Mesnevi şerh, tahirul mevlevi 06 (3 992 5 095 nl beytler)

Page 1

M E V LA N A

C E L A L U D D IN -I

R U M İ

MESNEVİ Terccm c ve Şerheden T Â H İR -U L -M E V L E V İ

C İLT :

2

K İT A P : 1

Ş A M İL Y A Y IN E V İ . K lo d fa r e r C a d . N o .8 T ü rb e

- IS T A N B U L T e l . : 28 40 51


Tâhir’ül Mevlevî (d. 13.09.1877 - ö. 20.06.1951) Şair, yazar, Mevlevî Dedesi, mutasavvıf, müderris, mesnevt-hân, gazeteci, ve edebiyat tarihçisi.

،»■

Osmanlının yetiştirdiği son dönemin en renkli kişiliklerinden birisi olup, Osmanlı ile Cumhuriyet nesilleri arasında adeta bir kültür köprüsü vazifesini görmüş âbide şahsiyetlerimizdendir.

]

٠.

• Hz. Mevlânâ’nın Mesnevîsine merhûm Tâhirü'l-Mevlevî kadar güzel yaklaşan ve anlatan olmamıştır. • Ömrünü Hz.Mevlânâ’nın düstûrlarına bağlı kalarak yaşamış, Mesnevîye nüfûz etmiş bir âşıktır. • O, Mesnevî’yi bilen, yaşayandır. Onun elinde Mesnevî, Kur'ân ve sünnetin aynasıdır. Ona göre Mesnevî, Kur'ân’ın içi ve özüdür. • Mesnevî’nin güzelliklerine, inceliklerine bu şerh ile daha bir farkına varacak Mesnevî’yi tekrar tekrar okuyacaksınız. • Mesnevî’yi kanalından şaşmadan, şaşırtmadan Müslümâna sunan sağlam bir kaynaktır. Ehl-i Sünnet akîdesinde Mevlânâ’yı öğrenmek isteyenlerin okuyacağı bir Mesnevî’dir. • Tâhirü'l-Mevlevî’nin ömrü kifâyet etmediği eksik kısımları talebesi Şefik Can (d.1909- ö.2005) tamamlamıştır.


İÇİNDEKİLER Savîa M r.n. vi ikinci cildinin geciktirilmesi hikmetlerinden bazılarının / Oı'ı١ ٠ ٠ ı• (U.A.) in hilâfeti zamanında• bir kimsenin hayâli, yani kasındaki beyaz kılı Ramazan hilâli s a n m a s ı........................... 43 l١ ،ı yılan tu tu , oynatanın, diğer b ir sanatöaşmdan b ir yılan çalması 51 11/ Isa ılı. yol arkadaşlığı eden kimsenin Cenâb.ı Rulıullah’dan bir 1 ilam kem ikleri diriltm esini islemesi .................................... 53 Itır K٨f ٠ ı١ ‫ ؛‬n hayvanına bakması için hizmetçiye tenbihte bulunması, hizmetçinin de Lahavle d e m e s i...................................................... 53 !)،ılkı i cad hususunda A llah Teâlâ’nın meleklerle istişarede bulun. ٠. .......................................................................................................... 3 I )inleyenin, hikâyenin sûret-i zahiresini dinlemeye olan m eyli dolay isiyle fıkranın mânâları kapısının kapandığı beyânına dâir 73 Tckyo hizmetçisinin sofiye ait merkebe bakmayı taahhüt eylemesi ve sözünün hilâfına hareket etmesi, yani bakmaması . . . . 77 Kâfinin merkebini kârvan halkının hasta s a n m a la r ı......................... 38 Pâdişâhın doğan kuşunu köylü b ir kocakarının evinde bulması . 113 Şeyh Ahmed Hadreveyh’in alacaklılarına ilhâm -ı İlâhî ile helva ratın a lı n a s ı ..................................................................................... 133 ü lr şahsın bir za h id i: Çok ağlama k i kör olmayasın diye ko rku t­ mak istemesi ............................................................. Isa Aleyhisselâmm düâsı ile kem iklerin dirilm esi hikâyesinin tamâmı ........................................................................................... 159 B ir köylünün kendi sığırı zanniyle karanlıkta arslanı kaşıması . 177 Sem..' yapmak için misafirin merkebini sofilerin satması . . . . 181 Kinli ılellâllarım ıı bir m üflisi şehir etrafında teşhir vc ta 'rif etmeleri 201 Zlndımdukllet'in kmiı vekili huzurunda o m üflisin elinden şikâyet H tıırleı I ..................................................................................... 31١

11

ı

ı

ı:‫؛‬ı

b

24 28 29 32 34 39 41 47 59 69 15580 82 91 93 103 108


S a y fa

Müflis kıssasjnm bakiyyesi

..........................................................213

112

Töhmet dolayısiyle anasım öldüren b ir şahsı, b ir kimsenin ayıplaması ......................................................................................2(:133‫ا؛‬.‫ا‬ Kil- pâdişâhın yeni satın aldığı ik i köleyi im tihan etmesi . . 284 145 Pâdişâhın 0 ik i köleden b irin i bir yere göndermesi ve diğerinden bâzı şeyler s o r m a s ı ........................................................................ 292 149 Kölenin lıüsn-ü zanm dolayısiyle arkadaşının vefakâr ve sâdık olduğuna dâir yemin e t m e s i ...................................................... 203 154 Pâdişâhın has bir bendesine şâir etbâın hasedetmesi . . . . . 344 175

KlRİNCf KİTABIN SONU


E h l i n i n m a l û m u d u r k i M e s n e v î- İ Ş e r îf , H a z r e t- i M e v J â n â ’n ı n s e v g ili h a lif e s i H ii s â m ü d d i n Ç e le b in in t a l e b i ü z e r i n e t a n z i m e b a ş la n ılm ış . C e n a b - I P i r s ö y le m e k v e Ç e le b i H a z r e t l e r i d e y a z m a k s û r e t i y l e b ir in c i c ild i H ic ­ r i 660 t â r i h i n d e t e k m i l e d ilm iş ti. O n d a n s . n ı a Ç e le b in in h a r e m i v e f â t s ttig i, k e n d i s i d e m a 'n e v i b a ’z -1 t e c e l l i y y â t a m a z h a r o ld u g u c i l i e t l e M e s ­ n e v i t a h r i r i y l e m e ş g u l o la m a d ı. J k i s e n e s o n r a , y â n î 662 t â r i h i n d e y in e o n u n m U r â c a a ti ü z e r i n e i k in c i c ild in t a n z i m i n e b a ş l a n ı l d ı . N â z ım - ı â lîs i. ٠ c ild in b a ş t a r a f ı n d a b u g e c i k m e n i n s e b e b l e r i n d e n b a h s e d i y o r v e ş ö y le b u y u ru y o r: ‘ Ş u ik i n c i c ild in g e c i k t i r i l m e s i i l i k m e t l e r i n d e n b a ’z ı l a r m m b e y â n ı k i, e ğ e r b i r İ ş t e k i İ lik m e t- İ i l a h i y y e n i n h e p s i k u l u n m a 'l û m u o ls a 0 İş in f a y d a l a r ı n d a n v e 0 İ ş te n â c iz k a l ı r . . V e H a k k i n n ih a y e t s i z h i k m e t l e r i o n u n i d r â k i n i h a r â b e d e r d e o İş le m e ş g u l o la m a z . H a k T e â lâ so n su z h ik m e tle r in d e n b ir m ik d â r ın ı y u l a r y a p a r v e 0 v â s ı t a i l e o İ ş in İ c r â s ın a ‫ ؟‬e k e r k i.

0 k u lu n

b u rn u n a

E g e r o İ ş in f a y d a s ı n d a n h i ‫ ؟‬h a b e r v e r m e s e 0 k u l k ım ıld a n m a z . Ç ü ıık i k ı m ı l d a t a n , y â n î i n s a n m k a l b i n e h o ş g e l e n s â i k v e m u h a r r i k , y a p a c a ğ ım y a p m a k İ‫ ؟‬i n i n s a n l a r ı n n a s î b l e r i n d e n d i r . V e e g e r o İ ş in i l i k m e t i n i A l l a h , k u l u n a t e m â m ı y l e b i l d i r s e y i n e k i . n n ld a n a m a z . ' N a s ıl k i d e v e n i n b u r n u n d a y u l a r o lm a z s a g id e m e z , y u l a r ‫ ؟‬o k b ü y ü k v e a ğ ır o l u r s a d a ç ö k e r.»

‫\ ﺧ ﺮ \ ﺋ ﻪ وﻣﺎ‬: X

j;k

,

‫ ز ﺛ ﺊ‬٠‫ ذ‬١‫و‬

٠ ‫ ﻗ ﺮ د ذ د‬٠‫' ﺑ ﺂ ﺋ ﻬ ﺎ ة‬ Y â n i : « ( i n s a n l a r ı n m u h t â c b u l u n d u k l a r ı ) H i‫ ؟‬b i r ş e y y o k t u r k i. o n u n


,،،ıziııcltîl bizim ‫ا؛‬،٠1‫ أ ا‬١‫؛‬/ ‫ا‬1‫ أ أ‬1‫( ااااﻵأاااا‬yâ)ıi icltl ،، tekvini ettir ü irâdemize l‫؛‬ibı’ bulunmasın) Ve ٠٠ şt’.v'i ııiii'ltım ınikdârıı Riire iıızâl eder, yânî velir iz .

.klukadderdcn ne ،azla, ne de eksik olur)).»

