür, 1 82
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Kürt kötüdür, diyorlar. Ne olacak: Kürtlerimizin hepsini kazısak işlerimiz düzelecek mi? Yirmi yedi yıl yatmış bir kimseyi beş yıl daha mezara koyarsak, daha mı müreffeh olacağız; MHP budur" derken, Perinçek'in yıldızının, MHP'nin ise toprağının kaymakta olduğunu belirtiyor. Sabetayizme gelince, kim Vedii Bilgel Paşadan daha millici ve solcu olabilir, kim Atilla İlhan'dan daha solcu olabilir; sabetayistler olmasaydı, bu cumhuriyeti kuramazdık. Ben bir bilim yapıyorum. İ çlerinden, çocukluğumdan beri övündüğüm, kuvay-i milliye'de "çete reisi" olan, ki ben de çocukluğumda hep "çete reisi" olmak isterdim, dedem çıkıyor ve yazıyorum. Bir açıklayıcı sistem kurduk. Sabataistlern bir kısmının ülke ye sadakatinin kalmadığını ve hep İsrail'in iyiliğini düşündüklerini bulup yazdık ve bir de bir gizi i örgüt olup, su başlarını tuttuklarını çıkardık. Bu artık halkımızın bilim id ir. Yaşar Paşaya gelince, elbette bizim Paşamızdır. Sabetaycıhk meselesini Türkiye'nin gündemine sokan kişi siz oldunuz. Hala da sizin açtığınız yoldan ilerleyip listeler tutanlar var. Bu muydu bu tartışmayı açma amacınız, ne yararı var insanların nereden geldiğini bilmenin? Bir çok yararı var. Türk aydını için "imkansız yoktur", buna inanıyorum. Bir devrimcinin, sizin deyiminizle bir millicin in, "elim den bu kadar geliyor, ben zindandayım, hiçbir çarem yok, hiçbir şey yapamam" düşüncesinde olmadığına inanıyorum. Ben, zindan-day ken. Şu teşhisi yaptım; Amerika, İ smail Cem'i cumhurbaşkanı yap mak istiyor ve kendi kendime "Yalçın" dedim, "senin bunu önlemen lazım". Bir kısmı kesinleşmiş, yüz yıl kadar hapsim isteniyordu, durmadım, İ smail Cem İ pekçi'nin İ brani asıllı olduğunu çıkarır sam,önleyebileceğimi düşündüm. Böyle başladı... Amacınızyalnızca bu muydu yani? Başlangıçta amacım sadece buydu. Ama sonradan bir bilim haline geldi. Çok da memnunum. şimdi her yerde bu çı kıyor. Ben, bu yolla Türklüğü ibra ediyorum. (Yani temize çıkarıyorum) Ermeni Tehciri veya 617 Eylül türü kıyamlarda, Türklerin seyirci olduklarını ve bunun aslında bir ''Yahudi-H ıristiyan Savaşı"' olduğunu gösterebiliyorum. Bunlar. artık dış değerlendirmelerde yerini alıyor, "so me Turkish historians·· yollu başl ıyorlar. 1 83
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
İnsanların ana babasını seçerneyeceği gerçeğinden yola çıkar sak, nasıl ki Kürt vatandaşlarımızla ilgili ayrımcılık yapılmaması gerektiğini aklı başında her aydın söylüyor, neden "Yahudi dön mesi" dediğiniz vatandaşlarımız konusunda aynı hoşgörü yok ülke mizde?
.. Ben Yahudi dönmesi demiyorum. Ayrıca "dönme sözcüğü biraz ağır olduğu için ·•sabetayisf' sözüne ağırlık veriyorum. Sabetayistleri mizi de özgürleştiriyorum. Ancak her yere, hiçbir kabiliyeıleri olmadığı halde, sadece sabetayistleri n gelmesine isyan ediyorum. Sokaktan kız topluyorlar, "artiz.. yapıyorlar. Sonra bir de reklam yıldızı yapıyorlar. Hiç birisi hak etmiyor. Haksızlıkların hepsine karşı savaş, bizim görevimiz oluyor. Bir de şöyle bakabilirsiniz, Zapsu'ların eşleri varlar. M usa A nter, Zapsu'ların akrabası idi ve ben Yahudi kökenli olduğunu yazm ıştım. "Anter'' soyadını dünyanın her tarafında Yahudiler taşıyorlar ve Musa Anter benim dostum idi. Şimdi orada adı geçenleri alın, kitaplarımı alın ve çalışın, judaizm ile karşılaşabilirsiniz. Demek ki çalışmalarım yarar sağlıyor. İslam judaize olmuştur. Ak-istler arasında önemli ölçüde İbrani asıl l ı Sabataistler bulunuyor. insanların gözlerinin açılması. köti.ilemek demek değildir. i l k önce en sevdiğim e n iştelerimi deşifre ettim. Şimdi daha yukarılara geli yorum. Hep sevgiyle yapıyorum. Ancak açıklamak ve devamlı aydın latmak benim işimdir.
Sebatayist dediğinizde, bir kısım vatandaşlarımızı huzursuz etmiş olmuyor musunuz? Hayır. o da aşıldı. Bir kısmı da memnun. Adını verıneyeceği m, Türkiye'nin en zengin ilk 5- 1 O kişisi arasında olan birisine, samimi olduğu öbür zengin arkadaşı, "Yalçın Hoca senin aile nin sebatayist olduğunu söylüyor, ne diyorsunuz·· demiş ve ..sayesinde kökümi.izü öğrendik'' cevabını alm ıştır. (Elbette memnun olacaklardır. Çünkü Yalçın K üçük, sabataizm ve siyonizmle ilgili bazı gerçekleri; müslüman görünen Yahudi dönmezleri veya Siyonİst kesimleri deşifre edip müslüman Türk m i lletini düşünmeye ve dirilmeye sevk etmek için değil : "Yahudi ve Masonlar, asla yenilmez ve baş edilmez bir gizli d i ktatörlük sahibidir, bunlara teslim ve tabii olmaktan başka çare yok gibidir" kanaatini yerleştirmek ve "Acaba şu da mı, bu da m ı sabataisttir? 1 84
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
.. diye şüphe tohumları ekip biribirine düşürmek niyetiyle yazıp konuşnıaktadı r. Oysa bu Siyonist ve sabataist Yahudiler öyle çok zeki ve becerikli olduklarından değil. çok aşağı ve bayağı olduğu derecede şeytan zihniyeti i ve hıyanet tiyniyetli oldukları için, başkalarınİ kolayca kandırmakta ve kullanmaktadır. Yoksa, örneğin son beş bin yılda, Türkler ve hele islam'la tanıştıktan sonra en az on tane, hem de asırlar boyu devam eden cihan devletleri ve medeniyetleri kurabildikleri halde, Yahudiler sadece şu İsrail denen terör üssünü oluşturabilmiştir, onun da temelleri sarsılmaktadır. A . A.) Biz savaşlarda vururuz, kırarız. ama biz bu topraklarda yaşayan ları çıkarmayız., içeri alırız. (Evet, dış kışkırtmalarla) Ermenilerde savaş için bir tedbir vardı, ama sonrası Türklük geleneklerinde yoktur, tari hinde yoktur. (Ermeni meselesi sabataist ittihatçılarla Ermeniler arasın daki Osmanlıyı soyma ve saraya hakim olma hesaplaşmasıdır. A. A . ) Kurtuluş Savaşında bize küçük b i r taş bile atmanı ı ş Elen leri, b i r buçuk m ilyon, ihraç etmek bizim üslubumuzda yoktur. 617 Eylül, bize uyma maktadır. Biz Türkler. bütün bu acımasızlıkların sadece figi.iranı yapıl dık. Bir sonuç çıkıyor. "ey Türk m i l leti, masumsun!'' Annem yaşa saydı çok sevinirdi. Böylece Kavmi me güven veriyorum.
Araştırınanız öyle bir noktaya vardı ki, Türkiye'de sebatayist olmayan Türk kalmadı neredeyse . Söylediklerim doğrudur, belki ..
daha çoktur. (Ama bunlar yetmiş m ilyon içinde küçük bir gruptur.) Türkiye'de spikerlerin, mankenlerin, şarkıcıların çok büyük çoğunluğu, sefarad'tırlar. ·'Sefarad'', ibrani'de İspanyol demektir. Artık,· renkli gözlü, uzun yüzlü, çoğu esrnerimsİ olmayan spiker kalmadı, sefarad'tır (Yahudi asıli ıdır) . Peki genetik olarak biz silme yeşil gözlü müyüz? Türko-Moğol, Türkmen ırkımız uzun yüzlü mü? Gerçeğe yiğitçe bakmaktan kork mamayı öneri yorum. Benim beynimde öyle bilgiler var ki bu konuda, onları yazsam Türkiye'de asıl alt-i.ist oluşu yaşayabil i riz. Yazm ıyorum, temkinli davra nıyorum. Toplumtırnun kabul edebileceği ölçüde vermeye çalışıyorum. Şurası muhakkak, ilk çıktığı zaman herkeste bir boğulma etkisi vardı, amaonu aştık.
Bir suçlama olarak algılanmasın mı? diyorsunuz o zaman sebatayist olmak? 185
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
İşin gerçek tarafı şu, çok açık söylüyoruz. Bu sebatayistlerin 1 967'ye kadar sadakati bizeydi. bu topraklaraydı. 1 967'de, İsrail. A rap ları hezimete uğratınca anladılar ki, İsrail yaşayacak. Bugün (maalesef Türkiye'den daha çok) İsrail'i düşünenler, İsrail'e hizmet edenler aramızdadır. B i r de şunu söylüyorum, bütün köşe başlarını tutmuşlar. Bugün eğlence sanayi ine, televizyon sanayii ne. reklam sanayiine İbrani olmayan giremez; bunu açıkça söylüyorum. Eğer Tarkan'dan şarkıcı olursa, benden de Marilyn Monroe olur. Soyadı ·'Tever· olup, İbrani'da bir ay ve Tanrı adıdır. Müslüman Araplara karşı savaşta kullanılan bir tankın adı da, Tevet'tir. Amcası Tevetoğlu, Amerika ve Suudi A rabistan için çok çalışmıştır. Bunlar var, ama sesi yok; playback olmadan bir buçuk dakika ses çıkardığı bile tartışmalıdır, açık hava konserlerini dahi play back yapıyor. Benimki, bir isyandır, (haksızlığa ve göz boyamac ı lığa bir itirazdır.)
Sebatayistlerin hakimiyetinde olduğunu söylediğiniz medya nın sizin açıklamalarına bu kadar ilgi göstermesi mazoşist bir gö rüntü çizmiyor mu o halde? Medyanın bana ilgi gösterdiği doğru değil. orada bir yanlışınız var. Ben ilgi istemiyorum. Ama mecburlar. Çünkü benim görüşlerim yayılıyor. Ayrıca, savaştım, Gazi'yim. hücrelerde yattım. Bir masa büyük lüğündeki taş zeminde günlerce kaldım. Hhapis yattım, sürgünde yaşa dım. Bu tür insanlarla, bunun beşte birini yaşayanlarla. dünyanın her yerinde i lgileniyorlar. A bartmay ın ız.
Teorilerin izde ya n rlma payın ız ne kada r? B i l i m yanılma üzerinedir. Ama çok dikkat ediyorum. Herhalde, İpekçi ''dönme'' olduğu için öldürüldü ve bu nedente de tahliye edildi. Medya, önce bu savı yaymak istedi. Sakattır. Bir kez, İpekçi A i lesi, ken dilerinin İ brani ası l l ı olduğunu kabul etmiyorlar. İsmail Cem reddediyor, "duymadım", diyordu. İ kincisi, Abdi İpekçi, 1 979 y ı l ında öldürüldü, o zamanlar, dönmelik veya sabetayizm, bugünkü karar alevii değildi ...
Çarpıtmayı medya mı yapıyor diyorsunuz? Evet. Onun söylediği de müphemdi ama, bu açıklığı görme dim. Ama sabetayizmden önemli noktalar var. Bunu kamufle etmek istemiş olduklarını düşünüyorum. Bir mektup gelmişti. Sanıyorum Aydın Doğan gazeteleri hiç 1 86
Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
görmediler, rakip bir gazetede çıkmıştı, kitaplarımda var. K. H. bu gazeteyi, Milliyet'i, almak istiyordu. Sahibi E. Karacan satıyordu, Abdi İpekçi satışa karşı çıktı, "öldürüldü". Doğru mu, değil mi; sadece önemlidir ve Ağça'nın İpekçi'yi öldürdüğü kesin olmaktan uzaktır, biliyoruz. Bakın, "büyük" gazeteciler ahmaktır, diyorum, artık baka mıyorlar. Bir, MiJJiyet genel yayın yönetmeni öldürüldü, Milliyet satıldı. İki, Hürriyet genel yayın yönetmeni öldürüldü, Hürriyet satıldı. Üç, Milliyet satıldı, satın alan aldığına pişman edildi, hapse girdi, bu satış sırasındaki hükümet düştü. Satın alan Korkmaz Yiğit'i korkutlular ve yiğitlikten döndürdüler. Demek ki Hürriyet n Milliyet sahiplikleri çok önemlidir. Bana göre bu işe Dünya Yahudi Partisi karışmaktadır. Müd:ıhale etmektedir. Demek ki buraya bakıyoruz ve ben başka açıdan bakı yorum. Kürt realitesinin kabulünde bir rolünıüz var. Menınunum.
Geçmişinizde PKK ve Öcalan yakıntığınızı hatırlatıp, bugün kü ulusalcı çizginizi 'döneklikle' tanımlayanlar olduğu gibi, siz de demokrat olduğunu söyleyenleri 'döneklikle' suçluyorsunuz. De mokrasiye inanmayan bir solcu musunuz o halde, nasıl taoımhyor sunuz kendinizi? Ben, bana demokrat denilirse bunu küfiir sayıyorum. Ben de mokrat değilim. Şu anda bayilerde olan Yeni Harınan'da, "Ben Bekaa Vadisinde, Abdullah Öcalan i l e Musul meselesini çok konuştum" dedim. Orada ne yaptıysanı, şimdi de aynısını yapıyorum. Benim hiç değişmediğimi söylüyorlar ve öyle olmak istiyorum. Aynı yerdeyiz, K ürtler olmadan ve PKK'lılar dahil. Musul'daki Kürdo Judaik oluşumu önleyemeyiz. Kürtler ile yakınlığım, şu anda daha değerlidir.
\
Peki millilik bunun neresinde? Sadece ekonomik olarak değil. kültürel ve tarihsel kökler açısın dan da Avrupalı olmak istemiyorum. Avrupa'da birbirine yakın olanlar birleştiler ve biz de yakınlarınıızla birleşeceğiz. Arapların mümtaz eviadı Nasır'ın, ''Asya! ı ve A frikalı olduğum için onur duyuyorum sözü"' benim de sözümdür. M i l l i olmayı, Avrupa'yı reddetmek olarak anlı yorum. 187
Başörtüsü inkarı ve istisma rı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Avrupalı olmak istemiyorum. Bunu söylerken de, ben onların di lini biliyorum. Paris'te, Londra'da olduğum zaman, ben onların entelek tiielleriyle konuşurken. bir kısmı komplekse kapılıyorlardı. Benim, Avrupalı olmak türünden bir kompleksi m olmadı. Avrupalı olmayı. gayri m i llicilik sayıyorum. Benim milli davranışlarıın ın hepsinin, zaman içinde eriyeceğini düşünüyorum. Ki bu bölgenin. Türkiye toprakların bir insanı olarak, klasik müzik neredeyse diniediğim tek müziktir, hep yerel kalmak istiyorum. Daima da şunu söylüyoruz; biz Türkiye'nin onurunu, bu toprakların onurunu savunuyoruz. Bundan daha fazla millicilik nasıl olur; böyle anlıyorum. Bana ne söylenebilir? Ey Devlet Bahçeli, ey Doğu Perinçek, Musul'da Kürdo-Jüdaik bir devlet çıkıyor, görmüyorlar. Ben görüyorum.
Hurşit Tolon Paşa, Şener Paşa ve yine bazı emekli paşaların siyasetle yoğun olarak ilgilenmeye başlamalarını nasıl değerlen diriyorsunuz? Çok iyi bulurum. Ne yaparlarsa yapsınlar iyidir. Yapınaziarsa kötüdür. Genç yaşta emekli oluyorlar, iyi muhafazalı bir askeri lojmana kapanmaya layık değil ler. Her şekilde politikaya girmeleri büyük kazançtır. Politikanın ihtiyacı var.
Demokrat sözcüğünden neden bu kadar tiksiniyorsunuz? Kişiliksiz demokratlar yÜZünden. Bunun teorik nedenleri de var. (Demokrasi "demokrator··a çevrilmiş te ondan A. A.)
Solculukla demokrasi yan yana iki kavram değil mi? Demokrasi bitmiştir Türkiye'de. Bu bir soytarılıktır. Oylarıo % 25'ini alan bir parti, Anayasayı değiştirebil iyorsa, buna demokrasi diyemiyoruz. Tekel iyel'te demokrasi olmaz. başka yollar arıyoruz. Halkın politika yapmadığı bir yer demokrat mı olabilir? Bu kadar büyük tekeller olursa, insanlar küçülür. Bir yanda sürüler ve diğer yanda oligarklar varsa, demokrasi bitmiştir. Ben ölmüş atı kırbaçlam ıyorum. K i m kimi kandırıyor; sokak adaleti var. Buna TÜSİAD adaleti diyoruz. B ir, Orhan Pamuk hakkında dava açıldı. TÜSİAD medyası ve borazanları çalıştı ve davayı düşürdüler. İki, Rektör Yücel Aşkın. nahak yere hapse atıldı, tutuklama ted birdi. Deliller toplandı, ifadesini verdi, yine tahliye etmediler. TÜSİAD, "bırakın, çıksın" dedi, çıktı. Üç, Mehmet Ali Ağca, tahliye oldu, görülmemiş bir histeri yaşa dık. "Hapse hapse" deyu ayinleryaptılarve tekrar hapse attılar. TÜSİAD 1 88
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
______
adaleti (yani sömürü sermayesinin ve sabataist kesimin talimatı A. A.) işliyorsa, demokrasi yoktur. Olmayan davaların peşinde koşmuyorum.
O zaman sizin derdiniz demokrasinin kendisiyle değil
...
(Görüyorsunuz) Ya "Hıristiyan demokrat" ya '·sosyal demokrat" ya "hakiki.. demokrat. Kimse başına sı fat koymadan anlatamıyor. (Öyle demokrasi, güçlü kesimlerin, kendi keyfine göre yorumlay ıp yonttukları bir hayali kavram şeklinde dejenere edilmiştir. A A .) .
Türkiye'de de İslami demokratlar var, değil mi?
Babacan veya Bağış, birisi arada bir Anafartalar'da havlu satmış, diğeri Beyaz Saray'da çevirmenlik yapmış; birden bire tüm politik kadrolar siliniyor. Politika ile hiçbir ilgisi olmayanlar geliyor. Asıl istikrarsızlık budur. Her dört-beş yı lda bir politik kadrolar yok oluyorsa. demokrasi yoktur. Halkın politika yapmadığı bir ülkede demokrasiden söz edemeyiz. İslami demokrasi mi, bunları islam saymak çok zordur. Tayyip Bey, Picasso m üzesini gezmiş ve "Picasso'yu rahmetle" anmış; gazeteler yazdılar. Bir Hıristiyan'a "rahmet'' dilenmeyeceğini dahi bilmiyor; .. İslam'a göre yalnız Müslümanlar "merhum olurlar. Çok yazık, bir de hem imam ve hem de hatip; bu böyleyse, diğerlerine hiç bakmıyoruz. (Maalesef bugün) İslam da bir · araçtır, (ve istismarı yapılmaktadır. A . A.) insanımızı çok edilgen yapmak istemenin adı ılınılı islam'dır.
Sizin kuşağınızdan isimlerio de içinde yer aldığı bazı aydmlar, Başbakan Erdoğan 'Kürt sorunu' dedi ve ardından 'alt-üst kimlik' tanımlaması yaptı diye, Ak Partinin tavrını çok demokratik bulduklarını söylediler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? "Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. ·· Onların önemli bölümü benim arkadaşımdı, şimdi değil ler. Yaranmak istiyorlardı ve bir fırsat buldular. Sonunda ben onların aydın değil "maydın'· olduklarını ilan ettim. Bir kısmı sustu ve bir kısmı "Erdoğan demokrat değildir" dediler. (Onlarda Erdoğan gibi döneklerA. A.)
Dünyanın zulüm gören edebiyatçıları listesine, Türkiye'den Elif Şafak, Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal'i aldılar. Buna ne diyorsunuz? Ertuğrul Özkök bile, ''bu kadar da olmaz'' diyor. Yaşar Kemal bizim arkadaşımızdır iyi tanırız. Yaşar Kemal hiçbir zulüm görmemiştir. Bir kere hapishaneyt:: girmiştir, o da normal bir cinayetten oldu. Yaşar 1 89
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Kemal, "bizim sevimli yalanımızdır"·. Orh�n Pamuk, devletin husumetini çekerse Nobel alabileceğine . inandı ve bunun için ''Kürtleri kestik. Ermenileri şişe dizdik . dedi. Kendisi aleyhinde dava açtırmak içindi ve bunu başardı. Sonra hem hükümet korktu ve hem de Pamuk korktu, düşürdüler. Elif Şafak'a gelince, Tarkan'dan sonra Yeni Dünya'da yaşayan ve arada bir ü l kemize gelip romanları, konferansları i l e "A l lah'' yazan bilezikleriyle
bizleri
sevindiren
Şafak'ıınızdan
bahsediyorsanız,
herhalde şaka yapıyorsunuz. Ne diyebilirim, ''şaka" diyorum. (Çünkü bırakın zulnıü, rahatsız edildiğini bile hatırlamıyorum. A . A . r
ŞEYTANALANET Yahudi kucağında keraınet satan O ı rzı kırık. sahte; ermişe lanet! Hem parsel parsel elden; giderken vatan Bunu dert edinnıeyen, dervişe lanet! . . A merika'ya fetva, veren hocaya Namusu n kıskanmayan, çağdaş kocaya Atatürk kapattığı, mason locaya Açılış ruhsatını, vermişe lanet!. . Ne şeytanlar görmüşüm, veli postunda Dili Kur'an okuyor, eli dostunda!? Yahudiye kiralı k, zındık masonda N i fakı sezemeyen, kişiye lanet!. . K ula kulluğu bozan, cumhuriyettir islam'a uygun nizam, çün hürriyettir Haksız, ahlaksız toplum: çamuriyettir Rüzgarekip fırtına, derınişe lanet! . .
1117
1 7. l l . 20071 Jıttı;ı.J/wv..:.ı�:,.,D11qı:ı!i�ıqı� .ııçt/ Röportaj: Nesrin Yanı k Çorakbaş .
1 ()0
--------�Ahmet Akgül,
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
K i R partiyi aklayan, akrep fıtratlı Ş u fettan fesatçı, hain fırsatl ı Ey mücevher sanı lan, düşük ·'kı raf'l ı Nefıs için yapı lan, her işe lanet! . . Bak kapılmış ki.ifründen, kin dürtüsüne Şu edepsiz. erdem siz; kel sürtüği.ine Gavurgibi saldı rır, başörtüsi.ine Adı müslüman, tadı; keşişe lanet! . . Bil ilinısiz. irfansız; yol yok ünırana Ya Kur' ana uyarız, ya da buhrana islamsız bütün yollar, çıkar hüsrana Seccadeyi AB'ye, serm işe lanet! . . Başörtülü örtüsüz; hepsi kardeştir Ayırım ve kayırım, yapan kalleştir Din düşmanı kahbedir, yürüyen leştir Yokyere m i l letimi, germişe lanet! . .
MASONLARlN TÜ RBAN TÜ RBÜ LANSI Elazığ'ın merkez Tilezik Köyünde yaşamış rahmetli Şeyh Sa dettin Efendiyle ilgili bir olay anlatılır. Her gün öğlen namazında iki-üç safolan ceınaatten, sadece birkaç kişinin kaldığını gören Şeyh Efendi hayretle sorar: "Hayırdır, cemaat bugün neredeler, niye namaza gelmedilerT Birisi cevap verir: ''Efendi, , köytimüzde bugün düğün var, cemaat oraya gitmişler. . Şeyh Efendi, kalkıp doğru düğün yerine gider. Çocuklar ve örtülü kadınlar düz toprak damlarda, erkekler köy meydanında toplanmış, davul zurna eşliğİndeki oyun ve eğlenceleri seyretmekteler... Şeyh Efendinin geldiğini gören bütün köylü, hayretle karışık bir hürmetle, düğünü durdurup. ayağa kalkarak yer gösterirler... Saadettİn Efendi, doğru davulcunun yanına gider ve zorla tutup herkesin huzurunda I LJ I
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
ellerini öper ve şunlar söyler: "Ey Muhterem Davulcu Hazretleri! Ne tesirli tokmağın ve ne kerameti i davulun varmış! Ben kırk senedir, bunlara ayet, hadis okudum, ama bir sefer olsun camiyi dolduramadım. Ama sen, davuliına bir vuruşta bütün köyü bir araya topladı n! B u iğneleyici ve ibretli sözler hemen etkisini gösterir ve ikindi namazında bütün cam i dolar... Ben sözü inancı gereği örtüneo kızlarımıza ve kadınlarımıza getirmek istiyorum. Ne kerameti i türbanları ve ne asaleti i tavırları varmış ki, herkesin gerçek ayarını ve değerini ortaya çıkarmıştı. Bütün n i fak perdeleri yırtıl mış. çirkin suratlar sırıtmaya başlamıştı. Pudralaşm ış çıbanlar deşilmiş, pis kokularortalığı kaplamıştı. .. Hatırlayınız, Ecevit ve avanesi gibi . hoşgörü hocalarının ve Fetullahcıların da binınıetiyle meclise girmiş sahte sosyal demokratların despotluğu. dayatınacılığı ve hazımsızlığı resın iyet kazanın ıştı. Seçim öncesi . erkeklik nutukları atan MHP'nin ürkekliği ve teslimiyetçiliği çok çabuk anlaşılmıştı. Seçimlerde ·'din ham isi" kesilen DYP'nin sessizliği ve renksizliği herkesi şaşırtmıştı. ANAP'lı m uhafazakarları n maraziarı daha net ortaya çı km ı ştı. O sırada Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, Merve Kavakçı'yı "ajan, provokatör"' olarak suçlamıştı. Vatandaşlıktan çıkarma kararnamesinijet hızıyla imzalamıştı.
Daha önceleri "Atatürk laik bir cumhuriyet kurmamıştır. Cumhuriyetin başmda Türkiye, dine sarılmıştır. Eğer Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu yanhşsa, o başka... Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunda dini bir devlettir. J 928'de İslam devletidir, Türkiye ... Bunlara baktığımız zaman "başı sıkışınca Allah'a sığmmak, işi bitince dinin her şeyini inkar etmek gibi" bir tablo çıkıyor karşı mıza. 2 1 Nisan tebliğini çıkaran (Kur'anlarla, kurbanlarla Meclisin açılışını kutlayan) bir kimsenin (Atatürk'ün) iki-üç sene geçmeden dua eden insanları engellemesini, doğrusu anlayamam, Eğer ikin cisini yapıyorsa, birincisine inanmıyor demektir. Milletimiz, inkılap vesaire diye, dini m ize baskı yapıldığını görünce, devlete küsmüştür. Diyanet İşlerinin devlete bağh olduğu ve din görevlilerinin 1 92
--------�Ahmet Akgül
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
devletten maaş aldığı, bir ülkede, sizin kalkıp, din lafının geçtiği her yerde, hemen "laiklik bozuluyor!" şeklindeki tavrınız ne anlam ta şır? Cuma hutbelerini istediğiniz gibi hazırlayıp okutuyorsunuz, gerçekleri konuşmaya kalkışan bir imamı sürgüne gönderiyorsu nuz... (şimdi söyleyin bakalım) Türkiye'de din mi devlete karışıyor, yoksa devlet mi dine (karışıyor?) Evet laiklik zedeleniyor, ama devletin din işlerine karışması suretiyle zedeleniyor. " "Eğer din bir tehlike kaynağı ise, bu milletin %60'ı namaz kılıyor ve %99'u Müslüman... (o zaman milletin kendisi mi tehlike?) Kendi milletinden korkan devlet olur mu? Eğer din ve dindarlar tehlike ise, bunun çaresi yoktur." 11'K şeklinde konuşan Sn. Demirel' in, o gün inancı gereği başını örten ve bu haliyle aday olup m i l l etvekili seçilen hiçbir hukuki ve ahlaki engel bulamadığı için, türbanıyla meclise giren milletvekili için "ajan, provokatör" yakıştırması, neyin nesidir? "Üç tip insan vardır: Mümin, münafık, kafır. Fitne ve münafıkl ı k (oldukça tehlikelidir ve) korkulmayacak b i r şey değildir. (Evet) münafık, kafırden de kötü (ve aşağı bir şeydir) " sözleri de Sayın Dem irel'e aittir. Ve tamam ıyla gerçeğin ifadesidir. Sayın Demirel'in bugün unutmuş görünse ve o sözlerin tam aksine bir tavır sergilese de, kendisinin de itiraf ettiği gibi, türbanın ve diğer dini davranışların, ne laiklikle, ne Atatürk i lkeleriyle hiçbir ilgisi gösteri l emeyecektir. Eğer kadınlarımız, Şer'iatın tavsiye ve dinin enırettiği bir kıya fetle ve faziletin icap ettiği tavrı hareketle içimizde bulunur... Ve m i lletin ilim, sanat ve içtimaiyat (toplumsal ve siyasal) hareketlerine iştirak ederse, bu hali, emin olunuz milletin en mutaassıbı dahi takdir etmekten kendini alamayacaktır."11"1 sözleri bizzat Atatürk'ün ifadeleridir. Yani Atatürk dini n em rettiği kıyafetler içerisinde, Ti.irk kadının siyasal, sosyal ve ekonomik bütün faal iyetlerin içinde olmasını istemektedir. Peki, bugün ezan sesi duyunca uyuzlaşan ... Başörtülü görünce barbarlaşan bir avuç huysuz ve nursuz insanın hırlaması ve hırçınlaş ması, neyin alametidir? Çünkü bunlar demokrat değildir, bunlar Atatürk çü değildir, sadece bu değerleri istismar etmektedir. ıox Faik Bulut. Ordu vt: Din 2. Baskı. Haziran 1 997 ımAtatürk ve Türk Kadın Haklarının Kazanılması. Prof. Afet inan. Milli Eğitim Basımt:vi. 1968 1 93
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Neymiş efendim, başörtülü bir bayan, Amerika'da iken resmen ya sal ve Iegal olan bir örgütün toplantısına katılıp konuşma yapmışmış ... İs-lam Birliğinin ve dünya barışının önemini anlatmışmış, peki bunda ne vardı? Yoksa yıllarca gizli mason localarında ve B ilderberg toplantı ların-da siyon ist merkeziere sadakat yemini verenlerin, ülkemize ve milletimi-ze hıyanet edenlerin, yakında ortayaçıkacaklarının korkusu ve telaşı mıydı? Ve hele bu başörtüsü gibi bahaneler ederek, Fazilet Partisinin kapatılması için dava açanların dilekçesinde, Faziletliler için "kan içen vampirler", "habis kanser urları"' gibi. değil bir hukuk adamının. sıradan insanların bile ağzına alınaya tenezzül etmeyeceği ifadeler kullanması ve hasımca bir tavır takınması. çağdaşlık mıydı? Bu ifadelerle. M illi Görüşe sızmış bazı provakatörler ve dönekleşip def olup gidecekler kastedilm iş olsa bile, acaba yararlı ve yakışık mıydı? Bazı yayın organ-larında ve televizyonlarda: "Gerici yobazlar. karanlık kafalılar. çağdışı kalm ışlar"' gibi seviyesiz ve terbiyesiz ifadelerle ··üstub-u beyan aynıyla insan" atasözümüzü hatırlatan biçimde. başörtüliilere yönelik bu sataş-malar. milletin sabır taşını çatiatmak için mi konuşulmaktaydı? Başörtü-sU istismarına, türbanı siyasi rant aracı yapanlara. empeıyalizme ve zalim güçlere arka çıkıp başörtüsüyle dindarlık satanlara kızan ve eleştireniere elbette sözümüz olamazdı. çünkü hakltiard ı. Ancak başörtüsü bahanesiyle, İsliim'a. Kur'an'a ve Müslümanlara saldıran ve salyasını akıtarak kin kusan lara karşı. şu ayetleri hatırlatman ın tam zamanıydı:
Gelin biz Kur'anla ferahlanalım...' " "Murdar olan müşrikler'" ve necis olan münafıklar11= Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama katirler hoşlanmasa da. Allah mutlaka nurunu tamamlamak istiyor. ""' Mekke mi.işrikleri gibi ıslık çalarak ve alkış tutarak''J başörtiisüne saldıran sapıkiara '·Deki. siz bizim başımıza (dünyada zafer ve saadet, ahirette ise cennet) gibi iki güzellikten birinin gelmesini gözleyebilirsiniz. Biz ise, Allah'ın kendi katından ve bizim ellerimizle size bir azap indirmesini . gözlüyoruz. Öyle ise ·bekleyin bakalım. çünkü biz de sizinle beraber gözeti ey ip duruyoruz. ' ' 5 '
""Yunus: 58 ' " En fal : 35 "'Tı:vbı::95 "·'Tevbe: 32
' " Enfal : 35
115Tevbe: 52
194
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
"Kiifırlere deki, elinizden geleni geri koymayın. Zira, biz de (inancımız ve amacımız doğrultusunda) çalışıyoruz. Ve (sonunda) gözleyin bakalım. Çünkü biz de (başınıza gelecekleri merakla ve umutla) bekliyoruz."'' "Siz bize, (geçici bir) zarar (zahmet ve üzüntü) vermekten başka, hiçbir şey artıramayacaksınız. "'" ·'Şimdilik siz bizimle alay ve hakaret ediyorsanız. (yakıııda) biz de sizinle, sizin bu eğlendiğiniz gibi eğleneceğiz. Kedilerini rezil ve rüsvay edecek azabın, kimlerin başına ineceğini i leride bileceksiniz. ·•'" "Müminleri kurtarmak ve zafere ulaştırmak, A l lah'ın Hak olan bir vaadidir. ""'' Bir elçi ve davetçi gelmeden önce zalim düzen tarafından hor görülen ve sömürülen, sonra da, iman ettikleri için zahmet ve hakaret edilen120 mürnin ve müstazatları, bereketlerle doldurulan yeryüzünün doğusuna ve batısına mirasçı (hükümran) kılmak, Allah'ın sünneti 've selametidir'2' ve sabah yakın değil midir. 122 "Sonunda mutlaka Allah'ın vadi gelecek (Kur'anın miijdesi gerçekleşecek) tir. Şüphesiz ki, Allah vadinden asla dönmeyendir.'13 "Ben o kiifırlere biraz nıühlet (ve fırsat verdim ama) sonunda onları azabımla yakalayacağım. Benim azabım ve intikamını nasılınış, göreceklerdir. . ,�, .
Bu arada, başörtüsüne sahip çıkma adına, konuyu ucuz kahra manlık şovlarına malzeme yapamaya yeltenen ve Milli Göri.işçi.i bilinen bazı siyaset adamı ve yazarların: ilmi, insani ve isliimi gerçekleri ve koııjüktürel süreci ve mecburiyetleri hesaba katmak, yapıcı, akılcı ve kalıcı bir tavır takınmak yerine; Erbakan Hoca'nın aksine, sadece alkış toplamaya, kendi egolarını tatmin edip bilgiçlik taslamaya yönelik kış kırtıcı ve karıştırıcı yaklaşımları da, maalesefsorunun çözülmesine de-ğil, dahada düğümlenip kilitlenmesine yol açan etkenlerden sayı lma-lıdır. ""Hud: 1 2 1 - 1 22 117Hud:63 "'Hud: 38-39 "•Yunus: 103 '"'Anıf: 1 2 9 "'Araf: 1 3 7
"'Hud: K I
1 23Rad: 3 1 2' 1 Rad: 32 1 95
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Ve sonradan AKP ile birlik, güya başörtüsüne çözüm üretip ganimet devşirmeye heveslenen M H P için yine MHPii bir yazar, Cazim Gürbüz; Devlet Saçeli'nin İslami bir meseleye sahiplenmesini milli yetçiliğine yakıştıramayan bir tavırla, şunları yazıyordu:
"Eştürbanzade Tayyip ve Şerikieri Hiper-Yeşil Gıda Paza rı"nın yanına "Öz-Yeşil Bahçeli Hasat Bakkaliyesi" açıp onun karına ortak olmayı aklına koyan MHP'nin halini faş etmek için. Nah şuraya yazdım işte, sonunda "hasat", düzeltiyoruro "randıman" alamayacak bizim parti (bendeniz hala üyesiyim MHP'nin, istifaya elim gitmedi bir türlü). AKP eliyle "yeşil ticareti" yapanlar malı götürecekler yine. Ve yerel seçimlerden sonra birileri ıneyhanenin yolunu tutup efkar dağıta caklar. M HP'ye, sanki haşa- dinden çıkmışta yeniden d ine dönmüş gibi, "özüne döndü" gazları veren akıldanelere gelince: Onlarla da o zaman hesaplaşacağız, vuracağım sapiantı ve yanılgılarını yüzleri ne . . .
125
19. 02. 20008/Yeni Çağ
•
196
.
,m
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
İSRAi L' İN BAŞÖRTÜSÜ SlKINTISI Eski Dışişleri Bakanlarmdan ve Sabataist solcu vatandaşları mızdan İsmail Cem bir keresinde: "Türkiye Büyük Millet Meclisi nin tamamı, başörtüsünü serbest bırakacak bir kanun da çıkarsa, yine türban sorunu çözülemez!? demişti. İsmail Cem, bu sözleriyle: "Başörtüsünün, Milletin özüne dönüşü simgelediğini ve İsrail'e rağmen böylesine Milli bir değişime izin verilmeyeceğini" vurgulamak istemişti. Yeni Şafak Yazarı Taha K ıvanç (Fehmi Koru da) henüzAKP'Ii ve A B havarisi olmadan önce: israil siyonizminin gizli karakolları olan Mason Localarını türbanı engellediğini söylemişti.
Türbanı, Mason Localan istemiyor! Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası ciddi bir skandalla gündeme gelmişti. Loca'nın eski büyük üstadı Kaya Paşakay ile birlikte iki 'Birader', yeni Büyük Üstad Asım Ak'ın tarafından ihraç edilmişti. Görünür sebep, yolsuzluk iddiaları idi. 'Dul karı kesesi' diye bilinen Loca kasasını paşakay, kendi cebi gibi kullanmış; diğer iki üye de yapılanı görmezden gelmişti ... Masonluk kendisini 'iyi ahlak derneği' gibi tanıttığı için o düzeyde birilerinin yolsuzluk yapması hayli sıkıntı vermişti; daha da sorunlu olan, kirli çamaşırların ortalığa seri lmesiydi. Bu tür ihti latları 'Mason Mahkemesi' önüne götürüp çözerdi masonhtr; oysa konu bu defa yargı önüne seri Im işti.
Masonluk hakkında nerede ne çıkarsa dikkatle izleyen bir dostum var. Son yıllarda, "Türkiye'deki türban yasağının arka smda Biraderler var" diye başımın etini yiyip durur o .dost. Konu Avrupa İ nsan Haklan Mahkemesi önüne gittiğinde, " Eyvah, orada ki Biraderler eliyle yasağı Avrupa'ya yayacaklar" dediğini iyi hatır lıyorum. Uyarısını, bunları işitmesi önem taşıyan kişilere de iletmiş li, kös dinlediler... Çıkan karara tek itirazm Belçikalı bayan yargıç tan gelmesini tezinin doğrulanması olarak yorumlamıştJ dostum; "Kadından mason olmaz" gerekçesiyle... Kaya Paşakay Türkiye'deki masonların lideri konumundayken 1 97
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
bir dizi mülakat vermişti gazetelere... Önce Hürriyet'te karşımıza çıktı Paşakay, sonra diğerlerinde... Hürriyet'teki m üliikat için Loca'da çekilen fotoğraflarda Hürriyet'te çalışan bir Birader de yer almıştı, hatırla yacaksınız... Sabah'ta çıkan mülakatta en dikkat çekici cümle şuydu: "Bizde eşi başörtülü üye bulunmaz ... " demişti!?
Mülakatı gözüme sokan dostum, "Göreceksin bak", "Bütün Türkiye'yi Loca haline getirme niyetinde bu adam, medyadaki Biraderlerine eşi başörtülü siyasilere ve bürokratlara karşı çıkma talimatı veriyor... " O gün bugündür, dosturnun açtığı gözlerim, etrafta n hep o yönde işaretler alıp duruyor. Loca'da yolsuzluk skandalı patlayınca bir süre kendisinin benim le irtibat kurmasını bekledim; haber çıkmayınca ben ulaştım dostuma. "Olan biteni özümsemeni. bazı sonuçlara sohbetlerimiz ışığında kendiliğinden varmanı bekledim" dedi bana. Anladığım, Loca'da kopan fırtınanın medyaya yansıyandan çok farkl ı sebepleri olduğuna inanıyor dostum. Paşakay'ın otelde izlediği porno tilmin parasını, ya da eşine aldığı iç çamaşırın faturasını Loca'ya ödetmesi dostuma yeterince ciddi gerekçeler olarak görünmem iş anlaşılan... "Büyük Üstad ya da Üstad-ı Muhterem olan biri, başında bulun duğu örgütün mali kaynaklarını istediği gibi kullanma yetkisine sahiptir; bize yolsuzluk gibi görünse de, masonik afernde Paşakay'ın yaptığı suç sayılmaz" dedi dostum. iddiası şu: Skandal ın göbeğindeki kişi kendisini diğer Biradederine 'farklı' tanıtma suçu işlemiş biri; 'konumunu kötüye kullanma' gibi bir suçu daha söz konusu. Bize 'basit' gelse bile, bunlar, m ason ik alem de affedilemeyecek ahiakl zaaflar olarak görüli.irm i.iş ...
Kaya Paşakay şimdilerde bile kendisini 'emekli diplomat' ve 'eski büyükelçi' olarak tanıtıyor. Oysa Dışişleri Bakanlığı kayıtla rında bu isimle bir büyükelçi bulunmuyor. Matrikül kaydına kendi özgeçmişiyle ilgili doğru olmayan bilgiler sunmuş Kaya Paşakay... Esas sorun da buradan kaynaklanıyor... Dostum olayı böyle görme eğiliminde. " Diplomat Biraderler itiraz etmişler ve yeni yönetim itirazı haklı bulmuştur" dedi bana. Ben, dostumun, olan-biteni kendine yontma çabasını fark etmiyor değilim. Onun ağzından, kim bilir kaç kez, "Türkiye'deki başörtüsü yasağının Avrupa'ya taşınmasında bir rolünüz var mı?" sorusunu Kaya Paşakay'a buradan yöneltmiştim. Her seferinde, "Göreceksin, cevap vermeyecek" demiş ve dediğinde haklı da 198
----h ----�A met Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
çıkmıştı. Şimdi de, "Senin yazılarına Kaya Paşakay cevap vermedi, ama onu kovarak Loca sana cevapvermiş oldu" diyor dostu m... Gerekçesi şu: İskoç ritine bağlı masonluğun tarih boyunca koruduğu en temel kural "Locada siyaset ve din konuşulmaz" kuralıdır Kendisiyle yapılan mülakatta, durduk yerde, "Eşi başör tülü mason yok" cümlesini sarf ederek, Kaya Paşakay, bu kurala aykırı hareket etmiş oldu. Çünkü 'başörtüsü' bir dinle ilişkilidir ve son yıllarda siyasetle de irtibatlanmıştır. •ır. .••
Yeni bin yılda Gladio'nun çocukları Devam eden derin devlet, gladio, kontrgerilla açıklamaları ile ortada dolaşan yazılar sonuç vermeye başladı. Aslında amacımız bu tartışmaların içinde yer almak değildi, sadece bu yeni ifşaatın sonun nereye varabileceğini, neleri amaçladığını ortaya koyabilmekti. Daha doğrusu bu sık sık değindiğimiz ·•psikolojik harekat'· çalışmalarının bir unsuru olduğunu ortaya koymaktı. Genel olarak bakıldığında ülke bin yılın başında derdin bir "ekonomik harbe'" maruz kalmış bu durum ona sadece "ekonomik kriz" olarak tanımlanmıştı. Süreç böyle başlamıştı. Bu çabaların amacı çok uluslu PKK terör örgütünün son dönemde sağladığı zatiyet ortamında toplum u biraz daha manipüle edebi tmek. onu gerçeklerden ve olgulardan uzaklaştırmaktır. Toplum son 5-6 yılda yaşananlardan dolayı haklı bir geri lim içerisine girmiştir. Bu gerilimin sağladığı koşullara bağlı olarak, ülke üzerindeki kurgıdanan entrikalarda daha fazla ortaya çıkarak belirginleşmeye başlamış ve buna karşılık toplumun ortak akıl ve düşünce ile elde ettiği "birleşik karşı koyma" eylemselliğini artmıştır. Aynı süreçte topluma farklı bir "konsept siyaset" resmen dayatılmıştır. Aslında bu siyaset 1 960'1ı yılların mutasyona uğramış halinden başka bir şey değildir ama içinde bulunduğumuz her türden koşul değerlendirildiğinde yeni siyasi yapının daha güçlü ve daha donanım lı olduğu ortadadır. Bu siyasi yapı her şeyden önce ülkenin genel durun:ıu içersinde bir kuıtarıcı rolü ile meydana çıkmış, her alanda dış i l işkilerine ve yaban cıtarla iş birliğine bakıldığında adeta bir ·'Mesih"' edasına sahiptir. Buna paralel olarak toplum süratle "'dinler arası diyalog sentezine·· alıştınlma ya başlanmış ve ciddi birşekilde pratik olarak uygul amaya geçirilm iştir. _ ıır·ı ı . 03. 2006/ Yeni Şafak
1 99
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
1 999 yılında, bir önceki yıl terörist başı Abdullah Öcalan yakala narak ele geçirilmesi ile çok ulus! u terör örgütü PKK tamamen zayıflatıl mış ve fonksiyonların yok edilmiştir. Örgüt elemanları süratle teslim ol ma eğilimine girmiş, örgütün sözde yönetim kadrosu içinde derin çatış malar ve iktidar kavgaları başlamıştır. Bu gün, 5-6 yıl önce elde edilen bu başarı yokmuş gibi PKK/KONGRAGEL terör örgütü birden eylem alanında yeniden ve yoğun olarak adını duyurmaya başlamıştır. Örgütün kazanımı bu kadarla kalmamış daha ileri giderek devletin resmi kademesine yerleşmiş olan Diyarbakır Belediye Başkanı ve aynı zamanda PKK terör örgütü mensubu Osman Baydem ir, cezaevinden tahliye edilen Leyla Zana, Hatip Dicle, Ahmet Türk gibi militan kadrolar ile birleşerek örgütü siyasal yapıya kavuşturmayı elde edebilmişleridir.
Şimdi bir galadio parçası olan bir B'NA İ B' İ RTH'den (ahid çocuklarından) babsedelim. Bu gün 60 ülkede örgütlü bulunan B'nai B'rith 1843 yılında kurulmuştur. Yaklaşık 280.000 üyesi ile en büyük Yahudi kurulu şudur. Dünyada uluslar arası olayları yönlendirebilecek ve şekil verebilecek biri güce sahip olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bu gladio parçasının kendi ifadesi aynen şöyledir; "Dünyadaki diplomatlar, başkanlar, krallar ve Valikan'la yakın ilişki içerisindeyiz. Washington'dan, Kudüs'ten ve tüm dünyadan liderler Yahudiliği ilgilendiren konularda bizi aralar . . . B'nai B'rith kuruluşundan bu yana Birleşmiş Milletlerde çok önemli rol oynamaktadır. BM'de sürekli mevcut olan tek Yahudi kuruluşuyuz . . . Ayrıca giderek önem I.<azanan Avrupa Birliği bün yesinde de yer almaktayız... " 2. dünya savaşı sırasıoda Alman firmalarıoda zorla çalıştı. rılan Yahudiler için akrabaları uzun yıllar tazminat alabilmek için uğraşılmış ama bunun neticesinde biı· tek cevap bile alamazlarken, devreye giren B'nai B'rith 3. 3 milyar mark lazminatın ödenmesini sağlamıştır. Bu örgüt bunu yeterli bulmamış, New York Times gibi gazetelerde bu alman firmalarının yaptıklarını tam sayfa ilanlar ile baskılar sağlayarak 10 milyar mark tazminat ödenmesini karara bağlatmıştır.
200
----h ----�A met Akgül.
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
B'nai B'rith 2000 yılında Miami'de "Demokratikleşme Diktatörlük ve Sivil Yönetim-Askeri Yönetim Karşılaştırmaları konulu bir toplantı düzenlemişleridir. Bu örgüt hakkında daha bir çok bilgi ve ayrıntı yazabilir ve bu örgüt sadece bir örnek. Biz, son 5-6 yıllık olayları kısaca değerlendirerek geldiğimiz şimdiki durumla ilişkilendirmeye çalıştık. Bu gün gladio'nun çocuklan olan "gladyatör gazeteciler" ülkede yaşanan son gelişmelere rağmen hala TSK'ni gladio'nun üyesi gibi gösterirken bu gerçekleri neden saklıyorolabilirler? '�' İsrail lobisi ve ABD dış politikası Terörizme ve Oıtadoğu'daki diktatörlüklere karşı yürütülen kanıpanyada İsrail'i ABD'nin en önemli müttefıki olarak görmek, hem bu konularda İsrail'in ABD'ye yapacağı yardımı abartmak, hem de İsrail'in politikalarının ABD'nin işini ne kadar zorlaştırdığını gözardı etmektir. Chicago Ü niversitesinden Prof John J. Mearsheimer ve Harvard Üniversitesinden Stephen M . Walt'ın şu tarihi tespit ve uyarıları üzerinde durulması gerekir. "Amerikan dış politikası, dünyanın her b i r köşesindeki olayları şekillendiren bir dış politikadır. Bu gerçek, sürekli istikrarsızlık yaşayan ve büyük stratejik önemi haiz olan Ortadoğu için özellikle geçerlidir. B u mesele herkesi ilgilendiren bir mesele olduğu için bütün ülkelerin ABD' nin Ortadoğu politikasını belirleyen, itici güçleri tanıması lazımdır. Normalde, ABD'oin ulusal çıkarları, Amerikan dış politikasının ana hedefi olmalıdır. Ancak ABD'nin Ortadoğu politikasının merkezi belirleyici gücü, İsrai l'le kurduğu i l işkilerdir ve Yahudi Lobileridir. ABD'nin İsrail'i sorgusuz sualsiz desteklemesi, Arap ve İslami duyar l ıkların alevlenmesine ve ABD'nin, başına gereksiz yere büyük b i r güvenlik sorunu almasına yol açmaktadır.
127 Mehmet Z. Öztürk 1 www. . Acikistihbaratcom 201
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
ABD İsrail için kendini feda ediyor!
ABD'nin siyasi tarihinden eşi-benzeri olmayan bir durumdur bu . Hal böyleyken, ABD, başka bir ülkenin çıkarlarını pekiştirrnek için neden kendi güvenliğini tehlikeye atıyor öyleyse? Bunun nedeni, iki ülkenin ortak stratejik çıkarları ya da zorunlu ahlaki hassasiyettir, diye düşünülebilir. Ancak bu makalede birazdan göstereceğimiz gibi, bu iki neden de, ABD'nin İ srail'e yaptığı olağanüstü maddi yardımı ve verdiği büyük diplomatik desteği açıklamaya kafi değildir. Bütün bunların aksine, ABD'nin dış politikasını Ortadoğu'ya (İ srail'e) endekslemesi, bütünüyleAmerikan iç politikasıyla, özellikle de ABD'deki " İ srail Lobisi"nin faaliyetleriyle ilgili bir durumdur. Ortadoğu'nun stratejik önemi ve diğerleri üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda, hem Amerikalıların. hem de Amerikalılar dışındaki herkesin İ srail Lobisi'nin Amerikan politikaları üzerindeki etkisini anlaması ve ona göre hareket etmesi önem arz etmektedir.
İ ddialarımız, İsrail kaynaklarına dayanıyor Analizimizi dayandırdığımız veriler ve gerçekler, bu konuya hakikaten ışık tutmuş İ srailli bilim adamlarının ve aydınlarının araştır malarına ve bulgularına dayanıyor. Ayrıca İ srailli ve uluslararası insan hakları örgütlerinin çalışmalarından da önemli ölçüde yararlandık. Keza, İ srail Lobisi'nin Amerikan dış politikası üzerindeki etkilerine dair iddialarımız, bizzat İ srail Lobisi'nin üyeleriyle, onlarla birlikte çalışmış politikacıların tanıklıklarıyla kanıtlanıyor. Bazı okuyucular, vardığımız sonuçlara katılnıayabilirler; ancak sunduğumuz kanıtlar, asla tartışmalı kanıtlar değildir.
ABD İsrail ilişkisinin stratejik meşruiyeti bulunmuyor! A merikan- İ srail İ lişkileri Komitesi A I PAC'ın web sitesine göre, "ABD ile İ srail, Oıtadoğu'daki artan stratej ik tehditleri göğüslemek amacıyla benzersiz bir ortaklık kurdular... Bu ortak çaba, ABD'ye de, İ srail'e de büyük yararlar sağlıyor. " Bu iddia, İ srail destekçileri arasında bir inanç akidesi gibi kabul edilir ve hem İ srailli politikacılar. hem de İ srail yanlısı Amerikalı politikacılar tarafından sürekli olarak atıfta bulunulur ve hatıriatıl ır. " 1 967 Altı Gün Savaşı'ndan sonra ABD'nin uzantısı gibi hareket eden İ srail, bölgede Sovyet yayılmasının "durdurulması"na yardımcı 202
.Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
______
oldu; A BD'ye Sovyetlerin askeri kapasitesi konusunda dikkate değer . istihbarat bilgileri verdi . deniyor. Oysa Amerika'nın bu tür bilgileri İ srail'den alınaya ihtiyacı yoktur.
İsrail'in stratejik önemi abartılıyor! Bütün bunlara rağmen, bu dönemde, İsrail'in ABD açısından taşıdığı stratejik değer ve önem abartılmamahdır. Zira İsrail'i desteklemek hiç de kolay ve ucuza patlayan bir iş değildir; çünkü bu, ABD'nin Arap dünyasıyla ilişkilerini, içinden çıkılmaz hale getirecek kadar karmaşıklaştırmıştır. Mesela, ABD'nin Ekim (1973) Savaşı'nda 2. 2 milyar dolar acil askeri yardımda bulunması, OPEC ülkelerinin petrol ambargosu kararı almalarına yol açtı; bu da, Batı ülkelerinin ekonomilerine büyük bir darbe vurdu. Dahası, İ srail ordusu, bölgede ABD'nin çıkarlarını korumakta yeteri kadar başarılı olamıyordu. Sözgelişi, 1979'daki İ ran Devrimi, İ ran Körfezi'ndeki petrolün güvenliğini tehlikeye sokunca, ABD, petrolün güvenliğini garanti altına alabilmek için İsrail'e dayanarak hareket edemeyeceğini görmüş ve " Acil Hareket Gücü" kurarak bölgeye yerleştirmekzorunda kalmıştı. İ srail'in yüküABD'nin sırtında kamburgibi duruyor! Belki İ srail, Soğuk Savaş sırasında ABD için stratejik bir yardımcı güçtü; ama 1990-91 Birinci Körfez Savaşı'nda Amerika' nın sırtına yük olmaya başlamıştı. ABD, anti-lrak koalisyonuna zarar verebileceğinden çekinerek İsrail üslerini kullanamıyor ve İsrail'i Saddam karşıtı ittifakı parçalayacak saldırılardan uzak tutabiirnek için Patriot fıizeleri gibi ilave (ve masraflı) askeri kaynakları devreye girdirrnek zorunda kalıyordu. Tarih, 2003'te yeniden tekerrür etmişti: İsrail, ABD'nin Saddam'a saldırması için sabırsızlanıyordu ama Başkan Bush, Arap muhalefetinin patlak vermesine neden olmamak için İsrail'den yardım istemeye çekiniyordu. Dolayısıyla, İ srail, bir kez daha kenarda kalmış oldu. Terör gerekçesi,ABD'ye zarar veriyor! ı 990'1arda, özellikle de 1 ı Eylül'den sonra başlayan ABD'nin İ srail'e verdiği destek, her iki devletin de Arap ya da İ slam dünyasından neşet eden terörist grupkır ve bu teröristleri destekleyen bir dizi "haydut devlet" tarafından tehdit edildiği iddiasıyla meşrulaştırılnıaya çalışılı203
Başörtüsü inkarı ve istisma rı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
yor. Bu meşrulaştırma gerekçes i, Wash ington'un her hal ve şartta İ srai l'in Filistiniiiere karşı sürdürdüğü mücadelede İ srail'i desteklemesi ve ABD'nin, bütün Filistinli teröristler hapsedilineeye ya da öldürülünceye kadar İ srail'e Filistintilere taviz vermesi konusunda baskı yapmaması anlamına geliyor. Bu, ayrıca, ABD'nin, İ ran İ slam Cumhuriyeti, S.addam Hüseyin'in Irak'ı ve Beşşar Esad'ın Suriye'si gibi ülkeleri yakın takibe alarak zamanı geldiğinde vurması gerektiği anlamına da geliyor. Böylelikle İ srail, ABD'nin teröre karşı verdiği savaşta hayati bir ınüttefıği olarak görül meye başlandı; zira İ srail'in düşmanları, aynı zama.nda ABD'nin düş manlarıydı. Bu yeni gerekçe, ikna edici gibi görülebilir; ama gerçekte İ srail'in terörle savaş politikaları ve daha genel anlamda ise "haydut devlet"lerle ilişkisi açısından ciddi bir meşruiyet sorunu ile karşı karşıya olduğunu unutmamak gerekiyor. Her şeyden önce, "terörizm", çeşitli siyasi gruplar tarafından başvurulan bir taktiktir; ortak ve tek bir düşman yoktur burada. İ srail'i tehdit eden HA MAS ve Hizbullah gibi örgütler, tıpkı 1 982'de Lübnan'da olduğu gibi ABD onların iç işlerine müdahale etmediği sürece A BD'yi de tehdit eden örgütler değildir. Dahası, Filistin direnişi, İ srail'e ya da "Batı"ya karşı pattadak zuhur etmiş bir şiddet hadisesi değildir; aksine, İ srail'in uzunca bir zaman diliminden bu yana yürüttüğü West Bank'ı ve Gazze'yi sömürgeleştirme kampanyasının bir sonucudur ve dolayısıyla burada asıl sorumlu ülke İ srail'dir.
Daha da önemlisi, İsrail ile ABD'nin aynı ortak terörist tehditle karşı karşıya oldukları iddiası, gelişigüzel ve tabansız bir iddiadır. Burada meselenin püf noktası şudur: ABD, İsrail'in mecburi hizmetçisi olduğu için terör sorunuyla karşı karşıyadır; yoksa tersi değil. ABD'nin İsrail'i desteklemesi, anti-Amerikan terörizminin tek kaynağı değil, yalnızca kaynaklarından biridir. O yüzdendir ki, bu durum, Amerika'nın terörle savaşı kazanmasmı zorlaştırmaktadır. Mesela, Bin La din de dahil pek çok el-Ka ide liderinin İsrail'in Kudüs'teki varlığı ve Filistiniiiere yaptığı zulümler dolayısıyla hare kete geçtikleri inka r edilemeyecek bir vakıadır. (ABD Senato su'ndaki) ll Eylül Komisyonu'nun hazırladığı raporda da açıkça belirtildiği gibi, Bin Ladin, ABD'yi, İsrail'e verdiği destek de dahil, 204
Ahmet Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
_______
Amerika'nın Ortadoğu politikalarından ötürü cezalandırmayı amaçlamış ve ll Eylül saldırısını da bu sorunu gündeme getirmek için bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışmıştır. Aynı ölçüde önemli bir başka nokta da, ABD'nin İsrail'i sorgusuz sualsiz ve şartsız desteklemesi, Bin Ladin gibi aşırı kişilerin kitlesel destek almalarını ve kendileriyle birlikte mücadele edecek kişilerin saflarına katılmasını kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramamasıdır. "Haydut devletler", ABD için tehdit oluşturmuyor! Öte yandan, ABD'deki kamuoyu yoklamaları, Arap halklarının, ABD'nin İ srail'e verdiği destek dolayısıyla ABD'ye düşman gözüyle baktıklarını ortaya koyuyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'na bağlı A rap ve i sUim dünyası konusundaki diplomatik i l işkilerle ilgilenen Danışma Grubu, "bu ülkelerin yurttaşları, Filistiniiierin çektiği acı ve zulümden büyük tedirginlik duydukları ve ABD'nin bu bağlamda oynadığını düşündükleri rolden rahatsız oldukları" sonucuna varnııştır. Ortadoğu'daki "haydut devletler" nitelemesine gelince... Aslında bu ülkeler, Amerikan çıkarlarına doğrudan bir tehdit oluşturmuyorlar. Eğer ortada bir tehdit varsa, bu, ABD'nin İ srail'e verdiği şartsız desteği n sonucunda ortaya çıkan bir tehdittir. Her ne kadar ABD, bu rejim lerle pek çok bakınıdan çeşitli anlaşmazlıklar yaşıyorsa da, eğer ABD, İ srai l'le yakın ilişkiler ve inifaklar içinde olmasaydı, İ ran, I rak ve Suriye konusunda bugün olduğu kadar kaygı duyan bir ülke olmayacaktı. E lbette ki kimse arzulamaz ama bu ülkeler nükleer si lahiara sahip bile olmuş olsalar, bu, ABD için stratej ik bir felaket olmaz.
Nükleer şantaj, imkansız bulunuyor! Nükleer silahiara sahip bu "haydut devlet" denilenlerin hiç biri, Amerika'ya da, İ srail'e de şantaj yapabilecek bir güce ve imkana sahip değildir. Çünkü şantaj yapacak böyle bir ülke, kendisi bu tür bir tehdide maruz kalmadığı sürece, bu silahları kullanma şantajı yapmaya cesaret edemez. Edemez; çünkü başına neler gelebileceğini kestirebil ir. Öte yandan, nükleer silahların teröristlere transfer edilme tehlikesi de uzak bir ihtinıaldir. Çünkü böyle bir "haydut devlet", böyle bir transferin tespit edilebileceğini ya da suçlanacağını ve şiddetle cezalandırılacağını çok iyi bilir. Dahası, ABD'nin İ srai l'le kurduğu yakın ilişkiler, bu ülkelerle sonuç alabilecek şekilde baş edebilmesini zorlaştırnıaktadır. İ srail'in 205
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
nükleer silahiara sahip olması, komşularının da nükleer silahiara sahip olmak istemesinin nedenlerinden biridir ve bu ülkelerin rejimlerini değiştirme tehdidi, bu ülkelerin nükleer silahiara sahip olma arzularını artırmaktadır. Kaldı ki, İsrail, bu rejimiere karşı verilen savaşta bizzat kendisi savaşa katılamadığı için hiç de ABD'nin işine yardımcı olan bir ülke değildir.
ABD'nin işini zorlaştınyor Kısacası, terörizme ve Ortadoğu'daki diktatörlüklere karşı yürütülen kampanyada İsrail'i ABD'nin en önemli müttetiki olarak görmek, hem bu konularda İsrail'in AB D'ye yapacağı yardımı abaıtmak, hem d e İsrail'in politikalarının ABD'nin işini ne kadar zorlaştırdığını gözardı etmektir. Dahası, ABD'nin İsrail'e verdiği şartsız destek, Amerika'nın Ortadoğu dışındaki konumunu da zay ıtlatmaktadır. Yabancı ülkelerin yöneticileri, ABD'yi, israil'i sürekli olarak gereğinden fazla destekleyen bir ülke olarak göıüyorlar ve İsrail'in işgal edilmiş topraklarda uyguladığı baskıya hoşgörülü yaklaşmasının ahlak! açıdan oldtıkça sorunlu olduğunu ve terörizme karşı sürdürülen savaşta bir handikap oluşturduğunu düşünüyorlar. Nisan 2004'te 52 eski İngiliz diplamatı İngiltere Başbakanı Tony Blair'e bir mektup gönderdiler ve mektupta ''israii-Filistin sürtüşmesinin Batı ile Arap ve islam dünyası arasındaki i l işkileri zehirlediğini" belirterek, Blair'i, "Bush ile Şaron'un politikalarının tek yanlı ve gayr-ı meşru olduğu" konusunda uyardılar. İsrai l'in stratejik değeri nin sorgulamanın son gerekçesi de, İsrai l'in hiç de sadık bir müttetik gibi hareket etmemesidir...'�' Tarafsız ve tutarlı bir Yahudi Düşü nürün itirafları: Soykırım olmasa İsrail kurulamazdı! R-eni Margulies İstanbullu, anti-Siyonisı bir Yahudi. Yahu diliğinin öne çıkarılmasından boşlanmasa da bu tavrı onu Türkiye Yahudileri ve İsrail konusundaki sorulara mubatap olmaktan kurtaramıyor.
