M E V L A N A C ELA LU D D IN -I R U M İ
MESNEVİ T e r c c m c v e Ş e rh e d e n
TÂ H İR-U L-M EVLEVİ
CİLT: 1 K İTAP: 1
Ş A
M
İ L
Y
A
Y
I N
E
V
İ
K l o d f a r e r C a d . N o . 8 T ü r b e - I S T A N B U L T e l . : 2 8 4 0 51
.
Tâhir’ül Mevlevî (d. 13.09.1877 - ö. 20.06.1951) Şair, yazar, Mevlevî Dedesi, mutasavvıf, müderris, mesnevt-hân, gazeteci, ve edebiyat tarihçisi.
،»■
Osmanlının yetiştirdiği son dönemin en renkli kişiliklerinden birisi olup, Osmanlı ile Cumhuriyet nesilleri arasında adeta bir kültür köprüsü vazifesini görmüş âbide şahsiyetlerimizdendir.
]
٠.
• Hz. Mevlânâ’nın Mesnevîsine merhûm Tâhirü'l-Mevlevî kadar güzel yaklaşan ve anlatan olmamıştır. • Ömrünü Hz.Mevlânâ’nın düstûrlarına bağlı kalarak yaşamış, Mesnevîye nüfûz etmiş bir âşıktır. • O, Mesnevî’yi bilen, yaşayandır. Onun elinde Mesnevî, Kur'ân ve sünnetin aynasıdır. Ona göre Mesnevî, Kur'ân’ın içi ve özüdür. • Mesnevî’nin güzelliklerine, inceliklerine bu şerh ile daha bir farkına varacak Mesnevî’yi tekrar tekrar okuyacaksınız. • Mesnevî’yi kanalından şaşmadan, şaşırtmadan Müslümâna sunan sağlam bir kaynaktır. Ehl-i Sünnet akîdesinde Mevlânâ’yı öğrenmek isteyenlerin okuyacağı bir Mesnevî’dir. • Tâhirü'l-Mevlevî’nin ömrü kifâyet etmediği eksik kısımları talebesi Şefik Can (d.1909- ö.2005) tamamlamıştır.
İÇ İN D E K İL E R S ic
"tebrik va î'esekkür , ا ا ا tasavvufun nierhaltitri vt M.vlâfiâ Tâhir-Ü] Mevlevi, hayati V، eserleri . Hazret-i Mevlani tiıiKİİ . - . . Mesn.vî'd، tahkiye usilil . . . . . Mesnevinin d i b a c e s i ........................................................ . ، ■ f c 1 ٦ ٠ ٠ ٠ Mesnevi - . . . ا ا tNcyl'den Ffliirad . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . c ؛١ n ı p| ıriyetlin tsdavisİRJsn Lıtklmierifl k i l ka"؛٥ J[m ı[،i;ih.ı zaî'.ir؛ıl Jej ؛؛âİL-ı İ ı y c teveceiih sdcrtfc rü'yasmiia gaybe msrjsub bil' [ا١ ﻞ؛؛ ءﻟ ةإ ا'ا ، ,ا-ا٣ ,ء ًااV، labJb-؛ i
t
i
İlâhîyi buji٠ ١ ١؛fuirudımn اﻳﻞﺀالi؛eİTTi ؛Hİ , - ,
, - ,
5 ﻵ
5
19 اة
22 لأه
12
25 ة و26
.......................... 97 49
Kullar!„a tsvfik-i hİ،١؛؛yet ،'،18a Allahdan hsr 1 'ح. ىﻷ ؛لriaysl (i'LsiımJfl muvafr fairiyel tulcb ؛Vr sdebsiilgin ü beyini ..... ........................................ 112 İlaslar'.ın hinini görmek i ؟i.n pli lii ؛٠n,ıa baş ucana gottirmesi ah in tabibi liâhiyi , | ﻫﺖ yahi،iîîk iiin،Griyerjin derdini an٠ ﻻtabfo-^ ؛، l'؛n ؛n. p,Ui؛٥H haJvet،ah ،-;؛6„ ا8 آﻵ. 15Î O ،ﻻ آ؛hthimin . 1ةا ؛ا؛1ﺟﺎ ء[ ا ة؛ة؛vs p il i ؛٥ rz،tniı‘: ı ahi................................................... أ، ;؛ا5 Kuyumcunun zehirlen،! ek b ؛d ؛؛rti؛mçiin ؛n. İlâhî ig.reil، ،ı| ٢!t ^ ؛uun b.yarı . .I S I Bakkal ، ﺀاI,irisinin ye !fitinin b atta ؛dlittinjnda y-ı ؛؛il □kitlesinin h ik a y e , , , 194 Kendi uilllet vs ؛usslishine ta n ııb u d٠ ؛ay!١؛-yle hıristiy 4nl.fi öldü ren yabudi pidi îâhmın hikâye ؛؛؛, , . , , ، . . - - . ٠, ٠، , 23? Hıristiyanların taldtfılınası ı ؟in 'ا٠ ﺋﻠ ﺊ ﺀpadj؛.hiyls ah٥ -؛6r٠tnı،si ı . . . 344 Hrrtriyanlara kü.ad iç:n. o çıfıt vezirin ş،yiap ؛ı ؛ı Ve jnlaTin bili;„ ؛hlitiimriirm 1،ﻻsurunda arr.mnes ؛................................................ .................................................. 24b Veziri. ilil i gizli vs kentlilerinin idraki îayıf „IJu ؛n ،[jn , hırisliyaniann ur II kabil ء □اitleri vs rehbsr biim.ltri ............................................. ت ﺋ0 Hıristiyanianrt v « îr s t ؛bî o l m a l a r ı ....................................................................................... 254 Halîfenin Leylâ'yı görmesi hîklyeai ........................................27. Yahûdî vezirin hasedini b e y a n ..................................... . . ' . . . . ﺀة2 Hfristiyanlar arasmdi akil haculda oiarkhfi, v.zîrn: hîls١ı؛:i julartalan - 2P7 n vezire gillice haber . . . ' . 290 ا دristiyanlardan ٠٠ iki fi kanin beyânı . . . - ' - 2. 1 V elrin hırislly unlara kaıyı Jııcfi'in ilim le r in i دart ؛ti fiili،*، . . . . . . 293 Bu ihtilâfların gUriinU$iiniln 5Ufetili .'ilıip, haklkflri-: . [ u ı ı d ı f m beyânı . 317
57 65 76 84
119 123 124 126 128 136 142 144 146 146 147 159
TEBRİK VE TEŞEKKÜR
Prof. D r. A li Ailıad T A R L A N
Kon.v.î ؛r .؛،nevver bir gen ؟, merhum (Tahir O lgun}’un M esnevi tercüme v e ؛er bini rab'a b،-٠laıiıUL،rmı bana m üjdelediği zaman ne tadar sevindim . Bugünün gençliği artık bu muazzam eseri okuyabilecek, üzerinde düşünmek imkânını elde edecekti. P■، hakikaten mübarek bir teşebbüstü. Seneler،!enberi Konya'da Mevta na için ir ■tip edilen ihtifaller, en pâyidar ve en olgun sem eresini şimdi veriyordu. Kıtnaiimce şark, MevLânâ’y ı kâfi derecede tanımamıştır. Ve tunda mâ ’/urdur. ؟Linki Mevlânâ, beşerin, görüş hudutlarını aşarı bir irtifâdır. Yalnız, itiraf etm eli ki garb, Meviânâ'yı hakikaten anlamaya çalışıyor. Ve buna ihtiyaç hissediyor. Ve ena yaklaşanlar, hidâyete eriyor. Hidâyete eriyor, diyorum. Bu hidâyet, ya herr. şekil v e hem ruh veya sadece ruh bakımından olur. Yalnız çekler, ve ism en Müslüman, eğer onun ruhunu ken dine slndİTmemişse, hakikî MUzlümanlıga çok uzaktır. İnsan, belki kendîkendisini aldatır, takat A llah ve Resûlımü aldatmak kabil midir? Mevlânâ'da hakikî Müslümanlık belâğatin en yüksek derecesi ile ifade ed il miştir. Ve bu M üslüm anlık ؛eklin değil, mânânın müslümanlığıdır. Hasar- basireti açık olanlar, sa d .o . yaradılışın başhbaşına bir tnûcize olduğu nu ayan b ؛y؛.n ,؛ürürler. O eep؛ıc-den kör atanlar, bu nizâm İçindeki insicamı ile ikinci bir müdze" ٠ia،ı yaradılışı içinde o nizâmı alt-üst eden mucizeler arayacak derecede idraksizdirler. İşte hilkat bir M evlânâ yaratm ıştır ki nizâmı kâinata ha lel gelmeden zuhur .d e tı bu müeize karşısında, o körler v e idraksizler dahi îmâna gelmelidirler. Arzın ve dağların yükle nem cdıği büyük irfan em anetini parm ağı nın ucunda oynatan bahtiyarlardan biri de ، ؛؛e bu Mevlânâ'dir, Onun azam et v . kudretini ve kudretinin azametini 'irfan . ır، ınelıiyetini, onun nasıl bir mücâhede ve tefekkür ile elde edilebileceğini bir parça sezenler anlar. *Mesnevi, ye *ma'zı Kur’an . yâni Kur’anın içi v e özıi derler, Eğer böyle bir teşbihe cevaz verilirse Kur an, bir gül bahçesi, Mesnevi ise gül yağıdır. Gül yağın da gülün şekli, zerâfeti, harikulâde tenasüp ve ahengi yoktur. Fakat onun ruhu vardır, Birincisi Tanrı, İkincisi kul işidir. Gül, şekil ile ruhtur. Güîyağı yainız ruhtur. Birkaç damla gülyağında bir gülistan m ûclzesini görebilecek gözler, onun üzerine eğilebilirler. Demek ki bu görüşe doğru bir hareket başlamıştır. Kör ve idraksiz madde m e deniyeti, bütün tahribatını yaptıktan sonra, artık a sil insan ruhlarında iflâsa doğ ru gidiyor. H ayvani şehvet ve ihtirasları hiçbir hudut tanımadan alabildiğine koş turan ve m edeniyet kisvesine bürünen bu vahşet, beşeriyeti uçurumun kenarına getirmiştir. İnsandaki hayvan! şehvet ve ihtiraslar, insan denen harikulâde san’a t
' ' " III 'II f'l'. Illfflflllflll
iti
1.11' ', ر ا.,1.؛٢ 'ا1. 111 ...II ٩I I11.مI fil
I || ا:|ا |ا.؛ا, ﻵ-mil
I I
.. اا ا 'ا. 'ا. . ﻣﺎ "اااا أا، ," 1. ا,ا٢ اا. اIII ، ، :: ل ا ا ا او . ' : ا 1ا ، ، ':<!’ ا١ -١ if،t ؛gL'mı u ١ MIK |f,ıd]'L'l٠ . اıiJ'lı اا.. Ilif, . . |«، اا،اا'ا اا١ . اا 'ا1ا- ا- ]ا؛ا. VC ه اUm dur. II ،، ؛؛، ■■'ninİL'rL' ذاا ؛ﻟ ][ا، olan ء ذ ا ا ا.1 1 ., 1ا ، اhftkiinJyrILjit ،٠ ا، ، ؛!' ؛Mli’iılı، ، l، .kı [U '؛1 J، .'I kudretine b o rç lu d u r . 111 ’ااا؛I’ ر . ، ' I' 111؛، ء ﻻااا 1ء s، ıp liN ١ ٧ n » 1. m ٥ ؛f[J١ ؛u c d m ia rn bu Ü 1 ؛İ insan، İdrök I..İJI' ؛." y ؛، ؟:، ı، ı:ı : ا ؛ا،Jitiynr ر ا ا ]٠ hl^k n jdrilk, cem iyeti Jluzura kavuşturan ^ ir ؛- zâ ı . ı . III I . ' II،11 i teir m eyvesi ل ] ة إ ء '[ b ir ، neden[yetti:■. D in , her ؛eydfin e vvel b ؛- r a h I || ili. illid ir . 1i ı.ı tu ؛L، n■i y y etinin 1 ذ aa ف et ine u -; ؛ıtu f olan b u ahlâk hissinin UJVI ve rv k h u in Çuk tıs ١ ١ . ؛-nde olduğunu düşünen ve b u hissin neticesinde k endini sa
ı.ıı . .؛،11 و'زd ta ا[ل'ﺀ.'tnpln saadeti:! i duyan insan, hakikaten htir insandu f.)ln:u N؛،:tafiziği tasavvuftur. Hakiki tasavvuf, liir taraftan idrâkin 'butütı ih : ....: اا٢ ا؛ ا اar :1‘’: اوق؛d ،£(,٢ ١a ٢ ﺀة.far، e n i ye t hayfltins ideal bir niî.âın verir ٥İ ki e ;fi ev i. bü } ' . i l en؛.İ
eseritiir
l'،ı''؛tıesi،iL ؟ ذiki ar kaiesi ad; verilen MevJâna. pey ﺀamber
\\\١ \ .Y n ic
değildir,
fakat ki-
LtL ' ﻼ ﻛ ذKon,vah gençler b iiyl ؛ ?؛:.ir insan: n. b öyle değerde l i r eserini kardeşe I tıe su !itiyorlar. F u eser, buğünün £enç)jğm .| ؛n altlayabileceği sade ve in e li» b ir I ، 11 İtçe iie ya zılm ıştır. Tcrcem e ve ' ( ؛eril eden T k h ir -iil M e v le v i (T a lt ir u lg u rt I..ılııııin، : ii ؛:ث ؟ ;: ق ne ta sarru f eden e ٥ k d ، : ؛، '[’!: - b ir edebiyat hteas، idi. rtnU’iinU m en t ağ olduğu tarik atin p irin e - ؛Ü Ç . ™ b e n ؛Vtesnevi'ye tuk n ü fu z e lm ij . 5ء 1ةhiybtll !lir zatin, bir öm ür inahsuliı olan b ü yü k eserini ؛- eden gençlerin ba 1 k la r ، ؛b’.t ، ، irme ؛, biti Ur, b ir yu، u؛ı, ، :-l:ti، n b ir 'ftirk ltik alem ine ؛âm il. mitil ؛ ؛-
I'-I. t lir İÜzıp et ؛.ir Konya'nın yy din gen ؛ ] ؛ğin: ':.’.ıhın
kil 11ı ini] e ،vhrik eder ve b ir T ؛i r k ( ا ﺀati
.I’. i’ud:!erine sonsuz şükran İsım ı، azletm eyi Zevkli bil’ vazife İ31liri m A lla Tahir Olpun. Tül'k f te'!!;;!ile il,.’،!'؛؛e el ،iği parlak istikbalin nurlsrt İçin ا١ أ و ل ل'\ ة ؛ ؛\ ؛ ا ا٠ ا أ، \| ؛٠
1آه' أ. Dr, Ali Kilis( ؛TARLAN
TASAVVUFUN MERHALELERİ VE MEVLÂNÂ Nureddin TOPÇU
Mevlânâ Celâleddin’irı. bir çoklarının meftun olduğu sanatkar ta ra fı, onun Kâhindir. A henk ile kâfiyenin, güzel söz ile göz yaşır.m m uhte şem terkibi olan sanat, kabuktuk ؛parıltıdan ibarettir. Ancak halk kitlesi şekle düşkün olduğundan, şairde de sanat taassubu hâkim o la ra k vah det deryasının bütününden ayrılmaz damlası olan Hazreti Mevlânâ'yı büyük şâir diye övmek âdet olmuştur. Güneşi güzel bir şamdan gibi, yıl dızları birer inci tanesi halinde tasavvur etmekten hoşlanan gözlerimiz her büyüklükte bir sanat arıyor. Sonsuzluğu bile sanat ölçüleri ile düşü nebiliyoruz. Tasavvufta sanat, olsa olsa dervişin deyneğidir, biz onur, dervişliğini bu değnekle anlıyoruz, M evlânû’mn, dînî tecrübeyi biitun derinliği ile yapmış bir m utasav v ıf olduğunu düşünmek, onu gerçek çehresi ile tanım ak olacaktır. Tasav vuf, esasında bir ahlâkî temizlenme yoludur. Bu terç.izlcnme işi, insan olan varlığımızdan hareket ederek A llah’a kadar götüıen bir yolculuğun sonucudur, Bu yolculuk, sonu olan varlığın daha yaşarken sonsuzluğa a t layışıdır; fenadan bekaya sıçrayışıdır, Ruh dünyasında tam mânâsiyle biı atletizm denebilecek olan bu sıç rayış, gelişigüzel yapılan bir hamle ile olmuyor. Onun âdabı, erkânı, usu lü vardır. Tasavvufun, insan olan varlığım ızdan çıkarıp, A llah’a yaklaştı ran, bazılarının tâbiri ile Allahla birleştiren hareketler:, iı ؟safhadan geç mek suretiyle yapılm aktadır, Birincisi, hazırlık safhasıdır. Bu, tasavvufun riyâzat ve feragat dev residir. Allah yolcusu, bu hazırlanmada terk veya inkâr basamaklarını atlayacaktır. Kendinde dünya yükü diye ne varsa hepsini birer birer ve şuurlu bir teslimiyetle terk edecektir. Terk hali, onun ruhunda ünce bir istek, bir iştiyak, bir irâde halinde parlar. İlk riyâzatlerle işe başlayan derviş, bu yolun bitim inde sonsuzluğur temaşası ile karşılaşır. M anza ra yok, şekil ve suret yok. Lâkin derüni bir ihtişam, manzara imiş gibi etrafa yayılan bir mânâ, dünyamızı karartıda bırakan içsel bir aydın lık, bütünün fertlerine ayrılmaz muh neşem ve sarsıcı ifadesi, ru h atletim kendinden geçirir. Onda inkâr sevgisi başlar, dünya yükünü inkâr sevgisi. 5
ل و واa ؛؛km l:k 1أا،أأ(أأ٠M'ivetton ve d e v i r t . n ل ؛ اااا('اا'اşı؛vl:i ili' katla، ];macaktıt', Bu إ،ا١ 4 اﻟﺬzor ،2ا1:ا;اذ- Bilâkis dervişle bir ncşvedir, Mal ile mevki hırslarını ve bu vatlıkların ağır yükünü, kirlerden temizlenir ج زاا ذ
keti dindim atar) uzaklaştırır. Artık Allah yolculuğuna çıkanın geri ddıımesi yoktur. Bu yolda ilerledikçe güçlük artar, şevk de Beraber çoğalır. Temâşâ edilen mânâ âlemi, basamak basamak ilerledikçe, daha genişler, enginleşir, sonsuzladır, sarhoş edici olur. Derviş olgunlaştıkça, daha çetin inkârlar, evvelkini takip eder, ikinci basamakta evlâddan ve irşaddan geçme hali gerçekleşir. Evlâddan geçme bir gönül yakısıdır, irşaddan geçme ise akil yakısı, ü n la rı yaralarına yapıştırır çeker, koparır. Böylelikle şifa bulur. Evlâd, A llahındır İrşad ise, biitiin kibirlerin hammalı olan zavallı akltn herzeleri. Bütün âlem, bütün akil, bütün hikmet, dervişin bağrında parlayan aşk güneşinde, a teşe düşen bir kar damlası gibi eriyecektir. Şevkindeki lezzet hiçbir şeyde bulunmaz. Lezzet, hikmete değiştirilmez. Tasavvuf, hikm et değildir: ilâhî hazdır. Onun yanında, felsefe ile beraber bütün ilim ler ve bütün kaideler hakikatin posası hükm indedirler, ister tatil, ister acı, hepsi de defersizdir. Derviş bunlara itibar etmez. kîevlânâ evini, ailesini bir zaman ili mal etmiş. Bundan ne çıkar! Terk Libâsını o çoktan giyinmiş ve benimsemiştir. Aşkın ummamnda ak* lın irşadı da lüzumsuz bir külfet sayılır. Sadece aşkın bir n e i tortusu, dumanı veya ondan fışkıran bir alev kalır ki, 0 da dışarıya çıkınca volkan ateşi gibi donup kalmaktadır: Bu şiirdir, neydir, sema'dır, her çeşit ifâdedir. Aşkın kendisi değildir. Belki de ona yabancı bir unsurdur; zira donmuş ve dünyevi hüviyet kazanmıştır. Bu basamakta duran dervişin gözünde evlâdın, çam urun İçine atılan altından, ilmin de, sahte mankeni andıran şöhretle devletten farkı kalmamıştır. Terk yolculuğu burada da nihayetlenmez. ilim denen kendindeki buİanık ve tatsız suyu bir batağa boşalttıktan sonra, hayallerle, hâtıralardan sıyrılmaya başlayacaktır. Derviş, kendi ruh dünyasını dolduran yiizle.ee hayali benliğinde bulacaktır, veya onları kendinde eritip yok edecektir. Onları unutacak, değerlerini İnkâr edecek, şuurunda bu çokluk resminin mütemadiyen raksetmesini bOylece önleyecektir. Onda bizim dünyamıza karşı bir nevi yabancılık, hatırlam a irâdesini yok edici sankl yeniden bir doğuş hali peydah olacaktır. Bu İçsel doğuş, b ir nevi istigfardır; tövbe ile temizlenmedir. l)alıa sonra, duygulardan temizlenme kendini gösterir. Bu hal, bir neV، mahiyet değiştirmedir. Derviş, dini denemenin bu basamağında, bizim çok vv rengârenk duygularımıza yabancılaşır. Dünyamızı dolduran bunca duygu verici hâdiselerin karşısında duygusuz kalır; âdeta kaskatı bir varilk kesilir. Bizim sevindiğimize sevinmez; bizi yakan acılarla yanmaz olur Onu b 2؛im duygularımızın terennümcüsii zannederek şairler arası-
r؛.. k.h٠ y ıiı'؛،k g a fle tti-, r.1111 ذايVM/ h k 11r. T î ٩٠ı؛v v ،ıf, sanat değild ir. H azreti '■■'vl.-um'yı v e Yunıı.i E m re'y، }؛،ile r in d e k i â lıe ıık tc a r s y a n l i i kabuğu k
Iinedeaicrdir N ih a y e t iradeden ■İiyrılnıf], d u y g u su z lu k boJgesine varan d erv işi varI kâbu'Uirifkin k u rta rır ؛se lâ m e t d en izin e sü rü k ler. B urada b en lik gay-. ;،.'■.'L، güm ülür, d ilim le dirim bir olur. B e d e n e b a ğ lılık irâd esi d e kalm az, istek ler ?.ilıibine iad e ed ilir. B u Z irveye tırm anan d erviş, zaferi k azan m ıştır. Ç ile b itm iş, k illim İŞİ tam am ıflm ııştur. T erk m ın tık a sın ın bu z ir v e sin d e u çm ak İçin, h id âyetI: ! اﻳﺔ؛دﻷ وb u şe y o lm a y a n , k an at b ek iem r.
Terk bilgesi sunuma kadar bdylece aşıldıktan sonra, tasavvufun ikin. Bn safhada, varliga ait bütün vsilimlerle ؛:delerden, söylediğimiz Sira ile birer birer boşalan ruha, hakikal d o l a c a k . Boşalmadıkça dalma yok. Dünyasından boşalmayan kaba ıikbâ d o lm u y .r Dünyâ heveslerinden ve varlık vehim lerinden tamâilliyle sıyrılan bu kab ve kalıp, ancak böylelikle tam mânâsı ile Alla ؛؛emrine g irsb lir. Taşıdığı safrajn bütün bütün atan varlık, dünyevî muvaz, nelerden halâs olarak bir başd٠nmcs؛n<5 tutulur. Vecd, ruhta 1 5 دذdii:ii؛،e؛i liiilini andittr, Vecd denen bu baş dbnm e^j ruhu mutlak ؛licmine yükseltir: onunla birleştirir. Bu birleşme iki kürenin çak ışm a اﻻgibi b؛r sarsıntı ile başlar. Ulûhiyetle tem asa geçen ruh, taham m ülü .;üç olan sonsuz bir zevkin kucağında sarhoş olur. Burada ebedilik ve sonsuzluk mekâr.Sîz bir ân ، ؛inde gerçekleşir) Istiğrâk denilen aşırı vecd hah, dervişin mirâcıdır, içerisinde büyük huzura doğru yükselişin hisy e d ild i, hu hal, fırtınalıdır, kendinden tam geçine halidir. Varlığın büsbütün ortadan kalkarak, sadece ئ7 اأﻟﻞkaldığı haldir, ö n d a, Aliahda temas hazzj dile gelir. Temasın şiddetli olduğu ânlar, d e ğ iş e (EnelhMC* dedirtir. Bu ânın sarhoşluğum، bütün h a y a t l a m yayarak veod zevkini aklin anahtarı yapanlar, bil düsturu hakikat diye kabul ettiler. Damla, ilimizden kendisini nasıl ayırsın? Ancak dini deneme vecd ile dr: ’-.itmiyor. Vecd, kendikendinin gaye:d değildir. ٠ sadece gayeye götür.-. geçittir, Onun gayesi, huzura ulaştırm aktır. Tasavvufun üçüncü ve son merhalesi, huzur safhasıdır. Vecdi ve İstiğrâk kemâl lıaline geldi mi; derviş huzur denizine yükseliyor ؛var1 ؤةاm utlak huzur kaplıyor. 1-1 safha ؛'؛olan vecd, istiğrak başlar.
V ecd İçin d e b a şlayan fırtın a n ın fe r y a tla r ı ile te r e n n ü m le r i, h u zu rd a ta m sü k ü n a k avu şu r. Zira h u zu r, ş id d e tli fır tın a y ı tak ip ed en ru h tak i tam v e m u tla k sü k û n d u r. H u zu rd a fırtın a d u ru r, aşk d ev a m eder. A n ca k dam arlara sin er. F ery a d iken bftyat olur. iih-:rçeğin tcm â şâ sı ile yaşan n m sı b irleşir. R u h bütün e şy a y a v e v a r lık la r a d ağ d ır; hepsi ile b ird en birleşir. E n g el o la n çokluk ortad an kalk ar. M ui id o la n v u sla t basil olur. V ecd d en lauzura g e ç m e k le , aşk ı ih z a r e d en v e c d in y o k o ld u ğu za n n ed ilm esin . Ba-
امanlarda y٠٤ü n vecd. h u ؛؛u: halindi- dtrvl :1، varlığında ui;. e rik )•٠ ; y ؛j٠ ، jn؛n bütün anlarına ve varlığınm 1 ا]ﻻا؛ألzerrelerine yayılmıştır. Feryad ve sarhoşü.k yerine, varlığın dilinden anlıyan ve varlıkla bembezm olan bir ahenk meydâna gelmiştir. Huzur halinde vecd, dervişin varil^ n d a n taşarak, bütün varlıkları işbâ etm iştir ؛s.n ra da her şeyden ayni ahenkle taşm aktadır. Huzur, doyulmayan bir sevdadır. Göze m uhtaç olmadan görmedir; uzuvlardan miistağni bir yaşayıştır. Huzur, Allah'ın bu. zurudur. Ondakj varlıkları ve manzaraları anlatmak) dibandan İmkânsızdır. ٥, İçsel keşifler yapma hâlidir; büyük dost ile sohbet hâlidir. Ondavar.iğına esir İn a n ın İliç bilmediği lUtuflar, âlemler ve m uradlar sakild.;. Bu hâle ulaşan dervişin irâdesi ve dilekleri bizimkinden büsbütün başka olur- Onda bizimkinden başka mahiyette olan dilek ve hayat, bir ve ayni şeydir. Gerçekle temâşâsı birbirinden ayrılmaz. Devamlı hasret olan vecd ile, nihai vuslat İlâh yaşatan huzur, acaba birbirinin zıddı haller m idir ؟Görünüşte öyle olmakla beraber, hakikatte vecd ile huzur, birbirine Zid ve aykırı davranışlar değildir. Tasavvufun gâyesi olan huzura, vecd yolu ile ulaşmak zarUridir. Ancak, huzura ulaştıktan sonra, dervişte vecd yok olmuyor. Ayni huzur mertebesinin، hayatinin her ânında bozulmadan, zayıflamadan devamı mümkün ٥ln ı٥٠ dığ:n٥ göre, derviş huzura yükselmek ] ؟in her defasında vecdin kanatlanm açmaya m uhta ؟oluyor. Vecd, onu tekrar huzura yükseltiyor. H u. '،ur samanla gevşeyince, yine vecdin kuvvetiyle havalanmak zorundadır. Şu halde, vecd ile huzur m ütem adiyen birbirlerini kovalıyorlar. Ancak bazılarında vecdin şiddetine nisbetle huzur zayıftır. Bazılarında ise vec. d ؛n şiddetinden ziyade, Iluzurun enginliğine şâhit oluyoruz. Yunus Em re ile Mevtenâ gibi vecd V İstiğrâkın en taşkın kahram anlan, bize en kuvvetli feryadlarım ulaştırmış olanlardır. Bunlarda dile gelen Allah sevgisi, Şİİ." halinde bize nüfuz edecek yolu bulmuştur, iviutasavviHarın vecd derecesini, terennüm leri ile ülçerek az ؟ok bilmekteyiz. Ancak, huzur m ertebelerini bilmemize İmkân yok. 0 m ahrem mıntakaya, yabancı nüfuz edemediği gibi, iki dosttan başkası, onda olup bitenleri bilemez. Tasavvufu bir cevize benzetir! r. Dıştaki soyulup atılan acı kabuklar, hazırlık devresinin riyazetleri ile feragatleridir. İçteki kati kabuk vecdi di؛-, şündürür. Asil meyve olan lıuzıır, en İçte barınan, cevizin kendisidir. Bu kabuklan kırıp attıktan sonra meyveyi yiyebilenler. bahtiyarlardır, hîevJânâ Celâleddin'in, biz, vecdinin fesyad.arım dinledik. Daldjğj huzur denizinin derinliklerini görmemize İmkân yok. Denizin tâ dibinden- sıyrılıp da suyun yüzüne 'ne vurdu ise. onu görüyoruz. Biz, Hazreti M evlânâ'nın aşkını değ؛l, sadece aşkının dile gelen ifadesini elde ettik. PeltE'k dilimizle anlatmaya çalıştığımız bütün bundan ibaret. Huzur denizine yalmz 0 daldı, bize vecdinin fırtınasından çıkan sesler kaldı. Heyh a t ؛Onu Mevlânâ zannediyoruz. D
IH E V L E V I
HAYATI VE ESERLERİ Sndi Aytan
Devrimizin büyük şâiri Aziz ü stâdımız m erhum T âh؛r-üi Mevlevi, 20 Haziran 1951 de hayata gözlerini yummuştu. — Mevlevi, 1294 Ramazânınin beşinci ve 117 ؟Eyliiliiniin 13 üncü Perşembe günü, İstanbul'da doğmuştur. Pederi Eİbâc Mustafa Safvet bey de Istan b u llu d u r. ٦'âlidcai Emine Emsâl hanımdır, Taşkasab'da, Molla G üiânî mahallesinde kâin Hekimbaşı Ömer Efendi M ek teb i ihtidâisinde, bilâhare Giilhânc Askeri Rüştiyesinde ve daha sonra (Menşe" kitâb -1 Askeriye! de okumuş, Bâb-ı Ser Askeri piyâde dâiresine Haziran I I de tâyin edilmiştir. Vazifesine ؛levamla berâber, Fâtih Camii başimamı Filibeli Alehmed p-âsim efen* 'il ،1. Mesnevihan Mehmed Es'ad dedenin derslerine devâm etmiş ve Es'٠ 1 ااdede'den mesnevi icâzetnâmesi almıştır. Büyük validesinin pederi Hattat Tâhir efendinin Mevlevi 0 İması ve mûm âileyhânın Yenikapt frlevl٠ ٠ vîhânesi Şeyhi Osman Salâhaddin efendinin sut hemşiresi bulunması, ،.!:hassa H a z re tl M evlânâ'ya ve Mevleviliğe karşı b ir câzibe bayması dolayısiyle) Şeyh Salâhaddin'in mahdümu Şeyh Mehmed Celâleddin efendj'deıı sikke giymiş ve Mevleviliğe intisâb etmiştir. 1310/1312 de (henüz 18 yaşında iken), hocası Es'ad dede nin delâlet ve refakatiyle İskenderiye. Kâh ire, Süveyş, Yanbu tarikiyle Medine-i Münevvere, Ravza-i Rlutahhara ve Hücre-İ hluattara ziyâretiyle müşerref olmuş; yine Yanbu, Cidde yoliyle Mekke-i M ükerreme'ye giderek, ،lamazân-ı Şerifi orada çıkarmış, Hac'dan sonra. Süveyş - İskenderiye tarikiyle dünmüştü. n
Evvelce kendi kendim■ semâ ederken [ ؛n'az'dıır، avdetini m üteâkib Yen i kapı Mevlcvîhanesi semâ-zen başısı Kartıır.anlı Halil dede’den Semâ meşk etmiş ve Semâzenler arasında şöhret kazanmıştı. Fakat Mevlevi muhibliğini kâfi görmiyerek, çile çıkarmak ve hizmet etmek İsteyen mer* hum, vazifesinden istifa edip Şaban 1313 de, Yenikapı M evlevîhânesinde çilekeşliğe başlamış ve Hicrî 1316 da m ukannen hizmeti hitâma ermişti. Bu münâsebetle şu târihi söylemişti : Mutbahında çillekeş bir camken Kıldı sâhib-hücre Mevlâna beni!. (1316)
Bununla beraber : Ederken Mevlevîniıı çillesin itmam bin bir gün Bizim bak çillc.î aşkîçrc b؛r miadımız yoktur... diyerek huzuru M evlânâ’ya yüz sürm ek arzusunu gösteriyordu. N ihayet şeyhinden aldığı müsâade üzerine yola çıktı. Evvelâ Eskişehir'e, sonra K arahisar’a ve Konya’ya gitti, Uşak, Manisa, İzmir tarîkiyle avdet etti. Bu ziyâretüen sonra. Tâhiriil-Mevlcvî, Yenikapı Mevlevihânesindeki h ü c resine çekildi ise dc, kendi tâbirile (orada oturup vakıf lokmasına göz dik m edense, ekmeğini kazanandan yemek) istedi. Bir kütüphane açmak ve şurada burada zamanın tahrip ve imhasına maruz kalmış mevlevî asa rım bastırmak istedi. Evvelce tedârik ettiği ve bil'âhare Hicaz’dan getirdiği kitaplar, bir sahaf dükkânına sermâye olabilecek kadar bulunduğu için, evvelâ Bâye ؛id'de. tram vay caddesinde bir dükkân tutdu ve kitaplarını oraya naklet ti. Fakat Bâyezid’de satış . ؛maması yüzünden, kitaplarını Bâb-ı âli cad desindeki, şimdiki (M edresetül-hattatın) in karşısındaki dükkânlardan bi rine götürdü. Yine o târihlerde, haftalık bir gazete çıkarmak hevesine kapıldı, ü zam anlar gazete ve mecmua imtiyazı almak pek müşkil, h a t tâ gayr- ؛mümkün olduğundan, k ita b a K arabet'in (Resimli gazete) sini ؛cilaladı ve ilk nüshasını çıkardı. Mecmuanın kabına, evvelce neşretm iş ntduğu ve Mevlevi m uhiblerinden Vâsıf efendi taraftndan toplanıp, Hazre'.-i Uevlânâ hakkında sitâyişkârâne birçok manzumeyi hâvi (Mecmua-i mednyih-i Mevlânâ) ma îlâniyle beraber, bir mevlevî sikkesi resmini bastırmıştı. Fakat hu ilân, o devirdeki jurnalcılar için (Bu mevanda m a lûm at gazetesi sahibi Baba Tâhir ile Nazif Süruri isminde biri tarafından) fırsat addedilerek (Resimli gazete) nin kapatılmasına dâir irâde alınmış; aebeb olarak, Veliahd Mehmed Reşad Efendi (Beşinci Mehmed) mevlevî muhibbi olması d ol ay isiyle, Veliahd nâmına propaganda yapıldığı ileri sürülmüştü. Ayrıca Bâb-ı Âlî’nin muhafızı polis komiseri, m eşhur (Mek10
اا-- ا |ا؛.٦ ا، ا ا أ, ''ﺀ ا. ﺀا] ااا 'ا'؛, l-,ıf١i'i.ııı f |" i ||.| II I II I-Iiiı!ı٠ اﻻﻻ ' ا ﻟ ﻢ اا N :"،7.1fi Şı'FLk 1'; ا.:ﻻ;؛ ا. اااا ؛ ا1, اا، ا ا-)1 ا،'■ - ا ' ا،- ااI " l ı t ' 1 . 'ا,اا، اا اا١١ا- ' 1ا.ا | اا"أ,[ا]؛،] اا|'أاأ[ ؛ ا'ا١ bîr ر،:ﺀا-"ا،"أاr1:11 1.1.1 11 .،'' 11 11 :1. -.-'ا' اا-. اbırnkıliîi.lı وI I k:،]،İL؛i ، ا. ]ااn .1>؛yikt ؛T 1،:، ا. ااا، اااا, ل٠lıkt،uı 1'1'kılıli'،،ld<fll ١'،.اا ا،،':ااا"ااا
اhay ât ma alil ma ya jru.cbıır ال٠ ﻟﻞ،،أ |; UM/1KU3 ﺀ1 ﻳﺎOrman-Mâden Ve ر.ا، ٠ ،, ﺀا: 'اا، ااا- ﺀاIm ،j1ي " ;اrchLTSintir I ا ل؛| ااا- rol ،handa muvaffak 1 ،١1،1 ااVI. (:*'٠ '<) k'irii',1 İJeflcr-i kebir ku iT[، i| ؛u' kâtip tâyin edildi. Derece dersi،, lernkki ederek " ًا3;ل4/1111ب ﺀ."di Milden m ürlüi'iy.vet-i umûm iye !؛ruhsatnam eli [ ااةﻓﺔذاbaşkatibi, tcv'Jıîd I ıi,'hûye،it komisyon« tahrirat m üm eyyiz ■ ؛evveli oldu , ﻻجkomisyonun I "!؛Vina kadar orada haldi; bilâh are Ticâret vo Zirâat Nezâreti اا، اﺀ. ااy '.ti başkitâbetino 13ذرةة3 ﻫﺔtayin olundu, Uhdesine Kalem-i mah ؛٥ ll،،'jk:'،tlbllgl de ilave edilmiş ise de. K uvây -1 Milliye ta ra fta r ؛olraasınd n Iil وyi azledildi, 1337/1921 de Âlî satış komisyonu başkâtibi 1:1" ؛ﻷ1'ﻣﺠﺎ]ة،١ I I ؛demi filan etilden müdüriyyet-1 umûmiyesinin ferm anlı m |||||؛٦d، r ıı،،-y.٧!zJigine naklolundu . 1 ا ل9/1 ة0' ة،de m uallim liğe intisâb ettj. Evvela ،E urlıün - 1 terakki V I,٠] و:] ذ ftiyûsatj m ekteplerinde far is i oku td u ; İkincisinde I: ، |„ ١ J'ârîhi tedrisine başladi. Tarih tedrisine başlam٥s١. [ ؛d ers ؛،اﺀ]ر، ا؛ ا ' ا , . ا-| اا(ﺀ؛١ m üdürünün fAmr-ibn-11-As) ism ini (Am iruJ diye okumak] ve .ııkutm ası üzerine olm uştu -da ökTÜşşafaka Edebiyat ve usül-d tah rir derslerine im i . illi.il, tayin edildi ., 1ذ/ 8/19ةda Maltepe Askeri Lisesi edebiyat muallim 9 .'Iifi.ııif ve bu vazifede gösterdiği liyâkat dolay]siyle bir sene sonra, A۶ :1 I I 1-1 ؛، de terfian Kuleli Askeri Lisesine naklolundu ve yaş haddine t 931 II ' ' ' kadar orada vazife gürdü- Son memUriyeti, Milli Egitim ı ؛.,l،,mh،)L K ütüphaneler M üdürlüğü Tasrüf-1 Kütüb Komisyonu ا؛زﻻذﺳﺪ iti.
أ ا ا١ آhayâtına gelince : iMerhUm, bizdeki erbâb -1 kaİGmin e k s E r i ::} ؛M ı.ı, H ü d y .l N l olarak yetişmiş ve mâllmatnm zâti mesâisiyle aidi-. el ا ا، ل :ل ﺀ 1'ا. ,■،drabt ve F arisiyi iyi bilirdi, bilhassa Farisinin büti’m incelikler III' vâkıftı, da kendi kendine dgtenmiŞj birçoğumuzun ya ؛،:،m ıyn.B.1 kuvvette tercümeler yapmıştır, Fransız edibi T d ı a ، ١ ، ،ıe'n I ، I'ıüü'on» ;؛.inindeki meşhur eserinin (MahfelJ mecmûasında neşrolun :][؛ 1' ااااا1 أ ’[اbunu pek giizel İsbât etmektedir, önceleri mütekelLifhne ya .-.٠ !، ، ]. fakat sonraları herkesin anlayabilmesi ؛çin, çok sâde yazmayı ، 1,1 .'.,III .'imiştir. Makalelerini, şimdiki tâbir ile akıcı bir tlslUb ile yazardı اااا، ًاا، ٢ ١ bııgLİn dahi merakla, zevkle okunmaktadır. Yaptığı tercümeler güzeldir. Kendisinin dedigi gibi: *Tercüme edilmiş bir eserde, t ، '، '1-1، II،،. kokusu bulunmamalıdır.» Gerek nazmmjn, gerek nesrinin mümeyyiz
،1
vasfı, samimiliktir. ٧: kanâati hilâfına nt' bu■ süz söylemiş, ne de bir satir yazmıştır. İnandığına sonuna kadar sâdık kalmıştır. R asûl'ü Ekrem Efendimize, pek nâdir kimseye nâsib olan, sarsılmaz bir İmân ve sonsuz bir aşk ile bağlı idi. ٠: hassas bir şâir idi. Duymadan tek bir mısrâ söylememiştir. Gayri m atbu' divânının mukaddemesinden, şu güzel parçayı okuyalım: *Şuarâ İçin, fa rt -1 hassâsiyet mahsûlü denir. Tehassiisdeki İfrâtın hastalık olduğu, o nevi mütehassisin hasta bulunduğu söylenir. Şu kavle göre, en hisli şâirler, en ziyâde meriz insanlardır, Maalesef ben de ٥ zavallılardan biriyim. Çünkü hassasiyet denilen deva nâpiizeyr bir illetin, ؛ifa nâ ümîd mubtclâsıyım. S u hasta, dahili ve hârici birtakım âlâm ve esbâbm tazyikiyle inler, hattâ nâlezenllği bazan da yıllarca sürer, işitenleri acındırmakla beraber, usan ؟verdiği de olur. Hasta ؛verdiği inelâli١pekâla takdir eylediği hâlde, iniltilerini kesemez. Zira ٥, tellUmât ile İ2tırâbâtm ؛n hafiflediğini tevehhdm eder. Belki a k s i feryâdını duymakla teselli bulur. Benim de (Dîvân nâmına tertip eylediğim şu mecmua, bu türlü tavsiyeleri m untevidir ki, herbiri enfüs ve âfâkı m uhtelif ،çessürâtm kalbi ve rUhi şiveleridir, içlerinde gülümsemeyi andıranlar varsa. ٥ gibileri bâz ؛nıesâıb karşısında gayri ihtiyâri salıverilm iş zehrin handeleridir,..* dedikten sonra: *Medld ve m ükerrer akislerini yalnjz kalbimin duyacağı 0 iniltiler, ben öldükten sonra da Eelek kubbe:-..،Ol çınlatsınlar, ihtim âl ki. birinin bir ta ilini, İnsafı، bir sâmiin merhamoti hissini galeyâna getirir de, sâhibi hakkında ALLAH rahm et eylesin d ııâın d a bulunur. Bir tarafa gitmiş olanların, burada kalanlardan bekledikleri de ancak budur. 1'âhirl.M evlevî; divân edebiyatının en son mümessillerinden biri idi- Bugün artık hemen hemen müntesibi kalmamış olan, bu sâhada geİliş ،!ilgisinin muhassaiasmı (Edebiyat Kaamüsu, isminaeki çok kıymet؛i bir eserinde toplamiştjr, ki, bunun basılması, memleket ilim ve İrfânı nâmına ne kadar şâyân-j arzûdur. MerhUm çok ince ruhlu bir şâir olmakla berâber, eşsiz bir muallim-, di. Takrirleri esnâsında giizel fıkralar, ince nüktelerle talebesine ders dinletir, en ağır bahisleri bile liemen orada öğretirdi. Siileymâniyye, ve son zamanlarda Lâleli câmiindeki (Mesnevi Dersleri) ne devam eden؛er, ne kadar açık bir lisan, ne kadar güzel bir ifade ile, tasavvufun en derin bahislerini İzâh ettiğini görmüşlerdir. Meclisinde bulunanlar İslâm Târihine, tasavvufa ve edebiyat târihine dâir bilm edikleri bir çok şeyleri öğrenir, vaktin nasıl geçtiğini anhyamazlard:- Sohbetine doyum olmazdi-
Eserlerine gelince : Bunlar 60 1 mütecavizdir. 12
HASILMIŞ VE BASILMAMIŞ KİTAİ'LARI
١ılmışlan :،lü M irit.ı Hz. Mevtana I Dîvançe-i Tâhir 1 Nazım ve Eşkâli Hazım - 1: Edebiyat Lügati I :٠ Teşebbüs ، ؛Şahsî l! Şeyh Celileddin Efendi M erhum Cengiz ve Hülâgû Mezalimi U Şeyh Şâmilin. Gazevâtı )؛ İslâm M edreseleri Talebelerine Târih 'Hülâsaları Şeyh Sa’diTsin Bir Sergüzeşti lü ıı — Amûzgâri Fârisî Destâviz Fârisî Hânân - ::، 1؛، -- Efgan Emir i Abdurrahm ân Han I ) - Hindin Moğol Hüküm darları ،.٠ ؛ Hiııd İhtilâli ll> — Şükufe٠ i Bahâristan Hazret-i Peygam ber ve Zamânı - 17 Iünd Masalları IH ' >؛ Fuzûlîye D âir ٧٠) — Nev.î ve Sûriye Kasidesi Sİ - Bakiye Dâir ’،؛1 ؛- Müslümanlıkda İbâdet Târihi ٧؛J -■ İslâm Askerine Manzum B ir M uhtıra - ٧4 Mesnevi'nin Eski ve Yeni M u'terizlerî ',؛.MesnevJ'nin En. Son M u'terizine — 1 ;؛XII - XVI. Asır Şairlerinin Dîvanları Katalogu - - 7 T — ؛Aylık (Mahfel) Mecmuası ÜU - Târih-i İslâm Sahifelerinden
B r،s ؛l ın a n ı ı ؛؛lu r : 31 — ؛,Tefsir.İ Hüseyni Tercümesi (N."ı tem anı (.Siyer-i Peygam beri (Bedr Gazasına kınlar yazılmıştır — 31 Târîh-i Enbiyâ — 32 Asr-i Saâdetde Müslümanlığın Medeniyyete Hizmetleri — 33 Şâir G iritli Ali İffet M erhum — 34 Kamerî A ylara Dâir M alumat — 35 Büyüklerimizden Bâzı Zevat — 36 Tercümelerim — 37 Manzum Bir M uhtıranın Zeyli — 38 M atbuat Alemindeki Hayâtım — 3.9 Nedimin Köşk Kasidesi ve Şerhi — 40 Sünbüiliizâde Vehbinin (Taııâne) Kasidesi ve Şerhi — 41 Ibni Kemâlin Yavuz Mersiyesi ve Şerhi — 42 Bursalı Gazali — 43 İki Mektup ve E ürûrî ile G ubâri — 44 Bakînin K âanûm Mersiyesi ve Şerhi — 45 Bakinin Sümbül Kasidesi ve Şerhi — 45 Yahya Bey’in Şehzade Mustafa Mersiyesi ve Şerhi — 47 Nef’inin (Hotin) Kasidesi ve Şerhi — 48 Şerif Sabrinin Ebu Saîd Kasidesi ve Şerhi — 49 Fuzûlinin Bağdad Kasidesi ve Şerhi — 50 Fuzülinin Şikâyetnamesi ve Şerhi — 51 Kudemâyu Mevleviyye — 52 Veliyüddin Oğlu Ahmet Paşa Dîvânının Nesre Çevrilişi — 53 Divân — 54-( ؛Tâhirülmevlevî (İkinci D îvân Divânçe-İ Fârisî Tâhir — 55. B u eser le r d e n m aad â a y lık M ah fel M ecm ûasj (1 - 63, n um ara. B eyân ü îh ak , S ırâtı M ü stak im , S e b i l ü r r ş d m ecm u aların d a v e en S ö n olar .k »İSK A M IN N Û R U * nda v e d ig er d erg ilerd e dînî, târih î, ed eb î bir yok m akaale. M erhUm; 75 s e n e lik h a y â tın ın e lli y ılın ı te d k ik v e teteh b û âtd a bulunm ak ; b ild ik lerin i u san m ad an , b ık m ad an v e hiçbir m ad d i m en fea t gö.e tm e d e n ö ğ retm ek ile g eçirerek , m e m le k e t ilim v e İrfânına çok b iiyiik h iz m e tle r d e b u lu n m u ştu r. B izd e bâzı k ıy m e tli b ilg in ler, d id ak tik y â n i t . ’lîm i ese r le r n e şr e tm e k iste m e d ik le r i v e b ilg ilerin i k ısk a n d ık la rı İçin, bâzı sâh alard a g eri k a lm a m ıza seb eb olm u şlardır. H a lb u k i, yu k arıd a sa y lığ ım ız ese r le r in d e g ö r ü le c e ğ i v eç h ile . T â h îrü l-M ev lev î, b iç bir v ak it b ild ik lerin i u gretm ek d en çek in m em iş, bu n u M illi v e d in '؛b ir v a zife t.elâkki etm iştir. ا.ا
- ["١ ، ء11 ا.i r
ء ا د، ، اI I . ، 1: '" ا1، 11، ا
٠ I I '، I '
..،h ır ■ ال.، ı|;m :ı'<'r[L٠ [ 'ا;أ, ' ااr ' ال'ا اا
I '؛I I
اا: ﺀ, . I M ..İ İ I
' I II. .
.
اا. ؛ا. I
1ا
۶ ■ا , ا٨ . أ | ا ا ا ا ا
11L11 r11 n k I LI اr 1 L،r1 ivıUı|ıfı.m rdt،r■ ا ا: . 1ا ا
e d ild iğ in d e n
jiL'.’ı ıiın K iL jim e iti b i r a n ,
U ta n bu l
ı.ı ,ilil
1 ا ا1ا( ا ا
1 [ ا ا ا ا ﻵ, ا ا. ا ا.. İ I'I İ- .I :.'
؛inil y ؛,|-|II [ﻻ ذ 1: ا ا1 أ،ا? أ ا؛
aza
T ü rk çe
؛أ،ر.[ ا١: اdlvnnian lotkike başlayan merhLim , ﻳﺬ0 ل'اآاasr ؛ı kadar divân ةاًل1,11.1 '...lirlerin yazma dlvıınhırı katalogunu, v،'f٥tm d ;،[١kı.^a bir saman ev . ؛İkmâle NiiLVcifrak ülrnuş ve ﻻﻻkatilhigLi،, 1 ل؛ ﻟ ﺮﻳﺈncj asra âid birinti
I.Jİ7 de Milli Egitim Şabanlığınca neşredilmiştir. ikinci cildin de )11:11 اااااا.-ا:را-.- اverildiğini ve yakında yayınlanacağı . ذ.. -öğren ilk- Edebiyat tarihim izde araştırm alar yapacaklar İ^in çok .büyük de 11,1. . .' ؛VI■ ehemmiyeti ilkiz olacak bu eser, üstâdın ilim ve ؛-aslını is bata ka I" II ]■'؛,-kut bizce en olgun ve mühim eseri (Mesnevi Dersleri) nâmı al nevi) ye yazdığı şerhtir, Tefsir, Hadis, İslâm Târihi, tasavvuf . ) 1)111، . ,lı.ıl.،]'iııda lutiifi ınüktesebâtının m uhassalası .la n bu şerh " ııı،'nrvî) yi bugünkü nesle izah edecek bir bilgi hazînesidir. Merhumun Mehmet s&'ad efendi, yarim asra ya kin Fâtih câmiinde Mesnevi , ' 1،ı .،١ m'.ış٠-'،onun vefatından sonra K arahisarh J^hmet efendi .ra y a Mesn ılı. II ifJmtıştu. Onun ve ؛âtında bu dors Tâhiriil-hicvlevi’ye verilmiş VP I. ,||:|,،.| bir gün ﻫﺔAğustos ا3ارةة9ة-den 7 Aralık 1341/1925 târihine ka 3 I ,, ML'i[؛،evî tak rir etm iştir. Derste söyliyeceklerini hatırlam ak ؟؛-in ha I ,، ا'ا، ااا-notlarım tevsi ederek M esnevinin birinci cildinin dbrdde iiyii illim '؛, ve şerh etmiş, bilâhere ehihbâ ve talcbGsinin ricâsı üzerine -hultıci cildini tamamlamıştır, s ti ley maniye câmiinde (Kubab Çavuş) ııâ -laki bil' zâtın vakfetmiş oldugu Mesnevihanlık cihetinin 1945 yılın I , ,1 L.idı tevcih edilmesi iizerine 29 Mayıs 1940 den itibaren bu eâm idu I",,ı..ıkıl:en R،u؛ıp P aş ؛ı kütüphanesinde tasnif -‘ ؛ ' ' kütüp I ne yakıtı olması doiayısiyie Cum artesi gdnieri Lâieli camiinde t.l,',in-vı ta k rin n e başlamış ve m untazam an derslerine devarn ederek bir -I lan Türkçe yazma divan katalogunu hazırlamak, di ger taraftan Mes ımviuiıı tercüme Ve şerhini temamlarnak i ;؛in, yaşı ؟٥ -i miitecâviz oldu ve iıü'de ülserinden m tiztarip bulunduğu hâlde geceli g ،!,،؛ü:in٠ ؟-a .1ı. iniştir M alum dur ki, H a zreti 1'revlânâ'nın ın ü b ârek v e ülm&z eseri, ls m ;'؛il İiıkar٥vj m erh u m ta ra fın d a n şer ؛. ed ilm iş ise de, ü sta d ım ızın dedigi g i I.،. 1.11 şerh b u gü n a n la şıla m ıy a c a k bir h â le g elm iş olan bir ﻻ5 ة د-ile ya ılınıştJL ^ n se n e le rd e n eşrolu n an te r c ü m e ler ise o k u y u cu la rı ta tm in . -il," m â h i y e t , d eğ ild ir, İşte hu v a z iy e ti göz ö n ü n d e b u lu n d u ran m er
,Mesnevi Dersleri) ni yazmak istem iştir ) .||,:,|| -Mesnevi) yi o k u y u p anlam ak, a n ca k ( M e n e v i D e r sle r i) nin m ü tâ ) il‘,,',، 1؛، لmumkiin olacaktır ,
1٢ ٠
'!'،'،lıi]Lil"،\lı.-ık'v['nm vef،jEl, إ، ا ﻻاا 'ا؛-اا٩.ﻻا ا.-! ]لçuk biiyuk bir k a y ib d ır. JFhraktı !؛؛boşİLiçun k olay köla.v d o ld u r u la c a ğ ı.( tahm in e h n iy o ru z. B elki g ıın g eçtik çe d e le r in in bLİyüklü£'Li an laşıiacıık tır.
(Tâbir Hoca) y sln ji ilmpn değil, ahlakan da yüksekti. Merhum, daimâ fakirlerin, kimsesizlerin y a r d ı m a koçmuş ve hiçbir zaman maddiyar İçirt çalışmamıştır., Çünki ehl-i dünyâ d elild i ؛hakiki bir mbslUman, asil ruhlu, ulûvvicenab sâhibi ve tam mknksiyle kâm il bir insandı, ﺀR ahm et ü İlâhi a ley h i rahm eter. v â sia .ı
M erhum b sta d Tâllir-ül M evlevi, p ek sevdiği kitapları arasında, Mevlevi k ıj afeti ile
û' 1 دﺣﺔاﻵm y k d a n şelı har ııls ،, ً ا١،٩ ktrım an kar ha düşvar nist . Cenabrj H ak . Kur'ân-I Keriminde v e f l h l ) süresinde, Habib-، أ١; ا،' I ا.-ا:٦ ب ٦]١! ا.٩ ﻵةئ:
ئ ٧ أذ؛ا؛:
:د
١ ؤ ظ١ا ; ع ) ﻟ ﻜ ﻘ ﺘ ﻌ ﺎ ﺷ ﺌ ﺖ *
: Rahbinin yoJima hitanetle. güzel ؛ ﻳﻠﻠﻼﻫﺎInvcL أ'ا
Hasuld Ekrem f.S.A.V.) E fe n d im i de Ailah'ın bu emrini kemâİLİo temil mile ifâ eylem işdlr M . i k l e r J böyle hikm et V. m cvkza ile İm âna d av et eyledi ^أ ؛. ﻻأا،. de ayn! s،İre.de nasihatlerde bulunurdu, H a tta haftada ،ل، ا I::؛ı٩ijs olmak iizere, bir va١z te rtib s t -:n kadm lai'^ ı ٦؛.i'Jşti. Bu e:m'-i 11:11ıI lla z re tt P eygam bere (farz - 1 yyi[) idi. Üm m et-İ Ivluhammed'in â lim ler ؛. V arifleri de lisânla ulsun, kalende o lsu n halta bu şekilde uyarm akdan ل؛اأﺀ ; ri d u r m a d ıla r . ç Linki (A l-İ Imrün) sürecindeki
I I 'ﻵ، ذا]ا: . dil Ey m iishim anlar; sizden hlr cemâat alsun ki, halta I،ayr٥ vet etsinler ؛hayırla ve iyilikle emredip küU üküen ve gtiuahdsn ııeh.'.'i ivsinler ق . اâyet-i kerimesiyle, va'^ u nasihat ve hayrrh İşlere düvel . ؛,dilerine (fa rz ı kifâye) olmuşdur U SûtL-1 K aili ) : 125. ( > لSüreri Â،-1 tmran r ] ٥٠. V I
IT
ا٠١ ا ل١ alimlerinin biter vazife 0؛ا;ا.|ا، ا,'ﺗﻤﺎ., ا "Iin '؛g e t i r i l e r i bu c;r.ri: padişahlar, vezirler ve em irle' 5،؛j'lt- (in■ . 11, ذ. tnb'akasmdan bir ؟oklar، da benimsemiş ve v â sita l olarak b،،،;'، " getirmek İÇİ11 cânıi1 اﺟﻶmescitlere (vaZıyyelerJ terlik etmişler, AlJ؛؛h rızâsı 1 ؟İ:] vakıflar tahsis eylemişlerdir. Din büyüklerinden, hem de şeriat ve ta r ik tin en biiyilklerinden olan (Hazret-i Mev'lânâ) da, bil İlâhî em ri yerine getirm ek i؛؟n٠ Konya camilerinde vaazlar yaptığı gibi, şeriat hükümlerini ve tarikat âdâbını halka öğretmek İçin (Mesnevi) yi Hazmetmiştir, 13u m üöârek kitab, İslâm âleminin her tarafında büyük bir hürm et kazanmis ve m üsllm ar. "'؛. k d lerinde, yakm zam anlara kadar takrir o ln s g e to ig ; 1'ürkçe, Arakça, ,،:c ‘Lee şerhleri yazılmış ve birçok yabancı dillere tercüm e ediimişi: '
H ocam M eh m ed E sa t u ^ c e fe n d i, y a rim asra y a k m , f a t ih C âm iln de M esn ev i o k u tm u ş, onun ir tih â lln d e n sonra, K a raliisarlı A h m ed efen d i m erhum , oraya M esn ev lh a n olm u ştu . O nun v efâ tm d a bu İŞİ, abd-i â cize te k lif ettiler. A czim i sO yledim se de d in le m e d iler. Â d ctâ zorla götürüp, h cea m m .yerine otu rttu la r. H aftada bir gü n ders yap m ak ü zere. 0 ﻳﺬA g u stos 133. dan ًاKânûn-U e v v e l 1341 tâ r ih in e kadar F âtih O âm iinde, ikindi nantâzından sonra. M e sn e v i takrir ettim . S o n ra bu işd eıı ؟ek ild im .
Daha sonra, Süleymâniye Câmiinde (Kubad Çavuş, nâmında bir zâtin vakfetmiş olduğu Mesn&vihanlık ciheti, lâyık olmadığını halde, âcizinize teklif VE tevcih olundu. Başkalarının yüziime vurmasından evvel, kendimin İ'tirâf eylediğim acz ve noksânımı size karşı da İtoâr ederim. Husûsiyle hlesnevi gibi pek derin bir kitâbı anlayıp anlatabilm ekte!.. Pek iyi takdir edersiniz ki söz, dinhyenin anlayışına gOre söylenir. M uhâtâb ne kadar anlayışlı olursa, konuşan da o nisbette yüksek söz soyter. Mesnevi öyle bir kitabidir ki, söyleyen (MevlRnâ): dinleyen ve yazan ise halifesi bulunan (HiisâmUddin Çelebi) dir. iki ârif arasında geçen 0 yüksek konuşmanın incelikleri, benim gafil idrâkime tenezzül etmez de aldatamazsam, tabii görmeli ve beni m â ^ r tutmaksınız. Şurası da. var ki, Hazret-i Mevlâüâ, Mesnevide bir bahis açmış ve: .fiı.n âh î Hak, dinleyenlerin himmetleri kadar, vâjzlanıı lisânına hikm et telkin eder." ".inleyenler ne kadar dikkatli dinlerlerse, vâ.Har da 0 kadar hikmetli Eylerler» sözünü gerbeylemiştir.
«ا
-
IIAZÜET-Î MEVLiÂNA KİMDİ?
Hazret^ M ev lari Celaleddm-i Rum ( ؛Kaddesallâhij sirrahû), (Hicrî t.ıl'.virnin} 1 4 Eeb '؛.ıi evvelinde, H orasan'ın (Beih) şelirinde doğmuş, ea v ؛jş؛ııda V ؟. -c r.m â z e ü r e s in d e Konya'da irtibai eylemiştir. Kendisi 72 Rûmî) c le u ik a i, c vakit t٥) -1 .1؛yâr-ı Rum) tâb ir edilen Anadolu'da . "ا1ا.:,:ل -و ؛اا.olmasındandır -HubiLij (،:iultân-ül-ulemâ Mulıammed BahSdddin Veled), onun baba -H luseyad H atibi), onun babası (A hm ed'ül-H atîbî), onun babası (Mah 1. onun babası (MevJUd), onun babas, (.Sâbit), onun babası (Miisey .(1)1,..'-1.1 ؛٠M | i l onun babası (Abdüri'âbm&n), onun baba- t, onur, babası da (Hazret-l E b l Bekir) Radıyalldbd ank'dir ,. ﻻﻳﺔhesabça H asret ' ؛H٥zr٠ i EbUbekirln on birinci toru- Mevlânâ٠ m m i Sıddik-İ Ekber neslinden ^elen Mev ؛-âfiâ'mn anne cihetinden de sey İ vardır. Çunki ecdâdından (Ahmed-ül-Hatîbî); (Şems-iilEimme : : | || -A lıthjâh-İ Serabsi) nin kerimesi. (Firdevs Hâtûn) u almış; ceddd Mevlâ Hüseyo-ül-Hatîbî). ondan doğmuştur, Ş٠m ۶ül-Eimmc is ) 11.1؟, -Sülâle-i Ne h،-١ ' iyyeden idi. Keza ecdadından (M utahhar), meşhur (İbrahim Edhem ) ااا, ١ dd-l M f lâ n â (Hüseyn-İ Hatibi) de; Har zem،c ( ﻷﻓﻮ-Ala (iddin) in kj .I : iıfmış oldukları İçin, 0 neseb'i kerime sUri b ir asâlet de karışm ıştır -Hazret-i MçvJânâ beş yaşında iken, babasiylc birlikte Relh'den çık I زوا. -Hacca gittikten ve biraz seyâbat ettikten sonra, bir müddet Erzin -ıiı'di، olurmuş, daha sonra .Hârende, yânî hugiin K aram an denilen şeh . . elmiş, nihâyet Konya hükümdârr (Alâüddin-İ Seîçûki) nin (Sultân .'.. .|| ا، اHlernâ) yi dâveti iizerine ؛Konya'da yerleşmişti. Konya'da, H aleb'de , :.؛.-Iirj'do (Şeyh-iil-Ekber Muhyeddin-i Arabi) hazretleriyle görüştü. Pede I ıı.lîJi 5c؛nTa, pederinin halîfesi «Seyvid Burhânüd٥؛n-i M uhakkik '! ٦'-İT don sülük gürdü ve Hazret-i Seyyid'den hilâfet aidi. Konya'da ders k utur " , ،؛alka-i tedrisinde yüzlerce talebe bulunur, asrındaki âlimlerin .II ü*tünü tanınır ve *Mev'Iânâ-yı RUmi» diye anılırdı , ١ Şems-i '('ebrîzî* hazretleri ile görüştü. Şems nâmına bir Daho sonra i l l e r ve nıiuiziirnelei. :! . .' ؛؛byhyoıvk 0 ümmî ilrifin nâmını ebedileştirdi,
.؛H \»/b.-r ('/■:fjt'r „ . ؛٠ ؟، fft'j/h ؛.■ f ؛t ı ‘s f ‘ 1,. ١'j١rı: : ■Buyuk şeyh d eğil, en b ü y ü k ﺀاااkıifıi ı i ı r .٠ (]emek k !İştahlı.:1 اا١-1:'اi.ilunmuş; z a v a llı, n e m a k sa tla y j / ı ı ı i ‘jH.1, v serile nâm ını ، دا1 ة ؛ede(iletiliştir Târik-j Dünyâ p a p azlar h a k k ın d a [|/،7İ] ulmuş olan:
ئ' ذأوﻫﺜﺔ\ق١ﻹﻟﺘﺎ٠\ﺳﻘﺔﺗﻬﺒﻬﺤﻞ؛ . ﻧﺠﻴﺘﺮﺗﻦﺀ ١ اا';ا١ « ًاKendiler ؛muhakkak iyi yapıyorlar sanarak, dünya hayatindi K'yİri* ؟اآاا: اgiiıııiş olanları size haber vereyim mi? أل٠âyeti , ﻻ-nâzım hak
nida da okunabilir .1.
MESNEVİDE t a h k i y e U S . l D ،»kınmış olanların mâlUmudur kij Mesnevide birtakım hikâyeler v،،r ' 1.1 Eakat nnLırııı dercedilmesi, masal söylemiş olmak İçin degil, o kiH" daldan hisse alııımak düşütleeslledir. Çiinki yüksek bahisler ve dertn b i l i n i l i r , büyle misâllerle bir dereceye kadar anlaşılabilir. M esneviye, kilit tilki masalı diyen beyinsizlerin terbiyesizliği, m aksadın ulviyyetinl l.;ivt'jıy,٦mamış olm alarındandır. M esnevide lâfızdan ziyâde, m ânâya ehem miyet verilmiş; bir şiir ktI itil yazmak değil, okuyanlara hakikati anlatm ak gâyesi hedef ittihâz <؛،،biliştir. Bundan dolayı avam tabakası, içindeki hikâyeleri dinJer ve hoşlıiııır. Havasdan olanlar, İfâde eylediği hakikatten hisse ve feyz alır, ٠»illin İçin, câhiller ınüstesnâ elmak üzere, her sınıf arasında okunur vt" ılııdıiıir. Hazret-i Mevlânâ, bâzan bir nikâye nakline başlar; fakat onu heI.!،'!،'temamlamaz. M ünâsebet dolayısile başka fıkralara, onlardan yine bilااااا١ :.ا. 'ا1 ةلbâzı hak ik at ve bilginlerin nakline geçer, sonra dOnUp evvelki lıii'.iiyı tıitirir. Bâzan da iddialı bir hikâye slyler, iki tarafı mübâhasede l.ııhındurur ve taraflara fikirlerini o kadar kuvvetli d elilleri, m ü d âh ı. .' 1 , 1111 ' ki. ،langi tarafın sözü okunsa ve dinlense, insan o taraf lıaklı de1 1 'yc mecbûr kalır. O nun İçin, b ir tarafı dinleyip de hüküm verm eğe kalkışnınmah, bizzât :nâzım-1 âlisinin vereceği hükm ü beklemelidir. اأﻳﺬda hatırda bulunsun ki, klesnevi.de bâzı hezlftmlz (alaycı-»ç؛k) fi il ı.ı kir vEirthr. Bunlar, yalnız zâhiri görenler nazaıanda nezih görülme.«. (3 ؛s،'ıre-t Kchf : lt>4, B
<lOyie rahlendeki '؛ إﻻf.’JM'a-i mir,:.». T ebru ﻯ٢ ﻫﺎp e î ^ a ı olur ؟, ١١ Çeşit !؛eserlerinin en meşhûrü, *Kitâb .1 Mesnevi» dir, Yirmi beş binden fazla beyti İhtivâ eden bu eser-i celîl, *Hüsâmüddîn Çelebi» nin talebiyle meydana g e l d i. İçin, bir ismi de *Hiisâmî-nâme» dir. Nitekim, alttncj cildin başinda; *Senin gibi bir allam enin câzibeslyle Dünyâda bir (Hiisâmî-nâme) dolaşmağa başladı.» demiştir. Hiisâmiiddin Çe!ebi۴Hazret-i P îr'in halîfesidir. Mtîv'ânâ’nm irtîhâlinden sonra, onun ınakaam-ı irşâdına oturm uştur. M esnevinin tanziminden evvel, Mevlevi mUntesipleri *Şeyh Attar» m *Mantik-ut-Tayr» 1 ile, *Hakim Senâî» nin *Hadika» sini okurlardı. Çünki Hazret-، Mevlânâ, bu iki eseri takdîr eder, *Hadika* ile sâhibi arifini, *Mantık-ut.Tayr» ile nâz؛m-ı kâmiline tercih eylerdi. Hiisâmiiddin Çelebi, o iki kitap tarzında bir eser tertibini Hazret-i Mevlâııâ'ya ricâ etti, da: “ Bana da öyle bir fikir İlhâm olmuştu, diyerek sarığının arasından çıkardığı bir kâğıdı Çelebi'ye uzatt؛. Bu kâğıtta. M esnevinin baş tarafındaki ٠if١sekiz bey، yazılı idi. Sonra i'Ievlânâ tarafından söylenilmek ve Çelebi tarafından yazılmak lizere tanzim ve tahrîre devâm edildi. Bi(-،111:1 1'ild ا5 )ا؛اtârihinde hitâm bu'.du, o sırada Hiisâmiiddin Çelebi'nin Hile ؛t وv e,it e lti. Kendisi de bâzı mânevî tecelliyâta m azhar olduğu ve 0٠ '< ’،.،(٠ ٠،اا;ا،اا٠ اbulunduğu İçin, yazmağa devam edemedi. lk، sene sonra, yân2 ﻟﻼ ؛.'e m in d i‘, ikinci cilde başlanıldı. Altmcı cildin sonlarına kadar söylenilip y.zıldı. ta k a t 0 cilddeki «Şehzâdegân٠ hikâyesi tamam olmadan, Hazret-i M evünâ sustu. Çünki ömrünün sona erdiği kendisine ma'lUm olmuştu. Büyük oğlu *Sultan Veled. M esneviye bir hâtime yazdı ve hâdiseyi anlattı. Altıncı cildin b aşın d ak i:
٠
Pîşkeş m î âremet ey m a n evi, Kasttvv ًق ذ ة ة ذ اder tem âm ٠ ١ mesuem. Beytinden de anlaşılacağı üzere Mesnevi kitâbı, altı cild, yâhud altı defterden ibârettir. Sonra yedinci cild diye bir kitap meydana çıkmış, Çârih-i Mesnevi *Şeyh İsmâil Ankaravî» tarafından da şerh edilmiştir. Ankaravi merhum ; ya mecbüren, yâhud hüsn-ü te'vîl gayretiyle şerhettigi bu uydurma Mesnevi'yi, 1.35 târihinde Sahaflardan aldığını ve 814 târihinde istinsâh edildiğini söyler. Fakat eserin nâztmı ma'Jüm değildir, ifâdesine nazaran, tasavvuf düşmam bir milteassıb olduğu anla ؟ılır. O kadar ki, ٠M uhy؛ddîn-i Arabi» gibi ekâbir-i ümmetin en büyük]erinden olan bir zât İçin : 2.1
I .
I. ا.- ! ااا
|ا
. ا. 1.ا£ال
:ل؛ا ا
ر'ا
':'
ﻳ ﺎً ل1ﻋﺎ
I 11 1U أ11، ' ١, ا1 ا. ا/ ٠ا ا ' ا ا ا 1 ا ا1, 1 ا ا آ أ. . ا ا
ا ا ا ( ا٠ .،
ﺀ: ا ؛I 1.
I
ااا
I
1 ا ا ا- ( 'اإ، ا ﺀ ؛إ1ﺀ ذ ﻻ ا أ, ' ا- ؛ ا٠ا ااا ﺀ
VU-
'ا'ايﺀ-أا٠ل'ا،■
V ،ا،ل'ال,.؛, اim i mi.' '.'■ أاhan , ■؛kc1itiıi'،1i' . ا،ال1ا،'؛:“ اﺀ'؛ ااKıU‘ıtı-1 M.. . ا.<١ ١ I , ( آ؛ا.'؛.،؛،! I ،ا؛د.٠ ;'، اا٠b irinci 1،1ةا،,،؛!'اال،،ااا'ا ' ؛.' ا,v._،/îi/ru؛؛,t،r, o h a ld e I ı،pfr.";
. hh-.'trı ،..ildi '؛.İfâm b u la t ، "..-'1. - 11،''؛. k ؛، .â b u dtr, apmplt o lu r ؛ ا ا: , ا اm arızûıne d em ek tir k i , ًا ؛ ا ا I I It ؛r.jfj Lcrtib -...s tanzim، İtib â r ؛yl:-‘ e،ı k o la y ıd ır . M e s n e v i , bu fino ireim iş :•■irrııibeş bin k ad ar beyiU i .I. I.. v u ٠ ، ذادm anzU m edir N ır ım
Mevtleri: H or b e y ti ;ı.vrıca k â fiy e li
I،. ;؛.f'.hro، almıştır v a k i. H٥zret-İ Jflevlânâ, Hüsâmdddin ÇeİL'bi'v'i ,;ااI: .S enin gibi bir tillâmenin cazibesiyle Dünyâda b ir (Hu '؛-â I , , ، 11.1. ٠ ' ’ başlad:' mealindeki beytinde. Mesnevi ؟؛İ١ ı .Husârni , , ؛,'.:' tabirini kullanım ‘؛.ise de, o tâ ’bır, revâç bulm am ıştır ik 'i her y e r d e , biri K on ya'd a o lm ak ûz.ere H azret - ؛-P ir'e ih tisa s p e y I . tuıiş ii ; k e lim e v a rd ır ١٦* ؛,M evlân â" , *M esnevi», «Türbe» lâ fızla rıd ır I'1 h
I
n١،E fen d im iz) ıııeâ lin d e ta'zim İfâde eden bir k(‘) lu. ki <M evlânâ٠ ■٠: ،’Â lim le r e ؛m ah su stu r. ،M ev lâ n ii CeiaiLLddin» v e *M çvlâuû
'. ' ، ، ٠!؛, 'g l
.k ir, târif edildi .. t ' ؛٠ 'lâfzı ise, kabir ve m ezar demektir. Hâl bOyle iken *Mevlâ ı. *Mesnevi: denilince her yerde Celâliiddin ,'- ؛Rûmî'nin kendisiyle I 0-1 celili hatıra gelir. *Tiirfce. denilince de Konya'da merkad-i Mev . ا..m İa şilır . 11 ivt٠ ٠ ii ؛u،d şârihltü'ij Mesnevi kİtâbınm ismindeki lügat m ânâsındın ur niikte çıkarm ışlardır. MâlUmdur ki Mesnevi: lûgatde: iki k atil ، ',1.1. 1 , (.,' !؛-meri i gibi m ânâlar ıfâde eder. Bundan duiayı Fatiha Sûresine de y e ılı ..ivetll olması ve ikt defâ niizûl etmiş bulunması dolayısiyle *Seb'-ııl !؛٠ "':؛.ini* denilm iştir â٠ iha-1 Şt-rîfcye ،^.tıret-i'،l Mesânî» de tâbir olunur’I٠ ؟linki nam az ’, ؛، .la te k ra r te k ra r o k u n u r Mesnevi şerifin beyitlerinde de ! ؟ift şeylerden ve biriblrine z،d İlâ I. ile n bahsedildiğine işâret v a ıd ır M ahsûsâtdan m âkûlâta varıncaya kil" ؛.، ؛butun nıalılfıkâtın çift ve J'ui'.-'kâbil olduğu da :
ﻓﺎﻟﻤﻮ١ ﻟﺞ--
ﻻ ﺳ ﻮﺋ ﺾ١ﺋ ﻦ\ ﻵ ﻟ ﺬ ى ; ة ﺋ ﺊ < ا-و ة ﻻ ذ ة ﻷ ل ا٠ ا ' ا١
Yâıti ; * ١'.٠ ﺀ1! ا ا٠ '؛irmekte ،،. ,uğu şeylerden, (insanların) kendileri«. ve ا٠.١ آ ا؛٠ l،؛١em،y،ri'kleri ، ا؛ أ٠ لşeylerden İJİitu çiftleri yaratan (A l -
اﻧﺔ
bile,
ا'أاداا؛ﻷsâhibleri nezdlnde 1 ذ اve makama munâ 1؛؛,ib
oldukları İçin
,fasih ve beli، sayılırlar H asret - ؛P ir :
;Beyt-İ m en beyt ttîs î iklîm est ٦ ı a hezi m st ta .HezVi؛.llm est Benim her beytini, beyit dc-ğil, bir mânâ iklimidir. HczJim de hyzl» ،ًﺀذجﺀا. ،âlîni „؛؟؛söylenilmiş sörflerdir* beytiyle, bundaki hikm et ؛beyân .eder -Şurası da unutulm am alıdır ki Mesnevi, ekseriyeti İtibârîle îîiisâ :mdddin Çelebi'nin anlayışına güre söylenilmiştir. N itekim Şu söylediklerim, senin anlayışın« göredir, lo g r ıı ve yliksck bir» n١ulıâ،ah b u la m a d ığ ın ı içilı ö lü y o ru m » buyurulm uşL ıu, A ، i ؛i H azret-i A îevlânâj H iisâm ü d d in ؟eleb i'd en daha k a v ra y ışlı bir m u h âtab bulsaydij
..!?neler söyleyecekti Bâzan da H azret - ؛Pir, kendi makâmmdan söylemiş ve mazhar oldu ﻻغ-ilham ların heyâııına yol vermiştir. Kendini, söylediklerini değil; Hii sâmiiddin Çelebi'yç lııtablarını bile teyihıyle anlamak, bizim gibi âciz .ve gâfil olanların kârı değildir Jh٠ p١i" ؛.-ıılıışılmasa bile, hepsi lerkcdilmez* diye, Arabça bir söz var d ır , أﺀ، ﺛﻢdv M esnevinin mübarek beyitlerini dikkatle okuyup anladığımız ا.٠ ؛٠ ،؛ا،ا-أ[اااا، اا-istifâde etmeliyiz. Daha fazlasının anlaşılmasını lûtf-u İlâhi d 'iı temenni eylemeliyiz. Atâ-yı Rabbânide cimrilik yoktur. Sıdk-U ilılâs istenil.‘- şeyleri esirgemez, Ekrem -ül.Ekrem in olduğu İçin, kerem-ii "1(1 .in a y e tiy le ilısâ n e d e r
ş ؛؛uı ؛a .؛e،ii'،m ؛den fcçemiycceğim ki ؛bâzı ؛âhılle "؛ve '؛a ؛ ؛aydın ؛ ؛ar: «Mevl ؛١ nılı felsefesi, deyip duluyorlar^ Bilm iyorlar ,ki Mevlânâ,، n .filozof değil: sofidir .bfesnevi'de felsefeden değil, tasavvufun hakikatlerinden bahsedilir .F e lse fe n in m e'h a zi akil, ta sa v v u fu n m en b aı n a k ild ir -A k lila r fa rk lı o ld u g u İçin, fe ls e fe d e t îk â n l. lik d en «.Reybi» İiğe k a
.dar tam bil- m uhâlefet v ard ır -Tasavvufta ise istidâd farkı d.lay -1siyle teferruatta basit farklar gö ülse bile, esa s m es'elelerd e b ü tü n ta s a v v u f eh li m ü tte h id d ir ‘1.
MESNEVÎNİN DÎBACESİ (Ilâzâ kl.âhül m es’n .v î) Şu Mesnevi kitâbıdır. (Hâzâ) kelimesindeki fhj, harf-i tenbihdir. (îâ) ise, istn-1 İşârettir.
ا؛؛١ ااااأاا. ( اII 1.( اا ل،'ا؛.'« ا
bııiıuı
.ا:ذ؛اآ'اا'ا
ﺊ
ا, ا ا1, ا،' ١ ;]اا.'ا.١ '; ؛,اا..,)ا
ﺳ
٠„ء
١.٠ ا< ا1أ
adlili kahhrnuık
I
ا: ء " ا ' ا،
arzûlarda،، vazgeçmek, ..killi-:.
>اا
I
ا,ا.آا
ا1ا،اا.'.'ﻻ١ .-؛
ا.ااا,-ا(ا؛،
1, اا1 ,'ا.' 'ر. ،'،'!، ااااا،- ٠ذ ' ا
Alhıh'ıı
h؛-‘"ı ٦t'eyl
ım -U t i
Y:ık- ؛bir n٥ ;؛٠٠>'، ؛kar ]؛insanin şek V،؛
ublmden kurtulması. nr.Uıy
.;•؛
.illin t ،1,11 b ir itm l'ıırn b u lm a s ıd u .. Vîlkîn İçin « llm ٠c l ٠y ٥ kîn», «A yn ٠el* y ak în „١ ve « » a k k ٠aJ'j-،،k ؛diye
ı،j٠
II' derer'e İtibâr edilmiştir Şeyh-ul-Ekbcr fK-S.), bir adam m K âbc'y ؛İ'.iI !!؛"؛.٠ ııiile bilmesini ilm -clyakln'e, Mekke'ye gidip Kât-e'yi görme ,1 ' ,،٠l-yak-„y ؛Kâbe'ııin halka m etâf (Tavaf yeri) ve Eeyt'.ılkıh n'e١ ا١أ. I ؛kka muzâf olmasındaki hikmeti, ilhâm -1 ildi ؛؛ile öğrenm elini , 11.1 ؛, .I il y a k in '، ؛m isâl o lm ak iizere g ö ste r iy o r ,
( V eh iiv e (.zil er II-،
fık h ııllâ h il
ckljoru ve şernlli'،h ؛l ezh eru v e لﺀ،أ؛1 ا ا ا آ؛ ا، ااılıil
Vi'ınî : «Mesnevi; Allalvm t'ıkh-1 ekberi, Allâh'ın şer’"i ezberi, A lk ilin bı،]lı,-in-،ezheridir .١ ( J.'(kılı): lü g a tle ilim dem ektir. Istılâhdii, İlm-i fü rh a alem ٠ااا؛اا ٠ اااkakat 'mi tahsis sonradandır. Evvelce fıkıh lâfzlle diri ilm ini k a i l i .Ilifler ve din âlimi olana (Fâkîh) d erlerdi Nitekim :
|
|
ذةةؤ1
* دة
\رو۵ ﻳ ﻨ ﻮ١ر\اﻓﻰ٠ م > ﻗ ﻘ ﺔ٠ ) ةA * r tii .
اؤﻳذ ﻗﺋﻠﺔذ ﻏ ﺔ ؛وﻵ١ ة)ﺋﺄذ ﺳؤ٠رإ
"( *Bununla berâber) m ü 'm in lerln h ep sin in (topyekUn) savaşı، çık ım ı -tı.nı, lâyık d e lild ir , o h ald e, iç le r in d e n h er sın ıfın birer k ısm ı d in d e f a k iv i. oltnaja (dinin ince bilgilerini) ö d e n m e le r i î ؛؟ıı (Peygamberin yu ،m illili kalmaları) " d in v e şeriat ilim le r in i iy ice ö ğ ren m eleri ve k a v ild ir ıvıı ،؛.dan) dönüp k e n d ile r in e g e ld ik le r i zam an u n lar, AJInlı a z n iliy l 'Irnfkıdm alarj İçin - (gitmeyip kalm alıdırlar). O lur iti (bu suretle m u m iriler a y k ırı h a r e k e tle r d e n ) k a ç ın ır la ، ؟.((،٠ Kûr.-l Tevbe : 1',ة؛
H m sam ne kadar y ü ced ir) nıiiıit'zzfhdir ؛,'، bu vu ru lm u ştu r.
'؛jyct-j k erim esin d e b cvan
(Ve h u ؟. Usûlü Usûlü üsûljüdîfîi fi keşfi esrâril VÜSÛJİ velyekjTli)
Yânî : # İ3 B e v î ؛vüsûl VE yakıtı s i r k i m keşf ve İzâhında. i n i n asıîlatının aşıların ın ailliarm dan bahset؛er.! Üç defâ tekrarlanan *üsül, im mâhiyetine dâir şârih؛er tarafından birçok tevcihler yapılm ıştır ki hülâsası şudur : üînin üaûl ve esâsı şeriatdır, çünki ona dayanır. Şerlatin esâsı da tarikatdir, çünki nasihatden ve bilmekden ؛؛ar az: tatbik di r. ilimden îııakr sat: amel olduğu gibi, şeriatden matlUh olan da t a r i k a t ! ■؛. Zira şeriat: ü^renınck: tarikat ise: yapmalıdır, Meselâ ııam aî kıjarken ؛başına hir şey giymenjn sünnet olduğunu bilmek, şeriatdır: başı kapalı namaz kılmak ise ؛؛iTikatdir. hasüJülJah Efendimiz, ihram da bulundukları z a m d a n ba.şka vakitlerde, başı açık namaz kılmamıştır, TaT؛katin esas maksadı ise: hakîkatdir, z ؛râ tarikatden gâye: hakikate erm ektir. Mesnevi ise, bu üç esâsın üçünden dc bahsetm ektedir. «Keşf», Seyid Şerîf'jn ٠7 a 'r؛fat» deki beyâmııa gdre: .G aflet perdesinin açılması, gizli m ânâların ve hakikat nurlarının görülerek ve t adi؛arak anlaşılmasıdır.! "Jisrnr», herkesin kavrayamıyacagı gizli m ânâlardır. «١-'،،sı'ıhı hicran, yâni a y n l f n îiddıdır. Türkçede buna *Ermek) denilir. .Erenler* de oııdandır ki, lia k k 'a vâsıl olanlar demekdir. Vİ’isüI: ilm ili ilakikat m ertebesine erişmesi,
ﺧﺔا ا؛ﻳﻠﻴﻬﺰﺗﻠﺞ٦ﻛﺔذ Yân? : ‘،Biz ،lisana ؟ah dam arından daha yakıı ١ızs ؛، nüktesine tam b ir
.İdrâk husule gelmesidir Şu âyet-i kerim enin biidirmesile C en âb ı Hakkbrı bize, bizden pek ,çok yakın olduğunu biliyor ve inanıyoruz, Eakat bu ilim ve bu İm ân hakikat mertebesini bulma iniştir. Onu ne vakit zevken, yâni tadarak VE ؟a H e n
>' ع أ ةg e re re k . ؛T، e d e l i l iYAa'taaY,
\ 'ü s ir ١
٠ \ ا ؟ د\ ا؛ أ ع ا ت ل١ل
dtr ٠ ل آ ت-
.man anlarız H ٥l؛ac -1 dfansfır fk.s.J demiş ki: «Allah'a vâsıl olmak İçin, iki adim atmalı, üçünelde VÜSÛL tahakkuk eder. Birinci adifp! ü y â d a n , ikinci adımı Ahiretderi kaldırmalı, üçüncü adımda A . ' a v a rılır .! stırıı-i îâsîn : :jc 14.1. (& ؛Sûrt-i Ka(،r: ]؛؛. >|
.I...
>-ııif I İ'.İI'İI lif. II. 1, 111.1i وM
.111'■ ٠ ا١; ا, \ I '
(.,ا1.-،- 'اااا1١ | ا]؛ااL'ı٠ ؛k اا؛ ;ل'ا,ز -!ا 'اأال 'ا، ا،'ا؛؛؛
■' ا11
ا, I-I. , ا. اI, '
'! ااا ا 'اا'ا ا. : :1:أااا
!
, : ا-•"!'.II
ا1ل ٠ , 1٠ ■ ek ﻻ
.,,ا,٠٠ا؛' اأاا (ا ااا. ، ال- اا/ ﺀا1ل'اأاا ١٠ kendilinin ر اا'اااا, ااا اا (اIII:' ١يﺀ ’؛ -.ﻳﻼل،: ﺗﺄة؛bu |, ٠٠اا٠١ﺀ,ا.٠١١ااا. ااااا1؛أ,1 اا١. ı.ylıkl:ı.)'k٠ .ااا:ا, اا.V ■!' -'ا.ا١ ا. أاd eleg esin e ; ااأ،ا11.« ٠,.٠،،٠, ااا, اI lıy.ıt NH'iUdiLİtic ا ؛،[: ' ااااMânayı .;ل؛-, ﻻدو »ل3 ؛ ا-a şa .، yu ka II 1,11 .■■.!٠■ iüı'un r-dt'L■. Otum ı ;؛in ، ل:'.;ع .'ل. L i M cvkm )؛,. -Tv]esne'.'i’nin m â İç; tule y.'jnnıış , i: k ,, 1 , 1 ,؛nebi, V ı■;;■": ampul bulunan m i ?١ . . ااا ا,ı ٠ ı:،d'li
parlaklığımı benzetiyor -duvara husıisi olarak yapılmış ve içerisi cılâlanmış b ir ko eltlıı '.'،!٠ '،]) bir hiicre iyindeki ışıkdan, 0 hücre , ﻻﻻ-katlar aydınlık gd 1111,1-1 .، -, ١ ،1i..::ii‘v ؛da. nılinindeki nurlu fikirler, İiurkındırıcı hakikatler I -1 - I -11111.1 - ؛derece parlaktır; ]ırd.ıl una tla. sabahların güz kam aştıran 1 I .1 fiilidir, diyor 1, . ؛؛-teşbih ile ele, hem manâdaki parlaklığı. rnad 1 1 edildik ile temsil ederek gdzdniine getiriyor; hem d e ،. ،1,1 ,1<:
ﻻزذ١ ﺗ ﺨﺒ ﻮ١ذزز١ ', i l l i . ".j١ JI,'dı göklerin ve y e r in ‘ âyetine İ Ş İ ؛.et ediyor. İşte اااا، ا1 أ؛ılıt ilil- teşbih vardır, Nur, nastl karanlığı giderir ve mevCıdâtı ,،،.,>،,,.. ٠٠ ١ llah da m ahlûkları yokluk karanlığından، ;çıkarıp gdstrirse ١ اااilk ı:؛ıh:،؛!؛r؛.a getirm iş ve göstermiş bir îlâhkdır, demek oluyor tl iJii : fıkradaki (Jsrak). parlatm ak ve aydınlatm ak m â n â la rın d ır , ٠١، I ؛و ااl i k a n ) cümlesiyle aydınlatm anın yoklugu beyan ediliyor , :'.'-■؛-M.-vi’nin okunması, ydlıud dinlenmesi, okuyup dinleyenlerin güz I,.,،!،٠| i,,t':،ıtır, İllıaın m egnkından fışkırıp gelen ؛.İlâları, istidatlı kalbleri ı.ı,اا)ا:ﻻ.m İlânından fazla nûrâni ve rdhdni bir hâle getirir, deniliyor Hulâsa M esnevi; Sabahlardan daha nurlu ve daha I f la n d ı n c ıd ı r . ا.,ا., اI tmbah, gecenin karanlığını aydınlatır. Mesnevi ise, okuyanın ve .dilil،'yenili kalbindeki sıkıntı ve karanlıkları giderip aydınlatır
Vehiive c in â n ll cinân ) ؛١ziil I،'y٥ ١ ١ i vtil e .s â n i ) 'أ,'،« ; آالM e sn e v in in kısım kısım bahisleri, y ih u d a y rı ayrı ، ؛,id le ri l.ıdbi V. fiili birtakım celi netlerdir, C ennetde IIasil n e h irle r ve agahlar .. VIII .. imularııı da ırm akları, d a lla n ve budakları v a rd ır
t'im ıtı): Cennetin cem'idir. (Cenan) ise, kaib mânâsınadır, ikisinin ) ıııyıtıa gelmesinden bir (Cinâs -1 İıatt-i) teşekkül etm iştir Yazılışları , fil kat listem, esire, ötürü farkıyle okunuşları ay ,1 .11 ]؛-'kelimelerin, bil bkıli' zikrine (Cinâs -1 hatti) denilir ,
،?) s٥r٠-l
NUr . 35
.
İl ' ؛İm !٠١ 11:t.■٠ ı :■ t.ı٠■i icir.de idi ki lîu n u ar’la Hİristıy.uı A m blar’m ı -1■ ■ ■I■■ ' vı.ı ■TiE1'. ;■؛istedikleri işitiljrjisdi Onlar gevmeden öner , ٠ ■' ٠ • ıı 1 ı.idil inek lâzım ،؛eldi. Hava aıcakdı. etraf kurakdı, Bu yüzden ■؛i . ■٠ lı Ovle dur b:r zamanda, HazreM Peygam ber (■S.A.Y.) Efen ٠ ٠ ıu 11, 11 lı;" ımı.'ti ve ashâbın vardım île HU.GOO kişilik bir ordu hasırlandı . ؛ -ı ، id■: ■İkrem'iıı kumandasında olarak Suriye’deki (Tefeük) mev m ؛. ı ^.u.lıli. Orada günlerce oturulup beklenildiği halde, düşman ı ı.rdık ■ ؛،v-i - geri dönüldü , ٠ ؛. ı،'J:uım؛.:-*j güçlükle olduğu için (Ccy.ş.Ul-Usre) denilen bu ordu d.ı.ı ı. t ı ı f. ilan ger ؛kalmıştı, onları tevbîh eden bâzı âyetler nazil ٠٠ ٠ ■ M'.îk ı، ؛ıı * '؛abı dolayısile, elıl-i îmânın hepsi de, bir daha harfe oJa ı ı '■؛i ■ k İ mı mağa karar verdiler. O münasebetle, bu Avd Orda l ulun n ü٠ m i illerin muharebeye gitmesine lüzum yoktur * ؛i ı ı ..ı m I■:jj br ,âifenin çıkma ؛؛, diğerlerinin kalıp din ilmini ٥ğ٠ ı ٠ ■ı I..I؛.؛-ı dönen kavimierine Allah'ın em irlerini bildirmesi, on ı
ı MI.ıi ٠
1
؛, i ı
varı e tm e k d e n sak in m as. daha iy id ir , b u y u ru ld u , I ıl'iıl r tm ıy e c e k bir h a k ik a td ir k i ؛-bir k itab in şerefi v e b iiy ü k ■ ı ■ ılı. r . ٧ ,ilm in şerefi de, m â ü ım u n b ü y ü k lü ğ ü n e g ö red ir
............... ....i ı،• ■>؛:٠ film i hakikat) olduğu için, vasfında Nazun-ı ı,.i■ ı : -ııllâh-il-ekber) tâbiri kul lam ؛m istir , ٠' ■ " il ' ١ ٠٠ ، ٠.، Allah’ın açık ve parlak yolu manasınadır. Çim : (ı٠ ٠ ٢ ı ı.M iim ı ■i . .•ı؛ıeti demek olan tarikatden bahseder , ؛٠ b ■I i'/h rıj : Ali âh ,m ap açık delili ve hücceti meylin*.Um I■,ı.ı tı١l ıı ı i■ m ١ ، .İr gösterilen deliller, inkâr kabul etmez ve itiraz im. . ıiıın■■ı ٠ 11■!•؛،*lirler. Onları okuyup da doğııı ve gerçek olduk ı. Iıııı ' 'ı ı rji■■I imkânı yoktur. Fakat insafı elden bırakm amak ■ ı !,,'il ı ımifiuık şiiri ile : ■,!. ■■■؛
{ ١١r ١ı İn mliri lı. koıııişkâıin fihâ mîsbâh, yüşriku işrâkaıı eııvern ( h.iıı. I İsIm İü -mi "Mesmivinin nûru, içinde kandil yanan bir hücre gibidir. Öy -I nloklık verir ki, o sahalıların a y d ın lığ ın d a n daha ı.u rlu ve rlaİıa nur inlıru'idır.M', 1 r ■,ı ır. ■rıâîûmudur ki fikir; ya hakikat, yahut mecaz ve kinaye ' herkes tarafından kul* ı 1 ıhıılc edilir, Usûl-ii tebliğin en ziyâde v ٠ ٦ .Imılaıu (teşbih) ile (istiare) dir Teşbih: Bir şevi iıir şeye benzetmek sııretile onu, m uhatabın gözü ...... ... ؛:ı'tirmt'kdır. Bu hâl, maksadı kolayca anlatır Konuşanı uzun uza * .٠١
،
I .' !;؛٠ ،;
i'١; ' ■1؛
ﺀ،ا٠ ا1 \"ا اذاا:, ١ > 'ا--. ااا ال ﺀ. ' ٠ ؛ ااI از
;اا، ']ا'ز:.رذ،ا؛؛، 'ااﻣﺎ.٠ً ا ﺀا؛ااااا اd in im ، ؛:-. ١' ا ا ا ا ' ﻻ ا ا1ا,:.
I
1.-11
:١ اﺀ1٠'ا.
٠I!ﻷﻷ ت1
؛ د ا داé
1.ا؛ل 0:11
ا1؛اا:,،-أ، ر-:ا،ﻳﻴﺄ-ا'ﻻ-آن. lla râ re tin ıiri teskin ا؛: ا(ذ-ım-yvvh'i،le،i koparıp yeriz, Çİ t,‘kL't)M'iuLİ،ule hi'iıııîderiudü oturup dinleniriz. Şu b a ٠ * ؟de isteksizlik gos
.b u ı ı e y i î ; h a ttâ r iy â v e g ö ste r iş d e y a p m a y ız . B ir d ü n yâ a g a cm d a n istifâ d e h u su su n d a nasıl b ö y le sam im i isek,, e e n IH’( a ğ a çla rı .l a n d in â lim le r in e v e c e n n e t m e y v e si b u lu n a n e se r le r in e k:،rşı d;ı ö y le c e sıd k -'i s a m im iy e tle tâ'lib u lm a liy iz ki, k en d ile r in d e n ve serlerin d en istifâ d e e d e b ile lim .. .
( ١1اا)إ١ ةaynlin i ilde ebııâi hâzessebili selsebilcn, ve inde ،'lıâhil ‘‘ vel kcrâm â،i hayrun mekânımı ve ahsenii mekîlâ.) Yâni : .M esnevide bir feyz çeşmesi vardır ki, tevhid yolunun yolcu, tarafından fSelscbil) diye adlandırılır. Mesnevi, makam ve kerâm et ،illile rin c e m akam ların en hayırlısı ve İstirâlıa، edilebilecek yerlerin ا ا١güzelidir.» B irinci fık ra :
م ةإﻳﺗﻘﺋ ق - .Cennetde Sclsebll denilen bir pınar vardırS,، mealindeki â y e ti ke .I Itnoden tktibâs edilm iştir -Bu fıkra ile demek isteniliyor ki, Â l ı i r t Cennetinde Selsebll d en i lur ınenbâ olduğu gibi, mânevi Cennet ulan M esnevide de erbâb 11-.1. 1 Iiluk arasında Selsebil tâbir edilen b ir feyz ؟.eşinesi v ard ir t kbııâ.i sebil) : Yolcular demelidir. (E b ıâ .l Jıâzes-sebil) : yâni (Bu lun yolcuları) terkibindeki yolcuların, nievlevilik ile m evleviler oldu ,ا. اا،ا,'زا٠ ؛ اârılıler tarafından söylenilmişse de, klesnevidcn yalnız mevle ١iter degil, bütün ta rik at ricâli ve lıattâ bütün insanlık feyz alm aktadn Dede Ömer R ûşen ,))؛, (-Şeyh tbrâhim Çülşeni), (Şeylı îsm âil B ak Colvet 1.1)؛. (Şeyh Abdurrahmân-I Yalebân-İ Kâdirî) gibi arifler, M' اا[ق؛ .VI 1 , - 1 feyz alan ta rik at büyüklerindendir : (Bole (k'levlânâ Câmi-i Nakşbendi
M esnan-i Meüieyl)،■■ ؛ (m ’nevî Hest Kur’an der zebân - 1 Pehlevi ).) ٠«> S.r.'J lııs.n ؛18.
a
( k 'ğ s a ıı) ; Irm ak lı, v e d a lh -b u d a k h m ealiruhıdir k i'Z'iH -uyıın-i v٠ ؛ {.‘İnanın vâ sıfla rıd ır, (C in â ıı) m cemi oJarak g ö sterilm esin d e, M esn evi'n in .m iitea d d id b a h isle r in e v e c iid le r in in a ltı o ld u ğu n a İşaret v a rd ır
: Nebiyy-i Ekrem (S.A.V.) efendimiz Cennet bahçelerinden istifâde cd . ؛n ؛buyurdu. î ٠ Şu dünyamızda cennet * ١ .,ah ؟eîeri nedir «؟: suâline de ,ilim meclisleridir« cevâbını v erdi * ,Demek ki faydalı olmak şartiyle her ilim meclisi) mânevi bir cennet -onlardaki ilmi bahisler de cennet nim etleri oluyor. 0 halde Mesnevi, fay .dalı telkin ve tâlim leri ile o mânevî cennetlerin en yükseklerindendir .Öyle zannediyorum ki. ilim Öğrenilen mektepler, tâlim yapılan kış .lalar, insanlara faydalı şeylerin yapılıp satıldığı dükkânlar ve fabrikalar h attâ sapan tutulm asına ve toprak sürülmesine alıştırılan tarlalar , ااؤ Hadis-i Şerife nazaran 0 mânevi cennetler eiimlesindendir. F akat dans -evleri vc bale m ektepleri onlardan mıdır, değil m idir? Erbâbı takdir et ...sin Bir ( ؟ey, mutlak zikredilince kemâline müsrüf olur, k'îeselâ (Adam denilince, âzı'un temam bir insan akla gelil'. Gözü kdr, kulağı sağır, eli filak. r.y.-ıi'i:، اااﺀd lfi düşünülemez. Bunun gibi, ilim denilince:‘1 ı.ı.ıı k;ı١ <٠ I ،11، ' 1،اﻻ١, 'ا \ ا. ا ا ا ا: ا ا,. اااfaydalı <ا1: أااbilgi olduğu anlaşılır. Hırsız اا ااا،. اı. ا 'ا: I . <اااا ‘ ؛ ' ا,)ا١;ıınntâ, faydalı deŞ؛il, bilâk is zararlıdır ١.
٠. ١اا اا
I'.
1 1 1 1
٠ ﺀ. ااا1أ
ا ' ا، أ أ.٠٠ اااا
1' ااأ'اا1 ،ااااا
, I.٠١ ,'؛،'٠٠، ا١
١٠.
،1 ا ا ا ا؛1 ا ا, ١) ؟اdökmeyen, yâuî Allah korkusuJfJ)؛٠k ‘.ergisiyle ،؛،-reıniyeıı katilden sana sığını
,Iİ. II,,،, II .......
Ki- t .
١"،٠ 'اا
l 'i‘y٠;î-;،ıuı١bei'ln١
linet ، ... ,،(:.،(.1.,ا،(اا1، أاrastgeldiğinizde, gölgesinde oturun ilil" I)ğı،c'i١ , ااا،ا١١،'| اﻻ)ااا؛ ا 'اd ٠ ٠١ ٠ ا١،ااا٠buyurdu . "٠ *٠ ;. düııyâdıı iken şıı h:'،l, ııasıl mümkün olur «؟suâl ü z e rin e ؛ " l ؛؛-r âlime raslgelincc, cennet ağaçlarından birine tesâdüî etmiş oJnr ,sunu-/.... diye izahat v erd i -t.ş،e İlazrct-İ âlevlânâ da, o cennet ağaçlarının en çok gölgeli ve mey veli olanlarmdandır, (Sultân-ül-Ulemâ) oğlu Hünkâr-ı U rafâ’dır. Kendisi .cennet ağacı, eserleri cennet meyveleridir. Binâenaleyh onlardan istifa .de edip feyizlenmeliyiz Yalııız biz , ؛-arta riâyet göstermeliyiz; ki, o da talebim izde sâdık ol : makdir. Sıdk-U talebi şöyle tasavvur edelim -Bir yaz günü kırda, bayırda dolaşmışız. Gömleğimiz terden sırtım ı -dilimiz h a râ re td n damağımıza yapışmış. Giineşden beynimiz kaynı ,- 25 -yar. derken yol kenarında ulu ve meyveli bir ağaç görüyoruz. Etrâfa dal -budak salıvermiş, yapraklan genişçe b ir sahâyı gölgelendirmiş. 0 gölge İğin üstünde lâtif çimenler bitmiş, orasmı çöllerdeki (Vâhalar) hâline !
■Iı
ı il ١
1111" ؛٠V
. ■r
H ıF. I ■■,'i l ı hnlllı '
ı :1 <'M in
ıh! ؛rlr. b l | l ı ؛lif ٠،١٠ ıll1 ١l g u t
■1, v ı ؛١ Sâriye. ı.ln 'lıe l) yim î: «Ey S A■"؛٠>■<٠
■ i ؛،،d iy e se sle ıl- ı,n ç ık ١
ru ■:؛j ؛ae؛؛İ! ؛ıh، ؛.١mLİst'inum Kumandana duyuırrvıs؛, ؛-jji kerametidir, Çi'ıtı ,bİJ Vo'iiyy i kâmilden sudür etm iştir 1 1 E 1 1hi'ı h-1 im■hâı١ ١ ) ؛١،> ؛Temi ؛in derecesin . ؛-vâsıl olanlar. (Eshab-ı îte ı.mı;،U: henüz ( ، ؟.lvinS den kurtuîşipı yanlar, terakki ve tedenniden hâli inıiyantar. yân t birincilerin derecesine vâsıl oJaımyaııl ardır. Bunlara ' E ' ؛ ؛i hâl) de denilir. Hazret-i M evJânâ : ،؛-Sofiler arasında elıl-i hâl olan çoktur, Kak 1.؛jt eh ]-i nıabâm olanlar nâdirdir* der , [':؛n k ؛،t büyüklerinden bazıları, kerâm et izhârını pek de hoş görme -'li . hattâ bâzdan böyle keram etler göstermeye: (H٥yz-ı vicâlj ve (Mel ،i etfâl) yâııi: «Erkeklerin âdet görmesi ve çocuk oyuııu. dem iştir •■■■ t Fil cbrâru m in im y^fcülûne ve ye srü b m ı ؛.vcî a b ra n ı m in im (.I..1111■ vc yetrilıftn
yefra
- V :!■،mİ : *E brâruan o la n la r 1, M esn ev t’n in m an evî m m et lerin d en yer - ıj içerler, A h r â r d a a . b u lu n a n la r da o n u ıı v e r d iğ i n e şv e ile fera h la 1 1 p uy n a rla 111[1.* . E b r â r jî (..Derr) in oem 'idir, «O nlar k arın cayı h ile in ci ؛m ey en ler ve
.işlevi yapsnıyanlardır,* diye tarif olunmuşlarda Mite kim, C en ab -ı H ak. bu d u ru m d a k i k u lla rım , K n r'an -ı H a k im in d e :tlofJe m ü j d e le m iş t ir '.'-■ 1■
uü ١d j x l ٠j ٠ ^ ؛٥ jy ■ y i j ؛- > -
Vı'ıui : «Fak ؛؛llabblerisıdeıı korkanlar (öyle mi ya?) AHİ 1 ؛؛؛ınHaıı ır ٠ ،،؛٠ ؛،-İrir akar, cennetler — kendileri içinde ebedi kalmak, (ta!deri katm umi verilecek nice ziyafetler o de konmak iizere— hep cidarın. Al ؛ab‘m mvılİhde olan (n rm etîcrj iyiler için daha hay ırlıd ır ؛..؛. Mesnevi, ؟,.anki gökten gelmiş İlâ h î bir safradır ve ebrâr-t ................ .i■n evî n im e tle r iy le d o y a rla r ■
am m e
i Vluâr) ise, nef ؛؛A eTnmâresini ayak altına almış, onun hevâ ve he ؛١ 1 ،).■■■؛i-pfjıü c.ğnı olan
i 11
١ ■ ؛ ? kandilertaden
؛i؛ıh ؟ ؛؛. ؛،t bnşktılarına tiizsrıei t;■ im
I-1،rıJl-L؛,٠rd 1r Ulırr. n kı،ff ،llnrındfm k'n Jı , 1 ؛larak gerçek mâninin, hürriyet* erenler . >
،٩ '؛: r؛Al-i ta r a n : İRE-r١1؛,
Ya:لi . ؛IJıı/r.'(* ؛١1 ' اأ1أاا'؛٤ أا «'ا.٩1٠'* اا٠' ؛ ( اvı١t’r١i.i٠،٠, اا٠' اااا-yâni F â .١1،->؛,؛ل ؛١، اااا( ا1 ا؛Kıir'a.1 m.'âliflir.ı، diyerek Mu ■1.1-1.1 ü m ın -ı ekmeline h ü rm et ve
h n y 1'ö î g ö s t e r m i ş t i r
~
fık r a d a k i
K ııJâ s a ,
lıiiü -s e b iıl)
—
te rc ü m e
e d ild iğ i
g ib i
biitun İariit-İ tevhid ;: ؤ.ilkleri \e belki de bütün insanlardır ikinci fıkrada :
'O gim elli- ؛cennet .lanlarııı karargahtan lıa y d ı ve İstirâlıa، yerleri çok güzeldir5.» kerimesinden ıktıbâs olunmuştur. Du fikra ile de ima ediliyor klf ٠ ün:.'Sda eceli tte ölüp, Abirette diri؛enlerin ve kendilerine cennet müjdesi verilenle.in, Kıyâmette ve Cennetteki yerleri ؟ok hayıi'lı ve çok güzel olduğıı gibi, kendi gayreti ile tııevhım varlığını lira d a feda eyleyen ve ; 1 ذاﻟﻤﺂkaininde park oldunı.. ehed ölıııenı diri oldum ؛., gibi --'.».der Si . leycn makam va kerâmet sâhibleri İçir، de Mesnevi, ma. kâmın hayırlısı ve ahsen-i mekildir. (Mckil) ; Kayldle yapılacak, yânî bgleden sonra yatılıp istirahat yapılaCak j e r demektir. A rabistan'da bir Adet vardır. Ilorkes, sabah nanıâ-1 vaktinde kalkar. Namâzı kıldıktan sonra İşine başlar, öğleye kadar meş1 :11 ;؛■'؛،’؛. Ondan sonra evine çekilir, günün en Sicak vaktini setin bir y er. '؛e istirahatla geçirir, ikindi ،al-.fi yine'İşiyle, gücüyle İştigâl eder, İşte i.-'irâ'nate (KaylUle). onun yenildiği yere (Metal) denilir. CMekamât) : Seyr ü sülüküski dertseler mânâsiiıadır. Şârih-i MesI. '١ 'î Şeyh Irnâil-1 .-Ynkaravkrin (M inhâçül-fukarâ) ismindeki mühim , ،؛erinde, bunlardan yüz dânesi . ﻻﺀدedilmiştir. (JÇcrâiîiâi): H ârikuî'âde haller demekdir. Hemen ayni mânâda olan ( tJfıcizej ile kerâm et arasındaki fark: m ûrizenin Peygam berlerden, ke, .1 motifi velilerden zuhfır etmesidir. ŞakİLflkamer (Ayin ikiye ayrılm ası) bir mücizcdir. Çünki, Peygam1 ,1-1 ؛erin er b ü y ü ğ ü dan Rasdlullah Efendimizden zuhlir etmiştir. H azret-i Ömer'in Medine minberinde hutbe ii’âd ederken, İslâm or ﻻ؛ا.؛ﻻ. اآ..- اfilikan; M.
ت
> ء ﻗ
ئ
ﺔ
ﻲ
ء ﺑ
ء
; ء
ﺋ٠ ; ؛ ؛ ي- ذ١ت
و دﻧ د ﻏﺑ ﻬ ﺞ
I
/ ﺧ
س
و ﺋ
ي ﻳ ﻧ
ذ
ﻛ
١; ﻫ ص١;
ث\ و ة ; ا ا
ﺛ ﺗ ﺧ٠١غ
د ﺋ ﺘ ﻸ٠ئ١ ﺳ ﻴ ﻬ ﻌ ﺔ ة ﻟ ﺔ ؛٠ ذ ا ؛، ' ا ﻏ ﺒ ﺬ ت
ﻛ ﻠ٠ﺊ د ﻟ ﺮ ب ء ق
ﺳ ﻌ
ت
ة ﺑ ؤ > أ ﻏ١ و ﺗ ﻲ٠٠ﻫ ﺎ
ز ز ﺟ٠ب١ﻪ
ء
ء ﻏ ﺎً ﻫ م ء ة١؛ ء ة ﺗ ﺛ ﺎ ذ ي ء ي ©
ن
ى ة ﻳ
ر ا
ﻰ ﻗ ﺔ
ﺔ ﺋ ﺛ ﺗ
ﻗ
ة ﺋ ﺎ١> ﺟ ﻬ س: ﺑ ﻲ ٠
ذ ﻣ ﻔ ﺣ ﺔ ﻗ ﺛ د١
ﺑ: ﻷ ﻗ ﺎ ا ا
ﻛ ﺎ؛
١
' Yani : «Bunun üzerine biz dc, ayrı ayrı m u cizeler olm ak üzere başlft It١، ؛ı tufan, çekirge ( ؛İıaşerat. k u rb ağ a lar vc kan gönderdik. (Böyle ik e n yine (,iman etm eyi) kibirlerine yedirem ediler. O nlar öyle g ü n a h k â rlar ،؛،،ruhu id iler . ا اzerlerine 0 azab çökünce; (Yâ ft'Iush. dediler, bizim ؛؟؛n -،Itahbine - s a n a olan ahdi h ü rm e tin e — dûa et, Eger bu âzâbj bizden ay ip, sıyırırsan, andnlsun. sana k a t’iyycn iman edeccgiz. Andolsun, İsrail , .İlarım da seninle herâber m utlak göndereceğiz.) V aktaki biz, kendi ،.;،.، It rinin erişecekleri b ir m üddete k ad ar, onlardan azah] giderdik, bir de ١١*. ' bakarsm : Onlar, yem inlerini bozuyorlar hile. A rt،k biz de bunca â y e t Itrim iz ؛yalanladıkları, onlar، um ursam adıklar, İ ؛؛ken d ilerin d e ,ı١،، ؛،،٠؛1 ا: أ، اalm ak istedik do hepsini denizde boğduk '؛.» âyetleri ile hikâye ﻻول ,yu ru la n k ıssa y a İşâ rettir
hiaiûm dur ki Y üsüf A leyhisselâm 'm dâvetiyle K en'an ilinden M ،s،r'î -elen Y â'kûb (A.S.) ile e v lâ d ü ahfâdr, başlangıçt.a orada muazzez ve m il , -l'.ı.rrem tutulm uşlardı. 0 vakit M ısır hüküm etindeki F ir'a v n la r (H iksos l-'ir'dan). onlar ise A ınâlıka A ra b la n n d a n idi. Sonra yerli Fir'avnlardflf , ا، ( اا ا١ lB inci siilâieyi teşkil eden (Amozis) yâhud (Firragm otnzis) İlık y،».‘؛lar، cenubdan şim âle dogru sürdü. H alefi (Totmozis) ise onları ،'؛.!:٠ ،؛.ütün çıkarıp, M ısır'ı tem âm iylc idaresine aidi A rabkk ve İbrânîJik akrabalığı dala yi siyle H iksoslar, Beni 1 ﺀ٢ ا'؛، ' ا ا l١i ؛rm&t ediyorlardı. Çünki A rab lar İsm âil, tb râ n ile r îshâk Peygam b ،-؛ iıi’^.ünden idiler. M ısırlı F ir'a v n la r ise onlara esir m uam elesi yapm a .!،،
،،،) Sürc.i A'râf: 133-136, ؛٠ :!
vcsm d cn tin d e n
.v a k c n u n i
h a la s
chnus
k u r ta r m ış , z e v â t-1
D ım .v â
٠
k . y d h ı i ı ı , 'f ، m
V i'
٠٠
İM',; r i y v c l
ö sâre-
â z - â d e d ir .
Hersekli Arif H ikm et merhûroun :
«Yare kul olmakla buldum, devlet■-{ hiirriyyeti)) «ihtiyarımla eaarei geldi kendimden bana!..' diye b؛r beyti vardır ki, her türlü csâretden kurtulm uş ve yalnız H akk ın kulu olmakla hürriyet devletini bulmuş Ah٢âr-ı ümmet lisânın d andır. Hâfız Şirâzi : «Hüner ve mûriîetden uzak bir şahsın üstündeki atlas elbiseye, ta rikat mücerredleri, yâni hür olanlar, bir para vermez» beytiyle bu gibi erbâb-ı hürriyeti anlatmak ister. Mesnevi şerifin : .O yul' bağını kır ve hürriyetim bul. Ne vakte kadar gümüş ve a l im kaydlylr bağlanıp kalacaksın?, diye talim atı v e : ٠ ا ااا;اnurlu bir üstâd -1 kâm ilin bendesi nlıııan, Pâdişâhların baş tfıcı tkıı.tk k؛،d؛u٠yükselmenden daha iyidir* gibi telkinât], ؛stiğnâmeşreh l a n la r I hürriyetin zevkini \-ç âzâdeligin şevkini getirir.