Alkıh’ın Jıikmetlerıttden bir parçasının kula bildirilmesi sebebini Haz‫ ا‬t i Mevlâııâ, bu Âyete istinâd ve onunla isbSt eyledikten sonra diyor ki : *Toprak, su olmayınca ‫؟‬amur ve kerpi‫ ؟‬olmaz. Su çok olunca, yân‫؛‬ ‫؛‬:)mıurıın kivâmmdan fazla bulununca da kerpiç olmaz, her şey nisâbm،1:1 ve mutedil olmalıdır. ve

Allah semâyı yükseltti ve adâlet terâzisini koydu. Hadiste de : “Gök a d a le tle k a im o l d u » buyurulmuştur.

y e r

٠٩llah, her şey’i mizan ve ÖİÇÜ ile, yân‫ ؛‬herkesin kabiliyyetine göre verir, hisabsız, mizansız degil... Ancak hilkat, yâni sûret âleminden ma'is vı.v.vâte tebeddül etmiş bulunanlar ınüstesnâdır ki 0 müstesnalar enbı.ya ve evliyâdır. “Allah, dilediğini hisabsız sUrette, (yânî maddeten ve ma'ııen) ıııcrzıık eder.» Nazm-1 Celilinde haber verildiği üzere, kendile٠in.' olan Atâyâ-yı ilâhiyye hisabsız ve mizansızdır. Bunu tatmayanlar bilmez, Kııbiyâ ve evliyâmn ilesapsız nimetlere nâil olduklarım 0 ni'met،1.11 kılmamış olanlaı. anlayamaz. Jllri : Aşıklık nedir? diye sordu. Benim gibi olursan anlarsın cevâ٠ illin verdim. Aşk ve mahabbet hisabsızdır. Çünki denildiğine göre, hakikatte Ilfikkm sıfatıdır. Aşk.ın kula nisbet edilmesi mecazdır. Allah'ın kulları .،tveı olması temamdır, hakikattir. Kulların Allah'ı sevmesi ise Hakkin muhabbetine nisbetle nerede kalır?» Mâidtî sûresindeki bir Âyete işâret buyuruluyor. Hayât-ı Peygamberide, vahy kâtibi Abdullah bin Sa'd'ın mürted olması gibi, ufak tefek ! :،٠٠، ،r.idâd vak'alan olmuştu, irtihâî-i Nebeviden sonra Esved-i Ansi, Mıiseyliıııe, Tuleyha ile Secah gibi yalancı peygamberler çıkmış, arablıırluı liir kısmı lıımları tasdik ederek mUslUmanlıktan dönmüştü. Ba'zılnn ila : Namaz kılarız, oruc tutarız amma zekât vermeyiz demeye kalkışmışlardı. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü aııh)in devr-i hilâfetinde 1,11 bâdire halledildi. Bdyle bir vak'a geleceği lisân-1 Kur’ân ile evvelce haber verilmiş ve 1,11 Âyet-i Kei'ime Aleyhissalât Efendimizin ihbâr.ı gaylj husûsundaki mu'cizelerinden liiri bulunmuştur. ‫ ﺍ‬1‫ ﺍ‬s٥r.l JJicr : 21.

:‫؛‬


‫ب‬٠‫ ﺧ ﺴﺘﺌﺬ ﻫﻔ ﻲ‬١:‫ا\ﻏﺎاذغ‬ ‫زآؤه‬١‫\ذق;ىﻹﻣﺬ‬٠‫ ﺷﺒ ﺮﺗﻐﻪ دﻣﺠﺶ‬١‫ﺻﺐ;ذ‬ C e ııâ b .1 H a k b u y u r u y o r k i : Y â ı ı l : « E y î m â n e tin i‫ ؟‬o la n la r ! i ç i n i z d e n h e r k i n i d in in i t e r k e d e r d e î . ü r t e d o l u r s a A l l a h ’ı n d in i y a r d ı m c ı s ı z k a lm a z . A lla h , y a k ın d a b ir k a v ili g e t i r e c e k t i r k i, A lla h , o n l a r ı s e v e r , o n l a r d a A U a h 'ı s e v e r l e r . O n la r m ü ', m i n l e r e k a r ş ı m ü t e v a z ı ’ k â f i r l e r e k a r ş ı d a s e r t t i r l e r ‫ ؛‬.» A l l a h '111 s e v d ig i v e A l l a h 'ı s e v e n b u k a v m i n Y e m e n lile r ,

İrâ n lıla r,

y â h u d E b û k l û s e l ’e ş 'a r î ile a r k a d a ş l a r ı o ld u g u s ö y le n ilm iş , lıa ttâ b u A y e tin n ü z u l ü n d e n s o n r a S a l l a l l a h ü A le y h i v e s e l l e m H a z r e t l e r i n i n E b f، M ü s â 'y a İ ş â r e t l e * O n la r, b u n u n k a v m id ir » b u y u r d u ğ u r i v â y e t e d ilm iş tir . I r â n l ı l a r l a y a p ı l a n K a d i s i y y e m u h a r e b e s i n d e k i İ s l â m a s k e r i d i r d iy e n lo r d e o l m u ş t u r . İ b n - i A b b â s ile H a s a n B a s r i 'y e g ö r e is e H a z r e t - i E b ü ٠ Inekir v e m i i r t e d l e r h a r b i n d e b u l u n a n m u h â c i r l n v e e n s â r d ı r . B u n u t a 'y î n v e t a h d i d e t m e m e k d a lla d o g r u o ls a g e r e k t i r . Ç iin k i z a . !İlâ n ım ız d a b ile e c n e b i m e m le k e tle rin d e î m â n a g e l e n l e r o ld u g u g i b ‫؛‬, m e m le k e tim iz d e y a ş l ı b a ş lı b i r g U rU h u n a s r i g ö r ü n m e k h e v e s iy le k a l ı b k ırı v e k a l b l e r i d e ğ iş tiğ i h â l d e s ü t ü te m iz b a 'z ı g e n ç l e r i n n a m a z a d e v â m e t t i k l e r i , b a ş k a l a r ı n ı n R a m a z a n d a â l e n e n . y e m e k y e m e l e r i n e v e C ig a ra iç m e le r in e r a g m e n 0 g e n ç l e r i n c â m i l e r d e b u l u n d u k l a r ı v e o r u ç t u t t u k -

o

l a n i f t i h â r ile g ö r ü l m e k t e d i r , h â ld e b u n la rın k a v in d e n o l d u k l a r ı n d a ş e k v e ş ü b h e y o k t u r .

d a A l l a h ’ı n s e v d ig i o

H ü lâ s a : H e r k i m o lu r s a o ls u n , A l l a h 'ı n k u l l a r ı n a m a h a b b e t i , o n l a r m A l l a h 'a o la n s e v g i l e r i n d e n ‫ ؟‬o k y ü k s e k t i r . Ç ü n k i m a h a b b e t S ı f â t -1 J lâ h iy y e d e n d ir . E l l i e t t e H a k k i n s ıf a tı, k u l l a r ı n s ı f a t ı n d a n b ü y ü k v e e k m e ld ir .

3992 ‫اﺑ ﺮ ﺛ ﺪ‬- ‫ﻣﺪ ل ا ن ﻣﺜﻨﻮى‬ ‫ﺧﻮن ﺋ ﺮ ﺛ ﺪ‬

I

‫ﻣﻬﺘﺘﻰ زﻟ ﺖ‬

" Ş u m e s n e v i n i n n a z n u b i r m ü d d e t g e c ik ti. K a n in s u t o lm a s ı iç lıı b i r m ü h le t h â z in id ir.»

(‫ ﺍﺓ‬Sı١r٠i M‫آ‬،‫ ﺀاﺀ؛‬: 54. :1


t'.îlâb-ı Hakkin ilil t .‫< ااا‬1‫ ا‬٠ ( -ıVİüohhir) dir ki her şey'i zamân-1 mu kiddernıe te'l١î‫ ؛‬٠r. Hır (Kili.) yânî «Ol» emriyle cihanlar vücûda ge-،ed irmek Kudret، -‫ ؛‬,llâhiyyvsine güıe ehemmiyyetsiz bir şey olduğu halde -lukıu.ît-1 siibhâniyyesi, her şey'i münasip zamanına bırakır, kleselâ Kâi Iiâlı altt gün.do yaratmıştı. Bu altı gün ise kulların hısâbıyle altı bin sene utar،, ‫ ؟‬linki Evyâm-1 ilâhiyyenin bir güllünün bize göre bin sene oldu, ‫ اا;ا‬.Kur’ân'da beyân 'Duyurulmuştur Mcsneyi nazmının iki sene gecikmesi de Allah'ın hikmet-i bâligası -silidir, Cenâb-1 Pir bu gecikmeyi kadınlardaki hayz kaninin süte ta'..، Imvvfil etmesi İ‫ ؟‬-in s aylık bir mühletin geçmesiyle, yânî gebe bir kadı ilin hami müddeti tamâm olup ‫ ؟‬ocuğun dogmasıyle temsil ve İzâh ediyor ,

3993 ‫ﻓﺮﺯﺩ ﺭ‬

٠‫ﻣﺨﺖ لﺀ‬

‫ ﺩ‬١‫ﺍ ﺯ‬٠

٠l:.v sidik; senin bahlın yelli hir çocuk doğurmayınca kan, tatil süt

«.ı d .ıtu z , 1. 11.111 iyi dinle Kadında kanin süt hâline girmesi, ‫ ؟‬ocuğunun dogmasına bagil oldu('‫؛‬٠! .',ihi ııa'nevl sütün zuhur etmesi de sâlikte (veled-i kalbi) denilen lı.dm d،۶ ‫؛‬umu۶ a bağlıdır) Saljkte bu ‫؛‬. hal zuh'âr edin٩ç mürşidinden ne I», .‫ اا‬،.٠١‫ ﺀ ا‬٠١’،‫ ا ل‬halayık'v"e*maâr'if sulunu emer ve 0 gıdâ ile heslenip mü‫ ا ا‬- ‫ ا ا | ا> ا ا‬.derecesini bulur ve melekut.» semfya''dahil olur d ı'ııeviyyât âlemine doğmak demek cin bu hâle tasavvufta «ikinci dm 11‫ ؛‬denilir ve isâ Alevhisselamm "iki kerre doğmayan melekUt-i se‫ ااا‬٠'‫ا‬.\':‫ ا‬giremez» sözüyle İstişhâd edilir, iki kerre dogmanın birincisi: Şu ‫ ا ؛‬،‫ ا‬،٠‫؛ ا‬.İlemiııe gelmek, İkincisi de ma'neviyyât âlemine girmektir llirinci cilt! Idesnevi'nin İkmâl edilişine kadar Hüsâmüddîn ‫ ؟‬,elebi İlazret-İ kîevlâııâ'nm maârifi sütüyle beslenmiş ve ma'ııeviyyât âlemine def n i ‫ ;؟‬sûretâ hareminin vefâtı, ma’nen melekût-1 semâya dühûlü ve -vahdet deryasına garkoluşu dolayısıyle. Mesnevi tahririne muvaffak ola ın m ıştı .