128
Yeni Şatiık 1 1 5 . 04. 2006 206
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
mu böyle olunca o da İsrail karşıtı görüşlerini dile getir
mekten geri kalmıyor. Bu sebeple cemaat içinde pek iyi bir şöhreti yok. 'Yahudilerin İsrail'i desteklemesinin sebebi, günün birinde kaçmamız gerekirse gideceğimiz bir yer olsun düşüncesi. Geçmişten getirdikleri korkular sebebiyle İsrail'in aslında ne yaptığını görseler de itiraf etmeleri çok zor. Azınlık oldukları, toplumla kaynaşama-dıklan için burada yaşanan pek çok sorundan söz edebiliriz. Ancak son tabiilde bu memleket, küçük bir Yahudi cemaatinin rahatça yaşayabildiği son Müslüman çoğunluklu yer. " Bu sözlerTürk vatandaşı şair, yazar, sosyalist bir Yahudi olan Roni Margulies'e ait. Kendisi, Yahudi cemaatinin en azından bir kısmı tarafından anti-semit ve self-hater, yani kendinden nefret eden Yahudi ilan edilmiş durumda. Sivri d�lli anti-Siyonist aynı zamanda. Otuz küsur yıldır hem Türkiye'nin hem de "Kendimi ait hissetmiyorum. " dediği Yahudi cemaatinin uzağında, İngiltere'de yaşıyor. Ancak içinde aktif olarak yer aldığı savaş karşıtı hareket nedeniyle son yıllarda Türkiye'ye daha sık gelmeye ve daha uzun kalmaya başlamış. Bu yakınlık, geçmişiyle bir hesapiaşmayı da zorunlu kılmış. Yazı ve konuşmalarında ısrarla kendini Yahudi olarak tanımlamadığını söyleyen Ma rgulies, şu günlerde 'Benim Yahudilerim' isimli kitabını bitirmeye çalışıyor. Kitabın yazılış sebebini de çocukluğundaki güzel günler için cemaate bir teşekkür borcu olmasına bağlıyor. - 'Yahudi' olarak nitelenmekten hoşlanmadığınızı söylüyor ama bir yandan da 'Benim Yahudilerim' diye bir kitap yazıyor sunuz. Bunu nasıl anlamamız gerekiyor? "İstanbul'daki Yahudi cemaati kendi halinde, dışarıdan bakan ların tanımadıkları, bilmedikleri bir grup. Ben bu cemaatin içinde doğdum ve çocukluk yıllarımı onların arasında geçirdim. Siyasi bir kim lik geliştirip sosyalizmi benimsernem ve bunu takiben anti-Siyonist olduğumda, bu konuda konuşmaya başladığıında cemaat beni düşman kabul etti. "Hepsi beni bilir ve hakkımdaki yegane kanaat budur"' demi yorum ama, bilenler "bu adaın ın bizimle bir alıp veremediği var'" diye düşünür. Çünkü i srail devletinin siyaseti hakkında olumsuz söz etmeyi, pek de düş�nmeden, Yahudilik aleyhtarlığı olarak algılarlar. Halbuki ben tabii ki Yahudi aleyhtarı değilim. Bunları düşünürken cemaate bir aşk mektubu yazmaya karar verdim. Çocukluğumu ve o zamanlardan 207
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
zihnimde kalan anıları anlatarak bir düşmanlık hissetmediğimi, siyasi kişiliğimle değil de edebiyatçı kişiliğimle anlatayım dedim. Yahudi cemaatinin içinden ama aslında dışından bir insanın kişisel gözlemlerini yazıyorum.
- Bunu bir diyalog çabası olarak nitelendirebilir miyiz? Hayır değil. Bir Siyonİst'le bir anti-Siyonİst arasında yaşanacak · tartışmanın sonuca ulaşması imkansızdır. Ne onlar beni i srail'in haklılığına ikna edebilir ne de ben onlara aksini kabul ettirebilirim. Bu sebeple sonuç alamayacağım bir tartışmaya girmem anlamsızdır. - Tartışmaya girmem diyorsunuz ama Yahudiler ve Siyonizm hakkmda konuşan birkaç kişiden birisinizayRI zamanda! Türkiye'de Yahudileri ve Yahudiliği samirniyetle ve dürüstlükle anlata� birini bulmak çok zor. Çünkü konuşmazsak varlığımızı unutur ve bize dokunmazlar diye düşünüyorlar. Böyle bir ortamda cemaati temsil edecek nitelikte olmadığımı, böyle bir iddia öne sürsem bile onların kabul etmeyeceğini söylemem kar etmiyor. Yahudi l i k söz konusu olduğunda akla gelen ilk isimlerden biri oluyorum. Bu röportaj ı n yapılma sebebi d e Yahudiliğim, bunun farkındayım. Ne şairliğim, ne sosyalistliğim ne de yazdığım kitaplar... Sadece bir Yahudi olmam cazip kıl ıyorsöylediklerim i. -Ama yine de konuşmayı kabul ediyorsunuz . . . "Solun Müslümanlarla birlikte hareket etmesi için çaba sarf eden bir Yahudi olarak bu ilgiyi iletişim kurmak amacıyla kullanıyorum. Bu sayede ırkçılığın yanlış bir genellerneden ibaret olduğunu aniatma fırsatı buluyorum. Türkiye ve Ortadoğu'da doğal olarak i srail sorunu önemse niyor. Ama doğal olmayan. meselenin Yahudi ırkıyla ilişkilendirilme sidir. Böyle anlaşıldığı için Ortadoğu'da ve dünyada çok olumlu değişik liklere vesile olabilecek bir zemin, frkçılıkla suçlanıp malul oluyor. Meselenin adı "Yahudi sorunu koyulur ve böyle görülürse" ne olup bittiğini anlama imkanı kalmaz. Hatta bana kalırsa temel sorunun İ srail olduğu zannedilmesi de, konunun aniaşılmadığının göstergesidir. Asıl sebep ırkçı emperyalizmdir ve İ srail bu anlayışın bir uzantısı mahi yetindedir. Amerika'nın politikalarında İ srail'in belirleyici olduğunu söylemek, kuyruğun köpeği salladığını kabul etmek gibi zor olur. Ama doğrudur. Bütün bunları Yahudilere anlatsam beni anlamazlar. Hem sayı olarak çok daha fazla oldukları hem de daha kolay ikna olacaklarını düşündüğüm için Müslümanlara aniatmayı tercih ediyorum. Türki208
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
ye'deki islamcı hareketi ırkçıl ığa karşı duyarlı olması, dağuracağı pratik sonuçlar ve Ortadoğu siyaseti üzerindeki etkileri açısından çok önemli görüyorum.
- İsrail'in yürüttüğü siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz? İsrail, binlerce yıl öneeye dayanan bir referansla Filistin topraklarında hak iddia ediyor. Ve bunu çok güçlü bir propaganda ile duyuruyor. 'Savaş istemiyoruz ama Araplar bizi denize sürmeye çalışıyor. Bunlar şiddete düşkün bomhacılar. . . ' diyor ve ikna ediyor. Çünkü söyledikleri, batidaki. Arap ve İslam karş1tı söyleme çok yakın bulunuyor. Türkiye'deki durum da farklı değil. Halkının çok büyük kısmı Müslüman olan bir ülkede, sanki Fransa'da yaşıyormuş gibi sürekli İ slam karşıtı söylemiere muhatap oluyoruz. Sonuçta bir Yahudi'nin bunlara kanmaması için ya siyasete meraklı olması ya da dünyaya başka bir gözle bakması gerekiyor. - Türkiye'deki Yahudilerin tarihi yüzlerce ytl öncesine dayanıyor. Türkiye ne anlam ifade ediyoronlar için? Resmi söylemlerine bakılırsa hepsi kendini Türk hissediyor. A ncak bana kalırsa bugün hiçbir Yahudi. Ermeni veya Rum kendini Türk hissetmiyor, edemez. Çünkü her fırsatta yabancı oldukları hatıriatı lıyor. Türkiye'de azınlıklara karşı düşük düzeyli bir ırkçılık hep var olagel m iştir. Bu korku benim için bir anlam ifade etmiyor ama onlara göre ban ka havateleri iz bırakır. Cemaat ise iz bırakmamak gerektiğini öğrenmiş. Ya yarın birileri bu izi sürmeye kalkarsa . . . Yahudiler her ne kadar bunları hiç dile getirmeseler de azınlık olduklarını hiç unutmuyorlar. Azınlık olmak, tehdit güncel ve somut olmadığında bile korkutucu.
- Peki topluma bakışları nasil? Korku, ezilmişlik, öfke . . . hangisi öne Çikar cemaatin Türkiye'ye bakışında? Bunlar değil de biraz tepeden bakma alışkanhğı olduğunu söyleyebilirim. Geçmişleri ve burada aldıkları eğitim nedeniyle genellikle birkaç dil bilen, uluslararası ilişkileri olan insanlar. Bu nedenle sadece Türkiye'de değil tüm Ortadoğu'da Yahudi cemaati Müslüman ülkelerdeki 'Batılı azınlık' gibi yaşar. Cemaatin bütü nünde 'aslında Bahh' olma, yerel halktan daha ileri bir kültüre ait olma duygusu, kelimelerle değilse de tavırlarla ifade edilen bir üstünlük iddiası yaygın. Bu sebeple kendilerini hep birkaç basamak yukarıda görmüştürTürkiye'deki Yahudi cemaatinin fertleri. - Sizin için durum ne? Anneniz İspanya, babamz Polonya 209
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
asıllı ve İstanbul'da doğup büyüdünüz. Kendinizi nereye ait hissediyorsunuz? Bu soru uzun zamandır benim de kafaını kurcalıyor fakat cevabını hala bulamadım. Otuz küsur yıldır İngiltere'de yaşasam da kendimi oraya ait hissetıniyorum. Bu doğal. Ama doğup büyüdüğüm, yoğun bağlarla bağl ı . olduğum memlekette niye ve nasıl yabancı olduğum sorusunun cevabı yok. Beni ben yapan İstanbullu olmam, Robert Kolej geçınişim, ailemden aldığım eğitim vesaire. Fakat Türkiye'de adımı duyan herkes için yabancıyım. Benim ne düşündüğüm önemli değil. 'Yabancı' olduğum için Türkçeyi dÜZgün konuşmam yadırganıyor mesela. Yani ne kadar 'Türkiyeliyim!' diye bağırsam da benim · demem le olmuyor. Her fırsatta buraya ait olmadığım hatıriatı Iıyor. B u şartlar altında ne kadar Türkiyeliyim ya da olabilirim bilmem ama İstanbulluyum! Galiba en doğru tanım ı m bu. " Soykırımının tüm Yahudileri aynı şekilde etkilediğini söylemek mümkün değil elbette. Dünyadaki Yahudiler arasında anti-Siyonizm de Siyonizm kadar yaygın bir düşünce akımı. Benim Nazi soykırımına tepkim Siyoııistliğimi ve Yahudiliğimi ön plana çıkaıtmak değil, sosyalist olmak. İsrail'le hiçbir ilişkim yok. Bana kalırsa bir Yahudi için bulunulacak en tehlikeli yer İsrail olsa gerek. B u konuda benim gibi düşünen pek çok Yahudi var.11''
ı ı<'Aksiyon
210
----h----�A met Akgül.
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANLIGININ PERDE ARKASI Başörtüsü Müslüman Kadını İ çin Bir Onur ve Huzur Göstergesidir Cahiliye toplumlarında insanların hayatlarını yönlendirecek, mutlak doğru olduğundan emin olabilecekleri bir güç yok gibidir. Tam tersine peşinden gittikleri kurallar, büyük çoğunluğu, ne zaman, kim tarafı ndan ve hangi bilgilere dayanarak konulduğu dahi belirsiz geleneklerden ibarettir. Mümin için ise, Allah (cc) 'tan bir rahmet olarak, doğruyu yanlıştan fark eden, insanlara doğru yolu gösteren, en mükemmel yaşam ve ahlak şeklini bildiren Kur'an ve Peygamberimiz (sav) 'in sünneti vardır. Mürnin bir erkek ve mürnin bir kadın için, yaşayabilecekleri e n üstün, en şeret1i ve en mükemmel hayat şekli de Kur'an ayetleriyle insanlara bildirilmiştir. Rabbimizin emir ve yasaklarına uymak, Kur'an ahlakına tabi olmak mürnin kadına onur, şeref ve asaJet kazandırır. Bu, Allah (cc) 'ın mürnin kadın için yarattığı çok büyük bir lütuftur. Müslüman kadını tanıtan, iffetin i n alametlerini oluşturan özell iklerinden biri de·başörtü südür. Kur'an'da yer alan başörtüsünün ve örtünmenin kadınlara farz k ı lındığı Müslümanlar tarafından açıkça bilinen bir hükümdür. Dünya hayatındaki asıl amaçları A l lah (cc) 'ın rızasını, sevgisini, yakınlığını kazanmak olan mürnin kadınlar, Rabbimizin bu emrini severek, iste yerek ve gönü Iden bir tes 1 i m iyetle yeri ne getirirler. Kur'an'da yer alan, mürnin kadının tesettürü ve başörtüsüyle ilgi l i ayetlerde Müsl üman kadının fıtratının ve ahlakının da nasıl olması ge-rektiği anlatılmıştır.'3" Allah (cc) Kuran'da Müslüman kadınlara başör-tüsü takmaları ve örtünmeleri gerektiğini bildirmiş an c ak b u n u n y a n ı n - d a , "gözleri n i h ara m a ç e v i rm e kten kaçın dırmalarını" ve "ırzlarını koru-malarını" da öğütlemiştir. Dolayısıyla mürnin kadın, dış görünümündeki titizliğinin yanı sıra, ahlakında da onurlu ve iftetlidir.
1311
Nur: 3 1 211
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
İmanını, vicdanını ve aklını en iyi şekilde kullanarak üstün bir ahlak sergiler. Allah (cc) Kur'an'da, Müslüman kadının nasıl bir ahlak sergilernesi gerektiğini yaşadığı toplumda "ırzını korumuş olmasıyla ve iffetine olan düşkünlüğüyle·· tanınan Hz. Meryem'in ahlakını örnek vererek bildirmiştir:
İmran'm kızı Meryem'i de (Allah örnek verdi) . Ki o kendi if fetini korumuştu. Böylece Biz ona Ruhumuzdan üfledik. O da Rab binin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı. 'ıı Mürnin kadın için iffet ve onurun önemi Kuran'ın pek çok ayetiyle insanlara açıklanmıştır. Müslüman kadın, gerek kıyafeti, gerek davranış larındaki asaleti ve ölçülülüğü gerekse de basitlikten arınmış, onurlu, seçkin ve vakarlı tavrı ile çevresinde büyük bir saygınlık oluşturur. Allah (cc) 'ın mümin kadınlara farz kıldığı başörtüsünün bir hikmeti de işte mürnin kadının bu ahlakının ve saygın kişiliğinin oluşmasına yöneliktir. Allah (cc) mürnin kadının iffetl i tanınması, eziyet görmemesi, yıpratıl maması, zarara uğrarnaması ve asaletini koruması için en uygun olan giyim şeklini Kur'an ile bildirmiştir. Bu gerçek münıinlere şöyle haber verilmiştir:
Ey Peygamber, eşlerine, kıziarına ve müminlerin kadınla rma, dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onlarm (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışiaya ndır, çok esirgeyendir. 132 Kadınların toplum içerisinde şerefli bir konuma yükseltilmeleri, hak ettikleri saygı ve sevgiyi görmeleri için olabilecek en güzel davranış ve uygulamalar Kur'an ile bildirilmiştir. Kuşkusuz ki bu Müslüman kadın için çok büyük bir korunma, rahmet ve nimettir. Allah (cc) 'ın bu enırini güzel bir şekilde yerine getirmek aynı zamanda da, mürnin kadının Rabbimize olan bağl ılığının, itaatinin, teslimiyetinin bir ifadesidir. Allah (cc) 'ın rızasını, dünya hayatının menfaatlerinden, çok daha üstün tuttuğunun asıl olarak ahiret hayatını hedeflediğinin açık bir alametidir. 1�1Tahriın: 1 2 132Ahzap:59 212
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Müslüman kadın, Kur'an'da bildirilen A l lah (cc) 'ın bu hükmünü imanının ve vicdanının bir gereği olarak severek ve isteyerek yerine getirmektedir. Bu nedenle bu ibadeti imani ve vicdanİ bir yükümlülük olarak yerine getirdiği unutulmamalı, bu davranışına gereken saygıyl a yaklaşılınalıdır. Açıkça ortada olan iyi niyet görülmeli ve b u konunun baskı altına alınmaya çalışılmasının yanlışlığı anlaşılarak vicdan özgürlüğün ün yolu açılmalıdır.'>} Geçtiği m iz yıllarda A lmanya'nın Bavyera Eyaleti A nayasa Mah kemesi, başörtüsüyle ilgili bir karar almıştı. Mahkeme. eyaletteki müslü man hanım öğretmenierin okula başörtülü gitmelerini yasaklayan yerel
mahkeme kararını onaylamıştı. Bu onama kararı başörtüsü yasağının çok katı bir şekilde uygu landığı Türkiye'de fazla yan kı bulnıanı ıştı. Oysa Bavyera Anayasa Mah kemesi aldığı bu ilginç onama kararıyla Türkiye'deki başörtüsü yasağı nın; tam da bizim sürekli söylediğimiz gibi, "dış dayatmalada sürdürül düğünü" gözler önüne serm işti.
Dilekçe sahiplerinin "dini özgürlükleri kısıtlama" olarak değerlendirdikleri ve "Anayasaya aykırı" olduğunu savundukları yasak kararını yerinde bulan yüksek mahkeme, Hıristiyan kültürü nün savunulmasını anayasanın temel görevlerinden sayarak, "başörtüsü yasağı Hıristiyan kültürünü savunmak için zorunludur. " demişti. Sadece Almanya'da böyledir sanılmasın, maalesef Türki ye'de de böyledir. Yetmiş beş milyonluk bir ülkede, sayıları bir mil yonu bile bulmayan bir azınlığın keyfi için başörtüsü yasağı uygu lanmakta ve Hıristiyan değerleriyle çelişmemeye özen gösterilmek tedir. Bu Türkiye'ye batıiiiaşmayı önerenierin neyi murad ettikle rinin en açık işaretidir. Bu işin bir başka boyutu daha var. Batılılaşma sadece Hıristi yan değerlerini benimsemekle kalmıyor, aynı zamanda sizi, maddi değerlerinizin tamamını da batılılara devretıneye mecbur bıra kıyor.
m Milli
Gazete 1 Harun Yahya 213
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Saddam'ın idamından bir kaç gün önce Irak Parlamentosu'na bir yasa getirildi . Bu, yeni petrol yasasıydı. Ü lkedeki petrolün kontrolünü yabancılara bırakan yeni bir yasal düzenleme, ·'sözde I rak meclisine·· sevkedi Idi. . Saddam'ın ve arkadaşlarının ketlesi gitti, fakat bu yasa işgal altındaki bir parlamentoda bile henüz kabul edilmedi. Aynı günlerde TBMM'ye getirilen yeni yasa da Irak'takinin tıpa-tıp aynısıydı. Milli Gazete'nin öncelikle ve özellikle gündeme getirdiği, ama marazlı medyanın hiç önemsemediği bu yasajet hızıyla görüşülüp kabul edildi. Cumhurbaşkanının geri gönderdiği bu yasa ile artık Türkiye'nin petrol ve doğalgazla ilgili hiçbirsözhakkı kalmadı. Öncelikle petrol arama ve çıkartma işlerinde tam yetkili olan m i l l i kurum TPAO sıradan bir dernek haline getirildi. Arama ve işletme işlemleri bu kurumun elinden alındı. Petrol arama ve çıkartma işlemleri için eski yasanın öngördüğü "talebin milli menfaatlere uygun olması .. şartı kaldırıldı. Eski yasada var olan "yabancı devletlere ait şirketlerin. ya da yabancı devletler adına etkin olan şahısların petrol arama faaliyetlerinde bulunamayacakları, tesis kuramayacakları ve mülk edinemeyecekleı-i"' şartı yeni yasayla ortadan kaldırıldı. Arama ruhsatlarında devletin aldığı vergiler sona erdirildi. Topraklarımızdan elde edilen ham petrol ve doğalgaz ile bunlardan elde etiilen ürünlerin yüzde 65'inin ve denizlerimizden elde edilenlerin yüzde 55'inin ülke ihtiyacına ayrı lma zorunluluğuna son verildi . A rama, üretim ve yan ürün faal iyetlerinde Türkiye'de çalıştırılacak yabancı personelin T. C. Devleti'nin ilgili yasalarına tabi olma şartı ortadan kaldırıldı. Milliyet'teki köşesinde MelihAşık Bey diyor ki, "Saddam petrolü vermemek için kellesini verdi. Bizimkiler koltuğu kaybetmemek için petrolü verdi. " Biz buna bir şey ilave etmek istiyoruz. Keşke sadece petrolü ve rm iş olsalardı!. . Ermenilerin batılı kapılara dayanarak peşpeşe çıkarttırdıkları Türkiye'yi k ı s kaca a l ı p kuşatan yasalar, gazeteci D i n k' i n katlettiri lll)esiyle yeni bir ivme kazanmıştı. Türkiye, b u tozduman içerisinde başını kaldırıp hiçbir şey soramayacak ve yapamayacak duruma mecbur bırakılmıştı. "Bu petrol yasası ne biçim yasa? Bu başörtüsü yasağı ne biçim yasak?" diye, boşuna bağırıyorlardı. Çünkü sesinizi en az altı ay duyan 214
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
ve okuyan olmayacaktı . Altı ay sonra mı? İşte o zaman, maalesef artık Petrol yasası hiç konuşulmayacaktı . Çünkü unutulmuş ve uygulamaya konulmuş olacaktı . Başörtüsü yasağı belki yeni bir mecraya taş ınacaktı. Kapıınıza dayanı p diy ecek l e r ki. ·'Başörtüsü kullanmak Hıristiyan değerl e riyle çelişmektedir. yasağı yasal hale · getirin !"' Hiç. ·'Böyle şey olur mu; bu kadar abuk sabuk bir gerekçeyle kapımıza nasıl dayanırlar?" demeyin. Biz kap ı mıza dayandıklarını görmeyeceğiz bile. Dink'in katledilmesinden bir gün önce Petrol yasası n ı getirip kapımızın önüne bıraktıklarında gördük mü? Hayır! Ya da zinayı suç olmaktan çıkartan yasayı getirdiklerinde gördük de ne oldu? Gerekli ve yeterli bir tepki verebildik m i ? Hayır! ı>•
Şimdi kalkıp, 1400 yıldır, sanki binlerce İslam Bilgininin hiçbirisi anlamamış gibi: "başörtüsünü emreden açık ve kesin bir hüküm, Kur'an'da var mıdır?" gibi tartışmalarla uğraşmak, abestir. Çünkü başörtüsü İslam'ın simgesi ve milli kültürümÜZün bir göstergesi haline gelmiştir. Başörtüsüyle ilgili net bir ayet isteyenler, acaba Kur'an'ın diğer çok açık hükümlerine ve bunlara uygun hareket edilmesine razı ve taraftar kimseler midir? Unutulmasın ki: Başörtüsünden gıcık alan Batılılar, içimizdeki bazı azınlıklar ve marazlı masonlar İslami dirilişin ve milli direnişin bir işareti olduğu için bu gelişmelere ateş püskürmektedir. Batıhlar, "Hilal"e de nefret beslemektedir. Çünkü hilal; Haçlı emperyalizm karşıtlı ğını ve milletimizin varlığını ve kararlılığını temsil etmektedir. Başörtüsü konusunda; "imanın temel şartı ve İslam'ın en önemli esasıymış" veya "Başını örtmeyenierin hepsi inançsız ve ah laksızmış" şeklindeki aşırılıkta ısrarcıhk ve yine sadece oy devşir meye ve halka hoş görünmeye yönelik istisınarcıhk elbette yanlış ve çirkindir. Ancak ulusalcı ve insan haklarına saygılı geçinip de başörtüsü karşıtlığında, milli ve manevi değerierimize düşman ke simlerle aynı safta görünmek de, doğrusu milletimizi düşündür mektedirve toplumu din istismarcılarının tuzağına itmektedir. Beyinlerdeki örtüye hayır! i nancının gereği başını örtenler, Batı uşaklığı ve din düşmanlığıyla kafaları küflenmişler tarafından, temel insan haklarına ve evrensel hukuk kurallarına rağmen engel lenmektedir. 1>4
2 1 . O 1 . 2007 1 Milli Gazete 215
______Başörtüsü inkarı ve istisma rı
_ _ _ _ _ _ _ _
Başörtüsü takan öğrenciler sadece, kendileri ile aynı konumda olan, aynı sınavı kazanan, serbestçe eğitimini tamamlayan arkadaşları gibi eğitim hakkını kullanmak. mezun olmak ve uzun zaman maddi, manevi çaba göstererek kazandığı ve senelerce okuduğu okullarından diplomasını almak istemektedir. Başörtülü öğrencilerin eğitimlerini tamam layabilecekleri her hangi bir eğitim kurumu bulunmamaktadır. Binlerce öğrenci okulu bı rakmak mecburiyeline itilmiştir. Bazı öğrenciler ise, eğitimlerini ta mamlamak üzere yurt dışına gitmişlerdir. Türkiye'den başka herhangi bir ülkenin üniversitelerinde başı örtülü eğitim görme engel lenmemektedir. Fakat, yurtdışında eğitim görmenin mal iyetleri çok yüksektir.
Denklik sorunu Bu öğrencilerin masraflarını karşıtayabilecek maddi imkan ları bu lunmamaktadır. Ayrıca: y urt dışında eğitimi tamamladıktan sonra aldıkları diptomanın Türkiye'de geçerli o l ması için yine Yükseköğretim Kurumu'nun· denklik vermesi gerekmektedir. Yükseköğretim Kurumu'nun başörtülü öğrenc i l eri n Türkiye'de eğ it i m l er i n i tamamlaınalarına izin vermed iğ i gibi, başka üniversitelerden aldıkları diplomalara denklik vermemesi söz konusu olabilecektir.
Başörtülü gençlerimizin tek talepleri Başını örten öğrencilerin tek talepleri eğitimlerini kendi ülkelerinde
tamamlayabilmektir. Başörtüsü takan öğrencilerin giyim şeklini ideolojik ya da siyasi görüşleri değil, şahsi ve dini inanışları beliriemektedir. Zaten, bin yılı aşkın bir süredir devam eden bir giyim tarzını günlük siya si ve ideoloj i k amaçlara bağlamaya çalışanlar gülünç konuma düşmekte dir. Geleneksel olarak Türk kadınlarının büyük kısmı yüzyıllardır başını örtmektedir. Başörtüsü yüzyıllardır günümüze taşınmış, dini ve gelenek sel bir giyim şeklidir. Tüm dünya ülkelerinde dini veya geleneksel olsun, tüm giyim tarzları ve şekilleri hürıııete layık görülmekte ve saygı göstermektedir.
Ü n iversite
öğrencilerinin
istisna
tututmaları
için
herhangi bir sebep mevcut deği Id ir.
Başörtüsü ideolojik bir hareket değildir
Başörtüsü takan öğrenciler hiç bir zaman ideoloj i k amaç ya da amaçlar peşinde olmamıştır. Herhangi bir ideoloj i k harekete, bu yöndeki bir fıkre, yazılı veya sözlü olarak katılmamışlardır. Başörtülü öğrenciler 216
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
üniversitelerde yıkıcı ya da bölücü hiç bir olaya karışmaıiıışlardır. B u konuda somut tek b i r örnek dahi bulunmamaktadır. El bette tek tük bazı istisnalar bunun dışındadır.
Kırk katırmı, kırksatır mı? B i r üniversite öğrencisi için eğitimini tamamlamak ve mezun olmak hayati derecede önemli bir olaydır. . Üniversitede alınan eğitim bireyin bundan sonraki hayatını şekillendirecektir. A lınan eğitim sonrası meslek sahibi olunabi lecektir. Türkiye şartlarında üniversite eğitimi görmeye hak kazanabilmek oldukça büyük bir başarı dır. Başörtüsü takan öğrenciler de meslek sahibi olabilmek için oldukça fazla çalışmışlar ve büyük hayallerle üniversiteyi kazanmışlardır. Yükseköğretim görmeyi amaçlayan başörtülü öğrenciler kendileri için çok öneml i iki haktan birisini seçmesi, diğerini ise feda etmesi için zorlanmaktadır. Başını örten öğrencilere eğitimlerini tamamlamaları için izin verilmernekte ve başlarını açmaları şart koşulmaktadır. Öğrencilerin peruk takarak eğitimlerini devam ettirmeleri bile düşünceleri gerekçe gösterilerek engellenıneye çalışı i maktadır.
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı 1993 tarihli fetvası Bu durum eğitim ve din ve vicdan özgürlüğüne m üdahale teşkil
etmektedi r. Halbuki. başörtüsü din ve vicdan hürriyetinin tezahürüdür. B izzat devlete ait bir kurum olan Diyaııet işleri Başkanlığı'nın değişik tarihlerde verdiği fetvalar vardır. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı
1 993 tarihli fetvasında "kadınların başörtüleri ni, saçlarını, başlarını. iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları. Dinim izin. Kitap. Sünnet ve islam Alim lerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir.
boyun ve gerdanlarını •
Din ve vicdan hürriyeti "Müslümanların bu em iriere uymaları dini bir vecibedir" ifadele rini kullanarak konuya açıklık getirmiştir. Bu noktada başörtüsünün din ve vicdan hürriyeti bağlamında değerlendirilmesi gerektiği açık l ı k kazanmaktadır. Din ve vicdan hürriyeti, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan kişiye bağlı dokunulmaz bir haktır. Nasıl düşünce hürriyeti, aynı zamanda düşünceyi ifade etme özgürl üğünü beraberinde getiriyorsa ve bir bireye "di.işi.inebilirsin, ama özgürce ifade edemezsin" denem iyorsa, din ve vicdan hürriyeti, inanma ve inandığı kamu düzenine aykırı olmamak kaydıyla uygulama hakkını beraberinde getirir. i nanç, 217
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
zaten insanın içinde olduğu için müdahale edilmesine fiilen i m kan bulunmamaktadır. Bu dunımda inandığı gibi yaşama, yani i badet özgür l üğünün, d i n ve vicdan hürriyeti kapsam ında olduğunda şüphe yoktur.
Psikolojik sa rsın tıla r Öğrencilerden zaten hakkı olan eğitim karş ı lığında başını açma sının istenmesi çok büyük bir baskı unsurudur. Zira başörtüsü takan bir bayanı n saçını açması bir kişinin kıyafetlerinde daha özenli olması veya eteğin boyunu uzatıp, kısaltınası kadar basit bir olay değildir. Başörtüsü tamamıyla kişinin benliğine ilişkin bir husustur. Kişi kendi iradesiyle başını örtmektedir. İdarecilerin zorlaması sonu başını açacak olursa kendi düşünce ve benliği ile çelişecek ve inançlarına aykırı bir davranış içine girdiğinden psikolojik sarsıntı geçirecektir.
AB ve dini özgürlükler Avrupa Birliği sürecinde gözlenen en iki yüzlü koı:ıulardan birisi de dini özgürlüklerle ilgili husustur. Bu konuda iki yüzlü politikalar sadece AB tarafında değil ; aynı zamanda tıpkı türban meselesinde oldu ğu gibi A K P polit bürosunda da ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki,AKP'nin bu A B sürecine çok kuvvetli destek vermesinin ve süreci tam üyelik olmayacağını bile bile sürdürmek için elinden geleni yapmasının en önemli
sebeplerinden biri askerin siyaset
üzerindeki etkisini azaltmak bahanesiyle ordumuzu zayıtlatınak; öteki de dini özgürlükleri A B süreci içerisinde ve A B yoluyla dolayi ı yoldan elde etınekti. Buna göre, örneğin, türban konusunda AKP'nin politikalarına A B destek olacak; hatta belki de Avrupa i nsan Hakları Mahkemesi,
Leyla
Şahin'in
yaptığı
başvuruda 'olum lu'
karar
açıklayacaktı. Ancak bunun tam aksi oldu. Mahkeme yasağın doğru olduğunu bildirdi; ama daha garip olanı , bu süreçte Abdullah Gül'ün başında
bulunduğu Dışişleri Bakanlığı da ·'ti.irbanın demokrasiyi ve laik rej i m i ortadan kaldırmak isteyen b i r dünya görüşünün sembolü sayıldığı,
dolayısıyla serbest olmasının ortalama insanlar tarafından bir yakın tehdit ve tehlike olarak anlaşıldığı" yolunda savunma yaptı. Aynı Gül ve A K P içerde de yasak aleyhine konuşmaya devam edip, toplumu a ldatmaya çalıştı. 6 Ekim 2004 günü yayınılanan ilerleme Raporu'nun "dini 218
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
özgürlükler" kısmında AB tarafı Müslümanların dini özgürlükleriyle ilgili tek satıra yer vermezken. ·'Hıristiyan azınlıkların dini özgürlük sorunlarını uzun uzun anlatıyor ve ayrıca misyonerlerin, faaliyetleri sırasında uygulamada karşılaştıkları problem lerden·· bahsediyordu. A B b u kadarla d a kalmamış; Başbakan Erdoğan'ı zina tasarısı konusunda adeta azarlamış ve İslam hakkındaki gerçek düşüncelerini de l l Mart 2005 günü okunan Cuma hutbesine itirazederek gösterm işti. 'Allah indinde din İslamdır' ayetine itiraz eden AB Büyükelçisi, bu ayetle Türkiye'de devletin islam'dan yana tavır koyduğunu; oysa bütün diniere karşı aynı mesafede durmasının şart olduğunu ifade etmişti. Demek ki, Türkiye'de neredeyse bütün herkesin Müslüman olduğu gerçeğini kabul etmiyorlar ya da etmek istemiyorlardı. Acaba amaçları neydi? Asl ında AB belgelerinin ilgili kısımlarının dikkatle okunması ve anal iz edi !m esi meseleyi açıklığa kavuşturacaktır. 8 Kasını 2006 günü yayınılanan İlerleme Raporu'nun dini özgürlüklerle ilgili kısmında sadece Hıristiyan azınlıkların yani Rum ve Ermeni leri n sonıniarı uzun uzun aniatıldıktan sonra nı isyanerierin sorunlarınageliniyor. Orada da Diyanetyetki lilerinin sık sık misyonerlik faaliyetleri aleyhine yaptıkları açıklamaların kabul edilemez olduğu söyleniyor. Yani l l Mart 2005 günkü Cuma hutbesine yapılan itiraz ile aynı paralelde bir anlayışın bu raporda da devam ettiğini görüyoruz. işin ilginç tarafı, bu raporda da Müslüman veya isianı kelimesinin geçmemesi. Yani raporlarTürkiye'deki dini özgürlüklere ait sorunları ele alıyor; ancak, Müslümanların dini özgürlükleriyle ilgili bir takım sorunların var olup olmadığıyla bile ilgi lenm iyor. Çünkü raporun yazılı ş mantığına göre Müslümanl ı k diye bir din yok veya olsa bile (haşa) yanlış bir din. Dolayısıyla yanlış bir dini n özgürlüğünUn de olamayacağını ima ediyor. İşte Başbakan Erdoğan ve AKP hükümetinin olumlu ve objektif buldukları raporların dini özgürlüklerle ilgili kısımları böyle. AKPhükümetinin 2004 yılından bu yana söz konusu ilerleme
raporlarını, başkanlık açıklamalarını, zirve kararlarını, müzakere çerçeve belgesini ve Meclis'e getirilerek onayiatılması istenen Ek Protokol metııini tercüme ettirerek Dışişleri Bakanlığı onayıyla milletvekilierine dağıtmamasının pek çok sebebi var. Ve bu sebeplerden birisi de mutlaka dini özgürlüklerle ilgili kısımlar. AKP'nin gizli tutarak sadece Avrupalı dilleri bilenlerin okumasına bıraktığı bu belgeleri belki de muhalefet partileri tercüme ettirerek 219
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
milletvekilierine dağıtmahdırlar. Dağıtmalıdırlar ki, belgelerde neler olduğu açıkça ortaya çıksın. m "Başörtüsü Yasağı" Tarihçesi 1 950'1erde daha net bir ifade kazandığı görülen öze dönüşün ülkemizde gözle görünen en önemli sonucu 1 960'1arla birlikte kadınlar daki örtüome eğiliminin giderek artış göstermesidir. 1 960 yılından itibaren üniversitelerde görülmeye başlanan başörtülü öğrencilerin sayılarının giderek artması buna paralel bir gelişmedir. Bu sayısal artışın diğer bir nedeni ise özellikle 1 950'den sonra uygulanan ekonomik politikalara bağlı olarak kırsal kesimdeki insanların yoğun olarak kent Iere göç etmeleri ve okuma yazma bilen kadın oranının hızla artmasıdır bu artan oran içinde başörtülü kadınların da hesaba katılınası gerektiği açıktır. Başörtülü öğrencilerin yükseköğretim kurumlarında görülmeye başlandığı bu y ı llardan itibaren başörtüsü yasakları da gündeme gelmeye başlamıştır. 12 Eylül öncesi yasaklar inönü dönemi, dini alana yönelik sınırlamalada ve dindarlara yöneltilen akıl almaz baskılarla hafızalara kazınmıştır. M illi Şef'in döneminde idarenin ve hükümetin faaliyetlerine karşı en ufak bir tenkit yapılamıyordu. Göstermelik seçimleri, basın ve yayın organları üzerin deki sıkı deneti mi, din, dil ve eğitim gibi alanlarda halka rağmenci ve dayatmacı icraatlarıyla bu yönetim, 1 950'ye doğru halkta giderek somut laşan bir muhalefeti kaçınılmaz kılmıştı. Türk toplumu da geleneksel düzenin köklü ve kapalı bağlılı ğından, serbest hareket eden ve devlet idaresine katılan modern topluma geçiş dönemine girmiştir. Şehirleşmenin artması, ulaşım kolaylıkları, okur-yazar oranındaki artış bu geçişi hı7.1andıran unsurlar olmuştur. CHP'deki değişim sinyalleri iç politikanın değişen şartları ve dengesi ve halkın gösterdiği belirgin tepki; 1 945 yılına doğru CHP'nin dini konulardaki tutumunu yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılmıştır. Bunların sonucunda 1 945 yıl ında iktidar partisi içinde ilk kez dini problem ler etrafında bir tartışma yaşanm ıştır. Sonuç olarak Halk Partisi Divanı, dini taleplerin yerine getirilmesinin Cumhuriyetin "vicdan hürriyeti ve laiklik prensiplerini n" zedelenmemesi şartıyla mümkün olabileceğine karar vermiştir. m 2 1 . l l . 2006 / Hasan Ünal /Milli Gazete 220
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
Bunu takiben, 1 947 Tem muzu'nda "Özel Din Öğrenirnin Ana Hatları" kabul edilmiş ve bir bildiriyle halka duyurulmuştur. Böylece Demokrat Parti iktidarına giden yolda tek parti yönetimi göreli de olsa halkın dini duyarlı lığına karşı yumuşama sinyalleri vermiştir. Bu yumuşamada ül kede yükselen dini canlanmaya karşı siyasal bir oportünizm in etkisi var dır. Hatta İnönü döneminde, A merikan etkisiyle ı l ı m l ı islamın temelleri atılmış ve resmen din istismarı başlatılmıştır. Ama şimdiki CHP daha tutarsız ve duyarsız bir tavırtakınmaktadır.
DP'nin fonksiyonu 7 Ocak 1 946'da Demokrat Parti'nin kurulmasıyla Türkiye yeni bir döneme girmiştir. DP 1 950 yılında tek partili dönemin İcraatiarına yönelttiği popülist sorgulama sonucu geniş kapsam lı bir koalisyonun desteğini kazanarak ezici bir çoğunlukla meel ise girdi. Demokrat Parti 1 950 seçinılerindeki başarısını büyük ölçüde dinsel duyarlıl ıkları örselenmiş kitlelerin nabzını iyi tutmuş olmaya borçluydu. Denilebilir ki. DP bel l i bir esneklikle yaklaştığı Müslüman kitleyi belli kalıplar halinde kendi oy tabanına yerleştirerek sisteme entegre etme işlemini üstlenmiştir. Nitekim dindar kesimin beklentilerini iyi bilen Adnan Menderes 1 6 Haziran 1 950'de Meclis'ten dini meseleleri e ilgili bir dizi yasayı çıkartnı ıştır. Artık ezan Arapça aslıyla tekrarlanacak, radyoda haftada üç kez Kur'an-ı Kerim okunacaktır. Okul larda din eğitiminin verilmesine başlanmış, ayrıca İmam Hatip Okulları, Yüksek İslam Enstitüleri açıl nıaya başlanmıştır. Demokrat Parti iktidarının sağladığı demokratik ortamda müslümanlar kendilerini ifade etme bakımından az da olsa rahatlamışlardır. Özel likle küçük kentlerde ve kırsal kesimde tesettüre riayette görülen artış basın ve muhalefetin iktidarı sıkıştırması için ö nemli bir malzeme olmuştur. Ancak örtü karşıtl ığının yalnızca CHP'liler tarafından ve muhalefette sürdürüldüğünü düşünmek hata olur. Çünkü Halk Partisi yanlısı basın organları dışında hükümeti destekleyen bir kısı m basın organı nda da başörti.\sü, çarşaf ve genel olarak tesettür düş manlığının yapıldığı çeşitli haber ve yorumlar yer almıştır. Bu arada De mokrat Partinin şekilc i Müslümanlığa taviz verirken, islam'ın özünü tah ribe yöneldiği hep gözlerden kaçırılnııştır.
221
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
2 7 Mayıs 1960 Darbesi Bir grup al bay ve daha alt rUtbeli subayların gerçekleştirdiği 27 Mayıs 1 960 Darbesi Cu_m huriyet tarihinde " 1 ?60 Demokrasisi" denile bilecek yeni bir "dönem başlatmış; Türkiye'de siyasetin olağandışı gücü olan m ason locaları . bütün suçu ve sorumluluğu orduya yüklemeyi başa rarak rejimin kilit noktalarını elinde tutmanın hep bir yolunu aramıştır.':;..
Liselerdeki uygulamalar 1 969 Şubat'ında bir kasabada lise müdürü ve devletten yana tavır takınan bazı sol görüşlü öğretmenierin okula tesettüre uygun giyinerek gelen kız öğrencilerin başörtülerini ve mantolarını parça parça edip onları okuldan kovuşları, kasaba ahalisinin büyük bir üzüntü içinde saldırgan müdürü ve öğretmenleri protesto etmelerine neden oluyordu. Bu tür olaylar kız öğrenci almaya başlayan imam Hatip Lisele ri'nde de görülüyordu. 26 Ocak 1 9 7 1 'de Isparta İmam Hatip Okulu'nda Matematik öğretmeninin okul bahçesinde gördüğü tesettürlü öğrencinin başörtüsünü çekip yırtması, bu olaylardan yalnızca biriydi. İŞin en ilginç yanıysa bu olay üzerine bir konuşma yapan Isparta Müftüsü'nün "Bu asırda da başörtülü talebe mi olurmuş?" diye beyanat vermesi, herkesi şaşırtıyordu.
Okul dışında da baskılar başlamıştı Başörtüsi.ine karşı yürütülen kampanya sadece okullarda devam etmiyordu. Eğitim kurumları dışında günlük hayatta da başöı1i.ili.i insan lar büyük sıkıntı lara maruz kalıyorlardı. Konya'da. Mevlana ve Şems-i Tebrizi'yi ziyaret amacıyla Ankara Üniversitesi'nden gelen genç kızların ve Kur'an Kursu talebelerinin, kızların topuklarına kadar uzun başörtüle ri gerekçe gösterilerek "Kıyafet Kanunu" na aykırılık iddiasıyla polis ta rafından tutuklanmışlar; ancak, savcılık tarafından serbest bırakmaları, başörtüsü bahanesiyle aslında İslam düşmanlığı yapıldığını ortaya koyuyordu.
ı;r, H. Özdemir. Siyasal Tarih. 222
--------�Ahmet Akgül
__ _ __ __ __ __ __ __ __ _ _ __
İlk başörtülü öğrenci: Hatice Babacan Ve İlk Başörtüsü Eylemleri Türkiye başörtüsü tartışmalarının bugünkü halini aldığı ilk olay la, gençlik hareketlerinin dünyayı sardığı yıllarda karşılaşıyordu. A. Ü. ilahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Babacan 1 967 yılında başı örtülü olarak tslam tarihi dersine giriyor. Kürsüdeki hoca Prof. Neşet Çağatay, Babacan'ı farkedip yıllarca aynı kalıp içinde tekrar edilecek olan cümleyi i lk kez sarfediyordu: "Hey sen! Sen başörtülü kız! S ınıfta bu kıyafetle oturamazsın. Ya başını aç ya da dışarı çık!" Gerilimin sürmesi ve genç kızın bir gün tartışma esnasında bayılınası üzerine konu basına yansıyordu. ilahiyat Fakültesi'nde öğrenci eylemleri başlıyor ve bu öğrenci eylemlerinin ilki olarak Türkiye tarihine geçiyordu. l2
Eylül darbesi
1 2 Mart muhtırasının ardından başörtüsü yasağıyla ilgili somut örnekler artmakla birlikte özellikle 1 2 Eylül 1 980'de yapılan askeri darbeyi takip eden y ı l lar boyunca ülke gündeminden başörtüsü ve başörtülü öğrenci tartışmaları eksik ol muyordu. 1 2 Eylül darbesinden sonraki yıl larda batı kültürünün bütün veçhelerinde yaşanan bir dönüm noktasmın işaretleri bu ülkede genç kızların ve kadınların başörtülerinde dile geliyordu.
28 Şubat darbesi Başörtüsü problem inin tekraryoğun olarak gündemi m ize girmesi darbeler tarihinin son halkası olan 28 Şubat 1 997 müdahalesiyle birlikte yaşanıyordu. 28 Şubat rejimin militer renginin koyulaştığı ve bu koyulu ğun süreklilik ve meşruiyet kazanmaya çalıştığı; genelde islami kesimin özelde ise başörtülü öğrencilerin artan baskılara maruz kaldığı bir süreç başlatı lıyordu. Bu süreçle birlikte yükseköğretim kurumlarında başörtüsü yasağı hızla uygulanmaya başlanıyor ve 2002 yılı itibariyle yasağın uygulan madığı hiçbir üniversite kalmıyordu.
Başörtüsü yasağında 12 Eylül 1 980 askeri müdahalesi ile Türk toplumu politikadan arınma sürecine sokuldu. Bu süreçte devlet toplumun hemen her alanını totaliter bir biçimde kontrol altına aldı. Üç yı 1 sonra, 1 983 genel seçimleriyle 223
______
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Türkiye'de tüm ana politik akımlar, ..devletin toplumdaki yerinin ne ol ması, gerektiğini yoğun bir şekilde tartışmaya başladı. Bu tartışmaların ortak noktası, devletin topluma müdahalesiydi. Aslında daha geniş çer çevede tartışılan, neden doğu toplumlarında devletin toplumun üstünde baskıcı bir konuma sahip olduğu idi. Tartışmaların işaret ettiği sonuç şuydu: Doğu toplumlarının temel sorunu, bireyi devlet gücü karşısında koruyacak mekanizmaların ve yapıların. yani sivil toplumun olma masıydı. Ancak, başörtüsü zulmünü dayatanlarla, özgürlük teranesiyle devleti zayıflatmaya ve halkı kışkırımaya çalışan, hep aynı odak! ardı.
Evren'li ve Özal'lı yıllar 1 2 Eylül yönetimi, 1 982 yılındayeni Anayasayı kabul ettirip, aynı oylama ile darbenin l ideri Kenan Evren'i Cumhurbaşkanı seçtirdikten sonra, artık ülkenin yeni seçimlere götürütmesine karar vermişti. 6 Ka sım 1 983 yılındaki genel seçimleri, Turgut Özal yüzde 45 oy ile 2 1 ı mil letvekil i çıkartarak kazandı. Türkiye bir müdahalenin ardından "Özal'lı yıl lar" olarak anılacak yeni bir döneme girdi. Bu dönemde liberal politikalar uygulanmaya başlandı. ''Sivil toplum, serbest piyasa ekonomisi" gibi kavramlar 1 980'1erTürkiye'sinin siyasal düzenindeyeni bir sayfa açıyordu.
Kamusal alan ihlali Türk modernleşme projesi boyunca, kamusal alan devletin yakın ve sıkı denetimi altındaydı. Bu denetim Cumhuriyet'in ilk yıl larında, özellikle 1 923'ten 1 946'ya kadar süren tek parti döneminde çok katı bir şekildeyken, çoğulcu demokrasiye geçiş dönemi olan 1 950'1erden itiba ren dereceli olarak yumuşamıştır. ı 923 sonrası yeni dönemde kamusal alan devletten bağımsıztaşarak cumhuriyetçi kamusal alan projesinin m i lli, laik ve homojen doğasına başkaldıran sivil toplum hareketlerinin birbirleriyle yarıştıkları bir alan halini almıştır. Bu çerçevede Müslüman kız öğrencilerin üniversitedeki derslere başörtülü olarak katılma talep leri laik seçkinler tarafından kendilerine ait olan kamusal alanın ihlali olarak algılanmış, "bir meydan okuma" olarak sunulmaya çalışılmıştır.
"Türkiye'de irtica tehlikesi var" Evren: "Ti.irbanlı lar tamam ama, ya çarşaflılar ve mayolular da gelirse" diyerek ilgisiz ve gereksiz bir kıyaslama yolunu açmıştır. Başörtüsüne "türban" adının verildiği bu yıllar, Turgut Özal'ın 224
....;Ah met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
başbakanlığının ilk yıllarıdır. Özal yasağa karşı çeşitli girişimlerde bulu nunca ve 1 984 yıl ında Y ÖK'ten türbana izin çıkmıştır. Aynı yıl türban yüzünden okuldan uzaklaştırılan bir kız öğrencinin itirazını reddeden Danıştay'ın kararı, tartışmaları yeniden kızıştırmıştır. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in "Türkiye'de İrtica tehlikesi var" demesi üzerine YÖK , Danıştay kararına da uyarak 1 987 yılında türbanı tekrar yasaklamıştır.
Önce ka bul eder sonra mahkemeye götürür Turgut Özal 1 987 genel seçiminden hemen sonra Mecl is'te, tür bam serbest bırakmak için yasa tasarısı hazırlığı başlatmış. ANAP Ma latya Milletveki l i Bülent Çaparoğlu'nun öncülük ettiği çalışma sonu cunda yasa çıkmış ama Cumhurbaşkan ı Kenan Evren "türbanl ı lar tanıanı ama çarşafl ı ve mayolular da gelirse ne olacak" diyerek yasaya veto hakkını kullanmıştır. Bunun üzerine Turgut Özal ve Avni Akyol, Y ÖK Başkanı İ hsan Doğranıacı ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le konuşup mutabık kaldık tan sonra YÖK Disiplin Yönetmeliği'nde değişiklik yapılmış ve türbana özgürlük sağlayan yeni yasa Aralık 1 988'de Meclis'ten geçmesini sağlamıştır. Evren yasayı bu defa veto etmeyip, önce imzalam ış, sonra da Anayasa Mahkemesi'ne taşımıştır. Mahkeme 26 Mart 1 989 yerel seçimlerinden hemen önce türban yasasını iptal etmiş. Bunun üzerine İstanbul başta olmak üzere ülkenin pek çok şehrinde geniş katılımlı protesto mitingleri yapılm ı ştır. ANAP mahkemenin iptal gerekçesini dikkate alarak 25 Ekim 1 990'da yükseköğretim kurumlarında başörtüye serbesti getiren üçüncü kanunu çıkarmıştır. Bu defa SHP iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş ama sonuç alamanııştır. 2547'nin ek 1 7. maddesi uyarınca üniversitelerde her türlü kıl ık ve kıyafet serbest sayılmış ve 1 997'de Ke mal Gürilz'ün YÖ K Başkanı seçilmesine kadar 7 yıl boyunca 8 1 üniver sitede I SO'ye yakın rektör ve 2 YÖK başkanı tarafından uygulanmıştır.
YÖK: Darbenin üniversitelere mirası 1 2 Eylül darbesini gerçekleştirenler darbe öncesi şiddet olayla rında günah keçisi olarak gördükleri üniversiteleri "yüksek öğretim konusunda aksaklıkları gidermek" niyetiyle Y ÖK'ün vesayeti altına alınmıştır. B i lindiği gibi kanuna göre "milli eğitim sistemi içinde, orta öğretime dayalı, en az dört yarıyılı kapsayan her kademedeki eğitim öğretimin tümü" demek olan yükseköğretimden Yükseköğretim Kurulu 225
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
(YÖK) sorumlu tutulmuştur. 1 2 Eylül Askeri Konseyi'nin, Danışma Meclisi'ni de devre dışı bırakarak, 6 Kasım 1 9 8 1 'de 2547 say ılı Yüksek öğretim Kanunu'nu çıkarmasının ardından yine Askeri Konsey'in emriyle bir grup "akademisyen"e kurdurulan YÖK'ün yetkileri, 20 Nisan 1 982 tarih ve ::!653 sayılı yasay la. Yükseköğretim Kanunu'nda yapılan değişikliklerle iyice genişletilm iştir. Daha sonra bununla da yetinilmerek, 1 982 A nayasası'nı � 1 30, 1 3 1 ve 1 32. maddelerine YÖK'ün ilke-"' � .. 1eri konulmak suretiyle YOK'e "Anayasa! kurum" olma vasfı kazandırıl mıştır. ilk günden beri " 1 2 Eylül askeri darbesinin üni versitelere m irası" olarak değerlendirilen Yükseköğretim Kurulu, bugün, 7'si Cumhurbaş kanı, 7'si Bakanlar Kurulu, 7'si Üniversitelerarası Kurul ve l ' i de Genel kurmay Başkanlığı kontenjanından olmak üzere toplam 22 üyeden oluş maktadır. Kendi içinde, "Genel Kurul" ve "Yürütme Kurulu" diye adlan dırılan iki ana organ aracı lığıyla çalışmalarını yürüten YÖK, bunlara ek olarak, Mayıs 1 998'de, 28 Şubat sürecinde üstlendiği ınisyonun gereği olarak., üniversite öğrencilerinin taleplerini boğmak. kışla genelgesi olarak tanımlanan ve başörtülü öğrencileri tasfıyeyi amaçlayan "Kılık Kıyafet Yönetmeliği'ne uymayanları cezalandırmak amacıyla "Sonış turnıa Kurulları" oluşturmaya bile baş lam ı şt ır .
Ve 28 Şubat süreci Ne yazık ki. 28 Şubat 1 997 tarihinde yapılan M illi Güvenlik Ku rulu (MGK) toplantısında alınan kararlar, bu ara dönemi sona erdirmiş ve birçok konuda olduğu gibi başörtüsü konusunda da "Topyekün savaş"ın başlamasına kapı açılmıştır. MGK'nın " K ı yafet Kanunu'na aykırı olarak ortaya çıkan uygulamalara kesinlikle ınani olunmalı" şeklindeki "tavsiyesi"ni dönemin hükümetinden önce üzerine vazife edinen YÖK, ANASOL-D H ükümetinin kurulmasıyla birlikte de ya sakçı tavrını genelgeler aracı lığıyla tüm üniversite rektörlerine i leterek başörtüsü yasağının tavizsiz uygulanacağını vurgulamıştır. YÖK'ün kronikleşen baskıcı tutuınu hiçbir dönemde bugünkü kadar ağırlaşmamıştır. Bunun temel nedeninin, 28 Şubat muhtırası ile yeniden içine girdiğimiz ara rejim süreci olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Ancak şimdiki başkanının, yaşanan acıları daha da şiddetlen dirmek için özel bir çaba içinde olduğu, hatta kendisinden istenenin ötesinde bir şevkle "çalıştığı" da gerçeğin diğer bir boyutunu oluştur maktad ı r. 24 Aralık 1 995 seçimlerine milletvekili adayı olarak katılma 226
--------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
kararı alan Mehmet Sağlam, veda amacıyla ziyaret ettiği Demirel'e, ri vayete göre, Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün dışındaki herhangi bir rektörü (o tarihte G ürüz, Karadeniz Te kn i k Üni ve rs ites i Rektörü idi) YÖK başkan lığına atayabileceği yönünde tavsiyede bulunmuş, ancak Demirel G ürüz' de karar kılm ıştır. İçinde bulunduğumuzdönemin ve Gürüz'ün KTÜ'de ki baskıcı uygulamalarının, Dem irel'in bu tercihinde önem l i bir kriter olmuş ve etkili bir rol oynamıştır.
Ihmh İslamcıların ve işbirlikçi iktidarların din istismarına ve başörtüsüne sahiplenme sahtekarlığına geçit vermeyerek bilerek veya bilmeyerek bazı hayırlara da vesile olan bu yaklaşımlar, şimdi AKP ikti�arına ve Batı uşağı Amerikancı istismarcılara mazeret ve meşruiyet kazandırması ve halkı bunların tuzağına atması bakımından da tehlikeli olmaya başlamıştır. Nurcuların, Fetullahçıların ve şuursuz tarikatçıların, yıllar boyu Mehdi gibi peşinden koştokları Süleyman Demirel'i otuz sene sonra, şimdi yeni yeni anlamaya başlamışlar, ama bu sefer ondan beterAmerikancı Tayipierin arkasına takılmışlardır. Politibüro yetkisi 28 Şubat süreciyle birlikte YÖK'e yükseköğretim camiasında "pol itbüro" yetkisi kazandıran Kemal Gürüz, işe başörtüsü yasağıyla başladı. Şubat 98'de toplanan YÖK Genel Kurulu, "kılık kıyafet genel gesi"ne göre başörtülü öğrencilerin üniversitelere sokulmaması konu sunda tüm rektörleri uyardı. YÖK'ün bu kararı tavizsiz uygulandı. Bu nun 1 3 Mart 1 998 tarihli Rektörler Komitesi toplantısından önce verilen "irtica brifıngi''nin hemen akabine denk gelmesi hayli anlam l ıydı. MGK'nın sivil giyimli üç uzmanından britlng alan rektörleri n, toplantı sonrasında yayınladıkları bil�iride üniversitelere başörtülü olarak gel menin suç olduğunu vurgulamaları. "irtica brifıngi"'ni hayli içsel leştir diklerini yansıtmaktaydı.
istifa etmekzorunda kaldılar Yasakçı uygulamala rdan yönetim kadrolarındaki öğreti m görev l ileri de payiarına düşeni aldı. YÖK'ün başörtüsü yasağına "uygu lama alanı" olarak seçtiği İÜ'de yasağın uygulanabilmesi için bir dekanla 3 bölüm başkanı görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı. Ayrıca, öğretim üyelerinden ve yöneticilerden, yasağın ün iversite genelinde eksiksiz uygulanmasını isteyen rektörü eleştİren Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyo227
.Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
fizik Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şefi k Dursun görevinden atı ldı. Yasaklar karşısında artan tepkilere, dönem sonu olmasına rağmen YÖK'iln cevabı, okuldan ihraç tehdidi oldu. Okuldan ihraç gerekçesi yapılması da hiçbir "resmi" tepkiye yol açmadı.
Başörtülü fotoğrafyasağı Aralık 98'de toplanan YÖK Yürütme Kurulu, I 998 Üniversite Giriş Sınavı başvurularında, başörtülü fotoğrafı kabul etmeme kararını genişleterek, ÖSYM'nin yükseköğretim kurumlarına öğrenci alımıyla ilgili olarak yaptığı bütün sınavların başvurularında "başörtüsüz fotoğ raf' koşulunu aramaya başladı. Toplantıda ayrıca, Lisansüstü Eğitim Sınavı (LES) , Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) , Yabancı Öğrenciler Sına vı'nda (YÖS) da başı açık fotoğraf koşulu getirildi. Bursa'da yapılan Rektörler Komitesi ve Üniversitelerarası Kurul toplantısında da, başör tüsü takan öğrencilerin biran önce cezalandırılmaları istendi. 1999yıhna sarktı
YÖK'ün 1 998 yılı raporu açıklandığında, "öğrenim özgürlüğünü biçme operasyonu" re�smi rakamlarla bir kez daha gözler önüne serildi. Rapora göre 1 998 yılında kılık-kıyafet genelgesine (başörtüsil yasağı olarak okunmalı) uymadığı gerekçesiyle 1 O 1 'i bir veya iki yarıyıl olmak üzere toplam 637 öğrenci okuldan uzaklaştırıldı. 1 579 öğrenciye uyarı, 1 0 1 7 öğrenciye de kınama cezası verildi. Halen 1 006 öğrenci hakkında soruşturma devam ederken (bunlara 1 999 yılı içerisinde çeşitli cezalar verildi), üniversitelerde disiplin yönetmeliğine aykırı davrandığı gerek çesiyle de 25 öğretim görevlisi ve idari personel, üniversite öğretim üyeliği mesleğinden veya kamu görevinden çıkarıldı. 91 üniversite görevlisine aylıktan kesme, 140'ına kınama, 2 1 6'sına uyarma, 9'una da kademe ilerleme cezası verildi. Disiplin yönetmeliğine aykırı davrandığı gerekçesiyle 57 üniversite personel i hakkında açılan soruşturma da 1 999 yılına sarktı. m
Başörtüsü Espirileri CHP ve laikçiler, başörtüsü yasağı kalkarsa inkilaplar elden gider diye korkuyor. AKP'Iiler ise, mesnedi olmayan bir yasağı kaldırmaya cesaretleri olmadığı için korkuyor. 137www. milligorus-torum. com Araştırma Komisyonu 228
Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
_______
Hasıl ı kelam sanki ortada nükleer başlıklı fı.izeler var. Vaktiyle ABD ve Rus liderleri cesaretlerini ortaya koyarak füzeleri etkisiz hale getirebilmişlerdi. Bizimkiler ise başörtüsü konusuna ellerini bile süremiyorlar. Bilindiği gibi istiklal harbinde, vatanın Kurtarılması için başörtülü kadınlarımız, kucaklarında çocukları olduğu halde, sırtlarında bomba taşıyarak erkeklerle· birlikte savaşa katılmışlardı. Allah göster-mesin bir savaşa gi rmem iz icab etse, düşmanları m ıza: Sayın düşmanlar, biz önce başörtüsü sorununu çözmeden savaşa giremeyiz, ne olur bize mühlet verin önce biz bu yasayı kaldırıp kadın larımızın da savaşa girmesini sağlayalıın, ondan sonra sizinle savaşalım mı diyeceğiz? ..
Başörtüsünü çözmek cesaretini gösteremeyenlerin, savaşa girmeye cesaret edip edemeyecekleri ise ayn bir mesele. 1 999 seçimlerinden evvel, MHP bu meseleyi biz çözeriz, Biz Meclis'e girersek "masalara yumruklanmızı vururuz, sorun anında çözülür" diyorlardı. Meclis'e girdiler, amma ve lakin başörtüsü soru-nunu çözmek yerine, yaptıkları iş, başı örtülü bir hanım millet-vekillerinin başörtüsü düğümünü çözmek oldu. Ecevit'in karşısında dillerini yutarak susmak oldu. AKP ise 2002 seçimlerinden önce: "Başörtüsü sorunu bizim namus meselemizdir, onu biz çözeceğiz" diyorlardı. Onlar da Meclis'e girdiler tıpkı MHP gibi onlar. da paniğe kapıldılar. Başörtüsü ile ilgili olarak Meclis'e gelen kızlarımıza Sayın Erdoğan: "Hadi gidin önce Baykal ile görüşün, onu bu işe razı edin" cevabını verdi. Ü l kemizde başörtüsünü yasaklayan bir kanun yok. Hatta Atatürk devrimlerinde bile yok. Üstelik TBMM içtüzüğü bile böyle bir yasak öngörmemiş. Yasaklar ancak Anayasa'nın amir hükmüne göre kanunla ı konulabil ir. Ama Anayasa Mahkemesi DEFAKTO bir karar vererek, A nayasayı ve kuvvetler ayrılığı prensibini kale almayarak yasak koyuyor ve bu mesnetsiz yasak uygulanıyor. Bu münasebetle Atatürk'ün, TESETIÜR HAKKINDA söyle diği sözlerini onun nutkundan aynen alarak, kamuoyumuza bir kere daha arzetmekte yarar görüyorum: "- Ya ne olduğu bilinmeyen, çok kapalı ve çok karanlık bir dış örtünme biçimi gösteren bir kıyafet; veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile giyilnıeyecek kıyafetlerle, asla tasvip edilmeyecek kadar açık bir elbise!. 229
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Bizim dinimiz kadını o tefritten. bu itrattan da tenzih eder. ..0 şekiller dinimizin muktezası DEGİLDİR". Dinimizin tavsiye ettiği
. tesettür, hem hayata hem tazilete uygundur. , "Tarzı telebbüsümüzü ifrata vardıranlar (kıyafet tarzımızı yozlaştıran lar) kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınlarını tak li d edenler, düşünmelidir ki; her milletin, kendine mahsus adatı, kendine mahsus an'anesi, kendine göre milli hususiyeıleri vardır. Hiçbir m illet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir m illet ne taklit ettiği milletiı:ı aynı olabilir ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. .. BUNUN NETi CES i Ş Ü PHES i Z K i H Ü SRANDIR . Görülüyor ki başörtüsü fobisine kapılarak. devlet m illet kaynaşmasını tahrip edenler, tamamen yanlış yoldadır.
Başörtüsü yasaklaoırsa Türkiye ileri gider. Kadmlarımız ne kadar açılırsa milletimiz o kadar modernleşir, düşüncesi kesinlikle safsatadır. Bu münasebetle başını örten hanımların. tercihlerine saygı göstermek insanlık icabıdır. Devlet millet kaynaşmasının anahtarı bu noktadadır. Aile saadetinin ömür boyu sürmesi için, dinimizin de emrettiği gibi edebi dairesinde bir giyiniş tarzı, hem ahlaklı yozlaşmayı hem boşanınaların artmasını ve aile facialarının yaşanmasını önleyecek bir sigorta konumundadır. Toplumumuzdaki geri limlerin giderilmesi, barış ve huzurun 138 sağlanması buna bağlıdır.