(Veluive ke Nili Mısra ş e r ü l jissâbiriiıc ve lıasratlhı ala âli p ir ’avne vel kâfirin.) Yâni : «Mesnevi, Mısır'daki Nil nehri gibidir. Sabır ve mücahede er babına âb-ı hayattır. F ir’avn ve ctbâı gibi küfür ve dalâlet ashabına da ayn-i hasrettir.» Bu fıkralar Süre-i Â'rafüaki :
I' ( ' ا ا ا٠ls:ı. hjitfk.'Lır، ،'< (( ؛/;îm ân ın a ic sa d u f ittb ih :..؛, F iı'a v n ile ordusu1111(1 Ilrm zdt’ki y o llara );ııiıiLT iııeddın أﻻﻻ:1 :؛ أ ا „ ا. ا،'٠■ m ıh ın bogm asj da yilif. bir iftu 'd zcd ir. 11', ا ﻻ، kan r e n g in d e göriin m esi: K ıb tile r e , yan i M ısır b alk in a m a h ' bir idi. S ib tile r , yân ı B e n i İsrail, su olarak içiy o rla rd ı. H attâ bir ]؛،- b ir S tb ti'n in bir kabdan berâber İçm ek is le d i^ , S ıb tî'n in tarafı I, K ،tjt؛ııin tara ؟ı kan göründüğü r iv â y e t olunur, f l a r e t l i'le v lâ n â da :
«Mânevî hayat veren şu sÖKİer, Nil suyu gibidir, İlâhî onu K ıbtî s؛11.1 olanlara kan gibi göster* diyerek Mesneviyi bu itibarla Nil nehrine l'iozetiyor. O nun erbâb -1 İhlâsa âb -1 hayât geleceğini, dinsizlerin v e m iin ١. ilimin
ise nefretini ve istifâdesizligini mûcip olacağını haber veriyor. H ilk a te :, bbyledir, K ur'ân -1 Kerim İçin (E sâtlr-ü l-e٦/elîn) yânî *Eski ı,ı.iH،،l:ar> hezeyânım edenler oidugu gibi. Mesnevi İçin de k u rttilk i ma111:111 diyenler vardır. Cenâb -1 Hak, Kelâmı Kadimi hakkında:
.
.
ذﻳ ﻰ ؛ ﻛ ﺔ
١ 'âni : »Allah O’nunla bir ؟o^ınu ؛aşırtır, yine onunla b؛rç٠ nu yo1,ﺗﺎ ا٠ "ﻻ٢ا،:ﻗﻞ.ل ١buyuruyor. Kur'ân dolayısiyle insanlardan çoğunun delâlete I ı.'eğini, çoğunun da hidâyet bulacagim bildiriyor. K ur'ân öyle olduğu .il.:. Mesnevi de öyledir. Nitekim Sâhib-İ ârifi de :
- liıır'âî gibi bizim Mesnevi de bâzılarını hidâyete, bâzlarını dalâle. ،٠ ' sevkeder* diyor.
<١٠ . İımebu şifâüssudûri, ve eilâüJ ahzâtti, ve ke ؛؛â،ül K ıır’âni ) ٦'-âı،İ : «Mesnevi, kalblerdeki m arazların şifâsı. Dünyânın varma, yo ehemmiyet vermekden ileri gelen hüzünlerin cilâsı, Kıır'ân-i Ke 1. .!، ، .'، ﻻاا 'ا،ل اtle zâhir * ؛.ve bâtıni ap-açık m ânâsıdır Bu fıkraların ikisiyle Sûre-i YUnUs'deki :
I I '؛I-?I Sı"ır٠
و،؛k a ra
: 2لﺀ.
ﻧﻞ
Ve ;،ağcıya i؛jl،Tr.h١k .ıl؛.،i'!١ ١ ٠ tğ;ı b;ı-,؛ad،(.o ا1. اا1 ;ذﺀ؛اا،1[١،;،1 لﺀاااا٠ ٦ أçeküldikler، İçin, erkek gocuklarım kektiler. Nıl'.âyel Hazreti Mûsâ. Peygair،ber oldu. KelJm-ullah Hazretleri, iki vazife* : ﻳﺎلmükellefti, Piri, Mısır luılkını îmâna getirmek, diğeri Beni Isrâiii Arz -1 M&v'٥d٠> yâni Filistin itibetine gotiirmekj orada bir İdâre teşkil etmekdi. I-lü2ret-i Mûsâ bunları Fir'avna söyledi. Firiaım îmâna gelmediği gibi, bedava amele demek olan Beni tarâili de kaçırmak islemedi. Bâzı kilaplarda bu Fir'avn adi (Velid bin Reyyart) diye gösterilmiştir. Fakat doğru değildir. Çünki fVelidJ A rab adidir. Hazret-i Yûsüf zamâmndaki Fir'avn, Arablardan idi. Lâkin Mâsâ fA.S.1 devrindeki Ftr'avn, Arab değildi, tablatiyle adi da (VelidJ olamazdı. H azrebi &'Ievlânâ : *Bîrenklik, renk esîri olunca Mt'ısa, MUsa ile kavgaya başladı» beytinde, Müsâ'nın Fir'avn، olan şahsın adının da Mûsâ olduğunu söylüyor, İşte bu fir'avn, Hazret'ii Mûsâ'nın tekhfierlni reddedince, Kelîmullah'ın düâsı ve mûcizcsi eseri olarak M ı r b l a r birtakım belâlara uğradıiar. Bu belâlara T evrat’da (Mesâ؛b-i aşere) deniliyor ki, çeşitleri ş ı ı İardır : ، Nil sularının kan renginde görünmesi, !؛d, * ٠ iler ،.arada bit, kurbağa ve haşerat üşüşmesi, '؛ Hayvanların vebâya uğraması, ٠ ؛iniiuılarıu çıbanlara tutulması) ا,اا٠ ا(ﺀyağıp ekinlerin mahvolması, وا ٠ ه'ا٠ ااrge yngmfisj, '< I I'I .mili ortalığın üç giiıı kararması, 'ا ااا. ilil ı.d.ın ve hayvanlardan ilk doğan çM uğun ölmesi. ا'ا ااال'لI ’آ. ٠ *٢:»' ا1 ﺀ, bu musibetlerin hepsi zikredilmemiştir. Çünki K ur'٥n. tiril، kitftbı değildir, 'l'arihi bâzı vak’alardan bahsetmesi, onlaini ،r،-*ınk،ra ibret olmas، içindir. آ١اilliyet Fir'avn, Beni Isrâîlİn M ısır'dan çıkmasına izin verdi. Müsevl.-r. Milâddan 1Ö41 yıl evvel, nisanın 12 nci gecesi yola çıktılar, Hattâ «» gere, aceleden mayasız ekmek yediler. Y ahtdllerin şimdiki hamursuz bayramı, ٦î،sır'd aı çıkışlarının hâtıra-i şükrâmdır. Fir'avn. v e r d i, izne pişman oldu. Beni isrâîl'i geri çevirmek İçin, Iirdudvl,- lierâber onlfl^ tâkî'M çıktı. Süveyş Körfezinin Mısır sâl،ilinde yetişti. Hazret-! Mûsâ ile ümmeti, mıı'cize olarak denizi geç،؛, Fir'avn اit* ordusu boğulup gitti. 1 izilar،. Beni tsrâîl, denizin cezir hâlinden istifâde ederek karşıki *.ilde geçti (!) diye bunun bir m uC ze olduğuna inanmak istem ezler.ﻣﺪةti
1 ا ا٠ا1... '■'ا ؛اﺀﻻ
١1:'ا..' اlitiki
ج ذق٠ﻻ.:ﻟﺒﺎ ؛ذ؛ ،§ﺀم؛: ؤ;ب ® ; > ﺋ ﻸ ﺗ ﺬ ة١ ﻓ ﻰ ﺳ ﺎ٠ ة ﺀ ؟ ًؤ ا ج
ﻳﺔﻏﻬﺔ١ﺋﺂذةﻳت | ة ة
<
\٠ ■ Lا'لi : «Çimkii ٠ ( Kur'an) l١îr o_؛ğr،iddıir. Bî١ıâer،;ıleyh diiryeu ﻻ ﻻﻫﻪ٠■ا O. fAllah indinde; çok .1. 1 .؟etefli, kadri yüce, tcıtemk، sahifclerdHtür. ا ا ا١اا,; ا[ﺀاا, sevgili, tiikvii i b i kâtiplerin elleriyle (yazılmı^îJT>ل٠ع.* Süre■ i Vakıadaki:
w
*
m
n
m ا1 ١
م ة ه٠
., اااا ،M uhakkak ٠, elbette ؟tik şerefli bir K u r a n d ır , ki Siyânct edilin ؟؛ I. ' ٠ ا ﻻا: ا١١ أ1( ئy a îllı) dır, iJna lam bir su re tte lem izienm ı ؛olanlardan 1١! آ اI. . ، ،!، ؛iüreiıı.z. (0} âlem lerin R ؛.::,'ih h in tk ٠ıı indirilm edir^.» â y e tlerin e i rot edilmiştir ٠
tSffero-i kirim ) yâııi: <Kur'âm yazan kaiibler, onu kvlı-ı m.hfÜK I.insâü eyleyen meleklerdir,» denilmiş, vahiy k â k ١ jl:gi !lin e tin d e I , unam n eshâb -1 kiram ؛ة.؟-. ﻻﻗﺪsöylenilmiştir. Bu takdirde (Sühüfu -l'ıl.'L ve m utühliara), üzerlerine- Kurbân âyetleri y a l i n ve tabii y a k , . . ,yerlerde muhterem tutulan ulvî sayfalardır h ) ،(؛dj-ı m c k n f İ ؟d . in, miif ir’.'rden bâîJİaı‘1 (levil'i mah/ûz١ I I-duLsrı t:âyeme&؛؛ı iihü) daki؛ı:; rı, (levh) a'ircâ ile ٠le١'-b-i mahfil II molâike-î mulahharaden haşhaşı edemez ve aradaki e r'u-a* olamaz» tefsirini yajmış; bâzdan (la zamiri, Kur'âfl'a irt'â île . ا1؛،!1.11 ؛I İlâhîye, .yânî Mushnf-I Şerife ؛:âk ve abdeutli olmayan dokun: ا;! أ ا.'ا I .. 11:1 ؛.iril v e r m iş tir
Hüseyin Vâız, tefsirin d e (E a b rd l-h a k â ik ) dan naklen diyor k i : ا٦ﻻا I ؛, fm esj den m aksad: K u r'ân e s rîn ııın inkişâfıdır. Şıı hâlde, âyet ، . ! ﺑ ﺎ...ب - اAl-.„.„ . ı ı - , â
'اﻷة >اﻻا٠ ﻳﻰvak :a : 7T- 80.
ةﺗﻘﻴ ﺔ غ4;\ ة\ﻟﻚ١؟ ي
س
-ب
ر
-
ص
-
ب-«‘ - س - , ر١س, . - ر ب ﺗﻢ- ٠
§
ﻳﺗ ؤ ئ١؛ة
Yânı : «Ey insanlar; ttablıinirrfcn ةﺀ؛ةva'z ﻻnasihat ve !؟؛،،؛.:--tek i II letlere şifâ, bir de mirıniniere hidâyet Ve rahmet olmak Uiero K u r ’â ı -1 -Kerim gelmiştir, ،tabibim; haber ver ki şıı geliş. Allâh'uı fazlu rahme tiyledir , ؟؛te bundan dolayı feralılasinlar, Kıır! وﻻتbaşkalarının topladığı mal ve servetdcn hayırlıdır” ,» âyetlerine işâret olunm uştur , Hak slbhânehfı ve teâlâ, k itâ b î münzelinin şifâ-i sudür, bâis.i ferah ve sürâr olduğunu bu âyetlerle beyân buyurmuş, onun tefsir-i m ebânisi ١ '|1 keşşafı meâfiîsİ olan Mesnevinin de ﻻhassaya mazhar olduğunu nâ'/ilil ekimdi ıfâde eylemiştir.
<١'،‘sr„li،l erzfıki, Ve tetyibül ahlâki:) '1 , ١'. ٠اأا. rızıltlarm genişlemesine, ahlakili da iyileşm esine ' “ "ا "ا “'اl٠ '،ıkr-u halinden ;1 îuyi't d iril bir sahâbiye, taraf-ı Eisâletden : «DîJmâ ahdeslli imlim, r.'k ın genişler» buymrulmuştıır. blesnevi de okuyan ve dinleyenlerine, maddi vc mânevi temizliğe kavuşup, kotu huylardan sakınmayı bernen her sallifesinde tavsiye eylemektedir. H attâ ilk hikâyesinin mevzûıı: nefsin tezkiye ve tasfiyesine dairdir. Binâenaleyh, tavsiyesiyle amel edenler ؛؛in rızkı artırıcı ve ahlâkı iyileştiricidir,
(Bieydl .seferatin, kilim im beraratin yemueûııe ili cila illel miitahherdn. Tenzihim iHİrrabhi, alemin.)
- ‘
Yâllî ; .Mesnevi, kerim ve sâlih olan kâtibler eliyle yazılmıştır; temiz olanlardan başkasını M esneviye temâs eylemebden menederler. Mesnevi, H a b b .ijlk â le id e n ilhânı olunmuş b ir kitabdır.» ( İ3> Sûre-l Yûnûs : ء ؟ة5 ة.
3؛î
ا.,اا،!< ﻟ ﺪ ﻵ ئIm ltin yoktur , لtnttj'. ؛ااا,. ا ‘ ااh 1 ،I م!لk/ıT.U rjfv'ilftir . !؛- ،.. u yH.'LÎiriL'i CİİLİ n.'ı miylo bir ilfive 11 \اا،ا١ ااااا٢ ' !'■ ,Iا-ili[' Mevlevi .e y 1111 I'I'I ' I '؛ı٦ '٠ 1iıil[i١]؛j.،e ti مum um un nuıkhuln ااا.،١ا.ا0 اا:, , Mt'؛؛؛r.t:v'i'rıin asfvi I ' ■]ıy>T.١ ؛i bozulm am ıştır . ؛W h ‘٠،fi (') kaabun i r i l ü & b e h u l ü i ، ' ا1 (ذوا ذ.h J sayılan ] ؛؛eylerden başka , ﺋ ﺔ ' س ﺀ ﻵb irtatam İdkabhırı daha I ki. unlar da Allah tarafından İhsân buyurulur .؛ü ştü r . أﺀ ' ? ؛:>ال: اbir şeyin n؛: ،l ismine ilâveten verilen vaKittir ki (،pşrîfj, (،i ,k'slnfj diye üç derece İ'tib â r olunur ) la k a b j teşrifi : ism e şeref v ) ^ ؛r. (JNâzım-1 M esnevi ؛gibi ki, Mjy I ١Mevlana Celal üddîu-i Rûmî dem ektir . ا:..'؛؛:ا،١ ' اtâ rif ؛: ismi anlatır, Şârihd Mesnevi Ismâil Ankaravl I...ı،؛ı a n . ı l . - ı teslıîf ؛: ismi] tahkir eder. Meşhur Cinci Hoca gibi ,
ث١ ﻷ ة ت١ئ١ي
II'
; ﻼ ة
ﺛ
.] ؛ı؛'؛biriııi،e lı٠ ؛-a gitm eyecek ve gücendirecek lâkablar tak m a y ı nehyl, bu üçüncü kısım içindir. Mesnevi'nin sayılan V. sayjlnuı
■.؛..■■■( Sami Uarı, lâ k a b ı tcşrifiyye kabili ildendir.- [[[ﻵةﺋﻼ ( ل )أاسﺀا،ذا.ااا،ا-> VL' ؛Ma؛؛؛z-، K ur'ûn ؛.gibi
I ."؛.؛: ıet-i Mevlana bunu haber verm ekle berâber. buyuruyor ki V cktesar.S ata İıiızei kailli veJbafilU ytdUlRI uJrlkesiri vel ctîr'.id ) . "؛fil ؛fdel gadir i vel lıafnetii ، Etl ti ، 1ü nlel bey deri لk e b ir ؛.! > ' I .Biz, ■ju birkaç lâkabı sbylem ekle süiü k ıta kestik. Az , ؛0 ﻗ ﺞ: 'bil II il I . bil' güle: iki avuç ٥âne١ .büyük bir karm ana delalet etdigi gibi İI.'I'U:.: lâk ab lar ve hassalar de .diğerlerine işâret o lab ilir -.* أ١' أ ﻻ-. ااا ﺀا؛ralim clilSkbj a b d u n iiifıi] Viiılbtiidi İİİ١ ،« ﺀ ﻟ ﻪ
hıhHiıifiicdibnü I* ،111 ؛llu şe y ııi ؛B tlh iy س
.M uham rtB iklh
(™ ة ا ا ﻗ ﻞ » آi î l ı ü
I .11 . " Allak Teâl&'mn zayıf bir kulu ve îlahî Rahm etin nıuhtâcı bu lu ıimmEd bin Muhammed bin-ll HÜEe۴ -il٠ UjI ki. Mesnevi-.' 1. nur.mı husûsundald mesâisini AIİP.İI kabili tis in - ., d . '؛:.‘ k ؛. ٥rgâh-ı İlâhî yakirdarm m en îiyâdc arzu cttigi ve nâiliyyetili' il(t ا'ا, الe y le d i, m ertcbed u ly i (Abdiyyet . kullu:": m ;,kâmıdır. Allâh'ın '■؛ I . V '.t ~ * l [ JU ٧ ،l i ١ -]١
colilcnin mânâsı *Gayr ve ؛؟ayrılık vehminden kurtıılnuuvtm, Hakkı halk aynasında, balkı da mir.ât-ı H ak٠ da göremeyen kiniş.■, K ur'âna temas edemez, yânî ondaki İlâhi esrara m uttali olamaz، demektir. Mesnevi de ilham voliyle cânib-i H ak’dan nazil olmuştur. Hüsâmüddin Çelebi, ve şimdiye kadar istinsâh-j Mesnevi hizmetinde bulunan sâ* lilı kâtibler eliyle yazılmış ve h er yerde yüksek ve m uhterem tutulm uş tur. Tahâret ve salâh erbabından maadasının ona teması, yân ؛m ütalâasiyle dinlenmesinden feyz-i m arifet alması kabil değildir. Çünkü öyle nâpâk olanlar (Sâmirî) hilkat birtakım şahıslardır ki, (îâmisas) tehdidiy le Mesneviye yaklaşmadan uzaklaştırılırlar. S âm irî: Beni İsrâîlden olup, altın buzağıyı yapan ve Yahûdileri ona taptıran adam idi ki, Hazret-i Müsâ tarafından lanetlenmiş ve kavim arasından kovulmuştu. Biri„ vanına gelse ikisini de dehşetli sıtma tu ta r ve tirtir titretirdi, Onun için bir insan görecek olsa, (Îâmisas) yâni: yak laşma, dokunma, diye bağırırdı.
t â ye'tihi، bâtıU illim beyni yedeyhi vela inin Halfihi Vallâhii yerV. yerkublihfı vehlive hayrun hâfizau vehiivc erhamiirrâhimiî.)
١ إ٠ل،،اآاﺀ
f؛ı ı ؛n ٠'i h k ra -
ه
|
ع
٤
® ؛ﺿﺌﻼ؛ذﺋﺊ;ﺑﻐﻴﺬﻣﻜﺒﻌﻴﻒ Yâni : «Kâfirler, kendilerine gelen zikr- ؛İlâhîyi. (K ur'ân -1 Kerîmi! in. kâr ettiler. Halbuki 0, hakikaten bir kitâb-1 azizdir. Onun evvelinden de sonundan da bâtıl zuhUr etmez, o (kitâb -1 kerim) hakînı ve hamid .lan Ceııâb-1 Hak tarafından gönderilmiştir؛.." âyetlerinden iktibâs edilmişti. üçncü fıkra da aynen Kelâm-ı İlâhîden mukte^esdir. Hazret-i Mevlânâ bu fıkra ile diyor k i : Câııib'j İlâhiden vahy-i mtinzcl olan K ur'ân.r Kerim, nasıl avn-i Simedânîdeisc. onun evvelinden de, sonundan da bâtıl zuhûruna İmkân ve ihtimâl yoksa. Mesnevi dc .öyledir, İlhâm -1 Rabbânl eseridir. Kendisinden (6 ل ٦Süre-i Fossilei : Jî-j'J ;؛R
KiİMİv.i-■ - iıiîı ) "1- 1.■،؛,■'illiyi dnliJL IvJ ا. ؛ا. ا-, I- li fi ١'٧k lrr، 0 ’['jfi kar-\ ii I اﺛﻤﺎأ1،, ا '\ ؛اildiyfiL <]؛-' ا]ﺀ-:]ﺀ؛؛ا،1،' 1 ا ا ا١ [،'ا lün:uı،.ıle.vlı kendilerinden İ : .-..؛,٢ , hökîr ،; !':،kir ؛آ؛1 ؛اt I ' jLf 1ا:,'ﻟﻞ-ا ا٠ﺀ1؛ ا ﻷ!ا،؛٠ 0أ٠ ذi;levl ؛،٠ nın :،nf ٠eu ı şüdem\î ؛bitlide ﺃ'ﻭ: ﺍًﺃﺍ ﺟﺜﺎﺃ١ k-Tıde ؟udefa؛ Meu beudp b e k l e t bsser-e ؛ge٦td,£ ﻻ ﺓ ﺓ ؟ Her bende ؟,n:('d şad Va azad şei'cd ,şad ezcmem id türâ k u d e şuâeTa Yâr.; ; I'^en kili oldum, kul oldııııij bul oldum , ،؟-en al.'d-l zaif, bullu IU11I lây،k ،'؛le ؛fa edemediğim İÇİ11 ufuııdjıu ve haşı 1111 önüme e^dinı; her iile, âzâd ed iliu tt sevinir, iiaiıî; ben ise. sana kul olduğum İÇİ» sevini ،' .١urum .» 1 .1 ا؛ة؛bu makamda :.؛-Öylönlmiş olan en üstün sözlerdendir. Ş u ra d , أh :؛iı-.nıe:؛-i ؛r ki, sûretâ mııtcvâzî ؛lâkitı manen pek yiiksek olan bu ki٠٠i؛-iiım ibadetleri gibi- ubûdiyystleri de mâbüd-i yegâneye m im ular: Şuna-brma, hulûskârlık İçin arz -1 hürm et etmezler. Bt. ekâb il؛-rç reverans yapmak İçin değil, namaz esnâsında rûkü' İçin egi -m illeri, zenginlerden sadaka almak İçin değil, Nigmet sâllibi olan Al .da tlüâ etmek İçin açılır 1.11 B ak im i Senâî) hazretleri, kendisini zîyâçete gelib de bir kese al ) , 11 ؛bırakmak istiyen Behramşaab’a: ..Altını ahâliden toplayıp da saçmak ' 1.1 1 ؛a. onu almamak daha iyi değil m id ir ؟. .mealinde bir beyit okuyup .keseyi reddetm işti Hazret, ؛Mevlânâ da, sallanan hükümetiyle böbürlenmek isteyen : Konya'daki Selçûkî'hüköm dârına Ben tahtdan inih tabuta binen» ؛ahlardan rtegliııı. Bellim mânevi .ا؛1، ا ا ا؛، م .iiııvânı fJlalidine ebeden) âyetidir buyurm uştu Hulâsa : Evliyâullah hazerâtım n şiârt: AHâh'a karşı kendilerini fak'ır .؛.irmek, insanlara karşı da minnet etm em ekdir .
( Jetehedtl ؛؛tetvilil manzûnııl ıncsneviyyil mii؛، eın ؛alel ğ'urı'dh l٤ ، ve ğuraril nıçkâlâti ve diirenddelâlâti ve tarikatizzlihâd ؛١ ،ilildi katil uhhâd ؛kasiratil mebâuî kesiratil ıneân)؛
١ ، ' iınevâd؛ri
Yani : H azret - ؛nâzım buyuruyor ki: «Garib ve ncvâdiri şâmil, I 1' إاI- i k '؛i r i , aşikâr delilleri hâvi, zâh،dl("'hı J-I.tîu tl٠ , :'،!؛, I؛r-.l٠ ؛î 'ı-vinç y i ،
11
ل؛اi ziyade sev :؛-'nin (Abdullah) aldugu bir 1-ladis-i Şerifde beyan buy rulm uştur. Sultân-ül-Enb ؛yâ Efendimiz, seyy'؛-d-i kâinat ve servcr-i m ah lûkât olduğu lıâlde, lisân -1 İlâh ؛, -hakk -1 risâletpenâhlsinde (abd) tâbî Tini kullanm ış .
ﻛﺄ ةﺋ ﺊ ؛ ؤ ر ؤ ه٠ ﻗ ﻰ س >ب١ذﺣﺪ آﻵى Y ân ؛: *K ulunu (Muhammed S.A. Vesellemi) bir gece ١ Iesci٥ -i 1,3ranj’dîiî (alıp) Mescid-i Aksâya kadar gotiircn ( z a ti ecelle ve âlâ her türlü nakiysalardan) m ünezzehtir ؛؛.» .buyurm uştur Kezâ (Rühullah) ve (Kellmetûllah) Hazret-i Isâ, daha beşikde iken :
derecelerine
yükselmiş
alan
٠ ﺛ ﺎ | ﺗ ﻸ ﺛ ﺊ١؛ﻻذت ذ ا ١ ٠ m, I - ilik‘ gelip) dedi ki: Ben hakikat Allah'ın kutuyum, o, ha ٠ ١ II h.bı.ı ،<-!،)؛. ااا. إأpeygamber yaptı. Beni müöârek kildi؛.,» diyerek ,'١ل)ا ’،)ا ااا 'ا٠١ ا ا١ ا,olııuıkla iftihâr etm işti
ıt،h،j'ı Ibızıet“، îsâ'yı Allâh'ın.llıiı..Lı١ ; ﻟﻼاًﺧﻪhattâ Allah y ap arlar bilfiil yııpınuklıı dil ٠،؛،'„ Allâh'ın kuluyum» demiş alan Hz, îsâ'yn tekzib .,‘،ا،'آ(اآ- (،>', ا،; اا-yııpayım derken ،öz çıkarmış olduklarının farkına var .muzlar -Büyüklerin b u z lu n d a tekebbür degil, tekebbüre az da olsa, delâlç ti ulan tâbirlerin bile kullanılması, nezâkete aykırı sayılır. Onun İçin Ben) diyecek yerde, (Bendeniz), (düâcınız) ve (fakiriniz) gibi sözler ) - sarfolunur, Vaktiyle saraya mensub olmak, İmzânın üstüne .hazret-i şehriyâriden) tabirini kondurmak iftihâra vesile olurdu -Kibriyâ-yı İlâhi ise tabii bizim bildiğimiz büyüklerin azametine as .lâ benzemez
,Büyüksün İlâhi, büyüksün büyük B üküklük . ﻣ ﻘ ﺪ ﻷkalvr pek kâi^ükb. (İö) Sâre-j Esi'â : 1, 0 9 ) Sûrc-i Meryem : 30-31. 4 0
/ 1h V.' kavi , :٠ ) ؛!؛w ■ (ا؛اا-.ا ا،ال 'ا1اا.- ؛'أhâvi ilil ٠<٠ ('ا،١ ل '. 1ل ا11، ا1ا. ﺗﻞ[ا;ل؛اا أ-■az ki Jiriji‘ ;in ا؛'ﻻ;اfı،:İJi,-'i ا،.اا، 'اI'track hassası ١ اﺗﻢ-:ا-ا1-ا، ﻻ-buyuran Pcygam ber-J Ek illim izin Verasüt-İ khmilesi eseri olarak, 37 kelim e ile ، ؟ok m âniyi İfâde
etmiştir . ؛ ؟indiye kadar okuyabildiğimiz fıkralardaki lâfızların azlığına k a r ؛ı١ ', ııları âciîânc şerir i ؟in söylediğim sözlerin ؟-oklumu, bu hususda en par .lak bir burhandır -îis td â - i seyyidi ve senedi ve m utem edi VE mekâtıerrıihu illin cese ) di VL، zehirati yevmi ve ،a d i .) ;'،11 ؛: . R.ûhum. mesâbesinde olan, bugün de, yarin da mâııevi zahirem -bulunan seyyidim, senedim, mütemedim Hiisamiiddin Çelebi'nin talebiy «.it Mesneviyi tanzim eyledim Çelebi HLisâmliddin hazretleri, a ag id ak i fıkralarda beyan bıtyurî.1' Incag( Uzere, aslen KiirddUr, yâni Türk Irkındandır. Konya'nın eşraf ve ;؛yânından iken, yalnızlığı ihtiyâr eylemiş, Hazret-i Mev&nâ’ya intisâb -ederek on seneden fazla hizm eti Mevlânâ'da bulunmuş. Mesneviyi yaz -ilk vazifesile adının ebediyyen anılmasına muvaffak olmuştur. Hazre " f ، P irin kendisine fevkalâde teveccüh ve m uhabbeti vardı, o teveccüh -iyesinde kâm il ve rnhkemmil olarak yetişen Çelebi, daha Hazret-i Mev':-lânâ'nın hayâtında ve (Şeyh Salâhuddin Zerkûb-İ KoneviJ ilin vefâtm ,dan sonra, milntesibin-i Mevleviyyenin teslik ve terbiyesiyle meşgul olur Jideta (Tarikat !؟dedelik) vazifesini görürdü- Hazret' ؛-Mevlânâ'mîi ve f.tm dan sonra, (Sultan Veled) in ısrâriyie makâm -1 p ire ge ؟-miş, 12 se ne Mesnevi okutmak ve halkı irşâd etmekle meşg'âl olmuştur. Ondan .sonra da Sultan Veled Hazretleri, babasının yerine oturm uştur -Çelebi Hazretlerinin n a z a ri frtevlâüâ ile nasıl y e tiş ti.n i ve şeyhin den nasıl ve ne derece müâtefîd ve müstefiz olduğunu, bizzat H azret -؛ l'îr'in gerek bu mukaddimede, gerek sırası geldikçe Mesnevi metninde .görülecek iltifâtm dan anlamalıdır
Vehtvcşşeyhu kudvetUl âr ) ؛؛،n, ve im âm ü lh ü d vı.râ emiiıiil kulUb( ؛.veuııilıâ
velyekin, miigisiil
Yânî : *Hiisâmiiddin Çelebi ؛ariflerin muktedâsı. hidâyet ve yakin rbâbının relıberi, kalh ve akil sâhibierinin emini, âcizlerin ımdâdına '، «.yetişen bir şeyh-i kâmil ve mürşid-i mUkemmildir V cdiatullibi beyne hallkatih ) ؛ve .؛-affet،hi fi berraytehft ve vesâyâ (.Î،İ Jinebiyyihi ve habâyâhü .’ilde safiyylh Yânî : «HUsâmUddin Çelebi, maİllûkât arasında Allâh'ın emâneti, in -
olmak. Ut' ، '(؛elfâ.r، ;'؛/ mânâsı 'اا,،:اا ا،،)،[ااال،.',ا ' I,' Mı':,m'V_؛vi nazili Kin *,uzun uzadıya uğraştım Zuhhad) zâhidiıı, (Ubbâdî abidin ırem’mır) !-)،'؛.'،' ■ ذ d.s؛.;sam a- ibdar٠ ,kî zevâta (Tabiin), daha sonrakilere (Tebe'i tâbi'ini denilir. Bunların -arasından ^lihd ii tâat ile temâyiiz edenlere (Zâhid) ve (Âbid) tâ'bîr olu nur. Bu sınıf arasına bâzı riy âk ârlan n da katılm asına rnebnl ha'kîkî ذة٠ bidler ve atid ler (Stıfî) unvâmrn kabUI ettiler, ilk defa (S٥f )؛adini alan ve (Remle) kasabasında ilk zâviyeyi a ؟Ebü Hâşiınüs-Sûfî) kuddlse) aı١ ,sirruhUdur Zâhid ile âbidln tarifinde : ' ٨tlâh '؛.n farzlarım eda et. abid olursun. A h âlîn verdiği kısmete nef -sini râzî kil, zâhid olursun» denilmiştir. Şu bâlde. Hakkin farzlarım te mâmiyle ve kemâliyle ifâ eyleyen ( ﻷة1 ا )لaz - ؟ok her ne ise, mukadder .olan ,kısmete n zâ gösteren de (zâhid) dir -Ziihdiin esâsı : Gınây -1 kalfa ve kanâatdir. Onu hâiz olmayanlar; y i : hid değil, fâslk .1 nıahrûmdıır. Biiyiikler .Bulamamak da kısmetden sayılır» dem işlerdir .
.Bulmaz, ,yemezdir ek se ri erbnö-î iffetin ..'.Gnrdufc sam a n enin n ice p e rftis k â n n t K ،1'"'؛ummetden şakîk-i Belhl (kuddise Sirruh) - meşhur İbrâ |-'1 ااااااE.,(hem (Ruddise Sirruhû) tarafından «iistadsın» diye eli öpiilmüş . 'ا)ا ا"ا1' ذ: Bagdad halifesinin huzüruna çıkarılmış. Halife Şııkik-، zâlıid sen misin? diye serimi ؛, ٥ : da .Şilkik benim amma, zâlıid semsin. Cevâbını verm iş 'II.)lift -Bu 1. ،dar debdebe İçinde, ben nasıl zâhid ulurum? sualinde bu hımııı،؟, ş،،k!k ;ﻵﺛﻢ - Kaili) demiştir. Sen 0 kaille) ,C nıâb -1 Hak, metâ'-ı Dünyâ içln٠ ؛؛.'.« k;ınâ؛،t etmişsin; Zâhid ise aza kanâat eyleyendir, deyimce, hali (<٠.iiglamaga başlamış ş.ıkik-ı Selhi ile Îbrâhîm Edhem. bir gün bulugmu .؛, -Şakîk; *Ne ya pıyuraunu?,?. diye sormu ؛, İbrâlıim Edhem., .Billursak şükiir, bulmazsak ;؛،،«'،"* diyoruz, demiş, Şakik: .H orasan'ın kdpckleıd de bdyle yaparlardı deylnee, tbrâhim Edhem; .Siz ne yapıyorsunuz?, sûalinde bulunm uş , ;؛؛،-kîk’in ; .Bulursak dağıtıyoruz; bulmazsak şükrediyoruz» demesi iize rme. )brâhîm Edhem ; .üstadsın» diyerek Şakîk'in elini öpm üştür , ؛'اte M.sncvî-i şerîf. riyâ^âr âbid ve zâhidlerin değil , ؛-akik ve îb râ ilim Edhem gibi hakiki riihd erbâbının seyrinden ve siyerinden bahset ا، >ةg،bi٠garib ve nâdir fıkraları, parlak ve şâirâne tasvirleri, g'âyet v â٠ اااا
3١٠. ؛
x ■١؛
٠ ؛j .-١ - C i j J ٠V ٠>
1 ؛؛j j Ö İ ٠>k
Yani : «Sabah. akşam linklerine (sırf) O nun cemâlini dileyerek düâ edenlerle beraber candan sabr (u sebat) et. Gözlerini anlardan ayırm a :٠ •٠ .٠ âyetleri nâzil oldu. Sureta fakir ؛fakat manen herbiri bir emir olan o zevât-ı kiram a iltifat buyurması Aleyh İssal ât Efendimize emredildi. Çim ki onlar, fakr-ü zarûretleri dolayısiyle Kuı-eyş zenginlerinin men،'uru olsalar da, sıdk-ı niyetleri ve safvet-i kalbiyyeleri cihetiyle Allah m m akbulü idiler. Hİisâmüddin Çelebi de o sahâbe-i kirâın'ın izinde yüriiyen bir zât-ı şerif olduğu için, A llah'ın peygamberine tavsiye etmiş p.lduğv zevât-ı âliyye cümlesindendir. (Ye Habâyâhü inde ؛afiyyih) e gelince: Evliyâullabdan bir kısmının vilâyeti, vilâyet.*! h afîyyedir. O nların mâhiyet-i mârıevîyye ve kurbiyve؛-i İlâhiyyesini Zât-i Bârîden başka kimse bilmez. (Evliyâî talıte kubâi, lâ ya’rifühüm gayrî) Yâni : «VcliJerimin bazıları, görünmeyen kubbelerimin altında giz lidir. Onları benden başka kimse tanıyamaz.» hadîs-i kudsisinde bildiri li *؛i ricâl-i m estur inin derecesi, hattâ Melek ٠ i M ukarreb ve Nebiyy-i Mür؛."lin malûmu değildir, Hüsâmüddln Çelebi de o m estûrin-i ilâhiyyeden biridir. H azret-i Mevlânâ, bir gazelinde : M eâlen: «Cemâl-i manevî ashabım hususi kadehle îzâz eyledikleri lı؛،lvet-i hâssa, yabancı giremez. Rûh-ul-kudüs, yâni Cebrail, o meclis-i unsun dışında kabr, Hızır ise ancak perdedârı olabilir,, buyurm uştur. Mevlânâ Cânıı kuddise sırrubû’nütı (Nefehât-ül-üns) tercüm esinde Lâmi’î Çelebi der k İ : »Hak sübhânehû ve Teâlâ nübüvvet bürhâm nı kıyâmetedek bakı ■'.vİçmiş ve evlıyâyı ol bürhan izhârına sebeb kılmıştır. Tâ peyveste âyât-ı H.٠ k ve huccet-i sıdk-ı Muharnmed (Sallallâhü Aleyhi ve sellem) zâhır olu ve onları âlem in valileri etmiştir. Asmandan yağm ur, anların ekdâ. mi berekâtırida nazil olur ve zeminden otlar anların safûy-ı lıimmetleriyle biter ve kâfirlere miislümanlar anların takviyeleriyle nusret b u lu r lar. Ve■ onlar dört bin kimesnedir ki, m ektûm lardır ve biribirini anla. ıı ،azlar ve sûret-i hallerini bilmezler ve cemı-i ahvâlde kendilerinden ve üalâvıkdan m estûr olurlar،* Nefehât-ül-üns tercümesinde, evliyâullâhm cnvâına ve derecelerine ıl.iı ı epeyce m alum at vardır.
IZ > ؛Sflru.l Kelli■ - 2H, 4T٦
s a n la r İç in d e A l l a h 'ı n ؛
ااا 'ا !ت
R a s til- i
..e s f i y â y - 1
g ü z id e s i
E km n e
ta v siy e
ü m m e td c ıı g iz le d iğ i
‘اﻧﺰاz â t c y j. lilg i
اا, اا٠: ؛، اp i l l i , h ü r m e t l e r i n i A l z . r v .d I أ.٠ ٠ أا٢ا-. ا٠. ؛k a d r - ü ş â n ı n ı
' ,ili 0
m & s tû r ın -i
llâ liiy y e tle n d ır
V csajahii Jinebiyyibi) : Yân ) * ;؛-Allâlı'ın peygam berine tavsiye eyle -digi zevâtı kudem ây -1 eshâbııı fukarâ sınıfında bulunanları idi. K urey ş؛: n eşrâf-ü âyânı. ü ssû l-i Ekrem Efendimize ,Eğer meclisindeki fukarâ takîmını defedecek olursan, biz de geliriz -konuşuruz, belki de anlaşırız demişler ve Aleyhissalât Efendimiz ta ra : fm dan ,Onu yapamam, cevâbını alm ışlardı — Öyle ise, biz gelince onlar çekilsinler - ؛-teklifinde bulundular- Sal la lâ h ü aleylı ؛-ve selleni Hazretleri, Âyân-I Kurçyş'in îmâna gelmesi a r .zUslyle, buna m uvâfakat etmek istedi Zât-i akdesi risâletin bu arzûsu, pek tabii bir şeydi - ؟iinkii إ ؛ ﺳ ﺊ fHâdi) isminin mazhar-! tâmnn idi. S em ây ı hidâyetin, parlak güneşi bulunuyordu. Güneş, nasıl âlcm-i şemsinin her noletasini aydınlatm ak isterse, âfitâb -1 risâlet Efendimiz de muzlim bir kalb, karanlık bir beyin kalmamasını, beşeriyet idrakinin hakikat ziyâsile m ünevver olma sini ؛stildi. Nitekim şu lıâlî keSm -i İlâhîde ; 'ﻟﻨ ﺪﻧ ﺮﺋﺌ ﻢ ﺀ
ﺗ ت >ﺋﺄﺗ ﺔ ﺧ ﺔﻳ ﺦ٠ ةﺑذﺋ ﺷ ف ج- د ا ﻳ ﻨ ﺔ ; ﺋ ﺜ ﻴ ﻊ ١'-اااا ١mh٠lsıı<،. size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, siااز٠ ١ ا1، ااا، ا.١ ااugramamz, 0'ua ؟-uk ağır ve güç gelir, üstünüze çok düş k ü .ıd r. M،،'٠,ı،nler، cidden esirgeyicidir, bağışlayıcıdır, 0 )ات. اâyetiyle I '- .I.I'I
v e r iliy o r
ا1,ا1،:؛،ًاا، اIîasi'ıl-1 Ekrem, Kuıeyş zenginlerine cevab vermeden evvel :
ئ
ذ١٠ ﺷﻦ ; ةا ة ﺷ ﻮ ت ؛٠ ذ ﻓ ﻴ ﺬ د.ذﻣﺦ٠ا ا ذ ﻻ
١'،'،,،î «s.ıl.j.b, akşaııı Rablcrine, sırf o'ııun cemâlini dileyerek, diiâ ،'dillin'، (huzurundan) koğnıa٩٠ .:" II ﻱﺀ 0 ﺍ.,.-Ti'،-bc 1- ، 25. ٠ m : s,:';'2 ). bı'ırv-، En )
II
I
I
ووا . rj. ا;اا وارا.. ااI . اIIIJI | ا'ا، ا-ﻻا. أ. 11. ٠I ' ااا,"اأ،'١ :٠ ":ا٢ اا1'ل،ا1(:، [ا؛ا أا؛,.cif اواﺀا,
ا'ا. زﻵال- ذ'اMل،!٠ ■،؛ki ٠ ١ '-
، i lilin vi vyiıl ! ة ا؛،| ا١ ؛ ة ﺀااا ﻻا، ذ لİlçşşeyhil ı.üikerrenıi bima kal« «m ا1 آ١ ز،' ا اve eshahtii itrabiyyen kadth؛؛:il،âhü rûhahü ve ervaha hbıfihi fm iınesselefij ve ni'mej halcfii '.) ٠ااب
١',،ni : .Husam uddin Çelebimin aslij Urmiyyelidir. Emseytü Kürdi 'و. ةأاذ؛اA rabiyyen demekle m ükerrem .la n Şeyh Ebülvefâ'1 K ür '!'-; ؛indendir- Allah, Şeyhin ve haleflerinin ruhlarım fakdis etsin. Ne ا:ا,-ا-ل( ا: ٢«.selef ve ne giizel bir halef viı Ebiilvefâ: aslen Kürd ve ،؛mali olduğu lıalde, Bagdad'da nis ا.' اü.fiyyesile şöhret almıştır. Bâzı kimseler, kendisini müşkil bir mev 'ا ; bırakmak İçin Bir جliri bize va'z etsen dediler) 0 da : ٠ in :.:’؛ıa lah , yarin cevâbını ١ .-erdi. Ertesi gün kiirsiye çıkıp (Emsey ؛:.||< -İ ',:,en ve ssbahtii Arabiyyen) yâni: .Gece Kıırd idim, sabahle Idum * diye ؛söz ؛؛başladı , ٠ kadar hakâyık vs m eârifden hah ' ' ٠ ; ؛.i, CL.mâ'ati hayretlere düşürdü Vsn■.■ - şârihlerinden Sari Abdullah Efendi. Şeyh Ebiilvefâ'mn (Dâ■' ' ا1’.ز,'، اile muâsır olduğunu söylüyor. Şıı halde. H icretin ikinci asri dendir, (liasan-i Basri) nin halifesi ve (Dâvüd-i T â '■' )؛nin şeyhi اI 1 , ( اا-İlabib-İ Acemi) Hazretlerinin de, Kiyle bir sözü vardır. Haz I l '؛a|-.'ib, ;،rabeayı lâyıkiyle söyleyemediği halde, K ur'ân dinlerken .hımış..» -Sen Acemsin, arabcadan ne anlıyorsun ki K ıır’ân dinlerken ağlı ، .diye sorm uşlar Ben Acemini amma, kalbim A rabdır, cevabini venniş, Hazret-i ا f-lüsâmüddin Çelebi hakkında. Siddfk bin sıddîk buyurması, Çele ا.'ا 'ا، ااEbulvefâ gibi bir şeyh-i m ükerrem neslinden olm asındandır . < » ة ﻻ ﻫ ﻤ ﺄesebüî elkatişşerasii aleyhi ridâelıâ, ve hasebiiu erhatiunü، ا ا ا٠ ا ا، (.aleyhi edvâefıâ ı'âni : *Hüsâmüddın Çelebi'nin bir nesebi, bir silsilesi var ki, Gü 'اا٠ ' inun üstüne ridâsını Eltmış, yön ؛şuâını aksettirmiş; kezâ bir hasebi il il ■'؛, ،.onun yanında yıldızların nûrıı sönük kalm ıştır bundan maksad: Çelebi'nin asaletindeki parlaklığı anlatm aktır , أ و ﺀاyezel finâühüm kıbleteJ İkbâli yeteveccehii İleyhâ ‘ ﺀ،اأا؛٠،٠ ١ اamfili yetûfü b ؛hâ vüfûdüf u fâ tî .) '.'.؛،، ؛: ٠Hüaâmüddin Çelebi ile ona mensüb olanların dergâhı, üme 47
( , 'J i f t a l i u I ٠ذI ر،"، ؛11اذ v m iı ı ü !،،< ],، ٠(أ اا'ﺗﻢ.'أ: اآلL" I ٠ ذا١ hnkki veddini ■'{؛•ر؛[ أ، dimi M ııhaıımu’d LİÖJ.İ ! ًا, ااا.٠] ؛ ا1
('،' ٠٠٠'،؛٠,
I J ü s iim iil
ا١ ﺀ'اili Iİ1JJİ K: :
T ürk.)
Yâni : "Celebi; ar. ؛hâzinelerinin anahtarı, fer ؛, J'ini yer definelerinift emini, zâhirî ve bâtın ؛birçok fazilet sâhibi, hakkin ve dinin keskin kılıcıdır, ismi: Hasan bin ailiham med bin Hasan'djr, ' denilmekle tanınmıştır.» Şu sıfatlardan ؟elebi'nin kntub olduğu ve semâ ve arzın mânevi İdâresinin ona verilmiş bulunduğu anlaşılıyor : (Ebû yezidi] vakti ve Cünej'düzîem âni, S ildik libnissiddik R azıyal lâhü anhü ve anhiim.) Yâni : »HüsamUddin Çelebi; vaktin Bâyezîd-i Restâmisi. zamanın c u ııeyd-i Bağdadisidir. .Sıddik oğlu, SleJdik oğlu Sıddîkdır. Allah, kendisinden ve âbâ ١ 'ü ecdâdından râzî elsun.» Bâyezîd-i Bestâmi (Kuddise Sirruhu) hazretleri, kibâr-ı evliyâullahtandır. Horasan'ın Bestam şehrinde doğmuş, bir asır kadar yaşamış, 2 0 ذﺀ tarihinde İrtibâ ؛etmiştir, ismi: (Tayfür bin îsâ) idi. Sofiyye kitablarr m enâkib -1 âliyesiyle doludur. Ezelimle şu fıkrası meşhurdur': M dridlerden biri: *Kürkünüzden bir parça lıdfetseniz dc teberı‘üken üstümde taşısam» demiş. Hazret-i Bâyezid dc: .:Oğlum; sen, çalış da adam ٥1. Yoksa BSyezid'in kürkünü üstünde t ؛ışımak değil, derisini yüzüp içerisine girsen bile faydası olmaz» cevlb،nı vermiştir, Çeyh-ü!-ekber M uhyiddin- ؛Arabi (Kuddise Sirruhû), (Fütühât) inda buyuruyor ki: ٠Makâm٠ t Muhammedi füyüzâtından Bâyezide, bir İğne ucu kadar verilmişti. TehammUl edemedi: (Süblıânî mâ âzame şânl) demeye başladı. Bana ise bir şa'ra, yâni kil kadar feyz-i Muhammedi ihsân olundu.» Şeyhin şu ifadesinden, feyz-i Muhammedideki sonsuzluğu ve zât-i akdes-i RisâJetdeki büjdiklüğü düşünmeli!.. Hazret-i Cür،eyd'e gelince: Bağdad'da yetişmiş bil' ârif-i ekmeldir. (imâm-ı Şafii) ve (Süfyân -1 Sevri) den ders okumuş, dayısı Hazret، (Bukat )؛den sülük görmüştür. Meslek- ؛tasavvufu, muntuzam ve mazbut bir ،lâle getirmiş; birçok Urafây-İ ümmet kendisinden feyz almıştır. Turuk'ıı aliyyeden ekserisinin silsilesi kendisine varır, aâfiyye arasında (Heyyiduttaife) unvâniyle yâd olunur. Rivâyete güre, 207 tarihinde doğmuş, ٤ ٠ 8 ﺋﺬde irtihâl eylemiştir. Bâyezîd-i Bestâm ؛ile m uâsır idi. Ilazreti S akat ؛ile birlikte tnedfün bulunduğu türbe, Bağdad'da m eşhûr ve ziyaretgılh İmiş, Cüneyd'e nisbet edilen taş basması fârisi b ir divân, onun de. gildlr. Çiinki nazm.ı farsiye dördüncü asır ؛btidâlarında başlanılmıştır, ،ştc Hazret- ؛M evlânâ'nın ifâdesinden anlaşıldığına göre, Hüsâmüd4 6
mesnevi
٠ ل ﺬا صﻛ ن ٠ ن ﺛﺔ و ٣ل " ن ﻮا ﻨ ﺌ ﺑ
ﺷ ﻪ
ن
ﺗﻜﺎ،٣ﺟدا ب
از
,Si^ney in ney çün şikayet mî kiined Ez cüdâyîhâ hikâyet ■mi kiined : .ي ﻻney7in nasıl şikâyet etm ekte a،d ١٠nu dinle. Onun ne ٧ a ؛ı &yr٠ «.ilk hikâyesidir
,Bişrtev ez ney çürt hikâyet mî kiined Ez cüdâyîhâ şikayet mî künedı IJve İntişâr ve) ؛-ştihâr etmiş olan bu beytin yazma ve eski nüshalara mu .vâfık şekli baştaki gibidir H azret - ؛-Pir'iti kitâb -1 mdnifinc (Bişnevh yâni .Dinle» emriyle başla rm؛. ؛olmasinı tevcih İçin şârihler bir çok sb : söylemişlerdir. Onların hepsini -rukle zemin ü zaman mü&âid değildir. Şu kadar söylenilebilir ki tasavvuf şart -1 âzam ve sebeb 1:1،- ؛.akdem; söylemek degii. dinlem ekdir
Gör zahidi ki-nı s â lıi ؛,j-t İrşad olayım d e r Dun m ektebe ٦ ﺫ0 ﺍﺓﺓ ﻝ,bugü'n ü d o l f m der meşrebinde bulunanlar, dinliyemedililsri İçin öğrenemezler. Sûrî ilim ler -J:،bi mânevi m ârifetler de kulak vâsıt٥5İyle feın.i muhsinden telâkki olu nur. H azret - ؛Mûsâ'ya vâki olan tecelli - ؛kelâmide :
ﺗﻰ٠ﺗ ﺷؤأذ، F' .1
49
râ zadelerin k،bl،‘-i İkbâli ve met■،] 1، azamet murahhasluriyli' 1ت، ﻻ ﺀİhsân ،âiiblcri cemâatinin t،ıvâf edeceği kâbe-i âmâl olmaktan hâl ؛kalmasm.» Bu fıkra ile Dünyâ hallimin h er Sinifjj yânî ümerâsı, fukarâs،, Çelebi'nili kapışına mürâcaatJe ondan teyz atsın demek isteniliyor (Ve؛â ZHİC kezHJike m â talea netraiin ve zerra şârîkun llyekûne mu'tesaıııdn liülıl besâiri rabbâniyyiner rûhâniyyines scmâiyymel ar؛iyyinen nUriyyines siikketn niizzâril friyyebil huddâril nıülııki tahtel etm âri, eşrafii kabâili, efdulil fcdâili, enverid dclâili, âmîn, yâ Rabbcl âlemin.) *Keza Çelebinin kapısı, gece-giındüz basiret sâhiblerinin ؛ruhânilerin, semâvjlerin, argilerin, ııûrİJerin, hem sâkit, hem nâzır, hem gâib, hem hâzır olanların, eskbpüskii libâslaT içindeki saltanat sâhiblerinin, kabî٠ leler eşrâfjnın, faziletler ashâbının, delâlet nurlarının sarılacağı ve tutınacağı bir makam olsun,, âmîn yâ Rabbel alemin.» Bu fıkra ile de semâvilerin, 0 âlemin kutbundan istlfâzası temenni edilmektedir, (Elmülükü taht-el'atm âr) terkibimdeki (A tm âr), (T m r) in cem 'idir ki, eski-püski.1 elbise demektir. 0 hâlde, o terkib »Palaspâreler İçinde pâdişâhla!'» meâlini İfâde ider. "AlJâhm mezellet setri altında b ir tâifesi vardır ki, onları fakr-ü zarû ret a İlâsı İçinde gizlemiştir. Q zevât -1 kirâm, meskenet palaspâresi arasmda birer huktim dardir ki lierbiri, mertebe-i ulyâsı dolayısiyle gök kub ' ؛iistilnde eteğini sürür.» İK٥ SOzüyle tâ r؛f edilmek istenilen m estârînü tlâhiyye zümresine işâretffır. Hazret-i Omer (KazıyalMhuanh), İran devletini mahvetmiş, ve Bizana im paratorluğunu yerinden oynatmış, âli kadr bil’ halife olduğu hâlde, giydiği gOmlekde onyedi yama bulunduğunu saymtglard,. tÇu di،â, reddolunmayacak bir istirhamdır. Çünkü m âhlâkâtm her sınıfına şâmildir.» Bir düânın miisteeâb olması ؛artlarından biri de, onun nefse miinhasır olmaması ve umûm a şâmil bulunm asıdır.
ﻏﺷﺎبا٠\اإدئ ذ ؤﻳﺑﻳ ن ﺋ و ﺑ و ا٠ ﺗﻧﺟﻧﺎ اﺧﻔﻳبرةت Yânî : «Ey Rabbimiz, (kıyâm ette) hesap ayağa kalkacağı gün beni, ana ve babamı ve bütün îmân edenleri yaıîığa23.» gibi K ur'an'daki düâlar bizim İçin miinacaat nilmUnesidir. H azret-i F ir'in ؛u düâ hakkında reddolunm ayacak bir düâ dır buyurması, hükm ünün arz ve semâ ehli hakkinda haynr temennisi olmasındandır. (Î3) Sûre-l tür،h!m : ،،, ■IH
ا'ا اﻻااtKınıv .'■ .١I إذ؛,.ااا٠ . ﺀا٠ ،٠ i،If،f. tA bdulg \ y I N;ıbl،i؛؛Iiiıı (İ 2 i٠ ؛؛ıli'ûd-d (؛-J،i ı.ı.ı. ŞU .' ['؛İI"I M r ' . n i ' V i S e v fi İ Mi ı â i l - 1 A ı ،k : i [';؛v i ' ،i i n (Milihâc-ül-fııkarâ) SI 'ااا, ٠H'jecetüs-sen-،.i) ا, ١; اbakmalıdır , if.
(NEY) den MURAD :اأا.؛-؛؛؛اال١l":t :"idini (Mehmed Es'ad Dede Efendi) ikmaline m uvaffak : Uladığı MeL-r.j-.-i şerhinde der ki:! -İVLvden rmırâd enâniyyeti, yani benliği fâni ve m erteb e! beka billi■ '•؛baki' ',’fan oiı.vy-1 kâınil ve mürşidi âğâhdildi ؛-. ، Yâhud bildiğimi I..I..V ؛.i «؛.r, te ’vüe iıâcet yoktur İÜ ',. -MerhUmun şu ifâdesi bir şerl ؛-i câmİ'dir. Zâten nây ile insân -1 . ا-I. . "diğerinin misâli ve mümessilidir. Çünki ney, yetiştiği kam ışlık 'k e lh b ayrılmış, gbkstine âteşle delikler açılmış; başına, ayagma, h a t hugurlarj .،rasins mâdeni halkalar ve teller takılmış، koparıldığı yer ااا٠ .، rntUbetden mahrUm kalmış, bundan dolay-] kupkuru ve sapsarı kesil |||| ‘,.؛1،٢ içerisi tem âm iyle boşdur. Ancak neyzenin nefesile dolar. Kendi -I .11 'm، kalfrsa ne sesi çıkar, ne sadâsı Vazifesi, neyzenin dudaklarile par .inaklarına âlet, onun istediği nağm elerin zuhUruna vâsıta olm akdır Hazıet-İ İîevlân a diğer bir rubaisinde : ٠Ney'i dinle ki neler, neler sbyluyor. Allâlun gizli sıi'lar،n, tekellüm ٠٠ r, Yiizii sararm ış. İÇİ boşalmış, başı kesilmiş, yalıûd neyzenin nefesi-،lı.v lir t e r k e d i r - ؛-olduğu hâlde dilsiz ve kelâmsız. Hudâ, Hııdâ diyor» buyur ım ،;١ '،.ur (lnsân -1 kâmil de bbyledir, Neyistân-I ezelden, yân! (Â'yân-I sâbite ık"ı.inden, dalla ■ ؛،çığı âiem-i İlâhideki mevkiinden kader şevkiyle şu l ؛٠ ya getirilmiş, beşeriyyet kaydına ve anâsır -1 tab iat bendine vurul't،rıyâ]٠!؛،.: a y rılık ateşüe bağrı şerlıa şerha olmuş, m akâm -1 kadimindeki feyiz , ،‘ا.II mahrum kalmış: kalbini nefsin heveslerinden, zihnini (H estil mev ا.،،ا، )اyâni, şu vehimden İbâret varljkdan tahliye etmiş, kendisini A llâhln ؛.ıiılıet ve d dizenine terketmiş. Müessir - ؛-Hakikinin irâdesine vâsıta 0 İ Iiakdan başka bir vazifesi kalmamış, nefha-i ilâhiyye hangi perdeden ,n ıhûr eylerse 0 nağmeyi İcrâ ediyor VtahlUkatdan her birinin asil vatanına kai’-şı muhabbeti olma ]ةve .h asretle aglayıb inlemesi ve şikâyçtde bulunması tabiidir Neyden maksad. bildiğimiz ney olsa da, mecâzen inşân.] kâmil bulun .1 (،(؛. -her ikisinde de bu vatan hasreti bulunduğundan, hikâyelerinin din in ilm esi faydalıdır. t;ünki K ur'ân'da : ٥1
\'،"ال ؤ'ا1اildi v:ı ؛،yol ،ا،،ا؛'اةt اال( ا ؛ ا]'ل'اﻵ،ل،‘ ا. - اارا.اا ا1 ، ' ا. ااا1؛:٢ ل1ذ،^'.'" e ،■]]؛.' ' .)'،ik داًذةﺀ٠ " اآm راوه. I 'ı.\L؛؛؛hiit١ l،ı Unlardan feyb '؛'أب.: ا ' ﺑ ﺄ" ًااﺀ؛ ا'؛اi ؛؟n . a n d a ;■;؛lir hııkık ve m i .e s S i ، ﻣﺎا؛نkalh buluııırıalidır 'ذ ؛ﻻ'أ١ ::ل سLt!1■ ذk olanlar. H azret ■ ؛Küh'ı.tn Lidvetine k٥r ؛ı k u l . " ' --:11 λJîffl٠ Rİ٥ i ' ؛۶ ٢ ﻷة- \'. ık, onktnn bu hâl ؛]■؛؛-
١ ﺗ ﻎ١ة | ﺋ ﻠ ﺔ ﺋ ﺛ ؤ ة ﻫ ﻸ ﻛ ﻳ و Yani اﺀﻻﺀ ت١ﺀﺋﺄﻫﺄ؛؛ا٢ﺀا١ دp؛؛١3k،arı,yle tjJtartlIyr rı. ذ، ﻵاﻻ1 ﺋ ﺄ،ؤ٠ ا٠ ,ür،üıı٥iiler kilH e kalmak i ؛؟n ısrâr ettiler ve kibr ti :،^smd ؛،öîi،"rdiler ■؛ rt j\]-d.5 bildi'iyor. K ur ieM KaJr)؛T§ :
ا ﺗ ﺸ ﺶ ; > ة٠ﺻﻮ٠و \ ؟ﻗﺊ\ ﺋﺜ ﻸﺋﺔ;اﺟﺨﻴﻞ وأ Yâni ؛p،Kı؛r'fıi١ د ﻻ ااا، ة ،أvak ؛، -tiıııı dinleyin ve süKüt i l tâ ki (A l il،' . : VİI'H., ٠ drgenm i ^ ﻻ1(* ا، ﻻ ا ا2 اﺀﺀtenl :-؛hi ile ilize, dinlem ek d e r 1 ' . '-.,،١'؛, I ek: ı.;ı٠rru،k Ve d ire n m en in neticesidir, Anadan dogma """ ٠ " < ! ال,.,.1،1; ]'[ ا ;؛ii.'ln dilsii kalıyorlar. K uş .yavruları bile ı.ı ,, .,II■■: „،;،lan babûk-.L''!iı dinliyorlar da öğrendikten
IJII
il 1.111 'ir ...
tilisnev iri n ey ;. yHn: اايﺀneyi dinle, em riyle i h z i i t l i M cvlana İ sem a'a teşvik ediyor: Çtınki soma, güzel.n k u y a n l'iJiu .... flinbiyen:'-،İ٢ ■٦ r،Lı dinlem ek :د: اgelmek ve .-.-ل،:اإا. -kapılm aktır. KkıibİTıt ev liy au l lâh'ın ؟0 '؛ ا جilli ؛.ia^.jet-i İdevl.i'.â'm n m esleki de ?em;‘i 'rt،r KilKrel-i f،1ev';؛m;'i kir rubaisinde, m '؛â ؛:en [Jer k l Selîlâ, A lla ، ؛، yulıııuıı bir şalı bâr ؛, y ü k sek lerd e ıi ؟a،ı ve ا ؟ ﻻ، اأه ﺀbir ., doğanıdır
.S n ıâ ; ehli hâl olanların . i d l e r i n i tenvir ve tezyin eder S em i ؛m iinkirlef rr:i?'/heb؛n.dfl h-j-.aın, âşıklar mesti (؛binde helaldir , ا'ةذااًﺀةbel d لve harf،„, uııası ؛ا؛-ا. ب،;::tafsilât almak isteyenler -1 imâm-ı Kuşeyri'nin meşhur rsklesiyle. lîf ■m,. ذا؛ااً'؛اfîhayâ-i Uh٦n0 ( M:c■
I T ■.
11.
1■■1. ةل: 15.
<aS ; ؛jLiı؛:'; c - i N -.:b Sû fe-i A ﺀا ; ل: ﻳ ﺲ ؛
S.
I:٠ uny،'da bulunmak ıztırârı temâmile k٠ ?silnı،5 olmadığı iç،n, kurbiyyet'i *Âbıka, y in l İlm-i İlâhide bulunmak yakınlı^( h usûle gelmedi. 1« ا ؛, erb٥b-ı kemalin çlkàyt'ti bundandır. S ir de kurbiyyet-t tlâhiyyenin badd ü pâyânı yokdur. Ne kadar tek .rrü b hâsıl olursa olsun onun da ilerisi, hem pek çok ilerisi vardır. H aïr e ti Mevlânâ :
.Birader; hsrim- ؛İlâhî, nihayetsiz Mr dergabdit. o dergâhda her ne. reye vâsıl .!ursa, .yalanma. Allah nzâsı İçin ileri git- demiştir. Efdal-ül'kâmüîn ve ekm.l-ül.vâ.sılin olan’H azret' ؛Peygam ber (S.A.V.) Efendimizin; giinde yetmiş, yâhud yüz def’a İstiğfâr eylediği, hadis kitap, hırının b e s in d e rivâyet edilmiştir) Nebiyy- ؛m â s.m olan Aleyhis-selâm Efendimizden giinah sudöruna ihtim âl yoktu ki, zât-i akdesi istiğfara mecbûr olsun. Her gün, kendisi İçin 0 kadar derece kurbiyyet-i ilâhiyye ،؛usûle gelirdi ki, terakkiden önce bulunduğu makam, terakkiden sonrnki bulunduğu m akâmm dûnunda olduğu İçin, evvelce orada bulunuşundun İstiğfâr eder. Bâzan da ذ *Keşke anam beni d . r m a s a y d ı . diye, n isla t ve kurbiyyetin derece-i ulyâsmda iken, bitip tükenm eyen firkatlerden şikâyet eylerdi. Şirazİ! Hâfız bir gazelinde diyor ki :: »Bir bülbül gördüm, gül yaprajjını gagasında tutm uştu. Hazin hazin ötüyordu. Ayn-1 visâlde yâni, gül yaprağı gaganda ike* feryâd etmene sebeb ne? diye sordum. Mâşûhun cilv،،si bize boyle yaptırıyor cevâbını verdi.» İşte erb â b î vusûlUn şikâyet-âmlz hikâyede bulunm aları, uzak bir teş،'،b ile, gül yaprağını gagasında tutan bülbülün feryadı gibidir. Ney, ؛u süretle şitâyet-âm îz hikâyelerde bulunur ;
2
ا;د٠ﻛ ﺰ 'ﻳﺪا ن 'ا ا ا\ ﺑﺒﺮد و ﻧil ﻟد1/ ن ز رi /
K e z n e y is ta n
م ﺮ ﻧ.' ز ١
ء قm e r a
b t ib r i d e e n d .
Ez n e fire n merd ü zen nâlideend -S e n i
k a m ış h k d a n
k e s tik le rin d e n b e ri
ie r y â d im d a n
e rk e k v e k a d in
m ü te e ssir o lm a k d a ve in le m e k te d ir.»
(NeyistanJ : Kamışlık dem ektir ki, n ey in yetiştiği ve ter ü tâ æ durdugu yerdir. Ney yapılacak kamışı oradan çıkarırlar. Kâfi derecede kuruy u n a , ölçüsüne göre iki ucundan keserler. Boğazını ayıklayıp göğsüne ve ark asın , kızgın dem irle yedi dâne delik açarlar. Başına (B aşpâr.), aya5 3
t
٠ Yânî: »Sen (sade Kur’an il.) va’z et. Çünki şüphesiz öğüt mü'mîtı، lere faide verir7؛.* buyurulmuştur. Hazret-i Pir, şu emr-i İlâhîye ittiba etmiş olmak için vatan-ı aslîyi hatırlatıyor ve : «Neyi dinle, onun şikâyetâmiz hikâyelerini anla» diyor. Ariflerden biri : «Nereden geldiğini biliyor musun? Haremdi sübhanî.nin mahremiyyeti makamından, yâni, ilm-i İlâhi âleminden gelmişsin. Düşün, ٥ hoş ve ruhanî makamları hiç hatırlıyor musun?» buyurmuştur. Aynlıkdan şikâyete gelince: Mâlûmdur ki bu hâl, mahrümiyyet-i visâl neticesidir. Bu ise bekâbll. lâh mertebesine vâsıl olmuş insân-ı kâmil için, muhaldir. Şeyh Attar (Kuddise sırruhû) der ki ؛ «Allahdan bir an gafil olursan o anda şeytanın hemdemi olursun.» Kemâl-i vüsûl erbâbı için bu gaflet ve ondan mtUevellid firkat mu tasavver değildir. O halde vâsıl.ı kâmil olanların şikâyeti nedendir?. Bunu îzâh için deniliyor ki: Kâinâtın yaradılışından evvel, mükevvenât.n âyân-ı sâbiteleri ilm-i îlâhîde mevcÛd ve her biri için kemâl-i vüsûl hâsıldı. Me selâ Süleymâniye cami'i inşâ edilmeden evvel, onun süratinin, Mimar Sinan’ın zihninde mevcud olduğu gibi. Bu bahisler için edfiyye kitaplarına, ezcümle Mevlânâ Câmî kuddise sırruhû’nun (Levâyih) ve (Şerh-i Rubâiyyat) isimli eserlerin ؛؛bakmalı dır. İrâde-i llâhiyye, ٥ suver-i ilmiyyenin zuhura gelmesini îcâb etdi. Ekmel-i mahlûkât olan insan, devr-i makâmât ederek beşe-dyyet âlemine kadar geldi. &
j jıy j
Y ânî: «Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik. Ancak, imin edip de güzel güzel amellerde bulunanlar başka. Çünkü onlar için (bitmez) kesilmez mükâfat vardır3 ., tarifine mazhar oldu. Vâkı’a âyetin alt kısmındaki beyân-ı RabbânL veçhile, esfel-i sâfilînden âlây-ı ılUyîne celbedildi, Bakâ billâh harim-i hâsına getirildi. Lâkin (3T) Sftr*-i ZArty.t: S٥ . (38) Sûre-، T in ؛٥ -«.
!ل- ؛ball. hu ,,,til ' ا." ااd o g r bij ،1-1 .11 أر1اﻻ I 1ااﻻ1،ا ;أرف.-آ-'1اا، ا،؛.-.! .J .'r'ik IİCIİİI أا'ا ytiynk. .I"؛1 ﻟﻢ,' 'ب. ا ؛؛؛- ,rusk ■اا، ااا: liyJeyip ile ،ا.- اﻣﺎ،,.,.ااا.:،(؛-٢ أm uu ‘['(؛؛li olmak, iri de ل:أ;أ؛أ؛؛ "ال٠ ل1?.أﻏﻴﺎأا'ا . - I I.- l.-ti .،vjndunink .1 ذﺋﻠﺒﺄ{اkalbi mababbut 'أﻻ: ا]؛ؤyanmış kb [■،sole;■ ا:ل اا؛-' اا,ا،،2؛ﺀﺀ-ل lâaâ'nın yukarsk ؛bey'.; söylem ؛؛olmasındaki ا
I r.ıi't
ذاﻻر؛-,ا.
4 ، و ل >ب;ذI ﻟ ﻰ ﻛﻮ ﺑﺮﻣﺎل از،٠* ، از ﺣ ﺪ د روز ﻧ ﺎ ر و ﺻﺎل ﺣ ﻮ ﻧ ﺮ
Herkesi bil
ﻣﺎًﻷك
B â z c ii.y e d
rüsgür-i ًﺀ ﺳﺎ-در ا-,?.
m،ınd .ez
؛ﺗﺄه-أ
;*'■؛،
, ١ ];،،dan, vatanından uzaklaşmj ؛٠ ااا؛اkimse , ،ا،'ا،٠ ؛ل، geçıniliş ﻻ1(1ﻻﻗﻼ l.-kri.r arar.»
ااا ﺀ, ا ا' اأ٠ا
Iıı:tm ıı dugup büyüdüğü hogra demler ﻷه،د:ؤل٠ ذyeri, arayıp özlemesi ا.اا,،;,ا١ İcâbıdır , 1 ﻻيözlemenin ilerlediği, Sila hastalığı ؛٦,دذذذ٦ ﺀgeldiği de ا Vatan muhabbeti denilen , !؛--kkifida her tü rlü mdkkdılık ihtiyâr . '■؛ hiss-1 nfecib, incizâb lıâletium ie ؛،:egfldir ü،iıjrüıı،k٠ a bajka bil, 'ا. ş-b،I .)damın, dogm١ ؛؛yU ٠o el 1ا٠ ٤ ﻻأiki evli bir koye ١.-ı،' ;■; , .'.dar m e t bul olduğu, fırsat bulunca Si.iaya gitm ek ; ٥ mutevazi köy،-.gizi görmek ıb٠ f..،،ncesir،den bilil kalmadığı hı.kesJi' r.Ydümudû) Bu ! :، ؛düşünülmeli I. -.'ilksek bir rûhun. hosaas bir . ١ -.اذﻫﺎآ- أ٢ r - n a d i ve'؛.'b ezeliye ne ' .اا1،، أmüştak ve m iitehassir bubı ; ؛؛e.tğ ؛ond ؛.r ı istidk.il edilmelidir k-yb Sâdi m erhûm bir' ﺀةﻫﺞ1!:د
؛-:u i ı ı d a
K;v" >؛âdr. vahı.a (HuhİLİ،,-١ 'ﻻ، ﻻﻟﻼı١ ıi،ı-tl -؛ınân ) .١ ' اﻻة1 أ١'ف ، اا[لn ıth a b ,٠ ٠1 ؛imandan gelir» badis ؛sahildir. Lâkin ben burada dogdnnı diye insa .٠ ا، اtevelliid etdiği yerde hakaretle ئ ١ ذة'(اااdoğru değildir.» dem iştir , ؟-ey I II bu sözü söylemesi, badisdkL ( ١٠ .-:'.a r ، 1 , (Meıışe'-J ةه1 ﻷ-mânâsına s i n،ıy muhabbeti, imandan olaıı vatanin ’'J'ı.،؛-as. değil, orası olduğunu an lat istemiş olmasındandır. Yoksa kendi; k . 11. ؛ı'k sene ةة:..-;11ا3 ' أetmiş bu u f 1 ، uaugerd .Jdtığıı hplde. memleketi .k m Çirı.-Z'a dönmüş, sim zam an ■1. اااااi.ra;!.., geçirib vatan; to p ،ağına görnülmüşdür .
Sa
؛؛ma (F araî avna) ،a k a rla . Boguml.irili; ؛Ll-] sararlar ve lifi،؛٢ ﺀ١ ،١ اق- kilolar lar, Hâl-âşinâ olanlar, ondun çıkan müessir scsdcn, a^'i'ilık şekvası ve ؛-e ti kim ت ada ;؛، duyarlar. Nefs ﻧﺎhevı'ı esiri bulunanlar bile, o müessir sadâtlnn .Çök müteessir olurlar 32 Insân -1 kâmil da ؛menşs-i fe^'îi .la n âyan-i sabite aleminden ayrılıp şu b ş d y y e t sâhasma geldiği ve firkatin aoiklı ıztırâbını ؟-ektimi İçin, vii recinden ؛؛؛٠l٧r kiran lâsirli ^2İer, kim ؟-a olsun dinleyenleri, kâbiliyyet ,le،'i derecesine gdre müteessir eder. F akat teessürden ،oesstire fark v a r l r ü n ü n İçin; Ney ؛yâhıld tirkate uğram ı ؛insa ؟- ı iti inil der ki ؛ )٩ ز ﻓ ﺮ ا ق١ . ﻧ ﺮ ح،د ر ح
ﻋﻪ ﺧﺮأﻫﻣم،ع٠
ل 'ﺖ رد اﺛﺌ ك ﻧﺮح د ٠ (لL"
\ ﺓ١ ﺟﺄilahem ş ؛؛t M şeT>؛a ﺝ£ \ ,irak T :٦ hn<5ÜFTf■؛şe'rH-i dard-i ١' ﻇ ﺔ ﻩ ٥٠!y . derdini ﻵوhe d ebil m e lir . n , olmtış bir kulh is ter ؛a,111
.ayrıljk acılariyle ؛cıiıa ؛erhıı
-Bundan evvelki b e y . ney'in. yâhud msân-ı kâm ilin lirakls eninin den herkesin müteessir olduğu söylenilmiş, tafsilinde ise, teessürden tees ؛؛ir e fark bulunduğu beyân edilmişti- Bu beyildc de, ayrılık nevhalarm dan en ziyâde kimlerin teessür duyacağı İfâde kılınmış, derd ortağı olacak kimsenin derdi bulunması lâîım geldiği bildiril -Gerçi insan: inilkedder bulunduğu bir sırada, hasb-i bâl etmek, der ,dini döküp hafiflemek İçin bir arkadaş arar.- Eğer o arkadaş, hâl-.âşinâ ise konuşanın dediklerini iyice aniar, onun anlaması ve elem ine İştirâk etmesi de kederli İ ؟in, oldukça teselli yerin ،- ؛ğoçer. Tok bir adama açlıktan, kana kana su içmiş bir kimseye susurluktan bahsetmek, bcyhûde ؟ene ؟almak otur, Çünki onlar, açlık ve susuzluk ıztııibıni d u y m s d J a n İçin, açın ve .susuzun hâlinden anlam azlar : Şeyh Sâdî der ki Çüîlerdc yapılm ış olan sarıııç ve havuzlar،, çölde yolunu Şİİ şif » 1111؛ -olan k e n a n hal kil, a sor. Sen F ıra t nehrinin kemir m d 3 iken suyıuı k ıy «?m etini ne bilirsin : ün dan dolayı
,i elmvtjesm ■ftiiHTtLe K q i-İ M I | ١ ﺍ ﻏ ﺔ ﻻ٠ ﺍ ﺍb i r d e ,, 54
1 ,؛erili ، ؛de gider. onlarla görüşüp konuşur, kendilerin ؛-İmarım davet eder di. ilete 11 اهm .vslm l.rln d c Mincrye çıkur, çadırlarını dûlaşır ؛içindekileri اا؛ا، ا- ﻻyola getirm eye uğratırdı, iiundnr. başka, k&mâi sahiplerinin bed 1 اآ'اve hoşbâl olanlarla görüşmesi, her birini, A îâh ın esma ve Sifâtından
birinin masharı germelerinden ileri gelir, ]اأﻟﺊﺀİnkâr etme. Zira ٠ da ıuhûrât-ı İlâhiy yedendir.. denilmiştir, I M y , | ١1 ؟ﺓ ﺓYA Aşk f a b r ik a s ı! kliiriin hııhmnıası da iarUridir. Ebû Lehtb elmasa. ؛ﺀاأ'ا.? kimi yakar -M&lûm ya Ebû Leheb, I s û l - i Ekrem (S.A.V.J Efendimisin amcala Mfidjn idi, Kuroeşinin oğluna tâb ؛ulnıayu azametine yediremedi ، ؟؛ ؛in ارا، ااtasdik etmek şüyle dursun, düşmanlar gibi ezâ ve cefâ etmekden hâli ؛..٥nun gibi hâin İm szdı. Su münâsebetle (Tebbet yedâ) sûresi □mm ve ı٠ lr؛n karısı (üm m ü O m sl) hakkında 0 ا؛ﺀة.olm uştur Dünyâ âlemi, iliJar âlemidir Dnun İçin, üstünde küfrün de. îmânın ,؛. ؛.fışkın da, salâhın da bu’unması zarûrldir. Her şey, Kiddı ile anlaşılır Nurun m âhiyyet ؛-zulmetle anlaşılacağı gibi, sâhhlerin kıym eti de fâsık Jnrın mevcudiyetiyle takdir وه.un u r -Hülâsa: ârifler, h er şey’i Hakkin m azhan bilir ve 0 mazhariyet dala yısiyle onu nazar -1 İtibâr ile görür , ؟eyh Sadi'nin : " ﻻütün âleme âşikım, çünki bütün ileni. Hakkin eser - ؛hilkati ٥ * ؛r ;demesi Rlr Tiirk ârifinin dc :
okuduk, i r ü ؛ ,P i r i , ettik götuîü
ﺃﻵﺝ
Y < L T # 1 Ş X koş o a t k ؛
Taradaudau ötürü ؟.، sözü, bu n ٥kta - ؛.nazara güredir Şurası da hâtıra gelir ki, evüyâullâh'în ara Sira ؛-âşıklar arasında bu lunm alan, onları Allahın aîâbından m u h â fu a etmek içindir. Nitekim Cenah* Hak, Mekke m üşrikleri İçin :
ةئ\ ﺳﺸﺘﻴﻤﺮ''ث ﻳﻬﺒﻦ٦،رد Yân ؛: Ifa lb n k i sen ، ؛؛٠H erinde iken (Habibiml, Allah ؛-s n aıablaıt A ın c ı
ﺧﺄ؛ﺍﺓ١ﻵﺍﺓ٠ *
ü u y u rm u ؟.
ﺧﻼﻷﺓ-\
ik o m
e l i emri
١ ﺫ
|
ﺍﺑﺔ
\ ؟İ
± ﻉ ؟-
؛٥٥} S û îc -tt:ı,f،I? a ٠٩
اًآ
Yine fiı'k ؛،t.',ı.٠ (It' Uâmıl !،؛؛amndftu ﻻ|ﺀ ا،| 1| ل '٠ ر ا1، ; , ﺷﺪ؟
ﻑ١ﻱ١ 'ﻝ١*ﻑ٠* ﻝ٠
٢ , ٠ ﺩ٠
ﺣﺎ ﻻ ن و اﻟد ث ء ﺣﺎ ' ﻷن ﺋ د م
ﺑﻔ ت ب
,Men beher cem’îyyeû nâlân şüdevı ,Cüft-i beâkâlân ü hoşhâlân şüdem Ben her remiyetde, her meclisde inledi„,, durdum) Bedhal (Kötü. lıııylıı) olanlarla da, tiûşhâl ( « ا و أ.huylu) olanlarla da düşüp kalkdım : Hazret-i Mevlânâ bir gazelinde Ilayjrh hir İş. „؛؟؛.Diinya hapishâneSnde Jtaldim. Yoksa, zindan ne rede, ilen nerede? kimin mal,n١ ؟almışım ? *؛,diyor k le ışe ' ؛ezeliden ayrılmış, ,hâk-i süfliye getirilmiş, tedricen terakki -ilerek l'otıâ ve beka m ertebelerine vâsıl olmuş, sonra halkın irşâdı vazi'. ;ı.vlî (Mahv) den (Sahv) e İrcâ oiıınmuş zevâtı kiram, bOyledir. O nlar ،) -İşler، kaldırmak, gafletde olanları uyandırmak, nefs ii hevâ esirle .01 ( 1.11 -inil kurtarm ak vazifesiyle mükellefdirler, Hasb-el-vazife, her yerde gö ıııoıııler , ؛،،،illiler ile de, fasıklar ile de görüşürler. H atta fisk u fücûr ا.،1.ا،ا،,, daha ziyâde meşgul olmak isterler. Nitekim Hazret-i İlevlânâ ..1 ili Iıeyt-İ şerifinde * ( ؛.Bedbâlân) 1 . (Hoşhâlân) a takdim ile buna işâret e t -ıııışrlır. Oiinki fâsıklar, sâlihlerden ziyâde tenbih ve İkâza muhtacdır. Arif : l.’f’tlen birinin Yâ Rabbi; kötülere m erham et e t - ؛iyilere zâten lütfetmiş, onları iyi ,varılm ışsın; dediği (Gülistan) kitâbm da yazılıdır . MerhUm Mehmed A kif'in bir münâcâtmdaki ؛u beyit de ne kadar : güzeldir
,M üm inlere imdada yetiş merhametinle » Mulhldlera Iftkm daha ؟. k merhamet ﻷﺝ1ﻻﺝ.ﻝ -Hnzret-i Pir'in (Menâkibnâme) sinde şöyle bir fıkra v ard ır; *Â'levlâ -nâ'nın başına toplananlar fâsık. fâcir b،r takım kimseler* demişler. Haz rot - ؛-Mevlânâ'd:ın : *Sâlih olsalardi benim onlara m ürîd olmam lâzım ge lirdi* cevâbını almışlar, Nebiyy-ü!-Hudâ Aleyhi ekm el-ütte ؛-ıâyâ Efendi III.'. sahabe topluluğunda tâlîm-i ahkâm eylediği gibi, müşriklerin mec ' :٠ ٠ ؛
I 1..mı-k ،.، bizim hiklaka ve tnktakadım ٠اااﺀاا.■؛ ا.u ٠dı ،.؛,rı'ıiz .sesler bile . ا٠ ا1 ا اا;؛urmnete başka tiu lu m anâlar ،fhiiiu ٠,iliyor . ب.،ﺀب، اال؛ اınabdııd olanlar da ,
v٠, ،؛ö tüştükleri ın s â n -1 kâmilııı
hu■■ /.ahirınu bakarlar. bâzı hâlleri ' - ١ ا]ﻳﻼ■؛ اا٠ا- ذ-Iloşlarm a gittiği İçin cn ٦akat hakikatini öğrenm eye ve ondaki csrâ r - 1 hakâyıkı""1 .1 0 !،ıs la n ırla r İ اااا1((ا0 راا :٠ ' أçalışm azlar
7 'ﺑ ﻰ 'ور ' د ن
، ؛؟m
دوو
ا ﻟﻪ
،"■' و ا ﺋ ﺮ ا
in e r ,
ز، ﻣ ن
٠م
ﺋ مI ا ك:ل
ﻞﺀ ﺝﺀﺓﺍ ﺍﺫﻟ ً
- ؛m ً en.
7 ,m s t
Lik ç e şn i ﻻ.gû şrâ an nar n is t
<- ا.
٠ıı١ ı -'-I ،1-11 im iirrnn, ferJ'âdımdan uzak değildir. İjâkin her gezde "ﺀآﻷج ا ا٠اا-, her knlakda ٠ » ﻻ اا.işitecek kudret yokdtır
Filvaki (Ney-)'in sırri۶hakikat ١'G mâhiyyeti, feryadından uzak de (؛ililir Belki ona pek yakın olan ve tepesinden Lifleyen nefhadır. k'anî ney , !' ا'اااilli idil ؛da (Başpâre) sinde üfleyen, perdelerini a ؟ıt> kapamak ;,LireIJIIU söyleten neyzen f٠ ،١ı٦ ؛؛vâsıta olmakdan başka bir şey değildir: neyzen اI makamdan, ne tiirlü nağme yapmak isterse, neyden çıkan, sesden o 111,1 (٠ ،,")..!-fil ve nağme anlaşılır. Fakat bunu anlayabilmek İçin kulakda mü -iti III.,kamlarına alışıklık hassası bulunmalıdır. Bu olmayınca, öyle kulak '' 1.1، ٠ ٠ k.ıişı (Ney ) '!؛. enini ile sırrı, celiil ile irfan kadar birbirine uzak I 11 ؛-III.lir Kezâ veliyy-i kâmilin sözleri de kalbindeki esrâra yabancı de ildir]. ؛lîr kap, iyin dek illi sızdırır* derler. Naibini hevâ ve hevesden uzak lı.kmUınîi :
®
ﻰ
ذ ﻳ
ﺋ ﻳ ﺋ١ ﻳ ﻠ ﺋ ﻲ ا ﻏ ﺷ ﺞ٠ ب١ة
٦'î"ın» ؛Nendi (rey-ü) hevesindim söylemez o. o, kendisine (Allah ıfından, ilkaa edilegelen bir vahyden l١a.,.). ؟ka' ؛ ".“ ı değildir -rt. bulunanların, (Kurb-İ ferâız) ile Hakka yaklaşma ve ef'âl.i İlâbiy , 1,1 I 1, 1(1 zuhUruna vâsıta olanların b&yânâti dn hakkâni ve İlhamî olur '. اا. ااbeyanlarda da bir takım esrâr ve hakikatler bulunur ,
٠
Süre '1:10 لNemn - 3ل،ا 5 9
.ŞıVau ل ﻻا ا'ا.'ﻲ أ]ﺑ1٠ ■(. 11ااأل-اا،ﻻ اا. ا،, ا, . ا, :1 ا1. ااI İlâhîye ugiam işkud .
kdhk
ا-ا. .،;illi, ١ 'اا؛دأ-ا
6 ن- ﻟ ﻰ از ض >وﻟﻞ ﻧ ﺪ ا ر ا
ص
ن٠ وذ درون ع ن ﺑ ﺖ 'ﺳﺮار H t'îi.e s ؛ez zann-î kod şiıd ■yâr.i m،?Jî, ]/ez derun-i fv.en necüs t e s râ r.î 7ﻟﺪاأاا.'ل, '،Herkes kendi anlayışın !؛g Jre benim \’i١riı١١ oldu, ara ؟،ırm adı."
؟؛illideki t.srân
اﻷة. آذ؛nazar d a r la r , bil- .şe.vın dışarısını görmekle İktifâ ederler. laruu ve hakikatini bgrenib anlam.ya luzum görmezler. Mânâ ehli ise surciden ziyâde mânâyı tedkık ve anlamağa ؟alışırlar. Meselâ herhangi bir mimâri eseri, bir câm:-i şerifi bizim görüşümüz, sathi ve sliri bir görüşdür. Fakat mahir hir mimarin t.ik ı k ve tetebbuu. fenni ve mânevi bir m u ah ed ed ir Vâkl'a câmi'-i şerifin İnşa tiirzma biz de hayrân olur ve severiz, onu tedkik eden mîmâr da. hâl.': .،iki göriiş arasında yerden göğe, ؛؛ﻳﻢdar fark vsrd،r. Bunun gibi, avamdan biri, ney üflendiği vakit din* ferse, onun muhtelif makamlardaki nağm elerinden hoşlanır Aldığı zevk ve lezzet ise 0 hoşlukdan İbâret kaJiT. Fakat bir ârif, ona işitirse pek haşk؛ı bir slretd e dinler ve bizim anlayamadığımız mânâları anlar. Mesela H azrehi M evSnâ : fÇeng ’1 ve (Ud) sesinden (Flite hasbi, ente kâfi vn ١'e٥٥dj kehmelerini duyduğuna söylüyor, Keza ; Leyleğin: ٥İlâhj, lıamd seniII, şükür senin, nıülk de semindir. demekde olduğunu haber veriyor. Hazret- ؛Ali (K errem allahü vechejnin, İşitdiği t-âkus sesini. (Sübhânallâhi hakka, innel mevlâ yebkâ) diye anlamış ve anlatm ış olduğu rivâyet edilir Nâkus sadâsındaıı (Hakka, ve (Yebkâl gibi (Kafi !ı kelimelor işitilmesine şaşılmasın. Evvelce kiliselerde mâdeni ؟anlar yokdu. Onun yerine bir tahta ile bir çomak kullanılır, o tahtaya nâkus, o çomağa (Vebil, denilirdi. Nitekim (Ezan) meşru olmadan evvel elıl-i imânı mescide dâvet. İçin ne yapalım? diye müzâkere edildiği sırada, b âzılaı nakus çalalım teklifinde bulunmuştu, o zaman ise, Medine'de mâdeni ؟ati bulunmadığı gibi, bulunmasına da İmkân yokdu. Buna dâir mufassal malûmat aimak İçin (MuslUmanlıkda Ihâd&t târihi) isimli eserimizin (Ezun) bahsine haklimalıdır. .١ﺀر
Yân ؛:
(cümle.11 n d e n d ir. (Zaten) ئ ء٠ ﻟﻪb ir ilim d e n başkası v e r ilm e m iş t ir ؛., âyetle b٠'m rûhun hakikati, yân؛, AHâhın emri cümlesinden oldugu, topluca bildirildi; hem de YahUdilerin 0 anlaşılma&ı ؟ﻻجhakikati İdrâk edecek ilimlı.rl olmadığı teyân edildi. « S a n . “ R û h ’ U sorarla]■.
De
k i : R u h , R a b b im in e m r i
N،jra-ı Celilin delâletine göre rUhun mâhiyetinin açıklanması, herhalde soranlarda ilim ve ٥ hakikati İdrâke Kabiliyet bulunmamasından |!۴،-İ gelmişdtr. Şârih-i Mesnevi îsmâil Ankaravi (Kuddise sjrruhû) der ki: .Hakikati cihetinden rûh, bu gözle görülmez. Velâkin Hak gözü ile görrlhlmekden men olunmaz. Zîrâ Hakki gözetleyen, rUhu da müşâhede eyler.» Su ruha : ( R û h .u sultani) yâhud (R U h -u insânî) derler kl insana mah*uadur. Sir de ( R ٥ h-U h a y v â n i) vardır ki, bütün canlıların sebeb-i hayâtidir, DJyânet İşleri Reisi merhum Ahmed Hamdi Efendinin rUha dâir vaktlle Mahfil mecmuasında neşredilmiş mufassal bir tetebbu'nâmesi vardır, l'afsîlât almak lstlyenler oraya mürâcaat buyursunlar.
9 iL C—* ٠ . ، ؛L «٠١ ؛O - *
.j■ ١e. ■*. > ٦ d/ ١ ٤ v .
nây ü n îs f b d d , Herki înâteş nedâred t û s ، b â d . . teş e s ، î n b a n ^ -i
* Ş u n e y ’in sesi â te ş d lr; h ava d e ğ ild ir . H e r k im d e b u â te ; yoksa, o k im s e y o k olsun.»
Neyi söyleten müessirin havâdan, yâni, sâde bir nefesden ibâreL olduzannedilmesin. Belki onu inleten, neyzenin hazin ve âteşin hissiyyâtı(SajSUre-، l w l ٥٥, 61
Bundan başka : "Görüldükleri zaman, Allak hatıra gelen kimseler, A lillin velileridir» mazmUnunca ٥ zevât -1 kirâm ın nûrânî ve Rabbâni bir simâsı vardır ki, onanla avâm .ı kalk içinden ayırt edilirler. Lâkin yüzlerindeki n û ru görmek İçin görür göz, sözlerindeki mânâyı anlamak İçin de İşitir kulak lâzımdır. Câfer-İ Sâdık (Razıyallâhii anhj ؛ "Allah, m ahlükâtm a kelâmında tecelli etmiştir. Lâkin anlarda kalb gözü olmadığından göremiyorlar.* demektedir. 8 ت ز "ن ﺣ ﻮ ر ' ﺑ ﺖ١ﺀن ز ﺟﺎن و ج د ﺟﺎن دﻧ ﺮ ر'ﺑ ﺖ٠ ا لr f ﻟ ﻚ
Ten zi can ü can دﺀteTt mestur nist. l î k kes ٢ ةdid- ؛can destur ٠ ٤ . .«eden rıh d an , Twh kede«den gizli değildir. görmesine ruhsat .yokdur.»
Lâkin h . r i '^ n , ruhu
RUhun mâhiyyeti hakkında lisân-ı şeriat susmuş, daha doğrusu soran, lara « hakikati İdrâk edemiyeceklerl İ ؟in anlayacakları tarzda cevap verilmjşdir. Nitekim Arab müşrikleri: *Kamer, ay küçülüyor, ay ortalarında biiyiiyor, ay sonlarında yine ufalıyor, bunun sebebi ned ir ؟, diye A،eyh-is-salâtü Ves-selâm Efendim iz', sormuşlardı, Hey'et ilmini bilmekle anlaşılabilecek olan şu tabii hâdisenin fenni sebebleri İzâh olunca, arab câhillerinin zihnine girmiyeeekdi. Onun İçin :
ﻗﻨ ﻤﻨ ﺪ د س Yâni : "De k i : ٠٠ insanların faidesi İ؟İ٠ vakit ölçüleridir)؛.» cevâbı verildi Bunun gibi YahUdiler de (SallâHâhü Aleyhi ve Sellem) den rUhun hakikatini sormuşlar, cevab verilmemesini kendilerince nübüvvet-1 M u. hammediyyenin doğruluğuna delil tutmuşlardı. Çünki Tevrat'da da rUha dâir m âlüm ât yokdu.31 (31) Sûre-i Bekara : 1٥9.
iMf nşk .■:.■eridi ı l 'ı.،؛؛.( ıiıjiüı id ij , .
١ iI ٠ m ı■i"1izse
bir ؛٠٠. iler ; . ؛,•k-ı lı.vâri. İkinciler aşk-l
Aşk, bir mâ’nây-ı icyu'roj ki cümle âlemi, Z e r k \ m i k d û n n c c sekrâtı û kuruşun e y l i y o r , Aşk bir. lâkin anlayış farkı d.Jayisiyle sevgili çeşitlidir; Daha doğıus,،؛ ٠ ٠ ■ <،eşitli sevgililer, mâşûk-u yegânenin muhtelif sûretde cilvesi ve teeel' sinin mazi ؛ar) arıdır, Beyt-i şerifin mutasavvıfâm ؛te'vîli lâzımsa; ârifin kalbini yakıp in■itti ve kalbindeki esrar ؛cûş u hurüşa getiren de yine aşkdır, denilebilir. M alûm dur ki (Aşk) lâfzı, (Sarmaşık) demek olan (Işk) kelimesinden ı inmiş dır. Sarmaşık, sarıldığı yeri nasıl istilâ ederse, aşk da girdiği kalbi, ■ı.ıtfâ insanın vücûdunu İh âta etmesi dolay isiyle aşk tesmiye edilmisdir. 1؛u kelimeyi (lşk) okumak, benim zevkime uygun düşmüyor. Bana öyle " ؛iyor ki onu (Aşk) okumalı; mânâsı, kalbi dolduran o kelimenin lâfzîlc ıh; ağız dolmah!,. Aşk lâfzı. K ur’ân-ı Kerim.de, Şeylı^i Ekber (Kuddise sırruhü) nun I ■؛yânı veçhile kinaye yoliyle îrâd «Junmu.şdur. llazretd Şeyh (Fütühât)'ında buyuruyor ki : -Aşk, muhabbetin ifratıdır. K u r'ânda :
Yânı : «Mi’؛imlilerin Allaha karşı pek şiddetli bir m uhabbeti vardır3’؛.»
■ Yânı : «Yûsuf’un muhabbet.؛. Zülcyhâ’mn kalbini bir zar gibi ihata <ıt؛:A» âyetlerinde kinaye suretiyle zikrcdilmışdir. Aşk; m uhabbetin ؛seveni kavraması, bütün vücûdüne yayılması, ade tâ onu sarmaşık gibi sarmasıdır. H azret، ؛Şeyh, tarifine misâl olmak üzere Züleyhâdan kc.؛.ı :ılındığı ,■.akit sıçrayan kanın (Yûsiıf) ismini nakşetdiğini, Halluc-ı M ansûrun el. i■؛, ayakları kesildiği zaman kanının ("Allah) lâfz-ı şerifini yazdığını nakI،.'diyor. f؛؛؛؛
Sjn=-i l-iekara : 1،؛5 .
١ ٦٠
ı 3 l ؛ ؛r e - i Y ü s û t :
3،),
،؛:؛
-ا: اilildim ، اااال١ ا١ İ ■لI ' ا'اا-ب1 اا.-'\'اا؛ ااﻻﻻ."ا'■' ا٠"اال٠ 'ي, ;'اااI. k.jibindvu '"-.'';ل'ا، الr•:.1ﺀ٠ >I n w fi،û٠ n'ı.•: I h a kiki. 1،.ا، ل1١ :،؛.İİ ذا. ااااyiikıp أااا، أأﺀل- aşkchr Aşk (tir su lu tir lii. parlayınca ıiıâşukdaı. nıaadâsını yakar, m ahveder " .» . .١il hah, ahbılİJiıı .nesini lunır» denilmişdir. Meyin sesini, ins^n - 1 kam il II I ' '■٠ ' ıf،i de İâyıkiyle anlayabilm ek İ ؛؟Ollardaki aşk âteşinin bir krvil- ı١ I III,' I ,)isun ınazhiir bulunmalıdır. ü a h a doğrusu m uhabbet âteşiyle ya-
ا. ا. I.'I ,jiınahchr. Bunun İçin İdazret-İ Mevianâ .'Aşk âteşin ؛hâiz olm s . ١'٠ >. dsun» diyor ve İnkişâf değil d İ؛â ediyor. Çi'،nki bu ciimle. ehl -1 ٠II اا,ıııdınde pek makbtıl bir diiâdtr tlhılı’ııı. lıazinesi, tezgâhı yokluktadır, Şu ,١ ١ev ililin varlığına alda >ا٠ ط، ااا ااا،١ (ل1ا،ﻻج، اأاne ililir »؟denilmiştir. ،Allâb'ın hazînesi, tezgâhı ا ا اااا اا,ا'ﻻا. denilmesi, bütün m ahhikâtın. yokdan, v ar edilmiş pİduğur.a I 'ااا١ اI fl.m âl sâhiblerinin m aksadı: varili ؛göstermek tlegil, A l i l i m I I .11 ؛ısında kendi mevhum vücUdünü mahvetmek ve yok olm aktır , 11)
ﺀ در اد ﻷدd—L.-r آ ﺗﺶ ى ﻷد
ء ز ﺷ ت ﻛﺎ د ر
ﺟ وﺛ ش
4 t e ؟-i x şk ؛؛،، v k e ’ucLer ؟ﺃﺁ. ﻵ١ü
Cûşi؛r-i
ış lz e s t k e ’i ] d e r
?
ﻵ ا ؛أ
١
f iir â d
١ ."ا١ا٠ اﺀ 'ا- «,a،eş ile m eydeki kabarış, hep aşk eseridir Küldü itenzen nıahfiyyor “ .>؛ اأ[ا;'آ. 1١ ا. ااgizli hir hazîne :^؛١ ١ ١ . Bilinmeye m uhabbet ettim ve bilin ا'اااا، (؛٠ ' »؛-liitlk، yarattım» diye, ehl i tasavvuf arasında pek .neşhûr bir ha di , I kudsi vardır, Bu b ah sin delâletine göre m uhabbet. İbtidâ H ak'dan -'.ا،،'ل٢ eylemi ؛ve bütün kâ،nât١ n İcâd،na sebeb olmuştur. Binfitnaleyh mevcUd âlemler İçinde. fl:؛.km yabancısı olabilecek bir zerre dahi yoktur H o T k e s m H a lttic ؛؛f d i T
ö ■؛ 5Jİ،un Ferhflüa
bâr tece lU tja h -o . u ؟k ١
k ıih - i T u r ş e k l i n g ö s t e r i r
hilkat her m ahlûkun aşkı, kendisinin İstîdâdına ve zevkine göredir ا١ bülbülün gal yaprakları arasında gizlenerek hazin hazin ötmesi, aşk ıvp’ri oldui.u gibi; bir merkebin tozlarda yuvarlanarak arı ac: amrmasj da ışk ,.-؛eridir, ،âez.â bir arifin halve-t-hânesinde mest-1 cemâl olarak tatil tatil 'tghım ؛، zil zurna bir sarhoşlu-, : ıhuşhâne kapışında nâralar atması fi2
. I.'ğru heyccanl ؛. yünHiı III.، olmazsa dmlı-.Hgı unduk، duygu ve cezbe .٠ ١ ■ gaflet perdelerindim bırkuçı olsun aradan ]t,؛ılLı،r; J t ،_٠u perdelerin l .،kınasına, (Ney) in perdelerinden ■؛،-kan nağmeler sobeb olur, Şu te v ı ؛, ( Ney) in hakiki mânâsına alınmış olmasına güredir، Mecaz manâ v. ı ildiği ve ondan maksad da (îıısan-ı kâmil) dır, denildiği takdirde; o ı Irısan-ı kâmil) de yârinden ve diyarından ayrılmış gurbetzedeJcrin ı؛- ı ıdaş .. 1 ؛-ve gam gidericisidir, O gibileri, teselli ederek ve hak yolunda ytı i'.U rek asdlûrına irca etmek ister. Bu maksadla perde perde yükselterek -ı■ derece derece derinleştirerek söylediği müessir 5Ü2İer, m uhatabın gü ■ *m u kaplamış olan gaflet perdesinin y a v a ş-yavaş sıyırılmasına, kalb go Mi'.in tedrici sûretde açılmasına sebeb olur .،
12 -،'٠ & ؛١ j l ؛٠ r ٠ . ■A.j
، ؛Jjkr؛.» i
١٠
j — .j
٠ J j؛ ü
,Hem çü ney zehri vü tiryaki ki did ■ Hem çü ney denısâz ü müştakı ki dîd Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsâz, hem müştak bir» «?m yi kim görmüştür -Ney; dinleyenin kabiliyetine göre hem zehir, hem panzehir tesiri gös r ،r. llevâ ve heves erbabından olanlara, şübhesiz zehir gibidir. Çiir.ki ■l١ >,؛.'udisindeki şeb.vâniyet ve hayvâniyeti attırır. Fakat görülüp işitilen her ı:nzt١ Uikden Allah, hatırlayanlar için de, şübhesiz, panzehir gibidir. Çünki -albtleki gaflet zehirini giderir. Keza (Ney), iyi bir arkadaşdır ve din l.’iılimiye muştakdır. Zîrâ (Ney) in mâhiyeti torba içinde asılı, yâhud bir -kaşeye dayalı durm akla değil; üflenib dinlenmekle meydana çıkar. Ki .ı .iİLillah hazarâtı da ney gibidirler. Şekâvet-i ezeliyye erbabına karşı -i'hir-Benberek olurlar. Saâdet-i ezeliyye ashabına ise şifa te ’sîri gosterir . m■r. Cenâb-ı Hak. kâm iller zümresinin bu hâlini Sûre-i Fetih'deki ;
Yâr، ؛: «Muhamnrtd Allaliiiı «usûlüdür. Maiyyctindcki ashâbı, î ١üş٠ rik vt münkirlere karşı ğâyet şedidj aralarında İst SOH derecede mtrhametli v t şefkailidirlcr.» âyet-i kerimcsile târîf ediyor. ،3 ﻟﺔSûre-i Fetih; 2٥.
،ا
ك از ا ر ى رﻧ ﺪ
ا
وا: ل ا
ﻋﺎى *أ دود٠ش ش ر٠ ا ﺀة
|ﻵﻩYiarlH k l t ■ ez \ًﺍﺓﻵH d ؛ F e r d i y e ؟F îd e k a y -ı i 1 ؛L .N ey , yârinden ayrılm ış olam n a rk a dağıdır. O nun m akam perdeleri, k ilim n i i ve lu lm â n i perdelerim i ،i - yân؛, vuslata m ân ؛olan perdele r im iıi— yırtmışUr,]»
Hazret-i Mevlana, ney İçin, yârinden ayTiJanm arkadaşıdır ؛buyuruyor, Zevk،ı selim ve ta b î müştekim erbâbı İçin mûsikînin ruhun gıdası ﻗﺎﻻ-٧ ﻻةm إةUmdur, Hayvanlara varıncaya kadar bütün canlıların duygulandığı güzel sesden zevk almayan insanin - bilmem amma - - insanlıkdan pek az nasibi olmak lâzım gelir. Bir adam; gerek sevinçli, gerek kederli zamanlarında İşittiği giizej bir sesden inşirah duyar, müteselli olur. Ba hâl. Uiüsbet b ir hakikatdir. Binâenaleyh (Ney) sesi de, erbâb -1 İstîdâda inşirah verir, dost sesini duyurur, âyân-ı sabite âlemini, y٥nî hepimizin ve bütün kâirtâtın Zübâra gelmeden evvel İlm-i İlâhîdeki bulunuşunu, Elestü bezmini, yânî : .A llah, beli sizin Rabhiniî degil miyim ؟diye sordu. Ruhlar, evet dediler." konuşm asını hatnrlahr ve :
B\z mestri aşkız, tâ ezel, ﻫﺔ1 ؛؟- ﺃkak m e lik e m iz ؛. Hiimh.âue-1 B e z l i H l , OİTTI'U ؛؛bizim meyhanemizin İçdik 0 k l i n e şe d e , Ruheu sebu s e b t me'u’i, 1 ı bize i v idi. Oldu < ؛؛ü p ep em em izi.. B i r ﻵ ﺓ ﻷ1 ﳗﺔﺓ ﺝ٣ rtû ş e d e n .
El mi S U T ﻷﻫﻶ٢\ İ # ١ Diirvua p â k d a u kaçaT, K eyfiyyet-i rindanemizt., tarzında sözler söyletir, 0 hatırlatm a dula Raiyle dinleyen, menşe-1 ariSye ﺑﻪ
« Niiy.
kanlı
İli.
\ı،l ،!؛ı ،١ hi.hscdt-'t'.
M .n ı ım .o ı ■ ‘ ;،« ؛.kimi
hikâye eyler
M e sn e v î’niJi b asın d a, ney'in a y rılık la rd a n bahsetdiği sö y le m im işd ؛. Şu Itülde û yok (Ney) in k am ışh k d an k e silin ؛.،؛؛؛., bağrın ın a teşle d elin m esi gibi d e ğ işik liğ e u ğ ra d ığ ı esnada geçtiği k anlı yold u r. Madde erb a b ın ın kabul ve teh a m m u l e d e m iy e c e ğ i m ecr.ûnâne m u h a b b etlere tu tu la n la rın
Ney gibi başı mı kes, sinemi oy, bağrımı del، Ben senin hizmetine besteniyâmm neysem!. diyenlerin hâli de benim gibidir, demek ister, (Ney) m temsil ettiği (İnsân-ı kâm il) de böyledir. O da kanlı ve teh likeli bir yoldan bahseyler, Aşk ve muhabbet m ecnûnlarının akıl kabul etmeyecek kıssalarını anlatır. H areketlerinin taklîd edilmesini tavsiye İnsân-ı kâmil; gerek mebde’den şu âleme gelirken, gerek şu âLemden tne'âda giderken kani، ve meşakkatli yollardan geçmiş, gelirken ayrılık acılarıyla m üteellim olmuş, giderken de bir çok miicâhedelere göğüs ger miş, n ih a y e t: (Mûtû, Kable en temûtû.) Yâni « ؛Ölmeden evvel .!ü n ü z , emrine uyarak, ihtiyar ve iradesini, hatta mevhum, varlığını fedâ eylemiştir. Cemâl-i İlâhi âşıkları. visâH ebedîye ve hayât-ı câvidâniye hâil olmak şevkiyle şu fâni hayatdan usanırlar. Hallâc-ı Mansûr gibi : ،Ey benim îtimâd etdiğim dostlar; benim nefsimi öldürün ki. hayâ tım; katlim dedir.، derler, Çünki;
١ ١
©
Yânı : «Şüphesiz ki, Allah, mii’minlerden nefislerini ve mallarını Cennet mukabilimle satın almışdır37.» âyet.i kerîmesinin delâleti muci bince, can metâının müşterisinin bizzat Allah olduğunu bilirler. Beşeriyyetin en akıllısı ve en mükemmeli bulunan Rasûl-i Ekrem (S.A.V.) Efen dimize, Kureyş müşrikleri, (Mecnûn) demek küstahlığında bulunmuşlardı da ; (37) Süre-i Tevbe : İli. 67
Nıfür ٠.■ ال-=.اال اااا., aleyhi ا٠ ﻳﺎsel ؛١l K i V t i . i l . ralunetvil،،e li "؛âk'tr٠i :١ o ld u n ، اذاا;ر. V.İİİS-L k â m il bııJıtnar . اًرﻻ1- إ ﻻ1] اا، -lı.z a ritı da r a h .m etîı vo şefkatlidirler, F'akat İcâb edenlere karşı :? r t ve şid d etlid irler B una da verâsetle m em urdurlar. Çünki C enâb - 1 Hiift blabib-i edibine :
ئ 'د ؛ ا ى ﺻ ﻶ وا'ﺋ ﻲ٠وا٠
£ ؟
Yani : ..Ey Peygam ber- ؛eliber; kâfirler ve m ünâfıklarJa ıığraş ve onlar« karşı sert davran“ ,“ buyurmuşdu. z'ırâ onlar nezâketden anlayacak kâbiliyetde değildirler. ٧ gibilere karşı gösterilecek miilâyemet, ،، : ؛idilerinin kabalığını artırraakdan başka bir işe yaramıyacakdır, «Kerim olan: keremin, ihsânııı, iyiliğin ne demek olduğunu anlayan bir kimseye İkrâm edersen; onu kendine knl, küle yapmış olursun. Lâkin bir leime. bir alçağa İkrâm gafletinde bulunursan şımarır, büsbütün tem errüd ve teanniid gösteri،'» binâenaleyh : *Kılı،.' kullanılacak yerde İhsân edilmesi: İhsân edilecek yerde kılıç kullanm ak kadar zararlıdır.“ İşte ! ﻻذgibi hikm etlere mebni, evliya-ullah hazarâtı. ezeli şakilere karşı zehirdir. tlmen, amelen, itikâden zehirlenmiş; lâkin ırtânevî hastatıgı tedavi kabul edecek dereceyi geçmemiş olanlar içitı de panzehirdir. Kez,■i evliyâ-ullah, kâbil-1 hitâb olanlarla ve terakkiye İstidâdı bulunantarla sohbet cdib arkadaş olurlar, h attâ öylelerine miiştakdırlar. RasUl- ؛e krem (Su)؛a l؛âhü aleyhi ve sellemi Efendimiz, rast geldiği ııshâb ile durub konuşur ve iltifat buyururdu. Konuştuğu kimse çekilmeylnce yoluna devhm etmezdi, kendisile musâfaha eden bırakmayınca elini çekmezdi. Bâzaıı da ؛ «Kardeşlerimi ile katlar göreceğim geldi* diye sonradan gelecek arifler İçin iştiyak gösterirdi. Şcyh-i Ekber (Kuddise Sirruhû) hazretleri bu hadisi yazdıktan sonra: «Asr-ı Ssâdetdelti bahtiyarlar aslıâb idi. Biz vc bizim gibiler de ihvâmz» buyuruyor. 13 ﻛ ﻞ د:
ر ﺧﻮف. ‘ ل ﺣﺪﻟﺶ دﺀ
ﺟﻨﻮف
ﺃ١ﻋﺬ٦ ﱃb.adts-'i İ
ا ى ﻋ ﻨ ﻖ٠ز ئ
٠\ ■)؟,ü t dun m i n e d Kıssdkcvyd vşk-% TT\ecn.ûn ■m\kÜT ؛e d ■
( 3٠ ؛T e v t e ، * S ٥ r ٥ ؛, 3 .
ite
1
ﺛ د٠ة٠ -در ر ﻣﺎ ووزرا د ﺩﺩ
٠ ١ﺭ ﺩ
١ > ' ﻟ ﻮﺍ٠ \' ﻩ١ ﰐ
D tr ga??t.-î mâ rûzhâ bîgâh şüd, Rûzhâ bâ sûzhâ hemrah ş ü d . «Gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikdi. O giinler. ımdırûmiyetden ve ayrılıkdan hâsıl olan ateşlerle arkadaş oldu — yânı, ؛.،eşlerle, yanmalarla geçdi —.» Konuşanın başkasına söyleyeceği sözü ve edeceği sızlanışı, nefsi İçin ؛ı؛yli;t.yormuş gibi beyanda bulunm asına eaebiyyatda i ٧slûh-u hakim) :imler ki, ninksad: m uhâtabı kızdırmakstzın mütenebbih kılmakdır. Kur'm-ı K erim de de bu yolda bâzı ifâdeler vardır. Ezcümle m eşhûr (Habîb-İ Keccâr) m A ntakya ahâlisine :
ﺀ٠ ئ١ة \ ﺛ ﻶ
\ﻗﻰﻏﻌﻠﺷوئءﺋﺋﺻﺔ ا ء ﺟ ﻎ ; ب'ة ًﺋ ﺎ$
ﻗ ﺶ> ﺋ ﺰ ﻻ ص ﺀ ى ﻛ ﺢ١ف٠ ﻓﺌﻲاد١
اﻳﺖ١ اذ.
ى ١ ؤﺗ ﺔإ ف١ ٢ ذﻟﻴ ﺶ;ة اإ ﺟ ﺪ
Yânî : «Ben, beni yaratana neden kulluk etmiyceckmişim? Siz (he:.iniz) ancak o 'ııa döndürü (Iüp götürü) ،ereksiniz. Ben o'ndan başka tanrılar edinir miyim? Eger 0 ؟ot- esirgeyici (Allah) bana hir zarar (yapmak, isterse onların (iddia ettiğiniz) sefaati bana hiç hir faide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar. Şiihhesiz h e . 0 takdirde mutlak apaçık ilil sapıklık ؟؛indeyim (demek, dir. Gerçek, ben Rabhinize iman ettim. İşte bunu benden duyun؛... dediği Kıır'ânda hikâye buyurulmuştur. Buradaki «Bana ne oluyor ki, beni yaratan Allâha İbâdet etmeyeyim?* demek, «Size ne oluyor ki sizi yaratan Allâha İbâdet etmiyorsunuz?» demekdir. Habib-i Neccar, serzenişini hafifletm ek İçin A llah’a îmân ve ibâdet etm em ek gafletini nefsine İsnâd eylemişdir. <3 ﻟ ﺔl- 1 s ٥ r ٠
ﻃ ﻼ1 ﺀة ' أ2 - ؛5 ,
.1 9
،^Hj ١ ^
®
١ ،
t ؛؛؛،J۶٠٠i ،١ ^ wtı Yâni ; • Rabbinin nimetiyle sen mecnûn değilsin, Senin için elbette tükenmez bir ecir vardır. Sen; ahlâkın en güzeline ve cn yücesine sahih ,sin. Hanginizin mecnûn ve meftun olduğunu yakında sen de göreceksin onlar da göreceklerdir1؛؛.» .âyetlerinin nüzulüne sebeb olm uşlardı İşte insân-j kâm il; ehl-i istidada, m ebde ؛ve me’Sdın (başlangıç ve so nun) kanlı yollarından bahseder, fedakârların hikâyelerini nakl ile. on lar gibi olmayı tavsiye eyler , 14 ،1—؛، ،.,"'۶ ١ ٠ ؛y>r ،'؛٠۶ ، ٠>٠ ؛e ٧٠.
،؟٠
jf'—‘٠ ١٠j ، j ،/'٠
Mahrem-î in hû■؛cüz bihû ؛nist, Mer zebanrâ m üşteri cüz gûş nî$t. •،Dile kulakdaıı başka müşteri olmadığı gibi, m ânevviyâtı idrâk etm e ye de bîhuş olandan başka mahrem yokdur.» Aklı; (Meaş) ve (Mead) nâ nüyle ikiye ayırm ışlardır. Akl-ı meaş : Dünyâ işlerine vâkıf olan idrâkdir ki : «Dünyâ işlerini s؛z daha iyi bilirsiniz,, hadıs-i şerifiyle buna işaret buyurulm uşdur, Akl-ı meâd âhiret ve aslına avdet um urunu ârif olan idrâkdir, B u nun inceliğini akl-ı meaş kavrayamaz. Onun için Hazret-i Mevlânâ, akl-ı meâd erbabı olan eviiyâullâhm sözlerini akl-ı meaş ashabı anlayamaz, di yor. O sözleri akl-ı meaşdan tecerrüd eylemiş olanların kavrayabileceğini söylüyor. Fakat (Akl-ı meaşdan tecerrüd eylemiş) sözü yanlış anlaşılm a sın; deli olmuş değil, yakasım aşkın pençesine kaptırm ış olanlar m urâd ediliyor. Bunu temsil için de söyleyen dile, ancak dinleyen kulağın m üş teri olacağını; yânı göz, burun, el, ayak gibi âzâ içinden yalnız kulağın, lisandan çıkan kelimeleri idrâk eyleyebileceğini bildiriyor. 38 (38) Süre-i K alem ‘:
2 - 6.