3994 ‫ﺣ ﺎ ا ! د ن ﺗ ﻔﺎ ن‬

‫ ن ﺿﺎﺀ ﻟﺤﻖ‬٠٠‫ج‬

‫ا ف‬- ‫ ﺗ ﺪ ذا و ﺟ ﺂ‬٠' ‫ا ز ر دا‬ ‫أا ا‬

..،:''‫ » ؛‬،

IIa k k m

z iy â s ı

ola» Ilüsâmütldlî

Ç e le b i,

n ı a 'n â

â le m in in

٠،‫»؛‬٠!،',, ‫ اا»ا‬âleıııe ،،'‫ اا‬٠‫<'ا‬٠‫؛؛‬1‫ا ا‬1،‫إ‬٠yâııi ٠<٠sııl١v»e geldi. mal١v»den.»

fe v .


v،cce M.lh٠...‫;؛‬nevi ‫زا;اا‬.‫ ذاااااا‬b:،:‫؛‬l،mıldı. :‫؛؛‬٠‫؛‬٠.'٠ ‫ﺑﻮد‬, ‫ﻟﻖ رﻗﻪ‬.‫ اذ ﺣﺘﺎ‬.*، ‫ﻟﻲ‬١.‫أا‬ ‫ث‬y! O L C i i ‫ا; س ﻏﻨﺠﻪ ﻫﺎ‬٠ ‫ل‬

«O, hakayjk nü'râcınn yitmişti. Onıın mııhatablıgı bahârı 0‫ا؛اااا‬.١' ‫اااا‬٠‫أ‬ .-la ma'rifet goncalar، açılmamış, yâl.î Mesnevi nâzının» dcvânı edilenin mi‫« ؟‬.ti -t,

v .t'f.

Hüâmüddin Çelebi, Hazret.‫ ؛‬iievlânâ-'mn ekmel-i hulefâsıdır. Me‫؛‬: neviye onun talebiyle başlanılmış ve nazm esnâsmda ona lıdâb edilmiş‫ ؛‬.ir. A.S1İ adi (Hasan)dır. (Hiisâmiiddin) ve (Ziydiilhak) İâkablarıdır ki söz, ımıhâtfıbm aıılayışma göre söylenilir. Avamdan biriyle konuşmak başkadıı-, âri‫ ؛‬kil ‫ ؛‬it ile söyleşmek yine başkadır, llat tâ buyurulmuştur k i : «Ceııâb.1 Hak, dinleyenlerin kimmeti mikdarı ١‫'؛‬.*ıı İarın lisânına hikmet ilka etler.» Yânî, cemâatin dinleyişi ve anlayı‫؛‬.‫ !؛‬,!٠٠ kadar yilksek olursa, vaizin söyleyişi de 0 nlsbetteaia olur. Cenâb-1 1‫ا‬:‫ ا‬III -klesnevideki 0 âlî beyânâtı da I-Iüsâmüddin Çelebi gibi ârif bir mııhâ labııı dinleyişindeki himmet sebebiyledir Ceııâb-1 âlevlân.â Mesr.. Vİ'IIİII dıger bir yerinde Çelebiye hitaben :

٠Şu söylediklerim senin anlayışın derecesindedir,

Dogru anlar ilil kimsenin hasretiyle ölüyorum» demiştir. Acebâ kîevlânâ, HUsâınUddin ?Çclebi'deıı daha yüksek bir muhâtab bulmuş olaydı neler söyleyecekti İşte Çelebinin istiğrak hâlinde bulunması ve Hazl'et-İ Hüdâvendigâr.'i muhâtab olamaması. Mesnevinin iki sene tatiline sebeb olmuştu,

3996

c٠ . Mesnevi şi’ıin i terennüm edecek eeng yeniden akord ،•dildi.» ‫؟‬٦ t ١ * * I U ١^<-

Yâni, Mesnevi beytlerini yazacak kalem yontuldu.


:‫ا؛ا؛ا‬7

jy

‫ اوواح‬،_.‫ﻣﺬوىده ﺳﺬأ‬

‫ ﺑﺪد‬: ‫ذﻛﺌﺸﺮوز ا ﺳ ﺊ‬١ ‫ب‬ «Rûhlarm cilalanmasın» scbeb .la n M esnevinin nazmına, onun av. det‫؛‬, yân‫« ؛‬sahv». gelinesi siftah giiııü oldu.»

Istiftâh, yâhud hâlâ kullanılan *siftah» esnaf arasında alış verişe başlamak ma’nasmadır. Eskiden miislüman esnaflarının bulundukları çarşıda siftah etmiş olan bir dükkâna müşteri gelince sâhibi: Ben sabahleyin satış yaptım. Kom‫؟‬um daha siftah etmedi, gidip oradan alin diye satış yapmamış olan kom‫؟‬usuna gönderir, din kardeşliği husUsuna bu sûretle riâyet gösterirdi. Şimdi ise müşteriyi komşuya göndermek degil, oraya giderken bende daha iyisi, yâhud daha ucuzu var diye ‫؛‬evirmek âdet hükmüne girmiştir. (Siftah)m asil olan (istiftah) da açılmak ve başlanılmak ma'nâlarmı ifâile eder. Şu hâlde 0 beytten yapılan terceme gibi Hüsâmüdd‫؛‬n Çelebinin sahv âlemine avdeti. Mesnevi nazmının siftah günü oldu, yânî 0 gün nazm-ı Mesneviye başlanıldı ma’nâsı. anlaşılır. 3998 ‫ﻭﺩﺍ ﻭ ﺭ ﺩ‬- ‫ﻥ‬٠‫ﺍ ﻉ ﺍ‬- ‫ﻣﻀﺒﻊ‬ ‫ ﺫ ﻭ ﺩﻭ ﺑﻮﺩ‬٠‫ﺍ ﺩ ﺍ ﺩ ﺭ ﺋ ﻌ ﺪ ﻭ ﺫ ﻯ‬ “ Bu ticâret ve istifâdenin başlangıcı tâ rih i Hicrî 6B2 senesinde idi.»

Cenâl?٠ı Pir, Mesnevinin ikinci cildi nazmına başlanılması târih.ini bildirdikten sonra Hüsâmüddîn Çelebi'nin vasfı dolayısıyle ba’z.ı hakâyık beyânına şuru' ile buyuruyor k i: 3999

‫ر ﻓﺘﻮ ﺑ ﺎ زا ت‬.‫ﻧﺠﺎ‬٠‫ﻟ ﻞ ذ‬ ‫ﺑﻰ ا ز ﻛ ﻨ ﺖ‬٠‫ﻣﻌﺎ‬

‫ ن‬٠١

‫ ر ﻣﻴ ﺪ‬٣

“ B ir b iilb iil buradan g itti ve dogan kuşu oldu da benim kalbimdeki ma’îâ la rj avlamak, yânî beni söyletmek İçin avdet etti.»

‫ذا‬


Ih u a d a k ،

b u lb u l

١’‫ ا‬٠ ٠1‫ ا ا ا أ؛ ا ا‬١‫ ااا ؛إﺀ‬m a k s i l i ‫ ا ا‬، ٠‫؛‬،، ‫ ا ا ا‬٠٠٠٠‫ ا‬٠‫< ا ا ا ا‬.٠«٠! ' ‫' ا‬، '‫' ا ا ) ا‬.

‫ ا‬٠‫ ااا‬1‫ا‬

«I.âdişâlun bileği bu doğanın meskeni olsun. Ebcdiyycte kadar l.ıı l. ،٠ pı halka açık bulunsun.»

Ksk; padişahlar ava giderken ellerine deri eldiven giyerler, kuş avI ■\٠|» getirmek için terbiye edilmiş doğan, şahin, atmaca gibi avcı kuş­ lu ı bileklerine oturturlar, bir kuş görünce onu yakalaması için bilek• 1، ündeki doğanı" fırlatırlarmış. Cenob-t Mevlûnâ. doğana benzettiği Hüsâmüddin Efendinin rrtukui i . iiiim . Pâdişâh-ı hakiki bulunan Hakkın yed-i kudreti ve tasarrufu ol. t.ıtı .ma ve onun kalb-i Mevlânâ.dan çekmek suretiyle meydana getirdiği Mr ıı.i'vi’nm kapısının da ebedülâbâd halkın istifâzası için açık bulun. m. ı •ma duâ ediyor. 4001

‫ و ﺗ ﺖ‬۴‫اﻓ ﺖ ا ن د و ﻫ ﻮا و ث‬

‫ﻭﺭﺍﺍﳒﺎ ﺛﺮﺑﺘﺎ»ﺩﺭ ﺋ ﺮ ﻧ ﺖ‬ ‫ﺥ‬٠0 ‫ﺀ‬:?'١‫ ﺀ‬٢‫ﻉ‬٠٦‫ ﻻﺩﺀ‬İ «Jlcvâ ve heves ile şehvet, bu feyz kapısının âfetidir. Yoksa burada, VİUIİ Mesnevide şerbet İçinde şerbet vardır.»

Ki teşne âşıkların ma'rifet susuzluğunu giderir, onlara halâvet İÇİ11|||. balâvet ve lezzet İçinde lezzet verir. Lâkin şehvet ve hevâya mübtelû ııl.uılar ondan istifâde edemezler. L l '/ i 'i 4.02

‫ﺭ ﺿﺪ ﺍﰉ ﺀﺍﻥ‬. ‫ ﻥ دﻫﺎن‬I ‫ﰒ ﺫ آن ﺟﻬﺎﻥ ﺣﺎﻕ ﻭﺩﻫﺎﻥ‬٢ .'.‘:y sâlik: bu ağzı bağla, yân‫ ؛‬fâzla taânı ve ma’nâsız kelâmdan ilil" * 1. 1، et ki nğız ve boğazın 0 hakikat âlemi İçin gözbağı olduğunu, baddin.