Başörtüsü yasa ğı abartıyı da istisman da artırdı Tevhidi dinlerde başörtüsü hangi nedenle olursa olsun bir şekilde var; erkekler için bile var. Başörtüsü veya bütün olarak tesettür kültürel olsa bile, kültürel olan nereye kadar ontoloj iden bağımsız değerlen dirilebilir ki? Kıyafetlerim aracılığıyla konuşurum, diyor Eco; Carisen de giyimin yükseklerde bir yere bağlılığı yansıttığını söylüyor. Yasaklar dini anlamı olan pek çok değerden ziyade başörtüsünün konuşulmasına yol açtı ülkemizde, bu nedenle bu alanda abartılar da yaşandı. istismarlar · da. Ne yazık ki bu yaşadıklarımız ülkemizin siyasal ve sosyal politika larının dayattığı bir talihsizlik. ' 3"
m
S. ArifEmre / Mill Gazete /26. 02. 2007
"''os. 09. 2006/Cihan Aktaş/Turkuaz 230
Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
______
Mürnin Kadınlar İçin Tesettürün Önemi Müslüman bir kadınA Ilah (cc) 'a sami m i bir kalp le iman etmiş ve derin bir Allah (cc) korkusuyla boyun eğmiştir. Allah (cc) 'tan başka bir ilah olmadığını, O'nun tüm varlıkların tek hakimi ve herşeyin üstünde, sonsuz güç salıibi olduğunu kavramıştır. Bu nedenle yalnızca A l lah (cc) 'tan korkar ve yalnızca O'nun rızasını hedefler. Yalnızca Allah (cc) 'a iba det eder, O'nu dost edinir ve sadece O'ndan yardım ister. Kendisine isabet edecek bir güzellik varsa bunu ona ancak Allah (cc) 'ın verebileceğini ve aynı şekilde kendisine ulaşacak bir kötülük varsa bunu da A Ilah (cc) 'ın engelleyebileceğini, kendisini ancak Allah (cc) 'ın koruyabileceğini bilerek yaşar. Allah (cc) 'ın Kuran-ı Kerim'de bildirdiği, Peygamber Efendimiz (sav) 'in hükmettiği sınırları titizlikle korur, bu konuda sabırlı ve itidalli davranır. Allah (cc) 'ın sınırlarını korumak konusunda hiçbir şey onu gevşekliğe düşüremez. Karşılaştığı zorlukların ya da sıkıntılı durumların Rabbimiz'in bir denemesi olduğunu bi lir. Bu denemede, A llah (cc) 'ın kendisinden razı olacağı şekilde davranmak için titizlik gösterir. Kuran ahlakına uygun olmayan kararlar vermekten, davranışlarda bulunmak tan şiddetle sakın ır. M üm in bir kadın için. Kuran'da bildirilen ibadet ve hükümlerden biri de başörtüsüdür. Kuran'a göre Müslüman kadın. başörtüsü takmak ve Kuran ayetlerinde bildirilen şekilde tesetli.irüne dikkat etmekle yükümlüdür. Mürnin kadınların bu yüküm lülüğü ayetlerde şu şekilde haber verilmiştir: "Mümin kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirnıekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusun lar; süslerini açığa vurmas ın lar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapa tacak şekilde) koysunlar... "14" "Ey Peygamber, eşlerine, kıziarına ve müminlerin kadıniarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (öz gür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. "141 A l lah, çok bağışlayand ır, çok esirgeyendir.
140Nur: 3 1
1•1
Ahzab: 59 23 1
______
Başörtüsü inkarı ve lstisma rı
_ _ _ _ _ _ _ _
Mürnin kadınların tesettürlerinin nasıl olması gerektiği mübarek Peygamberimiz (sav) 'in hadisleri ve büyük İ slam alimlerinin açıklama ve yorumlarıyla da detayl ı olarak açıklanmıştır. Diğer bir deyişle, bıişör tüsünün "farz-ı ayn" olduğu, hadislerle ve icmayla (İ slam alimlerinin or tak kanaatleriyle) sabittir. Bu konuda yersiz tartışmalara girmek, Kuran' da ve sünnetle belirtilenden farklı ölçüler koymaya çalışmak samimi mü m inierin sakınması gereken bir durumdur. Başörtüleri nedeniyle çeşitli zorluklarla karşılaşan öğrencilere ve çalışanlara yapılan uygulamalar ise son derece yanlıştır. Terbiyeli, temiz ahlaklı, dürüst genç kızlarımızın karşı karşıya oldukları bu sorunun bir an önce son bulması toplumun tüm kesimlerinin talebidir. Vatanlarını seven, mil letlerine faydalı olmak isteyen bu genç insanlardan hiçkim seye herhangi bir zarar gelmeyeceği açıktır. Tesettürlerini korumak isteyen ancak pek çok sıkıntıya maruz kalan Müslüman kadınların ise, bu durum karşısında Kuran ahlakına göre davranınaları ve üstün bir ahlak sergi lerneleri gerekir. M üm in kadın, birzorlukla karşılaştığında, A llah (cc) 'ın Kuran'da her zorlukla beraber bir kolaylık kılacağını bildirdiğini, önemli olanın ise bu zorluk anında kişinin Allah (cc) 'a olan sevgisinde, teslimiyetinde ve güveninde kararlılık göstermesi olduğunu bilir. Allah (cc) 'ın adaleti nden, her olayı hayır ve hikmet! e yarattığından emindir ve Allah (cc) 'ın vaadinden asla dönmeyen olduğunu bilir. Karşılaştığı zorluklar uzun süre devam etse bile, hiçbir zaman için ümitsizliğe kapı lmaz, Allah (cc) 'ın yardımından asla şüpheye düşmez. Güzel bir sabır ve teslimi yetle, Allah (cc) 'ın kendisine verdiğiyle yetinir ve bunda kendisi için bir hayır olduğunu kesin olarak bilir. Allah (cc) 'ın bu konuda Kuran'da bildirdiği örnekleri hatırından çıkarmaz; zorluklarla karşılaştıkları zaman ümitsizfiğe kapılanların teslimiyetsizliğini bi lir. Kendisine, her ne zorlukla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar " ... Şüphesiz Rabbim, benimle 42 beraberdir; bana yol gösterecektir" ' diyerek Allah (cc) 'a tevekkül eden peygamberlerin üstün ahlakını örnek alır. Hayatı boyunca karşısına çıkan her olayda Allah (cc) 'ın rahmetini, yakınlığını, sevgisini, yardı mını ve·dostluğunu görebilen bir iman derinliği içerisinde olur. Rabbi-
142
Şu ara: 62 232
-------"Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
miz'in Yusuf Suresi'nin 57. ayetinde buyurduğu gibi, "ahiretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır". Mürnin kadınlar da dünyada sabır gösterdikleri her anın . itidalli tutumlarının, zorluklar karşısında şevklerini ve azimlerini yitirmemenin, A l lah (cc) 'ın istediği ahlaktan taviz vermemen in, her koşul altında güzel sözlü, güzel davranışi ı ve ahlaklı olmanın karşılığını, Allah (cc) 'ın izniyle, ahirette en hayırlısıylaalacaklardır. Başörtüsü konusunda üzerinde durulması gereken önemli bir nokta ise, bu konunun bir üstünlük ölçüsü olarak ele alınmasının getire ceği sakıncalardır. Zira üstünlük Allah Katında'dır ve kimin kimden üstün olduğu ancak ahirette aniaşı lacaktır. Bu vatan toprağında yaşayan bütün kadınlar -başörtülü olsun ya da olmasın- Müslüman Türk evlatla rıdır ve bizim kardeşlerinıizdir.
Onlar ve Müslümanlar Çok yaşlı bir sümeroloji profesöri.i (Ya Rabbi ne ilimler var!) bir kitap yazmış, "Bundan binlerce yıl önce eski Sümer'de tapınaklarda kutsal fahişeler varmış, bunlar başlarını örtermiş... ,. demiş ve bugünkü örtülü Müslüman kadıniarına taş atarcasına laflar et m iş. Bu ağir hakaret karşısında şikayet di lekçeleri veri lmiş, savcılar harekete geçmiş ve çok yaşlı sümerolog bayan profesör mahkemeye sevkedi lm iş. Kadın bir celsede beraat etmiş. Kitaptaki beyanlar Türk Ceza Kanunu'na göre suç kapsam ı nda deği Inı iş. Peki başka bir vatandaş çıkıp çok açık saçık giy inen, göğüslerini, göbeğini, vücudunun diğer mahrem yerlerini "teşhir eden, böylece yabancı erkekleri kışkırtan birtakım kadınlara "Sizin bu kıyafetiniz fahişe kıyafetidir. Siz fahişe değilsiniz ama lütfen böyle dolaşmayınız... " demiş olsaydı ve bu yüzden mahkemeye verilseydi, sümerolog bayan profesörgibi i lk celsede heraat eder miydi? Türkiye laik, demokrat, çağdaş, insan haklarına saygıl ı bir siste me sahiptir. isteyen istediğini söyler ve yazar. "Türkler 1 9 1 5 ile 1 9 1 7 arasında bir m ilyon Ermeni kesti, yakın larda da30 bin Kürdü katletti" diyen adam beraatettirilmedi mi? Böyle söylediği için m i lyon dolarlık hıyanet ücreti (Nobel ödülü) verilmedi mi? Türklere ve Türkiye'ye sövüp sayan başka ucuz bir romancı da bir 233
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
celsede beraat etmedi mi? İsmi Mehmet olan bir profesör bozuntusu kitap yazmış, Fatih Sultan Mehmed'i yerden yere vuruyor, ·'Bizans'ı almaya ne hakkı vardı. .. Şehri üç gün boyunca yağma ettirdi. .. Ayasotya'yı Greklerin ellerinden alıp cami yapması ne büyük birzulünıdür... ··anlamında laflar ediyor. Bu zat mahkemeye bile verilmedi. Öyle ya bizde düşünce ve inanç hürriyeti, azınlıklar ve azgı nlar için gerekli . . Ateistler, Sabataycılar, Masonlar, agresif laikçiler (laikler demiyorum) , Bahaller. Kripto Yahudi ler, Kripto Ermeniler (Ermeni vatandaşlarım ıza bir şey dediğim yok ... ··Türkler keşke Müslüman olmasaydı. .. "') . diyen Hıristiyan rektörler için yüzde yüz düşünce. inanç. tenkit, görüş açıklama hürriyeti var ama, maalesef TC Müslüman vatandaşı. onlar kadar hürriyeti yok. Türkiye'de eşitlik var ama bazıları ve birileri daha fazla eşittir. Bahane, irtica konusu olunca akan sular durur, düşünce ve inanç hürriyeti es geçilir. Gerçi dindarlarında ceplerinde TC hiiviyet kartı vardır. Onlar da vergi ödemektedir, askerlik hizmeti yapmaktadır. Lakin islama bağlı olmaları büyük birsuçtur. Peki bu suç nasıl bir suçtur? Ceza mevzuatında böyle bir suç var mıdır? Yoktur ama suçtur işte ... Bunlar en büyük tehlike ve tehdittir. Sivas'ta otel yangınında dumandan boğularak can verenler ilerici sayıl ır. Öçleri alınır. Ama Başbağlar köyünde canıiden çı karken kurşuna dizilenler gerici kapsamındadır? . . -Yahu sen kim oluyorsun da. Sivas şehitleri i le Başbağlar Müslümanlarını bir tutuyorsun? Sivas hadiselerinin bayraktan agresifateist Aziz Nesin'di. Şimdi kurduğu çocuk yurdunda "aşırıya kaçmış evcilik"" oynannıaktaydı. M üessif olaylardan önce dindar halkı kışkırtnıak için Salman Rüşdi mel'ununun iğrenç kitabını Türkçe'ye çevirtip yayınlanıaya başlamıştı. Aziz Nesin gibileri aydın sayılır. Çünkü İsla!'Tlla savaşmıştır. O, bir çağdaşlık ve uygarlı k kahramanıdı r!. . Hiç onunla bir tutulabilir mi, Başbağlar camisinde namaz kılan masum Müslümanlar? Evrensel i nsan Hakları Beyannamesi'ne ve Avrupa i nsan Hakları 234
Ahmet Akgül
______
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
Sözleşmesi'ne göre fikir ve inanç hürriyeti var da, "Masonların gizli .. protokol ları na göre yok. Sabataycı i ara var, sam imi Müslüm anlara yok. Şu anda istanbul'da bir tekke var. Müslüman tekkesi değil, sabataist tekkesi . . . Yanıksesli bir muganni okuyor: Başım tacı ŞABETAY / Gün olsa bizde gelsek Muradımızaersek/ Efendimizi görsek Konvenyamos konvedrat hey Başım tacı Şabetay / K lipalarölecek Dünya bize kalacak 1 David'ler oynayacak Konvenyamos konvedrat hey A h başı m tacı Şabetay! Bu tekkede böyle ilahiler okuyan. "klipalar ölecek. dünya bize kalacak" diye bülbüller gibi şakıyanlara hiç kimse karışamaz. Onların din, inanç, tekke hürriyeti vardır. Aynı şehrin başka bir yerinde derviş Müslümanlar bir yerde toplanmışlar zikiredip ilahi okumaktalar. Hazret-i Ömer. belinde kemer. H lı deyip döner, Er meydanında. Fağlem ennehu la ilahe illallah Maazallah bu ikinci tekke basılacak olursa dervişlerin işleri bitiktir. Yaptıkları laikfiğe aykırıdır. gericiliktir. A h başımın tacı Sabetay demekle, Ey Pirim Abdülkadirdemek bir midir? 143 TÜSİA.D'm İslam Dini'nin öğretilmesine karşı çıkışı ile ilgili tartışmalar Bi lindiği gibi bu tür tartışmalar Tanzimat'tan bu yana sürmektedir. Bu konuda müsbet menfı beyanlar yapılmaktadır. Ayrıntılara girmeden bu tartışmaları özetiernekte yarar görüyorum : Birinci Cihan Harbi'nden önce, Abdullah Cevdet, ifrata kaçan bir iddiada bulunarak, "Milletimizin islam dininden tamamen uzaklaşması gerektiğini ileri sürmüştü. '' Bu iddiaya merhum Mehmed Akif Ersoy, sert bir cevap vermiş, cevabını şu ınısrafarda dile getirmiştir: ...
143 04. l l . 2006 / Mehıneı Şevket Eygi 1 Milli Gazete 235
,Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
"Hele ilanı zamanında o mel'un harbin, Bize efkan umumiyesi lazım garbin, O daA Ilah' ı bırakınakla olur herzesini, Halka iman gibi telkin ile dini n sesini, Susturan abtalın idrakine bol bol Hikürün ... . İstiklal Sav�ı'ndan sonra düzen-lenen 1 923 Anayasası'nda, "Milletin dini islam'dır" hükmü yer almış, bilahare kabul edilen, laiklik ilkesiyle bu hüküm yasadan çıkartılm ıştır. Cumhuriyetin kurucusu Kemal Atatürk, Cumhurbaşkanı iken, TBMM'de verdiği demeçlerde: "-Bizim mil letimiz din ve dil gibi iki kuvvetli fazilete sahiptir. Hiçbir kuvvet bu fazi letleri, milletimizin kalp ve vicdanından çekip atamamıştır ve alamaz. Hepimiz müsaviyiz ve dinimizin alıkarnını mütesaviyen öğrenmeye mecburuz, her ferd dinini diyanetini öğre�mek için bir yere m uhtaçtır. Orası da Mektep'tir" şeklinde beyanlarda bulunmuş, bu beyanların gereği olarak,Anayasalarımızda, Diyanet İşleri Başkanlığı-Din Eğitimi Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü gibiAnayasal kuruluşlaryer almıştır. Ayrıca "Diyanet işleri Başkanlığı'nın, genel id�re içinde yer almasına i l işkin Anayasa'nın 1 36'ncı maddesinin, değiştirilmesi bile yasaklanmış. Siyasi Partiler Kanunu'nun 89'uncu maddesi ile, Diyanet işleri Başkanl ığı'nın statüsü ne özel bir koruma getirilm iştir. Bu münasebetle, TÜSiAD'ın aksi görüşü ileri süren talepleri kanun d ışıdır. Partilerin bile kapatılma sebebidir. Hatta Atatürk devrinde Konya'da, "i lahiyat Fakültesi ve bir çok i· llerde imam-Hatipokulları açılmıştır. ·· Ama inöni.i döneminde tek parti uygulamaları, yasalarla başlatı lmış olan din eğitim ve öğretimini, tamamen yok tarzetmiş, bunun neticesi olarak. camilerde cuma namazı kıldıracak, cenazeleri kaldıracak bilgili ve tecrübel i din görevlisi bulmak çok müşkül olduğu gibi, memleketin her tarafında İslam'a aykırı hurafelerle dolu tarikatlar türemi ştir. Eski Diyanet İşleri Başkanlarımızdan merhum Ahmed Harndi Akseki hocaefendi, İnönü döneminin son başbakanlarından Şemseddin Günaltay'ı ikna ederek aydın din adamı yetiştirilmesi için ilahiyat Fakülteleri'nin ve İmam-Hatip okullarının yeniden açılmasına vesile olmuştur. ,
236
....:Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Ama yasaların tesbit ettiği hükümlere rağmen, sık sık vukua gelen darbeler ve iktidar değişiklikleri sebebiyle din eğitim ve öğreniminin bazen önü açı larak, bazen kısıtlanıp yasakl anarak, ala kül! ihal bu uygulamalar devam etmektedir. Şimdi ortaya bir de din hizmetlerinin ve din eğitim ve öğretiminin Avrupa Birliği prensiplerine intibak ettirilmesi gibi bireğilim çıkmıştır. Bu cümleden olarak mevcud iktidar tarafından ilan edilen bir takım tamimlerle, l iste halinde bir çok dini kavram ve terimierin kullanılmasına yasak konulmuştur. TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı'nın son beyanatma nazaran ise, mevcud statükonun AB kriterleri paralelinde değiştirilmesi için, harekete geçildiği anlaşılm ıştır. Konu netlik kazandıktan sonra azerindeki görüşleri m izi ayrıca arz etmeye çalışacağız. Görülüyor ki, TÜSiAD'ın son açıklamaları, konunun tarihi gelişimi ve milletimizin ve kanunlarımızın genel hükümleri ve m illetimizin temel tercihleri ve vazgeçilmez karakter ve inancı asla hesaba katı lmaksızın rastgele ortaya atı lan kafa karıştırmaktan ibaret teklifve temenni lerden ibarettir. Kimse Hrant Dink cenazesinden esinlenerek, bu m i lletin çoğunluğunun Ermeniliğe özendiği veya kendini Hrant Dink olma eğilimine kapılacağı düşüncesine kaptırmasın. Mustafa Kemal Paşa'nın kesin olarak beyan ettiği gibi, mil letimiz din ve d i l gibi iki kuwetli fazilete maliktir. Hiç bir kuwet m illetimizin kalp ve vicdanından bu faziletleri asla söküp atmagücüne sahip değildir. İstikiiii Marşı şiiirimiz merhum Meh nJ ed Akif Ersoy, aynı zamanda kanun hükmünde olan bu marşın mısralarında, işaret etmek istediğimiz ezel'i ve ebed'i gerçekleri dile getiriyor ve: "Ruhumun Senden ilahi şudur ancak em eli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli, Bu ezanlar ki şehadetleri dini n temeli, E bedi yurdumun üstünde benim iniemel i" diyor ve teyit ediyor: Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal, Hakkıdır h ür yaşamış bayrağıının hürriyet... •••
144
28. O l . 2007 / SiileymanArifEmre/Milli Gazete 237
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
BELLi DEGİL! Atın izi, it izine karıştı Sadık belli değil, hin belli değil ! . . Diyalogcu Papa ile barıştı Sevgi belli değil, kin belli deği l! . . A B'ye girince, bitertasanı ız . . ( ! )
Yahudi emrine girer kasanı ız Brüksel'den gelir, anayasam ız Devlet belli değil, din belli değil ! . . Başörtüsü batar, nursuzgözüne İslam ters görünür, ruhsuz özüne Kanma kahbeleri n, yalan sözüne i nsan beli i deği 1, ci n beli i deği 1 ! . . islam= i rtica bir, tutan zındıktır Gavur hakareti, yutan kancıktır Sizi iktidara, taşyan sandıktır Türki belli değil, Çin belli değil Herkes soygun vurdu, kaçıp tozoldu Basiret körlendi, gözler buz oldu Rakamlar laytlaştı, hesap bozuldu Onbir belli değil, bin belli değil!. . Papazda keramet, velayet olsa . . Ülkeın Avrupa'ya eyalet olsa. . Vatikan bizlere, diyanet olsa Alman belli değil, Fin belli değil ! . .
238
--------�Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ -=_
FAZIL'I DA HAÇLI'DAN SAY (MALI) ! Cumhurbaşkanı, daha doğrusu köşk erkanı tarafından sanatçı diye hatırlanmadığı ve davetiye çıkarılmadığı için oldukça içerleyen, ama bunu mertçe ve medenice söylemeyip: "Hanımları türbanlıları başbakanlığa ve Cumhurbaşkanlığı na taşıyan ve giderek islamlaşan bir Türkiye'de yaşamak istemiyo rum" anlamındaki şovlarıyla gündeme gelen böylece yetmiş milyon milletimize ve bir buçuk milyarlık islam alemine hakaret etmekten çekinmeyen, şom ağızlı Fazıl Say, eşi türbanlı Cumhurbaşkanından, başbakandan ve eski solcu Kültür Bakanından ikram ve iltifatlar görünce, m u radına ermiş ve yelkenleri indirmiştir. Bu olay bir kez daha gösterdi ki, böylesi basit ve bencil kişilikler, şu üç özellikleriyle bilinir. Üç "S" şifresi diyebileceğimiz bu özellikler 1- Seviyesizlik 2- Samimiyetsizlik 3- Bunların doğal ve sosyal neticesi olan sevgisizlik ve sevimsizliktir. Çocukluk ediyor! . . Ayhan Demir'in dediği gibi: ''Özel likle çocuk sahibi olanlar daha i y i b i l irler: İsteklerini kabul ettirmek ya da dikkatleri üzerinde toplamak isteyen çocukların en önemli silahı; yemek yememek. konuşmamak, bir yerlere gizlenmek, eğer okul çağındaysa. b i r daha okula gitmemekle tehdit etmekti r. Ebeveynler genellikle bu tür istek ve tepkileri "çocukluk işte . . . " d iyerek, anlayışla karşılar ve çocuğu gUzellikle ikna etmeye çalışırlar. i lgiyi üzerinde toplamayı amaç layan çocuk böylelikle amacına ulaşmış olur. Fazı! Say'ın SUddeutsche Zeitung gazetesine verdiği mülakatta söylediği "ülkeyi terk edeceği" yönündeki sözleri de aslında bundan pek farklı değildi. Çünkü Fazı! Say bu çıkışı yaparken ne beste yapmas ına ne de piyano çalmasına nıani ol unduğundan bahsetnıiyor. Fazı( Say'ın tek derdi Başbakanl ı k
ve
Cumhurbaşkan l ı ğ ı
tarafından
verilen
davet
ve
resepsiyonfarın konuk l istesinde yer bufamaınak. İnsanın içindeki çocuğu ö ldi.irmemes i genelde iyi bir şey d ir. Ancak mesele bu noktalara vard ı rı 1 ı nca "çocukluk etme eviadını . . . " demekten başka söylenecek söz de kalmıyor. Fazı! Say'ın son dönemde yaptığı bu çıkış, büyükleri tarafı ndan hemen far k edildi ve Cumhurbaşkanlığından "daveti i listesinde isminin
239
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
bulunduğu ve davetiyelerin adresine postalandığı" yönünde bir açıklama yapıldı. Ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ışık hızıyla bir açıklama yaparak "Fazıl Say, ülkemizin yetiştirdiği genç ve değerli bir sanatçıdır. Onunla övünüyoruz. Kendisiyle her zaman diyalog içinde olacağız" dedi. Fazı( Say ile yaklaşık bir buçuk saat süren bir kahvaltı yaptılar. Kahvaltı bitiminde her şey sütliman oluverdi. Bir başka ifade ile "yaramaz çocuk" kendini "adamdan saydırmaya" muvaffak olunca sorunda kalmamış oldu. Devlet erkanı, büyüklüğünü gösterip, Fazıl Say'ıo gönlünü almış. Ancak devletin her daim hatırda tutması gereken bir şey daha var. Devlet, evd�ki huzur ve adaleti korumak istiyorsa, evlatlan arasıoda ayrım yapmamalıdır. Mesela, biç düşüodünüz mü: Başörtülü bir genç kız, Fazıl Say'ın bu söylediklerini kaç kez zihninde kurmuştur? Başörtülü kaç genç kız, zibninde kurmayı bir kenara bırakın, istemeye istemeye, bu cümleyi eyleme dönüştürmek zorunda kalmıştır? Soruları daha da çoğaltabiliriz. Fazıl Say'a gösterilen ilgi neden inançları gereği başını örten ve bu şekilde eğitim almak isteyenlere gösterilmiyor? Yoksa Türkiye'de başörtüsüyle eğitim alamadığı için NewYork'a, Viyana'ya, Saraybosna'ya gitmek zoruQda kalanlar bu ülkenin evlatları değiller mi? Üste l i k anne ve babalarını mem leketlerinde bırakıp, yurt dışında eğitim almak zorunda kalan bu genç kızlar; tıp, mimarlık, mühendislik gibi zor bölümleri dereceyle tamam layarak mezun oluyorlar. Fakat ne Fazıl Say'a gösterilen alakayı görebi !iyorlar ne de en temel hakları olan eğitim haklarını alabil iyorlar.''� İhsan A !peren'in tespitleri de güzeldir: Mesela başörtüsü Müslümanlar için hiçbir dönemde sorun olmamıştır, fakat birileri bunu sorun haline getirmiş ve sorun etmeye de devam etmektedir. Başörtüsünün sorun haline getirilişi elbette yeni bir hadise değildir. Bakmayınız birilerinin eskiden böyle bir şey yoktu demesi ne ... Mehmet Akifin dörtlüğünü hatırlayın ız. "Sanki olmazmış ilim, her şey gidermiş elden Atılmayınca örtü, açılmayınca beden Kızım ın namusu batıyor rezi lin gözüne Tükrüğe acı rı m bi Ilahi tükürsem yüzüne!''
14502. O 1 . 2008 / M i l l i Gazete 240
----h----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
Günümüzde "devlet destekli pozitivizm"' dayatmasının bir ürünü olan din karşıtlığı olanca vahametiyle arz-ı endam etmektedir. Bu bağlamda ağzına mikrofon uzatılan herkes kin kusmayı marifet sanıyor. Fazı I Say efendiye göre Ortaçağ zihniyeti hortluyormuş ... Hangi Ortaçağ ve kimin Ortaçağ' ı? Türk mil leti dindarlaşıyormuş, dolayısıyla böyle bir gelişme onu rahatsız ediyormuş . . . Peki, Atatürk ne diyordu, Türk m i lletinin dindarlaşması konusunda? "Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dini me bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum" Sen Müslüman-Türk m i l l etinin parasıyla Batı'da tahsil göreceksin, her dönemde ''devleCin bütün imkanlarından istifade edeceksin, "millet'"le hiçbir ilgin olmadığı halde devlet kademelerinden büyük itibar göreceksin, sonra da millete düşman olacaksın. Sen bu halkanın ne ilkisin ne de sonuncusu. Bu zamana kadar senin gibiler hep çıktı ve çıkıyor ve yine de çıkacak . . . Y ı l ı n 300 günü Batı'da yaşayacaksın, yaptığın müzikten m i llet hiçbir şey anlamayacak. Sonra kalkıp, "Ey millet dindarlaşırsanız gi derim haa!" tehditleri savuracaksın. Arkana bakmadan git, hem de hiç durma! Mecit Ünal'ın fıkrası yerindeydi: "fıkra bu ya, Nasrettin Hoca "burnundan soluyarak dalar Tinıur'un otağına. "- Sana üç gün müsaade ya pılını pırtını toplar gidersin... " "- Yoksa? . . "- Yoksa ben gidiyorum ... "'Fıkra bu ama gerçek şu: Fazıl Say Türkiye'yi terk etmeye karar vermiş!"' Fazıl Say'ın Türkiye'yi terk etme gerekçesi önemli ölçüde YÖK'ün yeni başkanının üniversitelerde türban yasağı dahil özgür lüklerin önündeki tüm engellerin kaldırılacağı yolundaki açiklamasına dayanıyor. Say, seçim sonuçlarının yüzde 47'ye 53 orantısını yüzde 30'a 70 gibi yeni bir orantıyla değiştirerek laiklik yanlılarının azınl ığa düştüklerini, dolayısıyla ailesi ve doğacak çocuğu için Türkiye'de yaşa ma koşulları kalmadığını ileri sürüyor. Üstelik bu açıklamayı Alnıan ya'da bir Alman gazetesine yapıyor. Yaşamının önemli bir kısmını yurt dışında geçiren Fazıl Say da, kuşkusuz böyle bir karara varmakta özgürdür ve çocuğunu hangi ülkede "
"
241
______
Başörtüsü lnkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
istiyorsa orada büyütebilir. Bu nedenle de kendisine hiç kimse de git ya da kal diyemez. ,,.,
Önce bunları 'Say'
Nüfus cüzdanındaki resmi başörtülü olduğu için hastaneye bile alınınayıp ölen; başörtülü olduğu için hakkında bakanlık tarafı ndan soruşturma açılanların ülkesi Türkiye'de Fazı! Say, yine de "bunlar yetmez" diyor. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine verdiği röportajda Fazı! Say, "Bizim Türkiye rüyalarımız biraz öldü. Tüm bakan eşleri türbanlı. Biz yüzde 30, onlar yüzde 70. Türkiye'den gidebilirim" dedi. Say. Türki ye'yi terk etme niyetine gerekçe olarak sadece bütün bakan eşlerinin türbanlı olmasını ortaya koyuyor. Yani manzara hoşuna gitmiyor. Kendi yaşamından verebildiği herhangi bir kısıtlama, yasaklama, zorlama örneği yok. Oysa bahsettiği ve kendisini de kattığı yüzde 30, yı llardır yüzde 70'in kıyafetine bile yasak getirmiş bulunuyor.
Başörtüsü taktığı için ölüme terk ediliyor Say ayrıca, "Çankaya'daki resepsiyona çağrılmadığı için Türki . ye'yi terk edeceğini . söylüyor. Oysa bu ülkede başörtülü vatandaşlar dilekçe vermek için bile devlet kuruıniarına alınm ıyor. Türkiye nüfus cüzdanındaki resim yüzünden hastaneye alınmayan ve ölüme terk edilenlerin ülkesi haline getiri liyor. Eşi başörtülü diye insanlar görevden atılıyor, atılanlara yargı yolu bile kapalı tutuluyor. Anneler başörtülü oldukları için oğullarının yemin, mezuniyet ve ödül törenlerine katılam ıyor. Ödül almak için çıktığı sahneden kıyafeti yüzünden yaka paça indi rifenierin acısı Fazı i beyin umrunda bile olm. uyor.
Başörtölüye ödül yerine ceza veriliyor
Kendisi bir sürü ödül alırken, bu ülkede kızlarımız daha 1 4 yaşında ödül almak için sahneye çıktığında kaymakam ve asker işbirliği ile sahneden zorla indiriliyor. Henüz 1 3 1 4 yaşlarında bile teknolojik buluşlarıyla TÜBİTAK ödülü kazanan masum kızlar başörtüsü taktıkları için hakkında M i l l i Eğitim Bakanı emriyle soruşturma açılırken Fazı! Say, yine de bunları yeterli görmüyor galiba. Başörtülüleri n sadece şehit cenazelerine alındığı bu ülkede, bizler yine de yaşamaya ve burada kalmaya devam edeceğiz.
"'"23 Aralık 2007 / Aydınlık 242
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Türkiye'yi terk etmek için önce Türkiye'de olman gerekiyor! Ünlü piyanist Fazıl Say, "Türkiye'yi terk edebilirim" diyor. Daha "hayardır?" diye sormaya bile hacet kalmadan içini ve zehrini döküyor! Kendini bu ülkeye ait hisseden ne kadar mazlum, yoksul ve çilekeş insan varsa hiçbirinin nazariarı hiçbir zaman gümrük kapılarına dönük olmuyor, kaçmayı düşünm üyor. Ağır kuşatılmışlık içerisinde yemediği zılgıt kalmayan ve inancı uğruna nice bakaretiere uğrayan insanlardan bile bir kerecik olsun çekip gitme edebiyatı duymazken, memleketin 'Beyaz Türk' kategorisine dahil edilebilecek bir adam çıkıp "giderim ha" blöf"ünden medet uma biliyor. Bu memleket sadece coğrafyasıyla değil aym zamanda içinde barındırdığı insan mozaiği ile Türkiye'dir. Türk kültür ve inanç unsurlarını hiçbir zaman hazınedememiş insanlar ne zaman Türkiye'de oldular ki şimdi kalkıp Türkiye'yi terk etmekten bahsediyor?! Fazıl Say'ın Türkiye'yi terk etmeye kadar götüren gerekçeleri de gerçekten göz yaşartıcı (!) cinsten. "Türkiye rüyamız öldü" gibi dramatik ve bir o kadar da ajite bir cümleyle söze giren Fazıl Say'ın bildik gerekçelerini saymaya bile değmiyor? Tüm bakan eşleri türbanlıymış, İslamcılık güç kazanmış, ortaçağa dönüyormuşuz. Üstelik sayın Say bu şikayetleri dışarıdan birilerine, Paris'te Almanya'da yayımlanan sol liberal eğilimli 'Suddeutsche Zeitung' gazetesine yapıyor. Çok merak ediyorum acaba valizine davranacak başka kim var sırada? Kimsenin artık bu tür blötleri yemediğini bir kez daha hatırlatarak, Türkiye'yi terke hazırlananlara giderayak benden bir dost tavsiyesi: Beyler, Türkiye'yi terk etmek için önce Türkiye'de olmak lazım. Lütfen kendinize, yani Türkiye'ye gelin! '" Ortaçağ ka ranlığına kim gidiyor?
147
17. 1 2 . 20071 HüseyinAkın/Milli Gazete 243
______
Başörtü sü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Fazı! Say'ın resti medyada hatırı sayılır oranda yankılandı. Belki de bunu amaçlamıştı. Say'ın çıkışının temelinde kendi ifadesine göre "iktidarın şimdiye kadar kendisine ve müziğine karşı dostça davranmadığı" gerçeği yatıyordu. Tabi, iktidarı ve onun kültür ve sanat program ını savunmak gibi bir derdimiz yok. İ ş sadece iktidar ile Say arasındaki bir kavgadan ibaret olsaydı, Say bu vesile ile daha büyük laflar sarfetmeseydi mesele kapanıp giderdi. Faziletten yoksun Fazıl Say başta iki büyük iddia ortaya attı; birincisi Cumhurbaşkanı'nın onu köşke davet etmediği idi ki, bu hemen adı geçen makamca yalaniand ı. İ kincisi ise eğitimden müzik derslerinin kaldırılması idi ki, bu da ilgili bakan tarafından cevaplandı . yalanlandı. Say, konuşurken elbette bu cevapların anında verileceği ni düşünmüştür. Fakat meselenin bunlardan ibaret olmadığı, bir kültür ve zihniyet kavgasının da burada yer aldığı açıktı. Türkiye'nin bilhassa Tanzimat ile başlayan sürecini takip edenler, ülkede her alanda bir ikilemin, kültür ikiliğinin yaşanageldiğini bilir. Batı kültürü bizi içine kabul etmek için aslında tek bir şart ileri sürer; İ slam kültürünü terk edin. Bu şartın el it zümrelerce kayıtsız şartsız kabul gördüğtl bir gerçektir. Önce, Say'ın ifadesi ile "bugün Türkiye'de İ slamcı bir iktidarın varlığından" söz etmek yanlıştır ve yanıltıcıdır. İ ktidardaki zevatın gömleği çıkarmadan önceki halinin devam ettiğini düşünmek elbette yanılgıdır. Halcikaten bugün Türkiye'de İ slamcı bir iktidar olsa idi, önce IMF politikalarına son verilir, sonra Amerika ile olan ilişkiler eşitlenir, bir adım sonrasında da D-8 yeniden Türkiye'nin gündemini teşkil ederdi. Siyasi bakımdan İ slamcı çizgi ile hiçbir bir ilgisi bulunmayan A K P iktidarının kültür bakımından böyle bir çizginin takipçisi olduğunu ve bu vesile ile Say'ın müziği ne etki ettiğini söylemek de imkansızdır. Kültür ikiliğini yaşayan Türkiye'de az buçuk aklı eren herkes bilir ki, kim maalesef- "Ortaçağ karanlığından" söz ediyorsa, bu karanlık ile İ slam, yani Türkiye'deki meselesine sahip çıkan Müslümanlar kastedi i ir, güya böyle bir kötüleme yapılır. Ortaçağ'ın Batı ve Hıristiyanlık için söz konusunu olduğunu, i slam'ın her çağda ileri bulunduğunu bu karanlık ••• kafalara anlatmak ise deveye hendek atiatınaktı r.
141
18. 12. 2007 /Osman Toprak / Milli Gazete 244
Ahmet Akgül,
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Fazıl Say ve gerçekler. . (mide bulandırıyor) Şimdi ülkenin hiçbir sorunu kalmamış gibi şu Fazıl Say beyefendi hakkında yazmak zorunda b ı rakılıyoruz. Nedeni de konunun devlet/millet meselesi haline dönüştürülmesi ... Şimdi bir sanatçı ortaya çıkacak, "ben memleketi terk ediyorum" diyecek. Niye efendim, "İslamcılar kazandı, bana yer yok. " Açık konuşmak gerekirse, bu gibi zevattan ·bırakın sanatçı olma yı, gerçek vatansever bile olamaz. Neden? Birincisi, vatanını ve m i lletini aşkla, şevkie, imanla seven adam kovsalar bile bu topraklardan kolay ko lay ayrılmaz. Zira bir sanatçı içinde bulunduğu, zengin olduğu, ekmeğini yediği toplumu aşağılayıp onlar benim gibi değiller, en azından benim istediğim bireylere oy atınıyerlar diye memleketi terk etmeye kalkı yorsa; zaten halkın kah ir çoğunluğunu sevmiyor, onlarla insani, tarihsel, kültürel, tinsel düzlemde hiçbir şeyi paylaşmıyor demektir. Bi r insan memleketi terketmez mi, eder. Ne zaman; namusu, canı, malı, seyahat özgürlüğü, inancı, düşüncesi yakın tehdit altına girdi ğinde ... Ya da terk etmez, bütün kahramanların yaptığı gibi sonuna kadar direnir, mücadele eder, inandığı değerleri adam gibi sonuna kadar savunur, hatta varsa davası uğruna canını bile vermeyi göze alır. Peki. Türkiye'de böyle bir durum mu var, yani Fazıl Say benzeri batılılaşmış, m i lletle tenakuz içerisinde olan jaköben, elitist, monist, laisist ve oli garşik sınıfların ortadan kalkması, yok olması tehlikesi mi var? Elbette ki yok. Sadece başörtülü kızlarınııza eğitinı kurunılarının yüzüne kapan dığı ve kelimenin tanı anlamıyla zulüm gördükleri için zoraki dış ülkelere okumak için gitmek zorunda kaldığı ya da ebedi olarak öğretim hayatının gasp edildiği, rektörlerin insan haklarıı:ıa, tabii ve ilahi hukuk ilkelerine, hukukun üstünlüğüne aykırı olarak milletin çocuklarına zulmettiği, M i lli Eğitim Bakanı'nın pişkin bir tavırla tesettürlü kıza niye diplema verdiniz diye öğretim canıiasına soruşturma açtığı bir siyasal ortam var. O kadar... Fakirlik, işsizlik, yabancılaşma, cinayet, uyuştu rucu ve epidemikahlaksızlık ortamı isetabii işin cabası... Fakat benim esas takıldığını konu Kültür Bakanı'ndan Cumhurbaşkanı'na hemen her yetkilinin, "Aman Fazılcığım, bizi terk etme, sen gidersen maazallah ülkemizde sanat çöker. hatta nıilletçe kah ro luruz, ne olur gitme" türünden beyanati arı. Yahu bir kere şu iktidar sahipleri, hem de kendilerine oy veren, sayesinde iktidar oldukları ve dışarıya gitmek zorunda kalan tesettürlü
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
______
_ _ _ _ _ _ _ _
yavrularımıza "aman ülkeyi terk etmeyin, bu meseleyi biz çözeriz, size yapılan bu açık zulmi.i biz ortadan kaldıracağız" diye beyanatta bulun dular mı ? Hayır. "Niye çözmüyorsunuz" dediğin izde, "kurumların muta bakatı yok" türünden geçiştirmeler... Peki, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün seçiminde ima ettiğiniz o meşhur kurum ların, en azından Genelkurmayın ya da YÖK taifesinin mutabakatı var mıydı? Demek ki, kurumların mutabakatı olmasa da istediğiniz vakit bir şeyler yapabi 1 iyorsunuz. Bu beyefendiler millettin seçiminden ve değerlerinden ra hatsız. Yan i kimse. ona ülkede sen farklısın diye kapıları kapatmıyor. Bunun için ülkeyi terk etmelisin, sokağa çıkmamalısın demiyor. Hatta Say gibilerin savunduğu batılı değerler zaten devletimizin resmi eğitim ve kültür politikası. Şu kadere bakın; biz onun değil, Fazıl Say bizim farklılığımıza dayanamıyor ve ülkeyi terk edeceğim diyor. O zaman ne yapalım : istediğin yere git kardeşim, ne halin varsa gör; varhğından bu millet ne görd q_ ki, yokluğundan ne sıkıntı çekecek yani... Bu millet elbette ki dün olduğu gibi, bugün de kendisiyle bütünleşen dünya çapında hakiki sanatçıları, aydınları, ilim adamlarını, düşünür ve edebiyatçıları çıkarmaya muktedirdir. Bu milletin sanat ihtiyacı sana bağlıysa, senden daha önemli bir sanatçı yetiştirmediysek zaten vay halimize. Ben şahsım adına diploma töreninde kovulan, polis zoru ile okuldan atılan, aşağılanari bir tesettürlü yavrumuzun gözyaşlarını senin ve senin gibilerin bütün sanatına asla ve kat'a değişmeın. İşin gerçeği şudur ki, kendi milletinin tarihsel ve toplumsal değerlerinden kopuk, halkıyla hiçbir kültürel ve ruhsal iletişimi olmayan, milletin attığı oya saygı göstermeyen bireylerden zaten aydın olamayacağı gibi gerçek sanatçı da olamaz. Zira yerel dinamiklerden hareket etmeyen; kimliği ile ulusal, kişiliği ile evrensel olmayan sanatı ve sanatçıyı zaten küresel düzeyde hiç kimse ciddiye almaz. Tam mesele bu noktaya gelmişken, Aşık Malısuni Şeriften bir dörtlük akh ma geldi. O şöyle söyler:
Kuşdili döktüler asırlar boyu ' Kendi dillerini bilemediler 246
_;Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Fırat'ta dizginle tuttularsuyu Bizim gözyaşımız silemediler. Mahzuni kudurdu kendi derdinden Zarar gelmezAnadolu merrlinden Yüz yıl koştuk aydınların ardından Onlar bir gün bize gelemediler. Türkiye'de sadece aydın geçinenlerin değil, sanatçı geçinenlerin de şu şiirin işaret ettiği çarpık kafadan hiçbir farkı yoktur vesselam. 14� BU KAFAYLA EMİN BEY'LER ÇÖ L DEGİL, BİR KÖY BİLE AŞILAMAZDI! Hürriyet'in havarilerinden Emin Çölaşan, 23 Nisan Çocuk Bayramı nedeniyle bir okulun duvarına ilim ve eğitimle ilgili bir hadisi şerifmeali asıldığın ı duyunca kıyametler koparm ıştı. .. "Burası cami m i , M i l l i l ik vakfı taşıyan b i r okul mu?" Burası Diyanet İşleri Başkanlığı değil, Devletin bir oktılu!. . Dinci pankartların ne işi olabilir?" ('27. 04. 2006. Hürriyet) şek! inde yazı lar yazın ı ştı .
Bay Çölaşan, "Milli"liğin içinde Diııin ve manevi değerlerin de bulunduğunu unutuyordu. Diyanet'in de aynı devletin anayasal bir kurumu olduğunu bilmemezlikten geliyordu. Cami ile okulun, vücut'la ruh gibi ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu hala görmek istemiyordu. Hz. Peygamberimizin hadis meallerini" Dinci Pankartlar" diye küçümsüyor ve Danimarkalı Karikatür kışkırtıcılarından daha beter bir duruma düşüyordu. Bay Emin Çölaşan, eğer;
"Şuursuz AKP döneminde Ilımlı İslam safsatasıyla, bir yandan Yüce Dinimiz dejenere edilirken, diğer taraftan okullara Hadis meali asılara k, açıkça din istismarı yapılıyor" ''AB hayaliyle ülkemizin geleceği karartılırken ve egemen liğimiz Brükse!'e aktarılırken, AKP dindarlık rolüyle halkımızı avutup aldatıyor. " ,
, ••
!9. 12. 2007 1 Dr. Uit1Tı Özşahin 1 Milli Gazete
247
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _
Deseydi, kendisine katılır ve arka çıkardık... Ama hayır, an/aşıl�vor ki O'nun tavrı ve gıcıklığt istismara değil, bizzat İslam'a karşıdır. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede, Din Kültürünün resmen ders olarak okululduğu bir mek tepte, Hz. Peygamberimizin bir hadisinin Pankart olarak asılmasına biı denli tepki gösterip tepinen bir adamm sözleri, omm ayarmm aynasıdır. Ha, sahi Bay ÇmaŞan, acaba dindar halkımızın nazarında AKP�vi mağdur ve mazur göstermek için, bir dmu.ştklı düğüş gereği mi böyle çirkefçıkışlaryapmaktadir? Yoksa, bu talih.<;iz tavtrlarm, AKP gibi işbirlikçi iktidarlarm ve Fetu/lah Gülen gibi din istismarcı/an mn işine geleceğini ve halktmızı bunların tuzağına iteceğini anlayamayacttk kadaryaşlanmış mıdtr? . . Danıştay 'a yönelik menfar ve melun saldırula tetikçi olarak kullanılan katilin ve benzeri kişilerin böylesine azgın/aşmasında ve mağdur(vet psikolojisinin intikam canavarltğma ulaşmasmda: "Aca ba bizim İslam 'a ve türbanayönelikyanlış ve kışkırtıcıyaklaşımlarımı zın da olumsuz bir katkısı var mıdtr?" diye, hala bir vicdan muhasebesi ve özeleştiriyapılmayacak mıdır? Çölaşan 'daki HadisAlerjisi nereden kaynaklanır? CHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tülüncii. 'nün, Tekirdağ Fen Lisesinin fidan töreni için hastırdığı davet(ııelerde Hz. Muhammed'in (sav) 'Yarın ktyametin kupacağını bilseniz hile elinizdeki fidanları dikin ' Hadis-i Şerifi'ne karşt takmdı.fjt alerRFe değinmiş ve "bunun yerine Konfüçyüs'ün bir sözü yaZtfsaydt emin olun CHP tepki güster mezdi" demiştik. Ardmdan, Hürr�vet yazcm Emin Çü/aşan da ayni alerjik reaks�)'onun nüksettiğini görüyoruz. "Du varlar dinci pankart larla dolu " d(ven Çölaşan bakm neleryazdt köşesinde "'Bufotoğraflar gözden uzak okullarda de.fjil, Ankara'nın göbeğindeki Eryaman 'da, Bahar İlköğretim Okulu 'nda 23 Nisan l!fusal Egemenlik ve Çocuk Bayramt gününde çekildi. Arkadaştmtz Olcay Pmar dün bu okula gitti, aynı tablonun devam ettiğini bir kez dalıa belge/edi. Burası cami mi? Değil. Burası Diyanet İşleri Başkanlığı mı? Değil. Ya neresi? "Milli lik!" sıfatını çoktaan yitiren Eğitim Bakanlığı'nın bir okulu. Devletin (!) okulu. Duvarlar 23 Nisan 'la değil, dinci patıkartlarla dolu... Allalı sonumuzu hayır etsüı.At -Lin. "
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Laikliğin tanımı mutlaka yapılmalıdır! Türkiye'de laiklik evrensel özüne uygun bir biçimde hayata geçi rilmiyor: Daha ziyade "inançlarla mücadele" ve yer yer de "inançlar.a mü dahale'' kıvamında uygulanıyor. Yani, Resmi Pratik laikliğin temel felsefesine aykırı bir uygulama içinde seyrediyor. Bu Kurulu Düzen refleksinin temelinde gerçekten laiklik duyar l ı l ığı yatıyor olsaydı, böyle davranmazlardı. Çünkü, böyle bir tavrı n her şeyden evvel laikliğe zararı var. Türkiye Cumhuriyeti'nde laikliğin ke m ikleşmesini isteyen bir kurulu düzenin "inançlarla kavga eden/ediyor görünen'' böyle bir yanlış yoldan gitmemesi gerekiyor. Buna mukabil ''katı laiklik" uygulamasının devam ından yana olanlar kategorisinde -laikliğin evrensel ölçülerde hayata geçirilmesi noktasınayaklaşmak şöyle dursun- çok daha sert bir çizgiye kayılıyor! Öyle ki, laiklik konusunda örnek aldığımız Fransa'yı bile sollamış durumdayız! Mesela, Fransa'daki üniversitelerde türban yasağı yok. Diğer resm i okul lardaki türbana ise son dönemde yasak kondu, Fransa'da ...
Son tartışmadan sonra "Laikliğin tanımı değişemez" diye başlık atan yazarları görüyoruz. işbu tavır "dogmatik" laikliğin ta kendisidir. Ne gariptir ki, bu başlığı atanlar da yıllardır "değişimci"liğin ekmeğini yiyen eşik bekçileridir... Demek ki, Türkiye'deki laiklik uygulamasında evrensel ölçülere ulaşılmasından korkuluyor! Sezer geçenlerde "Laiklik, din ve vicdan hürriyetine indirgenemez" diyordu. İndirgeyen falan yok. Sorun olarak vurgulanan husus, laikliğin temel faktörünün es geçilmesi ile ilgilidir. Sezer'in gözbağcıhğı, Türkiye'de laikliğin doğru algılanmasını ve çok daha güçleomesini engelleyen bir tavırdır. Sezer nasıl siyasi davranıyorsa maalesef İktidar da laiklik tartışmalarmda siyasi davranmaktan öteye geçemiyor... AKP iktidarı -Anayasa'yı değiştirebilecek güce ulaştığı halde- Anayasa'nın 24. maddesindeki laiklik tanımı üzerinde bugüne kadarsomut biradım attı mı"? Hayır!'�" '�''
'5
ramer Korkmaz/Zaman / 28.04. 200o Nuh Gönültaşi Bugün / 28. 4. 2006 249
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Bunun adı yazarlık değil, Peygamber düşmanlığıdır Emin Çölaşan'ın bu ülkenin inananlarını nasıl rahatsız ettiği, nasıl rencide ettiği, hatta Müslümanların kendi canından daha aziz bildikleri Peygamberi m ize karşı nasıl bir düşmanlık içine girdiği bu yazısı ile bir kere daha ortaya çıktı. . Bunun adı gazetecilik filan değil. Peygamber Efendimize karşı öyle bir yaklaşım içinde ki. bunun adını koymak gerekir Bu olsa olsa resmen Peygam ber düşman lığı. Yoksa; Peygam beri mizin ilim öğrenmek ve güzel ahlak geliştirmekle ilgi l i hadisi şeriflerinden rahatsız olup, bunu sütununa alıp Müslüman bir toplumun karşısına öylece çıkmazdı, çıkmaya cesaret edemezdi. Ankara'da Erya man'da Bahar İ lköğretim Okulu'nda okulun duvarlarında '"İslam Güzel A hlaktır'', "ilim öğrenmek kadın ve erkek bütün Müslümanlar'a farzdır'', "Güzel ahlak sana küskün olanla barışın an, sana kötülük yapanı bağışla mand ır'' sözleri yazılıymış da burası camimiymiş, burası Diyanet İşleri Başkanlığı mıymış!? ... Yoksa Peygamber'in sözleri Türk okullarında yasaklandı da haberimiz mi olmadı? Türkiye'de öyle insanlar var ki, mezarlıkların kapısında yazılan ''Her nefıs ölümü tadacaktır" ayetine de karşı çıkarlar.
Bir CHP'li milletvekili Ankara Mamak'taki bir caminin üzerindeki bir tabelada yazılı olan "İçki bütün kötülüklerin anasıdır hadisi şerifini oradan kaldırlmaya çalışmıştı ve bunun Jaikliğe aykırı olduğu safsatasım ortaya atmıştı. Doğrusu isterseniz, işi Peygamber düşmanlığına kadar getirebileceklerine hiç ihtimal vermiyordum. Ancak, maalesef bu talihsiz tavır somut biçimde görülüyor. Artık bunu da yapma cesaretini kendilerinde buluyorlar! Ama bütün bunlara sebep olan gene biziz. O'nun yazdığı gazeteyi para verip alıyoruz. O'na kendi paramızla reyting yaptırıyoruz! (Daha da beteri, inançlı insanlar, marazlılar kadar dirayetli davrananu yoruz. Dinimize diyanetimize sahip çıkamıyoruz. . Masonlara ve münafıklara karşı: İslam'ın yüksek prensipleri, Atatürk'ün gerçek bedefieri ve Milli Görüş'ün örnek projeleri etrafında kenetleşe miyoruz. . N. G.) Belki de şu "Çakallar ve sarı öküzler" masalını bir kere daha anlatıp, bundan kendimize pay çıkarmamızın zamanı gelmiştir: Bir ormanda çakallar ve öküzler beraber yaşıyorlarmış. Pek bir sorun yokken, günün birinde çakallardan bir heyet sarı öküzlere gelip "Bizim sizden şi kayetimiz yok, gül gibi geçinip gidiyoruz, yalnız içinizdeki şu 250
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
sarı öküz bize çok yan bakıyor. Onu verin bize, tekrar eskisi gibi yaşa maya devam edelim"' derler. Huzur ortamının bozulmaması için öküz veri 1 ir, hayat bir ın üddet daha devam eder. Sonra çakallar yi ne gel i rler ve "Bizim sizden bir şikayetimiz yok ama şu köşedeki öki.iz bize karşı kuyruğunu çok kötü sallıyor, onu verin hayatımız eskisi gibi devam etsin" derler. Öküzler ınutabakatla "Köşedeki öküz"ü de verirler. Çakalların talepleri ti.ikenmez, öki.izlerin öküzlüğü geçmez. Sonunda bakarlar ki bir avuç kalmışlar. Bu durumu kritik etmişler ve: "Biz baştan o sarı öküzü verme yecektik'" diyerek yaptıkları hatanın farkına varmışlar. Ama iş işten 151 geçmiştir.""
Çolaşan gibilerin eski ve yeni yoldaşı ve ekip başı Süleyman Demirel'in son incileri, mide bulandırıcıdır! Darbe destekçisi ve savunucusu Süleyman Demirel, "Başör tülüler üniversiteye giremez, turban özgürlük falan değildir, bu gericiliktir. Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Ana yasa Mahkemesi karar vermiş, ille başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya gidin. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin. Orada okuyun" diyerek, 28 Şubat'taki tavrının arkasında olduğunu gösterdi. Ve yıllar boyu çok ferasetli geçinen Nurcuları, Süleymaneliarı ve tarikatçıları nasıl aldatıp kullandığım da ispat etti. Süleyman Demirel, s(vaset tarihimizde ön emliyeri olan bir isim olmuştur. 28 Şubat dönemine kadar, 'merkez sağ'm ve bir .ölçüde 'mu hafazakar' kesimlerin simgesi konumunda olan Süleyman Demirel, 'post modem darbe' sürec(vle birlikte farklı bir 'misyon 'un temsilciliğin e tramfer olmuştw; Geçmişteki bütün mis_ronunu ve sahte mez�Fetlerini ve o güne kadar temsilciliğiniyapl!ğım iddia ettiği muhafazakur kesimlerin taleplerini reddeden Demirel, yeni dönemle birlikte kelimenin tam anlamıyla "laikçi l>esimler''in safina transfer olmuş l'e özgürlüklere direnen 'derin Tü rk�ve 'nin temsilciliğine soyunmuştUI: Mesela 'Basm Kulübü 'nde/ii, 'laiklik' ve 'başörtüsü sorunu' konusundu tartışnuımn en hararetli bölümünde bir ara saym
" ' Nuh Gönültaş 1 Bugün 1 28. 4. 2006 251
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _
Demirel'le aranıtzda küçük bir polenıik yaşandt. Demirel, yine her zamanki gibi buyurgan tavrtyla,
"Başörtülüler (türhanltlar)
üniversiteye giremez, türhan özgürlük fulan değildir, bu gericiliktir" deyince, dayanamadım ve kendisine şöyle bir soru yönelttim. "Saym Demirel, galiba sizfarkmda değilsiniz amu, bu ülkede başlarmt örten binlerce genç ktz üniversite kaptlarmdcm geri çevril(vor. Bu yüzden, bütün bir Türk�ve'de derin actlar ııe dramlar yaşamyor, peki hu kızlar ne yapsın?" Demirel hiç tereddütsüz ve biraz da öfkeli bir üslupla, "Orası üniversite, oranın kurallart var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başt bağli okumak ist�ııorsan, başı bağlı olarak okunuhilen yerler var, oraya git. Arabistan 'dafalan öyle yerler vardır, oraya gidin. Orada okuyun " d(ııerek, 28 Şubat'taki duruşunun arkasında olduğunu gösterdi. ·�ı
"Başörtülüler Arabistan'a gitmeli" diyen Sn. Demirel, ya masonlar nereye yollanmalıdır? 28 Şubatçı Demirel, yine konuştu ve 'Başörtülüler Arabistan'a gitsin dedi. Şimdi başörtülüler, Süleyman Demirel'e şunu sormah... 'Bu vatan babanın memleketi mi ki, sen bizi Arabistan'a gönderiyorsun ... Acaba Türkiye topraklarını Isparta'da bulunan Demireller sülalesi mi kurtardı işgallerden? Yoksa Ege Bank'ta milletin parasını hortumlayan yeğen Murat Demirel mi kurtardı bu vatanı? Sayın Demirel ne dersiniz' diye sormah ... Her yerde karşısına çıkmalılar Süleyman Demirel'in... Aslında bir önerimiz var Demirel' e. . , Siyaset yapacaksan eğer, in er meydanına ve aslanlar gibi o var olduğunu söylediğin enerjini harca... Ve artık insanların size nasıl baktığını gör... Bugün kötülerliğin ve Arabistan'a göndermeye çalıştığın insanlar sizin yalanlarımza kanarak maalesef yıllarca oy verdi. Verilen oylara yazık... Ama asıl önemlisi sizin bu yaptığınız da ayıp . . . Sn. Demirel kaçyaşmdasmız? 29 yıl önce, tam bugün Taksim Meydanı 'nda, Kazancı Yoku şu 'nda 34 kişi öldü. 1 Mayıs'tt. Taksim 'de kutfanırdt. Ben diyeyim 300, " siz deyin "Jso bin kişi. Sonra oradan buradan ateş açıldı; binlerce insan üst üsteyığıldt.
,,2Mehmet Ocaktan/Yeni Şafak / O 1 . 05. 2006
252
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ _ __ __ __
O günün başbakanı Demirel ile kitleleri peşinden sürükleyen lideri Ecevit, darbeyle gittiler, seçimle tekrar başbakan oldular. Cum hurbaşkanı bile oldu Süleyman Bey. Nice siyasetçi, nice hukukçu, nice genelkurmay başkanı, savcı, hakim ve emn�vetçi, CIA istasyon şefi filan geldi, gitti. Nice gazeteci, elbette. A�di İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi 1 Mayıs'ta ne olduğunu gerçekten merak edenlerden, kendilerine tam ne olduğu dahi aydın/atılmadan öldürülenler vardL Ama "gerçek" öyle boylu boyuncayattığı yerden ale/acele kaldm/ıp bir 30yıldır çok çok derine gömüldü. Kaç yaşındasımz, bilm�vorum; belki hatırlayacak yaşta, belki hcıtırlamayacak kadar yorgun, bıkkın yahut umıtktın. Belki çok genç. Ama, şöyle düşünün: İstanbul'un göbeğinde Taksim Meydam 'nda, 34 kişinin öldürüldüğü, ölüme iliirildiği bir olayın, öyle 1 SOO'lerdefilan değil, başımıdaki/erin lıala aramızda bulunduğu bir olayın dahi aydın/altlmadığı bir ülkede yaştyorsunuz ve bir de merak ed�voruz ki, Susurluk neydi, Şemdinli ne?'�'
Masonların özel dili vardır! Bu ülkede yıllarca başkanlık ve cumhurbaşkanlık yapmış birinin son demeci saf dil Müslümanları üzüvermiş . . Bilinç sahiplerini hiç de şaşırtamayan biryaklaşım la:
Başörtülüler Arabistan'a'' deyivermiş. Zaten bu anlayışm sahibi yakın bir geçmişte 260 küsur ayetin Kur'an 'dan çıkarılmasım da istemişti. Çok daha yakm bir zamanda ise İstanbul'daki Hahamlar, İstanbul müftülüğüne başvurarak "Dini kitaplardaki Anti sernit hükümler ve yaklaşımlardan olan rahatsızlıkların ı" dile getirmişlerdi. Bu iki anlayışın ne denli örtüştüğü ve aynı şeyleri öngördüğü ne kadar da belirginleşiyor. Yılların kurt politikacısının yaklaşımıyla ve aynı mantıkla söylenınesi gereken şu oluyor. "Masonlar İsrail'e!' Çünkü yıllaryılı bu topraklara ırkçı şovenizmi yerleştiren bu anlayış, bu milleti İslam'dan uzaklaştırmak için ne yollara başvurmadılar ki. Semitizmin ruhunda ırkçılık vardır. Bu, yeryüzünde anti ırkçılıkları körüklemiştir. Masonların İslam ve Müslümantarla bu denli uğraşmaları boşuna ve rastlantisai değildir. Masonluğun ruhu semitiktir. Siz
1�3 UmurTalu/ Sabah / O 1. 05. 2006
253
_______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _ _
bakmayın onlara, mensuplarını her dinin mensuplarından seçme
lerine ve onları tuzağa düşürmelerine. Üst düzey masonların hiç birinin islam ile ilgileri bulunmamaktadır. Çünkü onların din mensubiyetleri kalm a mıştır. Ve on la r siyon izmi n kullarıdır!. " ''' Masonlartn Üstmit Selami lşmt!ağ 'm Yirmi dokuzuncu Derece Ritüelinin Telkiki'nde Tanrt mejhumunu ele altrken poziııist bir anla yışla Kur'an 'm ve dolaytstyla MüslümaniannAllalı anlaytşınm tam tersi sapık bi� inanet ortaya koyarak, şunlart kusmaktadtr: ''Masonluğun inandtğı mutlak ilim, yani ilmi hakikat veyalıut Allalı meflrumu, hiçbir tabintüstü vasiftaşımaz. " Bir başka cümlesin-de ise şöyle zırvalamaktadtr: Dinleri kuranlar mutlak ilmi daima alda:tıct ve mütelıavvil bir şekilde kişileştirmeye uğraşmış/ardır. Masonluk dininin diğer özelliklerini de şöyle anlatır. Evet Masonluk bir dindir ve Semitik bir rulı taşımaktadır. "Vuhdet halinde Idiinat masonlukta mu-kaddes ruhtur. Biitün insanlan aydrnlattmAI/alı değil akıl ve mulıa-kemedir. " Masonlarm Kur'an 'dan ve islam 'dan bu kadar. raltatsiZ olma-lan bu yüzdendir. Başörtiisii islam'm ve Kur'an 'ın bir riikniidür, bir özelliğidir. Bu rult ise ymıi baörtiisü inatıctn simgesidir. Masonlarm özellikle başörtüsüne bu kadar düşman olma/art da şeytani rulılartnt e_le vermektedir.
Bugün
başörtüsiine
savaş
uçanlar
hu
mltun
tem
silc:ileridir. Masonların lıizmetçsi i AKP şimdi, Nüfus c:iizdanlfrrrndan din hanesini sildirerek v�va konulmasmr istem�yerek bir at/rm daha atıyor. Devlet organlarmda başörtii/ii/ere getirilen ya.wıklardan sonra ftü vi yetlerinde ve ruhlarmda İslam yazanları da silmenin zamant gel mektedir! Peki ruhlarında mason olan ve semitik öz taşıyanlar devletin en iist kurumlarına yerleşirlerken, onları kimler denetleyecek: Var mı böyle bir denetim, kurumu ve bir güç? Onlarla uğraşmak bizzat Siyonist İsrail'e savaş anlamına geldiği için mi bu kadar ürkülmektedir. İşte bu noktada insafla itiraf edelim: Erbakan Hoca, ne muhteşem ve muhterem bir şahsiyettir . . . Ama bu millet peygamber sevgisiyle coşup taşarken, onları yalan yollara yönlendirenlere de dikkat etmek gerekmektedir. Çünkü Müs lümanları ve islam'ı dinci, gerici yattasıyla suçlayanlar aslında kendi ruhlarındaki çi rkefı örtme gayretindedir.