1.1İ1 اا؛ﻻVidid'ıı، 1 7 \اا٠I nazarına ﺳ ﺬ 'أةﻻ.ا. kendisini muvahhidlik de,، -tilne riolira ؛ehâdel nitbckjnr.، eriştirdi. Bin ü ؟yij 1 şukasene sonra, hilkkmda rahm et okunmak saâdetini kazandırdı: (Rahmetıdtâh ؛aleyh) Böyle bir vak'a, devr-i Peygam beride de olmuşdu. Medinede (Usay. اا، ) اnâmmda birisi vardı. Hicretin üçüneti senesine kadar mü.slüman وهf!i.,m،ştı. tfhud m uhârebesi esnâsında Allâh'ın hidâyeti erildi. Silâhını ...(:di, harb meydanına koşdu. Peygam berim izin huzurunda mdsliiman , I bıkdan sonra, fedâkârdne harbetdi; ömründe bir d e fa olsun namaz kılamadan şehîd oldu, (Radıy^31âhü anin) 1.7
ف ر وذ ش د ر ﺛ ﺪ. ص ي ئ ر و ذ
Herki ciis mâh:î zi ق0 ةجsîr şud, Herki bî-rûdst rûzeş dir Ş'iid. «Balıhdaıı başkası umifi suyuna kandı. Nasibsiz olauıu da rızkı ge-
I ikili.„ t.'enab-ı H ak'km aât -1 ecellii âlâsı gibi füyûeâtı da nihayetsizdir. Fa. mazharı oiar. insanlar, i ؟؛nevi İtibâr edilmişdir : Birinci n e v 'i: ü m m etin kâmil ve milkemmil olanlarıdır ki, ne kadar hıybzâta nâil olsalar teham m ül ederler ve dâimâ artm asını isterler. Hak siibhânehU ve te'âlâ K u r'ân -1 K erim inde : ..it 0
٠ ﺑ ﺔ ز ة ﻫ ﻠ ﺨ ﺮ ي ؛ أ٠ غ: ' ي ; > ذ ﻓ ﺮ ﻫ ﻖ Yânî ; «0 giin ceben neme d٠؛-i٠ -?؛n mu? d i y e ، . . o da : daha var m i .diyecekdir4..» buyuruyor Cehennem; c e lâ li İlâhînin muzh ır -1 tâmmı oldugu İçin, dolmasına ve doymasına İmkân yokdur, Rahmet-i ilâh..'yenin mazharı tâm m ı bulunan tleyhissalât Efendimiz de. Hakkin o kadar ;üyûzâtına nâil oldugu ve her ', :un yetmiş, yâhud yüz derece terakki e y l e , h â ld e :، Yâ Itabbi; sana Itarçı» ﻻ1; أا.hayretim i artır.* diye düâ ederdi
Z (؛t ) h ر٤ﺟﺴﻞﺀ، اefcm،r-؛-î ezvak imiSk .Hace4 i’caz-gû ifZidnh demiş Muallim Naci M.rhütti))
اSfıre-، Kat (10 : 70. 71
Hazret-i M rvlimi da, henüz rtk،-ı meâd lisânını anlayacak idrâke nâll olamıyan, lâkin olmak İçin ١؛ıtf 11 İlâhîyi bekleyen talep erbabım t i m . ?؛,lige düşürmemek emeliyle kendisini onlara benzetiyor, füyûzât-ı ilâhiyye talebiyle, ge؟-en günlerin, âteşin bir sUretde geçtigini söylüyor,
16 ﻟﺚ ﻳ ﺖ١د ا ر و ي
رﻓ ﺖ
f
ر و ز ﻫﺎ
ﻳﺎﻟﻦ ' ﺑ ﺖy دﻗﻒ ﺑ ﻮ نT ق١) ﺗﻴﺎن fttsfy anki çün t•ü pak nist.
R û zh û g er re ft T û b im a n
ﻵج
ﺀج
rev bak
"Gibiler geçih gittiyse varsin. geçsin. Ey pâk ve î ١ubârek olan insân -1 kâmil; hemen sen var ٥1Î..» Ömrünün kısmı küllisini boşa geçirmiş, bir tarafdan da m ârifet ?evkinden nasib alamamış olmasına teesstif edenlere teselli vermek İçin, Hazret-i Mevlânâ buyuruyor ki : .H ayatin bir çok günü geçil gittiyse, olan oldu, biten bitdi.. Geçmişe teessüf etm enin faydası yokdur. Hâli, n a z a ri dikkate almalı; kâmil bir mürşidin elifii tutm alıdır. Geçen günlerin hiçe İnkılâb etmesi ehemmiyetli bir şey d eb id ir, Mürşid-i kâmil ve onun nazai'-ı terbiyesi vâr olsun. ٥ sâyede matlûb husfıle gelir.» Hattâ: "Der dem-؛ i"،l١r ؛dem . ؛itilir hiived» yân؛: "Son nefesde hile kem âlât kesbedlecek başka bir dem ve âlenı olur,». hlâziye bakarak, timldsiz olmamalı, lıâlde ve istikbâlde çalışmalıdır. İslâm târihinde (Yermiik muharebesi) diye meşhûr ve kanh bir m uhârebe vardır ki. Sıddik-İ Ekber (Radiyallâhü anh) in devr- ؛hilâfetinde Rumlarla Müsllimanlar arasında vuküa gelmişdlr. Düşmanın mükemmel ve mücehhez ordusu 240-000 den fazla idi. Hâlid bin Velid (Radiyallâhü anh) in kum anda etdigi İslâm ordusu ise, ancak 4Û.000 kadar vardı. Rumlar, harbin başlangıcında baş kumandan çadır،na kadar ilerlem işler: fakat orduda bulunan mücâbid kadınların sopalarla ve çadır d irek lerle müdafaaları neticesinde püskürtülm üşlerdü Düşmanın pek kanh hezimetiyle, İslâmın de pek şanlı muzafferiyletiyle neticelenen bu muharebede Rum kum andanlarından General YorgJ, Hâlid bin Velid ile karşılaşmış, onun feyz-i nazariyle Müslüman olmuş, liâlîd ile berâber Rumlara karşı bir iki saat kılıç sallamış) nihâyet şelıâdet nimetine ve bu.snü âkıbete mazhar olmuşdu, (Radiyallâhü anh ve rahm etullâhi aleyh. Dikkat buyurulsun. General Yorgi, şiıbhesiz yaşlı başlı bir atlamdı. Öm rünün bir çok günlerini teslis akıydesiyle ve H ristiyan olarak geçirmi؟, ehl-i tevhid ile harhetmek üzere Yeı mük mevki'ine gelmişdi. L ik in
ا: ؛ ؟i l i ، ا،ا ! اار١ ٠١٠- : ; ٢fil n zevkinden, rz ' ؛:n deii iNiMÎbı ،: ؛١' ايn]؛؛؛rd: r ki , ٠ ل-'gibilerin feyz-i Mevla'dan, cbediyyon nasiplen yok ، ti V, H a f t - İ A h lânâ. (h'Iihi) tiAbhiyle. birinci ve ikinci kısımları; (H lrizi} ile de üyiincii '١™ ا rnLirid eyleinişdir . IS
ﺐ ﺧﺎم ﺟ->
ﻟﺮ دال ﺣﺎل
د وادﻹم٠ اm f س عﺀﻫﻦ٠
Der
n c y c ıb e d
P es
süfı.n
m
ptıhîc
'أﻟﻢ،( أاة.b â y e d
۵ ؛؛. ,h a m
z١esse!âm
H" ؛ervah nlnıılar. pişkin ve I1١١ ﺀ ل،ﺀ ﻻإ ﻷإأ٠١ﺟﺎ، اﻻh a li n d . anl:ı؛١ar.,ı١a7 liflide <، : ﺀ٠ « ﺋ ﻞkısıl kesmek gcrckdır vesselam k٥mi A'irıi : ؛di ؛b başkası ar.iamar . ٦''؛İ ki keyr ؛5Ü3ûfc 1 ؟j onun ,: mertebesine erişmeyince., demişlerdi
KadrA siihanA ; ؛airi. çair bilir ancak l &
İ l u
u
su n
ﺍ ﻷ٣.ﺓ٠
..f f t d v c l
Eir ilmi mrnlek ûshsbimn degil. basit ve âti ؛bir san'ıt erbibımn ؛ ا]ﻟﻸ : ın'ata müteallik süslerini o sanata hiîmet etmemi ؛-elanlar aklayamaz O ,'1:11 اا[ةةذذ ' -sa n 'a th jn a in ts ib ve hizmet ederek onlar gi il] olmaya mütcvakkıtder, 'tasavvuf meslekinin ince nüktelerini, sofiyye hazariim m mânâ ! ؛pek derin sözlerini İdrâk edebilmek de ? ٥ -m esleki ce ile bir kim i: visıtasiyle intisab etmekle olur. 2 ;iten tasavvuf: süzle de^il .ile ilgili bil' meslekdir 1:11 -l'lesnevi'niri <Bişne\) emriyle başlayan birinci beytinden bdraya ka olan on sekiz beyit — Evvelce de s ö y l e n i l . g ib i, bizzat M e . ' - f، :i٢ -kalemiyle yazılmış, bundan sonrakiler ise Mev'lânâ tarafından söyle 11111 ililmiş ve H'i'n;müdd ؛n ؟,elehi tarafından yazilmışdir izi ir iile r 11; اًاﻷ١sek ؛-.z beyti, Mesnevfnir. mukaddimesi, sonraki beyi lori de onun devinil ve şerhi saymış, hattâ Şârih-i Mesnevi Şeyh Ismail Ankaravi onsekiz beyte ؛Eitih-dl-obyill "isimi ؛,syn ca bir şerh yaznıışdır -Hazret.-! Mcvİânâ, on sekizinci beyitde pişkin ve yetişkin zevâ'.m sök erini ve bellerini anlayabilmek İ 1 ؟in onlai' gibi .in a k ؛izim geldiğine !*؛؛؛lildikdtn sonra, hiir ve kâmil ricâlin derecesine varmanın, bir takını :-.1 kurtulmaya bagh - ٠1 ﻻ ﺟ ﻼه0 ااbeyim İ ؛ ؟ıı buyuruyor ki :
٦ﻵ
Keza Mi.râcda Hazret-i Peygambere delâlet hizmetinde bulunan Ceb rail Aleyhisseüâm (Sidret-ül-mıintehâ) da kalmış v e : *Parmak ucıı kadar yaklaşırsam yanarım.» demiş. ؛،Ger geçem , b ir zerre denlu îlerû .؛1 ؛..l i r
i
başdem . ﺍ ﻻ ﻩ, ﻻﺓu١,.u١.,' ١١
medlinl söylemişdi. Yegâne-İ enbiyâ Aleyhi ve âlihî efdal-Ut-t&hâyâ Efendimiz ise : ÇÜTI ezelden bâuöi oldu del \ \ ١
Y ân .r isem, ben yanâyım ey Halil!.. düşüncesiyle ilerlemişdi. Eve،: Nehiyy-i Ekrem SallallâhU Aleyhi ve Sellem, Cebrâili, Sidretu!-müntehâda bırakmış, makâm -1 kurbe doğru ilerlem.işdi. *Kereye kad ar gitmişdi?. Oraya kadar ki orada «Yer» tâbirine yel yak،lir. Alkilin kamer-i ndrundan başka bir şey mevcUd değildir.» Cenâb-ı Hak.kın habibi ve halkın Hâlıka en ziyâde yakîni bulunan Peygamber-i ckber'İn varîs-i kâmili olanlar da böyledir. Onlar d؛ı aşk yo lunda: .,Rey) yâni *Suya kanm ak., •H arareti geçmek* yokdur derler. Ne kadar füyuzâta mgzhar olsalar, daha ziyâde iştiyak gösterirler. Hazret-i Mevlânâ : ..Kum suya kandığı hâlde ne acâyib ki ben kanmadım, Şu Dünyâda benim yayıma Jâyık bir kiriş yokdur.» buyuruyor. Söfiyve meşâyihinden (Yahya bin Mûâz-ı Râzı), Bâyezid-i Bestâmiye gönderdiği bir m ektubda ; *Muhammed kadehinnen o kadar içdim ki, nihayet mestoldum.» de mişti. Hazret-i Bâyezid ise cevaben : *Muhabbet şarâbını kâse kâse içdirn. Lâkin ne şarab bitti, ne de be nim hararetim geçti.» beytini yîızıb yollamışdı. Bâyezîd-i Bestâmı’der. evvelce bahsedilmişdi. Yahya bin Muâz ise : (Rey) lioir. Hicrî 258 de. yani Bayezid'den 2 yıl önce vefat etmişdir. Ari fane sözleri vardır. Ezcümle « ؛fiâzılan, b؛z bir makama vardık ki namaz kılmaya ihtiyâcımız kalmadı diyorlarımş. Evet varmışlar amma cehenne m e.. dediği, sofiyye kitabhınnda yazılıdır. (Rahmetullâhi aleyhi ve kaddesallâhii sırrohû) Füyûzât-ı Ilâhiyve mazharı olanların ikinci kısmı: cüz'î bir neşveye؛ kanâat gösterenler ve : «Allah'ın aşkı kadehinden okadar içdim kir bir yudum daha içecek olsam yok olacağım.» diyenlerdir. 7 2
heller vardır ki) .1 ■ııti٠١ıkıler , ﻵ ﺀ ﻻ، 1 ا؛dır. K m 1ertemiz;'daimi k،dıie;،blîi١ ev reler i./ ا ﻻ' ا ئ'ا٢. llımlaiTE، ilâsı' olarak Allâlı'îi rızâsın ؛b u la k la rd ır . ' ا، ؛٠٠ ﺀ ﺀ ﺑ ﻤ ﺎ ه1 ﻻ ﻻk u l a tını İ ı y l . £üi:ik'iidürJ2,* ayetiyle, Dünyâ n١etü ؛na -Hıt-ınjııiyet vermeyenlere, onlara ba^lanıb kalm ayanlara verilecek m âne vi m k â f â t bildirilm edir, iiu âyetlerde imâ yoliylc :
ﺋ ﺗ ﺔ ا ﺑ ﺎ ﻳ ﻪ١ﻳم١ﻟﻧﺗ ﺣؤااﺋﻘﺗﻔﺑﺰ « ﺛﻳ ﻲ١ ةة -Yani : «Siz, sevdiriniz şeylerden fAllah yolunda) haroayjucaya Jta bir as İÜ iyiliğe ernıiş، . ؛maaşınız. Her ne intak ederseniz şU>؛heslî Allah ،
ا٢١٧ ! s i l i c i d i r ؛.»
â y e tin d e
ı / .â s ı n a n â i l o l a b i l m e k -İI'Jİ
o u la n n
in fâ k ı
s ü r e liy le
ı ,'n ı ؛y e n !e r , T iz â y - ı b ile — ra i
h a Jlk a t r ie
is b a t
I
e îm iş
sa ra h a te n
İç in . 0 u ğ u r d a
İlâ h îy e
lu r s
Ve
o lu r la r .
beyan
ﻻﻷ٠ ﻻﻏﻼف)ﻻ
fe d a k â r lık
v a z g e ç ilm e k
lâ z ım d ır .
n â il o l a n y a e a k l s n ta m â ' e s iri
A lla k
ve
y o lu n d a
a ltın a ,
ü z ere,
A l l â h 'ı n
e d ilm e k , s e v ile n ■
g ib i
Bu
-sû re tâ
gü m ü şe
yü rü yecek
fe d â k â r lığ ı kür
ﺟﻬﻸ1ا
o la m n
is e ,
؛-e y l e r g iis te ■ o ls a la r
-b u l u n d u k a y a k la n .,'
değil, serbest bulunm ak gerekdir .
١Takşi tarikatının fiir-i ة1 اةأklubam m td Rehâüddin Şâh-I Nakşbend !'؛-biddise sırrilU tya (Silsilc-i şiimâ, begiicâ miresed?) diye silsilesinin ne ı '؛yc VC kime m üntehi olduğunu sormuşlar: (I ؛csî bosiliile b e tiy i nemi ivsed) y ân i: «Silsileye — zincire— bağlı olan ldr yere gidem ez, cevâbı .rifinesinı verm iş ,': Demek ki altm , gümüş, kadın, oğul gibi ınaddî ؛,eyler şüyle dursun ,tarikat ve siyâdet silsilesi gibi mânevi m e b rlJ y e tlc r bile, bâzı ahvâlde .Hak yoluna sâllk olacaklar İçin ayak bağ] oluyormuş -Teccrriid ;'deminde İğne ocu kadar İlişik, kolay bir şey değildir, ü s “ inde bulunan bir iğl'e, Ilazrcti îsâ'niıı yolunda, demirden bir sed olmuş،!!ا؛ا,١ ,diye bir söz, v ard ır Hazref-J A l ; ( ؛Kün-emallâhü vecheli) VC { R a ö y a l ü anhj in Ey allın VE ey gilmii» ؛؟benden başkasını avutun V،' alda،m.-j dediği -livâyet OJunmuşdur. Şurası da hstnrds bulunmslidnr ki badis-i şerifde mc : den . -flelbl mal, sâlilı kimse içiıı IIc iyidir," buyurulrnuşdiir. Hazret-i M ev » li.ııâ bu i i tefsirinde : '؛Mali difle hizmet İçin l١â١n ؛l olursan, iiylc Jıaınfıle ve ل ؛أااةأ لhakkında ■'■ ا ةS،'ve- ذ-k i - ؛I،nrâr. : !:؛-
اﻳﻞ
■'؛
H il ؛-(], ؛Â1"İ lııır â n :
\\2.
t د ا ى أ~ ا١ ش اً ز١ال ب٠د ﺑ ﻚ:-
B end Ç end
fnitjsil b â ş â z â d 0(3 أجb e n d d s im
ﻵج
ptbser.
it b e n d -i z e r .
**Oğul; bağını kupar ve kıırtııf N'e vakte ItJdac a lin ve ğümiiş kay dulda kalacak“ ؟ »!؛ im anlarda mal toplamak, servet cem'etmek ؟؛in ta b ؛؛,bir hırs v ard ır Nitekim bu hâl :
ﺑﻲ٠ذ ﻣ ﺌ ﺄ ﻷ ة ح ; ا ذ ﺗ ﻬ ﻠ ﺔ ي١ | ة;ا ئ% اﻟﻤﻜﺔ و' ﻻذي؛\'ﻹﺛﺬﻋﺸﻰﻏﻠﻴﺘﺮﻗﺎﻓﻲ ﺑ ﺆا١ ث١ ر ا٠ر
٠و \ ﺷ ﺒ ﺬ ث
Ydni : «Kadınlara, . l l a r a , kantar kanlar altın ve gümüşe, asil ve :،ille tli atlara, ehli hayvanlara, ekin ve tarlalara radlik olmak arzftsu »؛sanlara müzeyyen ve mahlUh kdınımşdır. B u la r düı.ya hayatinin (get.؛ici) birer fiidesidir. Adali (a gelince) nihayet ddniip varılacak yerin bütün faizciliği o'nıın nczdiudedir11 ٠ ٠ â.yet-i kerimesile beyân edilmiş. ondan sonra d a :
د ؤ ؛ ﻗ ﻲ \ ﺗ ﺌ ﺔ ر \ ﺋ ﺘ ﺘ ﺴ ﻬ ﺘ ﻘ ﺒ ﻰ٩ر ٠
> ﺟ ﻈ ﻸ١ ﺋ ﺎ و٠ ﻳ ﻚ. \ ﻻدﻫﺎر ﺧﺄ١ﻳ ﺒ ﺘ ﻪ I
ئ١ ﺳﺑ ﺻﺑﺗﻼﻵ١ﺷﻠو١ ﺗﻳ ﺧﺎﻧ ث
Yâni : .Habibim de k i: size bunlardan daha hayırlısını haber vere yim mi? Takvaya erenler için, ind i İlâhîde altından nehirler akan ecn-
اSûre-.، ÂJ-I Imritn (41 : 14. 74
٦ ،nıı،dan çok ﻟﻢ'ﻟﻞﺀ1 ' ا ا | رئ١'< ■ [ أل(ااا ﻻا- koşar,
،hliyUciyle msbet kabul
Hıulyocek derecelere \'،ﻟﻞ'اا u . ،اد، gaflet ile milin l'aydasızlığını anlatmak İ ؟in Hazret-i h'levlânâ 'ا, راﻻا-ذ- ا.bir denizi bir kâseye düksen ne kadar su sığar?» diye soruyor mıi : »Servetin deniz gib: de olsa ondan istifâden ؛-mideni bir günlük dol dolacak m ikdârdan Jbâretdir,» cevâbını veriyor , 21 ر اﺛﺪ٠ح;اﻣﺎن٠ﻛﺎ ا ﺑ ﻐ ﻢ ر در ﻧ ﺑ د
ذﺛ د
"ا ﻣ د ف ﻧﺎﺑ ﻊ
K ase-İ çejm -î karSann pür neşüd, Tâ ﺃ ﺓ ﻻً ﺓ ﺓh a m ؛M şüd PUT dur neşüd. “،[irs ve tama) eklinin gözü doymaz. Halbuki sfidefj kanâat gösterip l,٠ ١ )٠ L١ muayınca İçinde inci olmaz.» I؛a d ;؛s-i Şerifde m eâlen Â(lem oğlunun iki vâdî dolusu altını ve güm üşü olsa, m u tlak a onlara '. ll i '.'f m üçiineü bir vâdîsi oJmasni] ister. Â dem oğlunun İçini ancak to p ،.'٠!' .doldurur.» b u y u ru lm u çd u r Naklolunan lîadîs-i Ş erifin m eâlinl H azret-i kîevlânâ başka bir tarzda ٠fl،de ediyor. H aris olanların kâselerinin dâim â boş kalacağım ؛k a rın la n ا olsa da gözlerinin a. ؟bulunacağım sbyliiyor. Sedefin İçinde inci hâsıl 'ا ااﺀا'ا." (!!؛;؛؛ اonun k a n â at g ö sterg esi ve kabuklarım kapam ası Jâz،m gel ı.ı,:1 gibi, kalbinde m ârifet cevherleri husûlç gelm esini istiy en le r de hırs torna' ağzını k ap am alıd ır , ؛,diyor incinin nasıl hâsıl olduğunu bilm iyorum . Şâirâne, yânî îıayâl ؛-ve cf olmak ü îe re şöyle bir söz vardır, G ûyâ Nisan y a ğ m u rla n y ağ ark en , آ؛اا'"اا,، ﻻistiridye, kabuğunu; karada yılan ağzını açarm ış; yağm ur dam ٠٠!،،[، .istiridye İçine düşünce inci, yılatıın ağzına girince de zetlir olurm uş ikin incinin husûle gelmesi İçin istiridye k abuklarının kapanm ası ,.[؛ ■.H'üı'iur d am lalarının deniz suyuna karışm am ası lâzım İmiş. H azreti P ir in ٠ ااuıİNÛli İrâd etm esi onu hak ik at olarak kabûl etm esinden değil ؛-şöhre bil.' ınebnî olm alıdır ,
22 ﺑ ﺎ ﻣ ﻪ ز ء ذ ق ﺟﺎ ك ﺛ د ﻳﻧك ﺋ د
ﻝ
ا/
ﺣﺮ س و ء ب
ض او ز
Her kira cdnıg ، i Îjk î çâk Şİid, ه ;:ı htr, ؟ti ayb i U pâk şt'ld.
R ؛، ؛u ،l - i i E k r e m
:1 ،ا1 ؛ 'ا، ﻻ ١ ااs i l i l ،l , 1 ،؛ı ı ،i C ؛٩ ' أ؛،,،٠ ؛ ,١ 'ا،1 ﺀ ، ' h u y u r m u ş d u r ,'‘d e d i k -
: den sonra Su, geminin» ا ا ؛ ؟ آ-girerse unu batırır. Altında bulunursa oau yüzdü 0 riir.» beytiyle bir temsil yapmış ؛-mal ve servet h ı r y l e kalbi dolan kim seyi, i ؛؟ne su giren gemiye ؛mevcud servetine ehemmiyet verm eyen , 0 servetin bulunup bulunmaması, indinde mrlsâvi olan zâtı de derin bir su ,üstünde selâmetle yüzen gemiye benzetmişdir Hülâsa ؛-hür olanlar derecesine varabilmek İçin onlar gibi hür olm a ya ؟alışmalı, maddi ve mânevi ayak bağı olacak h er şeyi koparm ak ve .esâretden kurtulm alıdır Delirin mctâ'ı ve Dütıyâ mail. , ؟.ocuk altlatan oyuncak kahnlindendir Dııa mühtelâ olanlar ve oııııııla oyalansınlar ise İdrâk-i r؛câ١ e vâsıl olama و ا ا ا اakılsızlardır ."
M در ﻟﺮزه،ﻣﺤﺮر٠ ر ر ؤ ى زة و ﻰر دﺑ
t
] ﻒ ﺣﻠ ٦ ع ﺆأ ﺑﻨﺪ ﻟ
Ger birîzı bahr râ der ku zd , ÇeTid ؟iinced, k m e t ٠\ -ﻶ ﺟ ١ ﺓ٢ ٠ ﺓ ﻫﺔ ﻷ “Denizi bir kâseye dökecek olsan, ne kadar sngar?. Ancak bir günlük rızk m ikdân Bâzı kimseler vardır ki "Kanâat, tükenmez bir hazinedir., hazinedir,‘ hıkmet-ı JNebevıyyesım nazar-ı «Kanaat, dikkate almaz, barınacak kadar meskeni, doyacak kadar yiyeceği, örtüne cek kadar giyeceği bulunduğunu kâfi görmez; daha iyisini, daha ziyâde sini elde etm ek için didinir, üzülür, durur. Halbuki insan, fevkindekileri bırakıb da dûnundakilere bakacak ve onlardan ibret alacak olsa, mevçûduna kanâat gösterir, kendi kendine teselli bulur, Nâbi merhum şu beyti ne güzel söylemindir ؛
Senden ednâyı görüb şükr ile demsâz olmak, Senden âlâlara rişkeylemenin merhemidir!,. Şeyh Sâdİ kuddise sırruhû, bir seyahati esnasında, pabuçsuz bulu nuyor, yahn ayak yürüdüğüne cam sık diyormuş. Sonra, ayaklan kesik birinin dizleriyle süründüğünü görmüş, kendisinin yalnız pabucu olma dığına şükretmiş. Fakat insanların pek çoğu bu hakikati anlamak istemez, beşeri ihtj7٠
IIikıııH-i işral، !1'.*I ؛٠ ،ı hu1 meslekili! kı, riyâzetler. mücâhedeler il؛؛ AUâhfl vâsıl olmuy، ٠ .;؛،'v ،,dlnmişdir. Hakikat şudur ki. kı svvuf ile felsefe ayrı ayrı şeylerdir، Çünki fel.'■■î't'Mİn menşe’، akıl'dır. Tasavvufun nıe'hazi ise nakil, yânı K ur’ân ve lu.disdir. Akıllar farklı niduğu için felsefede (Reybiyye) ve (îkâııiyye) gibi biribirine zıd düşünceli meslekler vardır. Tasavvufda ise, böyle ayı dik, g ayrılık yoktur. Mevlânâ Cami kuddise sırruhu : «Yunanlıların felsefesi, ııefs ü hevâııııı ifâdesinden ibâretdir. Khl-i im ânın hikmetleri ise llazret. ؛peygam ber i،ı Tauy urduk! arıdır, ١ ٥demiştir. H azret.i Mevlânâ, Mesnevi’de, feylezofları tenkîd eder ve onların fi kirlerini çürüterek reddeder. Hülâsa : feylezofların hangisi olursa olsun, tasavvuf erbabı, onlarla hem fikir değildir. Gelelim (Calinos) yâhud (Çalinos) a : Bu adam, MilSddan sonraki 131 senesinde Bergama’da doğmuş, 200 ı ؛،,؛hinde ölmüşdür. B ukrattan sonra hekimliğin m üridi savılır. Eserleritun çoğu Arabcaya tercüm e edilmişdir. Hazreti Mevlânâ, aşkı: biri hakim, biri hekim iki zâte benzetiyor. Bu ı١ ■ bihîle de: aşkda öyle îcâzkâr bir kudret vardır ki, Eflâtunun felsefeyle, ، 'liııos’un tababetle yapamadığı rühânî ve cismânî tedaviler icra eder; ' ,■iki, her türlü ayb ve noksandan temizlenmiş bir hâle getirir, demek is،،yor,
AJi 1İ5.İ.
^
3١ JU، ١٠-۶
-،- ■؛ilVu. ١ ٠-uT. ..>١ ٠ j ٠ jj
Cism-i hâk ez işk bet eflâk şüd ٠ Tur der raks âmed ü çâlâk şüd, «Toprakdan yaratılm ış olan insan cesedi, aşk te ’sıriyle semâlara çıkcb. ،,f.âkî oldu. Dağ bile o te'sîr altında çeviklik bulub oynamaya başladı.* Hazret-İ Mevlânâ, bundan evvelki beytde aşkın, ay ıtla rı temizlemek 1mire tini söylemişdi. Bu beytde diyor k i : aşk, öyle bir mucizedir ki. âşıkın ،؛ıprukdan olan cismini semâlara çıkarır ve eflâkî yapar; cansız bir kütle "hm dağı da kım ıldatır ve oynatır, K ur’ân-ı Kerîm. îdrıs aleyhisselâm hakkında :
7 ؛1
؛rjjbf kimili ا]ﺀ،ي ااا؛ﺀﻗﺄ ا٦ 1ﺀ ل ا؛pençesiyle tu١ r٢ ،٦ l ؛١ T١ ır ؛u١ , ٠ اkillise; hırsibiıı | ١hii،ﻻ و اayıklardan ٠ ﺮ ﻟ١i/loıı،،ic ■؛.r Hazreti IVIevlâna bu ueyt ج؛ذ١ .bir suale vevap vermiş oluyor. Hırsın tam a'ın fenalığını anladık. Gerek unlardan gereli diger ahlâkî yyıblardan kurtulm ak i ؛؟n ne yapm alıdır ' ؛sualine kurşı, aşkı tavsiye ediyor. Aşk, bir adamın yakasından tutub dil kendine dogru ؟-ekmiye başlayınea, onu elbi ee gibi kaplanu ؛olan lurs ve tauı'a da; mala, servete bağlılık da, hatta bütün ahlâkî ayıblar da s jy ih r. çıkar, diyor ,
23
u “ و دا ى
د ا د ا ش ا ى ﺀ ﺛ ﻖ ﺧ ﺪﻧ ﻰ
ﺗﺎاى ع،اى ﻟﺒ ﺐ ﺟﻪ ؛ل
Şâd bölﻷﺓ ؟
Viuﺟﺔ ؟ ٩ ﺓﺩ ﺓ ﻷ -%,ma
Ey l i ؛â. e k t e ﺟﺎﺍﺫ١١&ﺍ١ ﺇ- ﺫ,îfşd Ey kflsdi - y d h u d faydası l ١ü ،u ı ١aiı a ş k ;
h .ş « . ؛aiJ ve bütün illetlerimizin hekimi
ﻫﺔو٠1ج
H asreti F ؛-r, bu ve aşağıdaki beyt ile aşkın ahlâkî ve rühâni hastalık lar İçin hem bir labib-i b.âzık, hem de b ؛-r devây -1 mııvâfık oldugnnu a n Jatiycr , 24 u . ا ى د وا ى ذﻃﻮ_ت و ﻻ ; ر ; ؛
L ﺑ ﻮ س١ا ى ر اﻳ ﻺ ﻃﺮ ن و ح Ey ﺟﻼ ً ٦ﻷﺓﺫ- ﺃ. . . ﻧﺄuom û ؟Â ■mâ. Ey ﺗﺂ'ﺫE i l i n ﺗﺄC a l i mâ. «Ey Jiibr ü klarnetim iz, ilâç ve bize Eflatun ve Calinus elan aşk, yaşa.. Aşkın insani bütün ayıblardan temizleyeceği btldirilmişdi- Bu beytlerde ona hitâben (Hoş sevdâ) deniliyor, kibir ve azamet hastalıklarının ilâcı oldugu sbyleniliyor, hattâ ona (Eflâtun) ve (Calinus) tâ bîr ediliyor. M alûmdur ki Eflâtun 1 Vunan feylezoflarındandır (Hikmet-i İşrak) erbabından ve ،؛şrâkiyyân) un reislrrindeııtllr. te
٠ ؛/ ' C & 5
tC 0؛
١ ^ ؛a j؛
١، j j ١ ı١j r ٠ ) 3 ١٥
Yânı : «Vaktaki Mûsâ, tâyin ctdiğimîz vakitde T ûr’a geldi, Rabbi ona ıljıhi sözünü söyledi. Mûsâ, yâ Rabb،; bana kendini göster, sctıi göreyim d،■٠ii. Ccnâb-ı Hak, sen beni hiç bir vaki، göremezsin buyurdu4*.* Ehl-i Sünnet ulemâsı, beşer için Allahı ؛؛örmenin mümkin olduğunu, II. /.tet-i Musa’nın rü'vet talebi ve : «Ayın on dördüncü gecesi kameri gör düğünüz gibi Rab b٤ı١izi göreceksiniz.؛, hadîsi ile istidlal etm işlerdir. Mu’te/ 11..1 ise: «Len terânî» sığasının te'kıd-i nefy-i istikbâl olmasından, Allahı ı ı ،..bilmek muhaldir, neticesini çıkarm ışlardır. Urefây-i söfiyye indinde iki cihetin anlayışı da birer cihetden doğı ulur. Yâni rjj'yetullah m üm kindir; fakat insanın varlığı ve benliği bakî nldukça o şerefe nail olmak imkânı yokdur. Nitekim Kelâm-ı İlâhîde: l.ı■!] terânı» yTânî: «Sen, sen oldukça, sende senlik bakiyyesi bulundukça lı> ı،i ebediyyen, aslâ ve kat’â göremezsin.» buvurulm uştur. Böyle ince ve muğlâk bahislerin ilim vc akıldan ziyâde zevk ile anlaıl. ıbileceğini hatırdan çıkarmam alıdır. Yine Cenâb-ı Iiak buyuruyor ki :
U— .- ٧٠ Yânî : «Lâkin şu dağa bak, eğer yerinde durabilirse, sen de beni gorıiı süıı. Vaktaki Musa'nın Rabbi. dağa tecelli ve dağı parça parça etdi, M u s a da kendinden geçib düşdü17،» Tecellî: ■ı (Tecelli-i Tecelli.i Tcceilî-i
Hakkın zuhuru demekdir. (Tecellî-i c fâ l), (Teccllî-i sıfat) Zât) diye üç derecedir. ef’âl ؛sâlikin ef'al ve harekâtının, sıfat: sâlikin sıfatının,
( Sürc-i A.râJ (46 1 143. ( 47 ؛Sûre-i A'r؛.، : 143
Yani : "Onu âli hlr mekâna rofeyirdik..." diyor, Î:٦ ,İ ‘ de, meâJeıı :
İçin
«Allah onu nczdine yükseltdi.. buyuruyor, insan olmaları itibâriyle cisimleri toprak olan bu iki nebiyy. ؛zSşân'ın güklers çıkarıldığını haber veriyor. Kezâ Ekm elul-enbiyâ Efendimiz, Mirac gecesinde semâya, oradan da Arş-ı âlâya gütürülmüşdü.
ﻳ ﺊ ' ة٠ ذ ﺛ ﻪ.ة Y ân ؛: «Ben ancak sizin gibi bir beşerim, ancak bana vabyolımur«.* i؛yeti delâletince, R.SSÛ1-İ Ekrem Efendimiz de, diğer iki peygamber de beşer idi: onların vücüdü mayası da toprakdı. ö y le iken aşkın feyzi, her i şünii de göklere ve bizim bilem ؛yeeçğ؛m iî m akamlara götürdü. Aşkın tesiriyle dağın oynamasına gelince : Hazret-i M üsâ’ya Tür dagında vâki olan tecelliye İşâretdir ki, İzâh edilecekdir.
26 > ر آ ﻣ د ء'ﺷﻐﺎ ا٠* و س ﻟمءاءش
ﻓ ق ﺑﺎ ن
ن و ﺧﺮ
ﻟ و ر٠
؟ﺃ١ ﺓccm ٠\ T u t d m e d a ؟W;â,
T u r TTtdSt ü h a n e Nîûsâ s a ik a a . *Ey âşık; aşk. Tür dağına ruli gibi tesir etdi. Tür, mest oldu. Mûsâ tla kendinden geçti ve düştü.. MâlUmdur ki hlûsâ Aleyhlsselâm, Beni isrâili Eir'avn'ırı elinden k ur, farmış, İh sır kıtasından ؟ikartb Şap denizini geçirıniş ve Sînâ çölüne nakleylemlşdi. Kendisine sernâvi bir kitab verileceği de evvelce vadolunmuşdu. Binâenaleyh) AHâhın em riyle kırk gün OJ'UÇ. tutdu, Dervişlik tâbirinee bir (çile), yânî (E rbain) çıkardı. Sonra kardeşi H ârün Aleyhisselâmj vekil bırakıb Tür dağına gitdi, Orada tecelli-i Rabbâni vukûa geldi. Bu hâl. Kur'ân-ı K erim ’de şöyle ifade buyuruluyor : 11؟ال'ﺀ >و- ذMeryem: وﺀ ة4 > ةSûre-i Keb ؛: 110, 8(1
\ﺑ ﺪ
1jj -w
-،-؛٠١ j t
j
١ >؛،؛
1
^
٠ t.i١y ١ ،i
ti ti d, Her/ci 6 ez h e m z e b d n i ş iid .B i \ \ e v â şüd g e r ç i d â r e d s a d n e v e i ٠
Kom i ' ' ؛ ؛ ؛ıığıı ،؛ili nn loyaıı kim seden ayrı tan. y ü z le re. lisan ve nağm e
lnl*؛.١e de yine susar
M alumdur ki söylemek. ti: mes'eleyi anlatm ak içindir. Bundan dolayı m.ühâtabdB anlayış istidadı ne kadar çok olursa, konuşanda konuşma ka biliyeti de o nisbctdo olur. Dinleyenin anlamayışı, söyliyenin söylemesine mânidir. Bu m ünâsebetle Hazreti Mevtana bu iki beyitde demek istiyor e dem sd: ■ ' ] ؛ ؛ m olabilecek hır mulıûtab batabil ؛؛. idim, ben de ney gibi nağmelerde bulunurdum , daha yüksek bahislere girişirdim. Fa lı at o muhatabı bulamadığım için nağmeyi değiştirmeye, pek derinlere .da !maksisin bahsi sığ geçmeye mecbur oldum. Böyle olması da zarûrıdir Velevki y u i türlü nağmeye m uktedir ve bir çok lisân ile konuşan bîr kim le olsun, karşısındaki, o nağmeleri ve dilleri anlamazsa pek tûbu olarak ■ ؛odanı susmaya mecbur olur ,
آ'ذ دوﻛﻨﺸﺬ٠ رﻓﻨﺮ ﻛﻞf ف
ﺗﻖ٠ب د
ا ; د٠ ن ﻳﺲ ذ ﺑ ﺎ،ﺷﻮى و
Çuuk \ ﺃ ﻧ ﺄ ﻭ۴ | ﺍ ﺅ ﺓ١ f t v v de ٣ ﺅ | ؟1٠ ؛ ﺍ § ؟ ﺃ ﺝpes 1 \ ﺓbülbül SCT ﻭ٦ ﺃ؟ﻫﺔﻍ. «G l: m evsim i gı ؟؛ib d . giil açması bitince, a rtık bülbülün âşikâne ş٠ 'rgti z ؛؛؛، i أi dinli y em cisin ..*
؟ark şâirlerinin tehavvLdbne güre ]ﻷجile bülbül arasında âşıkâne bir .irtibat vardır. Şâirlere nazaran bülbül, ancak ğül İçin ve güle karşı söyler .O nun dediklerini de başkaları degil. yalnız gül an lar -Şiir ve hayâl bakışı; gül yapraklan üstündeki çiğ damlalarım, bül hülün iniltisine karşı gülün güz yaşlaı'1 şeklinde görür , ٥ 3
T i'.rlli-i * ı. : :١ ;ı Iikırı ,-,ıhı ıı All.'d ıı١ .٠ ■{',' ؛liftti،؛, Ml'.'ıUrı:!'، ve ،؛âtinde ft.r.ü bulm ،،؛iıııd;m ؛M ı ٠١l 1 r.- bâıvtdir ؛١k ،ı .■j ı ■؟e çiçeğinin bit■ yaprağı, gul yağının İçerisine kunsL ;؛r *؛njL؟J, suni o ؛t.ı kendi yok olur. İşte şu haller uzak bir te ؛؛bih iie tec ؛؛lli-ı efâli. te v d l ؛-,i sıfatı, tecelli-i zâti an d ırır Uzak bir teşbih ile dedim. Çünki bunda menekşe vc g jl yağı diye bir ikilik, sonra menekşenin yağa girmesinde bir hulul vardır. A llah’ın tecel lisi ise, bu ikilikden ve hululden münezzehdır; yâni arada sâlikin varlığı .ve benliği kaimaz ki, ikilik ve hulul tev .h h ü m edilebilsin -İşte o sırada Hazret-i Musa’ya tecelli-i zâtı vukua gelmiş, onun beşe . riyyetini ifnâ etmiş, h attâ o tecellînin b ir ziyası, bir yığın taş ve toprak dan ibaret olan dağı da oynatmış ve parçalamışdı .
ةئ١ئ * ؟ ا ءآ ؤ ة ى٠
ي٠ ةةث
Yâni : «Ayılııma dedi k î : Seni tenzih ederim, sana tevbe ve İstiğfâ. rımı arzeyJedim, îmân edenlerin ilki benim«.“ Bbyle inte ve derin bahislerin anlaşılabilmesi: zevk ve keşfe âid oldugunu tekrar hatırlayalım ve lâyikıyle anlayamayışımızı tiyle bir zevkimiz olmadığına atfedelim ve 0 zevkin İhsân buyurulm ası İçin niyazda bulunalım.
27
ﺑﻔﺘ ﻰ. ا
ﺑﺎﻟ ﺐ د ﻣ ﺎ ن ﺧ ﻮ د
ن ﻛ ﻔ ﺘ ﺐ ﻛ ﻬﺘ ﺺ٠
ﻰ 'ﺑ
رﺟﻮ
Bâ ؛.eh- ؛,demsaz-i hud g e r cüjtem.î H.em ؟ü ney meu g u l t ü gujtem i Demsâz ve hemrâz olan yârimin dudağjyle birleşmiş olaydım, ben de» siiy'lenilebilecek şeyleri ney gibi slylerdim .»
آ4 ﻟ ﺔ8 ج'اذا- د «2
A'rSf : 143.
“ Şu so y lc d ik ln lm >٠١١٠ ?ﻻﻻاOnlıır, s i l i l i ا ا ا ؛ أ ا ا ا ل٠ « i؛r f ٠l ؛-r. Doğru aiJ liıyişlı bir muhı.lrıb hoMetiylc ،؛.iliyorum,* buyuruyor
Burada bir 5، ة؛h a tırı g eleb ilir: Dibâcede Hüsâm üdd 1؛n Ç elebinin -E utub olduğuna delille، eder vasıflar bulunduğu ]،side, burada ondan da 1"٠ | ?anlayışlı bir m ulıâtalı aranıyor, iki i fid e arasında teııâk Ui yok m u d u r Evet, Hiisamüddin Çelebi, hem asrinin kutbu olur, bem de devken -irfinen Şems.i Tebrizi derecesinde bulunm ayabilir. Hacc -1 vedâ esnâ ■1 ' an d a : :
Yâni : «Bugiin ؛izin dininizi ikm âl etdim, hiç bir eksiğini bırakma•I.،٠ ıdrt... âyeti nazil olunca, ashâb-ı kiram sevinmiş ve gülmüşdü. Yalnız ؛,■nidîk.i Ekber (Hadıyallâhü anh), dinin kemâle gelmiş, ikmâle muhtaç bıı ciheti kalmamış olduğunun bildirildiğini işitince, H azrct-i Peygambeı in i ı ti hâline imâ edildiğini anlam ış ve kemâl-i teessürle ağlamışdı, Hazret-i Ebubekir de. şâir sahabe, i kiram da Hz. Peygam berle sohbet .1.inek şerefine nail olmuşlardı. Fakat ondaki feyz-i Nebevi, diğerlerinde ;;ıiri rımcmiş, onun gösterdiği anlayış isabetini öbürleri gösterememişd؛. Demek ki velilik bir, fakat velilerin zevki ve derecesi farklı; Çünki Mirdi, tecellisini te k ra r etmez.
31 >؛.!٠ / ؛..d.WJ 0■ jd â j ،٠ ؛٠ “ ٠ J C...İ
*Xj
Cümle ma'şûkest ti d ؛ ؟ , tJc perdeî .Zinde vıa’şûkest ü âşık m ürdeî -Cümle, mâşükdaıı ibâretdir, âşık perdedir. Diri olan ancak mâşâk » «.ıluf, üşık ölüdür ,Tecrübe ile anlayanlar vardır ki insaıa, bir güzeli severse ve sevgisi k derecesine varırsa, âlemin her zerresi ona sevgilisini hatırlatır. Gün 1.11!،،/.؛iTİn nûraniliğinden onun parlak yüzünü, gecelerin zujmâni renginden Sür ؛1- ؛MftMv : :،
ss
Siri$Je-e/$on olur giil. ndlmnl،’ jd/e şeklmde. AfL، â ؛tksîn ki üîthuş gül dahi nâlânın ey bülbül. Fakat v a k ta k i:
Figan ü ndiijîinîe sen sarardm goncalar soldu, Bitirdi hem gülü, hem kendini ejgâmn ey bülbül!.. levhası teressüm eder, yâni bahar mevsimi geçer, gülün açılması devri biter. O vakit bülbül de sesini, sadâsım keser. Çünki kendisini dinleyecek olanlar bulunsa bile arılayacak bulunm a؛:.
30 <ب١ ﻣﺒﺎ رف و"ﻛﺪﺗﺎن ﺛﻪ ر٠ودى ب ﻼ زﻛ _م ا ﻮ ى ارا ازة ﺣ ر
ÇÜTikÂ, gul ٢ ﺝ١ ﺍu g ü , 0، u ﺓﺍﺍ ﺅHar ﺓ١ﻝ, Bûy-i gül ra ezki cûyîm ez gülâb ٠ “Gül bitip de gül bahçesi lıarâb olunca gül kokusunu nereden arayıb bulalım? ؛gül suyundan.» Evet, blülün açılma mevsimi geçib, gülistandaki fidanlar dikenli birer ؟abdan ibaret kalmca, giil râyihası, ancak gül yağından ve gül suyundan duyulabilir, Bunun gibi urafây -1 ümmetin ekmel ve efdali bulunanlar çekilib gidince, onlardaki râyüıa-i mârifeti, vârisleri bulunan ve kendilerine nisbetle gül yanında gül suyu gibi kalanlardan aram ak lâzım gelir. Mesnevi sarihlerinden Sari Abdullah Efendinin telâkkisine gOre Hazret-i b'Ievlânâ. Şems-i Tebrizi ile Hüsamüddin ؟elebi arasındaki farkı söylemek, 'Şems-i Tebrizi Hazretlerinin yanında Hüsamüddin Ç elebinin gül suyu gibi kaldığın; bildirmek istiyor. Şems gibi bir m u sah ib i ekmelim bulunsa idi, onnu geniş İdrâki beni nagmeperdâz etseydi, ben de ney gibi rakik terennüm lerde bulunurdum. 0 demsâz ve hemrâzım geçib gitdi. Batia layikiyle m ubâtab olabilecek kimse kalmadı, Onun İ؟in ben de sözlerimi Siglaştirmaya mecbfır oldum. Bereket versin ki karşım da llüsamilddin Çelebi gibi müs،.a،d bir m uhâtab var. Şems'in İrfâm râyihasim onda bulmaya ve bu sfrretle avunmaya çalışıyorum, diyor. M esnevinin diğer bir yerinde ise Hz. Mçvlânâ : ؛، 4
Evi.'،. : ب. وا: اا ا[ا-. ااkfiL' bir kuvv،'lrlij Xu؛١ de, Iiıfik-İ | |أاﻟﺆل sev . . ،أ"اا,ي؛ﺀ dmnck 1 'ا.١زا:''ا؛. |', ااd ،٦ -t&karı-übün tayyaresi denilebilir. F a I .؛l.ıyy .1؛'؛reye bineceklerin cesur ve niLite!■؛ammil olmasj ىق؛ﺀلeidiği gidi ؛ kanadıyla yükselm ek isteyenle ؛؛İçin dc cesaret، m e t h e t ؛-sabr ve te l؛.hayâta bağlılık düşün- iır،mül lâzımdır. 0 ili zuma ehemmiyet veril m eî١ si bertaraf ediimezse, matlfib ■' ■. ؛an yükselme husule gelmez. Çünki tay ؛-reye benzettiğimiz gşk, n telıammulsiiz kimse İçin, kanatları y .lu ıı I.. ب٠Imt\ uçam aî. O nun sâhibi vc bineği de saksağan kaı'gası gibi. kuş gibi :leti-geri Siçramakdan başka bir şey' yapamaz. Fuzilli ne giizel s ö y le r ' ﻢ ﻟ.
A şk r l m i n , t i I § ؛ ؛,1 İ gerek pervaneden Kim y an tır gordiikde ■؛,!ö m ’in â t e ş - i s û ğ ı n a inefct'C anim Can-â n‘> t'e ١ ؛Ic id l-L f i ٢ ؛؛,ı h V erm eyen c c t ؛. itirdf etm ek gerek nnksânm a !.. 33 : ٠ ; ﺑﺸﺮ٠ﻻب ﻫﻮش داوم/ ٠*ن ج ﻟﻢ ﺑﺶ واس١ اﺷﺪ زوأ: ﺑﻮت M en Çİ gune huş darem p iş ü p es, O
■ n e b a je d
T U İT -İ
p z j Îİ p e S i
(Yârimin aum e،r.'âfımda bulunmazsa h e 11 asil tiutimtl, ardımı İdrâk f tiebilirim . yâhud «Yîifimin fiUru ilk vc sonla mukayyeti . I m a J i . be 11 u:؛s ıl başlangıç vc son ile kayıdlanabilirinurt iki tü rlü tercilm . ؛edilen bu beyit, iki nevi sualin cevâbıdır. Evvela : aşkın kfinada teşbihine mııkâbil, akil da ayak mevki'inde kalir Aşka tâbi olam ayan, akli ile hareket edemez mi? suâline cevüben deililiyor k i: Evet. Akil, aya"* gibidir. Fakat o ayakla adımı atabilm ek İçin, insanin I .-,-;:؛cağı yeri görm esi lâzımdır, o görüş ise ancak yârim in bir niiru olan I■ ٦ k de kaabiJdir. .Aşk nûl'u ile n u lan m n y m ca ben ؛nasıl önümü, ardnmt .- ürür ve adımımı atabilirim ؟ Ktzâ: yâ i î e ٦rlânâ; derim bahislere girişmeyeceğini evvelce söylediğin 'i]٥e, şimdi balvsi derinlere götürüyorsun, iiıtârına cevab veriliyor : Ge؛r d birkaç beyit evvelce söylenilmişi!. Fakat yarim in ilk vs son I ayıtlardan m ünezzeh olan nfiru. beni tenvir ediyor ve endişeyle, bağlıI ikdan vâr.st،.- k ılıyor. 8 7
،ﻻول، ق ئ)نﺀ ،'* اs٠ l\‘l.,11111 h atırlar . ا ﺛﻢ اااا.'٠ ٠ ااا،1 . 11' ؛٠ ٠ .،٠ ٠ ٠ ٠ 0 ة11 اا:ﺀا، 'أ؛ا1' اOnun ا1'nef fusunu, şimşek siyasinin ufuklar ،'ıstııud ؛؛,؛.؛؛:a'ünmeöindijH ،;[؛،، te 11واe ئ "
; p a r ıltıs ın ı
m ü şâh ad e
eder
de
Kâküiiİ7ider ؛şebt cebininden seherler mevc-hiz ٠ . ..Zulmet- ii envar viur senden hiiveydâ reng rengi der. Hülâsa : nazarında küiruit., ondan ibaret yürünür; katta kendini .bile m&'şlûku olarak tehayylil eder ,B e n b e n d e ğ i l i m , b e n d e d i ğ i m serisin h e p C a n im d e d i ğ i m
,
te n d e d iğ in i
.؟,..ensin
hep
: Beytini sdyler. Euzûlrnin IvIccnUn lisânından Leyla'ya kitabi gibi isen, neyiııı men (Gel sen seı١- ؛7âr?) diye sorar. Deriden, ctden, kemikden fâni' bir varlığa kar !؛-olan mukab^tin insani bu dereceye ge tirdigini düşünmeli de. 0 vücüdün ve bütün mevcudatın Hâlıkı bulunan -k'Ia'şûk-u Eceli ü Âlâya olan aşkın, âşıkı ne kâle getireceğini kıyâs etme .lidir İşte 0 İlâhi aşk) âşıkın nazarında bütün mükevvenâtı kiç gösterdiği -gibi, Maşûk-U Ilakikrnin (hepi ve (cümle) olduğunu, kendisinin de ara .da bir perde bulunduğunu gösterir : Hümâm-1 Tebrizi) nin) -Benimle sevgilim arasında Hiinıam. perde olmaktadır. Artık 0 pcr“ deyi bertaraf etmenin sırası gelmlşdi،'.* rneâlindeki beyti ؛bu gerçeği İfâde .eder İşte ،1 (benlik) perdesi kaldırılırsa, ma'şükun (etimle) ve (zinde ) ؛-âşı .km da (berde) ve (mürdej olduğu anlaşılır M
ﻧﺒﺎﺛ ﺪ ﻋﺜﺰرا رواى اوf و١رواى١اﻟﺪ ل٠ ا ل G e r n ebâşed
ö
و ﺑ ﺮ١
؛.şkrd peputi^ -ﺀة ؛
ç ü m i ır ğ i m â n â b i p e r v a y - i
0 .
"Âş١kd،j, aşkın elemlerine sahr ii tekammiil bulunmayacak olursa, Oj - ؛؛لﺀ٠ ٠ " ﺀ.:kanatsız kuş gibi kafir. Vay onun hâline Aşkın kııdret-i icâzı : (Şad bâş ey aşk-1 haş sevdây-ı İllâ) beytinde -söylenilmiş; Et'lâtûn'un felsefe ile, Calinus'un tababetle yapamıyacağt rfı hânî ve c.smânî tedâvîyi aşkın yaptığı beyân edilmişdi. 86
MIJIV...U lâh’ın tecı ٠lli،;،m٠. ااا, ٦ ؛إاﺀاﻟﻞ. Nefsin tiıfsiyesi v t kilibm cilâ ؛ünm ٥ S3njn
ne ile bildirm ek ve clcjlayısiylc ؛bir çok lıısse ogretm ek İçin H azret - ؛M evlânâ bir kissa nak lin e başlıyor ve d iyor ki :
«Bin BİR CÂAİYEYE ÂŞIK OLUP ONU SATIN ALMASI VE c A r IVENJN HASTALANMASI, PÂDÎŞÂHIN h a o n u TEDÂ١ 1 ETTİRMEK İÇİN TEDBİROE BULUNMASI HİKÂYESİ.. 3Ö !ا ز: - ﺗﺄن ا ن د ا٠ ٠ ﺷ ﺮ د ا ى در
ا ت اً ن٠ ﺑ ﺎ ل٠ﻏ ﺖ ذﻋﺪ:د ر >ذ
B işrc e ü îd ey dostân in dâstânﻭ Der hakikat nakdfi hâL-i rndst ân. *Ey dostlar; şu hikâyeyi dinleyin ki bakikatde bizim hâlimizin ayniılır.“
Çünki anlatılacak olan pâdişâh ile câriye, rûh ile nefsin temsilidir. 37
ن.: ١ ى ا٠ ا ئ ب٠:إ و د ﻧ ﺎ ر د ر ا
ن-ش و رم 'ﻧ ﻦ د٠ل٠ دب ﺀd * Bûd şâhi der zamânî piş ezin, Mülk-i dünyâ bûdeş ةh e m mülk-i din. *Bundan evvel bir pâdişâh vardj ki hem diinyâ mülkü, hem de din mülkü onundu.. Yâni; hem diııdâr, hem dünyâdâr bir hüküm dâr idi.
38 ا ة ﺷﺎي ر و ز ى ﺛ ﺪ ﻣ ﺮا ر١ ﺛ ﻜ ﺎ ر/ ﺀ ش ا ز ا.ﺑﺎ ر و' س رو
Ittijakaa Ş üh ruzi أق٤ يs i r , Bâ k v â S 'î hış ez be.hr-1 şikâr. *TesAdlifn pâdişâh bir gün avlanmak ÎÇİ1١ maiyyetiyle ata hindi.» 8 9
3آ
ﺧ ﻦ ;ﺑﺮون ﺑﻮد- ر ن
ﻋ ﻨ ﻖ ﺧ ﺮا ﺀ د
رد٠ رن٣ رت >ائ ﻧﻤﻮل 1 ؟١ ﺓ.i e d klu s i m bvnm büpçd  ٦jmp, gamma، t b u e d ؟.üu büt'cd Aşk, bu BÖz،in meydana çıktııasını istiyor. Ayna, k . c u nc olabilir ?»
olmaz da.
Demek isteniliyor ki ؛m â’şûkun cilvesi ve aşkın esrarı gönül aynas aksedib duruyor. Cilâlı bir ayna, sathına akseden sûreti göstermez ol mu? Benim de kalb aynamda beliren sırlar ihtiyarım elimde olmaksın: lisânımdan dökülüyor. 35 ،j>- ١ ^.ll٠ - O. I C—i jir،؛
^.■j j ١
؛ ٠ ١
gammaz n îs t , Z an ki zengâr ez ruheş mümtaz nîst. A y n e - Î c a .n e t ç i r â
«■Senin ruhun aynası niçin o aksi (yansımayı) lıaber vermiyor bî yor musun? Sathı pastan hâli değil de onun ؟؛in.» Bu beytde aynanın ؟asından bahsedilmesi, eski aynaların camda؛ değil, mâdeni levhalardan yapıldığı içindir. Mâdeni levhaların ru tu b et v sâireden paslandığı, böyle olunca da sathına akseden şeyleri göstermedi gibi, gönül aynası da nefis pasıyle cilasını kaybederse, feyz-i İlâhîye kes olmak nim etinden mahrûm kalır. Binâenaleyh, ilk önce gönül ayn smdaki pası temizlemek ve cilalamak lâzımdır.
Münceli âyine-î dilde Titifcdj-i kdindt, İş 0 mir'ât-î musaffdya cila vermektedir!. «iler şey'in bir cilâsı vardır. Kalblerin cilâsı da zikrullahdır.» Had Şerifi mucebince, o pasın giderilmesi, ancak Allahı zikretmek ve yâd e lemekle olur. Uil J.ânı.si pür nûr olur, Envâr-1 zikrullâh île؛.. Nefsin bulanıklığı gitmez; kalb aynasının pası açılmazsa rûh da ٨ XX
"! ؛irinin merkebi ﻻ٠ ٢ ٠ اا, ﻻﻻ1 اااا؛yokdu . ’ا:|ا:, اأbuldu ; 1 ة1، ال؛merkebi kil('، paraladı .»
43
. ودش اًب ى اﻣﺪ دﺳﺖ٠ ز/ :
ش٠وز٢ رن ﻻ؛ت ﺧﻮد٣ ١آب ر
Kuze bûdeş âb m i named bidest. A b r a ؟ü 1٢١. ٦ ﺃ ﺓ ﻝb u d
k u z e b , ؟١٠b e s ١...
«Diğerinin kasesi vardı, su bulamıyordu. Suyu hulunca da kâse ki. .ild i.»
Palan bulunca merkebini k urt parahyan, su bulunca kasesi kırılan kimseler gibi, pâdişâh da eâriyeyi aidi amma hastalanm ası dolayrsiyle '"..vk ؛sürekli olmad؛.
44 ر ب و وا ت د ت دا ﺳ ت
ر د از
ﺑ ﻊ٠ ﻧ ﻪ ﺑ ﻳ ﺎ ن
ب'ن ص د و د و
j
f
Sek taVibun. ccra kerd ؟ ﺓ ؟epp ١ ﻝ-,rast G ıi^ t câ îM her clii der d e st-İ s iitttd s t . «Pâdişâh; sağdan soldan, yâni her tarafdau hekim topladı. Onlara: ikimizin hayatı da sizin elinizde ve hazakatinize bağlıdır dedi.» Ve ilâve etti :
45 ر ت١ ت ر ﺑ ﺬ ب ﺑﻢ، ن م. ﺟﺎ ن
ت-ا"ﺑﻢ ؛ و٠دردﻣﻨﻪ و ط—ﺗﻬﺎﻣﺪر ?-
ﺀ، إ ذ٤ m
en
seftiest ü
D sT d m eu d ii k t e e m
اﻟ ﺔ ﺀ٠ .أ
c â n e â t,
d ؟.T-mâue٦Tiosi.
«B eııiın canimin tedavisi kolaydır - y â ı ı i , 0 أiyileşirse ben de. iyi olalığını. - Çiiııki rûhuınıın rUhu odnr. Ben; dırdliyinp hastayım, dermâmm ilil od lir.»
I
؛ 1 1
::؛٠ ٠ﻟﺪ دب ور ﺛﺎ ﺻﺎ٠ث ﺋﻨﻴﺮك د. .ل دا ا٠ ذ د ﺀ ر م آ ن ﻛ ﻴ ﻨ ﻚل Y e k k e n lz e k d u L
٩٠
d e r s٠o.V؛,Tah, ١
,Şüd ğulâm-i an kenîzek eân-i Ş(ih Pâdişâh, yolda hil câriye » ؟tirdi، vc cam o c^riycnin |ًاﻻ1 ﻟﻼktilesi 0 األﺀأ.د٠
40 ^;;"^ ؛٠
-v j >-
.„٣٠ ؛،٠■؛
Y 1
،j ١ ٠. JL
١٠?
,Mürğ-İ câneş der kafes gün mî tapkl .Dâd mâl û an kenizek rd harid Can kuşu, beden kafesinde çırpınınca mal verdi ve o câriyeyi satın » aldı .® 41
ﺧ ﺮ د او را و ر ﺧ ﻮ ر دا ر ﺷ ﺪ. ﺟ ﻮ و ﺛ ﺪjlf ﻀﺎ آن أﻧﻴﻨﻚ از ﻧ
Çim harid ةra vii berhıirdâr ﺊ ﺳ اا A
ti
k e m s e k € ﺓk d i bVrrt.T ؟٩\.,d
Câriyeyi aidi ve ondan saâde، duydu. Fakat kazârâ câriye hastalandı»."
42
An yeki ftar ﺷﻞ •ﺀ؟ü pdiane ؟,nebud Ydft pd،ân gü.rk harrd der rebiid . a.
٠
. H e k i m l e r , k il> r v ■ l c r i n d o n t A l l a h ، ‘ıi 7i ı n ı
١
< ، im d i l e r . C c n â h - ı
H ak
٠[؛٠ o n l a r a
in s a n lığ ın
٠ ؛.،٠r s ،t !١ —
y â n i, in ş â a lin h —
A. ؛/ o l d u ğ u n u
.* ؛؛.i s t e r d i
Câri yen in hastalanm ası üzerine pâdişâh, her tarafdan hekim getirt in،:... unlara nakid vc mücevher vadinde bulunmuş; onlar da sakatlarına i،miş'p,n،ı٠ ؛-eı،, her derdin de vâsi bizim tilm izdedir demişler. Allah m uvaf .ılı ederse demiyc lüzum görmem işler 1 H azret - ؛Mevlânâ h er işin A llah'ın irâdesiyle husûle geleceğini bilerek duMtıâ (İnşâallah), yâni Allah isterse demenin lazım olduğunu beyân için liv .ır
k i، :
50 .. ﺗ ﺮ ﺑ ﺖ٠ش ﺑ ﺪ ا دﻫﺎ٠ رك ا >ض ﺑﺎاذ؛ت، 'ل ﺳﻦ ﻛﻠﺘﻰ
Te.rk.-V VstVsm ■ ira d e m .NV k m v n gülteukA anz HdletVst istisnâ, yânî İnşâallah demeyi terketmekden nıurâdım kalbe ârız olan“ 1 ا, اve gafletdir. Yoksa kalben gaflet hâlinde, lisJnen ٠1 ؛-nşâallalı demek İhâret olan hâİL.t-i ârızayı kasdetmiyorum ،1,1 ..» 51
اورده ا ﻧ ﻨ ﺎ ? ﻛ ﻖ
t
اى و
ء ﺗ ﺋ ذ ا ش م ء ت١ ﺑﺎ ن او ؛ ﺑ ﺄ ن
Ey besâ «.duerde istisna bigiift, Cân-i ةbd çdn-i istisnast cüjt. “Istisnâyj (!nşâallâhı) llsânen sdylemiycn niceleri de vardır ki, unların I'.،!،!٠ istisnânm rUhn — yânî, hakikatiyle — mütteliiddir,* Hazret- ؛klev'lânâ bu beyit ile Risâletpenâh Efendimi2'e ve 0 'n u n ١ 'â ‘ ٠>'. 1 kâmili bulunan ehlullah hazarâtm a işâret etmişdir, Yahudileritı öğretmesi üzerine Kureyş m üşrikleri Aleyhissalât Efenıhj٠ ،lz۶ e rUhun hakikatini, bir de Asbâb -1 Kchf ve ZUlkarneyn kıssalarım .01 uıuşlardı. RasUlUllah H azretleri: yarin gelin de liaber vereyim dedi, lisânen in.!،;ilah demedi. llazret-i Peygam berin İnşâallah demeksizin yarin gelin de haber■ vere- ilil buyurması, şübhe yok ki İlâhî irâdeden gaflet, yâhud A llâh a karşı 9 3
أ١أ
1/
ل٠ﻟﺪس,رى دردن ك
ا/ان٠ ددﻛﺬاﻟﺪ ;ورﺀ٠
Herki derman kerd mercan-l merd, Biird p c ü diirr ti mercân-î m t r d . "îîcr kim ruhum u — yuhud Mercan ismindeki I İ V İ İ - tedavi ve iyi edecek olursa, iuc ؛ve ınercaıı lıaıinemi ülıh gütiirecekdir." ،T ع ٦ ﻟﺰد
اﺑﺪى,د1
ى
٠ﻣ ﺼ ﺐ
٩ ٠ ؟
مر ا ا قﰼ٠ ٠ ل٦ ي٠م٠خ Cümle gü١teudeş ﺣﻶc a u l . V M ،Fehm gird ârîm ü enbâzî künim
m •؛
Hekimlerin hepsi dediler ki ; hastayı tedavi i * ؛؛-n canla, haçla çalışa hm, Anlayışımızı l١ ؛r yere toplayalım, yâtıî konsültasyon edelim, S.Î1TR miişicrck bir tedaviye haşhyalım ..
48 ؛ت1زﻣﺎ د ح ءا ١ ب اﺧ/
ف ﻣﺎ ,->ا ا؛را در"آ H er H eT
١ \ﻵﻫﻞ٠ ö.lem \m a n ﺓ| «ﺍ ﺓ .i
١\ ؛ ؟t ١ Ü
Ü
eirim her hirimiij hasta tedavisinde alemin» 1 أ ؛’ ة؛gibiyiz, Eliıııiıd her derdin merhemi ve dev ا ﻻ ةvardır.*
4٥ >
٠ ١ \:■ ﻝ،ﻛﺬﺕ٠ \ ﺀﺩf
ﺍ ﺷﺮ
ز د ﺛﺎ ن
١ ﺣﺪ
5
ا ﺧﺪا٢؛
ü٩ ٠ d Gar Huda l $ d € ﻕbetaiTj Pes Huda büumüd I ﺓ0ﺓ٠\ heşeî. ٠
H
“O câriye 1 ا, ا٠١،> ا1 ا٠.،٠،ا ا ا
fil. أjrmuk
إ | ل\ا: ؛١١؛
-zıi'Viflad،. .'âdişâlım güzleri tip Jiglamak
،"(؛, ، ،اا)ا، ,.
ا١٠ ٠
51 ازود١; ﻛﺎن ﺑ ﻎ٠ از آث ﻣ ﺮئ
ص' ﻋ ﻮل
s ±> ا د ا م
روﻋﻦ
,Ez kaza sirkengebin safra füzûcl .Revğcm-Î bâdâm hişkî mî nüınûd s )'؛ı-kejıgcl}îı٠؛؛urubu, kazay ı İJ^bî أ، ﺀsafray, artırdı. Bâdem y.ğı da *,kabız verdi -Halbuki bunlardan birincisi safrayı, ikinci de ksbzj tedâvi İçin kul ,l:،nılırdı Sirkengebin : Sirke ile bal ve çörek orundan İbâret bir ؛urub İmiş , 55
ﻻ \ ﺗﻢض ﺛ ﺪ اﻃﺎﻵﻧﻰ رﻧﺖ٠ از ﺑﺪد ﺷ ﺪ ﻫ ﻣ ﺟ و 'ﻏﺖ،اً ب ا ﻧ ﺶ ر
Ez ﺣﻠﺮ،. ﺀ؛؛,kâbz şüd i t î â k reft .Âb âteş ra meded şüd hemçii neft -Kara halile’dcı، siil’giin kesildi, kabız hâsıl oldu. Su bile h ٥râre،i kc '. *secek yerde, neft yağı gibi ateşi arlird n Hikâyenin buraya kadar ulan kısmında birka ؟,şahsiyet peydâ oldu ki .pâdişâh, digeri câriye, öbürleri de iddidb hekim ler Pâdişâh ve cariycden maksadın : rûh ؛،« nefis olduğu 5Üyleı١؛h « ؛.şdi .Hekimlerden murad da : tabib i mânevi olmalar، lâzım gelen şeyhlerin .mukallidi olanlardır -Khlinin m âlum udur ki insan denilen mahlûk: rûh ile ııefisdeıı mu ekkobdir. Rûhun yükselmesi İçin nefsin temizlenmesi ؛-arttır. Hikâyemiz -de rdhu temsil eyliyeu pâdişâh, nefsi tem sil cvliyen cariyenin hasta bu -induğunu gbrunce hekimlere, yâni tabih-i ahlâki olacak şeyhlere mi'ırâ'! t ediyor. M üracâat et dikleri: şeyh degil. .şeyh mukallidi olduklarından ،...-' ٥yİL iken -kendilerinde hekimlik nâmına nabiZgirlikden başka bir şey yok ٥٥
nefsine kudret ısıiiidı d elild i , ؛اﻳﺎ1 ل ؛أ1،اأاا. اdilil- \ '} ا) ة- اRabbdnııutt ؛L'L-]٠ ,‘-.:،L gir ؛e ilmi'rıân -1 kalb fictiee وﻧﺎjdi. Hasret ٠ ' ١üb،n Mcvlans'ııın !؟'ا'ا،؛1.ا- ٠اﻟﺬااا caru, istisnanın rü b .y lt ç:ifl ١ ' ؛-m U fehid idi. kakar (Tevhidd t'f'âlj m e n e besine varmamış ûia ؛,;ı bir kısım tim ?netin Jidbi irâdeden gkfil olm am alar teşebbüslerinde hatırlam alar; i^ın inşkailail demeleri İüzümunu f ]؛؛-en bil dirmek. Allah١ ın irâdesi olmayınca ili ؟-bir şeyin yapılamıyaeağmı göster mek üzere vahiy birka ؟.gün gecikdi. R&sûl.i Ekrem Efendimiz sıkıldı -Sonra verllreek cevab, vahyen bildirildiği gibi sâhibü şeriate ve dclayı siyle efrâd-ı üm m ete hitâber . :
ذ ﻻ ﺋ ﺰ ة ﻫ ﻬﻠ ﺬ ﺷﻞ٣ ﺗ ﺬﺛﺎ ﺀ١٠ ﻳ ﺬ٠ ﻟ ﺌ ﻰ، ' ة ﺀﻟ ﺬ Y ân i : *Hiç bir şe y h akkınd a ; fie n b il,، 11 h erh ald e yarin y a p ıcıy ım , dem e. M eğer ki (sö zü n ü ) A llah 'ın d ile m e si ،'ne b agliım ış o la sın “ . ؛a taİİ111-İ R abbanisi v â rid oldu, ٦'a'di v e tea b h ü d d h âvi sö z le r d e İnşâallah d em en in lâzım olduğıı b ild irild ik d en sonra, blka.venin n ak lin e döni'ılüb d en iliy o r ki :
ز دوا١ ﺳ ﺟ ﻪ ﻛ ﺮ و ﻧ د از ﺀﻻح و٠
ا ر وا٠ ﻓﺰو’ ذ و ﻃ ﺠ ﺖ١ ﻛ ﺸ ﺖ و غ
Herçi kerdend ez ilâc ü ez ٠ ي ،ي ﻻ 'أ ا Geşt ren? efzun ü hacet nâ reva. ] «Hekimler, İlüçdan ve tedaviden ne verdilerse ve ne y a p tılar, hastalik artdı, m aU b olan ذ ﺀ ذ أhâsıl olmadı,"،
* ﻝ و ن ﻣﺮى ﺛ ﺪ/ ان وﺗﻴﻨﻚ از وى ﺛ ﺪ
ﺣ ﺜ ﻢ ﺳﺎ از ا ﻧ ﻚ ﻫﻤﺠﻮن
A tl kem sek.
Çgjm.i ،٥٠) Sdr.-j Kshf: 25.24. ٠ ٠؛
ﺍ.ﺓ
m o r ؟ ﺩﻉ٩ﺬ
ﻵ ﻵﺋ
ﺓ٦ﺓﺕ٠
şeh e z e ş k h e m s i n c û y şü d .
■(A Kİ YENİN TEDAVİSİNDE HEKİMLERİN ACİZ KAL DIKL ARININ ı-A DİŞ AHA ZAHİR OLMASI, DERGAH-1 İLAHİYE TEVECCÜH EDEREK l،t 1‘YASINDA ÖAYBE MENSCB BİR MÜJDECİ GÖRMESİ VE TABÎB-İ İLÂHÎYİ JHJLL.lt MURADININ HUSÜLE GELMESİ--
J،
—٠ , jb٠ v>؛٠^ 1؛
Ş e h ç ü tıc z -i a n k a k ı m a n rd bidtd,
P٥ b i l i h n e c â n i b d ■m^scîd d e v î d . =1’ad i şah, hekimlerin u aczini görünce, yalınayak mescide knşdıı.» Evet: Pâdişâh, câri yer؛in tedavisinden hekimlerin âciz kaldıklarını "lunce, nefsin tasfiyesi için m üracaat eylediği mukallid şeyhlerin terkye.i nefse ehliyyetlcri olmadığını görünce, onlardan üm idini kesiyor; doğrudan doğruya, dergâb-ı İlâhiye teveccüh ediyor, sebeb-i şifâyı, mü.ı'l]b]b-ül-eshâh □lan K ٥adıı-i M utlak'dan istiyor.
٠ Yâni ! “Kullarını fHabîbim) sana beni sorunca {haber ver ki) İşte İlin muhakkak ya kın mıdır. Bana düâ edince h ٠ ؛n ٠ düâ edenin cla'vetnıc icabet ederim. O halde onlar da benim da'vetlme {itaatle) icâbct ١؛c bana iman {da devam) etsinler. Tâ ki (o sayede) doğru yola ulaşmış ola]؛ır5-,* ( S u r e - i ،-içli ،6 1 !!■ ■ ■ ؛laC
ı
1 1 7
insaf go.sterib dc t-hlint! ııltâ c a n tı tavsiye etmiyorlar. Şöyle yopanz, boyle ederiz diye atıb tutuyorlarDiinyâda en büyük musibet, câhilin ilinr dâvâssîda bulunması, o dâvânın da cahillerce düğru zannolunmasıdır. insan bilmediğini açıkça İtirâf edecek olursa, hem vebâl altına girm ekden kurtulur, hem de hulûs-u niyyetd dolaylaiyle Allâh.ın İlhâm vs tâlimine mazhar ulur, «Kendilerine eşyâ ilimleri sernlan meleklerin, bilmiyoruz dedikleri gibi, sen de bilmediğini îtirâf et ki (Vemâ allemtenâ) destgirin (arkadaşın} olsun. Allah; 0 isimleri Âdem aleybisselâm vâsitusiyle meleklere tâlin، eylediği gibi, sana da !}ilmediklerini öğretsin.„ T abiinden ve ulemâdan (Şa'biJ ye bir mes'ele sormuşlar. .Bilmiyorum.» demiş. *Seri ulemâdan iken bilm iyorum demeye utanm ıyor musun » ؟dem işler .M elekler, A lS h ln yaklni iken (lâ ilme lenâ) demeye utandılar mi?* demiş. Keza lm âm -1 EbU Yûsüf'e - k i H ârûn Reşid'in baş kadısı, bizim t a . bJrimizCe şeyh-ül-islâmı id i— Halife, bir şey sormuş. 0 da : .Bilmiyorum» cevâbını vermiş, Başmâbeynci lâkırdıya karışmış : ،Emîrül-mU'minîn, sana bu kadar para verdiği halde suâline bilmiyorum cevâbını veriyorsun. Bu, yakışır tru?» deyince, Ebû YUsdf : .Em îr'iil-m ü'm inîn banâ verdigi para, bildiklerime gbredir. Bilmediklerime göre verecek olsa hâzinesi kâfi gelmez» denıiş. Bizim en büyük kusUrumuz (bilmiyorum) demek fedâkârlığını gastermeyişimizdir. Bunu yapacak kadar insâfımız, yâhud yeni tâbir ile cesâret-1 medeniyyemiz bulunsaydı, memleket ؛şimdikinden pek başka bir halde görürdük. Çünki en ehemmiyetsizlerinden en mühimlerine varmCiya kadar bütün vazifeler, bilmiyorum diyeceklere degil; biliyorum diyenlere ve hakikaten bilenlere, sözünün eri ve İşinin ehil olanlara verilirdi.
Evet; hikâyemizdeki hekimler de câriyenin hastalığını teşhis edeme dik, tedavisinden âciz kaldık, başka ve hazık birini bulun, diyecek kadar hakşinaslık gösterebilselerdi, ؛؛em hasta fazla zahmet çekmez, hem de bek lenilen afiyetin vürûdu gecikmezdi.
٥٠
ا■ ر ى ﻣﺣﺮاب ﺋﻼﻷ.-رﻧت در دا ز ا ﺛ ﻚ ﺛ ﻪ ر آ ب ﺷد١ ٠ ﻣ ﺎ٠ﻋﺄءد ﺔ١ ﺃ ﺃ ﺟ$ ﺀﺀm . s d d ﺑﺄ ﻷ ﺓ-\ ١ü
ŞÜİ SecdegdV■ﺍ ؛eşk-i ؟eVt, piir ﺓ١ ﺉ؛ ﺃ ﻻ ﺍ1 »Pâdişâh ﺀ د آ ﺀ اgidib ımhrnbda ؛؛eıdeye kapandı, Secde >'eri, gez yaşlarından sırsıklam oldu ... 2 ؛ım ؛m ları ؛ı ve m ekânlar !! ؟md٠ ؛ek alanları v ard ır . د1ﺣﺔح1 ةcunVa _ﺣﺞ celeri, seher vakitleri. Ramaınn ve bayram lar . (:؛؛ ا؛'ا „؛ا-ünü'nün icabet sa a li mubârek zam anlsr ehmlesindendir. Mekke, Medine, Kudtis harem-i ؛:ve evliya ti,;!'beleri, câmi'lf'f, mescidini’ de mubarek m r-'erilleri, er.bi١3 -kânlardandır. Hikayemizdeki pâdişâh, bunlar، biidigi cihetle d tin İçin ya -Imayak mencide koşmuş, mihratıdn secdeye kaparımış, tfözyaşlariyle aec degâhı iBİatmtşdi.
ﺓ%
Li آﻣﺪ زض&ب
ﺗﻴﻠﺶ٠ﺑﻮن
ان آ ﻛ ﺄ د در ﻣﺪح و دا,ﻃﻮﻓﻲ ذ
Çüu hdvış dnted ﺃﺓya ٢ko.ab-\ ١٠& ﻝ Hoş ZP.bOiU v.dıgşâd doT medh, u ' ؟.erdi î "؛، iğrak ve feı؟- hâlinden “ yâııî. kendini kaybetme durumundan 3 şuur alemine gelince, güzel bir ifade ile ,'١11 آ؛1“ ا 'ا.ınedlı 1، senaya başladı -Hayırlı işlerin hepsinde olduğu .gibi dua ederken dc besmele, ham dele, salvele ile başlamak, yine snh‘،t ve hamd ile bitirmek, arada Oen '؛١ bı .Hakkin medh u senâsma dair dili ddiıddgd kadar sbylemek lâzımdır .Allnh bunian kabdJ eder. Onlar arasında edilen duaya da İcâbet b uyurur -Çünki kulunun isteklerinden bir kısmını kabdl eylediği lıdltle, diger kıs ,mim reddetmeye, kerera-i İJâh'L m lsâid değildir Allah, kendisine hamdedilmesini sever,» Hadi. ؛- ؛5 er ؛fi mâcibin ؟،؛, insanların Rabb-İ Ekreme bamd ii seııâ etmeleri lâzımdır. Fakat şu kul اtik vazifesinin eksiksiz alarak İfası, Şeyh Sâdlniıı dediği gibi : 99
١ iHİİı lJergûh'’leri yerine £et،i- 1 رأ1ا.؛ااا-, :,؛؛ ا: ‘ااarzulun '؛،، duûl ؛؛،-ı reddet tnez, k 11.1تJıayjr،, olacak siirctde kabili eyler. Fakat icabet ve kabııluıı bâzı şartlan verdir, t:Etlimle insan, herkesder. ve her ؟-eyden ümidini kes -meli, maksadının h u s tillU antak Vâ-hid-i M utlakln lutfundan bekleme tidir. Nitekim, âyet-i kerimede ;
'
ق
١ﺞ
د ﻳ ﺬ م ; ﺋ١ ﺗ ﻠ ﻮ١؛ ﻳ ﺬ \ ﺷ ﺘ ﻴ ﺬ ﺗ ﺒ ﻢ .
ﺷﻸر-ا
ذ؛؛ةﻻ: «(>٠(insanlar) iimiıllerl ﻧﺎﺀkestikten s،ınr ؛yagm uru indirmekti ı٠ ralline ،؛., ؛yaymakdu olandır . ٠١ haktyki yar, irer hainde sezâ١ ' bu- ,ârd ır٩ .yunuluyor İşte Hazr،؛،.-i kîevlânâ da diiântıı bu buyilk ؟artını ؛mâ eylemi ؟olmak ؟؛.in, hekimlerin aczini O re n pâdişâhın mescide dogru yalınayak koştu .gunu hikâye ediyor Pâdişâhın yalınayak .gitmesi, yine düâ ؟artlarından bulunan yalvarışı İzhâr ؟؛in d ir
MâlUmdur ki bir adamın d ı؛â etmesi, az ؟ok birşey istemesi demek dir. isteyen kimsenin, verecek 7-âte karşı, derecesine göre yalvarıb yakar masj tabii bir İıâldir. Gir maksadın husûlü ؟؛in bir mahlûkun kargısında - yalvarm ak İcâb edince, matlabın da, m atlûbun da. talibin de Hiılık ve Hâ zıkı bulunan Zât-i Eceli ı'ı Âlânın huzurunda, 0 istegln daha da Şilinim -٥İması gerekir. Zâten ibâdât dediğimiz hareketler ve onların efdali dedi gimiz namaz nedir? : Mahlûkun, Hâlıkı karşısında eğilmesi, eşrşf-i azâsı bulunan ydzdnü yere siirmesi. A lâ h 'm huzûrunda yalvarıp yakarm ?degil m idir Hazretd Mûsâ aleyhisselama vukû bulan tecellide ؛. ,Falılâ' nâ'leyk .yâni: "Pabuçlarım çıkar» buyurulmuş, keüm - 11-llah Hazretleri, rnakaamın .gerektirdiği edebe dâvet olunm uşdu ürafây-ı sdfiyye: (Fahlâ' na'leyk) den maksad : *ÎU nyâ ve â lr e tiıı kalbilen çıkarılmasıdır.» demişler ,
(. ؟Sâre-i Şûra 31 ؛26
M
ا؛ا ٠اﻻ آذا٠ اى ررﺗﻪ ﺣﺎﺑﺖ ٠ار د ﻛ ﺮ ﻣﺎ ﻏﺎط ﻛﺮدﻳﻢ را ل أ ةk m \ ؟,e Hâcel-1 ü ■ pei B üt-٦. . § dîğer mü. g c k l k e i i m E y daima hacetlerimize m elet olan Allah; h il », ، اﺀrar j-ulumuîu şa !؛r d ık ١ >
Pâdişâh ؛İ s ı n a mcdh ﻻ-sena ile başladıkdan. m akaanH senada C e nâh-ı ilakkın kayjtsıi ؛؛.-şartsız vehhab oidugunu. e n büyük birşey sanne dilen dünyâ hüküm darlığm ın, atây-i İlâhîye ili ؛،betle nâçiz ve de£e٠ birşsy bulunduğunu süyluyar .
ا ﺗ ﻜ ﺪ ل ﺑ ﻬ ﺆ ر ث ؛ \ ﻳ ﺜ ﻘ ﻘ ﺎ ﺧ ﻖ٠ر ا ﺛ ﻐ ﺜ ﺬ Yân ؛: «Sen sesini yiikse ؛t ؛de، vilkseltmcsen de b ird ir) e١ ١ . ؛Çiinkii O £؛-،؛iyi de, failinin daha ،illisin i de hi!ir ؛-asm-ı delili m uktezâsın ^ ",3 ra Zât-I Akd&s-İ K ibriyâm n en ة؛ج1وة ذrları d ah ؛-biliei olduğunu itiraf edi yur. ftonra ٥ ' na münâcât etm enin yine ilahi bir em re ;
ﺳ ﺔﺛﺘ ﻸ١دﺀزئ١ Yân ؛: «Bana diiS edinil, İcâhe، edeyim ؛..* -İerm ânına ittibd eylem ek den ileri geldiğini İfâde ediyor, Cenâb -1 îtakktn, sırların bilicisi olduğunu ,bilenler, a kerî!h-i alîme alenen arz-] hâeâta İÜZÜJU gülm ezler Yân ؛: -tliâlîm î bilişin, benim istuyişimden ziyâde bana kâfidir.* der ler : ة ة١ ا ي. ج ا آ؛' ج٦ اأf ، ■ fid J a
0؛
TÜ k i l i m ninedeki nâte-i <؛ü
d i . > ل أ، ل إ ه | ة i
l
K i i bi ؟u h k bilir ٠ ٢ ة ة- اÜ K VU ٦ ي0 ١١ا ة ة ل٠ m u dil soyliyem c: derdini أﻟﻤﺔوق٠ ..'fjue Fakat daha kânıil ulanlar ﺀ ؛3 لir<.'-I 'l'i"S١ '؛h .٦ : V
(5٠ ؛SrflüM ،،'m ln ؛S٠ .
أا٠ا
*Kimili elinden ve dilinde» gelebilir?" Hazret-i a d i , (Giilistan) kitabinin mukaddimesinde der ki : linsaHin «efe ؛alması, hayâtının uzaması; nefes vermesi de zatinin ferahlan, ması ﻧ ﻮا كnimetleri İhtivâ eder. Hemck ki hir nefes aJtb vernjckde iki nimet vardır. Her nimete ise bir şükiir vâcibdir.» Bu neticeye gdre insan, hayâtını bir kerre nefes ahb veznesinin çükrtine hasredecek olsa, yine m Jnnetdarhk vazifesini ifâ edememiş olur. Nefes alm anın sonunda b ile c e k hir şükür de bir kulluk vazifesinin ifâsı oldugu İçin, bir nim rtdir, 0 nimetin şiikrü de vâcibdir ؛nim ete ؛iikredebil" menin şükrü de lâzımdır, 0 hâlde A llah'a karşı nim etlerinin şükründen, ham dinden âciz kaldığını itiraf eylemek) ٠yâ ttabbi verdiğin nim etlerin şükründen âciz،m١ demek îeâb eder. Hadîs-İ Şerif de : *Yâ Rabbi; ben sana karşı hamd ü senâyı sayıp dskemem:.. Sen, zât-i eccll ii â’lâna senâ ettigin gibisin." buyurulmuş. A liahln e n âsın ı saymak husûsunda lisân ı beliğ-1 Muhammedi'nin aciz kaldığı beyân olunmuşdur.
59 ن ﺎ ﻬ ﺟ d . ﻪ ﺑﺘﺜ ﺖ ﻛﺎىﻛﺒ ن ا٣Ü ، بy
ود مﺧ/ ﻪ نﺟ *
K ’ây kemine b a h set mülk-i cihan، Men Çİ guyem hod tu mîdûni nihan. *Pâdişâh diyor ki: Ey en az ihsânı Pünyâ hükümdarlığı olan Yehhâb -1 kerim, ben ne sbyleyim? Sen bütün kalblerde gizli olanı bilirsin." 60 ت ر
ﻧم١ ٠ ﺑﺎ ب/ﺑك ﻛﺎ ى
ةرت٠;٠ ﺶ ﻛﻨ
١اﻳ ﺪ
ود ز
LiJc gufti gerçi m i n e m siret, Zûd hem peydd Jcüneş ber zahiret. .Lâkin sen sırlarını b)؛d؛ğin insana: gerçi sırrını bilirim: lâkin sen de o sırrı çabucak İzhâr eyle, demiçsiııdİr." 1٥٠
IM
ت- ب { ;روا1> ا٠ ﺰد ﻛﻘ ﺖ اى ﺛﻪﻋ ا ت٠ ز،وو ت ﻓﺮب
ا ض؛ﻋﻰ
G u ü ﻭﺃﻩ,ş e k m k /jd e ü
.G e r
g a r ib i
ayedet
e i
fe rd â
T s-c a st
rim dst
O pir diyordu ki ; ey » ؛a h : saııa müjde. Hacetlerin r.vâ görüldü y-a؛١ i. uıuradııı ulacakdır. - Yarin nezdine Jiir gar(؛, gelirse bilesin ki II, illidendir, bizim tarafımızdan gOnderilmişdir.»
65 ﺀاذذت- ﺑﻮئ آ د او ﺣﻜﺒﻢ ن و ﻣ ﺎ د ﻧ ﺖ١ا ا م
ﻣ ﺎ د ش دا ن
Ç ü ı ﺓ ﴽﺍ ﻫ ﻸ ﺓhaklnvi, hâ ؛.r ١kast ١u e m m d\ S û l ı ş d i l ؛؛âdikast Gelince onu bil ki hâzık ilir bekim ve sÂd,k bir emindir - yân »؛, .ibiir şarlatan dokturlar gibi yalancı doktur V. bij'Içkâr değildir. - Hak؛. "ki bir tahibde bulunması lazımgelen hazakat, em ânet ve sadâkat Sifat hırım haizdir ,* 66 û ؛-. ،j .jlk , ٠ /٠ ٠ ٠ ، J -r'M ji 0 ؛r; ٠j J 3.
.■؛٥
D e r iidfce ؛s ik r - i ■mutlak, r â b ib in . Der mizâces kudret-î hak râ bibm.
«Onun vereceği ilâcda s؛hr-i mutlak tesirini, mizâcmda ise Hakk٠ ı١ kudretini müşahede eyle.» M alum dur kı rüya, herkese vaki olur. Vukuu umûmi olmakla beraber, hükmü muhtelif, âdetâ husûsîdir. R ûyâlunn bâzılaıı mânâsız şeylerdir. |tm âm ١ı Buharı) rahim ehullah ١Ebü Said-ıjl Hudri) radıyallâhü anhden, 101
٠ ١t ,t، ’ mı ؛٠ ، emr.i eeliline ittibâ etmiş olmak için o Kerim-، lâvezâle düâ edib dilekle .rini arz etmekden geri kalm azlar İşte padişah da. o em re itaat ve erbâb-ı kemâlin edebine riâyet etmiş olmak emeliyle Hudây-ı müteâle düâ ediyor, O zât-i eceli Li akdesin. m ah lukların ihtiyâcı için daimî bir melce olduğunu, kendisinin bir takan şar latan hekimlere, yâhud m ürâyi ve mukallid şeyhlere kapılmak suretiyle yolunu şaşırmış bulunduğunu söylüyor ,
62
.٠٣!؛
j £-
٠e ٠٦ jı ١A ؛١
,Ç ü n berâmed ez m iy d n -i can kurûş Ender âmed bakr-i bahşdj/iş b ecü ş . ،٠ Pâdişâhıı١ samimi ruhundan cûs u huruş peyda olunca, «.lutf u atâ deryası da cuşdu
Allah'ın
,G azab ı sa k in olur Rahmâıı’ın .Müznibin nâle-i cângâhı ile ,Kulzüm-ı merhamet û mağfireti Cûş eder bir kulunun dbt ile !
63
*•J*' ö^r* -■؛٠ ■*>؛JJ e؛./.,
£
' d١>٥' -JJ
٠ ،J
,Der miyân-i girye hâbeş der riibûd .Did der hâb o ki p iri n m t m û d Pâdişâh ağkıyıh dururken kendisini uyku istilâ et di. Rüyasında bîr.، pirin zuhur eylediğini gördü ,» 102
diğirnl gbıuiLj'ı■; ،ا، اn'ı.vânın hükm ü fi ؛؛aynen, fakat gir sene sonra vukua .gelmişdi Hazret*„* ' ' ؛ s a l İ F İ İ i aleyhi ve selem Efendimii, kendi ﺀةج٠ düğü rüyaları haber verdiği gibij ؛؛؛shabm r Uy. 3 . 1 da dinler ve onlar 1 da tâbir ve hüsnü te'vîl buyururdu. Sahabeden çoğu, husûsiyle Sıddik-İ Ekber. İim-i ta'bire â ؛inâ لdi. Brr d efa H azret “ ؛-üç dâne (Ay) m hüc 1 resine guriib etdigini, rüyâsında gOnlb bahasına söylemi ;؛û vakit bir şey dylemiyen H azret ?“ ؛Ehübekir, E e y .m b e rtm iiir ؛mukaddes cesedinin hiicred Âişe'yc defninden stinra kızına: İşte 0 , gördüğün (Ay) lardan biri demindi. Sonra oraya kendisi ve Hazret- ؛Ömer'de defnedildiği cihetle .Hazret-i Sıddik'in ta'biri doğru çıkm ışdı Gelelim sihre ؛ Malum ya sibir: nüfûs ve eşya iizerinde tasarruf slretiy le hârik-rıl [غ-de bazı hâller ğöstermekdir. Ibni Haldun'a ğore: rabt -1 kaJb ve sarf himmetle yapılır, Sihrin vukfnu K uj 'anla sâhit olduğu ğibi. tevâtiiren de rnâlûmdur. Hind'dekr mccüsî fakirlerinin gösterdikleri g a r i b e l . işitilib .duruyor Sihrin kerâm elden fark j: sahibinin musluman olub olmaması, bir da -sihrin mücize ve kerâm et karşısında bozulmasıdır- Niteldin Eir'avn'm top larlığı sihirbazların gösterdikleri ipten ve deynekden yılanları, Hazret-i .Mıjsd'nın asây-L mUoizesi yutmuş, m ahvetm edi MÜCİZC ile kerâmetin farkı ise : birinin nebiden, birinin veliden zuhur .etm esidir .Hazan fevk-ahâde müessir söze de sibir tabir olunur "iline ıiıİnelbeyâiıİ Icsihraıi*
Ha d is-i Şerifinde olduğu gibi ki : " ؟,Sihir kadar tefsir yapan ifadeler vardır demekdir. Yine d ؟tesir itibariyle edebiyyatda ( s i h r i heiaij uııvân ؛-ve ,rilmiş bir sa la t-] bedia vardtr ki. söz arasında ilem önceki kelimenin sonu -hem sonraki kelimenin başlangıcı bir kelime, vâhud bir etimle İrâd etm ek : lir. Muallim Naci merhümun ،
G ö t İ m . ) ؛kenfiktb 'Irnu^ pü ٦ ﺋ ﺔ١١ ﺫ ﺍ٣ﺍﺍ ل- ل 'ﺀﻳﻠﻠﺔل.ecTâmı tebcil eyledim Doldu g o t n v TVÜ.T ile b ü h . T ؛ ..!S û re-i (Vcnnecm i) i te rtil eyledim kıt';،s ؛n،n üçüncü misra'mdaki iBiihtiyârJ lâfzı gibi. 1 0 ü
ﻻ ؟H adisi çcîifi iaJıric eylemişdir : «Kiriniz, hoşıma gidt'11 bir rı'ıya gü٠ riirsc, ﻻ: Alliih'lmıdıı. üıukıtı dolayı AUâh'a handeylesin ١٢ rûyâsmı S(،٠ v lesin. Ho؛una gitm iycı bir ؛cy görürse o. şeytandandır. Şeytan ile ş e r . rintten Allah a sığınsın: yani : «Eûz’ü b i l i n mine ؟şej'،ânirrac؛n١, * de-ا sin. G ördü^ind .n de bir kimseye bahsetmesin. Onun kendisine z a ra r ol• m a z . ı meâlindedir. Rüyânın bir kısım ds hayâller ve ihtiyacJai' neticesidir. Züğürt bı sdsm ın hazineler görmesi, tuzlu yem ekler yemiş bir kimsenin rüyâsîr.dal ﻻةbaşlarında bulunm ası gibi, (Rü’yây -1 sâlihai denilen bir kısmı da vardır ki Hazret-i Peygamberi bunlar İçin (M ühtşşiıâtj yâni; "Müjdeciler, tâbir etmiş ve ؛m übeşşia nedir? süâlinç : «Sâlih bir adamın gbrdiiğli, riiyâlardır» cevâbını ver mişdir. Seyyid Şerîf-i Cürcânî ٠T;'؛rlfâ t٠ inda ve (Nebi) lâfzının İzâhınd^ *Nebi, kendisine melek vâsıtasıyle vahy gönderilen, yâlıud kalbine ilham, vaki olan, yâ'nud rü'yây.ı sâliha ile lenbih edilen zatdir ٠diyor. Evet, Enbiyây -1 ızâm. alcy h im .tisâelm d an bâzılarimn vahy telâkki، rûyâ vâsıtasiyle olurdu. Efdal-ül-enb؛yâ Efendimizin nübüvveti de r d yây-l sahfha ile başlamış ve uykudaki ilhamları alt، ay sürmüşdü. Bundl dolayı «Rü'yây -1 sahiha, nübüvvetin 40 cüz'ünden bil- cüz'üdür.» buyurul، muş; bu Hadis-i Şer؛f, "23 senelik nübüvvet müddeti İçinde sâdık rUyat i ar la geçen alt] ay, u müddetin 40 cüz'ünden biridir." diye m u h a d d islr tarafından İzâh olunmuşdur. Hazret-i Âişe (1'sdıyallâhü finhâ) dan mervi olan ve "Rasûl-İ Ekrer *:ıllâltâhü aleyhi ve sellem Efendimize valıyiıı başlangıcı, rü ’yây.ı sâlih. ile oltnuşdu. Nebiyy- ؛â zamin gördüğü her rûyâ. sabah aydınlığı gibi par، lak bir sUretde zıılıûr ederdi.h meâliııde bulunan Hadis, Sahih i B u h â rî'd mi,-kürdür. Cibrilin nüzfılüııden sonra RasUlüllâhn rü.yâları ya aynsi' y.ıhud tcvllen zuhûra gelir ya çarçabuk vukû bulur, yâhud bir müdd« gitjkirdi. Nitekim Uhud muhârebesine giderken, üstüne zırh giydiğini, kılıcında gedik husUle geldiğini, bir takım sığırların kesildiğini görm üj zilin .Medine ile, gediği çbl-i beytinden birinin şehâdetiyle, kesi hâdise illi de ashabından bâzılarının ؛ehid olmasiyle tabir ve te'vîl bu y u m u şlard ı ki. ertesi gun amcası H azret. ؛Hainza de ashâbdan 09 zât Şf hid düşmüş; İslâm mücâhidleri. zırh mesâbesinde olan Medine'ye döî müşterdi Hudeybiye musâlehasmdan evvel de rûyâsında a&lıâb ile ٨'Iekke'j gidildiğini, orada kiminin başım tıraş ettirdiğini, kiminin saçlarını kesti؛ 1 ا٠ًا
Yani : ا٠ اا؛اﺀذ٠ر٠ أ.اا٢ﺀاا:ااا،)،،[, ﻳﻞ0 ﻻ أل؛٠أا،'،1أ،١ ٠ ا 'ﺀ;ﻟﻢ ا.ااا,. 'ا'ا٠ 1١ ، ؛،د١ 'ا،.ذ-٠ أأ(ا٠ •ا؛ي ؛1 ال . ة'زااsaemaktla idi ,
٦ ﺍ١ اذد ﻫﻺل٠ﻵي از ﺀور٠ى ل
ذﻛ ﻞ ﺟﺎ ل
ر٠
و ﺀ~ت: ي٠' ﺑ ﺖ
M î re s tti دﻧﺎﺀdur manend-i hilal, fi اﻋﻖﺀرb e r ş e k l~ i h a y a l
N is t bû d
1.Hilal gibi, uzakdan, g ö rü n ü r' görünmez Ijir halde geliyordu. ةاﺀﻻًاذ ١.»k denilerek ve hayâl sayılahileeek bir halde idi.„
د ذ ر و ا د٠ ت و ش ا ﺷ ﻒ ﺣ ﺒﺎ ل ا. ر ذ ﻳ ﺎ ل وﺑﺰ و را ن, ; ﺟ ﺒ ﺄ ; ا ﺃ١ ﺓ \ ﺃ1 ١ ﻵﺟﺚb a ؛e d KayaleTddjST ٣ ﺝ٦ﻏﺚ٢>ﺍ
Tu cihanra ber hayali ٥؛،.TI rc)7.;âri ftuhdaki hayal. sftreta yuk gihidir. Lâkiıı sen* ﻷﻻ،اﻻ١ cihan lıalkını «.birer hayâl peşinde gider gör Yâııi : Dünyada lıSrkes. bir hayâle bagiamb koştuğu halde, rühunda m iitasarnf olan ti hayâl, dıştan görünmez. Fakat 0 görünmeyen hayâlin mevcudiyeti, sahihini bir tilkim İşlere sevkelmcsiyle ve insanlar üzerinde rnütflsarnf 0 ﻫﺎ، ااﺧﻞeserleriyle sâbitdir . ٥ insanların :
1٠ﺙ ر ﺑﺎﻟ ﻰ ﺻ ﺪﻧﺎ ن و ﺟ ﻜ ﺜﺎ ن رز ﺟﺎﻟ ﻰ ﻫﻤﻨﺮﺋﺎف و ' ﻛ ﺜ ﺎ ز
Ber hayali sulhîşân ü cerıgişân, Vez hayâlı fahrişârı ü n e n g ifd n , *Sulhu
وﻧ ﻪ
cengi de," iftihar، ve ârı ا1 ا؛hep hayâlden nıütevelliddir.„
٢ز،ﻗﺬااا]ر،. ل؛ار٠'؛ل.'اا، ال،'اأ,١’.'ا١؛ااا.، ،أ.را. ا'ا١'؛('ا1'ا،( اH e U u M ﻟﻢ.:ا١-)؛اا
n tn
اا؛|ا
؛:fevkalâde ındakı şifâ veriri tekil ıK٠ااا،1,ا،:| اا،:İ[١silil e benzetilirtiş; lıeııı tiiii'iifTi bulunan sihre dt bir çok külfetlerle mıikayyed Vt١ '؛'؛il, her . -rlii kayıddan ة2 ةﻟﺬve m utlak olan b،r s ؛hr-i heidlt; teşbih edilm iştir ,
67 روز ﺛ ﺪ٠ ﻛ ﺎ. أو ن ر ب اً ل رﻋﺪ٠
; ! ! ﺟﻲﺀ' ﻫ ﺎ١ ؛ ة جü ;« z zVjtab ﺃ ﺓ ؟ ﺝ ؟١ ﺍaktev ﺓ١ﻍ ﺩ٠ ؛؛,ud ÇJİV. ت
بﺀئﺀ,
O va'dedilen zaman gel..؛h de gündüz olunca ve Giineş fezkda do^ıılj da yıldızları siiîük bırakınca ."
68 ﺛ ﺎ ﻟ ﺗ ﻔ ﺰ٠ ﺑود ا'ﻟدر م ءا r
" دب ًاﻣﺢ< زوددL
.Bûd ender manzarâ şek müftîe^tr .T a bibtned ançi bümnûdând s tr Pâdişâh, kendisine gizli olarak gösterilen şey، a . ؟ı؛،؟ft görmek İçin pencere önünde beklemeye koyuldu ."
69 اﻟﻤﺔ. ا ذ ل ر٠ دﺑﺪ ﺛ ﺤ ﺺ ﺵ ﻳ ﺒ ﻞ١ ﻑ ﺩﺫ ﺏ١ﻓﺖ٦.
Dul ﺓﺍ ﺻﺆ١ ﺍ ﺟﺔﺍﻝ1ﺫﺓً'ﺫﺍ ﺍ٣ ً\ﻫﻼ ﺓ ﴽﺁ ﺃ١ Âftâbi der mtyân - 1 sayei, «Fazilet sülıib، bir zâti gördii ki, gölge arasında «Güneş» gibi parl١ ٠ yordu,»
ً ا. ' ا
ووﻣ ﻰ و ن٠ا ﻃﺒﺎ ن، ا٠ف ا ض اً ن ﻣﻬﻌﺎف ﺀﺑﺐ >ﻟ ﺶ رﻟﺖ, ,Ş e k b ecâ -y-i h d c ih a n d e r p i ş r e f t
fm m . H r \ ﻝ؛ ﺍ ؛ﺃ ﻷ ﺓ ﻷ١١ ﺅﺍTĞ٩ ؛. *"Pâdişâh kapıcı ve perdecilerin yerine ilerledi, grâîbd.n gelen misA rini harşılaınıya 11 ؛ ج، ذ ه.ﺀ İ)7 ﻏﺐ٠ﻋﻮﻵ٦ ص ور ﺛﺪ و ى آ ﺛ ﺂ
ﺗﻪ٠ ل د ر ﺧ ﻦ ر در:.W ﺍ دو a r ite H er
H er .
7 .bî
ﺀ ﻳﺄل،أ ل
b o iv n ؛
d u h ıe n
ber
d û h tâ
H er ikisi, yekdiğerini tanım ış v c ü ^ eıım iş birer denildi. Her iki rblı''
l,kilme(ts,؛î ؛.ıı birbirine merbut btilunuyordua itıhlnr. niüretteb ve mücehhez ordular hâlinde idi- Eieide lanışıııiş* ruhlar arasında P u m a d a d.stlıık btisöle geldi- Tanışmamış bıılıııiinktr arasında da anlaşmaydık îiıh tr etdi -٥ Mefhumunca pâdişâh ile hek im i ı.ışbi arasında . ﻵج: ذدbir yakınhk vardı. o iki rûh arasında tam bir irtibat eveuddu. Binâenaleyh, ilk goriişde ezeli iilfet te'sirini gösterdi: ikisini ،:! I'kdigerine sevdirdi,-H a r iA
، ١ﺓﺓﺀﺀﺓﻭﺃﺫ٩ﻳﺄ ﺓ ﺇ ' ٠ ا,n
i ' ı M
 ş m â ^-\. \ ﺟﺘ ﺔküü .Vt١٦
l
r
،1, ٠\ ﺓﺃ ﺓ١ ﺇ1 ؛ﺍ٢١.,.
77
ان
،
ﺑﻮوس
y
ﻛ ﻔ ﺖ ﺳﺜﻮﻟﻢ
ااﺑﻚ ﻛﺎو از آﺀر ﺑ ﺮ ب دو ﺑﺒﺄ' ﻵ Gû^t
tu b u d e s tl u e a n ,
L ik k â r e z k â r د1؛ ؛id İş ah ؛sevgilim ا ا ا ا١ ﺀ ﻻ'اgelir dedi. “
ﻫﺤﺔ؛ة
câriye de^l,
sen
d e r c ih a r .
idin.
lAltiii [h ؛rty،’da İş. i .şdı-u ل'>اا
Evet, hâkıkatîâşlrıâ olrnıyanlnr, yakalanın fıayÂlıiı [j','î١ '،'s؛nrfcn kurtaram azlar; onun götürmek isted i، ؛cihete gitmekderi kurtulamazlar, MeSölâ kimi ilmine, kimi servetine) kimi kuvvetine ısgrUı■ ulur. Esâsı hayâl olan şu âlemin hirer nümâyişi bulunan 0 hayâlâtı, hakikat vehmeder, onların sâhibi olmakla iftihâr eder, durur. Kendisinden üstün bir âlim, bir zengin, bir babayiğit bulunursa cam sıkılır ve âdetâ utamr. Düşünmez ki bir unutkanlık o ilmi, bir İflâs 0 serveti, bir hastalık o kuvveti mahvetmek İçin kâfidir. Sonra hayâli bir sebeble kavga çıkarır, hiçten bir münâsebetle barışa rızâ gdsterir. Hülâsa : havâi, bütün hareketlerine hâkim olur, Acabâ evliyâullah hazarâtı da bbyle m idir؟, Hazret-i k'levlânâ bu suâle cevâb olmak üzere diyor ki ; 73
: — دا م ا و ب6 ﺣ ﺎ ﻻ د ٠
ﺧ ﺪا ت Au ﻷﻵ٠
آن
ﻋ ﻜ ﻰ ﻣﻪ و وا ن ﺑ ﺘ ﺎ ن \ ﺫd d a m A ﺃﺓ٦\ ﺓﺓﻻﺍ1, ﺍ
,4fcs-i meh rûyân-i hostâîl-i hudâst. *Evllyâullıha tuzak olan hayâller ise, Huda bahçesindeki Ay yüzliı. ؛erin yansımasından ibaretdir.» Bu beyit, -lesnevi'nin güç anlaşılan beyitlerindendir. Şârihler diyor, lar ki : (Bostân-ı Hudâ) dan maksad: mertebe.i vâhidiyyet, (MehrUyâni dan murâd da; Allâh'ın esmâsı ve sıfâtıdır ki, vâhidiyyet m ertebesinde temâyüz ederler. Binâenaleyh beyt-i şerif : ٠Ev؛؛yâullâhın ayaklarına tuzak olan esmâ ve S ifâ ،- | îa i l y y e u i n tecclliyiıtıdır. o ،ecelJiyât ise, hakikat. gomıiye؛ı halka hayâ.ât kabilinden getir,» şeklinde de açıklanabilir,
در ﺧ ﻮ ب د د
د٠ﻟﺪ
ﺛﻪ
ل٠ﻣﺎد٦ { /
آ ن ﺧ ﺈ ﻟ ﻰ را ى h
ور ر خ
,A n hayâlı r a ki şeh der hâb dtd Der ruh-î mihman hemi ،؛? ن. يﺀﺀ,i d "Şâh'iı rUyâsıııda giirdijgii hayâl, gelen misafirin yUziindc aynen ZU. lıı'ır etdi ,» 1 fıS
irfaiLSLZ V،' --. اط.'ا - ا 'ا. . I 1. اااbevtk-rin 18, 0 ..- i l , l'.'ulik-u û'zatn ا،،" ل1\kında tahkir ا،'ا،اا,. 1 ﻻا;ا،. Mr..ık hnbasetint' kalkışırlar. Hazıet-İ Piri, hâşa I.İL- halifeden ا1/ ؛.٠\٠ ﻫﺬاﻟﺘﺎلbir kimse olarak göstermek ve baz: gafillerin -.؟.ilmini çalıb dalalete düşiinüek isterler Meşr&b-i M evlânâ'ya vâkıf olnuyanlar öğrenmelidir ki. Kazret-i ﺀاذإdâvendigâr; Şİ'İ değildir, 't'arik-1 celiline müntesib olanların da '؛؟ilikle .ikaları yokdur. z a t e n Sünnilik ve şi.üik gibi ikilik İtibârı ve Ç âryâr ;!.. vüzın radıyallâhü anbum Hazarâtifiin yekdigorinden tefriki, meslek - ؛-tev .bide giremez !Vaktiyle (Tebdilüşşekü lieelil ekili (yemek iyin şekil değiştirm ek kabilinden. Mevleviliğe m tisâh ve kisve-i Mevlânâ'yı mubâfaza eyledik ؛eri tıaide. gidlb bektâş ؛ola .1 bâzı soysuzlar vardı. Bandan elli sene kadar evvel Manisa mevlevihânesini ziyâret ettiğimde oranın aşçı dedesi ( > ا-bu -lunan Mehemmed Dede ile gönlşmUşdü.m, MerhUm, (Hemdem Çelebil der -vişlerinden, (üm m î-i a،'ifl takımmdandı. Kendisine o soysuzlardan babset .dim ve bn husUsta re'yini sordum Oğlum; onlar Mevlâna’mn kapışında karınlarım doyurub da Hacı — -Hektâşın kapışında uluyan köpeklerdir, dedi. Sonra bu sözü Oalata Mev .levihânesinin sun şeyhi Ahmed Oehiluddin Efendi merhüma söyledim : Sozütı sa h ib in i medhetmekle berâber sözü İçin de .Pek doğru söylemiş, diye tasdik etti -Mevlevilikle Bektaşilik ve Şiiliğin katiyyen alâkası yokdur. Nitekim : abd'-i âciz, bir (Çâryâr na'tim l de
,Bihamdillah ki Tûh-ir M evleviyim F b ilb e k r o ğ lu n u n bİT p e y r e v i y i m !..
(رح
N e B e k ta ş i, n e ﺋﻞ؛'ق-ل. ,g a v i y i m B e m m ؟tk r tm c e ؛.ib r e Vta^Tet < k r ..!E b û b e k r ii O m e r , O s m a n ü H a y d e r
.demişdim M evlânâ'ya âid (Divûn -1 Kebiri in ve (Mesnevid ŞerîfJ in müteaddit yerlerinde Hulefây -1 Râşidîn rıdvânuliahi aleyhim ecmein H azarâtm m -medbine, husûsiyle Muharrem m ateminin mânâsızhğına dâir habisler var dır M evlevilerin her saba il okudukları evrâdııij -Radîtü billahi rabben, ve bil islim i dinen, ve bi Muhamtncdiiı sal) lâliahii aleyhi veselleme Iiebiyyen, ve bisuldiki vel F ârılk ؛ve z'؛-nn٥rey ni vel ftlurtezâ ridvânullab ؛aleyhim ecnıc'îne eimnieh .! ( ذ ا٨?؟، yemek t'isiren deKil, şeyhten .sonra dervişlerin ;d،dt٠ آﺀآﻷهﺀdemektir. : ) عE b û h ek ir 'ا ﺀاا، : u m u nesi in den 0 ؛ ﻷ ﺀ ﻻ١ ا ا ا إII،1 * 1'L'H Mevlânfl’dır , ١١١
D ü l.y j, sebebi.'، ;'dem idir S c ؛X'l>!vnu v،L٧ l ؛١ı.u اا،، ااا.١ 1 1 . ا ا,. اا,، ﻷا ؛١ -İşle rin h u sk ie gelm esini ')اورtu k n o seb e b lc re b ag larn jşd ır ^' زﺀااا,، أااh ik â y e d e k i h e k im - ؛-g ay b in in gelm esin e e a riy e n in h astala n m a sı v e onun te 'siriy le p â
dişâhın ağlaması sebeb olmuşdu . ٦ﺓ ر زر و ضﺟ ، ل ﻻ د ﻋ و ا ﺍ \ﻣ
ى ا
ﺮ دم ﻣ٠ ن م ى ﺧدﻣﺗ را . ى ا
ﻵ ﺓm e r a tû V tu sta iu . m ؛؛u ﺓ ؟١\ U m e r .
E z b e râ y -t I m f c i e t ١ : ؛e T u b . k e m e r .
ﻻEy hekîm-1 gaybi; sen bana' Hazret- ؛-١lus،afâ aleyhisselSmin viris؛si(١ . Ben الﺀsenin hizmetine kemer bağlamış taliler mevki'indcyJm.، Pâdişâh; m a'şükasının câriye değil, kendisi olduğunu h e k im i gaybiye söyledikten sonra, H a z re t! tim e ( '؛radıyallâhii anhj İslâm î kabUI edişinden sonra. Jıuzür - 1 A'ebevide nusd h e r vakit, hizm ete ve em re âm âde bu؛unm uşsa, tavsiyesine güre, oyiece hareket eyJiyece^ni İfâde ederek mUrid ân ٠ ١ , bir edeb gösterm iş oldu. H a z re t! tim e r in Iniişebbehünbih olarak İrfıd edilmesi, F;'ır‘ık-U âzam in Islâm ın yayılm asına kem âl-i ihtimHm ile çalışm ış olduğuna İşâretdir. (K em er besteni, İŞ görm ek, hizm et etm ek tle. inektir. V aktiyle uzun etekli elbise giyerler, bir İş görecekleri Sirada ya kem er, yâhııd kuşak bağlayıp eteklerini onlara iliştirirlerdi. H itekim ' ٢ü rk ؟ede de (Bel b g ia rn a k ) tâbiri vardı. Şu beyt-i şerif dolayisJyle hâtıra gelen bir m es'elcyi ' geçemiyeeegim : M esnevinin ikinci cildinde :
Pes beher deuri أ؛ﺟﺒﺄ٠ غfcaaimes'،:, Âzmâyeş tâ kıyamet dâimest. Pes ،mam-î hayy ü kaaim■ ati velîst, Hu" e l ne؛؛l-\ Ona ev, >\ ﺟﺔez i t . beyitleri vardır ki .H er devirde bir veliyy-i kaaim. bir sâh ib ! zaman, bir gavs-i â’zam vardır, İmtihân-ı İlâhi kıyamete kadar sıirecekdir. İster Ömer neslinden, ister Ali silsilesinden olsun, imâm-ı hayy li kaaim, o velîdir؛, demekdir, M evlânâ'nın maksadı: Veliliğin mu t laka a Hazret-i Peygamber ve Haz re t. ؛Alî sülâlesine münhasır olmadığım anlatmalıdır. Hâl böyle iken bâza 11
.