‫ا‬1٠‫ اأ‬ziyâde ‫ اا؛اا 'اااا؟أ أ؛ل؛'ل‬.ve lüz.ınısıız yere söylenmenin o eihânj görme «.ye mâni’ teşkil ettiğini müşâlıede eyleyesin ‫؟؛‬-in d ir . Yaşamak, yemek İçin değildir. Yiyinti.. VÜ işletmek İ. ‫ ؟‬in mi'de ocağının âteşidir ki nisâbmda olması ‫' ؛‬,':'e k t ir . F a z la âteş, ocağın Iskarasmı eriteceği gibi teham m inden faz. ،,‫ ؛‬y e m e k de mi’deyi harâb eder. Hattâ makina ocaklarım dinlendirmek arasıra ta'til ederler, k'li'de ocağının dinlenmesi İ 11:111‫ ؟‬in de Ramazanda m i l ‫ ؟‬.tutmak farz» şâir günlerde oruçlu bulunmak sünnet olmuştur Söz imsâkine gelince : Sunun da lüzümu açıktır. Söylenmesi hoş i n i l m e y e c e k bir sözün agtzdan fırlaması, söyleyenin başına türlü felâ.! ‫ﺍ‬،‫( ﺍ‬I - g e t ir ir . Sundan dolayı Hazret-i kîüsâlıın şeriatinde (savm-1 kelâm y.ıiıjı s ö z orucu vardı. Cenâb-1 Meryemin kucağında Hazret-i îsâ'yı görüp -ile bu n e ? diye teacciib v e tahkir ile soran Yahudilere Meryem Aleyhes Y em ek ya şa m a k

i l d m a k in a s ım

ii'lâm. ‫؛‬

&

‫ ' ﻳ ﻶ‬٠;‫ﻟ ﺮ‬

Yâni, «I5،‫؛‬n Allah ‫؟؛‬ili savm-1 kclâıııa niyyet cttim, bugün kimse ile koıııışmıyacagıııl.» diye kucağındaki Rûhullah'a işâret etmiş» 0 da :

$

‫ ﺓ ﰉ \ ﺟ ﺄ ﺑ ﺆ ﻳ ﺬ‬٠'''‫"؛\ﺍﻝ ﺍﺫ ﺀ ﺏ'' ﺵ‬

I

Yânî, ‫ﻻ‬1‫ذ‬،‫ اا؛‬Allalıln kuluyum. Hal، sübhânchû bana kitab vermîş ve 1‫ أاا'اا‬peygamber kılmıştır«» cevâbını verince savuşmuşlardı. ekmelüt’،ehâyâ Efendimiz de : «Ma'nâsız sOybir kişi İçin güzel müsîüman olduğuna delâlet eder*

a ie y h i

lınmeyl ' buyurmuştu.

4003

‫ﻟﻮﻟﺔدد ز؛ﺋﺬ دوزز‬٠‫ىدﻫﺎن‬١ ‫ ﺭ ﺯ ﺯ‬. ‫ﻭ ﺭ ﻓﺎ ل‬٠"‫ﻭﻯﺟﻬﺎ 'ﺕ‬ «Ey ağız, sen hakikaten celıenııcın alevisin, ey Dünyâ‫ ؛‬sen de bir lıerzalı gibisin.» ‫ ) ﻭ‬i ‫ا‬ .‫آﺀ‬ Kur’ân’da ve ( ‫ ق‬Sür٠.٠s‫)؛‬nde bııyıırulııyor k i :

٠J» s٥،'٠l Mrrycm ‫؛<؛؛ ؛‬ ‫ا‬٠‫ ا‬Stili Movynn ‫ ؛‬:،(> ‫؛‬:


o

٠

A ‫؛‬-. ':.);٥ * ١ — (3

ü

v * , ٠y

.Yânî. «Elıl-i cehennem, cehenneme girdiktrıı sonra cehenneme dol -dun mu? diye soracağız. Cehennem de daha var mı? diye ccvab verecek ,ir5,» Ne kaçar günahkâr girerse girsin cehennem dolmadığı gibi ağız، .boğaz vc karın da ona benzer. Nc kadar yerse yesin bir türlü doymaz .Karın doysa bile göz aç kalır Vaktiyle Romalılar; yataklara uzanıp öyle yerler, bir çok yemek ­yedikten ve yiyemeyecek hâle geldikten sonra zorla istifra ederler, tek .rar uzanıp yine yerlermiş Berzah : Mâni’ ve engel demektir. Kamus Tercemesinde deniliyor ­ki: «Berzah... iki nesne arasında hacız ve hâil olan fasıla ve hicaba de -nir. Bu münâsebetle vakt-i mevtten kıyamete kadar, yâni Dünyâ ve Ahi «.ret arasında olan âleme ıtlak olunur ­Evet. Dünyâ ile âhiret arasında (Berzah) nâmıyle ve ruhlara mah sus bir âlem olduğu gibi Dünyâ da ayrıca bir berzahtır. İçindeki zıdların ­hakikatte karışmasına mâni' teşkil eder. Mevlânâ Mesnevî’niıı birinci cil dinde :

A ‫*؛؛؛‬

‫؛‬٠ ‫؛؛؛ ؛؟؛؛؛‬

Ayetinin tefsirinde : «Cehennem ve Cennet ehli olanları Dünyâda dükkân komşusu, hat­ tâ, bir dükkânda alış veriş eden kimseler gibi gör. Fakat aralarında bir berzah vardır ki karışmalarına meydan vermez6» demiştir. Meselâ bir memlekette müslüman, hıristiyan, yahudî, mu’tekid ve mülhid kimseler bulunur. Bunlar sureta ihtilât ederler. Fakat müslümanlar camie, hıristiyanlar kiliseye, yahudîler havraya, masonlar locaya gittikleri için haki­ katte biribirinden ayrıdırlar. Onların sûretâ görüşüp konuşmaları ve alış verişte bulunmaları hakikî bir karışma değildir. Buradaki berzah, din ve i’tikad meselesidir. Daha başka berzahlar da mevcuddur. Meselâ emzikli bir kadının bedeninde hem kan, hem de süt bulunur. Süt kan­ dan tehavvül eylediği hâlde süt olduktan sonra biribirine karışmalarına mâni’ olan bir berzah vardır. Kadınlarda maddî olan bu kan vc süt. mu­ kabil insanlarda ma’nevî kan ve süt demek olan nefsâniyyet ve rûhâniyvet hâssaları bulunmaktadır. (5. .٠١.

‫؛‬

: 30.

Sûre K a t S û rcl R ahm an

; 0‫؛‬. ‫؛‬٠


4004

«liy sâlik; eğer ihtiyatsız olarak kan, vânî nefsâniyyct tarafına bir adım atacak olursan senin sütün, yânı ıûhâniyyctin karışarak kana te. l.avviil eder.» Bur.a biı misâl gösteriliyor : 4005 f■‫؛"؛‬ ...٣٠

f .*‫ ؛‬c‫؛‬X

،!،٥■.)٠١٠٥

«Adcın Aleyhissclâm nefsin zevki için bir adım atmıştı. Onun yü٠ ■/،inden Cennetin baş sedirinden ayrılış, kendisine boyun halkası ol. muştu.» 4Ö0G

w J

،٠. ^

.-1^ ..^*٠

..Melekler, şeytandan kaçtıkları gibi ondan kaçtılar. Bir ekmek için ııe kadar gözyaşı döktü... Ma'lûm y a : Âdem ve Havvâ Aleyhimesselâm Cennetin bütün n i­ metlerinden istifâdede serbest idiler. Yalnız bir ağaca yaklaşmaktan ve meyvesini yemekten men’edihnişlerdi. Bu ağacın ne olduğu Kur’ân’da tasrih olunmamış, Tevrâtta ise «Hayr ve şer ilminin ağacı» denilmiştir. Muâmele-i zevciyyeden kinaye olduğunu söyleyenler de vardır. Buğ­ day ağacı olduğu meşhurdur. O şöhrete mebnî Hazret-i Mevlânâ «Bir ekmek için ne kadar gözyaşı döktü diyor.» Şirazlı Hafızın: «Pederim, cennet bağım bir iki buğdaya sattı. Ben de bir arpaya değişmezsem o babanın evlâdı olmamış olurum» demek olan beytinin ،‫؛‬öylece manzum bir tercemesi vardır : Bir i k i b u ğ d a y a c e n n e t b a ğ ım s a ttı p e d e r , S o y s u z u m b e n d a h î b ir a r p a y a v e r m e z s e m e ğ e r. 10


lâ fız ( ‫ ؛‬III

VI. o n ıs â lıııin

lıts b ı |

‫ أا‬٠ ‫ا ' ا ' ا‬١1١‫ا ( ' ا‬

‫اا]أ‬.١' ‫ 'اا‬.S .I/I..I S î v h î . ı t ’ h . ı l ‫ ااا'ا‬٠1 ‫ ! ا‬1، ‫ أاااااااا‬ı ı ı 'y r ;-

c h o ، ٠» n ‫ ؛‬٠ V٠ V U tS IZ

، \ ‫ا‬٠١h is s e lâ m ın

A d lin

; . ‫ ا | » ا‬، ‫ ااا‬، | «

‫ ااااا‬1، , ‫ا‬٠‫ ا‬، ‫ا‬

1.»‫ اا‬m e m n u ' ‫ اااا‬١١'‫ ا‬٠ 1‫اااا‬

ilil

1 1.11

‫آ'(اا‬.-., z e v k i

‫ ;؛‬٠ ; < ‫ا؛ا‬1 ‫اااﺀ ااا‬1‫ا ؛‬٠ ‫ اآ‬C e n n e tte n ç ı k a r ı ld ı . ‫'اااا‬1‫ ' ا‬1،1‫ ا‬I ■■■■-> ... ‫؛ل‬.‫ا اا‬,‫ ا‬. ‫اا‬-. H a v v a '-

‫اا‬.,‫؛‬١ ٠ ٩ ‫ﺛﻤﺪ‬1 ‫ ؛‬diiştü vc s e n e le rc e g ö z y a ş ı dük’ II .

4007

‫ﻟﻮد‬. ‫ ر ت‬٠‫ر ك ازﻣﻮ دردو د ب‬ « V â k ıâ k e n d is i n d e n s â d ır o la n g ü n a h , k ı l k a d a r b ir ( s a g î r e ) id i. L â -

٠،٠٠٠ ،٠ k ıl ik i g ü z d e ç ık m ış t ı.» İ n s a n ın v ü c û d u n d a k i k ılla r ın

b ir z a r a r ı o lm a z . F a k a t g ö z d e ç ık a c a k

" lıır .a m ü h im v e e l i m o lu r . O n u n g ib i b a ş k a la r ı iç in e h e m m i v y e t i o lm a -

١.m

o u f a c ık g ü n a h , H a z r e t - i  d e m g ib i H a l î f e - i İ l â h i y y e b u lu n a n b ir z â t

h a k k ın d a p e k b ü y ü k b ir ( z e l l e ) o ld u . Z c l l e .i A d e m

h a k k ın d a

ılır. O n la r a g ö r e A d e m

H ır is t iy a n la r ın

g a y e t g a r ib

b ir i.t ik â d ı v a r ­

A l e y h i s s e l â m ş e c e r e - i m e n m û a d a n y i y i n c e A lla h ,

" k a d a r g a z a b a g e l m i ş k i g e r e k  d e m . ‫؛‬, g e r e k n e s l i n i b ü t ü n p e y g a m b e r ­ im d e d â h il o ld u k la r ı h â l d e c e h e n n e m l i k y a p m ış .