1 54 A. H. Haksal i Milli Gazete 254
----h----�A met Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
Ey rasül! (sav) Her Şeye Rağmen Sen; Ahmed Peygamber, Rahmet Peygambersin! O gün de, bu gün de tek ve gerçek Rehbersin! Mürninler Senin yolunda huzura ermektedir. Bizim şerefimiz, Hz. Mulwmmed'e iimmet olmaktır. Bizimfazi
letimiz, Müslüman olmaktır. Bizim izzetimiz, İslam'dır. Ve Aziz Ata türk'ün de tespitiyle: Bizim dinimiz: akla, ahlaka ve ilmi lıakikatlere en uygun ve en sun ilahi nizamdtr. Din istismarcı/an ne kadar a!çaksa, bunları baha ne edip, İslam'i gelişme ve güzellik/ere sataşanlar da o kadar zavallı dır!... Kur'amn hükümlerine olan gtcık!tğmt mertçe ortaya koyamayan, Aydm!tk 'tan Fikret O(ı•am gibi/erinin, meretçe: ve AKP'nin akrepfiği bahwıes�vle "LAN TÜRBAN/Nl ALDA GİT!. . " diyecek kadar şımaranları da, bu zavalltltğm son aşamasıdır. Tansel Çölaşan Hanım halkı kışkırtmak için yalan mı söyIedi? Başörtüsüne Özgürlük İzmir Platformu Sözcüsü Sıdıka Çetin, Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan'ın görevden el çektirilmesi ve Çölaşan hakkındayasal işlem yapılması gerektiğini ileri sürdü. Başörtüsüne Özgürlük İzmir Platformu Sözcüsü Sıdıka Çetin, İzmir Adiiye Sarayı önünde yaptığı basın açıklamasında, Danıştaya yapılan saldırının hemen sonrasında Tansel Çölaşan'ı n açıklamalarının gerçeklerle bağdaşmadığını v e Çölaşan'ın gerginliği artıran bir rol üsttendiğini iddia etmiş ve şunları söylemişti: "Tansel Çölaşan, Danıştaydaki menfur saldırı esnasında saldırganın (Biz Al lah'ın askerleriyiz, ti.irban yasağının intikamını alıyoruz) şeklinde bağırdığını ve bu saldırının laik düzene yapılmış bir saldırı olduğunu beyan etti. Ancak. daha sonra bizzat saldırıya uğrayanların ve görgü tanıklarının ifadelerine bakıldığında bu ifadelerinin yalan olduğu ortaya çıkm ıştır. Tansel Çölaşan, yüksek yargının bir üyesi olarak halkı kin ve nefrete sürükleyecek bir beyanda bulunmak suretiyle tarafsızlığını yitirmiş ve bu davranışı kamu vicdanı n ı zedelemiştir. "
255
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
BAŞ'I ÇUVALLI ''Dini oluşuıniara karşıyız'' diyen zaval lı, Bilmezmisin, Haçlının AB'si, NATO'su vardır! Be hey, Lobilerden madalya! ı, başı çuvall ı Sanm a ki, siyonizmin y ı kılmaz, şatosu vardır. ! Ruh ban okuluy la, gavurlara paylar dağıtır Ezan, İmam Hatip, başörtüsi.i ... başlar ağrıtır!? Gafıl sı rtı n israi l'e, A merkay'a dayatır. Bunlar düşün m ez ki, A llah'ın da vetosu vardır! Neye yarar, sultan ol san; iktidarsız, şuursuz . . . Vücud cennette olsa da, vicdanı hep huzursuz Özü çürük, sözü bat ıl; göz kapalı, yüz nursuz Yelakin üzerinde tesetti.ir, mantosu vardır! B izden söylemesi, borç kafesindeki kuşlara Güvenenler pişman olur, Şaronlara, Bush'lara Bu millet pabuç bırakmaz, masonlara, puştlara Ayak takınakla düşmez; taklası, zaltosu vardır! Lider ülke Türkiye'dir; oynasın yer, yerinden Dış güçler, işbirlikçiler; gebersin kederinden Bir devrim yaklaşıyor, dip dalga gibi derinden. A ldırma, her soysuzun; fınosu, zırtosu vardır!
256
_,Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
İSLAM'DA KADININ GİYİM-KUŞAMI Yeri gelmişken, mü'nıine kadınların; mutlaka enıredildiği şekilde örtüomeleri ve vücutlarını yabancı erkeklere göstermemeleri gerektiği, ancak bu örtünme şeklinin ille de tektip bir tarz ve hele çarşaf olması gerekmediği konusunu açıklamaya çalışalım. Cenab-ı Hakk mealen. "Ey Nebiyyi Muhterem ! Hanım larına, kıziarına ve mürninterin kadıniarına söyle, cilbablarını (vücütlarını kapatan dış elbiselerini) giyip örtünsünler. işte böyle giyinmeleri (itfetli ve namuslu) bilinmelerine ve (ahlaksızlarca) eziyet edilmemelerine daha uygundur" buyurmaktadır. ��� Müfessir Süddi, bu ayet hakkında diyor ki: "Medine halkından bazı cahiller, gecenin karanlığı çökünce sokağa çıkar ve rastladığı kadınlara sataşırlardı. O vakitler Medine'nin evleri dar ve küçük olduğundan, bazı kadınların def-i hacet için tenha yerlere gitmeleri lazımdı. B u durum zamane cahillerinin arayıp bulamadığı bir fırsattı. Kapalı bir kadın gördüler mi "bu cariye değil" diye dokunmazlardı. Ama örtüsüz dolaşan bir kadına rastladılar mı, "bu cariyedir" düşüncesiyle ., sarkıntılık yapmaya kalkışırlardı. Bu durumda baş örtüsü bir tanınma ve korunma simgesi olmaktaydı. Bu ayet-i kerinıe hakkında nıüfessir Mücahit ise şöyle diyor: "Hanım lar örtülü gezerlerse, h ür ve Müslüman oldukları bilinip anlaşılır ve artık sapıkla�ın tecavüz ve eziyetine maruz kalmazlardı."';', Görülü yor ki, ayet-i celile diğer birçok hikmet ve yararları yanında, örtünmeyi özellikle iki sebepten dolayı emretnıektedir: 1 - Vücudun mahrem kısmının yabancı erkeklerden saklanması suretiyle, kadının namus ve iffetinin perdelenmesi, şehvet bakışlarının çekilip tahrik edilmemesi, böylece fitne ve fesadın önlenmesiyle, genel ahiakın ve cinsi disiplinin korunması. 2- Mü'min ve Müslüman kadınların, bu setredici kıyafet ve örtüleriyle, gayri müslimlerden ve islam dışı hayat sürenlerden fark edilip seçilmesi ve böylece kötü niyetiiierin rahatsız etmelerine fırsat tanınmamas ı. '�$Ahzab:
59
ı$6S. Kutu b. Fi Zilali'l- Kur'an. c. I 2. sh. 68-69
257
Başörtüsü i nka rı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Yukarıda mealini arz ettiğimiz ayeti eelitede geçen ''cilbab" kelimesi (gamıs) yani gömlek manasma geldiği gibi, kadınların giydiği geniş elbise ve boylu entari de anlaşılır. Ayrıca üstlük ve başörtüsü manasmada kullanılır. 157
Yine ayet-i kerimede geçen' "cil bab" Mustafa kemal'in yazdırdığı
Elmalı tefsiri'nin beyanına göre, vücudunu tamamıyle ve tabii bir şekilde örten çar(manto ve eşarp) gibi dış kisvenin adıdır.'5" Örtünmeyi emreden ayetin meali ise şöyledir: " (Ey Resulüm!) mü'min kadınlara söyle, ziynetlerini -görünmesi zorunlu olanlar hariç kapatsınlar. Başörtülerini de, yakaları ve omuzları üzerine koysunlar.""'' Hazreti Aişe (ra) dan rivayet edildiğine göre, önce Ensar kadınlarını
iyilikle andı ve onları övdü. Dedi ki: Nur suresi indiğinde gömleklerini veya kuşaklarını- ikiye böldüler, onu kendilerine başörtüsü yaptılar.'w Yine Hazreti Aişe (ra) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "flk muhacirlerin
hanımiarına Allah (cc) rahmet etsin.
Cenab-ı
Hakk,
"Kadınlar örtülerini yakalarının üzerine örtsünler. " ayetini indirince, giydikleri dış boy elbiselerinin bazısını yırtıp kendilerine başöıtüsü ve . bürük yaptılar ,ı&ı .
Ayet-i kerimede geçen "huınur'' kelimesi (ihmar) kelimesinin
çoğulu olup, avratların başlarını kapattıkları bez ve örtük manasma gelir
(Ahter-i Kebir) . Yine (ihmar) : Setr ve ketmeyleyip göstermemek, bir nesne ile gizlenip örtünmek, utanmak ve haya etmek tabii halinden başka bir vaziyete dönüşrnek manalarma gelir ki, utandığı adamdan kendi
nefsini gizlerneyi gerektirir.'62
Seyyid Kutup ise, ihmar: baş, gerdan ve göğüs örtüsüdür ki, bu
nunla kadın fıtne yerlerini örter ve bunları aç gözlere manız bırakmaz.'63
Şeki inde tarifetmektedir.
"Kadınların örtünnıe (tesettür) şeklini İslam dini şu şekilde
belirlemiştir: Erginlik çağına girdikten itibaren her kadın dinimizce açılmasına ruhsat verilen yerleri hariç olmak üzere, bedenini bürüyecek
bir harici elbise giyinmelidir. "Görünüşte elbiseli ama gerçekte çıplak olan
kadınlara Allah lanet etsin." hadis-i şerifı esas alınarak, giyilen elbi"'Kamus Tercümesi Okvanus c. 1 , sh. 95 '"i slarnda Evi il ik ve M�hremivetleri. Sh. 342 • "'Nur: 3 1 "�Sünen-i Ebu Davut, Kitabu'l- Lib;ıs '" Buhari, Ebu Davud, Taç "'Okyanus, C. l , Sh. 845 '"'fiZilali'l Kur'anc. IO,sh. 422 258
----h ----�A met Akgül
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
se, vücut hatlarını belli edecek şekilde dar ve ince olmamalıdır. Çünkü vücudun biçimini ve içini gösterecek biçimde dar ve ince elbise giyip yabancı erkeklere arz-ı endam eden kadınlar, Peygamber (sav) lisanı ile kötülenmiştir. Yine hadis gereği kadının dışarı elbisesinin ne yerde sürünecek biçimde uzun, ne de bacakları gösterecek derecede kısa olmaması da emredilmiştir. Elbisesinin biçimine gelince, buna dairdinim izde açık ve kesin bir şekil
bulunmadığından, yukarıda bildirilen şartlar ihmal
edilmemek üzere, giyim kuşamın kadınların zevkine ve -çevre geleneklerine bırakıldığı ,
ı64
görülmektedir.
G�rçekleri insanların ölçüsüyle değil, insanları gerçeklerin ölçüsüyle tanımak ve olayları mutlak doğruların terazisinde tartmak mecburiyetindeyiz... Ayet ve hadislerde ve muteber fıkıh kitaplarında, kadınların vücutlarını geniş ve uzun, nazarı dikkati çekmeyecek ve şehveti tahrik etmeyecek sadelikte, bir dış kıyafet giymeleri ve başlarını ve göğüslerini kapatacak bir başörtüsü kul lanmaları gereği dışında, ille de şu tip, şu desen, şu renk, şu kalite, şu kumaş ve şu modelden bir çarşaf veya ille de şöyle bir kıyatet kaydı ve şartı koşulmadığı bilinmektedir. Zaten Arabistan'da, Kuzey Afrika'da, Hindistan'da, Pakistan'da yaşayan Müslüman kadınlarının dışarı elbise ve kıyatet tarzları hep ayrı ve farklı renk ve biçimlerde geleneksel leştiği, hatta yurdumuzun değişik yerlerinde mü'mine kadınlarımızın değişik islami kıyafetler ve dış elbiseler giydiği bilinen ve yaşanan bir gerçektir. "Özetle Müslüman kadın, yüzü, elleri ve ayakları
gibi
görünmesi tabii ve zaruri kısımlar hariç olmak üzere vücudunun geri kalan kısımlarını örtmekle mükelleftir. Bunun ille de çarşatla olması şart değildir. B i lakis temiz, geniş ve sade, diğer kadınlara örnek olacak tarzda muntazam ve güzel olması gerekir. işte böyle bir kadındır k i şehvet değil, hürmet telkin edecektir. islam'ın yücelttiği v e cennetin ayakları altında olduğunu haber verdiği olgun ve saygın kadın her türlü insani ve İslami ölçülere bir kişiliktir."165 '("
Tesettür-i Şer'i Risalesi. İslarnda Evlilik ve Mahreınivetleri. sh. 343
165.
,
...
.
Islamda Kadın. B. Topaloglu. Sh. ı 73. Yagınur Yayınları. 3. Baskı. lst. 1968 -
259
..
,Başörtüsü lnkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Hem:
"Ey Peygamber (sav) hanımları !
Siz
kadınlardan
herhangi birileri gibi değilsiniz. Eğer takva sahibi olmak istiyorsanız (nikahı dü-şen yabancı erkeklere karşı) yumuşak ve cilveli konuşmayın (ve laubali olmayın) . Yoksa kalbi bozuk ve kötü niyetli olan kimseler, tamaa düşer, (Şayet konuşmak mecburiyetinde kaldığınızda da) ciddi ve kısa söyleyiniz. Hem vakarıoızla (Ağır başlı ve saygı lı biçimde) evlerinizde (bulunun). Evvelki cahiliye (devri kadınları) gibi süslenip saçılarak, (teşhircilik yapmak; güzel ve çekici yerlerinizi ve cilvelerinizi gösterip erkekleri kendinize baktırmak için) kırıla döküle sokağa çıkmayın."'66 Ayet'i
özellikle
Hz.
Resulüllahın
dolayısiyla örnek ve önder konumdaki
hanımlarının
ve
Mi.isli.imanların kadın ve
kızlarının mecburiyetsiz ve mazeretsiz, sırf çalım satmak için dışarı çıkmaları, erkeklere karışıp laubali tarzda dolaşmaları ve rast gele kimselerle kırıla döküle konuşmaları zaten uygun değildir. Kıskançlık, hatta şehevi azgınlık yüzünden ailelerin yı kıldığı, çoçukların sahpsiz ve şefkatsiz bırakıldığı, sosyal ve ruhsal sorunların arttığı ve toplumun temelini sarstığı acı bir gerçektir. Ancak sosyal ve siyasal hizmetleri, ticaret ve memuriyet gibi görevleri, akraba ve arkadaş ziyaretleri, alışveriş ve dinlenme gezileri ve hele eğitim ve öğretim niyetiyle elbette caizdir ve gereki i dir. "Ey kadınlar, ancak ihtiyacınızı karşılayan olmadığı zaman A llah-ü Teala ihtiyaçlarınızı temin için evinizden çıkmaya izin ver ı67
miştir. ,,
"Hangi kadın, kocasının izni ve rızası olmaksızın ve bir ihtiyaca dayanmaksızın (nefsani arzularla) evinden çıkarsa, titneye sebebiyet verecek ve şehveti tahrik edecek şekilde ortalıkta dolaşırsa evine dö nünceye ve kocasını razı edinceye kadar Allahü Teala'nın ğadabı içinde kalmış olur:•'"" gibi hadis-i Şerifler geçerli bir mazereti (yani, eğitimi,
memuriyeti, akraba ve arkadaş ziyareti, sosyal ve siyasal hizmeti, doğal
gezinti ve seyahati) bulunmadan kadınların keyfi ve nefsi ba�anelerle evlerini ve ailelerini ihmal edemeyeceklerini bildi rınektedir. Mü'mine kadın A llah ve Resulüne itaatte, kıyafetine ve edebine dikkat ederse, birçok problemler zaten kendiliğinden halledilmiş ve ortadan kalkmış olacaktır. 166
Ahzap: 32-33 '"7 Buhari, Müslim, Et- Taç, C. 2. Sh. 85 1 161 Hatıb Muhtarul Ehadis, Sh. 50
260
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
i l i m öğrenmek, okumak, cihada katılmak, tebliğde bulunmak, alışveriş yapmak; evinin geçimi için çalışmak gibi mazeret ve mecbu riyetlerle dışarı çıkmak zorunda kalan kadınların da, edep ve ciddiyet içinde hareket etmeleri gerekir. Örtünme ve tesettürle ilgili Nur süresi ayet 3 1 'deki "humur" ve Alızap suresi ayet 59'da geçen "cilbab" kelimelerinin i l l e de "çarşaf' ma nasına anlaşılmadığı, konuyla ilgili ayet, hadis, fıkıh kitaplarında (çar şafla) ilgili bir serahat bulunmadığı, em redilen ve öngörülen ağırbaşlı bir elbise olma lüzumu ortada iken; kalkıp çarşafın dışındaki manto, başör tüsü, izar ve şalvar etek vb. gibi geniş, uzun sade ve setredi ci diğer kı ya fet ve giysilere dil uzatmak, onları kınarnayı bir hizmet ve dini bir gayret sanmak, izan ve insaftan uzak bir inat ve iddadır. Hem "hak ehaktan evladır. Zira Hakta ittifak, ehakta ihtilafvardır. " İslami bir prensip ve genel bir kuraldır. Yani doğru ve güzel olan bir şeyle, daha güzel ve daha mükemmel olan ikinci şeyden birini seçmek icap ederse, ilkini tercih etmek lazımdır. Çünkü herkesi fetva yoluna sokmak mümkün iken, takvayoluna çekmek imkansızdır. Kendi netsirniz için azİmeti (yani en tavizsiz ve zahmetli olanı) tercih edebiliriz, ama başkalarını ruhsata (yani genel ve kolay orta yola) davet etmekle emrolunmaktayız. Yani ihtilaf edilecek şeye değil ittifak edilecek şeye çağırmalıyız. ·'Kolaylaştırın zorlaştırmayın, Müjdeleyip ümitlendirin, korkutup nefret ettirmeyin. "' hadisinin hikmet ve hedefini anlamaya çalışmalı ve ona göre davranmalıyız. .. Ve unutmayınız ki: mübah, günah değildir! . . Helal ve caiz olanı kısıtlamak böylece doğal ve sosyal hayatı kısırlaştırmak hakkı kimseye verilmemiştir. Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin "Hak ehaktan ehaktır. Çünkü Hakta ittifak, ehakta ihtilafvardır" ("Doğru ve güzel" olan bir şey o ko nuda "daha güzel" olandan makbuldür. Çünkü insanların çoğunu "doğru ve güzelde" toplamak mümkündür ama herkesi "en güzel"e getirmek ihtilaf ve itirazlara yol açar) prensibi bugün birçok konuda uyulması gereken bir kural durumundadır. Aleyhissalatü vesselam Efendimiz. "İslamiyet itidal ve orta yol dur. Siz her işinizde ifrat ve tefrit gibi aşırılıklardan sakınıp orta yolu tercih ediniz. " buyurmuşlardır. Örneğin bir Müslüman hanımının uzu.n geniş bir manto veya pardösü giymesi ve· başını sade ve büyük bireşarpla örtmesi caizdir, güzeldir, haktır, fetvadır. Fakat çarşaf, hatta peçe örtün261
Başörtüsü inkarı ve lstismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
mesi ise bazılarınca belki daha evla ve takva sanılsa da, ifrata kaçmaktır, fıtne ve fesada kapı açmaktır. Halbuki, dikkat çekmekten, bazı kesimleri ürkütrnekten ve fıtneye sebebiyet vermekten sakınmak ta lazımdır ve İslam'ın bir kuralıdır. Ancak, uzun yıllarcahili bir eğitim ve ortam içinde yetişmiş kala balıklara özellikle kadınlara -iman ve İslam'ı bir bütün olarak arz ve ka bul ettikten sonra- onlara örtünrnek üzere çarşafı değil, rahat bir pardösü veya etek gibi örfe, günümüzün gelenek ve gereklerine daha uygun yolları göstermek durumunday ız. B u hem islam'ın "temelden tavana. kolaydan zora doğru·• giden "tedric"' prensibine, hem de Etendimizin, "Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin ürkütmeyin"' emrine daha yatkındır. Günümüzde İslam davetçiferinin bu prensipiere bilhassa dikkat ve riayet etmeleri gerekmektedir. "Takva'· özel, "fetva'· geneldir. Biz kendi şahsımızda takvay ı tercih etsek bile, toplumun geneli için önce fet va yolunu göstermelidir. Çünkü direkt zor olan takva yolunu gösterirsek, insanların ürküp uzaklaşmaları ve islam'dan nasipsiz kalmaları tehlikesi vardır. Ashab-ı K i rarn'ın (ra) meşhurlarından Ebu Zer Gıffari Hazretleri, İslam toplumunun mutlaka bir takva hayatı yaşamaları gereği üzerinde ısrar edince, Halife Hazreti Osman (ra) çıkacak bir titne ve huzursuzluğu önlemek için kendilerini devlet merkezi olan Medine'den uzaklaştırıp Şam tarafında mecburi i kanıete tabi tutmak zorunda kal m ışiard ı. Hazreti Ebu Zer'in görüşü "Ehak"tı, en güzeliydi, takvaydı. Ancak genelde tatbiki imkansızdı. Ama Hazreti Osman'ın görüşü ·'Hak'tı, fetvaydı" ve toplumun kabullenmesi kolaydı. Görüldüğü gibi Hazreti Osman "Hakkı, ehakka tercih ediyordu". Çünkü Hakta ittifak, ehakta ihti lafdoğacaktı. Başta dört halife efendilerim iz. diğer bütün islam büyükleri miz, .. hep kendi netisterine "takvayı", topluma ise "fetvayı uygulamışlardır. E lbette Ebu Zer Hazretleri de Ashabın büyüklerinden olmak itibariyle içtihadından dolayı sevaptadır. Ancak asıl kararı isabetli olan, Hazreti Osman'dır. Çünkü O, insanın fıtratına ve İslam'ın tabiatına daha uygun hareket etmiştir. Zaten böyle olduğu içindir ki, "Hata etmeyen ilahi takdir'' Ebu zer' i (ra) değil de, Hazreti Osman'ı halife kılmıştır. İnsanları önce kolaya ve fetvaya çağırmak, harama ve günaha müsaade etmek şeklinde anlaşılmamalıdır. "Mübah'ı günah saymak zulümdür, haksızlıktır. A llah'ın haram ettiği şeyleri helal saymak ne ' 262
Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
-------'
derece büyük bir sapıklık ise; Allah'ın helal ve mübah kıldığı şeyleri haram ve günah saymak da, o nispene büyük bir yanlışl ıktır. Geniş ve güzel bir pardösü ve büyük bir başörtüsü ile kendisini örten bir mü'mine kadını, çarşaf giymeye zorlamak ve başka türlü giyinenleri horlamak, hatta onları günah işliyor saymak, sorumsuzluk ve şuursuzluk ala metidir. Özellikle hassas dönemlerde daha anlayışçı ve barışçı olmak zorundayız. inşallah, en yakın bir gelecekte adalet ve hürriyet ortamı gerçekleşince, o zaman haliyle Hak'ta ve hayırda yarış başlayacak, bu süreçte yeniden kurulacak İslam medeniyeti kendi modasını da ortaya çıkaracaktır. Bir ev sohbetinde; Muhterern Hocam'a yöneltilen, "İslam davetçiferinin kıyafeti nasıl olmalıdır?'" · şeklinde bir soruyu şöyle cevaplamıştır. ·'Efendimize benzemek niyetiyle saka! ve sarık birer örfı sünnet rnakamındadır. Ancak herkese ve her kesime ulaşmak ve hakkı tebliğde kolaylık sağlamak amacıyla, takım elbise giyinmek ise cihat sevabı kazandırır. ,. Arneller niyetlerle tartı lacaktır. Bazı farzların ifasını zorlaştıracak sünnetleri n terki vacip sayılm ıştır. Dini irşat ve tedrisat hizmeti gören bazı şahsiyetlerin cami ve medreselerde zahiri sünnete uygun giyinmeleri elbette daha nıünasiptir. Aslolan kılık kıyafette dengeli ve dikkatli olmak ve gösterişten uzaklaşrnaktır. İnsanların bizi ve islamı yanlış anlamasına ve haktan uzaklaşmasına sebep olacak kıyafet ve hareketlerden de sakınmal ıdır. Ve hele bir hanımın kalbine iman huzurunu sokmadan, onun başını kapatmasını isternek yanlıştır. Başörtüsü emrinin nübüvvetten 1 5 sene sonra geldiği unutulmamalıdır. Örtünmenin Allah'ın emri olduğunu kabul ettiği halde, yetişme şartlarının, sosyal baskıların, hatta siyasi dayatmaların yüzünden açık gezen, ama örtünrnek için rnünasip bir ortamı ve fırsatı gözleyen hanım kardeşlerimizi de kırmamalıdır. Vatandaşlarırnızı, başını örtenler-açık gezenler diye ayırıp kayırmak ve bu kesimleri birbirlerine düşınan gösterip kışkırtmak; şeytanlıktır, şarlatanl ıktır. Başını örten, örtmeyen, farklı görüş ve kültürden herkesin ve her kesimin, birbirlerine ön yargısız ve saygılı bir yaklaşım içinde olmaları, her şeyden önce insan olmanın ilk şartıdır.
263
B.aşörtüsü lnkarı ve lstismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
DARWİN'Cİ KAFALARA Ey A l l ah'ı inkar eden, maymun nesi i mıymıntı Bir hücre bile yapamaz, kör tesadüfve doğa! Yüce bir aklın ürünü, tüm mi:ikemmel ayrıntı Tam bir sanat eseridir, bir hab buğday ve boğa! Bil, tabi at da tabidir, ilahi kanunlara Niçin kafa yormazsınız, hikrnetli konulara Uynıuşsunuz Darwin gibi. Firavun, Karunlara Bu sapiantı yakışmıyor, ilim, i rtan ve çağa! inançsızlık, akılsızlık; fıtri yoldan çıkmaktır Tüm ahlaki ve manevi, değerleri yıkmaktır Şeytan ın şer oklarını, beyiniere sıkmaktır. A ki ına vicdanına uy, bakma azlığa çoğa! A llah vardır, ki Kur'an ı, kuralı gerekmez mi? İslam, insanlık formülü; yaratan hiç bilmez mi? Hakkı inkar edenlerin, kalp gözünü si Im ez m i? Bu yüzden hırçınlaşıp ta, saldım sola sağa! Adil Düzene karşıdır, siyonisı uşağıdır Barbariara imreniyor, batının aşığıdır. İnsan hakkı tanımayan, hayvandan aşağıdır Başörtüsünü görünce; kudurur vara yoğa! Hep bahane gösteriyor, üç beş softa yobazı Cahil, şekilci, taklitçi; riyakar hokkabazı Din istismarı da yapar, lazım olunca bazı Şuursuz Müslümanları, birazda onlar sağa!
Bir yumurta, birdamla kan; kendinizi yırtsanız Yine yaratamaz asla, teknoloji tanrınız Ruhunuzu öldürüyor, bu şeytani tavrınız '
Zavallı hükmünüz geçmez, ne denize ne dağa!
264
Ahmet Akgül
_____
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Türk kavmini ·'aşağı ırk'', gösteriyor şu Darwin Darwinciler mağlubudur, bu psikolojik harbin Atatürk'ten utanın ki, ruhudur Anıtkabrio "İslam mayamızdır bizim; hayarnız, hayatımız'· "Doğa" deği 1; A Ilah! deriz, şehadet mematım ız Başı Arnerkan çuvallı, beyni Darwin! i Kova!
265
.Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
BAŞÖRTÜSÜ: İNANANLARlN İHLASI, İNKARCILARlN İJi"LASI. MÜNAFIKLARIN İSE İSTİSMARI! Başörtüsü herhangi bir partinin, mezhebin veya kesimin değil, bizzat Kur'anı n ayetidir, Hz. Resulullah'ın emri ve İslam'ın simgesidir. Başörtüsüne karşı bütün bezeyan ve hırçınlıklar, aslında gizli İslam düşmanlığından ileri gelmektedir. Bazı iyi niyetli kesimlerin irtica endişeleri, Dini ve Laikliği yozlaştırma projelerine karşı haklı tepkileri ise istismar edilmektedir. Ve hele, ülkemizde başını örtenlerle örtünıneyenleri farklı kamplara ayırıp birbirine karşı kışkırtmak, sadece şeytani bir girişimdir. Çünkü başını örtenle örtmeyenlerin, biribirlerini dışlamaları ve düşmanlıkları binde bir istisnalar dışında- söz konusu değildir. Kırmızı görmüş boğa gibi, gözüne başörtüsü ilişince sinirleri gerginleşen geni bozuklar kadar, başörtüsü meselesini sürekli istismar eden, ama eline imkan ve iktidar verilse bile çözmeye cesaret ve gayret göstermeyen kansızlar ve gamsızlar da, bu ülke için talihsizliktir ve tehlikedir. Yıllar önce, Bingöl'de ve bir kış gününde başındaki külahı alıp yere atan bir komiserin; "El alem aya gidiyor, siz hala küluhla dolaşıyorsunuz. Bu yüzden geri kalıyoruz" çıkışmasına karşı . bir Hoca Efendi şu cevabı vermişti: "Hayır Bey"im, bu anarşi, ahlaksızlık ve geri kalmışlığımızın asıl sebebi, el alem ayın ve diğer gezegenlerin çevresinden dolaşırken, sizin gibi yöneticilerimizin hala külahımızın ve türbanımızın etrafında tepinmenizdir!" Evet ey yöneticiler ve yetkililer!. . Türkiye'den giden, Diyarbakır veya İzmir doğuml u Ki.irt ve Türk Yahudiler, Tevrat şeriatının ve Osmanlı kanunlarının uygulandığı İsrail'de, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı olup Türki ye'yi yıkmak için hazırlık yaparken, sizin hala başörtüsüyle uğraşman ız neyin nesi dir? İşte 822005 tarihli Tercüman'daki şu yazı, önemli bir belgedir: "İsrail'in Genelkurmay Başkanı. Türkiye'de asker kaçağı görü266
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
nüyor!?" Türkiye'de yaşadığı yıllarda hangi adı kullanıyordu, bile m iyoruz. Ancak, israil'in önceki Genelkurmay Başkanlarından Moshe Yalon, aslen Türk vatandaşıydı. Türkiye'de askere gitmediği için uzun süre "asker kaçağı" olarak arandı. Bulunamayınca da vatandaşlıktan çıkarıldı. Ardından, karşımıza İsrail Genelkurmay Başkanı sıfatıyla çıktı. Moshe Yalon, aslında bir Kürt. Bunu ben söylemiyorum. iddianın sahibi, 500. Yıl Vakfı'nın Sanat JGri Başkanlığı'nı yapan Mustafa Erdo ğan Sürat. Annesi Arap, babası Yahudi olan Sürat'ı n bir başka iddiası daha var:
İsrail Ordusu'nun bel kemiğini Kürt ve Türk Yahudileri oluşturuyor. Biliyorum, "Türk ve Kürt Yahudi'si'' ifadeleri, konuyu iyi bilme yen pek çok kişinin kafasını karıştırıyor. Genel olarak şu soru soruluyor: "- Musevilik, İsrailoğulları'na indirilmiş bir din. Musevilik ya da Yahudilik ırka dayanan bir din olduğuna göre, Türkler ve Kürtler nasıl Yahudi, yada Musevi sayılabiliyor?" Bu, iki şekilde oluyor: 1 - Hazreti Musa döneminde "'Ben bu dini kabul ettim" diyenler, Musevi kabul ediliyor. Hazar Türkleri'nin bir kısmı bu şekilde Yahudi oldular. 2- Bizimkilerin aksine, Musevilik sadece babadan değil, anadan da geçiyor. Annesi Yahudi olan kişi, otomatik olarak Yahudi sayılıyor. Mesela Mustafa Erdoğan Sürat'ın annesi Arap, babası Yahudi. Bu yüzden de Musevi olarak kabul e-d ilmiyor. (Öyle ise 500. Yıl Vakfında ne arıyor?) Ama bugün İsrail'de Yahudi zenciler var. Çünkü '·Falaşa" adı verilen bu zenciler, zamanında Habeşistan'da Museviliği kabul ettiler. Toplu olarak İsrail'e göç etti ler. Şimdi ge l elim bir Kürt Yahudisi'nin Genelkurmay Başkanlığı'na kadar nasıl yükseldiği sorusuna . . . Çünkü İsrail'de Osmanlı sistemi geçerli! Eğitim şart değil. Orduya er olarak giren, Genelkurmay Başkan .. lığı'na kadar yükselebiliyor. Bugün İsrail ordusu'nda ·'mektepli subay sayısı yüzde 1 O'mın altında. Ordunun büyük bölümünü ·'alay l ı lar"' oluş turuyor. ilginçtir, İsrail Ordusu'nda okuma yazmayı orduda öğrenip paşalığa kadaryükselen isimler var. Şöyle diyor Mustafa Sürat: Bugün, Türkiye ve Kafkaslar'da çok sayıda gizli Yahudi var. Hemen ardından �kliyor: ,
267
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
-Siz, Türk, Çeçen, A baza, Gürcü ya da Kürt sanıyorsunuz. Ancak, onlar gizli Yahudi. Ayrıca. Bulgarlar. Çekler ve Slovaklar arasında da gizli Yahudi var.
Unutmadan ekleyelim: İsrail'in eski Savunma Bakam Yitsak Mordehay da bir Kürt Yahudimsiydi. İsrail . 1 952 yıl ında Kuzey f rak'a
bir operasyon düzenledi. Erza ve Nehemya operasyonları ile 1 00 ile I SO bin arasındaki insanı İsrail'e götürdü. Bunlar, Kürt Yahudileriydiler. İşte bu yüzden İsrail'in, Kuzey frak'ta kurulacak bir Kürt Devleti'ne sıcak bakması ve O'nu desteklemesi çok doğal. Böyle bir devletin içinde İsrail'in etkili olması kaçınılmaz. Kuzey Irak'ta Türkiye ve İsrail'in çıkarları çatışıyordu.'60 İşte her ne hikmetse, ülkemizdeki ve hatta bölgemizdeki bütün bu gizli Yahudiler ve öncü karakolları olan masonik kesim ler. çok amansız ve insafsız bir başörtüsü düşmanlığı yürütüyordu. Ve tam o sırada A K P' Ii Altıkulaç. affın başörtülüleri kapsamayacağını bildiriyordu!?.
Neden başörtülüye af yok? Öğrenci affının türban sorununu çözecek bir düzenleme olmayacağına işaret eden TBMM Milli Eğitim Kültür ve Spor K o m isyonu Başkanı Tayyar A ltı k u laç. çeş i t l i nedenlerle üniversitelerden ilişiği kesilen öğrencilere yeni bir hak verilmesini içereceğini söylüyordu.
Erdoğan "başörtüsü sorununu çözeceğiz" beyanabm inkar ediyordu.
A lman Welt am Sonnntag gazetesine yaptığı açıklamalarda "Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmak için çalışmalar yapıyoruz" dediği i leri sürülen Başbakan Erdoğan, "Böyle bir gazeteciyi , de tanımıyorum, demeç de vermedi m . diyordu. Oysa Hürriyet haberi sürmanşetten duyurmuştu . . .
Emin şirin'in öğrenci affi önergesi Meclis'te kabul görmüyordu!
İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin'in öğrenci affı ile ilgili yasa teklifinin doğrudan Genel Kurul gündemine alınması önergesi, kabul edilmiyordu.
"'''Terciiman 1 OR. 02. 2005 1 Emin Pazarı: ı 26R
____.Ahmet ___ Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
TBMM Genel Kurulu'nda önergesi üzerinde konuşan Şirin, konuyu insani açıdan ele almak gerektiğini belirterek, CHP ve A K P'den destek istiyor ve konunun "türban affı'" olarak değerlendirilemeyeceğini söylüyordu.
Ama CHP'liler ideolojilerin, AKP'Iiler ise "cüzdaniye"lerin esiriydi! TeklifMeclis'ten geri çevrildi.
AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan kendisine dürtülünce türban tartışmasını yeniden gündeme getiriyordu. Bir yabancı gazeteye ''eşini n ve kızlarının başörtülü olduğunu ve bunu hem inançları gereği hem de moda olduğu için yaptıklarını"' söyleyen Erdoğan bu açıklanıası ile başörtüsü sorununun çözülmesini dört gözle bekleyenierin yarasını da kaşımış oluyordu. Ama O'nun asıl amacı, seçmene selam göndermek ve başörtüsü mağdurlarının ağzına bir parmak bal sürmekti. Bu sözler sorunu çözmek üzere söylennıemişti. Çünkü bu konuda tek başına iktidar avantaj ı da, mi lletvekili sayısı da yeterliydi . . Ama samiıniyet, ciddiyet ve cesaret eksikti . . . Çünkü iktidar, çoluk çocuk işi deği Idi. Sanıldığı ve sunulduğu gibi, anayasa da bu konuda engel değil tam aksine, dayanak ve destekti. Aslında yeni bir düzenleme bile gereksizdi. İşte ilgili anayasa maddeleri: Madde 6= Egemenlik kayıtsızşartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır ( . . . ) Hiçbir kimse veya organ
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz. Madde7= Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet meclisindedir. Bu yetki devredilemez. Madde 10= Herkes ( . . . .) kanun önünde eşittir. ( . . . . ) Hiçbir kişiye, aileye. zi.imreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Madde 13= ( . . . ) Yükseköğretim Kurulu (nun) ( . . . . ) teşkilatı, görev, yetki ve sorumluluğu ve çalışma esasları; kanunla düzenlenir. Madde 153= ( . . . ) Anayasa Mahkemesi ( . . . . ) kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hi.iküm tesis edemez. ( . . .. )
Sayın Sezer'in eleştirileri de yetersiz ve isabetsizdi
Yargıtay, Milll Gazete Yazarı Selahaddin Aydar lehinde önemli bir karar vermişti. Aydar'a verilmiş olan ceza mahkemesi kararını bozarak, laiklik yorumunda hukuk dünyasında yeni bir yoruma 269
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
gidilmişti. Sayın Prof. Dr. Mustafa Kamalak'ın deyimiyle bu karar bir mi lad niteliğindeydi. Ancak Sayın Sezer verdiği demeçte bu kararı eleştirmişti. Bu eleştiriler yetersiz ve isabetsizdi. Bu konuda Atatürk zamanında İçişleri Bakanlığı görevinde bulunmuş ayrıca o tarihlerde bir müddet Atatürk'ün açtığı ilahiyat Fakültesi'nde Psikoloji hocalığı yapmış, Emin Erişirgil'in, Türk Ocağı'nda yaptığı bir konuşma önem 1 iydi; "Kişilerin ahlakını iki faktör düzenler, Din ve felsefe. Her insan bir ahlak sistemi tesis edecek derecede filozofolamayacağı için ve olabilse de, bu zümreler toplum hayatında çok küçük bir azmhk teşkil edeceği için, din insanlar için, din toplum ahlakını yüceltmek konusunda vazgeçilmez, olmazsa olmaz niteliğinde bir realitedir. Bu sebepten din ve ahlak eğitimi mutlaka, eksiksiz olarak yapılmalıdır. Ben bu sebepten okullara din ve ahlak dersleri konulmasına, bir ateist olduğum halde taraftarı m. " Erişilgil'in ahlak ve din konusuna yaklaşımı böyle. Din, ahlak ve kültür hakkında Atatürk'ün temel görüşleri ise şöyledir: "Milletimiz din ve dil gibi iki kuvvetli fazilete sahiptir. Bu faziletleri biçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır, alamaz. " "Hepimiz müsaviyiz (eşitiz) ve dinimizin abkamını m ütesaviyen (çeşitli biçimde ve gerektiği şekilde) öğrenmeye mecburuz, her fert, dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere m uhtaçtır. Orası da mekteptir. " "Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken ... bil'umum efkan milliyeyi mukabil her fikre karşı, şiddetle fedakarane müdafaa zarureti telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün kuvvayı rôhiyyesine bu evsaf ve kabiliyetin zerki mühimdir. " Yani çocuklarımızın kafasına ve kalbine, m i l l i ve manevi değerlerin şırı nga edilmesi, devletin en önemli görevidir. Görülüyor ki Sayın Sezer'in din, ahlak ve kültür eğitimi konusundaki beyanları, çağı mızın ve halkımızın ihtiyaçlarına asla cevap verecek mahiyette deği idi. Atatürkçülükle de çelişmekteydi. Bir taraftan, genel ahlak korkunç bir hızla bozuluyor, kapkaççılık, hırsızlık, cinayetler, intiharlar, almış başını gidiyor. •..
270
----h ----�A met Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
A i leler çöküyor. B u krizler, sosyal patlamaya doğru gidiyor. Zabıtamızın ve adliyemizin kapasitesini çoktan aşmış bulunuyordu... Diğer taraftan resmi ve gayri resm i kuruluşlarda yolsuzluklar trilyonlara varıyor, bankalar hortumlanıyor, suiistimallerin önü alınamıyordu. Ama bütün bunların hiçbiri ilkokul, ortaokul lise veya yüksek tahsil eksikliğinden, yetersizliğinden kaynaklanmıyordu. Öyleyse ihmal edilmiş olan toplumun ihtiyacı olan başka bir noksanlık vardı. Bu noksanlık, çağın ve çocuklarımızın ihtiyaçlarına cevap veremeyecek durumda olan din, ahlak ve kültür eğitimi olmaktaydı. Bunun çaresi de, ihtiyaca hakkiyle cevap verecek manevi ve milli eğitim seferberliğinin başlatılmasıydı. H a l böyle i ken, o günkü Cum hurbaşka n ı m ı z, " D i n uygul.amaları, b i rey i n vicdanında kalmalıdır, dünya hayatını yönlendirmeye ve şekillendirmeye kalkışılmamalıdır" diyerek dinin ve milli ahiakın fonksiyonunu tamamen yitireceği, insan ve toplum hayatında bu değerlerin silinip süpürüleceği yanlış biryol gösteriyordu. Halbuki ateist olduğu halde Emin Erişirgil böyle düşünmüyor, ayrıca devrimierin kurucusu olan Atatürk böyle düşünınüyordu. Bu faziletleri h i ç kimse milletimizin, kalb ve vicdanından söküp atamaz, diyordu. Öte yandan çağdaş denilen batı toplumlarında tahrif edilmiş olmasına rağmen, kendi kırık döklik milli ve manevi değerlerine insanlarını adapte etme becerisini gösterdikleri için, bizdeki kadar suç ve suçlu patlaması görülmüyordu. Dinin istismarına engel olunnıasını, sayın Sezer önemsiyor ve doğru söylüyordu. A ncak "din istismarını önlemek, din eğitimini kısıtlamakla olmuyor. Eğer Atatürk'ün beyan ettiği gibi bir milli, kültürel ve manevi eğitim verilseydi, dinin istismarı endişesi de tamamen sıfıra i nerdi. Çünkü istismar etmek de, istismar edilecek duruma gelmiş olmak da, maalesefdin eğitiminin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İşte, Yargıtayımızın kararı da toplumumuza bu ufku açmış olması bakımından tebrike şayandır. Tekrar ediyoruz, "Laiklik bir yaşam biçimidir" diyerek, bu
kavramı dinimizin ve İslam ahlakımızın yerini dolduracal< bir protez organ olarak kullanmaya kalkışmak, m illetimizi ve devietim izi her bakımdan bir boşluğa sürüklemektedir. 271
______
Başörtüsü inkarı ve isti smarı
_ _ _ _ _ _ _ _
Görüldüğü gibi bu boşluğu da gelip elin misyonerleri doldurmaya grrişmiştir. Din, dil, kültür gibi milletin kalbinden ,ve vicdanından asla sökülemeyeceği ifade edilen, teminat sayılan haslet ve değederimizi eğer bu ihmallerimiz sürerse kaybetmeye başlarız ve bu da sonumuzun başlangıcı demektir. Bu ihtiyacı ve bu boşluğu önlemek için Mustafa Kemal Paşa, bu görevi bizzat devlete vermiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ve Yakıtlar Genel Müdürlüğü'nU ve Din Eğitimi Genel Müdürlüğü'nü kurmuştur. Bununla da kalmamış, bulunduğu çağın ihtiyaçlarına cevap vermek için büyük müfessirlerimizden Elmalılı Harndi Yazır efendiye yeniden Kur'an tefsir ve meali yazılınası işini havale etmiş, aynı derecede ilmi hi.iviyeti olan Ali Kamil Miras hocaya da hadisleri tercüme ettirın iştir. Çağlar değiştiği i çin bu günün devlet başkanlarımızın da ihtiyacı karşılayacak adımlar atması vazgeçilmez vazifesi ci.imlesindendir. Halkımızin ihtiyaçlarını görmezlikten gelmek ise bizi zamanla tamamen çağımızın dışına düşürecek bulıranlara sürükler. '7"
Bu nasıl sağcı ve milliyetçi kafası?
En dindar ve muhafazakar gazete Türkiye'nin en sağcı ve milliyetçi bir yazarı, 02 N isan 1 996, tarihli köşesinde "kendi ordumuzdan korkmak" başlıklı yazısına bakınız, hangi talimat ve tavsiyelerde bulunuyordu: "Cami duvarını pisletmek ne kadar günahsa, kışla kapısından içeriye ülkemizde bugün maalesef yaygınlaşan yozlaşmaları, nifakları sokmak da-yani-kışla duvarına defı hacet etmek de o derece büyük günahtır" Bunun üzerine cezaevinde şu cevabı yazmıştık: Şimdi bay yazara göre acaba, Başörtüsü konusunda askerlerin, tarafsız önyargısız ve milletin inançlarına saygıl ı davranmasını isternek m i yanlıştır? K ışlaya cami yaptırmak mı yozlaşmadır? Veya o camilere minare dikmek mi nifaktır? Ya da askeri birliklerde namaz kılmak m ı ordunun şerefine aykırıdır? Yoksa minarelerden 5 vakit ezan okunması m ı son derece ayıptır? 170
Milli Gazete 109 02 2005 1 S. ArifEmre 272
--------�Ahmet Akgül
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
Acaba; tam sağcı ve çok milliyetçi bu yazara göre "asker ve subaylarımızın ibadet hürriyetini kısıtlamaya ve başörtüsü konusunda halkın antipatİsini kazanmaya yönelik bazı yanlış ve yararsız tavırları kınamak ve ilgilileri uyarmak ·'kışla duvarına defı hacet etmekle'· aynı mıdır? Bu yazara göre ·'Jandarma Genel Komutanlığının genelgesi tartışmak bile caiz değildir. . !? A l lah emirlerini hiçe saymak, Peygamber'in sünnetini ve sistemini tanımak, milletimizin din ve vicdan hürriyetini kısıtlamak caiz; ama "komutani ık geneigesini tartışnıak.. yersiz ve yasak!? Tam milliyetçi muhafazakarmantığı. . . ! Bay yazar, korkutmaktan da geri durmuyordu: "Bilinsin ki Türkiye de bir ordu realitesi vardır?'' Ancak birşeyi unutuyordu! . . . Çünkü, ondan önce millet realitesi vardı . . ! B u milleti mi llet yapan kutsal değerler realitesi vardı. Ve ordumuz da bunların sayesinde vardı ve herhalde varlık sebebinin farkındaydı... Ordumuz elbette milletimizin bir parçasıdır ve m illetimizi kendi ordusuyla korkutmak boşunadır. Aynı zamanda dindar ve demokrat geçinen yazarımız, şunu da arzuluyormuş. "Gönül isterdi ki devletin ve hükümetin en başındakiler, yumruğu vurup bu teşebbüs ve tartışmaları kessinler. Sağdaki ve soldaki ordu düşmaniarına kin kusmak fırsatı versinler! . . Bay kahraman; "Gönül isterdi ki yüce m illetimizin peygamber ocağı bildiği ve askerine 'Mehmetçik' diyerek peygamberinin adını verdiği ordumuzda, m i nare yıkmak, cami kapatmak, namaz kılanı, hanımı türban takanı görevden atmak gibi talihsiz davranışlar olmasıydı" diyeceğine bu haksız ve hayırsız girişim leri dile getirenleri başların ı n ezilmesini istiyor1 . . Sağ-sol diye de hedef saptırıyor. Zira bu yazar-bozar kafalar da çok iyi biliyor ki; ordumuzun tarihine ve tabiatma yakışmayan bazı talihsiz tavırlarına karşı çıkan, m i l letin kendisidir. Yoksa diğer sahte sağcılarda solcularda inancımıza yönelik baskı ve barbarilkiara ilgisizdir. Hatta desteklemektedir. İşte en sağcı geçinen Zat-ı al inizin ayarı görülmektedi r. Ye sadece Mi l l i Görüşçüler bu dertleri samirniyetli ve seviyeli 273
.Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______ -
biçimde dile getirmektedir. Aslında ordumuzun saygın bir duruma gelemsini, güçlü ve güvenilir bir konuma yükselmesini de en çok isteyen ve gayret gösteren de Milli Görüşçülerdir. Şehitler Otağı ve kahramanlar karargahı Şanlı ordumuzun, namaz kılan ve di nin yaşayan kendi m illetinin ve mensuplarının önünü tıkayacağına, Bosna'daki, Çeçenistan'daki, Azerbeycan'daki, K ıbrıs ve Ege sularındaki ve şimdi Kuzey Irak'taki haklarımızı koruyacak ha Amerikan desteğindeki PKK belasını kurtaracak ekin bir yapıta kavuşmasını ve bunun için ülkemizin biran ev'{el ekonomik kalkınmasını ve ahlaki olgunluğa ulaşmasını isternek "Kışla duvarına pisleınek"le eşdegerde midir? Sizler aslında ordumuzu sevmiyorsunuz. Bu batı! ve bataklık düzene bekçilik yapsın istiyorsunuz! Ve aldanıyorsumız. . Bi lesiniz ki ordumuz başkasının değil, mil letimizin emrinde ve hizmetindedir. Ve bundan daha tabi ne olabilir? Ve ordumuzun moral gücü herhalde, dansözlerle, dinsizlerle deği l; ezanla, Kur'an'la ve imanla yükselecektir. Ve bu şehitler ocağı, Mehmetçİkler atağı herhalde NATO kafalıların Mason maşalıların güdümünden kurtulup, Türkiye merkezli ve Atatürk'ün hedeflediği y �ni bir medeniyet değişimine öncülük edecektir. Başörtüsü Yasağı Hukuki değil! Bilgi Üniversitesi insan Hakları Hukuku konusunda yüksek lisans yapan Murat Aksoy, başörtüsü konulu kitabında, Türkiye'de aslında başörtüsünün kamınen yasak olmadığını hukuksal olarak ispatladı. "Dini Bir Veeibe Olarak Başörtüsü-Siyasal Bir Siınge Olarak Türban" adını verdiği çalışmasındaA ksoy konuyu hukuki, tarihi, sosyal, siyasal ve psikolojiK açılardan ayrıntı lı olarak incelediğini, mevcut yasağın yorumdan kaynaklandığını, bu konuda yasal bir düzenlemenin bulunmadığını söylüyor. Kendisi Alevi kökenli olan Aksoy, yaklaşık bir buçuk yıllık çalışınası sonunda bu konuda tespit ettiği kritik noktayı ise şöyle ifade ediyor: "Son olarak yasalaşan 2547 sayılı Yüksek Öğrenim Kanunu'na 3670 sayılı kanun ile eklenen Ek Madde 1 7 hafen yürürlüktedir. Bu da 'yürürlükteki yasalara aykırı olmamak koşuluyla yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir' hükmüdür. Bu maddenin iptal edilmesi için dönemin muhalefet partisi tarafından açılan iptal davası Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Bu konuda Anayasa"nın 1 53/2 maddesi açıkça; Anayasa Mahkemesi bir kanun veya ·
·
274
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez! der. Yani Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda bir hüküm ihdas etmesi mümkün değildir. "
Vah vahvah! işte Siyonİst ABD'nin yetersiz bulduğu Deniz Baykal'ın karşısına bir zamanlar CHP liderliğine aday olarak öne çıkardığı Hurşit Güneş'in türban takıntısı: "Ben şahsen türbanı şık bulmuyorum. Şimdiye kadar ne güzel bir türban dediğim hiç olmadı. Diyene de rastlamadım. Türbanı daha çağdaş bulan bazı akl ıevvellere de tavsiyem; bir an önce ayılıp uyanmalarıdır. Devekuşu olmaya gerek yok. Radikal islamcı kesimlerin kadın ve çocuklarının türbanlı olduğunu hepimiz biliyonız . . . Avrupa'nın aldığı kararlar ortada. Nihayeti laikfiğe yürekten inanan birinin dinsel anlam yüklü bir kıyafetin kamusal alanda bulunmasına hoşgörü göstermesi beklenemez''' AKPve flınılı islamcıların Türban istismarı: . Savaş Siizal'ın şu tesbitleri oldukça önemliydi:
"PKK'yaAfŞahane, Türban Bahane!" Türkiye'de bir türban karambolü yaşanırken, her zaman olduğu gibi önemli noktalar önceden irdelenmeden. üzerinden üstünkörü geçip olayın önemi kaybettiriliyor. Benim, irdelemek istediğim, son günlerde başkent Ankara'yı ziyaret eden ve edecekAmerikalı yetkili lerin yaptıkları garip açıklama ve temaslar. Yani gerçek gündem. O sıralarda Ankara'ya ABD Adalet Bakanı Michael Mukasey geldi ve PKK konusunu görüşeceklerini, görüştüklerini söyledi gitti. Dikkatinizi çekeri m; gelen, CIA ve FBI gibi güvenlik kurumlarının bağlı olduğu Amerikan iç Güvenlik Bakanı değil. Gelen ve PKK konusunu görüşeceğini açıklayan ABD Savunma Bakanı Gates de değil . Peki, kim? Pasaport ve kimlik sahtekarlığı yaptığı mahkemece kesinleşmiş olan PKK'lı Kani Gulam'ı sınır dışı edemeyen veya etmeyen bir kurumun başındaki bakan. Başka, Gulam'a tüm bu gelişmelere rağmen siyasi sığınma hakkı vermeyi düşünen ABD Adalet Bakanlığı, şu ana kadar Türkiye'nin iadesini istediği ancak iade yerine hakkında özel bir yasa ile Amerikan vatandaşı yapılma çalışmalarına girilen PKK'lı İ brahim Parlak'ı bile paketleyemeyen bir bakanlık, A B D Adalet Bakanlığı. 171Milliyl!t 1 1 5 02 2005 1 Hurşiı Giincş 275
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
A B D Adalet Bakanının Amerika'daki görev ve yetkileri ile bağlı
olduğu
kurumlar bizimkilerden
çok farklı.
Bakanlık
bünyesinde
teröriznı bir irtibat bürosu kapasitesinde geçiyor. Bunun dışında ABD Adalet Bakanlığı, insan kaçakçılığı veya yolsuzluklarla mücadele ile rüşvet irtikap gibi konularla mücadele ediyor ve Federal Hükümetin savcısı rolünü oynuyor. Düşünün, ABD'nin elindeki teröristleri bile sivil mahkemeler değil, askeri mahkemeler yargı lıyor. Peki, öyleyse bu bakan P K K terörü konusundaAnkara'da neyi konuşabilironu düşünelim. Bence bu bakanlık aynı
?..amanda
A B D'ye bağlı bazı federal
sistemlerin de oluşmasında, hani Anıerikan toprakları sayılan anıa vatandaşları vatandaş sayılmayan bazı adaların yönetimi konusunda bazı
düzenlemeler yapıyor.
ikincisi
1]\IS
diye
bilinen Amerikan
Muhaceı:et Dairesi, yani yabancılada uğraşan kurum da bu bakanlığa bağlı. Yani kim vatanda:;; olacak kim olm�yacak bu konuda uzman.
· Gelcliın ikinci konuga. A B D Başkan yardımcısı Cheney'ye.
Bu
adam, Bush yönetiminin asıl ve perde arkas:nd<ıki gerçek gücü. Bush ise perde önündeki aktör bence. Cheney'nin bir başka özelliğini de size
l:aıırlatayırrı; Başbakan Erdoğan 5 Kasını 200'/ tarihiıırle Bey2z Saray'da görüşmeden önce yani 4 Kasını akşaını, heyerten ba?ı yetkililer, Cheney'nin evinde basından gizlenen bir yemek yiyip toplantıya katıidılar. Aslında bu toplantı ertesi gün Bush ile Erdoğaıı arasındaki zabıtlan tutulmayan
ve
tercüman yerirıc de Dışişk:ri Bakanı Babacan'ın
katıldığı bir saatlik gizli görüşmenin de ıcmeliydi.
_ .. Hatırlarsanız bu toplantılar sırasında ve arbsından, AKP'!i
yeti\ililer, Aınerikalılarla istihbarat alış verişi yaptık, PKK'ya af . korıı.ısumı ele almadık derken, Beyaz. Saray he m Erdoğan hem de Ocak ayında Abdullah Gül ziyaretleri sırasında PKK ile siyasi diya!og ve
·-
·
·
··
· Şimdi isterseniz bu eteğimi!cleki tii·m taşları d�l,elim;
..
çözüm koniılarının ele a l ı nd iğın i aÇıkıa·ı nışiardı�
biı.yduk.·
PKK'ya ABD'nin açık kapülı yardım "dtigini duy·nıadık ını?
·
·
·
:· ·
"Diyarbakır ve Kürt yetki lil er-le· tüm Amerikalı '-'�: AB'Ii .. i di p onıatlar, Diyarbakır'a y ıliardır gidip görüşınedi ni-i? Görüştü... . · · ._ Kürt sonınu ABD ve AB ülketeri ta�atindan_ s_ür�lçli,kaşınnıad ı _ mı? Kaşındı. _
Türkiye'ye B i rleşmiş Milletler de dahil, l r�klı_ Kürtler ve " Ba�dat ·hükümeti temsilciferinin de yer alacağı beşl i af komisyonu 276
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
______
diyelim ABD'den başkası mıydı? Hayır değil, bizzat kendisiydi. Siz PKK'lı ların ve onun yan kuruluşlarının A B D'ye atıp tutmasına bakmayın. Şimdi lerde Kosova benzeri bir çözümün temel adımları atılırsa da hiç şaşırmayın. Demek ki Türkiye'nin sorunu türban falan değil, PKK'ya af. Başbakan türban konusunu da ağzından İ spanya'da PK K'ya siyasi af çıkaracağız lafını kaçırdıktan sonra ortaya atıp ortalığı karıştırmadı nıı?17:
HOCA HATlRLATMlŞTI Erbakan Hoca Başörtüsü yasağmı kaldıracak anayasa değişikliği ile ilgili olarak 7 ay önce dikkat çekınişti: "Bu AKP'Iiler, üniversitede başörtüsü yasağını kaldıracağız, bahanesiyle toplum hayatının geri kalan kısmında bu haksız ve dayanaksız zulmü yasal hale getirip yaygınlaştıracaklar. " Evet AKP ve yedek lastiği MHP, bu girişimleriyle bir zulmü önlemiş olmuyor; tam aksine, bir inanç ve insan hakkını, kızlarımızın ve hanımla rımızın bir kısmma vermek, diğer daha büyük kesimini ise mahrum etmek suretiyle zulmü yasallaştırıp yaygmlaştırıyorlar. Kendi kafalarına ve siyasi hesaplarına göre, özgürlükleri ve adalet ölçülerini parçalara ayırıp açıkça bölücülük yapıyorlar. Ve şu ayetleri n muhatab1 oluyorlar: " (O hakikat hükümlerini ve hürriyetleri) Kısım kısım ayıran {işine geldiğini uygulayıp, diğerlerini bırakan) kimselere indirdiğimizazapla onları uyar. . . Ki onlar, Kur'an'ı parça parça kıldılar. . Rabbine andolsun ki, onların hepsi, bu yaptıkları (sapıklık ve sahtekarhktan dolayı) sorgulanacaktır. ,m Ey başörtüsünü inkar eden içlerindeki şeytanların avukatları! Ve ey başörtüsünü istismar eden Yüce Meclisin m ünafıkları!. • .
172
19. 02. 2008 / Yeni Çağ
mBak:
Hicr sliresi: Ayet 89-93 277
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Unutmayınız ve aklınızı başınıza toplaymız. Çünkü inanem pazartığı olmaz. inanem pabası olmaz. İnanç parçalanmaz. Hak ve özgürlükler, sizin lütfu ihsanınız olmadığı için keyfinizee dağıtılmaz! . . Zeki Ceyhan'ın dediği gibi ..orta yol formülü" ortamı bulandırmaktan başka işe yaramaz. "Orta yol formülü" ne oluyor? AKP ve MHP'nin başörtüsü yasağının ortadan kaldırılması (!) I ç i n buldukları çare meğer b i r orta yol form ülüyınüş! A K P sempatizanları böyle diyorlar! Nasıl oluyor da bu sınırlı özgürlük orta yol formülü oluyor diye fazla kafa yormanıza gerek yok! Demek ki bir hanım kızınııza orta öğrenim ve çalışma hayatında tanı madıkları özgürlüğü arada bir yerde yani yükseköğretim de tanıyınca haliyle orta yolu bulmuş oluyorlar! Hayatın başında yasak, ortasında serbest, sonunda yine yasak! Bu, öyle bir orta yol ki, yükseköğretİrnde başınt örtrnek isteyenlere de bir hayli müdahale ediliyor! Başını nasıl örtebileceği adeta satırı satırına tarifedil iyor! � "Başörtüsünün iki ucunu çene altınızda şöyle bir güzel fıyonk yapın" diyorlar! Eğer başörtüsünü çene altında fıyonk yaparak bağlarsanız başınızı örtmekte özgür olacaksınız, başka bir şekilde bağlamaya kalkışırsanız yine üniversite kapılarında nöbet tutmaya devam edeceksiniz! A K P ve M H P yöneticileri bu konuda ne kadar sanı imi olduklarını ispat etmek için birbirleriyle yarış ır görünüyorları Bir biri, bir diğeri özgürlüğün sadece yükseköğretim ile sınırlı olduğunu ilan edip duruyorları Sıkıntının sadece yükseköğretim de olduğunu savunuyorlar! Kanıuda çalışanlar arasında böyle bir problem yaşanmadığını iddia ediyorlar! Demek ki ülkemizde ne tür sıkıntılar çekildiğini görmezden geliyorlar. AKP ve MHP kafa kafaya verip başörtüsü yasağını ortadan kaldırıyoruz derken i leriki yıllarda başını örtrnek isteyen hanınılarınıızı bir hayli zorda bırakacak bir eylemin de temellerini atmış oldular! Maalesef yi.ikseköğretime özgürlük getiriyoruz derken 278
----h---'A met Akgül_ ·
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
yükseköğretimin öncesi ve sonrasına yasal yasaklar koyduklarını toplumdan gizliyorlar. m
Erbakan'ın Sözleri Nasıl ve Niçin Çarpıtıhyor? Gerçekliği görünür alemden ibaret sayan modernizmin materyalist olduğunu biliyoruz.. Dünyayı pozitif veriler doğrultusunda görebildiği kadar yorumlayan, gerisini de yok sayan bir zihniyetin sanat akımı olarak realizmi; ve natüralizmi doğurmuş ve tutunmuş olması tesadüf değil. BUtün gerçek gördüğünden, duyduğundan ibaret modernizm in. Sözü literal değerden başka bütün anlamlarından soyudayan bir anlayışla karşı karşıyayız. İşte Erbakan Hoca'nın sözlerine yüklenen çarpıtıcı anlamlar da bunun göstergesidir: Meseleyi Nuh Gönültaş gibi birisi bile, şöyle itirafetmektedir. "Zaman zaman biz de yazarken bu egemen medyanın bu tür tuzaklarına düşüyoruz. Mesela "Meğer Ergenekon sadece efsane değilmiş" başlıklı son yazımda "Bu operasyonun da Susurluk olayı gibi üstünün kapatılmaması gerektiğini" ifade ederken Erbakan'ın Susurluk için dediği gibi bu operasyona da "Fasa fıso" muamelesi yapılmasın diye yazmıştım. Değerli okuyucularınıdan biri beni uyardı : "Bu söz Erbakan'a ait değildir, Erbakan böyle dememiştir" dedi. Hatta o sözün öyle söylenmediğine söylendiği ortamdan da şahit gösterdi. Düşündüm de, bu sözü ben de sadece egemen medyadan okumuş, ona göre yazmıştım. Peki işin aslı neydi: Necmettin Erbakan başbakanlığı sırasında başbakanlıkta kurmayları ile Susurluk olayı konusunda ciddi adımlar atmak için toplanmışlar. Bu arada toplantıya katılanlardan birisi diyor ki, "Efendim siz bu konuya bu kadarciddiyetle eğilelim çözelim diyorsunuz ama muhalefet de şöyle şöyle diyor, buna ne dersiniz?" Erbakan "Sen boş ver onları onl_ar fasa fıso, biz işimize bakalım" diye cevap verir. Cümle budur ama kamuoyuna yansıyan Erbakan'ın Susurluk olayı konusunda "fasa- fıso" dediği şeklinde oldu. Şimdi herkes de öyle biliyor. Erbakan'a atfedilen şu meşhur "Kanlı mı olacak kansız m ı olacak" sözünün nerede nasıl söylendiğine de bizzat şahidi m. Bu söz de medya tarafından "İktidarımız kanlı m ı olacak kansız m ı olacak" biçiminde sunuldu.
17•
03. 02. 2008 / Milli Gazete 279
,Başörtüsü inkarı ve lstismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Oysa gerçek şuydu: Erbakan başbakanken, Refah Partisi Meclis Grubu'nda konuşuyor. Ben de gazeteci olarak dinleyiciler arasındaydım. Konuşmasının bir yerinde şöyle dedi: "Retah Partisi'ni iktidardan uzak t aşıı rm a konusunda anlaşt ı lar, ama bu i ş kanlı mı olacak kansız mı olacak onu tartışıyorlar. " Cümle bu. Ama kamuoyuna yansıtılan sadece "Kanlı mı olacak kansız m ı " bölümü ve bu bölüme yüklenen mana ... " Yani Hoca'nın sözlerini kasıtlı olarak çarpıtıyorlar. Bu zat, Erbakan Hoca'ya nispet edilen "Rektörler başörtülü kızlara selam duracaklar. " sözünün de bu şekilde bir sapıırma olabi leceğini ve Hoca'nın bunu aydınlatması gerektiğini söylüyor. Ben
bu sözün Hoca tarafından söylenip söylenmemesinden çok anlamı üzerinde durmak istiyorum. Çünkü sözün bağlamına bakınıyar bir kısım insanlar da kelime, aniaşılmak istenen anlamda takdir ediliyor.