Edeb kelimesi lügatdo: zarafet (kıl،،٠ ı lık ٠، ■ ؛İm ili muamele demek dır. IstıJâhda ise: Sahibini, ulunduaınk y y It.ıd m muhafaza eden savlanı bir his ve irâdedir ki, (Edcbüdders) ve (KdHRij،ııofs) diye ikiye ayrılır Bir insanın; sözünde olsun, özünde okmı kibarlık bulunması ve ul.ı* nacak şeylerden uzak olması ancak edeb sayesindedir, Peki, edeb nereden öğrenilir? Dünyevi edeb : her milletin kendisine göredir. Meselâ bizde büyük bir zâtin huzûrunda elleri önüne kavuşturm ak terbiye icâbı id ؛. Garbili arda ise arkasına bağlamak âdâbdan sayılıyor. Dinî edeb ise: onıın esâsı, K u r’ân ve sünnetle, urafây-ı ümmetin söz ve halleridir. Cenâb-ı Hak :
Yâni : .؛Peygam ber size ııe verdi ise onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının ؛1؛.» Âyet-i Kerimesüc dîni edeb öğrenilmesini Rasulüllâhın sözüne ve fî'li ta ’lîmâtına bırakmış;
Yâni « ؛Andolsun ki ,Resulullah’da sizin için, Allah’ı ve Ahire، gü nünü um ar olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir (imtisal) nu mune (si) vardır5؛؛.. Ayetiyle de o peygam ber-i Ekberin her cihetle Ör nek edinilmesini tenbih huyurmuşdur. Hak sübbânehû, Habib-i Edibini maddi ve manevî her türlü âdâb ile edeblenmiş olarak gönderinindir ki, bu bal ; «Kalıbını beni terbiye elti ve edebimi güzelleştirdi... Hadisinde beyân ülunmuşdur, Rasul-ü Ekrem Efendimize sonsuz bağlılığı bulunan evlîyâuliah hazarâtı da edebe riâyet husûsunda fevkal’âdc dikkat göstermişler : «Ey âşıklar; nefsinizi edeble tezyin cdiıı. Aşk yollarının hepsi de edebdeıı ibâretdir.» demişlerdir. Din büyüklerinden (Ebu Hafs-ı Kebîr) kuddise sırruhu, tasavvufu edeble tefsir etmiş ve : Sûre-i Ha <155 ؛r ; ٠. ( 56 ؛Sûr ?؛-i ALiab : 2 ؛ 1 1 3
Y â r : *Allatıııı: rnhhim: İslâm ،„ا؛(ﺀ ؛،ا؛٠ ;ا.IL./rH'i Muhammedi»: pey gambcrim; Knr'ân'111: imânım: Sıddjk, F’ârı'ık, Ziıınûreyıı ١ -،. Mür،؛ız؛i ا1ﻻ ١ ıın» ibaresi, hakiki ftlevlevilerin bil.îarâtınıjı imamlarım olmasına râzi .zevât-ı Klrâma nekadar hürmetkar olduklarım gösterir M akssd - ؛mahsûs gözetenlerden bâzıları ؛ .Teberrd kil eyâ mollây-î KüTnî
..!Teberru klimayanlâra beladır diye mânâsız bir beyit okurlar ve onu söylemiş diye Mevlânây -1 Eûm iye İftirâ ederler. HazreLi M evlânâ'nın zam âm n ], ؟sene evvelki Kenya Sel . 0 ؟tiklerinin TiirJt ؟-esini hatırlam ak, bu beytin âsâr -1 Mevlânâdan olmadı gma hiikiim vermek İ ؟.'in kâfidir -Hülâsa: Ebtibekir, Omer, Osman, Talha, Zübcyr, Aişe ve şâire Razı y alâh ü anhUmden uzak olmak V ؟-onlara karşı husûmet ve tecâvüzde bu -lunm ak demek olan (Teberra). Hazret-، Aîevlânâ'nın meşreb ve meslekin de câr ؛.değildir : Bahis m evîûu olan
Ey •mera tû اا1ﻻ.5،' ةره,men çür، Ö m e r -beytinde hekim-i g ay b j Rastil-i Erkem'e: pâdişâh da Fârûk-U Âzam'a teş -bih edilmek stiretiyle kendilerine tâzîm kârâne bir biirmet gösterilmiş, mü ridlik ve miirşidlik ed eb i muhâfaza edilmişdi. Bu m ünâ^.betle Hazreti Bir, edebe riâyetin U zûm unu ve edebsizligin vehâmetini beyâna başlayıp buyuruyor ki :
*KULLARINA TEVFÎK ، HİDÂYET v e r e n ALLAH d a n h e r h â l d e EDEBE RİÂYET HUSÛSUNDA m u v a f f a k i y e t TALEBİ VE EDEPSİZLİĞİN VEHÂMETİNİN BEYÂNI* 79 و م ردﻓ ﻰ اد ب٠I اذ ﺣ ﺪا از ا ﻃ ﻒ ر ب
ﺛﺖ٠ م
: د ب ﺍ ﻝ١ل
Ez ؛ﺑﺮ.،، ذﺀ؛cûyırn tevjîkd'ı edeb , eâe ١j maKrûmA \ ﺓ ؟Rab. \ut ١٠
\ ﺫﺃ
-Uenâb-، Hakdan bizi edebe muvaffak kılmasını dileyelim, Çünki ede * bi olmıyan, A îâh ’ın lûtfııiıdan mahrûm kaili.» 1 1 2
؛اااﺀا،اا اا، أ1؛،'? ٠1؛، ا اا,،l-،h: '٠ لVMiliim, ا\ل-١ ا, اد: ا؛د؛ اا١ أ؛ ا1- ا ا؛؛1٠أﻻت-" لsöyleyerek ııııım; ..dıhftir ا'ا{ﺀ1 ؛. ﺃ ﺓ ﻭ١ﺓ؛-ﺍ ’ ' ؛ﺍﺍﺍ'ﺍ١'"ﺃ:: ١'.{؛.ﻝ"ﺍ "؛, ؟ﺍﺍk u t i . k v
| ٩ﻝ٠( ﺃ ﺓ، f' t d u i ١v ﻱ | | ﺃ Ev
Ş e m s-i
V lu d fi.
؟.İ T t u i v . .debest
ل
T c b T ir » ;؛SCI, s ı r r - 1
ﺃ٦ ؛؛ ﺍ"ﺇﺃﻝ% T T -ı
i su s,
lîü liy â
a l i IS İıı
١ ج، r e s i n ؛
ل لا
a - 111 . a
tarak , ؛ıklaTiıı اﻵ٥eb٥ir,î"parladı t H azret - ؛tîevlânâ. evvelce {Hami! )؛mablâsını kullanırdı. (Şems-i Tebriz )؛ile ؛؛؛örüştükden, I r a , ons komaİ-İ muhabbetinden, şiirlerinde (؛؛؛eros) m abljsm ı kullandı, (KülByat -1 Şems-i Tebrizi denilen muazzam .ve hacimli dîvân: Şems-i Tebriz'in degil. Hazret-، i'Ievlânâ'nm dır Yine Hazret- ؛-Mcvlana, klesnevi'siniıı dlget bir yerinde edebi: İ2 âh i fil ve (Sâtınî) diye İki^e aşırıyor, ^)hî-i zJhire karşı, edeb-i zâhiriniu; ekl-i bâtın nttzUrufıda da edeb-i bdtminln muhafazası liizfımurtdan bahsediyor ve: *Ehl-İ Silret indînde edeb, zevâliiri muzâfazadan İbâreldiı، f-:i"؛j]ki Al lak, .u lard an gizli ؛eyleri saklar, GÜJ1 Ü1 sâhibltri, yân ؛ârifler nezdlndeki „,ede!» ise, hâlını hıfzeylemekdir. Zîrâ .u la r, kalljdeki şırlar، kes te d erler ,diyor Hazrei-i Mev؛ân&i AJIalı'dan dâimâ edebe muvaffak kılmalını ttnienn ؛ etmek lâzım geldiğini sdyltdikden sanra, e ؛İE؛b؛؛iziiğin vehâmeti ve zar ati bahsine geçib biıyuru.Vüi' ki : SO ٠ ■ ،١*. ، ٠ o ١ J
j،
i j ı٠ j'â I V
p
١،؛İL
ö r e 4 e b t e n h â n e h u ,d r . ؛؛؛d d ؛,fc b e d
.B e l k i â t e ş b e t k e m e â f â k z e d
Edepsizin zararı, yalnız kendisine dokunmaz; belki bi itin af âk a ateş. vermiş>
١, ٥ lur
Sûre-i Enfsl’da de : <٠ J İ ١ y j aJ ٠l
$ »؛.
١ ،.-
: Yânı؛ir de öyle hir f ؛،-neden sakının ki o içinizden yalım zâlim m
«Tasavvuf ، e m in iy le edebdir. Ih , ١اًاا.٠اا؛, ا٠ ■ا ،■(اا؛اا'؛ا١اا؛ااا ■ا'ااا,،:اا
*edohi vardır..‘ demindir : Ha2 ٢et-i MevJamâ ise «. A yet âyet hemegi mcrm-i K u î’âıi edebest» miSra'iyle, Kur'ân adetlerinden hepsinin birer edeb târîfi olduğunu beyan : eimişdir Biz de 0 mısraı İhtivâ eden gazel-i aliy i teberruken okuyalım Hdce deryab k\ can. ؛der u٦r-ı tuscm. edebest ؛ -„Hoce e.TVDan dil U- dtde-1 raerddu edebest Efendi; bilin ‘.! ؛٠ ا,ki e (leb, insanin bedellindeki rulıdıır ",Efendi edeb; Allah adanılarıııııı £Üzii ve gOnlii nfırııdur
,Adem ez âJem-i jdmst, ne siijli der yâb R e id k - t ﺓ'ﻟﻠﺤﻸ1ﻕ؛، ﺃ,tjuttkd-i. det'Tau edebest insan; süfli alemden degil, ıılvî alenidendir. Yani butlu anla. Şıı» dOnen feleglu dünü^üııdeki güzellik de e d e b d e n d ir
Ger ، ﻷhdhi fei kadem ber ser،i iblis n e h ir Dtde lm؛jka ١ ﻵﻝbtbth. ktıatlbl ﺓﺍﻵﺣﻶ٢ ﺍ.edebest Eğer şeytanili başını ez inek dilersen, güzünü a » ؟ve gör ki . ؟e y t a m «.kaatili edebdir çlinki edebsizlik ondan zuhur etm i .؛. *Yâ Rabbi; beni azdırı ؛ın hakki i؛؟diyerek azdırmayı t'enâb-1 Hakka İsnâd. eylemişdi. n ٠
Âdernî zade eğer ÎJÎ (?dek(?.؟،, adem Îiîstj ؟، .irk der cısm-t beta adem ü Yurpdıt edebest -insan oglunda edeb bulunmazsa: 0, insan ve insan nglu değildir, t ü n » kl ceddimiz. olan Hazret-i Adem, ııg rad ıg küçük bir hatâ husUsunda : «Yâ Rabbi; biz, enirinin Jıilâfı olarak yasak agaçdan yemi ؛olduğumuz İç؛nef" ı١ simize znlmeyledik,* dem ؛؛, ٠ hatâyı nefsine İsnâd eyleml.şdi. insan il . ؛,.. ayvan cisimleri arasındaki larlt, edeb iledir ,Ç e ş m b ik ş â v ü b ib in c ü m le k e l u l l a h r a A y e t إة/ ﺀ ج.h e m e g i m a * n i-i K u r ’â n e d e b e s t
.Gözünü aç da baştanlıaşa Allah kelâmı olan K ur۴ ân'a halt!. K ıır’â . .. ilin biitiin âyetleri edeb taliminden ibâretdir G e r d e m ﻩd k t s A kl
114
der
i
ki
2
ﺟﺔ ج- dilem g u f t
؛؟i başed- \m d u ؛
ki iman
edebest
1.
§ lüm ,V« İİJI.1 اI Musa, Ben ؛،srJiJ'] M ısır'dan çıkarm ış , ؛؛؛-ap deni finden selametle Sırı;ı tarafına i؟irmi:şdi ،Jralarda ise'L١ ؟-ok mikdarda bil dırcın ku ؛bir IİL' ı،ria u١ ؟، ar ve " ؟ahlar Ustunde ،Mennj denilen kudret hel vasi bulunuyordu. YahUdiler, bunları avlamak ve toplamak sûretiyle ge ؟iniyorlar, tvrziusiyle, tathsiyle kârınlarını doyuruyorlardı , 8ة
ﺪﰽ
ﺑ
در ﻣﻴﺎ ن آ وم ب ص
ﻛ و ﺑﻊ ﺑﺮ و ﻋ د س
٠ ﻛ ﻔ ﻌﺎ ل٠ ب ﻟﻰ أد
Der miyan-i kavm~î M i çe-nd kes ب ,Bi edeb guftend kîi sır û ades MUsanm ka١»'؛.١١ i arasından bir kaç edebsiz; hani sarımsak, hani m er cimck? diye edehsizre sdyleijdiler .»
83 ﺳﺪ ف ﻧ ﻮ د ﺧ ﻮا ن و 'ان آ ط ' د
Münlati■'‘ ة ; ﺳﺞ: Ü ﻵئ- أ آ ة ﺋ ﺔا 'ذ, Mand renc-i z e f u bîl ii dâsmân. "Semadan gelen sofra ve ekmek, kesildi. Bıldırcın kuşiyle kudret hel. vasi bulunmaz oldu. Bize zirâı،. ؟apa ve orak m eşakkati kaldı.* Bu iki beyit ile yine Sûre-i Bakara'daki : ئ
ﺔ
ﺊ ; ﺑ
ذ ﺋ١ذ
ئ ' ﻻ ؛ خ١ ﻣ ﺔ ﺣ ﺒ ﺬ أ ﺧ ﻊ ة ة ﻛ ﺒ ﺤ ﻐ ﺠ ﺊ١ﺗ ﺪ
\ﻟﻘﺊ ىﺀخ\ذﻃﺮ١ د نب١ ﻟ ﻰ ﻫﻮ١أ ﻧ ﺜ ﻲؤف
ﻳﻐ ﺢ؛ةﺗ ﺆةة ئ YSni : «Hani siz : Ey frlUsa. bir ؟، ٠ ؛؛، yemeğe ،kudret helvasıyle bil 117
lere n i h a i ا#( رأﻟﻮumumi belalar halim a h n . Bilttıis، ، ا]ااااki أ\ا1ااﺑﺎ flîâbı çelin ulandır؟؛." bııyrulmuştıır. Bir .rm s u tutuşunca içerisinde ne yuş ağaç kuhr, ne de kuru, hepsi yanar. Bunun gibi Allah; bir kavine, bir millete ﺟﻸ1 ةgönderince ٥ belâ, a lim le ri de mahveder, mazİLbmlar: da!.. Nitekim Kur'an-1 Kerİnı'de :
M
i l i '
ﻟﺔ'ﻵ1 أ: “Bir tle îu lm cıltn ltre m eyletm eyin. Soııra size ateş çarpar؛؛.„ buyrulm uştur. llemek ki bir edebsizin a r a n , ufukları kaphyscak kadar yaygınmış:., Ilazret-i Mev؛ânâ١bu hakikati ؛tarik i ؛bil' misâl iic isbdt İçin diyor ki;
SI
ﺻﺒﺪ
ذ دو١ از اً م٠ﻻ د
و ل ﻓﺮرﺧﺖ و ى ﺧ ﺮ د٤ى ﺳﺪا M o l ez ﺍﺃﺃ ﺓ ﺓ0 ﻉdet m ١٢e \؛؛d5 .B\ suda u b\ U t ü m Harla -Rahmet ve baş ağrısı olmaksızın; fllım'SJitnn yorgunluğu bulu n m a k " Sizin gbkden sofra iniyurdU -'’؛
: Sbre-İ A7rj.f(ia
l g
m
$
m
? ﻟ ﻨ ﻴ ﺒ ﻜ ﺎ د ذ ة١ ذﻛ ﺆةة ﻵ١; -Ydni : *Onlar] üstlerindeki bulutla giilgd eildirdik, onjiira kudret b el vasi ile bıldırcın indir dil؛. Size rızık olarak ١ 'erdiğini izin en temiz ve gi؛,ı
zellerinden yeyin tdedi ]؛-js3,M Âyet-i Kerimesiyle beyan buyurulan ke rem-i i،âh ؛ye İşâretdir . (
٠
e (ST -؛
E، d^l :
اة
( ﻫﺔ >ﻫﺔ1،!- ذHuj : 1ةذ. C&S ؛S ٥ re - iA 'r ؛،f : l â ٥ . 1 1 1 ،
85
ﻛ ﺬا ﺛ ﺘ ﺪ٠٠ سر ادب L -f' ت .ا
ﻝ،؛ﻥ ﺯﻟﻪﺩﺍ ﺭﺩﺍ'ﺫﺋﺬ،'ﺍ/ >ﺑﺖ ؟ ًﺓﺓﺫﺍj i k f ؛. ﺍﻫﺔﺝ0 ١ﻝ٦؛؛ﺓﺓﻗﻼ1ﺍﺍ ﻩ,ًﺵ ﺍ ٦j â n ielleVıOi.Q\u\ gedâ \ﺓﻝ٢ ؟ ﺓ ﺓ1 ﺥ١ ﺓ ﺍ٠ ،،Küstahlar tekrar «delisizlik ettiler. Yasak hilâfına rıkın çıkın ycy ؛ı١ ti ،« ﻻاﻻ.saklanm a başladılar
Yân ؛: -hem yeyip kârınlarını doyuruyorlar, ileni de çıkın yapıb e’.'ic ine götürüyorlardı ':, ،Şİİ 'راﻳﺎز1 ذ٠ ا٠ﻵ ' رهﺀﻳﻰ
ن١;ع١ز١ K erd
وم
:
دﻋﺐ١د
؛5 ةlabe işant’ö ki !?؛,
Da.vm.efct ü k e m •؛I f r d e d ﺝie m v n 3 .
«tiâîret-i îsa onlara yalvarırcasına dedi k ؛: bu sofra daimidir, .Arz üzerinden eksiJiniyeeekdir.»
*٦ اد ر ى
ﺩ ﻡ ى ﻛﺮﺩﻥ ﻭﺭ ﺹ
مﺀز ى
ذ،ﻛ ﺪ ر ا ﺛ ﺪ ﺑ ﺶ ﺣ ﻮ
gemam h e r d e n غ,fıırs â v e r î K ujr bâşed ptş-t "«ﺷﻠﻢm ihter 1؛. B ed
«Büyük bir zâtin sofrasında bulııımb da duyulnuyacak diye اه ؛- ذzaııııa düşmek ve hırs ve tama ^dsterib aç gözlülük etmek( küfrân-j nî'met olur.]'
Evet, Kerim ve gani bir kimsenin misafiri olup da, doyulmtyacak. ydhud akşama, ertesi güne sofra ؟tkmıyacak endişesine düşmek, o endişe ile, bir kaç lokma fazla gOçiirmek İçin çiğnemeden yutm aya kalkışmak, yâhud birazdan acıkırsam „verim diye safradan öteberi kaldırmak, münâsebetsizlikde- bulunm ak olur, Allah; Ekrem -iil-ekremindir, ihsan sofrası bütün nıalıkıkaata açıkdıt Şeyh S adi'nin dedigi gibi : ! ؛؛٠
d ım n etine). müınkin dtğil dayanamayız. ( ؛halde ١ ١ ،/ ؛٠ ٠ ı irin Kabbüıe dua et de yerin l.itirdiği şeylerden sebze, anır, sarımsa،, mercimek ve soğan çıkarsın demişimiz, (Mûsa da) : O hayırlı olanı şu daluı aşağı olan la değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) lıir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (sebzeler) var, demişti.،■. "؛Âyet-j kerimesine telmih edi liyor. Eve،, Yahûdîler — semavi bir sofra demek o la n — bıldırcın ve kudret hel vasiyle zahmetsizce ve mükemmel sûretde karınlarım d oyuru b d urur ken, içlerinden bir kaçının salatalık isteriz, sarımsak isteriz diye edebsizlige kalkışmaları üzerine, o kerem sofrası kesildi. Bir kaç edebsizin arsız lığı diğerlerinin de kısmetine mâni oldu.
ﱮ ﺟﻮ'ﻻ ﺋﻔﺎﺀﺕ ﻛﺮﺩ ﺣﻖ ﺍﺯﻋ ﺽ ﺭ ﺑ ﻖ،ﻥ ﻓﺮﻁﺩ ﻭ ﻑ٦٠.ﺥ Bât ؛1 ﺓﺓ٩ ﴽﺗﺮ، ﺟﺆ ﺓﺃ .ﻩ ﺃ١ ٠ ،â ٢â ١ ﺍ٠ ١ ;.5 Han firistâd ة.grarıtmet b،?r ta b a k Tekrar H azret ..- ؛-Isa şefkat edince Allah, sofra ve tabak İçinde gaııi ".met gOnderdi Bu beyt ile de ؛
,
d L * xA? \ î j ^ j ١ ^ ١ ^ ^ i ؛U j ^ ® . ١$ 3 ؛؛؛ Yân: : ،Meryem oğlu Ssâ dedi ki ؛Ey biziın rabhiıniz olan Allah; bize gokdeıı bir sofra indir ki evvelimize de, âhirimize de bayram olsun ve senden bir âyet (mucize) olsun. Bizi m ıh lan d ır. Sen n zık verenlerin en lıayırlısısın.1.». Âyetine imâ ediliyor. îsa AleyhSssclâm’m düâsı üzerine, mucize olarak gökrien bir sofra geldi. Lâkin ondan bir şey alıb saklamaları men edilmişdi.
؛etn f GJ ﻭ
ﻳ ﺞ:ﻷ ع
.Bekara : tu î'îâide : 13؛.
Zekâ ، vcrıııiy .'.<١k olurlarsa , beldelerim . >ıı٠؛ım ır yağm az .»
buyurul
muş tur, Yine bir Hadis-i Şerıfde; m eâler : «Yağmurun yağmadığım görünce, insanların zekât vermediklerini; Allah'ın da haz؛ne-i İlâh ؛yy esindeki rahmeti göndermediğini anlayınız. Keza veba gibi bulaşıcı hastalıkların yayıldığım görünce, zina rezaletinin meydanı aldığım bilmiş olunuz,« buyurulm uştur, 80 داز ﻟﺤﻠﻔﺎت و ﻧﻢ٠آ
y ص ﺑﻪ ر
؛٠٠ .; ... ل ;ا>ﻻ٠آن ز و ا ﻧﻰ و H e r c i b e r ، فa y e d e z Z ttlnıâı ii جtim , A n zi hi
ﻷ ئﺀkî
v u g iis td k is t h em .
«Zıılıııetden, gamdan, kederden sana her ne ârız olursa, onun sebcili kayjdsizlık ١ - اkiistahhkdır.» insanin bazan nUrâniyyeti, zuimâniyyete: kalbi saiası. gam ve kedere tehavvül eder. Diğer tâbirle, kalbinde sebebslz bir sıkıntı peyda olur; insani mânevi bir sıkıntı kaplar, ! ؟te ö hâl Al؛âh‘m yasaklarından kaçınılinamı ؟, kötülüklerden birinin irtikâb edilmi ؟olmasından husûle gelir ki, n hâle vicdan azâbı denilir. Böyle bir hâle uğrayan kimsenin hemen Sidk 11 İhlâs ile günahlarına tevbe etmesi i âzını gelil'. Nitekim M esnevinin diğer yerinde : "Kendinde gam hisseyJeyince hemen İsliğfâr et. Gam, em r. ؛İlâhî ile müessir olur.* denilm edir. Bundan başka, bir kimsenin ılâhi emir ve yasaklara karşı kayrdsızlık göstermesi kabâhati, nefsine de münhasır kalmaz. Nitekim : 91 دو— ت
٠١ ﻛ ﺎ ﻛﻨﺪ در و١٠ﺷ ﻌ ﻞ
اوﺳﺖ:■/،. د ا ن د د و/ ون,٠ر H er
fci
b î bâ k î k iin e d d e r râ h -i d o s t,
R e k h - Î m e v k i .ﻭ٦ ﳌﺄ ﺓﻝT \ ü r t \ o s t .
irDost yolunda kayidsjzlık eden, başkalarının da yolııııu vurmuş olur, tiy le bir şalııs ıııerd ılcğil. nâmerddir.» 12 ،
«Yer yüzü, ANâlnıı ıımiim, ؛bit sofrasıdır. Hum ٠ l١ ■ ،٠؛dfradt ؛dosl١ düşm an ayırt edilm en ،؛،
Böyle bir Bahb،i E krem 'i !؛, îsâ gibi b;r nobtyy-i â'zsTT.[، mucize olarak gönderdiği ؛؛emâvi bir sofraya oturub c؛a. onun y .؛t: şrniveceğinden, yâhud kesileceğinden endişeye düşmek, clbetdc ve clbetde edebsizlığin katmer lisi olmak îcâbedcr . SK j١ )؛،h ١ ■ *'^؛J ١ j Jİ.J J،..، ؛d ‘"؛,J
J■1 >> ؛J ؛
,Zan gedâ rüjön-i nâdîdi zi âz An der٠ ؟؛töhmet her üş«ti süd fir az , " O dilenci suratlı , ؛؛örmemi ؛؛adam ların hırsı yüzünden, kendilerine , ٠ «.İlâhi Kahmct kapısı kapandı Kiifrân-ı nim et kıistahüğınn cür’et evliyen birkaç edebsir-in uğursuz luğu, başkalarına da ie'sir eldi. Onları c١ a nim et - ؛Kabbâniyeyi tatm ak .saadetinden m ahrum b n ak d ı Haz ؟٠ İ Pir. yine bu bahsi genişletmek،e ؟؛in bir Had is-i Şerifin me aline telm ih an b u y m u y o r ki ; 89
، T
j
٠ ؛J
٠ ؛İ
,Ebr be.r nâbed pey-i m e n -î zekâ t ,Vez Zİnâ üjted veba ender c ih a t Zekât verilmediği itindir k ،.؛: hulul gclib yağmur yağdırmaz. Zinadan d *؛,ı etrafta veba zuhur ،'der Hadis-i Ş c rifd e ؛ " Beş dürme mııkaahil be ؛:cezâ vat d ır Bir kavim; ahdini bozarsa, Allah nıılara düşm !»}؛.arını musallat eder AJIâh'm em irleri hilafın ؛؛hükiim verirlerse, aralarında fakr ٠ zaruret .yayılır . .İçlerinde fuhuş yayılırsa, üliiııi de çoğalır Kileyi, teraziyi eksil، ölçer ve eksik tartarlarsa, memleketlerinde bitki bilmez; kıtlığa u ğ rarlar , l£G
اﺀ١ اا؛'(ا1 ﻻ1< اkil -, ا، ااI اﻷ اا ' ا ا ; ا ا: أا/>؛,'؛ 1(1■ 11(1 ا- اا ﻻ, ا ا>؛-ا ا. آ، ا]'ز- 1111(، (،؛ ا ذ؛،،ﻻ tiimyıl»; (I<ı;;؛،rk ٠٠h اﺛﻢ- . ا1 ا- gelirken ١ ا٠ -batarken yerlere k a jtn tb secde oy .'leyen insanlarda ;tu k tli
G u nesin tutulması da, ona tapanlar ؛؛: mâbûd diye taptığınız Güneşi -yoruyor musunuz? Ay küresinin araya girmesi, sizi onun ziyâsmdan rnah ddi. Onu da sizin nazarınızda sönük burakdı mealinde ma'nevl b:r ) 1 . 1 .iLar olmalıdır : : Bâz: şâîihicr
.,i k i zi güslıdıli kiisiıf-ı A fitib » ııusra'ına «Güneşi»; parlaklığına güvenmesi ve kentlisini beğenmesi kils , !!؛؛,Ilgından tundur ﻻهbir müddet ziyâsmdan mahrum kalır.« diye miııd ؛. -ermişlerse de uzak bir tevcih yapm ışlardır s a n r m . çLinki Güneş tu tu l -maşının fenni sebebi mâlUmdur. Ay'ın, Gtineş ile Dünya arasına girm e -inden olur. Ktjsdf esnism da. Güneşin ziyâsı söıımez; A y'ın rnâııi olm a dylc ٠ .zlyâ. ya Itismen. ya temâmen Dünyâ'ya vâsıl olmaz Azâzilin m erdddiyetıne gelince : melekler, halifetullah olan Adem Geyhisselâma aldıkları emre uyarak secde etdikleri halde, şeytan kibr ve-. gurdrundan secde etmemiş, taraf-, İlâhîden sebebi sorulunca da ; «Beni oteşden, onu toprakdan yaratdın. Şu hâlde hen ondan hayırlıyım» diye -bir mantık kı.vâs] yâpmışdi- İlâhi emre karşı ilk defa kıyas yapanın Şey .olduğunu Hıızret-i iîev lân â beyân eder 1.011 : Şeytan; bu cevâbından sonra
Yâni : «Yâ Kahbi: belli azdırışın hakki اآ-ﺀأا؛ ت . اdiyerek sapıtma fi'lini -Y lâh'a İsnâd etm ek küstahlığında bıılıınmuşdu. İşte o itâatsizlik ve 0 kus . tablık, kendisinin ebedi reddedilmiş ve iânetlenmiş olmasını îcâb etdi .
10 3 ؛S ıiı-d H icri 3 ﻻ.
E
،ili |اىﻟﻞ؛ آ- اد؛ااİlâhi emir w ١-,،«ﺀ،*|اأ ؛- ا٢اأإ،؛.«"'اااا٠ااااﺀ،اا.:.ا. İKi.şk:'
ا]؛؟إköti'ı örnek teşkil eni t']■، Hususiyle o kimse . ؛١٥٠٤٠ ISI• t.deh٠ ؛s ؛n،ıı. ؛jey ' 1
i ؛؛e dervişlerinin, âm ir ise m a iy e tin d e k i nıe'murlurın inle rei ؛ı ise ev halkının yol kesicisi o lur , ؛nsamıı tabiatindc taklid hassası vardır. Hem de eti ziyâde fciiyük tanınm ış olanları taklid etmek ister. Bunun İçin reis ,olanların, set olanların maiyyetlerini ve kendilerine t i o olanları düşün mesi. unların taklide yeltenecekleri hareketlerini İslâm ؛esaslara tatbik etmesi lâzım gelir. Aksi halde ،nem sapık, inenin de sapıtmış olur , ,
32
ن ﻓﺎ ك١رر ﻛ ﺬ ﺗ ﺖ٠ از اد ب ر d n ٠ و ا ف اﻋﻞr ﻋ ﻤ ﺮ٠ واز اد ب
El edeb p ü r ırûr ﺟﺠﺞ،'ﺀ٩ ﺀin felek, Ve، edeb ■ mctkUTfa ü pak amed melek. ،،Felek: edebi d.layislyle, »urlu melek tle, yine edebi yüzündeıı m â n ı ve temiz nlmuşdıır.» d'enâb-ı Hak; felegi de, meledi de, şâir mahlUkautı d؛ı yaratmış, o n lu m devâmı ve bekaas، İçitt de İlâhi bir nizam koynunşdur insandan başka hiç bir mahlûk, 0 nizam hâricine çıkmak ve A lâh 'm emrine karşı koymak edebsizliginde buhnnmamışdnr. Binâenaleyh emre İtâat ve edebe riâyet: felekleri nurlu, melekleri temiz bir hâle getirmiş: ve melekler hakkında :
ﺣ ﺬ١ ﺛ ﺔ١ﻻﻏﺆة Yâni : «Allâlı'ın kendilerine olaıı em irlerine ısjâıı etmezler«» medhi. sâdir olmusdur. 3.1 ﺗﺄ ~ﻝ م— و ف ' وا ب٠ك
دز
ذ ل ذ ﺑ ﺮ اً ت و د ا ب١ﺷ ﻪ ص
Biid zi giistahi kiisuf-i âftâb, Şİid azazîli zi cür’et redd-i ban. “Güneşin ،utulması, küstahlık neticesidir. Azâzilj yâni, şeytânım rah. nıet-i ilâhiyye kajjısındaıı kuvliJması da edebsizce olan t-ür'etiindendir.»
(021 Süre-1 l'a؛ıriı : ö. ١١
95
ﻮﺳﺪو ;ﻧﺖ تودﺳﺎب ; ﺑ-ذ ف اﻟ ﺖ
د٠وز ﺳﺎم و را
,Dest ü ptjönij bûstden girift Vez makaam ü rah piirsfcJeTt girift .
٧؛Pâdişâh أ ؛ahi h-i İlâhînin ذذاذاﺀV، ؛-alilim öpmeğe, nıakaaıuıftdaıı ve yo hıııdan ؛yâiıî, nereden bulunduğunu ve ne tgrafdan geldiğini sormaca başأا[اﺗﺎ،اا
Uf؛ إ ﻣﺪ ر
l
ﻛﺐ
ش
ﻫﻌﺎﺕ٠
;
> Â ﻳﺎﱎ
را ن
ﺓﺀ"ﰏ
رس
ﻛ ﺖ
PÛTS pilrsau ber bcşlde ؟,ta besttdT ،Guft. genci yaftem ahir i t i metlisin baş sedirine kadar gOiiirdü ve nihâye، sabır ile «Sora İ ٠ mânevi bir haîiııe bubinin dedi'„ Keza :
97
ﺣﺮج
ف: ﺣقر٠ ى ﻋﻳﻠم١ : ﻛ ﻎ ." ﺋ ﺞ ا ﻳ ﻔ ﺮ ج٠ ا ' ! د
ﺃ1\ ﻻﺀﻉ١١| ﺃ ﻟ ﺔ ﻻ ﺓ ﺝ
ى
k t k k u ﺓﻻ١ ' kTCLC,
Ma'nii essabru m i f l u l feree. VA llah’]11 hediyyesi ve zahmetin, meşakkatin gider itisi, fEssabrlİ m،E" I.Iİİ'IIİ-feree) Hadisd Şerifinin mücessem mânası; dedi,.. fEsaabrü TniftaİHil-fcrec) bil' H ad isi Şer؛fd؛r ki *Sabır, sevin ؛anab[ililir* meali ndedir. Tabîb-İ İlâhînin gelişi, pâdişâhı sevindirdiği ve û sevince sabır ile eriştiği İçin, llz. Mevlana ona ıniftâh -1 feree Hadisinin m :ÎT iâ sı d e m i n d i r .
ı:'r٠
GÖRÜŞECEĞİNİ, RÜYASINDA TEBŞİR E İ K L B K İ J ABÎIİ İ İLÂHt İLE PÂDİŞÂHIN m V U k AATIk M
ن
ت ﻫ ﺜ ﺎ د و )ﻧﺎر ا زش ا-د
ﺑ ﺮ ﺀدق آ د و دلر ﺑﺠﺎ ﻻى ﻛﺮﻓﺖ٠ر Dest bükşâd
Ü
kenar f k !؛£/,ii‘i٠f î
R e ٢a ؟e ٢t d er i . u CG.MŞ
u ﺍﺇﺃ٣ ﺃ ﺃ ﺍ٠
.Elini, koinmı acdı vc .1111 kucakladı Dua ask gibi kalbinde ve rukunda yer verdi... Pâdişâh, manevi d .k t.r ve ksm ]؛sevil demek olan ٠ lıckîm-i İlâhîyi gürünce, koşup ؛dini sıkmak ve boynuna sarılmak süretiyle ihtiram da bu■ !undu. Bunları yapmakla hem m ııridâne bir td eb g ü steriy e, hem de Ra اذاﻵجEkrem'in iki sünnetin ؛icra ediyordu. (Ca'fer bin Ebi TâJih) ki - H a z r e t Âli ! ؟Z i y f i i i . ۴ mânın bilyük birâderi ve Aleybissalat Efendimizin amcazadesidir - Habeşistan'؛, giden ısiam Iiluhâcirleriyle birlikde Mekke'den çıkmış. Habeş diyârındt! ve Necâşî huzürunda m tslü m an lan müdâfaa etmiş, hicretin yedinci ،enesille kadar orada o tırm u şd ı. O sene Habeşistan'daki bütün m üJilm anlar kalkıb Medine'ye ge؛dîler. Fakat Rasûlüîîah Hazretleri Hayfcer gazasjna fiitmişdi. Onlar da oraya gitdiler. Hayber'e varışları fetihden sonraya tesâdiif etmişdi. Ilazret-i Peygamber; Ca'feri kucaklamak, alnından öpmek, «Yar؛،d،Lış ve ahlâk îtibâriyle bana benzersin.» demekle taltif buyurdu, Ca.fer dd bu hitâb ve iltifatın şevkinden bilâ ihtiyar oynamıya başladı. Rasul-Ü Ekrcmin o Jieş’eSı hareketi men’ buyurm am a ; !؛sema', deveran, kıyam gı zikir harekâtının cevazın ؛؛sbfiyyece delil sayıldı. Ebû Hür ey re'den rivayet edildiğine gbre Nebi yy-i Eşfak Efendimi torunu Hazret-i Haşan ile de kucak Laşmışrk. Musafaha ise Hazret-i Ca'ferle birlikde gelen Yemenli müslüm anlan bem selâm verib, hem el sıkmaları üzerine taraf-ı Nebeviden «Ycmenîil.r mu saf ؛ıha yı size sünnet yaptılar.» buyurmasiyic sünemi Senivye hrasııı girdi.
iti
'اJ١ ٠ ü t \،11 ،.'ااا٠ 'ا اı ı ı i i ı ،٠ ■ /," ٠٠ ا،،ااا أا. ا٠İ 1 1 .٠ |٠ ااا ا..|ا٠ ,ا1 ذا، |اا٠ و،؛،-i d i l i . S c u
1 ا١ااا.أﻻ٠ 'اsan k ;>؛İÜ ابﺀ-|آ؛. ،ا7 !ﺀ أ"؛,ا،-اﺀا؛٢," ^ lerhâba: hcş yeldin, safi, g id in nıakamııiiıd.، kullanılması lâzım ye.؛ اا 'اkıinde Küslenilmesi doğru' 111' tabirdir. Gelen tarafından Vr■ .,H'lniTL ı،،e١ -!değildir, Her nedense kimin tarafından söylenilmesi İcâb etdigi düşünü m e k s ln sOyleniliyor. Merhabâ tâbiri, Hsdisde de vârid olmuş, Hazret-؛ ٠üm m ü Hani) ile, Ebu Cehlin sonradan İslâma gelmiş Ali'nin hemşiresi .glu fikrim e! yc buzür -1 Nebeviye geldiklerinde îrâd buyurulm uşdur .'. -A'Iürtezâ ise: kendisinden Allâh'،n râzı olduğu zât mânâsınadır, a il : hassa Hazrct-i Alî kerrem allâhd veche۴ nin İakab.ı alisidir. Bu beyitte Kazâ gelince feza daralır.„ meseline ve» :
ﻓ ﻸ١و ع
د ي٠ > ذﺗ ﺐ١ أ ﻳ ﻦ٠و
٧âîii 1 «Halbuki sen içlerinde iken (Habibim). Allah onları a z a b il،1أا، ا 'أdeğildi.'),„ A yetine işâret vardır. hfekke m üşrikleri, Rasül'i Ekrem tarafından İlâhî azab de tehdid edildikçe: أاةﺀazâb: getir de gürelim, derlerdi. Onun üzerine bu Âyet ı٦ âzil oldu, Hahmetenlii.alemm olan Peygamber, aralarında bulundukça onun yüzü suyu hürm etine Allah, m üşriklere azâb gOndermiyecegini beyün etdi. Vaktaki hicret vuki"،' buldu. ftlekke m üşriklerinin râhatı kaçdı. ttıtlığa uğradılar, M edine'ye adam gOndenb Rasûl-İ Ekrem'den düâ istediler. Nihayet Mekke'nin fethiyle istilâya düçar oldular. Efendimizin m evcldiyyeti, düşm anlan İçin bile siper-i kazâ yerine geçınişdi. Onun vârisler ؛bulunan ilim ler ve ârifler de bOyledir. Onların da bir memleketde bulunm alar, kazâ ve belâya engel teşkil eder, K ayıblan ise azâbın gelmesini kolaylaştırır. Hll
ﺍﻗﻮﻡ١ ﺖ 'ﻟ١
ن ﻻ اﻧﺘ ﻰ٠
رﻟﻰ٠
ا ﺧ ﺈ _ س١ع ; د ى ك
F، ı\.te ■me.xlel kaıvmi ■men. 1ü, ■yeşte>H١ Kad Tüdâ ة؛ﻟﺞ؛ﺀleillem yentehi «Sen, kavinin scyyidlsin. ıııezse heiait olur.„
Senden haşlamnıyun 0 talihliden vazgeç-
<4٠ )ذSüre-i Enhil : 33. 1ت ًا
y ﻻًﳌﴽ؟ﺍﺍ ﻳﺎﺩ؟- ﺍﻵ,tu c e i v i her i d
Müşkil ez tu hal seved bi Kil il kaai I'E^- >؛٧ rüıuişü her sUâliî cevâbı OİUJİ lık iın -i İlâhî; ﻵ ،ذ؛ve cevaba 1 iıâcet kaimaksizm, insanin miîşkîli, seti ؛görmekle hallohm nverir .,. Hakîkî mürşidler, irşada muhtâc olanları, her vakit sözle değil; bâzan da fiden ve hâlen irşâd ederler; Nitekim Aleyhissalât Efendimizin sâde sözleri değil, fiilleri vc halleri de ümmetin irşadına sebeb olan sünnet cüm )esindendir. Ulemâdan, meşâyihden bir zâtin dersinde, yâhud meclisinde bulunul duğu vakit, bâzı m üşkillerin sorul ma ksızm hallolunuverdiği hepimizce de tecrübe edilmişdir. Böyle bir şey olunca, tesadüf der gederiz, Evet. Tesa düfidir, fakat her vakit olmaz, Çünki her zaman kendimizde o sıdk-، leb, kalbimizde oyie bir safvet bulunmaz. Malumdur ki iki ayna karşılaşır, ikisinin de sathı temiz ve parlak olursa birindeki akis, öbürüne de in’ıkâs eder, Evliyâuliah kazuratının kalb aynası, dâima nurlu ve cilâlıdır. Onun için talibin müşkiiini keşfeder, onun kaabiliyetine göre o müşkil ؛ya sözle, yâhud fi’1 ile halleder. Yine padişah dedi ki : 99 ا ﻣﺎرا در د ﻟ ﺖ٣ 'ر ب ف ﻫﻤﺎ ؛ ﺗ ﻰ در ﻛ ﺪ ث٠ ر ة6 دﺳﺪﻛﺮ ,Tercemani harçi mâl'â der d ife st ,Destgiri herki pûyeş dey gdest Ey tablb-i İlâhî; sen, kalbimizdeki Sirlarm terciim ân »؛, ؟.amura sap lamp kahir،. ؟- yân،, âciz ve m u h taç— kimselerin arkada ؛، -ve yardim cısısın .» 100
" ﻧ ﻰ/ ا ر ا !ا ﻣﺢ ﺗ ﻰ ؛ ﻛ ﺎ1ان ﺗﺪ ب بءاﻟذﻓﺎ ﺿﺎﻓﻰ
Merhaba ﻻﻷMficteba yâ ﻻﺋ ﺔ٢ﻫﺔهﺀ٠ Irt teğab caelkaza :â kal f e z l I 2«
Ümcyye bin Halef, Übeyy bin Halef ve ‘iıısnli, ken؛ıâl-i ؛:illet ve hak.areıîe. öldürüldükleri gibi, kıyâmete kadar da ümmetin nefret ve hakaaretine m âruz kaldılar. Peygam berin düşm anlarından Ebu Süfyan vesaire gibi bazıları da, sonradan düşmanlığı bırahddar. Kasûl-i Ekrem Efendimi zin ııluvv-ü cenabına ve âlemşümul rahm etine Iltîcâ ederek ebedî hüsran dan kurtuldular. Aleyhıssalât Efendimizin düşmanı böyle olduğu gibi, verâset-i Mu. hammediyye dolayisiyle A llah’ın dostları sırasına geçen evliyâullâh'ın düşmanları da böylcdir. Onlar da fâsid fikirlerinden vazgeçmezlerse, ken dilerini, Allah'ın gazab ve kahrına uğı atmış olurlar. Hazret-i Mevlânâ M esn ev id e: « A lla h , b ir şa lısın n â ın û s ve h a y s iy y e t p e rd e s in i y ır tm a k ve ٠ ٥ u r e z il e tm e k d ile rs e 0 şahsı, p â k V . m u k a d d e s e la n *e v â tın a y ıb la m a s ın a s e v k e y . le r .- der.
1.2
Cüu
اؤﺀﺀﻵةi
fc U s
u H a u -\ k < > T i ٥
D e s t * ! ةbi.n/t ü b i ir d e â r harem. « M tllâ k a a t ve y e m e k d e n so n ra p â d iş â h , ta b ih -i İlâ h în in e lin d e n tu td u v e h a re m d â ire s in e g ö tü rd ü ."
« H A S T A N IN H Â L İ N İ G Ö R M E K İ Ç İ N
P Â D İŞ Â H IN T A B Î B . İ İ L A H İ Y İ ;
O N U N B A § U C U N A G Ö T Ü R M E S İ-
103
ﻟ ﻤ ﺄ ر'ﺿﻮرﺗﻤﻮرى ﻳﺨﻮا'د ﻣﺪ ا زا ن د ر ﻧ ﻰ رﻧﺠﻮرش ﺋﺜﺎﺗ ﺪ٠
K ts tî
ren cu r
u
r e n c û r i b ih a n d ,
B a ’d e z a n d e r p%ş-i r e rıc û r e ş
nişctTid,
« H a sta n ın ve h a s ta lığ ın g e ç m iş in ؛a n îa td ı. S o nra h e k im i, h a s ta n ın k a r . ş.sına o tu r td u ..
Y ân ؛؛câriyenin nasıl alımb ne sûretle hastalandığını ve ne yolda tedâvi edildiğini etraflıca anlatdı. V
.
12
Mevla kelimesi: hem azadlj kole, ، 1111 أ1 اﺀدﺀدق ااetlen ef.-’îd j “ * gelir. Hazret-l Al ؛kerrem allahu veçhe, kelesi bulunan K anber '١ anhl âzad etmiş, âzadnâmesine mcaien şu ibareyi yazmışdı : “Ey Kan ter; diin bellim külenıdin, hugiijj benim ğîhi ÜÜT oldun. Baııa ne verilmişse onlardan sana verdim. Şu âzadnâm.y، Al ؛ya،mışdır.٥ Mevlâ lâfzı: sonra, büyük ve efendi mânâsında kuliamlmı?, bu münâsebetle ve (Efendimiz) demek olmak üzere ulemâya (Mevlana) denilmiş, dir. I-îâlâ Fas hükümdarlığında bulunanlara (Mevlây) tâbir edilmektedir. Evet; Allâh’ın sevgilisi bulunanları sevmemek, insanin maddeten degilse bile, mânen İıelâkini tnUcib olur. Hakkında A llâhln gazabın) c e l i d e ‘؛. Çünki iki dostdan birinin düşmanı, diğerinin de düşmanı olur. Asi'-ı saâdetdeki Medine Yahûdilerinden bâzıları: M uhammede vahiy getiren Cebrâil, eedâdımızdaıı bâzılarm a azâb getirmişdi- Onun yerine Mîkâil vahiy tebliğ eylemiş olsaydı biz de Muhammedi tasdik ederdik dem işleri! de;
'ﺗﻨﺲ ﺬ
ﺌ
ﻟ.
ك
ﺀ
د
ز
ذ ا
ﺀ ا
'
ﺬ
ﺟ
٠
٠ ﺏ ﺭﻡﺀﻻﱃﻭﺑﺜﺔﺍﻓﺆﻳﺐ>ﻥ٠ﻱ'ﺏ١ﺋﱵ'>ﻝ ورﺳﻠﻲ ﻳﻴ ﺊ٠ ﻗﺎ ﻧﻌﻦوأﺳﻲ رذﻟﻲﺀﻛﺚ٠٠ر o
ﺛ ﺄ ' ز ﻗ ﻠ ﻧ ﺎ سع ﺗ ﻧ ﻠ ﺷ ﻳ ﻣ ﺣ ﻐ ﻳ ن١د ﻟ ذ
Yânî : .(H abibirtt) de k i: Kini Cebrâü'e düşman olursa (kahrından -gebersin) Çünkü kendimden evvelki (kitap) İarı tasdik edici (ve doğrul tueu) ve mü'm üıler ؛؟؛an.t 1 Allah’ım'11 ayu-ı hidâyet ve miijde olan (F:u٢ ,izni ile semim kalbimin üstüme o indirm iştir. Kim Allah'a, m eleklerine » peygamberlerine, C ebrâile, M ikâile düşman olursa şübbesiî A l l a l ı da ,gibi) kâfirlerin dUşttıanıdıı«.» Ayetleri nâzil olm uşdu ) -Hâbi'o-i neeib-i İlâhinin en ziyâde düşmanı bulunan, hattâ düşman lığını Rasûl-İ Eklem in hayâtına kasdetmek derecesine ؛؟karan Ebû Cehil, ﺃ١ﺍﻗﺔ >ﻝ؟ﺓ- ﺍ- ٠'ﺍﺓﺃ ﺁ١ ﺍ. ﻷ٠'' ﻵ. 'ﻩ٦- ١ﺓﻱ. «ﺗﻨﻞ
«tlu s lııııiı !ااا، ٠ ا1 ;ال اا 'ا،آ 'أا٠ أا،« ا٠ lnı١ um>ıskır. L ltliklci ' ؛jfı ؛r ،'٠ ،lı،ıt ؛ﻟﻠﺔ>عﺀ nı٠ ٠ dik!t‘r [،l١ ؛،،!٠ ،٠ ,٠ - اI؛١ Ir ١ V. { ! بcl>؛e ey led ik leri ،1«\''؛، ]ااﺀل- A llah 'a sığ ın ı -
O y'
ﺩﺩ ر ﻟﺞ و ﻛ ﺜ ﻒ ﺛ ﺪ ﺭﺭﻯ
ان ﻣ ﺮ د و ا ﻟ ﺤﻨﺎ ن ﻛ ﻔ ﺖ٠ﺑ ﻚ ا
Did rene -٤٤ keşi $üd bervey •nnhiijl, ■\ﺃﺩﺍ ً، phH.mil kerd ٩ ﺫ ﺍba sultuH ٢ ﻞ ﺟ ﻭ ﻵ ١ﺃ. «Tabibi İlâhi hastalığı gördü. tîizli hastalık una belli oldu. Lâkiıı hil" diğinî gizledi. pâdişâha söylenildi,« B ir
Iiad&؛-j Şerifde
:
«Allahın bir tahini kulla„ vardır ki. insanların ahvâlini alâmetlerinden bilirler.„ buyurulmuşdur, Diğer bir Hadiü-i Şerifde de ; ،،Mii'nıiıı,in firâsetindeıı, iyi kavrayışından çekininiz, Zira o, Allah'ın nûriyle bakar ve görür... denil mişdir. Azıcık dikkat ve zekâ sâhibi olanlar, gördükleri ve görüştükleri kim selerin ne hâlde bulunduklarını: aşağı-yukarı bir isabetle tahm in edebi lirler. Bir parçacık zekâ ile, karşısındakinin — az da olsa — hiiviyyet ve ؛nâhiyyetini anlamak mümkün olursa; Allahın bir nuru olaıı firâsetle ba kanların neler görebileceği düşünmeye bile değmez, Tabib-i İlâhi de bu kabil firâset erbabından, halkı dosdoğru anlıyabilecek keşif ashabından olduğu için, câri yenin hastalığım teşhis hususun da güçlük çekmedi. Lâkin teşhisini pâdişâha bildirmedi, bir müddet gizli tutdu. 108
رد,- ١ و اذ ﺻﻮد١ض٠ ذ١ رﻣﺤﺶ د اً د ز درد٠ زم إدا٠ بV* وى R enceş
،ب د
safra üü.
B ü y -i h er h e y z iim
ez sevda n ebn d,
bidtd
a y e d zi d ilc i
* C a r î yenin hastalığı, safradan ve sevdadan değildi. Her odunun koku sunun dumanından belli olduğu gibi, h a s t a l ı ğ ı n mâhivyetim d e bâzı a r a z ın d a n
ım la m ış d ı.، ■
1,11
Nefsin, tedavi ettirm ek isliye» bil ا'ال،,،،اا٠،؛ا;ا، ااaçıkçın» >،آ 'ا:,:-، ؛اﺀ-has kurtulm ak ve İıakıki ؛ifa bulmak isteyen bir İiı.؛:،ı١ ııı manevi doktor demek olaıı mürşîd-i kâmil huzurumla İliç bir şey'j gizlememesi lâzım geldigini Hazret-i Pir, bu beyti ile imâ ediyor. Nasıl ki hastalık -ârâzının bir hekimden saklanmadıg) gibi... Çünki saklanjlırsa tedâvi te mâm olmaz !„ 104
د د٠ر ' ك ر و و ﺑ ﺾ ة ر و ر ٠ل *ا ش ﺛ ﻔ ﺪ
ا/ ﻋﺎوﻋﺎت و٠ر
Reng-İ TIL v i nabz ti Kaarûre bidid. Hem alâmâ t ti hem esbabeş şenîd, «Tabîb; hastan.» benzini, nabzım ve idrârını görüb ıııuâyene etd؛. Hastalımın hem alâmetlerini, hem sebeblerini sorup dinledi.* Eski tibda idrar tahlili İ؟in feııni vâsıtalar olmadığından hekimler İdrârın renginden, duru, yâhüd bulanık oluşundan ve kokusundan hastaligin nev'ini keşfe çalışırlardı. Tabîb-İ İlâhi de, hekimlerin âdeti veçhile hastanın yüzüne bakıyor, çehresinin sararm ış olmasından za'fını anlıyor, nabzım muâyene edib darbelerin hafif ve şiddetli oluşundan bir şeyler anlamak istiyor, İdrârın) görüb oradan hastalığın nevini teşhise çalışıyor. Ondan sonra da hastalıgjn neden zuhUr etdigini ve seyri esnâsında ne gibi alâmetler gösterdiğini sorub öğreniyordu. Bundan sonra :
105 د٠اﺀ٠ر د
س دار وﺀ إﻳﺬا ن٠ ﺑﻔ ﺖ
ا د٠ د/ ت و را ن ﺀ- ا ن را ر ت د
GuH > ﳉﺄdârîüd ﻻًﺃﻋﻶﺓk£T؛k e ٩ıd ١ An hnaret îîi؟t 1‘tran kerdeend. «IJedi ki: İibür hekimlerin yapdikliirj tcdâvî, yapıcı ve şîfâlı bir tedâvî deglltlir. Hastayı harâb etmişler ve zayıf düşürmüşler.^ l.s درونJU ﻧﻰ ﺑ ﺮ اود'د از ا ﻣﻤﺎ ﺑﻌﺰون٠ ﺑﺪ،د.ل
5 ؛,haber budend ez h a li denin Esteî’z ’üllâhe mimma yefzerûn , 130
111 ■ ■... l ı
J
..-.^،٠
■■1-i •w■^١ ١d ı*) La^■i ؛٠١— £■
İllet-i âşık^zi tylethâ cüdâst, îşk ü stttrîû b -t esrâr-î Hudâst•
، I
،Ası km derdi, diğer dertlerden ayrıdır. Aşk. H udâ’mn sırlarını belli eden bir (usttırlab) ve bir vâsıtadır.. Gönül hastalığı başka hastalıklara benzemediği gibi; âşıklık ve aşk؛ derdi de diğer dertlerin gayridir; tedavisi, diğer dertlerin tedavisi gibi değildir. Yine o aşk, İlâhi esrarın usturlâbıdır, Usturlâb ؛Müneccimlerle m uvakkitlerin kullandıkları irtifa âletidir ki, ununla zamâru tâyin ederler. Minare, kule, dağ, tepe gibi yüksek yer lerin yüksekliğini; kuyu gibi çukur yerlerin de derinliğini anlarlar. Daha başka hususlarda da kullanırlar. 0 yoldaki tabiat sırlarının anlaşılmasına, usturlâb, vâsıta olduğu gibi, İlâhı sırların idrâki de ancak aşk vâsıtasiyle olur.
112 . ^ r .j 'j / ٠J r - O 'j f
،İ^ 1.
Âştfct ger zin ser û ger zan serest, A k ıb e t mârâ be d an sû re h b e re s t. Aşıklık; gerek bu başdan, gerek öbür başdan olsun; akıbet, bizi ٠ tarafa götürecek kılavuzdur.» Bu beytin izahında şârihlerin müteaddit kavilleri (deyimleri) vardır. Bazıları (Zİn ser) ile (Zan ser) i hakikat ve mecaz ile te ’vıl etm işler; ،Aşk, aşk olduğu cihetle, gerek hakikat ve manâ tarafından olsun, gerek mecaz ve suret cihetinden zuhûra gelsin, (Mecaz, hakikatin köprüsüdür) süzünce, neticede bizi o hakikat makaamma ve vahdet noktasına iletir» demişlerdir. »Allah kullarını sever, onlar da Allahı severler,. Nazm-ı Celîli muci bince, seven ve sevilen cemil-i mutlak, yâni Hazret-i H ak’dır. Bâzılan, o 1 3 3
Evet bil' odun parçası yjııdıgı vakit iııınan çıkai' 0[،! ا[ﻻuit'numuza aksetmesiyle yanan cismin ne olduğu farkedilir. Marsıkla, odaخ# ا؟kokusunu ayırd etmiyen bîr burunun, burun olmaması lâzım gelir. 10&
و ش ﻛ ﻮ زار د ﻟ ﺖ ﺩ ﺩ\ ﺳ ﺖ١ﻛ ﻎ
د د از
>ﺉ ﴀ ﺙ— ﺕ ﻭ
1 £ ﺓ ﺓ ﻕ٢\ ﻭku ﺓﺝ٢ -\ ﺓﺓ1 ﺓﺡ١ﺕ, Teu ü o ty؛.T' ؛,'\,tc.T-% dilesi Tabibi tlâhî. eâriyen “ ؛. zalmdafi anladı ki o, kalbe؛، zaifdir. Vücûdu âîiyettedir; fakat günlü bastadır>٠ ll f l
ﻳ ﺪ ا ت ا ز زا ر ى د ل
ﻋﺎﺛ ﻖ
ر ى د ل، ر ى ﺑ ﻮ ﺀ١ ي ك٠ة ي
k k l peyddst ez za rii dil, Nist bîmâri çü bîmârîdi dil. "Âşıklık derdi, kalbin iniemtsinden bellidir. Hiç bir bastalık, gönül hastalığı gibi değildi،'." Buradaki (Bîmârî-i dil) : tabâbetce mâlûm olan kalb hastalığı zanVâ ki 'a o da mühim, belki de tehlikeli bir ha stalıkdır. Fakat H a z re t ؛M evlânâ'nın îBîrnâri-i ﻻ11 اdemekden maksadı, ٠ değildir. Z â t . tabâbetle tasavvuf vs ؛lird e (kalb) ve (dil) kelimelerinin mânâsı ayrıdır. Hekimlik, kan deveı-ânına hizmet eden uzva (kalb) der k i ؛onun TUrk^esi( ؛yUrek) d،r. Tasavvuf ve ؛tirde ilham ların ve duyguların zuhur yerine (kalb) ve (dil) tab ir edilir ki, onun da Türkçesi : gönüldür. İşte bu gönlün hasta olması, hiç bir hasta Ilga benzemez. Gönül, insamn his merkezi oldngu İçin, onun İîtırâbı diger uzuvları da rahatsız eder. Gönülden maksad: tabâbetce belli olan kalb olmadığı İçin, hislerin m erkeri kalb midir, dimag mıdır münâkaşası açılmaz. Evet. ٠ ﻟﺔآ„ةhastalığı diğer hastalıklara tenze^ıez. Onun zuhUru da, seyri de, jztırâblan da bambaşkadır. Onun İçin erbâhmca kolay teşhis olunur, H ekim i Îlâhî de firâset ve keşif erbâbından olduğu İçin, câriyenln kalbi iniltisini duyunca, onun gönül hastası olduğunu anlayıverdi. 132
lifi
1>CrtrfiîHİ.
ﻟﻦ: ٠ هe y l e
yuvu!
t.'n ıi
h m /iir CÜ.M
D il ٦,'OTdu١V! ؛e sttlk, i l e ١ﺀﺩ٣ ﺍ ﺍ١؛ﺍ، ١ ﺍﺍ: ﺃ١"'ﻝ ﺓ
' M.
i t e
IJİİTJ(?! a şl:ı
ü te
؛؛d i ﺃ٠ ﻍ.ﻷ
٠ ' M e c a z ؛hakikatin köprüsüdür- SÜZLJ. h a k i k a t semtine mecaz kOprii" ﺀii ^S itasiyle geçilebileceğini, aşk-i mecaziye tu tulanlann neticede aşk ‘1 hakikiye ge ؛ecekJerini anlatır. Nakledileli Hadis- ؛Şerifde ise aşık ه1 ﻷﻻda iffetini mııiıâfaza ve aşkım $ z l ؛y ؟rek ulen kimsenin ؛şehîd olucagı heyân buyuruluyor. Demek, ki iffet ve ismeti muhafaza etmek, şebv'âni ve nefkâni bir emel beslememek şartiyle a şk ı mecâzî derdinden ölenler de şehid hükmündeymişler. ٨csbâ niçin?.. MdlUmdur ki aşkı Bir yere buzlanmak; açıkçası bir Cemâl ؟tutulm ak demekdir. Bir cisim bir yere ballanacak ٥1ursa gerçi s e r b e s t i , kaybeder, fakat miiteaddid bağlara tutulm akdan kurtulur. VeJevki mecâzi olsnn temiz bir âşık da. sevgilinin kulu, kölesi olur; diğer bağlardan kurtulub her türlü kayıddan azade bulunur. Ey yârı senin esirin oldum, her râtntadan halâs buldum, diyebilir. -Allah yulunda ilerlemek isteyen kimsenin herşeyden önce kendisine ayak bağı olacak kayjdlardan kurtulması, kalbinde bağlılık adma zerre kadar bir şey bulunmaması lâzımdır, iki kimse tasavvur edelim. Birinin muayyen bir sevgilisi yok. Fakat canlı-cansız sevmediği bir şey de yokf l g ü i i d e zurnaya, ؛ramamda kurnaya ؤşık„ kabilinden her şey'e liir bağ)ا3 ]ﺟﺎvar. Diğeri ise aşk -1 mecazi ile birini sevmiş, dünyâyı ve ötesini kalhinden Çıkarmış, yalnız dildârma a b t -1 kalb ve hasr -1 fikroylsmiş. Hor şeyden kurtulm uş, ancak bir râbıta ile bağlı kalmış, Âcabâ bir bağdan mi kurtulm ak kolaydır; y'ûksa inceli, kaimli; yüzlerce, binlerce kördüğUınlü rabıtalardan halâs olmak 111،؟- Elbetde tek bağdan kurtulm ak kulaydır ki, ( ؛yegâne hağ da bir mürşid-i kâm ilin himmetiyle çözülüverlr. İşte aşk-ı mecazinin, hakikat köprüsü olması; Hazret-i P ikin do : ﺀÂşıklık, no sûretle olursa ÛİSUÎ bizim İçin rehber-j hakikatdir. buyu',-. ması, bu itibar Ilo olsa gerekdir Voksa H&zret-İ î،'Tv!ânâ : ،،Renge incizah ٥ulayisiyle hıısûle gelen aşklar, aşk değildir ؛neticesi ııtaıııjj arlanmaya varan bir hevesdeiı ibâretdir,* buyuruyor. Şurası da vardır ki, erbâb -1 keıııâl. mccâzi bİT muhabbetle m übtelây-ı cemâl olanları eksik ve 0 yoldaki nazarları mânevi ciinübluk sayarlar. Nitekim ^îevlânâ Cami kuddise sirruhu : ﺀNâmahrem yüzüne bak milk ki gözüıı cilntib olunca, ٠ na uedâmet yaşlerij'le kilsle tdir.؛، demişdir. Ay'ı leğende nıüşâhedc ed iy o ru m ârü, ‘Ctınâl-i Hakki güzellerin yüzunde görüyorum , diyen Fiibrddain. ؛frâklye Şems-i Tebrizi H azretleri
135
ل'ا'ﺀ ؛اا1 ااااام1 .ا١ ا!اا
m،dıt،dh'
:,'? {اا'أ'ا؛ ا؛(؛ ل.م:ﻼااأ اااﻣ0
اا
|اا'أ1 ٠ م]أ،'
)nn:j,'d،،'de
n،’di ,'.r ،ıd ٠ , | ا. رأا ب. ' ا ا اI I ٠ ا ا٠١I.İ I،i L٠ . ٧،ا (ا، ' 1 ( ا ا,' ٠ اr 1. أ ا. ا.'( ل، ااا
م،{'ام؛
ا.1' ا.( ذآ1. ، أ ; ! ا )ل،'-
:،,'verler . اﻟﺪ.,م١ ااunlayabilmek ﺀا'ااا ا.ا١ اا,ل ا 'ا؛،ﺀد ؛اا.ا1٩ يل ٠ ﻲ؛ل ﻏ-gozcinu .'II، ' M u t i r m r d i d i i
Kainatın her zerresi, Allah'ın t ece IH aynasıdır ki, onJat;، (.Mazhar) vc Hakkin tecellîsine (Zâhir) denilir, Erfaâb-1 kemâl: her yerde ve her şeyde -Ihir olan 0 ccmâii sever. Dâzıları ise bu kemâl derecesine vâsıl olama hklan İ) ؟in aynaya bakam degil de aynayı sevmek kabilinden olmak üzere ;':؛-birden gaflet ve m antara muhabbet beslerler. frluhabbet ve merbUtiyet birinden kendilerini kaybedecek: kâinâtı, hattâ kendilerini maşukundan اا:,ا,(ret goreeek bir iıâle gelirler. .;Mecnun) diye şöhret almış olan (Kavs -I .,te bu kısım âşıklardan idi ki. son zamanlarında ziyâretine gelen (Ley y .11 ؛: tanıyamamış, Fuzûü'nin tasviri veçhile
,Bende olan aşikâr semin Ben ار٠! ق.!yoğum, ol fci var serisin Ger ben, ben isem; nesin sen ey yar .'.. ٧ er „ﺟﺔ. رsen isen; neyim m.en-i ة ة٣?,. demısdir. (Yunus Emre) İse, M ecnunun nihayet Leylâ’ya olan ilgisinden kur1 olduğunu ve m etâz köprüsünü geçib hakikati bulduğunu onun lisânın
dım söylediği ; ﻷ ﺍً ﺍ ﺍ ﻻ1\ﺃﺍﺟﻞ. ﻩki ben, ﺃ ﻷ£ ﺃ١1 ؛\ ﺓ١ buldum,
Leyla Leyla derken. Allahı buldum. beytiyle anlatır. İşte {zahir} sevenlerin aşkına {hakiki), (trsazhar) ı sevenlerin aşkına da (mecazi) denilir, İmâm-ı SLİyûtı (Câmi-ü-ssagir) ir،de, bir Hadıs-i şerif nakleder ki, m â n ası: «Bir kimse âşık olsa: iffetim mülıâİaza edip sırrım şaklamış olsa ve o halde iken ölse: şehid olarak vefât etmiş olur.■، demek d ir. Mevlevi ariflerinden (Şehid ؛Dede) bu Hadisi şu suret.■ lutıbüs ve tazmin eylemişdir ;
M ir.t-ı musaffa mı değil ruy-i di'uira!.. Kim: görmeyesin anda bugün Hakkı hüveydâ!.. 1 ذ؛1
. Lisânıı ، ٠ ١ f٠ ،r vr ،nvııhı parlak olsn «i» ٠ ١ > kın söylenilmemiş kalması ve söylenilmesi ﺀ'ا،ا. hisM-dilıucsi ٠ ١ »٠ ١ ٤ ٠ . p arln k d ır ;H azretd Pir, bir beytinde Biri, âşıklık nedir? diye s٥ r،lu. Benim gibi .،ursan alilersin cevabini. ,verdim.» dedirin، bild irir -İşte bu tarif; hem veciz, hem de beliğdir, Çünki sayfalar dolusu yazı .lar yazılsa, saatlerce sbz söylenilse .yine aşkın ne olduğu târif edilemez h attâ 0 tarifler açkın hakikatine muvâfık olmadığı İ ؟-in söyleyeni m ah cûb eder, . n u n İçin aşkın tefsirine girişilmeden, onun hissen ve zevken anlaşılmasına çalışılması daha parlak ve daha münâsip olur ,
115 ت
أ1ﺳ ﺜ ﺚ
ن
) د أ
د ر٠ا ا
ى
ن
» و
ر ر ﺧ ﺮد ﻧﺘ ﻜﺎ ف٠ ﺑ ﻮ ن ﻳ ﺸ ﻖ ا ﻣ ﺪ
Çüu kalem l i e r ﻻ١ً1ﻵ11 ﺃ ﺡ1ﺍ ÇÜTI b u ؛/; -ûmed fcaî-çm ber kod ş ik a fî ,Kalem ki çarçabuk yazıb gidiyordu. Aşkın tefsiri bahsine gelince « «,tehammiil edemiyerek yarıldı
lifi ﺗﻒ ت٠ > در ﻛ ﺰyr ﻋﺘﻞ دو ﺋﺮﺣ ﺶ ٠ﻧ ﺮ ح ﺗ ﻖ و ﺀ ﺛ ﻖ راً ﻋﺪق ﻛ ﺪ ت
A k l der ؛؟erka ؟ ؟gtl l i i t , ü k r de ٢ Ş er/ı-i ı^fc ئâşık i hem i ؛k ؛.jriift Akil. aşkın şerhinde çamura batmış mcrkeb gibi âciz kaldı. Aşkın* da, â ş ık l.n da şerhini yine aşk sbyledi.»
117
ﺋ ﺐ٦
اًىب اًﻣﺪ ﺑﺒﻖ
زوﺀا رو ﺑ ﺂ ب١ ٠ د ﺑ ﻠ ﺖ ﻻعf
 ftâ b âmed delü-i &ةﺀرة., G er ﺀجﺀأﺀﺀلbayed es vey ١٠٥ ı t â b ,
٠L IIS،ل؛ ل do ١-١را:،ا اا١ ا اا-، اﺀااذki İMŞJMJ 'ا.،! ا:ﻻأﺀ ا؛ ا'!؛1 ؛١ ا،اار, ' اII ' If ptnı،y٠r ؛u ؛ı dil suyu b a h v o r s t i ةا١[' ثﺀﻻآﻻﻣﻤﺊb u lıın ،؛.ı،،şdu
Bâzı şârilüer (Zin ser} ve ( اوﻷﺀser, lâfızlarından (;.idili ، ıııeczUb, ve tmec 2Ûb‘l üâlik) nıuraddır demişlerdir. B irada biraz tafsilat vermek ة؛zım dır ؛Sofiyys kitapları: ehl-i tarik i , ( ( ا )ئ'اذؤجmtcKÛbJf (sâl؛.k-i mec .zub), (meczûö.i ^ l i k , diye dört sınıfa a y ırırla r .Salik: 'Farlkate yeni girmiş, benliği henüz zâil ûlm am ış dervlşdir Metzûb: A llâhm cezbesine kapılm ış, fena ve istiğrak denizine dailp .ayılam ıyan ve kendine g e lm iy e n z â td ir Sidik . ؛. nıecıû b : S ülük ederek, bir hayii miicâhedeLerdcn sonra cezbe .ye tiitnlan, arasıra kendine gelse bile, m anevi saıhoşhık hali gâJib Qİ٥n d ır -Mecziıbd sâlik ise: Cezbesi sülûkdçn önce olan, belle: do n cezbe sev -kiyle 5'Jlûke girendir. E rb âh - 1 tarik atin kâm illeri ve kendilerine u y u l m aya lâyık o lan lar ؛-bunlardır. Dığer uç sınıfa Iiyulam az: uyulsa da bek Jenilen terakki husule gelemez. Çiınkl: Sâlik m übtedidir (acem idir , ذ m etzûb da kendinde değildir. Sâbk-i meczUb'un ise. şuur ve irâdesi bâz.n yerindedir. S ülük ve irşâd İçin ise. şuur ve İdrâk ş a rtd ır .
Aşk kelim esinin jukrolunm ası dolayı siyle Hazret-i M eviânâ. ona dâir bazı hakikatleri bildiriyor; aşkın m âhiy yetinin akıl ile kav ra m la mı y a ta , ğıti'i beyân ediyor :
113 حو ﺑﺎؤ و؛ ﻧﺮ ز ر م ءدr
ذا ن١ ,أتﺀ٠ ﻞ
ﺑ
ﰈ ٠ﴽ
ﺑ ﻮ ن ﻟ ﻌﻨ ﻖ
ﻶ ﺟ ٦ ' ﺍﺍguijem l ؟bra ؟:erh, i H Ç i، n ö h ■ ‘ ؛rc â-yem hacil baş em e z a n A şkın şerhi İçin ne türlü hey âna t ، la bulunsa 111, aşk a gelince: -
aşkın ،esirini h is s e d in c e - söylediklerimden nıaheûh olhriim .* 11 ؤ
ب ز؛ ن و و ﺋ ﻴ ﺮ ﺑ ﺖ
رﺑ ﻪ
Ç e r ç i 'tejsır-ı : l a n ; ; ةج' ذ7؛ةج, 1 | ﺃbv. ü Ut
y â n . ؛,
Hazrel-i Pir, hu .'.■١، ıi
٥٠٥١ ^ ^ ؛. / ؛٠ ؛،!؛؛
Mne
Yâni : «Kıyamet yaklaştı ve Ay. (ikiye) ayrıldı®.,» Ayet- ؛Kerîme. ve onun delâlet eylediği mucizeye işaret ediyor.
Nübüvvetin sekizinci ؛senesinde ve Zilhicce ayının onundan sonraki u.ehtabh gecelerden birinde Rasul-i Ekrem (S.A.V.) Mekke civarındaki ■ , Mine) de bulunuyordu. Müşrikler; bedir hâlinde olan, yâhud o hâle yakIaşmış bulunan Ay'ın ikiye ayrılmasını istediler, Aleyhissâlât Efendimiz ııubârek parmağıyle işaret edince Ay ikiye ayrıldı ve biraz sonra birleşdi. Müşrikler; Muna mm e d bize büyü vapdı. gözümüzü bağladı dediler. ؛; ؛kat o esnada >o!da buîünub. bir iki gün sonra Mekke'ye gelen Kaafile؛i kiler de Ay’ın varıldığını görmüş olduklarım söylediler. Bu kat'i mu'cizeyc, bazıları inanmak istemiyerek; A y’ın ikiye ayrılma ıGdisesi vuku bulmuş olsaydı. Dünyânın her tarafında görülürdü, demiş lerdi, Lâkin iddiaları doğru değildir. Bu hâdise, âni" olarak vuku bulm uş, ،lur. Evvelce haber alınmış, yâhud ilân edilmiş değildi ki. o anda Dünyâ1، ■ n Jıcr tarafından tarassuda çıkılsın da vukuu bütün insanlarca görül müş olsun •Filân gece Ay tutulacakdır» diye gazetelerde ilân edildiği kınİde. gökyüzüne bakm ıyan ve Ay tutulm asının farkına varm ıyan insaiıl.؛r yok değildir. Arzın kürevi olması, her noktasında Ay'ın ayni saatdc görünmesine mâni’dir, $u halde Ay, Peygam ber Efendimiz'!؛، işaretiyle iki parça olmuş ؛lâkın ânî olduğu için, başka memleketlerde nazar-ı dik kati celbetmemişdir, (İnşikak) sûresi Mekke'de nazil olmuş, müslürnanlığın en zorlu düşinanlarına karşı okunmuşdu. Böyle bir hâdise olmamış olsaydı, acabâ o düşmanlar ne yaparlardı?،. Maamâfîh, inşikâk.ı kamerin vukü’u, Çin tâ rihlerinde de yazılıdır. Gelelim beytin mealine ; H azret.ı Mevlâna bundan evvelki beyitde aklı gölgeye, aşkı Güneşe henzetmişdi. Bu beyitde de ayni teşbihi te’kıd ediyor. Aşkı, Ay'ın sathını ikiye ayıran mucize kuvvetine benzetiyor, Güneşe nisbet kabul etmiyecek kadar, parlak olan askın yanında, aklın pek sönük kalacağını ve adetâ masal gibi uyku getireceğin ؛söylüyor. : 6 6 ؛S ü r e - ı K a m e r : 1.
neşin d e lili j 'İTiP
.
؛
;
.
{ ؛iıiır ş d ir - O m ıı ؛١lr sı.nıı d e lil l â z ı m . i!i yiir çevirine
■ < v a r l ı ğ ı ti ti d
Lisandaki tavsif kuvveti, kalemdeki yazış ku d ret ؛ne kadar fa ،؛lu . kın hakkiyle tarifinde lisan yorulur, kakın yarılır, yâhur kırılır; hattâ İkan ile kalemi harekete getiren fikir de. aşkın anlatı İma ؛J öyle dursun, anlaşılmasında bile acil kalır. Binâenaleyh aşkı ani ata c s k .yine aşkın kendisidir Nitekim Güneşin delili de yine Cüneşdir. Onun ışınını görmek, sıcak .lığını duymak, yuvarlaklığını ve hacmini müşahede etmek, el bet de ha kında yazılmış târifnşfneleri okumakdan. yâhııd ■؛Güneş toir kür redir k Dünyâdan ؟ap olarak 105 defa, hacim olarak 127 ؛؛kerre büyükdiir. Sek düne yıldın, m uhtelif mesafelerde idâre eder ■؛diye ona dâir yapılan t rıflai'i dinlemekdcn daha ziyâde, G üne ؛؛, insana tiğretiı . 118 د٠ د، /
ﻏﺛﺎ ل
٩ا ز ر ى ار ا ب
ال٠دب رو ﺟﺎﻟ ﺴﺪ/ ﺑﺎ٠ ﺛﻌﻊ
£ ﺓ١ ﻱ' ﺝ؛e r ﺓﺓ٦؟ﺇ. ًﺍﻵﻷﺅﺓﺍﺍT f i t e d . ﺧﻮ٢ﺀﺁﺍ
Y؛çt dem nÜT-t, ﺓﻉ٢ \ﻝ,I
uG dlgc, G ü n c ؛deıı ııişa n
dihed
verse de, G üııeş ile r an, can 11 ü r ır n ﻻneşr
„,d e r
Gülgpnin mevcüdiyyeti Güneşin varlığına delâlet ederse de ttu dol ،bet pek sönükdür, Rûbu nurlandıran, V'ücûdünü parlak bir süretde gös ren Güneşin kendisidir. Bunun gibi aşkın varlığını ve nasıl bir tatil hfl olduğunu akil da bir dereceye kadar görür ve gösterebilir, Fakat on ğöstei'ib ahlatmıya ؛alışması, gölgenin Güneşe varlık delili olması ka tindendir , 119 /
M
ل
زا رﺑﻮن ﻮ ﺧﻮاب اود ﺑ I
و
ﺗﻒ
I
ﺲ
ﺑ ﺒ
٠اث
T ن
Jv
;
،> -
ﺃ ﺃ ﺓ٦ﳸv، ,ub ﺝ\ﺍ ﺓ | ﻟ ﻦ ? ﺓ١" \ ﻻ\ ؟\ ؛s ؛؛,٦TieT Çün betâyed . ﻻأب?ي؟in ؛؛٥kkaî kam er . ' داikî>e ayrılması mUdzesb Güneş gibi Tidıı'ıra gelince, gölge sin 111 ına '؛, l gibi uyku getirir ,■،
Evet; Aşk, imce Güneşe benzetilm iş . ٠،٠,،،،٠ I٠ ٠ -('؛؛,.'، meniıı yücelirini i.termek İçin 0 teşbihdcn fncii ed ،lrıü şj ،.'.Jiıkı t^'^ ;،،11.':؛, -Güneş marızû hıi'si denilen ve bizim D ünyânızla bildikle ‘،Iinıklenen birkaç seyyareden -tliflret âlemde, hakîkaten en büyük ve (‘ti |it'];،k cisimdir. Lâkin bu aza ıc.t ve nUrâniyyetiyle berâber, bir dereceye karlar, e n in tasvirini yapmak ,ımkân dahilindedir. M uktedir ressam lar ve fotoğrafçılar şöyle dursun ,Iifkteb çocukları bile bir dâire çizmek ve kenarlarına şuâlar resm etm ekle lııneşi göz önüne getirebilirler. Aşk güneşi ise, esirin hâricinde ve tabiat ‘ eminin fevkindedir. Binâenaleyh, o tabiat alemi dahilindekiler ) 1, ؛,çin u n ve aşk güneşinin, ne hâricde benzeri bulunabilir, ne de zihinde !..
123
ﺩﻭ ﲤﺮﺭ ﻧﺎﺕ ﺍﺩﺭﺍ ﻛﻨ ﺢ ﻛ ﺪ د ﺩﺭ ﺗﻤﺮر ﻣ ﺶ ا و٠ًا ﺩﺭ ا
Der tasavvur 1- ﺀقﺀora gûnç kû, T â d e r a y e d der t a s a v v u r
٥,
.C an güneşi zihinlere sığmaz ki, onun misli tasavvur ve tehayyii. edl* I،'ililsin..
Bu beyit : ﺍ.1
1
، ﻵﺝder i u
ü dar VıaTİc ٢ ﺍً\ﺓﻫﲅ, «
tıtısra'ı dolayisiyle vârid olacak bir suâl'in cevâbîdır. Farazâ biri çıkıp ly e b ilir ki: Can güneşinin hâricde misâli o lm a d a n ، kabûl edelim; fakat ,!؛tinlerde sûretinin bulunmasına ne m ân ؛v a rd ır؟. Cevab veriliyor ki: Can güneşi zihinlere sığmadığı İçin misli tasavvur edilemez. Çünki can güneş، '؛enilen aşk, esâsen sıfât-1 tlâhiyyedendir. S ıfat ise, bir itibâre göre, ayn-i zûtdir. Bundan dolayı, onun tasavvuru muhaldir. Zihinde ve hâricde mialllnin bulunması da gajn-' ؛miimkindir.
124
ﺀن و ب٠ ﺳﺎ ل٠اث ررىش٠ د٠' ﺟﻮن ﺑﺮ ﻛ ﺳ ﻲr ا ن، ل٠ﺷ ﻰ ﺑ ﺮ ء ,ÇÜ7Î k a d î s ’-i r û y 4 Ş e m siL d d in r c s i d Ş e m s - i ç â r iim a s m a n s e r (irr kd /İtl
141
اآﻳﺬا
ﺧﻮد ا ى در ﺟﻬﺎن ﺟﻮن ﺛ ﻤ ﻰ د ت
ت. ص ج'ن واﻧﺒ ﺖ ا ر را ا س ب٠ث H od garibi der cihan ç ü n ﺟﺢ77٦ يn ts ؛,
.Şems-i c a n bâkîst 6Tâ ems nist Hakîkaten Dünyada, Güne ،، ؟gibi aeâ ؛,b bir şey yokdur, Fakat CBI güneşi ondan daha acâibdir ki, eihan Güneşi ،ânî oldugn hâlde, can günc ؛ı hâkidir, OJ1UJ1 İ* ؟.in (dün), yânî geçmiş zamâıım İtibârı olmaz H aîret-İ Pir, bundan evvelki bejdtlerde aşk] Güneşe benzetmişdi. Bl zim âlemimizde, yâni Güneş sisteminde en parlak cisim Güneş olmakla .،،'berâber, aşka nisbetle onun da fersiz kaldığını anlatmak İçin Dünyâ Güneş kadar acaib bir şey olmadığını; fakat canları parlatan aşk gün ،. ؟inin ondan daha acaib olduğunu; zîrâ onun bâk ؛.bulunduğunu ve dün bugüıı gibi itibâri kayıdlara bağlı bulunmadığım bu beytinde İfâde e d yor . 121
; ﺟﻊ ﻫ ﺖ ﻏﺮد١ ى در ﺧﺎرج٠ئ ى وان ر( د ل او ﺗ ﺪ و ر ﻛﺮد ﻵ ﺓ ﺓﺍﺁﴽ ﺫâr\.c.dev v١£.ﺀﺅ٢ ؟١ﺏ ؟ﺍ ﺓ ﺃ.ierd ,M l t e n Vtem m\s ١ l-\ b tasr>Vr kerd Güneş, hâricde tek olmakla berâber onun tasvirini yapmak nıüm kt » dür ,* 122
از اسb j ﺧﺎرج
f
ﺷ ﻰ ج'ن
ن و در ﺧﺎرج ﻧﻄﺮ٠ود ش در ذ ﻳ ﻼ ﺀ جctm kili h a r ic âmed ez ﻷﻟﻊﺀ٠ل Nebvedeş ﺀﻵ١٢^ 'ih rt i d e r h â r iç TifiSİT■. «Can güneşi ki, âJernü esirin haricindedir. Onun zihinde de, h âr؛،d* de benzeri yokdur.« *٥
ı s j y k j < I V 1 1 ‘ وI ؛i ٠١ e b i l ] ؛a ، لب٨ < ، ' .١- ؛1 1 .' اا ا 1 اI و11 ، " I:II h 11 1 kl‘i''؛v ،1؛ ةﻫ ب1 ﻟ قءة،،ilil cemili: | ا ا، ٢' ا ا. اIII 1' ' ' ا1 ا،1 | 1 اولI I اي' اİtilân rfa. te ra k k i eylediği dereceyi ا'ااا، ؛'اا1د- \'\'اd erece sin in dilil 1-11.1
11 1 1 1 ئ٠\' I d L
ilJllld 1
h.LiJıınnıasındsn ile r i gelirdi" b u y ا اااlu B u n u n ü zerin e ik isi de y e r l^ iııd e ıı kiıLkdıkı, VI-' b iL'ibiilerine sarıld ılar ilk m u la k a stın yold a v e M cvlân â'n iîi d c ı d t '11 â v d c t g ؛. vuku buldü
,i.11 da rivâyet ediim işdir Hazret-i P ir ile Hazret-i Şems'irı ا]ﻻةbeti altt ay kadar devirt ؛:،etm .ve bu müddet halvet ve liyazatle geçmişdi Hazret-i frlevlânâ, evvelce — Pederinin halifesi b u lu n an - "آﻷآ.١ '٧ ' .ir b âıı d d riin frl uha kk i k -i Tir m izi) den hilâfet tılmışdi- Şems H u H l t 'i .le k en d isin e sem a e tm e y i ta v s iy e e y le d i H a zret‘! Pir; tâ lim v e ted risi bsrakdı. O nun fe y z -i irfârundan 11،,: rûn I ؛ilanlar. Ş e m s a le y h in d e ؛üylet١illiy e b a şla d ılar v e ﻻ ﻻŞam 'a g itm ogr :fıiechûr etd iler. Şam 'a g id işin in a sil sctoobii O radaki b ir frenk g u n rııiıi ıüslüm an olu şu , o m m ânevi m a k a m la ra y ü k seltilm esi itin d i. Şeım.'Jtı'11 .!؛Iiy h lb e ti. M evlân â'yü ؟uk le'sir gd sterd i- H alkla tem a sd a n ؟e k ild i . (- أ،] ا ا، اا ı.ırinde Ş em s'in bir m ek tü b u geld i. H a zret-i Pir, se v in cin d en , se:ıı ''؛.،ı' e t li v e tesir li g a z e lle r sd ylem e^ e b aşladı. H em de '|.-| ، ؛.g a zelleri, Şem s-i ' i d lizi İlâm ına n a zm ey led i- Ki ilâ y et figlu (S 1 1an k'eledj i Şam 'a gü 11 d et 1 b nem si d â v et etd i. o da t a b e t gü sterib yola ؟ıkdı. Şam klan K on ya'ya gr ■ .- ؛؛ceye kadar Şu itan V e le d , Ş em s'in arkasında y a y a n yürüdü- Şu edebi .d o la y ısiy le H azret‘! Ş em s'ın te v e c c ü h ü n ü kazandı v e h a life si o ld u
S u rad '؛bir İ1 USÛSU bildirmek lâzım geldi. Hazret-i P irin mesleki. Pey !؛amber Efendimizin sünnetine kemâliyle uymakdır. Şu İmâlde Mevlevilik : nnet yelil demekdii' Mltekim kendisi M e n h d e . - t K u r *âne-m, eger ٠
M cm Hak-â, Tek-â M u | m w İ 0 ج٢ ,i l k ü ً;ا٦ 'ث ذI k e s ec
.d â r e ın
أ ة ل أ1ة
-ج ؛
ا ا
.B ı â r e m eza v ü z in s d fin tı b izd re m Yâni : «ilen ؛kulj k n lc ؛-seni: K ur am n bendesi ve yiulıaırımcd-üJM ıılı bibin yolunun ، ا]غ&ألﺀﻻyân ؛, ayağının tozuyum. Eğer biri, ijonim 5 'ااﻋﻸ٢ ااا؛ اأا؛اbundan başka bir şey naklederse: ondan da, naklctdiği sÜ7.dt؛n de ،:٠ --Laıstz olurum* huyurmtışdur. Hâl bdylc iken, bâzı Bektâşı meşreb mevlı viler «klevlevilik: Yeledilik ve Şems ilik tiâmiyle iki koldur. Veledilor ,zühdü. Ş em sile r aşkı ih tly â r etm işlerd ir* d e rle rd i B u söz: h ez ey an ın ﻻﺀken d isid ir, S ö y le y e n le ri : ؛m a k sad ı: kirtil işlerin i ve M cvİânâ m eslek iy le te lif i k aa b il olm ayan h a re k e tle rin i d rlm rk iç in d ir ! ’؛le 'Jinroclid:r k i u ıc ١\^؛؛t g ؛ıı: kolu. şü'lit''u !. ؛K u ru lu ş tâ rih in d e .
اي:ل
1
I'.
٠ 'ﻷ,،!،ا)'ا ^ \ا،١،أ٠ ل٠ ؛ًا،،'،اا ا،اأﺀ٠«,.:g itti
ا';ا1 اااذ٠ ٠ ي 1 أذ،٠ ٠ ٠ ا}ا ا،لﺀآ،(„ا.أ، ا،ﺀ أ؛١ ' ﻻﻻةا؛güneşi
H ؛ızret-i ذ\ل0أ.- ( ة]ﻟﺔلSem )؛.,lâfzının zikri dolayısıyle bahsi (Şems-i Tel lizi.) hazretlerine intikaal ettiriyor, o mânevi guneşin benzersiz ziyasına karşı„ cihan güneşinin mahcUb nldu^ıınıı söylüyor , ٠ Şe:n ؛؛--i çârüm âsma,n) denilerek} Güneşin dördüncü kat semâya nis .’bet edilmesi, eski hey'etçilere !Astronom lara.) güredil H azret - ؛-Şems: nisbetinden de anlaşılacağı üzere Tebrizhdir. Evliyâ ,ullah HazarâtJRjn (Ma'şûkîr،) kism m dandır H azret - ؛Mcvîânâ.nin büyük 0 اا) ة،Sultan Veledi diyor iri: «Allâh'ın İışıklariyle ma ؛-şüklar،nm LLÇ derecesi vardır; (Hallâc -1 M ansur) birinci de ecedeki âşıklardandır, ikinci m e rte h bunun, üçüncü mertebede onun fev ' ;؛-indedir. Bu üç m ertebe erbâb); halk tarafından bilinir. Ma'şükin-i Iiahiy ;yeden birinci derecede olanları, âşıkların üçüncü derecesinde bulunanlar ,yalnız ismen bilirler, ikinci ve üçüncü derecede olanlar, tanıyam azlar -Jar.ret-İ Şems ise ma'şûkin-i ilâhiyyenin sen derecesinde bulunanlar ] ilandı.I
Eve'.. Hazret - ؛gizli olanlarından Şems, evhyâullâhtn (Mestûrin) yânî١ idi i'devlânâ'mn menâkibinl yazmış olan (Feridün S ipebsâlâr): «Şemsi, ٩'h'V );٠ ،nâ'd٥r. başka kimse anlamadı* diyor. H azret - ؛Şems, sırf Mevlâüâ lir .;ı.-ıısmck üzere Konya'ya gelmiş. Birincciler lıatıına İnmiş; ertesi gün اا: اااhi.fiısının dnündeki bir peykeye oturmuş: Şcn ؛s'in gelişini keşfeden -İlazrot-ı Mevlânâ da oraya gitmiş, diger peykede ve Şems'e karşı otur ,um: Her ikisi de bir müddet süküt elmiş ve lisân -1 hâl ile konuşm uş :J'.ır zaman sonra Hazrel-i Ş e m s Bâyezıd-i Bestâmi. karpuzun nas،] yenilmesinin sünnet olduğuna -» dilil kendisine haber vâsıl olmadığından onu yemeyecek kadar Beygam اere bağlılık gdstermişdi. Fakat Zâl-j Bisâlet günde yetmiş def'a istigfâr : derken, Bâyezid«)
Sübhâni* ١ ١ , ةa’zanif şâjli.H
Yâni : ••Bon kendimi tenzih ve takdis ederim, benim sânım ١ ١ ٠büyük. dür. ٠٠ demiş. Bunun sebebi nedir?» diye sordu. Hazret-i Mevlâ nâ da : Bayezıd, bir veliyy-i kâmil olmakla beraber Rasûl-i Ekrem ،S.A.V,) kadar mütehammil değildi. Onun için mazhar olduğu tecellivvat
Yârıi : I r a m ،■؛ا اا،'.'„ا، . ryJiyetı kim seye toşekkur etmek, in'ârn ve ik : ram gdren kimseye vl<-ld،ı.» Bir de Goriller ■ ؛nim etin açıklanması; Allah rszi oisun, filân zât ta n a şu iyiliği yapdi. denilmesi de nim etin ؛.-iikrU Ci'mdesindendir H azret - ؛Pir de t u lüzüma binaen, Bazrct-i Şems'in nâmjnı kemâl-i hürm etle yâdetmekle, teşekkür vecibesini yerine getirm iş oluyor , 126
اﺧﺘﺖ- ا ن ">؛ ﺟﺎن واﻧﻢ ر د ف ا ﻧ ﺗ ت٠و٠واﻫﺎ ن. و ى
in nefes can dâjnenem ber tâftest, B û y - i •p ir İ T M
Y u s u f y a fte s t.
“Bu Sirada can. Yustifün goıııJeğj kokusunu aldığı İçin, eteğimden Jjkalamışdir.» 127
',راى ﺣق ﺑ ت ا ﻟ ﻪ, ﻛ ﺰ
ﺣﺎﻟﻰ از ان ﺧﻮش ﺣﺎب K ez
f
ﺑﺎز
b e r d y -i h a k k - ı s o h b e t s u lh a .
B â z g it h a lt e z a n
hoş
h id .
“Yıllarca alan sohbet hakki ؛ç؛n, o hoş hâllerden, bir hâl ؛otsun îzâh et denıekde ve İlâve çimektedir ki:*
128 ان ﺧ ﺪ ا ن د و د٣ ا زﺑﻴﻦ ر آ
ﺑ ﺪا ن ﺛﻮد
ﻫﺪ
T a zem rn . u A id
u
i ,
u
٠د
ﻋﺬل و رو ح و
اساًةلآ
ه ة١ل ة ج ل ا ة ا ا' ةş e o a d .
H c tu d a u
ââde sa d ؟
"Tâ ki .yer ve gok gülsün. Akil, rûh ve güz de, arz ve semânın yiiz misli sevinsin.» Şarihierin beyânına göre buradaki (Can) dan maksad : Hiisâmüddin Ç elebidir ki. Mesnevi m ukaddim esinde: F: tu
145
mâm m iiu kadar yetişen mevlevî Arifi ؛t i, Şema-i M evlânâ'nın cazibesine tutulm uşlar ve : Peykiz, döneriz bir güneş etrafında, Manzftme-i şemslyye-i Mevlânâyız!.. demişlerdir. Bilfarz ٠ vahdet yolunda bir ikilik bulunmuş olsaydı, ikisinin de Sultan Veled’de birleşmesi lâzım gelirdi. Çünki arzettiğim gibi Sultan Veled, Hazret-i Şems'in halîfesi idi. Gelelim bahse ؛ Hazret-i Şems, Konya'ya ikinci gelişinde evlenmiş, Mevlânâ.mn harem dâiresinde büyümüş (Kimya) isimli bir kızcağızı almışdı. Yine bâzı kim seler Şems'in, aleyhine kıyam eldiler. G aribdir kİ bu kimseler, M evlânâ’nın dersinden ve sohbetinden istifâdeye alışanlar ve onu tekrâr tedris rahlesine oturtm aya çalışanlardı. Nihayet bir gece Şems kayboluverdi. A radılar, taradılar, izini bulamadılar. Bu defa Hazret-İ Mevlâ nâ da Şems'i ararruya çıkdı. Şam'a ve Tebriz'e kadar gittiyse de bulamadı. Fakat avdetinde: «Şems menem, Kamer menem!.. gazelini inşâd etdi. Demek ki Şems’in (Ma’şûkıyyet) makaamı Hazret-i P îr’e verilmİşdi. Konya'da Şems nâm ına bir dergâh ve bir türbe vardır, Şems’e bir sû-i kasd yapıldığı, M evlânâ'nm küçük oğlu (AlâLiddîn) in de kaatiller arasında bulunduğu bazı kitablarda. ezcümle (Eflâkî Ahmed Dede) nin (M enâkıbül-ârifîn) isimli eserinde yazılıdır. Bilmemiz gereken şudur ki Hazret-i P ir’in göz kam aştıran parlaklığı, Şems ile m ülâkaatm dan sonra zâhir olmuşdur. Ma’m â fih :
Öyle rahşende ki ol sem’a-i nûr, Şems-i Tebriz ana pervane olur!.. 125
ﻧﺮح ر ا ى ر د ن اذ ادام او
١ﻷﻛﺔﺛﻢ
dmed çünki dmed r t d ı i ﺀة Şerh/ ؛remzi k e r d .ı ez m'ûm-ı 0 , «Şems'i. nâmı zikredilince, onun rıîmet ve ihsan işaretinden bir mikdârım açıklamak vâribdir.» 144
akıllı ا|إ،؛.١ 'اذ،‘؛, ١'،ا١،ا1' اااآgomleginin kohmınm Mtmr'diLn duydun tla, onu kuyuMiıifi;، iken niçin görmedi،]?. K en٠ aı١ .Hazret-i Yakub da cevab verdi ki : «Bizim lıjiimiz. çakaı, şimşek gi hidir. Bâzaıt açık, h؛,٠Jİur . Bâ/aıı göklerin üstü»« çıkar, uturu- za،ı kapalı ,..rtiz; bazali da ay a ğ ım ız ı UsUnli göremeyiz Çelebi'nin recâsma karşı H azret - ؛-Mevlânâ Jtirâz ede rek :
I2S ل داوﻧﻨﺎ٠ ﻵ"ﺗﺔا ف ﺀا٠ ؛ىﻳﺎزا^ذىﻣﻤﺎ٠ف ﻛﺎت ؛ .L a t u k e l l i f n i f e in n i i i l f e n a K e l l e t e f h â m i f e la
ةا؛ﻻ
؛
ح'ة
?،ش.
«Ey Hüsâmüddiıı; Şem sin ahvâlini izah etmek hususunu bana teklif etme. Zirâ ben mânevi yokluk halindeyim. Anlayışını ve anlatışım azalmişdır, Onun senasını sayıb dökem em . dedi ve devam etti :
.
13
ق.ر ﺛﻲﺀ ذاﺗﻪ ﻧ ﻤﺎﻟ ﺬ و"ﻟﻤﻔﻼﺀاﻟﻤﻖ١اث"ﺗﻜﺎف \ ﺃ\ ﻗﺘ ﺔﺃ
k a t l a ً ﺍ١ ﻷ ﺓ٢ -0 ﺃ٩٦ ﺃ ﺓ ﺍ1ﺍﺗﺎ in tekelle] ev tesaîJe^ lâ yelil:, «Akli ؛؛aşılıda olandan başkasının, - y â n î , yokluk denizine garkolmuş ulan zâtin - söylediği her söz, zahmet de olsa, övünmek de olsa, dogru olmaz.w 131
إ٠ر م
ت ٠ س ر ﻳ ا:ث ﻫ
ء ت
ر ا
ا م
ك ٠ ;
ﻪ نﺣ ﻣ
اررا£ ن ارى٦
ح ﻧﺮ
Men Çİ güvem yek regem h'üşyar nist, Şerh-i an yâri ki ة٢ قyâr nist. «Şeııış gihi eşi ve benzeri bulunm ayan bir dostun ahvâlini İlâh i؛؟n ilen ne sOyleyim ki, bir daıııarım bile şn'nr hâlinde değildir.» l lll
\اا٠ أأت،' 1ا؛؛r '، „ 11١اا’اI،I ا،،،ا، و......او.I lnyui'uümuş'.u ti- Hakikaten, H s z r t t P ır'in ruhu kadaj n u ؛i١ ؛؛ze ;؛-b ir Vil cüd-ıı m ilk e rrem idi. Zaten .', ievlevilikde ؟ileye girmiş ve hiimjete başlam ؛:؛ -ular yeni dem işlere (Can) tâbir ederlerdi ki, bedenin kesafetinden k u r lu l^ a sl ve ayn-i rUh ninı^si iyin bir hayra yorm akdan ibâretdi . ! ؛te. Hüsümijddiiı Çelebi, Hj^rçt-i P ir'in Şcnrs ismini yâd etmesi س ■ﺀ -rine, Yusuf'un gömleğinden Jlaîrel-İ Yakâb'ım duyduğu kokuyu hisset mi ;؛Yâ Mcvlsnâ; ş ؟ms ile geçirdiğimi ؛1ا٠جhâllerden birini ukun î ؛ab buyurun ki. hem âfâk; hem enfiis, ıd r-j siirdi ile dulsun temennisinde -bulunmLişdu Bı'ıyi pîrâhân-1 Yûsüf yâftest*.،١ m;srsı ل1 جSLre - ؛: Ydsbi'deki
f ب١ ﻟ ﺔ٦ ذ و ه ؤ ا ر ﺟ ﺐ١٠ ؤ ﺟ ﻴ ﻤ ﻰ ﺛ ﺄ١ل ; ﺑ ﻮ
C
ﺔ
ة اً ﺋ ﻴ ﺎ ﻓ
^
ة ﻵ و ت\ ﺗ ﻜ ﻴ ﺌ ﺮ ﻏ ﺜ ﺸ ﺘ ﺰ ﻵ أ ﺗ ﻘ ﺮ ل
I
.
ز ﻧ ﻰ اً د ﻳ ﺖ ﺀ ف ; آ ﺣ ﻘ ﺎ ق١و
.ﻗﺐ_ي٠١ ﻟ ﻘ ﻜ ﺔ ا ش٠١ئ؛ئ\ﻋﺶ
ﻷاة ع ؟ اﻟ ﻤ ﻜ ﺆ اًﻳ ﻈ ﺬ ي ةﺷﺘﺲ | ئ| ف ء ﻷﺋ ﺔة ه
&
Yân ؛: ؛.٠١١ıı babamın J'îlîüne kuyun. Şıı benim göm]f i n i Edthrüıı de iyice görür (bir h ؛ıie) gelir. Jiiiliiu ﻻdeniri de b ؛،n :١٦r ,getirin ؛ık t ؛-ı ki k â file (Mısır'dan) ayrddı. (öteden) babaları (Yâkub) dedi k i : أ؛ﻻ،١ ئ-bu link tlemeîseniî, İüaııııı k i , ( ؛-imdi) YUsUf'un kukusuıttı dıiynyurıim: (Ya nindnkiler) d eliier : Allah'a yemin ederi-، ki, sen halâ eski . ا.berdevam) SIH. ta k a t m iljd.ci gelip de ،mu (Yakub nn) yiizÜJlP kflydu^ıı II da derhal (yeni baştan) görür bir hale geldiği zaman dedi ki : ﻻen size h ؛1miy&c٠ n ؛ı ؛eyleri Allahklan m uhakkak biliyorum demedim m i ?٠7؛، ‘..eklindeki İlâhi beyan'a İşaret olunm uştur eyh Sa'di (Kuddise sirruhâ) *Gillistân, urda der ki: «lîirij^ 0 ة1ااااﻻ kaybetm iş ﻻ ﺀاهY a’kûb A leyhisselâm dau S îîd ıı: Ey feviıer! n ı ii ii tv r t r , f l i r , s i l 1 . 1 Y r .- i.t ; 813.31-
1.1{؛
13 :آ ﺣ ﻮد ر د د وﻓ ﻰ د ش
f y
ﺀ ت را ا ز أ ﻋ ﻂ ﺑ ﺰ د أ د ق
Tü meğer kod merd-i Sû.fî 7!ﺀة،1ر Rest ra €ﺉ ٠ ﺓ\ﺃ ﺓ ﻶ ﺣh١ 2ed ٢ﺃﻵﺍًﺍ1 . Yoksa sen sofi degil misin?. Veresiye ârız otur ,.
٥ ola ا ﺀا ذ ﺀ؛' ل
mevcuda yokluk
Hüsâmüridin Çelebi، kendisinin hakikat zevkine acıkmış olduğundan bahisle, izahın lehir edilmemesini ve bugünkü işin yarına bırakılm am a sını reca eyledikden sonra, sofinin (İbn-ül-vakd) olduğunu; yâni geçmişden gelecekden saı-f-ı nazar eyliyerek, hâl neyi icâb ediyorsa onu yaptı ğını söylüyor. *Yâ Mevlânâ: sen sofi değil misin ki ; «în zumun büzgâr tâ vakt-î diğer،*
buyuruyorsun. Pek âlâ bilirsin ki, veresiye veri ؟ve gelesiye gönderiş, mevcûd sermâyeyi yok hâline getirir, diyor. HUsamUddin Ç elebinin bu sûretle İsrarlı İstirhâmı Uzerine Hazret-i JMçvlânâ da : 136
دا و
A f
ﺧﻮﺷﺰ٠ﻛ ﻌ ﺶ ؛ ﻟ ﺐ
jf
ﺧ ﻮد ز در ﺿ ﻦ ﺣ ﻜﺎ ت
G ü llem e ﺣ ﺔ ﺓ ؟ ﻫﺄ ؟ho ؟te t SVTM ﺓ ﻷ٣٠ Hod ti، der ؛ ا ? ﻟ ﺔhikayet gûş dar , «Ona dedim ki: Dostun sırrının gizli kalması, daha hoşdur. Ona vâkıf olmak içi» sen hikâyeye kulak ver ve mânasına dikkat e t . Cevâbını veriyor. Buna karşı Hüsâmüddin Çelebi :
137 ﻛ ﻔ ﺖ ﻛ ﺌ ﻮ ف و ر س ل ﻋﻠﻮل اى ﺑواﻟﻐﻣول٠ب٠ از ﻛ و ﻟ ﻧ م٠
Gu/،-i mckfû/ U ﺋﺮأ'?ألﺀ7 ﺟﺪاbi ة؛ﻵؤ٤, Bâz gv def am TTiedih ey bülfüdûl . 14اا
1 :ﺃ
ﺛ ﺮ ح ا ن ﻣﺤﺮان د ﺭﻥ ﺧﻮن د و وﻧ ﺖ درL" أل٠ ذﺋﻦ ي.ن١ ,Şerk&i in hicran ü m hûn-î cigef h samau buçsâî tâ ﺍ١ ٠ ﺍ٩ ﺍ1 ﺓﻵﺃ٢ ﺍ . Ciğerimi tan eden ﻷ آﻷﻻerânı؟ ﻻerbini; ؟imdilîk, başta bir اا»ة١ ﺀﻻذ ﻷ ا., rat
Ha?.r؛٠ ٠t-i Pır'in *yokluk, liâlind bulunduğuna ve Şems'm ahvâline dâir mâlUmat vermenin ؛o halde iken, gayr-i ksabil olduğuna dâir özür beyan etmesi üzerine; Hüsâmüdd؛n Çelebi : 133 ﻓ ﻦ ﻓﺂﻝ ﺟﺎﰒ١ ﰻﰦ ١ ﺗ ﻒ ﺫ٠ ﳒ ﻞ ﻓﺎﺭﻭﻗﺖ1ﻭ
Kaoie t i ؟evfvm câVuu١ Vâtsc.ıl \ ﺓﺃ٩ﺓﺕ١ ﺃ ﺃ١ ﺍﴽ ﺓﺃ ﻵ ﻳ ﺔ ﺕ,.kaattUT Oedj ki*:
اهﺀﻷ
doyur; ؟linki, açım. Hem ؟abuk ul ki vaki،, keskin
kılıç gibidir,.
13، ﻧ ﺮ ء ت ا ﺷﺪ اى رﻳ ق١ ﻳ ﺮ و ﺑ ﺖ ﻓﺮدا ﻛ ﻔ ﻨ ﻰ از ﺛ ﺮ ط ﺷ ﺎً ق ﺓ0 ﺃ١
t b ü d bâşsd ﺓ١ ﻕTef\k ١ N\st ، ؟ﺍ-ﻗﴼ, ﺓgâ^teu es ؛؛.art'\ i k Ey arkadaş« ؛٧arııı Vfi yarıııa demek, tarikat .1
(İbn-ül-vakd) olur
«şartlarından d eb id ir
Her İŞİ vakit geçirmeden tam zamkında yapana tasavvufda ( 1ﻷ0 -ﻷ1vakd) denilir. Bir de (ibn-ü-zzamanj tâbiri vardr ki, rüzgâr ne tarafdan eaerse o cihete dönen dalkavuk mânâsınadır. 14 8
Mi
; و ﺣ ﺚ. - ن طﻟﻢİ ل ﻟ ﺰ و ىL» ا
د؟ﻟﻤﻪرﺧﺖI ﺑﻨﻰf ا"ذق Â jtâbi kes vey in diern- ,fin، د ؛ﺀح Endeki ger pi ؛؛,dyed cünıle sy.hr Güııeş» « آطi m i aydınlatm akladır, Yörüngesinden ayrılıb biraz yak -) ؛anacak olsa, her ؟ey ' ؛yakar, kiil eder ,« 142 ﻓﺘﻨﻪ ر آ ذ ر و و > ر ز ى ﺋﺪو ى
"> ﻯ٠ ; ﻯ٠ ﺯ ﺷﺲ ﻟﻞ١ ﻥ٠ﺑﺶ ﺍﺫ F itn e
٦ﻱ١ ﺅﺓ ﺍ١ﻧﺎ ﺓﺫ
k î i , m e tim .
Piş ezin ez Şems-i Tebrki meguy. «Fiine, karşılık ve kail dökülmesini isleme. Bundan fazla da Şems-i TeliT؛î '؛den bahsetme.»
143
١3 ١١3٠-"١j٠j ٠٠jİ t / <s j > 3،>١
؛
١? r^ ؛yj
in ned.red afi ir ez âğâz gûy, Rev temâm-İ in hikâyet bâz gûy. «Bu hallisin sonu gelmez. Sen başlangıcına dön de hikâyenin temâmım söyle.« م .CÂRİYENİN DIÎRBİNİ ANLIYABİLtJEK İÇİN o T A B İB İ ١^L?N İN , p A d Iş a h d a n h a e y e t i s t e m e s i « ا دا
را٠غ Gûf't
ﺑﺮن ﻛ ﻦ ﺛﻢ ﺧﺒﻨﻰ د را
? ﻷجeh
;،'.'iri hane ٣ ﻟ ﺔ D u r k ü n hem h i \; ا'ا ة,' ' ااhîflÖH،’ UJ, ،?
أ؛ ﺀ غ ﺀ ح١ ﺑ ﻲ
« D ed i kir 1' >ذf ؛tk•،’ sıllı>ı l ٠/ ٠ ؛l.؛ ؛M e v k ili ;،; ،,٠-” ا ؛٠ف.١ ا ا, ٠ ااSil ا، ا،.، أ،، اا ل ؟،ل: ا؛،
açığa ve 1.1ا؛ﻷ ؟- . ﻹﺀﻷ.. saklamaksızın söyle 13S ق ﻣﻦf
* رداو و رﺀذ٠رد
ﻓ ﻢ ا ﺳ ﻢ ا ;ﻳ ﺮ ﻫ ﻦ٠ى P e r d e b e r d d r û b ir ih n e gu
ki men.
M î n e h u s b e m bâ s a n e m bâ p ir a h e n .
.Perdeyi kilidir ve açık söyle ki ben, gömlekli bir güzel ile yatm am ..
Küsiimiidditı Çelebi, hakikatin sırlarına vâkıf almak İçin, bahsin tam bir vlzullla açıklanmasını ricâ ediyor. Kendisinin kapalı ve İmâli sdzlere kanâat etmiyecegini bildiriyor. Mevlâna ise, Çelebinin makaam-ı ؛emse henüz İstidâdı olmadığını haber' vermek üzere : 133
ﻛ ﻎ " م ار ض ؛ ن ﻧ ﻮ د ا و د ر ج(ا ف ا ن.ﻛ ﻨ ﺎ ر ت ' ﻟ ﻰ ر
'ﻟﻰ
; ا ل
ﻰ ﻟ
G ü f te m e r u r p . ﺟﺆ٦ >؟ ﺓﺟﺪd e r c i l ؛
٠n\
kem ret m N l tu mâm ۴ ﻵﺓﻻﺍﻷ.
«,Dediııı ki; eğer 0, Dünyâda âşikârc .lorsa, Iie sen katırsın, ııe ııtıiH
ne ortan kalır.» 110 ﺀرال. آر زر ى ﺣﺮاد ﺑ ﻚ ا ﻧ ﺎ ز ٠را ق ; وﺋﺐ ج٠ د ﻛ ﻮ٠ﻟﺘﺄ٠ ر٠ A r z u m îh â k lîk e n d a z e h a k , B e r n e tâ b e d k û h r â y e k b e rg -i k â h .
٠
«Arzû göster, lâkin arzd ölçüne ve ، ehanımiilüne göre .istin. Bir saman çöpü bir dağı kaldıramaz..
150
٠6r Kıfk u miılj.v.'iıu't, yahu d verine >؛n.zâket, insanların bir kısmına Allah tararındım verilmiş b ؛r ؛؛imetdir. Bir ila d ؛؛d ؛$erifdc, meâlen ;
٠C e ı ١İih -J .ı-pfk
H a k , rıfk
s a h ib id ir
ve
rıfk t sev er. S e rtlik le
v e rm e d iğ in i d e
miiJnyemeile v e r i r . ، . buyurulm uşdur Mûsâ ve H ârûn Peygamber (A.S.}r meb'üs-ü İlâhı olarak F irav n ı : davete gidecekleri sırada ve
ö
١j ) ؛؛؟؟$؛
،Y ânı: .(G idini ،ıııtı yumuşak soz söyleyin, Olur ki nasihat dinler yalmd (Allah’dan) korkar *؛؛,. ,emrini alm ışlardı Rıfk ,j mülâyemet, kalbleri celb etmek hususim da ne kadar tesir gös .terirse, şiddet ve sertlik de d nisbetde aks-i tesir yapar -'Edebin en yücesine sâhib olan Peygamber Efendimize hitaben K ur : an'dy m
£ &
■
* . ؛İ P ، ! ؛. ■ ؛٠ ؛،'■ Yâni : »(O vakit) Sen A llah’dan bir esirgeme sayesi mi e (i ir ki, □ıılara yumuşak davrandın. Eğer (bilfarz) kaba, katı yürekli nisaydın onlar e t rafından herhalde dağılıp gitmişlerdi bile. Artık onları bağışla (Allah1dzn da) gün ab Lamım yar ligim m aşı m ipte. İş hususunda .u la rla müşave re et. Bir kerre de az metlin mi artık Alîn ،’؛a güvenip dayan، Çünki Al lah kendine güvenip dayananlar ؛sever ‘؛9. *؛.buyurulm ıtşdur Ayel-i Cebindeki (hiün) zamiri, llhud muharebesinde bulunan, husû .siyle onlardan, bozulub dağılanlar□ râci'div Hicretin üçüncü senesinde Mekke m üşriklerinin Medine’ye hücumları dolayı siyle vukû’a gelen Ubud muharebesinde. İslâm müeahidlerine bir hezimet arız olmu.şdu. Bu da fikr-i Peygamberi hilâfına, meydan muha rebesi yapmaya kalkışmakdan; bir de er ؛, mühim bir mevki ؛e yerleştirilmiş -olan okçuların mevkilerini kendi kendilerine bırakm alarm dan ileri gel mişdi. Hâlid bin .Velıdün, İslâm ordusunun arkadan kuşatması üzerini iki ilift) Sûrr-i TfthA ■ ،H. ( 0٠> Süre-i  b ı J n ır fin : mu.