Sonra

H a z r e t-i L û ,

I‫؛‬a b a s ın ın ( ! ) g a z a b ın ı t e s k i n iç in k e n d i s i n i f e d â e t m iş . M e r y e m ’d e n d o ğ ­ m u ş, b ü y ü y ü n c e ç a r m ığ a g e r i l m i ş v e ö ld ü r ü lm ü ş . B u f e d a k â r l ı k ü z e r in e

٠l٠.

C e n â b - ı H a k k ın m e r h a m e t i g a l e b e e t m iş , A d e m ’i, e v l â d

v e e h f â d ın ı

• u v e y le m i s . Şu

a c ib i ’tik a c la k a r ş ı b ir i ç ı k s a d a h ı r i s t i y a n l a r a ‫؛‬

— S i z i n î s â n e k a d a r h a y ır s ı z b ir e v l â d m ı ş , b a b a s ın ı n e d e r e c e r a ­ h a t s ız e t m i ş k i A l l a h : Ş u y a r a m a z o ğ l a n ı ö ld ü r d ü le r d e b e n i o n d a n k u r ­ ta r d ıla r !

d iy e , e v v e l c e

g a za b e tm iş

o ld u ğ u

b ü tü n

i n s a n l a r ı a f v e y le m i ş !

ılı.se b ilm e m n e c e v a b v e r ir le r .

4008 ‫ﺑﻮد ﺁﺩﻡ ﺩﺋﺪﺉ رر ﻧﻴﺒ ﻢ‬

‫ ﻋﻈﻢ‬. ‫ﺩﺀ ﻟ ﻮ د ا‬.‫ﻭﻯﺩﺭﺩ‬٠ ..Adem Aleyhisselâm, N ٥r-i Kadîm’în güzü îdi. Güzde ‫؟‬,ikan b ir k il hü.vük Ijir tliig g‫ ؛‬l١ i olnr vc o nlsbette ıztırâb ve rir .» II


،

‫ﺍﺍ‬١‫ﺃ ﺍ‬

: L û g a ttıı

‫ﻝ‬:‫ﺯﺍﺍ‬. ‫ﻻ‬٠'، ‫ ﺃ‬٠)٦.|

d e m e k t i r , A d e m v e e v l â d ı ، 1،‫ ﺍ‬- b ü t ü n m e v

.g ö r e b ile n o ld u g u İç in o n a in s a n d e n i l m i ş t i r H a z r e t -‫ ؛‬I ı 'r i .1 ( N ü r - i K a d iııı’iıı g ü z ü ) d e m e s i b u n d a n d o l a y ı d ı r .

4009

‫ﺛ ﻮ ر ت‬.

‫ﺍﺩﻡ ﺑ ﺮ ﺩ ﻯ‬

‫ﻭﺩﺭ ﺍ ن‬

‫ﻧﺮ ﻳ ﺜ ﺒ ﺎ ى ﻧﺨﻔﺘﻰ ﺳ ﻨ ﺮ ت‬

«Havvâııın teşvikiyle memnu’ meyveyi yiyen Âdem, yemeden evvel meleklerle meşverette bulunsaydı sonra peşîıııan olarak özür dilemeye tnccbur kalmazdı.» Ilazret-i Mevlânâ klesnevi’nin diger bil' yerinde meşvereti, gaib bit' şey bulmak İçin fazla mum yağmaya ve aydınlığı çoğaltmaya benzetir., Hakkında enır.i İlâhi bulunmayan bir şey İçin müşâvere farzdır. Kur’ân'da : «blaıısûs olmayan şeylere dâ‫؛‬r eshâbıııla müşâverc et» buyurulmuştur. Fakat müşâverc söylediğim gibi mefruz olmayan husûsât İçin olur. Yoksa namaz kılarken Kur'ân arabca mi okunsun, tei'cemesi mi kırâat olunsun diye müşâvere edilmez. Daha açıkçası meşverete tâbi' olan din İşleri degil. Dünyâ işleridir. ٠ da ehil ve erbâb olanlarla konuşulur, (Diyab Ağu) gibi, (Bati kadm) gibi akil ermez ve re'yinden istifâde edilmez olanlarla degil. 4010

‫ﻧ ﻰ ﺍ ﺽ ﺩ ﺍ ﺑﻮﻥ ﺍﺭ ﺛ ﺪ‬ ‫ ﻇﻞ و زﻛﺎر ﺛ ﺪ‬١‫ﻋﺌﻞ ﺟﺰﺀى ﺀ‬

«Fakat nefis diğer bir nefse yardım ederse cüz’î olan akıl, muattal kalır ve iş göremez olur.» 4011

‫ﻟﻮﻣﻴﺪﻯ ﺷﻮﻯ‬ ‫ﺛﻮﻯ‬

‫ ا ى و‬٣‫ﺟﻮﻥ زت‬

‫ﺧﻮرﺛﻴﺪى‬

‫ﺯﻱ ﺍﻳ ﺔ ﺍﺭ‬

«Yalııız kaldığın ve müşâvere edecek İJ‫ ؛‬r akı.l sâhibi bulamadığın ‫؛؟؛‬n üııı‫ ؛‬ds‫ ؛‬.zf٤ ğe düşcrseıı hakikat güneşine mensub b ir yârin, yâııî mü lebbi ve m üncvvlr b ir hurşldin sâyesine sığııınıalısın.» 11 ‫؛‬


4 0 12

‫ﻭ ﺍﺭ ﺣﺪﺍﻯ ﺭﺍ ﻟﻮ ﺯﻭﺩ‬٠‫ﺭﺀ ﺍ‬ ‫ﻭﻟﻮﺩ‬." ‫ ﺍﻥ ﺍ ﺩ ﻯ ﺧﺪﺍ ﺍﺭ‬٣

J K

G it vc çarçabuk İlâhî b ir dost ara. J»‫؟‬İ‫؛‬yaparsan A llah senin yar. J'I٠ ٩ ılııneıı olur .» 4 .1 3

‫ﺕ‬

‫ ﺭ ﺩﻭ ﺧ ﻦ‬. ‫ ﺩ ﺭ ﺧ ﻠ ﻮ ﺕ ﻧ ﻈ ﺮ‬٠‫ﺍ ﺛ ﻚ‬

‫ﺍﺭ ﺁﻣﻮ ﺣﺸﺖ‬3 ‫ ﰒ‬١‫آﺧﺮ ﺁ ﺭ‬ «Halvete g irip de Dünyâyâ gözünü kapanuş ve bu vâsıta ile lıakî" 0 halvete girm eyi yine ilil, dosttan öğrenmişlerdir.»

!،‫؛‬،،‫ ؛‬görmüş nâdir kimseler varsa da onlar da

Ustasız san’at, hocasız ilim öğrenilmediği gibi mürşıdsiz spyr ü sülük tle olmaz. Vâkıâ tarikatte (üveysî)hk denilen bir yol vardır ki. Veyselkareni (radiyallahu anh) gibi Resûlullahı görmemişken onun ma'neviy. yetinden feyz alması misilli evliyâ.yı seleften bir zâtın rûhundaıı ve ma', nevi terbiyesinden sâlikin istifâze etmesidir: Rieselâ (§eyh EbUlhasan-، llcrkam )) Bâyezîd.i Bestâmi kuddise siri'ûhümâmn rûhâniyyetinden feyz almıştır. Bahsi Mesnevinin dördüncü cildinde gelecektir. Lâkin bu nâd،ren vâkı’ olur. Onun İçin sâlike bir' mürşid-i liay lâzımdır. Tasavvuf kitablan okumak, onlardaki vesâyâyı kendi kendine tatbika kalkışmak ile lıakikate V U SÛ 1 miimkin değildir, hattâ dalâlete düşmek ihtimâli vardır. Bu hâl tıb kitablan mütâlcâsıyle ilekimlik etmek gibi olur ki hastalığın yanlış teşhis edilmesi ve muzır bir tedâvi yapılması 'yüzünden hastanın ulmek ihtimâli vardır.

4014

‫ﺧﻠ ﻮ ﺕ ﺍ ﺯ ﺍ ﻏﻴ ﺎ ﺭ ﺑ ﺎ ﺋ ﺪ ﻝ ﺯ ﺑﺎﺭ‬ ‫ﻫﺎﺭ‬.. ‫ﻫﺮ ﺩ ﻯ ﺁ ﻣ ﺪ ' ﻝ‬- ‫ ﻭ ﺟ ﻦ‬٠‫ﺍ‬

«Ilulvetc kapanmak agyârıı karşı olur, yâra karşı degll. l،ürk kışın g iy ilir, bahar mevsiminde degll.»

N itekim

!:‫؛‬


Kendi kendine lınk-eic )‫؟‬itip oturmak ve orada b ir takım tahayyUlât ‫؛؛‬،' uyuklamak, tıbkı v a lili sieak yünlerinde kürk giymek ve ter dökmek -gibi müniıscbetsiz b ir hareket olur. Evet. Seyr ii sUlfıkte liir halvet varılır ki şeriatteki «i'tikâhdan alınmıştır. l t ‫؛‬k â f: Cemâatle namaz klim an b ir mescidde A llah'a İbâdet niyyeti.vle oturmak ve Ila k ile meşgul olmak elemektir. Bu oturuş müddetle mukayyed değildir. Velev ki namaza yarim saat kala İ'tik â f niyyetiyle cânıie girip oturmak ve ezan okunup namaz kılınmasını beklemek İ'tikâ f sayılır. Bunu cemâate hatırlatm ak İçin Medine-i MUnevveredeki Meseid-i Nebevinin kapılara yakın direklerine (neveytii sünneteli’tikâf) yânî, ..sünnet olan İ'tikâfa niyyet ettim , ibâresi yazılı levhalar asılmıştı. B ilmem ‫؟‬imdi duruyorlar mi? Yoksa bid'at diye oııları da kaldırdılar mi? Cemâatle meselâ öğle namâzını kılıp da ik in d i namazım da klim ayı bekleyen kimsenin câmi'de bulunduğu müddetçe namaz kılmış olacagma dâir Kadis-i Şerif de vardır. Aleyhisselât Efendimiz, Ramazanın aşr-1 ahirinde, yânî yirmisinden otuzuna kadai' olan müddet zarfında Mescid-i Şerifin içerisine b ir çadır kurdurur ve onun dâhilinde İ'tik â f b .u r u rd u . Şei'îatin bu İtik â fı, tarikatte (halvet) adilli almış ve (halveti) nâilliy le b ir takını tarikat şu'beleri te'sis edilm iştir. H alveti ta rika ti şu'be،erinde yapılan bu halvete (erbain) yânî, k ırk günlük halvet denilir. Halvete girenin oruçlu bulunması ve ifta r esnâsmda az y iy ip içmekle riyfizat yapması şarttır. B ir de (halvet derenedmen) yardir k i mecliste halvet demektir ve sâlikin b ir mcclist-e halk ile konuşurken kalbinin A lla lı ile meşgul olmasıdır. Tabii, bu öbüründen yüksektir. Fakat lıalvet, b ir mürşid-i kâm ilin tavsiyesiyle ve onun nezâreti altında yapılır.