Tıpkı Hoca'nın sözü gibi . .. Ne demiş Erbakan Hoca: "Rektörler başörtüi ü kızlara selam duracak. " Eğer bir ülkede demokrasi, din ve vicdan özgürlüğü varsa; bir genç kız, o ülkede dini inanç ve düşüncesinden dolayı örti.ini.iyorsa; bin bir meşakkatle kazandığı bir fakülteye ilim, irfan öğrenmeye gitmişse, o ülkenin bilim adamları da kendilerinden bilim öğrenmeye gelen bu genç kızı karşılarında görünce ne yapmalıdır? Kimsenin k ı l ı k kıyafetine bakmadan,
inançlara,
hak ve özgürlüklere saygı
göstermelidir,
diyeceksiniz. Hoca da tam bunu söylüyor. Şimdi uzun uzun "selam durmak"ın saygıdan doğduğunu da mı anlatalım? Kastedilen bu kadar açık olmasına rağmen ne oldu? Samirn iyetle ve seviyeli bir şekilde kendilerinden bilgi öğrenmeye gelen sivil bir kişiye inancından, tercihinden dolayı saygı duymayan profesörler, rektör ve dekanlar, 28 Şubat ve sonrasında asker postalı önünde selam durmakla kalmadı lar, hazırola geçti ler. Sözün mecazını anlamayan adamlar sadece hukukçular, emekli birtakım kişiler mi? Gazeteciler, aydınlar da aynı kumaştan ve üstelik bu kişi ler söz ehi i im iş. İşte onun da basit ve bayağı bir örneği Reha M uhtar. Adamın biri Fatih Sultan Mehmet ile ilgili bir kitap, bir roman yazdı, adı lazım değil . Romanda Fatih'in şiirlerinden hareketle divan şiiri geleneğinin bir mazmunu olarak kullanılan gulam, içki vs. yi tarihsel birikimden ve gelenekt�n
koparıyor vatandaş.
Bütün
kelimeleri,
mazmunları gerçek anlamda yorumlayarak Fatih içki içerdi, sapıktı vs. 280
Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
diyor. Gündem oluşturduğu için ha be r program ında roman yazarının cümlelerini hakikat kabul ederek bir profesörle tartışıyor. Profesör mazmundan, mecazdan, istiareden. başka şairlerden misaller veriyor. Reha Muhtar, tamam, anladım ama diye alıyor sözü ve soruyor: Peki bu yel değirmenin suyu nerden geliyor? Profesör tekrar başlıyor, diyor ki bak kardeşim, bu yel değirıneni, rüzgar ile çalışıyor, adı üstünde. Ha, tamam, anladım diyor Muhtar, gene soruyor: peki suyu nerden geliyor o zaman? Türkiye'de bu işler neden böyle, sorusunun cevabı burada yatıyor. Türkiye'de dini de böyle anlıyor gazeteci, bilim adamı etiketi taşıyan amcalar ve teyzeler, hukuku da. Herkes Robinson olmuş. Kimse kimse ile anlaşamıyor, zira anlamak i stem iyor. Sonra daAnayasa'ya açık açık herşeyi yazalım denildiğinde karşı çıkıyorlar. A mcacığım, teyzeciğim sen git, önce OKS'Ierin ilk konusu "kelinıede gerçek ve mecaz anlam" nedir. öğren gel, sonra konuşalım. Hadi canım, hadi . . m .
Erbakan Kırk Yıldır Anlatıyor! Şimdi sizlere sunacağımız sözleri, Erbakan Hoca kırk yıl önce söylemişti. Milli kalkınmanın, temel insan haklarının, önce ahlak ve maneviyalın gereğini anlatan bu satıı·lar kırk yıl değil, kirk asır da geçse, asla önemini ve gerçeğini yitirmeyecek gerçeklerdi. . Masonik odakların ve karanlık medyanın yalanianna ve kasıtlı yayınianna aldanan bu Millet, Hoca'ya kulak tıkamanın, Onun haklı ve hayırlı davasına sahip çıkmanın bedelini çok ağır ödemişti. İşte kırk yıldan fazla bir zaman öncesinde ve çeşitli vasıtalarla anlatılan bu gerçekler, hala terü tazeydi, ve hala en isabetli teşhisler ve kurtuluş reçetesiydi. "İç barış ve huzurun temeli maneviyatçılıkhr'' Hak kuvvetten üstündür! Nazarımızda; haklı olan zayıf da olsa kuvvetli, haksız olan kuvvetli de olsa zayıftır. Devlet-M i llet kaynaşması esas prensibiınizdir.
mM illi Guzcte /09 02 200B / Kamil
Yeşil 281
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
"Hedefimiz her memleket eviadının kendi kendine düşündüğü zaman "benim ne güze devletim, ne güzel hükümetim var'' diye içinde hissetmelidir. Devlet-Millet kaynaşması için devlet "mem urları ve görevli lerinin m i lli ve manevi değerierim ize bağlı olmaları, kalplerinde tahakküm değil, hizmet aşkının yerleşm iş olması ve devletin vatandaşlarına müşfik, adiL koruyucu ve yol gösterici olması esastır. Solcu görüş cemiyeti esas alır, ferdi feda ettiği için, liberal görüş ferdi esas alıp cemiyeti teda ettiği için ve sömürücü olduğu için dev le nı i llet kaynaşnıasın ı te m in edem ezler. Devlet-Millet kaynaşmasını sağlayabilecek tek görüş; Hakk'ın dağıtılması hususunda hiçbir renk dil, din, ırk ve sınıf farkı gözetnıeksizin, harp esnasında bile çiğnediği ekinin bedelini, sahibini bularak ödeyen bir milletin evlatları olduğumuzu bilen, hakka riayetin milletimizi nasıl insanlığın efendisi yaptığını idrak 6
eden ve bu şuur içinde hareket eden görüş, Milli Görüştür. "17 Manevi Kalkınma ihmal Ediliyor, Başımız Beladan Kurtulmuyor! Muhterem kardeşlerim; şimdi manevi kalkınına konusundaki hukuki esaslara geliyorum: Anayasanın 1 O. maddesi; "Devlet, Milletin fertlerinin manevi varlığını geliştirmekle mükel leftir" diyor. Anayasan ın. l l . maddesi "Mi llet tertlerinin, her birisi kendi manevi varlıklarını geliştirme hakkına sahiptir'· diyor. Anayasa maddeleri, Anayasanın 1 O'dan fazla maddesinde genel ahiakın muhafazası tabiri geçiyor. Anayasa ahlakçı ve maı'ıeviyatçı bir temele dayanır. Ahlakçı, maneviyatçı bir Anayasanın geçerli olduğu bir ülkede "Materyalizm" yürütülemez. Maddecilik, inkarcılık yürütülemez. Anayasa devlete bir vazife veriyor, milletin manevi varlığını geliştirmekle mükellefsin diyor. Devlete görev olarak veriyor. Materyalist bir anayasa bir devlete ne böyle bir görev verebilir, ne de bir anayasa devlete bu görevi vermişken, devlet materyalist maddeci bir maarifle yürüyebilir. Yakın vakte kadar maarif anayasaya aykırı olarak maddeci l iğe sapmıştır. Avrupa insan
176DUzce Mitingi 1 977 282
.Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
______
hakları beyannamesinin 4. maddesi, Birleşmiş M i lletler İnsan Hakları Beyannamesinin yine ilgili maddesi "Devletler; mil letin evlatlarını, fertlerini okuturken bu evlatları babalarının inançları ve mezhepleri üzerine okutınaya mecburdur" diyor. İnsan hakları beyannamesi devlete bu görevi yüklüyor. Yani, benim eviadım var. Kendim gidip mektep kurarnam, devlet bir mektep açıp, benim eviadım ı alıp okuturken benim inancıma aykırı bir inancı çocuğuma aşılamak hakkına sahip değildir. Devletin vazifesi babasının inancı neyse, eviadını da o inanç üzerine yetiştirmektir. Bu m i l letin inançlı evlatlarını alıp da, onların, inançlarının kökünü kazımak isteyen bir zihniyet insan haklarına da uymaz, Anayasaya da uymaz. Onun için hukuki esasları tespitte zaruret gördüm ve konuşınam ızın arasında size bunu ifade ediyorum. Hal böyleyken bugünkü maaritin hali nedir? Bugünkü maarif bu mil letin evlatlarının inançlarını muhatazaya; babasının inancı üzerine yetiştirme görevini ifa ediyor mu? Şimdi asıl mühim noktaya geldik. efendim ne istiyorsunuz bugünkü maariften? Bu kadar mektep var. Kitapları da biz basıyoruz, hocaları da var?! Bugünkü maariften ne istiyoruz biliyor m usunuz? Niye senin 1 5 sene okuttuğun çocuk eşkıya oluyor? Bunun hesabını istiyoruz. Bu nasıl bir eğitimdir ki, öğrencileri anarşist, vatan haini, hırsız ve ahlaksız yapıyor? Bombalar, dİnamitler sokaklarda, çarşılarda patlıyor. 1 5 sene bu maarifte okuyup üniversiteye geçen çocuklar patlatıyor. Ne veriyorsun sen bu çocuklara da; senin eline biz bunu teslim ettiğimiz zaman i 5 sene sonra bunlardan hayır çıkmaz oluyor. Hadise budur. Bunun muhasebesini yapmak istiyoruz. " İşte örnekler: "Niçin manevi kalkınmamızı yapacağız? Bu memleketin i nsanları fabrikalar içerisinde hangi makinenin arasına bir parça sokayım da bu makineyi kırayım diye düşünen insan olmaması, daha fazla istihsal yapınayı ibadet sayar, bir insan olması için. H.ltırlayın A l i ağa rafınerisinde yapı lan kanunsuz grev, bir günde 300 m i lyon liralık zarara sebep olmuştur. Benzin imal ediliyor orada; benzin imal edilen fabrikalar durdurolurken bile içine hava konmuyor. Azotla dolduruluyor ki infılak olmasın. Bunu çok iyi bilen birçok ustabaşları fabrikayı durdururken azotla doldurmak yerine hava ile doldurm aktan çekinmem işlerdir. İnfılak meydana gelmesi karşısında vicdım larında en ufak bir sıziama hissetıııeıııişlerdir. Bu fabrikanın tan·. kapasiteye çıkması iki aydan önce mümkün değildir. Onun için, 1 00 �.in ton benzin istihsali kaybettik. Bunu döviz karşılığında d ışardan ithal ediyoruz. Üç 283
,Başörtüsü inkarı
______
ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
yüz m i lyon lira sadece bir günlük sabotaj yüzünden uğradığımız zarardır. Diğer yandan izmit civarındaki b i r fabrikada işçilerin kendileri, bizzat kaynak makinesiyle fabrikanın imalat yapan kısmını tahrip etmişlerdir. Aziz Kardeşlerim bu vahşet tabloları bizi uyandırmalıdır. Fabrika yapmak marifet değil o fabrikaların içerisinde ibadet aşkıyla çalışmak marifenir. Onun için. manevi kalkınma maddi kalkınmadan çok daha önemlidir. Size bir şey duyurmak isterim. Dört sene önce ahlak ve maneviyat bayrağını açtığım ız zaman bizzat üniversiteden, profesör arkadaşlarım ı z gelmiş, bize demişlerdir k i . .Bu ınaneviyat dediğiniz şeyler karın doyurmaz bunların üzerinde fazla durmay ı n . "Aynı profesör arkadaşlarım bir süre sonra tekrar gelmişler ve aynen şu sözü söylemişlerdir. "Biz vaktiyle size bunu söyledik ama; şimdi mektebe gidip ders veremiyoruz. Ne olursunuz A llah aşkına; şu çocuklarımızı ilk, orta, liselerde dinine bağlı maneviyatlı çocuklar olarak yetiştirin Hoca nedir, vatan millet nedir. tanısınlar. Hangi sıranın arkasından bomba patlayacak, dinarnit patlayacak bilemiyoruz. Can emniyetine kavuşmak istiyoruz. ·· Fabrika sahibi arkadaşlarımız ise o zaman söylediklerinize güldüler. Şimdi gelip yalvarıyorlar.ın
Batı Manevi Boşluk İçinde Bocalıyor! Biz Avrupalıların içine düştüğü hataya düşmek istem iyoruz. Onlar fabrika yaptılar, fakat huzur içinde değiller. Çünkü manevi kalkınmalarını yapnıadılar. Bu gün Amerika'da 3 Tıbbiye talebesinden biri atyonkeş . Gelmiş. bize siz afyon ekıneyin diyor kendisi çocuklarına sahip olacağına. onların haline düşmernek için manevi kalkınınayı her şeyin üzerinde tutmaya mecburuz. Ağır sanayi güzel, büyük sanayi güzel, milli harp sanayi güzel şey fakat en önde yürüyen bayrağı m ız önce ahlak ve maneviyat bayrağı olması lazım gelir. Manevi kalkınma hepsinden güzel şeydir. Fabrikada çalışsan ayda 1 O bin lira maaş alsan
evine geldiğin zaman senin komşun, senin hanımına, kızına kötü gözle bakan olursa saadet bulaınazsın. işte davanın özü, ne olacakta herkes birbirini sevecek. Senin komşunu, senin hanımına, kızına kendi bacısı gibi bakan iyi kalp! i insan olacak, asıl ınesele buradadır. Onun için önce ahlak ve maneviyat bayrağını niçin açtığımızı şimdi m il letimiz daha açık bir şeki lde görüyor. Bunları i lk önce orta yere koyduğu m uz zaman . 177Milli MaarifKonferansı 284
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
bunlar herkesi zorla camiye götürecek, herkese zorla sakal bıraktıracak, herkese zorla peçe taktıracak. Bu fikirler başlangıçta herkese böyle tanttılmaya kalkışıldı. Ama bunları söyleyen profesör arkadaşlarımız şimdi geliyor bizden rica ediyor ne olursunuz, şu yavrulanmızı ilkokulda
ortaokulda, lisede dinine imanına, vatanına milletine bağlı çocuklar olarak yetiştirin de üniversitede huzur olsun diyor Fabrika sahibi arkadaşlarımız
geliyor, ne olursunuz, bu işçilerimize maneviyat ders i verin, din ders i ahlak dersi verin de fabrikanın içersinde huzurlu çalışalım diyor. Devletle millet, ok"ullacami barışmal ıdır!
Aziz kardeşlerim millet meclisinde bir kanun teklifimiz var. imam
Hatip mezunu evlatlarımızın ilkokul larda din ve ahlak dersi hocası olsun
istiyoruz. Bu konunun ehemmiyeti biiyi.ikti.ir. Balıkesir'in bir köyünde imamlık yapan. öğlen namazım canıide imam olarak kıldıran kardeşimiz, okula girsin ve oradaki evlatlarımıza din ve a�lak dersleri öğretsin.
Caminin imamıyla, mektebin hocasını birleştirdiğimiz gün biz ne oluruz biliyor musunuz? l 000 yıllık tarihimizdeki gibi gene bir çelik bilek oluruz. Kimse bizim bileğimizi bi.ikemez. Balıkesirli kardeşlerim ilkokullarda 5
milyon yavrumuz var, ortaokul ve liselerde 3, 5 milyon eviadım ız okuyor1
üniversitelerde 250. 000 gencimiz okuyor. Bu 9 milyonluk büyük kütle yarın için yetişiyor. Bu evlatlarımıza sahip olmaya mecburuz. Bundan
dolayıdır ki ilk görevimiz bütün mekteplere ahlak derslerini koymak oldu.
Bu dersleri ehil hocaların okutınası için yeni adımlar attık. Bu sene ortaokulların son sınıfına liselerin son sınıfına da bu dersleri koyduk.
Gelecek sene bunları ikişer saate çıkartacağız. İnşallah önümüzdeki sene
bu
dersleri
çok
daha hakikisine yaklaştıracağız.
Biz
bu derslere
çocuklarımıza hakiki ahlak öğreti Isi n istiyoruz. Bu günkü öğretimde
çocuklarımıza akıl, dikkat, zeka konuları inanç ve nıaneviyattan uzak psikoloji diye okutuluyor. Mektepten çıktıktan sonrada akıllı, dikkatli ve
zeki bir banka soyguncusu olup çıkıyor. ,.
"Milli görüş davası, aslında şekle ve etikete bağlı bir dava değildir. Kalbinde aynı inancı taşıyan. aynı milli ve insani hedefler için yaşayan herkesin, aynı haklara ve sorumluluklara sahip olduğu ve aynı aşkta çalışmakzorunda olduğu bir davadır""" Bizim parolam ız: "Artık eskileri bırak eskimeyen yeniye bak!!' Olacaktır. ı·N 17"5 Haziran 1 997 seçimlert\>ncesi aday adayları toplantıs ı : Çankaya '7'' Anadolu Kalkınması Mitingi 1 977- Kırşehir
285
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Milli Görüş'le Yeni Bir Dönem Başlıyor! "Maalesef son bir asrın ilk yarısında Müslüman ülkelerin büyük kısmı, temel insan haklarına ve evrensel hak kurallanna aykırı olarak, yabancıların işgal ve istilası altında alındı. Fakat çok şükür ki son elli yıl zarfında, Müslüman ülkeler yaptıklan milli mücadelelerle, bu haksız istilalardan kurtarıldı. Şanlı Türk İstiklal , Savaşı bu yeni devrio öncüsü ve başlangıcıydı. , Ama dış güçler ve işbirlikçiler bu sefer manevi tahribata ve kültür istilasına girişerek, içten yozlaştırma ve yıkma sürecini hızlandırmıştı. "Mukaddes Kudüs şebri, bir İslam bölgesidir. İnşallah en kısa zamanda kurtarılarak yeniden Müslümanların m ah olacaktır. " "Ortadoğu'da, devamlı barışın korunmasında ilk adım olarak, önce İsrail'in işgal ettiği bütün topraklardan çekilmesini kesin şartolarak görüyoruz. " "Bu gün yeryüzünde, Filistintilerden başka, Eritre'de, Keşmir'de, Filipin'lerde, Batı Trakya Bölgesinde ve Doğu Türkistan Ülkesinde ve Dünyanın daha pek çok yerlerinde, Müslümanlara yapılan zulüm, baskı ve işgalleri kınıyoruz. Bu ülkelerdeki Müslümanların her türlü haklarına ve en kısa zamanda kavuşmalarını istiyoruz. "'"'· Ahlaki veAilevi Değerler Zayıflıyor, Suçlar Artıyor' Manevi ve psikolojik temelleri yıkılan, sosyal ve ekonomik yönden de mahrum bırakılan insanlar, suç makinesi haline geliyor. Ülkemiz Açık Hava Cezaevine Çevriliyor ve Suç Patlaması Yaşamyor Cezaevlerinde şu anda 100 bine yakın kişinin bulunduğu m i ll etten gizleniyor. Bu sayı 1 99 1 yılında27 bin idi. 1 999 yı lında 67 bine çıktı. 2007'de 77 bine yükseldi. Şimdi ise 100 bine dayandı. Cezaevlerinde bulunanların 3 bini çocuk, 2 bini de kadın. Son bir yılda cezaevlerine girenierin sayısı ise lirkütlicü; tam 20 bin. Bunların 3 bini geçen ay girmiş cezaevine . . . ıKoistanbul Topkapı Sarayı 7. İslam Ülkeleri Konler:ınsı 286
1 3 Mayıs 1 976
----'A met Akgül, ----h
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Peki Adalet Bakanlığı'nın ne yaptığını biliyor musunuz? Suç işleyenleri artık koyacak yer bulamadığı için yeni cezaevlerinin yapımına hız vermiş. i nsanlar cezaevlerinde üst üste bulundukları ve ayda yaklaşık 3 bin kişi suç işlediği için, cezaevlerinin sayısı hızla artırılıyormuş. İyi de sormamız ve cevabını bulmamız gereken soru şu değil m i : "Bu kadar insan neden suç işliyor ve niçin ayda 3 bin kişi
cezaevlerine girmek zorunda kalıyor?"
Aç ını, açıkta m ı kalıyorlar? Evlerini geçindirebil iyorlar mı, çocuklarını okutabil iyor, şerefli bir hayat sürebilecek asgari imkanları bulabil iyorlar m ı ? Suç işleyen insanlarla ilgili araştırma yapılıyor mu, en çok hangi suçlar işieniyor ve kim işliyor sorularına cevap aranıyor mu? Bu araştırmayı yaptıktan sonra bir şey daha yapılmalı; sonuçları Başbakanın ve diğeryöneticilerin önüne konuimalı dır. i nsanlar eğer karnını doyurmak için suç işliyorsa, ekonominin gidişatı yeniden gözden geçirilmeli, kağıt üzerinde gözüken iyileşmelerin halka bir türlü yansımadığı gerçeği kabul edilerek yeni çözümler üreti lmelidir. Cezaevleri çeteler, suç örgütleri ve organize şebekelerden geçilmiyorsa, siyasetin toplumla ilişkisi yeniden sorgulanmalı, bu çeteleri n içinde niçin bürokrat, güvenlik görevlisi ve siyasetçilerio yer aldığı sorusunacevap bulunmalıdır.
ihaleye fesat karıştıran, devlet malına el uzatan, yetim hakkı yiyen insanların sayısında patlama yaşanmışsa, bu devletin rant dağıtan devasa bir mekanizma haline geldiğinin göstergesidir. Bir şeyin daha göstergesidir, o da devletin kaynaklarını çarçur eden, peşkeş çeken yapının ve zihniyetin acilen değişmesi gerektiği gerçeğidir. Cezaevlerinde 1 00 bine yakın insanın bulunması, aslında hem iktidara hem de topluma çok önem 1 i mesajlar veriyor. İktidara, işlerin gerçekte kendisinin anlattığı gibi gitmediğini, çok önemli bir toplumsal kırılmanın, zedelenmenin, burkulmanın olduğunu, böyle giderse suçun ülke için birinci tehdit haline geleceğini söylüyor. Topluma da, kardeşlik, yardımlaşma, birl i k/beraberlik duygularımızın yara aldığını, ihtiyacı olanın elinden tutma yardımına koşma hasletimizin giderek yok olduğunu, onun yerine "altta kalanın 287
______
Başörtüsü l nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
canı çıksın, beni ısırmayan yılan bin yaşasın" bencilliğinin ve hoyratlığının aldığını söylüyor. Cezaevleri gerçeğinden hareketle hem iktidarın hem de toplumun "neler oluyor bize?'' diye sorması. dahası silkinip kendine gelmesi lazım. Suçlular için daha fazla cezaevi yapmak yerine, suça giden yollan tıkamak, suçluyu ıslah ederek topluma kazandırmak daha doğru olmaz mı? 1KI Akp'Den TÖVBE! Elimle oy verip, oyuna geldim Ben Milli Görüşçü, sandım Allah'ım! . . Umutlandım, destek çıkıp dilendim Serap satmışlardı, kandım A llah'ım !. . Erbakan uyardı, plandırdedik "Geçmişi sağlamdır'·. deyip güvendik Kutsal surları mda, açtılar gedi k Hesaba çekersen, yandı m A Ilah' ı m ! . . Davadan dönekten. hayır gelmezmiş Masonu, medyası, büyük engelmiş AKP bağrıma, batan çengelnıiş çok geç aniayıp uyandım A llah'ım ! . . Hiç iylikçıkarmı, Hak çalanından Soysuzlar pay kapar, mal !alanından Sıktık biz bunların, hep yalanından Boş sözlere doydum, kandım A Ilah' ı m! . . "Başörtü konuşulmaz, yaşanırmış''!? A B'ye yanaşmazsa, boşanırmış . . . Nasıl da yozlaşmış ve kaşarlannı ış . . . B_irzamanlar aynı, candım A l lah'ım ! . .
1 x1
Milli Gazete 106 02 2008 / Dr. Abdullah Özkan 288
Ahmet Akgül,
__ ___
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Ege'yi Kıbrıs'ı rüşvetveriyor Şehitlik yerine, şöhret arıyor Medyası, şarkısı, şehvet saçıyor Affet, sadık tövbem, andı m; Allah'ım! Her, Peygamberin de ınünafıkı var Hem muhalifi, hem, muvafıkı var M ason Soros'un da, Bank ı, vakfı var? Dost düşmanı çok geç, tandım Allah'ım!. ..
289
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜNÜ ANCAK MİLLİ VE HER BAKlMDAN YERLİ BİR İKTİDAR KALDIRACAKTI Bu ise köklü bir devrim ve değişimi gerektirir. Siyonizmin güdümündeki barbar Batıya aşık ve-aşağılık zihniyetierin ve yine aym merkeziere bağımlı ve uşak hükümetlerin �u zulmü önlemeleri mümkün değildir. Şimdilik AB'nin ABD ve İsrail'in: AKP eliyle, türbanı sadece üniversitelerde serbest bıraktırıp, ilköğretim ve liselerde hatta tüm devlet dairelerinde bu hukuksuz yasağı yasal hale getirmeye yönelik destekleri de, · bugünkü haksızlıklardan daha sinsi ve siyasi tehlikeleri içermektedir. Yani gavurların bilesi ve himmetiyle yapılan pansurnan tedbirler, asıl yarayı ve sorunları daha da kötüleştirip kangrenleştireceğinden dolayı, mevcut huzursuzluklardan kat be kat fazla sıkıntılara yol açacağından endişe edilmektedir. Artık herkes bunu anlamalı ve ona göre safını belirleyip davranmalıdır ki: Gizli Dünya Devleti olan Siyonist merkezler, zulüm ve sömürü üzerine kurdukları şeytani hakimiyet ve lıegemonyalarına karşı, başörtüsünü Türkiye'deki Milli dirilişin simgesi ve sindirHemeyen bir imgesi görmeleri nedenle, ya yozlaştırılmasmı ve kısırlaştırılmasını, veya yasaklanmasım istemektedir. İşte bu yüzden diyoruz ki, ABD ve İsrail'i karşısına alacak, Mason Localarını ve rantiyeci sermaye baronlarını ve bunların borazanı medyayı takmayacak cesaret ve haysiyetten mahrum iktidarlardan, başörtüsü zulmünü kaldırılmasını beklemek, sadece hayalperestliktir. Dikkat ettiyseniz, "başörtüsü sorunu" yerine başörtüsü zulmü diyoruz. Çünkü ne hukuken ne ahlaken ve ne de siyasetten, böyle sorun mevcut değildir. Amerika'nın lrak'ı işgal etmesi üzerine, ikinci sürgün olarak buradan da çıkarılan Filistinli Müslümanlara Kıbrıs Rum Kesimi yetkilileri: Hıristiyan olun, sizi ülkemize kabul edelim! Şeklinde 290
.Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __
______
ahlaksız bir teklifgetiriyordu. Recep Bey de Almanya'daki toplantıda "Alman kültürüne entegre olacaksınız" diyordu. Tam o sırada Belçika PKK bölge başkanı teröristi serbest bırakıyor, Fehriye Erdal katiline 1-500 üro ceza veriyordu. Erbakan'a yönelik 28 Şubat sürecini alkışiayıp destekleyen Papa'nın piyonu Fetullah Gülen, o süreçte başörtüsü "İslam'ın aslı değil, teferruatıdır" fetvası veriyordu. Ama şimdi AKP'ye sahip çıkıyor ve "başörtüsü Kuran'la sabit farzdır" diyordu. İslam değişmediğine göre, Siyonist haçlıların Fetullab'ı açıkça ikili oynuyordu. Başörtüsü yasağı, bizzatAtatürk'ün düşüncelerine, ilkelerine ve eylemlerine ters düşmektedir: Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, başörtüsünün, İslam'ın emri olduğunu açıklamıştır ve bazı çevreler bu açıklamaya karşı sert reaksiyonlara başlamıştır. Ama Devletimizin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk dahi, bu konuda aynen Diyanet Başkanı gibi konuşmaktadır. Şöyle ki: "Milletimiz din ve dil gibi iki kuvvetli fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alarnam ı ştır ve alamaz. "Tarzı telebbüsümüzü ifrata vardıranlar (Kadınlarımızın giyim kuşam larını açılıp saçılmak gibi aşırı lığa kaydıranlar) , kıyMetlerinde aynen Avrupa kadınlarını taklit edenler. düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus örf ve ananesi, kendine mahsus adetleri, kendine mahsus mil!T hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi (Aşağılık duygusuyla batı! ıların taklitçisi) olmamalıdır. Çünkü böyle bir mi llet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi m i lliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır Yozlaşma ve yıkılmadır) . " "Ya ne olduğu bilinmeyen çok kapalı, çok karanlık şekli harici gösteren bir (dış) kıyafet, veyahutAvrupa'nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilmeyecek kadar bir telebbüs (açık saçık giyim şekli) , bunun her ikisi de ŞERiATlN TAVSİYESİ VE DiNiN EMRi HARİCİNDEDİR. Bizim dinimiz kadını tefritten de, ifrattan da tenzih eder. O ŞEKİLLER DİNİMİZİN MUKTEZASI DEGiLDiR. Muhalifıdir. DiNiMiZiN TAVS iYE ETTİGİ TESETTÜR HEM HAYATA HEM FAZi.LETE UYGUN BULUNMAKTADlR. " 29 1
Başörtüsü lnkarı ve istismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Evet, devletimizin kurucusu, devrimierin öncü ve yorumcusu böyle söylüyordu. Yani Atatürk edepli ve medeni bir dış kıyafeti ve başını örtmeyi, hem dini m ize hem cumhuriyetimize uygun buluyordu. Ama laikfiği kelime oyunlarıyla JAKOBENLİK HALİNE GETİRENLER, Atatürk adına kasten yalan yanlış fetvalar verenler, m i l letimize hayatı zindan ediyordu. Hatta laikfiği din düşmanlığı haline getirenler, bunu m i llete dayatmak isteyenler başörtüsü düşmani ığıy la ortaya çıkıyordu. Çarşaf, şapka ve benzeri devrimleri yapan Atatürk, kesinlikle başörtüsüne niye yasak getirmediği, isteseydi bu konuda da kanun çıkartabiieceği hiç düşünülmüyordu. Eğer başörtüsü, yasakçılarının, kanuna saygısı varsa. laikliği ve devrimleri Atatürk'ün gösterdiği açıdan yonımlayarak, onun hatırasına saygısızlık yapmak istemiyariarsa ve Atatürk'ün Türk kadınına ve milletimize gösterdiği saygı v.e değeri göstermek sanıim iyetine sahip bulunuyorlarsa, tarihimizden ibret alarak bu inatlarından vazgeçmesi gerekiyordu. Çünkü bu ve buna benzer meseleleri alevlendirerek farkında olmayarak, devlet m i llet kaynaşmasını dinarnitiemek isteyen ajan provokatörlerin ekmeği ne yağ sürülüyordu. Z i ra mevcut hiçbir kanunda BAŞÖRTÜSÜ YASAGI bulunmuyor. Anayasa'nın 28'inci maddesine göre yasaklar ve güvenlik önlemleri ancak kanunla koyulabiliyor. İçtihatla, yorumla, kıyasla asla yasak konulamaz. Kuvvetler ayrılığı prensibine dahi aykırı davranı lıyordu. •
AKP ve MHP ise tam bir ayrımcılık sergiliyordu. Neymiş efendim! 18 yaşına gelmiş olanlar, kanunen reşit sayılırmış, bu nedenle üniversitelerde türban serbest bırakılacakmış . . . Ee peki, diyelim okula geç başlayan veya, bir iki yıl sınıfta kalıp lise 2 ve 3. sınırta 18-19 yaşında olan kızlarımıza da, reşit muamelesi yapılıp başını örtmesine fırsat tanınacak mı? Veya, erken okula başlamış ve başarılarından dolayı sınıf atlamış olup, 17 yaşında üniversiteye giren bir kızımız, hala reşit olmadı diye, başı açılacak mı? Bunlar saçmalıktır, sahtekarlıktır ve çok açık bir ayrımcılıktır. Başörtüsüne Yasak Süreci Nasıl Başladı? •
292
--------'Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Ü niversitelerde başörtüsünü serbest bırakan yasal düzenleme halen geçerlidir.
1 989 yılında
Ek.
16.
madde ile, ''Dini inanç sebebiyle
boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir. " Şeklinde yasal bir düzenleme getirilmiştir. Bu yasanın iptal i için yapılan başvuru sonucu, Anayasa Mahkemesi
1 989/ 1 - 1 2 sayılı
karar ile bu yasayı iptal
etmiştir. Bu süreçte de yasal olmayan başörtüsü yasağı keyfi tasarruflada
2547 Sayılı 1 7. maddesi ile yeni bir düzenlemeye gitmiştir. "Ek Madde:
sürdürüldüğü için, m i l letin iradesini temsil eden TBMM, kanunun Ek.
1 7. - Yürürlükteki Kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; Yükseköğreti m ., Bu kanunun iptali i ç i n yapılan
Kurumlarında k ı l ık ve kıyafet serbestti r. başvuruyu Anayasa Mahkemesi, 9. 4.
1991
tarihinde
1 990/36 E. 1 9 9 1 /8 1 7 halen
say ı l ı kararı ile reddetmiştir. Sonuç olarak Ek Madde: yürürlüktedir.
Yürürlükteki
kanunlara aykırı
olmamak
kaydı
ile
Yükseköğreti m Kurumlarında kıl ı k ve kıyafet serbesttir.
Anayasa Mahkemesi "yasak" koyamazdı!. . Yasakçı zihniyet, illegal uygulamaları hukuki dayanaktan yoksun olunca A nayasa Mahkemesinin bir kararının gerekçesine göre yasağı uygularlığını ileri sürmektedir. Halbuki Anayasa'nın
1 53.
maddesinde;
"Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. " Yasakçıların iddia ettiği gibi, yasama. yürütme ve yargı organlarını bağlayıcı
nitelikte
bir Anayasa Mahkemesi
kararı
yoktur.
Karar
gerekçeleri ise asla kanun değildir. Başbakan Erdoğan'ın, Madrid'de, başörtüsü yasağı konusunda söylediği "Siyasi
simge olsa
bile,
başörtüsü yasaklanabi l ir mi?"
şeklindeki kışkırtıcı ve topu taca atıcı sorusu, b i r kez daha bu hukuksuzluğun gündeme taşınmasına yetmiştir. Sivil toplum kuruluşu temsilcileri
ve
aydınlar, hukuksuz yasağın "yalan" gerekçelerle
sürdürülmesinin ahlak dışı olduğunu belirtmiştir. Türkiye maalesef bir paradokslar ülkesidir. B i r "yalan yasak" yüzünden on b i nlerce kız eviadını eğitim hakkından mahrum edecek kadar despotikleşen sözde demokratlar görülmektedir. Beş yıldır güçlü parlamento desteği ne sahip bir iktidarvar Türkiye'de. Başbakanın kızları başta olmak üzere pek çok milletvekil i n i n eşi ve kızı da başörtüsü mağduru. "Haydi kızlar okula·• kampanyaları düzenlenir, ama okumak isteyen başörtülü kızlar saçlarından sürüklenerek okuldan atılır. Şehit 293
Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
olmuş oğlunun hatırası için gururla orduevindeki törene giden başörtülü anneler kapı dışarı bırakılır. A nayasa'nın 42. Maddesi'nde ise: "kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz!" maddesine, · despotlar asla aldırmamaktadı r. Erdoğan; "Başörtüsü sorununu çözeceği m ize inanıyoruz. Medya bir çorap örüyor ama bizim amacımız bu sorunu çözmek. Avrupa'da ve Amerika'da böyle bir sorun yok, bizim ülkem izde var. Eğitim özgürlüğü alanında bu sorunu aşmaya çalışacağız . . . Simgelere yasak getirebilir mi? Sembollerle ilgili yasak var mı? Buradaki dert başka bunların, farkındayız" diyerek sadece hava atmaktadır ve toplumun gazını almaya çal ışmaktadı r.
Avrupa'da yasak var mıydı? Avrupa'daki laik üniversiteler; üniversitede okuyan öğrencileri "kamu hizmetinden faydalananlar" olarak gördüğü için bu çağdışı uygulamayı aklından bile geçirmiyordu. Zaten bir müddet önce Avrupa Parlamentosu, AB üyesi ülkelerdeki okullarda başörtüsünün yasaklanmasım öneren taslak kararı kesin bir dille reddedilmiş bulunuyordu. Başörtüsü yasağı, Tüı:-kiye'nin son 30 yılda enerjisini tüketen kanonsuzlukların başında geliyordu. "Kanunsuz" diyoruz çünkü, egemen medyanı� yıllardır halka yutturmaya çalıştığı en büyük yalancı dolmanın başını çeken iddia, "yasak" kelimesinde gizleniyor. Avrupa'nın hiçbir ülkesinde "yasak" olmayan başörtüsü için sadece Fransa 'da: "Acaba ilkokulda yasak mı olmalı, serbest m i bırakılmalı?" diye tartışıhyordu. Türkiye'de ise medyanın v e bazı laikçi odakların uydurduğu gibi hukuki hiçbir engel söz konusu olmadığı halde, bir avuç suda fırtına kopa rılıyordu. AİHM kararı da yalandı ve bir çarpıtmaydı! Başörtüsü konusunda alınmış bir Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM) kararı yoktu. AİHM'e giden herhangi bir "türban" konusu da bulunmuyordu. AİHM'e giden şikayetin içeriği aslında kısaca şu anlama geliyordu: "Türban yasağı çıktığında ben üniversite 2. sınıfta okumaktayım. Ben türban yasağı olduğunu bilseydim üniversiteye başlaıiıazdım. Okulu bırakmak zorunda kaldım. Yasak benden sonra giren öğrencileri ilgilendirmeli. Ya bana kaybettiğim seneler için tazminat ödenıneli veya okula dönmem lazım!" İşte AİHM 'in reddettiği istek bundan ibaretti. Yani başörtüsü konusunda AlliM'nin herhangi bir kararı yoktu. 294
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Suç yok, ama ceza hazırdı! Anayasa Madde 38. - K imse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir tiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" diyordu. Madde açık. Ama Kanunsuz bir şekilde başörtülü öğrenciler okullarına alınmayarak olmayan "suç.. yüzünden cezalandı rı lıyordu . . . TCK. Madde
eğitim
ve
öğretim
1 88/6:
"Bir kimse, gayrimeşru olarak her türlü
kurumlarına veya öğrencilerin
toplu
olarak
oturdukları yurt veya benzeri yerlere veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kahnmasına kişiler veya eşya üzerinde zor kullanarak veya başkalarını tehdit ederek engel olursa yukarıdaki fıkrada gösterilen ceza ile cezalandırılır. " (iki yıldan dört yıla kadar hapis) öngörülüyordu.
Yasayı uygulayın! Yeni bir yasadan ziyade, zaten mevcut yasalarla serbest olan
başörtüsüne adalet getirmek yeterli olacaktır. Tek yapılacak olan şey, yasaları takmayan ve keyti uygulamalar yapan, yani suç işleyen yasakçıları, adalet ve hukukla tanıştırmaktır. Bu yasakçıların yargı önünde
hesap
dokunulmazlık
vermesini
zırhı · görevi
engelleyen,
onlara
dalaylı
da
olsa
yapan yasalar vardır ve bu yasaları
değiştirmek, yürütmenin teklifi ile TBMM'nin yetkisi alanındadır. Başörtüsüne özgürlük bugün iktidarıyla muhalefeti ile sivil toplum kuruluşlarıyla, aydınlarıyla, gazetecileriyle tüm ülke için, yasakçı lığa, darbeciliğe, andıçlara, hukuksuzluğa karşı olmanın turnusol kağıdı haline gelmiş bir samirniyet imtihanıdır. Kamuoyundaki genel kanaat, A K P bu halkın yarısının oylarıyla geldiği iktidarında, özgürlüğün
önündeki
engelleri
kaldırmadığı
takdirde,
tarih i n
çöp
sepetine
atılacağını hissettiği için yerel seçimler öncesi yine konuyu diline dolamaktadır" şeklinde okunmaktadır.
İşte Bazı Yazar ve Sivil Örgütlerin Duyarlı ve Tutarlı Tavırları: Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci: Başbakan somut adımlar atma lı! Gelinen
aşamada
kamuoyu
hükümetten
somut
adım
beklemektedir. Başbakanın sözlerinin somut bir karşılığının olması gerektiğine inanıyoruz. Madrid'de sarf edilen sözlerin, daha önce 295
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Tevhide Kütük'ün telefonla aranarak gönlünün alınması ya da "Eve dönüş" yasası konusunda olduğu üzere ülke dışına yapılan ziyaretlerde gazetecilerle sohbet sırasında sarf edilen ve arkası gelmeyen sözler cümlesinden olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ne yazık ki, Kozan İ mam hatip Lisesi öğrencisi Tevhide Kütük'ün maruz kaldığı magandalıktan sonra yaşanan TÜB i TAK'taki ödül töreninde Eğitim Bakanının tavrı türündyn gelişmeler iyimser olmayı zorlaştırıyor.
Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez: Anayasa'ya madde koymak yanlış "Hükümet başörtüsü yasağını kaldırma noktasında çok geç kaldı. Başörtüsü yasağının yasal bir dayanağı yok. Fiili uygulamalarla bu gerçekleştiriliyor. Hükümet bunun çözüm nıerciidir. Geçen
5
buçuk
yılda bu yasağı kaldırabi l i rdi. Eğer kaldıramıyorsa bunun nedenini açıklaması gerekiyor. Ara ara başörtüsü yasağını gündeme getirerek bununla ilgili çözüm arayışı içinde olduğu görünümü veriyor. Ancak geçen zamana baktığımızda atılan adımları göremiyoruz.
Yasağı
kaldırmak için Anayasa'ya madde koymak yanlış bir yaklaşım olacaktır. Bunun yapılması başörtülüleri sınırlandıracaktır. Kamu hizmeti alan da veren de hiçbir sınırlandırma ve farklı uygulama ile karşılaşmadan her alanda yer alabilmelidir.
Başörtülüler üniversiteye girebilecekken
kamuda çalışanlar ile lise ve i lköğrenimdeki öğrenciler Anayasa'da yer . alan madde yüzünden başörtüsü takamayacaklar. ,
Akşam Gazetesi Genel Yaym Yönetmeni Serdar TURGUT: Erdoğan'ı anlamakla zorlanıyoruz Doğrusu biz Başbakan Erdoğan'ı anlanıakta zorlanıyoruz. Acaba Başbakan bizlerle oyun mu oynuyor, yoksa deney mi yapıyor. Tam yumuşak geçişle bir meseleye eğilinecekken adeta problem çıkarmak için bu lafların söylenınesi bize çok garip geldi.
Bugün Gazetesi Yazarı Gülay Göktürk: Sözüm laikçi çevrelere! Baş örtme hakkını savunmanın sol cu olmakla, ilerici ya da sosyal demokrat olmakla çelişmediğini, tam tersine bunun gereği olduğunu hala içlerine sindiremediler mi? Bu saflaşma çoktan "yasakçılarla başörtülüler"
safiaşması
ol maktan
ç ı kara b i l i r,
"yasakçılar
ve
özgürlükçüler" safiaşması haline gelebil irdi, gelmeliydi "Hükümet, geçen
5
buçuk yılda bu yasağı kaldırabii irdi. Yasağı
kaldırmak için Anayasa'ya madde koymak yani ış bir yaklaşım olacaktır. 296
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Kamu h izmeti alan da veren de hiçbir sınırlandırma ve farklı uygulama i le karşılaşmadan her alanda yer alabi 1 me! id ir. "
Erdoğan 'ın ucuz kahramanhğı! i spanya'daki "siyasi sembol olsa n'olurT açıklamasına kadar Başbakan
Erdoğan,
başörtüsü
konusunda
herhangi
bir
söz
vermediklerini söylemişti hep. AKP'liler parti program iarına dahi bu zulmü almadıklarını ısrar vurgulamış, Hatta, geçen yıl, Adalet Bakanı Mehmet A l i Şahin "Başörtülülerin oranı yüzde I , 5'tur" gibi garip sözler sarf etmişti. Bu konuda söz vermediğini iddia eden Başbakan Erdoğan'ı AKP'nin kendi internet sitesi ele veriyor:
NTV canlı yayınında: "Başörtüsü bir oy zemini olmamalı, bir özgürlük meselesi olarak görülmeli, ben asla bir oy zemini o larak görmüyorum, ben 3 Kasım seçimlerinde de açın bütün televizyonlardaki söyleşiierime bakın, böyle bir vaatle gelmiyorum dedim. "
05.
1 0 . 2002 ÇANKIRI'DA: "Temel hak ve özgürlüklerin
önündeki engelleri iktidara geldiği m izde kaldıracağız. .
,
26. 1 0. 2002 SAKARYA'DA: "Meslek l iselerinde okuyanlar, genel l iselere göre mağdur ediliyor. AKP iktidarında meslek l iseleri fırsat eşitliğine kavuşacaktır. . ,
1 6. 1 O. 2002 ÇORUM'DA: '· i mam hatip liseleri ile birlikte meslek l iseleri de yok edildi. Oğlum da imam hatip lisesi mezunu ancak üniversiteyi Türkiye'de okumak istemesine rağmen üniversiteye girişte uygulanan puanlama sistemi nedeniyle bu isteğini gerçekleştiremedi. Ben damdan düştüm. Olayı iyi b i liyorum. 1 4. 1 0. 2002 GÜM ÜŞHANE VE TRABZON'DA: "Eğitimde yaşanan sıkıntıları devlet, özel sektör, vakıf ve dernekler el ele vererek çözeceğiz. Eğitim ve öğrenimdetemel hak ve özgürlüklere dayalı olarak ülkemizde toplumsal mutabakat la sorunu gidereceğiz ve çözeceğiz. "
Saadet Partisi'nden başörtüsü yasağına çözüm çağrısı Saadet24. �addeyiönerdi Genel Başkan Recai Kutan, AKP'nin teklifinin yetersiz, MHP'nin teklifinin ise belirsiz olduğunu söyleyerek: "Eğer samimi olarak çözüm isteniyorsa, Anayasa'nın, 'din ve vicdan hürriyeti' başlıklı 24. maddesi yeniden düzenlenmelidir. Buraya, 'Hiç kimse dini inancından veya dini inancına uygun giyim kuşamından dolayı, anayasa'nın belirlediği haller dışında , anayasa'nın teminatı altında bulunan bir haktan , hiçbir sebep ve gerekçe ile mahrum edilemez' 297
______
Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
hükmü eklenmelidir" dedi. Yıllardır haksız ve zorba bir şekilde uygulanmakta olan başörtüsü yasağıyla ilgili tartışmaların son günlerde yeniden alevlendiğini belirten Kutan, ancak bu tartışmalarda gerek iktidar, gerekse muhalefet partilerinin teklif ve yaklaşımlannın sorunu çözmek bir yana daha. de derinleşmesine neden olacak nitelikte olduğunu vurguladı. Başörtüsü yasağını sadece yükseköğretim hakkıyla sımrlandıran teklifi büyük bir hata olarak nitelendiren Recai Kutan, "Çünkü tersinden baktığımızda bunun anlamı; yüksek öğrenim dışındaki bütün alanlarda başörtüsü zulmünü anayasal suç haline getirmek olacaktır. Oysa başörtüsü yasağı sadece yükseköğrenim alanında değil, başta eğitim ve çalışma hayatı olmak üzere günlük hayatın her alanında en katı şekilde karşımıza çıkan bir haksız uygulamadır. Bu yüzden AKP'nin teklifini 'kaş yaparken, göz çıkarmaktır. " MHP tarafından önerilen 10. madde'ye ilişkin düzenlernede ise "kılık kıyafet" ibaresinin açık bir şekilde yer almadığını, bunun da belirsizliğe neden olacağını vurgulamıştır. Kimse kendisini TBMM'nin üstünde san marnalıdır Yargıtay Başkanı'nın bu tartışmalarla ilgili olarak yaptığı son açıklamalarını da eleştiren Recai Kutan, ''Anayasa ve yas� yapma yetkisi, M i l l i İ rade'nin yegane tecelligahı TBMM'ye aittir. Hiç bir kişi, kurum ve kuruluş bunun üzerinde deği ldir. Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri
d ı ş ı nda,
tüm
maddeleri
m i l l eti m iz i n
bekl e n t i l eri
doğrultusunda yeniden ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu yüzden herkesi
toplumu
gerecek ve
sorunları
daha
da
derinleştirecek
yaklaşımlardan kaçınmaya davet ediyoruz. Hükümetten de böylesi haksız bir uygulamanın sona erdirilmesi konusunda gerekli kararlılık ve cesareti gösterıneyi bekliyoruz'' demiştir.
Attığınızadımdan geri dönmeyin Sağlık İ şçileri
Sendikası
Genel
Başkanı Mustafa Başoğlu,
"Gerçekte demokrasiyi, insan haklarını, din ve vicdan özgürlüğünü savunan lar, başörtüsü yasağının kaldırılmasını isteyenlerdir". "Umuyorum Başbakan attığı bu adımdan geri dönmeyecektir. Eğer bu defa da başörtüsü yasağı kaldırılmazsa, vatandaşlar üzerinde hayal kırıklığı getireceğini herkes bilmelidir" diyerek başörtü yasağının kaldırılmasına karşı olanların hırsiarını ve yasağın devam etmesine i l işkin arzularını gerçekleri saptırarak beyan ettiklerini 298
hatırlatıp:
_:A hmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
"Başörtüsünün laiklikle bağlantısını kurarak belli çevrelerin dikkatini ve tepkisini çekmeye çalışmaktadırlar. Ü lkemizde laiklik anlayışı genel olarak amacından saptırılara� yorumlanmış ve İ slam dinine karşı bir kurum biçiminde uygulanmıştır. Laikliğin özünde dine karşı o1mak, dini sembollere karşı olmak da yoktur. Bir dini n değişik sembolleri olabilir. Bu,
Hıristiyanlıkta kilisedir, Müslümanlıkta camidir, Musevilikte havradır". İ nsanların seçtiklerini dinin gereğini yerine getirmekte serbest olduklarını, bunun uluslararası bütün kurallarla güverice altına
alındığını söylemiştir. Laikliği savunuyorum iddiasında bulunanların tek dayanaklarının, başörtüsü yasağını sürdürmek ve dini veeibelerini yerine getiren insanları rencide etmek ya da cezalandırıp sindirrnek olduğunu dile getiren Başoğlu, söz konusu yanlış yaklaşımın i nsan hakları
din ve vicdan özgürlüğü
ile bağdaştırılmasının mümkün
olmadığını belirtm iştir. "Yasağı savunan bazı kimseler özellikle A İ HM'e, görüşlerine dayandırmak istiyorlar. A i HM'in dini konularda karar vermeye yetkisi yoktur. Sadece önüne gelen olayın yorumunu yapabi l i r. Ama yapacağı yorumla herhangi bir dinin temel kurallarını "2 değiştirme hakkına sahip değildir. •
HaUi susacak mısınız? Sözlerim, türban yasağının yanlış olduğunu yıllardır için ıçın bilen, ama bir türlü açıkça ifade etmeyen; "laikçi" çevreleriyle, eşleriyle dosttariyle ters düşmeyi göze alamadıklarından, yani " İ slamcılar"la ittifak halinde görünmekten korktuklarından susmayı sürdürenleredir... Sözde çağdaş kadın örgütleri mensuplarına, demokrat geçinen sivil toplum kuruluşlarına, "ilerici" aydınlara ve "başı açık" milyonlara sitem
etmek
tartışmalarında
istiyorum. yine
Bakıyoruz,
yeniden
malum saflaşma
alevlenen
başlamıştır...
türban
B i r yanda
başörtülüler ve A k Parti öbür yanda ise yem i ni i türban karşıtları, yan i bir kısım medya, yüksek yargı mensubu, küçük bir grup STK ve CHP yer almaktadır... Peki toplumun büyük çoğunluğu nerede bulunmaktadır? Bütün anketlerde her yüz kişiden 70-80'ini oluşturan ve üniversitelerde türban serbestisini savunan koskoca kitlenin tutumunu ortaya koyabilme kanalları hiç mi kalmamıştır?
299
,Başörtüsü lnkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
On m ilyonlarca insan hiçbir sivil toplum örgütü tarafından temsil edilmiyor mu? "Yenileşme"den söz edip duran sol nereye saklanmıştır?. Baş örtme hakkını savunmanın solcu olmakla, ilerici ya da sosyal demokrat olmakla çelişmediğini, tam tersine bunun gereği olduğunu hala içlerine sindiremediler mi? Bu saflaşma çoktan "yasakçı Tarla başörtülüler" satlaşması olmaktan çıkarabil ir, "yasakçılar ve özgürlükçü ler" safiaşması haline gelebil irdi, gelmeliydi. Bu, türban sorununun çözümü açısından belirleyici öneme sahipti. Ama sadece bu da değildi ... Böyle bir gelişmenin pratik sonuçlarından daha önemli olan şey, solun ideolojik alandaki yaptığı açılımına yapacağı katkıydı. Çünkü artık açıkça ortada ki, solda bir yenilenme yaşanacaksa eğer, bunun en temel unsurlarından biri; doğru bir laiklik anlayışı; inanç ve ibadet özgürlüğünün temel bir özgürlük olarak içe sindirilmesi olmak zorundaydı. Zira, bugün demokrasinin en çetin konusu buydu. Şu anda sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada, demokrasi tartışmalarının en çok tıkandığı; modernizmin en tazla çuvalladığı; Avrupa'daki en kararlı insan hakları savunucularının "sınıtta kaldığı" sınav bu noktada veri l·iyordu. Y ı l lar yılı "anti demokrasiye demokrasi tanınamaz" klişesiyle durumu idare eden " modernist" tutucular, hayatın getirip dayattığı h içbir sorunu çözemez halde bulunuyordu. Batı l ılar, Avrupa'nın göbeğinde yaşayan 5 milyon Müslümanla ne yapacaklarını, neyi yasaklayacaklarını, neyi serbest bırakacaklarını şaşırmış bir halde birbirlerine bakıp duruyordu. İşte böyle bir tarihi süreçte, başörtüsü bir kez daha simge haline geliyordu: Özgürlükçü so Ila, totaliter sol arasındaki ayırımın simgesi oluyordu ... Türkiye'deki sol kanat içinde din ve inanç özgürlüğüne sahip çıkma yönünde bir değişim yaşanması; topyekun bir "aydınlanma" yaşanmasa bile, hiç değilse bir kanadın sol içindeki totaliter çizgiye karşı çıkıp özgürlükçü bir açılım yapması, solun kendi kaderi açısından son derece olumlu olurdu. Yakın geçmişte, solun bazı kesimlerinden, bazı büyük sendika ve derneklerden bu yönde bazı açılımlar gördükçe, akıl ve vicdan ehli seviniyordu.
300
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
Türban meselesinin A k Parti'yle CHP ve devletin bir kesimi arasında bir hesaplaşmaya dönüşmesine seyirci kalırsak, bunun bedelini 'demokrasimiz, yani hep birlikte öderiz. '
Bütüo Kalelerimiz düşmeden uyanmah ve tedbir alınmalıdır... Haçlı
seferlerinden
beri
Batı,
Müslüman
Türk
m i lletiyle
uğraşmıştır. Yictorya
Çağı
i ngi l i z
Başbakanı
Gladiston,
"Türklerin
kötülüklerine mani olmanın bir tek yolu vardır, o da onların vücutlarını yeryüzünden kaldırmaktır", " i nsan neslinden olmaktan utanıyorum, ., çünkü Türkler de insan neslindendir... diyecek kadar küstahlaşmış ve Batının bize bakış açısını yansıtmıştır. O'nun yolundan giden öğrencisi Churchill, işi bir kerede ve kökünden bitirmek ister; Türk direnişi karşısında zehirli gaz ile toptan edilmemizi em reder, "Bu bir i nsanlık suçudur"" diyen
i m ha
başkumandanma ise: "Türkler için kullanabilirsiniz, çünkü onlar insan neslinden değildir" diyecek kadar gavurlaşır. Yahudi ası l l ı ünlü A lman yazarı Stefan Ziwaig da i ngilizlerden geri kalmaz: 'Tarihte kaybedilen bir tek dakikanın bile bin yıl sonra dahi olsa geri döndüğü, ele geçtiği görülmemiştir"
diyerek
"Türklerin
bir an
evvel
yok
edilmesi
gerektiğini'' anlatır . . . İşte Atatürk, bu yüzden Batı'nın "Her kalkınma harnlem izde, her ileri hareketimizde Türkleri boğalım, güçlenmesinler, başaranıasınlar... " zihniyetinde olduğunu hatırlatır. Batı, bugün de aynı taktik ve stratej ilerle Türkleri Anadolu'da imha etmek amacındadır. Bütün m i l l i dinamikleri m izi yok etmek planını uygulamaktan geri durınamıştır. Kuvayi M i lliye l iderleri, tam da böyle bir durumda şöyle demiştir: "Hürriyet ve Selametimiz tehlikededir. M i l l i Kıyam'dan başka yol yoktur. Türk m i lleti ya bu yolda savaşacak ya da tarihin huzurunda s i l i n i p gidecektir, fakat esir olmayacaktır...
"
Mustafa Kemal Paşa'nın, "Dakika tehiri m uc ibi idam dır" (yani bir dakika geciktirilmesi bile idam lık suç say ı l ır) ibaresini taşıyan e m i rnamelerini
yeniden
okumak
düşmeden ... (Artık uyanmalıdır.)
183Gülay Göktürk 1 Bugün 301
zamadır.
Bütün
kalelerimiz
,Başörtüsü i nkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Çünkü, tarihte kaybedi len bir tek dakikanın bin y ı l sonra dahi olsa geri geldiği görülmemiştir. Ve son pişmanlık faydasızdır . . "1"4 .
Kamil Yeşil'in yerinde teklifiyle; Uyarmm yanmda çözüm de gerekti İslam'ın naslarında yorumla değişiklik yapmak zorolduğundan bu kez başka bir yol denendi; madem dini bir literatürle halledemedik bari hukuki ve siyasi bir literatürle halledelim dendi ve bugünkü traj ik durum ortaya çıktı. Nedir ortadaki durum? Kanunlarda yasak olmamasına rağmen fiili bir durum yaratarak kendi vatandaşını başörtülü olarak eğitim hakkından mahrum etmek. Dayanak olarak da Anayasa Mahkemesinin gerekçel i kararı gösteriliyor. Şimdi deniliyor ki başörtüsü yasağının kalkması için ya Anayasa'nın d ibacesindeki 2. maddede bir değişiklik yapmak gerekir, ya da Anayasa Mahkemesi gerekçel i kararın ı değiştirmelidir. Hükümet dibacenin ilk üç maddesini değiştirmeyeceğini söylemiş yeni Anayasa'da. Öyleyse elde sadece Anayasa Mahkemesinin gerekçeti kararını değiştirmesi kalıyor. Peki, bunun imkan ve ihtimali var ını? Cevap yok. Çünkü böyle bir şey in olması için konuşulan m uh t e m e l
çözüm lerden
birisinin
yasalaşması
gerekiyor.
Cumhurbaşkanı da bunu onaylayacak. Arkasından CHP Anayasa Mahkemesine başvuracak ki Anayasa Mahkemesi daha önce açıkladığı gerekçel i kararını da göz önünde bulundurarak yeni bir şey söylesin. Cumhurbaşkanı seçim sürecinde CHP'nin 367 meselesini Anayasa Mahkemesi'ne götürdükten sonra verilen kararla ilişkin açıklanan gerekçeti karardan biliyoruz. 367 ile ilgili daha önceki uygulamaların hatalı da olsa devam etmesini bize bu konuda bir m üracaat olmadı ki diye savunmuştu Anayasa Mahkemesi. Yani, Türkiye'de bazı
işlere Anayasaya aykırı olduğu
bilinmesine rağmen geçit mi veriliyor? Acaba Anayasa Mahkemesi kendisine müracaat edilmeden, yani dava açılmadan, yürürlükteki bir maddenin yanlış veya eksik uygulanması ile ilgili bir uyarı yapamaz mı? Nitekim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve ardından Danıştay,
ı u Muhittin Nalbantoğlu / Yeniçağ
302
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Başbakan'ın kamuoyuna sunduğu son çare ile ilgili görüşlerini hemen açıkladı. Diyelim ki uyarı görevlerini yaptılar. Peki, uyarı görevini yapan kurumlara göre bu sorunun çözüm yolu ne? Yani, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi'nin 20 y ıldır ülkeyi bunalıma
ve
çıkınaza götüren,
siyasi
partilerin
kapatılmasına,
demokrasinin kesintiye uğramasına sebep olan bir sorun için bir hukuki birçözüm önerileri varmı?Nedeniliyor? "Siyasi partiler; mevzuatın veya yasal ve anayasal yapının
değiştirilmesi konusunda girişimde bulunurken öner_i len kuralların ve buna ulaşmadaki olmasına dikkat
faaliyetlerin her bakımdan yasal ve demokratik etmelidir.
Önerilecek
değişikliğin
kendisi
temel
demokratik prensiplerle anayasada belirtilen insan hakları ile Atatürk M i l liyetçiliği
ile laik ve sosyal
hukuk devleti
i l e bağdaşmalıdır.
Demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan veya cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laik ve üniter yapıyı, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri yasa dışı yorumlada tarif ederek o luşturulan siyasi projeleri öne süremeyecekleri, bu nitelikteki beyan ve eylemlerin gerek iç hukuk gerekse de Avrupa İ nsan
Hakları
Sözleşmesi
korumasından
yararlanamayacağı
gözetilmelidir. " B u bir uyarı ise uyarı kendi içinde bir çözüme de işaret ediyor mu yoksa düğüm edip bırakıyor mu? Anayasa Mahkemesi gibi Sayın Savcı da açıkça benim işi m çözüm üretmek değil yasa ile bana verilmiş görevi yapmak diyebil ir. Acaba bir hukuk adamı olarak bu meselenin çözümü için bir makale yazam az mı? Yani hem uyarılarının dikkate alındığı hem ülkenin kansere dönüşen bir hastalığına çare olacak huk.-uki bir çözüm gösterilemez mi? Bu sorunun çaresi sadece yürürlükteki uygulama m ı yani? Aynı şekilde meseleye hukuk ilmi açısından bakarken toplumun muhtelif kesimlerinde var olduğu söylenen muhtemel çatışmaları, ayrışmaları önleyici; devletin, sistemin zarar görmesine fırsat vermeyen ancak milletin de meselesini hal yoluna koyan bir çözümü makale, konferans vs. yolu ile gösteremez mi Anayasa Mahkemesi? Y ı liardır birçok hukukçu Anayasa Mahkemesi'ne açılan iptal davasında ve gerekçede üniversitelerde yürürlükteki kanunlara aykırı o l mamak üzere yüksek öğrenim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir, maddesinin zaten bir kısıtlama getirmediğini, şu andaki uygulamanın gayrikanuni olduğunu söylüyor. Peki, doğrusu ne? Anayasa Mahkemesi gerekçeti karar orada, isteyen istediği gibi anlasın, uygulasın, benim son 303
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
sözüm bu mu, diyor. Yoksa 367'de olduğu gibi yeni bir fii l i durumun ortaya çıkmasını ve önüne getirilmesini mi bekliyor?'"�
Aynı sayfada Hüseyin Akın da çok güzel bir yaklaşımla, Başbakanın boşboğazlığını şöyle tenkit etmekteydi: "Başbakan türbarı'la başörtüsü arasındaki farkı yerinde incelemek için Meydan Larousse'a bakıyor ve türbanın ne özellikte bir başlık olduğu hakkında bilgi vermeye çalışıyor. Bir yandan ekranda bu görüntüleri izlerken bir yandan da "hey gidi hey" diyorum, nereden nereye gelmişiz meğerse. Eskiden hak arama yerleri
meydanlardı
şimdi
ortalık
tamtakır
başörtilsü
mücadelesi
meydanlardan Meydan Larousse'lara taşınmış. Meydanlar yürümekle aşınmadığı gibi, Meydan Larousse'lar da okunınakla eskimez elbette. Fakat yine de anlamadığım bir şey var, neden Kur'an, hadis, fıkıh, kelam hatta inci! ve Tevrat dururken Meydan Larousse'dan insafbekliyoruz ki? Nur suresi ve Alızap suresi, bunca yıllık gelenek. Diyanet fetvası yeterli olmuyor mu insanların örtüomeleri ile inançları arasında haklı bir ilgi bağı kurmaya. Eğer ortada hala bu konunun iyi aniatılmadığı ve aniaşılmadığı şeklinde iyimser kanaatler varsa fena halde yanıldıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü işin geldiği noktaya bakılırsa başörtüsü takman ın dinsel gerekçesi bilindiği halde bilmezlikten gelinmektedir. Başörtüsünün siıııge'ye indirgenmesi böyle bir bakış açısının yansımasıdır. Hangi dini simgelerinden ayrı düşünebilirsiniz ki? Semavi ya da beşeri bütün dinler simgesel soyut ve somut anlatımlarla örillmüşlerdir. Sözgelimi Musevilikte kipa, yedi kollu şamdan, altı köşeli yıldız, Hıristiyanlıkta haç, Budizm'de lotus çiçeği, hinduizmde yedi temel enerji merkezi olan çakralar gibi daha birçok dinde giyim kuşam, eşya ya da tavır o dinin simgesel ruhuna işaret eder. islam dininde simge olan şey aynı zamanda var olan bir itikadın en özlü anlatımı olduğu gibi derinlemesine bir boyuta da sahiptir. Örneğin, ezan, namaz, kurban, hac birer simge olduğu kadar hayatın çok yönlü renklerini içlerinde barındıran geniş anlam dünyalarını haiz ibadetlerdir de. Başörtüsünün simgesel tarafı onun bedenin açık olan bir tarafını kapamaktan çok daha ileri düzeyde bir anlama taaaluk etmesi ile ilgilidir ki bu metafizik yön çoğunlukla göz ardı edilmektedir."" ''ı 2 1 . O ı . 2008 / Milli Gazc:tt: ""2 1 . O ı . 2008 / Milli Gawc:
304
----h ---'A met Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Sorunların kaynağı tarifsiz laiklik anlayışı Rejimle ilgili ortaya çıkan/çıkartılan sorunların kaynağını tarifi yapılmamış ve bazı kesimlerin dayatma haline getirdiği laiklik anlayışı oluşturuyor dersern yanlış mı söylemiş olurum? Bu, tarifi yapılmamış ve bazı çevrelerin kendi düşünce ve ideoloj ilerine göre yonımiayıp tüm topluma dayattıkları laiklik anlayışı öyle görülüyor ki, bu ülkede insanların
inançlarını
bile yaşamalarını
engelleyici
bir
rnahiyet
kazanmıştır. Öylesine ileri gidilmiştir ki, sun'i olarak oluşturulmuş bir başörtüsü sorununun giderilmesi söz konusu olduğunda bazı çevreler hemen ayağa kalkıyor, başörtüsünün laikl iğe aykırı olduğu. dolayısıyla başörtüsü yasağının kaldırılmasıııın r�j imi tehlikeye sokacağı ( ! ) gibi birtakım iddiaları sıralıyorlar. Bir mem lekette eğer laiklik olarak nitelendirilen bir kavram benim inancıını yaşamama engel teşkil ediyor, inancın sınıriandıniması için bir gerekçe haline geliyorsa inanan bir kişi olarak böyle bir laikliği reddetme hakkım olamaz mı? Böyle bir hakkım olarnazsa o ülkedeki rejime demokrasi denebilir mi? Aslında bu ü l kede laikliğe böylesine bir anlam yükleyen kesimlerin derdi de zaten eksiksiz demokrasi değil. Onlar için laiklik demokrasiden önce geliyor. Hatta bazı vazgeçilemez insan hakları bile laiklikten önde geliyor. Bu ne biçim bir kavrarndır ki, insan
hakları n ı n
askıya alınabilmesine
bir zemin
ve gerekçe
oluşturabi 1 iyor? Bunun da ötesinde bazılarının darbe çığırtkanlığı yapmalarına, hatta zaman zaman da darbelerin gerekçesi olabil iyor? Hangi düşünce, ideoloj i ve inanca mensup olursa olsun düşünen herkese soruyorum; böyle bir laiklik anlayışında bir terslik. bir zamana uyumsuzluk, bir çağdışılık yok mu? Dünyanın
·
hiçbir yerinde
insanların
kılık kıyafetleri sorun
olmazken, bizde nasıl oluyor da sorun haline geliyor. hatta rejimi tehdit eden bir unsur gibi takdim edilebi liyor? Bu ülkede darbeler şimdiye kadar başörtüsü ile mi yapıldı? Rejime müdahale ederek sistemi değiştirenler başörtülüler miydi? Başörtüsünün serbest bırakılması ileride bir çatışmaya sebep olurmuş? Niçin çatışmaya sebep olsun? Aslında insanların düşünce ve inançlarını ifade ederneyişleri çatışma sebebi değil midir? Varsayımiara dayanarak biryasağın devarn etmesi nasıl savunulabilir? Adalet, toplumu oluşturan tüm fertlerin haklarını korumak durumunda değil midir? Başı açık dolaşmak nasıl bir hak ise bir 305
Başörtüsü inkarı ve istismarı,
______
_ _ _ _ _ _ _ _
sınırlandırma düşünülmüyorsa -dü�ünülmemesi de gerekir- başını örteniere yasak getirilmesi en hafififadesi ile bir hakkın engellenmesi değil m idir? Olayı ideolojik bir ortama çekip insanların mağduriyetinden bazı çevreleri n zevk alır bir tav ır sergi lernelerini n ilefendirecek k el i me bulmakta zorluk çekiyorum. Ancak, başörtüsü yasağının kaldırılması hiçbir zaman laikliğin ihlali ve rejimi tehlikeye sokan bir gelişme olmayacaktır. Şimdiye kadar da olmamıştır. Ortada sadece bazı çevrelerin vehimleri, uydurulmuş korkuları ve göz zevklerinin ihlali (!) gibi sebepler vardır. İyi de bazılarının gözzevkin i okşamak adına herkesin yarı çıplak dolaşması m ı gerekiyor? Demek istediğim o ki, toplum halinde yaşamanın ilk şartı farklılıklara saygıdan, saygı duyulamıyorsa tahammülden geçer. Benim gibi olacaksın dayatması demokrasi ile bağdaşınayacağı gibi, insanlıkla da bağdaşmaz. Çünkü, insan olmak demek farklı olmak demektir. Herkesi aynı kalıba sokınaya.çalışan rejimler gümbürgümbüryıkılıp gittiler. Bu gerçeği hala bu ükenin bazı insanları neden görmek istemezler? Neden sevgi ile birlikte yaşamak varken etrafa öfke ve kin tohumları serpiyorlar?. . Niçin sen-ben ayrımını körüklüyorlar? Olmamış birtakım olayları olacak gibi takdim ederek kendi yanlış düşüncelerini savunmaya çalışırlar? Olmamış bir olay üzerine hüküm verilebilir. insanlaryargılanır ve mahkum edilebilir ın i?'"'