. Tabib• ؛-ilahi dfciJi ki: l'.،ıl،şâhıı،،; jkrabâyı da, yı.Juımıyı d i ، uzaklaş Irmak süreliyle sarayı tahliye etdir ، , ' . 145 ﺰﺀا ﺣﻴ در د
ش
{ "دارد ا/
' ا ﻳ ﺮ م ذ ن ﻛﺒ ﺬ ك ﺟﺮﻫﺎ Kes neddred gûş der dihliz ha, Ta bvpünem z\u k e z tz d ؟izH i «Kimse koridorlarda bulunul، dinlemesin ki. bu eâriyeden bâıı şeyler 5٥rac٠ n ١ 14 «
و ﻳ ﻚ د؛ر ﺑﻰ٠ ا ' د٠ ﺧﺎﻟﻰ،ﺧﺎ ا ر ‘ ل۶ ف ب و ﺟ ﺰ ﻟﻤﺎن
ﺟﺰ
Hâne hâlî mand il yek deyyar TII, Cüz tabii) ■ti cüz keman bîmâr ni، «Ev boşaldı. İdinde hekim ile o hastadan başka kimse kalmadı.» İnsan; emin olduğu ve ifşa etmiyeceğine îtimâd eylediği bir kimse iîe yainız kalınca, esrarını ona açabilir, Hekim-i gaybî de eâriyenin aşk zntib. telası olduğunu, tâbir-i diğerle, nefsin; hevâ ve heves giriftarı bulundu ğunu anlamışdı. Lâkin o hevesin kime karşı olduğunu tâyin etm ek için hastayı konuşturmaya lüzum görmüş, bundan dolayı yalnız kalınmasını teklif etmişdi. Vaktaki sarayda, câriyenin yatdığı dâirede hekim, hastanın yanma girdi. İ47
ت- ر ; ﻛﺎ٣ر د ﻛ ﻔ ﺖ ئ
رم و
ر ى ﺟ ﺦ ﺀا س٣ة ﻋ ﻼ ح ا ﺣ ﻞ ﻣ ﻰ د
Nerm ü nennek gûft şehr-i lû kücâst, Kî ilâ'c-î ehl-i her şehrî cüdâst. «Tabıb-i İlâhî) hastaya yavaş yavaş ve nezâketle nerelisin? diye sordu v e : her memleket ahâlisinin ilâcı başkadır ded؛.. 1 5 2
"(> ل'اخlirdi' kilin , ١ﻃﺎد،ﻻ1 ااﻟﺨﻞ١' ذ٢ ا1ال-. ııkrniıidığm ... b # l ، ğ ı n kiilic ve ..?neyedir
H(,‘kim-i gaybi bunlsi'j. sormakla beraber :
14،? ﺑ ﺖ١ﺍ'ﺩ ؛ ﺫﺙ٣ ﻋ ﺶ: ﻝ٠ ﺩ ﻣ ﺎ
ﺵ ﺍﺯ ﺑﻮﺭ ﻉ؛ﺓ
J ٠r
jT
jf
ﺑﺎﺯ
٢١a k q i k i D cstber ١İ ﻵ٠ ﺓ١ﺟﻸﺃ'ﻝ١ ﺃ٠ ج، ةإ.nıîpü ra'îd ez cerr-i fe le k Elin * ؛n e b a M koydu Vt. feleğin Cifvr ü cefâsından birer Çflr،yeım١ birer süâl etdi.B
Tsbîbin ةﻷة ؛ederden cariyerun n.'ibı ru tutm ası 1. '؛nacağı cevablar e S nâsında Jiabzm hareketlerinden bir ؟eyler anlamak İ ؛indi. Y ân ؛hangi :memleketin ve hangi bir şev'in zikri esnasında darbeler şiddetlenirse .onun, hastalık sebebi .Jİduğumi anlayacakdı ,Burada bir süâl sorulabilir, Tabib mâdem ki hir h ekim i İlâhî idi . bir nazarla cariyenin hastalığı sebebini keşfetmek, bu gibi teşhisb isti ile uğraşmamalıydı d en lir. Hazret-i Mevlâiîâ buna cevaben diyor k i 1311:
150 ض ش ء ﺗو دذ ا٠ﻟﻰوا
زار ’ ﻣ ﺪr
ن ر أ-
ﻟﺪا ر٠ﻳﺎى ﺧﻮل
ÇÜTı k ؛i \ ًﺓﺍ1١ ًﺍ ﻍder ً ﺍ١ ؟ﺓﺍﻷﺓblled . ٠ ٩ bodrd ber ؟er - ﺍÜ L İ , e d . فﺀir kimsenin ;؛yağ[ 11:1 diken batinca, onu dizinin üstüne kor .*
151
اب رش
if
ﻛﻨﺪ
\ﻝ
د٠ور ﺳﺄ
T ez str-î süzen ر، ًاﻻﺀ. ةcü yed s e rt ؛, Y er
|لأها؛ا
ة ج
٢س
ئ
٢ة ء ل
l ١â leb
١. ؤ ا ? ة٠
kılıç ة،'ذا٠ ،؛, الkili • ا؛u.üeâhidh'l b'iz.iıl.'ıııtş. 1 ا١ا٠ا.''ا ا،' ا.. , اااا, dar savu.;jmuşdu. Musâdeme esnâamda biz7.il ؛Hasıi!■] J٠ :k]٠ii İ.ŞA.V'. I Eicn[iiirnz yaralanmış, Kaz:et-İ Hamza İÎG e٥ ashab şehîd olmuşdu. Donu ]؛؛ ؛rasında taraf -1 Risâietden, bozulmuş olanlara ذsik yiiz ج0ةterilm ck şüyle dursun, halleri, h atırlan sorulmak, kendilerine, tecelli oluninak iizere nezaket ve mü؛âyem et gOsrerilmişdi. Bahsolunan Âyet-i Kerimede Habib-i Edib.1 İlâhi'nln şu hareketi takdlr duyurulm akla berâber, aksi suretle davranılmış, yâni kaçanlar tekdir edilmiş olsaydı o kimselerin dağılmalarına meydan verilmiş olacağ، bildirilmişdir. Demek ki nfk u mulâyemet; kalbleriıı birleşmesine; şiddet ve hiddet de bilâkis nefretine sebeb olurmuş. Ayet-1 Kerimede bir nükte daha v a r d r Tevekkül mes'elesi. Bu mes'eIe: fdayr-i miislimler ve onların mukallidleri tarafından müslilmanlarıu İttıhâmına medâr olan şeylerden biridir. Takat bu töhmeti yapanların ve bâzlarım ızın vehmi gibi, tevekkül, sırtüstü yatıb gbkden zenbll ذ: جekmek inm esin ؛beklemek değildir. Nazm -1 Cehlin beyânı veçhile bir işe, müşâvereden sonra karar vcrib teşebbüs etm ek ve kemâl-: ' Allâh'1 , tevfikinden ummak demckdir. Çünki azim: bir İŞİ yapmıya kasdetmek, ve ciddî bir ihtim am la gayret göstermekdir. Hazret-i Mevlânâ, yine M esnevide : «Eğer levekkiil edeceksen, işe başladıkdau s o n r a et. Ekini ek. oııdaıı s o n r a A l â h ' a tevekkül ve ith n id gösteril, bereketi o n d a n bekle.« demişdir. Hülâsa: Çalışmalı ve muvaffakıyyeti *Allahdan beklemelidir ki: tevekkül bu demekdir. H er şehir ahâlisinin ilâcı ve tedâvisi başka olmasına gelince: Tedâvide iklim ve İtiyâdın n am '-ı dikkate alınması tıbbî kaaidelerdendir. tabide doğuh büyümüş bil. bedevi ile. buzlar arasında yetişmiş ve yaşamış bir eskimonun tedavileri her hâlde bir olamaz. ]Şehr-i ti'ı klicasti yâni "Nerelisin?» süâli de. tohdle mulitâc görülürse, nefsin (Em m ârel ve (levvâme.1 sıfatlarından hangisinde bulunduğunu yakhımakdır, denilebilir. Tabîb-ı İlâhi süâlleı'ine devâm ederek dedi ki :
118 y j ■■fT
ﺕ٠ ٠١ ﺩﺭﺍﻝ ﺛﻬﺮ |ﺯ٠ﻭﺍ
٧ ﻋﻶﻯ ﺍ ﺡ-ﺑﺮ٠ ﺵ ﺭ-ﺀﺫﻭ: Venderan şekr ez karabet kistet, Hîşi VİL peyvestegi ﻵ٠ Çî.stst. 1 آ-ا
15 أ؛
; ز د. ; ﺟﻬﺪ وان ﺧﺎن ﻣ ﺤ ﻚ٠ اﻋﺪ إل ﺋﺎ ر ى ر ﻛ ﻌ ﺪ، ﺀا ش
BeT dHed ٩ ﺉKar m u H f ﺟﺔ٢ ﺓﻟ ﻼ١ Âkılî bâyed ki han ber kened. *Sıçradıkça diken daha ziyâde balar. Aklili bir .d am lâîiındır ki o (likeni çeksin, çıkarsın.» Yoksa diken çıkmaz, bil'akis daha ziyâde saplanır.
ise ﻮد اﻧﺪ ﻟ
ه
آن ►ﻳﻢ ﺧﺎر
ﻳﺎ آزوود٠ د ت ﻟﺒﺬل ﻳ ﺮﺑﺎ A n hakîm-î hâr ÇÎ7Î üstâd büd, Dest m K zd ca >>ecâ m \ azmud. «O: diken ؛؟karacak hekim. üstâd idi. Elini gezdiriyor, taraf taraf tecrübede b u lu n u y o rd u . Hekimin el gezdirmesi, m uhtelif suallerle câriyenin derdini yoklaması demekdir.
157 ؛ق دا ﺣﺎ ن٠> ر٠ زان ﻛﺘﺐ;ﻟﺚ ﻋﻲ ﺣﺎن دوﺣﺎن٠; ﺑﺎز ب Zan kenizek ber ta rîk ; dâs tan, Bâz înîpursîd ft٥l-î dostan. *Hikâye yoliyle o câriyeden, dostlarının hâlini sordu.» Hekîm-İ îlâhî, câriyenin kalbine saplanmj ؟olduğunu keşfetdigi sevdâ dikeninin ucunu bulm ak İçin onu gizlice .!'açtırıyor; başından geçenlere dâir, hastaya hissottlrmeksizln, soruşturm alar yapıyordu.
ا ذا ٠
• İğne uciyle ،likenin başını arar, bulamazsa. d؛k n ٠ batan yeri ttîkrli giyle ıslatır.» 152 l
,١١٠۶ .٠—1 ١ ؛j j j ١٠-
o ١٠. ,؛.y j >j- J j
jj
jU -
H d r d e r pd §ttd ç ü n în d ü şp d r ^ d b ,
Hâr der dü çün biived vâ dih cet■âb. «Ayağa batan diken böyle güç bulunursa, gönüldeki diken nasıl bu lunur? Cevab ver?» Evet. Ayağa batan diken, deriye saplanıp kaybolsa bile, göz Önündeki bir uzva girmiş olduğu için, çıkarılm ası mümkin iken; bulunması ve çıka rılması insanı bu kadar uğraştırır. Gönül ki gözle görünmez, hattâ gayr-i maddî ve mânevidir, ona saplanan aşk dikenini, sevda okunu bulup çıkar mak iein elbetde daha fazla çalışmak ve uğraşmak lâzımdır. Ona da kes kin bir nazar ve m ahir bir el ister. Hazret-i Pir, şu hakikati bir misâl ile anlatmak için diyor k i : 153
(^-،٠. v * ı، ؛٠،؛u ١
؛J J
j
j
١٠-
Hâr4 dü râ ger bidîdl her hasi, Dest key bûdî ğamanrâ berkes i «Eğer gönüldeki dikeni herkes görebilseydi; gamların, kederlerin bir adama galebe çalması nasıl mümkün olurdu?
154
■V ،Jj١٠- j*■ f■ ?j u
j
j-؛.
J j T .*.j H،٠١U٠
Kes bezird dününü har hâri nihed, Har nedâned def ’4 a n ber mîcihed. «Meselâ biri, bir merkebin kuyruğu altına bir diken kor. Merkeb onu nasıl çıkaracağım bilmez, sıçranııya başlar.» 156
“ C driye , .[ ا' ا اII ١11,1 ﺍ، ﻝlekelini
Mi\ıbkıl
m ٠ıı١؛i[i ،>٩ ه ﺀ ئ
ba١ l؛
a bir şehir
؛
ل ٦،،!اا؛
1Ö2
ﺷﻒ ى از ض >ب_اﻧﻰ: ا٠ﺛﻌ ﺖ ﻣ ﻮ ن ب
ﺑ ﺶ٠ ; ر د ئ
ر٣ ﻋﻦ ث١د ر ﻛ ﺪ
0 ﺍ ﺓçü ١ı 1 | ٣٩؟ ﺍﻝﺀ، id\ c : ؟eh.T-'ı .ﻝ ؛ ٦- küda ﺃ،- ﻵﺍﺃ# ؛r b u d e s ti tu ﻟﻶ\ﺫﺃ < اHekim, ineni lekelinden M)rdı،./1
أ ا؛؛ ا؛ال
evveite hangi Çih،l]،ı٠ ؛chirdt ؛idin? diye دةا
ر ذ ئ' ﻏ ﺖ ﻻ ;ﺗﺎ;ىﻛﻌﺖور زا ن د ' ;دﺷﺖ٠ رﻛﺖ وو و وض 'ر دﻟﺔي NiiT ؛■؛,/؛.
٠ ﴽ١ ﻝ ٩ ﺍﺍﺍ١ ﻝ ü
R-cn-gf'i
TU ٧ ةı b z - î
kyn
ة
ﺖ ﻋ \ﺃ
der
ﻸﻳﺄ ؟ﺗ ﻭ 1؛
diğer ■negesl•
«Cariye, bir şelıir adi söyledi ve ge ؟di. Yüzüdün rengi ile n a k jıııı hareke. ؛değişmedi.« ةل،ل
ﺍﺵ٠ ﺍ?ﻭﺍﰷ'ﻥ ﻭ;ﻳﺎ' ﺭﺍ ﻟﻒ ﻳﺎز ﻣ ﺔ ﺗ ﺎ ز حﺀى و از ا ز و ذ ق 1 ﺃ0, ﻵ ﺃﻟﻠ ﺔ ﻷ ﻫ ﻊ4' < ؛١\'ﺓ ﻻ ﺃ ﺍ( ﻵ ﺃ" ؛
B a z g iijte î. c a y ﻻe
,u d
■mm 1،
b e tje k
T iem ek .
«Efendilerini ve ٠ -şehirde bulunanları birer birer sfllatdı; vc luz, ek rtıek yediği yerleri söyledi ,” 105
ﻛﺮد
u i
، ; ﺛﻴ ﺮ ر ث٣ث
د ﺮ ﺖﻧ خﻣﺌ ور٠ ا:ق ر ﻛﻨ ﻰخ Ş t ’bıT ؛elvr iV ? T ، T f ? ş
ﺓ,k a u ç Yitnu. ktssts k e r d ,T. أ ؛٠ ا ﻟ ﻴ ﻞ zcrd ■
C tİ n |
ش١ قف.ذ
'ﻲ ﻋ،...ا ك ﺀ او اي
ﻝ
ي اش,٣ ﺣ ﻌ ﻦ و ث١ل و ﻧ ﺮ1از ﻻ ًةﻓﺎk k k t o |
Ez makam
ﻵو \ا ؛أ ' |اﻫﺎة١ا؟ةأ ا
ii
Haccgân ﺉşehr
ﺋ ﻖ ﺀ٠
«Câriye; ıneınleketine, efendilerine ve lıem٩ «؛،r؛Jflrİ!ie tlâ؛.r hekime açık - yani. i^âlıâ ıııuJıtac olmayacnk siirctde - hikâyeler '(؛jyluytjrthı,’. 1؟؛0
ﻋﺒﻦ >ﺑﺎ ﻣ ﻐﺘ ﺶ 'ى داذ ت ا س٠ ر ى 'ﺑﻨﻰ ر ﺑ ﺌ ﻨ ﻨ ﻰ ى واﺛ ﺖ ﻫﻮش
Sûij"i K\ ؛؟sa ل آ ج ا أ ة أ أ أ أ ل أmv و ا ً و ة ة٦ل ا ل Şuy4 nabz u cesteneş dMt hi ■؛، mi
i
« ؛، eklin, bir tJra fta n câ riy en in h ik â y e ؟،؛؛y le m e sm e k u lak veriyor, bir taraftan da u n b ia V . n a liîlfi a ،ı ؛. . ina dikkat e d i y r l u
lfi .
ﻥ ﺍ ، ﺏ ﺀ -ﺩ ﺩ ﺮ ﻣ ﰾ : ﺯﺍ ﺾﺍ ﻣ 'ﺓ ﺍ ؤ، او ﺑﻮد ﻟ ﺴ ﺮ د ﺟﺎ ش در ﺑ ﻪ
Tâki nabzez ndm-ı kî gerded cihan, O büveti. ü - l etmeş der t i i ﻵ؛ دasta m 11 iıa b iı. h an gi isini sö y le n ild iğ i sırada ؛U îla n ırsa . câri yen in D iifiyâd a, ca n in in ne is t e d i^ a » ] j ؛ıla،-ak(h.«
1ﻷر ر دءود
١ول١ ر١ دوﺣﺎنو د
Döstân ii şehr-i örâ ber şümürd, ٠ ﺓ٠|
ISS
ﺍ
şeYvrd
Ta m m
ü
ةل9 ﺍ
در.• ■İ ا. ا؟رى \ر ﻛﺪ: ع-"T ﻝ،» ﻛ ﻨ ﺖ ﰻ ﻯ ﺓ٠ﱁr
ﻭ
G ull >ﺍﺃﺵ- ﺓo küdamest ﻭ ﴽ ﺓ ﻩ٦ ﴽ ﺓ ﺓ ﺫ١ Ber ser-î pül ﺀاﻻجkûy.i ğâî fer. *Iiekim, kuyumcunun mahallesi hangi yoldadır? diye sordu. Câriye de köprü başııda Catlcr mahallesinde c.vâbmı verdi.*
17
.
ﺗﻮد/ ‘ ا ﺣﻮا٠درﺧﺎ>اىت ﺳ ﺮ
G uft damstem ki rencet fist Slid, Der haldsat sihr ,id hahem niirmld. *Hekim, câriyeye : Hastalığının oc oldu^mu anladım. Seni çarçabuk 1)11 hastahkdan kurtarmak İçin himmet gOsterceegim, dedi.“ Ve şu nasihatleri de İlâve etdi :
؛
71
ن٠ ﻟ ﻐ ﻮا س ﺀ، ﺗﺎد ؛ ى ل دا ذا ﺟ ﻦ
اً ' ﺗ ﺜ ﻤ ﺎ ; ك
Şad 5 ﻻ ﺋﺔ . jâriğ ﻻﺗﺎً^?ﻟﻤﺈج ﻻk i 7 7 1 en, Afi kütıem bâ tû ki bdran M çemen.
«Sevin, diişünmekden vazgeç. Murâdını ereceğine emin ol. Sana yagmurun ؛emene yaptığını yapacağım, — yânî, sana âdetâ yeniden hayat verecegim. 172
ﺽ؛ ﱎ ﱎ ﺧﻮﺭﻡ ﰎ ﺍﺫ ﺩﺭ ﺭ, ﻣﻦ ﺗﻢ ﻧﻢ ى
ﻣﺪ
ﻣﻦ ﺛﻨﻔ ﺰ م
Men gam-î t ti mî h o r e m t û g a m m h o r , B et ،ü men m tfjikterem e: sad peder. F:
i
ı« ı
«Memleket - m em leket; ev * ev bikâyo otdijj ؛؛1'؛ل،1،ا،', 111• ا،،ا1 ﻻا,Juzlaudj ne de yüzü sarard ı .»
ie٠١١ jijf
ﱏ
ﻧ ﺮ ﺩ ﺑﺪ
ﻧ ﻞ
/
ﺍﻭ
ﺑ ﲎ
"ا ؛ﺑﺮص^د از ﺳ ﺮ ﻗ ﺪ ى ﺣﻮ ﻗﻨﺪ
İ b z - t ًﺫﺍbet İ . . İ Kod bud b\ g ؟2P٠T\d١ Ta bipurstd ﺩﻩSemeTkaudV ؟.u kaad -Hekim, tatil bir gülümseme ile Seıııerkaııdlı hirinden s o r m a y a ka » dar. câriyenin nabzı tabii bir süretde ve zararsız bir hâlde atıyordu ,.
ا0 ًا 'ﺛ ﺪ
ﺩﻧ ﺮ ﺩ
ﺥ
ﻓﺮد ﺷﺪ
ﺭ
ﺖ ﺭ ﻭﻭ ﻯ
f
ﺟ
م ﻓﻌﺪ ى زر
ﺑ ﲎ
ﻛﺰ
Nabz cest d rûy siirh ti zSrd şüd, Kez Semerkandi-i zer ger ferd şüd. «Fakat Semerkand'dan sorunca ııahzın hareketi artdı, yüzü kızanb sararm aya başladı. ؟iinki Semerkandlı bir kuyumcudan ayrılmışd،.* Hekîm-İ İlâhî, bir çok süâl ve cevabdan sonra eâriyenin sem erkanail bir kuyumcudan ayrılmış, sevdigi 0 kuyum cunun aynhgiyle tutuşub yanmakda olduğunu anladı. Yân ؛mürşid-i kâmil, terbiyesine aldığı sâl ikin nefsindeki h.evâ ve heves İbtilâsının nev'ini keşfetdi,
168 ﺭ ﻥ ﺭﺍ ﻥ ﺍ ﺀ ﺕ ﺍﻧ ﺖ
ff> ﺯ١ﺇ
ﺯ ﺭ ﲤﺮﻝ ﺁ ﻥ
ﺩ ﺭ ﺩ ﻭﺑ ﻼ ﺭﺍ
ﺍﻥ
ﺍ ﻣ ﻞ
Çün zi r m i r OTt hakim in râz ydft, Asl-ı an derd û ق؛ﺟﺔ.ا- ةbâz yaft. ٠ ٠hekim, ٠hastadan bu sırrı anlayınca 0 ؛derdin, o b elâm ı aslını ve sebebini bulmuş oldu.»
lift
إذا
از ; ﺟﻮن دل د ود.؟رر داﻧﻨﻞ ﻋﻞ ﺷﺮو٠' ; ت زود ر ط/ آ ن G ut ١ ﺓ"ﺍ ﻱ٢ ﺍ ﺣ ﺊtu ؟ur, d ١l ؟eued ؛ I t i r â d e t zud ter \ İ İ ؟-eued Kail»,؛.; iirruun mezarı olursa, nııırüdın çabucak hu ؛IIil. gelir .*
175 ﻣﺒﻨﺐ... ﺓ ﺭ ﺝ, ﺝ٠ ﻛ ﻨ ﺖ ﻳ ﻎ
ﺟﻔﺖ
م ﺧﺪﺑﻨﻰ١ا ا
زرد ر و د
G u f t P e ٩<j5 ٥m h e T k t k r k t SIT #
؟ ةأ1؛ Zud gerded da raerduvi >ı\ ؟t cü ؛t ٠
«*Ilazret'i Peygamber bnyurmuşdur ki: iler kim sırrını gizlerse, mil rSdıııa * ؟-abuk erer Ha?ret-İ Mevlâh^ bir beyit evvelinde kalbi, sır mezarına benzetmekle :
SudûriiJ-ahrar, kııbûr-u]-esrâr.
;
Hür olanların kalbi, esrar mezarlarıdır.» meseline îmâ etm iş kabre komılun bir cesed, orada nasıl gömülü kalırsa; hür lnsahlar.n kal bindeki sırlar da o aûretie gizli bulunur, demek iste mi ؛,di r : İkinci beyit ile de Hacetlerinizin husule gelm esi için » ؛sır saklamak hassasından yardım taleb ediniz. Çiinki nim et sahihi olan h er kimseye ha ؛،t d edilir .؛، Hadîsine telm ih eyleır؛i ؟Mesnevi’nin diğer b ir y erin d e: tLir٠
Gidişin, altmm ve mezhebin hakkında dudağım kımıldatma ve on،، lardan bahsetme,١> .buyurmuştur Sır saklamanın lüzumunu bildirdikti en sonra, bunun fayda ؛،، olacağını da temsil için Haz ret-i F ır diyor ki ؛ İÇİ
«Bej, Stiliا؛ااﺑﺈ أ، ا اketleri ،، لılü ؛bııür , ؛iresi II ﺗﺎ.'lıuktıriıiiı Mm iuiilnu ، ا1 ذ١١ ﻷ ي ﺀ؛'ا و،:، ١ ﻻ ﻷ. ﻫ ﻸ ا ﺀ, lada ر؛1:1,1 ﻫ ﺦ ﺀ ؤ، 1 (ال1٠ ا ئ١ LijT, k ؛ıt ؛، ، ، -
Renim sana "İadır.j
C
،1
Hak K u r^ n -1 Kerirn'inde : ٠ ﺻ ﺬ ة ة ﺳﻠ ﻆ i
l
i
ﺑ ﺚ ج٠ ب ﺀﺗﺘ ﻜ ﺆﺛ ﻞ Y â n i: .AndoJsim, ؛İı٥ kendinizden oyte bir peygamber gelmiştir Jti, siziıı sıkıntıya uğramanız | a ؛ök a ^ r ve güç gelir. üstünüze ç .k ؤﻻفk i d i l r . *tUminJeri cidden esirgeyicidir ؛b a ş la y ıc ıd ır ٠٣٥,“ buyurm uştur. AUâlıü zUlcsiaJin, bu âvet-i kerimedö: zât-i akdesini vasfeylemiş olduğu (Rauf) ye tRabİm) Sifatlariyle zikreytedi، ؛Peygam ber Efendimi؛؛, Rahmeten bt'âlem în olmak hayaiyetiyie, umûmen m ahlûkaata, hujL،siyle ehl-، İmâna karşı m erham et ve m uhabbet faal erile dopdoludur. ü n ü n vâı-ts-i kâmili bulunan evliyâ'ullah da, kendilerinde bulunan fa sb e tl Mubam m edlyy. derecesinde. Rahim ve şefkatli olurlar. Buna işâret olmak üzere I-lazı-et-i kîevlânâ. hekim- ؛İlâh ؛limanından câriyeye karşı miişfikaane sözler sLylefiyor, kendisindeki merhamet ve muhabbetin, baba şefkıtinden yüz derece fasla bulunduğunu İfâde ediyor.
113 / : اﻛﻢﺀب٠ﻫﺎن و ﻫﺎن ا ن وازرا
ﺽﺟﻨﻮ ﺫﺯﻛﻨﺪ١ﺷﻪ .ﺍﺝ Hü.u ü kam u razru ba ١ﻝ,ﺓﺓ ٠ m egu ■ ؛ G erçi ﻩ ؟ez tu k ü l . d bes t u ü ıpâdîşab. senden sik] sik] s .iiıb anlamak istese bile, bu sırrı kimseye .. siiyleme -Hazret-i Mevlânâ, bahis dolaytsiyle sif saklamanın lüzûmundan bah sediyor :
( ًوﻫﺎSûre-i Tevb. 1 ısa
ا٧ة
E vet. Akil, d im ağ rn ah fi،/, :،il i١'nr 1 ■الj. ؛؛.' Iاا. | لL'. ]'kik;، t Jtlr ;iki ilin ؛-ıssrı m e y d u n a ]؟k ar. Keza J c b i y y l E krem <S.A.V ل٠iııt]T^f ؛ünce r[iİ7٠ وإsonra 4 ،S ev r) m a ğ a ra la rın d a EİrientilişdS. I,âkiıı sonra, .!a n c a p a rla k ilg iy i, m e y ) d an a £ ık d ı v e b i t i n D ünyâ }،ılk ın ın ^( ؛î l e ٢ ؛.nl .k am aştırd ı H a z rs t-i M ev lân â s ır sak lam a k b a k k m d s k i tav siy esin d en sonra, d .ğ r u v a 'd l C c y alan cı v a 'd le ri ve o n Jarm nüfîiz ü re rin d e k i te sirin i a n la t,y e r ;
17S
اى اً ن ﺑﺔبﺀا.أ و ﻟﻌﻨﻦ٠*وﺀد
Va'üekâ vû m f h â y 4 an hakim. Kerd an rencû-rrâ eym en zi I . . Hekimin vitdleri ve 1 ﻵ، « ﻻ3 „ ا
٠
hastayı korkudan emin kildi.»
1 ; ﻗﻠﺒﻨﻰى دﻟﻒ٠ ﺀا اﺛ ﺪ٠وﺀد .
f
ا ﺛ ﺪ ﻣﺤﺎﻟﻰ “ا ئ1>ﻻﺀدل
Va ’d^Hü ؟ﺓﻷ٠ﻟﻼﺏ &؛؛٠# \ ﺓ١1 ﻳﺌﻴ ﻞ٠ﺍﻝ V a ’d â a b â ؟e.d m e c a l i ta se * ﻩ،.
.W d le r var ا كr ki hakiki oldu ki lirin dan kilلhe ؛،mi'١١a II verirler. Yine va'dler vardır ki, m eeâzî — yani, yalan bulunduklarından L- insana sıkıntı V. tasa getirirler.. IS .
ﻑ ١ﻯﺭﻡ ﺍﻟﺮ ٠ﺍ:ﳸ ﻭ ' ا ا ش ذ د و غ وو ان٠وﺀي
VtfdeA ekl-\ k r e m \ﺍ؟ﻭ,Tendtı V a ١de .-\
ﺁ١.ﺓ
eHl . . . ٢| ﺀ-\ Tebdil،
.،Kerem sahibi erinin va'di, seyyar bir İlazille ve eâri bir nakli! gibi dir. Nü ehil olanın va'di ise, infaz ve icrâ edilmediği t ؟،ııf dâimi bit has talığa benzer.* tastm ؛ya ettiği va'di tutm alı, y huri ■ m sey. bir vn'idde bulunm a malıdır, 105
17«
ﻳﻦ ﺑﺒﺎن درد٠در ز٠' ﺑﻮ ن ا٠١٥ ﺑ ﺄ ن ﺛﺮد.ى: ار ﻋﺎ ﻟﻌﻢr
Dane m ender i l i n pinhan $ﻫﺐﺀﻻﺀ, Svn ٠-\ ﺩ؛ser ﺟﺔ١ \ ﺓ ﺩ٠ﺓﺫﺍ ﺓ ً ﻋﺎﺓ٢ ﺃ ﻫ ﻮ ﺍ١ﺍ ﺓ ﺓ “ Tohum, toprak İçinde kabb da tflr ا ﻟ ﺮ ﻻ ا-geçince; unun sırrı.، İJUS ilinin yeşermesi olur.H Fuzülîniıı : ﺝ؛ ﴽ ﺓ ﻩtoprak zahm et <؛e k e ü # . u mce ﺫ ﺳ ﺔ B aş çeker, harmanların. â-râyif-i ﻵة؛ةﻧﻪ..!olur beyti, M esnevinin bu beytinden alınmış gibi geliyor. Eiger bir m ؛: sâi
vn ﻥir * ﻭ ﺩ ﺗ ﺪ ﻯ
f
» > ' ﻧ ﺮ ﻭ
ى ذﺀر ﻛﺎن٠رورش ﻛﻞ ة' ك, ﺍ ؟ﺓ٦ ﻷ ﻵ ﺃ٢١e i p % ■ i m ı k r e ge.T, ﺣﻸ٠ﻯﻻﻝeri ؛؟kep pâ1teTtd\ | ﺏ:١\ ١ ﺓﺃ٠ﺓﺀ ve gomii ؛gizil bulunm asâlardi, milden Sçîiıde nasıl terbiye ﻻﻷ«?turlardı M e v t i ; e t e i *Lüccet-ül-esrâr» isimli kasidesinde der k ؛: “Attjn ve gümiiş nedir? Güneşin terbiyesiyle renk alınış n p rak d an ibâretdir. 0 hâ *؛d hâlis altından ta t yaptıran kimsenin, toprak başına ol .(muş demekdir .Hülâsa: ünce gizli kalan şey, sununda m&tlûb veçhile İnkişâf ed er .Ehl-İ tarîkin halvetleri ve erbainleri hep bu maksûda m ebrddir ;Halvet de, erbain de, tenhâ bil. yerde atu rm ak d ır F akat halvet, Itiiid ,detle mukayyed delildir. Erbain ise kırk gün inıivâ etm ekdir Muallim Naci m erhâm der ki : Z lr A f u
serde o lm u §٠ § 4
P
i i
i l i
S a n k i e tra l ؛k e n d in i p dr l ؟٢ e p e p g a m b e r ١ û ١ u ın \١٠
1.4
*p ،d أşذوا؛, hıkın ım ل اااا٦؛ا,١'،.'ا- ؛ili '؛.itilin ،JJJUII أ: أ,زilil ،ini ،'ilini ilil, ااًﺀ-
١٠
,!؛İhtın kilbUl ettli.
1 ؛
P e ş fir ia u ıd
،ir،
la r a j y e l: d il
u ﺓﺍﺁ١ ﻵﻷﻷﺍii k s
ب ،"؛ةأﺀ،ﺑﻲ
l
i
“Sonra II tarafa hdzık, kafi vr ga^-ct a قil hlr iki
ة اً أ١-أ ﻳ ﻤ ﺎ أ
«.gönderdi
: Hazret.i M f la n s , nıühim bir nükteye temas ediyor t'Cihıı٥tr t‘tc ^؛،“.ı yere akıllı birini yolla üs, ötıa tavsiyede hııluııma derler. Bir İş gördürmek İçirr g ö n d e r i l , kimselerde hazakat ؛. kifayet V adslet bulunmaSI elzemdir. Bunlardan biri bulunmazsa m atlü '0 İşin husûle gelmesi şöyle durdun, büsbütün aksi zuhıır eder, Kifayetli bir sefirin dev !!؛tine pek ؟-ok hizm et edeceği; ehliyetsiz bir hariciye m eınbrunun da kii kametin başma gaile getireceği ş '؛:.pli es izdir Sefâret vazifesine Peygam berimiz tarafından çek ehemmiyet veril ' ي ?. H icretin altıncı senesinde hüküm darlara ve em irlere davetnam eler yazıldığı Sirada .id a ri götürecek sefirler, gidecekleri yerlerin ﻟ ﺪ ﺀ ذ ا-bi .len kimselerden iutilrah edil.mişdi MUslümanlikdan evvelki câhiliyye ؛-devri arablannm da sefâret vazi icleri vardn Bu İşle mükellef alan kimse ؛kabileler arasında âdetâ siyasi konuşm alar hizm etini لfa ederdi. İslâm ın zuhfirunda bu vazife. H azret -؛ öm es (KadıySllahti anhj'in u h d esin le bulunuyardu. Bundan, dolayı il ،؛ k ؛١Hudeybiye seferinde Peygamberimiz tarafm dan Hazret-i F anlk M ek ke'ye gönderilerek, harfe İçin değ ؛؛, ziyaret İçin gelindiği bildirilmek tenmişdi. Fakat H azret ' ؛Ömer, kendisinin k le k k td e dc bir ؟ek düşmanı olduğunu, Osman bin Affâıyın ise hısımı, akrabds, bulunduğum :, ٥ gön [؛؛irilirse daba iyi İş görüleceğini arznttiği İçin sefâret vazifesini İfâya Hazret-İ Zinnüreyn mcmfir b'jyurulırmşdu. Ocleliın bahse i
ise
دو]ﻋﺒﻦ01تو آﻣﺪ'د/"■L" < ﺑﺮ.و .. faU, زr
ر ز آذ: ي
Ta Seme ١ 'd U'M\h ١ﺍ1ﺍﻝ ﺍ١ ' ﺃdi، ﳎﺆ ٢ ًﺅﺍ ﺩﺍ- ﻵﳌﺄ ﺍze ٢ yt ' ١' ' \'ﺕ. ؛، ؛1\'' ؛ ؛.;\ ﺃ ﺍ
0 YELİ llEKtMjN, HASTALI.* TEŞ1ÖS VE PÂÜİŞAlIA ARZETMES، 181 د٣ ﻳﻌﺪ اﻧﺎ ن ر ذ إ ئ ص م ﺛ ﺎ ﺀ
ر د٠ ﻛﺎI دارا زان ﺛ ﺎ ًﺓ ﺓ ﺓﺍ
e s i bet Hast a.، m-ı şahı kevd, Şâhrâ zan şemme-î âtjâh kerd.
H e k îm -İ İlâ h i', c a riy c d e n bu m â lû m â tı a ld ık d a n s o n ra , k a lk tı, p âd işâ . hm lıu îû r u n a ç ık d ı. Ona c â riy e n in a h v â lin d e n b ir p a rç a m a lu m a t v e rd i."
1 ة2 د ﻛﺎن ر د را٠٠ ; آ ن. د و٠ ت٠م
’ م ؛ ذ ن ؛ ن دردر٠ لI ﺣﺎﻏﺮ
Gu ١t U t T an buned kân •؛,netAra Hâzır ârîm ez pey-î ؛Tt dârdrâ.j Dedi ki: Şimdi lâzım gelen tedbir, bu derdin tedâvisi İçin 0 adamı» g e tir tm e m iz d ir ."
183
; و، ٠٠ ا د ﻧﺮ ' ا ر ا ﺿﺮان ﻧﺎن ار را ﻏﺮ'در٠٩ ظ*ت٠ ا ﻧﺮ و Merd-t z e r g e r r؛ı b i k t zan şehr-i dür: Bâ zer ﺫﴽhiVat bidih orâ gurûr. "Altm ve zinetli elbise göndermekle kuyumcuyu avutub, 0 Ulak hirden dâvet et." 184 ﺛﻧﺑ د
ن را١ ﺑﺑم٩ن از ﺗ ت
ﻧ ﻌﺎ
ﻳﺮﻗﻰ
Çünfc-i 5؛ﻻ٤ دez hakim in ra ؛,enîcî Pcnd ora ez dti û ttm bcrauzûi.
اا ة٠
Merd m«، ü k i l ’a t - î b i s y d r ٠ا ى ة ي Ö٦ ,TTU ؟üd ez ﻶ ﺟ ١ ﺍ٢ u ^enendan bÜT١ d٠ «Kuyumcu bir çok mal ve elbiseyi gürünce onlara kapjldı. metilleketinden, çolugundan, ؟.cu^ıtıdan ayrtld،.* 191
ا د
٠١ر
ﺛﺎدﻣﺎ ن در-U د ; آI
' د. ش م١ﻻ ﺑ ﺮ ة ودار ﻗﻒ د ج E n d er a m ed şâdm an d er
5 ٤?ا٠ﺟﺔ٣ ﻵوةرﻗﺊﺀ, اkusd-i
i
m erd,
c â n ş ■ k e rd .
«Şahın canına kasdcttiginden haberi olmayan adamcağız, y o la çıkd ı.»
se 'in rle
'
،92
'- ب "ازى ر ﺋ ﺬ ت و ﻧﺎ د اﺣﺖ ﺧﺪ ت دا ﺧ ﺖ١ﺷﺮ.اى ﺣﻮ٣ﺧﻮن ا ؤ ةad taht, behây-î hişrâ hilJat şinaht.
E sb -İ t d z i b e r n is e s t
Muti
«Arab atına hindi ve sevinerek iiirdii. Kani bedeli olan hediyeyi elbise zannetti 1.« Hikâyenin başındaki şahsiyetlerden, pâdişâhın = rdhu; cariyenin nefsi; evvelki hekimlerin - mukallid şeyhleri; tabib-i İlâhinin = mUrş؛d-ı kâmili temsil eylemekde olduklar ؛sOylenilmişdi. Sonradan zuhbr eden elçinin =; akil ve fehm; kuyum cunun = hevâ Vii heves mümessili olduktarını, şârih-i Mesnevi Şeyh İsmâil Ankaravi beyân ediyor. «Sıddikiyet mertebesine varanlardan 1ا،ا؛٠en son zail o ،an şey. büyük' ilik arzusu ve başa geçmek hevesidir." demlmhjdır.
ı٠٠;ı
ا٧
ili ؛
ا؛اﺀ: ا-أ
;ﻻ،،1اب؛,ي1ﻻ,اأ،
١
١ jl ٠ u I jiü jt k c i، k S v iş iy r k t ifjd e
ve
!ااأأ'دﻻآ١ااﻵاا'اأ؟
n& aine geldiler ,. 187 ﺚ طﺳﺮﻓ اﺣﺎد ﻛﺎﻣﺎj - ü ى ﻛﺎ و ﻫ ﺪ ن٠ ز١ رﺀا٣"در ذ١واش
K e’y latif t ü d . ı kamil m .’rifet , ﻭ ﺓ ؟GTtdeT ؟e k T Ha ﻉ؛ﺍ.t u R٦1 a t
Dediler ki: E» 'لmarifet ' اe ؛an'ntda kim i ﻻ ل1 ﻵ، اnâılli iistaıl; seııitı ؛i e t ve sarvatm şehirlere yaj'ılmiş ve herltesce duyulinuşdur..
\%ﺓ را ى زر ر ى٠ ' ق ﻓﻼن ﺛ ﻪ از ه ; ى٠ اﺧﺬﺗﺎرت ﻛ ﺮ د ذ را |ًﺃ ﺍ
V I ؛؛eh, ez \) ﺓ٣ ﺓ٦ ﺅ-١ ﺣﻮﺁﺀﺓ٢ﺵ İHtvjâtx ؛ ؛.t U rd ﺓﻝ\ﺓ,i - t e T İ ١işte
bir
filan pâdişâh, seni kuyumca laşıh^na seçdj, Çünki ؛en büyük
ة ذآ، ﻵ[؛ ل ﺀ ة..
189
م
ت ( ر وزرو٠ ن ﺧﻞ1 ﺑﺌﻠﺚﺀ ا ش و'ﻟﺪ_ﻟﻢ, س١ي٠ى٠ا
kek. m
١١ﺍﻵﺀ٠ﺉ
H H jlr
٦'ﺩ
Ç-iin biyâyî hâ$ haşî
:ا٠ ﺑﺮ
e e ۴î U
ﻝ\ﺓ١١٦, ١
٤? ئﺀرtedim
. ؛؛u ا ﺀ ﺀ ﻧ ﺂ جelbiseyi, alfııa ve gümüşü al. Pâdişâhın n ed in e gelineo de has bendelerinden ve nedimlerinden ' Elçilerin müjdesi Uısrine :
insamn .١:,ا' ا،:)!ا،1 اîümesi, ٠ أا!لﺀﺀkazii ،،! ، ﻻاk:؛zi ud'ieosinds vefat etmesi di .ve <١،njşd]r.][،t]،ı٦ Halbyki, ecel- ؛m ؛isem ma: Bir ki ’ ”ﻵل senin yaşayacağı müddet Ecel-: ث؛؛ﻋﺊise hükm-i إا؛ذإإ-mucibince bayat müddetinin bitmesi m ânâsı nadtr Ktikm-i İlâhîden bâr ؛؛bir ؛ey olmadığından, b cr canimin bayat miiddeti ve emin bitmesiyle e canim in öl-me^i, ecel-i kazâdtr . ﺀ، اا]ﻻازsehebleri çpşitllidir: - Kimi yatflğmda ülür: kimini ،٠ ا yalnul O to m o b il çiğner, kimi d e n izd e bozulur, kimi bıçak] a. kimi kurşunla vurulur. Bu tebciller m uhtelif olduğu l ı â l d - bitim on kendisi b ird ir .*
194 ،SJP،.. j J 1،.
J
<Sj ، ؛j " ٢
d".
١٠-
JJ
y L ،!^ 1
D^rhayâleş \'zz ü mâl ü ™؛Merî, Git fi Azrâîl rev ân betî, ■؛Kuyumcunun hayâlin ti en, izzet, mal ve büyüklük sahibi olmak geçi yordu. Azrail ise oııa: Git bakalım, getirirsin, götürürsün diye târîz edi yordu,» Yâni, rütbe ve mevki hevesiyle yapılmış bâzı yolculuklar olur ki, o yolculuk, yolcu için cehennem olmuşdur. Hırsla, büyüklük ve zenginlik ؛ırz fisiyle yola çıkılır. Fakat ؟ikanın eceli gelmiş ol d uğun can o n . azrâil sorar ; .،git bakalım, muradına erebilir misin?» der.
195 ٠ ب ن ا دﺿ آ.را ز ن ;ﺳد ا ر ج
اﻟﺪر رردش ;ﻳﺶ ﺛﺪ ﻟﺬب؛ب y
l ١ ء ج ة\ ة ة ب٣ İ
Ender
a r ؛, m e rd -l ع ة٢ 1١ ل،
m
i ,
ta b i.
أ ا٠> garib kuyum cu, yoldan gel ince hekim-، rllihi onu pâdişâhın اI ا٠- V, I rıtııa g O tü rd i ؛..
اﻵا
Evet. Böbürlenmek hissi ve tehakkıım hevesi, insanın tabüıtine öyle kök salmışdır ki onlam ı kopanlıb çıkanIm as ؛١kudret-i llâhiy yenin vâsı tası bulunan mürşîd-i kâmilin irşâdiyle mıımkin olabilir. Yoksa en aşağı bir mevkide bulunan ,insanlarda bile kendi dûnundaki!ere böbürlenmek merakı vardır, işte bunun için, Şeri'aı-i Mubanjmeriiyye, o âciz insanlar daki böbürlenme fikrini baltalamış, bir seyyid-i Kureyşı ile bir abd-i H a beşi nin hukukça müsavi olduklarım bildirmiş, tehakküm heveslisi cebbar ve zâlimlerin burunlarım yerlere sürtmüş. Gassâniyye hükümdarı ،Cebele bin-Eyhem) i bir bedevinin burnuna yum ruk vurduğu için, ay rj yum ru ğun kendi burnuna inmesine mahkûm etmişdi. Suriye'deki (Gassân) mevkiinde İslâmtn zuhurundan 400 sene evvel bir Arab hüküm eti teşekkül etmiş ve (Gassâniyye Devleti) nâmını almışdı. Sonra bu hükümet. Bizans hüküm darlarının tâbi’iyvetine ve dinine girme ye mecbur oldu, 27 hüküm darından sonuncu olan (Cebele bin-Eyhem), Hazret-J Ömer zam anında Medine'ye geldi vc Müslüman oldu. Sonra Hac için Mekke'ye gitdi. Kâ'beyi tavaf ederken bedevinin biri, bunun ipekli ihram ına basdı. Cebele, buna hiddetlendi, bedevinin burnuna bir yum ruk indirdi. Bedevi, halîfe IIz, Ömer'e m üracaat ve dâva etdi. Hazret-i Fârûk, Cebele'ye : ■Ya ha smmı râ 2Î et, yâhud o da senin burnuna vurub hakkı nı alacakdır» dedi. Cebele : ■Ben hüküm darım , o âdi bir bedevidir» de diyse de, Hazret- ؛Ömer : «Müslümanlık hukukunda bunun ehemmiyeti yoktur» buyurdu. Cebele ; «Öyle ise müsâ'ade et de bu gece düşüneyim» dedi. H azret- ؛Ömer müsâ'ade etdi. Cebele, birkaç para verm ekle bedeviyi râz ؛etmeyi kendisi için b ir zül saydığı için, o gece m ؛؛,iv yetiyle beraber kaçdı. Binansa iltica ve orada irtidâd etdi. (Dinden çıkdl) Hâl böyle iken, bazı gafiller, bir külah kapmak, bir mevkie geçib bir hac kişiye kafa tutm ak için can atarlar. Çoğu defa da o uğurda bir m usi bete uğrarlar. Hazret-i Mevlânâ bu hakikati beyân için diyor ki:
193 LpJ -V.»I jii-M J Ur i ، ■Ak ١١٥ ،.■
1
l ؛٠ ،!' ٠١-
Ey şüde ender sejer bâ sad rizâ, Had bepây-i hîş fd sûülkazû. ..Ey yüz türlü n ١â ile, yâni, candan, gönülden râzî olarak kan ve sû'ülkazâya doğru giden .»
sefere çı
S û u lk az â: Bir musibete uğramak demekdir. Ma.lum ya. Bir ecel-i müsemmâ, bir de ecel-i kazâ vardır. Ikılk arasında ecel-i müsemmâ: Bir 1 170
"Tiı ki !ا١ ا،، أ ا أvisâliyj ؛؛fıb'i ,câriyi.' Jy(leş١lı١ اs 41، onun hasret ati '؛؛،، i ؛؛،İ l r s ü n ." 2Ü0
را ﺮ ﻋ 4ي ت ﺀﻳ ﺪ ا ن٠ ﺛ ﻪ د ر ١ﺟ ﻮ ﺭ
ﺑﺖ-دو ﻟﻲ
ا
ﺹ٠ ١ﺯ
SeVt hed.
ﺭ ﺩ
ﺟﻔﺖ
au m chti.y ﺍ ﺓ ﺁ
Cû|'v keTtTan. k'f Isohbet
ًةاًلاةذا.
„Pâdişâh ٠ ay yuzlii tflrlyey ؛ona bağışladı vc iki h٥srt‘،îe٥ty i hirlfi؛tirdi."
m
ﺳﻼ"د'دﻛﺎم،ﻻﻟﻼا; ذﻧﻰﻻ٠ ﺀﺍﻡ٠ ﻳ ﺪ ﺍ ﺭ( ﺩ ﺧ ﺰ١ ﺍ ﺍ ﻻ ﺀ ﺕ
n Tâ U
؛t ٠\
١ ١ ﺀ ﺍ,m
t
H
m
v n ie ttd I v
1
düY؛.te r lemâTa،
*Alt] ay müddet berinürad . ؛dıılar, iâriye de temâmiyle iyileşd؛,. Câriyenin kuyumcuya nikâh edilmesi, nefsin bir müddet İçin hevâ ve hevesine bırakılması demakdi. Çünki birdenbire konan yasak ؛nefsin hırSjni artırır. Onun İçin yeni sâlikler ؛bir müddet lıevâ ve hevesine terkedi lir de onlar, ٠ heveslerin münâsebet ؛؛؟olduğunu anlarlar ve onlardan bıkib var geçerler. Nitekim fe th i Mekke esnasında Rjsülullah ISallallahil aleyhi ve selem ) Efendimiz, ahâliye müsâade vermlşdi. Fakat Mekkelilerden bâzıJarı bu müsâadeye îtimâd etmedikleri İçin kaçmışlardı. Ebû Cehil ( ﻻﻟﺠﻪikrime) YemelTe d٥^ u ( ؛Umeyy K, HalefJ'in oglu (Safvan) da Cidde'ye fi.râr etmişdi, ikrime'yi, ailesi tümmü linkim) gidih getirdi, o da hu-ûr-u Peygamberide ınüsiüman oldu. Safvân'ı da, kabilesinden (bJmeyr s . b'ehb) gidih getirdi. Safvân liUîûr-u Nebeviye girince : ،öan,ı müsâade vermişsin, dcgru mu » ؟diye sordu. R sühillah : ،Doğrudur» buyurdu. Safvân : .Oyle ise mUslUman olmak İçin hana iki ay mühlet ver ؛dedi. İlazret-İ Peygamber: *Diirt ay muhayyersin► müsâadesinde bulundu. İşte Safvân'a verilen bu dbrt ay mühlet, nefsin bir müddet hevâ ve hevesine terki demekdi, Safvân, kdfr V،. ؛..irkil ؛kütidüğünü anladu Daha mühleti bitmeden evvel Islâma geldi. ﺍﴽ
ﻻوﺀو
j l دش٠ ;د. دوى ﻧ ﺎ دا ﻧ ﺎ \زا:ض٠شr ' “وﻧﻞ ر١ L S û y - i Ş fâ h in sû h
Icten cteş
b en â z,
T â b i s u z e d b e r s e r - i ş e r n ’-î T ı r â z ,
-O Tırâz mumunun, ٠ ٦ ﻷﻟﻖcariyenin, başı ucunda yansin diye kuyumruyu, izzet İ١ikrânı ؛٠٠ pâdişâhın yanıııa gö،ürdüler.w T ırâz; Türkistan'da bir memleket İmiş ki. güzelleriyle m eşh ır İmiş. 1 'a h a n 'd a da 'I'irâz isminde bir mahalle yarmış, Tırâzın güzelleri m eşhûı .ıklugu İçin، câriye oraya nisbet edilmişdir. 197
رد
م٠ ﺑ ﻰ ﺗﺔأ
ﺯﺩ
د اورا٠٠٠ ل٠ﺛ ﺎ
ﰈ٠ ﺩﻝ ﺫ١1 ﺀﺫﺉ ﺫ'ﺩ
$ ىذﺀd i d o ra faesi ،a ' 3؛.m fcerd
te٠ ؛ ؛ ؟.m
M a h z e n d z e r r a b e d ii
kerd
«.alı onu görüne, tâzimde bulundu. Altm hâzinesini ona teslim ctdi ^» 19 S ٠ ﻥ ﻉ٦\ﺍﰄ٠ ﺩt
ﺱ ﻛﻔﺖ٠ﺀ
r'ı
. ا'>* د٠آن ﻛﺐ;ك را د ن ح mzhj جﺀةأر.ü n
P e s k a k im e ş g u f t e y s u ltâ n - 1
An
k e n iz e k rd be d in
Ondan sonra hekim ),. ؛İlâhi: Pâdişâha ded ؛k ؛: Ey büyük sultan ؛0 ciıriyeyl bu efendiye v e r .* 199
اا ش ؤ ش ﻧ ﺮ د-"ا ﻛﺒﺮ ك ور و ا ﺗﺶ ﺛ ﺮ د
ن٠ا
آ ب ﻭﻃﺶ ﻟ ﻨ ﻢ
Tâ k e n i z e k d ؛؛r I’i.vâıle.ş hoş أﺟﺊ١ج٠ ي, Âfa-Î v a s l e ş d e f ’- i İTİ ﻻ،جş e v e d 5. \ ﺓﺍ
Evet !'ا،٠ ا ا. ا.,. -yâli’.ıd buğdaysı bu. yit. ili; ((.،tvi, yüiıud siyah vc Jiıdı n u r b ir ، ،.'؛،، ;؛I.j/'.m, ﻻعret ihtilasından kurt.J١،،ıı٠ ؛jimş oliudara mUhim tesiri vardır. Siyah vo yum uşak bir zülfün İhtizâzı, açılmış bir goncaya benziyeiı ,iki dudağın latif ve fitnokâr âvâzı, oldukla temkinli kalbleri biie titre tir k ik in onlardaki bu câzibe, kendilerindeki göz aldatıcı rengin muvakkat devâmı müddetincedir. Bir ârıza dolayıslyle 0 renk zail oldu mu, evvelce teshir etmiş olduklarım, nefret ettirm iye başlarlar. Evvelce onları görmek ؟؛-in can feda etmeyi göze alacak derecede fedakarlık göstermek istiyen .lere 'B ana görünme de kime istersen gölâin* dedirtirler Böyle m uvakkat bir güzelliğe âşık olanlar, sonra 0 vakitki hâllerinin ؟ilgililik olduğunu İtirâf ederler: hattâ nâdim ve mahcUb olurlar. Demek ki renk ile başlayan sevgiler, mahcUbiyyetle hitam buluyorm uş , 205
ﻟ ﺮ ى، ﻛﺎش ﻛﺎ ن ق ﻛ ﻒ ودى ا ل د ى١؛
ﺩ ٠ _ى
١
١ ﻖ ﻭﻟ ﺍ
ذ ق
١ت
Kaş kân h e m neny b iid i yeksen, Ta uereitl k n ı / ı bed döneri «Keşke o kuyumcu da ؟irkildik timsâli olaydı da o kötü hükme ramasaydı.»
ة ﻻ٠
Yâni: mâhud kuyumcunun helakine teşebbUs edilmesi) onun yüzüne bağlanan câriyenin ilgisini gidermek İçindi. 0 alâka ise dış güzelliğinden hâsıl olmuşdu. Keşke öyle güzel olacağına b a ş ta n a şa . çirkin da ilakkında öyle bir hiikUm verilmiş ve öyle bir teşebbüs İcrâ edilmemiş olsaydı. 206
رو ن و رد اذ ﺑ ﺸ ﻢ ﻫﻤﺠﻮن ؤ ى او ﺑ ﺜ ﻤ ﻦ ﺑﺎ ن وى اً ﻣ ﺪ روى او
Hun derli ؟ﺓ ؟eşrn-i bemçüu cûy-i ﺓ١ Dü ؟canA \meTi٠٦ ﻵﺓﺫamed ru.y. 1 ﻷ٠ «Dnun gözlerinden dere gibi kanlı yaşlar akıyordu. Çiinki yüzünün . güzelligij caııııını düşmanı ohnuşdm Yânî; güzelliği dolayisiyle hayâtına kasdedilmişdi. 17٢ا
2 [ب 2 ت إحﺀاﺣﺖ٠ !و '!•; إ١ب٠ﺑﺎد اران ار أم ﻳ ﺶ د خ ; ﻳﻰكﺀاﺧﺖ٠ﻧﺤﺮو د و.ﻷ
Btfd ezcm es bekî-ı â ﻋﻶ٢ ﺃ؟ﻷ.b'üYıl .Tâ bihord u piş-i diihter vûgüdâht Ondan soııra hekim » ؛kuyumcu İçin hir serbet yapdi. o da İçince kızın göîii ününde crimiye, yân ؛, hastulamb zayıflamıya ba ؟Jadı.» 203
رن ز رﺗﻬﺈورى ر ل او ﺀاﺗﺪ٣
ال او 'ﺗﺎ ذ.؟ان دﺧﺶ در و ÇÜÎI si renctirî cemâldi ةnevıand, Cân-ı duhter der vebdl-i ةnemand. «Kuyumcunun hastalık tesiriyle g ü z e l i . kalmayınca, ona karşı câriyenin de ilgisi kalmadı.» Kuyumcunun güzelligi, görünüşde yakışıklı olmasından ibâretdi. Huy ye tutum itibariyle kendisinde hi ؟bir ؟ey yokdu. Câriye ise dışa bakıb İçden gâfil bulunanlardandı. Kuyumcunun dış güzelliğine tutulmuş, yiizünün biçimine, gözünün rengine m eltün olmuşdu. Fakat içtiği ؟erbet üzerine tutulduğu hastalığın tesiriyle o sathi güzellik soluverince, câriye nazarında onun, pejm ürde bir çiçek gibi, kıym eti kalmanıışdı. Hazret-i Mevlânâ, münâsebet dolayısiyle zâhiri güzelliğe karşı olan aşkların de١ 'âm edemiyecegini anlatm ak İ؛؟ıı diyor ki : 2 .4
ﺑﻮدJ l j j . 'ا„ف ﻛ ﺰ+ﺀﺛﺔ ﺑ ﺪ ق زود ﺀاﻓﺲ ﺀ ى ﺑﻮد
îşkhâyi kez p ey - ؛r e n g i bilved, îşk ﺟﺎﺃ١ﻝ٦ ﺀﺓﺟﻞakıbet ■aeng، . biined. «Renk cazibesiyle husUlo gelen aşklar, hakiki aşk değildir, hevcsden ibâretdir. ö y le heveslerin sunu rüsvâlığa müncer .lur.» 174
ﻳﺂ1اا ﱄ١ ﺏ٠ﺕ٠ ﻛ ﺪ ﻡ١ ﻟ ﻪ- ﺩ ﺍ ؛١ \ ﺓﺍﺍ ﻥ ﻳ ﻰ ا ﺗ ﺣ و ا ن١ ر٠ر د ت ﺧ ﺮ ﺑم ا ز
E.U ٦'ﻩ ﺍ ﺁ ﻡ"؛ً'ﺟﺎﺃ١ ﺓﴽ١ ﻟﺘﺔzaYvrnA ü ر؛ةل-، ’ح.h t، Tlem ez bcrüy-î ü n
،
Be *. ﻵ٥1١١١nli i filini ki, dişlerimi ؟iıı١ | ﺀالﺀال٢ ي-yani. avcıların VİİCÛ imde),، ؛. . içtiği yariiliir kam mi d&kmÜ5İ
Kuyumcu. دا ؟.tasalanmasında kenti iiini ahuya، ti ikiye, file benzetiyor kllsk ؛.Üb-C'jyj alınmak ا] ا؟ذ،؛hurur ;؛p ':'.؛،i:ki.؛-i y'üz.Ulm.k İçiu tilkinin: diş leri k e m İ ؟İ]١ e-de filin avlanıp ri]flürı'،İT٢؛؛in ؛-kendi hâline benzeti ynrdu, Ondan sonrn da diyordu ki : 211
ﺉ ٠ﺉ ﺃﻑ ﻣﺪﻭ٠ ﻞ ﻙﻛﻘﻘ ﺫ١ ن- ف ﺧﻮن
ى داﻧﺪ ئ
f ؛.i k i i ş t e s t e m p e y - i m d d t .î m m M i <ﺀﺍﺃ1 ﺓ٢ ﺓﺓﻝm ٢؛.e k s b e d Kû'tv.ı T a e i
An
Beni nıhdılıuısn i، ؛.-in iildiircn، k .î im u ı uyuıııayavağını, y â n i in tik am SIZ k alm ıy arafın ı bjlııı ?"؛yor m u tu ra d a k i fmâdUn’1 dan m a k a d : K uyum cunun a k ljn ؛؛-ve ru h u n a nls .betle bayağı hnlar، güzelliğidir denilnhşdir S ana öyle geliyor ki : K uyum cunun nmaddnum dem ekden m urâdıı ge ؟-ici giizelligine âşık olacak kadar idrâksiz bulunan câriyedir. Daha değ rusu kendisini hev ؛ı Ve hevese kaptıracak derecede him m eti aşağı ulan .nefs-i e m m âred ir : KazTct-i Me-vlânâ
ıM île d
k.i
لﺀﺀآ؛ةﻻاكﺀاhÛT؛-■ t m en
m jsraiyle de : ' Rcşş ؛٩jtil bil k a t i l " ' r i l k Yâllî : ،ıKaatili, k ؛ı!i ile m iijdtl،'" l ;؛i،[isinc işâret c ؛n ıi;d ؛r ,
ًا اً ا
«Her Jiime ، اال١1 ، إلhı.s.'de ugrar.. Hadisi nnuklezâMncn ؛servet وذواﺀأر saâdet gibi, gençlik vc ﻻج2 ًاﺀ،،gibi nimetler dolayısiyle insan hasedden 1 kurtulamaz. Bâzan bu nimetler, sâlııbi hakkında k٥r؛؛un ؟.bir ceza olur -Meselâ YusUf Aley'hisselâm'ın senelerce Mısır zindanında kalmasına. Zil -leyhâ'nın salirini tüketen güzelliğinden başka sebeb yokdu, İlairet-İ Mcv lânâ bu nükteyi beyân İçin de diyor ki ؛ 'ر
207 د ﺛ ﺲ ﻃﺎوس ا ﻣ ﺪ ﻭ او او
و.اى ﺑ ﺎ ﺛ ﺪ ر ا ﻛﺜﺪ ئ
ة
Dü:pnen-Î ، ﺀﻻ' ا ةâmeâ perr-i ﻷﺓ
١ﺍ(ﻻ>ﺓﻵ ﺓﺓﺣﻞ
٠ a .i
؛u
١ﺓ٢٢-ﻷ ﺍ
*Tâvüs kuşıuııın kuyru^j ve kanadı, kendisinin düşmanı .،m uş ؛bir çok hükümdarı, kuvvet ve şevketi b.dürnUşdür.» 208
ﻥ٠ ﻛ ﻔ ﺖ ﺽ آ ن آ ذ ﻳ ﻢ ﻛ ﺰ 'اف
٠
ﺇﻭﻥ ﻣﺎﻑ ﺩﻥ- ﺭ ﺩ ﺍ ﻥ ﻣﻴﺎﺩ ﺀ ر ﻷ ةttiett an ahuyem kez nâf-i men, Riht in sayydd hitn-î 5 ■ ؛*رةmeıa, «Kuyumcu diyordu ki : Ben bir ahUyum ki, göbeğimdeki miski almak İçin bu avcı, benim saf ve temiz kanınıı diikdii.»
200
ر ا ﺩﺭ ﻛﻴ ﻦ
.اى ر آ ن روا
ﺗ ن٠ و٠ را ى أ.
راد'دشr
Ey menan ٢ ة ة ة, ا- اsahîâ der kemin, S et ١ﻵﻝ٢ ﺟﻠﺠﺎ٢ﺟﺎ€ ﻷ١ﻷﺧ ﺺ-ﻵﺓ)ﺃ ﺍ1\ ﺍﺍﺃ «Ben o kir tilkisiyim ki, postumu alıp kürk yapmak İÇİ11 pusuya sak. ]andılar, beni yakalayıb başımı kestiler... 17(:
ا؛ هﺀئ'جmükafat Vf {■< ﻻ٠ /،'،, [)|| NV.'■اااااﺀ | اا [ا ﻟﻴﺎا: ■ا. ٠ Â:ııi'i'td،' mııthıkm V ؛؛mutJiikns görulccckdir .
ﻻة
\ ﻡ\ﻍ٠ ﺩ ﻏﺰ١ ﺭ ﺀ ﺡ: W
ﻑ١
;ي1 اًف 'داﻣﺎرا ﺗﺎ
in cihan kûhesi ة/ ي ٠ يﺀ - أİ 7ةي؛ ا, Ari tıiâ & r â birnö ؛ireri .؟.a d a Bil diinyâ » ؛dağa ؛ijleriinii de ؛؛؛؛sl emmeye heı١ ؛،er. Akis ٠ s e fe ri btee "؛.âdc eder insan dağlık kil. yerde seslenince flks-i sadâ husü ؛c ﺺ ’أﻏses ؛söylenen kimsenin kulağımı akseder, Seslenen iyi söylemişse !؛jilece ;: ak ؛؛-de iyi d ir ؛kötL: söylemişse duyacağı Südâ da kötüdür. Dünyâ ise insaıı .ğ lu n ın yaptığı işlerin aksinden ikâl'etdii'. o içlerin mükâfât ve cezalann: içlerin nevine gfjre ؛.ik s d d irir K ur’aııda ;
ﺋ ﺔ، >آ ع
ﺗ ﻔ ﻲ \ ة ﺷ ؤا
Y â n i : ي»ﻻ اأ؛iyi iline 1 (ve hareket) de kııkınursı ب bu)ı ،؛,endi lehine kim de kötülük e d erse وilil da keııdi aleyhinedir ؛؟.« 'Uy-Lir اق-mu mdur. D kn : yâda böyle ûlduğıı gibi /ihirette de bbyledir, Cenâtı-1 Hak; meâlen H ilgU », اة'ل١ ، ؛-Kıyâjjıct g ü îiiîd c her Ç!il١ ıs. Dünyâda kaşanmış oldu guııa ve yapını ؟olduğu İçlere gorc m iika fal ve ceza görecek d ir. Bugiiu ﻻةİÜ111 yoktur, in san لUr kil kadar ililm e uğramayacaklardır« huy lir uy ’اﻻ
215 ك١ ان ﻛﺎ ت و وات دردم زر خ
اًن ﻛﺰزك ﺛ ﺪ ز ﻓ ﺰ و ز غ اك ﺍ١١ blguU Ü ٢ | ﺍﺃ ﺝerdçm \ﺀ٢٠ﺧﺔﺍ> ﺓ. An kemzek ﺀﻳﺞ٢ لZI ٠ ي ﺀﺀﺀر٣ ﺀ«جpak , ‘؛K uyum cu tu n la r ؛söyledi ١ لﺀﺀ1 أ ا ا ا ا-« ااilip “ ؛prak İiliıiıa giuli. C â r ؛١١ de açkdaıı ve lıastalıktlaii kurtuldu „ ﺍ.ﺫ'؟١
؟- ﺁ١ ﺀ ﺍ ﺃY 1 "
' \ ﻝﺀﺃ
rVM
؛Şahsi mcnfLİftt, yuhud nefsanl ﺀأأ؛٠* ؛١ ؟ljlr ﻻ1 ا[[د؛idduren. di،؛؛-،'er ti birle Allâh'ın bin '؛i&i!iı yıkmaya. cür'et gösteren ؛lir bedbahtın lâyık (jldft ﻻغ٠ezâ: Yii hüküm etin ؛؛ „ذك؛ebpfiSi, yâhud b ؛ı .؛ka birinin Inlikaııı â ؛etid ir . 212 > ﺩ\ ﺫ ؛ ﺀ ﺩ ﺕ٠ ﺀ ﺩ/ \ ﺍﻋﺬ٠ ﳌﺪﻝ٠ ٠ ﺑﺴﺬاﺧﻜﻼﺳﺖ/
>ن ﺑ ﻮﻧﺎ ن
Berm enesi im r iz ferda berveyest, H ûrt-i çün »TM« kes ذيﺀ٠ ؛ﻵﻫﺔkeyest. *Bugün batili isti yarin .İladır. Benim gibi bîr adamin ،؛Hru nasil he. der otur* ؟
Yân؛, kuyumcu diyurdu ki : .Bugün beni günahsız nlarak üldÜTÜyorlaj- Fakat yarin, yâlıud übürgün unlarm başına da gelecekdir. Benim gibi suçsuz bir adamın mes'uileri, cezasız ve intiksmsız kalamaz, elbetde bu hak ahnacakdır» 21 ئ
ﺋﻜﺪ اﻳﺎ ﺀ;از١ي دﻧﺎوf د٩ا
رى او اًذ- و ردد *
Gerçi ﺋﺔ١ ﺚ ﺋ٢ e ؟keıved ﺓﺓ٩ ﻕﻫﺈ ﺃ٣ﺓﺓ ﺃ
Bae ة] ؟ و. ؟-ل ة
o
5٩ ل أ ذ- 1 ٠ ١ ةلآ ا.اتلة؛أ جلأ
«Dıvanıı gölgesi bir müddettik UZSB. bile, yine ٠gölge divann dibine «.döner
-Yânı; insanin k a ti amelinin ce?i&ır Allahbn iradesiyle bir miiddet ge tikse bile, zamânı gelince ٠ceza gelir ؛-yapanın ayaklarına dtılaşır ve ya : kssjna yapışır, Nitekim K ur'an -1 K erim de
ş
ﺛ ﺟ ﺔ ئ٠ ﺧ ﻘ ﺋ ﺔ ﺗ د ز1 ﺗ ﺔ ﺗ ﺗ ﺔ ﺗ ﺟ ﺋ ﺊ ; وب٠ﺷ ﻪ
اد5، ﺀ-kjm, lerre kadar bir îıa ^ r İşlemiş ise, .n n n mükâfatını göre cek ؛kim de le rre kadar ؛tr yapını ؛ise .m m ؟eS sını görecek “!؟-huyu rulm uştur ,
(Tl I ^LHtvi ZikaL : 1 7 ب؛
21U
—ت ا د ش ي٠ ن; ل١ ب ﺗﺮﺀ
ﻧﻞ,! megn inûrâ bedan şeh bâr nistj Ba kerlman karha düşvâr nist. wR؛î.im ؛çîıı ٠ hakikat ؛؛ultamnm — yâni, AlJaJj celle. şâtiühû’nun — huzuruna çıkmaya jiin yokdur, deme. Kerim olanlarla İş görmek zor degildir.* Allâh ise ekrem-iil-ekremîndir. Fevkalâde Limid ve müjde verici olan bu bcyt-i şerifin. Mesnevi derslerine başlarken okunmas ;؛ve dersin :
؛Tl çtinîn fermud Mevlanayti mâ, Kâşîj-i esrârhâ^-i Kibriya, in ne necmest V. ne remJ.es، ۵ ne hâb, VaVıy-i Hak. m l l x alem b i s ı l . beyitleriyle bitirilmesi mesnevihanlarca adetdir.
.
.KUYUMCUNUN z e h ir l e n e r e k ÖLDÜRÜLMESİNİN, İLÂHİ i ş a r e t l e o l d u ğ u n u n BEYÂNI.
22
د ردن ﻛ ﻴ ﻢ١ ﻛﺜ ﺶ \ ن ﺛﻢ ﻳم,ودو ل ذ ل ل اﻟﺑد ﺑ
Kiişten-Î an merd berdest-i İ î t n , pey ٠ ٦ ٠iiiru id bud u ٩ ١ ٠ ٦ ٠z i n . «O kuyumcunun hekim- ؛İlâhî elinde Olmesi, ne bir iimmid ile, ne de bir korku dolayisiyle idi,. 221 ٠ﺛ ﺎ
از ﺑﺮاى
ﻟ ﻊ
اﻟﻪ
ﺋ ﻜﺋﺗ ش
او
'ا ﻣ د ا ص و ا ﻟ ﻬ ﺎ م.' ا٠
هn e k ¥ e$ ez beTııy-i îab'-ı 5ﻻﻟﺔ Tâ n e y k e d ernr ti ، اﻻ،؛7„- آİtâb 181
2 1 >؛
ﺀ ' ﺑ ﺖ، أ٠ ﻛ ﺎ ل ي؛1ا د
دﻓﻲ ﻋ ﺜ ﻖ1ز
ر ﺑ ﺖ٠ ا" ذدli دى٠ د٠ ٠ ﺀ٠ د/
زادي
٢uÜTtk Z ü . v i ؛؟âu ؟ﻵﻗﻶ٦ﺵ € mst ؛ Zatüd Taürde. ﺍ;ﻷﻫﺔmâ ﺟﻼﺓ7 ؟ﺷﺎ٢١ﺍﺋﺔ. *Çünkî oltilerin V* ؟lecekkrin ~ y ٤ n ؛, fani olanların — aştı baki Zira Ulii, 'bilim tarafımıza 1 ﺀأﻟ ﻞ ﺀ ] ؟ ج7. ﺀ
de-
Ve .biZim aramızda ma’şuk ve m uteber olam as .
217 دو روان رد ر ﺳ ﺮ.ﺛ ﻖ زﻧﺪ ر ﻟ ﻰ اﺛﺪ ز ﻏﻨﺠﻪ ﻧﺎزﺀ ﻧﺮ
Jçk zinde der revan ü der be'؛,٥r Her demi bâşed zi gonca taze ter . . l l a y y ü la y e z a l fl؛Htı m a 'ş ü k 'y h a k i n i n , y â n ؛. A lla h 'la aşkı, r u h d s . ؛su n, gtizde o lsu n h e r Itn goncadan daha ، ء ءi i ta ze ٠ la r ٥k d u ru r,»
Yâni, kuyumcunun yüzündeki penbeligin solmasile, ona kîirşı, câriyede elan a؛km zeval brılmasma benzemez. Allâh’ı sevenlerin muhabbeti, hiç bir vakit pejmürde olmaz. Dâimâ açık bir gonca gibi güzelliğini nıuhâfaza eder. Hazret-i Mevlânâ bu beyânâtdan sonra beni âh bir nasihat, hem de evvelce g e e n (A؛k> kelimelerine kâfi ve kat'î bir tefsir olmak üzere buyuruyor ki:-
218 ي ﺑﻠﻪ ا'ﺑﺪا ﻱ
ﻭ
ﰷﻭ
و١ ﻖ
ﻋﺜ
ﺍﺯ
ﺇ ﻛ ﺪ
ﻵ ﺍ١۶ ﺃan bugzm H cümle e # y â . X â j t e n d e z t $k - î ةk â r داk e y â ■ ٠ ٠ zat-ı fitell ü âlânın aşkjnJ ihtiyâr eyle ki, bütün eııhiyâ ve evliya haıarâtı O’n u . s؟k-ı feyziyle saâdet ve şerefe nâi، olmuşlardır.»
.
Hem de bu hususda ümldsizlige düşme.
18
Oınni lıiı t,4kı ؛. f,11 ı i ؛................. . l1■،/ ؛d ؛:■ bedâv ؛ı »؛arak ge miye almışlardı . ..nlaı ı ı ؛11 ، ؛. ı ' ١:-. ■؛geıtıiyi sakatladım . Çünki ite I ,m ■11y٠ n de zâlim bir hüküm dar ,،•،؛؛،iı N■■ U؛J u ■ 1 :؛aylam gemi ve kayık görürse ab،-؛,ediyordu -Öldürdüğüm çocuk büyüyünce kâfir olacak, sâlihlerden olan baba .siyle annesini de küfre sevk edecekdi, Ona manî olmak için kendisini k a t ietdim. Dıvarın altında bir define vardı ve iki yetimin ır ■؛-٥Iı idi. Büyü dükleri vakit defineyi bulsunlar diye d ivan düzeltdim. Bunlann hi ؟biri ni de kendiliğimden yapmadım; A llah’ın em riyle icrâ etdim . dedi , 223 ٠ و و ر ر ﺟﺮ' ب١ ز ر ق ا د١ ذك١ ،_'ﻟﺮا٠ ن ٠ ااد أودﺀ٠ ﻓﺮ٠ ج ﻼ ﺑ
Anki es Hak ydbed ة,vahy ü cevâb He ٣ \ ؟ieTUtjed. buned ap-1 süT، ab٠ “Allah'dan iltiam ve cevâb alan kimse, her ı,e buyurursa, doğruluğun «؛.a kendisi olur ,Binâenaleyh Hızrın û 'çocuğu öldürmesi gibi, ta b ib i ilahinin kuyum -cuyu zehirlemesi de, İlâhî ilhamla oldugu İçin doğruluğun vc isâbetli h â cketin ta kendisi idi -:. 224 روات٠ ﻒ ﺧﺌﺖ اﻛﻞ آﻛ٠ . ا ي ا&'ل ا ﺳﺖ٠و د ت ﻃﻞ١ ا دتو ددت A n k A c a u b ü h - ؛؛,e d e ş e r b i t k a td
revast
M b e s t û d e s t-1 h d e s t - \ H u d a s t ,
«O zât-i şerif ki, manevî hayat vermek kudretini haizdir, biizniUâh unu öldiirınüş »İsa da lâyıkdır. Çünki Allah'ın halîfesi ve naibi — yâni, vekilidir—. Onun clî, Hakkın yed-i kudretinde demekdir.. H azret-i Mevlânâ, Mesnevî'nin diğer bir verinde : «Allah, açıkça görünmediği için Peygamber onun naibidir.» der. Nâib ise: Vekil demekdir. Silsile- ؛nübüvvet devam etdiği müddetçe niyabet vazifesi peygam berlerin uhdesinde idi, IVvgamber Efendimizle, peygam berler silsilesine nihayet verildi Jı ılı ■il'•■1 ؛ri؛،> vâris-i kâmil-i Mu. 183
«Allih'ın I!iıır ،< 1؛ااا٠ اااا dürm edi .،.
. ,
g o lm ı u İ L n
y iıiı
،, pâdişâhı» 1( اا،٣اذ؟ذ ا١0 » اأ-ot
222 د ﺣ ﺪ ق٠إ
ﺣﻤﺮ
م ﺀﻟﻤﻖ١ﺀ
ﻧﺈد
\ ﻛ ﻧ ﻰj> r l آ ن
در١آ ن ر
r
A n piiserrâ keş hızr bübrîd halk د S îrr-î an ra der neyahed âm h alk . «Hızır aleyhissclJmın, bir çocugun bö^aziîj kesip öldürm esinin Sirrj. m a\'âm ٠ J n ؛ıs anlayam az."
Kuyumcunun hekim- ؛Îliihî tarafından zehirlenmesinin; pâdişâhın arzüsu üzerine dtgilj Allâh'ın emir ve ilhâmiyle olduğunu Hazret- ؛k,'Ievlânâ İfâde etdikden sonra, Hızır aleyhisselâmm bir çocuk öldürmüş olduğunu ve cndaki hikmeti herkesin anlıyamayacagım söylüyor. Burada :
ﻷﺍ ﺩﻫﻎﺀ٠ﺓ١ ﻱ؟ﻓﺄﺀ١ﻍ ﺩﻣﺬﻋﴼﻣﺎ Yân'ı : «Yine gittiler. Nihayet bir oğlan ؛ocuğuna rast geldikleri za. man o, lıenıcn bunu öldürdü™.„ Nazm.) Cehline ؛şâret ediyor. Kelimullah Hazretleri, İlm-i lediinniyc rnazhar olan Hızır Aleyhisselâm ile millâkaata m e'm ûr edilmişdi. Buluştular ve görüştüler. Hazret"؛ h'Iüsâ arkadaşlık teklif etdi. Hızır ise göreceği şeylere İtirâz etmemesini şart lıoştu. te n iz kenarına inib bir gemiye bindiler. Gemiciler bunlardan para almadıkları halde Hızır, geminin bir tahtasın] kopardı. MJsâ aleyhi ؛selâm: .iy i etmedin, gemiyi sakatladın, içindekileri tehlikeye koydun» dedi. Hızır : *Ben sana benimle arkadaşlık edemezsin demedim m iydi* ؟ deyince H azret-i Mûsâ özür diledi. Gemiden karaya çıktılar. Bir çocuğa, y h u d bir g٠ :nce١rast geldiler. Hızır onu üldUrüvcrdi, klüsâ tehammül edemedi. Sonra gene özür diledi. Bir köye geldiler. Köylüler bunları misâfir köbûl etmediler. Hızır, bel verm iş bir duvar gördü. Elini sürüp duvarı diizeltdi. Hazret-i M ûsâ:B âri bir ücret m ukaabilinde ve karnımızı doyurmaları bedeli olarak düzelte idin, deyince Hizır: *Ya klûsâ) artık ayrılmamız zamânı geldi. Şimdi sana yaptıklarım ın sebebini anlatayım : ؛S .73’:؛r£-i KeJ-.f: 7ب 182
Bu vuk'a; llülıı e m re kar■ ؛؛؛beşerıyvetin gösterdiği fedakârane ita atin cn us١1 1 1 1 <l٠-iı.‘،.ıL'sjdir. İnsanlar a ra sın d a , rnuhm, mülkünü, hattâ ha yâlını feda edebilecek olanlar yok değilse de, yok d a değildir. Fakat h a yâtının mahsûlü olan evlâdını vatm b kendi eliyle onun boğazına bıçak çekmek, öyle zannederim ki, ancak İbrahim Aleyh i؟selâmın, bir de Pey gamberimizin dedesi ölen Abd-ül-M uttalib Hazretlerinin ellerinden gele bilirdi. Keza, babasının arzusuna itaat ve onun rızâsını almak için öliim bıçağına boynunu uzatmak hârikasını, ancak. İsmail Aleyhisselâm, bir de Hazret-i Peygam ber (S.A.V.) in muhterem babası Hazret-i Abdullah gösterebilirlerdi. Hazret-i İsmail torunlarından olması ve Hazret-i Abdullah'ın oğlu bu lunması dolayjsiyle, Aleyhissalât Efendimize ؛İbnüzzebihayn) yâni, *Bo ğazlanmasına teşebbüs edilmiş iki zâtin oğlu, denilmişdir. İsmâll Aleyhisselâm ın kurban edilme vak'ası meşhurdur. Fakat. Hazret-i A bdullah’ın K urban edilme hâdisesi pek malum olmadığından bir parça olsun ondan bahsedeceğim : Mekke’deki Zemzem suyu, Hazret-i İsmail’in yatdığı yerde kaynarmya başlamış, sonra o kaynak bir kuyu haline getirilmişdi. Yemen'den hicret eden (Cürhüm kabilesi) Mekke'ye gelıb yerleşdi, Zemzemden istifâde etdîler. Zamanlar geçtikçe ahlâksızlığa düştüler, (Huzâa kabilesi) niıı hücum una uğradılar ve yurdlarından çeki li b gitmeye mecbur oldular. Giderken son bir kötülüğü de yaptılar. Zem zem kuyusunu doldurdular, yerini b d irsiz etdiler, Huzâiler M ekke’ye girdiler. Lâkin Zemzem kuyusunun yerini bilm e dikleri için uzak mesafelerden deve sırtlarından su getirmeye başladılar. Neden sonra Abdıilmuttalib Hazretlerine rü’yâsında Zemzem kuyusunu kaz denildi ve y e r ؛târîf edildi. A bdüim uttalîb’in o vakit (Hârsi) nâmmda bir oğlu vardı. Onunla birlikde kazmaya başladılar. F akat Mekkeliler buna râzî olmadılar. O esnada A bdülm uttalib; Eğer on dâne erkek evlâdım olursa birini Allah rizâsı için kurbân edeyim diye adak adadı. Sonra, mâni olmak isteyenlerle uyuşdu. Zemzem kuyusunu temizledi ve suyu meydana çıkardı. On'dan fazla oğlu olduğu bir sırada rü'yâsında adağının ifâsı em re dildi. O da oğullarına rü'yâyj anlatdı, K.ır'a ؟ekliler. Hazret-i Abdullah nâmına isabet eldi Abdülmuttalib. uysal evlâdını Harem-i Şerifde K u r ban etmeye götürdü. Y atırıb boğazına bıçağı çekeceği sırada gayra bira deri geldi, elinden bıçağı aldı. Bir bilene gidib danışmasını tavsiye etdi, Gittiler. O adam : *Sizde bir adam m diyeti ne kadardır?» diye sordu. On devedir, dediler. ■On deve ile Abdullah nâmına kur’a çekiniz. Develeri, çıkarsa onları kurbân ediniz. A bdullah'a isSbel ederse on deve ilâve !.‘di niz. Boylere develere isabet edinceye kadar onar onar artırınız» dedi, Dr
-hammedi ü،[in ev ü v â y î kiram haz&،’âtına tevcih edildi lımâeıııılcyh Al lâh.ın nebileri. H a k k in iridcsinin zuhdruna nasıl vâsıta ise, evliyâullah da öyledir ؛-O nlar da A llâ İm kudretini, yine kudretullah ile gösterebilir icr. H areketleri tenkid ve itirazdan uzakdjr ,
325 ■; _ﺋﻪI
ﺟﺮ اﻣﺎﻋﻴﻞ٠ ر
٠ د٠ دا د و ﺧ ﺪا ن ﻳﺾ ﺑﻐﻨ ﻰ ﺑﺎ ن
Hemçü ﻻة؛ ط,pîşeş s e r binih Şâd ü handan p ؛ş-i tiges c ؟.ii bıdih Sen dc cy sâlik:. Hazre. ،. ؛îsmâij gibi 0 vâsıtanın ve onu vâsıta kılaıı A lillin hükmü lıuzfırunda ha ؛0 خ:. ﺀKalır ١' يﺀtelâli kılıcı önünde sevine «.sevine can ver Hazret-i Mevlana bu beyt ile (Sâffât) suresindeki su âyetlere içâret ediyor :
!إ !اا ﻛﺎ ة \ ذ ;ﺛ ﺔ دا١ ٠ هﺀﺋﺴﺮي١;١ذزذة٠ا؛ﺗﺬىﻻ؛؛خﺀئ ٠ ك.
ذﻳﻴﺬ١ ذﻵ٦ ذ ؛ ي ؛٠ H
٠ ةﻳﻌقءﺷﺋﻰنء١ئ؟ذة-ﺛﺗﺋﺔا ؤ Yâni : «Biz de otla ؟ok uysal bir oğul müjdesini verdik. Artık o (ogul İbrahim 'in) yanında koşmak ؟ağına erince (babası) : oğulcağızım, dedi؛ ,ben seni rUyamda boğazlıyorum görüyorum. Bak artık ne düşünürsün oglu ) dedi : Babacığım, sana edilen emir ne ise yap. in şa lla h beni) ؛؛-ab (redenlerden bulacaksın. Vakta ki bu suretle ikisi de (A lIahln em rine râm oldular, (İbrahim ) onu alili üzere yıktı. Biz ona ؛-(Ya İbrahim, rü -yana sadâkat gösterdin. Şüphesiz ki biz, iyi hareke، edenleri böyle rnükâ fatlandırını, diye nida ettik’..» ؛,"،٩١، ﺝﺀﺓ"ﻵ٠١ ﻫﺔ1'\ﺋﺄ. ﺍ١ \ ﺫ- ١ﺓﺍ؟.
م
ﻧﻠﻒ و-' ا ت ا ﻣ ﻨ ﺤﺎتI م ا
S i ' r-i İ ğ ; ١ ﺑﺞ ؛ﻵ،ًا ة4. ; : ، ذ؛ ائ.bed Tâ يﺀةل)ةﺀذة,b t serayed zer zebed iyinin, kötünün iıiıtıhan edilmesi*، ؛ali ،mil kaynayub köpüğünü atmasi, ﻏﻼ1 ل؛أayar kal in asi içîr.d ؟؛.‘j A|1:ın ۴ ? ةاüm iiş ئء1 ةئm d d en ler bil' ta k ım k a rış ım la rd a n ،a sliy e ed ilm ek in n aajl p o ta y a ve o ta g a k o n u lu r, e r itilir V'.- ؛؛Lemizlenirseı l i u i n s l t l de .i ' a y a r o lab ilm e k İçir، bir ta k ın ı m iicâb ed e v e riy az ete tab i t u t u lu r
- Nitekim Cenâb-ı Hak-
m
$
Yan. ؛؛nO. 'ﺀة1 غİ1 Î1- Al la ildir k ؛, -sizi imtihan etm ek y ' ؛i r ؛i t r m ١t ı r TS.» btıyuırıımşdur. :،kıcâhcde ve riyazat ehvani \' ﺀnefsani, olanca bey^si zaii olur. tertemiz ؛dur. . bahsedilen pâdişâh, yânı, insani ruiı da Oyla
â tı
İçin ölümü V. ila neticesinde rtlhun b ir cevher hâlini olmnşdtu.
223 ﺀ ﺷ ﺴﻮﺀوا:. اذﺛﺒﻴﺘﻞ-'ﺑﻊ٠؛ًاﻟﻲ
رد ار ﻳﻠﻴﺐ ﺑﻌ ﻲ د 'ﻳﺎ٠ذﺗﺪئ
Pak 1 ؟ ﺩ ﺝ٠ k v ؛؟t ٦ ﱂ٠ s Ü ١ ﺟﺎ١ﺍﺅﻝ jYik kerd نlik & أﻋﺄﺑﺄأل.ed îVîimd' ،،Pâdişâh: şıüıvetdcn, lursdaıı, lıe vık ve h.vesden pak idi. Küj؛ÜıncU١ ،ıun — yâni, h ؛؛.v» ve hevesin— giderilmesi hususun da iyi hareke، etdi Fakat bü iyilik; kötülük gibi g.rüncr « ؛.bir iytlikdi Kötülük gibi görünen bu iy :؛ue؛e. H azret - ؛Mevlânâ bir misâl göste riy o r :
t « ı 1,ة-أذ- ﺀi l k i
ة
187
VIİI.IIİI ll.urt'1
ﻻ ب/ ﻻiuibmea kilﺀ ال■'؛١ ا١1،' ا ا," لıl'.ıh Abdullah Kurban d a k d a n أ: ا أ ا ا ا ا ا ; ا ﻷ
؛ ; م، ااا I
ا ا ا ا1 ا]؛-
k îi'b n
اﺀأ1،1؛1ا
، 1 ل/. '\ اMçvlânâ buyuruyor ki; Hazret-i lsro 1- 1"؛،i], iıı-kı ؛؛İ'ı itahivc nft اﻻbeynim،! uyarlıysa sen de öylece teslimiyet göster ,
3 ، ﻭ
٠ر ر
i
ﻝ
.ﺳﻌﺎ ﺗ ﺶ ' ذ ﺑﺎ ي ﻵﻟﺮد
ر د ى ى ا د,; ﺳ ﻰ' ﻻ
I
٠ ﺩ ﻝ٠ k ü r d i k i k e r d . ﺓﻷ'ﺍﺉ£ ﻝ\ﻵ
TÛ
Der ؟ﺃﺃ ؟ﺃﻷ ﺓﺍﻫﺔ. ﻷI k d ؟alide ﺍ'ﻵ. "Si■،،, padişah i a h k a t b k ettli sa١١ı j ٠ rsun> S ü z ... # l i y y e s ;؛saf ilil [urlu birikir mı.?K V11111 |i,'L؛lL[؛؛،-h İçin, kuyumcunun ölddrdhmesi: şehvet m uktezlsı de^il II ikilin ,yaptırmakla günaha girmemişdir. Çim ki onun temsiJ eğdiği ruh *' I I-. ı ....-؛ii! mümessili bulunan tabib-i İlâhînin terbiyesi süzgecinden ı-ı ',II' I:.. li ؛ؤةolmuş, tertem iz bir hal almışdır, kendisinde tortu 1 ilil-. 'اااoilih nefsarii ve ،şehvani bir heves ksimamışdi. Zaten ertada .،111:1 I.. اuf m اﻻve ölmiiş kimse ﺀكyekdu. Kuyumcu, nefsin heva ve hevesini I. il « d iy rd u . Ortadan kaldırılan o hevesdi. Ondan kurtulan ve rûha
Ifııl ؛ilil- hâl bulan da صidi.
223 ا٠ ^ان راﺷﺖ رن
ﺟﻔﺎ
٠>■
از
.ﻣﺮ ا ا
د ا ر ه.آ ر
I ا٠
Behr-İ tmes ؛in riyazat tî؛,n cefâ Tu.
١ ﺟﺬ٢
â'fe.d k u ta €2 tı-ukre
ﻡ.ﺝ١ ﺍ ؛١
" r i y i i a t VI' ،111 r ı'fâ , tH akdu g ü m ü ş ü n e r iy ib r ü r b f u tlu n a y n i l i s i 11.1
؛ ﺍ ﺀ ﻝ ؟ ﺫ1ًﺍ ﳉ ﺎ IHI.
h e r . ؟eyde, h وا:.,ı.ı1؛: ا.١' ٠' ılın، ile m a n fe ld e hi: ıfıli',؛،;. jncs'olesi v a rd ır. M eseli Süle ynin niye C a m iin i’. mermerlerini yontub cilalayan taşçının, bu san'at], t-’âmi'in mi'ma٢;nfiaıı dahil iyi bilmesi, kendisinin frlim ar Sinan'dan büyük .İm asını icab etmez, Bunun gibi H ızır'ın da ledünnî ve İlâhi bir ilme mszbar olması, ٠ilim يalayişiyle H azret' ؛Mûsâ'ca sebebleri meçhul bir takım hareketlerde bulunması, kendisinin d e r e itibariyle M ûsâ'dan üstün olm asini gerektirmez.
232
ر ﺧ ﺖ ز ﺧﻮﻧﻨﻰ ﺀﻫﺪااب- ا ن١ و ﻰﺀذ ﺗﻮذﺛ۴و ﻣﻮ تا
اً ذ
ﻣﺖ ﻋ ﺘ ﺪ
A n gül'î sürhâst ﺀ:ﺗﺄار ة۶ل. جﺀmehan, M esl -١٠ aklest. o tu mecuunt ؟؛t i m , «Kuyumcunun kani, hakikatde kırmızı gül gibidir. Ona kan deme. flUhu lemsSl eden pâdişâh ise nics،- ؛akildir ؛ona da mecnûn deme.« M âîûmdur ki akil, insani iyilige sevkeylemek ve tehlikelerden men etmek ister. Şu hâl, hikmetin ta kendisidir. Fakat bu hikm eti herkes gbremez. Husûsiyle sonradan husûle gelecek menfeatleri takdir edemez. Onun İçin bir ]Ş؛n başından, sonunu görüp de ona göre davranan kimseleri bâzı budalalar, çılgınlıkla ittihâm ederler. Hâkin asil çılgın; ittihâm edilenler değil, edenlerdir, İşte burada da tablK i gaybinin ihtârı ve teşebbüsiyle pâdişâh kuyumcuyu zehirlem iş, yâhud aklin tavsiyelerine tam olarak uyan ruh, nefsini onan elinden kurtarm ış, terakki ve tekâmül yolunu açmışdır.
233 ﻛﺎم او: اا٠ ا٠ ا د ى ﺧ ﺪ ن
ن ' ا م او٠ ; ردس G er ü
\
ﻛﺎرم
hU n.'t m i m a n
k k r t
٠١
K â /İre m ger bürdem .1 m ert Ttâm.ı 6. «Eger pâdişâh ın murâdı, bir milsliimamn kanını dOkmek olsaydı, onun adilli andığımda» dolayı benim kfifir olıııaın lâzım gelirdi,” ؟Unki ؛ ا
89
ت:ال٠ ذ ر در ﻣﺤﺮ ﻛ ﺪ ى و؛ ﺛ ﻜ ﺖ٠ﻛ ﻞ ﺀ ١ر ت
/ 4 >
ﻣ ﺪ رر ض در د ﻛ ﺖ
G er kizir der bâhr keşti ra fikest, Sttd dÜTÜstâ der ﻵ1١ﻵﺧﺔ1-\ ١ﺓ\ﺍ٢ k s t . «Eğer Hızır, denizde gemiyi sakatladiysc 0 sakathkda yüzlerce dürüst“ lük ve menfaat vardı, ٠ Bira ؛؛evvel de sdyleniJdigi üzere, 0 sakatlık dolsyisiyle gemi, bir zâlimin eline geçmekden kurtulmuş, geminin sâhibleri bulunan fakirler de yegâne geçimlerini sağlayan 0 tekneyi zâlime kaptırm am alardı,
333 ﻋﺮ
3
ﻟﻮر
{/
وﺷﻤﻢ ﻣﻮ س ا
J f بب ل ر ر٩ ٦ ﺢ نﻣ ﻧﺎ، ﻲ ﺷ Vchvı-İ Mîtsâ bâ heme nûr ؟
يMner-
٠Aid e ü fı maVıcûb tu ١ﺟﻸ \ﻝ ٢ mepeT.
0 ﺀkadar mârifet nUriyle terâber Mûsâ aleyhisselâm'.n vehmi, Hıırın ).:ircketlerindeki hikmeti anlayamadı, o hâlde sen kanatsız uçmaya kal* ، ؛ma,. MUsâ aleyhisselâm ÜİÜİ azm bir peygamberken, çocukluğunda Flr'»١ 'fi'،n sarayına alınıp orsda terbiye ve tahsil görmüşken, sonra ؛٠ tahsile ٨(lâlı'ın vahiy ve ilhâmı da eklenmişken; Hızrın yaptığı işlerin hikm etini anlayamamış, önceleri itirâzg kalkışmış, sebeblerini anlayınca susmağa m eridir olmuşdu, Hazr;؛t-i Mûsâ, sâh ib i ؛eri'at bir peygamberdi. Şerî'atde hUkiim, zâhire 'اوﻻﺀolur Onun İçin Kelimullah Hazretleri, H iznn işlerinde zâhirc m ulıâlif gördüğü şeylere kem âli salâhiyyetle itiraz etmişdi. Ey gâfil itirazcı; senin İtirâzın ise — o salâhiyeti hâiz olmadığın İçin kanatsız uçmak sevdâsına düşmek gibidir. Söylenilen sözlerden Hızır'ın', H azret-i Mûsâ'dan büyük olduğu vehm edilmesin. Mıisâ aleyhisselâmm biui'azm peygamberlerden olduğunda şüphe yokdur. (KelimuIIab) unvânını hâiz bir rasûl“ü zîşandır, Hızır'a gelince: Mûsâ ile m ertebe bakımından yüksek, hattâ müsâvî olması şöyle dursun: nebi, yahud veli oldugu İhtilâflı bir m eseledir, Fakat t Bit
«ıi، g ay et î.ıılayışlı l١ir lıllk ii.ıu lâr i،O l ‘n<lı١ .،؛. B öyle o lm ak la b erâb cı
ÜJij،ıu٠li٠j m üm taz insanlarından ve A İlâh'm has kulların d ؛m dı .؛ı
Hikâyedeki padişah, ruhu temsil ediyordu. Ruh ise :
ذﻗﺒ ﻮﺋﺌ ﺰ ر٠ Yâni : „Âdeme U lu m d a n nefheyJedijn؟..” Naznı-İ Çelilince Allah'a izafe olunmuşdur, Şu lıâlde, havass-ı iiahiyye ciimlesindendir.
236 A if
دد
5
ن ف'ر١; أ ﺀ
١ﻛ ﻰ ر
نو ﻣﺰن ﺀش
آن —و ى
An kesirli kî çünin şâhi küşedj, ؟/ﻳﺄﻍ- ﺃb a k u biHteTrUi cald l:e ؟ed. "Bir kimseyi ki, höylc bir pâdişâh öldürür; onu saâdcle ve en yüksek m ertebeye ؟ekip yükseltir.” 237 او
ﻧﻬﺮ
ا ا د ى ر د او د ر
ر ■؟و٠ﻃﻠﻖ ذ- ﺛ ﺪ ى آن ﻟ ﻄ ﻒ٠ك
Ger Tvedldl sûd.i 0 der bcdvR ًﻻ١ ؟ﻛﺄ. ﻷsM l an lutH mutlak kakr c i *Egcr pâdişâh ؛kuyumcunun kahrında, onun fftydasinj gOrmeseydi: kendisi lutlun t.a kendisi iken naşı! kahra kalkar ve. onu zchirletirdi.» ؟ekrar tekrar söylenildi ki kuyum cu ؛heva ve hevesi temsil ediyordu ve nefsin temsilcisi bulunan câriyeye ayak bağı oluyordu. Onun kahra, câri.yeyi kurtaracak, nefs İçin yükseliş yolunu açacakdı, H e re k ki: Hevâ ve lievesin giderilmesinde bir fayda lıusUlii muhakkakdr. Pâdişâh, yâni ruh hakkında (lutfu mutlak) deniliyor, ö y le bir zât) hüyle hir kan dökülmesini nasıl em rediyor? diye vârid olacak hir simle cevâb olmak iizere H azrct.i Mevlânâ diyor k i : (TC. Sâr.-i Hicr: 9؛.
ﻋﺮ l
> ﻥ ﺩﺩ ﻭ ﻋ ﺪ١ﺑﺪ ﺳﳟﺎﺭ
1 ؛T، ,ed ﻩ٣ﺓ
Beti p p
ﺡ- ﺍ١؛İ Â
٠ ■ﻩ٠
tjerded ■zi. medh.ş rnduekl
" Bir ؟akillin m ndhi dnIayisivİt‘ A r "؟i 11 ةا؛ ذtitrer, n١ u ،؛eki filanlar ةه 5Û -İ 7, ﻟﺬilli a düşer ، “
l، i ş ؛kı in e d i l e t inek y ü z ü n d OH
H ؛؛zıct-i Mevlami. ku.VLimeunun katlinden m aksadm : İ M ؛؛in heva ve hevesnen kurtulm as! olduğunu ve ﻻذاheva ve hevesin de o r t a . k ald ؛n lm a sı g .e k tiğ in i SoyJemişdj. M es'elenir، ehem m iyetini anlatm ak i'؛-in bu y u ru y o r ki: E ve ;؛-K uyum cunun zehirlenm esi, hevâ ve hevesin gideril mesj dem ekdir. Yaksa ortada bir dlddrm e hadisesi yokdnr, Böyle 0İm ayı ؛J -da pâdişâh bir mUslii m anin kam m dökm ekle rahatlayan bir îâ lim olsay d ؛, ٥r،u m edh u sendya k a lk ı tabii ben de ؛m azdtm. Çür ؛-ki bir fâaikm m ed ili, Arş-1 âlâyı titre tir; mİ’ı tteki bir Zliti de, 0 m edheden kimse hakkında .sû-i zanna d ü şü rü r
Cami us s a g jr ) de Enes bin M . {Razıyallahu atılı، وtien rivdyet edilen bir ؛iadis-i şerif vardrr : -Kir fâsık 111 edile fiilince ,- و واah gazaba ج٠ ,lir, bundan dfllayı tla Arş،ı İlâhi sarsılır.» m e rin d e d ir Acaba ni ؟in köyledir ؟Yân ؛-tâsık, fâeir hir herifin medhedilmesi Al 1 1 ı neden gazaba getirir? Çiinki medh edilecek kimsede esasen iyi ahlak bulunmalı ki, y'apıîan medih doğru olabilsin. Yoksa ahlaksız b ir şahsın ilklikli oluşundan bahsediş, şiibhesiz ki yalandır. Yalan ise her vakit ve .herkes iyin harang olduğu gibi, yalancı da d â iıd A llih'ın gazabına u ğ ra r Bir de harâm a ve kötiiiüğe sapanlar,n hareketlerini medlietmek, A llâh jn yasak etdiği ؛,eyleri beğenmek ve beğendirmek t ki: bu hâl de -şübhcsîz İlâhî em rin aksim ,vapmak ve doliiyisiyle A llâh'ıil gazabım iste mek ulur. Bundan b ؛işka, yalan yere medh, medheden hakkında takv:‘ı eı'bâbmın s ﻧﺒﺂ-zan n iıa sebebiyet verir. Çünki medhedeni, inenfa'at mtı -kaahiimde bil' şakiyi medhedecek kadar vicdansız, ahlâksız göriır. Hadis : do ise -Töhmet isııâd edilecek yerlerde buJunmakdaiı sakınınız,, buyurul »
muşdur. 23& ﺑﻮد٠ ض ' ﻛﺎ٠ﺷﺎﺀ ﺑﻮد ﻟ ﺌ ﺎ ﺑﻮﺩ
1.0
ﻻه١ ﺧﺄس ﺑﻮد و ﻣ ﺄ
Şâh bud Û
١ ﻝ ﺓ ﺓﺍﺍ ؟ ﺃ
|
fi / / ؛، ﻷ !ﻼ ﻳ1 ؛m
؛A lla h
n ﻟﻲ؛ﻋﺔ
. ق:;ل.; ٠\ ;ا ﺋ ﺘ ﻠ ﺊ، ا ر ﻳ ﺒ ﺐ٦ن: S ﻟﻞ>ﻝ٦ش ا١أى ئ
١ق
؟ ة
Y،ini : ■AUdl؛, Cennet mukaaljilinde ﻻاال ' ااﻟﻼإﻻ؛ﻻا-،;çanlarını ve mitil alır rın ı sa(ıı١ ؟7>٠diyor .
I
٦ ﺓ ﺣﺎ ﺓﺃo k k l a ■ueTmddeu I k m d b r k y a t j det ؛rai r f i l e l d Umr-Ü lie i ١٠ ؟e r '١١■
D ' ı k k i e t s ١ \ ﺩ٢ d e m
beytinde hülâsa edilen fâni hayâtı, Allah satın ahp, ona mukaabd Cennet ihsân ediyor. Hem fiyle bir Cennet ki, aç gözlülerin tehayyül etdiklerl ؛dbl döşemesi ekmek kadây i tinden, sıvaları tavuk göksün den o ؛an. nice k leri hâvi bir bahçe değil; gözlerin ؛؛örmediği, kulakların işitmedi ؛:؛. ،؛,،٧ senin tasavvur edemedi ;' ؛؛İlâhî nim etlerle dop dolu bir yeri ..
240 ﻳ ﺣ ﺷ ﻰ و ﻟ ﻳ ك٠ ﺧ ﺮ ش
و ﺑ ﺎ س از
ﻛ ﺰ ر ﻳ ﻚ٠ دور درر ا ﻓﺎ د ؛
Tu kvyas ﺓﺍ ﺩﺡ ً ١ ﻕTfi'V/iTİ ٦١eUk5 Dür dUr ١ﺃﺕ1 ﺟ ﺔ ﺓ% b t u f tti m i ءS tiil
kentline gore kıy â s e d iy o rs u n . H a lb u k i h a k ik a t den ؟tik in a k
d ü ş ü n ü y o rs u n , iy ic e b a k ..
Hazıet-İ Tîevlânâ diyor k i: Ey gâfil insan ؛sen gerek Allâlı'ın, gerek ehlûHâhın işlerini kendi işlerine kıyâsen anlamaya ve ona göre hüküm vermeye kalkışıyorsun. Fakat bdyle yapmakla, hakikatden fersah fersah uzaklaşıyorsun. Gözünü aç ve dikkatle bak ki, m esele, senin bildirin gibi delildir.
<77) S i t e . '[' ؛evbe: J ll.
F ; 13
1؛٠:1
*ة:ﺀ أزان ‘ﺑﺶ ﻣﺎم: ﻭ ﻭ ﻭI ﻃﻐﻞ آن ﻧﻢ ﺛﺎوﻛﺎم
' 1 ' 1 ﺍﺃm ı l e r z e c l e z a n
M âdeî.t m u ؟i ١k de ٣
.1111
ﻣﺎدو
ﻣﺜﻔ ﻖ در
r a ş - ı h a c d n iı
ç ؛am ş i ü i r ı
*Çocuk, hacamat neşteri karşısında titrer. Şefkatli annesi ise evlâdı « ganili zanıâııında memnun bulunur.“
Bil' annenin çocuğuna karşı olan şefkati, söz götürmediği halde, unu،, vücûdiinden kan alınmasına rızâ göstermesi, hattâ yavrusu ağlar ve bağı, rırkcn memnun bulunması şüphesiz evlâdının faydası içindir. Sıhhatinin avdeti İçin yavrusunun tedeninden birkaç damla kan çıkmasına ؛gözünden de birkaç damla yaş akmasına muvafakat etmiştir. Hülâsa: Anne şek kati m eşhurdur Fakat Allâh’ın merhameti, ondan çok büyüktür. Rasûlü" lah Sallaîiâhü Aleyhi ve sellem, b ir gün bâzı ashâb ile otururken, kue؛،' ğında çocuk bulunan bir kadın geçmiş; Aleyhissalât Efendimiz: .B u kidm, bu çocuğu ateşe atabilir illi “ ؟diye sormuş. «Atamaz yâ " şefkati rnâııî olur» demişler, Eât-i Akdes-i Risâlet de: *Allah ondan daha m e r 1ıa m 1 'اi d ؛r," b uy ur muş. Bu H adisi Ş erifin bizim gibi günahkârlar İçin ne büyük bil' müjde olduğunu düşünelim de, o Erham urrahim ine hamd-ü senâda bulunalım. İşte o merhametli pâdişâh da nefsi ve dolaytsiyle rUhu kurtarm ak içlıı hevk ve hevesin giderilmesine rızâ göstermiştir.
239 ﺟﺎن إ ﻧ ﺎ د و ﺳ ﺪ ﻟﺐ'ن ﺑ ﻬﺪ
در وﻫﻤﺚ ﻣ ﺎ د آ ن د ﺀد٠ ﺛﺔ، j]Tî m A nki
cart ؛jistaned Îİ şad can d e h e d , d e r v e h m e t n e y a y e d an d e h e d .
*insana rü il 11 ncflıetmiş olan AlJah; yarim cani alır, karşılığında ylir can verir; hattâ vehm.ii hayâle gelmiyecek şeyJer İjısan buyurur.* Evet. C enabı Hak, bir Kerimdir ki, insanin cismani hayâtını عki tam bir hayat değildir, çünki fâ n id ir-- alır; karşılık olarak ebedi nim etler ve sermedi U tuflar İhsân eder. K u r'ân -1 Kerim : ﺀذﻫﻞ
243
ﻟﺪى.
اﻃ ﻖ٠ در ﺣﻄﺎب آد س
ى د, ى ﻃ ﻮﺑﺎ ن ﺣﺎزﻧﻰ١در 'ﻟﻤﻮ
.Der hıtâb - 1 âdemi ■nâtîk biidi Der ueı ١ cuj-t U y d T i Htirtk budl in sa n la r la k o n u şu rd u , Cû.îlere m ah sus » ﻻ ذ ﻻ ةiistad ca ؛٥؛,»
244 رﺗﻞ ود،ﻏﺎ ٠l i r ى ررز.اواب
ر دﻛﺎن ﻃ ﻮ ل ﻧ ﺸ ﺎ ل 'ﻋﻮد
Hace TÛZÎ sûy-i hane re/te bûd, B e t d u k a n tû t\ m geK b a u ı n ü m u d .
.Efendisi bir ^ in e ١’e gitmişti, Tdti dükkana nezâret ediyordu,..
245 ن١ دذ3 ك اL
ا ت
ﺑﺎنr . وﺛ ﻰ ﻃ ﻮ ﺑ ﻖ از٠ / . GüTbe-\ k r c e s t Tdigek ez d i a n , Behr-İ mûşî tutiyek ez bÎTîi-i cart. «Bir kedi, fârc yakalamak için birdenbire dükkâna atıldı, T.iti dr can korkusundan.»
246
ﺟ ﺖ از ﻋﻮى دﻛﺎن ر ى رﻧﺤ ﺖ ر ﺛﻨﺖ١اى روﻏﻦ ﻛ ﻠ ﺮ٠ﺛﻴﺜﺎ Cest ez ﻵهﺀ٠ ﺀdükân أﻻهﺀgti.niii, Şışehây-ı revğan-î gülrâ biriht. «Sıçradı, dükkânın bir köşesine kıçtı, kikin yıllarını düktü.»
تﺀ11ﻟ ﺠﺎأ’ إ
şişelerini devirdi,
1 و.٦
■HAKliAL ﻧﺎدا ؛٦K K .\[. JH KK.r flI tS İ N lS VE !'I H S IN B .١M،S‘1>A Y /U ı XK>Iv)ÎESİ،\JN HİKÂYESİ *
241
;وي ﺑﺎﻟﻰ و اورا ; و ر ﺷ ﺖ٠ﺑﺮ وﻛﻞ؛ ﻟﻞ- ﺧﻮش وا ل b d i k ،1 1 ١ > ﺓﴽﻟﺔ ﺓ4ﻟﺔﺳﺄ ﺋﻞ(ﺑﺎnevâyî seb: ,:i g 'hyâ ﻳ ﺎًﺀfil ve 011 ااﻻb ir i (. SOI sdyler bir h a y v t d i *i l ir bakkal
k ş
v ;ı٢du ، ؛İ iı e l .e s li.
r e n k li
ve
T u t ؛، papağan gibi bâzı kuşlann ufak tefek ؟.öz söyledikleri m alûm dur Fakat onkırrn ٠ sözleri söylemeleri, a d u d d ila n rio n değ;I ؛؛ ؛ittikleri, sesi ti ill d etmek kaab ]؛١ '١ 'd ؛ndc mduklurındanrhr. BiJt kuşlara sü:: diretm ek ؛J-İI1 kafeslerin ، ؟bir ayna koyup nyn ؛؛.i arkasından soz söylerlerm iş -Kıtı, aynada aksini gürünce onu başka bir t fiti saniTj :^İttiği sözü 0 soy İiiy.r zanniyle takdiri e d e m i ؛. Bu münâsebetle H âfjî Şirâîî : ٠ ا أ ﺀ هûı? g ib i ayna karşısına koy d، 1 ،ﻻ ا لr, ً (j ؛t âd"i Ezeli her neyi ﺀ]'ﻟﻼة! ؛.yorsa H I söylüyorum." demindir
F âtıh'in küçük ve talihsiz oğlu S ultan Cem'in bir tûtîsi v | ؛. -K en -dislne Oğrettjtetl (Alianti yen sur CEM) düâsmi tekrarlar, dururmuş, C eld aldirtm jj, Onun kakışında , y i n e og- in vefâtmda bu hayvani Bâye٠ retiJmi ؛o l a n - (Aliahu yerhaın CEMJ ddâsım e l ؛.ş Şarkda tûtiJerin konuşma . !؟hakkımda m übalâğalar yapılmış ؛lıattâ isimli kitublar yszıhp, onlara hikâyeler . ;؛-öyletilmişdir. Haz ret-1 h'I&١ d£nâ٠ nın bahsetdigi lûtîye dâir vasıfları da, 0 mübâl٠ ]-ara gö redir . 242 ن١د ة
ﻛ ﻼ زا
ن١ ﻛ ﻞ١“ ود
ر د ى. ر د ﻛﺎ ق
ﻪ ﻣ ﻫ١
ص
ﺗﻜﺘﻪ
B üt ﺍ§ﺓ١١ ﻝ ﻶ ﺟ \٩ ١ ﺥ § < ؛:١ 1 ﺓﺍ>ﺍd i t e . Nilkte m he m e sevda geran> ..D ü k k â n d a
icrdi."
101
b e k ç ili k e d e r , ç a r ş ıd a k i e s n a f v e
tü c c a ra
n i i k t e l e r SÖV"
251
ود ى ل"'ذ زﻣﺎن. ٠ل-ى ب- د ت ر ر آ ن ﺣﻮش ﻧﺎ ن. دن ﻧﺪم س۴ Destn 'f a , bişkeste b i . an i n a n , Çün zedem men ber setli an hoş zebûn«Ellin kırılsaydı, ediyordu.»
٠
tatil dilli tûtinin başına IIasil vurdum? diye tecssiif 252
'
ﺩ ا ﺩﺭﻭﴍﺍ١ﻻﺩﺍ ﻯﺫ٠ﻝ٠ ا٠ﻧﻮ؛ﺛﻢ- ا غ
'ا ﻳﺎ د ﻧﻌﻨﻖ
Hedyehd mîdâd her d n îş y â j Ta biyabed nûtk miirgi ﺋ ﺴ ﺮ٠ «Kuşunun söylemesini bulmak - y â t ıi , tûtîyi tekrar konuşturmak — İÇİ11 fakirlere hediyeler ve sadakalar veriyordu,* 253
ا ﺛ ﺐ ﺣﻴﺮ'ن ر ﻧﺎر ﺣ ﺮ ا ن و زا ر
ود
ه ورز د٠ ٠اى ﻪ
ﺷ
ن.ر د ﻛﺎ
Bati se TU?, u se ؟eb bu٦j ٢a.n ü ? Ü T , Ber diikân bj'nşesîe bud hayran ةzar■ «Üç gün, üç gece sonra bakkal, dükk۵ nda üşyran ve ağlamaklı bir hâlde oturuyordu..
254
ﻛ ﺸ ﺖ ﺟﻔﺖ ﻛ ﻔ ﺖ
د٦
ﻏ ﻰ و ﻧﻢ ك
غ/
زا را ن. ا ا ن
ب٠ى ﻣﺢ
hezârân '!'? ﻫ ﺔ ﺀ ﻵ ﺀ،. gam ﺟ ﺞ5 رذغﺀ م،ا .K i aceb İTI vıÛTg key d yed bigtijft Bu ku » ؛ne vakit siiyliyeeek? diye binlertc gam ve keder ile vakit geçiriyordu .* 1!ًاا
217 ﺟﻬﺎش١وى ﻏﺎﺋﻢ ﺑﺎﻣﺪ ﺑﺬو- از
ةراﺑﻬﺮش٠ ;غ١٠ ا:....ث.1_ ر ﻟ ﻪق Ea ﺬ ﳌ ١ ﻝ ﻵ -1 ١ ﺓﺍﺃﺓﺍb v y a m e d kâceeş؛ Ser dükün binşest fâriğ haceveş. «Efendisi eydeu geldi. Dükkâiıa geçip patron tavriyle oturdu..
248 د_د ر روض ﻧﻜﺎف د ﺟﺎﻣﻪ ﺟﺮ ب
.;. ر ﺷ ﺬ د ﻛ ﻨ ﺖ ﻃﻮش ﻛ ﻞ ذ ﺧﺮب٠ ٠ ىأp ü r revgan
dükün û
ﺟﺔ٦٠ ﻵﺟﺎًﺟﺞa e d ﻹؤوü
came çert>.
k e l a l d c ırb .