«Bir akil, dlger b ir aklin İştîrâkiyle ik i k a til olur. Neticesinde sâlikili nfiru artar vc yolunu iy i görür.» 4016

‫ض ا ض د ا ﺣﻨﺪاف ﻧﻮد‬ ‫ ﺀﻧﻬﺎف ﺛﻮد‬٠‫ اﻓ ﺰ و زﻛ ﺸﺘ ﻮ ر‬: İ

Ncfs ise diger l »»‫؛‬r nefsin İhtllâtındaıı hoşlanır vc giiler. lâ k in ٠ ‫؛‬٠ ‫!؛‬، dolayısjyle zulmeti artar ve yol görünmez olur .» 14

0

ili-


‫اااا‬ ‫ر‬٤‫ا د ﺗﻚ‬

‫ى‬١‫ ت‬-

‫اور ا ﻵﺗﻨﺪار‬

«Ey s e n in

h a k ik a t

a v c ıs ı,

y â n ı,

g ö z ü ıı m e s a b e s in d e d ir .

ey

O nu

‫ م‬٠٠ ‫ﻻا‬

:

‫وﻇﻌﺎك‬

s â lik ;

‫از‬

d o s lu n

ç O r‫ ؟‬ü |i

ve

،o

o la c a k

n ıü rş îd -i

٤ m a k U le s i

ıııü rç b b î

ş e y le r d e n

te in iz

tu t.«

4018 ‫ﻛﻦ‬٠‫ﻯ‬

‫ ﻧ ﺮ ﺩ‬١‫ﻫﲔ ﺑﺮ ﻭﺑﺰ ﺏ‬

‫ﺍﻭﺭﺩﻯ ﻣﻜﻦ‬

٠‫ﻝ ﺭ‬

>

‫ﺟﱸ ﺭﺍ ﺍﺫ‬

«.Aklini başına topla da ‫ إﻧﻪ‬süpürgesiyle toz kaldırma. (»lan mürşidine çörçöp ve toz takdim etme.» Dil. süpürgesiyle toz kaldırmak, inektir.

GOziin gilıî

mürşidin tavsiyelerine İ’tirâz et-

4019

‫ﻣﺆﻣ ﻦ و د‬

İ

_\

‫ ﻣ ﺆ ﻣ ﻦ‬٠‫ﺟ ﻮﺗ ﺔ‬

‫ أ ز و د‬. ' ‫رو ى ا د ﻧ ﺎ ﻟ ﻮ د ﻛ ﻞ‬ «z‫؛‬râ mü’min. mü’nıinin aynasıdır. Aynanm yüzü bulanıklıktan emin olmalı, sâl ve cilâlı bulunmalıdır.» «Mü’min. mü’min‫؛‬n aynasıdır» diye bir I-Iadîs-i Çerîf rivâyet edilmiş ve oradaki mü'minlere muhtelif ma’nâlar verilmiştir. Ba'zıları: Mü’minlerin ikisi de ehl-i îmândır demişler, ba'zıları d a : ikinci (mü'min) esmâ-i hüsııâdaki ( ‫ن‬٠‫ ) ااؤ‬İsm-i şerifidir ki mü’min-i kâmil, Allah’ın ‫؛‬lyııasıdır. Hakkin tecellîsi onun kalbinde görünür mutâleasmda bulunmuşlardır. Hazret-i Mevlânâ, ikinci mü'min‫ ؛‬mürşid-i kâmîl ile tefsir ediyor ve: Şeyh-i kâmil ve mtikemmil, sâlikin aynasıdır. Binâenaleyh onun yüzi'ı i'tirSz kiıdûretinden sâf olmalıdır ki sâlikin sûret-1 sülûki orada görünsiin diyor.


4020

‫؛ زآ؛ذ ﻫ ﺴ ﺖ ﺟﺎرا در ﺣﺰن‬ ‫ﺩﺭ ﺭ ﺥ ﻟﻴﻨ ﻪ ﺍﻯ ﺟﺎن د ر ن‬ “ Y ‫'؛‬،rûlıun mahzunluğuna aynadır. Ey can, yânî ey sâl r ٠ ‫؛‬k; aynanın yiiziine İ'tirâz sûretiyle hohlayıp da onu bulandırma .»

4021 ‫ﺍ ﺟ ﻮ ﺛ ﺪ ﺭ ﻭ ﻯ ﺧ ﻮ ﺩ ﺭﺍ ﺍ ﺯ ﺩ ﻣ ﺖ‬ ‫ ﺩ ﺭ ﺩ ﻣ ﺖ‬٠‫ﺟﺎ‬٠ ‫ﺧ ﻮ ﺭ ﺩ ﻥ‬

‫ﺩﻡ ﻓﺮﻭ‬

“ Senin nefesinle y iiz iin ii örtmesin ve seni sana göstermez hâle gel٠١،es‫؛‬n. Onun İçin sana her vakit nefesini tutm ak yân‫ ؛‬itira zd a bulunma, mak gerektir.»

4022 ‫ﻥ ﺫﺧﺎﻙﺀ ﺍﺭ ﺍﻓﺖ‬

‫ﱂ ﺯ ﺧﺎ ﻛ ﺪ ﺑ ﻮ‬

‫ﻫﺰار اﺀو'ر‬

‫ ﻫﺎ ﺭ ﻯ ﻫ ﺪ‬..‫ﺍ ﺫ‬

‫ﺑﺎﻓ ﺖ‬

«Topraktan daha âdî misin k i toprak, bahâr gibi t i r yâr bulunca Oldan yiiz binlerce nûr bulur, yâhud çiçeklenir.»

4023 ٠1٠٥>■.)١; l>.3^2،

^.i3w 11

^

٠J >• .;a jT

١٠۶٥ j 1

«Meselâ b ir ağaç, yâ ri bulunan bahâr ile birleşecek olursa onun hoş havasından baştan ayağa kadar çiçeklerle donanır.»

!٠‫؛‬


4024

jl-٠

٠،.» >، J. .٠ ) ٠

j ) y٠ - ) i ) j ' j : ٠١ } «O h a ş in i

to p ra k , y o rg a n

hazan a lt ı n a

m e v s im in d e .

u ygu n su z

b ir

y â r

‫؛‬. ü r ü n c e

yü zün ü

ve

ç e k e r.»

4.25 ‫ ﺛ ﻐﺘﻨ ﺖ‬١

>‫ﺑ ﺪ ﺏ‬

‫ﺍﺭ‬

١‫ ﻟﺮاﺋﻢ ﺣﻐﺘﺬ ت‬٠ ‫ و كﺀ او ! ﻣ ﻪ‬٩‫ل‬

«Ağaç der k i: Kötü bir yâr ile karşılaşmak belâya uğramaktır, öyle biri yanıma gelince bellini âdetim uyumaktır.» Hazret-i Mevlânâ'nın ağa‫ ؟‬lisânından söylediği' bu bey.،, ehl-i süliık İçin de bir tavsiyedir k i : mUnâsebetsiz, husûsiyle İmânsız ve irfaıısız biriyle buluşmak belâsına ugraymca İmkân derecesinde onunla görüşmemeli ve sohbet etmemeli, hi‫ ؟‬olmazsa kendini uyur göstermelidir. Bundan sonra bir ârif lisânından deniliyor ki : 4026 ‫ﴌ ﺍﺯ ﺍﳏﺎﺏ ﻛ ﻬ ﻒ‬ ‫ ﺍ‬١‫ﻥ ﳒ ﻢ‬٠‫ﺯ‬ ‫ ﻑ‬٠‫ﺑﻪ ﺯ ﺩﺑﺎﻟﻮﺵ ﺁﻥ ﳏﺒﻮﺳﻚ‬

«Böyle bir hâlde uyurum ve eshâb-ı kchften olurum. niahbûsiyyeti Dekyaniisten hayırlıdır.»

0 mağara

Eshâb-ı kehf kıssası Kur'ân'da zikredilmiş, fakat isimleriyle ka‫ ؟‬kiş، bulundukları tasrih olunmamıştır. Çünki soranların ma’lûmâtı da §übheli idi. Kat'î isim ve aded beyân edilseydi inanmakta tereddüd göstereceklerdi. En meşhur rivâyete göre Eshâb-1 kehf: Yemİîhâ, MisIJnft, Mekselinâ, Mernûş, üebernüş, Şâzenûş, Kefeş'atyûş ismindeki zâtlerdir. Kıtmîr admda b.ir de köpekleri vardı. Bunlar DekyânUs isminde zâllırı ve putperest bil' hükümdârın zulmünden kaçmışlar, tevhld i’tikâdını muhâfaza İçin bir mağaraya sığınmışlar ve orada uyumuşlardır. Tarsus’taki bir magara bunlara âid olmak Uzere ziyâret edilmektedir. 2

'17


‫ﻟﻮد‬. ‫ﺑﺬﺋﺬﺋﺎن ﻣ ﻢ; و ف دواو س‬ ‫ود‬: ‫ ﺑﺜﺎن رﻣﺎﻳﻪ اﻣﻮس‬١۶ « O n la r m

ise

،١‫ﻝ)ﺫ‬ ‫ًﺓﺍﺍﺍ‬

‫ﺍﻻﺍﻻ'ﻻﺃ‬، ً‫ ﳋﺎﺍ‬D c k y a n u s iin

sermâyesi

h iz m e tin e

s a r f c d il m i ş t i .

U y k u la r ı

‫ﺀ‬ ٠ 1 ،1‫ﻻ‬.»