BUNLAR İNSAFA SIGAR MIYDI?. . 1997 YIIı, Malum 28 Şubat Öncesi Dönemdir ... Televizyondaki Amerikancı Fetullah Hoca Efendi, Milli Görüş'e hıncını kusuyor ve içini dışa döküyor: "-Toplumuınuz hala rüştünü isbat edememiştir. Demokrasiyi hala ·
içine sindirememiştir. Gerilimin
bir
nedeni de
siyasetlerin
ınenfaat
üzerine
bina
edilmesidir. Siyasetteki çıkar ınülahazası içindeki bazı iyi niyetlileri de karartmakta ve.samimiyetlerini istismar etmektedir. Din adına şov sayılacak davranışlar sergilenınektedir. Din; A llah'la insan arasında manevi ve samimi bir irtibat olması gerekirken, dini zahirde bir şov haline getirenler ülkemizdeki geril i m i n önemli bir nedenidir.
'"'
19. O l . 2008/ Abdülkadir Özkan / M i l l i Gazeıe 306
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Kanunlarla belli ve yeterli ölçüde ifade imkanı verilen ve Allah'la kul arasında ve ihlas planında kalması gereken dinin şov haline sokulması ve açığa vurulması bir tahrik sebebidir. Toplum bir kader-denk noktasında ve bıçak sırtında yürümektedir ve her an dengeler değişecekşekilde olaylar cereyan etmektedir. Bugün Türkiye'yi idare edenler (Refah-Yol hükümeti) gereken performansı gösterememiştir. Şimdi bizi idare edenler ekonomik ve anarşi konusunda başarılı olsalar da muhalefetle iyi geçinmeyi beceremem işlerdir. Başörtüsü ftirüat cinsindendir. Gerginlik vesilesi edilmemelidir! O halde bunlara düşen, görevlerini ve hükümeti terketmeleri ve bırakıp gitmeleri dir. -"Ya yeni bir hükümet, ya yeni bir seçim" diyebilir miyiz? Sorusuna; Evet, Halka ''biz bu işi beceremedik" diyebilmeli ve işi bir gurur meselesi yapmadan iktidardan vazgeçmesini bilmelidir. Bunun yolu ise: Ya bir erken seçim, ya bir istifa olabi 1 ir. Mevcut 1 iderleri de devre dışı bırakacak yeni bir yapılanmaya fırsat verilmelidir!? -"Şimdi iktidarın ben bu işi götüremiyorum ve artık emaneti geri veriyorum" diyebilmesi gerekir. . Türkiye'de maalesef ·'Kaht-ı Rica! . yani "yetişmiş ve yetenekli insan kıtlığı" görülmektedir. M i llet adına, Türkiye adına "Ben bu işi bırakıyorum·• diyebilmek birfazilettir ve söylenmelidir. Dinin politize edilmesi, rejimden ziyade, İslam için tehlikelidir. Din kulla Allah arasındaki irtibatın kendisidir. Dini siyasete alet edenler bugün de vardır ve bunlar dini temsil iddiasıyla dine zarar vermektedir. Dini siyasete alet etme düşüncesi, rejim için de, devlet için de tehlike sayılabilir. . Refah, dini siyasete alet ediyor mu? sorusuna; . -Şimdi, "zuhurundan gizli" olan şeyleri sizin ferasetinize bırakıyorum, (yani öyledir. Ve zaten herkesin bildiği bir şeydir) · Cumhuriyet ve laiklik belki de şimdiye kadar hiçbir dönemde bu denli tehlikeye girmediği için, onu korumakla görevli kesimler, haklı olarak sesini yükseltmektedir. . !? Şeriat Kur'an'da sadece bir yerde geçmektedir (?!) Şeriatın % 95'ni oluşturan iman, ibadet ve şahsi muamelat 307
Başörtüsü lnkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
kısımlarını bugün Türkiye'de tatbikini engelleyen bir durum yoktur. Geri kalan % 45 kadarı da hukuk kısmıdır ki bu sadece idarecileri ilgilendirir. Fertle alakalı değildir. Sadece Erbakan'ın başbakanlığı döneminde tek bir imam Hatip açılmamıştır. Bu bir nasip meselesidir. Diğer bütün başbakanların dönemindeaçıldığı bilinmektedir. Şu anda İmam - Hatipler'de ihtiyacın çok üzerinde bir yığılma görülmektedir. B u ihtiyaç fazlası farklı merkeziere yönelerek rejim için tehlike arz edebilir.
Rejimi korumakla görevli
kurumların haklı
hassasiyeti de bu yüzdendir. Kesintisiz 8 yıllık eğitim zannedildiği gibi bir tehlike değildir. İsteyen ortaokuldan sonra da İmam-Hatib'e gidebilir. Bu girişim şer gibi görünse de ileride belki de hayır! ara vesiledir. M i l l i Güvenlik Kurulu bir anayasal kurumdur ve kendi içtihatları gereği ülke ve rej i m için tehdit ve tehlike gördükleri hususlarda tedbir ve teklif getirmeleri elbette sorumlulukları gereğidir ve bu içtihatları yanlış bile olsa kendilerine sevap getirir. Bu konuda daha çok söylenecek söz
vardır. Ama toplumun bazı kesimleri bunları hazmetmeye henüz hazır değildir. Ben kendim İmam-Hatip Okulu açtığıını bilmiyorum. İzmir'de İmam-Hatip Okulu'na talebe hazırlayan bir demekte yöneticilik yaptım ama bu, İmam-Hatip açtığım manasına değildir. Avrupa, Afrika ve özellikle Orta Asya'daki okullarımızda din olarak, Budist, Şamanist veya Hıristiyan veya ateist olan insanların çocuklarının
bizim
İstiklal
Marşımızı
söylemeleri
kadar beni
duygutandıran birolay yoktur. Ahirete gittiğİrnde bir tek dikili taşım olmayacaktır.
Ben
misafirhanelerde kalan bir fakirim. Yurt dışındaki okullar hayır sahiplerinin himmetiyle açıla gelmektedir. Oralarda, Türkiye'deki Anadolu
Liselerinin
müfredatı
aynen
yürürlüktedir.
Buradaki
öğretmenler ise Türkün adını oralara götürme gayretini gösteren m i l l i duyguları kabarıkgönüllülerdir.
.
Bülent Ecevit Bey'in de ifade buyurduktan gibi açılan bu okullar, oralara İran tipi şeriatın girmesini önlemesi bakımından da oldukça önemlidir! Ben cami kürsülerinde "Türkiye'de ve yurt dışında okul açın, yatırım yapın, imkanlarınızı birleştirip banka kurun'' diye teşvik 308
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
ediyorum. Bütün bunlar bu vaazların telkin ve teşvikiyle meydana gelmektedir. ! ? Sağcı v e solcu siyasi l iderlerle iyi ilişkiler içinde olmayı ve herkesi hoş tutmayı çok seven bir fıtrata sahibimdir.
·
Denıirel'le, Türkeş'le, Ecevit'le, Tansu Hanım'la., Baykal'la 34 sefer görüşmüşüzdür. Necmettin
Erbakan'la da
hayatımda
sadece
bir iki
sefer
karşılaşmamız olmuştur. Sonuncusu Türkeş'in cenazesindedir. Hiç konuşmadan geçmiştir. i l k buluşmamız da ise, bir matematik ödülü töreninde tesadüfen yan yana gel m işizdi r. Erbakan'la aramızda herhalde "ruhların uyuşmazlığı ve kalp yollarının tıkanıklığı" mevzu bahistir. Erbakan'a olan uzaklığını ise, dine ve davaya verdiği zarar yüzündendir. islamiyet'te yolsuzluklara göz yum mak, ahireti görmemektedir... Yolsuzluğa göz yuman yöneticiler, daha üst makamlardaki ler tarafından
aziedilebil ir. Yani bir �ükümet bunu yapıyorsa aşağı indirilir ve görevine son veri l i r. Ülkemizin ve m i lletimizin zararına yapılan yolsuzlukları öı1bas edenler mutlaka halledi lmelidir. Ülkemizde bugün geçmiş krizlerden daha büyük bir kriz vardır. Ustura sırtında yürüyoruz. Bu durum çok tehlikelidir ve mutlaka düzelti lmelidir. Askerler kuvveti elinde tutukları halde gayet sağduyulu ve denge l i d i r.
Demokrasiye
saygınlıkları
ve
rej i m
konusundaki
duyarlılıkları takdir edilmelidir. Hele
Sayın
Cumhurbaşkanı
makam ı n ı n
sorum luluğuyla
mütenasi p davranmakta ve dengeleri gözetmektedir. Yalçın Doğan'a; Sözlerimi "Şu anda yönetim bir uyuşmazlı k ve başarısızlık içindedir. Ya istifa ya seçim gibi bir yolla hükümeti bırakmalıdır'' şeklinde yorumlamanız ve algılamanız doğrudur ve yerindedir. Evet, bu sözler 1 6 Nisan 1 997 Çarşamba gecesi Kanal-D'nin Güncel Programında Yalçın Doğan'la yaptığı söyleşide "Hoca Efendi" diye meşhur birisinin sarfettiği sözlerden aynen alınmış yorumsuz ve katıksızolarak buraya aktarı lmıştır. 309
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Değerlendirilmesi İz'an ve insafehl i mü'minlere aittir. Bu arada Ecevit'in bu Hoca Efendi yi sık sık övmesi ve "düzen için yararlı İrtica" görüp sahiplenmesi de dikkat çekicidir. Önce bu Demokrasi münafıkları n ı n ve insan hakları sahtekarlarının çifte standart lı tavırlarına bir göz ata! ı m: Hatırlayın, dönemin, DSP'si, Bülent Ecevit ve eşinin mutlak yönetim ve denetimi altındadır. Parti içi demokrasiyi savunanlar derhal hıyanetle suçlanmakta ve dışlanmaktadır. işte TÜSİAD... 400 kadar üyesi bulunan bu sermaye diktatörlüğünün başına gelecek kişi asla seçimle belirlenenıez. 5 1 O kişilik kurucular kurulu oturup patronu tayin eder... Yani TÜSİAD kendi içinde demokrasiye dinarnit gözüyle bakmaktadır. Örneğin, Türk-iş, işçilerin ve işçi temsilcilerin hür iradesine ve serbest seçimlerine bırakılsa Bayram Meral gibi leri o koltukta bir gün bile oturnıazdı. Şayet demokrasi olsa, Rıdvan Budak gibileri DİSK'in başında, değil böyle yıllarca, yarım saat bile duramazdı ! . .. Söyleyin bakalım, hangi mason locasının üstadı azaını üyelerin demokratik tercihiyle seçilmektedir? "Demokratikleşme, yenileşme, gençleşme" diye, yırtınan Medya kutikleri daha bir kaç sene kadar önce İsrail'de 86 yaşındaki Weisman Yahudisinin bilmem kaçıncı defa Cumhurbaşkanı seçilmesine hiç ses çıkardılarm ı? işte bu çifte standartlı ve istismarcı sahtekarlar "irtica'yı bile "yararlr ve zararlı" diye ikiye ayırdılar. Sömürü saltanatlarına yararlı gördükl.e rini kayırnıaya, ülke ve toplum çıkarlarını korumakta dir.enenleri ise ··ayırmaya ve ayıklamaya" çalışıyorlar. Böylece Müslüman halkımızı ve dini hizmet ve m i l l i gayret için çırpınan gönüllü kuruluşlarıınızı bile birbirine kışkırırnak ve kullanmak istiyorlar. Karan lık oda rejiminin kodamanları ve bunların medyadaki k i ra l ı k adamlar:, Tür�iye'deki i rticay ı gene l l i k l e 3 s ı n ı ft a değerlendi riyorlar: 1 - Süleyman De_m i re l ' i n irticası o l arak; Nurcuları ve Süleymancıları 2- Erbakan'ın ırtıcası olarak; imam Hatip okullarını, K ur'an kurslarını ve Anadolu Arslanları dediği m i l l i ve yerli kalkınma ortaklıklarını 310
-------�Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
3- Ecevit ve Mesut Y ı lmaz'ın i rticası olarak ta, Malum Hoca Efendinin dershane ve yurtlarını görüyorlar. Bu malum ve mel'un merkezler, Erbakan'ın i rticası saydıkları imam Hatip Okullarının orta kısmını kapattılar, Kur'an kurslarının çoğunun kapısına kilit vurdular ve yerli ve milli kalkınmanın gurur veren örnekleri olan Anadolu Arslanlarını körletmek ve kurutmak için el lerinden geleni yapıyorlar. Zaten bu maksatla kurdukları DANASOL hükümetini de tepe tepe kullandılar. AKP'yi de bunlar iktidara taşıdı lar. Demek istiyolarki: "Bizim için asıl savaşılması ve ortadan kaldırılması gereken Erbakan'ın milli ve manevi kalkınına atılımları ve yatırımlarıdır. Geçmişte, Demirel'in Ecevit'in ve Mesut Beyin şimdi AKP ve MHP'nin irticaiarı ise, ne bizim için ne de sömürü sigortamız olan rej im için, asla tehlike değildir, hatta yararlı ve gereklidir. Çünkü bunlar bizimle işbirliği içindedir, kontrolümüz dahilindedir, bir nevi emniyet sübabı yerindedir ve en önemlisi toplumun hepten M i l l i Görüşçü olmasını engelleyen ciddi birer etkendir!?" Komutanlar ise bunlara karşı: "Biz irticayı, sahiplerine göre değerlendirmiyor ve aralarında bir fark görmüyoruz... İrtica bir tehdit ise, bunun her türlüsüyle mücadele edilmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz" diyor ve doğru söylüyor. Yani sivil cunta: irticayı istismar edelim, bize yarayanları besleyip destekleyelim, sömi.iri.i tekerimize tökez koyanları ise teınizleyelim" derken, komutanlar: "Hayır bu bir çifte standarttır, orduyu yıpratmaktadır ve sanki, "belli çevrelerin keyfine kullanılan bir kurum" konumuna taşımaktadır. İrtica tehlike ise, hepsine biriikte çözilin aranmalıdır. " Tezini savunuyor! . Bütün b u talihsiz gelişmeler karşısında sivil cunta, kendi keyiflerine göre hareket etmeyen ordumuzu bile karıştırmaya ve y ıpratmaya çalışıyor! . . K i m bu sivil cunta? Siyasi partilerden: A KP, MHP ve CHP'nin m ason takımı... Sendikalardan "TÜRK-İŞ, DİSK, TOBB, TESK, sözde bazı sivil toplum örgütleri, Medya patronları. .. Bakınız, Refah-Yol'un yıkılmasına ve DANASOL'un kurulmasına öncülük yapan sendikalar, sivil toplum örgütleri, Medya patronları şimdi, sömUrü saltanatları için kullanıp y ıprattıkları bu hükümete bile karşı çıkmaya başladılar. Halkı sömi.irmek, devleti i tlasa sürüklemek ve orduyu .yıpratıp 311
Başörtüsü inkarı ve lstismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
körJetrnek hususunda, bu hükümeti yeterince başarılı olmamakla
suçluyorlar! Mesut Yılmazlar ve Deniz Baykallar ve suç ortakları ise bir yandan "karanlık odaya" öte taraftan "Orduya" yaranmak için boşuna çırpınıp duruyorlar... Ve tabi ettiğini çekiyor, ektiğin i biçiyorlar. . Hatırlanacağı gibi, 28 Şubat sonrası Erbakan Hocanın: ''geliniz, Demokratik bir Platform oluşturalım. Milli iradeyi ve Meclis onurunu koruyalım" teklifine maalesef ·'hayır'' diyen Mesut Yılmaz, sonunda aynı dayatmalar karşısında önce horozlandığı. ama zoru görünce ardından yaranınaya ve yalvarmaya başladığı Genel Kurmaya "Benden daha iyi irtica donkişotu ve Milli Görüş düşmanı bulunmazsınız'' imajını verrneğe çalışıyordu . . Ve bakınız, Sırpların bile yürütemediği şu zulüm kanunlarını çıkarmaya uğraşıyordu: 1 - İrtica ile il işkisi bulunan, Türkçesi İslami görevlerini yapmaya çalışan, yani Cuma namazı kılan, hanımı başörtüsli takan, bölgesindeki alimiere ve muhterem kişilere ziyaretlerde bulunan, ilmi, insani ve İslam'i hizmetleri yürüten hayır kurumlarının ve vakıfların davetlerine ve sohbetlerine katılan VALi, KAYMAKAM ve Müdürler ayıklanacak. 2- 657. sayılı memurun kanunu değişerek, irtica ile irtibatı bulunan memurlar derhal işten atılacak 3- i rticai ve İslami hizmetlerle ilişkisi görülen emniyet mensupları görevinden alınacak. 4- İ rtica bahanesiyle işinden atılanlara hak arama yolları tı kanacak. 5- irticai faaliyet (yani dini hizmet) yapan vakıf: dernek. okul, yurt ve pansiyonlar kapatı lacak. 6- Tekke ve zaviyelerle ilgili kanun kesinlikle uygulanacak, yani tüm manevi ve ahlaki hizmetler yasak lanacak ... 7- Devrim kanuniarına aykırı kılık kıyafetlere ve özellikle başörtülü memure ve öğrencilere asla gözyuınulmayacak... 8- Cami sayıları dondurulacak, yeni yapımlar diyanetin iznine bağlanacak 9- Kısaca 1 63. Madde, eskisinden bin beter şekilde yeniden hortlanacak!? İyi de peki "İrtica nedir? Başörtüsü takmak, namaz kılmak, Kur'an okumak, zikir yapmak, 312
Ahmet Akgül.
_______
dini
eser okumak; yani
islami
__ __ __ __ __ __ __ __ _ __ __
öğrenmek ve yaşamak! ...
Birde
Anadolu'da he fal Para ile fabrika kurmak! . . . Evet, irtica diye islam'la savaşanlar! . . . kendi halkına ve onların hayat tarzına düşman gibi saldıranlar! ... Kur'an kokusu aldıkları her şeye ve herkese sorumsuzca ve seviyesizce sataşanlar!. .. M i l l i kalkınma girişimlerine ateş açanlar! ... Ve de bütün bunları hala hoş görenler ve al kışlayanlar da . . . A K Pgibi bütün kutsal larını istismara kal kı şan ve batıya uşaklığı demokratikleşme diye yutturmaya çalışanlar da bir gün bu yaptıklarına mutlaka pişman ve perişan olacaklardır...
TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE DİN TAHRİBATÇILARI Küresel sermaye hakimiyeti için masonluğu ve moonculuğu kullanan Siyonisı merkezler; Müslümanları ılınılı islam sayesinde Batı emperyalizmine yedeklemek istiyorlar. Rahmetli Seyyid Kutup Amerika'ya içeriden bakış kitabında şöyle yazıyordu: Çok ilginç, Amerika'nın niyetini elli yıl öncesine tasvir etmiş. Diyor ki, ''Onlar kendilerine uygun bir kapitalist islam'ı oluşturmak ve yaşatmak istiyorlar. Bütün amaçları budur. Yoksa empecyalizme karşı bir islami duruşu kesinlikle kabul etmiyorlar. Hatta Sovyet lere karşı bazen
destekl �or görünüyorlar ama genel
Müslümanlara asla müsamaha etmiyorlar.
manada em peıyal izme karşı
Yani Müslümanları koltuk değneği gibi, protez gibi kullanmaya çalışıyorlar. " Tabi, bu arada, aslında İslam'a olan gizli düşmanlıklarını, ılımlı İslamcılardan çıkarmaya çalışanlar, hatta doğrudan diniınize saldıranlar da halkımızı din taci rlerinin kucağına itiyorlar. Müslüman toplumu, ,
"masonlardan kaçarken münafıkların, tsunamiden kurtulayım derken m usanların kucağına" mahkum ediyorlar.
DinlerArası Dolaşan Mikroplar
Aziz
Pavlus'un
öğrencilerine yazdığı
mektuptan
derleyip
toparlayarak dünyaya, "H ıristiyan lığın kutsal kitabı kita b ı mukaddes -
İncil" diye yutturan Haçlı H risto batı zihniyeti. Firavunlardan beri, -
Kabalist Yahudi Hahamlarının güdümündeki 'Siyonist'ler ile ortaklaşa giriştikleri, özel l i k le M üs l ü man
ve
Türk dünyasını yakıp yı k m a ve
topraklarını ele geçirme emellerinin gerç ekl eşmes i için "dinler arası 3 13
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
diyalog" sürecini, Irak işgaliyle birlikte resmen başlatmış bulunmaktadır. Bu süreçte, Türkiye'de yerli işbirlikçiler olarak belirledikleri 'Fetullah Gülen' hareketi, Haçlı Hristo-Siyonist iş birliğinin en önemli kolu ve maşasıdır. Bu m·aşa, Türk milletinden sonra, İslam alemini de içinden çıktiamayacak bir cendereye sokacak girişimlerde bulunarak, Müslüman toplumların tepkisizliğinden faydalanıp, kendilerine verilen 'toplumu uyuşturun ve sahiplerine teslim edin' görevini çok güzel şekilde yapmaktadır.
28 Şubat post modern (Sabetay) darbesi süreciyle birlikte, bürokrasiden, siyasetten, Türk Silahlı Kuvvetlerinden, basından ve iş dünyasından tasfiye edilen 'Müslüman Türk'lerin geride bıraktıkları alanları dolduran iş birlikçi kuklalar; perdel i ve maskeli olarak hep Haçlı 'Hristo-Siyonist' dünyasına hizmet yarışındadır. Fetullah Gülen gurubundaki bazı önde gelen "dinler arası diyalog misyonerleri ve teorisyenleri" 90'lı yılların başında "Allah, Din, Kitap, Muhammed" diyerek, Müslüman Türk m i l letini en yumuşak noktasından, yani inancından vurarak teslim alıyorlardı. ABD patentli 1 2 Eylül darbesiyle birlikte hızla artan "yeşil görünümlü" Haçlı Hristo-Siyonist ınandacılarının, bugün Amerika borsalarında Yahudi şirketlerinin hisse senetlerinin peşinden koşuşturup durduklarını gördükçe, çekim alanının caziesi ve şeytan ın hi lesi daha iyi anlaşılmaktadır. Dün, Amerika'ya 'tu-kaka' diyenler, bugün dünyayı düştüğü karanl ı k çukurdan sadece 'Amerika' kurtarabilir söylemleri ile, özellikle A KP gibi yerli işbirlikçiler tarafından hedef tahtasına oturtulan "Türk .. m i l l i direncini kırmaya yönelik girişim lerde ve söylemlerde bulunmaktadır. Açın, bakın, araştırın ve artık anlayın . . . iddia ediyoruz ki; Fetullah Gülen'in gizli veya açık idare ettiği, desteklediği tüm haber sitelerinde, TV kanallarında, radyo frekanslarında, dergilerde ve diğer basın yayın organlarında küçücük bir Amerika eleştirisi bulmak dahi hemen hemen imkansızdır. Hatta yasaktır. Zaman gazetesi yazarlarından Tamer Korkmaz, bir yazısında sırf Amerika'yı eleştirdiği için açığa alınmış, Nurcu cemaat tabanından tepki gelmesin, Amerika'ya karşı zıt fikirler yeşermesin diye Yeni Şafak'a aktarılmıştır, 3 14
_;Ahme t Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Dinler arası diyalog, islam'a ve aziz Türk m i l letine 'namlusu yönlendirilmiş' en tehlikeli silahtır. Dün, Osmanlı cephelerinde savaşı kaybeden düşman, Müslüman Türk'ü insani kuvvetle yenebilmenin hele ki; silah, top, tüfekle, tankla olamayacağını çok feci şekilde ve pek çok ağır bedeller ödeyerek anlamıştır.
9zellikle
ingiliz sömürge bakanlığınca tertiplendirilen dini
restorasyon lar, reform lar ve özünde 'batı uşağı', görünürde 'Il ınılı İslamcı' kişilikler sayesinde 'dinler arası diyalog' süreci başiatıl mıştır. Bu süreç yukarıda da belirttiğim gibi 'Türk m i l l i direncini' ve 'Müslüman refleksi ni' kırmayayönelik en tehlikeli silahtır. Dün; Rahman olan ALLAH'ın katında: "Tek hak din islam'dır". Ayetini sadece imamlar ve Müslümanlar ile paylaşmanın yerini, bugün Fetullah cemaatinde Hahanı, Papaz dostluğu almış, bazı fark l ı l ı kların. örneğin Hz. Muhanımed'i teferruatlarda olduğu kanaat i yaygın I aşmıştır.
peygamber tanınıan ı n
Yüce Kuran'ımızın bir takım ayet-i kerimeleri, Türkçe mealierinde
tahrif edilerek Hıristiyan ve Yahudi dünyası yumuşatılmaya çalışılmış, İslam ve Türk aleminin gözü bu yöntemle boyanmaya uğraşılmıştır. . Haç l ı
Hristo-Siyonist dünyası, Türkiye'de
maşa o l arak
kul landıkları ılınılı İslamcıların sözde din alimlerine,'"" içlerine 'tahrif edilmiş' Tevrat ve İncil'den alıntılı sözde ayetler (!) ile destekli Kuran-ı Kerim mealieri yazdırıp, bastırarak ve bunu Zaman gazetesi üzerinden i l k önce Nurcu tabana yayarak hedefaltına aldıkları Türk toplumuna gizli
nokta atışları yapmaktadır.
1 400 yıldır İslam tarihinde hiç bir şekilde yaşanmamış, ne Peygamberimiz Hz. MUHAMMED (sav) efendimizin, ne dört büyük halifelerimizin, nede halifeliği temsil eden Osmanlı ecdadınıızın yapmadığı 'Hahamlı-Papazlı' iftar yemeklerinin, asıl sebebi şimdi anlaşılınaktadı r. Hahamlı, Papaz! ı bu iftar çadırlarının asıl gayesi, yavaş bir şekilde içi boşaltılan islam şia�ının yerine, içine küfür doldurulmuş ve "Haçlı H risto-SiyonisC yörüngesine oturtutmuş bir ·'ılıman din" anlayışı koyulmaktadır.
ıggBkz: Prof. Dr. SuatYıldırım 315
,Başörtüsü inkarı ve i stismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Dinler arası diyalogun yörüngesine girmiş bazı imamlarımız
"Allah katında tek hak din İslam'dır" ayetini söylememek için uğraşmaktadır. Bugün AKP gibi siyasi otoriteleriyle alenen yasaklay amasalar da, bir zaman sonra belleklerden unutturnıak istedikleri bu ve benzeri ayetlerin anlamlarını tahrifetmek içindir ki İncil, Tevrat destekli Kuran mealieri hazırlanmaktadır. Bu bağlamda; Fetullah Gülen, Türkiye'nin hem içten, hem de dıştan kuşatı l arak teslim alınmak istenmesinin birfotoğrafıdır. Medyadan, p o l i s teşkilatına, ticari alanlardan, eğiti m kurumlarına, neredeyse Türk Silahlı Kuvvetlerine varana kadar inanılmaz derecede Masonluğu andıran örgütsel ağlar, cemaat içerisinde de acayip ritüeller oluşturmuş durumdadır. B i r ü l ke bu yöntemlerle "toplu hipnoza" soku l m ay a çalışılmaktadır. Geçenlerde Serdar Ak i nan muhteşem bir tespit yap m ış: "AKP iktidan, Fetolla h Gülen'in test sürüşüdür. " Deneme ve tepkileri dejenere etme alanıdır. Evet Recep Tayyip Erdoğan liderliği ndeki A K P iktidarı bugün Gülen hareketinin test sürüşünü yansıtmaktadır. Bugün bu test sürüşleriyle sinir uçları mızı, hassasiyetleri m izi ele geçirenlerin. m i l l i şuurumuzu yok ederek yarın direksiyonu ele alacakları ndan, gaza, frene egemen olacaklarından ötürü sinsi bir sevinç yaşannıaktadır. Türkiye'nin bu karanlık tablosunda, H ı ristiyanlar (AB ülkeleri) B izans'ın intikamını AKP ile alıyoruz, Yahudi'ler de Hayber'in intikam ını Fetullah Gülen ile alıyoruz diye sevinç naralarını iş bi rlikçi lerle birlikte düzenledikleri "diyalog seminerlerinde" boşuna atmıyorlar! . Koca ingiltere, Osmanlı'nın yok edilmesi için yüz yıllarca silahlarla uğraşmış lakin başarılı olamamıştır. Türk idaresinde olan Filistin, Yemen ve Suudi topraklarına Müslüman maskeli bir takım ingiliz ajanlar yol layarak A rap-Türk çatışmasını çıkartmış, bin yıl beraber yaşayan toplumları bir birlerine düşman yapmıştır. Şu yazının iyi analiz edildiğinde bütününü oluşturabilecek bir 316
....:Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
cümle ile yazımı noktalıyor, hepinizi bir ve var olan yüceler yücesi ALLAH'a emanet ediyorum . . Tarih: 1 6. YüzYıl Yer: Vatikan 1 Kardinal Newman
"Türkler içeriden teslim a l ın m adan ve İslam ' dan uzaklaştanhp yozlaştarılmadan, batının işgal rüyalarının gerçeğe dönüşmesi imkansızdır!" Etkili Rus gazetesi Nezavisimaya'nın manşeti: FetuJiah sen kimsin? Rusya'nın
S
'
büyük
gazetesinden
biri
olan Nezavisimaya,
"Kimsiniz siz. Bay Fetullah Gülen?" başlığıyla verdiği habere tam bir buçuk sayfa ayırdı. Dosyayı hazırlayan Andrey Melnikov, Gülenin avukatı Orhan Erdemli'ye sordu: Fetullah okullarında CIA ajanları öğretmen olarak çalışıyor mu?. . Haberde Mehmet Perinçek le geniş bir görüşmeye de yer verildi. Rusya'nın en önemli gazetelerinden Nezavisimaya Gazeta (NG) ,
6 Şubat 2008 tarihli sayısında Fetullah Gülen dosyası yayımladı. Gazete, NG-Religiya ekinde "Kimsiniz siz, Bay Fetullah Gülen?" başlığını attığı habere bir buçuk gazete sayfası yer ayırdı. Dosyayı hazırlayan Andrey Melnikov, dosya "kahramanının" portresi n i nesnel çizebilmek için, hem Gülen'i eleştirenierin hem de yandaşlarının görüşlerine başvurduğunu hatırlattı. Amerika'da yaşayan Gülen'e de, Rusya'daki
"Dialog Yevraziya"
Vakfı
kendini
savunması
aracılığıyla
sorular
için i letti.
Cevaplar, "Bir aydan fazla süren can sıkıcı bekleyişin ardından'', dosya yayma girmeden hemen önce Gülen'in Türkiye'deki avukatı Orhan Erdem li'den geldi. Andrey Melnikov'un giriş yazısı, "Fetullah Gülen'in Hayali İmparatorluğu" başlığını taşıyor. Alt başlık da "Türk ilahiyatçısının elle tutulamazama evrensel etkisi. " NG-Religiya'nın 1 9 Aralık 2007 tarihli sayısında. Başkurdistan FSB
yetkilisi
Rüstem
İ brahimov'un
Gülen'in
okullarıyla
ilgili
açıklamaları yorumlanmış ve Türk basınında ses getirmişti. Özellikle Zaman
gazetesi,
27
Aralık 2007
tari h l i
nüshasında Gülen'in
faal iyetleriyle ilgili nesnel olmayan değerlendirmelerde bulunmuştu. Andrey Melnikov, b.un::ın üzerine, araştırmaya karar vermiş. "Giilen'in m isyonu İslam'ın Batılılaştırılması" 317
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Gülenle 1 993 yılında Türkiye gezisi sırasında tanışan Rusya Müftüler Konseyi Başkan Yardımcısı Farid Asadullin, NG muhabirine o günkü iktidar da dahil olmak üzere Türk siyasi elitinin Gülen'in etrafında döndüğünü söylemiş. Asadullin'e göre Gülen'in misyonu ise bugünkü koşullar çerçevesinde islam'ın batılılaştırılmasıdır."''
İngiliz Casusu Hempher'in itirafları ve İslam Dünyasının bugünkü fotoğrafı 1 9. Ası rda yaşayan i ngi 1 iz casusu Hem ph er diyor ki:
Devletimiz, H i ndistan, Çin ve Ortadoğu'daki sömürgelerin i idaremizin altına alabilmek için çok faal v e başarılı b i r politika tatbik ediyordu. Burada iki şey mühimdir:
1 - El im ize geç m iş yerleri elimizde tutmaya çalışmak, 2- Elimize geçmemiş yerleri ise, ekonomik ve kültürel işgale
hazırlanmak. Sömürgeler bakanlığı, bu iki vazifeyi i fa etmek üzere, bu devletlerin her biri için, birer komisyon teşkil etmiştir. Yazifeye başlayınca. bakan bana itimat etti ve Doğu H indistan şirketinde bir vazife verdi. Bu. görünüşte bir ticaret şirketi idi. Fakat asıl hedef, H i ndistan'ın büyük ve geniş topraklarına hakim olmanın yollarını araştırıp öğrenınekti. Hükümetimizin,
H i ndistan
için
hiç
endişesi
yoktu.
Zira
H indistan, değişik mil letlere, ayrı dillere ve zıt çıkariara sahip bir ülkeydi. Çin'den de pek korkumuz yoktu. Çünkü, Çin'e hakim olan Budizm ve Konfiiçyüs dinlerinin canlanmasından endişe edilmezdi. Zira bunlar,
hayatla hiç alakalanmayan,
iki
ölü din
idi.
Binaenaleyh, bu iki ülke halkında vatan sevgisinin olması, çok uzak bir şeydi. Bu iki ülke, biz ingiltere hükümetini rahatsız etmiyordu. Fakat, ilerde
olabilecek
hadiseleri
de gözümüzden uzak
tutmuyorduk.
Binaenaleyh, bu ülkelerde tefrika, cehalet ve fakirlik, hatta sari hastalıkları yaymak için, uzun vadeli planlar yapıyorduk. Bu iki i.ilke halkının adetlerini taklit ederek, niyetlerim izi rahatça gizleyebi 1 iyorduk
1''' 1 0 Şubat 2008 / Aydınlık 318
----h ----'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Ancak, islam memleketleri son derece rahatımızı bozuyordu. Hepsi de, lehimize olmak üzere, HastaAdamla [Osmanlı devleti i le] bir kaç anlaşma yapmıştık. Sömürgeler bakanlığının tecrübe! i adamları, bu hastanın bir asırdan az bir zaman zarfında can vereceğini söylüyorlardı. Ayrıca, i ran hükümeti ile de, gizlice bir kaç anlaşma yapmış ve bu iki ülkeye. mason yaptığımız, devlet adamlarını yerleştirmiştik. Rüşvet, kötü idare ve din bilgisi noksan İdarecilerin, güzel kadınlarla meşgul olup, vazifelerini unutması, bu iki ülkenin belini kırdı. Fakat, bütün bunlara rağmen, şu sayacağım sebeplerden dolayı, yaptıklarımızın
beklediğimiz
neticeyi
vermemesinden
endişe
ediyorduk:
1 - Müslümanlar, islam'a son derece bağlıydı. 2- İslamiyet, bir zamanlar, idare ve hüküm dini idi. Müslümanlar
da, azizdi. Bu efendi insanlara, şimdi siz köresiniz demek zordur. İslam tarihini kötüleyip, Müslümanlara, "bir zamanlar elde ettiğiniz izzet ve i tibar, bazı şartlar icabıydı. O günler gitti, bir daha geri dönmez", demem iz de inandırıcı olmazdı.
3- Osmanlı ve iranlı ların, yaptıklarımızın farkına vararak, planlarımızı bozup tesirsiz hale getirmelerinden haklı
bir endişe
duyulmaktaydı. 4- islam alimlerinden son derece rahatsızdık. Çünkü, istanbul ve
El-ezher alim leri, Irak alimleri, Şam alimleri, emellerimizin önünde aşılmaz engelle oluşturuyorlardı. Bu durum karşısında, birçok toplantılar yaptık. Fakat, maalesef, her seferinde önümüzde yolun kapalı olduğunu gördük. Casuslarımızdan gelen raporlar, hep hayal kırıcı, konferansların sonuçları da sıfır idi. Sömürgeler bakanlığında. İngiltere'nin yanı sıra. Fransa ve Rusya'dan da. diplomat ve din adamlarının katıldığı bir konferans yapıldı.
. Bakan ile aramız iyi olduğu için, ben de katılmıştım. Konferansta,
Müslümanları
parçalayıp,
H ı ristiyanlaştırmanın
İspanya gibi,
hesapları
yapıldı.
dinlerinden
Fakat,
varılan
ç ıkararak neticeler
istenildiği gibi olmamıştı. Bize şunlar anlatılmıştı: "Derinlere kök salmış büyük bir ağacı, kurutup, sökilp atmak zordur. Fakat, biz zorlukları kolaylaştırıp, yenmeliyiz. Hıristiyanlık, yayılmak için gelmiştir. Bunu, Mesih bize vaad etmiştir. Sömürgeler bakanlığımızın ve diğer Hıristiyan hükümetlerin büyük gayret ve 319
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
çalışmaları neticesinde. Müslümanlar gerilerneye başladı. Hıristiyanlar ise, kuvvetleniyorlar. Uzun asırlar boyunca kaybedilen yerleri alma zamanı geldi. İslamiyet' i imha etmeye, Büyük Britanya devleti öncülük etmektedir. "
Müslümanları parçalama k için harekete geçildi. 1 7 1 O yılında Sömürgeler bakanı beni, Müslümanları parçalamak
için gerekli ve yeterli bilgileri toplamak ve casusluk yapmak ÜZere, M ısır, Irak, Hicaz ve istanbul'a gönderdi. Aynı tarihte ve aynı vazife ile bakanlık canlılık ve cesaret dolu dokuz kişiyi daha vazifelendirdi. Bize lazım olabilecek para, bilgi ve haritanın yanında bir de, devlet adamlarının, alim ve kabile reisierinin isimleri bulunan birerfihrist verildi. Hiç unutam ıyorum! Sekreter ile vedalaştığımızda, bize demişti ki: "Devletimizin geleceği başarınıza bağl ıdır. Onun için, var kuvvetin izle ça 1 ışmalısın ız. " İslam iyet'in hilafet merkezi olan istanbul'a doğru. denizden yola çıktıın. Asıl vazifemin yanında, bir de ek olarak, orada Türkçe'yi çok güzel bir şekilde öğrenmem gerekiyordu. Zaten daha önce Londra'da epey Türkçe ve A rapça ve Farsça öğrenmiştim. Benden şüphe ederler diye endişem yoktu. Zira, Müslümanlar, müsamahakar, açık kalpli ve iyi niyetlidir. Onlar bizim gibi, şüphe edici değildir. Kaldı ki, Türk hükümeti, o zaman casusları yakalayabilecek örgüte malik de değildi. Çok yorucu bir yolculuktan sonra İstanbul'a vardım. İsmimin Muhammed olduğunu söyledim ve camiye gitmeye başladı m . Müslümanların temiz ve itaatkar oluşları çok hoşuma gitti. Bir ara kendi kendime: "Bu masum insanlarla neden savaşıyoruz? Mesih efendimiz, bize bunu m u emretti?" dedim. Fakat, ben hemen bu şeytani düşünceden dönüp en güzel bir şekilde, vazifem i yerine getirmeye karar verdim. İstanbul'da Ahmed Efendi isminde yaşlı bi dilim ile tanıştı m . Bana (Muhammed Efendi) diye hitap ederdi. Sordoğum suallere cevap verir, bana şefkat ve merhamet ile muamele ederdi. Zira, beni Türkiye'de çalışmak ve halifenin gölgesinde yaşamak için İstanbul'a gelmiş bir m isafir olarak bil irdi. 320
__:Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Zaten, bu bahane ile İstanbul'da kalıyordum. Bir gün Ahmed efendiye: "Annem ve babam öldü. Kardeşim de yok. Bana m iras olarak da hiçbir şey kalmamış. Çalışıp kazanmak, Kur'an ve din bilgilerini ögrenmek, yani hem dünya, hem de ahireti kazanmak için, istanbul'a" dedim. Bu sözlerime çok sevinip dedi ki: Şu üç sebepten dolayı, sana hürmetgöstermek lazımdır:
1 - Sen Müslümansın. Bütün Müslümanlar kardeştir. 2- Sen misafırsin. Resuluilah (Misafıre
ikramda bulunun!)
buyurdu.:
3- Sen çalışmak istiyorsun, (Çalışan, Allah'ın dostudur) diye bir hadis-i şerifvardır. Bu sözler çok hoşuma gitmişti. Kendi kendime, "Keşke Hıristiyanlıkta da, bunun gibi parlak hakikatler olsaydı. Ne yazık ki, hiçbiri yok" dedim. Fakat hayret ettiğim şey, bu kadar yilce birdin iken, bazı cüce kimselereli nde, İslam'ın zayıflamasıydı. İki yıl sonra, Londra'ya dönüp, Bakanlığa, hilafet merkezi ile alakatı geniş bir rapor sunup, yeni emirler alınam gerekiyordu. MaalesefLondra'ya ancak altı kişi dönebilmiştik. Türkçe ve Arapça ile Kur'anı ve ahkam-ı İslamiyeyi çok iyi öğrenmiştim. Fakat, bakanlığa Osmanlı Devletinin zayıf noktalarını gösterecek bir rapor hazırlamayı başaramamıştı m. İki saat süren toplantıdan sonra, sekreter bu başarısızfığıman sebebini sordu. Ben de, "Önceki vazifem dil ile Kur'an ve İslamiyet'i öğrenmekti. Bunun haricindeki işlere fazla vakit ayıramadım. Fakat, bu sefer sizi memnun edeceğim" dedim. Sekreter, "Elbette başarılısan ancak birinci olmanı isterdim" dedi ve şöyle devam etti: Hempher, gelecek seferki vaziten ikidir:
1 - MUslümanların zayıf noktaları ile, onların içine girip, birlik ve dirlik bağlarını zayıflatmamızı sağlayacaksın.
2- Müslümanların arasını açıp, onları birbirine dilşürebi ldiğin zaman, en başarıl ı ajan olacak ve bakanlık madalyasını kazanacaksın. Altı ay sonra, kendimi irak'ın Basra şehrinde buldum. Basra'da, Arap, Fars ve birazda Hıristiyan vardı. Bana. "Müslümanların arasındaki ihtilafı şiddetlendirebilirsen, İngiltere'ye en biiyük hizmeti yapmış olacaksın. Biz İngilizler, refah ve · saadet
içinde yaşamamız
için, 321
bütün
dünya
devletlerinde
ve
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
sömürgelerimizde tefrikalar çıkarmak zorundayız. Osmanlı Devletini de ancak böyle fıtnelerle yıkabi li riz.
Böyle olmazsa, sayıca az bir millet. sayısı çok olan bir millete nasıl hüküm edebilir? Biltün gilcilnle, zayıfnoktaları arabul ve oradan içeriye gir. Bilmiş o l ki, Osmanlı Devleti ve i ran, zayıfdevrelerini yaşıyorlar. Bunun için, senin vazifen, idarecilere karşı isyana sevk etmektir!" talimatı verilmişti. Ben, Muhammed Peygamber gibi, okumamış, yazınam ış bir zat ın, böyle yüce bir kitabı nasıl bıraktığına hayret ediyordum. Çok okumuş, seyahat etmiş bir adamın dahi sahip olamadığı bilgi, zeka ve bir şahsiyete nasıl malik olabilmişti? Acaba bunlar. onun Peygamberliğinin delilleri miydi?
Muhammed Bin Abdullahbab'la Tanışma! (Vehhabiliğin Kurucusu)
Basra'ya varınca, bircamiye yerleşti ın. Bir marangozun yanında çok az bir ücretle iş bulup, Mürşid efendinin hamndan çıktım. Marangoz Abdür Rıza Horasanl ı bir Şii idi. Ondan Farisi öğrenmeye başladım. Her gün, iranlı Şiiler, onun yanında toplanır, siyasetten iktisada kadar, her konuda, konuşurlardı. Hem kendi hüKümetlerine, hem de istanbul'daki Halifeye çok dil uzatırlardı. Yabancı biri gelince, hemen sözü değiştirirveya bırakırlardı. Bana çok itimat ediyorlardı. Sonradan anladım ki. Türkçe bildiğim için, beni Azerbaycan halkından zan ediyorlarm ış. Marangoz dükkanına bir delikanlı arada bir uğrardı. ilim talebesi kıyafetinde ve Arabi, Farisi, Türkçe bi liyordu. İsmi Muhammed bin Abdülvehhab Necdi idi. Bu delikanlı. son derece yüksekten konuşan ve gayet asabi bir insandı. Osmanlı hükümetini çok kötülediği halde, İran hükümetinin aleyhine konuşınazdı. Onun dükkan sahibi Abdürrıza ile dostluğunun sebebi, ikisinin de istanbul'daki Hafifeye nıuhalifolmalarıydı. Ama bu delikanlı, Farisi'yi nasıl biliyor ve Şii olan Abdtirrıza ile nasıl arkadaşlık edebiliyordu? Necdli Muhammed, Sünni idi. Sünnilerin çoğu, Şiilerin aleyhinde konuşmalarına ve hatta bir kısmı, Şiileri tekfır etmelerine rağmen, o Şiileri rencide etmekten 322
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ _ __ __ __
sakınırdı. Necdli Muhammed. Sünniterin dört mezhebinden birine tabi olmayı gerektiren, herhangi bir sebep görınüyordu ve "Kur'an'da bu mezhepler hakkında hiçbir delil yok" diyordu. Bu husustak i hadisiere hiç önem vermiyordu. Kendini beğenmiş bu Necdli genç. Kur'an'ı ve Sünneti anlama hususunda, nefsine ve zekavetine uyardı. Sadece kendi zamanındaki alimierin ve dört mezhep imamının değil, Ebu Bekir, Ömer gibi sahabenin bile görüşlerini hiçe sayardı. Aradığı mı bu gençte bulmuştunı. Zira, onun alimiere saygısızi ığı, dört Halifeye de önem vermeyişi, Kur'an ı ve Sünneti anlama hususunda müstakil bir görüşe sahip oluşu, onu aviayıp elde etmek için, en zayıf noktalarındandı. Bir kere, Cihad farz değildir dedim. İtiraz etmesine rağmen onu ikna etti m, kabul etti. Bir kere de, ona müta nikahı caizdir dedim. İtiraz etti ve "Ömer, Peygamber zamanında mevcut olan iki mütay ı yasak etti ve onu yapanı cezalandıracağını bildirdi" dedi. Ben, "sen hem, Ömer'den daha iyi biliyorum diyor, hem de ona tabi oluyorsun!?. Kaldı ki Ömer. Peygamber helal ediyordu. ben yasaklıyorum demiştir. Sen niye Kur'an ile Peygamberin sözünü bırakıp, Ömer'in sözünü tutuyorsun" dedim. O cevap vermedi. Anladım ki, ikna oldu. Onun canının kadın istediğini biliyordum, kendisi bekar idi. Ona, gel müta nikahı ile birer kadın alalım. Onlarla eğleniriz dedim. Başını saliayarak kabul etti. Bu fırsatı büyük bir ganimet bildim ve ona eğlencelik bir kadın bulmaya söz verdim. Benim gayeın, onun insanlardan olan korkusunu kırmaktı. Fakat o, bu işin aramızda sır olarak kalmasını ve ismini de kadına söylemememi şart koştu. Alelacele, orada Müslüman gençleri ifsad etmek için, Sömürgeler bakan lığı tarafından gönderilen, H ı ristiyan kadınların yanı na gittim. Onlardan birine meseleyi anlattım. Kabul edince, ona Safiye ismini verdim. Necdli genci onun evine götürdüm. Evde sadece Safiye vardı. Necdli genç için bir haftalık müta yaptık. O da kadına ücret olarak biraz altın verdi. Ben dıştan, Safiye içten, Necdli genci aviarnaya
323
______
Başörtüsü lnkarı ve lstismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
başladık.
Safiye, onu iyice eline aldı. Zaten, o da, ictihad ve fikir hürriyeti
bahanesi ile, İslamiyet'in emirlerine karşı gelmenin nefsani tadını duymuştu. Müta nikahının üç�ncü gününde, ayet ve hadisiere rağmen içkinin haram olmadığına dair uzun uzadıya onunla münakaşa ettim. Sonunda, sarhoş etmeyecek kadarı içmek haram değildir diye inandı ve "içki sarhoş etmediği zaman, haram değildir" dedi. İşte
böylece,
Safiye
ile
birlikte,
onu
iyice ele geçirdik.
Sömürgeler bakanı i le vedalaştığım zaman bana, "Biz ispanya'yı Müslümanlardan içki ve zina ile aldık. Yine bu iki büyük kuvvet ile. diğer bütün topraklarımızı da geri alalım" demişti. Bu sözünde ne kadar haklı olduğunu şimdi anlıyorum. Bir gün ona oruç meselesini açtım. Oruç sünnettir, farz değildir dedim. Buna da itiraz edip. "Beni temelli dinden mi çıkarmak istiyorsun?" dedi. "Ben de ona, din, kalbin temizliği, ruhun selameti ve başkasının hakkına tecavüz etmemektir. Peygamber, (Din sevgidir) dememiş mi" dedim. B i r kere ona, "namaz farz değildir, Allah Kur'an'da, (Beni anmak ıçın namaz kıl) [Taha 1 4] demiyor mu dedim. Öyle ise, namazdan maksat, Allah' ı anmaktır. Binaenaleyh namaz kılmak yerine, A llah' ı an" dedim. O da, "Evet bazı kimseler, namaz vakitlerinde namaz yerine A llah'ı zikir ediyorlarm ış" dedi. Ben de, onun bu sözüne çok sevinmiştim. Bu fikri ileri götürmeye çok çalıştım ve onun kalbini ele geçirdim. Sonra baktım ki, namaza önem vermiyor. Bazen kılıp, bazen kılın ıyor. Bilhassa sabah namazlarını çok kaçırıyordu. Zira, gece ortasına kadar onunla konuşarak, uyumasına mani oluyordum. Sabahları da, halsiz olduğu için, namaza kalkanııyordu. Bir gün, Peygamber hakkında da yokladım, "Bundan sonra, bu konuda, konuşursan, aramız açılır ve seninle alakarnı keserim" dedi. Bunun üzerine, bütün başarılarıının bir anda yok olacağı korkusundan, Peygamber hakkında konuşmayı bıraktım. · sünni lik ve Şiiliğin haricinde, kendisine bir yol tutmasını telkin ettim. O da, bu fikrime önem veriyordu. Zira mağrur birisiydi. Onun 324
----h ----�A met Akgül
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
yu larını Safiye sayesinde, ele geçirdiın. Bir kere de, "Peygamber eshabını birbirine kardeş yapmış, doğru mu" dedim. "Evet", dedi. Bunun üzerine. "İslam'ın ahkamı geçici mi, devamlı mı" dedim. "Devamlıdır. Zira Peygamberin helalı kıyamet gününe kadar helal, hararnı da kıyamet gününe kadar haraındır" dedi. Ben de, öyleyse gel seninle kardeş olalım dedim ve onunla kardeş olduk. ·
O günden sonra, ondan hiç ayrılmadım. Sefere çıktığında da
beraberdik. Kendisine çok önem veriyordum. Zira, gençliğimin en kıymetli günlerini vererek diktiğim ağaç, meyvesini vermeye başlamıştı. Londra'ya, Sömürgeler bakanlığına her ay bir rapor gönderirdi m. Gelen cevaplar çok cesaret verici ve teşvik edici idi. Necdli genç, kendisine çizdiği m yolda yürüyordu. Benim vazifem ona, Osmanlı'dan ayrılmayı ve Kur'an'ı keyfine göre yorumlamayı aşılamaktı. istikbalinin çok parlak olacağını söyler ve onu çok överdim. Bir gün, şöyle bir rüya uydurdum: "Dün
gece
Peygamberiınizi
rüyada gördüm.
Hocalardan
duyduğum sıfatiarını da söyledim. Bir kürside oturuyordu. Etrafında, hiç tanımadığını alimler vardı. Siz girdiniz. Yüzünüz nur gibi parlıyordu. Peygamberin yanına vardığınızda, Peygamber yerinden kalktı ve her iki gözünüzün arasını öptii. Ve (Sen benim sevdiğim ve seçtiğim kimsesi n, ilmimin varisisin, din ve dünya işlerinde, benim vekilimsin) dedi. Sen, (Ya Resulallah, ben ilmimi insanlara açıklamaktan korkuyorum?) dedin. Peygamber cevaben,
(Sen
büyük birisin,
hiç
korkma
başanya
erişeceksin) dedi. " Rüyayı duyduktan sonra, sevincinden uçuyordu. B irkaç defa "doğru m u?" diye sordu. Ben de, her seferinde, yem i n ettim, elbette doğrudur dedim. O da, doğru söylediğime e m i n oldu. O günden sonra, yeni bir mezhep kurmaya karar verdi. İngilizlerin hazırladığı Vehhabi fırkasının bozuk fikirlerini, Muhammed b i n A bdülvehhab 1 737'de Necdde izhar etti. Deriyye eıniri Muhammed bin Süud tarafından çok müslüman kanı dökülerek, yayıldı Vehhabi dinini kabul etmeyenleri öldürdüler. Mallarını ganimet olarak yağma ettiler. Fıkıh, tefsiı: ve hadis kitaplarını yaktılar. Kur'an-ı kerimi, kendi düşüncelerine göre yanlış tetsir ettiler. Müslümanları aldatmak için. Hanbeli'yizdediler. 325
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Vehhabi dininin esası ondur. İnançları şöyledir: ! - Allah maddi birvarlıktır. Eli, yüzü ve ciheti vardır.
2- Dört mezhepten birini taklit eden dinden çıkmaktadır. 3- Vehhabi olmayan kafır sayılır.
4- Peygamberin ve Evliyanın mezarlarını ziyaret etmek haramdır. 5-
Peygamberi,
evliyayı
vesile yaparak dua eden
müşrik
olmaktadır.
6- Allah'tan başkası ile yemin eden şirke kaymaktadır. 7- Allah'tan başkası için nezreden ve Evliya kab ri yanında hayvan kesen imandan uzaklaşır.
8- i l k peygamber A dem değil Nuh'tur. A dem. idris ve Şit
peygamber olmamıştır.
9- Kur'andan bizim anladığımız doğrudur, diğerleri yanlıştır. I 0- Eshab-ı kiramın ve alimierin bildirdiği
şeylerin çoğu
uydurmadır.
Londra'dan yeni emir geldi: Şiileri Ehli Sünnetin hakimiyetine, başka Müslüman milletleri de Osmanlı-Türk hilafetine karşı kışkırt! . . Şiilerin en çok sevdiği, aynı zamanda onların ilim ve ruhaniyet merkezi Kerbela ve Necefşehirlerine gitmek için Londra'dan em ir geldi. Necdli genç ile görüşmemize son vermeye, Basra'dan ayrı lmaya mecbur oldum. Ama bu cahil ve ahlakı bozulan adamın, yeni bir fırka kuracağına ve islamiyel'in içerden yıkılmasına sebep olacağına ve bu fırkanın bozuk inançlarını hazırlamış olduğuma sevinerek, Basra'dan ayrıldım. Necet'e, Azerbaycanlı bir tüccar kıyafeti nde gittim. Şii din adamlarıyla arkadaşlık ve samirniyet kurdum ve onları aldatmaya başladım. Onların ders halkalarına katıldım. SUnnilerin çalıştıkları gibi, fen
bilgilerine çalışmadıkları ve onlardaki
güzel
ahlaka
malik
olmadıklarını anladım. B irkaçı şöyledir: 1 - Osmanlıya son derece düşman lar. SUnnilere kafırdiyorlar.
2- Şii alimleri, tıpkı bizim duraklama devrindeki papazlarımız gibi, kendilerini tamamen dini ilimiere vermiş durumdalar.
3- İslamiyet'in hakikatinden, fen ve teknikteki ilerlemelerden habersiz bulunuyorlar. B irkaç kere, onları halifeye isyan etmek için teşvik ettim. Beni 326
----h ----�A met Akgül.
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
maalesef dinleyen olmadı. Çünkü onlar, Hi lafete zapt edilmesi mümkün olmayan bir kalegibi bakıyorlardı. Onlar ancak Mehdi geldiği zaman, hilafetten kurtulabi leceklerine inanıyorlardı.
Kitap, "Müslümanlarm Zayıf Noktaları" Olarak, Zikir Ettiği Yukarıdaki Maddelerden Sonra, Müslüman ları, Dinleri Olan İslamiyet'in Maddi ve Manevi Üstünlüğünden Cahil Bırakmanın Lazım Olduğunu Tavsiye Ediyordu. 1 - Cemaatlerin, aralarına düşmanlık sokup, suizannı aşılayarak, bölücülüğü
teşvik
eden
kitaplar yayınlamak suretiyle,
ihtilatları
kışkırtmalıyız.
2- Okulların açılmasını, kitapların yayınianmasını men etmeliyiz.
Yakılması ve yok edilmesi mümkün olan din kitaplarını yakıp yok etmeliyiz.
Din adamları
hakkında muhtelif iftiralar uydurmakla,
Müslümanları, çocuklarını dini okullara vermekten vazgeçirerek, cahil kalmalarını sağlamalıyız. 3-4- Onların yanında Cenneti övüp. dünyaya önem vermemeyi aşılamalıyız. 5- Hükümdarları zulüm ve diktatörlük yapmaya alıştırmalıyız. 6-
idam
cezasını
kald ırmalıy ız.
Gaspç ı ları,
h ı rsızları
cezalandırmaktan hükümeti alıkoymak ve anarşistleri silahlandırarak, bu
işi
yapmalarını
teşvik etmek
ve güvensizliği
yaymak
için
çalışmalıyız. 7- Şu şekilde, onların hastalık içinde yaşamalarını sağlayabi liriz:
Her şey Al lah'ın kaderi ile olur. Tedavinin iyileşmede hiçbir tesiri yoktur. Allah Kur'anda, (Rabbim beni yedirir ve içirir. Hasta olduğum zaman da, O bana şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek Odur) [Şuara 7980-8 1 ] dememiş mi? Öyleyse, Allah'ın iradesi dışında kimse, ne şifa bulur ve ne de ölümden kurtulur diyerek tedaviden ve teknolojiden uzaklaştı rmalıyız. 8- Halkı siyasetten uzaklaştırmak üzere. islam, ibadet dinidir. Onun devlet işleriyle ilgisi olmaz kanaatini yaymalıyız.
9- iktisadi çöküntü de, bahsi geçen zararlı işlerin tabii bir neticesidir. Mahsulleri çi.iri.itmek, ticaret gemilerini batırmak, çarşıları yakmak, bentleri. baraj ları yıkıp ziraat sahalarını ve sanayi merkezlerini su altında bırakmak ve içme suyu şebekelerine zehir katmak suretiyle tahribatı arttırmalıyız. 327
Başörtüsü l nkarı ve lstismarı,
_ _ _ _ _ _ _ _
______
1 0- Devlet adamlarını, kadın ve spor gibi fitneye ve parçalanmaya sebep olacak arzulara, içki, kumar, rüşvete ve hazine mallarını, kendi şahsi işlerinde harcamaya alıştırmak, vazifeiileri bu işleri yapmaya teşvik edip, bize hizmet edenleri ödüllendirmek lazımdır. Bu işlerle vazifeli İ ngiliz casuslarını, gizli ve açık olarak korumak, onlardan Müslümanların eline geçenleri
kuJ:!arınak için,
her çeşit masrafı
yapmalıyız. l l - Faizin herşeklini yaymak lazımdır. Zira faiz. m i l l i ekonomiyi harap ettiği gibi, Müslümanları, Kur'anın ahkamına karşı gelmeye de alıştırır. Zira insan, bir kanunun bir maddesini ihlal edince, artık diğer maddelerini de ihlal etmesi kolay olur. Bankalar açınalıyız. 1 2- A l i miere kötü isoatiarda bulunup, aleyhlerine adi ithamlar uydurarak, Müslümanların onlardan soğumaların ı temin etmek lazımdır. Casuslarımızın bir kısmını, onların kıyafetine sokacağız. Sonra,, bunlara çirkin işler yaptıracağız. Böylece bunlar, alimler ile karışmış olacak ve her alim e şüphe ile baktıracağız. Bu casusları, EI-Ezhere, i stanbul'a, Necefve Kerbela'ya sokmak zaruridir. Müslümanları alim lerden soğutmak için okullar, kolejler açacağız. düşman
Buralarda, olarak
Rum ve Ermeni çocuklarını,
yetiştireceğiz.
Müslüman
Müslümanlara
çocuklarına
da
kendi
ecdatlarının cahil olduklarını aşılayacağız. Bu çocukları, Halife ve alimler ve devlet adamlarından soğutmak için. onların hatalarını, kendi zevkleri ile meşgul olduklarını, Halifenin cariyelerle vakit geçirip, halkın malını
kötü yollarda kullandığını, hiçbir işte Peygambere
uymadıklarını aşı layacağız. 1 3- i slam'ın. kadına hakaret ettiğini yayacağız.
Feminizmi
savunacağız. 14- Pislik, susuzluğun neticesidir. Suyun arttınlmasına mani olmaya çalışmalıyız.
Müslümaniann Kuvvetli Noktalarını Tahrip Etmek İçin: 1-
Müsl ümanların
aras ında,
ı r kç ı l ı k
ve
m i l l iyetç i l i k
körüklenecek. Türklerle, Araplar birbirlerine düşman edilecektir. 2- Şu dört şeyi, içki, kumar, zina ve domuz etini yaygınlaştırmak gerekir.
3- Cihadın geçici bir farz olduğu, vaktinin son bulduğu telkin edilecektir.
4- Müminlerin kalplerinden . kafirlerin necis olduğu fikri çıkarıl ı p 328
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
silinmelidir. 5- Müslümanlara, islam'dan kastın mutlak din olduğu ve bu dini n
Yahudilik ve H ıristiyanlık olabileceği, sadece İslamiyet'in olmadığı inancı yerleştirilecektir.