“Baktı ki dükkân yağ İçinde. Elbisesi de yağa bulanm ış. TUtinin yap. tığını aniadı. Başına ١ mrup tüylerini döktü, kafasını kel hâline getirdi.*
248
ﻛﺮو٠ ا/ ﻏ ﻦ٠ ن٠ ﻛ ﻞ ﺧ ﺪ٠ﻟ ﻮ ذ ﻛ ﺮ و٠ز 'داﻣﺖ آ١ ﻵال٠ ا د
1 ﺓ6ﻷ \ ؟e i ı suYum kutak ١ ﻋﺄ7ﻟﺔ .M e r d - İ b a k k a l e s n e d a m e t â h k e r d
Tûtî birkaç .glin konuşmayı kesti. Bakkal da pişman olup ah demeye * başladı.*
25
.
ﱗ ٠ﺵ ﻭ»ﺗﻜﺬ ﻭ ﻯﺍﻛﺬﺕ \ﻗﺎ ﺩﻝ.ﻝ
دﻟﻢ؛٩ ر٠ك ﻓﺘﺎب ﻟﻌﻤﻢ ﺛ ﺪ ذ
Rîş ber rrnkend ئmî güft ey diriğ, Kâjtâb-Î nVmetem şüd ZÎT'İ mîq. «Bakkal sakalım yoluyor, eyvâh, nimet güneşim, bulut altına girdi diyordu.. 1٥«
2 ؛i ؛l
ا ﻣﺪ ﺧﻠﺆرا٠اﻟﻌﺶ ﺧ ﺪ٠از ﺀت ١ ﻗﺮ: د٢ >رد ﻧﺪاذتى؛بy ; ؟و
Ez hyûseş hande ûm-ed /■؛İTC, Kîi çü ﺀر0 ىpift. ، saJiib deikra. "Tütinin, aba sâlıih ؛dervişi, kendi gibi sanmasından ve nefsine kıvâs etmesinden halk gülmeye başladı.» Cavlak : Türkçe bir kelimedir. Çıplak mânâsına gelir. E âzın (eascav. ؛ilk) diye te'kid olunur. ائ٠umûmî mânâsından başka bir de husûsiyyelı v a rd ırk i, başı saçsız demekdir. (C&vlek-İ serbiirehne) terkibindeki (cevleki}, İşte bu cavlak, y â n ؛saçsız nıânâsınadıt'. G eren dervişin cav lak lığ ın ı tabii olmak ihtimâli oldugu gibi. ınclânıet meslekine sUlûkii dolayısiyle f ؟â r d a r ١ ٥ ) yapmış olm asından ileri gelmiş olmak imkânı da vardır. Ç âr darb : Saçın, kaşın, bıyığın, sakalın tıraş edilmesidir ki çObretden ve halkııı teveccühünden uzak kalmak, yâhud nefs-i emmâreyi ve gıırûru kırm ak İçin meiâm ete sülük edenler yaparlarmış. Mesnevi şârihlerinden Sari A b d u l l Efendi ،'cavlak! kelimesi İçin diyor ki: *Cavlak»; bektâşi. kalender ؛ve huyderilerden sakal, bjynk, kaş ve kirpiklerini tıraş edenlere derler. Türkçe dazlak derler. Kirpiğini ve kaşım tıraş etmeyip de ancak sakabr.ı tıraş edenlere de torlak derler.
Hazret- ؛M e v la buyuruyor k، ; «Halk arasında m eşbâr olmak ve onların hürm etini kazanmak, seyr ü siilılkde pek sağlam bir benddir ki, sâlikin nıânen ilerlemesine اةاأا١ﺀolnr. Sülölî yolunda o bağ, demir bir pırangadan farksızdır.» F akat bu benlikden kurtulm ak bahânesiyle bu meşrebi istisrnâr eden, ler de çoktur. Melârnller İçinde, bu adi t a k l i p da her türlü kötülükde billunanlar güriilm üştür ki, bunların iki diistûru vardır: AUâbûn em irleri İçin *istek şar،», yasakları İçin d'e *istek lıak* tâbirlerini kullanırlar. M.‘ seia : Erenler: ezan okunuyor, câmiye gidelim mi? denildi mi : — istek şarttır, bizde o istek hak v ere ؛d erler: — Hem ؟ekmek karam tlegil ini ؟N.'le: içiyorsun? denilince ile:
— istek inaktır, hakkin isteğııı: y: : ١" I' irmeli ؛bezeyânnnda bubi nurlar. ,!ta
ذت- ن ﺋﺔ/ /
ى دود ان ﻫﻤ ﺼﻐﺮا
ﻫﺖ,ﺑﺪ زو ﺑﻸ
ا ى ل'ﺛﺎأادر
M i T iüm ûd a n m ü r ğ r â k r g ü n > أ أ ة ل أ أ ؤ T â k i bâşecL e n d e r d ye d ةb ig iift. ٠T à tî SÖ2 C b a sla sın d iy e .l i a ،ü flü tü rlü , acàib ve garib şe y le r gOstcr iy u d a ,*
256 ،— ،«
j
J٠٢
Jİ—٠^ .^ ٥"
،-٠٠،٠y ، / ,■i» ١1 -؛-، j . .j.* ،3 .,r.
١؟
,Cû tefcî-i ser berihne der güzeşt .B â ser-î bt
mû
çü
p ü ş t-î k â s ü
taş t
Başı çıplak b ■؛r derviş geçti k if kafası, tas ve legetı gibi cascavlakdı ,* 257 ؛ ن زان، > اﺗﺪر ا ﻣﺪ ﻛﻔﺖ ﻟﺬو
ض زد ة اى ذﻻن.ا ﻛ ﺪ ر درو
Ender amed gûft t ü t î an zemân. Bang ber dervîş zed ki ey f i i l . « O sırada t u t i d e d ile geld i ve: ey falan: d iy e d e r v işe seslendi,"
258 ﺑﻧ ق
١ ﻵن١ﻛ ﻞ ا ك
ى:
٠ﺟﻮ
ز١
ذ ﺷﻴﺌﻪ روﻏﻦ رﺋﺬق١ ٠و ك٠
Ez Çİ ey f c c ؛bakelan àmihtî, Tû meğer ez şişe retğan rih ti »Ey kel; neden kellere karıştın? Yoksa sen de şişeden 1111 dedi.»
1٥8
ل-ﺧﺪ
düktün?
2112 L،٠١ 1.. j 2 ؛L 2l 4^- ٠
٠ ؛٠*»-j l ٠J١} ١
Hemserî bâ enbiyâ berdâştend, Evliyârâ hemçü kod pindâştend. «Peygamberlerle eşitlik davasına kalkıştılar, velîleri dc kendileri gibi sandılar,»
2€3
ﺷ ﺮ ا ﻟ ﺌ ﺎ ﻧ ﺸ ﺮ1٠ ﻛ ﺘ ﺎ ﻃ ﺬ ا اﺛﺎ ن إ ﻧ ﺎ ﺧﻮرم و ﺀور١ﻻو Gujte Vnek ma beşer ' \ ş ﺀﻵﺓﻵ٦‘؛ Mü, r؛ü ؛،-şar، besferi. hata■ ü Hor ,İşte hil de insanız, .ular da. Biz de yemeye ve uyumaya mecbUruz» unlar da dediler.»
264 ١j l i ، l
- u l j ١، ، '.٠١j
l١~L٠ ؛ ؛_؛jh* j ■ ؛.،İj■. C٠— -٠
,İn nedânistând iş an ez ama .İlesi farkı der miyan M münîeftâ Körlüklerinden şunu bilmediler ki, arada ucu bucağı bulunmaz bir» «.fark vardır Gaflet sahihlerinin, peygamberleri, velîleri, kendileri gibi sandıkla rını Kur'ân-ı Kerîm haber veriyor :
11
G eîchra brmse : ' İ m؟؛ret-: MffiSülânâ'ıun ؛؟:"، ، . :i eIvi"■ ١ ؛.■ 1 ، ؛ve -m eşrebi hakkında m âlûnıat vermek değil; herkes haklandı، nefsin. kıyâ seıı hüküm vermenin doğru olmadığını anlstm akdır. K ı١âs - ؛٥j؛؛3Eş ؟ ؛ok kerre insanı aldatır. Bâzan da gülün ؟bir hâle getirir. Tûtir.in saçsız der vişi görünce, kendiai gibi gül yağı şişelerini devirmiş ve dayak yeyip de kafası kel olmuş sanması gibi. Hazret-i Pir, hikâyenin naklinden sonra nasihate dönerek diyor ki :
260
j ١~
J
y ü ٠ ٠j ١““ _y
”؛٠"؛٠
Kâr-i pâkânrn kıyâs ez hod megir, Gerçi mâned der nüvişten şir ü ؛؛îr. «Aralan ve *üt mân à!arma g eleıı (؛؛؛ir) lâfzı, yazıda birbirine benzerse de mânâ yününden ayrıdır. Bunun gibi sen de, dinmelin set kinle ritim ■inlini kendine kıyâs etme.» (Şir) kelimesi, Fâriside hem arslan, hem de süt mânâsına gelir, Şîr-î alem: sancak arslanı, Şîr-i mâ der: ana sütü terki hicrinde olduğu gibi, Şir-i alem; Sancaklardaki arşlan şekli mânâsını ifâde etm ekle beraber, bizim .Gemi arşla m . mealinde de kullanılır. Hülâsa: Sır kelimesinin delâ let etdiğı şeyler, bambaşka ve ayrı ayrıdır. Kendilerine delâlet eyleyen lâfzın bir olması, o şeylerin de bir olmasını gerektirmez. Binâenaleyh bir kimsenin gördüklerine fcakıb da, onlar da benim gibi insan, o halde onlar da benim gibidir diye, nefsine kıyâseıı hüküm vermesi doğru değildir.
261
٠٤
j>- JVj ،! 1
؛؛f
Cümle âlem zin sebeb gûmrâh şüd, Kem keşi zâbdâl-i halc agâh şüd. *Öütün âlem, İm kıyâs-ı nefs sebebiyle sapıttı. Ebdâl-i ilâbiden — yâ ni ; Alkilim seçkin kullarından — pek ؛٧ . kimse haberdâr alabildi.»
266 ﺭ ﻣﻨﺎﻁﻭﺭﺩﺩﻭ ' ﻝ٠ \ﻥ ﺍ
ﻭ ﺀﺍ ﺩ ٠
ب ك ا ن ﻫذ Iز ن ﺛدو _ ام-ﻞل ﻜ نﻳ ز
,Her dü gun âh'â giya hordend i âb sergvft Ziu . ؟üd û zar؛. T#:- ؛ ؛. i ؛. "Her Lki nevi âhü da ن، yer ve SI، ؟؛.er, Lâki.ı kirinden yalnız gübre öbüründen hâlis „lisk husble gelir ."
26? jy £
١،lX j ؛
X 1 j١
J
J jj / ö 1 } ٠i ٠ -
S- ٠> . ؛
Her dü ney hordûnd ez yek âbhor, İn yeki hâli vü an pür ez şeker. «Lki nevî kamı؛, bir dereden su içtiği hâlde bîri tjnştur, diğeri ؛ekerle, doludur..
268 ن0 ٠ن اﻟ ﻼ١ﻫﺰاران \ﺣﺬ ن٧ ٠ﺀ رﻗﻨﺎ ز ﻫﻔﺌﺎد ﺀاﻟ ﻪ را S a d ’Yt£2aT؛bv V f t ç ü i . G ؟b a k 1
Fark şan
ﺟﻶ.ﻟﻢ1 ﻓﻖ٠١'!ة. ﺀ,râh
ﻷ
bin
Böyle y iii hinlercc nıisâl m eveiiddiir ki, araların d a yetini » ؛yıllık fark .. v a rd ır Şu üç misâiclc in sa n ؛ariya, âhüya ve kamışa benzetilm işdir. Ai'،lıı ٠ arasında bal yapan، olduğu gibi sâde insani soksııı da vardır. Â hülar «); ٠. -Kinda misk göbeğine sâhîb olam uldugu gibi, ondan m ahrUm olanı da Iiiev euddur. K am ışlar ara&mda şekerlisi ve İÇİ boş olam vardır. B ütün bunla rin einsleri bil‘, fak at nevileri ayrıdır, in san lar ﺀ1 ا؛::,-.]،il. sd re t ve, tabii alili vaçlarjna göre birb irlerin e benzerler. II.,'؛،!,:، V.‘ hakikatlerine n;،,ii ran araların d a bal arısı ile eşek a rıs ı . أ، ا' ا1، . ا، ' اا ا.اا miski olm jyan .illi ،,
ذذ،ﺀ;ا
٠ﺀﻫﺎﻻﺧﻤﻖ٠ أ ﻃ ﻼ ش ; و ﺑ ﻨ ﺞ٠ ﻻ ;ل؛١٢ﺀ د نذ Yâni : '؛Bu 11 asil peygamber? (Bizim gibll yemek yiyor, çar ؟.ıtJa) pa zarda gcz؛y jr ؟dediklerini; kez «8؛، :
Yani : “Sîz tle ancak bizim gibi insansınız. Allah k؛،ab diye bir şey inzal etmemiş \- ﺀsizin vâsıtanızla göndermemiştir. Siz yalancıdan başka bir ؛ey değilsiniz^»» diye yalan İsnâd etdiklerini K ur'im m ız bildiriyor. Aradaki bu büyük farkı germemenin mâne^'i kdrllikden ileri geldiğini ve sapıklığın bu cihetden zuhur etdigini de Hazret-i MevlânS anlatıyor. Evet; elmasla kaldırım taşı da, ta? olmak itibariyle birdir amnıâ: biri yiiı Ziik yaptlıp parm akda taşınır, öbürü yollara döşenip ayaklar altında ؟İğnenir, Ebdâl-İ ilahiyye: Evliyâullahdan bir taife İmiş ki, yedi kişi olurlarmi؟. ü ؟ler, yediler, ktrklar diye sayılanlardan yediler herhalde bunlar olanaktır. Üçler ise (kutup) yâlıud (gavs) ilti (imâmân) d an İbâret İmiş ki, k u tu p yâhud gavs, 0 asırdakd velilerin seçkini, İmamân da onun muâvinlcri demekmiş, Ebdaie (Ebdal) denilmesinin sebebi: günâhlarının sevâba, sUretlerinin mânâya değişmiş olması İmiş. SUretleri bir olan insanların mânâca farklı bulunacağım lâyikiyle anlatrnak İçir, Hazret- ؛a-levlânâ birkaç misâl getirip buyuruyor ki : 26Îİ
رو دورد'د از ﺋﺪو-ص دد ؟ون ز ﻧﻲ-؟ر ﺀ: و ز ن د:'ﻳﻚ ﺛ ﺪ زان 'ي
Her âti yurt senbur hoTdç.TuA ﺩﺝmeb.ul, Ltk şüd zan nîş ü zin diğer ar,el■ “Her iki ar., bir yerden yediği hâlde birinde - yâııi, e ؟٠k arışında yalnız İğne bulunur, diğerinden bal hâsıl olur.» ( s <73 نre- ؛Kı.ırkan: 7 . ( 7 )>؛Süre-i Ya ؛in: IS.
اة،ذذ
s ؛ı h ؛h - i Müslim'de Amr i b n i As.dan naklili ﺀ ل ،٠ ,ز؛ا]ا،٠ 'أ،؛i : ]ftar etmeksizin oruç tuttuğum , bııtün gece uyumaksızın namaz kıldığım Rasul l l a h (S.A.V.) e haber verilmiş. K endilerine rast geldiğim vakit: *Yapma, senin gözünün de hakki İ'ardır, nefsinin de hakki vardır. Oruç tut vc iftar et. Namaz kil ve uyu. On günde bir sâinı ol, dokuz günün de sevâbını hul,* buyurdu. «Ya Rasuhıllah: ben kendimde daha fazlası İçin kuvve'، buluyorum ؛. dedim. ي(ﺀhalde (savm*] Dâvûd) tut. em rini verdi. «Dâvûd nasıl sâim olurdu?» diye sordum. «Rir gün oru ؟tutar, bir gün İftâr ederdi. Oii٩ ıııan.a karşılaşınca da kaçmazdı,, diye izahat verdi. Sonra da: «Her giin 0 :- ؛قtutan oruç tutmamıştır» buyurdu ve bunu üç defa tekrarladı.
Yine S a h ih i Müslim'de deniliyor ki ; S aîâllah ü Aleyhi V e sile m Hazretlerinin savm-i visalden men'ine karşı, ashabdan biri: «Ya Rasûlâllah. sen aralıksız oruç tutuyorsun y a ؛dedi. Aleyhissalât Efendimiz : «Hanginiz benim gibisiniz? Ben Kabbimin indinde gecelerini, ileni mânevi nimetlerinden yedirir ve İçirir.» buyurdu. Verese-i M u:.ammediye olan evliyâullahdan bâzıları da bu mânevî gıdâya nkil oldukları İçin, savm-i vigâle devâm ederler, fakat o husustaki Peygamberimizin yasaklarına da uym ak İçin, akşam lan bir iki yudum S1J de oruçlarım bozarlar.
«ilahi: setli yâd etmek, âşıklarına en hayırlı bir şarabdır. o şarabdaıı gayrisi, muhabbet ve ayrılık ateşini söndürmek husUsunda serâb gibidir." Kezâ H a z re ti Pir buyuruyor ki :
271
ن ﺛ ﻮ ر ت و ﺑ ﺪI ن زﻣﺰن ﻳﺬك و١ و ت و د د: ن د١ ﻳﺬك و.' ن ﻓﺮﺛﺖ
in zemîn-î pak ii an ؟,ûresf ■ü bed İ ti feTişte pak, u au dinesi u ded -Bu, — yânî, mü’m in— temiz ve zirâate kaabiliyetli bir arâzidir. Ohii» rü - y â n ؛, kâfir— ise, çorak ve kötü bir yerdir. Yine mti.min, melelt gibi mâsiımdur, kftfir ise şeytan ve eanavaı إ ا أ٩ ﻻ1 ا أ1 ا؛.ﺀ Hazret- ؛l n 'Me٦'؛ı şu misâl ile Kur'ân'ın
اا ا
ا، '
I ا ا ا ا١ 'ااtelmih ، diyor : اﻣﺎ(ﻳﺬ
؛ek er k am ، ]؛٥k'er'| ile ؛؛i ؛؛kafilik arasın d ak i !. 11 ؛ ؛., ؛I ه١ل- ؛ااااV i ı i r l j ['. (.)؛IIJM İçin, dış g ö rü n ü şü n e bakarak k âfir ile m u ':؛ı،ni, I . 11 ؛I . اا-.,;، ﻳﺎ[ﺀ ا.kıi-ekİni □ir t irin e b en zetip m u k a a y e se eteneye § lk ışm a m !،l< d ır ٠
1j j . ^3 ، j a . l i
j
١ ؛.* .،■jy
; /
jjj
؛- ، > ١
«^٠,say►؛؛ o ؛.?
,İn hored gerded pelidi zö cüda Van hored gerded keme nûrd Hndâ .
rı
،؛Bu ‘—yanî, avamdan biri — yer, yediği posa o ؛arak kendisinden ay (ır. Öbürü — yâni, havasdan olaıı— yer, yedikleri bütün İlâhi nur . ؛ur..
m ي١ب
ﻣﺤﻞ و،ر
ﻟﺮدد
ﺧﺮرو
ن
I
ﺣد و ا و ﻪ ﻟ ﻣ رد زاد ﻫ ﺮ نﺧ را
in Yttired ç>؛T؛k d k m e ١ü u ksed , Van. hored zayed he7ne nü ٢4 efmd, .Avamdan nlaıı yer. yediği hasislik ve hased olur, Havasdan olan yer, yediğinden Allah ııûru h usûl e gelir.. Yâni( ayâmın yediği, eisnini kuvvetlendirdiği ğibi kütü luiyisrm i da takviye eder. Fakat havâ٠ n yediği, ؛idili fidrlariFi IlusUlüne sebeb olur. Çünki vücûdu takviye edecek olan yiyeceğin azaltılması, oruca ve Tİy.ûsata dçvâm olunması neticesinde rûh, mânevi gıdâ almaya ve İlâhi alarak doymaya başlar. Biraz izâhât verelim : örııcun ؛eşitleri arasında bir (visal orueul vardır ki, İttâr etmeksizin birka ؟gün ulama oru ؟tutmakdır. Aleyhissalatu vesselâm efendimiz, ashâb -1 kirâm, - zayıf düşmemeleri İçin --- bundan m en'eder ve bir gün yeyip bir gün oruç tutm ak demek olan (Divtıd orucu) na teşvik ederlerdi.
20İ
ة7ت
Her da s u r e t ç e r bihem matı eri1 r e v â s t , A b١ ٠t e l h û â b - ı jlrîr?؛.. s a f â s t . ،؛iki taraf ؟liretinin birbirine benzemesi caizdir. Acı suyun da, tatlı suyun da duruluğu vardır."
Yâr.î, yüz ve göz itibariyle, kâfir m ü’mine. mü'min de kâfire benzeye bilir. Nitekim acı su dia berrak olur, tatlı su da. Fakat iki suyun berrak olması, tatlarının bir olmasını gerektirmez. Bunun gibi, suret itibariyle benzeyen m üm in ve kâfirin hakîkatde bir olması gerekmez,
r ،>؟ ٠ج; ﻛ ﺎ ﺻﺎﺣﺐ ﻧﺮق ى ﺛ ﺪ ﻧﺎ ﻣ ﺪ ﻋﺎب
ا ب. ب ﺧﻮش از دور١ د٠1او ﺛﺬ u s i b n k ki ﺓﺟﻸﺷﺐ\ﺅ١ﺍﻝ٩ ﺓﻝ0 ﻝ هş i n â ş e d â b - ı ?1-0 ؛e z ! Ü r e ﻷج. ٢:ﺗﻠ ﻸ
“ ...Bilmiş ol ki, tutlj suyu acı sudan ayırt edecek olan zevk sâllibldir Bir suyun tatil, at:، yâhııd tuzlu bulunduğunu, ancak tatm a duygusu sağlam olan kimse ayjrt edebildiği gibi ؟kâfir ile mibminin, hattâ avam lir havassın dır benzerliğine kapılmayıp, onların hakikatlerini ayırt edecek -de mânevi zevki yerinde olan ariflerdir. Yoksa zevk-i mânevi sâhibi olm a yanlar : 274 ٠J؛٠Lİ • o*kJ
، ؟٠٠ "؛t
JsL j
|5٦-..
١j ٠٠. ؛.٠١٠
,Sihrrâ bû mu'cize kerde kıyâs Her dü râ ber vıekr pindâred esds Sihri* ؛mucizeye benzetirler. Her ikisinin de hile üzerine, yâni, hok kabazlığa dayandığını sanırlar." Nitekim : اﺀذ٠ًا
ة ؟ة ﻵ٠»ث٦| اﻳﺔ ﺣ بءﻳﻳﺋﺑﺋﺋ ت ١ ﺗ ﻴ ﺬ ﻛ ﺄ ا >\د ﺟﺔﻣﻴ ﻰ ﺑﻪ ﻳﺮ٠ةل٠ ل٠ﻣ ﺸ ﺘ ﺄ
ا#
ﻎ
ﻗ ﻘ
|
#
Yan ؛: وﺑﺄ ﺀTÜ7?؛rahmetinin t٠ ü Âriür١ ؛٥ ç t ؛si olarak güııderir) 0 ﺀ-iiz garlar, ağır lıııiulları yerinden oynatınca da اوﻻlan ölmüş, ؛-rahm ete m uh tic hir hale ğelmiş ) اﻻ:، اا... memlekete sevk etleriz, o bulutlar stiyi! İmâl vs yine ٥ vâsıta ile her türlü meyveleri . lifiyle yap t ٠ ١ ١ iz gibi, ölüler ؛de kabirlerinden hiiyle çıkaracağız hiz. Lbuulur 1 آ؛bunları iyi düşüııiip ibret a lırın ız ™.„
ؤ رﺗ ﻲ% > ﻻ ي٠ \٠ د زﻗﻠ ﺨ ﺚ4
إب
Y a n i : «('İ’fjpragı v e r im li^ ؛izel memleketin nebati, izniyle bul ؛çıkar. Fen i elandan ise fa idesi pek az hirşeyden başkası çıkmaz. 1|t e şükre de t eli bir kav 11 لİçin iıy etleri böyle çeşitli 1 tarak açıklarız^,* buآ
y u r u lu y .r .
{Mevaklb) tefsirinin asli olan (Mevâhib -1 aJij^'eJ de -uUfessir Kfiseyin vâ'ız . ki : <Cenâb-ı H ak , şn m isâlde m i l i m i z kalb in i tem iz b ir yere, k âfirin k a lb in i de k irli b ir y e re b e n z e tm iştir, A llah K e l â m ı n ı b u lu tla rın d a n yam va'ı ü n a sih a t y a ğ m u ru , m ftm in in k alb in e ذة؛bet ey le y in c e orad a hu5 ة1^ غelen Ulat ve İbâdet n d rla rı, d iğ e r u zu v ların a da y a y ılır. K â firin k albili، ؛isab etin d e ise. orysı n h fla n m a y a k a a b iliy e tli .İm a d ığ ın d a n , İçinde ٠ 1:'Liri, dışında ،؛Isun İŞ& y a ra y a c a k b ir salâh z u b d ra gelm ez.:
Yine J'Iazretd Mevlana diyur ki :
ﺍ١،.١١١ ﺍ ﺀ ﺩ ﻫ ﺎﺍ ﻵ٠ﺍ-ﺃﻵ.. ؛ﻣﺬ. ا: ا1 اH'؛ıı،'-İ A'ıııJ; SH.
2f٠n
؛'ا'\ا [ [ ؛ ل. ’ا:. . اا ' ' ا. ' ز. ، " ١آ
1(
ا١ أ ا ا ا ا1٠ ا ا ا٢ اh a r e k e t le r in ،
ا ا
İlâhı l.'ı'riı-' karşılıyordu, (:؛er،.;ı Mü 1 ا, ا آ٠ا اI . اا ' 'ا١.؛،, Sil.irbmdiırıit ﻗﺔف,1 ل ;ا؛da düğncküi a m a i , biri, Mil.;:،■ ﻻااe llili., oburleri birtakım bok* k : ذbazların elinde bulunuyordu.
Bahis dolayısiyle hatıra gelen bir nükteyi bildirmeden geçemiyecegim : Eski kitablarda, Hazret-l Mûsâ ؟؛in bir terceme-i hâl yazılmıştır. Şu' ziyâde, eşyâya ehem miyet verecek kadar gaflet gösterim? bâzı müelliflerin beyârııne göre: Hâzrct-1 ^^dem cennetden çıkarken. bir değnege da ir..٢"k çıkmış ve 0 değneği ömrii öldüğü müddetçe kullanmış, Yefâtjn,.-.ı Şü Peygam bere, ondan da tdris Peygam bere intikâl eden bu âsâ, döne cüüaşa Şuayb peygambere kadar gelmiş. ٠ da bir müddet kullandıktan sonra, çoban olarak aldığı H a z re ti Mûsâ'ya vermiş. Bunları, mas^l diye söylediğimi İhtâra اüzüm görmüyorum. H a z r e t؛ Mûsâ, Şuayb aJeylıisselâıııın kuyumlarım güdecekdi. Bir çobana b ir değ nek lâzımdır, o d g n e g i nereden ve hangi agaçdan isterse keser ve kulİanır, Dünyâ koyunlarm ı sevk il İdâre İçin, cennetden âsâ getirmeye 1üzüm yoktur. Şüphesiz ki Hazret-i Müsâ da böyle yapmıştır, K erâm et âsâ-. da degil, M ûsâ'da idi. Hazret-i Müsâ bugütı m eveld olsa da, bir ınû'eizv izhârı İçin birim izin şemsiyesini, yâhut bastonunu yere atsaydı, yine 'ل:ا pacaginı yapardı. B ilakis, Musa'nın âsâil bulunsa da) bugün bizim eli. m ise geçseydi, hepimiz de onu birer defa yere atsaydık, nihâyet kırılırdı, fakat âsâdan başka b ir şey olmazdı. Müelliflerimiz olsun, vâ'ızlarımız olsun, taşı, ağacı yükseltelim det ken, koskoca bir peygamberi küçültüyorlar, maâlesef yaptıklarının farkm a da varm ıyorlar. Bahse gelelim 1 278
ﺑ ﺢ٠ﺀا اوزﺋﺖ/ ﻛﺎﻓﺮان ا د ر ﺑ ﻪ ﺑ ﺢ٠ زق آﻣﺪ درون١
Kajiran ender mürâ puzine tab\ Â fetî amed d e r û n .î sine tab*. *Kâfirler, mücâdele ve ؛nâd biisûsunda maymun tabiatlıdırlar, ^ is içerisindeki tabiat, bir âfetdir.*
،؛،,-
* ^ h b e t tesir eder, tabiat de gördüğünü ve ؛؛ildiğini kapar, d erin Yânî insanin tabiatinde bir meyil vardır ki, yasak şeylere de aktığı İçil', bir âfet gibidir. F : 14
;؛1 1
275 ﺭﺍ٠;ﻯ ﺍﺯ ﺍ ﺏ- ﻭ٠ ﺍ ﺥ; ﺍﻥ
\ ﺇ ﺀ ﻡ١ ﻭﻭ ﻑ ﻋ ﻌﺎ ﻯö ؟: ﻝ٠ اM usa . ؛,fâ 3 . 0 B e r # ﺃ١ﻷﺓﺓﻩ ﺍ ؟ ﻩ- 1 ﺫﺝ.a a â
|
|
"I s a ilp im tihan nlmîiya kulkı^aıı Mısır sihirbazları, Inad ve ın ü tâ d&le fikriyle onıııı IS ﻧﻲﺀ ﻻذ،١ ؛birer değnek y a kal ftm „؛.ştardı -Çünki başlangıçtı! û peygamberi da kendileri gibi sihirbaz ve liokka baz sanmışlardı. H albaki : 27 ٥
زرف
نﻋﻌﺎ ﻓﺮﻧﺒﺖI ا ض
زن
U ،■
٠ن ص دا٦ ٢ ف ر د.ز
■ 2 İJ] a s i fa a n a s i f a r 1 je r f Zin amel tâ an a mel ™ أدأبş'ıkçrf, '؛Bu ﻧﺪقile u n la r n asâsı arasın d :١derin bir fark. Müsâ'nın m تt iz esi ile ﻻilleri II si liri arasında lir. tin bir yol vardı .„
ﻳﺬا
در
ﺗﻒ ا ن ﻫﻤﻞ راIﻟﻨﻪ
ن ﻫﻤﻞ را در وﻓﺎ٦ ٠د ﺑ ﺌ ﺎ ه L (i ١'a e t u l ٠ ﺍﴽﺍa m d Tâ d e r ١ﻯﺉ١؛ﺉ l n
t u
l , < ﺃﴽ ﺓı m d
î â d e r ١ ﺃﺟﺬ1 .
«S ihir işiııin ؛oııuııda Allah'ın ’؛؛،'İşinin sonunda :neti, m ü'c ٠ ؛-se A l „.Jâll'ın rahmeti varili
Yani Hazret-i M âsâ'nın il ؛؛asiyle bizi hârikalar iîh â r ettiğini gören Mısır U r b a l a r ؛, başlangıçta Mûsâ'nm li'c iz e le rin i de kendi sihirleri gibi -sandıkları İçin, O d a n asâsı gibi birer d . e k yakalayıp meydana çıkmış Jardi- 1 ilkin ٥ -asâ ile. daha dogrusu onu kullanan el ile sihirbaz değnek leri arasında. H azret - ؛Musâ'oın İŞİ ilt? sihirbazların hareketleri arasında derin farklar ve uzak mesafeler vardı. H a z re t ؛Mtısa'nın işlerine İlâhi, yar ة٠ا؛
«ذذ:ا
ﻣﺮ ب: ,ﺲو ًا ز اﻫﻤ١اا ل١ ردا ن ﺧﺎد ر ز٠ر ﻋﺎ ا ﺑ ﺬ
k kuTved ١٠ ﺓemr ٦ ﻝ,au behtA s il k B e r se rA i t e ;ﻻﻵﺀ.
J’îini mü١ miı؛ıi
Tupv i
٢١،.
kânıil — nıalııâ emre İtâat
İÇ İ»
yapar؛
<ا،,اا <؛
— yân ؛٠٠I kâfir ve fâîik — ise, mücâdele ve gösteriş .،sun diye yapar o
«.hi iıadcı ve taklide! adamların başına toprak saç bîâlünıdur ki insanların birbirlerine karşı vazifeleri oldugu ا؛اا؛؛ﺀM.i lan n a karşı da vazifeleri vardır ki, 0 da kulluk., ve onun ni ؛ân ٠ sl ٠ ؛اا١ ا '، ibâdefdir, insanların avam gürûhu, bu vazifeyi Cennet aırusiyle ve hennem korkusiyle yapar. Fakat ümm etin seçkinlerinin ise tâat V،' ' i ► I d eti, ancak em re i tâat etmiş olmak içindir, İşte ibâdetin yüksek ve killi '، ؛؛,a lâyık olam da bııdur. Ma'mâfih, ibâdetin bangi şekli olursa olsun, h ;،،İisâne ve mnhlisâne olursa, yine sâhibi hakkında faydalıdır. Fakat gür inek ve gösteriş yapm ak İçin yapılan miinâfıkca hareketlerin, fayda: ،.I .mak şöyle dursun, büyük zararları vardır Kur'ân-ı Kerim :
ﻟﺔي١ ﺀﺟﺔﻧﻰﻫﻮ
. K C \ ئ رﺗﺐ:١ ﻻدﺷﺬئ ي5 ج0 ٠دب ﻳ ﻘ ﺆ ق ﺀ ز
buyuruyor ki : *Artık killi Rabbine kavuşmayı ilmi، (ve arzu) ediyorsa sâlifı amellerde bulunsun ve etdigi ihadetde (kimseyi) Kabbine ortak ٠ ■ ؛،٠ .mesi٠83.» demekdir Münâsebet dolaylsiyle Ilazret-i Mevlânâ, münâfıkların hâlinden hail sed iy o r :
(Süre-1 K . b
(8 3 ( ؛Ito .
:؛II
İ J İ ؛L
*C
y . ؛i ؛.Ü l f ?
١—
Yânî : «Onların kel hicrinde bir maraz vardır. Allah da marazlarım artırmıştır. Yalan söylemekte oldukları için de onlara acıktı bir azab var. dır؛؛,» buyrulm uştur. Tabiat bağlanma sımsıkı bağlı olan kâfirler, meyil dolayısiyle, gör düklerini maymun gibi taklide kalkışırlar. İşte moda, işte onun mukallidlerii.,. Mısır sihirbazları da Hazret-i M usa’nın hareketlerini taklide yelten mişler, içerisine civa doldurdukları boş değnekleri güneşe karşı bırakm ış lar, hararetin tesiriyle civanın kızmasını ve değneklerin kımıldamasını halka yılan diye göstermişlerdi. Sonra Hazret-i Mûsâ, asasını yere bırak tı, Asa kocaman bir boğa yılanı oldu, Meydanda kımıldayan değnekleri ve ipleri yutdu; ortada bir şey bırakmadı, Bunun üzerine sihirbazlar; M u sa'nın yaptığının sihir değil, mû’cize olduğunu anladılar. Çünkİ sihir olsay dı, kendi hiyleleri meydana çıkacak, fakat değneklerle ipler ortada kalacakdı. Bundan dolayı secdeye kapandılar ve âlemlerin Rabbi.ne imân etti-
ç-'S u—،< j / .
f O * ٠>■٠'؛٠ ■xJ> ،jT
Herçi merdüm mîküned pûzhıe hem, A n küned kez merd bîned dembedem. «İnsanın yaptığım maymun da yapar, insandan ne görürse onu taklîd eder.«
280
٠jy - ١ 0 5 ٢ ■*<،■ "؛ ؛b ٠İ j
ö
hürde ki men kerdem çü o, Fârkrâ key dâned an isûze rû. gem an
•Maymun, ben de insan gibi yaptım sanır. O inadcı hayvan, aradaki farkı naşı! tanır?« ( fi )؛؛Süre١i Bekara : 10
211)
< ﺀا، ا اikisi — y "؛mî أ أ، ( ا' ا، ا؛ ا ﺀآ,, ا ا ا ا ا. ، 1٠،ا yorlarsa da, birbirlerine ا ا1 , م1| ا ا ا „ ( اا. ' ا٠ | ا
٠ا (ا ١،
ا, ٢ ،٠ ا١
( ل، ا٠ا
١
hîşm dn ااأ ﻻ ﻻا ﻻli gibidirler .،
«ذذ٠ ا
وى ﻣﻐﺎم ﺧﻮو رود- و- ر ر وق ر واق ام >ود رو Her yeki sûy-i makâm-î kod reved, R et ﺍ'ﻵﺣﻼber ٦ ﺃ ؟ ﺫ١ﺓ٠ ﺍuamA Kod. ٢ ﺝ٦ﺓﺟﺪ. *Herbiri kentli makâmma ve kendi gider.*
nâmına ؛câb etdigi yere d.gr.ı
Şu beş beyitdt! denilmek isteniyor ki: Gerçek mii'min de namaz kilar. gösterişçi m iin lfık da. F akat h er ikisinin kılışı arasında, n iste t kabili etmez fark \'ardır. MUmin nam âzım Ailah rızâsı İçin edâ eder. Münâfık ؛ss H akkin em rini değil, halkili teveccühünü ve hüsnü zanmni düşünür, ؟u düşünce ve h arek et, namaza da inhisâr etmez, Orncda, hacda, zekfd da, Allah'ın diğer em irlerinde de böyledir. Onlamn ifâsı İçin de münfıfık lar, m ü'm inlerle b erâb e r uğraşırlar, didinirler, yorulurlar. Hâkin neticede, yâni âhiretde m ii'm inJer kazanırlar; m ünâfıklara ancak uğraşmalar)nin yorgunluğu ve n ifaklarının nedâm eti kahr. Mii'minle münâfı&ın bir araya gelmesi, mesela namaz kılarken bir safda, belki de yanystna bulunm ası, birisi Merveli. digeri Reyli iki adamm, bir oyun esnâsıııda karşı karşıya oturm asına benzer. G ^ ın masası. Merve ile Rey şehirlerini ve .Merveli ile Reyliyi birbirine yaklaştıram adığı gibi, namaz safi da îmân ile nifâkı ve m'ü’min ile münâfıkı birleştin.' mez, . y u n bitince, oyuncuların ayrılıp işlerine, güçlerine gittiği gibi, »amaz bitince de m ü'm in ile mUııâfik aynlır. Birisi îmânın, digeri nifâkın götüreceği yola gider.
287
ش >وﻧﻰ ﺛ ﻮ د١ ﺗ ﺬ ب١ ذ ش ﺧﻮ٠ ر٠ ب شﺷﻮ ﻻ ر ا أ/ ور ﺑﺂﻳﻖ
Mii'TUİTteı hanend câneş hoş şeved, Ver ınnnâf:\k gûyi pür ﺀجﺀةşeved. *Birine mü’min des٠؛J..er, r،؛he،ı mitteJczziz .lur, hoşuna gider; fakı.l münâfık diyecek olsan hjndethmir, ateş kesilir,"
21
ة8ي
وا ش در ذاذ- ﻧﻰ ا٠ان ﻓ ﺎ زV د ل٠ ً ا٠ ; ﺑ ﺖI Ü از A n munajık ﻷﻷm u k h k det m m tis . ٤ ﻵﺟﺈﺍ ﺓ ً ٨
| ﻗﺄ ﻝ
âyed
٩ﺓﻷﻵﻷ.
ا،0 ﻗ ﺎﻟ ﻼ سElk, E.fçek lîîü’tninie beraber namaza gelirse de, ؛bâdei ، ؛؟II d. ؛, gosteris i ؛، n gelit.w
283
ﺀا ذ و ر و ذ ﺀﻟ ﻤ ﺮ ز ﻛﺎ ت٠ در ردوﻣﺎت, ﻻن دو٠ا ﻣ ﺎ ش ﻣﺆ Der n a m k ٠ ﻷ7 ﺣﺔﻷ١ ﺓﺙk c c Ü 1ﺓﻷﺟﺔ٠ Ba m M jik
.Namazda, şırlar.»
٠ ru ؛da,
m u ؛m i i a
b a d a , zekât da
ﻳ ﻸ٣ I ' d
mUmlnlerj
u T a a t.
münafıklarla
ة ﻻ٢:ا
284 رد اﺛﺪ ﺀﻟﺖ٠' ﻣﺮﻣﺎ"ر ' د ر اً > ث١ M .u ’m i'iîV 'r a . b u r d
ﺀﺝ٢
ﺑﺎت
ر ﺷﺎ ﻓ ﻖ٠
ﳌﴽﺟﺎﻷﻷa k i b e t ,
m ü l k mat ender akiret.
*Sflnunda mii’minter, münâE١k،ara galebe ederler. Münafıklar de mat olurlar, yânı kaybederler,» ٠
ا ﺑ ﻞص وو )ر م ق ازﻳﺘﺪ ص در ا ش ﺳ ﻮ ز ى ر ﻻ ذ ﺳ ﺪ
Gerçi ker ﻷﻷk î serd •yek bazVyend١ Her ﻷﻷ ﻷﻷdy،kem menH٠٠ ﻷTadyend ■
in
ذ ﻷ قret-
-
Mâlmn ya (îm ân), inanm ak demekdır. Allah'ın varlığını ve birliğini peygam berinin sıdk-u nübüvvetini, tebligatının doğruluğunu kalb ile tas dik ve dille ik rar eden bir kimse, (mü'min) sıfatını kazanır. Nifak ise, inanm ış gorünmekdir. Eski m ünafıklar böyle idi. Bir de yeni m ünafıklar var ki. eski m ünafıkların tam tersi. Eskiler, inanmazken inanır görünür lerdi. Yeniler, inanıyorken inanmaz gibi davranıyorlar.
Moda dinsizlerin bak hepsi, Eski ؟Tbüb-ı mjakva teTsV.. Kâdî Bej'zâvî m erhum , e h li nifak hakkında 1 .Â-Iünâfıklar, kafirlerin en habisi ve AJİh'ın en liyâde gazâb ettiğid ir» diyor. Peygam berimizin asrındaki muslümanları, İçtimâîyat bakımından tedkik edecek olursak, teşkilat itibariyle dürt frkarfan İbâret görürüz. Bunlordan biri (M uhacirin) dir ki, M ekke'den vesâir taraflardan gelip de Medine'de yerleşen kim selerdir. ikinci ve üçüncüleri: Medine'nin !'Erlileri bulunan (EvsJ ve (H azret) kabileleridir ki, bunlara mUslilmanlıgm İntişârına yardim erdikleri İçin. (EnsârJ denilmiştir. D ördüncüler ise: M edineli (Abdullah bin ٧beyy bin Selûll ün İdâresindeki mUnâfıklardır, Evvelkiler ne kadar hâlîs ve muhlis mü'min is،'ler, bu.dördüncü!er, 0 nisbetde m ürâyî ve m ünâfık kâfirlerdi- F akat Bak km vabdâniyyeiini ve Peygam berin sıdk-u nübüvvetini dilleriyle İkrâr etm ekde olduklarından, kendilerine bir şey yapılamıyordu, içlerindeki habaset bilindiği halde, dış hâllerine güz yumuluyordu, . n l a r ise, resmen m üslilman göründükleri hâlde, hoşlarına gitmeyen cihetlere itiraz ediyor lar, ellerinden geldigi kadar İslâmî yıkmaya çalışıyorlardı. Meselâ, Dhud Harbine giderken, m ünâfıkların reisi îbtı-i SelUl, kendisine tâbi ﻻﻻةmu nâfıkla ordudan kaçmış ve islâmda ilk harb kaçağı ünvânını kazanmış, lâkin şu hareketiyle İslâm ordusunu m addeten z،yıflatm ıştı. Hezâ, Miireysl gazvesinden dönülürken (Cehcâh -1 Gıfârî) nâm ındı bir muhâcirle, (Sinan bin Ferve) isminde bir eıısâri arasında çıkan bir kavgayı vesile ederek, Aleyhdssalat Efendimizin ve bilcümle m uhâcir؛n،،ı M edine'den çıkarılm asını teşvike kalkışmış, Süre-i M üîâfikûnde hikfi:,'،' b u y u ruldu^! üzere t
د
| | ث
١ﺑق;ﺟﺛت
2HB —ت رب از زان وﻋﺎ٠ ام او ﻳﺊ
) ﻧ ﺪ ز ا اا'ت و ﻳ ﺖ1 * ن١ ام Nâm-ı ةviahbûb ez zâtı'ı veyestf Nâm-ı in mebğûz z’âfât-i veyest. «M uinin lâfzının sevilmesi, zât-i mü'minİn, yâhüt zâ،-i imânın raah' olmasındandır. Mİİnâfık lâfım a bııgzedilmesi de nifâkııı âfetleri dü" laytsiyledir.* ١JÛb
289
ت-ب
ف.ﺗﺊﺀر
ﻳﻢ و رون٠ ﻋﻴﻊا و راو و
س ﺑ ﺰ ل ﻻ ف٠ﻟﺔ٠ ادﻧﻦ
M'îm ةvâv ü'm înı il nun teşrif nî $t , lâ fz-ı m u’rnin cüz pey-î ta’rîf n îs t . *٠ ٦ Iü’min kelimesini te؛kîl eden (m, ü ؛m, i, n) harflerinde ş.râfc t yokdur. Mti'min lâfzı, eh l'i îmânın tarifinden başka kir şey değildir.“ 23.
و ن ﻣﺊ ﻟﻰ ﺧﻮاﺑ ﺶ ا ن ﺋﻐﻌﺬ درن ﻋﺞو ﺋ ﺰ د م ى ﺣ ﺪ در ادﻧ ﻮ ن. Çün münafık hâmyeş in lâfz-ı dûn, He-mçu keidum mi kaled d e T eTiderÛTi. «Birisine m ünâfık deyince, bu kötü lâfız, sokar.. 291
akreb gibi onun içerisin،
ر ن'ام ادﺗﺜﺎق ﻟ ﻮ ز ن٠٠; ﺑ ﺮا د ر و ى ﻣ ﻨﺎ ﻗﻠ ﻮ ز ن
د س,
Ger ne in nâm iştikck ' 1 duzahast, Pes Çini dervey maz’âk-ı dûzakast. “Kger bu isim — yâni miiııâfık lafzı — cehennemden gelmiyorsa, 0,1* da neden cehennemi bir tad vardır?. 214
ﺫ ﻯ ﺓ١ ' ﺀ ﺳ ﺎ ﺫ ﺫ ﺣ ﺸ ﺔ٠ ﻳ ﻐ ﺔ ﻩ ; ﻥ
ﻟﻐﺪة ﺋﺘﺌﻨﻢ' ر ﻫﺄﻟﻮﺋﺒﻴ ﻲأ ;ﺗ ﺬة ج٠ Yân ؛: . .insanlar arasında bir ،akim lan var ki, AJlîîl.'a V،' kıyı'ınıe İnüne İmâli eldik dij'orlar; halbuki onlar ınü'jn ^ ؛delillerdir. ı١ A klilarım a A l i l l i ve ؛mân edenler ؛aldatm ak istiyorlar; ik i li II. ؛islerinden başkasını aldatam ıyorlar ve böyle olduğunu nnlaımışorlııı ıiı،،Onların kalblerinde n'ifâk h astal]^ vardır. Allah da onların lıa١ خ،ال. اartırm ıştır. Yalancılık etdiklerinden, onlar İçin acı ve dehşetli 1ااا a i t د.v a r d ır
.... Onlara: Yeryüzünde, ıniifsitSik etmeyin denilince, bil hakikatli lih ve muslih kimseleriz, derler, Mâlûm olsun ki. onlar yok mu':' t . î . 1. 1 -lar, hakikaten milfsitdirler; lâkin miilsid olduklarım da bilmezler Kendilerine, herkes g'ibi siz de îmân edin deıı؛ld ؛،.,٥ i vakit; Jtirlı.l ı akılsızların îmân ettikleri gibi. bil de ini inanalım? derler, Mailin II‘ ا.1111 ki asil selih Vfc akilsiz olanlar hakikaten kendileridir. Lâkiıı biiyle ٠ ا ا ا ا٠اا .lanm da bilm ezler Müzminlere rastgcldikieri vakit, biz de r itm in iz derler. Şcyiıınl ،■، | ١ la yalnız kalınca da: Biz, emin olun sizinle b trâb erlz ؛mü ؟lünıı،n،î. d،y٠ > rek, mtisliinıanlarla hakikaten ekleniyoruz, derler , ؛A sil ؛Allah, onlarla İstilızâ eder ve ،aşkınlıkları, azgınlıklıiıı Içiıı ,de serseri dolaşm alarına m ühlet v e rir O nlar , ٠ kim selerdir ki, hidâyeti bırakıp, dalâleti almışlar dil. alış verişleri kâr verm em iştir ve kendileri d o ^ ıı yolu bulam am ışlardı ! ٠ >،،،Bunların sûretâ mdslüman görünmelerinin, muslumanlıg] k c n d il،î ,siper yapmak emeliyle olduğu
Yâni : “îm ânlarını kendilerine kalkan yaptılar...» âyetiyle m iş ;
]!اا٠ ااا،1
.O nlar düşmandır, kendilerimden sakil* » ؟em riyle de mâhiyetim imu düşmanca olduğu açıklanmış; ( 8 , ﺀ؟Sı'،re-1 H٠٠karâ : 8-10 . ( Sür،.-، M ünüfikün (80 : 2 . ا;ا1 ) ًاSUrı.-، Müıı؛،f،kûn: t
،،Egcr Medine'yi ؛k, an lo B u ?،d٠n u ٠ ٦ ,،. ا., اşerefü ﺀ'ا.kuvvetli olan (ı rmz) oradan en hakir I. \ ﺑﻎz؛،؛0 ،؛1 ااﻻmuhakkak çıkaracaklıı ■:1،. ؛diyerek اأ: ةذة-olarak kendisini, zelil olarak da hâşâ Hazret-i Peygamberi vc m u ,hâcîrîeri kasdeylemişdi G arihdir k ( ؛bunun oğlu, ve pâk-bâlis bir müsliiman olan (A bdullah babasının şıı hezeyânj il zerine, on uri devesini çökertmiş, kendisinin rezil -ve R aâüuhâh'jn aziz Dİdııgunu İtirât ettirm işti Keza bu herif, bir gün Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i (Osman ve İlazret-İ Alî'ye yolda rast gelmiş ve her birinin elini tu tarak -dalkavuklukda bulunm uş ve kendilerine yalandan hürm et göstermiş, on : lan n Allah'dan kork, mUnâfıkhk etme., demelerine cevâben, kendisinin --hâlis bir mil'miıı olduğunu söylemek yalancılığı irtikUfc etmiş, dolayjgiy le de Sûre-i Bakara'daki şu âyetler nâzil olmuştu :
وث\ةﻷﻧﻴﻮذﺀ;ﺗﺘﺎ ي\غﺀ٠ يﺀ١ئ ﺀ ﺛﻒ
>
ﻻ ﻳ ﻪ
١; ; ل١ﻻ ﻏ ﻰ
٠ﺊ ﻮ ﻗ ﻘ١ ة ﻗ ﺪ ة ﺻ ٠ت'ب.ﻫﺔﺋﺠﺔوﺋﺌﺖ١ﻳﻐﺬﻵﺿﺜﻴﻴﻘﺪت٠ :ﺋﻶي٦ﻣﺠﺂﺑﻮة ﺀ و'ةﻣﺎﻷ ﻏ ﻼ ﻓ ﻞ١ةز٩ﻟﻢ ﻫﺬ ﺧﺜﺎﺋ ﺮ ن١ﻻ١٠ ةر؛ذةﺀذﻏﻴﻶة ; | | ز. ذ ﻳ ﻳ ﺳ ﺔ> ي ٠\ﻛﺘﻴﺎ,ش4١ ﻻ١ أ١ ﺋﻠﺘﺌ ﺔ٠ا١ ة٠،ﺧﺎ'ﺛﺊ١١؛ث ١ ك١ي\ﻵ\\ﻗﻦ\اﺗﻔﻴﺔو١وةﺋﻼﺑﻤﺆق ه ق ﻟ ﺮ: ي \ ة١ غ | ﺟ ﺌ ﺚ١>\ذ\ذ ﰲ٠ ﻣ ﺜ ﻔ ﱫ ﺋ ﺄ ﻫ ﺤ ﺮ ﻟ ﺬ ﺵ١ ﺿ ﺌ ﱫ ﻭ ﻥ ﻱ ( 84) هﺀﺗﺔ- اMî،nfi،ikûn: 3-
ﺍ؟\ﺙﺀ
Bili. 1- ا٠ ١ '٠ اevvel söylenilmişti k ،, 1 « "ا1 . 1,,.. ،1, 'ا,٠ ا(ااdenilınet , ا١،ا ؛una gidi. n.ur.âfık denilince tk II . اﺀ..I .11. 1.1 .’اا.: الbuzun ا، k i ] 0، 1] ذا:أاﺀ-'ا1، د{ﻻل؛bir iyilik . ] i n ؛؛:}•! ؛ ﻻااارfil, I 111,11, ' !)؛،،esindeki harf lerde dr bir kötülük yoktur. H ^rficr , »،-٠ .٠ ٠ :- I 1( !؛, , r ااﻳﻰأﺀآةﺀم٠ de kahr. Sil. kelimedeki iyilik ve kötülük, har Cl.--t.f-. .lı-.'iJ. mânânın te ؛.i riyJedi:. Mesela, toprak kir çanağa konulmuş şeker şerbetinin tatlılığı ]ل.', 'kristal bardak içindeki deniz suyunun acılığı ve tuzluluğu, çanağın V I bardağın tesirinden değil, şerbetin ve denii suyunun aslındaki tatlılık v٠ ■ acılıktandır. Evet, harfler ve onların teşkil ettiği kelimeler, mana zail dır. Hem de unu temkiniyle dolduramıyan bir zarfdır, Meselâ su lâfzı. I . 'أâtın ha ؛.'at sebebi oian bir mâ yi ؛hatırlatır. N evini ve lezzetin ؛gO stı m e le k le berâber , ٥ mâyij gözümüzün dniine getirir. Demek ki sil İ1'،(,| suyun mknksma zarf ve bardak gibi oluyor . ا١,burduğum bize g O teriiî I istediği suyun menba'm ve denizi ise ؛Allah yanında sfıbit olan iimın-ıil .kitabdır üm m -ül-kitab ned ir ؟Bu tabir (Sûre-i fla'di dek ؛: <ا:ﻻ؛ا
Yânî : *Allah dilediğini mahveder, istediğini sâbi، kliar. üm m .iil-k؛. tâb ise onun indindedir!؛.'.. Ayet-İ kerimesinde vâkldir. Ayetin üst t ı . ı fında ise :
7 ة ة ر ا٠ ،ة ﺀ
ب
اأ ذ ﻷ ة ﻳ ﻴ ﺌ ﺆ: أ ل| ؛ ? ؛
Nazm -1 Cehli vardır ki: «Hiçbir peygamber, Allah'ın izimi olmaksızın ؛،،-!'. hangi bil. ؛ة-ﺀ، getiremez: (yâtıüd ilil' mı'ıcizc İzhâr edemez.) Her vaktin yazılmış bir Jıükmü vardır ؛؛.* "" Şeylı Kuzbihârm-i Baki '( ؛k٠ Kuddisc Sirruhû) demiştir ki: " -ı-âmeti de ikiyledir. Hiçbir veli. Allâh'dan mc'zün olmadıkça, bir k era *.met gösteremez ,ümm-ül-kitâl- Müfessirlerhı kavline güre I ، ç ٦ ٢ h-i mahfuz) dur İ.:ı ilâlıi takdir ile olmuş ve olacak işlerin tafsil levhası, tâbır câizse cedvt .li, yâhud târlfesi dem ekdir Bu levha üstünde m shv ü İsbât süreliyle bâz ؛-değişikliğin Vükfıa gel diğinî, Cenâb-ı Hak şu âyetle habor veriyor. Lâkin bu haber ,
ئ
ة ؛ﺋﺜ ﻐ ﻐ ﻶ
.
ا'ﺋ ﻌﺜﺘ ﺬ ﻫ ﺔﺗ ﻤﺄ ﻏ ﺊ .O nlar hakkında, Alkıhdaıı m ağfiret taleb eylescn d٠, eylemesen tl،ı müsâv؛dir, Allah onları hiçbir vakit affe tm iy e te k tir؟.* âyetiyle, bunlarin magfûr olmıyacagı;
ﺋ ﺎ ﻻ ا ﺿ ﺎ ذ ﺗ ﺐ١ؤا ذﺷﺮ٠. . ن١ى' ﻟ ﻔ ﺎً ذ م١ Yâni ; «Şüphesiz ınünâfıklar. Cehennemin en derin tabakasında dır. la r ؛؛٥> vâdiyle de ؟etin bir azaba çarpılacakları beyân buyurulmuşdur. İşte bu vasıflarla mııttasıf olan m ünafıklardan herbiri, ٥ vasıfların hepsini câm ؛bulunan münâfık lâfzına mııhâtab olunca kızar ve o bitâbı ؟irkin görürler. H albuki : 292
ز ﺛﻢف ﺑﺖ١ﻧﺬق ان"ام د ز ا ب— ت.٥ ز١ ٠ب ﺛﻲ
ﺍ
ذ
ﺍ
ا ى١ت
ztşttt ﺡ؛ITTM. k d ez i l i , , Telhii an ةة- أbahr ez zarf Tiist *Aliinflfrk lâfzının çirkinliği, lâfzının ve harflerinin tesirinden değil, d ir; nitekim deniz suyunun acılığı da konulan kabdan değildir.* 293
دررﻻﻧﻰ ﺑﺮآ ب٠►رف ر ف ﻟﻌﺪ ﻣ ﺎ ﻛ ﺘ ﺎ ب١ .ﻣﺪﻟﻰ ﻋ ﺮ د
١ﺛﻲ
Harf zarf amed der û mânâ çü âb. Bahr~i ma'nâ ı’ndehû ümmülkit.âb. H a r f , zarf gibidir, yfânâ, o zarfın içerisindeki suya benzer. ٠ ١ lân â denizi ise Allah'ın yaııında sabit olan üîiım ü-ül-kltabdır.. tas) 1- اﻟﺪ'جMün٥l؛kün: e 33 ؛١ S lr e -، Nisa: 115.
ة0 ا
Y ün؛
،؛Suyu
h c f v e t a l J 1J i k i < l r ı ı ؛/ ، h i r h l r l ı ı r
y e r m iş t ir , ( B ö y ؛ş ik e n ) a ra la rın d a y e k d iğ n io .
٠١ ؛ı v ı ı ؛،k ü z e r ،،ı١١ . ؛s a l ؛،
، ٠ ■،٠%ur ،■h ١u -> ٠■ m âni ، ı i ٢
i ,. âyetleri ne telm ih ediyor,(perde varrtır١ Bu âyetlerdeki bahreynden maksadın, h ؛-m|/، denizler olduğundu mü fessirler ihtilâl etmiş; kimi Şat nehriyle Basra Körfezini teşkil eden Bahr.i Fâristir, N ehrin ta tl ؛su lan epeyce bir mesafeye kadar ؛denizin tuzlu su yu ile karışmaz, demiş. Kimisi, Bahreyn i 1c Şap ve Far i s denizleri kasd ■؛ dilm işdir mânâsım vermiş; kimisi de ifâdeyi mecâze ham lederek: Bah ٢ eyn, zevceymn nutfeleridir ki, onlardan inci ve mercan gibi, kız vc m :■ ؛.an çocuklar doğur m ânâlarım çıkarm ışlardır Hazret-i M evlânâ , ٠ denizleri ehl-i n âr ile ehl-i nûr. yâni cehennem v e c e n n e t h a l k ı d i y e t e ’v î l e d i y o r . S o n r a
d a ş ö y le d iy o r ؛
2 ؛I5
؛j ' y j j '،.؛ j "٢ lW ،٠
■/ d ١& «٠. ü j
jj jj
j 1■؛ j
,Dan ki in her dû ziyek aslı revan ■ Ber giizer zin her dü rev tâ as M an Mâl um un olstın ki bu iki deniz; bir a sil daiı, bir menbâdaıi ., eder. Sen ikisinden de geç, Onların kaynağına kadar git
zuhur .
Cenâb-ı H akk’ııı (Hâdî) ismi dc vardır. (Mudili) ismi de. Bunların heri kişi için mazhaıy yâni hüküm lerinin zuhur edeceği yer lâzımdır. Hu ■ di ismi rr.ü’mimle tecelli eder, onu hidâyete götürür. Mudili ismi, nüm ü fek ve kafirde zuhur eder ve onları dalâlete sevkevler. Ey sâlik; sen bu m azhurlara değil, onlsrdaki zahire hak .
296 jh . y* ١J
j j j ،_ü
jj
j ■١j ، S S dİ* d
,Zer d kalb i zâr-i nîkû der ayar ,Bî mehek her giz neddnî zVtibâr Kalp altım da, hâlis altını da m ehenk
taşına
vurmayınca,
anlıyu *
t،١ azsın ,،.
<؛J3J Süre-، R.Vmıâu; 1Ö-1Ü,
£21
§ ﻗﻴﺘﻠ ﺚ !ا ﻏﻴﻠ ﺔ ي Yani : «Aklah'rn 8١ ئ# ٢ﻟﻼ٠ as؛â değişiklik bulamazsın “'؛. ayetiyle mutenâkız gibi görünüyor. Buna cevab veriliyor ki, İlâhî takdir ya mutlak, ydhud mukayyed vo muallâk ulur. frlutlak olursa, hiçbir suretle değişmez, Mukayyeti ve muBİlâk bulunursa tebeddül edebilir: «Sadaka lıelâyı defeder, hadis-i şer؛, finde ﻻ1 ﻻةﻻكgibi- Meselâ, ezelde bir kimse İçin, filân vakit şu belâya Lig■■ rayacak tir diye takdir edilmiş, fakat sadaka verecek otursa, a belâya u.،■■؛ ram ıyacaktır diye do kayad altına alınmış. Sonra, o adam sadaka v e r d i -.1 İçin, 0 m ukadder belâya ugramakdan kurtuluyor; üm m -ül-kitâb'daki ona âit madde do m utlak degil, mukayyeti ohiugu İçin değişiyor, Diger cihetten : ٠Sa؛d olan ؛aııasmııı karnında ؛iten, yâııî dalla dogmadan saîddir. Şak ؛olan da a İlasının karnında iken şakidir, insanların saadet ve şekflveii؛ evvelden mukadderdir.» Îiadis-İ Şerifi delâletincc de, m utlak olan takdi. rât.L îlâhiyye değişmiyor, o halde, zarf Cilan harflerin ve kelimelerin ılı tivâyâ çalıştıkları m ânâların asil meııbaı, Allah'ın indinde ümm-ük*kitâ،ı "Inyor Orada said, yâhud şâki; yânî mii'minf yâhud nıUnâfık olarak ya« .-'|]|[1 ]Ş şahıslar, burada sûretâ bir arada bulunuyor. Lâkin ezeli takdir, Oiıhinn hakikaten birleşmesine engel teşkil ediyor. Hazret- ؛Mevlanâ ıltı bu hakikati beyân İçin, şöyle diyar : 204 \ﱄ٠ ﺏ. ﻧ ﴔ٠ ﺀ ﺩ ﺋ ﺮ٠٠ﺍ ﺗ ﻴ ﻊ ﺑﺐ\ﺵ٠١ ﻝt '١ﺍﺷﻖ ﻭ ٠ ١ﺩﺯ ﻡ
H r - \ telH U ١ ﻝ ٠ ٣ -١ ile t I I ،؛ I
&£. | | T ı
Düııyııda arı ve tatil denizler vardır. Arakamda b»؛r berzah haildir .. ki, birliiriji. karışıııazJar Sûfg-t limandaki :
® ﻳ ﺨ ﻼ ﺗ ﺎ ل٠? ﺑ ﺜ ﻴ ﺬ ; ذ ة ﻻ ا ﻳ ﺔ٠\ ﺗ ﺞ (»ZJ Sûre-i Fetih: 2 1
*B in le ri ‘،■ ﺍ ﻓ ﺎ، ﺍa rtısııiıl :,, illa (، b îr çj (؛t ؛إر$ أة, bilir 01,11 ا- e " ]ﻻﻷ.lir
ﺍ ﺍﺍ؛ﺍﺍ,،■ ﺍ ،
ﻱ ,ﺍ
j'.rİT U f .
ﺍ'ﺃ،ﺍ،ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ
Bir insan yemek yerken, kir hayvan dil yemini k ıstır ilken, ağzına bir ؛؟ip parçası girecek .1 ^ . mitteaddid lokm alar a m u t l a ÜJ111 bulur ve ؛,'ikn rır, Görmediği ve ağzına girdiğini bilmediği ٠ çöpiı, ancak hissinin ynrıl iniyle an Uyabilir. Bunun gibi, bir rnüfmin،i ا4 ذmil de, b irç.k ferdler ur ؛, Sina karışmış bir mtlnâfıkı, kalbindeki mânevi hissin zevkiyle keşfıyleı
3 .0
ص دب ردا ن ا ن ﻣ ﺎ ل
ﺍ ﺩﺵ 'ﺭﺩﺍﻥﺁﲰﺎﱏ٣> Hi$$4 dünyâ nerdiibâ n-i d h a ttj Hiss-İ dini nerdübân-î âm ân. .Uünyâ ile ؛ ﺟ ﻼ1 إhis. bil cihâııın; din ila ilgili, hîs ise, âsûmâmn j^iıı) merdivenidir."
!آ ﺀ ﺀ
Vank insandaki tabii hisler, sâhibini dünyâ ile ilgili isteklere yük seitebilir, Mesela gözdeki görme liissi ؛insana selâmet yolunu gösterir, k ulaktaki ؛؛itmek hissi, tehlike seslerini duyurur. Ağızdaki tatm ak İLİ: pi: acıyı, ta th y i ؛tuzluyu, ekşiyi ayırtlettirir, Dünyevi hislerle, böyle ا:ا i r görüldüğü gibi, dini ve mânevi hisler v â ita siy le de n٦ânev؛y٥td٠ t( rakkl h usûle gelir.
3 .1 ﺑﻴ ﺐ
ذ١ ا ﺑ ﻤ ﺮ ﻳ ﺪ٣ ﻣﺤﺖ ر ن ﺀ
ن ﺣ ﻰ ﺑﻤﻮﻳﺪ از ﺑ ﺒ ﺐ٦ ﺳﻲﺀ S vh h tA I >\ ﺓﺓ١ ﺓ\ﻷﻟﺔﺀ\ﻝes tabib. S i h k U ٥٠٢، his U m a es h a l i , “Bil hissin sıhhatini hekimden, bteki hissin sıhhatini d.stdan tııli'،. eriinİTM
Yani ؛ns&nün tabii ilişlerinden birine bir Uastaljk arız olsa, meselâ gözlerine ﺀاﻫﺔgelse, yâhud kulağı agırlaşsa tedavi İçin bir göz hekim ini, bir kulak mütehasîjssna miirâcaat lâzım gelir, ila sta olan ٠ ٠ afiye, lıu؛ması İçin ٥ hekimden ilâç istenir. Tabii hisler böyle olduğu gibi, nı.'ınevi hislerin de hastalandığı ٠ dır. Mesela kir tnkun kimseler görülür kh kılı kırk yaracak, İğne gözünden Hindiim■' ı.ı-ı.. kadar ;؛ö/l'■ , I.
H e ü der ccm H u ğ bMtked mehek. Her yakiii rd bâz ddned ةzîşek■ .Allah, iler kim ؛ıı nlhuna ıııclıenli taşı koymuşsa. 0 kimse, şüblıedcî ayırteder.:.
yaklni
Malumdur ki alimin sahte, yâhud karışık olup olmadığını, âyarının ııe kadar bulunduğunu anlamak İ؟in, mellenk taşı lâzımdır, o taş ve Ustüne dökülen asit olmayınca, en mütehassis tahminciler bile aldanır. Hele bu İşle meşgül olmayan kimse) hizan parlakça bir mâdeni bile altm sanır. Bunun gibi, mü'min olsun, mUnâfık olsun: muhakkik olsun, mukal. lid olsun, adem evlâdı, sUret itibariyle birbirine benzer, insanların mflhenk taşı dil, ilin ve mârifetdir. Bir kimsenin îmânı ve nifâkl, 0 mehenk ile, yâni (ahkâm-1 şerî'ate) ve (âdâb-1 tarikate) tatbik ile anlaşılır, G tat blk de ancak ilim ile olabilir. Husûsiyle Cenâb‘ 1 Hak, bir kimsenin kal" bine, insanları ؟؛yüzlerini ve hakiki hallerini keşfedebilmek hassasrm ilısân eylerse; o zât. gördüğü çehrelerin hâl.is mi, yoksa kalp mi olduğu:111 anlayıverir. Nitekim, Hadis-i Şerifde; meâlen : «Mü'minîıı firâse،؛n٠ den. kavrayışından sakillin. Çiinki o; Allahla nUriylc nazar eder?, buyurulmuşdur. 298
د٠ج
S خا ف
٠در د د ن ذ د
■V" ا دى ار اﻣﺪ ع ﻳﺒﺪل ﻧﺶ Der delum-l ﺍ ﺓ۴- ﺣﻞM # \ celıed, Angek ârâmed kî biruneş m h e i *.iri bir adamın, hattâ hayvanin ağzına bir ؟öp kaçacak olsa, onu 1؟karmayınca rahat edemez.» 299 ك ﺧﺮد1ﻏﺎث٠ ﻒ ا ﻳ٠در ﻫ ﺰا را ن ﻟﻎ
ﻋﺪ ﺣ ﻰ زﺑﺪع ل ( ﻳﺎد٦ در١ﺟﺮ Der hezaran ،âfcma y â hâşâk-i h u n i, ÇÜTt der dmed l)îss٠ ؛-'-:it,fi،.' pej, bübürtİ. 2 2 2
٠1 ' 1 ا( ا؛lıKsin sıhhati, bedenili ;1 . 1 1 1 . أ ز؛ ﺀأ٠، ا ؛،٠ اا. م؛ اا، ve Iiıâııev ؛1(؛ ةةذا١ } ا؛؛١• ),at ؛ise cismin ،ahribiıifledir.»
insan afiyeide o lur ؛١'(lcüdu hasialıkdan sâlim bulunursa, o kimsenin tabii hislcti de sıhhat ve selâmetini muhâfaza ede،-. F akat mânevi hisler denilen h â le rin zuhûru ve sıhhati: İbâdet, riyâzat ve mücâh.ede ile miimkündiir, Meselâ, oı-uç tutmak; a ؟durm ak ve midejd boş bırakm ak demekdir. B a k ih ra ; açlık, insani zayıf düşürür ve cismini harâb eder gibi görünür. Halbuki hiç de böyle değildir. Kezâ hepimiz, çok defa tecrube etmişizdir ki, oruçlu bulunduğumuz Ramazan gönlerinde, rûhum uzun kuvvetlendigini, m ânev؛i'-htimizin yükseldiğini de fark ederiz. Hele iftar sofrasma oturup da top atılnıasını beklediğimiz birkaç dakika zarfında, fevkalâde bir neş'e duyan?, Demek ki oruca devâm etsek, gündüz yemediğimizi iftarda ve sahurda fazlasiyle göçürmek süreliyle degil, cismâni g،dâmızı azaltm ak şartiyle oruçlu bulunsak, mânevi zevklerimiz artacak, hem de sıhhatimiz düzelecektir, Hazret-i Mevlânâ, bahis m ünâsebetiyle riyâzat ve mücâhededa bulunm am n faydalarından ballis açarak diyor ki :
3.3 لL ب ف ك دو ﺀ ﺛ ﻖ٠ ى ﺧﻠ ﺚ١
ال٠ ك و٠ ﻧ ﻞ ﻛ ﺮ د او دأﺗﺎ ن و،
Ey huniik cânî ki der تﺀﺟﺎ- ؛meal, Bez’1 kerd جhânümân ü milk ü mâl. ٠ AIeâl
ve mânâ aşkiyle hânünıâîinı, midilli, sadduk eden cana ne mutlu:.
mülkünü harcayıp ta-
Cenâb-ı Hak, meâlen: *Bizim İçin miicâhede edenleri, yollarımıza elbet de hidâyet ederiz," va'di kerim inde bulunuyor. Demek ki mücâhcde etmenin, Allah yolunda fedâkârlık göstermenin neticesi hidâyete vüsül oluyor, AUcâhede ned ir ؟Uğraşmak mânâsıııadm ki nasıl olacagij şahsa gOre degişir. Düşmanla uğraşacak bir askerin vazifesi, kumandam tarafından; derdle uğraşacak bir hastanın harekeli, hekimi tarafından tâyin edildiği gibi: Hak yolunda ilerleyecea bir sâlikin " de, mürşid-i kâmil tarafından tarif olunur. Kendi kendine ve kitabdan okumak £Üret،yle müeâhedeye kalkışan bir kimse, aklina estiği gibi hareket eden bir askere, kendi kendini tedâviye çalışan bir hastava benzer ki, tehlikeli bir işe F: 15
2 ﺀة
gürr ؛؛، hi.<Kİ *»'inidir. 'اااااا.٠ ٠ ﻓﺎاl.٠ er٠ ،bei• hakil . أ،ا٠‘ ş ıs n ıd a
anadil[]
dogma
اا, اII•'.. ا-ﻷأ،١ ٠ ٠ ا. أ:،: '؛1؛ ا١ا-
körler gibi kalırlar. Vı٠
ﺗ ﻘ ﻶ ﺗ ﺘ ﻠ ﻬ ﺌ ﺦ١ذﺣ ﻲ. Yânî : “Onların gözleri vardır, lâkın flîijııJa görmezler’■.*.. Nszm - 1 Cellîindeki hakikati tecessfim ettirirler.
ﻻ, ﻷ ةاااo،ı١ar،n kalblerinc de, kulak ların a da, m ü h ü r basm ıştır. Göz!erillin üzerinde h ir de perde vard ır. Eti büyük azab o n lard ır“؛.» H azretd M svİânâ M esnevinin diğer bil' yerinde bu perdenin ne oldugunu bildiriyor :
Çüu
g araz a m e d
Sad h
hüuiîT
p â \ ؟d e ﺅ٩ﺍﺓﻍ
i ؛e z d \ i b e s i ı g d dtde. ﺅa d .
^Garaz Kelince hüııer ve n ıârîîet ö rtü lü kahr. Çünki zuhUr eden yüz* lim e perde goz önüne g e rilir, diyor, ^ e fsâ n î ve şehvân ؛b ir takım garaz perdesi güz önüne gerildi ini, gür'III- sâhası d aralır: h ak ik atler o perdenin arkasında k a h r. F îld ır fıld ır baI ili gözler o h ak ik atleri görm ez olur. îşte asil kaldırılm ağı lâzım gelen 1(1، perdelerdir. Huızret-İ E'îr, dünyevi ve dilli h issiy ltm Sihha ؛ve s&iâme ااا (اأ١ ne ile hnsûle geleceğini de beyân İçin diyor ki :
3 .2
ا ن ﺣ ﺲ ز ﻣ ﺪ و ر ى ‘ ن١ ى ﺣ ﻰ ز ﻣ ﺤ ﺮ ب د ن١ ﺀ ت اً ن راة، ر، ﺀه- ٤ ,his z i m a m t l r l i t e n 171 Sıhh.at-Î an his zi tokrî& -i b e d e n . ، S’.'،i'e-t A'râ (34،: 1ﻷ
، 9 رةSl'ıre-1 Bekara: 7. 224
Kerd viran hane behr-î genc-i zer , ﻻ£ ﺓbemau ş c e ş v ,k e ؛ter i mo,Jmû ٣ . ٠ﻟﺔ£؛،'أ٠ ًا١ ؛ﻵ: define İçin, evini bnrab etler; lâkin bulduğu İıfliîne !؛٠ ' h a rlb 0،’ ي ،١ ٠ inden daha m âm ur yapar .» 305 ﺗﺮد
ﺀ ر ر ا ذك- ﻳ ﺮ د و
ﻡ ; ﺩ ﺍﳐﺪﳍﻞ
روان
١ﺑ ﺮ
I
ﺑﻌﺪ ﺑﺮﺭﺍ زان
Âbrâ biibrid ü cûrâ pak kerd, Ba de ■za٦\ cura ?ﺝ١ ﺍﴽﻫﺬkrd . ab ١ı d . *Biri de suyu kesip, derenin yatağını t emliler, ve ؟؛ilecek suyu salıverir.»
nadan sonra, ten li
300 ﻛ ﺐ
ﺗ ﺮ ا ﺑ ﺌ ﻜ ﺎ ﻧ ﺖ ﺗﺘﻜﺎ'را٠ )ر
; ب
ش١ز١ ال٠ ب٠ ﺀو ن از١
Pbstra bişkâft peykanra keşîd, Post-İ taze ba'd ezâneş ber demid. »Biri de deriyi yarar, şaplanmış tıktı ؟ekip çıkarır. Ondan sonra ij i leşlr, yeni deri p ey d i olur.» 307
ث
> ر د ا ز ﺀﻟﺔ
ر ﺟﻮد٠
ﻗﻠﻌﻪ د ر ا ن
ﺶﻣﺪ ﻧﻌﺪﺍﻧﺎﻥ ﺍﺧ ر
FZaVa Viran kerd ez kafir sik d , B .’d ezan ber sâhteş أ(هﺀ, bı،rc u sed. Tn
girişm ek, bel]؛، de tehlikenin t ٢:Jiı ■ı ؛i'H١ı،١,ı ا ا,,- ا ا ؛،. " I ؛r\ ،؛il’ Sf'dikiıı mi،, câlıedesinin m iirsid em riyle !؛؛.mas، lüz(mıunt] i.nlalm ak İçin, Hazret-)
Pir: .N e m utlu e cana» diyor. C an ؛Mevlevîlik ıstılahları eiimlesindendir ki) (Neviliyiz)] yânî yeili derviş olmuş kimse demckdir. Sebebi de şudur: Mâldın ف'ﺀ اi)m-i heyanda bir (K evnij^et alakası) vardır. Bir şeyi, ya evvelki) ya sonraki hâliyle zikretmeye (Kevn-İ sâbık) ve (Kevn-İ Jâhik) alâkası tâbir ederler. Meselâ bir anne: saçlı, sakallı ogiuna ؛Bizim ؟ocuk! der. Onu evvelki hâliyle z ik r^ e r. K ezl, Hicâza ^decek bir miisliimâna (H ac) derler. Onu da, sonra alacagj vasf ile zikrederler. Bir dervişin iııtisâbt neticesinde, kesâfet-i ،:ismanivyeden kurtul" ması ve letâfet-i îûhânlyye kazanması, belki de başt.anaşağı n ih kesilmesi lâzımdır. İşte sUlûkun başlangıcında dervişe (can) tâb ir edilmesi, mecâzi ve teberriiki bir adlandırmadır. Gelelim (Aşk -1 nıeâJ) e: Hazret-i Mevlânâ, M esnevinin diğer bir yerinde : «Rabb-iil âlem inin mânâlar denizi ve dinili şeyhi (El ma.nâ Hüvallah) demişdir». Bunu söyleyen (Şeyh A ttar kudtlıse sirrûhu) dur ki, (Esrarnâm e) linvanlı kitabında vs meâlen bir beytinde, şöyle demiştir: «İlâ. hî; Sen mânâsın. Senden başka her şey isimdir k!| Sana delâlet eder. Sen bir hâzinesin, biitiin âlem de tılsımındır.» Mâldın ya, harflerden teşekkül eden kelimeler, birer mânâya delalet ederler. Meselâ (Câmi) kelimesi, bir Çök İslâm m â b e d lrin i hatıra getirir. Keza san'at eserlerinin herbiri, kendi Müessir ve S â n J n e delâletde bulunnr. Şu varlıklar ve şu m ahlûklar da şüphesiz ki Sâni-i â'zama delâlet eder. İşte lâfızlar, kelimeler gibi olan şu yaratıkların herbiri, varlığına ve birliğine delâlet ettiği İçin, Hak sübhânehû ve Teâlâ'nın birer ismi, Cenâb -1 Hak da onların meâli olmuş olur. Bir sâlikinj
ﻼ
ة ﺋ. ﻃ ﺌ ﺎ
) ﻷ١ ىﻋﺰ
Yânî : «Sevdiklerinizden ili fak ve ،asadduk etmedikçe (iyiliğe) hirr ،> kat'iyyen nâil olamazsınız^." Nazm -1 Kerîmî muktezâsınca; mail, nı, mülkünü, hattâ cismini ve hayâtını feda etm ekden geri durmam:!,) ne m utlu bir şeydir: MUcâhede esnâsıııda, vüeûdün zayıf düşmesinin, rûhun kuvvetlenmesine vesîle olacağını; fedâkârlık mukâbilintle, hem d،' biiyiik mükâfât bulacağım İzâh İçin, H azrct-i h’I evlânâ, birkaç misal iîâd ^ iy o r ؛
h a y ra
(٠،]) l-s٥r٠١ ٨ ], ؛irrra„: ٠2 ?2(\
/يtirajı Hcdtr / i 'IJl İ 1)11 hıîf/1 kuhctrm;
Çerh aglamaddmçtx tiulfiiK'.: rii İ)-İ
r،î7Uİn'.
Evet. Yeryüzünü« gülmesi, y ؛‘؛ni yeşerip ol Ijilmesi, gökyüzünün ağlamasına, yân ؛yağm ur yağmasına bağlıdır. Bil iki Zid filin tek müessiri ise (fa'âlün lim âyürîd) H azretleridir, Şu hakikati bilen kimse, kudret-i Rabbâniyye karşısında hayrân olup kalır. H ayret ve hayrandan maksad : 310
ﻟ ﻔ ﺎ ن ﺣﺮان ﻛﺎ ﻧﺜﺘﻨ ﻰ و ى اوﺳﺖ٠ ت دو ت
ل و،> ﺑﻠﺤﺬ؛ذﺀ ﺣﺮازﻛﺎ
٨٣ ؛çüncLU h a y r a n k i p ü ş t e ؛s û y - i ة5 ،, Bel ؟,u m u "hu?■an kl gark û mesl-1 dost Bir kimsenin, hakiki kitleye sırtım . " ؛evirmek süratiyle hayrâıı ol m asi değil; belki dostun mest ve m üstağrkı ıtlıımk s٥ ı e ،«؛.y'Ie hayretidir Mâlûm ya, (hayrân) m açıkça m ânâsı ؛şaşırmış demektir. Bu da, ya bir şe.ve akil erdirem em ekden husûle gelil', yShud gOrmek ve şüphesi kalmamak neticesinde olur. C in işlerinde makbUl olan hayret, bu ikinci ,kısımdır. Dinin; emir, yasak ve hüküm lerinin faydalarım öğrendikçe -hattâ yaklni artarak (aynel yakin) ve (bakkal yakinl derecesine yük seldik ؟-e, hayrân olmaktır. Yoksa meselâ, beş vakit namazm farziyye -tindeki hikmeti anlıyaınamak neticesinde hayrete düşmek, onun netice .-.:sinde de namaza omuz verip dalalet çukuruna yuvarlanm ak değil Hazret - ؛: M evlânâı bir ayırım daha yapıyor 3 Îİ
ﺳﻮى د و س٠ذق را روى او ﺷﻞ- اًن ق وا روى او ﺧﺮد ررى اوﻣ ﺖ." وان A ti yek ؛râ rüy4 ةşüd sûy-i dost, Y a n ■yeVa. Ta TÛy-t 0 had, TÛ٠y -l ast«Birinin yüzü dust taratma müteveccilıdir. Diğerinin yüzü Sse, ha. kikatde onun yüzünden ibâretdir.،؛ Buradaki (ıûy i Ust) terkibinin zamiri hakkında şârihlerin İhtilâfı vardır, A nkaravi H azretleri .P ü şti Hakka ve rûyi halka olan hayrâııın yüzü, hod ânın yüzüdür. Yânî kalbi hod vech-i mahlü'kiyyeti ve beşerlyZ2٥
i r i
rJc, m csclj ؛lir lıüküiûdâr,
knk،)i ، ا) ذ ا | ا,tıb'i'،‘h kafi iti t: 11 a lır
sonra onu tam ir cd crtk yüzlerce bur « ؟.ve seti ilave eder -Hazret-i Mevlânâ, miicâhedenin lüzum undan bahseyledikden, ııetî cesi hakkında birkaç misal îrâd ettikden sonra, İlâhi rızâya erişmenin m utlaka mUcâhedeye bağlı olmadığını beyân İçin de diyor ki : 3 .3
"V
ﻛﻴ ﺖ
ي٠ ﺀ و ; ا
ﻛﺎر
د٠ا ن ق ﻣﻎ"ا( ا ن ﺿﺮورت ى د
Kâr-i bîçiinrâ ki k e y fiy y e t nihed, in ki güftem in zaruret ■midihed. .Kendisine nasıl ve niçin? denilemlyen Allah'ın İşine kim keyfiyyet vazedebilir?. Şu söylediklerim zarAret icâbıdır.] Sâlik-İ m etzûb İçin miicâhede ؛arttır. MeczUb-u sâlik İ؟in şart döl ğildir. .saiik-i meczUb ve meczûb-u sâlik hakkında, evvelce İzâlıat verilmiş11- Burada da hülâsa olarak sOyliyeyim ki, sâlik-1 meczUb: önceden sülük !■den ve sonradan cezbeye tutulan zâtdır, RleczUbu sâlik ise. cezlwsi Onolan, belki O cezbe vâsıtasiyle sülüke başhyandir. İşte bu ؛ötekinden yüksektir, demek ki, Cenâb -1 Hak; bir kulunu, mücâhede ve riyâzat neticesinde rızâsına nâil k ılıy .r; bir kulunu da onun m u ah ed esiy le değil, kendl f،ız.l u !؛،âsîyle rızâsına vâsıl ediyor. 3 .3 ﺑﺎﺋﺪ وﻛﺎس ﺑﺒﺒﻦ٠ﻛﺪ ﺟﺎن
ﺑ ﺰ ث ﺣ ﺮا ' ل 'ﻳﺎ ﺛ ﺪ ﻛﺎر د ن
Geh, ؟UMU h ü n m â ? d Û ؟ \ﺍ>ﺓﻷ,ÜTvVft Cüz k i kayram nebâşeâ kâr-i din . ٠Bâzan öyle, bâz an da böyle görünür. Onun İ ؟in dîn İŞİ, hayretdn «.başka bir şey değildir
Cenâb -1 H akkin esmâsı ve sıfâtı karşılıklıdır. Mesela (Muhyl) ismi bayat verir, (MümîtJ ismi öldürür. Esmâ-1 tlâhiyyenin zuhûru d ؛، -tezat ve karşılıklıdır. Meselâ ،1 :
I
! I I.
.
1,1
> ; ؛اﻟﺬ،' ." ﺀاİ I İ U M I I İ
1 ؛.'-•il ■اﻹ:1ي- bulunul | اا. ا. .را،ﻻ ااا؛،] وﺀ اverilmenin , ،1. .ا:]-ﻻ ﻻ ][ﻻ ;ﻞ ﺑ± ﻳﺎ٩ ؛ ﻻاأ،.]؛, d u iv f jf
Cem"ı1, لI ؛,İﻧﻞ. اM1ذزİ1 -İ E kremini ( ٧&ﻵا\ةح- ذHanna )؛؛olan şeytânın ؤ-er rinnen AH وıguınıaya meııııiı- e t . , ٠ -vesvasm hem şeytan, hsm in sandan olduğunu da :
٠ ث و ر ا ﻟ ﺔ ﺳ ﺎ٠ئ٠ ز ﻟ ﻰفﺀ٠ا ذ ﻳ ﻰ ﻟ ﺪ $ I
J
Yâni : *Gerek tinden , ^ ا ﺀ لinsandan ( ه1( ) ﻻ ةO şeytan) insanların ti£ ؛jiis(؛:r ؛ı،e da imâ vesvese verendir.؟, ﺀSye؛- ؛-kerimesinde beyan buyur
.muştur Hasret- ؛Mevlanâ; bdyle ؛؛،،! kimseleri avlamaya ' ؟alışan şeyb taslak arım kusbarlara benzeterek. diyor ki، : 31، ﻣﻐﻮ ا
ﻩ٠ غ/
٠ ﻧﺒ ﺪ
ﺩ١ﺇ'\ﻟﱯ ﻳ ﻼ
ﺿ ﺎ ان/
.ي
"ا ﻧﻲ
Z ü îlk l ؛ﺃﻝ<ﺓ١ ﺓ ﺓﺇü , n ؛؛d ١ﺍﺃﺃﻉ ؟ \ ﺍ ﻫ ﻞ٣ﺍ ? ي/ iri bed mûrgrâ <171 I r g m r .
"Ç ü n k ü ﻯ ؛ ﺍ ﳍﺎً؟ ﺀﻻ٠ﺀ
İİÜ ؛a l d a t ı p
tu tıııa k
11 ؟؛in,
avci
ıslık ،:alar ve
kuş
gibi
iitm e -
iilb
غ انﺀت ﺟﻦ > ش/ ﺑﺌﺘﻮد آن و'ﺑ ﺰ ى
_ ﻳ ﺪ ﺑ ﺪ دام١
1ا ز * و
Bişneved an rnûrğ ا ! ع ؛ أCİTİS-İ ;،{$, ؛١ﺝﺀ٦ ﺋ ﻶ ﻵﺙ٠\ ﺓﺓn # e d
“O
ا ؛ [اا
d a ra I m ؟.
«.hemtiıısbıiıı sesini işitiure, havâdaıı iner V'& tuzağa tutulur
-Mâ'iûmdur ki kuş mevsiminde, b irik im kimseler dikselerini, ökse ir in i yerleştirirler; kapancalarını İ,؛,ı !.!!-; bir kenara ؟-ekilirler, kuşla rin geçmesini beklerler, KuşJaj s;،k.ı ku ؛u ^ibi, iskete kırşu gibi, flurya kuşu gibi etm ey. ، ، .ı ' . ı I . . H . ،٠ . ;,Jdıulıp da kbimeden inen
■١ n\ w؛.v n >',{٠■. ' ﺍ.ﺍ
m
اا؛ازc â , .: ' ؛
ا
II , I . ا.. 1 . ااا٠- ,
I,
'
٠:
, il
.1
ا, ؛. ا ؛٣, £ . ؛٠ ؛\'لI
dullâh Efendi irip. Itazrot "ي ؛،'ذﻣﺎ،١ .' "؛آ ااا٠ ١ ا ااا ا ااااا.ا؛;[ا- ﺗﺎإ ؛ا,berâber gark ) ٧٠ -m esti dnst) o la n la rın iki kıs ım '.ddugunu, b ir in in sevr-i vasat daki tâlibler. diğerinin n ؛-hâyet-i sülükâeki m atlüblar bLiiundugunu stiy .liiy o r
,15emek isteniliyor ki: dostun hayrâm , miistagraki ve mesti olanlar iki kısımdır: Birinin yiizii, dost yönüne yönelmiştir, diğerinin yiizii ise dostun yüzü olm uştur , 3.12 وس.
ر و ى د ر _ ك ى ﻧ ﺮ س ﺀا ر
و ودﻧﺎ س٠ﻟﻌﺪ.> ﻟﻮع ا د ى ﻳﻮر
Rûy-i her yek miniger mi dâr pas, S tiki gerdi tftzi hidmet TÛşinâs. “Horbirijlin yüzüne bak ve onlarjfi evsâfı„] hıfzet. ili ،imâ، ki hizmet vâsıtasiyle sen de rı’jşinâs utursuij - y i„ ؛yüzüne baktığın kimselerin, lîâıiev ؛İ1ÜVİJ’etlerini a n ln r s m .“ Hazret-i k le v lin i buyuruyor ki: Mânâ cihetine sırtını ؟evirmiş; yâ* hud 0 tarafa teveccüh eylemiş veyâhud fe n â y î tâm ile fânî olarak yüzül vech- ؛hakikiden İhâret kalmış olan zevktin evsâfını sana söyledim. Bu evsâfı zabdeyledikden sonra, 0 zevâttn yüzüne bak, onların hâl ve hare, ketlerini, söylediklerime tatbik et.- Tatbikat neticesinde rüşinâs olman, yâni 0 yüzlerin, söylediklerimden hangisine uygun olduğunu anlaman mümkündür. 313
İ J
ﻯ ﻭﺭ٠ﰉ!ﻫﻦ ؛ ﻥ ﺟﺮ
Çim besi ib 11î-i âdem rû y he sı, Pes beher desti neşâyed dâd dest. ■ ،M â d e n i k i i n s a n y ü z l ü b i r ç o k ş e y t a n m e k , y â n î iııtis â b v e
b ia t e tm e k
c a iz
v a r d ır . O h a ld e , h e r
ete
ei v e r
d e ğ ild ir .»
Hazret-i Mevlânâ; sâlike, mücâlıedenin lüzumlu, ve mücâhede için, em riyle amel edilecek bir mürşidin elzem bulunduğunu beyân eyledikden sonra, o mürşidin kâm il vc mükemmil bulunması lüzumunu da söyl ü y o r . İnsan suratlı şeytanlar, yânı insan şeytanları olduğu için, dervişlik ؛ 1 3 0
: ؛IS ﻟﻨﻨﺪ
ﺋد
ا از را ى.ﺛ ﺮ ; ﺛ ﻌﺎا
ﺀب ا و د ﻛ ﻨ ﺘ ﺪ
ب را:—. و
Şir-i peşmin ez ة'?ﺗﺎل؛.را- ؛,ked kiinend Bu m ü selle m ٢ ﻩ,leka.0 A k t e d i n i Dilenmek * ل؛؛ذ١ yünden arslan yaparlar. (Müseylemct-iil Kczzab) Ahmed lâkabını takarlar.*
ذ
319 اﻧ ﺐ ﻛﺬا ب ﻣﺎ د١ ر٠ﺑﻮ ﻟ ﻢ
ص ض را اواراﻻﻳﺎب ى'د B il m iis e y le m râ ielcaf) k e z z a b Triand.
Nier Mııkaırımed ra ﻵ، لﺀأeJ}؛٥ f> ■mcrnd, *H albuki M üseylem cnin lâkabı; Kezzâb; M ulıam m ed ٠ت] ﺀةة ؛ ة'ل ﺀﻟﺔ1ذا vesselam ın lâkabı da S erv erd t:lü l elbâb kalm ıştır,* M üteşeyyihlerin, yâni şeyh taslaklarının ta rik a t ehli kisvesine ililr'!inmesi ؛yiinden, keçeden yakılm ış bir arslan tim sâlinin görünm esine benzer. Bu sahte arslanlar) ancak halkı aldatıp yolm ak İÇİ1 1 . 0 kıyâf،'te g irerler, Böyle şahıslara şeyh ve m ürşîd nâmı verilm esi, M iisey lem etıd K ezîâhın, hâşâ. (A hm ed) ye (R ahm ân-ül-yem ânıe) diye a d lan d ırılm a!■؛ gibidir. Ehlinin m âlüm udur ki. Peygam berim izin vefâtını nıüteâkib M edhi'؛, M ekke, Tâif ye Y em en d ek i Cüvâsâ beldeleriyle, Abd-iil Kays kabilesinin bir kısm ından başka, bütün Cez؛ret-Ü]-Arab hal ki irtidâd etm işti, > آ، ' ٠' zı'rel.ül-A rab ki, d ah a Asi'-ı saâdetde, halkının ؟ogu İmân etmiş, Akı.bn körfezinin şim alinden Basra körfezinin şimâlin& kad ar çekilen m evkilin b ir h a ttın ceııûb ciheti tem âm en İslâm m em leketi olm uştu. Peygam bcı E fendim izin  liireti teşriflerinden hem en sonra, buralard a um ûm i bil 1 1 tid ad b a ş g O e rd i, M tirtedler, başlıca üç kısm a ayrıldı: Bir kısmı, اﺀ؛.ااااا؛ b ü tü n dinden, im ândan çıktı. Bir kısmı, yalancı peygam berlere uydu kısm ı da, m üslüm an kalm akla berâber, dinin bâzı hüküm lerin، k ؛ıb،'ıl, bâzısınj da reddetm eye, meselâ nam az kılarız, oruç tutarız ammft, zeki'.( verm eyiz dem eye başladı. Birinci ve ikinci kısm ı ibri'1 ،.laciil، 1 ا1 آ ' ا،'، ' أ٠ şiddetli bir cvz.iı ١-' I mek İçin tereddüde mahâl yoktu ! .ا. ااااII kısmın tedibi, lbız.1'1-. I :ا:ا
kuşlar, ökseye yapı ؟،ı-l.-ır. kapan,..،ya t،11،11١ ı, I <١ !١١٠ . hakikaten şeyh ol m adıkları hâlde, o kisveye '؛irip d . irşüd dâvâ'iıruı kdkısaiiîar, birtakım safdilleri yakalamaya çıkmış insan avcılarıdır. Dikseler, ökseler, kapan calar. ıslıklar nasıl kuşbazların av âletleri ise; taçlar, hırkalar, kemerler, teşbihler, şişler, topuzlar, hattâ ezberleme, yâhud tekerlem e bâzı sözler de şeyh taslaklarının av âletleridir. Yunüs Emre der ki :
Dervişlik olsaydı t٥c ile hırka, Ben dâhî alırdım otuza, kırka!-. Kuşbazın ıslığını kuş zanneden zavallı bir kuş, onu dinlemek i ؟in nasıl ökseye yakalanırsa, evliyâuliah kelâmını işitmek için, bunların ya nına gelen saf kim seler de tuzaklarına düşüp kalırlar.
316
ﺣ ﺮ ف د و وﺑﺜﺎ ن د ز د د ا د د و ن ﻰ زا ن ﻓ ﻮ ن
ا ﺗ ﻨ ﻮ آ د ر ﻳ٠
Harj-İ dervişan bidiizded merd-i dûn, T â b iH a n e d beT s e l i m i z a n l ü s ı .
«.‘Uçak bir herif, birtakım sâf kimseleri kandırmak ؟؛in, dervişlerin kelimelerini çalar.« (ânları kendi mail İmiş gibi satar. Yâni hâlinin ve makâmının ifâdosi'olm ıyan bâzı beyanları benimser, kendi sözü İmiş gibi satmaya, on)ar v â s ı ،asiyle evliyâlik taslamaya, ve kalbi sâf kim seleri aldatmaya başlar. 317 ت- ﻝ ر وﺛ ﻰ و ﻣ ﺴﺪد: /
ﻛﺎ ر
ﻫﻮ ل ﺛ ﺮ ﺑ ﺖ1ر دوال ر ﺀ ل
Kâr-ı merdan rûşenî VU ةج٢ miyest, Kar-\. d i n . ١ ﺍ11 ﺝtâ bl ؟ermlyast. "Erkeklerin - yân ؛tarikat ricâ li.iî — sözü de, rııklır. Alçakların İŞİ ise, hiyle ve hayâsızlıktır,« 2.12
İŞ İ
de parlak ve
SI
-
fitt ik و ؛
اا:'ا
: ı ؛a .d a
ا
!م:٩ k a v u k l u n
a r ٥:. ı r . u . ı ٠ ، ، ر ؛ أ. ٠ ذ٢٠ اK * ‘ b e v ؛ç i m
y ٠.
\ ا
اااا'اا,اا ,، ! ؛.. ، ا ا٠
..I
.1 و. I
I
ل-ا؛ا.-| ا.- ا
ا
■ ، ؛I 1 .1 1 '.
gURVJ ؛ihssn almıştı. Herif, âtıîet.i راأا-؛'ﺀ-اااI .'1 1ا "ا 1اا. ا:،'ا:ةا.; V. 1ا٠ ,ا..؛ ilk !؛؛nıcıı^Jsiııdt bulundu. Fakat taraf - و1,1 - < اأ ^آ.-.u ....1.-11 ، 1111 i l l i dalını bile istosen vermem„ cevâb:r.ı fildi, Fiili..1 m emleketli اااا')أ ؛(؛،أا *١ ıı،.:F eg am b erlik d e, Muhammed'in .rta ^ ı oldum: diye, peyı ،,|.: ؛.ı vâsına kalkmıştı, Saşıiıa epeyce kalababk topladı. Sonra . ٨ اااأ'ا١.I 1 bizimdir. Fakat Kureyş âdil bir kavra değildir, meâliude اا1 ا،,.ا1 . 1.111 larıf-ı Fisâlete m ektup gOnderdi. Bu m ektub .Ahu ؛I ;؛, اا lillâh, ilâ Muhammedi Rasülillâh» diye başlıyordu. Basili- ؛،E k len l a l ı û Aleyhi ve sellem H asretleri, mektübu getirenlere: .S i / ||. ١1اا ssylemenin dediklerini diyor ıııustııııız'f yânî ü fikirde m idili/" , I ؛ordu. Evet, cevâbını almca â ؛ı: “Elçilerin katli t idî olsaydı, 1 ا،٠ ااااااااو/ اا vurdıırurdıtııı„ buyurdu. Sonra şu cevâbı yazdırıp. gelenlerle J'.'II-I. I . ,Bism illâhirraltm anirrahim MJn Muhammedi rbîsüdilâ'n. i . lem etil kezzab . .؛. Yâni 1 «Şu mektlilj, Allah'ın peygamberi Aluhamtned tarafın ،!؛..، ١،. ).laıieı .Alfiseylemeye gönderilııılştir. Hidâyete gelenler ^ Iıbıııdı Arz, .Allih'ııı m ülküdür * ٠١)ıı kullarından dilediğine \'ci'؛r. Akilli- ؛I 111111.1 ise nıütteldlerintlir .« işte, Risâletpenâh Efendimizin şu adlandırması dolayısivle. ،■ cı herifin adı Müseylernet-ul-Kezzâb olarak kaldı. B unu؛, iki lâkabı 1 1 .,l* . vardır ki. Arab m üslüm anları tarafından takılmış olan (Niibey) ؛.j Ii-.'I ٠P eygam bereik٠ mânâsına olup, tahkir nıakâmına kullanılır. Müseyleme, gelen cevâbnâmeyi sakladı, Peygam berlikte oiTiii: ■' ؛. ؛٠ !arına dâir taraf-ı .Muhammedi'den gelmiş gibi, bir mekttib yazdır 1* ؛.٠ ٠ ı■؛ halka gösterip,-peygam berlik etm eye başladı. Tabilerinin şarab i،.٠ ıı٠ ٠ ٠؛m izin verdi. Sonra (Secâh) nâmında bir kadın da, nübüvvet dâvasına kalkı im topladığı kalabalıkla, M üseyleme'nin üstüne gelmişti. Müseyleme, I ...... zı sahtiyandan bir çadır kurdurup, peygamber hanımı ٠ )؛oraya düve( ٠ ١ ti. Yekdiğerini tasdik eylemek üzere, izdivaç teklifinde bulundu. K n ١ ca peygam berler, üç gün üç gece orada kaldılar. Sonra ümmetlerinin bn şma gitmek i ؟in ayrıldılar. SecâiFm, üm m etinden sabalı ve yatsı ، .namazlarım afvl. peygamb terin in m ehri olmuş, YemâiT," ١:âsık.tının yarısını alan Secâlı, yurdum , dbnrnüştü. Bu k a d n a n . : I . - 1 1 ، اا1؛ا. ا.ا: ﻻrh 'â y tî d i l i ؛ ١ ٠. m âm e'de bir kezzâb ٠١. laıın j : ا ا '! I" l:i ١ ivdil«i"٠ '،jb evvel...' ... rnf-ı R isâletden habvt ا ا: ا1 , ا. I , ' '!؛؛,m üklurülctek? diye İIJ ااة'لHfilid bin V tdîd '0 “S.'.ıin ١؛I ا ا ا ا ا ا، ا؛ ا1 ااااإ | أ ا اI،ا ' ا- ااااII 1.1ı ا ا: ا ا
ا; ﺀ ذ
Umur gibi. ashabın uliLhu'ın، bıl٠ ١dı.-jü، ■Ih. ;؛. u ؛1 ؛٠■ in ! ، KkKr; dinin bâzı ahkâmım kabû ؛etmemenin, bütün ahkâmını tasdik etmemek demek olacağını söyledi; ashâhdnn bazılarında vukua geiv:ı tereddüdü k afi su. retde izâle etti, Binâenaleyh, tarai' taraf fırkalar şevkiyle. îrtidad gailesi yatıştırıldı. Zamanımızda, ukalâdan bazıları da. dinde bir reform, yâni ıslâha؛ ve tadilât yapmak, bâz، ahkâmım terk etmek, ve yeni bâzı ahkâm vaz'etnıek istiyorlar. Bunların yapmak istedikleri, (L id er) denilen papazın, Katolik mezhebine İtiraz etmesini ve Protestanlış ؛؛meydana getirmesini taklid etmekden başka bir şey değildir. Dinin bâzı ahkâm ım kabul, bâzı ahkâm ını reddetmenin, müs!Limanlığı tamâmivle inkâr demek olacağım, Sıddİk-i Ekbev H azretleri beyan buyurm uş ve bütün sahabece kabûl edil miş olduğundan, bu hususta (iema'-ı ümmet) vukua gelmiştir. Binâen aleyh, o ukalânın' yapmak istedikleri de bir din olur amma, din-i İslâm olmaz. Avrupa medenivyetinin kabulü bahsinde; ya hepsini almalı, yâhud hiçbirisini almamalı diyorlar. Acaba müslümanlık, ondan aşağımıdır ki. bir kısmı alınıp, bir kısmı bırakılsın? M ürtedler gailesinin vukua geleceği, K ııran-ı K erîm de ve Mâide Süresinde. şu âyet-i cehle ile haber verilmişti :
Yâni ; <Ly iman edenler, t ؟İHİ2den kin, dininden diinerse, Allah “ mihminJere kaı-şı alçak gdııiilli؛, kâfirlere kıırşı vekarl، ve zorlıı, kendisinin onları seveceği, oııların da kendisini seveceği - bir kavim getirir ki, onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın, kınamasından çebinmezler. Bu, Allahln lııtf-fı İııâyetidlr ki, onu kime dilerse O lla verir. Allah, lisânı bol olan, en çok hilcnd؛r5؟,s Esved-i Ansi, Tuleyha bin Huveylid-il-Esedij Lâkit hin Llâlik-İl Ezdi gibi fenkil edilen yalancı peygamberlerden biri de, (Aldseylemet-Ul-Kezz,i"ıb) idi ki, asil adi [Mdseyleme bin liabib) idi. Yemâme'tle oturan Ben؛ Iliinife kabilesine mensUptu. Medine'ye her taraftan m urahhas hey'etler lift ٠د:,ا،'-؛
t: ؛.
Yâni , H'Şiib!ıest>؛. t. ،.١'ilt-r (Cennet ا اااا'اًاا ا. اا ا.،;،lirle, s ilgili ٠از1اااı.ı üzerinde (kendilerine verilen ni'metl.î'J) lr)Mı،s.١ ،'،(،،eteklerdir. 6>Ie t sen 0 »»'؛,etin (herdem tâze) güzelliğini y ü z l e r i n d e (L'ürüiiL.e) 1، ا، ا ا ا٦ ،اا Onlara n١UJjürlü, hâlis tir ؛arâbdan ! ؟٠ n،ı>irilecek. ki I.ııın، (içiminin) s tir misidir, o halde, nefaset isteyenler tunu arzu etmelidir (ler). (O :,؛؛ râbın) katgisj Tesnitn'dendir. (O)j bir pınardır Jti mukarrebler (yalnızl «.»ondan içerler TefsJr-i Mevâhib) de deniliyor ki: klukarrebler liâlis olarak ), . 1 .1'.. da karışık olarak, o meşrUbdan içeceklerdir. Çiinki m ukarrebinc nishrl le eb ıân n AHâh'a olan m uhabbetinde, bir bulanık eseri kaim i ؟, -n iu k n r .reblerinki kadar safvet kesbetm em iştir Yâni İçeceğin hâlisini içenler başkadır, tortusunu içenler yine
,kadir Mcvâhib sâhibi Hdseyn Vâ'ız Eahimehullah (Sahr-ül-hakây!k) bilil li tefsirden naklen diyor ki: Âyei-J CeliJedeki (rahik) : Dünyâ ve Ahlrct -m ahm urluğundan kurtaracak olan hâlis İçeceğe; m ühürlü zarflar: Enbi yâ ve evliyânm kalblerine; misliden m ühürler: M ahabbetullâha İşâ ؛-|.( dlr. Tesnim ise: ^'Inhabhetin âlâsı olan m u h a b b eti zâtiyyeye imâmlıı M ukarrebin; Fenâ fillâh ve bekâ billâha nâil olan r ؛.câl-i kiram dır ،,،Bu hâle erm eyen ve bu zevki tatm ayan kimseler; şu sözlerin, n ,nâsı bir tarafa, elfâzını bile anlayam azlar iki cihâlun zevk sermayesi -İlâhî aşk sarhoşluğudur, tatm am ، ؛olanlar, bı، zevki ne bilirler *؟
o
meşrûtıı*
h'Iünâfık ve m ürâyî olanların, neticede helâk olacaklarım, bir de bil tılı miidâfaa ugrunda taassuba kalkışanların) 0 uğıırda gideceklerini an ]atmak İçin. Hazret-i Mevlânâ, bir kıssa nakline başlıyor ve diyor ki : *K EN D İ
M İL L E T
m R İS T İY A N L A R I
VE
M E Z H E B İN E
ÖLDÜREN
YAHUDİ
TA ASSU BU P Â D İŞ Â H IN IN
' - -
321
ﻟﻨﺎم ا ز. ﺟﺪد ﺛ ﺎ ى د ر ل ﺀا ر دا ن
د ﺗ ﻦ ﻋﺒ ﻰ و ﻧﻌﺮ آﻟﻰ ﻛﺪاز Bûd şâhi der لﺀذأرﻷﺀ،'اأ ٥şrd,،i Ijudm،Düşmen-ı اﻟ ﺔ ه؛
ا آ ة ة- - M t .ff t f ln
ل
،ب / 'ا؛ ل;ل،؛. ا,
I s a v ii
T
1: '؛2 -2 «
ة.'ا7
Uhud gazasında bulunup ،؛a, Peyinin ؛،,..'i ,؛، ،ıpıiMİ ،1i kukceaine h a r beden (Ununu Um i re) Radıyallâhü anhâ'nın .Ihıbil) bit: Zeyd) ism inde ki oğlu, Müseyleme tarafından yakalanmış, herifin peygamberliğine inan madığı için elleri, ayaklan kesildikden sonra, cesedi yakılmıştı, Halîfe-i Peygamberi Sıddık-i Ekber Hazretleri, Miiseyleme'nin te n kiline, Hâlîd bin Velid’i tâyin etdh Hâtid ile fırkası, Müseyleme ile üm metini. bir bahçe içerisinde sıkıştırdı. Herifler, cansiperane harb ettiler ve 20,000 kadar 6lü verdiler. Habîb bin Zeyd’in anası Ummü üm âre de bu fırka arasında geımiş, yalınkılıç olarak bahçeye girmiş, arkadan vu rulan bir kılıçla so ؛eli bileğinden kesilmişti, Yarasından kanlar fışkırdığı hâlde, ehemmiyet vermiyor, oğlunun intikamım almak için Müseyleme. yi arıyordu. Diğer oğlu (Abdullah bin Zeyd) in. m aktul bir ceset yanın da durduğunu ve kılıcının kanını sildiğini gördü. O ceset, Müseylemet-ül - Kezzâb'ın id ؛. Herif, Hazret-i Hamza’yı Ulıud'de şehit eden (Vahşt.i Habeşi) nin ١ besiyle devrilmiş, Abdullah bin Zeyd’in kılıeiyle de kafası kesilmişti. Hazre؛-ı Zvlevtânâ, erbâb-ı tarik arasındaki mukalUdleri, Müseylenıoye; m uhakkikleri de veraset yoÜyle Sallallâlıü Aleyhi ve Sellem Hz. !erine teşbih eyledikden sonra, diğer bir misâl veriyor ve diyor ki: .؟20
٠_J؛-t.- } UlA" ٠؛y . ,â»Is- ١٠; »J١٠ Art ■؛erdö-t Hak hitâmeş mişk-i ndb,
Bade rd hatrneş büved kend û azâb. «Şarâb-ı İlâhînin mührii. hâlis nıiskdir. Mâlımı olan şarâbın sonu ise azâbdır.» (Sure-i M utaffifin) de buyuruluyor kı :
١ &؛٠- ٠l١
2؛İG
&؛، ؛j J İ
dereceleri،. yükseltmiştir، Meryem'in ،.،؛In ! ٦..■'٠١،٠. ،> hcyynu'l.-ı ، ٠ .٠. .r âyet ]،?،.؛, burhanları, mû’cizeîeri) biz verdik ١٠- ،mu Ituh-ııl Kıı.!• ٠t I٠ raîl) ile destekledik1. 1.» Âyet-i Kerîmesinde sûretâ muhalefet var ؛٦ibi görünüyor. ؛.hınkı İn
rinde peygamberler, birbirinden ayır d edilmiyor, diğerinde, mal.ıı ،.،ı ١ mertebe itibariyle fark bulunduğu haber veriliyor. Fakat dikkat ،■dılu se, tevehnüm edilen muhalefet ve tenakuz yoktur. Zira, Hazret ، A.i.-m den, son peygamber olan bizim peygamberimiz Hazret-i Mohammed Mu tafâ (S.A.V.) e kadar, bütün peygamberlerin, din-i tevhidi tobl؛،؛. .•'،tın meleri dolayjsiyre, aralarında fark bulunmamaktadır. Bunun i،,•in, u ؛،■ ،٠ lâ Âdem ile Nûh ve Mûsâ ile îsû, birbirinden tefrik edilemez, 11.، .-1 • ı Pîr’in: *Han-ı Mûsâ, ö vü Mûsâ hân-ı 6 ؛. demesi, bu cihettendir. V،،l١ .٠ peygamberlerin fMürselîn), fÜLürazm) gibi dereceleri vardır, 323 ٠ î٠ ü٠ -٠ ١٠ ١ j j S ١٠، "؟١U \J ١٠١٠٥.
I j ٠،J؛. JJ ıj 1
,Şâh-ı ahvel kârd der râh-î Huda Ân dü demsâz-î Hudâyî râ cüda . ﻻ0 او»أhükümdar, Allah yolunda iki demsaz ve hemdem ،!)؛،٠ ٠ Mil 5 ةile îsâ'yı birbirinden İiyrı gorili،...
ع \ ذ ﻻ ر١ ذ١ئ \ ل;ﺗﻦﺀﺛ ﺖ Yânî : ﺀ.'ا11} ﻻ١ indinde dili, İslâm'dan ؛bâretdiri.z . ٠ Nazm.ı Ct il cibince, Mfısâ da esas itibâriyte tevhidi ve İslâmî tebliğ ediyordu f ١ ...:da Husûsiyle Hazrst-I îsâ. Mûsâ'nın dinini değiştirmeye gelmi;!؛. .leyip duruyordu '،Vaktiyle Klyork Terzibaşıyan Efendi isminde bir katolik papaz) d görüşmüş, ona 9 ders Fuzûlî Divânı müzâkere etmişdim, Çürıki o . ،!؛,.، nı ermeniceye ؟: eviriyordu. Bir gün kendisine 'Hıızret-i îsâ, ben M Û sâY ı ،linini ،!،'gittirmek İğin gelmedim II — mi؛, '.doğru mu? diye sordum Doğrudur. Incil'de vardır dedi —,
S'!وا،'-، Hf.ît.r؛،, ؛ا:اأ : ا ا٠ ة. ﺀS Û 1 I 1 - ،
A l-1
liiirn ri:
ا ؛ا,
“ Y a J lü d iJ e r
اﻻ٠ ;ل ؛, ا;![أاأ،؛.d i l i l , I s a
،1،اآا،،.،, ااI n r i s l i y n n
t
■ V٠ ؛J f ؛،؛r c i ı
]؛i r
hukum dar vardı.'،
322
ف او١ وﻳﺖ٠ ﺀى رد و.ﺀﺑﺪ ى و١ و س او و ووص ﺟﺎن- ﺣﺎن *'٧ ؛î s â bııd ii nevbet ân-ı ة٠ Cân-i M isa ةVÜ ،١'1'ف, ذﺀ؟cân-i ة“Peygamberlik zaınân ؛ve ،ıöheti. Isa'nındı, yiûsâ devri geçmiş،؛. öyle almakla fa n ile r o . Mûsâ'mn; .١ ذ؟ةأda . ' 1 1 1 1 rûlıu nıesâbesindeydi.* Nakline ballanılan 511 İıikâye, târihi gibi görünüyorsa da, değildir. Zâten onun nakledilmesinden maksat da târihî vak'a nakletmek değil, okuyan ve dinleyenlere ibret vermek içindir, Hazret-i -\h١vlânâ ١ münâfıkların hem sapık, hem de başkalarım ف ؛pıtıcı olduğunu temsil yoliyle anlatmak İçin, bir hikâye söylüyor. Yaht'tdiler arasında mtiteassıb ve Hıristiyan düşmanı bir hükümdar tasvir ediyor. 0 hükümdârın Hr. îsâ'jıın peygamberliği devrimde bulunduğunu haber veriyor. Sonra Hazi'et-1 Mt‘،sâ ile Hazret-i Isa arasında :
ت'ﺋﺎذﻳﺐ «Allâh'ın peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ııyırd etm eyi، “؛.* Nazm-ı Cehli mûctbince ayı'ılık, gaynhk olmadığını bildiriyor. VSkis
ﺑﺔﺟﺂ ﺷ ﺊ٠؛ ؛؛O peygamberler (yok mu?) Biz otılann kimine, meziyyctler verdik, Allah onlardan biriyle söyleşmiş, ،:!'()] Sı'.re.l U tlara:
.:is
،'
kiminden üstün birini de birçok
:١27 V
t - ١ l، ١
٠ ٠ ;؟،- ;■؛١ J liiı ٠ JJ j i j
١' ıL-iS
,G ûjt ey usta merû ta ’ne m ezen G ûjt üstâzan dil yek râ ber şikem .Ş a şı ؟ı r a k ؛U s ta , b e n i te k d ir e tm e d e y in c e , u sta sı: O ؛k i şişeden b i r i n i k ır , e m r in i v e rd i.»