Yât'.î, uyumakla müşrik olmaktan ’ 4028 ‫ ﺑ ﻮ د ا ذا ز ﻧ ﺖ‬:

‫ ;ب‬u ‫ ﺑ ﺒ ﻲ‬١‫ﺣﻮ‬

‫ﺍﺩﺍﻥ ﺷ ﺖ‬١ ‫ﺭﻯﰾ‬١٠‫ﺏ‬٠‫ﻭﺍﻯ‬ « U y k u , ilm i l e o lııııc a u y a n ık lık t ı r . C â h i lle o t u r u p k o n u ş a n u y a n ığ ı n v a y lıâ lit ıe l»

‫اا‬.‫ااا‬

Yân‫؛‬, b ir âlim in uyanık bulunup bir cahille mâlâya’ni konuşmasınlüf'or bir âlirııin uyuması hayırlıdır,

4029 ‫ﻣﻦ ﻧ ﻠ ﺪ‬٣. ‫ﺭ‬. ..٠‫ﺟﻮﺩﻱ ﺯﺍﻏﺎﻥ ﺥ‬ ‫ﺑﻠﺒﺎﻵن ﺧﺎﻣﺶ ﺛ ﺪ د و ن زدﻟﺪ‬ ،‘K â ıu m - is â n î a y m d a k a r g a la r , b a ğ la r a

v e bağçcİcre

ç a d ır k u r u n c a ,

y â n ‫ ؛‬, o r a la r ı i s t î l â e d i n c e b ü l b ü l l e r s ü k û t e d e r le r ...

4030 ‫ﺯﺍﺫﻙ ﺩ ﳇ ﺰ ﺍﺭ ﺑ ﻞ ﺥ'ﻡﺙ—ﺕ‬ ‫ﺑ ﺖ ﺧﻮر ﺛﺮد ﺑﺒﺪارى ﻛ ﺬ ت‬ «‫ﺀ‬ ‫ﻟﻞ‬1‫ﺍﺍ‬1،‫ ؛‬g ü l b a ğ ç e s ‫ ؛‬v e g t il o lm a y ın c a b ü lb ü l s u s a r . G ü n e ş in b a t m a s ı

١٠١ «.g e c e

o lm a s ı fla u y a n ı k l ı ğ ı İ z â le e d e r , u y k u g e t i r i r

-Bülbülü söyleten gül mevsimi, uyanıklık veren de güııeşin görün I.U’Sİ oldıığu gilji hakikat bülbüllerini tekellüm ettirecek olan da erbâb-ı 1«


، ‘.li'd n d d ı r .

O ıı ln r

..im a y m e a

‫اﺛﻤﺪذأآﺀ‬٠٠,١‫ااا‬٠ ‫ا‬١، ‫ا‬،‫اا‬1،‫ا‬١ ' ‫ا‬, ‫ اا‬lıid m m ıa .Y iıe ııft، i r i l i ٠ ‫ا‬

, : ، ‫ اوا‬z e v fit s ü k û t e d e r ١ '‫ا‬٠k e n d in i ııy ııim ış ,‫ ؛‬٠،', ‫ا‬٠ -‫ا‬

4.1:11 ‫ ﻧ ﻜﻠﺜ ﻨ ﻜ ﻒ‬.‫ا ﺋ ﺄ رﻟ ﺬا‬ ‫أف'ﺀﺗﺎﻻدﻧﻰرا;وﻏﻨﻜﻒ‬٠

«Ey güneş‫؛‬ yorsun..

sen tahtclarzı tenvir etmek İçin ‫ا‬,‫ اا‬giilşeni terkcdl

Akşam olunca güneş' bizim ufkumuzdan gurûb eder. Bize nisbelle tahtel’arz demek olan Amerika gibi erâziyi tenvir eyler. Yânî, bizim ti. raflarda gece iken oralarda gündüz olur. Bunun gibi hakikat güneşi olan ârifler de bir yerde tenvir edilerek kabiliyyet sahihleri bulamayınca erbâb-1 İsti'dâdın kalblerini parlatmak İçin başka taraflara giderler. Fakat: 4032 ‫ﻟﻘﻞ ﺑ ﺖ‬٠١ ‫ ﻓﺖ ر‬٠‫ا ﻓﺂ ب ﻣﻊ‬

‫ﻋﺖ‬٠‫و ﻏﺮ ﺑﺎن و ﻋﻘﻞ ي‬١‫ﻣﺜﺮق‬ «Ma'rifet güneşi İçin nakl ve intikal J'oktur. Onun şarkı ancak 1.1.1 vc rûhtur.» Erbâb٠ı İrfânın kalblcrinden tulü' eden ma'rifet güneşi, ma'lûm nlan güneş gibi Çark ufkundan Garp ufkuna intikal etmez. Onun tulûu akil ııfkuııdandır, seyri ise rûh âlemindedir. 4033

‫ﺣﺎﻣﻪ ﺣﻮرﺛﻴﺔ ^ﻟﻰ ﻛﺎن ﺭ ﺇ * ﺕ‬

‫روزوﺷﺒﻜﺮ داو ﺍﻭ ر و د و ق‬ «Husûsiyle Sirra müteallik olan kemâl güneşi İçin gece gündüz fnr.،، yoktur. Onun İŞİ, tenevvüre kabiliyyetli gönülleri gece vc gündüz par!utmaktır.»


10 3 4

‫•—'ﺩﺭﻯ‬VJ ٠‫ﺍ‬١ ١‫ﻣﻌﻨﺈﻉ ﲦﺲ ﺍﻯ‬ ‫ﺍﺭﻯ‬

‫ﺑﺨﻮ‬

‫ﺭ ﺏﺭﻭﻯ‬

‫ن‬١ ‫ز‬١‫ﺳﺪ‬

٠ ٠ !٠ :>•

sâl‫؛‬l،; ،'‫؛؛‬er sen Ziilkarneyn jsen hakikat güneşinin matJaı bnlu‫ اااااا‬l,‫؛‬r arife yaklaş. Ondan tenevvür ettikten sonra nereye gidersen milnevver otursun.» ،'enâb-i P irin buradaki iskenderden m aksadı: Yemen hükümdarlaimdan ،.!an ve Kur'ân'da kendisinden bahsolunan (Ziilkarneyn)dir ki tnüleaddid seferler yapmış, b ir def'asmda şarka dogru gitm işti. Nasılsa müverrihler, bu zâti (MakedonyalI F ilib )in oglu İskender'le karıştırmışkir, (Iskender-i Zülkarneyn) diye İştihâr etmesine sebeb olmuşlardır. Ilazrot-i ftîevlânâ da burada onu meşhöra gdre zikretm iştir. İşte ey sâlik, lıakikat gi'ıııeşinin m atlaı bulunan ârife dogru gidip tenevvür eyle!..

4035 ‫ﺑﻌﺪﻧﺎنص ﺣﺎررى ﻣﺜﺮق ﻧﻮد‬ ‫ﻧﻮد‬

‫ﺷﻖ‬١‫ ر ﻣﱤﺑﺖ ﺀ‬. ‫ﺷﺮﻗﻬﺎ‬

“ Ondan sonra nereye gitsen orası sana meşrık olur, hattâ mcşrıklar senin mağribine âşık olur.» K i nazarında : «Ne tarafa dünseniz vech.i İlâhî oradadır, sırrı tecelli eller. Allah'tan hâli zemân ve mekân olmadığını anlarsın.

4036 ‫ﺣﺲ ﺧﻔﺎﺷﺖ ﺳﻮى ﺷﺮ ب دوان‬ ‫ﺷ ﺮ ق روان‬

‫ ﺩ ﺭﻧ ﺖ ﺭ ﻯ‬٠‫ﺣ ﺮ‬

“ Scnîn zâhirî hissin yarasa gibi ziyâya tehamıııül edemediğinden ınııgrıl, tarafına ve kpranlıga koşar, in ci saçan bâtınî' hissin ise meşrık ،ille tin e ve aydınlığa gider.»

....


ı ٠٠:i7 y** (S١٠—-—،٠٠/٠٠ • ١٠١١١- ١٠ ٠٠,1

« Z a h ir i hevâ

ve

h is

h is

y o lu

e ş e k le r in

m e r k e b in e

b in m iş

٠ v . '، ı ، i

y o lu d u r . ve

e ş e k le r

o n la r d a

lir a s ın a

da

k a tılm ış

h is

v a rd ır.

s ü v a r i,

E y

u la n . . .

٥a eşekler yolunu bırak, insanlar tankına suluk et. 4038 <،>٠١

٠٣٠. jrr ^—^

٠.r-٠>٠. 1.—٠■،>j t . / -

٠

jjyr û٦

«İnsanın şu zahiri beş hissinden başka beş his daha vardır ki onlar kırmızı altın, ilk beş hissi ise onlara nisbetle bakır gibidir.» Havâs-sı bâtına denilen : His-si müşterek ile vahime, müfekkire, mu­ hayyile ve hafıza kuvvetleridir. Fakat Mevlânâ’nm bahsettiği daha baş­ ka ve ma’nevi kuvvetlerdir. 4039 .٠.

j ١J١»

j -ü ١

JJ

'■>lT-. ، r 9"

«Mahşer ehlinin bulunacağı pazarda bakır hissi, altın his gibi satın alırlar.»

n a s ıl

Yânı, almazlar. Ne vakit kopacağını ancak Allah.ın bildiği kıyâmette böyle olduğu gibi kıyâmet-i âcilesi bu dünyâda kopmuş olan arifler indinde de bÖyledir. Onlar da zâhirî hislere ehemmiyet vermezler. Çünki havâs-sı er. baa hayvanlarda da vardır. Onlar da görürler, işitirler, koklarlar, tattık­ ları şey’in lezzetini, dokundukları cismin sert mi, yumuşak mı, sıcak tnı. soğuk mu olduğunu anlarlar. Yalmz onlarda konuşma yoktur. İn s a n ın onlardan temayüzü konuşma ile olduğu gibi batini ve manevî hisleri iledir. :‫ ؛‬I


.1 11.1»

jU l ■<٠٠

.s ، 1 .A J . ٠ J٠ ٠ v۶١1.3

.* ‫ ؛‬j ١‫؛‬٠ ١ ı»-‫؛‬...— >٠

«Bedcııî olan lıisler, zulmet gıdası yer ve yediği şeyler maddiyyetini arttırır, ma’ncviyyetıni eksiltir, liuhâni hisler ise nıa’rifet güneşlerinden gıdâlanır.» 4011 ‫د ' ا ا ﺳﻮى ﻏﻴﺐ‬ ‫ذﺟﺐ‬

‫ رﺧﺖ‬٠‫رد‬: ‫ى‬١

‫ﺟﻮزﻣﻮس رون اور‬

‫دﺳﺖ‬

«Ey ilis yüklerini gayb tarafına götürmüş, olan‫ ؛‬elini Mûsâ gibi ce. ilinden, yânî boynundan çıkar.» îîazret-i Mûsâ Salevâtullahi Alâ nebiyyinâ ve Aleyhisselâmm başlı, ea iki mu’cizesi vardı. B iri: Asâsının yılana tehavvUl. etmesi, digeri: Elini koynuna sokup çıkarınca göz kamaştıracak derecede nûr saçması idi. Hazret-i Mevlânâ, vaktin Mûsâ’sı olan ârif-i kâmile hitaben diyor k i : Sen de Mûsâ gibi elini cebinden çıkar da 'âleme neşr.i nûr et ve onun pırıltısı ile kamaşan gözleri tenvir eyle. 4042 ‫ رﻧ ﺖ‬.. ‫ﺍﻯ ﺻﻔﺎﺗﺖ ﺍ ﻓﺘﺎب‬ ‫واﻓﺘﺎ ب ب خ ﺑﻨﺪ ﺑﻚ ﺻﻐﺖ‬

«.Ey sıfâtı ma’rifet güneşi olan ârif; fezâdaki güneş bir sıfatla, yânî ısıtıcı ve aydınlatıcı olmakla mukayyed bulunduğu hâlde sen öyle de. ğiisin.» ' 4043

‫وا ر د ر ؛ ﺋﻮ ى‬

‫ﺧﻮرﺛﻴﺪ‬

٠‫ﻛ ﺎ‬

‫ ذأف و ﻓﻪ ﻣﻤﻨﺘﺎﺛﻮى‬٠‫ ﻛ ﻮ‬. ‫ﺳﻤﺎ‬

«BaZan giine‫؛‬, ba'zaıı deniz, ba.zan Kafdagı, haZan da anka olur. sun.»