6- K i lise yapmanın haram olmadığını, Peygamber ve Halifeleri onları
yıkmadığını,
bilakis onlara hürmet gösterdiğini,
islam'ın
ibadethanelere hürmetkar olduğunu, onları yıkmadığını, yıkanlara mani olduğu çokça söylenecektir. 7-
" Yahudileri
Arap yarımadasından
çıkarın"
ve
" A rap
yarımadasında iki din olmaz" hadisleri hakkında, Müslümanlar şüpheye düşürülecektir, zayıf veya uydurma denilecektir. Hadisiere şüphe ile bak ı lmasıtemin edilecektir. 8- Müslümanları. ibadetlerinden men etmeye çalışacak ve ( A l lah insanların ibadetlerine muhtaç değildir) diyerek, onlar ibadetterin faydaları hakkında tereddüte düşürülecektir.
9- Harpte düşmandan ganimet olarak a�ınan malın beşte birinin [Humusun], alimiere verilmesini şüphelendirecek ve bunun ticaret kazancıyla bir ilgisinin olmadığını izah edilecektir.
1 0- Müslümanların akidelerine bid'atler sokup, islam gericilik ve terör dini olmakla itharn edilecektir. l l - Çocukları
babalarından
uzaklaştırıp,
büyüklerinin dini
terbiyelerinden mahrum kalacak şekildeyetiştirilmeleri gerekir.
1 2- Kadın erkeğe, erkek kadına karşı tahrik edilmeli, açıklık saçıklı k teşvik edilmelidir.
1 3 - Cami imamlarının fas ık, sapık olduklarını yayarak cemaat ile namaz kılma engel lenecektir.
1 4- Bid'at olduğu gerekçesiyle, türbelerin hepsinin yıktiması lazımdırdenilecektir.
1 5- Seyyidlerin,
Peygamberlerin i n
soyundan
geldikleri
hususunda insanlar tereddüde düşürülecektir.
1 6- Vaizleri azaltmaya ve etkisiz kı lmaya önem verilmelidir. 1 7- Müslümanlara hürriyet var diyerek, "Herkes dilediğini
yapabilir. Emr-i maruf ve nehy-i münker ve islam ahkamının öğretimi farz değildir" fikri yerleştirilecektir. 1 8- Müslümanların nesiini azaltmak için, doğum kontrolüne önem verilecektir.
1 9- İslam'ın yayılması ve Müslüman olmayanlara aşılanması 329
______
Başörtüsü inkarı ve lstismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
faaliyetleri kesinlikle engellenecektir. islam'ın yalnız Arapların dini olduğu fikri işlenecektir.
20- Hayır kurumlarının hudutları daraltılacak ve devlete ait bir hile i getirilecektir.
2 1 - Müslümanları Kur'an hakkında şüpheye düşürmek üzere içinde noksanlık ve fazlalık var. denilecektir.
Sekreter ikinci sırrı da açıkladı: Osmanlıyı yıkıma hazırlama ve İsrail'i kurma çabaları. . ikinci sır, bir asırlık bir zaman içinde İslam'ı yok edip unutturmak gayesi ile, bakanlıkta bu iş için çalışan yüksek rütbeli İ ngilizlere mahsus hazırlanmış, elli sayfalık bir plan dergisi idi. Bu planlar 14 maddede toplanmıştı. O planlarşunlardı: 1 - Buhara'yı, Tacikistan'!, Ermenistan'!, Horasan ve etrafı n ı istila etmek için, Rus çarı ile çok iyi bir ittifak ve yardım anlaşması kurmamız lazımdır.
2- islam alemini. hem içerden. hem de dışarıdan yıkmak için, Fransa ve Rusya ile. işbirliği yapmamız kaçınılmazdır.
3- Türk-iran hükümetleri arasına çok şiddetli ihti laflar sokup, her iki tarafta m i l l iyetçilik ve ırkçılık fikirlerini kuvvetlendirmemiz, ayrıca, birbirine komşu bütün Müslüman kabile ve milletierin arasına ve Müslüman ülkeler arasına düşmanlık sokmaınız şarttır. Halkı gruplara bölmek, eskileri dahil, bütün bozuk mezhepleri ihya edip, canlı tutmak ve birbirine düşürmek tam bir tahribat silahıdır. 4- islam ülkelerinden bazı bölgeleri gayrimüslim lerin eline
vermeğe çalışmalıdır. Mesela: Medine'yi Yahudi lere, İskenderiye'yi H ıristiyanlara, i mareyi Saibeye, Kermanşahı A l i'yi ilahlaştıran Nusayrilere, Musul u Yezidilere, İ ran körfezini Hindulara, Trablusu Dürzilere, Karsı Ermenilere, Maskatı H aricilere vermekte büyük fayda vardır. Sonra, bunları, para, silah ve gerekli bilgilerle takviye etmek gerekir ki, bunlar islam'ın vücudunda birer diken olsun. islam iyice 330
.Ahmet Akgül
_______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
yıkılıp kayboluncaya kadar, bunların yerlerini genişletmek lazımdır. 5- Osmanlı ve i ran'ı, birbirleriyle hiç anlaşamayan ufak mahalli devletlere bölmeyi planlamak amacımızdır. Hindistan'ın şimdiki hali gibi. Zira, şöyle bir nazariye var: "Parçala, hükmet, parçala, mahvet" 6- İ slam'ın bünyesinde, tahrif edilmiş d i n ve mezhepler ihdas etmek lazınıdır ve ihdas edeceğimiz bu dinlerin her birisinin bir memleketin insanlarının heva ve hevesine uygun olması için, çok ince bir plan yapılmal ıdır.
7- Zina, honıoseksüellik, içki ve kumar ile, halk arasına titne ve fesat tohumları saçılacaktır. Bunun için, bu memleketlerde yaşayan gayrimüslimler kul lanılacaktır. 8- i slam ülkelerinde zal im liderler yetiştirnıeye ve hükümet adam larını,
mümkün
o l duğu
kadar
as l ı
gayri
m ü s l i m lerden
seçtirmeliyiz. Bunu yapmak için. bazı ajanlarımızı sureten Müslüman. din adamı şekline sokup isteklerimizi . makamlaragetirmeye çalışı lmalıdır.
icra etmek
için,
yüksek
9- Mümkün mertebe Kur'an'nın öğretilmesine man i olunmalıdır. 1 0- Devlet adamlarının etrafına kendi adamlarımızı yerleştirip, onların vasıtası ile, bakanlığımızın arzularını tatbik etmek için, onları . bu devlet adamlarının müsteşariarı konumuna taşınmal ı dır. l l - Misyonerliğin sahasını genişletip, her sınıf ve nıesleğe b i l hassa
doktor, mühendis, muhasebeci v. s. gibi mesleklere sokmalıdır. i slam ülkelerinde k i l i se, okul, hastane, kütüphane ve hayır kurumları ismi altında propaganda, yayın merkezleri açınalı ve bunları, İ slam ülkelerinin dört bir bucağına yaymalıdır. M i lyonlarca Hıristiyan kitaplarını bedava dağıtılmalıdır. 1 2- Kız, erkek, bütün İ slam gençliğinin kafasını karıştırıp, İslam iyet hakkında şüphe ve tereddüte düşmelerini sağlanmalıdır.
1 3- i ç savaş ve ayaklanmaları sürekli kışkırtı lnıalıdır. 1 4- İ ktisatları tahrip edilecek, gelir kaynakları, ziraat sahaları bozdurulacak, su benıleri yıktırılacak. ırmaklar kurutulacak, tembe l l i k yaygınlaştırılacak, tembeller için, oyun yerleri açılacak. Uyuşturucu ''x• madde, içki, yaygı nlaştırılacaktır.
Kanh olacak (!?) (Bu başlık ve yazıdan kim ne anlarsa . . . )
'"''Kaynak: Yılmaz Karahan 1 www. acikistihbarat wm 331
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Serdar Akinan'ın yazısını, müsaadeleriyle ve herkes anlasın diye, kendimizce sadeleştirerek, aktarıyoruz: "Sevgi li arkadaşlar, siz çok ciddi bir kavram kargaşası yaşıyorsunuz. Yasayla anayasayı karıştı rıyorsunuz. 4 1 1 adet elin kanla yazılmış bir temel metni; bir felseteyi "sorunsuz" değiştirebileceğini varsayıyorsunuz. Fels.efeci İoanna Kuçuradi'nin anayasa kavramına getirdiği tanıma bir bakalım mı önce? "Bir grup, bir başka gruptan siyasi bağımsızlığını kazandığında, yani yeni bir devlet kurulduğunda, günümüzde insanların yaptığı i l k iş, bir anayasa hazırlamaktır. " "Siyasal bir birim olarak devletin iç yapısı ya da anayasası, başka bir deyişle belirli bir devlette devletin nasıl kurulduğu, çeşitli devlet tipleri arasındaki farkı oluşturmaktadır. " "Bu, rej i m farkından daha temel bir farktır ve aynı rejimin farklı ülkelerdeki işleyişini de etkileyecek bir ayrıntıdır. . Hala, anlamadınız mı? Peki birde şöyle toparlayalım: ,
ABD Anayasası : 1 775- 1 783 arası kolonyal İngiliz güçlerine karşı verilen uzun ve kanlı bir savaştan sonra kabul edilmiştir. En önemli değişikliklerin başında gelen köleliğin kaldırılması ise ( 1 3th amendment) iç savaş ile gerçekleştirilebilmiştir. İngiliz Anayasası: Hemen İngiliz Anayasası diye bir şey yok ki demeyin. Evet, İngiliz Anayasası'nın kökenieri Magna Carta ( 1 2 1 5) 'ya dayanır ve onun üzerine kuruludur. Şekil yönüyle de Yahudilerin Talmud'unu çağrıştırır. Yazılı olmayan, geleneğe ve tarihe bağlı kurallar sistemi. Ancak biraz tarih bilenler de bilir ki, bugünkü İngiliz yasaları, Cromwell'in 1. Charles'a karşı ayaklanması ( 1 642- 1650 arası; ilk burjuva devrimi olarak da kabul edilir) sonucunda, daha sonra l l . Charles'a kabul ettirdiki eri Habeas Corpus ( 1679) 'a dayanır. Bunlar da kapı gibi yazılı kurallardır. Yani İngiliz Anayasası vardır ama diğerlerine benzemez. Bu savaş da epey kanlı geçmiştir. Fransız Anayasası : Söylemeye gerek yok herhalde: 1 789 Fransız devrimi oldukça kanlı bir eylemdir. 332
Ahmet Akgül
--------"'
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Japon Anayasası: ( 1 947) General Mc Arthur neredeyse kendi elleriyle yazmıştır bu anayasayı. Hiroşima ve Nagazaki'de epey kan-can kay betm iştir. Alman Anayasası: ( 1 949) Münetiklerdikte enirmişlerdir. İtalyan Anayasası: ( 1 949) Galiplerdikte ettirmişlerdir. Rus Anayasası: ( 1 993) Yeltsin'in tankların üstündeki görüntüleri hala gözlerimizin önündedir. Diğer yandan onu önlemeye çalışanlar da hapislerde çürümüşlerdir. Kelleleri uçmadıysa, bunu Kızıl Ordu'nun saf değiştirmesine ve kanlı bir · yönetim değişimine fırsat vermediğine borçlu oldukları bir gerçektir. . Türkiye Cumhuriyeti Anayasası: ( 1 9�4) Kurtuluş Savaşı; ( 1 960) askeri darbe. ( 1 982) askeri darbe ... Üç anayasa da epey bir kan üzerine inşa edilmiştir, değişik nedenlerden olsa da durum böyledir. Şimdi bu işbirlikçi arkadaşlar anayasamızın "laiklik" taşını yerinden oynatmaya çalışıyorlar. Ne tarihten,
ne felsefeden,
ne sosyoloj iden
ne de
laftan
anlıyorlar... ABD ve İngiltere bunlara, "Yürü koçum, kim tutar sizi demesine güveniyorlar. Oysa kurucu felsefe i le oynuyorsun ... Kılıç çekiyorsun. Kime? 88 yıl önce bu toprakları o (Haçlı, emperyalist ve Siyonist) Müslüman katillerine vermeyenlere ... Şimdi, Müslümanların katilleriyle işbirliği yapan sen değil misin? Bu adamlar 88 yıl önceki aynı kati llerdeğil mi? Masalarında hala o haritalar dolaşnııyor mu? Yanlış yaptınız. ( Hak'tan ve halktan saptınız) Mertçe;
karşımıza
çıkarak; "Cumhuriyeti
yıkacağız,
manda
olacağız, Atatürk'ten kurtulacağız... " diyerek ve delikanlı gibi kan dökerek yapmadınız. Öte mahallenin itlerini (Sabataist kesimler ve Mason ik çeteyi A. A.) arkanıza alıp, kaçak kapıştınız. Şimdi adam seçiyorsunuz... Yanınızda üç tane Ilımlı-İslamcı, dört tane eski solcu aydın bozması. .. Karşınızda şahsiyetsiz bir muhalefet, üniformalarını hızla epriten bir üst yapı... O, 4 1 I el ''gerçekte" kaç kişiyi temsil ediyor? Göreceğiz... (Marazlı 333
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
medya marifetiyle, uzaktan kumandalı robotlara çevrilen halkımızdan ayartılan emanet aylar üzerinden, hıyanet kumarları oynayanların acı ve alçaltıcı akıbetini birlikte bekleme! iyiz. A. A.) Söz bitmiştir. Kansız olmaz. Ben demiyorum ... Tarih diyor.''" Ne mi aniatılmak isteniyor? Pes doğrusu!. . Sonunda kim mi kazanacak? Bu sefer masonlar ve münafıklar değil; Müslüman Türk halkı ve mazlumlar dünyası karlı çıkacak . . . . . Ve tabi, inşallah, kan akmayacak, ama herkes Bakkın gücüne katlanmak zorunda kalaca k! ...
iNSAN HAKLARI,ZlJLMÜN KILIFI Hayret, ne talihsiz günlere, yetişti k ya Rab . . Ayarsız arsızlara mı kaldı. insan hakları? Milletimi perişan eden, ülkemi harab Ha bu hırsıziara mı kaldı, insan hakları? Rahmet nizamı, İslam; barış köprüsü Hakka inanmayan ın, sahtedir hoşgörüsü H ai ne zor geliyor, bacımın başörtüsü Siitii bozuklara mı kaldı, insan hakları? İrticadiyerekten, islam ile savaşan H ı rsını alamayıp, A kiflere sataşan Ebu Le hep gibi, peygambere taş atan Bu hayasızlara m ı kaldı, insan hakları? Miting meydanlarında, horozlan ıp bağrışan Meclise girince de, korkudan buharlaşan Başöıtülü görünce, bozulup barbarlaşan Bu huysuzlara m ı kaldı, insan hakları? ''" l l . 02. 20081 Akşam 334
.Ah met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
A ıneri ka' da zenci lerle köpek leri bir tutan Bosna'da Çeçenya'da mazluına kan kusturan Bir fırsat bulunca da kökümüzü kurutan Bu soysuzlara mı kaldı, insan hakları? Demokrasi diyerek. despotizmi y ürüten Evrensel kuralları çiğney ip te tüküren Ladinlik batağında. ruhlarını çürüten Bu hayırsıziara mı kaldı. insan hakları? B i l k i alemdeki en kutsal varlık insandır Her insana tüm haklarını, veren islamdır Benim bu sözlerim, her haksızlığa isyandır Ah, bu nursuzlara m ı kaldı, insan hakları? Lafagelince bunlar, ne h i kmetler yumurtlar Bak hele, kuzu haklarını savunur kurtlar Şu, irtica donkişotları, birbiri n kutlar
Yahu, canavariara m ı kaldı. i nsan hakları?
Sabır be Ahmedim. çünkü selam et yakın Asla zaferden ümidin, kesme hasakın Sizler adalet düzenini. kurmaya bakın Ha bu şuursuzlara mı kaldı. insan hakları?
335
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
DİYOLOG KILIFLI BİR DEJENERASYON YAŞANMAKTAYOl Sabancı Holdingin Patroniçesi Güler Sabancı'nın parmağındaki, Osmanlı kavuğu şeklindeki yüzükte;
1 Yahudilerin bayrağındaki Davut Siyon yıldızı 2 H ı ristiyanların Haçı 3 Ve Arapça "'Allah"' yazısı olduğunu okuyunca, Hatay'da gerçekleştirilen ve İslamiyeti dejenere etmeyi hedefleyen Dinler arası Diyalog toplantılarının mahiyeti ve himayecileri daha bir netleşiyordu. Bir yandan Amerikan temsilciler Meclisi Ermeni soykırım tasarısını onayiayıp Türkiye'yi sıkıştı rı rken .. Papa, Ayasofya'yı kilise gibi kullanmak üzere Türkiye'yi ziyaret ederken Prof Dr. Anıl Çeçen gibi duyarlı ve tutarlı aydınlarımız "Anadolu da 1 6 eyaletli Bizans federe devleti oluşturulmaya çalışıl ıyor'· diye
feryat ederken,
Acaba AKP'Ii
Diyanetin
delaletiyle
(veya
dalaletiyle) Hatay'daki bu diyalog dalaveresi kime yarıyordu. ?!
"Medeniyetler Buluşması" Neyi Hatırlatayordu? "Medeniyetler Buluşması" ilk kez 1 095 yılında Papa İkinci Urban'ın çağrısı üstüne başladı. Papanın çağrısına uyan H ı ristiyan askerleri, önlerinde haç deseni olan kıyafetler giyerek Doğu'ya yöneldiler. Medeniyetler Buluşması için Müslümanlara giden i l k Batılı lar, henUz demokrasiyi ve seyreltilmiş uranyum içeren bombaları icat etmedikleri için ABD Başkanı Bush kadar etkili bir buluşma gerçekleştiremediler elbette. Ancak onlar da Medeniyetler Buluşması tarihinin i l k adımlarını attıkları için tarihteki yerlerini aldılar. Nitekim tarih, Batılıların Doğu'nun zenginliklerine sahip olmak için gerçekleştirdiği Medeniyetler Buluşması girişimleri ile dolu. Ancak Müslümanların Medeniyetler Buluşması anlayışı her nedense biraz farklı. Mesela ikinci Abdülhamit'in kurucusu olduğu Darülaceze'de ihtiyaç sahibi insanlara dinlerine göre ayrım yapılmadığı için cami, kilise ve havra kurma gereği hissedilm iş. Buna karşı lık Avrupa'nın Medeniyetler Buluşması anlayışı farklı olmalı ki Vatikan uzmanı Doç. Dr. A l i Murat Yel, Aksiyon Dergisi'ne yaptığı açıklamalarda Katolik dünyasının yeni ruhani lideri 1 6 . Benedict'in yeni bir Haçlı Seferi 336
l
ı
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
başlatmaya hazırlandığını öne sürüyor. Yeni seferin amacının Avrupa'yı yeniden Hıristiyanlaştırmak olduğunu belirterek, "Bu yeni dönemde Vatikan'ın Avrupa'da silahlı olmayan yeni bir fetih süreci başlataeağını söyleyebiliriz" diyor. İ ki
far k l ı
Medeniyetler
B u luşması
a n l ay ı ş ı
arasında
bu luşturulması makul olmayan bir uçurumun varlığı böylesine barizken; Batılıların kılıç kınlarında gizledikleri hoşgörünün bizde olmamasından dolayı rahatsızlık hisseden kimi çevrelerin olmasını, bilmem nasıl açıklamalıyız? Mesela "Medeniyetler ittifakı" projesinde Türkiye'nin partneri olan İspanya'nın tarihine bir bakalım: Yarımadadaki son Müslüman devleti olan Gırnata sultanlığının yıkılmasıyla ve bölgede Medeniyetler Buluşmasının kelimenin tam anlamıyla gerçekleşmesiyle beraber, İspanya'da H ıristiyan hakimiyetinde çok sayıda Müslüman kalmıştı.
1 497 senesinde Katolik Kral Ferdinand ve Kraliçe İzabella, yaptıkları
anlaşmayı hiçe sayarak kalan Müslümanların zorla Hıristiyanlaş tırılmasına ve böylece Medeniyetleri Buluşturmaya karar verdiler. Müslümanları kapalı mekaniara koyarak üzerlerine vaftiz suyu serpip
artık Hıristiyan oldukları ilan edildi. Kur'an-ı Kerim ve diğer Arapça eserler toplatıldı, kütüphaneler boşaltıldı, geleneksel kıyafetleri ve çocuklara Arapça öğreti 1 m esi yasak !andı. Cam i ler ki 1 iseye çev ri Id i. Aksi davrananlar Engizisyon'a sevkedildi. Kimi İspanyol kaynaklarına göre Engizisyon, Müslümanlar için üç binin üzeri nde ağır ölüm kararı vererek, ya kazığa ot urtmuşlar veya yakm ışlardır. Dolayısıyla, tarihinde Darülaceze gibi Medeniyetler Buluşması kavramı çerçevesinde örneklere sahip olan Türkiye'nin, Medeniyetler Buluşması konusunda İspanya'dan öğrene·ceği çok şey vardır(!) Bakın
Mümtaz'er Türköne
de
anlamamış
Medeniyetler
Buluşması'nın anlam ve önemini. Ne diyor? "Bugün Kudüs kan ağlıy()r. Bütün dinlerin, bütün mezheplerin mekanı olan bu kutsal şehir, tarih boyunca sadece Müslümanların yönetiminde kaldığı dönemlerde barış içinde yaşadı. Modern çağiara girildiği dönemde de Osmanlı yönetimi altında, rengarenk bir toplum barışı sürdürmeyi ve adil bir yönetim altında yaşamayı başardı. Aynı Kudüs, Haçlı seferlerinde Hıristiyan yönetimi altında katliamlara sahne oldu. "Medeniyetler ittifakı"nda partnerimiz olan İspanya'nın kovduğu Yahudi ler, bizim topraklarımııda selamet buldular. Yine aynı topraklarda tanı sekiz asır, o günün 337
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
dünyasının en gelişmiş ve incelmiş kültürünü, bilimini ve felsefesini geliştirmiş olan Müslümanların bugün izlerine bile rastlanmıyor. Bizim beş asra yakın, fası lasız yönettiğimiz Balkanlar'da, başlangıçta hangi di 1, din, kültür var ise bugün aynısı yaşamaya devam ediyor. Ye bugün, i slam dünyasından
gelen
terörü
sona
erdirmek
için,
" medeniyetler
uzlaşması" veya "medeniyetler ittifakı"ndan, yani Müslümanların şiddetten
arındırılmasından
bahsediyoruz.
Böyle
bir muhakeme
mantıklı geliyor mu?" Medeniyetler Buluşması'nın ne ınenem bir şey olduğunu bir '"c
gün hepimizan layacağız.
Bizi Diyalogla oyalarken ABD Ermeni tasarısını onayhyordu! A B D Temsilciler
Meclisi
Uluslararası
İ lişkiler
Komitesi
'Ermeni soykırımı'nı tanıyan iki tasarıyı kabul ediyor. Komite,
Bush
yönetiminin
karşı
çıkmasına
rağmen
dün
görüştüğü iki ayrı tasarıyı kabul ediyor. Tasarılardan biri Bush'un konuyu ülkenin dış politikasına yansıtınasını, diğeri ise Türkiye'nin soykırımı tanımasını içeriyor. A B D Dışişleri Bakanlığı, oylama öncesi tasarıların reddiyle ilgili korniteye bir mektup gönderiyor. Mektupta tasarıların kabul edilmesinin Türkiye ile ilişkilere zarar vereceği belirtilip, dil suyu dökülüyor.. ! ?
l
Mart'ın intikamı ahmyordu!
Tasarıları
sunanlar arasında yer
alan
Demokrat
Part i l i
m i l letveki l i Adam Schift� TBMM'ni n 1 Mart tezkeresine rağmen , Türkiye ile i l i şkilerin bozulmadığını ve tasarıların kabul edilmesiyle de Türk-Amerikan i l işkilerinin zarar görmeyeceğini söylüyor. Schift� "Türkiye ile ilişkilerimiz devam edecek ama bu karş ı l ı k l ı saygı ve tarihi
gerçeklerin
Kaliforniya
kabulü ile olmalı" diyor.
m i lletveki li
Dana
Rohrabacher
Cumhuriyetçi ise
gerçeklertemelinde ilişki kurmalıyız" şeklinde konuşuyor! ..
Barbar Batı, Orhan Pamuk'a niye sahip çıkıyordu?
ın
Suavi Kemal, 23 Ey lül 2005. Milli Gazete 338
Parti
" Dostlarıınızla
_:Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
BAY Orhan PAMUK kalkıp 'Türkiye'de 1 mi lyon Ermeni ve 30 bin Kürt katledildi , bunu benden başka kimse söylemeye cesaret edemez' dedi. Evet, el bette, O konuşma özgürlüğüne sahip, bizler de yasalarım ız gereği
bu provakatif BAY'ııı yargılanmas ı n ı
isteme
hakkına sahibiz öyle değil mi? Hiç kimse benim ülkemi, Türkiye'mi, u i uslararası arenada suçlu göstermek -zor durumda bırakmak isteyen birileriyle el ele 'YALANCI Ş A H İ TL İ K' yapamaz- yaparsa bunun kanun önünde hesabını vermek zorundadır. Türk medyasından bir yazarın yorumuna baka l ı m : 'Washington Post ve New York Times başyazı yazdılar. New York Times'daki makale
şöyle
başlıyor:
'Başbakan
Erdoğan
önümüzdeki
hafta
Birleşmiş M i lletler'de Türkiye'nin A B üyeliğini yavaştatmaya aday konulardan birini ele alacak: Kıbrıs'ın tanınması. A m a asıl Erdoğan, Türk kimliğini 'aşağıladığı' gerekçesiyle hakkında dava açılan ünlü Türk yazar Orhan Pamuk'un durumunu ele almalı.' Hemen hemen tüm makaleler, Pamuk'la ilgili açılan davanın Avrupa Birliği sürecinde bir Türkiye için hayal kırıklığı olduğunu vurguluyor. Yazıların hışmı ve aktarmaya çalıştığı 'aciliyet' duygusu şaşırtıcı. Çünkü Pamuk'un hapse girmesi gibi bir ihtimal gerçek anlamda
yok
ve
'hakkında
soruşturma
açılması'
Türkiye'de
kamuoyunun ön satlarındaki insanlar için 'kanıksanan' bir durum. Tam aralarda. üst düzey bir siyasetçi sohbet esnasında 'Siz Amerika'yı tanıyorsunuz. Neden Orhan Pamuk'a bu kadar destek var? Arkasında ne var?' diye soruyor. Dilimin döndüğünce Pamuk'un şu anda yurtdışında en tanınan Türk yazar olduğunu; edebiyatta Nobel alabileceğini; kitaplarının çok sattığını ve Pamuk'a dava açan Savcı Turgay Evsen'e gerekçe o luşturan Türklüğü alenen aşağılamak' gibi bir suçun Batı kamuoyunda 'algılanmasının' neredeyse i m kansız olduğunu anlatmaya çalışıyorum.' Evet, Türk
medyasının
bazı
kalemlerine
göre
Türklüğü
aşağılamakgibi bir suç' Batı kamuoyundaanlaşı lmazbir durum-MUŞ. BAY Pamuk'un asla yargılanmaması gerekiyor-MUŞ. Şimdi ey değerli okur, size tam bu noktada, A B D-New York'tan bir okurumun geçenlerde gönderdiği notu aktaracağım; New Orleans kasırgasından 35 gün sonra, A B D'deki önemli TV
kanallarından birinde açık oturum var, Fransız şarkıcı Celin D İ ON 339
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
konuşuyor, Bush'un beceriksizl iğini, sözde güçlü Amerikan yönetiminin aslında ne kadar beceriksiz olduğunun ortaya çıktığını anlatıyor derken O'nun ardından bir zenci uzman söz alıyor ve 'BUSH H Ü K Ü M ET i J R K Ç J D J R , B U S H H Ü K Ü M ET i Z E N C i DÜŞMANIDIR, HiSPANiK DÜŞMANIDIR (Güney Amerika'dan Meksika'dan gelen Latin göçmenlere hispanik diye hitap edil iyor)' diyor ve bilin bakalım ne oluyor? Pat, TV ekranı karartı lıyor, bir-iki dakika sonra programın yöneticisi ekrana çıkıp 'bu beyin provoke k ı ş k ı rt ı c ı e d i c i sözlerinden ötürü özür d i l e riz, bu aleni Cumhuriyetçileri-Bush'u, Amerikalıları aşağılamaktır, bu suçtur, devam ına i�in vermeyeceğiz' deyip, adamcağıza sansür · uyguluyor, ekrandan anında uzaklaştırıyorlar.' Yani, SAM Arncam kendine provokatif davrananı 'yargısız sualsiz susturur' ama benim vatanıma birileri küfi.ir edince ben yargılanmasını isteyeınein. Öyle mi? Yan ı l ıyorlar. . . İSTERiM, haksız ve provokatif Orhan PAM UK'un - yargılanmasını- iSTiYORUM. m Yeni Şafak gazetesi Boğaziçi Üniversitesinin Ermeni Konferansma tepki gösteren subaylarla dalga geçiyordu: "Paşa paşa eylem yapacaklar" diyordu. Emekli Subaylar Derneği, 2325 Eylül'de yapılması planlanan Ermeni Konteransı için eylem planı hazırlanmıştı. TESUD Başkanı Küçükoğlu, 'ayakları mız dayanıncaya kadar oradayız' �nesaj ı veriyordu. Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Başkanı Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, 2325 Eylül'de Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılması planlanan 'İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri' başlıklı konferansı için yapacakları eylem planları çerçevesinde SOO'ye yakın kişiyle katılacakları protesto için, şayet içeri alınmazlarsa kapıda 'alternatif toplantı' adında bir etkinlik yapacaklarını söylüyordu.. İslam'ı Protestanlaştırmayı amaçlayan Hatay randevusu gerçekleşiyordu!
''13Güler KömürciL Akşam
340
_:A hmet Akgü l,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Hatay'daki Medeniyetler Buluşmasında dinlerin temsilcileri bir araya geliyordu. Diyanet işleri Başkanı Bardakoğlu'nun ev sahipliği ni yaptığı buluşmayı Dışişleri Bakanlığı da aktifolarak destekliyordu.
DÜNYANIN gözü 2530 Eylül tarihleri arasında Hatay"a çevriliyordu. Başbakan Tayyip Erdoğa n ' ın açılışını yaptığı toplantıda 'Global teröre karşı uluslararası bir platform oluşturalım' çağrısı yapılarak kapalı biçimde ırak ve Afganistan işgaline direnen m i l l i hareketler İslami terör olarak gösteriliyordu. Dışişleri Bakanlığı tarafından buluşmaya davet edilen Papa 1 6.
Benedikt, Vatikan'ın 4 üst düzey yöneticisini Hatay'a gönderiyordu.
Toplantıya Papa adına Vatikan Dinlerarası Diyaloglardan Sorumlu
Pier Luigi Celata, Birleşmiş M i l letler Vatikan Daimi Gözlemcisi Francesco Brugnaro, Roma Cemaati Başkanı Büyükelçi Mario Sciabja ile
Kardinal Yardımcısı ve Papa'nın sözcüsü Büyükelçi
Vatikan Ekonomik işler Sayınanı Franco Cracigel iyordu.
Ali Bardakoğlu'nun ev sahibi Mesrob Mutafyan, Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos, Türkiye Yahudileri Halıarnbaşı İsak Haleva, Suriye Antakya Si.iryani Ortodoks Patriği lgnatius Zekka l. Ayvaz, Türkiye Musevi Cemiyeti Başkanı Silvio Ovailyo ile çeşitli Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr.
sıfatıyla katıldığı toplantıya Ermeni Patriği
diniere
mensup yüksek
din
görevlileri
katılıyordu.
Toplantıları
Türkiye'de temsilciliği bulunan 37 ülkenin büyükelçisi de izl iyordu.
El Cezire Yayınhyordu Böylece dini liderleri Türkiye'de buluşturacak, dünyaya toplu mesaj vermelerini sağlayacak bir toplantının AB sürecini olumlu etkileyeceğini savunan Dışişleri Bakanlığı, Medeniyetler Buluşması'nı aktif olarak destekliyordu. Toplantıyı çok sayıda uluslararası medya mensubu ilgi gösteriyordu. El Cezire Televizyonu toplantı sırasında Hatay'dan canlı yayın gerçekleştiriyordu. Toplantının programını, Hatay Valisi girişimiyle
kurulan
hazı r l a m ı ş t ı .
Hatay
M ustafa
Evrensel
Kemal
Abdülkadir Sa rı ' nın
Değerleri
Ü n i versitesi
Koruma Tayfur
Derneği Sökmen
Kampusu'ndaki toplantılara Türk akademisyenlerin yanı sıra Amerika, Fransa, İngiltere, Almanya, Bosna Hersek, Rusya, Kanada, İsviçre, Pakistan,
Belçika,
İ ran,
Yunanistan,
üniversitelerden gelen bilim adamları buluşan
dini
!iderler,
pazar
sabahı 34 1
Mısır ve
Fas'taki
çeşitli
45 tebliğ sunmuşlardı. Hatay'da kendi
ceınaatlerine
ait
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
ibadethanelerdeki ayinleri yönetiyor, açılışta Ermeni Korosu, Kültür Bakanlığı Tasavvuf Müziği Korosu, Türkiye Hahambaşı l ığı Korosu konser veriyordu.
Trilyonluk bütçe nereden geliyordu? Vali A bdülkadir Sarı, 600 milyar liralık bütçenin 400 milyarının Tanıtma Fonu'ndan, kalanının da Hatayl ı işadam larının bağışlarıyla karşılandığı nı söylüyordu. Etkinliğin ilk logosunda Hatay ismi, üç dinin simgesiyle yazılmıştı. A harfi yerine altı köşeli Davut Yıldızı, T harfi yerine haç, Y harfi yerine yeşil hilal kullanılmıştı. Ancak logoya tepkiler de geldi. AKP Hatay Mil letvekili Fuat Geçen, şu açıklamayı yaptı: 'Hatay Vatikanlaştırılmak isteniyor. Sırayla bazı şeyler yapılmaya başlandı. Önce Kürt sorunu söylem i. arkasından Ermeni oyunu, şimdi de din değiştirme olayları. Çan, Hazan ve Ezan bir arada olacakmış. Barış, diyalog diyorlar ama bunlar bize zarar veriyor. Dini duyarlılıklarınıız dejenere edi liyor.' Bunun üzerine Hatay Evrensel Değerleri Koruma Derneği Başkanı Hatay Müftüsü Mustafa Yarlı ile Hatay Valisi Abdülkadir Sarı, logonun başına kırmızı hilal eklenmesi ne karar verdi. Davetiyeler yeni logoyla basıldı. Ama niye Hatay, niye Diyalog? diye soranların sesini marazlı medya duyurmuyordu.
Papa'yla Pazarlık Yapılıyordu! Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Papa 1 6. Benedikt'in bu yıl içinde Fener Rum Patriği Bartholomeos'un girişimi üzerine Türkiye'ye 'resmi ziyaret' yapmasının önünü kes m işti. Çankaya Köşkü ile Dışişleri Bakanlığı arasında yapılan İstişareler sonunda, 'Papa Bartholomeos'un daveti üzerine Türkiye'ye geldi' anlayışını ortadan kaldırmak için 1 6. Benedikt'in 2006 yılında Türkiye'ye 'resmi ziyaret' yapması için davet edilmesi kararlaştırıldı. Bunun üzerine Sezer, Papa'yı 2006 yılında Türkiye'ye davet etmişti. Cumhurbaşkanı Sezer'in Papa 16. Benedikt'e ' resmi ziyaret' daveti önceki gün Türkiye'nin Vatikan Büyükelçiği tarafından Vatikan'a i Jetilm işti.
Sn. Ahmet Necdet Sezer'in Papa'yı resmen daveti Haçlılara bayram ettiriyordu! Pa pa 1 6 . Benedikt'in Ahmet Necdet Sezer tarafından Türkiye'ye •
davet edilmesine i l k olumlu tepki İtalya Parlamentosu Dışişleri 342
--------�Ahmet Akgül.
__ __ __ __ __ __ __ __ __ _ __
Komisyonu Başkanı Giovanna Melandri'den geldi. Demokratik Sol Parti'li kadın milletvekili Melandri'nin yaptığı yazılı açıklama özetle şöyle: 'Bu resmi daveıle dinler ve kültürler arası ilişki le re Türkiye'nin ne denli önem verdiğini ve kilit rol oynadığını bir kez daha görmüş olduk. Türkiye, Hıristiyan ve İslam dinleri arasında diyalog kurarak önemli görevler üstlenmektedir. Her geçen gün emin adımlarla AB yolunda yürüyen Türkiye'ye gereken destek verilmelidir. Şimdi temennimiz Türkiye'nin 3 Ekim'de hak ettiği müzakerelerin başlamasını görmektir.'
Hizbuttabrir, Niye Tahrik ediliyordu!? Ben Hizbut Tahrir'in çalışmalarını, son yıl larda Orta Asya'da, özellikle de Özbekistan'daki güçlü konumlarıyla izliyorum. Türkiye'de son bir yılda yeniden kendilerinden söz ettirmeye başladılar. Sovyetler'in dağılmasından, özellikle de 1 995'lerden sonra Orta Asya'da ciddi bir nüfuz edindiler, bazı ülkelerde rejimler tarafından "birinci tehdit" olarak tanıınlandılar. Özbekistan'da çok sayıda örgüt mensubu islam Kerinıov tarafından hapse atı l d ı . A ncak şiddete. s i l a h l ı mücadeleye başvurmamaları hareket alanlarını genişletti. ABD ve ingi ltere, Kerimov'un Hizbut Tahrir'e yönelik acımasız uygulamalarını yer yer eleştirdi. Öncelikle şunu belirtelim: Fatih Camii ve Hacı bayram'daki gösteriden sonra gözaltına al ınanların hangi suçlamayla yargılanacağı taı1ışılıyor. Dünyanın hiçbir ülkesi. bu örgütü terör listesine almadı, dolayısıyla, terör suçundan yargılanmaları imkansız. Peki, Hizbut Tahrir bu dönemde, özellikle PKK sorunu yeniden t ı rmanırken, A n adolu kentlerinde etn i k çatışma senaryoları uygulanırken, neden Türkiye'nin gündemine yeniden girdi? Kanaatlerimin yanlış olabileceğinden duyduğum endişeyle, son çıkışı bu çevreleri yakından tanıyan/izleyen bazı kişilerle konuştum: Özellikle Hamza Türkmen'in özet ve net değerlendirmesinden çok yararlandım. Paylaşayım: 1- Hizbut Tahrir'in tüm söylemi 1 95060 yıllarının söylemidir. Oysa elli yılda dünya çok değişti. Hizbut Tahrir bu söylemiyle bir nevi mezhepleşti. Tarih-toplum değerlendirmesi çok zayıf. Sorun da burada. 2- Elli yıl önce ya sosyalist olacaktın ız ya kapitalist. Onlar Hilafet yolunu tercih ettiler. Müslümanları bu yolla birleştirebileceklerine inandılar. Söylemleri, 1 960-70'lerin sağcı/milliyetçi yaklaşırnma benziyor. 343
.Başörtüsü lnkarı ve lstismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
3- Bir bölgede bin kişiye ulaştıklarında orayı vilayet olarak kabul edip vali atıyorlar. Açık faaliyete o zaman baş lıyorlar. 4- Merhum Ercüment Özkan onların Türkiye'deki l ideriydi_ Hapiste onlardan ayrıldı_ Onları Arapçılıkla suçladı. A ncak I 980'lere kadaryine onların kavram larıyla konuştu. 80'1erde bunu da terk etti. 5- Şimdiye kadar silahlı mücadeleye başvurmadılar.
6- Ancak bunun bir istisnası var: 1 955'lerde Ürdün'de belirgin bir güce eriştiler. Bürokraside, askeriyede ve eğitimde ciddi taraftar edindiler. Kral Hüseyin bunların etkisini kırmak için, o dönemde Mısır'ın tasfiye etmeye çalıştığı İhvan-ı Müslinıin'i Ürdün'de serbest bıraktı_ Bu nedenle H izbut Tahrir ihvan'ı uzlaşnıacılıkla suçladı_
7- Suriye-Ürdün-Filistin'i içine alan Büyük Suriye'de Hilafet'i
tesis etmek için harekete geçtiler. Ürdün ordusundan bir tankçı albayı öne çıkarıp aşiretlerin desteğini almaya çalıştılar. Amaç, bu destekle Ürdün yönetimini devirmekti. Ancak albay bunları sattı. Ağır darbe yediler. B irçoğu ülkeden kaçtı. Hareketin öncüsü Takyüddin Nabhani de kaçanlar arasındaydı. 8- B i r ara Libya lideri Muammer Kaddafi ile mücadele ettiler. Kaddafi Hizbut Tahrir mensubu birçok askeri idam etti_ Yine Mısır yönetimi de örgüte bağlı birçok kişiyi idam etti. 9- İlginç bir not daha: Yeniden Milli Mücadele Hareketi, Arap dünyasından gelen 'yıkıcı İslami söylem'i yunıuşatmak için ortaya çıktı. Yani islami söylem millileştirildi. Bir anlamda H i lafetçi Hizbut Tahrir'in etkisini kırdı. (Şimdi tersi mi olacak?) Görüştüklerinıin ortalama kanaatleri şöyle: Örgüt mensupları samimi. Harekete geçtikleri konjonktür çok kötü. Birileri önlerini açıyor olabilir. . . 1 995'te Londra'da Hi lafet Konferansı yapıldı. On bin kişi katıldı. Bu olaydan sonra Hizbut Tahrir OrtaAsya'ya yöneldi ve çok güçlendi. Geçen yıl Türkiye'de " Hizbut Tahrir terör örgütü mü değil mi" konulu bir toplantı yapıldı. ABD ve İngiltere'nin desteğiyle. Bu toplantıdan sonra da Türkiye'deki çalışmalar yoğunlaştı ! .. B ilecik'ten Trabzon'a kadar yaymaya çalışılan etnik çatışma tezlerinin geri plana itilip Türkiye'de sadece HizbutTahrir sorunu varmış gibi gösterilmesinin tek sebebi, örgütün bizzat kendisidir. Birkaç cam ide slogan atarak, Türkiye'nin gerçek gündemini unutturabildiler. B u ülkenin dikkatini başka yöne çevirebildiler. Anadolu için e n büyük riski 344
Ahmet Akgül
_______
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
oluşturan ve birilerinin alabildiğine provoke ettiği çözülme stratejisinin daha rahat uygulanabilmesi için elverişli bir zem in oluşturmayı başardılar. Tebrikler doğrusu! . .''" Evet, ABD ve ingiltere'yi gi.idümüne alan Siyonist ve emperyalist merkezler, İslam dünyasındaki geri kalmışlık ve kargaşayı bahane ederek, kendi kontrollerin de, "Halife kılıfı bir dini meşruiyet m isyonu" oluşturmak, bunu da "Yeni bir ümit ışığı gibi" sunarak, asırlardır ezilen ve sömürülen Müslümanların diriliş ve öze dönüş hareketlerini bÖğmak ve bozmak istemektedir. Ilımlı İslam saptarmaları ve Dinler arası Diyalog safsataları da bu sinsi hesapların bir ifadesidir. ·
Şehit cenazeterindeki "siyasi" simgeye niye dikkat edilmiyordu? Şehit uzman çavuş Suat Ocak için Adana'nın Kozan i lçesinde yapılan cenaze töreninde. biricik eşi Bahar Ocak, bayrağa sarıl ı tabutun üzerine kapanmış, bırakmıyordu! .. Dikkat ettiniz mi bilmem!.. Bahar Ocak, başörtülüydü!.. Şehit jandarma komando er İbrahim Ceylan için istanbul Şişli''deki Levent Camii'nde düzenlenen cenaze töreninde, oğlunun tabutuna sarılan Ayşe Ceylan'ın hal i yürekler acısıydı ! . .. Dikkat ettiniz mi bilmem! .. Ayşe Ceylan, başörtülüydü! .. Yine aynı törende kendini yerlere atıp, ·'Kürtçe ağıtlar'" yakan Diyarbakırlı piyade onbaşı Yüksel Kutlu'nun annesi Zülfıiye Kutlu da başörtülüydü! .. Evet!.. Onlar, bu memleketin "asli sahipleri'" olduklarını biliyorlar!.. Onun için "yokluklar arasında" büyüttükleri evlatlarını davut zurna eşliğinde gözlerini kırmadan, "güle oynaya" ölüme gönderiyorlar! .. Peki ya onların "inançları gereği" başlarına taktıkları örtüyü "irticanın simgesi'' o larak ilan edip, onlara "parya'' muamelesi yapmaya katkışan "kutsal laiklik bekçileri"' ne yapıyorlar?.. Siz "kaymak tabak�ına" mensup bu zat-ı muhteremlerin oturdukları lüks semtlerden, köşklerden, yalılardan, şimdiye kadar "şehit cenazesi"' kalktığına tanık oldunuz m u hiç?.. Hayır! .. Neden?.. Çünkü onlar, "doğuştan şanslı olan" kendi çocuklarını, bırakın cepheye, a�kere göndermernek için dahi ''kı lı kırk" yarıyorlar, "bin dereden" su getiriyorlar! .. ".
''14
ibrahim Karagül Y. Şafak
345
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Onların çocukları, ya "yurtdışında'' çalışıyorl.ar, ya "bir yerlerde" mastır yapıyorlar, ya "çürük" raporu alıyorlar, ya da "kaytarmanın" bir yolunu bulunuyorlar!.. Kaytaramayanlar ise "adalarda", "yal ıl arda", "beş yıldızlı otellerde" komandoluk yapıyorlar! .. Ama "memleketin kaynıağı nı" da yine onlar yiyorlar! .. Öz vatanlarında "garip" duruma .. muamelesi görenler, "eğitim düşüp öz vatanlarında ·'parya özgürlükleri" ellerinden alınanlar, "devlet daireleri ne'· sokulmayanlar, "haksızlıkların'' ortadan kaldırılması için seçim meydanlarında "Başörti.isü bizim namus meselemizdir! .. '' diye esip gürleyen Tayyi p Erdoğan v e partisine oy verdiler! .. Ancak, Erdoğan, şimdi "başörtüsir· meselesine kayıtsız kalıyor, .. "manevi işkenceye tabi tutulan kitlelerin feryatlarına kulaklarını tıkıyor!.. Bir fırsatını bulup kendisine ulaşabilenleri, ·'Acele etmeyin, toplumsal mutakabatın oluşmasını bekleyin!..'' diye başından savıyor!.. O kendisini iktidara taşıyan "başörtüsü" meselesi ile değil, ·'kürt meselesi" ile ilgileniyor! .. Başörtüsü takan anneler, "çocuklarının mezuniyet törenlerine" sokulmuyor!.. B aşörtüsü tak an kadın 1 ar, "ehliyet sınavları na" alınmıyor!.. Başörtüsü takan öğrenciler bırakın "üniversiteleri", artık "özel dershanelere" bile girem iyorlar! .. "Türk mil letinden" aldığı gücü, ''karanlık odakların" emrine veren iktidar sayesinde, yakında memleketin bütün caddeleri ve sokakları "kamusal alan" ilan edilip, başörtülü kadınlar evlerinin içinde "hapis kalmaya'· mahkum edil irse hiç şaşırmayın! .. Çünkü "zulmün'' ibresi, orayı işaret ediyor! . �"" Ülkelerin rahat sömürülmesi için dini ve milli duygularının körleştirilmesi ve toplumun köleleştirilmesi gerekiyor. Şimdi Diyalog .
işte bu amaca hizmet ediyor.
İşteTarihi Belge:
Siyonist, Nelson A. Rockefeller'den ABD Başkanı Eisenhower'e 1956'da yazılan gizli mektup, diyalog dalaveresine zemin hazırlıyordu!
ı•J�
İsratil Kumbasar/Yeniçağ 346
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
"Sevgili Başkanım. Az gelişmiş ülkeler için daha akıllı ve cesur bir yardım programı hakkında yapmış olduğum teklifler dolayısıyla Camp David'de cereyan eden uzun ve yorucu tartışmalara tekrar dönmeyi gereksiz bulurum. Bununla beraber, gereksiz siyasi olaylar, tartışmalarımızın verimsiz olmadığını göstermiştir. Bu bakımdan herhangi bir orjinallik iddiası taşımayan ve fakat dış politikamızın önemli sorunlarından birini teşkil eden mesele hakkında, yararlı olacağına inandığım görüşlerimi bildirmenin zamanı gelmiştir. Dış politikamızın genel çizgisi hakkında, hükümetle temelde hiçbir fikir ayrılığım yoktur ve hiçbir zaman da olmadı. En azından herhangi bir insan kadar askeri paktların önemini ben de kabul ediyorum. Fakat bunların . şimdiye kadar Dışişleri Bakanlığı'nın yapageldiğinden daha başka bir biçimde ele alınması gerektiği kanısındayım. Tam da şu sırada Rusların izlediği aktif dış politika sonucu. askeri paktların, gittikçe halkların gözünden düşmekte olduğu gerçeğini de görmek zorundayız. SEATO Paktı bunun en belirgin örneğidir. En önemli Asya ülkeleri bu pakta girmeyi reddetti ler. En son askeri projelerimizin kaderi, evvelki lerden daha da kötü oldu. Örneğin Bağdat Paktı. Oysa bu paktı, Dujlas, Amerikan diplomasisinin önemli bir başarısı, ingilizler de kendi başarıları olarak ilan ettiler. Bağdat Paktı'nın, kağıt ve harita üzerinde iyi bir görünüş arzettiği doğrudur. Zira bu pakt, Ortadoğu'nun dört ülkesini, bizim çıkarianınıza uygun düşen tek bir pakt içinde toplamaktadır. Bu ülkeler. Komünist dünyanın güney sınır çizgisi üzerinde bulunmaktadırlar. Ayrıca, kıymetli stratejik hammadde rezervlerine ve kalabalik insan gücüne sahiptirler. Bağdat Paktı üyesi olan Türkiye, aynı zamanda NATO yoluyla bizim savunma sistemimize bağlanmıştır. Pakistan ise, aynı zamanda SEATO üyesidir. Ortadoğu'daki birçok A rap ülkesi, Bağdat Paktı'nın kendi ulusal çıkarlarına karşı olduğunu ileri sürerek bu pakta girmemişlerdir. Gerçekten de yarattığımız bu askeri paktlar, ne Güneydoğu Asya'da, ne de Ortadoğu'da arzuladığımız hedeflere ulaşmamıştır. Çünkü bu paktlar başanya ulaşmaları için hayati önem taşıyan bazı ülkeleri içlerine almaya muvaffak olamamışlardır. Bütün bunlarla, bu askeri organizasyonların bizim için bir değeri olmadığını, kurulmamaları gerektiğini söylemek istemiyorum. Ben bu paktları değil, oııların kurulmasında kullanılan yol ve metodları eleştiriyorum. Şu 347
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
meşhur Standart Oil tröstü için iyi olan ABD için de iyidir tekerlernesi ni burada tekrarlamak istemiyorum. Fakat yine de gerek Bağdat Paktı'nın, gerekse SEATO ülkelerinin çok değerli kaynaklarından bizim yeterince yararlanamadığımız gerçeğini gözden uzak tutmam. Ayrıca, bu paktlar, bizim için hayati önem taşıyan köprübaşlarının güvenliğini dahi garanti altına al amam ışiard ır. i kinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Asya politikamızın başarısızlığı; Rus yöneticilerinin, Hindistan . Burma ve A(ganistan'a yaptıkları ziyaretierin ve Sovyetlerin bu bölgede büyük yatırımları kapsayan ekonom i k işbi ri i ği ne gösterdi k leri büyük arzu ve teşebbüsleri n ışığı altında incelenecek olursa, çok daha açıklık kazanır. Bu güne dek maalesef etkili bir şekilde karşı koymayı başaramadığımız bu Rus adımları, bütün Asya ülkelerinin geleceği bakımından geniş ölçüde ekonomik ve politik sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden biz mevcut askeri pakt ve anlaşmaları sağlamlaştırmak yanında, yenilerini de kurmak istersek-bucins paktların çeşitli ülkelerleolan ilişkilerimizde zorunl u ve uygun biçim olduğunu kabul etmek şartıyla- karşımıza çıkan yeni duruma uygun davranış göstermekle işe başlamalıyız. Bizim politikamız hem global. yani dünyanın bütün kara parçalarını kapsayan, hem de total olmalıdır. Yani politik, askeri, ekonomik. psikolojik tedbirleri ve özel metodları bir bütün içinde bir araya getirmelidir. Başka bir deyişle . yapılacak şey, atlarınıızın hepsini bir tek arabaya koşınaktır. Görüşüınü daha iyi ortaya koyabilmek için -yüzeysel de olsa dış politikam ıza ait birkaç ilkenin, Avrupa ve Asya'da nasıl uygulandığını tahlil etmeye çalışacağım. Bilindiği gibi, Avrupa'da ekonomik yardımla işe başladık. Marshall planı olmasaydı, NATO'nun kurulması mümkün olamazdı. Marshall planıyla gerçekleştirilen şey, baskının her çeşidinin kullanıldığı, koordine bir dış politika sağlamak oldu. Bu politika ise, umduğumuz ve planladığı m ız gibi sağlam bir askeri paktın kurulmasına götürdü. Asya'daki çabalarımız daha az başarı l ı sonuçlar verdi. Kanaatimce, bunun esas nedeni, tek şeyle açıklanabilir. Kurulmasını arzu ettiğimiz ittifaklar için gerekli ekonomik hazırlıkların önemini küçi.iınsediğiıniz bir dönemde, şiddet ve baskı anlayışı fazlasıyla göze batacak şekilde ortaya kondu. ittifakların askeri yönü çok sivriltildi. 348
....A.: hmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Hayati önem taşıyan ekonomik görüşün, Dışişleri Bakanlığı'nca küçümsenmesi, SEATO ve Bağdat
Paktı'nın
kum
üstüne
inşaa
edilmesine yol açtı. Bence bu kum, çimento ile pekiştirilmelidir. Bayrağın ticareti takip etmesi bir Amerikan geleneğidir. Bu akıllı geleneğe rağmen, biz bütün enerjimizi SEATO'nun askeri yönüne harcadık. ABD'nin Çan-Kay-Şek ile birlikte Komünist Çin'e karşı açacağı bir savaşa, SEATO üyelerinin katılacağın ı tasavvur etmek,
hemen
hemen
imkansızdır.
Bununla
birl ikte,
Dışişleri
Bakanlığı m ız böyle bir tasavvurun hesabı içindeydi. Kaçınılmazlığını sizin de şimdi bizzat kabul ettiğiniz ekonom ik tedbirlerin, düşüncesizce atılan askeri adımlar yüzünden neticesiz kaldığı bir gerçektir. Bu gerçeğin, hükümet adam larımız tarafından gittikçe görülmesi beni memnun etmektedir. Eğer askeri paktların ve kuruluşların yolları, önceden ekonomik tedbirlerle döşenmemişse atılacak askeri adımlara itiraz edilmemesi gerekir. Sayın
Başkanını,
bil iyoruz ki; dünyanın
geniş
bölgelerini
kapsayan az gelişmiş ülkelerde. sermaye, teçhizat, idari personel ve teknik uzman eksikliği en önemli meseledir. Bütün planlamalarımızda, bu gerçeği daima hesaba katmak zorundayız. Askeri pakt ve tedbirlerin gerekliliğine inanıyorsak, bunların faturasını da ödemeye hazır olmak gerekir. Düşüncelerimin pratikteki en somut örneği, hatırlayacağınız gibi, bizzat meşgul olduğum İran tecrübesidir. Ekonomik yardımı harekete geçirerek i ran petrolüne el koymayı başardık ve bu ülkenin ekonomisine
yerleşti k. İ ran'da ekonomik pozisyonumuzun kuvvetlenmesi, bu ülkenin
dış politikasının kontrol üm üz altına girmesi ve özellikle Bağdat Paktı'na üye olmasını sağladı. Halihazırda, iran Şahı, elçinıize danışmadan hükümetinde
herhangi
bir
deği ş i k l i k
yapmaya
bile
cesaret
edememektedir. Kısaca söylemek gerekirse: Burada ileri sürülen düşünceler beni ve arkadaşlarımı, politik' program ımızın aşağıdaki
temel
i l kelere
oturttilması zorunluluğuna götürdü:
1 - Biz, askeri paktlarımızı kurmaya ve sağlamlaştırmayı hedef alan tedbirlere devam etmekteyiz. Çünkü bu paktlar, herhangi bir komünist saldırısını ve ulusal hareketleri önlemekte faydalı olacaktır. Bundan başka Asya'da ve Ortadoğu'daki pozisyonlarımızı her yönden sağlamlaştı racaktır. 349
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Şu önemli geçeği gözden uzak tutamayız: magnezyum, krom, kalay, çinko ve tabii kauçuğunıuzun tamamı, bakır ve petroilimüzün öneml i bir kısmı, kurşun ve alüminyumun üçte biri . denizaşırı ülkelerden gelmektedir. En önemlisi . ABD tarafından kurulmuş askeri paktlardan, herhangi birinin etki alanında bulunan Asya ve Afrika'nın az gelişmiş bölgelerinden gelmektedir. Süper stratej ik maddelerin. bu arada uranyumun durumu da yukarıdakiler gibidir. 2- Bu askeri paktları sağlamlaştırmak ve genişletmek için Marshall Planı'nın Avrupa'da bize sağladığı kadar, ya da ondan daha büyük ölçüde, politik ve askeri nüfuz garanti leyecek genişlikte bir ekonomik yayılma planını Asya, Afrika ve diğer azgelişmiş bölgelerde uygulamak zorundayız. Bunun için, az gelişmiş ülkelere yaptığımız ekonomik yardımların büyük kısmı, askeri paktlarımıza hizmet etmek üzere kurulmuş olan kanallardan akmalıdır. Bu ise bizi, askeri paktların biçim lerinde belirli değişiklikler düşünülmelidir. Başka bir deyişle, askeri paktların ekonomik yanını mümkün olduğu kadar belirgin hale getirmeliyiz. Bizim askeri paktlarını ıza çekmek istediğimiz ülkelere geniş ölçüde ve akıllıca ekonomik yardımlar yapmalıyız. Fakat bunu şimdiye kadar yaptığım ızdan daha dikkatli ve elastiki bir biçimde yapmak gerekmektedi r. Çok özel durum larda herhangi bir şart ile koşmamalıyız. ikinci dönemde . hem politik hem de askeri şart ve taleplerimizi kabul ettirme yolu açılmış olacaktır. 3- Bu ilkelerden hareketle, Amerikan iktisadi yardımının yapılacağı ilkeleri üç grupla toplanıayı teklif ediyorum. Ekonomik işbirliğinin çeşitli biçi m ve metodları, bu her üç grupta da kullanılmal ıdır. Birinci gruba bizimle dost olan ve bize uzun süreli, sağlam askeri paktlarla bağlanmış olan antikomünist hükümetlerin i ktidarda olduğu ülkeler girer. Bu ülkelerde yapılacak yardımlar ve açılacak krediler öncelikle askeri nitelikte olmalıdır. Oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur. Bu noktada Dışişleri Bakanlığı ile aynı fıkirdeyim, genişletilmiş i ktisadi yardım, örneğin Türkiye'ye, bazı hallerde düşünülenin tersi sonuçlar verebilir. Yani, bağımsızlık eği l i m i n i artırıp, mevcut askeri paktları zayıtlatabilir. Bu tip ülkelere -Türkiye gibi doğrudan doğruya iktisadi yardım da yapılabilir. ama bu ancak bize uygun ve bağlı hükümetleri iktidarda tutacak ve bize düşman muhalifleri 350
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_______
zararsızbırakacak biçim ve miktarda olmalıdır. Bunlarla bağlantılı olarak özel sermaye yatırı mlarını da ayartamak gere k l i d i r. Hükümet, özel sermaye yat ı r ı m l ar ı n ı cesaretlendirmeli ve onlardan akıllıca yararlanmasını bilmelidir. B u yatırımlar yardımıyla birçok politik amaca ulaşılabilir. B u tip özel sermaye yatırımları, zamanla bütün gayrimeşru muhalefeti ve politikalarımıza karşı mukavemeti ortadan kaldırabilmeli veya nötralize edebilmelidir. Ayrıca bizi desteklemekte kararsız ve sallantı l ı olan bütün şahsi teşebbüs ve menfaat çevrelerini etkilemelidir. Aynı zamanda ABD ile işbirliğine hazır yerli işadamlarına yardım artınimaiı ve böylece bu işadamlarının, ilgili ülkenin ekonomisinde kilit noktalarını ele geçirmeleri, buna dayanak politik etki lerinin artması sağlanmalıdır. İkinci grup, tarafsız bir politika güden veya o eğilimi gösteren ülkeleri kapsamaktadır. Bu durumda, devlet yardımları ve kredilerin ağırlığı bu ülkeleri kapsamaktadır. Bu durumda, devlet yardımları ve kredilerin ağırlığı bu ilkelerde bizim için gerekli ekonomik koşulların yaratılmasına kaydın lmalıdır. Bu koşullar, zamanla bizim için çalışmalı ve bu ülkelerin, bize bağlı askeri pakt ve biriikiere kendil i klerinden girmeleri sağlanmalıdır. Bu politikanın temel hedefi, bu ülkelerde ekonomik i l işkilerimizin arttırılması sonucunda yerli ekonominin kilit noktalarını ele geçirmektir. Bu ülkelerdeki, özel yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmeyen hükümetlere karşı olan grup ve kişiler desteklenmelidir. Böylece bu ülkelerdeki yeni politikamızın temelini sağlam bir şekilde atabiliriz. B u gruba gi,ren ülkeleri n en önemlisi Hindistan'dır. . Üçüncü grup, daha sömürge halinde olan ülkeleri kapsamaktadır. Bu ülkelere yapılan özel sermaye yatırımlarının artırılması için gerekli işlemler süratle tamaın lanınalı . özel bir program dahilinde bu ülkelere daha fazla iktisadi yardım verilmelidir. Ayrıca bu ülkelerdeki sömürge idaresine karşı savaşan yerli işadamları desteklenmelidir. Bu gruptaki ülkeler için uygulayacağımız politikanın birinci aşamasında iktisadi yardım, yerl i ortaklarla karma tesisler kurmak şeklinde ola bi 1 ir. Bu tip ülkeleri desteklememiz halinde, onları yumuşatıcı etkİmizin tümünü kaybedebileceğinıizi bilmel iyiz. Eğer bunlar yapılmazsa bu ülkelerde bağımsızlık isteğinden öyle kuvvetli bir milliyetçilik doğabilir ki, bu sömürge ülke yalnız eski sömürücü ülkenin kontrolünden çıkmakta kalmaz, bizim de kontratümüzden çıkabilir. 351
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
B u grubun en önemli ülkesi Belçika Kongosu'dur. Her üç ülke grubuna da yapılacak geniş iktisadi yardım larda A B D'nin karşılık beklemeden yardım ettiği ve işbirliği yapmak isteğinde sanıimi olduğu intibaı yaratılmalıdır. Elimizdeki bütün propaganda olanaklarıyla durmaksızın, az gelişmiş ülkelere yapılan Anıerikan yardımının karşı lıksız olduğunu. ard niyet taşımadığını bütün kafalara sokmalı, bu konuda hiçbir masraftan çekinnıemeliyiz. Bu ülkelere yatırım yapan kapitalistlerimiz. teknik eksperleri miz ve diğer uzmaniarım ız az gelişmiş ülkelerin milli ekonomilerinin bütün daliarına girmeli, onları bizim çıkarlarımıza göre geliştirmelidir. B u ülkelerdeki politik bakımdan güvenilir yerli işadamlarının ulusal çabaları da teşvik edilmetidir. . �ütün bu tavsiyelerin hepsi uygulandığı takdirde; A B D'nin uluslar arası prestijinin bütünüyle· artacağına, ayrıca gelecekte karşılaşacağımız h�r türlü askeri görevlerin yerine getirilmesinin kolaylaşacağına şüphe yoktur. Çünkü böylece mevcut askeri paktlar saglamlaştırılmış ve yeni bir ruhla doldurulmuş olacaktır. . Aramı zdaki yakın dostluk ve sempatiden emin olmasaydım ve bu fikirlerin, gene l politikamlZI sağlam ve doğru bir temele oturtacağı ümidini taşımasaydın1 s_i ze bu tafsilatlı nıektubu yaznıazdım.