328
؛،،i ؟، )
c—d . 5;. oy ?
٠*؛- } 0 >،~٠ j ١J y
^j j ٠١*ı s
,Çitn yeki bişkest her dû şüd zi çeşm M er d ahvel ger de d ez meylân ü haşm . «Çırak, şişelerden birini kırınca ikisi dc gözünün önünden kaybol du, İnsan, meyi ve gaznb d.layısiyle şaşı olur, biri iki görür,» 32»
ıy ji
j
٠y .٠٠١ ،؛X
Şişe yek bûd u bî çeşmeş dû nümûd, Çün şikesi an şişe râ diğer nebûd. « Ş i ؛e b ir d i. L â k in ç ıra ğ ın
g ö zü n e i k i g ö rü n ü y o rd u .
B ir in i
k im in * ,
Ö b ürü de y o k old u.»
Hazret-i Mevlânâ, bu fıkrada, Yahudi hüküm darı şaşı çırağa, ؟iniğin şişeyi iki görmesini de Mûsâ ile îsâ’yı ayırd etmesine benzetiyor, Ortudu v e bakikatde bir şişe vardı ki, o ؛da asrın iktizâsına göre, vücûdu h '.z ın ı geien bir peygamber, yânı Hazret-i îsâ idi. Çırak, şişenin birini, daha doğ rusu şişeyi kırınca, ikisi birden km lıverdiği gibi, Yahudi hüküm dar ıh، tsâ ’yı kırmasiyle M ûsâ'yı da kırmış oluyordu. Şu cür.eti, biri iki görmı. sinden ileri geliyordu. Garazkârlığı, Vabûdilik lehine ve hıristiyanhl، aleyhine pek fazla bir taassup gön.،1..... im ■ı.-n ؛İm,؛uyurdu. F: 1(5
211
Mûsû'mr dini tevhid mi idi ﺀا ؟٠ اﻟﺔrm'’ stililildt ؛.Iiifnndum. — Ttviiiddi, yahu ؛؛Yahya'ya iman edilirdi, cevâbını verdi
— Peki. îsâ'nın değiştirmediğini, siz nıçiıı değiştirdiniz de tevhidi teslis yaptımz? deyişime karşı, sükûta mecbûr oldu. Evet, Mûsâ ve îsâ'nın tebliğleri arasında fark yoktu, ikisi de Allah birdir, diyordu. Pakat Yahüdî hükümdar, mânen şaş ؛olduğu İçin, Mûs;i ve İsa'yı ayrı görüyor, görüşündeki hata dolayısiyle !sevilere eziyet ediyordu, Hazret-i MevlânS; biri iki görmenin, yûnî şaşılığın, bir nevi hastalık olduğunu, bir fıkra ile beyân ediyor ve diyor ki : 324 ﻛﺎدرا،— ا د اﺣﻮ ﻟﻰ ر ا٠ ﻛﻐﺖ
ن ﺷﻴﺚ ه را١ د از واﻧﻰ١رو رون Giijt üstâd a h te li ٣ ة,ke’ndera ٥TI şişe râ. Rev biirûnar ez vis’âk Usta, şaşı» ؟١ ra ^ ı،a : ، ؛eriye gir, raftaki şişeyi dışarı çıkar, dedi .» 325
ﻣ ﻦ ﻛﺪام، ﺀةول زا ن دو ﺛ ﺒ ﺬ١ﻛ ﺪ ت ﺗﺎم٠ ح/ رم ﺑﻤ ﻦ ﺀ١ ﺀض ز ,G û/t ahvel zan dü şişe men küdâm ,P'îŞ-t tû arem bikün şe-rh-î tem am Şaş، çırak»:
٧
iki şişeden hangisini getireyim * ؟.iyice anlat, dedi
32R رو-I --- ﺑﻤﻐﺖ اﺳﺘﺎد ا ن دو ﺛ ﻴ ﺜ ﻪ أي و٠ا ﺀ وﻟ ﻰ ﻛ ﻨ ﺎ ر ا ﻓ ﺰ و ن ﺑﻴﻦ ﻣﺚ
Guft İistâd an dü ؛ج.■ ةﺀ mst ٣اﻵح .Ahveli bügzâr ejziin bin me§ev Usta: t) iki şişe değildir. Şıışılığı birik, fazla gi»؛rür،i ،.ima. dedi."
21(1
çlinki, alacağı riş٦ ’et gözönüne dikilir, Mazhıımın uğramış 0ًأا1 ﻻةﻻve aleyhinde hüküm verilmesiyle uğrayacağı m ağduriyeti ııasıl görür? o hâlin fecâatini ve Allah katinda vehâm etini rıasıl düşünür?
333 ﺑﺂ ن، اﻣﺎن
رب
ﺑﻬﻮوا
از ﺣﺌﺪ
٠ ﺛﺎ
'
ﻣﺸﺖ اﺣﻮل ك ﻻﻣﺎن ؛
Şâh ez hıkd-î cükûdâne ç ü â , Geşt ahvel ke’1 eman yâ Rab eman. ٦Yahı"i(lî h ü k ü m d a r) ç ı f ı t lı k k in i ile ٠ k a d a r 5 أ و ةo ld u k i; am an Y i' Jîahhî, sana s ığ ın d ık :...
334 ﺃ ﺷ ﺖ.
٢ ؤ' ن و ﻣﻈﺎو٠ ﻣﺤﺪ ﻣﺰاران
ﻋﻰ را و ﻳﺸﺖ٠ د ن م/ L. ( Sad hezarân mîi'mm ؟ ئna^iûîn ﺋﻸﺀﺀ،ال Kî p e i e m dîn-i Mûsâ ٢ ةvü yiişt■■ »Een ؛Mi'ısâ dillinin hami ve yardımcısıyıuı diye, lûm m ü'm in ؛öldürdü.»
yÜ7,b؛ııI«rcc ' ا'ا
Yahûdî hüküm dar, kendisini yahûdiligin hâmisi addediyor ve o VI..؛؛■؛ ile birçok ؛mân ehli hıristiyam öldürüyordu, *E hli İmân, hıristiyflTi. t', biri belki garib görülür. Fakat görülmesin, Çünki din-i îsâ da. din-i Mil sâ ve d ؛n-i M uhammed gibi, tevhld üzerine müessesti, ilk hiristtyankıı. şüphesiz mnvahhid idiler. Vaktâki hıristiyanlık. Roma ve Yunanistan ı.ı bi putperest memleketlere girdi. O ralarda yüzlerce puta tapanlar, 1١! اA l lâh'a İbâdet etmeyi aklilarına Sigdıramadrlar. Binaenaleyh (EkSriru I lâse) yânî «Baba, ogul ve Rühül-kudüs) den) daha açıgi) Allah ve ٠ا, ا اI î ؛â ile C ebrâilden İhâret olmak üzere, üçüzlü bir tevhid meydana çjk,',)il di- .B ir üçtür, üç birdir» İnancı etrâfa yayıldı. Tabi, H azretd M cvlinâ'('i'.
«a Sad hezâîân mü'miîl-i Viazlûm keşt demesi, sonraki hiristiyanlara âit ق٠ -ز:ا؛.ا ا
243
ﺫﺩ-ﺃ
ت ا د ر ا اوول٠ ﻻ، و،:■ ■ ر و حر ا ﺑ ﺪ ل ﻛ ﻨ ﺪ
ﺗ ﺬ٦ز
Hoşm ة,şehvet ■mârdrâ ahvel kiined Zistikâm et rûhrâ miibdel küned . *Gazab ve şehvet g it ؛h&lter; insani ؛aşı yapar ve rlfıuıı istikâmeti, nî değiştirir.»
331 ﺛ ﺪ٠د ﻫﺮ ا وﺛﻴﺪ ا٦ ﻏﺲ٠ ٠ ﺀ
ﺑﻮن
ﺛ ﺪ. ٠ل ﺑ ﺮ ى دﺀل. ب ار د٠ﻣ ﺪ ج
Çün garaz arned hüner pûşîde şüd, Sad hicabez di ؛besûy-i dide şiid. ”Rarar geJincej yânî J٥ ؛aı١ garajla bakıııca, hü .er gizlenir. tiSutiidea k.likan yliriercc percle, gâîöniine gerilir,*
ا ؛اا
"KtTa ile bakan bir göz. hiçbir ayıp görmez. Nitekim gararla bakan «؛؛، d.., alanca kötülükleri meydana çıkarır.»
f '\٠e t. Bir şahıs, yâhut herhangi bir şey İçin insanda bir garaz peydâ ﻻ ااأاال اأا أgaraz, kalın perdeler şeklinde insanin gözü ile baktığı ٠ şahıs, ,. ا1ا 'ا، f) şey arasına gerilir. Gerek aşırı sevgi ve gerek aşırı nefret yüzün'ااإ, اelsun, u perdeler, hakikatin görülmesine mâni olur. Onun İçin, bir :؛oy hakkında hüküm verilecek mi, ünce ona karşı olan hislerden, müm) 11,1 mertebe tecerrüd etmeli, kâbii olduğu kadar tarafsız bulunmalı, o n <1:>" اا,' ذ أ ا اhüküm verilmelidir.
ةذ ى ﺑﺪل رﺛ ﻮ ت ﺗﺮار-ﺑ ﻮ ن د ﻫﺪ ل١ز ﻣﻈﻠﻮم ز١ م٧ﺛ ﺘ ﺎ د ل
S
Çün dihed kâdî bedii r ¥ e t karar, Key şîjıâsed zalim ez n ıa z lû ıi zar. ٠(.<<!
ي4ﺀ
"Kıdı, kalbinde rişvet almaya karar verine, zillimi, zavallı luazlftm. nmıl ayırrfedcbilir?.
. veziri■ sordu iti, o illide m ا، ' ا11؛ ا،' atatın?. Ru ililen «؛, bu yatanın - y â n ة ل ؛6١-، خ؛ ا،'ل „ ﻵ،ا٠١' ا1 ا ا ا، ا١ أ ا، اntıuı ..lininin çâresi netlir»؟
33؛1 ن ﺗﺪ را ل،٠ب- ا ﺋﺄ'ﺀد در ٠؛ ﻝ١ ﺫ٠٠" ﻝ ﺀﺭﺩﺍ ﺩ ﻥ ﻭ
Tâ nemâned der cihan nasrânu, Ni hüveydâ dîn ü ne pinhâniî. *Tâ kî Dünyâda nasıânîtiğim ilân eden, yâhud gizli dîn kutlanan bir hıristiyan kalmasın.»
340 . ﺟﻊ١ر
دﻧ م
ﻣﻮ ش و
٠ ى ث١
ﻛﻌ ﺖ
ب ﺗﻢ ص- م إذﻛﺎ ف و ا ب در١ض.
G ûft c.y şeh gûş ü destem râ bibür, Bîn-i an ı bişkdf ü leb der hükm-i mür. «Vezir dedi kir Şahmı; kulağımı ve etimi kestir ve acı bir hüküm ile burnumu ve dudağımı ys irdir.»
341 ا/
ن در زر دار آور١ز١ ٠س \
/
ا ﺑ ﺪ ﺑﻤﺖ ﺷﻐﺎدﻗ ﻊ.ﺗﺎ ﻋﻨﺐ
Bald ezan der zîr-i dâr aver mera, Tâ biı’ıâheâ yek şefaatger mera. *Ondan sonra b e a i j dııragacının altına ^ctir. sin ve senden afvınıı dilesin.»
٥
sırada hir şefâat ؛،
؟.k-
342 ن ﻛﺎر"ﺀو١ ﻛ ﻦ٠ذادى ﻛ ﺎ٠ ر . و- ا ﺛ ﺪ ﺟﺎر£ و ا ىr
;٠
,Ber miim. îdt gâh kiin in kar tü Ber ser ،{ ًا٠ ٠âhî ki bâşed çâr sil. 2 1 .
.lIIttİSTİYAKIvAKiN KALDIRILMASI ٠ ٧ N, V 1.7 İUJ.N HİYLE ÖĞRETMESİ-
ب
.
335
و و ﻧ ﺮ ى د آ د ت ر ﻫ ﺰ ن ﻋﺜ ﺮ و ده١
٠ﰻ ﺭﻟﻖ٠ﺫ دﻛﺮ١ﺏ ﺭﴽ٠ﻛﻮ
هveziri dâşt rehzen ﺟﺎأﺟﺄdih, Ko berab ez m e b V îkst , g i , . .Yahudi hükümdarın sapık ve hiyleci bir veziri vardı kij h؛yl٠ ile snyıııı üstüne düğüm vururdu..
336 ﺏ ﺍﺕ ﻛ ﲍ
٠ ﺿﺎ
ﻥ1،; ﺳﺄ
ﻛ ﻔ ﺖ
ق ﺑ ﻬﺎ ن ﻛ ﺘ ﺪ٠ ز١ د ن ﺧ ﺰ د را
,Gtift tersayan penâh-î can künend .، w، hodro, ez melik, p l a k n i d . Bu vezir dedi ki, hjristlyanlar çanlarını kurtarmak. ،„؛؟, hükümdardan gizlerler .«
dinlerini
337 ذد ﻛﺜ ﺶ— و د " ﺑ ﺖ١ ﻛ ﺶ ا ﻧ ﺎ ن ر١٠ك و ﻋﻮل ' ﺑ ﺖ
ﻣﺜ ﻒ
د ن دا ر د ر ى
Kem küş ٩ ﻸ ﻫ ٢ ﺍ٢ ﻷ u kÂîşteu sud uîst؛ Din nedared buy mişk û ûd nlst. .Onlan ö ld ü m , kij öldürmenin faydası yoktur. Din, misk ve öd ağa. CI değildir ki kokusu olsun da ondau anlaşılsın.*
338 ﺑ ﺒ ﺖ. ر: ﺛﺎه ﻛﻔﺘﻨ ﻰ ﺑ ﻰ ﻛ ﻞ د
ﺑﻴ ﺖ
ﺭ٠ﺯﻭ٠ﻥ٠ ن ﻛ ﺮ و ﺍ٠ﺑﺎو؛ ا
ة ؤ7 أ,güfteş pes bigû tedbir çîst Çare-Î İTİ m ekr it in ،أﻵةذا٣ çîst, 244
: )؛٠ ؛ اان ﻛﺘﻢ:_ ؛٠ د ن ذشL ارا ‘ م و، ل
ا ر آن. ا و تCr: ا ﺑ ﻪ
,Hdstem tâ din zi şeh pınhart kilnem d ‘ın~i ةة- ﺀzâfıir CJJ kiinenv i l l i m i gizlem ek . ؛âbın tlijlinî lzl١ ؛f etniek istiy o rd u n ، "
347
ل;ةأﺗﻲ,bû-yî
bıtrd ez esrâr- 1 m M u ttln , ﺓ ﻷ . ﺓ ٠ ٨؛٠ ١ guitü.T-î m e ٦ ı. أ ﻷ ة ؤ'ا
ısrarmıdaıı koku ı١l(İJ, sollerim
٠ ل١ا ا ا أ
nezdildu bibim ١٠,
ا آ ا, ' 1٠، اا
343
در ر ز ﻧ ﺚ
ن ا
٠r
İ j f
ﻛﻔ ﺖ
ن و و ﻧ د ت٠ ا دل٠ و٠ از د ل
Gûjt güft-i tn çü tıa„ der suzenest ب Es n tu tâ ﻒ ﺗ ﺍ ، \ \mert ‘ﺕ ﺀ ﻝ ﺓ ﺓ ﺓ '(١ ؟٠ ﺓ ﺃ ., KŞâh hail:، dedi ki: Senin sözün, İ،lnde ﺀاا ﻏ ﺔbulunan ekmek Seni» kalbinden benin, kalbime pencere vardır.»
؛ذﺀ1, ا٠ د، ا
34 » ;
ﺀا ل
ﺩﻡ٠ﺛﺪ
ن وذ ر
ن اﻧﺎن٠
ا ط *و ﻟﺪم دوﺗﻢت'ل ﺑﻮ M en ezen t u ).،"،
> ، ,)؛،؛؛.1،)اا-,
٠ i
H â l- i ti ، (،1، ا'ا7 ا ﻳﻞ، ا ا: ا٠:., , II ذ،
«ﻣﺄل١ا
اا
أاآﺀا)ا١ ;ا؛:ااا
kail, P ['11(''ا، آ،الﺀ اا، ا٠،،,,.، ٠. ...... dedi!'.‘ ا1ﻻ٠ ا؛ا1 ،ﻻ٠1، ،1!اا،' اااا
,,,
f.â ,!l،â
i f ﻧﺮ٠ I,
.. ،، ا أ0 أ
٠ ، ٠ ؛,.أ، ا٠
217
ı٠l ؛٠n ;tı işi ، ! ، İ l i . ç a £ n ı l ١٠? K *؛؛.٠، ١ ٠. I ١k. >>İ .٠r٠ d u r l y u l ؛ıj؛z ı bir ı n ؛؛y ، i ' ؛n ١l ؛.
yapdır.» 343 j >■؛. jtr ،٠ oYj
j ١ ١٣٠£ ١
/-٠' 0^-١١١٠،٠ '
J
i ■ ؛f j -؛، j i
j
,Angehem ez hod beran tâ şehr-i dur
.Tâ der endazem der işan şerr ü sûr -Ondun sonra beııi yanından uzaklaştır ve uzak bîr şehre sür ki, h ı » ristiyanîar arasında ؛er vo fitne çıkarayım ،.
.HIRİSTİYAN'LARA KASD İÇİN, o ÇIFIT VEZİRİN ŞEYTAN LIĞ I Y E ONLAlilN HALİNİ HÜKÜMDARIN H LZÜ RLN DA ARZETiMESl*
344 دﻳ ﻢ
ﻧ ﺪ را
د ر
ع ن
f f . ,jJ.
د ﻳ ﻢ١ر د ا ى راز دا ن ى د
اى
Pes bigilyem men be sır nasrâniyem, Ey Hudây-ı nâzdan m i dâniyem. *'Gizli alarak diyeyim ki; Ben, Sirren hıristiyam m . Ey sırların âtimi (ila 11 Ralıbinij seti bilirsin.* 345
ا ﺗﺎ ن *ن
ﺍﺯ
وا ف ﻛ ﺸ ﺖ
ن٠ ر د ا ﻣ ﺪ ﺑﺎ ن
.دا
وز ﺗ د ب
Şâh vâkîf gâşi ﺗﻨﺞîmân-ı men, Vez teassuf) kerd kcuıd-ı cân-ı men. *Şah, benim îmânıma vâkıf oldu. Yfih.dilik teassubu dalayısiyje ea* nııııa knsdetti.. 24ö
351 U ﺛﻜﺮ ا رد را و ﻏﺒﻰ را ﺟﻊ
وا رﻧﺎ
ن,<}( ا ن د:
ﺣﻖ
Şûkr ızid râ vii îsâ ra ki mâ, Geşteim in dîn-i }lak râ 'rehnumâ. .Allah'a ve îsâ.ya şükür ki biz, bu hak dinin rehberi olmuşuz* 355 رﺗﺎ;ﺑ م
ودى+از ﺟﺒ ﺮ د وا ذ ح r ٠١c _ ı
ًة ذ ا
ا ز'ار ى ﻣﻴﺂرا
cüVvûd U ez c ü H
restevm ؛
Tâ î>ezürnıârî miyanrâ b e s te tf Yine şükrolsnî ki*, ٠ وﺀو ؟،lan da, ؟.ıfıtlıkdan da kurtulmuş, 11>؛ ا ا،ا yanlık ziinnanm belimize bağlamışız .» 356 ﺀ ﺑ ﻰ ا ئ ا ى ر ذﺑﺎ ن
دوو درر
ر ﻛﻴﻨ ﻰ او ب'ذ١ ر١ د٠ ﺐ !ﺛﻠ DĞvr devr-î ؛si es ؛,ey m e r d i i ı n B ijnertd esrar-t kîş-î ةbiran . «Ey insanlar; zaman, îsâ devridir, gönülden dinleyiniz,»
0 ’nun dinine ait esrün
ramla.،.
357
ن د و را ر ﺛ ﻪ ﺷ ﺮ د٠ر ا٠ ن دز.ج
ز واش ا ' د ﻳ ﺜ ﺄ ﻛﻔﻰ بﺀئ١ Çüu vezir m m i r ra bel ﺟﻸ1"ﻏﺈﻵ ﺍ،7ﻻﻱ”ﻏﺎﺍ Ez düeş eridije-î kfi ؛îi bibürd . *u١t l ، ، ‘Vezir, hu hileyi sayıp dskilnre, hü١؛،ruı kalbindeki e n t l e j l <،’ (,!؛imiyle İzâle etti .» 211.
؟١٠ ﺩ ﻯ ﺀﺩﻕ ﺏ'ﺫ١ﺉ ﺑ ﺜ ﺪ ﺥ ام٠ردا'ﺑﻪ ﺗﺔي د ى ؛ر٠٣ او
Ger n e l t d în -i fsa çâ ٣ e s m , هcühûdâne bikerdi pdreem. . Egcr î ؛؛â dî٠١i yardımcım olmasaydı, ؟âlı beni ؟jfıtcasina par ؟a!a،a٠ cakd،.* 351
[ دﻫﻢr ادم.. ﻣﺮ ﻋﻴ ﻰ ﺟﺎن٠ ﻫﻢ٠' ﻣ ﺪ ﻫﺰاران ﻣﻤﺘﺶ ر ﺣﻮ د
Be/ır-i ة'ﻟﺬآcan siparem ser dihem, S ad, Ketarau m i i e t e ؛ber kod Pikem, ٠îsâ İ ؟in canımı EetJa eder, başımı veririm. Hattâ bundan dolay، ken. dimi yiiibin Jterre minncttâr sayarım,»
352 <J J )
، ؛١،٠—؛٠■.j
١ ٠ i dJJ tiiJ
J
)،■ j ؛١ j
,Can dirîğam nîst ez îsâ velîk .Vâkifem ber Um-i dîneş nîk nîk îsâ’dan canımı esirgemem; lâkin onun dînine dâir iyiden iyiye ma* lûmatım vardır,. 353
؛ ﰷﻥ ﺩﻥﻱ'ﻟﺬ/ ﺱ ﻯ ﴽ ﺩ ﻹك٠ ز دد
ﻻن٠در ﻣﻴﺎن ب
I'Iâyf mî ayed merâ fcıîn dîn-i pâfc. Der miyân.-ı caftiJdn gerded ^.eiafc, .O pak dinin birtakım câhiller arasında kalıp, îiyâna ulayacağım ı hayıflanıyorum,.
21«
3(1 راز, آ و د ا ا ا ' ر ا٠
و ﻳﺎ ن١
ا ﻛ ﺒ ﻮ ن و ذ'ار و ﺀار.ﺳﻢ ﺉk p u
m t İ T d . ﺓﻗﺔ٦ ﺍ٢ ﺓbvrrLZ.
Strr-ı engilyun ü z i i m i û namâz. * V e z ir, y o r d u ..
٠
ce m â ate i n c i r in , Z ü tın â r ın , n a m a z ın e s râ rtn j g iz lic e a n la tı,
EngilyUn: inci] d e m e d ir, K ur'ânın beyân ve bilumUm ehl-i İslâ“ m ın da, ؛nıân ettigi veçhile. Hazret-، Jsâ'ya kitâb -1 incil nâzil olmugdur, M âlûm ya, semâvî kitaplar hakkında nüzul tâbir،, vahy ve ilham mânâSinathr. Yâni c kitabin " peygambere vahy ve ilham yoliyle bildirilmiş demekdir. Yoksa kalemle veyâ kudret ehle yazılmış. J'âhud da gdkdeki bir m atbaada basılmış da aşağıya şa k ıtılm ış demek değildir. Nitekim K ur'ân -1 K erim de, lüzüm görüldükçe âyet âyet, yâhut sûre süre olarak, Rasül-İ Ekrem (S.A.V.) e İnzâl edilir ve taraf.! R sâletd en oku. nup yazdırılırdı. K ur'ân'ın zabtına edilen him met, incil hakkında gösterilm edi^ İ ؟in, incil'in âyetleri, Hazret-i isâ zamâmnda toplanamadı. Hazret-t Isâ'm n Hak katm a refolunm asından som a, o 'n u görmüş, yâhud görenlerle görüşmüş olanlar, işittikleri ve belledikleri hâzı kelimeleri hâvî olmak üze٠ re, Incil adiyle birtakım kitâblar yazdılar. Bunlar, dînî birer kitab olmakdan ziyâde, pek iptidâi bir târihçe şeklinde görünüyordu. Bu kitap, lar 0 kadar çoğaldı, m eallerinin ihtilâflarından, ؟seviler o kadar şaşırdı ki. H avarilerden (Pavlos) m üdâhaleye kalkıştı. *Yeni yapılan İncilleri ne çabuk kabûl ettiniz?» diye, hıristiyanlara Çikjş.ı. Binâenaleyh (MettâJ, (Markos), ؛Lûkal ve (Yuhanna) adil dürt kişinin yazmış oldugu dürt risâleyi, sahih Incil olmak iizere kabUl eylediler. B unlara (A'mâl-، Rıısül), (Resâij-İ HavâriyyûnJ ve (Epokalips) ünvanh eserleri de İlâve eyliyerek, hepsine birden (Ahd-İ Cedid) dediler. Bir de (Ahd-İ Atik) vardır ki, Tevrât ile ilâvelerini hâvidir. Bu iki ahdi, bir arada tophyan kitaba (K itâb -1 Mukaddes) tâbîr ederler ve iler İisâ, na tercüme ettirip bedâva verircesine satarlar. En sahih saydıkları dört Incil de, :malumat itibariyle birbirinden çok farkladır. Bunların en eskisi (M ettâ) İncilidir, Zannedildiğine göre. Hazret-i İsa'nın refolunmasjndan Bj yâhut 12 sene sonra, Süryânî, yâhut Ihrânif yâhut Keldâni, yâhut A râm î lisâniyle yazılmış. Sonra Yunancaya. daha sonra diger lisânlara tercüm e edilmiş. Hangi dilde yazıldığı belli olmayan bu incilin a'slı da kaybolmuştur. 2.٦ 1
رى 'غ ﻛ ﺪ ت، ا ن٠ و د ا، د
.١
ﺛ ﻜ ﻔ ﺖ.ﺧﺎق ا د ر ﻛﺎر وى ﻣﺎد
Kerd bâ vey şah an kfîrî ki giift, Halk ender kûT't■ vey T in d e şüküft■ «Hükümdür, vezirin dediği siyâseti, onun hakkında yaptırdı. ise vezirin cürmü ve cezası karşısında hayrâıı kaldı.»؛
Ahâli
359 ب ب ﻧﻠ ﺮآﺑﺎ ن
اﻧﺎن
٠دﺑﻞ
ؤ وا١ ر ا د
ﻛﺮد دو د ﻋﻮت ﻧ ﺮ و ع او
P l n d . 6 r â c â n ib - î
ısra n iy n n ,
K M , d e r d d - ü e t ؟ÜTU ١ ٥ b d d e x a u .
-IJükiiındâr, veziri, bıristiyanlarm btılıındıığu memlekete siirdii. t. .)11. !:itth: ؛yerlerde onlar ؛dâvete haşladı,“
•،VEZtKİN h a l i GİZLİ v e KENDİLERİNİN İDRAKİ ZAYIF OLDU. K IND A N, HIRİSTİYANLARIN DNU KABÛL ETMELERİ VE REHBER BİLMELERİ»
560 ز ا ر ا ن ا د ر د ا ﺑ ﺶ او. ٠ى أﻳ ﺶ ار
دو
ﺛﺪ:ج
) د ك ا' د ك
Sad ١ ﺍﺃﺓﺟﺔﺍmerd tersd \ ؟٠ ﺍً;ﻵo, Endek endek cem’ şüd der kiş-i â. «Yavaş yavaş mezilubine «irmek zirin başına toplandı...
٦ı'ıreliy[e
yiizbinlerce '
vfl.
. Yahudi ve ؛؛îr de, ba ؛jiriij 1ا;)ا(اا٠ ، ل؛ﻟﻤﺎ-[hıristiyanlara, inci den hahscdi^ardu i m i d i t in cilin hangisini i؛؛-ah ediyordu, artik bil m ıyorum , ة٠ة آ
ر ﺑﺨﻨﺎر واﻋﻔﻦ 'ﺣﻜﺎم ﻟﻮد١ ص و دام ﻟﻮد٠ ﻟﺑ ك در ا ء ن
ﺓ
ﻷ٤ ؛ؤرةة٣ ,v â ız - î a h k a m b û d
.Lık der bâtın safir û d ٥m biid Vezir . , 2 ة1١irde din hüküm lerinin vâizi idi, katde k u ؛bazlarm ıslığı ile tuzağı gibiydi .»
l â k i n b a tin la ve hali ؛
3.3 ض 'ﻣﺣﺎﺑﻪ اذ ود و ل٠ب._ن١ Jt*. "'ض ﺀووC ﻣﻠﺺ ﺑﻮداد
Behr-İ in ba’z-i sahabe es raslU; l l t e m i s " b ü tiır.% ٢ﺓﺍ١ ﺍﺍ ؛ ﺅ ﺍﺷﺬﺫ. .B u n d an dolayı, ashahdan bâzıları, Rasûl-İ E krem (S.A.V.) den, ili* sam azdıran nefsin hilesine d air m alûm at isterlerdi.»
364
ﻣﺎن٠ ﻧ ﻰ١ﻛو ﺑ ﻪ آ ﻣ ﺰ د ز اض ﻵص ﺑﺎ ن٠در ﻋﺑﺎدﺗﻬﺎ و در اخ
Kû ؛,ri âmîzed zi ağrâzA nihan Der İbâdethâ vii der ihlâs- 1 can ٠ . Nefis; ibâdetlere ve U h i ih lâslara ne gibi fâs ؛d ve g ؛î ؛،i garazlar kn rıştırır, diye so ra rla rd ı .»
385 ﻓﻨﺬل ﻳﻔﺎﻳﺒﺚ را ﺗﻢ ا ﻧ ﺪ ى ارو ﻣ و
£
رﺗﻧ د ى
ط ﺎ ر وا
ب:ء
Fazl-ı taat ra Ticcitstmdt czo, Aybn zahir râ fncîJtfh ■nrJi الal).
Dikkat buym uldu mu? ftn sahih 1. ٠ ■_i l ıiıy٠ ١ı،yijtııu:١ , oîan dört kitabdan, Hazret-i îsâ'ya 8 yahut 12 sctıe kadar yakın ulan Mettâ İnciTinin, hangi dilde yazılmış olduğu dahî bilinemiyor, Çünki aslı kaybolmuş, Yu nanca bir tercümesi var. Bunun da, aslına ne kadar uygun olduğunu Al lah bilir. Diğer dillere, bu Yunaneadan tercüme olarak nakledilmiş. Gûya sahih încillerin İkincisi (Markos) undur, M ettâ, son zam anlar da Hazret-i îsâ'ya ittibâ etmiştir. O, Havari olduğu hâlde, Markos değil dir, tâbidir. Yânî H azret-i Isâ’yı görmediği hâlde, H avâriyyûn reisi Butrus, yânî (Sen Piyer) le R o m a 'y a gitmiş, ondan işitdiklerini yunanca yaz mıştır. Yazış târihi; Isa’nın r e f olunmasından 10 s e n . sonra diyorlar. Üçüncü sahih İncil (Luka) n.ndır. Bunun yazarı da, Havârî değildir. Sen Piyer'in tâbîlerindendir. Dördüncüsü (Yuhanna) İncilidir. Bu adam, H avari ve Hazret-i Isa' nın teyzesinin oğlu imiş. Lukanm da, Yuhanna’nın da İncilleri, yunanca yazılmış, Yuhanna’m n İncili, Hazret-ı İsa'nın refolunm asm dan kırk bu kadar sene sonra kaleme alınmış[ İnsaf edelim, İşitilen bir sözün, ânında bile, başka birisine nakleder ken aynen söylenemiyeceği, aşağı yukarı tenzil ve ilâve yapılacağı, pek tabii bir hâl iken; bir adamın, işittiği sözleri, kırk bu kadar sene sonra oturup yazması, ne kadar doğru olabilir? İşte Hıristiyanların en doğru din kitabı olmak üzere kabûl etdikleri dört fncü’in mâhiyetleri[ Tekrar tekrar hamdederiz ki, K ur'ân böyle değildir, K ur’âmmızm âyetleri nâzü oldukça, taraf-ı Risâletden okunur, vahy kâtibleri ta ra fın dan yazılır, ashâb-ı kiram tarafından ezberlenir ve okunurdu. Peygam berin irtihâlini müteâjrib, K ur’ân sayfalan cem’ediîdi. Hâfız-ı K ur’ârı olanlardan (Zeyd bin Sabit) in kalemiyle her sûre, ayrı ay n olarak ya zıldı, Ana metnin sayfalariyle karşılaştırıldı ve Sahabenin huzûrundi. okunup tasdik edildi. Sonra, Hazret-i Osman zamanında bir encümen ta rafından sûreler, şimdiki tertîb üzerine sıralanarak yazıldı. Binâenaleyh, ؛Rasûlüllah Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem Efendimizin okuduğu Kelâmul lah, bugün m ushaflanm ızda mevcud ve mahfûzdur. Çünki Allah :
Yânî : «Kur’ân-ı hakikaten biz inzal eldik ve onu m utlakâ muhâfjı/ı. edecek olan da biziz103,. buyurm uş ve K ur’ânı Kerîm 'in muhafazasını garanti etmiştir. 103 ) ؛Sûre-i Hier: ٥.
252
Taklid, h ay v an lar ؟؛inde e-ı fazla ااﺀ.-.:.أاال، اا:: ' ا. <'؛v a n h r. Y :1 ؛J.İİ٠II !؛:'،٠ roketin iyi mi, kütü m ti olduğunu düşünm eksizin, m oda diye onu taklide
kalkışanlar da m aym un tabiatlı şâhıslardır , ﻵ%ﻷ
ش ﻛﺎﺛﻐﺬد٠ب ﻣﻪﺀ \ﻝ ﻧﺪاﺛﺌﻨﺪ
در درون ; ] ؛
ارب
٠ ﺁ ﺝdç.TÎm-l a m e m iH re ؟١؟ﺓﺓ1 ﺝ٠ﺑ ﻪ \ﻝ
Nâib-Î ﻳﺂة؛.7nî pincfaşfend Vezirin muhabbetini kalblerine ektiler. Kentlisini Jsh'ııın vekili fa r * zetdiler .» 370
ﻳﻦ٠ ﺑ ﻐ ﻢ ل٠ و ﺑ ﺮ د؟ﻟﻞ ﻟﺚ١ ا ى ﺧ ﺪا ض ا د رس ﻧﻮاد س
ﺓ ﻵﺝ
besır deccâl- 1 yek ç eşm î leî’n, Huda ﺟﺄ٣ﺓﺟﺂ ﺓﻫﻸ- ٩ Tivmel miiV ti'
«O vezir, hakikatde ،ek ğözlu ve luel'ıın ،,ir deccâl idi. Ey ni'lıiel Îimî'tı olan Allah; İmdâda yeti'!؛,“ Hazret-i k.Ievlânâ, veziri, yalancılığı ve hilekârlığı dolayısiyle d e t’ cala benzetiyor. D eccal: Decel maddesinden mhgtakdır ki sıvamak, T tm ek, yaldıztamak m ânâîanna gelir. Devenin uyuzuna katran sürüp, yarasım kapatmak mânâsını da İdâde eder. Meeâzen yalan ve yaldızlı sözlerle hakikati örtm ek mânâsında kullanılır. ٥ hâlde deccal: Yalancı, miirâî ve tezvirci demek olur. Ebû HUreyre'nin rivâyet e td i^ bir hadisde, m e â le n : «Ahir zamanda, birtakım yalancı deccallar çıkacaklar, ecdâdıııızın da, sizin de işitmedi^niz, sözleri, gelip size sOyliyeceklerdir. Onlardan Şİİfcınıııız. sizi dalalete düşürmesinler ve fitneye . a t m a s ı n l a r buyurulm uştur. Bir de, kıyâmete yakm çıkacak olan yalancı bir m elü n u n vâsfıdır. İşte ٥ vezir de, haklkatde yol vurucu olduğu holde, yol güsterici olarak göriinmeye kalkışmış bir deccal hll. ’ا.'؛ا أا،١ ,-1 )اolın.ısı, dış güzü sağ-
.Gıııliiu, İbâdet ve lâatiıı fazilet VI' u٠ v؛،hn،ı aramazlardı. Zahiri nyıb* (ara dâir ınâKııuat ver, derlerdi.» 366 ﻧ ﺆ ﻧﲎ٠ ﺫﺩ. ﱊ ﺋﺪ ﺀ ﻧﻞ
jj|
ز١ﺋﻞ٠ص ﻻد'دد ﺑﻮن٠ى ذأ
M it b e m v . v û z e r r e z e r r e m e k r - i n e jS j
M\
ﺷ ﺪ ﺍ' ﻭ
çüu çul ez kerel ؛؛.
. -KjI ayırır, zerre tefrik eyler ve giil ile kerevizi ayırd eder gibi, 11 ef sin hilelerini bilirlerdi.»
اًأﺀة ﺛﻢ دو ان٩ﺀوﺛﻜﺎﻧﺎن ﻣﺤﺎ ﻛ ﺌ ﻔ ﺪ ى ﺛﻢ'ن٠;> ﻋﻂ اﻟﺜﺎ ن٠ M û ş ik â f â n - Î s a h a b e h e m
deran ,
V a ’z - \ î ş a n h -îre g e ş t e n d i b e c a n .
«Ashilbın araştırıcı olanları, nefsin ililesi hususundaki peygamberin beyı'ıları karşısında, hayrân kalırlardı.»
»HIRİSTİYANLARIN VEZÎRE TÂRİ OEMALARI» 368 ر "اا ن ﺗﺎم٠ ﻟﻶر د ا د د٠ د ل ﺑﺎﺷﺪ ﻳﺮت ﺗ ﻨ ﺐ ﻋﺎم٠ﺧﻮد ب
٠
D il b e d o d a d e n d te r s a y a n te m â m
R o d Çİ l â ş e d k u t A
"Hıristiyanlar, temâıııiy ?؛ ilil d k lid kuvveti Iietlir ki?.
٠
٠ ,
t c ü ' i um .
vezire tâbi oldular. Ziten avam insanla,
«Sizi her an hir tuzakdau kur،،ıı،y ٠٠hinı b؛î (Ji^er bir ،uzağa gidiyoruz .*
I .ilkin ،‘.V
آاا'ا
;oluıı Allah
374 ﻛ م
ا ر ﻛ ﻧ د م ى١ ئ در ن
ى ﻛﻳ م
f
. ﻛ ﻧ د م ﺟﻊ آ ﻣ د
Mâ d e rin enbar gendüm m i künîm ,
Gendûm'î cem’ âmede güm ■mi kiinim. « S iz bu d i i n y i am barında b u ğ d a y
to p lu y o ru m
F a k a t t o p la d ığ ın ı,
b u ğ d a y la rı k a y b e d iy o ru z ,*
Yâni senelerden beri azçok bir takım tâat ve ibadetde bulunuyoruz; topluca kalsalardı epeyce bir ؛ey olmaları lâzım gelirdi. Lâkin bir taraf dan toplamaya çalıştığımız o iyi ameller, bir taraftan kayba uğruyor. Sevâbı da, iyi tesiri de kaybolup gidiyor. 375 i}}r
ى "ﻳﻨﺪ ﺷ ﻢ ﻣﺎآ ﺧ ﺮ
وش٠ ﻛ ﺮ٠ ﺧﺶ در ﻛ ﻨ ﺪ ﻣ ﺖ ازüf Mi neyendişim mâ ahir behû.ş, Km k d d der ş d ü mest es mdT-1 mu ؟. . B ir ^ in
a k lım ız ı b a şım ıza a tıp da, b u ğ d a jn ıı b tiy ie k a y b a u ğ r a n ı.-
s im a , fâ re ııin h ile s in d e n i le r i g e l d i ^ n i İd râ k e tm iy o ru z .*
37 «
زدﺳﺖ.ﻣﻮش "ا اﺑﺎر ا ﺣﻔﺮ ن ﺛ ﺪ ت١از ﻓﻨﺶ اﺑﺎر ﻣﺎ ور M û ؟td e u b ü .T -% m ؛t K u 1٢ e ﺀ€ ﺓﻫﺔ1ﻝ
Ez feneş enbâr-ı mâ viran şüdest . ٠ Fâre
'
delini؛, onun hilesinden ııııbanmız harâb (dinil ؛. ،11 -
Evet, Yıllarca çalışmamızın semeri'»، ، اا' ا( ا! اlâzım gelen günül zevki ﺀ
î ؛7
lam ken, kalb gözünün kür bulunm ası idi. i!;،m ؛l-i Mcviâtıâ, bu vesile ile bir m ünâcâta başlıyor. Vezir gibi sapıklardan ve sapık yollara çağıncı]ardan insanları korum ası içiıı, A llah'a dua ediyor ve şöyle diyor :
371
ﺧﺪا
أى
دام و د ا ﻧ ﺖ
ﻣ د را را ن
١ صﺀن ﺣ ﺮ ﺻ ﻮ ﻟ ﺰJT ا٠ S a d ١ﺓﺓﺓﺍ٣٠,٢ ﺍd a m ü l e s t
Ma
g it m ü r ğ â n - î
haris
ﻷﺝH uda؛
û b i ■rıevâ .
«İlâhi; Dünyâda yüzbînlerce ،uzak ve dine vardır. Biz ise aç ve ha ris kuşlar gibiyiz... ٠ 1٠ﻍ ﺓ وﺑﻢ, ﻋﺘﺐ دا م٠د ﻣ ﺪ م ؛ ي م٠ ﺷﻮJ j r D em bedem
ا ار و
pâ
ﻓﻖ٠ ر
b e s te -î
ddm-î
n e v îm ,
H e r y e k î g e r b â z ü s îm Ü T ğ î $ em m .
*Biz. doğan kuşu da olsak, zümrüd-ü ankâ kuşu da olsak, her vakit yeni bir tuzağa tutuluyoruz.» Sim urğ : T ürkçede züm rüd-ü ankâ denilen, m evhum kuşun adıdır. G ûyâ kuşların pâdişâhı olup, yuvası K afdağm da imiş. B una (sırenk) de derler. T üylerinde otuz tü rlü ren k bulunm ası bu ism i alm asına sebeh olmuş. G aliba A bdulvası Ç elebi'nin olacak, m eâlen şöyle bir beyit v a rd ır: *İnsanlık yok oldu، Vefâ ortadan kalktı. Simurğ i؛e kimya gibi iki sinin dc ancak adı kaldı.» Bu beyitde de söylenildiği üzere, stm urğ diye b ir kuş m evcud değil dir, m evhum dur.
373
ا ى ص ﻟ ﻰ ﻣﺎرا و بﺀز٠٠ﻣﺐ ر ﻓﺮان
ى١ ى ووﻳﻢ
و ى دا س٠
Mîrehânî her dem! tuard vii bâz, Sûy-i dârrıî mt reinm ey ser firaz.
mu ediîm ifdir. B azılar، bunu » ؛.:"1 )‘ ا؛ ﻻ ا أ ' ا ا ( اا) اا! ا ا ا٠١ل؛'ا-،-،' ؛ﺀokumuşliK sa da. fâili olan (salat), m üen ؛،es-i s e m i ، ٠ل1 ا1ﻻ.,. اا،ا٠اﻻال, kL'lijıı 0 . ؛fi ',.، 1 . 1 ,1 2 Î olsaydı (tem m et) olm ası lâzım gelird i ,
379
: ,i l *رﺛﻰ دزد در اﺗﻤﺎر، ا
ﻛﺎ تI
ﺑﻞ
ﻛﻨ ﺪ م اﻫﻤﺎل
Ger 1 m u ؛؛l ه١ ةة لdet اًلﺀ١ أ ﻷ ﺗ ﺪ- آذةةا'ﻻ ا ً ٠ل .Gendüm-Î a’m â l-i çil sale kücâst Egcr tiîiııı anlarda hırslı bir fâre bulunmasaydı, IrırJt yıllık iim.'l» bugdayj nereye giderdi "؟ 380
ﺟﺮا٠ روز١ ﺻدق ﻫم٠ رر٠رز ﻟﺖ ى ا د د ر ن اﺗﻤﺎر *ا٠ ةأ٦ اً ﻋﺔ٦ ة ة
i y ١٠ k r ٠٢\؟ ﺟﺔة٣ﺀ ة Cem’ m l \ ؛ ﺟ ﻸ ة\؟derm e l r . ı md, «Her güllkü silik u istikâm et, velev ki azar azar olsun, Ri>h«rııı،i' da niçin toplanm ıyor?"
«Damla daıııla üstüne gelince nehir, nehirle nehir birlenince d.'.ıi, olur" derler. «Danılaya damlaya göl olur" sözü de m eşhur bir mi.;.]‘؛,' mizdir. B unun ج1 ﻻئher günkü iyi am ellerim izin doğruluk ve sevâbı II.' k ad ar az olursa olsun, toplana to p lan a epeyce b ir yekûn teşkil e tm e ؛' ؟؛.! zımdı. F akat toplanam adı ve toplanm ıyor. Ç ünki an b ar delik. O r ı d t ı hırsjz bir fâre ^ rm iş . B ulduğunu alıp götürüyor, gelenin to p la n m a s ın m eydan verm iyor. Şu girip ؟ikm adan, a n b a n n delik deşik oldugu git 1 1 :،؛ iyi am elin İfâsına çahşm akdan da bedenim iz yoruluyor ve jnpram y.il Kazancı, k u su r ve eksikleriyle ancak farzı edâ etm ekden İbâret kahyııı Mânevd zevk v e h a k ik a t neç'esi adına bir şey elde edilem iyor. M ak sa d ım y a n lış a n la şılm a sın , İ fâ d e m ki ib â d etlerd en z e v k al 1(111 m ıy o r, b e y b û d e y a ru lm a k d a n sa , o n u terk etm ek v e rahat rahat oturm i.il ev lâ d ır, n e tic e sin i çık arm ak iste m iy o r u m . B ir İ ؟İ yap atm yacagm ı <،ı ١٠■ y a n g e lip o tu rm a k ta n sa , onu e ld e n g e ld ig l kadar yap m aya çabalam ak ;ا٦ zım d ır. M eselâ, b ir k â tib e v e r ile n b ir d efterin ık، giin d c b itirilm esi en i rolu n u r. K âtib : bu em ir, ta tb ik e d ilir yoy 'اا: اا٠ koca d efter iki «Llndı,
ve ١؛،١ > اا1١[ ؛'اﺳﺎا،, ndma bu;.■;.' bulam ıyoruz. ؟Linki göksüm üze (vesvâ&ı hannâs) elan şeytan, fâr٠ gibi girm iş, açtığı deiikden a n b a n da, İçindekiJeri de berbât etm işdir, «MSIûmdur k i delik bir a n b a n n , evvelâ deliğini tıkam ak( ondan sonra ؟؛ine dteberi doldurm ak lâzım dır. D elik kapatılm azsa, doldurulan ؟eyler heder olur. S unun gibi, kalb a n b a n m n deligi dem ek olan vesveseyi ve 0 deligi açan ?eytam) evvelâ defetm ek icâbeder. B unu beyan İçin, Ila z re t-i lle v lâ tıâ b uyuruyor ki ذ
377
در ﻣﺮش ﻛ ﻦ- اول اى ﺀ'ث د ح ﻛﻦ
f fjjf
E v v e l e y can
ﺟ ﻲ
ﺧﺈﺀ۴ةا
و \ د ﻛ ﻪ ا' د ل
şerr-i m û ş k ü n ,
V a n g e h e n d e r c e îr t '- i g e n d iim - k û ş k iin .
،Ey can; evvelâ farenin d efi çâresine bak, ondan sonnı buğday top lamaya çalış.» 378
ﺧ ﺎ ر اًف ﺳﺪو ﺻﺪور١ ﺑﺜﻨﻮ از ﻻ ﻣ ﻼة ﻧﻢ اﻻ اﻟ ﺤﻨ ﺮ ر B iş n e v e z
7 ة دs a l â t e
ahhdr a n s a d r - î ررﺻﺄﺀ ؛e m m e İ llâ b i l k u z u r .
«İçlerin içi ve büyüklerin büyüğü olan sevgili peygamberimizin ha disleri cümlesinden olan: (Namaz, ancak kalb huzuru ile temam olur) mealindeki haberi işit.» Bu Radîs-i Ş erif esasen (Lâ salâte illâ bi huzûril k alb) şeklinde ve .،Namaz ancak kalb h u z û ru ile o lu r »؛m eâlindedir. E hlinin m alûm udur ki bâzan m u tlak bir şeyin zikrinden m ukayyed bir m ânâ, y ah u t m ukayyed bir şeyin zikrinden onun sıfat-ı kem âliyyesi kasdolunur. Bu Hadis-i Şerifde de öyle yapılm ış: «Kalb h u zû ru olm a dan nam az olmaz» buyurulup, «Kalb h uzûru olm adan kılınan nam azın kem âli bulunm az ve öyle namaz, tam ve hakiki bir nam az olm az,, m anası m urâd edilm iştir. H azret-i Bir, b irftem m ; kelim esi ilâvesiyle hem Hadis•■؛ Şerifi vezne sokmuş, hem de kasdoluııan m ânâyı m eydana ؟ıkarm ışdır, (Tem m ) kelim esi K âm ûsda (tam olan nesnelere denir) diye târif 258
*I.'elekde, ٠ ■ — yânî dünyada.— bîr ،uındıl >ı،ı،mn ؛ıt١diye, o karanlıkdaki hırsız, kıvılcımları söndürüyor.، Mâlûrn ya, eskiden k ib rit yokdu. A teş yakm ak için çakm ak ç a k ar lar, kav ve sâireyi tu tu ş tu ru rla r, o vâsıta ile m um ve kandil yakarlardı؛
Yânî : •O, yemyeşil ağaçdan sizin için bir ateş çıkarandır1.*.، Nazm ı Celîlinde işaret edildiği üzere iki ağaç dalını bir bıriııe kuvvetle sürmek sûretiyle onları tutuşdurduklan da olurdu. Hazret-i Pir, bir kalbin aydınlanmasını, bir kandilin uyandırılmağına; tâat ve ibâdeti de çakmağın çakılıp o aydmbğı husûte getirecek kıvılcımın çıkmasına ve fitilin tutuşmasına benzetiyor. Halbuki kav daha mumun, yâhud kandilin fitiline dokundurulmadan evvel karanlıkda görünmeyen bir hırsız, yânî şeytan, parmaklarıyle onu söndürüyor ki, söndüren pr،r
^
Ger
^ L٠ 1 ؛٠y
h ezâ ra n d â m
Ç ü n tü b â m â y ı
bâşed h er k a d em ,
TUîbdjed fnç gam,
*İlâhi; Sen bizimle beraber olup ؛:،izi muhafaza edince, ayak altmd.ı yüzbinlercc tuzak .Isa da ehemmiyeti y.kdur.*
385 ؟؛:، i* L I t y tjf
Çün K ey
>y
،T
ü 'j ١
i n ٠ ;et
but، y ٠ ; ؛؛,d b â m â m u k î m b ü v e d bîmî e z a n dü, ؛d-î îeîm .
*Yâ Rfiblu; Senin inayetlerin b in in le beraber olunca, o alçak hır.tf dan, ٠yânî şeytandan - ne korkumuz olu،. ؟. <1041 üür.j.l YfıMn:
«:1
?٠،٠
yazılıp b itirilir mi? diye o tu ru r, keyfm e 1|اأ،(، ا؛ ا٠ l'.k d 'ıii ؛؛واrar, ceza gtırilr; belki de m em u riy etin d en çık arılır. I٠'ı٠küt dJger bir kâtib o defteri, çalışır ve ﺀ ﺀ ﺟ ﻼ٣ ua m uayyen m ü d d et zarfında kısıııeıı yazabilirse, barek eti p e 'ı ta k d ir olunm am akla berâb er, çalışıp çabaladığı İçin, te rik inin ا ﻟ ﺠﺎأ٠ اج؛يcezâya uğram az, AUâbı'ın em irlerin i k u su rlu da olsa, yerine g e tirm a . ؛؛ ؛in g a y re t eyleyenler de, d efteri m uayyen m üddet İçinde lasm en bitirebllen k âtib gibidirler.
Hülâsası; Sir İŞİ olmuyor diye bırakmamalı, elden geldiği Jtadar oldurmamn çâr&sine bakmalı. Nitekim Mevlânâ da şöyle söylüyor: ﺛﺄﺍﺍ٠ ٠ ٦ ﻞ ﻫ 1ﻉ ﻻcan, d e f ﺆ ﻫ ٣٢-ﺓmûş U t ı \ ٠»
mısraiyle : »ibâdeti zedeleyen vesveseyi ve onu veren şejdam defetmenin çâresine bak» dyor. 381 ﺑ ﺑ د
ن٠ ًا
از
ض
آ ر؛ ا- ﺑ ﻰ
٠ ﻧ ﺮ ﻓ ﺖ و ﻣﺌﺒ ﻲ.ل،;١ﺀو٠وان د ل ,jBes i r e âteş ez ahen cehU VtiTi d١u i d e ﲡﻷ ٢ ﺃﺍﺓû ١ ﺔ ﻫ ﻷ \& , * Öem؛r, yân ؟ ؛akmakdan birçok kıvılcım sıçradı. o kıvılcımı çekti ve kabül ﺀ، ة1.ا
Uyanık gönül dc
382 ﺑ ﻚ در ﻇﻠﻌ ﺖ ذق دزد ى 'ﻣﺎن ة ﺛ ﺬﻭ ا ﺗ ﺮ ﻛ ﺎ ن١ V ص
lA k ﺞ ﺟ ٢,zulm et ,y e ki duzdl m k a .Mî nihed engûşt her istdre gân „ Lâkin karanltkda gizli bir hısız var ki, kıvılcımları söndürmek üstlerine parmak basıyor,.
383 ﺑ ك٠ ز ر ﻛ ﺎ ن را ﺑث٠ى ﻛ ﺛ ﺎ ا ك٠ "ا & ‘ﻏﺮوزد ﺑ ﺮاض ﻭ
Mî kiişed İst.regân Tâ yek beyek, T â k i n e fr û z e d çr.râği b i r f e l e k .
İÇ İ .
اﻳ ﺬ١ﺑﻞ
ﻹ ن٠ ﻟﻰ ﺣﺘﺎ'ل ا ن دﻻنر آف
gam, ﺓ£İ ؛â i , Û ﻷ\ ﺓ0. ﺍ١٠ N i kayâl-î ؛Tl ■ ا?ة؛ﻫﺮ .ii ۵ ÎI fülân Uykuda ne kazanmak, ne de kaybetmek endişesi yardir. Ne de bil» filândır, ؛faJandu- d 11« " ؛.iiı،ee»i mevcuddur Cenâb-1 Hak (Nebe') süresinde İlâhi lutuflarmı sayarken ;
٠١ ﻟ ﺰ ؤ أ ك١ ١ ؤ ﻟ ﻣ ﻬ ت ؛ ر د ؤ ة ذ١ذ ﺧ ﻺ أ Yân ؛: «(Ey insanlar) uykunuzu istirâiıatinize sebeb, geteyi dc (sizin İçin) elbise k ıld ık ” .» diyor. Evet, Uyku hakikaten Istirâhati mûcibdir, Yorgun bulunan dış UIIIVlan dinlendirdiği gibi duy^ı ve fikirlere de istirahat verir.
ﺏ ﻑ ﻝﺣﻮﺍ »ﺀﺭ 330
ر
رد.
ان
JU
ﻛ ذ ت ﺀزدان ﺛ ﻢ وﻧﺮد ) ن ا م
Hâl-i ة٢ ر؛in biived bi hâb k i n , G uft Yezdan hum, rukûâün zin merem. “Arif olan zâtın ذا ل1 ﺀ؛uyanıkken de köyledir. Cenâb.ı Hak (EshÂh-1 Kchf) hakkında (Hiim lİııkUd) tâbirini kullaıınıışdır. Kundan drkıııe.» Hazretl Mevlâüâ, Eshâb-1 Kehf kıasaama. şu âyet-i kerimeye telıııılı ediyor : ي
٠ﺔ
ﻬ
ﺌ
ﺜ
ﻗ
٠# ت)؛ ﻗ ﻰ ة ة ﻷ ى ل ﻳ ﺒ ﺸ ﺠ ﻖ٠١ ط ذو١ ت Yânî : «(Habibiml) onlaii gOreydin 1.1 -..1111،، sınırdın. H;ıl؛ıııki oiilur <1ﻻS û re ،i N ٠ (5 ؛bf-1': p -ltJ .
،w
;؛:؟٠; د و ' ﺣ ﻼ١ ﻣ ﻦ١ر ذ ى ا ذ ل ١[ اﻟﻮا ح رS
.
ر ر ﻫﺎ ل
H e r ş e b i e z d â m -i te n e r v a h râj M îr e h â n İ v ıîk ü n î e lv a h ra .
«İlâhı; Stil her gece ruhları, ccsed tUîagı 11 ا1 ا ﺀ ذkurtarır ve layan levhaları, bağlan koparırsın.„
٠ ﻻاا
hag"
387 ﻣ ﺮ ﺑ ﻨ ﺪ ارواح ر ﺷ ﺐ از ﺗ ﻤ ﻰ
ﻻ ز ا موﻣﺢﺀوم ﻛﻰ١رئ٠
.
M ir e h e n d e r v a h h e r ş e b e z k a fe s, F d r ig a n n i h a k im û m a h k û m - i k e s .
«Ituhlar her gece ten kafesinden k u rtu lu rla r. m ahkûm u olm aksızın âîâd e b u lu n u rla r,ﺀ
K im senin hâkim i ve
؛. y u rla r ki insanda k ir f r û h u İnsânîl bir de (rûh-n hayvânl) vardır Bu İkincisi bütün hayvanât ile in sanlarda m üşterekdir. Birincisi ise insa. lara m ahsûs kir Ralîbânî lutufdur. İşte 0 (rûh-u insânij ve 0 Iûtfu Rabbâni, uyku galebe e d in te beden hapsinden k u rtulur. H ü r v e kayıtsız olarak âlem -i ervâha yükselir. R ü j'âlar o serbest rû h u n m iişâhedelerinden doğar. (Rûh-U h a j٦"ânîJ ise beden m akinesini h a re k e t e ttire n kuvvetdlr. O nun İçin bir yere gidemez. Gidecek olursa h ay at m akinesi işlemez. Uyku ile edilen istirah alin (riih-u ؛nsânil ye m ünhasır olm adığını, Âllûh'ın 0 kerem inden (rU h u hayvâni) nin ve biitiin bedenin istifâde edip dinlendiğini beyân İçin H azret-i h'Ievlânâ diyor k i :
388 ن ل ﺧﺒﺮ ز د ا ' ا ن١ د٠ "ﺷ ﺐ ز ز
ن: ﺷﺐ ز د و ك ل ﺑ ﺮ ا ﻳ ﺄ ؟،eb z i z i n d a n
أﻷ
h a b e r z in d â n iy a n ,
$ e b z i d e v l e t b î h a b e r siiitdni-yaTt.
«Zindandaki mahhuslar, gtce uyuyunca zindanda indnmlukhnıuhn habersizdirler. Devlet V. hlikı'ııuet ricali de uyuyorken vazife ve ınemı'ıriyettlen haberdar değildirler.» ذذ،ة؛
Yün ؛yazıyı kalem yazıyor zanneder ار.-,]،'i l i < ؛، اا[لy a z a r kulem ٠ ﻵ ج kalem i kullan ıp ndkre eden kalem &،d؛،٠mlrr <'، ؛' ألirâdesin، A llâh'ın ki'،]JÎ iradesine terk e y le m i ؛alan U ra fS y t iim m etl ، 1 ا ل؛eyleyen de A llâlı'ın ye:"M kud retid ir. Eshâb-1 kehfin u yudukları SI ra d a h aberleri ^lmak&ızın sgğd&n sola, sa ld a n sağa çevrilm eleri g ibi ,
393
رف وا ﺗﺟﺮد١ء- ﻓ ﻌ ﺎ ز ن ا ل
د٠;; ب ﺣ ﻰ در١ﺧﻠﻖ را م ﺟﻮ Şem m e 1
1 ,-1
Ik Y k ra k m
Ytdb-\. ١ ١;١ ﳌﻴﻊd e r r e b u d .
ﺓ٢١ ﺃ٩ ﺓﻝ١ﻝ ﺀ ١ ﻟﺔﳌﺄﺍﻍ
'Halknn uykuya dalmaslyle, yâ ٥ î uyuyunca istirahat. ] ا اً ة اalmasiyU' Allah, arifin ahvalinden bir mikdSr n hm üne g b s t c ^ ؛şdir<» Yani bir adam uyuduğu vakit düşünmez, didinmez, istirahat i ؟ind٠ bulunur. Arif-İ Rahbân? .laplar uyanıkken de holedir .n l a r m uyanıkken elan hareketleri kendilerine âdetâ rüyâ gibi gelir 39 ، ﺟﺎﻧﺋﺎ ن
ﺟﻮن.
و ﻻ د و ﺻ ﺮا ى
و ا د ا ﻏﺛﺎن٠ر د ﺓﻩ٣ ١ ٠ ٣ ٠ İ Â
Ş
ü .e
ر وﺋﺎ ن
b١ ؟,uu çdmşan ٠٠
ı ؛û e b d a .
llfllkm canlarij nedeni ve nİçini .imayan bir sahraya, .ytıni ،lem I ervâha - gider, .ra d a ruhlar، ؛yatdıklan yerde de bedenleri, istlrûhı.ı e d e r ..
3 >؛5
ر ى ال دام ا د ر ﻛ ﻰ
رذ
در واد ل در داور ﻛدى١ﺟﺈﻫﺮ \ 7 ﺃﺃﺓﺓ ﺀﻉ٣ ﺍb a z d a m ؟.r v d e r Vı.،i ؛؟v١ C im le îâ
d e r d d d - ü d e r d a n e r k e \ ؛.
* tlâ b î ؛b ir ib a re tle İJÜtÜn ru h la r] i l k i »t .u z a k la rıa a . - y '؛ıi ١ f c .-ş ı-d h ı f ؛e - nL'tii'ir, h epsini . d i l e t ve hiiklhpıT ،' أاا،ر,، ١ ز،-، اkıh ıra ııı ."
uykuda ؛diler. Biz ا ا ا1، ا٢، (pâlı) s؛، ﺀ٠١' ا ا, ا ا ا،، ا٠ (.: ا أ1 ) اM il ١ اا<ال٠ ؛ ا؛ ا.eviriyorduk Kopekleri de (mağaraımı) giriş yerinde iki kolunu ا ؛ ﺀ أ ا، (]،! yat) makta idil.؛.* Eshâb-ı Kehf hakkında yahftdflerln süâli tiîeriue Kur'âr.ı Kerimde -muhtasar malûmat verilmiş, kaç kişi oldukları Allâh’ın ilmine havâle edil m İştir. En meşhûr rivâyete göre bunlar yedi kişi imişler) Kıtmîr nâmında bir de köpekleri varmış. Dinlerini muhafaza İ ؟in zâlim ve putperest bir .hükümdardan kaçmışlar, bir mağaraya kapanmışlar. Orada 309 sene uyu .dukdan sonra uyanmışlar, sonra da vefat etmişler ,Bunların zulmünden kaçtıkları Dakyanos adjndaki kiralın kim oldu ğuııu, mağaraları civârındakl Efsos şehrinin 'neresi bulunduğunu tahkike -satırlarımızın müsâadesi yoktur. Uyanık gibi göründükleri halde, tasar rufları kendiliklerinden değildir. Onları hareket ettirip bir hâlden diğer bir hâle değiştiren Allah'dır, Kıtmirden murad ise nefisdir ki, onların ،kapısı önünde boynu bükük yatmaktadır. Hazret-i Mevlânâ da bunlart teşbih etdigi ârifin hâlini, târife devâm ederek buyuruyor ki :
391 از اﺣﻮال ﻟ ﻴ ﺎ روز و ﺷﺐ٠ﺣﺪ در ﻧﻢ؛ ﺗ ﺘ ﻴ ﺐ رب 1
ﺑ ﻮ ن ﻧﺎم
ﻫﺄﺃer. ö k > a U , | . ٦ ﺓﻱTUZ ü ؟,e b
.Ç i î n k a l e m
der
p e n ç e 4 ta k lib A r a b
Arif, dtinyâya âid işlerde, gece ^indiiz uykudadır; - yân! uyuyan bir* adamda nasıl İrâde ve tasarruf kalmazsa arif de Oyle olnıuşdıır ٠. kalem .0 gibi Allâh '111 yed-J kudrctindedir.. 392
' ﺗ ﻞ دو وﻟﻢ٠ *f . ب٠ و ﺑ ﺲ ا ذ
ﻳ ﺪا ر د
،ص ل٠ل
H e r k i ﺝ١٠ ﺓ؛ﻻ'ﺗﺬﺉm e b m e d e le r r a k a m ؛
FVl
ed b e c ü n b ü ş e z kalem .
٠Yazı yazan eli. göro ؛،-.١ e ٥ kimse, kalemin hareketini müşâlıede re yazma ؛؛ini oııtHn Sîtnır.» ، ﻫ ﺄ ل٠ ة، ' < ا-٠' - اK i :.'
. ع.
٠اا„ا
ا؛؛!ي؛
ا را ﻛ ﻨ ﺪ ﺀرى ز ز ن٢V ب-ا ر اﻧﻨ ﻮ ﻣ ﺰاﻟ ﻮﺗ ﺴ ﺖ ا نﻫﻊ٠ﻝ ﺓcauM ٠ l e d âr\ ﻝﺃﺃﺓﺓ ﺍﺀ I . V ﺍ ﺓ ﺍ ﻩ٠ ﺓe k i Tne.ctest■ \ u . *Can .tlarjrun ederini a]ır. Şu hâl (Ennevmü ehul mevtj hadisinin .. s ı r t ı d ı r
,Sallaliahu A leyhi ve Sellem Efendim iz, bu had,îs-i Ş erif de u y k u y u ilüm ün kardeşi c la rsk tâ rif et m ".؛؛, yânî uyku ﻣﺬ٦ ل-،ölüme benzetm işdir. K i çük ölüm dem ek olan uykuda inşân ' ؛kuv v etlerin b ir kısmı tâ tîie U،r;-U Çüttki rüh-u insaninin beden üzerinde tasarru fu kalm az. öüyiik uyku d r m ek olan l ü m de beyledir. Yalnız ٥ uykuda insânî kuvvetlerin hep ، ؛؟،،'، t île uğrar, Y atm a m üddeti ise b irk a ç saate m ün h asır değildir, insan uy kudan uyandığı v a k it nasıl İ'ûhu yine bedende tasa rru fa başlıyorsa , ٥ uzun uykudan uyanınca da öyle olaeak, İşte (E n n e v m l eh u lm ev tj h ad isin iI
sim budur. f}
از٠ﺗﺖ٦ ﺑ ﻚ ﻣﺮ ا د ه روز ر ؟ﻳﺪان ﺿﺪ دراز٠ د٢' ى 1
I
؛
ﻵﺣﻸ٢-١ اct'ak\ i t
nthed
ة٦ ﺻﻬﺈ١ﺋﺔل١
h e r p â y iş a n b e n d ri
diraz,
. ESkiıı sabahleyin tekrar gelmeleri î t eesedle alâkadar .imaları ؟؛، Tl nifllkıjD ayağına uzun hir ip b a ğ la r .»
4 .1
ال٠ ررزش و ﻛ ﻐ ﺪ ذآن ﺻﻐﺐ£ ا ار Tdki
ﻧﺮ
ﺵﺩﺭ ﺁﺭﺩ
ج;اﻣﺎﺀ
ذ و
r u z e ş h e r k e ş e d z a n ııiû îğ z â r j
V e z ﺍﺭﺓﻗﺄ&ﺀﺓ؟tir e d e ؟d e r
s \ t ٠î
M
t٠
«O çaî'ırd an V. m er'adıuı, -yâııi tlcm-1 m â n a d a n , sabahleyin te k ra r ]ﻷآام؟g etirm ek (؟؛in ,.
Mâlûn-.y ؛٠Tîn aklı ' ؛hir y٠t١ ■؛:(؛ıi .١, lı ؛٠٠ı ! 11 ı •ı. 1• ı١ m
V ٠،٠ ٠"؛iJ.1؛،., U y
kuda bulunan bir adam da bbyiedir, Y atıp uyıı،»u.، ulun bira ;؛،,,nin ru h u uyku m ü d d etin e, m utlak kalır; fak a t uyanm a zam anı geldi mi onun da beden tuzağına düşm e ؛؛؛؛m ükellefiyet altın a girm esi gelm iş dem ekdir .
396
ر ز'دr
ﺑ ﺪ م
ور٠ ﺑ ﻮد ي
; ز د٠ ن٠; ﻛ ﻰ ر د و ن ذf Ç Ü İ İ n ıiT ıi
su b h u d e m
ser
be r
zen d s
G e r k e s-î g e rd u n z e r r in p e r z e n e d .
*Vaktaki seherin nûru gürüııür. felek akbabası alilli kanatlarım çır. par, - yân ؛sabah ölür. ٠ Güneş ü.gar."
397
ﻻ ﻓ ﺎ ح ا ر ا ﺑ ﻞ وار1ﻓﺎاق ﺑﺎ ه را در ﻣﻮو ث اً رد زان دﻳﺎر٠
isbah isrâ/£i ■rar,
F a ilim i’
C iiv ile ra d e r s u r e t a r e d za n d iy a r .
*Sabahın fâlık ve Hâlıkı olan Allah, isrâfil gibi bütiin rnhlarif ruhlar âleminden süret âlemiııe getirir.»
39S
ﻛﻨﺪ
jr
١روﺣﻬﺎى ﻣﻨﺒﻌ ﻦ ر
ز آ ﺑ ﺘ ﻰ ﻛ ﻨ ﺪ١ ﻫﻰ ق را R 'û k h â y - ı m i i n b a s i t
ra
te n k iin e d ,
H e r t e TU T â b â z a b i s t e n k ü n e d .
«Miinbasit ve miiterred olan ruhları ten eyler, "yâni cesedi. ha،lıır. - Bedenleri de tekrar ruhlara yüklü kılar.»
4 ( أ ;ر
و ش٠ ر ى و١آ ﺑ د ﻓ م و ر ش
• دT
ط ﺮﻓﺎ ن
ن,ا ا ز
وا ر ﺑ د ى ا ن
Tâ czm ﺍﺃﺓﺃﺓﺃ- ﺃf m , ٦ﻝ٦ﻷﺓﺝ ﻍ١ Vd rehîdî in zamir ii çeşm ii gûş. «Bu uyanıklık ve İdrâk tûfâuındaıı kurtarmış olaydı.J
şu kalbi, şu gözü ve
٩ ıı
kulağı
4(14 اف٠ ف ا ﻧ د ; ج٠م ا ن٠ ن ذ٠ﻣ ت ا
ر
ا ﻣ ﺣﺎ ب ض٠ذ
ﺑﺎ
اى
ا و ى٦
1 ﺓﺓﺟﻞashaba ﺟﻶ١ ﺃﺍender c lk u . Pehlü/yî tû p if i t'û hest 71 ؛z a m i.
ﻷﺝ
«Cilıaııda ve hâlâ, ne kadar Bshâh-1 Kehf vardır ki, belki senin ynninda ve karşındadır.. 405 د ا او در ﻳﺮو ب
G d r fed ةy â r M
ﻏﺎر ﺑﺎ ا و
ةd e r s iir u d ,
M u h r b e t ç e ş m e s i i i b e r g û ş e t Çİ 5 -Jİd,
«Mağara da, yâr da onunla nağmeler terennüm etmektedir. Ne fay dası var kî, senin gözün ve kulağın gafletle mühürlü olduğu için. om، görüp işitemiyorsun.. Y â n i, E sh â b -ı K e h f in v a rh ğ ı, g eçm iş zam ana m ü n h a s ır d e ğ ild ir . H ٥ lâ da E sh â b ١ı K e h f'd e n s a y ıla c a k k im s e le r v a r d ır k i, h e m m ağ arası, h ٠٠ın y â r i, o n u n la b e ra b e rd ir. L â k in o n la r ı g örece k göz lâ z ım d ır. E v e t; g özden göze fa r k v a r d ır .
B azısı s fıre ti, y â n î e şyâ yı m ü ş â h e d r
e d e r de, m â n â y a k a rş ı k a p a lı k a lır. S o nra m u ،u ١hb٠،t v e n e fr e t g ib i h is le r de h a k îk î g ö rü ş e m â n ı o lu r. ٤٥٠
Biraz evvel uyum ak, ru h atırnn :-؛a *1 . ■nlın.. ■iıllı- denilm işti.
Burada
o salıverm enin m u tlak .!m adiğim , yani henüz büyük uykuya yatm ayan b e d e tıle re âid r u h la rın , o b e d e n le rd e n ayrılm asının külli değil, cü z î b u lu n d u ğ u n u ; r û h ile b e d e n a ra sınd a b ir n e v i ra b ıta k a ld ığ ın ı beyân için d e n i l i y o r k i: A lla h r u h a tla r ın ın e ğ e rin i ç ık a rtm a k la b e ra b e r, a y a k la rın a u z u n v e m â n e v i bir k ö s te k ta k a r ; s a b a h le y in o n u n la ç e k ip r u h la r ı te k r a r y ü k a ltın a , y â n i beden k a y d ın a v e tek lif a ltın a sokar. T a b iîd ir k i, k ö s te ğ in u z u n lu ğ u , u y k u n u n d e v a m m ü d d e tid ir . H a z r e t-i M e v lâ n â b u ifâ d e le r iy le :
ﻏﻳﺗق ا ﻻ ﺗ ﺗ ﻳ ﺔ * ا ت١
ﻓﺔﺀئﺀاةوﺗﺬﻏﺔﻷه:ﻷأةﻳﻒ ق
ﻻ
: ١ﻵ
Yâni : *Allah (ölenin) ölümü zamanında, ölmeyenin de uykusunda, ruhlarım alır. Bu sUretle hakkında öliimü hükmettiği (rûhuj tutar. d،ğc٠ rini muayyen bir vakta (e c e li g e lin c e y e ) kadar salıverir،.7.* Â y e t- i Keri n e s in e telmih e tm iş tir . H a z r e t-i P i r b u n d a n so n ra b ir te m e n n id e b u lu n u y o r :
402
١ ن روﺣﺮ٠ﻛﺎش ﺑ ﺮ ن اﻣﺢ[ب ﻛﺐ ن ا وﺣﺮا٠ ﺑ و ﻛ د ق١ﺣﻐﻌذ ﻛﺮﺩﻯ ء
Kâş
in
çü n ü sk â b -t K e h f
k i
ﺓ ﻻ٠
؟
r û h .r â ,
ü keşt i k r a ١
.
٠ K٠ 5 ki Cenâhı Hak, bu ruhu da eshâb.1 kehf gibi, gemisi gibi muhafaza edeydi de,.
(107) Sûre-t ZUtner: ٠ ١ 2. I
yihut Nûh’un
riiniir. Il؛ızret-İ Pir. birkaç beyit yııkoııd.، \ اا1':.؛ ا."،( ا- اKehfdcu 1و:، اد- ا٠ا g i sırada. *Keşke Cenâb-1 Hak, bu ruhu d.ı d : -1 Kehf gibi, yâh'Ut Nı'ıl،' un gemisi gibi muhafaza edeydi» temennisinde bulunmuşdu. Yine o ر, اأ1ا ﺀ ةdöntiyor, «Eshâb-1 Kehf'irt hıfz -1 İlâhide uyuması gibi, evliyAullilı dil. İlâhî bir istiğrak İçinde bulunur. Bu istiğrdka nâ؛l olamjyan, ebedi gfifl",. uyknsundadır» meâlini anlatmak İçin diyor k i :
408 ; ر ذ در ﺧﻮاب١ ﺴﺘﻢ او اﻳﺪ ﺳ ٠ ﺑﺰ H erk i U
t
ﺽ ﺧﻮﺍ
ش از. ر١ف ﺑ ﻳ د
ؤb îc lâ r ter
d er hâb te r ,
b l c l u n ؟€ ﻷﻵﻵﻵ ﺓ,b e t e r .
*Uyanık olan, daha ziyâde uyumuş demelidir, öylçsiniû uyanıklığı, uyumuşlugundan beterdir.. Yânî. bâzı kim seler v a rd ır kij şeytanlık husûsunda fevkalâde uyan ık lık gösterirler. B u gibiler, fenâ ve istiğrak zevkinden m ahrum olduk la n İçin, ebedi b ir gaflete düşm üşlerdir, zaten ٥ yoldaki g afillerin uya nıkiıgı, u y k u la n n d a n beter; u y k u ları uy an ık lık ların d an zararsızdır. İliç olmazsa uyurken, kim seye z a rarları dokunm az. Şeyh Sakil, G lilistânlndı. d e r ki: "Zâliuiiu biri, bir âıifc: ibâdetlerin hangisi daha ziyâde s.vâp Jinzandınr?» diye soldu. A rif de : .Senin İçin ligle uykusu, Çünki, uyudu غun bir iki saat İçitıde, kimseye zulmetmezsin* eevâlnnj verdi.
409 ﺑ ﻮ ن ﻣﺤﻖ ﺑﻴ ﺪا ر 'ﻳ ﻮد ﺑ ﺎ ن ﻣﺎ
ا٠ ت ﺑﻴﺪار ى ﺑ ﻮ در ﺑﺘﺪا ن٠ ﺀ Ç ün ة٤ ر، ذﻻ٤ﻟﺔىإي- n e b v e d Cıin-ı m a, H e s t b İdâri çü d e r b e n d drı-î ■mâ.
*KUhumuz, Allah ile uyanık İçin hend ve ıııiuiâdır."
olmayanca, a zâhirî uyanıklık,
bizim
Hakîkî uyanıklık, rûhun hak ve bakikatden Agâh olmasıdır, o İlâhî AgAhbk almaynnca, insanin uyanık durmaslyln güzünün bakması, uykuda rüyâ gdrmesine benzer. Rûyâ, hayâlî bir muş،hed,‘d،r. Fakat a m(işAlu١de, rı'iyâ görenin gdzJerJni kapatır. Zâhlrduk، ı.vvıi;, t görmesine mâııi olur. ا اً ة
"ل، >;ﻳﺈ ﻗ ﺎ ا7 ذأVe In u h a b b d lt ؛bükış, her lih lti دال-ﺀ؛، .gljn m ık d eii â c iîd îr
Nitekim gazab
JJÖZÜ وا ﻻbütün
kütüJükltîri gürür
v e ، ﻫﺎاذلﺀ 'ﻟﻼﻻ
kor,-ع
Hazret-i Pir, bu nükte^'i anlanmak İ ؟in buyuruyor ki :
. HÂLİFENİN LEYLÂ’YI GÖRjMESİ HİKÂYESİ* 406 d y ﻛﻔﺖ ﻟﻴﻞ را ﺧﻠﻴﻌﻪ ﻛﺎن
رﻳﺜﺎن ر ﺀوى. ون ذ د:و ج٠ از G u f t L e y li ra h a lif e
kân
tiiy i,
E z tii M e a ıû n şû d p e r iş a n û
gabi.
«Halife, Leylâ’ya dedi ki: ,Mecıııln’un perişan olmasına ve sapıtma. Sina sebeb olan Leyli, sen misin?* 407
ى- ﺧوا ن ز اﺑﺰون ب/ از د ; ﻣﺢ ﺣ ﻣ ف'ﻳﻧ ﻰ
ﻛ ﻔ ت ﺧﺎ ش ﺑ و ن
ﺍ( ﺓﺛﴼ1 ﴽ ﺟﺆk û b a n t i i e f z û n ٦\"ı s t % ١ G u f t H a n i ؟ ؟u n
tu
M ecnun
u b ti
«Sen. diğer güzellerden farla bir şey debisin? L eyli da eevib verdi ki: Sen, Mecnûn olmadığın İçin, sus:* ؟eyh Sa'dî: *Leylâ’nın güzelli^ne, iMecnûn’un güzü penceresinden bakmalıdır. der. Evet, Leylâ'yı görebilmek, onun gerçek yüzünü müşâhede eylemek İçin, MccnUn gibi sâdık ve âşık olmalıdır. Yoksa, o aşka mazbar olmayan bir şahsın nazarında, Leyla denilen kadm. kara-kuru bir cisimden ibâ* ret görünür. Bunun gibi, Esbâb'1 Kelli gibi olan gizli veliler de, gözönünde ge. zer durur. Lâkin hUviyyet ve mâhiyetlerini görecek bir göz ve İrfâna sâ ٠ l]؛b olmayan nazarlara karşı. ٥ mt'ıbârek zevat da bâsit insanlar gibi göت70
اي:ل
ﺟﺪ ﺍﻭ ﺭﻭﺍﺏ٠ ﺭ۶
ﻭﻑ٠ﺩﺭﺍﺭ ﻉ
ز و و اً ب. ز د ا و, و ت ر٠ﺑ نز ف
٠٤٤١٣٥ çim h û r b ı r ı e d ةbehab. P e s si şehı١ et T Î z e d ةb e r d i v â b . *Rüyasında ؟eytam huri gibi görür ve ona ؟ehvct suyunu akıtır.. 414 و ن
. ﻧ ﻞ را د ر ﺛ ﺮ ر
ﻣﺤﻢ
ء ﻫ وﺛ ﺔ م
ا و ﺑود و ﻣ د ﺑﺎل ا ز و ى ' ر ﻣ ﺣ ت
Çtittki tcftm-i -nesi r . der şûre riht, جb e h o d â v ı e d h٥j,٥I es v e y giiriht. *Nesil tohumu, nulfesini ؟orak yere döküme uyanır, kendine gelir, o vakit de hayâl, gözünün Kuündea kaçar.. 415 د:ﻳ ﻊ
ﺑ ﻧ د ا زا ن و ن و ا د د
ﺑﺪﺩ
ﻳﺮ
ﻻ ف
ا زا ن 'ﻟﻧ ش
٠ﴽ
Zâ’f-t ser bîned ﻟﻤﺄ ﻵﻫﺔجten pelîd. Ah e z a n ı k ş - t b e d i d ü n a h e d i d . «Uyanınca, ihtilkm oluşunda» başında yorgunluk, vücûdündc mit؛evveslJk görür. Ali 0 göriiaen ve görünmeyen nalt,؟dan ah:» D ünyâda uyanık geçinenler, riiyâda gördükleri hayâle V'ücûd yeril, de onunla m ilsâhahe, h a tta m ücâm a'a edenlere benzerler, ihtilâm ulfii• kim se, u y anınca h ay âlin kaçtığını, o yakınlık neticesi başındaki ağrı lir cism indeki ve elbisesindeki yaşh k d an başka b ir ؛ey kalm adığını anindi اجgibi, dünyâ uy k u su n a dalıp da hayâlleri h a k ik a t zannedenler de. Olu m ün ikâzile uyandı k la n vakit, 0 ta til rüyânm , yânî hayâtının elim bh b a ؟ağrısı vereceğini anlayacaklardır. H akikaten dünyâ, rûyâ gibidir. Onda bakâ h ayâldir: lâkin onda bu.
y . 1Ö
ة7 .'<
i k i m gibi, İlâhî olm ayan uyanıklık dil, gorıimırdHu eşyâyı gösterse hi1 اةhak vc hakikatin möşâiıedesine engel ،t.^kil eder.
410 ﻛ ﻮ بﺧﺎل٠ ﻫﻤﻪروز از ﻟﻚ١ ﺑﺬ
و د و اذ ﺣﺮ ف زوال٠ ان و،وذ ذ C a n k m e TUZ ez I d e d k u b -\ >١ ﻷ ﻉ0, ﻻ
Vez
ﺓﻷﺧﻞ٢ﺍ
u sud ü ez v aıi ؛.
■Bütün gün hayâlin tekmelemesinden; zevali, korkusundan.»
٠\
ﺃ ﺟﺔ١ ﺓ1
kâr, zarar ve eldeki malın
411 اﻟﺪ ش 'ل ﻟ ﻄ ﻒ و ز. ﻏﺎ ى٠ ال ﺧ ﺮ
٠ ع ﺀا ن را٦ ﺀ ر ى
د
JVÎ ﻫﻊ/ ةînânedeş TÛ » 77 ﺀ ﻻ ،رti fer ب m
b s ؛؟u ,y - ١ o s m t m İ A
٩ ﺝ١ ؟٢ ﺍ
«Rühun ne safâsı, ne letafet ve nûrâniyyeti, ne de yüksek âleme gidecck yolu kalır.» insan, gUndiizleri uyanık bulunur. Hayâli, bir takım fikirlerle cismen ve zihnen yorulduğu gibi, rUhen de yıpranır. Kazandım, kaybetdim, yâhut elimdeki nimet kaybolacak kuruntuları İçinde çırpınır durur. Şu yorucu hayâller, rûhu 0 kadar ezer ve sâfiyyetin 0 ؛kadar bozar ki, safâsını da. letafetini de, hatta u lv iy e t ve ruhâniyyetini de ziyana uğratır. İşte bdyle uyanık görünenler, hakikatde uyumu ؛olanlardan farklı debidir.
412 و ا ز ص ﺧ ﻴﺎ ل١ £ ء ن و ن ا ﺷ د
او ﻣﺘﺎل
ﻛﻧ د ب
دارد ا ﺑ ﺪ و
Hufte an bâşed fci ةez her haydi, Dared iimmid û kiined bâ ■جmeJcâl. «Uyumuş 0 gafildir ki, her hnyftl. karşı Umide düşer ve onunla k n nuşmayn kalkar.» ٠٤٦٠٤
،ل
:ﺍ ﻭ ﻭ
ص د- ﺍ 'ش ا ش
ﺗ ﺖ٠; ا ي١از د و د ن در ﺛ ﻚ TVrkeş-1 omres. t i . ؟ud ﺃ٠ ٢ ٣«ﺍ. ﺃ1٠ﻝ E z d e v id e n d e r
şikdr-î ةﻵةه
t e f t,
«Golge avlamak ؛؛in siir'at ve hararetle koşmakdan ve ؛liraya 1.11raya ak ' timiir tirkeşi boşalmış ve hayâtı Ijeder olmıış olur.» Ş âriü ler d iy o rlar ki: Bu m isâlde beyân edilen kûşdan m aksad: Allah’ın esm âsî ve »،؛âtıdır. Gölge ise onların m ezâhiri bulunan eşyâdır Kuşu bırakıp gölgeyi tu tm ay a çalışanları a h i r e değil, m azhara ehem m i yet v erenlerdir. Gölge avcısının k .şm a sı neticesi, nasıl cism inde yorgun luk ve tirkeşide boşlukdan İbâret kalırsa, m azhara tap an ların , yâııl diin yaya gönül bağlayanların encâm ı da öyle bir m ah rü m iy ete m üncer ،،؛,II zahir ve m azhar nedir? C enâb - 1 H a k k in bitm ez tükenm ez, s a y ı l a r gelm ez isim leri ve sıfâtları vardtr. B unlardan 39 dânesi (Esmâ-i H usnâ) diye m azbût ve m eşhurdur. Esmâ-i J l i y y e d e n herb irin in , tesir gösterm esi zarûrî olan yi' vard ır. Bir ism in tesir gösterdiği y e rle re ve şeylere (M azhar) derim M azharda tesiri görülen Esm â-i Ilâhiyyeye de (z a h ir) tâbir ederler. Miselâ: C enâb - 1 H a k k in (H alik) ve (R âzık) isim leri v ardır. O nlarla mal, lû k âtı y a ra ttr ve n z ık la n d ın r, Şıı hâlde, m ah lû k ât üzerinde tesiri göl II len a isim ler (Zâlıir) dir, m ah lû k ve m erzıik o lan lar da o n lan n mazini rıdır.
420
ﺵ ﺍﺏﺯﺩﺍﻥﺑﻮ ﺍﺛﺪﺩﺍﻳﻪﺃ ﺵ ﺍ \L
وا ر ﻫﺎد از ﺣﺘﺎ ل و
5aye-î Y e z d a n ç ü b â ş e d d d y e e ş , Va r e h d n e d e z haydi ü s a y e e ş . .A llâb ln mâneıd ة ج1 ا ض٠ gölge avcısının mürebbîşi hayâl ve gölge peşinde koşmakdan kurtarır.»
ulursa,
11111،
O hâlde, sâye-î Y ezdân kim dir? ة7 ﻟﻞ
İLiiıulan miiddrti'! hesâbı \ ' ! ' ا. : ل ' ا. \ ı ا٠ ievvesligim m eydana çık ؛،.cagı h a k ik a td ır
I 1İ
ر,
biltnkım
ا ا ا ا.ل
ذااا ل-
Hazret-i M evlana, başka bir m isâl getiriyor :
416 ﻻﻳﺶ٠ ر ا ﻻ روان ر ﺳﺄt /
؛ك را ن ر غ وش، ﻳ ﻮ د رﺀا٠ M
u t ؛؟
b e T b a l a T e m u U ﺓﺓ٦ﺀﺅﺝ ﺟﺈ
.M ı d e v e c i b e r h â k p e r r a n m û r ğ v e ş
Bir kuş, yüksekdei, u» ؟Gölgesi de toprak üstünde kuş gibi koşar .a٢ ..
417 ﺷﺮد٠ L اﺑﺎ س ﻣﺎ ب آ ن د و د٠ال٠ل
٠ﺑ ﺪ ا ﺛﺔ
ى د رد
E b le h i s a y y a d -i a n s a y e ş e v e d ,
Mî
d e v e d g e n d a n k i b 'tm â y ğ ş e v e d .
«Budalanın biri, u gölgeyi avlamak ؛ster, arkasından kij takati kesilir.»
٠
kadar koşar
418
y*■ ٠î
—٠. j ١$ ،
٠٠'»
f.
*S* j ٠j
T ir e n d â z e d b e s û y -i s a y e
o,
T î r k e ş e ş h â li ş e v e d e z c ü s t ü c û .
«O budala, o gölgeye ok atar da, arayıp taranıakdau ok torbası boşkalır.»
Tîrke ؛ ؛؛İçersine ok doldurulan ve meşinden yapılan bir torba idi ki, kemerin sol yanına takılır ve İcâbında oradan alınıp yayla ok atılırdı, 274
—ت .ا رﺑﺎ
ا 'دل٠ V م-ا
;-ﻒ ﺗ
ا ﺳ ﺖ. ل ﺧ ﺮ ر ب ﺣﺪ$ ﻻ:ﻟﺮ دل ''ﻡ'ﺍ٠٠;ﺃ-\ ﺍﺝ١1\ ﺃﺓﺓﻵ١
ﻷﺟﲀ١ ﺝm e d d e s ü K o ﺟﺔ1\ 1ﺀ٦٠
T L Û T -l
K u ٣؟l d -\ R u d a s t .
«Keyfe meddezzil naznı-ı kcriıııi. evliyanın nakşı ve ınÜ5 '؛i"؛ılir. Jiir, Allah güneşinin nûruııa delildir.'(
<١اا
Sûre-i F u r k a n 'd a k i;
ة٠ د ﺋ ﺎً \ ﺟ ﻳ ت٠ ا جء ﺟﻘﺔ ى غ١ك
ﻛ ﺔ' ﻵ: * (H a b ib im ;) Rabblfnin sun'una v e k u d r e ti)» . bakmadın JHI' Gölgeyi nasıl uzatmıştır, isteseydi 01,11 sakin kilard». .Sonra Güneşi, ,٠ gölgeye delil ittih a z ettik, Saha sonra da onu, (ulanan 0 g ö lg e y i) ذ١ ر.' ا ا. azar kendimize ؟ektikt. ! ؛â y e tin e İşâretdir,
S u â y e t-l k e r im e d e . G ü n e şin h a r e k e tiy le g ö lg en in u zayıp k ,sa lt١ı.'ı ا v e G ü n e şin g ö lg e y e d elil o lm a sı gibi. T abii K ânunlardan b ah sed ılly.'! H a z r e t.i h'Ievlânâ ise, b u rad ak i (Z ili) i, e v liy a zü m resi diye te'v il cdıynı İla k k 'ın h â life s i o la n la r, h a k ik a t g ü n e şin in gö lg esid ir, diyor. Te'١'؛l*i K ur'ân: K e lâ m u lla h 'd a k i lâ fızla rın m eşktir m ân âların d an ؛٠،'la olarak o n la r d a n b irta k ım lâ tîf v e rakik n ü k teler Çikatmrakdır. 'l'f'" vj١ s o fiy y e de y ap ar; b â îın î m iilh id le r i de. Ş u fark ile ki söfiy^-e, m '؛şlu')ı I z â h îr ؛m â n â y ı d a kabtil e y le d iğ i h âld e: b â tın iler 0 cih ete y a n a .,.٧ا. ا.'اا ؛ M â n â y ı b â tın î d iy e h e z e y â n ed er d u m r la r. İfazret-İ P ir ,0 g ib ile r e k n j ı 424 ﺣ ﺮ د ﺑ ﻣ ﺮ را
Kerded
t e ’v î l
ﺍﻭﺋﻞ٠
ﻛ ﺮ د؛
harj i 11 ' لﺀ.•■.!،
H î ş r â t e ’v i l k i i n
rtb
I
( ، ه۶ رﺀSûi‘،؛-i Ftirkiir؛: ب:.-■18.
٠٤٦".
421 ﻧ د ؛ ﺧ دا ﺧ دا
in
ز دا ن
ا ن ط ؛ و ز" د ؛
S â ye-Î Y e zd a n M ü rd e -Î
رد
b iiv e d
a le m
û
<،اا ا د؛
b e n d i1 H u da,
z in d e ’ H u da.
*Sâyc-Î Yezdan, — yânî ]ﺍ ﻝ ﺀ- ﺃİlahî.— Allah’ın 0 mahbûl kuludur kî. hu aleme nisbetle ölüdür ve Allah’a „ ؛sbetle diridir.* Sâye-j Yezdan ve zıll.i İlâhi: AlJâlı'ın ة ج1 إﺀﺀجdem ekdir ki, m ecâzen vekil m ânâsınadır. Yok&a A llah, cisim değildir ki gölgesi olsun.
Sir hadîs-i şerifde, m eâlen: *Sultan, yeryüzünde Allah’ın vekil'i adaletidir. Her zulüın gören, ona İlticâ eder* buyurulmuştur, Burada mevzUbahs olan, bilinen hiikürndar değildir, mânevi sultan olan insân-1 kâmil ve miikemmildir kl. yeryüzünde Hakkin halifesidir. Olanca İrâde ve arzUsunu, İlâhî n zâ’ya karşı yok eylemiş, ve Allâlı'111 bahsetdiği İlâhî diriliğe nâil olmuşdur. İşte bu zât.ı şerîf, bir kimsenin miirebhisi ve miirşidi olursa, 0 kimse, gölge peşinde koşup yorulmadan kurtulur. (h'lürde-i in âlem) yâni .Bu aleme nisbetle ölüdür, terkibine gelince. şu hadis.i şerîf meâli onu târîf eder : *Yeryüzünde gezer ölü görmek isteyen Ebûbekr’e baksın." Sıddik-İ A'zam (Radiyallâhu anili Hazretleri, olanca irâdesini irâde-i llâhiyyede ifna eylemiş olduğu İçin, (İleyyit-İ seyyârl hâline gelmiş ve RasUlulIâh'ın o iltifatına mazhâr olmuştu.
«22 ر ﺑﻰ ﻛ ﺎ ن٠ ﺍ ﻧﺮ آ ﺧ ﺮ زﻣﺎ ن D â m e n -Î
ة
داض او
ءا ر ش ا ز ا ﻓ ت
g îr z û t e r
T â Tehk es, c، ؟e t ٠\
؛>؛: ,g e m a n
ﺓ١ﺃﺍ٣
m
O inşân-، kâmilin eteğini geciktirmeksizin yakala ki, fitnelerinden kurtulasın .* 276
ahir zaman*
٨ دإ..؛،' ةdelâlet etmek اًااذ: .'. unda ا ا11ا-٢ا'ء ا,اا. varlığına delil olan golgeyc benzetilmişti, Buratla da buyunı'nyor ki, gölgeye İlticâ et de, ٥ vâsıta ile hakikat güneşine vâsıl ol. o gölgelerin en parlagı bulunan Şems-i Tebriz ؛Hazretlerinin İrşâd etegine sari!, Hazret-i Şem& hakkında ( ؟ah Şems-i Tebrîı') buyurulmam, onun ve emaali kibâr-1 eviiyâulishin mânevi saltanatına ve İnd-i İlâhideki yük. sek mertebelerine İşâretdir, Zâten şeyhler hakkında (şah) tâbirinin kul' Iran ve Hind adetlerindendir. ( ؟ah Şüca'-i Hirmâni), ؟ ؛ah Veliyyullah-i Dehlevi) ve emsâli zevât gibi. Bu usûl, bize de (Sultan) ve (Hünkâr) tâbirlerini kullanmak üzere geçmiştir. (Yâ Hazret-i Sultan Abdulkâdiri Geylâni), (Yâ H a z r e t HUnkâr Hacı Bektâş-I Veli) ^bi levhalar, hâlâ görülüp durmaktadır. Kazret-i M.vlânâ'ya işâret olan (Molla Hünkâr) tâbiri de. Hazret. ؛Pîr'in hem ulemâdan, hem urafâdan olması dolayısiyledir ve (Hünkâr) tâbiri, (HUdâvendigâr) kelimesinden gelmedir. ؟eyh Galib (Hüsn-ü Aşk) mda der ki : D e v re tti çü enbiyâyı■ A lla h , G e ld i bize ﺓ '0ﻷﺍ ﻻ ﻻﺓ - ًﺍagaYi. Ş e h d \T o t j ü f ü k M o lla H u n k a r ١ B e s d ir b u c ih â n a
7ذﻷ٠h ü k .ü m d a r .
427 i / ' ■ / رو ل.. ﻃ ﺐ ا ن٠Ü دا٠ ٠ر
ﻟﺲ٠أاﻟﺪ ن ب٠ﺑ ﺎ R e h n e d â n î c d n ib
اﻟﺤﻖ٠از ﻣ ﺎ
in ئ 'اةذأa
m ,
Ez zıyâül H ak H usâm iiddin bipiirs. «Eger bu sur-i siirUru, “ yâni Şems.i Tebriz ؛Hazretlerine R؛de>> .volu - bilemesi ve bulamazsan, Allâh'ın hidâyet ışığı olan Hüsâmüıhlü, Çelebi’den sor,;.؛ Y ukarıda da bildirildiği iizere, H usâm iiddin Çelebi H azretleri, 11,' re t- ؛P ir'in halifesid ir. M esnevim in tanzim ine sebeb olan bu zâ،-l ،'()؛. H.azret-İ M evlân â 'n ın hayâtında bile, m üridlerin sülükü ile m eşgül olu( du. H er cihetle m uk ted ir b ir z â t - 1 şerif olduğu İçin, H azret-i P îr, m ürül leri kendisine ,:evdi ederdi. B u ra d a da, ؟ems-i Tebrizi':,-e götürecek yolu bilem ez ve bulam azsan, h a k k in ziyâsı olan Hüsâmüıddin ؟elebi'ye sor ki, seni Şenıs-in m ıısâhibi olan M evlânâ'y.ı sevk eylesin, diyor.
ﻳﺬ7اا
٠Kur'âıım
ilikr nl:ı١١ harlini ١' ı> ا أ آ ﻏ ﻞ١ اا٠I-\H ediyorum. Ktır'fliı-I do غil وkendili ؛te'vîl etmeni, ؛؛؟resine ١>;ا ؛أا٠ ﻻ؛'رل|ﺀ İşte , 'زجsalik; (keyie medde EÎİ11J âyetinin dekiJe، ٠'[ ، ! ؛، ؛, Allah ﻻيﺀ1~ ge sinin himayesine İltieâ et . 425 'ﻟ د ل
اﻥ
d
وا د ى ا د
ﺟﻮن ﺧﻠﻴﻞ/
.*r *ا ﺑ د
اى اﻻذﻟﻴﻦ٦ '
Enderin v&dî merev اً ة,in delil m 1 ﻵ ٠ ﻵ | ﺃ١ ﺕ <؛.١ ﱂ ١ ﱂ H i ؛. أاﻟ ﻼ١"âd ؛de lylc delilsii ؛؛؛ime. Halil ibr ١٩h ؛m Aleyhissclâm gibi ( 1ة د „(iihibbiil âfiliıı) de
Bu beyit ile de, Ilazret-i İbrâ'jıiırvin Kur'hn'da hikâye bir ,sözüne telmih edilmişdit Malûmdur ki ؛.Halilullah Aleyhisselâm, İrak'dır <Jo٥ up büyümüştür ■2amânında orada, Kclddni'lcr vardı ki. yıldızlara taparlardı, İ-Iasret-İ ib ■ rjhim. hemşehrilerini ilzam edip susturmak İçin yıldıza, Ay'a ve Gii -neş'e haİrmış, omların dogmalarından sonra battıklarınr görünce: (Lâ Ü hihhU âfilinj, yâni 'Ben batanları sevmeni»؛
٥ g
ı
ı
٥ 1an Al Yânî : *Şühhesîz iti ben yiiziimii, gökleri ve yeri yatırtmış1 ا] ذ۴ ذyönelttim. Bell, müşriklerden deg i11 ﻵﺀ ﻵا, ٠ demiştir.
436 ب ب، ﻷ ل ر، . L ووز دا ﻣ ﻦ ﺷﻪ ﺷ ﺲ ﺑ ﻨ ﺒ ﺬ ى ﺑ ﺎ ب
Reu £ ؛,saye âftâbî Tİ biyab Dâmeu-\ ؟؟.٠ > ؛Şems.t T e b f i
؛.b
Bit, gdlgeııiıı delâletiyle güneşi bul ve şah Şems-i 'Jebrîî"'؛n؛ıı 0.1 'gine sarih, ﺍ.'ﺍﺇ١ 'ﺩ١ ؟.١٠٠١ﺍ-\ ١ﺍ.ﺃ؛٠'\-٦١. ٦؛, IS
Bir hanedan efrâdmdan birinin, ، ا، اا,، أyapmış oldugy kötülük ’،،1, ٠ -hânedânı bulaştıracağı gibi, hasedin tabiatı dulayısiyJe, bütün beden bâ es'nedânı da müle ١٦ ٥ ؛ur .
432 ﻋﺎ ﺀ و ﺑ ﻚ٦ أ ﻻه لب ك
; ٠u
م
را واذ
د
G e r cescd
,An
> ﺳﺪ
ü
cesed ra
ﻟ ﺮ >ا د .ل٠ ٠ ب
ن٩
< \ﺍﺓﻩ' ﺓ ﻫ ﺎ؛١ﻷ pak kerd j،Uîâh. 7tîk k sed
-Jnsanm cismi, hnsedlıâııe olmakla ber&ber. Cenâb-1 Hak. erden bâııiarım iyice temizlemişdir !.،
o cisim »
433 س
ا ﻣ٠
ﺑ ﻰ أﺛﺎ ن
ﻟﻣﻪ ; ا
; ; أ ث ﻛ ﻲ,. ا ور ﺳ ﺖ از ﻷ
Tahhira beyti nüjâtt-t pdkiyest. G e n e -i rciirest ez tıh s m e ş hdkiyest.
«Tabhra beyti. Âyct-i Kerimesi, ،emirlik nişanıdır. Asil toprak ٠>1 m akis beraber, insan cesedi nûr hazinesidir.p Bu beyitle, Kur’ân-1 Kerim'deki :
ﻵ
ﺛ ﺋ ﺔ٠ ﻳ ﻳ ﺑ ﺎ أ٠۶ ة أ غ: ﺗ ﺄ۶ ؤ
Yâni : «Beytimi titizlikle temizleyin diye, Îbrâhîm ve İsmail'،' ,1, .kuvvetli emir vermiştik” .., âyst-i kerimesine telmih ediliyor Bu âyet; Kâ'be-i Muazzama’: ؛’؛binâ etmi ؛olan Hazret-i tbrâhim ا1ﺀا oglu Hazret-i îsmâil.in, 0 muhterem mâbedi; tavâf edecekler, itik ؛٠؛a 1:1 recekier. rükû ve sücûd sUretiyle ibâdetde bulunacaklar İçin, 1 (.'؛،،!؛-.1 meleri hakkjnda ise de, sOfiyye hazarât؛, ،، ،bundan, başka mânâlar di karmışlar; Kâ’be'nin temizlenmesinden m arnd: Kalbin nefsâni emeli. I den, şeytânî vesveselerden temizlenmesi demekdir. demişlerdir, Hazr،'t-t ؛SJrt-i üeha،a '110: !؛؛؛؛. ؛IHI
'tK
: *t.L ا د د١ را۴ ﻳ ﺒ ﻴ ﺐ، دو ﺣ ﺪ lu r a d e t te H g e l û ١
\ 7e r h a s e d
Der ?:.aed ibZts
r â b â ş c d g u lu .
..Eğer, Hüsâınüddîtt Ç'clcbîy. intisnb İçin giderken; hased, J'ânî kısknnçhk, boğazına sarıbrsaki şeytânın hasedde fazla tecaviizii olur." 42»
—م دارد از ب٠ دم ﻛ ﺚIﻛﻮ ز ﺀد
ا—"ادت > ﻋﻎ دارد از
K o ﺍ'ﺓa d e m
ﻷﻵﺅﻵd a r e d
B d s a a d e t c e t t t j d a t a d e،
١٠ ﺓh a s e d , H ased,
«Şeytaıı, Âdem'e olan lıascdintlcn, ona secde etmeye utandj. Yine ؛eytan, hasedinden saâdctle cenk etmeye kalkişdi.» «
[٠
٠٠
;*[ ٠١■ ■ ر در ر-■]" ﺀﻗﺒﺎ ز ن ﺖ
ا ﻳ
٠ و د رب ا
ü k b e - ı z in
٣ﻞ
ةاهﺀ
ﻛ
:? I ﻚ
ﺣﻨ
ا ى
te r d e r râ h
n ؛٠ ؟,i
E y h u n ü k a n keş h a sed h em ra h n ts t.
؟..Siildk yolunda hasedden daha z.r ve daha tehlikeli bir geçit yol tur, Hasüd olmayan kimseye ne mutlu ,” 431
ا ﻻا ن٠ ﺻ ﺪ ﺍ ﻣ ﺪ
ﺧﺄ ﻧﺔ4 _ ن ص١
ذا'د ن- ر د د٠ د ا ﺀود٠ز ﺀ،
in cesed
h â n e h a s e d a m e d b îd a n >
E z h a s e d a lild e g e r d e d h a n e d a n .
“Bu ccsed hasedhânedir. Mâlûmıiî olsun ki hasedden, Ijiitiin bir h ٥ . nedan 1١١ ا1 ؛ ا ا ا ا و ﻻolur,„ ٢
«
437 ■ ،i Jİ
1 -t
A—»■■~*١ J
“،٠٠'J ؛Jİ*—؛؛،٠ ،J1؛.- ٠>J ٠ ؛،^; ,B e r ü m î d - i a n k i e z n î ş - î h a s e d Z e h r -i 6 d e r câ n -ı
*O ümmid İle ki, hasedinin rına zehir aksın,»
înisktncm
resed.
iğnecinden birtakım zavallıların canla
Bâzı kim seler, h a ttâ bâzı m ah lû k lar vardır ki, hased onlarda hıll-,ı ve cibilH bir tab ia t halindedir. B ir nim ete nail olmuş zevatın nim etini çekem ezler de onun zevalini isterler. R ecâî.zâde E krem bey m erhum , dem işti ki : H a s e d p e r v e r le r in K i y o k tu r
bîr
h â li y a m a n d ı r .
b e lâ
bedter
h asedden .
S a r ı l m ı ş n e f s e m ü z ’i ç b i r y ı l a n d ı r . K i ç ık m a z ç ık m a y ın c a ca n c e s e d d e n ,
Evet. H asudun n tfsîn e sarılm ış olan hased yılanı, sahibinin ölüm ü ne kad ar onu bu-akmaz. Bır-akmadığı içir- de hasedei, yaşadığı jnüdde، çe ıztırap içinde k alır; herkesi kıskaıur, herkesin nim et ve devletinden e 2 âlanır.
438
Herfcesî fco e، H îş te ıı M g û ş
h a s e d b in i k e n e d , ü
bî bîni
küned.
«Her kim hased yüzünden burun koparmaya kalkışırsa — vezir j١m bi — kendini burunsuz ve kulaksız bırakır.» «Diıı kardeşini düşürmek için kuyu kazan hâin, mutlaka kazdığı kil yuya kendi düçer» denilm işdir. H alka eziyet eden, er-geç bir zarara uğrar. B urun koparm ak sevdası na düşenin de, vezirde olduğu gibi, kendi burnu ve kendi kulağı k o p a rı lır. İşte Y ahûdî vezir, böyle m uzır bir m ahlûk idi, Binâenaleyh, başkalı؛ rina zarar verm ek isterken, kendisi /.؛؛rat | ؛ı،r،ln,
٠-
٠
٠
P îr dc, b u m â n â y ı i h t l y â r e d iy o r, in s a n ,■؛dİ, I،,. ؛t‘,Ilı <؛-o lm a k la b t'r â b e r, b a z ıla rın ın k i, A lla h 'ın te v f ik iy lr , terU .'in ؛/ v e n u r h a z în e : ؛؛،؛â lin i
alır, diyor ,
434
د- ) وjC -L> ﻗ ﻰ ر د- r ﺣ ﺪ د را _ﺑﺎﻫﺒﺎاا ر— د
زان
Ger kiint ber bî hased mekr ةhased. Z a n hased d i l r a s i y l i h d resedi *Egcr, hasûd olmayan bir zate bil« ve lıased etmeye kalkarsan, ö haseti dolayıslyle kalbine zulmetler âriî. olur.. Karanlıkda kalan bir kalbe ise, mârifet nâı-u giremez. (135
ﻗﺮ؛ ﻧ ﺮ ؛٠ ﺧﺎن د و ا د ا ن ا٠ ﺟﻮ-٠ ﺀ١ﺋ ﻦ ر د ر Hâk■
ﻻجﺀ
r
ﺧﺎك ر
m e r d â n -1 H a k r d z ır - i p d ,
H â k b e r s e r fcÜTi h a s e d r a h e m ç ü m â .
A lla h adamlarının altında toprak gibi ol. — Yani, onlara karşı lıa. sed etmek degil, fevkalade tevâzû göster Hasedin de, bizim yaptığımız gibi) başına toprak sa ؟ve ayaklarının altma alıp omı zelil et."
«YAHtDÎ YEZjRİN HASEDİM REYA^» 136
وﻧ ش ﺗﺰاد, _'.-آ ن وزرك اذ د ل داد١ ﺑﻰ, ؛ ﺑﺒﺎﻃﻞ ا ش و،٠ A n v e z i r e k e z h a s e d b û d e ş n e ja d , Ta b e b a td ş û ؟ü ü
b â a ﻧﺸﻖ
-O al ؛ak vezirin asil ve mayası, based idi, Oıııııı İçin kulağını ve burnailli bâtıl yere ve hedâva olarak verdi,"
282
٠٠J؛ir kimse, m ânevi koku duyup <؛؛. mı.،■ (i.، stıkrüıuî İ،u etm ez؛،('. küfrün-، nim et gelir, (tının b u n u m u yer v،■ d ١٠١iıılir... Yâni, h er n im e te m ukabil şükretm ek lâzım olduğu gibi, koku alm a nim eti için de şü k ü r vâcibdir. Bu saadete ma/hsr olan kim se ؛uk retn ıe y e te k olursa, k ü frân -ı nim et, m üdhiş bir illet gibi onun b u rn u n u yer, yâ ııi koku alm a zevkinden onu m ahrum eder. K üfrân-ı nim et hakkında ;
«Ktifrân-ı ııîmct olma. Zira dikkatli bakarsan (küfrân) m İki küfür olduğunu, yâm Arabca tcsmye sığası bu Um duğunu anlarsın» derler. Evet; bâzı güzlere karşı gizli kalan m ânevi n im etleri in k âr etm ek, k ü fü rd ü r; fakat her güzün görebildiği n im etlere şükretm em ek k ü frü n d ü , yânı k atm erli k ü fü rd ü r.
442 ا ش. ﺑ ﺪ،ر
ا ﺷﺎﻛ ﺮا ن
ذ ك; ﻛ ﻦ
ﺑﺎش٠ ﺛ ﻮ ﻳﺎآذه٠ د/ د ش ا ﺷﺎ ن Ş û k r k iin m e r ş a k ir a n r â b e n d e b a ş, P iş -i
îşen
m iir d e
şer payende bdf.
.Şükret ve ؛ükredenleriiı kil(؛،) kitlesi ٠ ). Ottlarm huzUrunda iilii glbi teslimiyet göster ve netieesiude bekaa bul.* .Nimetler, şükiir bereketiyle devâııı eder, buyurulmuştur. Mâııevi bir feyze nâil oian arifler, .'n a şükrederler. Şükürleri yiizünden 0 nimet devâm eder. Nimetin devâmı, ârifin şükürden âciz kalmasını sağlar. Ac* zini anlamak da en büyük bir İrfândır. ö y le ii'fân sâhibi olan şükredir؛lerin bendesi olmak ise, insani ebedi saâdete kavuşturur. Hazret--! kîevlânâ, kıssaya dönerek diyor ki : 443
ا ز٠ ٩ ا٠ زﻟﻰ٠وزر اذ ر ر ﺻﺎور از ’ ﺗﺎذ, ﺧﻠ ق را ز Ç i n v e z ir e z re h z e n î m â ye m esa z, H a lk r â tu
ber
m eyâver
ez
n e n ıâ z .
*Vezir gibi, tıalkı sapıtmayı kcııditı. sermâye yapma ve herkesi naIîiazd:٠n ٠ niyazdan ve ibâdetdeu idikuymj،..
B t n i 071 b â ş e d k i ةb û y î bered ]
ﻵﻵجüTa آةة١ ة١ \أل١ \إأةةT d . .b ٠ B urun, koku i.îan bir ııziıvtlıir ki, aldığı k .kıı. unu bir m ahalle . اﺑﺬﺀ، ü r ü r .؛. Onun İ ؟: in, abdest esnasında b u ru n a su verilirken Yâ R a l l i " ؛,bana cennetin kokusunu duyur» diye d i l e d ilir
i رو
د ب ل
ود, ى٠د
ن ت ﻛﺎ
H erki
٠
i
ش٠ ا ع ﺑﻮل
رى آن ر ر
١ اًةةاأ ة؛؛ﻷةثb t h tttt \>ةﺟﺜﺄة٠ ١ل٠ ةةﺟﻶةk a u 1 1 İ Ü
Kdktl alm ayan kim senin burnu yok dem elidir. degi], dine ve  h irete m üteallik ra y ik a d ır ،«
B o k u da D ünyâ » ا ز
؛ki beyit evvel, i tl e r kim hased J . t l n d e n burun koparm aya kailli ؛ır ٥a - vezir gibi — kendisini burunsuz ve kulaksıs bırakır» denilm i.It Tabii, buradaki b u ru n koparm ak, halkı ؟a ra ra u ğ ratm ak dem ekdir , 0 r a r ise ya m addi, ya m ânevi oJur. M anevi burun koparm ak, bir kimSf'iııII İr ؛an râyihasından mahrUm kalm asına ؛،،.ebeb olm akdjr, B unun İçindi|- I m ânevi koku alam ayan kimse, b u ru n su î dem ekdir, I؛jt&, halkın maddi ve m ânevi koku alm asına hased edenler, Oiiları irta n kokusundan ااا ؛اأ ،r lm etm ek isteyenler, e v v eli kendt koku alma şevklerini kaybederler, ]il hissi kaybetm enin astl sebebi, hased olduğu gibi, m ânevi koku duym . 1 nim etine şükretm em ek de onun zevaline vesile o lur ,
441 ن ﺛﻜﺮد ًق رل روو ﺗؤر ا يد ٠ ر
د
ﺧﻮر
' د و ﻳﻨﻴﺮ: ت٠■ﻛ ﺪ ر ؛
٠l a u T tc k erd . M f r ü n i ' m t â m e d i'، Mhîjî h o r d . Ç
2R4
ü
bibrti u # T
yet âtim, fakat 0 nisbette sâf bir ؛؛at varmış. Yeııikupı Mevlevihanesini n meşhür ve fâzıl şeyhi Salâhuddin Dede Efendiye ders .kutm u ؛ve icâ" zet vermiş olan hu zâti. dCTlet adamianna varıncaya kadar herkes tamr ve hiirmetde bulunurmuş. Bu zât hir giin. Şeyhülislamın huzüruna girmiş, lâkin biniş denilen hol kollu cübbesi srtm da degil ؛elinde bulunuyormuş. Şeyhülislâm : “ Hoca efendi; o binişi niçin taşıyorsun? diye sormuş ve Çeyhüüslâmın huzûruna ilmiyyeden olanların binişle girmeleri lâzım geldiğini hatırlatmak istemi ؛. Evliyâ Hoca : — Bâzan büyük bir yere gidilmek icâhediyor da ^onun İçin, demiş, Şeyhülislâm : — Meselâ ne gibi büyük yere ؟diye süâl edince, hoca : — Câmi'e gitdigim vakit, diyerek Şeyhülislâmı sükûta meebür eyletaiş. Bâzı tatlisu firengi: görünmek isteyenlerin, cenâze geçerken, şapka çıkarmaları da lüzumsuzdur. Dinimizde, ölüye edilecek hürmet, ona kar1 ؛şapka Çikannakla d e.1 , teşyi'inde bulunmak, tabutunu omuzlamak ve rühuna fâtiha okumakladır.
. i r iR İ S T İ Y A N L A R
A R A S IN D A *
١T Z Î R İ N
AKLI
B A Ş IN D A
,
J Ö L E S İN İ A N L A K L IL A R I»
445 او
م ﺀ ﺻﺎﺣﺐ زرق ﻟﻮد از ﻛ ﻔ ﺖ و١ د و ﻧ ﻠ ﻨ ﻰ ﺑ ﻔ ﺖ٠ﻟ ﺬ ل رﺀ ذ
Herki sahib zevk bûd es güjt-i ة, Leszeû m\ ﺓ\ ﻩü teim a ^ t-î V). * K u v v c . i zâ ik a s ı
o la n la r - y â n î a ğ z ın ın m â n e v i ta d ı y e rin d e b u lu -
n a n la r — v e z ir in s ö z le rin d e k i le zze t a ra sın d a b ir de a c ılık d u y u y o rla rd ı.»
446 ٠ا ى ﻛ ﻔ ﺖ او آ ﺑ ﺦ٠ذ ﻛ ﺘ ﻪ
ى وﻳﺨﺘﻪ1ﻧ ﺪ زﻫﻢ
ب ﻼ رﺑ د
Nüktehâ mî guft ةâm îhti, Der cülâb-î kand zehri rihte. * V e z ir, n ü k te li s O rle r s O y d y o rd u . L â k in o sOzler, tır ılm ış ؛e k e r ş e rb e ti g ib i İ، 1 İ. ٥
İç in e z e h ir k a rış -
287
1أا آ ن ء ﻓ ﺮ و ز ر٩ ي و ن ﻛ ﺋ ت٠ا ء
Nâsıh-Î dt'1'geşte an kâfir vezir, Kerde 0 ez ■meicr der luzine sîr. . 0 k a iir v ezir, d in nflsîha ؛ ؛is ٤ k ılığ ın a g irin ؟؛, b il ؛؛ile bâdeın belva* Sina sarım sak k a r ı ş t ı r ı ş t ı . » Y ân î, hak sö z le r arasında, b â tıl fik ir le r i de b irta k ım g â fil k im selere
yutturuyordu. B â tılın , b âtıl olarak zu h û ru e h e m m iy e tsizd ir, ö n u h erk es a n lıy a b ile c e g i i ؟in, 0 kadar k ö tü te sir i o lm az. A sil m ü şk il v e m uzır olanı, h a k v e h a k ik a t İm iş g ib i m ey d a n a a tıla n ıd ır. M eselâ, bâzı h a y ırh â h v e m erâsim p e r v e r g örü n m ek is te y e n h u ltlsk â rla rın , «B üyük bir zâ tın huzU runa girdiS im iz vak it, şa p k a m ızı çık arıyoru z; A llâ h 'ın h u zû ru n a çık d ıgım ız, yânî n am az k ıld ığ ım ız zam an , n iç in b a şım ızı açm ıyalım ?» d em eleri, v e H ıristiy a n la r m k ilise d â h ilin d e baş açık b u lu n d u ğ u n u m isâl gö sterm eleri, bâ٠ tılın hak sU retinde zuh û ru d u r, M âdem k i d in v e D ü n yâ İşleri a y r ılm ıştır , d ü n y e v i n ezâ k eti, d in i ibâd e te k ıy â s e tm e y e k a lk ışm a k doğru d eğ ild ir. M ü slü m an lar, d in i h u su sla rd a , A v r u p a lıla n n v e ga y ri m u slim lerin ed eb v e te r b iy e le r in i ta k lid le d eğ il, N e b iy y -i E.krem E fe n d im iz in h areket VB sü n n e tin i ta tb ik e tm e k le m ü k e lle ftir . H a z r e t! P ey g a m b er: (SallU kemâ raeytüm U ni ü sa llî) y â n i : *B eni n a sıl k ılıy o r gördü isen iz, n am azı öy* le k ılın ız : b u yu rm u ştu r. A le y h issa lâ t E fen d im iz, ih ra m d a bu lu n d u ğu zil. m an d an b aşk a v a k it de, başaçık n a m a z k ilm a m ış t r V âkl'a nam az esnâ sm d a farz o la n (s e tr .i a v r e t), y â n i ö r tü lm e si lâ zım g e le n y erler, erkek le r d e g ö b ek ten diz k ap ak ların a kadar o la n m ah allerd ir. B u k adarcık met*, tû r iy e tle fa rz ifâ e d ilm iş, fa k a t siin n e te İttibâ e d ilm e m iş olur. H usUsiyle nassa, y â n i k itâ b v e siin n e te m u k â b il o lan İçtihâda m esâ ğ y o k h ır. Bil i ؟h ak k ın d a A y e t v e H ad is va rk en , o n la r b ıra k ılıp da, in d i - y ' ' İçtihâd a k a lk işıla m a z, M âdem k i (S a llü kem â r a e y tü m û n i ü sa llî) hadim vard ır; m âd em k i R asûl-İ efh ân ı, ih ra m d a b u lu n d u ğ u n d a n başka vak،( lerd e b aşıa çık n a m a z k ılm a m ıştır, B iz im de R asüluH âh'ın em rin e, s ü n ıı. tin e uyarak, n am az k ıla r k e n b aşım ıza bir ş e y g iy m e m iz gerek ir. (H uz'û zin etek ü m in d e k ü lli m escid in ) y ân î ; «H er nam az * * - da te m iz v e z fa e tli e lb ise n iz i g iy in iz» A y e t i K erim esi d e bu husüsd ii il،، tıra gelir. A lla h , n a m a z k ıla rk en so y u n m a y ı değil, g iy in m e y i em rediyor. B u n d an a ltm ış, y e tm iş se n e katlar e v v e l (E vfiyâ H oca) ism in d e, g (١
ت «،;
45(1 ﻟﻔ ﺮ
در
د،٠ ورى ئ
ا ر
■ دزد ﻳﻤﺮ،٠ق ا ز ﻏ ﻮ ب
Berk
رق
وك
e ğ e r n u r l n i im a y e d d e r n a z a r ,
U k k e s t e z H a siy e t m
*Şimşek, nazara nûr sürünürse de, vardır..
b e sa r.
oııda
kam aştırm ak
gaz
t m n '1
G üm üşü،، b e y a z ve parlak g ö r ü n ü p de el v e e lb ise y i k ir le tm e si, id، ؟in ren g i k ırm ızı o ld u g u b a ld e, k ıv ılc ım ın ın İsâbet e t d ig yeri y a k m a ؛ ve karartması, ؛İn ışeg in a y d ın la tm a k la beraber, göz k a m aştırm ası g ib i, اا Yahûdî vezirin sözleri de süretâ H a k , fak at m ân en t a t i l idi.
451 Ay
،J J j
؛،.- I
O -S j y
£ jM J
١'
j-k . J ،1 . ، ^ ؛
.Her ki cüz agâh ü sâhib zevk bûd ،Guft-i o der gerden-î 6 tavk bûd Veziri dinleyenlerden her kim anlayışlı ve zevk sahibi değilse, v e * «،zirin sözleri, onun boynuna halka gibi geçiyordu Tavk: V aktiyle esirlerin boynuna takılan bir halka imiş ،
452 ن ﺗﺎ ﺀ١ﻣ ﺪ ت ﻧ ﺶ ا ل د ر ﺀ ر
٠ ط٠ را ع ﻋﻴ ﻰ را١ ; ) > ﻧ ﺪ M ü d d e t~ î ş e ş s â l ؛؛M
der
h ic r â n ıi
ئﺀج ?ﻻ
tje z V f e t b a ’-ı ﺓﺓﺃ٠ .T a •p e m H
sene müddetle .Hükümdardan ayrj olarak, n â l،ı ve m iik te d ls ı o ld u ..
vezir ı١ lt٠ ؟-sevilerin pe
4.17
ﺹ ﺫﻭ٠ ﻯ ﻛﺬﺕ ﺩﺭ ﺭ٠ﻯﺍﺭﺍﺵ د و-1■—— د ﻧ ت ﺣ ﺎ ر ا
ﺍ'ﺭ
ى
وز
٠ § ﺓ٢«ﺍ
ml ؛؟١ ﺃﺍ ﻝder TeH ؟ust ﺟﻶ٩ﺍﻝ Vez eser mî رﻧﻪ، canrd ﻛﺬة، .şev
Vezirin zâhirî kelâmı: Hak yolunda gayretli ol, diyordu. Zımnen ve* .. filen ise, rûlıa atilet ve miskinlik tavsiye ediyordu Evet. Vezirin ifâdesinin zâhiren yaldizh bulunması: gaflet erbâbını bunu birkaç misâl ile îzâh aldatıyor ve oyalıyordu. Hazret-i klevlânâ ٠ İÇİ1İ diyor ki :
44 » r
ا ﺧ ﻳ د ت و ﺑو
زو١ب ا د د
'
ى
ا اﻗ ﺮ ء١م 0 ب
و ن و
Zâhir-Î nukre ger isfîdest ii d , Dest ü Cûirıe m i siyeh gerded ezû.
*Gümüşün sathi: beyaz ve yeni olmakla berâber, eli ve elbiseyi kirletir..
449
ا ﺗﺶ أر ﺑ ﻪ ﺗ ﻢ خ ر و د ت أذ ﺗﺮو ب ﻛ ﺎ و ى ذ كع
ﺷ ﻞ او
ﺯ
ر
er Çİ $ûrh r i i y e s t es ؛erer. Tu \| ﺍﺓT-t 0 s t ' y i d r l lyujer.* Â te ş
*Ateş, şûlesi itibâriyle kırmızı görünür. Gyle iken sen, onun kıvılrı. nu ile y a k t . yeri simsiyah etmesine link.. 2 8 8
4Ü٠ ;
ﺋ ﻤﺎ
م ر نﻛﺎ را اﻟد
ﺣﺎﺍﺍ٠ﻑ
ك-ﻛ ﻔ ﺖ ا ت
ﴓ ﺀﺩ ﺩ ﻥ ﺑﻠ
ﺓﻟ ﻚ ﺀ ١٠
Guft inek enderan karem şehâ) K e lg e tm
«Şahım ؛şimdi vah
d e ? d m d İ s a i ٦i" a e k â .
Isa dinine fitne düşürmek İşiyle meşgûtüm, diye ce.
g ö n d e r d i,«
«HIRİSTİYMLAKDAN ONİKİ f i r k a t i n
457 د اﺗﺪر دار و ﻛ ﻞ٠١ﺀوم ﻋ ﺒ ﻰ ر ﺮ ﻣ ا
و دو
ر « ا٠ ن د ﻧﺛﺎ
١اك،،ا
Kavm-İ I،sâ râ biid ender dâr t i gir, R İ T ' i . ؟a'u dek emir u dk emir. «îsâ kavminin rahtii zsbt hıisûsunda ؛oniki hakimi vardı,"
458 er. ١ ﺻ ﻰ ر١ ا
ر رش
ﻊ ﻌ زط را ا ود ﺮﺧ بﻣ ﻗﺛﺗ.د ﺿ
Her feriki mer emîrî ra tefaa', Beude c ؛e ؛te mw ٠\ kodra es lama؛. «Her fırka, ayn bir beyin ى0 ﻻidi ve taniahkârlık kulu ve kilesi .Im uşdıı..
şevkiyle tın n ı
291
4.٢٠;ا ﺧﻠ ق
دل را
د و ؛ ا ؛ ﻟ د٠ >ا
ا د ﺧﺎ ق
ى
ا و٠ و ﺣ ك/ \
٠و ن ١ﺗﻳش
Dm Ü ﺍﴽ ﺓTa V:,ul ١ ﺍ؟ﳗﺪ,buspurd Kalk Pî^.i e m r û h iik m - i ةm ؛ffuird h a l k , ٠ ع ؛ ﻵ, - yâni h ır ؛s ، ؛٠n l a r - dîni de, kalbi de ona tes.îm eldiler. -j onun emrine ve hükmüne karşı can fedâ edecek dereceye geldiler .»
»HÜKÜMDARIN V E ^ R E G İZ L ttE HABER g ö n d e r m e s i » 454
و١و
ا ﻣ ﻬ ﺄ٠م
ﺁﺭﺍﻣﻬﺎ
٠ﺛ ﺎ
ﻳﺪو
ﺩﺍﻭ ﻟﺒﺎﻥ
ن ا٠ ١ﺛ ﺎ * ر ا
Der miyan-i $٠/iü â veygâmhd? Şâhrâ pinkan bedii ârârrıhâ. «Vezir ile hükünıdâr arasında gizli muhâbere oluyordu. Vezirin, v a l (erinden, hüküm da rin kalbi rahatlaşıyordu.» 455 (ﺛ ﻪ ﻛﺎ ى ﻣذﺑﺎ
ﻧو ﺷ ت
ﺑﺋ ﻰ ا و
وﻧﺖ ﺁ ﻣ ﺪ ﻧﺮد ﻓﺎرغ ﻛ ﻦ ﺀﻟﻢ
Pîş-i ةb in v ¥ şeh kâ’y •mukbilem, Vâkt amedf zûd jâriğ kün dilem, -Htikumdâr Olla: Ey bellim makbulüm; *âmânı geldi. Kalbimdeki dîşeyi çabucak gider, diye bir nıektııp yardi," V e îîr ise :
&ﻻة
ا١ اا
.؟،]؛
ا دو " دش ﺗﺮ
ن دادى-ب
Pîfi-i ةher vakt ةsâ .t her emir, Can bidadi ger bedii■ güftî bîmîr. “١٢çzir öleceksin demi ؛olsaydı, (I beylerden hcrbir؛, her an ve saat, buzUriinda ean verirdi.»
«VEZİRİN HIRİSTİYAN’LARA KARŞI, İNCİLİN HÜKÜMLERİNİ KARIŞTIRMASI» 462 ٠ î. f Z 5 i
f i s jL >
ja
*،5 .1
,Säht tomârî benâm-i her yeki .Nakş-ı her tomar diğer meslekî Vezir, o beylerden lıerbirinin nâmına bir tomar tanzîııı etdi ki, to » marların hepsi de meslek ve mezheh itibariyle bambaşka idi.»
463 X * 1
5 ؛j*
٠/ — ؛، ö ٠؛؛١i j ١J ٦ ٠_ » ^ ،>،
,Hukmhây-î hbr yeld nev'-i diğer .İn hilaf-t an ti pâyan tâ beser O tomarlardan her birinin hükümleri başka türlü ve biri, başından» «.sonuna kadar diğerine aykırı idi İncirde, daha doğrusu îsâ Aieyhiss.. lâımn beyân a tında ııâsih, men ؟uh bulunduğu, yahut mevki in iklizi.؛. na v٠ . pahsın istidadına göre vâ٠ u
71 ؛deh û an du emir u kavmişany Geşte bende an vezh'-î bed nişan. ،،Bu oı١؛ki bey ile onların kavmi, o ,niş ye bendesi olııuışdu."
ااا ة ؟أاا
kötü vezirin itâatiııe gir-
Yukarıda da sOylenilndşti ki. bu kıssadan maksad, bâzı yüksek his. seler beyân etmekdir; târihî rivâyetde bulunmak değildir. Onun İ؛in. şu beyânlara bakıp da târîhe uymuyor diye itirâza kalkışmak doğru olmaz. Ehlinin mfilûmudur ki romancılık san'atında, bir târihî roman yazmak şûbesi vardır. Bu yolda yazılan roman ve hikâyelerin bâzı kısımları târihe uygun, çok yerleri ise romancının muhayyilesine güre yszıhr. Bu hikâye de. o kabilden sayılabilir. Meselâ, buradaki YahUdi vezirin alivâli ve aşağıda anlatılacak muşevv&ş akvâli, bıristiyan azizlerinden ،Bav. los) u andırıyor. Çünki, 0 da Yahudi ve devlet m enıûrlarından idi. Sonra hıristiyan oldu. Nasrâniyeti neşre kalkıştı. Gezip dolaştığı yerlerde, memleketlerde beyannâm eler dağıttı, ve m ektûblar yazdı. Hepsinde, ayrı a y n lisan kullandı. Hattâ kendi ÎsA'ju görmediği, havâri tâbi ؛olduğu hâlde, huvârilerle miinâzaaya kalkıştı. Hihâyet Hıristiyanların nakline g O r e - Homa'da (Sen Hiyer) le beraber îdâm edildi. Aksini söyleyenler de var. Binâenaleyh, bahsi dinlerken, bir kısşayı dinlemekden ziyâde؛ lıisse almaya bakmalıdır. Hazret-i kîevlânâ. bâtıl bir îtikâdı ve İâsid bir fikri muhafazaya çalışan miiteassıp bir adamın, ne gibi kotulilkler yapabileregini anlatm ak istiyor.
4ö0 ﻛﻐﻈﺮ ار٠اﺧﺎد ﺟﻪ ﻭ
ر ر ذا ر او٠ ا ﻧ ﺪا ى ﺟ ﻪ cümle ber yüftâr -1 ﺀة .iktidây-î cümle ber re/tdr-î â
i٠ '؛im û d - î
-Hıristiyan beyleriyle tabilerinin fı.'.ısi lir vezirin sözlerine kanmış " lor ؛ahvâl ve harekâtına bağlılık gÖN،٠-rm،Gııf،i 312
du, Yuiıüdık''؛, اااﻻ، ا؛da ؛tiriz c t l ı - f .:: ٠ا,اا.١\آ ؛, ااili:. ' n،',riı ve tebd؛، olur mu?", demeye de cür'et gösterdiler 1؛ا،1١" ا ا, اelerin d ek i Tevrat, iyice bir tedkik edilseydi, birçok ueslı ve ا,'اآاا،:1؛'"ا أ.idil ile dolu bulunduğu görülürdü. (Tbn ؛KazmJ in (K itâbü fisâl) ine miiracâut edilirse, Tevrât'ın ve Incil'in bu yoldaki ahkâm ı anlaşılır. İşte, şu kıble değişikliği hâdisesi, iktizâya göı-e idi. Bir de istidâda göre Süret-İ m uhalefet vardır. (Ter.âkehü tenâselfı} ve ؛Hayrukurtı ba'del mieteyn, Hafifülhâz') hadisleri arasındaki sürî m uhalefet gibi. Rasûl-i Ekrem S alla îâ h ü Aleyhi ve Sellem Efendimiz, birinci hadlsde: "Evlenin, ؟oluk ؟ocuk sahibi ه1اﻻ١* em rini verdiği hâlde, ikinci hadfsde: «Bundan İkiyüz sene sonra, en hayırlınız hafifiilhâz elanınızdır: lulfifül. hâz nedir? siiâline de: Çotuğu çocuğu olmayandır» cevâbını verm iştir Sathi bil’ nazarta bakılırsa, bu iki hüküm, m ü te n â k ıd ır. Lâkin hakikati gören bil’ göze karşı hiç de öyle değildir. Umûmiyet ؛،؛hâliyle, m iis lü m la r ın evlenmesi, ؟oluk, çocuk sâhibi olup, ehl- ؛îslâm m çoğalm asi m atlûbdur: h attâ peygamberimizde iftihâr( mûcibdir. Fakat ahlâkin bozulduğu, geçinmenin pek zor olduğu bir- zamanda, husûsiyle kadınlarin her istediğini tedârik edemiyecek kim selerin bekâr kalması hayırhd r , Ahp da geçinem iyerek boşamakdan, boşayamamaktansa almamak, m ticerred kalmak, elbet de evlâdır. Demek ki şu iki hadîs arasında telli"،kuz yokmuş, . u l a r ؛zıt gibi görmek, anfayamamakdan ileri geliyormuş. Lehhlhamd, m üsîüm anükda yanlış zapteditmekden ileri gelen yanlışlıklar yoktur. K u r'ân -1 Kerim, asr -1 saâdetde gâyet doğru olarak m ؛،teferrik sUretde zaptedildigi ve bâzı sallâbe tarafından ezberlendiği glbi. Sıddîk-1 Ekber devrinde, ashâbm Jttifâkiyle cem' olunm uştur. Bînâenaleyh, fıkıh m ezhcblsrindeki bâzı CÜZİ ve fe ri ayrılıkların esbâb-1 mfı؛abesi, rivâyetin şekli değil, dirâyetin, yânî âyet ve hadisin mânâsını anlayabilm enin neticesidir. İşte bu hüküm ler gibi, tah rif edilmemiş hıristiyanlıkda da, iktizâya ’«-e istidâda göre verilm iş hüküm ler vardır. Yahüdî vezir, onlardaki husUsiyyeti nazar -1 dikkate almadı. î'îuhâllf hüküm lerin bir kısmını, bir tom arda, diğer kısmını öbür tom arlarda topladı ve bunları umûmi hüküm ler şeklinde gösterdi. İ'leselâ : 464
t> y ترا و راﺀ ر؛ﺀذS . در ۶و ﻧﺮط ﻟﺠﺮ٠ رد.رﻣﻦ ﺗﻤﻮ
Der yeki râh-i riydcaf ٣ ةni، cû’, Rükh-i tevhit herde ،٠'؛، şart'i riicti’. ؛؛>؛؛؛
rid old u ğ ı., VC; ... '.it hu،-'iriler tfivafiMİau .؛ , , / ﻟﺒﺄ١1' ا،1اذذ, 'ا'[ أاا1؛,'اﻟﻴﻲ؛ ؛ﻟﺐ, b irb irin e ^1 ؛v e a y k ırı g o rd n cn h ü k ü m ] e f v n h . Y ahıidi v e z ir , اﺗﺈ١ -m iitu nakız h i n l e r i tp p lad ii h ıristiy a n b e y le r in d e n h ،؛r b irin in nâm ına *ﺀذ'ل - tliğı tom arlara — k i onlar b irer v a siy e tn a m e v e tâ lm a t r J m e dem ek d i -m u h a lif h ü k ü m lerin , birer İkişer d e n e sin i dcrcetdi- N etic e sin d e , h ır is 0 ٠Id٧l ٥r. D ini, d iin y e v i m ü n â z .a y a , h a ttâ m uharebe* t iy s n la r fırka f u r h y e kalkıktılar, T a rih d e (S en B a r te lm i) v&k'as! d en ilen b ir h . e v a rd ır -ki, m ezb eb ta assu b u y ü zü lıd en , k a tilik le r in P rotestan ları katliâm e tm e ,teridir Burada ، ؛.a h i 'âzım g e le n bir bahig, v a r d ır -S em â v i d in lerin h e m e n eh p sin d e, b irb irin e m u h â lif göriin en h ü k ü m ler m evcfıtd u r. B u da y a n esih d en , y a h u t İktizâ v e istid â d d a n y e y â h u t ٨ cabâ bu h âller, .doğru a n la şiîa m a m a k d a n ileri gelm işîİT , d e n ilm iş ti m ü slü m sn h k ta da var m :d ır ؟
Evet efendini. Nâsihiyyet ve mensühiyyet it '؛٠âı‘iyle kismen v ard u l١ff ؛selâ, Aleyhissalâti ؛vesseiâm efendimiz, Hicret'den evvei, . d ü s 'd e k İ
B eytllm akdisl e müteveccihen namaz klimaya m e'm ûr idi. Çünki o٢u ı ) eh]-i kitabin, yâni hem YahUdilerin, hem de H ıristiyanların kıblegâhı idi. Medine civdnndaki Y a h û d i.: *Muhammed, dinimizin mensûlm I؛،. dugunu söylediği hâlde, kiblemize karşı namaz itiliyor* dediler. Beri 1.1raf dan Kureyş m üşrikleri de: »Siz, İbrâhîm 'in kıblesini bırakıyordunuz ,da, Yahüdilerin kıblegâhma teveccüh ediyorsunuz» diye söylendiler Hicretin ؛. . kinci senesi R ecebinde idi ki (Berâ bin M a T r ) un aavc .si ve (Bişr bin Berâ) in validesi (Hmmü BişrJ R adiysllâhü aııbüm, b ı ٨leyh .،'az yemek pişirm iş ؛ssa ؛ât Efendimizi d iv et etmiş, Peygamhfi Efendimiz de ashâbdan bâzilariyle İcâbet buyurmuş. Metline hâricin٢ (')> k i (B e n ؛.S e le m e ) y u rd u n u şe r e fle n d ir mi şd i Y e m e k * e istira h a tk en sonra ﺟﺄﺟﻒvak ti oldu. Y levcd d cem â a tle nu raaza d u ru ld u , ؛k in ci rek'atdeu so n r a ؛R asûl-İ E k rem 'e, nam az 1:1 ﻻل elan v a h y ü zerin e B e t ü lm u k d is d e n Idü'be-i M ilk errem e'ye d ö n ü ld ü . 1 . 1 m az 0 sü r e tle İkm âl ed ild i v e B eyt-İ m u azzam , m ü sh lm a n la n n kıtıl ،'؟١ ،١l'f ,( olarak kaldı. Btm tın ü zerin e 1 'a h ü d ilr : *M tıham m cd n e y a p tığ ın ı b ilip yer. B u ğ ü n b öyle, yarin şöyle d iy o r ؛, .d e m e k küstahlığındır b u k .n d u h ıı
He la yi siyi ؛ح
٠RİI : Y ân i ؛،bir h ü k m ü nesil eder, yâ hu t unutturursak, yıı <111 (i :111 ı|ı hn hayırlısını, y â h u t onıııı b en zerin i g e t r i r l z !؛.^ ؛C elih iji ال؛. ﻻرn١٠
tYlYi ﺃ ﻷ ﺓ٠>ﺓﻵ ﺩ،'ﻉﺀﻉ. W, İ'M
Hasislik ise kötü huyların başında gel.ı Sonra t.vbe, riyâzat, sehfivet, tevekkül ve teslîm gibi harekollord*■ hulımabilmcnin ancak tevfik-i İlâ hî ile müyesser olduğunu bilmek gerekilir. Onları ben yapıyorum diye nefsine kudret İsnâd eylemek, gizli şırk d t bulunm ak elemekdir. H er hu. sûsda azm ile beraber tevekkül, sa’y ile birlikde teslim iyet lâzımdır. Şöyle temsil edilebilir ki bunlar âdeta tıbbı ilâçlardır. Bir insan has talanınca onu muayene eden doktor, hastalığın iktizâsına göre reçete y a zar, o reçete eczâhâneye götürülüp yaptırılır; kullanan hasta da iyileşir. Kemâl sahibi olmayan insanlar da manen hastadırlar, hem de h asta lıkları m uhteliftir. Kendilerini b ir manevi doktor, bir mürşid-i kâmil muâvtne ederse, hastanın derdine göre ilâç verir. Meselâ bir şahıs gayet cimri; dini, dinarından ibaret, pintilik illetine mübtelâ. İşte onun ilâç؛ cömertiikdir, Bir diğeri meselâ oburdur. Yemekden, içmekden ve yatıb uyum akdan başka düşündüğü yok. Bunun ilâcı riyâzatdır, oruç tutm akd؛r. Başka birinde meselâ benlik var, kibir var. Ben yapıyorum, ben ediyorum diye adetâ: kul, f؛,linin halikıdır, demeye kadar çıkıyor. Bunun ilâcı da onu gizli şirkacn perhiz ettirm ekdir, Birisi de bir iş yapmak istiyor, teşebbüse davranıyor, Fakat m uvaf fak olabilir miyim, olamaz mıyım, kazanır mıyım, kaybeder miyim? di ye mütereddid. Bir adım ileri, iki adım geri atıyor. Bunun ilâcı da tevek kül ve tesüm iyetdir. Anlaşılıyor ya. Bunlar şahsa ve mizaca göre kullanılacak ahlâkî ilâç lardır. Bu ilâçlardan birini seçip diğerlerini inkâra kalkışmak, meselâ eczâhânelerdeki karbonatlar dursun da diğer ilaçların hepsi satılsın de mek gibi olur. 468 ﺗ ﺬ٠ ة
ﺟ ﺐ،ة ر- ق وﻻ رذ د ذ ت٠ أ٠ S y ’ د ﻳ ﺜ ﺎ١V ور
Der yeki güfte ki udcib fiidmetestj Ver ne endîşe tenefirdJ töhmetest. .Tomarın birinde demişti ki; VScib olan hlzmddir. Yoksa tevekk،،! düşüncesi bâ'is-i tohmetdir.. 469 س١٢ م٠ و/ [
ور ﻳ ﺆ ﺳﻤﻔﺘﻪ ﻛ ﺎ
دل اﺑﺪت ﻧﺮح ﺗﻤﺰ ﻣﺎن
;٣
Der ﻞ ﺟﺌ ﻵ ١ﻷ'ﻵ \ ﺓﺃki ûm TÛ ٢ ﺍ\ﺓﺃ٦ ﻱ,b.ân Be.١ ı٢-i kerden nist ؟erhA acsA ١٦ﺓﻫﺎ١٠ اً(اا
«T rm ın rın b ir in d e , ri ١ ;"،/ ؛11 ١ 't ﻝ ﺍ ﺀ : 1ﺍ ؛ -. ١ l١ t'Uİn ve g ü ıın h ln rd jııı' y o lııu ıı
li
•dönüşün rüknü k ılm ış
Yani ؛٠knı٠ ٠٠vım 1■ ve i١v durmayınca, tevbcsi.t-bir günahkar, riyazat ı١ .kabil olmaz, demişdi 4G5 —ت ود ب٠ واﻋﻨﺖ ت- د ب۶
c i f S'f
ل٠ ﺀل؛ﻋﻰ ج٠ر
در
'درﺀن١
D e r yek ؛,g ü f te r i y a z a t s u d n i s t .Enderin reh Tîmhîcsî c ü z cû d nist
Tomarın biri. ، ﺀةا٥ ٠ demişi ؛-ki: Riyâzatm faydası yoktur. Bu yol dft comertlikdcn başka kurtulacak elbet bulunmaz .„ 46C
D e r y e k i g i if te Ş \ t K b ü ؟.ed،
fci
ة ﺀ, ﻻا,cûd-i t u
e a İÜ b a ' I ، b ü d r ! İ Ü
Tomarın birinde de demişti ki: ma'bûduna karşı ؛irk koşman olur .*
Senin a - ؛Iıgırı da, eti mertlimin ٠،٠,
467
د 'دام و دام٠ ح
ﻣﻜﺮ
ى١ﺟﺰ ﺀﻟﺮﻛﻞ ﺑﺰ دو ﻧ ﻢ و راﺀت ﻫﻤﻪ
,C ü z t e v e k k ü l c ü z k i
fesIİTU-t
te m â m
D e r Q a m ü ﺓﺍ ً ١ ٠ ﻫﺎ , ﺍ.K e m e m e Ü T e s l ü
i m
Gamda olsun, rabatrfa olsun, tevekkül . ١' ﺀteslimden *.lerin hepsi hlyle ve tu ıak d aa ib âretd ir
başka, ft.n.l
Şuraya kadar sayılan amellere dikkat edilmiştir ki, hepsi ٠ ، ■؛I.ı٠ l،ık volunda elzem ve ehem olan şeylerdir. Meselâ tevbe lâzım dır ., 1ا> ااا’اا٠ . yaptıklarından nedâmet duyup riicıT ilm ek, bir daha yapmamaya ﺀ ٠ * ااا،، göstermek ister. Sonra s،'h,f٠ vot, her ee،'.n٦ .؛imin, her tarlkııtiıı 1،-4،ااﻻ1،ﺀ,
Ayet i.j .1،o gerek insanları, gerek onların fı’ıl v■■ U;irul L؛. ٠ rtn y.ıı.d ١ıj Lrr.١ haber veriyor. M aamâfih insanın aczini bilmesi; l،er i؛i Halikına bırakıl, da sırt üstü yatm ası demek değildir. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz: (Sübham.ke mâ abidnâkc hakka 1hürle• tiko Yâ >lafbüd y ân i: {Ey Allahını; Seni tenzili ve takdis ederim. Senin şân-x ÜJûhiyyetine lâyık ibâdctde hulmıamadık) hitâb-ı edihâile siyle, beşer aczinin nasıl itiraf edileceğini bize öğretiyor. Yâni hem mü barek ayaklan şişînceye kadar ayakda durmak süratiyle namaz kılıyor ve ibâdetde bulunuyor; hem de lâyıkiyle ibâdet edemediğini Hâlık-ı 2işânına arzeyliyor. işte Allah'a karşı beyân-ı acz budur. Acz-1 beşeri böy le bilinir. K udret- ؛Ilâhiyye böyle anlaşılır. Yoksa yahûdı vezirin tezvırâtı gibi değil؛.. 471
ص ة ﺗﻤﺰ ﺧﺮد وﺑﻴﻦ ﺣﻴﻦ/ اً ن
درﺑﺪق
ﻛﺮر.~. ر ا'اا٠ك
Der yeki güfte ki acz-i had m etin, K
u ؟t -İ
u v m e t k e r d e n e s t ﺩ؛٠ ﺩﺀﺓ ﺍﺁHtr، .
*Tornan, birinde demişti ki: Kendi aczini gorilic, aklını başına al. Kendinde BCZ görmek, Allâh'.n nimetine kufran göstermekdir.. 472
د; ت ا ذ و ت٠ ان. ﻗﺪرت ﺀذود;ﻳﻨﻜﻼ ر ت٠ و دان ة١ دﻣﺖ
ﻧﺪرت
Kudr؛rt>\ hodbin. id m kudret ﺃﺓﻫﺔﺝ١ Kudret-{ tû nv'met-î ةdan ki klist. *Kendi kudretini gör ki bil k udret undandır. Kendindeki kııılrvli .١( lâh'ın b؛r nim eti bil.. Evet; insanlarda atiyye-i Ilâhiyye olmak iizere bir kuvvet ve kud ret vardır ki, m edâr -1 teklif olan da budur. insanlar, Allah vergisi »1:1 rak m uktedir bulunm asalardı, mükellef de olmazlardı. Maamât'ıh bu }™dretin bulunması, insani A lâ h 'a karşı aczden kurtaram az. Vezirin yun kş anlatm ak istediği burası idi ki: kendini m uktedir bil, kendin، met-i Ilâhiyye karşısında âciz farketm e demek istiyordu.
bitinde dem i ؛، ؛Ki: ا, اا،>'ا ا؛٠ااا1 ,,ا٠ , ا٠tııii'h fr V،■ ٠ t١ ،ı؛yler vardır. Fakat ftitiar yapılmak İçîıı değildir ؛lıi/iııı :1، / ااا،مأ.إ, .Olları yapa Iiuyacfcğlnmı bize aıtSaiıııaK ؛؛-ilidir ^„ 470 " ن "د; آ ود وﺑم ا ﺧ:.م ا & ﺗ
ا ذ٠ آن ذr .u ﺋﺪرت اورا Tâ ki acz-i hod bîbînîm enderan, Kudret-! o ra I r û î T i an zevıan. "Tâ ki ٠ emir ve nelliyicrde kendi aczimizi ve hakkin kemâl" ؛kud" retini görüp anhyalım.»
Bu fikir de bâzı sâfiyye iJe bâzı k e la m la r a göre dûğrıulur. Onlar: «Allah: em irlerinin tutulm asına ve yasaklarından kııçmılmasına insanda kudret İıalk etmedikçe bir kimsenin ؛hıınları yapmasına iiîk â ı١ yoktur." derler. Şu mütâlaâf m ûtezile m ezhebinde olanların fikrine aykırıdır. Onlar: *Kul, !'؛linin hâilindir. iddiasında bulunurlar. Halbuki bu iddia, şirke götürücü olduğu kadar da saçmadır. Çünki Cenâb -1 Hak:
I
ﺳﻨﻮد١ ٠ ٠ و\ﻏﺒﺜﺪةﺋﻮ
Yânı : “Sizi de., islinizle) yapageldiğiniz ؛eyleri de Allah yaratmıştir)؛؛.» buyuruyor, ؟,Itılezilenin iddiası Kelâmullâha mubâlifdir. Iran şâirlerinden Enveri: «DUnyâdakileri hâlden lıâle d . ş t i r e u Allâhnn kaz âsi değilse ؛ahvâl niçin rızâ hilâfına cereyan ediyor *؟der. Eğer kul, filin in lıalikı olsaydı, yân ؛her istediğini yapmaya m uktedir bulunsaydı, istenilm eyen hâdiselerin vukUa gelmemesi lâzım gelirdi. Meselâ ticâret işlerinde zarar, ilm ؛ sahalarda hatâ olmamak îcâb ederdi, ؟linki hiç bir tâcir zarar etmesin،؛ ili ؟bir âlim hatâya düşmesini istemez. Her ikisi de başladığı ticârete ve ؛ime, zarar ve hatâ etmemek üzere başlamışdır. Hcmek ki k u d re ti İlâliiyye karşısında mahlUkâtın aczi tahakkuk ediyor, Cenâb -1 Hak da:
٠ﺍ ﻗ ﺔ ﻷ$ ﺓ ﺉ <1١ ) ةSüre-i Sûffât: '.IC. ا ﺀ13 لSüre-i Sâffût: 0Ö.
ت٠ «ل
أ ل: >
\ﻝ
و ذ ﻣﻤﺪد ى د٣
از ا ش
kj وﻣﺎ٠ _ ١.1. ش ب ذب١ ﻧﺪﺗﻪب Ez ٠ غﺀ٣ çün bügzeri d es haydi, i s t e | ﺃ ﺍ، ؟ ﺍeb şer؛v-\ \ n | ftNiiısar ve istid lald e. geçersen,
vuslat gecesinin yarışında mum u
111 ﺀﻷل]اةةüş. karaahkda kalmış flJilfiuu." diyor.
insanlar, başlangıçta nazar ve istidlal ile m e'm urdur K ur'ân -1 Kerim de;
ﻋﺆﻓﻬﺈ ﻵﺯﻭ١ﺯﻳﻴﺶ:،٠ﺍﺗﺒﺎﻕ، ١ﺛ ﺔ ز خ Yânî : ،،Ailâh ıiı rahmeti eserlerine hak ki arn , hli؛n١ ü ،١(len sonra 111 sil diriltiyoriih. buyurulm uş ؛arzun dilimden sonra ihyâsı, dirilerin aidi ten sonra tekraT dirileceğine delil gdةte rilm İştir. K .'û n - I ! ؛.erimde î ve istidlali tavsiye eden başka  yetler de vardır. Fakat hu tavsiye, şek ve şıibhedeıı kurtnlam ıyaniari ، ؛inanm ak İçin delil ve bilrcet arayanlara \ u٠ r i - lim lerden biri; lAlIâJı'm. varlığını ve birlisini ybz kadar delil ile is -bât ederim» demiş.  riilerden biri de: D e m e k ki Hakkin vLlUdilyle vab dâniyyeyi bakkm da ٠ ,kadar Şİİhileniz var:» cevâbını verm iş Evet, O gibileri ؛itm ib an kesbetmeden, İmkânları yakin derecesini -bulm adan nazar ve isti di :ili terkedec،?k oluma, gece yarısı mumu sdn .müş, kendisi kabanlıkda kalmış olanlara ddnerler Vezir tin tavsiyede de dıırm am ış : ٣٠٢١
ﻣﺪ'ر١ي آ ض ا ك ٠ ﻛﻔ ﻎSi وذ ل١} وا ﺑ ﺪ ﻣﻞ
ﺑﻰ
' ا ﻋﺮض
Dv &ﺃ ﺓ ﻻ ? ؛٠ ٠ buku ؟bâ k\ med5,T؛ Tâ ivaz ؛nnî ı ، a r tâ sad hezâtı ٠٢٢on ؛arın birinde dem işti ki : K ı .rk m .j Iiazar ve istidlal ınum unıı ، 114} ذ'ةre-i fi','،m: :اا١1
in
Der ﺟﻶ١ \ ﺃtjuite ez Vtt. üü be٢ güzer ٠ Bul 1 ﺓﻫﺎber \ ؟biguueed der ■tunr. .Tom ar،„ birindi’ demişti ki: Bu ikisinden, - yân ؛kendinde acz ve kudret giirmckden - geç, Nazara sığan, gOrülebiien her nc varsa tevili d yolunda mânevî put sayılır.. Nefsini âciz görmek de, m uktedir vehmeylemek de henüz ؛ek ve ■■ﻷﻷة licden kurtulam am ak demekdir, Binâenaleyh bunları gören, hattâ kendin ؛var fyrzeden kimse tevhid neş'esinin hakikatine varamamışdır. O ' mm gördüğü her ne □iursa okur, puttur, D îdar -1 İlâhi önüne gerilmiş bir perdedir Fenâ fillâh mertebesine varan zevat hakkında doğru elan ﻻﻷsözün yanlışlı^, vezirin onu avam tabakasında bulunanlara söylemesi ve e h li olmayanları bu sözle iğfâl etmesi idi.
474
١J £*"٠' ،Ü٠-٠*-؛ ١ ٠ j
٠١ Si ٠؛■؛
*u٠ l ؛..J t ö>؟.
£$
Der y e k i g ü f te v ı e k e ş in şeni/ rö , Kin nazar çün §em’ âmed cem’ râ. «Tomartn birinde demişti ki: Bu mumu söndürme. Çünki nazar ve istidlal, bir meclisin mumu gibidir.» Vezir bundan evvelki tavsiyesinde hakdan gayrisini görmenin put olduğunu, binâenaleyh nazar ve istidlal yolundan vazgeçmenin elzem bulunduğunu söylemişti. Burada ise bÜ’akis rü'yete, tedkîke ve istidla le teşvik ediyor. Nazar،, bir meclisi aydınlatan muma benzetiyor, Son ra da: ;؛٠ '!،
Dünyâ, insanların mesâisiyle mfiınûr tılur. Beşer, bu vazife ile m ü kelleftim. Bunu yapm ayanlar, va/،؛fesini İfâ etm eyenler demekdir. Cenâb-ı Hak, Sâlih Aleyhisselâm’ın kavmi olan Sem ûdilere peygam berleri lisânından :
Yâtıî : «(Sâlih) dedi ki: Ey kavmim; Allah’a ibâdet ediniz. Sizin için ondan başka hakîki bir nıâbud yokdur, O. sizi toprakdan meydana ge tirdi, sizi orada ömür geçirmeye mc’m ûr etti. Ö hâlde, (Vınlan mağfiret isteyin, sonra O.na tcvlıe edin( ؛hep O'na dönün)11؛,» denildiği hikâye buyurulm uştur. Semud kavminin, arzı im âra vesile olmak üzere yaratıldıkları söylendikden sonra, kendilerine tevbe ve istiğfar tavsiyesi. Allahii ailem, onların Dünyânın im ârı vazifesini ifâda kusur eylemiş, hattâ terk-i vazi fe dolayısiyle günâha girmiş olduklarına işaret olsa gerekdir. Keza, Hak sübhânehü ve toâlâ ؛
١( \ , 5 $ ١
li
$İ Ü jİ٠ ;V^ ١ Yânı : ٠ Ajidolsun. Tevrat'dan sonra Zebur’da da yazmışızdır ki, arza (ancak) sâlih kullarım mirasçı olur116,* buyuruyor1. Buradaki sâlih kul lar, şüphesiz ki Arzı im âra salahiyetli olanlardır. Nitekim m üslüm anlar ؛ilk asırlarda, OsmanlIlar da K anunî devrinde, dünyânın pek çok yerini istilâ ve oraları im âr etmişlerdi, Demek ki salâhiyetleri varmış. Sonra teııbelIİğe vurm uşlar, kendilerinde îmâr salâhiyeti kalmamış. Al dıkları yerleri verm eye başlam ışlar؛,.. Peygam ber- ؛Ekber Efendimiz. M edine’yi teşrif buyurdııkdan sonra, Mescid-i Şerif ile birkaç oda yaptırdı. Gerçi mescid oJsun, odalar olsun, külfetsiz ve m uhtasar tutulm uştu. Mescidin döşemesi olmadığı gibi, eda
tı
Hûd
15) S û re - i : 61. (116) S û re -i E n b iy fi: 105, *toa
SUİIİİ iir . ٠ ٦ 'ﻷ ا، اn١ U f^ ٠ lr١ b u lm a k ، ااأ'ا
m akabil yUzii-hT n ٥ ı |,.r ٠ııli؛
اا، اli اأ: ا1 ، ى ! ا1 1\ا٠ ﻻ ا 'ا.;ﺀk i , ، ا1 1 1 ،
٠ ا ل، ، ا،"< ا
\ ٦٦ ون ﻧ ﺮ د.ع ب'ذ ا ذ٠ ز ﻛ ﺜ ﻦ د،
ز ﻳﺒﺐ ; ﻣﺤﺘﻮن ﻧﻮد١ﺑﻞ اث K \ \ﺕk ü ؟k u ﺓﺅ٢ﻝ\ﺃ- ً ﺍa m ?ﺍ ﺓﺃ ١ ﻝ ﺣﺄ ﺍﺃ٦ﺍﻯﺓﻝ L e y li
أج
ez
.
ﻵﺀ ﻟﻞ'ﺑﻸﻋﺔ
.M e c n û n ş e v e d
Âlımı söndürülünce can" ؟Em'inifl nU m artar.
Seııiıı L cj'lâı،| S٠ ١ Î ؛II
sabrından mecttun o l u p
ﺓ٦%
.٠ ﺷ ﺎ ﻟ ﺜ ﻠ ﺶ١ ﺗ ﺐ , T e r k - i d ü n y â h e r k i I r d e z z ü h d - i h is p \ş
ى٠ ةﻫﺊi ، ■ I d ü u ١j â ١ ث ٩ذ.١و \د٠
. Her kim zührl ii 'kaııâat giisferip ٥ ٠Dünyâyı terkedecek .lafsil, I I y . ona do^rıı ziyadesiyle j'akîaşir.B Dünyâyı gölgeye benzetirler . ٧١'؛î ؟٠ I، evirilince arkadan kogtiJiinmij Irasına dürülünce yetişilemediğini dc Vee.h-İ şebek, yâni, sebnlj-i teşkili 1.1ı ا]دİrâd ederler. Fakat Dünyâ n ed ir ؟M iikeneren söylenildik ! ﺳﺬاا٠ 'ا،., 11، ٥nn kazanmak İçin sa'y ü gayreti delillin sanin serveti, yâhut '. 1-', ا11 ااhu ؛ ilin Ceııab-ı liak'daıı gafletidir. Nitekim H azret - ؛Mevlân;! da İIİIİIİI : le İfâde etm işdir Dünyâ nedir? AHah'dan gkfi! olmakdir. İ'oksa Jcımıaş. gülıııi"', .1. 11، .VB iyi] sâbîbi almak debidir. Eger ıaalı, Allah rızâsı İçin, fiık.râys hıık mnk, köprü, jeşm .j lıastahHnc vc meecid :ل ا،ل ل !ا اgibi, llık k lıı 'ا، اًاا ﻳﻌﺎ٠ﺀ٠، k، şeyleri yapmak ؛؛in biriktirdin ise, öyle mal hakkında, ا1،ا١ اا1 ٠t 4 rrn: (Helâl bir malin, s:'؛lih bir kimse İ ؛in hayırlı (ıldafcııiıiıj ﻵ ا,١ أاﺀا٠ . .,dir ile r şeyden el. etek ؟.►,ekmekle. Dünyâyı terkedebibnek, bil ı.ın.ı nisa da, il er şeyin İçinde iken hiçbir şeye bağlanmamak . ؛؛،' rvı.t V. ' اااااا،اا ؛،!.:' debdebe VL servetin varlgiylc yuklnfcanu müsâvi gıit'iııı-'.' ، II , I dil b e r ik in d e n
؛tas
Ç ök
y iik tie k
b ir
fa z ile td ir ,
(٠ ﺧ ﻮ ش \ ﻝ \ ﺟ ﺐ٥ ;
اﻟﻼ-ر و آ
ﺑ ﻜ ﻠ ﺪ ر ز ﻧ ﻢ٠ دﻗﺶ وا در,رر ﻳ ﺔ, ٣ IU ﻵﻧﻶﻵk e r d , ﻵﻧﺄﻵÜU î â \ﻭ\ﺫﺁ٢ ﺍ m
d e r m t ? 1 k n , d e r £İ
\
ıCcnâb -1 Hakk’ııı 5،٩na m üyesser kjd(lıgım hoşlukla kabili et. Kendiî i ra ilin e t ve m eşakkate düşürme..► Yahûdî vezir, svvslki tomarda Dünyâyı terke, îü h d ye k ıraa te, dolayısiyle şiddet ve a£؛metö teşvik etm işd؛. Sonraki t ]؛marda ise, azimet yoluna degil, rohsat tarikine gidilmesini tavsiye ediyer. iAilah sana her ne vermişse D, senin nasibindir. Ondan nefsini m ahrûm etmek İçin &İkintıya katlanma» diyor. Gerçi şerlatin m üsâadesinden istifâde etm ek vardır, ^azret-i öîneıR^dıyallâhü anh: "Dinde pek ince eieyip sik dekıtmaktlan sakininiz Zl. ’ا ذ.di lak, dilide kalay ilk gbstermişdir, Dinin em irlerini tâkatiniz mi k "،':!؛ اﺀifa edinil." idadisini rivâyet eydemişdir. Meselâ, namazda huz،âr-ıi kr.lb lâzımdır. Yâni nam az k ılan ıı, başka yerleri bat] rihdan çıkanp, yadiıiz Allah ile mesgul olma&ı îcâb eder. Fakat hasbolb^erlyye o sâadet, ؟٠gumuza. nâsib olmaz. Binâenaleyh, mümkün oldugu kadar h u U r ile nam z k ılıv e ^ e k , elbetde kilm am akdan hayrhrfır. İşte, mümkün olduğu kadar h u îü r ile namazı klimak, dinin ruhsatından İstüâde etmekdir. اﻻ١ :. اsa u istifâde, bâzı m ülh؛d؛e r؛n dedikleri gibi, em irlerde (istek şai'E), yasaklarda (istek hakj düstûruna uym ak demek [ع؛لildir, ؛؛ Evet. Dervişliği kendi b-evâ ve heveslerine takmi dinsizler, em irlerden birine, meselâ :
uydurm ak
isteyen lîiı-
„ Ezan okunuyor, namaza gidelim, tekliflerine mârüz kadınca ; - Yoo-... Erenler; istek şartthr. Fakirde ise tla k vere?-, Eger benim namaza gitmem î-takk'ın m atlûbu olsaydı, bana da istek verirdi! ؛u: veyamni ederler. Keza : -
İçki kullanm ak haram değil mi? süâhne m uhâtab oduneat
- İmanım: istek hakdır. Dem kullanışımı Allah istemeseydi, da 0 istek gelmezdi! saçmasını yuvarlarlar.
hana
Evet? (istek hakdmrj ةة2 ﻻdoğrudur amma, benim ve senin g ib iltb ı degil. Cenâb -1 tlakj Peygam teri İçin : ؟ا-. ثا١د
i
kırdan bazılarının k ، yoklu. IJı.،t ■I.٠ il،- oil.ıluyordu. F ak a, bunların böyle olması, hem ehemini muhimme takdim etmek, hem de çalışama yan، yahut çalışıp da artıranlayım fakirlere medâr-ı teselli olmak içindi. Mescid-i Şerif, Asr١ ı saâdctde evveli toprak, sonra ufak çakıl taşt ile döşeliydi (٠). H azret-i Ömer zamanında, hasır yayıldı. H azret-i Osman zam ânında mükemmel sûreide tamir, tevsi ve tezyin edildi, Cennet.le müjdelendiklerir.i bildiğimiz ve herbirini hürm etle yâdetdtğimiz (Aşere-i Miibeşşere) den bazılarının, sonradan yapılmış konakları vardı. Fa kat o mâl ile o konaklar ve saraylar, onların kalbine girmemiş, bil'âkis o zevât-ı kirim , onların içine girmiş, oturmuştu, Ulemây-ı dîn diyor ki, (Aıüzzekâh') yâni «Zekât verin« emrinde, ça lışıp kazanmaya da teşvîk vardır, Çünki, zekât vermek için servet sahi bi olmak, servet sahibi olmak için de çalışıp, helâhndan kazanmak lâ zımdır. Fakat yüz kuruşa alınmış bir malı, bin kuruşa satıp ihtikâr yap makla kazanılan, yahut haram yollardan elde edilen bir servet, helâl oiur mu, olmaz mı? Orasını, öyle yapanlar düşünsün؛.. Hülâsa: A llah’dan gâfil olmamak şar tiyle, çalışıp helâhndan kazan mak ve servet sahibi olmak, dindarlığa mâni değildir. İyi bilmelidir ki, m uhtâe bir avuca, birkaç para koyabilmek, başkalarına el açmaktan çok hayırlıdır. Aleyhisselâtü Vesselam Efendimiz: (El yed-ül.ulyâ hayrun inin Ye. dissüflâ), y â n ı: ..Üstdeki el, altdaki elden fazla hayırlıdır.» buyurm uş, dur ki; üstdeki el veren, altdaki el de alan el demekdüz
479 ق دادﺣ:* ا ﻟﺢ ؛
* .دق ﻛﺪ
ر د در اﻟﺤﺎد ﺣ ﺰ
ذر_ن
;
ر د
ر
Der yeki güfte ki anget dad H ak ي .Ber tii şîrir، fcerel der îeâd Hak
٠
I ، U İcâd eder. ,«Tomarın birinde demişti ki: Allâh, sana ne vermişse iten sana şirin kılmışdır .»
( ٠ ١ Bıı bah؛؛٠M ،islü ın an ١ı r ، e vardır , 3<ﺍ
d ٥^ ؛ln
lb ٠٩ıl ‘؛l
l'؛ıı،t ١l . lInvRnh
.":٠r،iîi ١<‘ l٥l ، t ٠f٠
Asr-ı saideLde. bir Ramazan içinde harbe gidiliyordu Mücâhidlerden oruç tutanlar olduğu gibi, sonra knzâ etmek üzere iftar eyleyenler de vardı. Menzile gelince oruçlular serilip yattılar. O ruçsusiar su taşımak, çadır kurmak vesaire gibi hizmetlerde bulundular. Bunun üzerine, Rasul-i Ekrem Efendimiz: «İftar etmiş .lanlar sevaba nail oldular» buyur du. Oruçlu olanlar azimeti, oruçsuzlar ruhsatı iltizâm eylemişlerdi.
،81 ﻟ ﺖ ﻛ ﺎ ﻛ ﺰ ر آ ن ﺧﻮد د
ردﻣ ت و
د رآ ى
ﻛﺎ ن وول ﻃ ﻊ
٠ل
Der yeki güfte ki bügzer ân-ı ﻟﺔةا ر Kâ’n bobuU, laVt tu Tfidesl ü bed, .Tom arın birinde demişti ki: Kendi istcgini bırak. Çünki senin tahiatincc m akbul olan, kotii ve merdfnd Inir harcketdir.» 482 ا ن ﺛ ﺪ ت1 و أ ﺀ ﺑ ﺎ ى ﻣ ﺨﺘﻠ ﻒ ذ٠٠ ن ﺗ ﻠ د١ج
ﺟون
ا ى٠ > "ا ء ى را
« ذرق,ﻵةا- لmuhtelif asan Her yeki ra •milleti '؛tin can şüdest . •Muhtelif ve müteaddit yollar, tabİute kolay gelmiş, onlardan her birine bir millet ve bir din, can gibi olmuş; — yân ؛ona sarılmış kalmış tır. —» 483 ى٠اا د ى
٠ا ﻟ ﺒ ﺮ ا د ن ﺣ ﻖ ر
٠ ر ا ز و اً ك٢ و د و٠ د ى ج
Ger müyesser kerdenl Hak reh tıürîîj Her cuhud ü gebT ezo atjeb bildi. «Eğer Hakkan müyesser etme؛،, çıkar bir yol . ؛saydı, hattâ bor meclisi, ârif.i billâh olurdu.»
her Yelıûdi,
Vezir, bir tom arda böyle demiş, azimeti ruhsata tercih eyliyerek, eğer 307
ﻗ ﺰةذةذ و٠
ؤ
y â n î : «Peygamber sbt! ne verdiyse onu alin117.» buyuruy.r. Kezâ :
ﺳ ﺔ ﺋ ﺘ ﺆ ﺗ ﺘ ﺔ ؤ \ س١ ﻳ ﺔ ث ﺀ ﺋ ﻖ١ ز٠ Yânı : ı(H abıbim ; onlara) de iti: Eger Allâh'ı seviyorsanız. bana tâbi ٠ ﻫﻼاJti Al؛ah da sizi sevsin“ ؟.» em rini veriyor. Rasûl-İ Ekrem SallallâhU Aleyhi Vfi Sellem de : «Bana itaat eden. Allah’a itaat etmiş, bana isj'ân eden. Allah'a İsyân etmiş olur, buyuruyor. Demek ki Peygam berin her emri) Allah'ın emri ve her İsteği) A llah'ın isteğidir. 0 hâlde (istek hak) süzü ؛Rasulullah Hazretlerine âid bir süzdür, o Peygamber-l Ekber, öyle bir zât-i mukaddes ve m uallâdır ki:
Rizây-Î pakine hizmet, rizâullaha hizmetdir; Ubudiyyet ona aynile A l i '٥ ibadetdir. Bilverâse ve bittebeıyye de kiimmelin-i evlîyây -1 kirâm hazarâtıııı mahsUsdur. Hazret-i Mevlânâ : *Allahın vahy ü hitabına mazhar olan zâtin iler buyurdngn, ayni savabdır. buyuruyor. Yoksa şerlatde kayıdsız, tarikatde İrfatısız birta. kim adam lann, bu vâdideki sözleri hezeyandır, hattâ İmâna aykırıdır. Hülâsa: *Dinde güçlük y o k tu r, muktezâsmca miislUmanhk, zorluk dini değildir. «Allah azim etlerine riâyet edilmesini sevdigi gibi) ruhsatlanna İttibâ olunmasını da sever, hadisi, yerine göre hem ruhsatın, hem azim etin makbûl-ü İlâhî olduğunu haber veriyor. Ramazanda yola ؟ikan bir İftâr ile. sonra kaza etmesi, ruhsatdır. Hem yolcu. )ا٠ >ا٠ ، oruçlu olması ise, azimetdir, B ir m’ü slüman, bu husûstaki ruhsat-] Ihı hiyyeden, sonra kazâ etmek, yânî güne giin tutm ak ؛artiyle istifâde ' 'ا bilir. F akat Allah, bana yiyecek. İçecek vermiş diye, mukim ve اا,ا bir miislümamn oruç yemesi câiz değildir.
( t H a- 117) s ٥r٠ ؛r : 7. ؛S U r (118- ؛ÂJ.t i m r i 31
no.
487
وذ ادر ﺀا ﻧ ﻲ٠ او ﻣﻴﺴﺮ ﻳﻌﺈ ﺀآ؛ﺑﺖ٠ﺳ ﻢ
ﺷﺪ٠ ا م او ا٠
ﺉm üyesser u e k e d
ender i k
t ,
I m - İ o ١ ﺓﻫﺆﺓﻝmüesser akıbet. l y J c bir harekat - yâni İbâdet ve tâat, — yâhut onlar ؛yapan. müyesser delildir. Belki onun adi muasser olmak lâıım *elir." Y ahûdî vezir, bir tom arında diyordu ki; ٠Tâat ve ibâdetin miiyesseri ve muasseri vardır. Müyesser, yâni insana kalay gelen hâl ve hareketler, tabiate şevk ve ş e t â r t verir. Kalbe hayât, rûha g id i olur. Bundan dolayı, 0 gibi ؛eyler zevk ile, neşve de yapılır. Zorla ve isteksizlikle tâat ve ibâdetde bulunm ak, ؟orak ve taşlık bir yere tohum saçmak gibidir. Çorak bir yerde ot bitmeyeceği gibi, isteksiz ibâdetden hayır gelmez. BOyle bir ibâdetin yorgunlukdsn başka faydası olmaz, binaenaleyh bdyle zorla ve istem iyerek yapılan ibâdetler ve onları İcrâ edenler, milyesser değildir, m uasserdir,. ٠ halde :
488
ن ٦ نو١ل ﺮ ﺟﺎ ت ﺣ ﻫﺎﻟ
Tû müasser ez ■müyesser bâzdan, Akıbet binger cemâl-i în ü an. «Sen muasserle müyesseri ayırd et ve bununla hak..
onun,
son hâline
Bir Hadîs- ؛Şerıfde: «Çalışın, sâlih amellerde bulunun. Herkes ne gi bi bir amel için halk edilmişse, o amel kendisine kolay gelir» buyurul. muştur; kelâm-ı N eb evi; 3M
ruhsat ،yolu sâlikini hakikate g.türseydl, Ynhûdîk-i1 tlc. M.custler tlo Al lâh.a vâsıl olurdu neticesini çıkarmıştı.
484 ﺑ ﺮ آ ن رد٠ ﺗﻖ ﻛﻔﺘﻪ-ﻟﺮ ود ﻦﺑ
& ﺣ ﺎ ت د ل ﻏ ﺪا ى ا ﺑ
Der yeki جﺀرﻏﺄجmüyesser an biived, Kî haydt-ı dil gtdây-ı can buved. .Tomarın birinde demişti ki: AllâJıln müyesser kıldığı ؟eyjer. - y i t ٠î İcrasını kolaylaştırdı^ h a r e k e tle r - kalbin hayâtı ve rUhun gıdasıdır,.
485 ت ﺷ ﺰ نﻛ و ﺪﺟ ت ﺷ ﺑﻊ ﻛ٠ر
اﺛ
ق ﺑﻊ و ﻪز رﺟ
. ﺑﺮ ﺗﻳﺎرد ﻫﻣﺞ و ﺛ ﻮ ر
Herçi zevk-ı ﺀ٠{ رﻷbâşed çün güzeşt Ber „ ةﻵج٣ يﺀﺀ.hemçü şûre rey' u keşt Tabiate zevk veren bir» ؛ey geçince, artık 0 tabiatde feyiî gelme،. Nebat yetiştirmeyen ؛ ؛orak yere diiner.»
ل١ أ ا٩ أ ا1٠
486 ﺩ ﺥ ﺍﻭ
ﻳ ﺎ ﺛ ﺪ
ﻝ
ﺑﺒ ﺎ
ﺟﺰ
ﺑ ﺰ ﺧ ﺎ ر ت ﺑ ﺶ 'ارد ﻳ ﻊ او CÜZ peşimânî nebaşed rey’-i ة٠ Cüz hasdret pîş ndred bey'-i ة٠ ٠Öyle bir adamın hâsılı: pjşmanlıkdan, nlım-satımı da: zarardım ka bir şey do^ırmaı.»
308
وا٠١ "
HV،,Ç avuç أ;ﻻ؛دزأ;ادئbulunurlar da, Allah :,,olunda on p a ra verm eye Kiyam azlar.
Bu, böyle olmakla berâber, A llah'ın istediği ve Peygam berin târif etdigi yola gitmek, bana güç geliyori diye yayılıp oturm ak, çölde giden bir kâfileden aynlıp yolda kalmak dem ekdir. A rtık öyle bir adam m hâlinin ne olacağını siz tasavvur edin. H albuki insanin atâlet ve betaiete, çalışma ile galebe çalması, nefsinin istek ve heveslerini ayak altm a almasj lâzımdır. Bir Hadis.، Şerlfde : .Cennet, tab'a ağır gelen şeylerle İhâta edilmişdir, cehennem de nef. se hoş gelen şeylerle İhâta edilmişdir.» buyurulm uşdur. o hâlde, tabiatdeki ağırlığa ve neş'esizüğe bakm am ak, elden geldiği kadar iyi amellerde bulunm aya çalışmalıdır.
489 ﻻ ب٠ ﺗ ﺎ د ى٠١ £ ٨در و ق ﻣ ﻐ ذ _ا. . > ب ل در
ﺑ ﻰC'- i'b
Der yeki güfte ki ي ﺀ ق ﺀ ﺋ ﺂ£ ي٠ ﺀ ة ﺟ ﺈ Âkıbet b tn i neyâbî der haseb, «Tftmsnn birinde demişti ki: Kendine hlr iistad bul, Haseb ve ne. seb doJayisiyle akibet.i ıınıûra vâkıf olamazsın.»
499 ﺑ ﺮ ا ن ﻣﻠﺘﻰ٠ﻫﺎةﺑﺖ دﺋﺪﺑﺪ ى1ﺳ ﺮ ز
١ ٠ ﻻ ﺟ ﺮ ﻣ ﻤ ﺜ ﻔﺎ
قitabet
dîdând her gun milleti, Ld ceram geştSnd esîr-'ı zilleti 'H er millet; fikrine., geteeeği gören kimseleri alarak geçinmek istediier. Kendi düşünceleriyle hareket etdikleri İçin, zillet, ve felâkete uğradılar.»
وا ذ
ذﻗﻬﺔﺛﺪق>ﻻه١ ﺀ٦ ةةؤ ﻫﺔﺑﺔة٠ ﻗﺖ1
١ ﻓﺘﺬث او:ﻛﻴﺊ
٠ ﻓﺔﻏﻴﺬﺋﺘﻰ٠ Âyet-i Kerimesiyle îzâh olunmuşdur. Bu nazm -1 Celilin üst tarafUida ;
.
أﻗﺔﻗﻠﺔق
Yâni : ٠(Ey insanlar;) silin mesâiniz (ve amelleriniz) ؛؛t ؟eşittir1؛؛.; denildikten sonra, buyurulnıuştur k i :
hakikaten ؟e .
# : ةةﺗﺰإﺀﺀﺋﻬﻴﺌﺔإﺋﺬى
ﻓﺜﻼ;ﺟﺐ؛ﻻﺑﻰ١ ﺛﻐﺪت٠ﻧﺜﺘﻬﺚةﺗﺎﻏﻲ ه ةة ﻗﺒﺜ ﺬ ةﺗ ﺔﻳ ﻪ٠ Yâni : «Bundan sonra kini verir ve sakınırsa, o en ffiizeli de tasdik ederse, biz de onn en kolaya hazırlarız. Amma, kim cimrilik eder, kendisini müstağni gOriir, ve ٠ en güzeli yalan sayarsa, biz de ona en güç olam kolaylaştırırız’*؛.» Evet, insanlar olsun, tâat ve ibâdetler olsun, müyesser ve muassor nâmiyle iki kısımdır. Hulûs u imânı ve zevk-i îkânı olanlara İbâdet, gft. yet kolay gelir. îm ânı ve îtikâdı çürük olanlara da meselâ iki rek ât n ؛،J maz kılmakdan, fakirlere on para sadaka vermekden daha ağır bir şey olamaz. G aribdir ki, 0 gibi adamlar, iki rekât namaz klimaya üşenirler de saatlerce dans etmekden yorulmazlar. Yine 0 gibileri, nefs ugrunda
،119) s . r e - i l* y l: 5-10.
\ا1 « ؟ةة ؛-\ ﻻﺀدأ١ةال-
،121) Sûre-1 Leyi: 5-10.
ا0
ﻛﯫ٠ﰵ \١ﺋﻖ١ﺝ ﰱ ١ﺛﻶﻭ;؛ﺩﻯﺍ7٠ﻱ١ﺅﺭﻳﺪ١>ﺕ٠\;ﺍﯮﺍ\ﺱ ؤ; دﻳ ﻤﺄ ت ج١ —ﺳﻠﺐ ذ ﻣ ﻊ ت Yâni ; «Ey î^âıı edenler. AJlalr'dan korkun, o'na (yaklaşmaya) ve؛،! ؛arayın veO'nmı yolunda savaşm. Ta ki muradmıza eresinia؛::! : ﻷ ﻻ ; yumuyor. Erbâb-1 hakikat, bu âyetdeki (vesile) den maksadın: Mürşîd-i kâmil olduğunu söylüyor, ( H ü s e y in V â 'ız , te f s ir in d e , (B a h r u lh a k a y ik ) d a n n a k le n d iy o r k i : B u â y e t - i k e r im e d e , in s a n la r ın f e lâ h b u lm a s ı i ؛ ؟n, d ö r t ؛a r t g ö s t e r ilm iş d ir :
Birincisi: (Yâ eyyühellez'ine âmenû) hitabesiyle ilk şart olarak İmân gösterilmiştir, 0 olmayınca, insanin çirkin-karanlık perdelerinden kurtulmusi mümkün değildir. İ k in c isi; (İ t t e k û ) d e n ile r e k , t a k v â n m lü z ü m u n a iş â r e t o lu n m u ş tu r . Ç erîa t b ü k ü m le r in in , g iir e l h u y la r ın m e n ş e ü ta ^ 'â d n r. O n s u s g u n a h d a n k u r tu lu n m a z . ü ç iin c ü s ü ( ؛V e b te g u ile y h il v e s ile t e ) d e n ilm iş d ir . V e s ile : C ism in rU hda fâm i o lm a sıd ır . Â r if bu v â s ıt a i l e v a r lık p e r d e le r in d e n k u r tu lu r . D ö r d ü n c ü sü :
( ٦fe c â h id û ) d e n ilm iş tir . M ü c â ü e d e :
B e n liğ in iz m ih la li
v e h ü v iy e t in isb â tıd ır . M iic â h id b u n u n la v ü c û d z u lm e t in d e n e n v â r -ı ş u h û d a v â & l o lu r .
k u r tu lu r ,
K e z â K u r 'â n -ı K e r im 'd c :
٠ ﻟﻴﺔﺋﺸﻼﺫﻵﺕ١ﺓﺓ١ًﺋ ﻼ Y â n î : « E gcr b ilm iy o r s a n ız , z ik ir
e h lim d en
s o r u n “ ..» b u y u r u lu y o r ,
V â k ıa n ü z û l s e b e b in e g ö r e , b u r a d a k i ( e h l- i z ik r ) den m a k sa d : E h l i kitâ b d ir . E a k a t â y e t in h u s U s iy y e ti o n d a n u m ftm i b ir m e â l ؛ ؟k a r m a y a m â n î d e ğ ild ir . Ö r fü m ü z d e is e e h l- i zik r: Ş e y h le r v e d e r v iş le r d e m e k d ir . B ir d e b a şk a c ih e td e n
m ü ta la â e d e lim : B u g ü n
le r i o la n d o k to r la r , ih t is â s a fe v k a lâ d e e h e m m iy e t ( s {123 ]ت-(?-، M ؛؛،a e : 35 . ( Süre-i ^ a lıl (124 : 43 .
b ed en ilm in in â lim v e r iy o r la r ,
ş u b e le r i
اً؛ا1
■ ﺩﺳﺖ ﺍﻑ- ﺛ ﺎ٧ ﻻ،ﺩ٠ﺓﺑﺖ ﺩ:ﺗﺊ ا ءﺗ ﻼ د
\; و د ى ذ دﺋ ذا
S
، در
A h b e t diden 7ıçbâşed ة ة ي٤ baj, Ver ne key hi'idî zi din-hâ ihtilâf. "Akıbeti görebilmek, el orgusu ve oyuncak kabilinden bir şey degildir, öj'le olsaydu dili ve mcîhrhlcrdek، lıuııca anlaşmazlık nasıl meydana gelirdi ؟. Yabûdi vezir, bu tom arda da, bir üstad ve bir miirşide bağlanmanin lâz.m olduğunu sü.vlüyor. Filancanın oğlu, yâlıut torunu olmakla geİeceği görmenin m üm kün olanuyacağım, çiinkü bunun oyuncak kabilinden bir ؛ey olmadığını, peygam berlere tâ'tü olmayıp da kendi fikrine ةج٠ re hareket etmek isteyen eski ümm etlerin, kalırd ilahiye uğradıklarım S'.ylüyor. ikinci bir tom arda nakzetmemiş olsaydı, bu tavsiye pek doğru bir şeydi. Cenâb -1 Kak; ins ü cinni, ancak zât -1 eceli ü akdesine ibadet etmeleri İçin yaratmış olduğunu :
٠ O)
^
J
Yâni : *Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikm etle değil), cak bana kııltuk etsinler diye yaratdım m .»
an
Âyet-i Kerîmesiyle haber verm iştir. İşte, ne için yaratılm ış olduğu nu bilmek, ve sebeb-ı hilkat■ olan ibâdeti hakkıyle ifâya çalışmak, gele ceği görmek demekdir. Kulluk vazifesinin hakkivle ifâsı için, bir mürşid-i kâmile ihtiyaç vardır. ■.؛Canını; müslüm anîık kitablarda yazılı, on ları okuyup anlayabilen, pekâlâ tatbik edebilir. Ayrıca bir m ürşide ne liizûm vardır?» diye bir suâl vârid olabilir. Buna karşı gerek nakli, ge rek aklî cevâb da verilir. Hak sübhânehü ve leâlâ :
> ة ﻻSilrc-i ZAriyiM: 66.
*Adam r>1 d؛ı, birtakım kimselerin tâbi، olma. Git, başının çâresine bak, scrseriyüne dolaşma.. Vezir, bir evvelki tomarda, mürşide m üracâat 1üzüm ünden bahsetti ği hâlde, burada onuıı lâzım olmadığım söylüyor ve m ugalata yapıyor. Vakıa tarikatde bir (üveysı) lık vardır. Nitekim (Usküdâri Şeyh Osman Şems) merhum, b ir İlâhîsinde ؛
Gönülde buldum esrâr-ı Üveysî, Üveysîyimf üveysîyim, üveysî.. K i oldum •aşkının Leylâ vü Kaysı, Üveysîyim, iiveysiyim , üveysî. der. (Üveys-ül-Karenı) Radıyallâhü anh'm, Rasûl.ü Ekrem Sallallâhü Aleyhi ve Sellem’den vasıtasız feyz almasına binâen, zât.i Risâletden, yahut evliyan İlah dan birinin rû hâni yetinden istifâde etmiş olanlara (Üveysî) denilir. (Şeyh A ttar). Hallâc-ı M ansür’un; (Ebülhasen-i Har kân)؛ Bâyezîd-i Bestâmî’niıı; (M uhyidd؛n١ i A rabi), Abdulkâdir-i Geylânî’ııin mâ ne viy etinden istifâde etmişlerdir. Maamâfih. üveysîier de ya evvelce, yâhud sonra bir yaşayan m ürşide intisâb ederler. Nitekim Hazret-i "Üveys, Sıffîn muharebesinde, Hazret-i Ali (R.A.) in m aiyyetinde bulunmuş ve şehıd düşmüşdür. Zâten (fena fişşeyh) mertebesinin ilerisi (fenâ firra. sûl) dür ki, Üveysîli.k .demekdir. M aamâfih bu mâyet-i İlâhivye, öyle herkese nasib olmaz. Üveysî olacak zâtın oldukça kemâl kesbetmiş, mâ nevi yüceliklere istidâd peyda etmiş olması lâzımdır. Vezirin bunu tavsiyedeki tezviri, Üveysîliği umûmî b ir şekilde gös term iş olmasındandır.
494
ﺑ ﻤ ﺖ٩ ى ا ن ﺟﺎc i f S *. در ﻋت٠٠ﻛﻳ ﻞ:ﺀر ﻛ ﺪ ا ر د و ﺑ ﻧ د ا ﺣ و ل ص
Det yeki güfte ki in ciimle yekist, Her ki ةdil bîned ahvel merdekist. «Tomarın birinde demişti ki; Bunların hepsi birdir, ild gören, şaşı bir zavallıdır..
d a h ilin d e çalışıp b a ş k a c ih e tle r le m e şg u l ٧İm u y talar, B e y le y a p t ık t a n iç in d e m u v a ffa k o lu yorlar، M eselâ b ir m ü te h a ssıs؛, tıb b i ilâ çla rın ç e şitle , rini, fa y d a la rın ı, h a n g i h a sta lık la rd a n e kadar k u lla n ıla b ile c e ğ in i b iliy o r v e sö y lü y o r . Ü st ta ra fın a k a rışm ıy o r. D iğ e r m ü teh a ssısla r ise, o ila ç la n h a sta n ın m izacın a v e h a sta lığ ın şid d e t v e d erecesin e g ö re tertib v e tatb ik ed iy o r. S on ra h e r d o k toru n te ş h is i b ir olam ıyor. B a zıla rı, bir h a sta lığ ın n e v ’in i tâ y in e d e r k e n y a n ılıy o r . Y a n lış te d a v iy e k a lk ıştığ ı için , h a sta lığ ın artm asın a seb eb o lu y o r . B ö y le bir h â l vu k û ıın d a, tıb ü sta d la n n a m ü ra caat m ecb u riy eti h â s ıl olu y o r. B âzı d e fa o n lar da la b oratu ar m u a y e n e le r iy le r ö n tg e n film i a lın m a sın a lü zû m g ö steriyor da ö y le ted a v iy e b a şlı yor. İşte m ü slü m a n îık d a k i îtik âd v e a m e ld e n b ah sed en k iia b la r. te m â m iy . le tıb b i eserler gib id ir, O nları o k u y a n v e b ile n le r le tab ab et h â sıl e tm iş olan lar, b ilm e k îtib â r iy le m ü savid ir. F a k a t b؛r d ok tor için, sâde tıb b î ta v siy e le r i b ilm e k k â fi d eğild ir. U z u n uzun tatb ik at v e tecrü b e ile te ş h is ç e m e le k e p e y d a e tm e k şartd ır. B ir din â lim i iç in d e y a ln ız dînî k ıta b la rı okum ak, on ların m ü n d erecâtıtıı h e r k e se sa ğ lık v e r m e k kâfi değild ir. K a lk ın m i2âcm ı da b ilm ek , ah lâ k i h a sta lığ ım ona göre te d â v î e tm e k g erek d ir. İ ş te bu su retle ahlâk te d a v is i y a p acak k im se; hoca olsu n , ş e y h olsun; m ü rşid -i k â m il v e tabib-i m an ev îd ir, G özü n d e za ’f o lu p da g özlü k k u lla n m a y a n la r, v e s ile y e , v â sıta y a , m ü rşid e m u h taç b u lu n d u ğu n u a n la m a y a n la rd ır ki, o g ib ilerin g ö rü şü her h â ld e d u m an lıd ır.
492 ىy
١٠. ق ا ﺣ ﺎ د. در دق ﻛﻔ ﺖ
ﻟﻰy ١ل\ذةل ا ﺣ ﺎ د را ﺛ ﺬ اً ا ر
Der yeki güfte fci ü-stad, hem tüyîj .Zanki iistad rd ^inâsâ hem tüyî Tomann birinde demişti ki. ؛üstâdı ta n ıd ığ ı İçin, üstâd sensin ." 493 ش ر ﺧ ﺮ ؛ ﺻ ﺪ' ن ﻣ ﺜ ﺮt ا د ذو-
ﻣ دا دا ن. ا و
ﺧود
ر وﻧ م
Merd ba ■ ؛ ,ü sü'nra-î mercitin m eşev Rev ser-î ftod gir u sergerdem 314
l،؛T ﺀ?ا- داذ ط،„ دm üracıaLdu bulunm alıdır. Miiamafıh b u n ların sâdceû lafızlariy le u ğ ra؟m ak ٠ vahdeti kesretdetı. kesreti v ahdetdcn ayırd etm ek d e zev k i vahdete engel te şk îl eder. S u n u beyân İçin, H azret-i M evlânâ di-
yor i t i ; .S en zehirden ve ؛eterden vazgeçmeyince, vahdet bahçesinden nasıl koku alabilirsin?* Insanjn beyni, zehirin acılığı ve ؟ekerin tatlılığı ile meşgûl olmama1ı ki, burnunun duyacağı bir kokuyu alabilsin. Bunun gibi, vahdet kokusu almak isteyenler, ٥ kokunun koklanm asına m ân ؛olacak her düşünreden can burnunu temizlemelidir. Drelmu ؟bir kaba konulacak b ir ؟ey, oraya sığmaz, dökülür. 497 و ع دء ط و ﻣﺎ ر و د ر٠' ﻧ ﺎ ن ' ﺛ ط ز ن ر؛ ء د و
ﻋﺒ ﻰ
ن٠ و ﺷ ت ﺁﻑ د٠ ر
Zin nemat sin neuJ dek tomar ü du, Ber nüvhşt an dîn.i î$â râ a d i *Jsâ dininin düşmanı olan O Yahûdi vezir, bu tarzda ve nevide, on. iki tomar yazdı.» Vezirin tezvir ve sapıtm ak İçin kullandığı hüküm ler arasındaki aynlığın, hakîki olmayıp, sûrî ve sathî nazarlara gdre olduğunu anlatm ak İçin, H azret-i M evlânâ buyuruyor k i :
.BU İHTİLAFLARIN GÖRÜNÜŞÜNÜN SÜRETUE OLUP, HAKİKATDE OLaiAOlGlNIN BEYÂNI.
İSS ﺖ
ﺛ١ د٠'
ﻋﺒ ﻰ ﺑﻮ
و١
ج م ﺀس ﺣﻮ ﻧﺎﺛ ﺖ٠ ا/ وذ
, | ، z i y e k r e n g i i î z â bu ne Vez mizâCîi humm-i ر. ة؟bil nedâçt.
ه
317
m
JJ،
،ili -L،f ،؛؛ j y ^؛؟
^؛J. J .1
٠ “،■؛i ■،."،
^
؛j 1 ١
,Der yeki güfte ki sad yek gün büved ,în ki endî$ed meğer Mecnun büved « Tom ann birinde demişti ki: delidir .*
Yüz, nasıl bir olur?
Böyle düşüne *
496 J > -،£٠
Cl y j Mj
،1.—JJ٠j»
.٠٣٥
'A-‘؛L. iSi ^
Her yeki fcaulîst zıdd-î yek diğer, Çiin yeki bâşed yeki zehr û şeker. «Herbiri diğerine zıd hir sözdür. Nasıl olabilir ki, biri zehir, öbürü şekerdir?» Yahûdî vezir, son iki tomarda, vahdet ve kesretile, vüeûd ve zuhur bahislerini karıştırm ış ؛birinde, arayacağın üstâd da, sen de birsiniz, on dan başka bir şey değilsiniz, demiş; diğerinde ise, bir ile doksan dokuz arasındaki farkı ileri sürmüş; »Biri zehir, biri şeker olan iki şey, nasıl bir olur?» siiâlini irâd eylemişdir. Yüzün, bir olmayacağı müsellem olmakla beraber; yüzün, birden husûle geldiği de malûmdur. Vüeûd, yâni varlık; fakat ezelî ve ebedi olup da bir mûcidin İcadına muhtaç olmayan varlık, birdir ki, o da H ak kın varlığıdır. îşte bizim gibilerin anlayabileceği (Vahdet-i vüeûd) bu kadardır. Eşyanın vücudu, daha doğrusu zuhııru ise, kendiliğinden değil dir. Mûcid-i vahidin icâd ve izhârı eseridir. Bunu m üm kün mertebe an latabilm ek için, deniz ile dalga ve köpüklerini misâl getirirler. Sâkin bir havada deniz, düz bir satıhdan ibaret görünür. F akat bir fırtın a esna sında, o düz satıh görünmez olur. Onun yerine, köpüklü köpüklü dalga lar miişâhede edilir. Dalgaların çarpışıp köpürmesi bir müddet sürer. Hava sâkinleşince, dalgalar ve köpükler kaybolur. O rtada kalan deniz den ibaret olur. İşte, tem âm iyle benzememek şartivle deniz: Vücûd-ü Mutlak; dalgalar ve köpükler de: eşyanın zuhuru!.,, Benim ifâde edip anlatabileceğim bu kadardır. Bahsi merak eden31G
١ا!ا، ﺑﻰلe L d llrr . H azret ، ٠٦' . اا ( ل،'، rl« ا٠- أاﻷا1لﺀ١»-.١
ا، ٠ ا٠ ؛ا٠ ٠ ;، »;؛;؛ö ld ü rm eye
kalkıştılar. Lâkin Hazret-i ! ﺀﻻﻳﻞk u n iah d a V.,. butikti ؛؛ikon konuşmağa başladı, Kendisinin Abdullah ve BasLilulJah ﻻ1„ ﻻ ﻏ ﺬ ق. ﻻsöyledi. Bunun ürerine Yahûdiler, Hazret-i Meryem’den ellerini ؟ektileree de. dillerini tutm adılar. İlazret-İ bferyem’in (Yûsüft'ı Neccârl diye meşhûr bir amcazâdesi vardı. Dedikodunun önünü alm ak İ ؟İÜ, H azret-i frleryem le Hazret-i Isa'yı M ısır'a götürdü. Oniki, onıiç sene orada oturdular. M ısır'da (KalyUbiyye) m ü d ü riy e ti dâhilindeki (M atariyye) merkezinde, bir ağaç varm ış ki ona t^ c e re t-ü l-a z râ ) denilir; Hazret-i Meryem ile H azr.t-İ îsâ'nın 0 ağaç altında oturmuş olduklarına îtikâd olunur ve 0 münâsebetle hâlâ ziyâret edilirmiş. Aile-İ Iseviyye’nin, bu müddet zarfındaki hayâtına dâir hiçbir mâlUmat yoktur. Sonra, Akka vilâyetindeki <NâSira) köyüne gelmişler, orada yerleşmişler. Gûyâ hıristiyanhgm bu, köy. den çıkmış bulunması, !sevilere tN asrâni) nisbetini kazandırmış. Kâdî tefsiri haşiyesinde. Şeyhzâde merhûm un da yazdığı veçhile, llazrct-l M elcem, oğlunu bir boyacının yanına çırak vermiş; fakat Misır'da mi, ^ âsıra'd a m i ؟Selli değil. Her neredeyse, bir gün ustası, Hazret-i Isâ'ya, birkaç parça kumaş vermiş, renklerine göre batırılacak boya küplerini de göstermiş ve İşine gitmiş. Mesih zMeyhisselâm, o kumaşlarm liepsini bir küpe daldırmış) bırakmış. ' Ustası gelip İŞİ anlayınca, hiddetlenmiş. Fakat H azret-i îsâ, bir boya küpünden istenilen renge boyanmış kum aşları çıkarmış. İşte Hazret-i k'levlânâ, bu mUcizeye işâret ediyor, îsâ.nın küpünden rengârenk kum aşlar çıktığı gibi, vahdet küpünden de böyle türlü türlü renk ve şekilde m ahlûkların zuhür eylemiş olduğunu, eşyada göl'ülen şu kesretin yegâne menbamm, vahdet bulunduğunu anlatm ak istiyor. Lâkin Yahûdî vezirde, RUhullâhın feyzi ve neşvesi bulunmadığı İçin, Inçil'dçki hüküm lerin nevilerine bakdı; fakilt m.enbâ itibâriyle onların bir olduğunu İdrâk edemedi, diyor. Hazret-i M evlâııl. bundan sonra vahdet, âlemindeki tek renkliği beyân e d iy o r: 500 J y t . ﻟﺮ!<ى ﻛﺰو ﺑﺰد٠ت.ﻧﻢ
ل ﻣ ﺄ ل ﻣﺎﻫﻤﺎوآ ب زﻻل
Nisi yek ذ٠ﻟﺊﺀ-، ة'ةخ;ﺀ ةج،ا، ىﺋﺊmeidij Set misâü-i mâhi Vii ةة- اzülâL. *O tek renklik, usandıracak bir şey degildi. Belki balık île tatil sn gibidir-. insanin tabisti hâlden hâle, şekilden şekle değişmeye meyyâldir. Dâim â bir renge bakmadan usanır. Fakat vahdet âlemindeki tek renklik.
319
*Y ahudi vezir , ﻻاﻵﺀﻷةلtek renkliliğinden kukıı alm am ış ٠ ااا1 ا، اا ةK؛b ؛ı
Isa tüpünün m izâd ida »
ﻻل
huy edimncnı !(؛؛،,٠ 490
ﺻﻔﺎ ﻧم ن ﺷﺎ
ازان
ﻣﺸ ﺶ ﺑو
ف ﻜ ﺔ ﻣد رﻧ ﻣ ﺟﺈ ﻞ ف رﻧﻜ و ﻟ٠ اد
Cân«M sad renk ezan humm-î safdj Sâde vûr yek reng geştî gün 2iyâ. *Yüz reakdeki clhise, renk .,urdu.»
٠
sâfî küpde, saha riügân gribi, sUde ve tek
H azret-i P ir, şu iki beyit ile tâ rih î v a k a la rd a n ve H azret.! îs â ’nın m ucizelerinden b irin e işâret ediyor. Hazr&t-İ isâ 'm n h ay âtın ın nasıl geçm iş olduğu, pek de m âlûm değildir. K endisini A llah ’ın oğlu, h a ttâ A llah’lık d ereceS ne çıkaran hıi'istiy a n la r bile, 0 'nun Arz üzerindeki otuzüç senelik hayâtını, nerelerde ve n a sıl geçirm iş olduğunu la.vıkiyle bilm ezler. S u n a rağm en. Hayât.ı M uham m ediyye. doğum u ânından v efâtm a kadar, m ükem m elen m azbuttu r. Peygam berim izin nassl ve nerede doğduğunu, n erelere ve ne sûretle gitdigini, kim lerle görüşüp ne gibi dînî tâlim atda bulunduğunu, biz müslü m anlar, ham dolsun bildiğim iz İçin, Rasül-İ E krem (S.A.V.) Efendim ize (A bdullah, K asiilullah, H abibullah) dem ekle İktifâ ederiz. H albuki hıristiyanlar, h a y â tın ın bir kısm ını nasıl geçirdiğini bilm edikleri H azret-؛ îsâ'y a, A llah'ın oglu ve A llah (!) dem eye kad ar İŞİ ileri götürürler. H azret-i îsâ, K utiüs'de B eytiillâhim de, babasız olarak dogm uşdu. G erçi tab iaten babasız çocuk olmaz. F a k a t mUcize; tab iatin üstünde olan, benzerini y a p a b ik e k d e insanları âciz bırakan ilâdise dem ekdir. îsâ 'm n babasız olduğunu garib görenlere, H azret-i K ur'ân, A dem A leyhisselâm '111 yaradılışını gösteriyor, ö y le yal... îsâ ’nın, hiç olmazsa anası vardı. A dem ’de ise 0 da yokdu. M eşhûr D arvin, in sa n ia n n m aym undan gzma o ld u ^ jn u , insanların babasının da b ir m aym un yavrusu o ld u ^ m u söyİemiş. M uvakkaten kabı'ıl edelim ; fa k a t 0 nazariyyeye İnanm ış insanlar a soralım : .in sa n la rın asli m aym un ise, m ay m u n ların asil ve onların da asli n e d ir ؟. Bu birçok asıllar, hangi m ahlükdan n eş’et e ttile r ؟٥ ırıMılûk, ilk defâ ne sû retle vücüde geldi » ؟Z annederim ki, D arvin ile ta r a f tarlarm d an , İknâ edici b ir cevab alam ayız. B inâenaleyh, H azret-l Ad.'U! ile H azret-i îsâ haklarında, A llah'ın ve Peygam berim izin bize telkin ٠١٠ dlgi îtikâdı değiştirenleyiz. YallUdîler, îsâ'n ın doğuşundaki mUcizcyi h ،١ fala rın a s ığ d ırm a d ık la rı İçin. Z ekeriyyâ A ieyhisselâm ı zina isilikti.',.'
kad ar uzakdıı.. H usûsiyle e ؛i ve benzeri olm ayan A llah'ı teşbih ile. h a t tâ tenzih ile tem sil edebilm ek m iınıkün değildir. O Allah, ki:
503
ز ا ر ا ن ﻧﺤﺮ وﻣﺎ س در و ﺟ ﻮ ل. د٠ رد ﺑﻨ ﻰ آ ن ﻟ ﺮا ى ﺟ ﻮد٦ . ﺟ ﺪ-
Süd b e c â n ﺍ ﺯ ﻷ٠ ﺁU ﺃ١1 ﺓder ﺍ٦٩ﱂ٠ ﺓ ﺓ٠ Secde ared ﻷ:ﺅﺍ- ﺍau ؛ﺍﺓ٢ ﻷ ﺓ ﻻ٠١ cdd. «Bu vücûd âleminde, yiizblnlerce deniz ve balık, 0 İkrâm ve lütuf sahibinin huzûrunda secdeye kapanır.» 504 ٠ﺛ ﺪ .ﺛ ﺪ
ن ﻋﻌﺬا واران١ﺑ ﺪ ا ر
ﻣ ﺤ ﺮ در أ ا ﻧ ﺎ ن
ا دا ن آ ن
Ç h d bci.Tâ,'a٠\ a ta barem, ؟ü d c , r a b e d a n a n b a h r a tir ej-şan ş ü d e .
*Ne kadar kerem yafrnurn y a k ış t ır ki, onun feyziyle denizler inci yetiştJrmişdir,* 505
ﺑ ﺪ ا و رﺛ ﺮد ﻛﺮم ا ﻓ ﺮ و ﺧﺘ ﻪ و د آ ﻣ ﺮﻧ ﺤﺘ ﻪ۴ ر
و ر "اﻛﺎ ا
Çeud Kurşldd k r e m e jT û tu e ؛ Tâ H ebr û i r c(td 'ﻷ0 ﺍ ﺯ١ ﺓﺛ ﺄ٠ «Hakkin kerem ؛, ^ İne ؛i ne kadar I ؛-ık saçmışdır ki, bulutlar ve de nizler ondan cömertlik ؛d؛r .»
٠ ğrenmi
506
ﺑ ﻮ ﻃﻴﻦ٦ ر٠ ٠و ذاﺗﻨﻰ ز د٠'ر٠
*o kebeni toprak) dâneyî r:
اة
ﻟﻬﺔ ت
زﻣﻴ ﻦ٠ذ ر ' د
٠ ﺛ ﺪ دا
ﻵ إ أ؛
آ إ أ أ؛ ﻟ ﻤ ﺬ
ى٢
٧ﺳ ﻶ ﻟ ﺔ أ إ ١
aksetmi ؛de
” اذ2ا
daha doğrusu renksizlik; tiyle usandıracak bir şey değildir. Su di. tek renkdir, yâbud renksizdir ؛amnıâ balıklar ondan usanmazlar. Çiiııki, hayatları onunladır. Havâ ile karadaki hayvanlar da bOyledir,
SOI
در ﺣﺪ ق را را ن رذ ى * ت٠ ج/ 4
ﻣﺎﺣﻴﺎن را ا ﺳﻴ ﻮﺑ ﻚ
G e r ç i d e r TtujJct h e z â r a n r e n g h a s t, M â h i y a n r a b a ^ e b rise t c e n g h â s t,
«Karada binlerce renk olmakla berâber, balıkların kurulukla tenkleri vardır." Yânî, denizdeki renksizliğe m u k ab il karada açîğjndan koyusunu, parlağından donuğuna kadar sayısız renkler vardır. Lâkin o renkler, denizdeki m ahlûklara hiç de hoş gelmez. Çünki onlar, karada yaşayamazlar. Bunun gibi, vahdet deryâsuun balığı olan zevât-1 kîrâm da, bu kes. ret âleminden kaçınırlar. 5 .2
ﺋ ﻞ٠ اش ﻛ ﻴ ﺖ در؛ در٠ ﻛ ﻴ ﺖ د ﺧﺪا ز و ﺟﻞ٠'ا٠ ن١ 'ا اد Kist m â h î k؛st d e r y a , der m e s ’e l , ' ﺍ١ ﺍ؛bedun mctfied H i . azze ٦ﺓﺓ ﺓﺙ١ﺍ ﺍ "Batik kimdir, deniz nedir ki, misâl yoliyle Hiidâj'-i azze ve tel, lara benzesin?"
٥ n٠
Hazret-i Mevlânâ, vahdet âlemi ile İlâhî vâhidi, bizim gibilere anlatm ak İçin, vahdet âlemini denize, 0 âleme m e n rlb olanlan da baliga benzetmek sUretiyle hahsi izah etmek istemindi- Bu beyt-i şerif ile misâlin, benzetilene m utabık olmadığını bildiriyor. Evet ؛bir şeyi kolayca güzönüne getirmek, bahsi m uhâtaba mümkiin m ertebe anlatabilmek İçin teşbih ve temsil yapılır. Ekseriyâ mâııeviyâtın anlaşılması İ ؟in, bu usule nıürâcaat olunur. 2 âten, Mesnevî-İ Şcrîf'in herkesçe makbûl olması, fehmine güre anlaşılmasından, bu aniliyışda teşbihlerin ؟oklugundandır. hlaamâfih hiçbir vakit teşbih, teşbih olunamn; misâl de misâl verilenin ayni olmaz, ؛Filân. ? ٢ .٩ ا"اﻟﺌﺎgibidir) teşbihinden, bir adam m yiğitliği anlaşılmakla berâber, o adamın tellili miyle bir arslan olduğu) kimsenin hâtırına gelmez, ilâddiyatda vc 7 ﺀ اا؛ ününde olan şeylerde böyle olunca, mânevîyâ،ın maddiyât ile temsili, ا٠ 3 .9 . 0
Kıır'ân-1 K erim buyuruyor k) '
را ﺋﺎ ﻓ ﻴﺎﻟ ﺆ \ ﺋﺘ ﺘ ﻤ ﻘ ﻴ ﻘ ﺨ ﻬ ﻐﺒ ﺦ٠١ﻳ ﻴ ﺘ ﻮ ة ش
I
^ ﺳ ﻮ اً ﻻ ﻳ ﻎ \ ﻏ ﻰ ﺀ٤ ﻟ ﻴ ﻲ٠ﺗ ﻤ ﺎ ٠٠
Yâni : «؛Mallarım Allah yolunda harcayanların- hâli ؛yedi başak bi tiren, her bacakla yur lime ؛milimin h ؛r tek tohumun hâli gibidir, Allah kime cîHersc ona kat kat verir125. >٠ Demek ki, :؛؛؛râatde bire yediyiiz mahsûl almak, halta murâd-ı İlâ hi taallûk ederse, daha fazlasını kaldırmak imkânı varmış. Bizim çiftçi lerin böyle bir bereketi rüyalarında bile görememeleri, zirâatı; dedele rinden, babalarından gördükleri gibi yapm alarındaki kusurdan ؛fennin ic âblarına riâyet etmemelerinden ileri gelir, İşte topraktaki su eminlik ve şu feyz ve bereket, ancak ve ancak؛, üstündeki adl-i İlâhi güneşinin parlam asından m ütevelliddir. Yoksa, bir yığın toprağın böyle bir cömerdlik göstermesi ne haddidir? 509
' ا. ذ ﺋ ﻜﺎ و
ا ﻧﺜﺎ ن ﺀ ق ' ﺑ ﺎ د د ﻟ ﺪ٠ذ ذ
ر ت را
ﺧﺪن
7 عnisâti.1 Hak neyared nevbahâr ﺀ Hâk sırhâ r.î neicerded âjîkâr, «Bahar mevsimi, Hakk'ın fermâuını getirmeyence toprak, dâlıiiindeki s ı ı l r İzhâr etmez.« N iş a n : H ü k iim d ârlar tarafından v erilen ferm an dem ekdir. ö n u yszana da (nişancı) derler. B uradaki (Nijân-1 B ak), A llah'ın Cmr ؛ve lrâdesi m ânâsınadır. E vet: sonbaharda ve kışa doğru ta rla la r iirU lü r, tohum lar atılır. K?ş g ebr; yağm urlar, k a rla r yağar, D ؛,-.!،:٠٠] sakD yan to p ra k lar k a rla Crtü lü r. N ihâyçt b ah ar m evsim ؛hül'V e d i' B a h â n n gelm esi, n e b a tların z u h û ra çıkm ası İçin izin verilm esi remelidir.
م1 ة5 لSöre-J Bekara: i t i .
3أ ة
Eski ş.٩irlr.٠١. nâm ın» k.٦؛tî ': yi،.: , ا . ٠!!،;-!.-؛٠.ا !؛.-٠ اأا ل٠،- ا. I ..... I bahsetm ek İÇ’.TI, onu bıılııta ve d c n i: ؛:- 1ﺀﻻل: ا, اا1!ال. ؛؛. Hazret-i 'ا. ل ا٠-, ، ااا kaç beyit evvel, v ahdet âlem i ile ora mensublaz.'ru balığa benzetmiş, ra bu teşbihin pek uzak o lcc a ^ tıı söylernlşd-؛. Daha sonra, C evâd - 1 H u tlak olan A llah'ın cöm ertliğine hiçbir şeyin misdl olam ıyaeagim bildirm işdi. Cbm erd insanları denize benzetirler. F akat ■Allah'ın com srdliği ' yiizbinlerce deniz, seede-i takdise kapanır, Çünki, ﻻdenizleriil inci yetiştirm esi, yine r a h m e ti tlâh iy y en in eseridir, Kezâ, cbmcrd kim seleri bu lu ta benzetirler. Lâkin buluta yağm ur yagdırm alt hassasım verip. Ogreten de A llâhdur, buyurm uşdu. İşte a kerem ve ﻻatufet cilm!esinden biri de, suya ve çam ura kaabiliyet verm esi ve ıslak topragili sinesine göm ülen tohum u yetiştirm esidir,
5 .7 ش ى ﻛﺎﺋ و ;؟! ل -،> ٠ ش ك أ ء
٠
Hclk emin ۵ kerçi أىق٠ﺀة ؛ﺣﺔ& ﻵﺟﺎا Bi hiyânet c i l i a n ber ﺧﺔق-، ة.
„Toprak emindir. Ona her ne ekersen hiyânetiui gömuezsin. Ektiğin şcj'in ﺀinsini ziyâdesiyle alırım.. 508
ت ﺑ ﺎ و ت.ا ن اﺋذ ت زان ءا ﻛﺎ ﻓﺬاب ﻋﺪل رو ى ا ﻗ ﺖ
in emânet zan inayet yajtest, âdi bervey lâoftistj *AJIah’m ndâlet ffüneş؛, tuprağııı üstiiııde parlamış; toprak, bu emin! 0 , ؛&؛adâlet gtineşinin emânetinden bulmuştur..« Toprağa ekilen bir tohum ç ü rü k olmadıkça, yâhud karınca ve b o cek gibi haşarat tarafın d an ziyan edilm edikçe, toprağın bağrında sakil kalıyor. K em âl- ؛em niyetle m ııhâfaza ediliyor, H a ttâ bir m iiddet oı.*٥da durdu ğ u n u n m iikâfâtı olmak Uzere bire beş, bire on, y âh u d daha da fazlasiyle İâde ulunuyor, insan bankaları, yüz kuruşa m ukabil senede ancak b e ş â ltı k u ru , fâiz verdiği hâlde; toprak bankası, yâhud A lâ h ’m hazinesi, bire yediyüz m ükâfâtiylâ m evdüâtı İâde ediyor. Bunu ben söyleiniyorum . K e ld im İlâhî beyân ediyor. 3 2 2
٢ J!،l٩ rı en ;■؛٠'؛، ا, '.:؛tlerl gı'in.r'H‘/ bir ﻟﺒﺎ، : ااgıriirir, Hakikaten ٠٠!.'،, '.I değil mi',’ Bugüıı, insan zekâsı sâyı'sind،‘ İtdıfu.'ila kunUiUİııyoı I ا١؛،(';ا، konuşanların hay'âlini tiir levhaya aksettiriyorlar. Avrupa'dan AtniTi ka’yı, Amerika dan Avrupa'yı görüp gösterebilenler arasında, (J'nurı birliğini görmeyenler bulunuyor,
512 ﺟو ش ﺑ ﻊ ت
آن
طﺎﻧ ت
اﻧﻰ ﺑ ﺖ١ﺟﻬﺎن ا ﻓ ﻢ
دز
ﺟﺄ ن و د ر ا
م.; ﺀV
Cdn Ü ة؛ﺀ.؛٣ ذﺀtofc.t.î an Cilş ا،.و؛ة؛ Baki gûyem der cihan yek gûş 7 ﺀﺋﺎ. *Canda, gönülde ؛u أ ﻵ ﺀ,ıı hurûşa tâkat yoktur. Kime söyleyin ki ,. düııyâda İstîdadlı ve kaabiliyetli bir kulak mcvcud değildir Yânî neden bu böyle oluyor ؟,denilecek ve izâkı istenilecek olursa -onda ki hikmetin anlatılmasına herkesin canında ve gönlünde, taham miil edebilecek kadar tâkat yoktur. Bu gibi anlaşılması gi ؛ç hakikatleri -işitmeye istidadlı kulak bulunmalıdır. G ise, maalesef yok denilecek de :recede nâdirdir. Binâenaleyh hikmetini sormamalı Hikmet ne ise, keııdi b، ؛J؛.T hikmetin ancak* deyip geçmelidir Hazret-i Mevlânâ; (Bâ ki gûyem der cihan yek sil ؛؛-nistj mısraı do layısiyle. kulagm ehemmiyetinden kısaca bahsetmek İçin diyor ki : 513
/
ﻟﺸﺖ ﻛﺬ ت
٠ زوىﺟﺜﺢ١ ﺑﺪ ﻛﺰ ش ﺑﺪ
ﺷﻢ٠ ازو ى
د
j L
ا١٠ ص
Her k'ûcâ gûşî biid ez vey çeşni geşti Her kücâ sengî büd es rey yeşm geşt. »Nerede bir kulak bulunduysa, ondaıı AUâh'm inayetiyle göz oldu. Nerede bir taş bulunduysa, yine İnâyet"i Hak ile yeşm derecesine çıkdı.-. hîâJümdur ki tebliğin vâsıtası lisan, tebcihigun vâsıtası kulakdır Daha açıkçası, dilin söylediğini kulak İşitir, Erbâb-1 ilim arasında bir söz vardır: “Fem-İ muhsinden telâkki lâzımdır, derler ki. .Bir ilmi, erilibmden öğrenmek gerekir» demtkdir, iler ilimci. bil lâzım olduğu ::b :. meselâ İlm-i kırâct gibi husüsiyyeti olanlarda elzemdir. 0 İem-i millisin-
ا ' اً ﻳ ﺘ ﺊ \ ﺗ ﻜ ﺘ ﻎ \ ﻵ ز ر. ٠ ةﺋ ﺸ ﻲ;ة
Y ânî : *(Ey insanlar;) rahm et-، ،İâhiyyeııin eserlerine bakiniz ki, Öİm üş olan arra uasjl h ay at v eriyor »?؟؛؛Nazm-1 Celilinde beyân buyuruldugu üzere. A llah'ın rah m et ve inâyeti, zem ine yeniden h a y a t verir. Â d e tâ, Oldilkden sonra dirilm eyi h a tırla tır. C anlandığırun alâm eti olm ak üzere çem enler baş gösterm eğe, toprağın sathi yeşerm eye başlar.
Ddne toprak İçre zahmet çekdiğîçün nice dem, S aş çeker, harmanlanır, a ra t/iş -i fjo sta ^ olur. E kinler davranır, ta rla la r yeşil b ir deniz gibi dalgalanır. Sinesine ekilen bir tohum u, toprağın bir m üddet saklam ası, em r-i İlâhîyi alm aksızın onu m eydana çıkarm am ası da, yine em inliğinden ve H akk'm ferm ânına gereği gibi itâatlndendir.
510 ﺑ دا د
ﺟ ﺎ د ى وا
S ﺟ ﺮا د ى
دا د-
ون
رن
اﻣﺄ ﻧ ث
ﺑ ﺮ ئ
اً ن
ان
An cevâdî ز. ةذcemâdî râ bidâd> in haber hâ vin emânet vin sedad, ٠ ٠ saliiy-yi mutlak olan Ccnâb-1 Hak, toprak gibi bir cansıza, bu haberler ؛anlamak ve bu kadar emin ve doğru olmak hassasım vermiş, onu cansızlara mahsûs bir İdrâk ile yaratmıştır.»
511 ﺑ ﺮ
ﻛﺎ ش
ا ﺟﺎ و ى را ﻛ ﻨ ﺪ
ﴐﺭ ﳖﺮﺍﻭ.١ﻃﺬﻻﺭ .ﻛﺮﺩ
Her cemâdî ra küned jazleş habirr A h la n râ kerde kahr-î ö darir. .Fazl u keremile cansızı habir v . müdrik kılan Allah, kiliyle de bâzı akliları kör eder.» ( 12 .1
3u
S â re-i
Rûm :
so.
kahr u ce-
M ıilı’ım ytı ، .u k ld t ii , )j ؛l ، n u k in ivil d e l i d i r ، ı k ، n ı d t ı n
V ftjn n u h « n ٠،؛،
1، ﺀا
1 İH . 1 .1 ( I I :tfikun C L 7 . . ، karıştırılıp bulunacak ik . .١. ; ل ' {د1 ا ؛ ﺀ.-, ؛1 ا ا vehminde ، آ، ا !umulur, burum İçin birçok, paralar sai'hılıımırdu, l٩ ٥ 7îet-، 1'ir'ln burudı a kjmyiltkm bahsetme ؛؛0 ذا لİnandığından (k-,■;ildir Şöhretine ،)؛،..!, 11, ﻟﺬﺓﻏﻼﺍﻝ.olarak irud eylemiştir ,-sarı'atmı bilenler, mâdenlerin m illiyetlerini degiştirebiliıh miş: bu kudreti de kimyit aâyesirıdc bulurlarm ış ٥ kimyâom sıkılırı،1 I.■I Kulunsa ve 0 ilim, hakiki İtibâr edilse bile, kudret-i tlâhiyye kar;-.ı:>u، ıl ,-?ehemmiyeti yoktur, Kudretuİİâhı temsil İçir، misâl olama Keza, simyâ denilen bir ilim v arm ış Bunu bilenler, hokka ''.. ؛,lil I :.bilinden birtahnm hünerler yaparlarm ış 'Halbuki simya ve sihir ,-.il ler. Pey gam berlerin m icizesi ve evUyânm kerdm eti karşısındö III, I ٠: der. M ısır sihirbazlarının, yılan şeklinde gösterdikleri ip ve degr ،،'؛.I l٠ âsây-1 M ûsâ'nın yutm ası gibi, in sa n la rın h â r ؛kul'âde bulduklar، ...ilil....). I da, sihri de tesirsiz bırak an m li’cize ve keram et, şüphesiz ki 1: s ا .bûl etm iyeesk derecede, onların fevkindedir, o fev k a lâd e kudret I veti, ku lların d an bazılarına İhsân bujm ran ise, Hak âübhânehı'ı .■٠■ - ا. lâdır, O ؛1.11de, kim ya ve sim ya gibi m evbUmlarm, e hakikat ; :1111!؛., huzûrunda ne degeri olabilir ؟ ٠n
5,15 ذ ك ﺛﺄ ﺳ ﺖ
زﻣ ﻦ
ن ا ﻛ ﻌﺘ ﻰ١
ﻳ ن داﻳﺎى د ﻟ ﻲ ر ﻫﻧ ﻰ ﺧطﺎﺻت
in ًةااﺀ'ﺀgüften zi inci? lerk-î s'ercistj K m fkVil-t hent؛؛. ٩ﺩ- ﺍﺃHest"؛, ."hatast Benim bu senâkârlıgım, terk . . ؛senS demck.br, ".d arjik ise lıâtadır
Zfra varili لﺀ ا.،اا,)ا
,Hazret-i P ir Efendimiz, Hakk'm setıâsına ve ham dine dair, bizi İL kikatler sdylernişdi, burada da diger bir hakikatin beyânı İç؛:, buyulu yor ki: Benim bu .؟dileri söyleyişim seııâya terk demek olur Niteki ؛ Aleyhissalâtu Vesselam Efendimiz de, m&âler،: «iTn Ruhili; ben « اﺀاااا... ytk medh u seııâyı yapamam. Sen zâtini „asil sena etmişsel i،yles؛ıi " ا yıırmtıştur. AllSh.a karşı hamdden âcz, en bUyuk hamd okiugil gib ،: ؛,' 11,1 dan âcz de en biiyilk senlidir. Bundan başka *B(؛i;-ıji-u:u ki, ser . ؛.îbyidiiıı anlıyorum ki, sen bO ylesir vârflnd ،? ؛t ؛١ ،٠ r،nkl ،.i r , n e f d n e illin ;.İdrâk, hattâ vücûd '.'ermek vehmine d. uiııt Jkdhuk Senin varlık vehm inde hu ١ ١ muşıı،ı» <"١)،١ ilil pıııuıhıJır ItJ, lifin «>؛,!،'، h ; ؟bir günnlı kıyâs edileni,.*. }■ :، '.. ا. ' ا ا ا ا، ا., اذأVIU hk '.' ا ا، اا اا.' kap tlm ak d ır .
Ü
Ü
Ü
I İ I I
den FlUdür cdccek sesleri VtJ b''i':u؛an işiiehnmrk it.'ln, kliİEık.a sıhhat vs ؛.ckimot biuiiin;ijici]r, t.T'.izü ;■:(irıı.tyı.r ؛bir ؛■؛dam , ﺋﻐﻌﺎﺀاﻳﻞ٠ vasi tasiyle hafi؛؛ ohhiiirse de , مﻧﻞ؛aağır, husûsiyle anadan dogma sağır. konuşmayı fc؛؛f . ؛؛rEiiSme؛: .de dilsiz k a lır Bir kulağın ة ة ﺣ ﺊve U2VÎ kL 5 ؛5 i'mu, sâ bibini , اأذﻋﻠﻞkonusm akdan hile 1 -m ahrum ederse, m aneviyâtındaki noksan iia, yine sdlıihini. m anay: aııia m akdan VI ؛hakikati idrak .etm eliden geri U r . Z aten 0 gibiler, her yönden şekâvete Liğrarmş olaıılaı-dir. tJ d a r a k،vş ؛٠öy]oni !؛:cek sözlerin fayda ؛: y o k tu r , ؟-anki kalbleri olsun, k u la k la r n lım , şekavet dafiigasiy le m ühürlenm iştir. Binaenaleyh : ﺕ \’,âye I
yare karşi m ii efgân eylem ıe
j
R vr
y a r e r ﻩ> ؛
١ı t
h ٠ R\ b i r
h \ a y > ؟. ؟ﻫﻶﺍ,
,tasv irin e uygundurlar. ö y lelerin e feakikatden ve m ârifetde.n bahsetm ek ehliyetsiz olan lara hikm et tâlim ine kalkişm aktkr k i . ، ؛ram an, hikm -:؛؟ ,zulm edilm iş olur. F a k a t İşitme zevki kusursuz .la n bir kimse; küleğiyle fenı-i ' v r İnsân-i kâm ilden ؛؛.jitecegi sözleri iyice duyup a n la r sohbetin feyzi ve A llâh ln tevfikiyle eşyânm h a k ik a tin i , ؛؛-ürür ğöu d ere .cesine Liknnr Ehlinin mdlühmdur ki. tarikatde liri ةا؛ﺀجva ؛-d:r. Biri hizmet, digeıı sehbctdi:'. Riiاأ:ت- hizmet de, sohbet feyzme ndil oiabiimelt ؟؛indir
İk te u - İ ﺏ.\١ ﺝ٠ﺍﻵﺀﺍ' ﺍ٦ ﺕ: . ا ﺀة, ذ؛ân birlikdc bulunm ak, kendisine yiit sene tak v a tizerc yaşamak flfı،١lıayiTİıdır„ d e r . ؛[ذ1 1,Eİ'İ I١ ' iyye şerefini ik tisö l'‘ebe١ e tm g . ؛an b a h tiy a rla ra (AshabJ deniliyor. :.■iLİbarek isim leri, iler vakit hürmeti،-- flüidı;.alkili ■: ؛srılıüm) diiâkiyle yâdediliyor, lia lt.u k ؛onlaı'm : ؟indi ', ٠ ser-ıfdeiL p sk az istifâde etmiş. h a t ؛ö İslâm;، girip de bir a k i t .nam az klim adan şehâîkke erm iş olanlar da y a rd ir H .zret-1 M ev İtinâ ؛H akk'm feyziyle rniisteid bir kulağım, görür güz ^ derecesine, bir taş piirrasjm ;: da . h e r i y y e t m ertebesine yu.nselebilec gini s t ؛hedik. ؛، sonra. İlâhi senâya dör-ert'k diyar k i ; 514
ا٦ ﻳود ك٠ جI* ﻳ ﻬ ﺎ ل[ل؛ أ: «:„■ ■ش ﺟم ﺑود
ع ; ا٠ل
K h ı ı y â üâ : İ s t ،' ؛£. ﺀ غ: ي; ةJ،‘،m ؛/..,.
ﺩﺁﺟﻶ١ﻷﺉ'؛ﺓﺫﺍ ﻛ ﺄ ﺓ٠ ﺃﻡ ﺃﺓ٠ olepcd ﺍﺓﺓ٦ﺓﻷﺍﻡ. “ .-١١li١hj k lı ١١y â y a p ı t ı d ı r , o 'n a A llâ h j P e y g a m b e r le r in e
değeri olabili
k i ١٢ş: k im y â n m 1 : 1" ı b c i i i H i l j 'c t ' ؛y a r d i r
j ، ؛L '،'،- ؛z e ئ ﺀ ﻷ ؛
e d ic id ir .
O n;، k a r ş ı S r.ro ٦' ل اااﻟﻞ
n;
i■ı؛؛-,ı «e ٥١ı o bıoayed nısi bûd Çist hesti ppîş-i îş j 6 kür kûr û kebûd. kebûd. O ؛hestı
517 ^ U<T ıs■
^ $ 4 ١٠^
١J ‘V "J5٠٠
Ger nebûdî kör $z6 bûgdâhtî Germîî hurşîd râ bişnâhû . .
٠
f f i ٥
؛t
t
؛
s « î ٥
٥
؛r
. ٠•٠ ٠ ~
518 tH & i j f *J ■? * ١ tS s jr' JJ J -<
٠ ?؛؛t -
j^ ؟
،5 "
Ver nebûdî 6 kebûd ez ta’ziyet ...Hey füsürdî hemçü yeh in nâhiyet sil
«“ —
٠٠ ، ، «
. A
*؛، oâbiy٠de ٠٥■
،■؛٠ §
32 S
B İR İN C İ K İT A B IN S O N U
؛—؛
----------
* Ş E R H ‘ İ M E S N E V İ» XIII üncü asır Anadolu’sunun huzursuz toplu luklarına İlâhî heyecanın, saf îmdmn, rabbani aşkın kapılarını açarak onları huzûra ve kurtuluşa götüren Hz. MEVLÂNA’yı ve ölümsüz eseri MESNEVİ’yi; hakikatiyle tanıtan bir külliyattır. Ruhen hasta ve yaralı bulu n an bugünkü nesil٠ lerimizi de ALLAH’m izniyle kurtaracak, yeni b r imdn, aşk ve heyecan devrinin temellerini atacak nitelikte olan MESNEVİ’yi akıcı bir üslûbla şerhe٠ den bu eser, şu anda yeni b ir nüshası ile okuyucu٠ lanmıza ulaşmış bulunmaktadır. ٠
Aynı şekilde intişâra devam edecek olan bu müstesnd eserden ve Cenâb-ı Pir’in ruhâniyyetinden bütün okuyuclann müstefid olmalarını temenni ederiz. ŞAMİL YAYINLARI
J