Dış politikamızın ağırlık noktasının, bir başka düzeye aktan lmasıyla ilgili düşüncelerimin hepsini, kabul etmek lazım ki, bu mektup Çerçevesinde aniatma imkanı bulamadım. Yeni politikanın yürütülmesinden sorumlu olan sizin ve çalışma arkadaşlarınızın, Asya'da ve özellikle Ortadoğu'daki pozisyonlarımızı kuvvetlendirici tedbirlerin alınması zorunluluğuna inanmış olmanız ve üzerinde durduğum ana meselelerin, öncelik tanınması gereken çeşitli yönlerini tekrar ele almaya karar vermeniz, en büyük arzumdur. Geleceğin tarihçilerinin, A BD'nin ikinci Dünya Savaşı'ndan sonraki ikinci on y ı l içinde izlediği pasif d ı ş politika yüzünden, h ü r dünyanın karanlığa boğulduğunu yazmalarına imkan verınemeliyiz.19�
'')(,
Oltadaki Balık Türkiye. M. Emin Değer. Çınaryayınları 352
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
MÜNAFIKLARLASADIKLARIN AYRIŞMASI Düşünün . . . Erbakan Hoca, 350 milletvekiliyle, tek başma iktidara gelmiş olsaydı. . . Cumhurbaşkanlığma da bir Milli Görüşçüyü seçip oturtsaydı . . . Ama buna rağmen yeni anayasa taslağma, temel insan baklannm sigortası sayılacak ve inancımıza yönelik baskıla ra engel olacak maddeler koymasaydı... Ve tam tersine "Üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiriyoruz" kıhfıyla Orta,- Lise ve İmam Hatip okullannda ve tüm devlet kuru !fl larmda, bu haksız ve dayanaksız yasağı, anayasal bir genel yasak konumuna taşısaydı .. Ve üstelik zorunlu din eğitimini kaldırmaya çahşsaydı!?. O durumda, şu Vakit, Zaman ve Yenişafak yazarların m nasıl huysuzlaşıp saldırdıklarını... Şu radikai şeriatçıların, şu sahte tarikatçıların, şu hikmet ve hakikat ehli geçinen yüzsüz üstadların nasıl "dini bir gayret ve vicdani bir mesuliyetle (!)" hücuma kalkıştıklarını görecektiniz. . . Ş u ilahiyat Prof.larının, şu milliyetçi mason dumkofların, şu solcu siyon pobpohcuların, nasıl Erbakan'ı döneklik ve ürkeklikle suçladıklarını ve Milli Görüş'e savaş açtıklarını görecektiniz! ... Ama bunları AKP yapınca susuyorlar, pusuyorlar. . . Çünkü kalplerinde maraziarı var . . . Çünkü bunlar m ünafıklar. . . Bu yüzden çifte standart uygularlar . . . Çünkü bunlar, Siyonist aygırın tekıneleriyle ve ganimetieriyle uygarlaşmışlar! ?. Günümüzün başlıca sorunu olan ahlaki yozlaşma dikkate alındığında, din derslerinin seçmeli hale getirilmesi değil, daha yeterli ve kaliteli hale getirilmesi gereklidir. Seçmeli değil, "seçkin ve seviyeli" bir din ders i önemlidir. Sivil A nayasa Taslağı olarak adlandırılan anayasa çalışmalarına yeni bir boyut daha kazandırılıyor. Hazırlanan yeni anayasa ile beraber zorunlu din eğitiminin kaldırılması planlanıyor. Zorunlu din eğitimini açıkça kaldırmaktan korkan hükümet çevreleri, ''isteyen zorunlu din eğitiminden muaf tutulacak" hükmünü yeni anayasaya koymaya hazırlanıyor. Ancak bu ibare, dersi seçme li hale getirme anlamını taşıyor. Bu durumda, halkın tepkisinden çekinen hükümetin, bu hükme hem sıcak bakmaması hem de sözkonusu ibareyi yeni anayasaya koymak istemesi, hükümetin hedef şaşırtmaya çalıştığını hatırlatıyor. Sivil 353
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
toplum kuruluşları da. zorunlu din eğitiminin kaldırılmasının ciddi sorunlar doğurabileceğini dile getiriyor. Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu. "Beklentimiz, eğitimde fırsat eşitliğinin göstermelik olmaktan çıkarılıp gerçekten de uygulanmasıdır. Bugünkü Anayasa'da da eğitimde fırsat eşitliğinin olduğu yazılıyor. Ancak bu kimi zaman başörtüsü yasağı ile, kimi zaman katsayı adaletsizliği ile engelleniyor. Yasaklayıcı, engelleyici, dışlayıcı ve eleyici bu uygulamalar ortadan kaldırılırsa, bundan sonrası için din eğitiminin nasıl o lması gerektiği noktasında fikir yürütmek mümkün olabilir. Anayasa'da yazıl ı olan haklar, YÖK'ün keyfi yorum ve uygulamaları ile çocuklarımızın elinden alındığı sürece bu konuları konuşmakçok da anlamlı değil. Bizim iktidardan beklentimiz, i l kokulun birinci kademesine kadar inmiş olan ahlaki dejenerasyonun, daha nitelikli, daha ciddi bir din eğitimi ile önlenmesinin sağlanmasıdır. Alkol, uyuşturucu, misyonerlik faaliyetleri, ailelerin dağılması, manevi tahribat gibi büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Toplumumuza içirilmeye çalışılan böylesi bir zehir ortadayken, bunun panzehirinin ancak daha fazla, daha sağlıklı bir din eğitimi olacağı ortadadır. iktidar bu yönde önlemler almalıdır. Ülkemizde din eğiti�inin önünde bu kadar büyük engeller dururken, zorunlu din eğitiminin kaldırılıp kaldırılmamasının tartışılması anlamlı değildir ve tehlikelidir"" diye uyarıyor.
Dini eğitim birlikteliğimizin asgari şartı ve harcı gibidir! Türkiye'nin temel gerçeğinin islam olduğunu biliyoruz, "Zorunlu din eğitiminin nasıl daha yararlı olacağı konusundaki akadem i k tartışmalara saygı duyuyoruz. Ancak biz, Türkiye'nin müslilmanların yaşadığı bir ülke olması dolayısıyla, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının İslamın asgari bilgilerine sahip olması gerektiğini düşünüyoruz. ister müslüman olsun, ister gayri müslim, ister dinin gereklil iklerini yerine getirsin, ister getirmesin, bu ülkede yaşayan her vatandaşın, en azından müslüman olan bu toplumun hakikatlerini ve hassasiyetlerini bilmesi açısından din dersinin zorunlu olması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bu ülkenin temel gerçeği İslanıdır. Ülkemizdeki din eğitiminin yeterli olup olmadığı elbette tartışma konusudur. Ancak din eğitimi, birlik ve bütünlük içinde yaşamamızın, huzurlu bir toplum olmamızın asgari şartıdır."' "Hazırlanan yeni anayasanın sadece din eğitimi ile ilgili kısmına değil, birçok yeni hükmüne itiraz ediyoruz. Bir taraftan Türkiye devletinin üniter yapısının 354
----h ---'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
bozulmasına yönelik AB tarafından dayatılan ibareterin konulması, bir taraftan da Türkiye'nin egemenlik haklarının dışarıya devredilmesi gibi temel konularda ciddi yanlışlıklar yapıldığını görüyoruz. Üstelik ülkemizde yeteri kadar dini eğitim alınamıyorken, zorunlu din eğitiminin kaldırılmasının daha ci<:fdi sorunlar doğuracağını biliyoruz. Bu haliyle, yeni anayasa, Türk toplumunun isteklerinden ziyade, bir yerlerin ve dayatmasıyla hazırlanan bir anayasa izlenimi vermektedir. Bizlerdin eğitiminin bu haliyle de değil, gerçekten yeterli düzeyde, ciddi ve içerikle verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çocuklarımız, devlet okullarında, ehil insanlar tarafından, doğru ve doyurucu olan bir m üfredata tabi olarak din eğitimlerini almalıdırlar. Zorunlu din eğitimin kaldırılması hükmünün anayasaya konmasını son derece yanlış buluyoruz. Aksi taktirde, nesillerimizi kaybederiz ki bunun da ülkemizin geleceğini tehlikeye sokacağından kuşku duyuyoruz."
Ama sözde İslamcı, özde ise sadece din istismarcısı Zaman gazetesinden Şahin Alpay "zorunlu din eğitimine son verilmesini" isteyecek kadar münafıkhğını ilan ederek ve Fetullahçıların, gizli ve kirli mahiyetierini ortaya sermektedir: "Sayın Gül'ün öngördüğü türden laikliğin benimsenmesi için yapılması gerekenler kuşkusuz şunlardır: Üniversite öğrencileri, parlamenterler ve kamu hizmeti alanlar açısından başörtüsü yasağının kaldırılması. Zorunlu din derslerinin son bulması. Alevile.-in ve gayrimüslimlerin din ve vicdan özgü rlüğünü kısıtlayan bütün kural ve uygulamalara son verilmesi. Dini tarikat ve cemaatler üzerindeki yasal ve diğer kısıtlamaların kaldırılması. Hepsinden önemli olarak da, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın özerk bir kurum haline getirilerek, kamu idaresi dışına çıkarılması. Benim kaygım, AKP iktidarının "alaturka laikliği" ortadan kaldıracak değil, Abdullah Gül'ün kastettiği anlamda laik bir ülke haline getirecek amaç ve iradeye sahip olmadığı."1Y7
19704. 09. 2007 355
______
Başörtüsü i nkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
YASA BIR! Nerde seçim sözleri? Söz uçar, yazı kahr Ey millet. hele sabre!! Kı� J?,eçer, yazı kalır B u hain hükümetler, defol up gider bir gün Anadolu bizi md ir, ot kurur, yazı kalır.!. I M F inek sağar; Mars ve Jüpiterdeğil Davadan dönek sağar. sütleri biter deği 1 Ruh iklimi çoraktır. birfidan biterdeğil Toprak tohum savrulur. geri kayası kalır.! Borç, bedava sanan lar! Bo� başa çuval geçer.. . Boya posa bakanlar, k urba ni ık davar seçer! M i l l i gömlek çıkaran; "kamış" tır, kaval göçer Sıfır atar paradan tu rayl a yazı kalır.. ! .
Dost seyri nde n y ;mılma;r: Sevdalı kara gözler Hiç aldırnı az riizgara; yagnıura, kara, gözler Gemisi batan kaptan; deryada kara gözler Avazın duyan olmaz, kurıı niyazı kalır! Tiirk Mil leti kalındır. derisini yüz, recep! NATO'yla birlik saldır, kan içinde yiiz, recep! Gavur keyfi kaç ı rı r başörtülü yüz, recep! Av n ına'ya ya lvaran,halkı nı d an : "yazık" alır... .
356 .
·. ;;.·ı-.,. -q>
_;A hmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
"MÜRTECİ VE MERTEKÇİ" KAVRAMI Hayatında bir kere olsun Kur'anı anlamaya ilgi ve ihtiyaç duymamış, ciddi bir tek İslami eser okumamış. kulaktan dolına ve birçoğu uydurma olan yarım yanlış bilgi kırıntıları dışında. dinle-imanla alakası olmamış, ama hasbelkader yetkili ve etiketi i konumlara ulaşmış. ·akıl cücesi ve ilim cahil i kimseleri anlatmak için atalarımız "Eiifi mertek sanır" deyimini kullanmışlar. Mertek: Kuru. kalın ve diizgün odun demektir. Ve zaten Kur'an da böylesi tipleri "içi çürümiişii gösterişli kütük" lere benzetmektedir. ' 'J)I B u nedenle yazılarımız, kitaplarımız. konuşmalanmız ve yaşam tarzımız yüzünden bize, " mürteci" diyen bu "mertekçi " !ere cevap vermeyi gerekli görüyorum. Bu konuda Sn. Mertekçi beylere yardımcı olmak ve doğruyu anlarnalarına katkıda bulunmak amacıyla "gerçek düşüncelerimizi ve hedeflerim izi" açık yüreklilikle ortaya koymak istiyorum. Biz, Kur'ana samirniyetle ve tamamıyla inanmış bir Müslümanız. Bu inanca da sadece ana-babadan görerek veya yetiştiğimiz çevreden etkilenerek değil, aynı zamanda Kur'an kültürüne vakıf bir araştırmacı olarak ... Devamlı okuyarak ve anlamaya çalışarak. başka telsefı düşünce ve doktrinlerle m ukayese yaparak. müspet i l m i n verileriyle karşılaştırarak, islam'ın yiiksek değerinin ve mutlak doğruluğunun farkına varm ış insanlardan ız. Kur'an insan ve toplum hayatının tarklı sahalarıyla ilgili. gerçekçi ve geçerli kurallar getirmiştir ve yalnız Müsllimanların değil, herkesin hayrına ve yararına olacak ilmi, insani. ahlaki ve hayati prensipler içermektedir. Örneğin; Ticaretle ilgili: "ölçme ve tartıda hile ve haksızlığa tenezzül etmeyin" Adaletle ilgili: "Karar verirken . velev yakınlarınız aleyhine bile olsa, dürilstlilk ve hakkaniyetten vazgeçmeyin'"
1911 Münafık: 4 357
Başörtüsü lnkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Siyaset ve memuriyet ile ilgili: Eınanetleri, devlet ve millet idaresiyle ilgili görev ve yetkileri, ehil ve emin kimselere teslim edin'' Sosyal münasebetle ilgili: "Siz bütün insanlık için çıkartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" Öyle ise din ve kavim farkı gözetmeksizin, herkesin hayrına ve huzuruna hizmet etmek sizin göreviniz ve şerefi n i zd i r" şekl i n de öğütler vermekted i r, İ lahi hükümler öngörmektedir. Şimdi: 1 - Akl-ı selimin de 2- Müspet i l imierin de 3- Tarihi tecrübelerin de 4- Vicdani kanaatierin de 5- Evrensel hukuk kaidelerinin de ortaklaşa "doğru ve değerli" bulduğu bu ahlaki kuralları, sırf Kur'an emrediyor diye karşı çıkmak; elbette yanlış bir önyargıdır, yararsız bir sapiantıdır ve tabi yakışıksız bir tavırdır. Sn. Mertekçi Beyler bize "Şu sözlerle, şeriat düzeni mi istiyorsunuz?" şeklinde sorular yöneltmektedir. Eğer şeriat diye; Yönetimi babadan oğula geçen, halkı güdülmesi gereken sürüler ve köleler şeklinde düşünen... Ne ülke yönetiminde ve ne de milletle devlet arasında ortak bir konsensüs ve uzlaşma metni ve toplumsal sözleşme kaideleri sayılan, anayasa ve kanunların düzenlenmesinde, topluma ve temsilcilerine söz ve tercih hakkı vermeyen... Müspet ilimiere ve çağdaş gereksinimiere ters düşen ... Sadece, sözde din adamlarının indi fetvalarıyla idare edilen bir düzen kastediliyorsa... Böyle bir şeye taraf olmayı, değil bir ilim adam lığına, hatta insanlığımıza bile yakıştıramayız. Böyle bir düşünce esasen islam'ada aykırıdır. Halbtiki biz, Kur'an inancının ve evrensel kurallarının, en güzel ve mükemmel şekilde Cumhuriyet idaresi, demokrasi ve laiklik prensipleri içerisinde yaşanabileceğini savunan, konuşan ve yazan bir insanız. Ancak laiklik adına yapılan islam düşmanlığına ise elbette ve şiddetle karşıyız. Ve laikliğin; İslam'ın bütün insanlığa hayat ve huzur sağlayacak evrensel program ının en müsait zemini konumunda olabileceğinin de farkında ve şuurundayıı. Atatürk'ün de Laiklik diye "din düşmanlığı veya toplum hayatından dini tamamen dışlamayı" düşünmediğini, bizzat Balıkesir hutbesi, islam dini ve yüce peygamberi hakkındaki hürmet ve hayranlık 358
__,Ah met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
-
ifade eden sözleri ve TBMM açılışındaki hassasiyetleri, açıkça ortaya koymaktadır. Atatürk, savaştan yeni çıkmış, sağlıklı ve stratejik küçülme ile korunabilir sınırlar içerisine çekilmek durumunda kalmış bir Türkiye'yi, o gün için teknolojik üstünlüğe sahip birleşik Haçlı sürülerinin taarruzundan kurtarmak ve Emperyalist güçleri oyalamak üzere, Lozan'ın gizli dayatmalarından olan Laiklik maddesini, Halk Partisi'nin tüzüğüne koydurmuş... Ancak bu maddenin ileride Millete haksızlık ve din düşmanlığı biçim inde uygulanabileceğini, yüksek zekasıyla sezdiğinden, 1 928'deki Kanun-i Esasi değişikliği sırasında, hatta ismet i nönü'nün bütün ısrarı na rağmen, anayasaya yazdırmam ı ştır. Y ıli ar sonra, 1 936'da Atatürk'ün maalesef hasta yorgun ve yalnız bulunduğu.. . Derneklerini bizzat kapattığı M ason ik merkezlerin hıyaneti ile, adım adım sıhhatine ve hayatına kastedildiğini anladığı içindir ki "Beni sadece Türk hekimlerine emanet ediniz" uyarısına mecbur kaldığı bir ortamda ve kendisine rağmen, Laiklik maddesinin anayasaya girmiş olduğuyolundaki tarafsız tarihçileri n beyanatiarına biz de katı lıyoruz. Yetiştiği çok zor şartlar ve üstlendiği ağır sorumluluklar karşısında, belki Atatürk dinimizin zahiri kurallarına pek uygun davranmamış ise de, iman ve islam gerçeğini idrak etmek, hayatını ve rahatını feda ettiği aziz mil letimizin hayrını ve huzurunu isternek noktasında Mustafa Kemal'in Laikfiği "din dışlılık ve dine düşmanlık" şeklinde algılamış ve uygulam ış olduğunu söylemek, ona açık bir iftira ve istismardan başka bir şey değildir. . Çünkü Atatürk hem şanlı Çanakkale direnişinde, hem de Milli Kurtuluş Mücadelesi'nde "Bir gül bahçesine girercesine" gözünü kırpmadan ölüme koşan Mehmetçiklerin, bu şahadet şuurunu ellerinden ve d i llerinden düşürmedikleri Kur'an'dan aldıklarını yakinen bilen ve bu gerçeği hatıralarında ifade eden bir kimsedir. Geçen seneler bir toplantıda, HK. Komutanımızın "Biz her türlü hurafelerden ve lüzumsuz teferruattan arınmış, saf ve sade Kur'an Müslümanlığını seviyor ve istiyoruz", anlamındaki sözlerini de, bu anlamda değerlendirmelidir. Bu konulardaki samimi düşüncelerimi yayınlanan 3 1 kitabımda, yüzlerce makalemde, bütün konferans ve seminerierirnde açıkça görebilirsiniz. "Geliniz, bu cennet ülkede yaşayan her din ve düşünceden ama herkesin ortak paydası olan Demokrasi, Laiklik, insan hakları ve hukuk 359
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
kuralları ilkelerine sahipçıkalım. Demokrasiyi : Halkın her kesiminin en etkin biçimde yönetime katılımının sağlanması, insanımızın kendi hür iradesi ve inancı istikametinde birlikte ve barış içinde yaşama şartlarının hazırlanması ... Temel insan haklarının ve evrense'l hukuk kurallarının ülkemizde bütünüyle hakim kılınması" şeklindeki bir fazilet rejimi olarak düşünüyonız. Laikliği ise; Dinin devlet işlerine, devletin ise din işlerine müdahale etmediği; Dini inanış ve yaşayışından dolayı hiçbir kimsenin horlanıp hakaret görmediği; Farklı din ve mezhepten bütün vatandaşların manevi ve ahlaki hizmetlerine saygı ve kolay l ı k gösterildiği; Herkesin hiçbir kayıt v e sınırlama olmadan, dinlerini olduğu gibi yaşayabildiği; Kısaca dinle devletin çatışma değil, barışma sürecine girdiği ve her birinin kendi sahasında hizmet verdiği bir h'uzur ve hoşgörü sistemi olarak istiyor ve sahip çıkıyoruz. Polisi, huzur ve hürriyetimizin bekçisi, orduınuzu ise ülke varl ığımızın ve bağımsızlığımızın garantisi olarak görüyor... iç ve dış güvenliğimizin bu iki kahraman kurumunu, mil letimize ve birbirine karşı kullanmak isteyenleri gafıl değil, hain olarak değerlendiriyor ve laneti iyoruz. Bu lanetli zihniyeti iseşöyle özetliyonız:
"Egemenlik kayıtsız şartsız Milletin değil, masonik mahfillerin ve rantiyecilerindir. Rantiyeciler ise bu egemenliği; Kira lık medya ve ka ranlık m a fya güçleri m arifetiyle yürütmektedir... " Geçen seneler bir TV'de Başköşe programına konuk olan DYP Milletvekili Sn. Doğan Güreş Paşanın "Bu ülkede gerçek demokrasi olduğuna inanıyor musunuz?" sorusuna "maaleset: hayır.· Sadece, demokrasi görünümlü, gizli güçlerin hegemonyası söz konusudur" şeklindeki cevabı, bu acı gerçeğin başka bir ifadesidir. Başörtüsüne gelince... Evet örtlinrnek hem dini bir vecibedir, yani A l lah'ın emridir. Hem fıtri ve tabii bir neticedir. Çünkü insan olmanın bir gereğidir. Hem de başörtüsü, evet bir "simge"dir. Ama iddia ve iftira ettiğiniz gibi bir partinin veya bir kesimin değil, islam'ın simgesidir. Başörtüsü elbette, bir şeair-i islamiye'dir. Müslümanların alarnet-i ferikası, yani tanıtıcı ve fark ettirici bir özelliği ve güzelliğidir. Allah'ın kesin emri olan örtünmeyi, inkar ve istihfaf eden, 360
.Ahmet Akgül
______
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
başörtüsünü lüzumsuz ve çağdışı gören ve küçümseyerek hakaret eden münkirdir. Daha önce Müslümanlık iddiasında bulunan birisi bu duruma düşerse, tevbe etmelidir. Ama Müslüman olduğu halde, sosyal baskılar,
siyasi
sıkıntılar.
resmi
dayatmalar,
yetişme tarzı
ve
alışkanlıklar yüzünden, Kur'anın emri olduğunu kabul etmek şartıyla, açık gezenler ise elbette kardeşlerimizdir ve Allah'la kendisi arasındaki bir mesel edir. Yeri gelmişken kamuoyumuıda oluşan bir arzuyu ve kuşkuyu da dile getirmek istiyoruz. 1 997 yıl ında hem de şimdi Hürriyet yazarı Ahmet
Hakan'ın
ve
AKP'Ii
RTÜK
başkanı
Zahit Akman'ın
sunumlarıyla Kanal 7 TV'nin gizli ayinleriyle ilgili video görüntülerini verdiği...
Ve yine
2 eski diplomat ve gazetecinin itiraflarıyla,
yurtdışındaki etkili ve tehlikeli odakların özel talimatlarıyla hareket ettiklerini açıkça dile getirdiği ... Devletin temeline konulan dinarnit misali güvenliğimizi ve geleceğimizi tehdit eden -şu mason localarıyla ilgili bir araştırma ve soruşturmayı Devlet Güvenlik Mahkemelerimiz acaba ne zaman başlatacak? diye millet olarak hasretle ve dört gözle bekliyoruz. Evet, o günkü gazetelerin yazdığı na göre'w ABD Pentagona bağlı
31
savunma ve strateji akademisi
Mayısta "Türkiye'de iç savaş
senaryoları " hazırlamak üzere gizli toplantı yapıyordu. Bu toplantının organizatörleri:
1 - Morton A bromowits: (ABD eski Ankara Büyükelçisi, Siyonizm'in ve CIA'nın Ortadoğu ve Türkiye stratej i kurınayı-iıı ason) 2- Prof. Hanry Barkey: (ABD Dışişleri planlama danışmanı
Karısı üst düzey CIA elemanı-mason ve Türkiye kökenli bir Musevi)
3- Graham
Fuller:
(Üst düzey
CIA
etamanı-Türkiye ve
Ortadoğu'daki İslam i hareketleri yönlendirme uzmanı-mason) B u Graham Fuller: Bir yanda PKK'nın, diğer taraftan bazı din adamlarını manipte çalışmalarının, öbür yanda Milli Görüş'ü tabii seyrinden ve tarihi hedeflerinden saptırma organizasyonlarının, hem fınansörü hem teorisyeni oluyordu. işte bunların ülkemiz aleyhine hazırladıkları, iç savaş planlarını gazeteden aynen aktanyorum:
''"'Aydınlık. 7 Haziran 1 998. Sh. 8
361
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
"Alevi-sünni, Türk-Kürt vatandaşlarının birlikte yaşadığı Sivas, Kahramanmaraş, Çorum, Erzincan ve Elazığ'da bir Cuma namazında bombalar patlatılacak... Halk resmi kurumlara saldıracak._.. Polis sünniterin ve antilaik kesimin tarafını tutacak ... Bu devrede ordu polis çatışması kızıştırılacak... Halk polisin yanında yer alıp orduya tavır alacak... Ordu kendi içinden ikiye parçalanacak ve birbirine cephe açacak... Bu arada kontrolden çıkan radikal şeriatçı gruplar PKK ile de işbirliği yapıp, sağlanan dış destekierin de sayesinde, yoğun biçimde silahlanacak ve böylece iç savaş bütün ülkeyi kaplayacak ... Ve sonunda iyice yıpranan ve yıkılan Türkiye'de, Sevr'i uygulamak ve ülkeyi parçalamak kolaylaşacak :· Öyle ise, asıl birlikte uğraşmamız ve tedbir almamız gereken gerçek tehdit ve tehlike bunlardır. Acaba batınimak istenen bir gemiden ve parçalanmak istenen bir Türkiye'de bu ülkenin gerçek sahipleri olan bizlere ne kalacaktır? Bu sonuçtan devrimciler mi, dinciler mi? Aleviler mi, Sünniler mi? Açık gezenler mi, başörtülüler mi? Askerler ın i, siviller mi? Lütfen söyleyin, hangimiz karlı çıkacaktır? Ve tabi hiç birimiz... Çünkü gemi ..
batınca, içindekilerin hepsi boğulacaktır. Sn. Mertekçi beyler veya ey çağdaş cahiller! Hiç de hak etmediğimiz halde bizi suçladığınız o konuşmalarımızı hangi kesime karşı ve hangi ortamda yaptığımız ve hangi hedefleri amaçladığımız da oldukça önemlidir. a)Antidemokratik ve despotik tavırlar sonucu partileri kapatılmak suretiyle mağdurolduklarına inanan b) Başörtüsü gibi masum bir kıyafet yüzünden, kız çocukları okuma hakkından mah111m bırakılan c) Kur'an öğrenimleri ve dini eğitimleri sıkıntıya ve kesintiye uğratılan, d) Ve bu hisleri ve hassasiyetleri, bazı münafık ve istisınarcı kesiınlerce kışkırtılmaya ve kanunsuz eylemiere sokulmaya çalışılan bir topluluğa - Sabır ve sükunet tavsiye etmişiz. - Demokratik ve hukuki yollarla bu sıkıntıların aşılacağını söylemişiz. - Askerine ve polisine karşı, herhalde sevgi ve saygı beslemelerini öğütlemişiz. - inançlı halkımızın kendi duygu!arına tercüman olarak, tansiyonu 362
_;A hmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
düşürmeye gayret göstermişiz ve toplumsal barışa hizmet etm işiz ... Bundan dolayı tebrik ve takdir edilmemiz gerekirken, suçlu görülmek ve "Mürteci-gerici" gibi ne o konferans ve yaıılarımızın içeriği ile ve ne de şahsi karakterimiıle asla bağdaşmayan bir sıfatla itharn edilmek, her ne kadar yanlış ve haksız bir iftira ise de, yine de mürtedlikten yani dininden ve davasından dönmekten daha iyidir. Bugünkü AKP'liler dava mürtedi, mason Atatürkçüler ise, devrim mürted i yerindedir. Çünkü: kökü dışarıda hıyanet odakları oldukları için Mustafa Kemal tarafından kapatılan Mason Localarına ve alt kurumlarına üye olup hizmet sunanların, Atati.irkçülüğü şeytanları bile güldürmektedir. Bay "Mertekçi"ler! Manevi disiplin sahibi dindar bir kişi olamadınız. Hiç değilse dürüst ve demokrat birileri olmaya çalışınız. Başını örtenle, açık gezen üniversiteli kız çocuklarımızın, birbirine karşı gösterdiği hoşgörü ve anlayış olgunluğundan ibret atınız ve utanınız. Ve "eğer hala utanmazsanız, artık istediğinizi yapınız, ve tabi . sonuçlarına da katlanınız! . . Ve şu gerçeğin farkındayız: Başörtüsü sadece islamiyetİn simgesi ve aziz milletimizin asil bir geleneği değil; aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetimizin de, tam bağımsızlık meselesidir! ...
363
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Sonsöz Yerine UTANIN ARTIK. UTANIN! ... Başörtüsüne karşı olanlar Ve sürekli bu konuyu kaşıyanlar: Yaönyargılı gafıl bir şaşkındır, Ya gizli bir din düşmanıdır, Veyagönüllü İsrail uşağıdır!. .. Ey zavallı zalim ler, Bu hatanın Ve bu vartanın Başınıza ne işler açacağını unutmayın! Hiç değilse, Genel Kurmay A rşivinin Görüntülerinde seyrettiğiniz ElifBacı'dan utanın!.. Şerife Hatun'u hatırlayın Atatürk'ün eşi Latife hanım ın örtüsünden utanın!... Onlar ki; A nasıdır, mayasıdır bu vatanı n . . . A K P'nin akrepliği sayesinde Başöıtüsü yasağını A nayasamızın bile üstünde Bağlayıcı bir kararla pekiştiren Haçlı kafalı, islam düşmanı Avrupa İ nsan Hakları mahrumlarından utan ın! .. AİHM buzulmü onadı diye, Zil takıp hava atın! .. Ama ayn ı dom uzlar Apo'ya da sahip çıkıyorlar, unutmayın!... Aciz hükümet, derdi ne düşmüş; iktidar tahtının Muhalefet, mimarı zaten, milletin; kara bahtının Ey hain masonlar, maskaralar, arsız münafıklar 364
---'A met Akgül, ----h
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Hala yüzün üz varsa sizlerin; utanın. utanı n ! ... Ey bu m i l letin, inancını Ve manevi ihtiyacını hesaba katmayanlar Sizleri doğuranların Başörtüsüyle, cepheye mermi taşırken Ve, Mehmetçiğe su dağıtırken Düşman kurşunlarıyla vurulup yatan ı n . . . Gönlündeki imandan nasibinizyoksa, Bari arşiv görüntülerinden utanın!... Ey inancımıza ve insanımıza A İH M gavurunun gözüyle bakanlar! ... Ey, i rtica bahanesiyle Yuva yı kanlar, canlaryakan!ar! ... B u zulümlerinize bahane olarak i stismarcı A KP'nin Suistimalci akreplerin l l ımcı islamcı meretlerin Ve sözde radikal dinci kahpelerin Naınertliğini gösterip, kendini savunanlar Yüz karasıdır, beş kıtanın Utanın artık, utanın!. . . Mutlaka hesaba tabi tutulacaksınız, Mü' m i n ana-babaların ahından! . .. Ve nası 1, kurtulacaksın ız, Ayşe'ni n, Gülten'in ve Sultan'ın Eğitim hakkını gasbetme günahından! Sanki Müsl üm anlar bu menı lekette İkinci sınıfinsan Sahipsiz ve savunmasız, Vur ha vur! . . . A i H M'e çok görmüyoruz Çünkü onlar, gavur! . . . Aklından ve ahiakından şüphe edilir Çağdaşlıkla kendini avuranın 365
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Başörtülü diye, tut kolundan savur! ... Utanın be, utanın! ... Türban ayrıymış Başöıtüsü farki ıynı ış.. Yeter artık, bıktık . . . Cılkı çıktı bu boşboğazlığın B u bağnazl ığın Nasıl altından kalkacaksınız Bu kadar bühtanın? Yok sıkına başi ıyın ış, Yok boyundan bağlıymış, Yok yandan çarklıym ış . . . Utanın be!.. Biraz dürüstlüğünüz Biraz inancınız, insanlığınız B iraz Türki üğüni.iz varsa, utanın! ... Yalama olmuş başbakan, boşbakan . . . istismarcı iktidar hadım ve korkak olabilir Bazı soysuzları n ası 1 hedefi İslam ve Kur'an olabilir . . . Münafık ve marazlı tipierin hevesi Başöıtüsünden rant koparmak olabilir Ve bazı hain çevreler Tiirban bahanesiyle Ülkeyi karıştırmak için F ırsat kollayabii ir . . . Peki, ya siz Ey memleket sevdası, Hürriyet ve medeniyet davası güdenler!. Siz, aydınları m ız, saygıntarım ız Siz ağatarım ız, paşaları m ız! ... Çanakkaleyi, Kocatepeyi ElifBacıyı, Hatun ni neyi Bari siz unutmayın! . .. Ve birazcı k vicdanı Tarihine ve kültürüne vefası olanlar, utanı n ! 366
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ ____ _ _._ _ _ _ _
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Şunu kesinlikle bilin Ki, başörtüsü İslam'ın simgesidir. . . İsrai l'in, Türkiye'deki gizli hakimiyetine İ syanın ve intifadanın göstergesidir!. .. Tam bağımsız, Lider ülke, Türkiye'nin imgesidir Yürekli bir direnişin, Ve yeniden dirilişin müjdesidir!. .. Onun için, Bu sorunu, çömezler çözemez . . . Bu şeref, şerefsizlere reva görülemez! .. Haydi artık, Ey Kuvayı Milliyeciler, Ey Milli Göri.işçüler. Bu huysuz çıbanı deşin . . . B u soysuz gidişatı değiştirin!. Vebaline ortak olmayın. bu tarihi hatanı n . . . Apo'ya gönüllü avukat olan Ama Milli Görüşe ve başörtülülere tokat vuran Ve Türkiye'yi parçalamaya çalışan Avrupadomuzuylaaynı safta döğüşmeyin Utanın beyler, utanın!. ..
367
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
AHMET AKGÜLKİMDİR? Daha yakından tanımak ve meraklarının yanıtlarını bulmak isteyen değerli okurlarımızdan ve birçok yazar ve fikir adamımızdan gelen yoğun talepler ve teklifler üzerine, başyazarımız ve genel yayın danışmanımız Ahmet Akgül Hocamızın kısa bir özgeçmişini hazırlayıp bilgilerinize sunmayı gerekli saydık . . . Hocamızın özgeçmişini hazırlarken: Daha önce Osman Eraydın'a verdiği bazı notlarından Özel sohbetlerde ilgili sorularımıza verdiği cevaplarından Mutlu b i r tevafuk sonucu tanışabildiğimiz bazı okul arkadaşlarının ve talebelerinin hatıraları ndan Bizzat ziyaret ettiğimiz, öğretmen olarak i lk defa tayin ol unduğu Gemlik Şahinyurdu (Yukarı Ben li) halkını n anlattıkları ndan, ve Zaman zaman bazı görev ve hizmetler için istenmiş olan özgeçmiş yazı larından yararlandık . . . Bazı arkadaşları m ız ın yönelttiği: ''Nasıl bir geçmiş ve gelenekten, hangi görüş, gaye ve gayretten olduğunuzun yazılması . bazı okurları peşinen ürki.itmesi ve ön yargılara sevketmesi bakımından sakıncal ı olmaz m ıT sorusuna: "Kendi kimliğimizi ve asli tikirleriıııizi saklamak, okurlarımızı aldatmaktır ve onlara saygısızlıktır . . . Niyetini ve mahiyetini gizlerneye çalışmak; samimiyetsizlik ve özüne güvensizlik anlamı taşır!..'" yanıtını almıştık . . . Mazeretiere sığınmanın hiçbir hoş yanı olmadığını ve mertliğe yakışmadığını; "Bin kere "Keşke"nin, bir kuruşluk yarar sağlamadığını" ondan çok sık dinleyip anlamıştık. "Bir tır dolusu lafın değil; bir tabak pilavın karın doyurduğunu"; Kur'an aşkının yanında, vatan sevdasının; devlet ve millet bağlılığının ne olduğunu, O'nun şahsiyetinde ve sohbetlerinde kavramıştı k. O'nun:
"İlim; okuyup araştırdıkça, eksiğini ve bilgisizliğini fark etmek ve bunu telafi için, daha çok öğrenme gayretine düşmektir. Fazilet ise; herhangi konuda, yanıldığını anladığı an, o yanlıştan hemen vazgeçebitmek ve bunu bir gurur meselesine 368
------'Ahmet Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
dönüştürmemektir. Ancak; aklının, inancının ve vicdanının değil, nefsi arzulannın ve cüzdanının hatirına, sık sık gömlek değiştirenler ise, ya lama ve ya la ka kimselerdir. Düşmanımdan bile insanlık adına, haklı ve hayırlı bir. yaklaşım görsem, ona hayranhğ1m; dostumdan ise, yıkıcı ve yak1şıks1z bir tav1r görsem, ona da k1zgmhğ1m ve ka rş1 Çikma khğ1m işte bu yüzdendir" sözlerini düsturedinmeye çalışmıştık. Hocamız, 1 949 yılında, Elazığ'ın merkez beldelerinden olup şimdi Keban Baraj gölü içerisinde kalan ve tarihe karışan A lişam'da dünyaya gelmiştir. Babası Hacı Behzat Efendi, inşaat ustalığı ve marangozluk yapan ibadet ve istikamet ehli bir derviştir. Beş-altı y�şlarından itibaren, babasının seher vakitlerindeki zikir ve ibadetlerinden, evlerinin yanı başındaki tarihi cami ve medresenin manevi atmosferinden oldukça etkilenm iştir. Mısır Ezher'de tahsilini tamamlayıp köyüne dönerek açtığı medresede müderrislik yapan, icazet verdiği talebelerine Elazığ, Bingöl ve Diyarbakır çevresinde yeni medreseler kurdurup, ilmi ve manevi hizmetlerini yaygınlaştıran, bütün ömrünü ve servetini bu yolda harcayan ve Harputlu meşhur A l i Rıza Efendiye, "B�yzade" lakabını koyan büyük ilim ve irfan sahibi Hacı Ömer Efendi'nin soyundan gelmektedir. Rahmetli annesi Muzaffer Hanım: ·'ilk hamileliği sırasında Kövenkli meşhur Hacı Ömer Hudai Hz.lerinin makamını ziyareti esnasında uyuya kaldığını ve rüyasında şeyh hazretlerinin kendisine: "Bir erkek çocuğun doğacak. Adı Ahmet olacak. Ve çok yaygın ve yararlı hizmetler yapacak.. dediğini nakletm iştir. Ahmet Akgül'ün çocukluğunun geçtiği Alişam; sayılı alim ve evliyaların yetiştiği, mektep ve medreseleriyle, ulaşım ve alışveriş imkan·ları ve münıbit arazisiyle küçük bir ticari ve kültürel merkez gibidir. Ahmet A kgül, Kur'anı Kerimi, tecvidi, Osmanlıca m ızraklı ilmihali ve diğer temel dini bilgileri, çok küçük yaştan itibaren, köyün hocası ve komşuları olan Hacı Dursun Efendiden öğrenmiştir. Elazığ'da ortaokula giderken, bir yandan da fırsat bu ldukça Hafız Abdullah'ın ve şu anda Medine'de hocalı k yapan ama Hafız Mustafa Al bayrak'ın ders verdiği Başaran Kur'an kursunadevam etmiştir. 369
Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Daha sonra 7 ilin katıldığı imtihanları 3 ncü olarak kazanıp
Tunceli Öğretmen Okuluna girm iştir. ilk, orta ve öğretmen lisesinde hep kalburüstü talebeler içerisindedir. Sosyal ve kültürel yönden aşırı popüler ve biraz da haşarı birisidir.
1 5 yaşına kadar sürekli ve sıkı bir disiplin ve denetim altında
tutulduktan sonra, öğretmen okulunda aile ve çevre baskısından kurtulmuş olmanın verdiği, psikolojik bir şaşkınlık ve taşkınlık dönemi geçirmiştir.
Çok farklı
köken ve
kültürlerden gelen öğrenci
ve
öğretmenler sayesinde, ülkenin acı gerçekleri ve düzenin ahlaken alçaltıcı eğitim sistemiyle yüzleşip, duygu ve düşüncelerini ifade etmek üzere şiir ve edebiyata yönelmiştir. Bu devrede, inanç temelleri dahil, toplumun bütün geleneklerini sorgulamaya ve yargılamaya girişmiştir. Akli ve ilmi gerçekleri esas alarak; muhakeme ve müzakere yoluyla, doğruyu ve yaniışı bulma becerisi ve cesareti güçlenmiş, bağımsız düşünme ve değerlendirme yeteneği fı 1 izlenmiştir. O zaman, moda salgını gibi türeyen solcuların; "Sosyal adalet kavram ı, vahşi kapitalizme ve Amerikan emperyalizmine karşı tavırları" gibi bazı doğru söylemlerine rağmen; tutarlı ve yeterli tedbir ve teorileri olmadığını ve hele, bazılarıyla yakın arkadaşl ı k kurduğu bu tipierin davalarıyla davranışları,
sloganlarıyla yaşayışları
ve
insanlara
yaklaşımları arasında hiçbir uygunluk bulunmadığını sezmiştir. Dersler kendisine çok hafif geldiği, sadece sınıfta dinlemekle yetindiği,
buna rağmen yüksek notlar alabildiği ve
hatta yatılı
olduğundan parasız verilen kitapları bile, sene başında fakir ve gündüzlü talebelere hediye ettiği için; zengin okul kütüphanesindeki klasik eserlerden ansiklopedilere, her çeşit kitabı okuma, Batı kültürünü yakından tanıma, Türkiye'nin kimlik bunalımının, m i l l i ve ahlaki yozlaşmasının farkına varma fırsatını yakalamıştır. Artık şiirleri de bazı ulusal dergi ve antolojilerde yayınlanmaya başlamıştır.
1 966 yılında öğretmen olarak Bursa Gemlik kazası Şahinyurdu, bir yıl sonra Şahintepe ilköğretim okuluna atanmış, arkasından 4 aylık temel eğitimini Sivas'ta tamamlayıp, Van'ın Erciş kazasına tayini çıkmıştır. Kısa bir süre de olsa, cahi li hayatın bütün cazibelerinin; insanı nasıl bir çirkefe ve cehenneme sürüklediğini ve bu duruma düşenierin 370
----h ----'A met Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
ruh sefaleti ni ve perişan halini yaşayarak ve yakinen anlamıştır. Fıtratındaki mertlik ve sertliği; zulme ve zillete karşı cesur ve onurlu tepkisi yüzünden, henüz 1 820 yaşlarında ve gurbette tek başına, çok çetin sıkıntı ve saldırılarla uğraşmak zorunda kalmış, mahkemelik olup
sürgünlere yollannııştır.
Böylece.
sorunlarla
mücadele ve
musibetlere di renme azmi kamçılanmıştır. Bu devrede, gelip geçici olan ganimet ve güzelliklere, ölümle bitecek ve elden gidecek olan zenginlik ve zevklere, yani tüm dünyalık nimet ve etiketlere karşı büyük bir doygunluk ve soğukluk duygusu başlamış .. Bunların yerine, sonsuz ve kusursuz olanı arama ve mutlak hakikate ve m utluluğa ulaşma arzusu kalbinde yeşerip bütün benliğini kuşatmıştır . . .
1 96768 seneleri nde; solculuk ve sağcılığın salgın bir hastalı k gibi gençliği sardığı ve ülkeyi sarstığı dönemlerde, her iki akımın da kendi ifadesiyle nasıl "boş beleş ve toplumun
�aşına
tebelleş" olduğunun
farkına varmıştır. Sosyal ve kültürel yönden popüler kişiliğinden ve girişkenliğinden yararlanmak hevesiyle, her iki tarafın da üyelik ve temsilcilik tekliflerine ilgi duymamıştır. O günlere
ait "cahiliye cıncık-boncukları"
dediği,
bazısı
birincilik ve ödiil kazanmış bütün şiir, öykü ve denemelerinin hepsini yakmıştır. Zaman zaman, bunlara hayıflandığını anlatmıştır. İşte o dönemlerini yansıtan bir şiiri:
KAHBE DÜNYA! .. Herkesin tapındığı bu hayat; Bana çok yavan geliyor, Oldukça basit ve bayat! . . . Sevmek ve sarılmak istesem de; Garip kuşkular, Ve muztari p duygular, Hep beni engelliyor!.. Oysa ben gerçeği arıyorum . . . A m a ne camide, Ne cümbüşte, B i r türlü bulamıyorum!? Bu ne sahte bir hayat, 371
Başörtüsü inkarı ve istisma rı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
Sunalıyorum !.. Sonsuzluğu, ölümsüzlüğü özlüyorum Bazen seziyorum, yaklaşıyorum Ne çare, tutamıyorum, heyhat!.. Ne göktes in, ne yerdesi n Ey Yüceler Yücesi, nerdesin? .. Yalan bir dünya, Yalama birtoplum, Rol kesiyor herkes. . . Yüzlerde maske, Arkadan bıçaklıyor, En iyi dostum. Hiç doğmasaydım keşke! Şarkılar yalan Aşklar yalan Beyefendi sahte, berduşu sahte Sarhoşu sahte, sofusu sahte İnkar ederek can verir Son nefeste!? Solculukmuş, sağcıiıkmış Hepsi tuzak Ve samirniyetten uzak . . . Maneviyat. ıııezarlıkta kalmış .. Mertlik, mazidetutsak . . . Bir sürü gavat Boynunda gravat Kimi din-iman satıyor Kimisi avrat!. . Velhasıl. yalan dünya, hayal dünya Uydurmaca. masal dünya.. Bazan tatlı bir rüyagibi, Bazan kiibus misali, Uyanınca. zeval dünya! .. 372
-------'Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
Kör dünya, Kirli dünya Döne döne dönekleşmiş, Gördün ya! Ah be dünya, Kahbe dünya! .. AnkaraGazi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi Bölümüne ve Bursa Eğitim Enstitüsüne girmek üzere yazıl ı imtihanları kazandığı halde; sözlü eleme günü sabahı gözleri şiddetli ağrılarla aniden kapanın ış, ama aynı akşam kendiliğinden açılmış olmasının hi kıneti ni, Erciş Kadirasker medresesinde, muhterem ve muttaki bir zat olan Molla Nurettin (Akkuş)'a talebe olup; kolaylaştırılmış ve kısaltılmış özel bir metotla A rapça ders almaya başlamasına bağlamıştır. 1 970 yılında Elazığ Palu kazası Gülüşkür (Muratbağına) tayini çıkmış, işte bu sırada 2 1 yaşlarında iken Hacı Haydar Efendiyle tanışıp, sohbet ve ders halkasına katılm ıştır. Bu sıralarda. dini yobazlaşmaya ve tasavvufı yozlaşmaya karşı da mücadele başlatmıştır. Gülüşkür'de kaldığı 7 y ı l boyunca. bir nevi inziva hayatı yaşamış, ciddi, düzenli ve disiplinli bir ilmi araştı rma ve ::ıhlaki olgunlaşma yolunda çabalamıştır. Talebelik yıllarında haberdar olduğu ve bazı kitaplarını okuduğu Risale-i Nur üzerinde yoğunlaşması da, bu döneme rastlamaktadı r. Aynı ortamda, Büyük Gazete'de, Yeni Devir ve M i l l i Gazete'de yazıları yayınlanmaya başlamış, Elazığ, Malatya, Bingöl . Diyarbakır. A ntalya ve Adanagibi i Ilere, manevi terbiye ve ilmi tebliğ sohbetlerinde bulunmak üzereziyaretgezilerine çıkm ıştır. I 977 Y ı lı nda, hizmet ehli arkadaşlarının isteği ve gönül Üstadının izni ile öğretmenlikten ayrılıp, dağılan Akıncılar teşkilatını yeniden kurmak üzere Elazığ'a taşınmış ve Et Balık Kurumu Personel Müdürlüğü görevine atanm ıştır. Bundan sonra Erbakan Hoca'nın seminer ve sohbetleri nin, miting ve yurt gezilerinin hemen hepsine katılmaya çalışmış. çok geçmeden sürgüne uğrayı p İstanbul'a yollanmıştır. A rdından Ankara merkeze alınmış bu dayı ldırmayınca; "bir hastane raporundaki tarih okunmuyor"' . bahanesiyle görevden uzaklaştı rı lm ıştır. Yaptığı m ücadele ve girişimler <;onucu tekrar öğretınenliğe .
373
Başörtüsü i nkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
______
dönmesi sağlanmış, bu arada dışarıdan imtihanlara girerek Eskişehir A nadolu Üniversitesinde Yüksek öğrenimini tamamlamıştır. Akıncılar Başkanlığından sonra Metküreci Öğretmenler Derneği ll. Başkanlığı ve ilim Yayma Cemiyeti Başkanlıkları da yapmıştır. Bunların yanı sıra M i l l i Gazete ve Yöri inge Dergilerindeki yazıları artmıştır. 1 2· Eylül döneminde Malatya Sıkıyönetim Mahkemesinde uzun yıllar yargılanmış ve yine Adana'da bir sohbet sırasında arkadaşlarıyla birlikte tutuklanm ı ştır. i lk bir-iki oturum hariç, Erbakan Hoca'nın 1 2 Eylül Darbesi sonrası A nkara Mamak Askeri Mahkemesinde görülen duruşmalarının hemen hepsine katılmış, Refah Partisi'nin Elazığ, Malatya, Bingöl, Adana ve Mersin'deki kuruluş çalışmalarında gönül lü görev almıştır. Bu arada sıra ile "İslam Davası, Erbakan Devrimi, Nifak Hareketleri, Ahu Figanım (Şiir), Tarikat Terbiyesi, Yen i Bir Dünya, Mesaj ve Metot (Teşkilatçılık) kitapları yayınlam ış, yurt çapında bütün i l ve ilçelerde seri konferansları yaygınlaşmış, Avrupa'nın hemen her bölgesine, Libya, Mısır, Suudi Arabistan gibi İslam ülkelerine seminer ve sohbet seyahatleri sı klaşm ıştır. Yazıları ve kitapları, yurı dışında ve Türkiye'de bütün Milli Görüşçü teşkilatlarda ders kitabı ve seminer prograrnı olarak takip
edilmeye çalışılmış, Kur'ani gerçekleri çağın sorunlarına ve insanlığın ihtiyaçlarına çare ve proje üretecek şekilde yeniden yorumlayan yaklaşımları, gelenekçi ve taklitçi zihniyetin değişmesinde önem l i rol oynamıştır. 1 995 RP Adana milletveki l i adayı olarak seçim lere katılmış, iki sene sonra da emekliye ayrılm ıştır. Konferansları ve yazıları yüzünden pek çok mahkeme açılmış, aylarca sorgulan m ış, nihayet 3 1 2'ye muhalefet bahanesiyle Malatya DGM'nin verdiği yaklaşık 1 yıllık cezanın infazını . Keban kapalı , cezaevinde yatm ıştır. Türkiye'de derin devlet diye bi !inen gizli ve etki li güçlerin:
1 -Kirli ve hain Derin Devlet 2-Milli ve haysiyetli Derin Devlet olarak, iki cephede ve çok stratej i k ve taktik bir mücadele içinde olduğunu . . . Ve yine yeryüzünde: Siyonist Yahudi sermayesinin güctürnündeki A B D veAB'nin başını çektiği ŞEYTANİ ZULMET ittifakına karşı, 374
--------�Ahmet Akgül.
_ __ __ __ __ __ __ __ __ __ __
Erbakan Hoca'nın kurduğu D8'1er çizgisinde ve Rusya-Çin, Hindistan, Kuzey Kore, Venezüella ve Brezilya'nın katıldığı Avrasya çerçevesinde şekillenen; iNSANi ADALET ittifakının bulunduğunu; i l k defa fark edip ortaya koyan ve yeni diriliş şuuru etrafında, vatansever ve münevver sağcıların, solcuların, gerçek Atatürkçülerin ve M i l l i Görüşç ü l e r i n topartanması gereğini savunan i l i m v e fikir adamlarımızdandır. Siyonist ve emperyalist şer ittifakını hedef alan yazı ve kitapları nedeniyle, bazı malum merkezlerce takibe alınanlardandır. M i l l i Görüş'ün üst kademelerinde; kasıtlı davranışlarını ve yaınuk yaklaşımlarını sezdiği bazı kişilerin art niyetlerini, Lider'e ve davaya zarar veren şüpheli ve şaibeli hareketlerini hatırlatıp cemaati uyardığı için; teşki lata katılmasına, konferansiarına ve M i l l i Gazete'de yazmasına ambargo uygulanmıştır. Uzun yıllar birl ikte çalıştıkları halde, bazı nefsi sapiantı lardan ve . fevri davranışlarından dolayı "El aziz. ekibinden de ayrı lmıştır. Emekli olduktan sonra kitap çalışmaları; gazete ve dergi yazıları ve araştırmaları hız kazanmıştır..
2004 Ocağında, arkadaşlarıyla birlikte istanbul'da aylık olarak yayınlanan "Mi l l i Çözüm" Dergisini çıkarmaya başlamıştır. Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Hocamız; küçük yaştan itibaren özel dersler alarak ve devaml ı okuyup araştırarak kendini yetiştirmeye çabalamıştır. Uzun süreli, ciddi ve çiteli bir ınanevi terbiye ve terakki dönemi yaşamıştır ve bunu hala bırakınamıştır. inancımız ve ihtiyacımız olan, evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, "Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler"' gibi çağdaş kurum ve kavramların; i l m i ve insani temel lere göre yeniden şekillenmesi . . . Ve Türkiye'nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğun laşmıştır. M i l l i siyaset ve sonınıluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorum layan Hocamız; yaklaşık 30 yıldır Türkiye'ınizin her yerinde, Avrupa'da ve İslam ülkelerinde. önemli seminer ve konferansiara katı lmaktadır. Çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış otuz bir kitabı bulunan üstadımız, evli ve beş çocuk babasıdır. 375
.Başörtüsü lnkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
Hocamız'ın Başlıca Kitapları:
4-
"İslam Davası" ve Cihadın Manası Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya. Mesaj ve Metot. (İletişim ve işbirliği Sanatı) Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi.
5-
Siyaset- Stratej i ve Siyonizm.
6-
Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi.
123-
78-
Din - Devlet ve Demokrasi. İnsanın Yozlaşması.
91 0l l1 21 3-
Sorunları m ız ve Sorumluluklarımız. Ah-u Figanım (Şiir Kitabı) Bizim Atatürk. Din Dengedir, islam ilericiliktir. Cumhuriyet Türkiyesinde N ifak Hareketleri. Zafer Müjdeleri. Terör Masonluk ve Matia Medeniyeti. TarikatTerbiyesi. Kur'ani Kavramlar ve Yorum lar.
14ı 5ı 6ı 7Dış Politikarn ız. (2 Ci lt) ı 81 9- Refah - Yol'la Rantiye Savaşı. 20- Cezaevinde Yazdıklarım 2 1 - Ruhlar, Sırlar ve Uzaylılar 22- M i l l i Siyasette Kirli Hesaplar- 1 "AKPVeAkıbeti"' 23- M i l l i Siyasette Kirli Hesaplar - 2 "Milli Siyasette Marazi ılar" 24- · Hikmet Çiçekleri (Şiir Kitabı) 25- Dünya Dönüşüme Hazırlanıyor. 26- Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı (Zikir Zevki ve Nefis Tezkiyesi Üzerinedir) 27- Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler 28- B izden Söylemesi - l "AKP intihara G idiyor" 29- Bizden Söylemesi - 2 "Türkiye Uçuruma sürükleniyor" 30- Bir Devrim Yaşanacak 3 1 - Başörtüsünün İnkarı ve İstismarı
MİLLİ ÇÖZÜM DERGiSi 376
.Ahmet Akgül
_ _ _ _ _ _ _ _ _ _
______
AHMETAKGÜL'ÜN KiTAPLARI VE KONULARI ilginç görüş ve yaklaşımları, orijinal yorumları ve cesur tanımlamalarıyla başı sıkıntıdan kurtulmayan; Sağcı . solcu, dinci, devrimci diye bilinen halkımızın her kesiminin ortak paydalar etrafında b u l uşması ve dayan ışması gerektiğini savunan; H e m d i n istismarcılarının, hem devrim yobazlarının perde arkası işbirliğine projektör tutan Ahmet A kgül'ün kitaplarının içeriğini, ana başlıklarıyla hatıriatmakta yarar görüyoruz! I- "İslam Davası ve Cihadın Manası" ( iman, ibadet, peygamberlik, dini hizmet ve ilahi adalet konularına orij i nal yaklaşımlar ve yeni yorumlar getiren, elinizden düşüremeyeceğiniz bir eser. 3. Baskı yapı ldı.)
2- "Mesaj ve Metot (İletişim ve İşbirliği Sanatı)" (Aile ve komşuluk ilişkilerinden, cemiyet, şirket ve devlet münasebetlerine kadar... Her kadernede yöneticilik esaslarını, iletişim ve işbirliği sanatını ve hayatta başarı ve mutluluk yollarını prensipler halinde; dini ve ahlaki temeller ve çağdaş gereklerle ortaya koyan bir başvuru kitabı. 4. Baskı yapıldı.) 3 - "Din Dengedir, İslam İlericiliktir" (Dinin toplum hayatındaki yerini ve önemını.. islam'ın her asırdaki ve her konudaki ilericilik ve önceliklerini, yozlaştırdan ve yanlış anlaşılan islami kavramların gerçek anlam ını ve özell iklerini anlatan bir eser. Tutucu ve gericilerin genel karakterlerini ve şartlanmışlık psikoloj i lerini bulacağınız bir kitap.) 4- "Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız"
(Güneydoğu ve anarşi sorunları, M i l l i eğitim çıkınazı ve irtica senaryoları, sömürü saltanatı: "din istismarı, Atatürk istismar!'', sağlık ve sigorta tıkanıklığı konularını ve diğer ortak sıkıntılarımızı ve çözüm yollarını içeren bir çalışma. 4. Baskı yapıldı.) 377
______
Başörtüsü inkarı ve istismarı.
_ _ _ _ _ _ _ _
5- "Terör Masonluk ve Mafia Medeniyeti" (Mafyanın perde arkası ve dünya bağlantıları, Mafyanın, asker, siyaset, emniyet, iş adamları ve medya ilişkileri ve Türk nıafyasının çarpıcı örnekleri ve özellikleri. Masonluk. Siyoniznı ve nıafya işbirliğini anlatan Türkiye'yi sarsacak bir kitap.)
6- "Siyaset Strateji ve Siyonizm" (Tarihi birikimlerinden ve meşhur siyaset bilgelerinden yararlanarak hazırlanan çağdaş devletçilik ve yönetici l i k prensiplerini... Büyük siyasilerin stratej i lerini ... Siyonizm'le sade Musevilerin farklı oldukları gerçeğini ortaya koyan bir eser. Siyasetçilerio ve her seviyedeki yönetici ve eğiticileri n ve düşünen beyinierin anahtar kitabı. 2. Baskıya hazırlandı.) 7- "Cumhuriyet Türkiyesinde Ni fak Hareketleri" (Münafıklığın tanımını, tarih boyunca nifak oluşumlarını... Günümüzdeki din ve dava istismarcılarını anlatan bir eser. Fethullah Gülen' in, dış güçlerin güdümüne girdiğini; M i l l i manevi değerlere bağlı Atatürk'ün nasıl ve niçin dinsiz gösteri ldiğini, yirmi sene öncesinden tespit ve tahlil eden bir kitap.)
8- "Kur' ani Kavramlar ve Yorumlar" (Kur'an'a göre yönetim biçimleri, d i n-devlet i lişkileri, demokrasi, laiklik ve insan hak ve özgürlükleri gibi çağdaş kurumların, Kur'an, Besmele, Fatiha, Şeriat, Şeytan gibi çok yaygın olan ama yanlış anlaşılan ve yozlaşan Kur'an i kavramların asıl anlamını ve çok ilginç ve çağdaş yorumlarını bulacağınız ve elinizden bırakamayacağınız bir eser.)
. 9- "Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi" (Erbakan'ın gerçek kimliğini, mücadele sahasını ve sürecini, Hedefini ve stratej i lerini, iç ve dış engellerini; belgelere dayanarak anlatan akıcı ve çarpıcı bir kitap. 7. Baskı yapıldı.)
10- "Refah - Yol'la Rantiye Savaşı" ( R e fa h - Yo l ' u n o l u ş m a ş a rt l a r ı n ı , b a ş a r ı l a r ı n ı v e başaramadıklarını, 2 8 Şubat süreciyle Refah-Yol'un yıkdışını ve 378
----h ----'A met Akgül,
_ _ _ _ _ _ _ _ _
bunların perde arkasını i rdeleyen bir çalışma.) ll- "Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya" (Adil Düzen nedir? Hangi ihtiyaçların eseridir? Neleri içermektedir? Ekonomi, siyaset, eğitim ve dini kurumların yeniden ·şek i l lenmesi . . . Demokrasi ve laikliğin güncelleştiri lmesi ve genişletilmesi ... Dış politika hedefleri ile ilgili derli toplu tek eserdir. Kahire'de EI-Ezher mezunlarından ve doktara yapanlardan bir ekibe, kırk gün içerisinde her gün sabah namazından sonra kuşluk vaktine kadar sürekli tartışmalı ders olarak okutulınuş ve Arapçaya çevrilmiş, ancak tab edilmem iştir. 4. Baskıya hazırlanıyor.)
12- "Zafer Müjdeleri" (Yaratılış amacımızı ve sorumluluklarımızı ve Büyük İslam Medeniyetinin yeniden doğuş, hazırlık ve muştularını inceleyen ve müjdeleyen bir eser.) .
13- "TarikatTerbiyesi" (Tasavvuf ve Tarikatların anlamını ve amacını, insanımızın gerçek tasavvufa olan ihtiyacını, Tarikat istismarı ve din bezirganları konularını içeren önemli bir eser. 3. Baskı yapıldı)
14- "Dış Politikanı ız" (2 Cilt) (Türkiye'nin Cumhuriyet dönemi dış politika sonıniarını ve sonuçlarını, Türkiye üzerindeki oyunları, piyonları ve perde arkasını inceleyen ve 20 yıllık yazıların birikimiyle meydana getirilerı çok önemli veözellikli bir eser)
15- "Ah-u Figanım" (Şiir) (Yaratılış sırları, peygamber sevdas ı, insanlık davasıyla ilgili tatlı ve hakikatli dizelerini, Bencil, beleşcil, hain ve zalim tipiere yazılan taşlama ve haşlamalarını ve yazarımızın uyarı ve nasihatlerini içeren çok güzel ve özel birşiir kitabı. 3. Baskı hazırlanıyor.)
16- "Cezaevinde Yazdıklarım" (Yazarımızın 3 1 2'ye muhalefet bahanesiyle Malatya DGM. ce verilen 1 yıllık cezanın infazını çekmek üzere girdiği Keban Cezaevinde 379
Başörtüsü inkarı ve istismarı
_ _ _ _ _ _ _ _
______
yazdığı, çeşitli konularla ilgili düşünce ve değerlendirmelerinden oluşmaktadır.)
17- "İnsan 'm Yozlaşması" (İnsanların psikolojik ve sosyolojik yönden bozulmasının ve toplumun ahlaki yozlaşmasının sebep ve sonuçlarını ve tedavi yollarını ortaya koyan bir eser. 2. Baskı yapılıyor.)
18- "Ruhlar, Sırlar ve Uzayhlar" (Ruhun aslını, fonksiyonlarını ve birbiriyle iı1ibatlarını, hayatın hakikatını ve yaradılış amacını uzaylılar ve UFO'Iar konularını anlatan ilmi ve ilginç bir araştırına.)
19- "Din - Devlet ve Demokrasi" (Asla barışmaz ve bir arada bulunmaz zannedilen evrensel kurum ve kavramların, nasıl uyuşacağını ve uygulanacağını gösteren bir çalışma. 3. Baskı)
20- "Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi" (Müjdelenen ve merakla beklenen Mehdi kavram ını. . . Ve zafere yaklaşan islami adaletin hakimiyet kavgasını yorumlayan bir eser. 4. Baskı.) · -
21- "Milli Siyasette Kirli Hesaplar- 1 AKPveAkıbeti" A K P'nin ortaya çıkış şartlarını, AKP kurmaylarının tabiatiarını ve iktidar süresince yaptıkları tahribatları belgeleriyle anlatan ve acı akıbetierini hatırlatıp uyaran bir kitap
22- "Milli Siyasette Kirli Hesaplar - 2 Milli Siyasette Marazhlar" (Milli Görüş hareketindeki hıyanet girişimlerini . . . Bunların zahiri gerekçelerini ve gizli niyetlerini konu alan ve yakın tarihe ışık tutan bir kitap. AKP'nin ve hala Milli Görüş'te ki bazı kurmay kılıflı akreplerin perde gerisi ve gerçek zihniyetierini irdeleyen bir eser. Baskıya hazırlanıyor.)
23- "Hikmet Çiçekleri" (Şiir) 380
Ahmet Akgül.
_______
__ __ __ __ __ __ __ __ __ __ _
(Üstadımızın; duygularını, duyarlılı klarını, uyarı larını, taşlama ve haşlamalarını dile getiren son şiirler.)
24- "Bizim Atatürk" (Atatürk'ün gizli ve gerçek mahiyetini. m i l l i ve manevi hedeflerini, Siyonist ve emperyalist güçleri oyalama ve onlardan yararlanma taktiklerini, Atatürk istismarcılarının kirli niyetlerini ve Atatürk'ün niçin ve nası l zehirlenip saf dışı edildiğini, belgelerle ortaya koyan ve ınasonik mahfillerin uykusunu kaçıran bir kitap. 4. Baskıya hazırlanıyor.)
25- "Dünya Dönüşüme Hazırlanıyor" (Afet Ilgaz Hanımefendinin takdim yazısında: "Çağıınızın gizli kalmış gerçek siyaset tarihini ve hasretle beklenen büyük değişim i n çok .ilmi ve isabetli tahlilini bulacağınız." Dediği, umut v e heyecanla okuyacağınız ve Siyonist şeytanın peçesiz yüzüne bakacağınız bir kitap . . . )
26- "Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı" (Zikir Zevki ve Nefıs Tezkiyesi Üzerinedir)
27- "Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler" (Kahraınanlaştırılan bazı hain sabataist ve masonların ve karalanmaya çalışılan kendi insanlarımızın ve öne m l i devlet adamlarımızın h ikiiyesidir.)
28- "Bizden Söylemesi - 1: AKPİntihara Gidiyor!" 29- "Bizden Söylemesi - 2: Türkiye Uçuruma sürükleniyor" 30- "Bir Devrim Yaşanacak (ABD ve AB'yi iki kolu gibi kul lanan ırkçı emperyalist dünya düzeninin yıkılmasının ve Türkiye merkezli yeni ve Adil bir medeniyet kurulmasının yakıniaştığını konu ediniyor.)
31- " Başörtüsü,;;· iin İnka n ve İstisınan (Başörtüsünü, kendi gizli saltanatlarına, şuurlu bir baş kaldırış 381
,Başörtüsü inkarı ve istismarı
______
_ _ _ _ _ _ _ _
olarak okuyan masonik odakların Laik-Dinci kışkırtmasını ve "Türban sorununu çözüyoruz" sahtekarlığıyla siyasi rant peşinde koşanların kirli niyetlerini; hem din alimlerimizin hem de Mustafa Kemal'in konuyla ilgili göı:tiş ve düşüncelerini b�lacağınızgüncel ve önemli bir araştırma.)
382