٠٨،‫؛؛‬. ‫ ا‬٠.‫ أ؛اا‬،‫ل‬٠‫ ا‬Ibıkkın ،١‫ا'؛ااا‬-‫ ا‬II.IIİ,.‫ط‬I.ı.ıl.. .... ‫ااااا‬1‫ا)'ا‬.‫؛ا)ا‬،.:‫آ‬،‫ا‬١‫ا‬. inazhar oldugu İçin ba'zın gülle‫ اااﻟﻲ; ؟‬glklmde ،١1٠-‫ا اااا‬.-‫< 'اا 'ااا‬d.T, ba’z;،ıı ‫«اا‬.‫ا‬،٠‫ر‬. gibi coşar ve hakikat incileri s.ı‫ ؟‬ar ٠ 1‫ا‬,‫'ا‬/.‫ ااال‬I‫؛‬,ılı).‫اا‬.,‫;؛ ﺀ‬illi dünyâyı ،‫"إال‬،‫ادا‬ eder, ha'zan da zümrüdü aııka kuş،ı ٠٠.،: . ٠ ,'،,;‫؛‬٠.'..!‫)؛‬،‫ ؛‬١-‫ا‬٠ ،‫ا‬،،‫اااأااا' أﻻا‬،'‫ا‬ s im d e n e c e k d e r e c e d e m a h v i y y e t k e s lıc d e r .

4Ö11

‫ش‬.‫ﰃﺳﻪ رن در ﻧﺎت ﺣﻮ‬ ‫وﺳﻬﺂن?ﺍ‬‫ﺍﻯ ﻓﺰون ﺍﺫ وﳘﻬﺎ وﺯﻳﱨ ﺑﲎ‬ «Ey vehimlerden üstün ve ziyâdeliklerden ziyâde olan inşân-, hânıll, sen kendi zâtinde ne 05.111, ne de busıın.„ Yâni, söylediklerimden hiç biri degll, onlardan çok yüksek bir zâtsın. 4015

‫ ﻋ ﻠ ﺖ و ﺑﺎ ﻋﻘﺪ ت او‬١‫روحب‬

'

‫ ﺑﺎﺗﺎﺯﻯ و ز د ﺑ ﻪﻛﺎر‬١‫روﺣﺮ‬ ٠<Kûh٠ ilin ve akl ile dosttur. Kıılıun Arablık ve Türkliik ile no ،١، vardır?» . Allahii a'lem bimurâdihi öyle zannediyorum ki İlazret-İ b'Ievlânâ'niî maksadı: Yukarıki beytlerle vasfettigi ârifin kavmiyyet kaydından v٥reste bulunduğun'u anlatmaktır. Çîîlere göre maddi ve ma’nevi (imâm)ın evlâd-ı Aliden olması şarttır. Sanıyorum ki Hazret-‫ ؛‬Pir, bu İ'tikadın dogru olmadığını, ins'ân-1- kâmilin Arabdan da. Acemden de, Tiirkten de olabileceğini -bildiriyor ,ve: Rûh ilmin ve aklin dostudur. Arablık.ıı, Türklükle alâkaal yoktur diyor. Hakkin mazhan bulunan ariften bahse derken zâhire, yânî Allah-U ZUlcelâle hitâb ile aı.z-1 iştiyak ediyor: 4046 ‫ﻝﺋﱺ ﺍ ﺟﻨﺪﻧ ﺼﻮﺭ‬. ‫ﺍﺯ ﴽﻭ ﺍﻯ‬ : r «E y

ilil

k a d a r

s ö re t

tle. m ü ş e b b i b l c r tlc

٠‫ﻣﺜﺒﻪ ﺑ ﺮ‬

‫أ‬b in a k

‫ ﺍﺍﺍﺍ'ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬٠

<،1‫؟‬

٢٠۶ ‫ ﻣﻮ ﺣﺪ‬٢٠۶

o la n

k a l m ı ş t ı r .„

R a b b iin ;

sana

k a rş ı

ın u v n h b id le r


M u v a lıh .d lc r :

B ü tü n

e ş y a y ı H a k k ın

m e z â h ir i b i l e n l e r v e

C e m â l- i

M u t la k ı m ir 'â t - ı m u k a y y c d d e g ö r e n le r d ir . M ü ş e b b ih l e r i s e

ik i t ü r lü d ü r . B i r k ı s m ı : B a ’z ı m ü t e ş â b i h

H a d îs le r d e k i t a ’b îr â t a h ü m e d e r le r ,

b a k ıp A l l a h ’ta e l . a y a k v e ş â ir e

o n u m e k â n i l e m u k a y y e d s a n ıp a r ş ın

 yet

ve

g i b i a ’z â t e v e h .

ü s t ü n e o t u r t u r la r .

B u n l a r u le m â d a n g e ç i n e n v e ( m ü c c s s i m e ) d e n i l e n k im s e le r d ir . D i ğ e r k ı s ı m m ü ş e b b i h l e r is e a v â m - ı n â s t ı r k i C e n â b - ı H a k k ı z a m a n ­ d a n , m e k â n d a n v e h e r ş e y d e n t c ı ı z i ’n e t m e k l e b e r a b e r y i n e z i h i n l e r i n d e b ir ş e y ’e b e n z e t m e k t e n k u r t u la m a z la r , h iç o lm a z s a

.،H iç b ir ş e y ’e b e n z e ­

m e z » k a y d ı a lt m a a l m a k is t e r le r . A lla h , şu m e v h u m

v a r lık â le m in d e h a d v e h e sa b a

g e lm e z r e n g

ve

s u r e t l e m ü t e c e l l î d i r . K e m â l - i k u d r e t i h e r ş e y d e b a ş k a t ü r l ü b ir n a k ş g ö s ­ t e r m iş t ir . F a k a t b u k a d a r m u h t e l i f n u k û ş a k a r ş ı Z â t - i E h a d i y y e t i b î m i . s ild ir , b îr e n g d ir , b în a k ş t ır . B u n d a n d o l a y ı Z â t i h a k k ın d a m u v a h h i d l e r d e , m ü ş e b b ih le r d e ş a ş ı r m ı ş k a lm ış la r d ır .

4047 JT

٠1،j « A lla h

٠j

y* £

b a ’z a n m ü s e b b ib i m u v a h h id h â l i n e

g e t ir ir . B a ’z a n d a s u r e t ­

le r m u v a h h id in y o l u n u v u r u r , o n u m ü ş e b b ih d e r e k e s i n e d ü ş ü r ü r .»

Her veçhe bakıp nâlezen-i âh oldum, Her bir nigehe karşı nazar hah oldum; Herşeyde görüp aksini ey husn-i ezel, Şensin diye taptım ona gümrâh oldum. C e n â b - ı H a k , m ü ş e b b i h i n k a lb i n e v a h d e t - i m u t la k a i l e

t e c e llî ed e r ­

s e o n u t e ş b i h t e n k u r t a r ır v e h â lis m u v a h h i d k ıla r . M u v a h h i d i n k a l b i n e d e n ıc z â h ir v e s u v e r v â s ı t a s ı y l a t e c e l l î k ıla r s a o n u t e ş b i h d e r e k e s i n e d ü ­ ş ü r ü r . O n u n i ç i n H a z r e t - i C ü n e y d k u d d is e s ir r u h û kam

c e m ’ z ı n d ık lık t ır .

t e v h id d ir .»

M

C e m i ’s iz

t e f r ik a

t a ’t ild ir .

d e m i ş t i r k i : « T e fr i­ C em ’ m a a tte fr ik a

is e


101K

،١ ,

« E b ü lh a s a n b a .z a n v e is t iğ r a k h â l i n d e s a n a : E y t ü z e c i v a n , e y y u m u ­ şa k v ü c u d h ı g e n ç ! d i y e lıitâ b e d e r .»

4 0 4 9

٠‫;ان ش‬.‫ش و‬.‫ا ض ﺣﻮ‬ ٠ ‫ﻥﺵ‬ ‫ﺏ'ﺍ‬ ‫ﻪ‬ ‫ﻝﺋﺰﻳ‬ ٠ ‫ﺍﺯ‬ «Ba’zaıı da câîân، tenzih İçin kendi nakş.ı viiCıdunu tahrib eder.» Y â n î, b e n y o g u m , s e n v a r s ı n d e n . E b ü l h a s a n İ â a l e t t a ' y i ı ı b ir â r i f t e n k in â y e d ir .

Zuhûr ile beni mevcud gösterensin sen, O hâlde benlik olur mu kulunda sevsin sen. B e y t t e k i ik i n c i m ı s r a ’, H a z r e t - i P i r i n d is in in

b ir g a z e lin d e n d ir . F a k a t k e n ­

( E b ü lh a s a n ) d i y e b i r k ü n y e s i y o k t u r .

Ş â r ih A n k a r a v î , b a îd b ir i h t i m â l i l e . . . . y â h u d E b ü l h a s a n d e m e k t e n ııu ır a d ; H a ş a n H ü s â m ü d d in Ç e l e b î ’n i n n â m ıd ır v e H a z r e t - i H ü d â v e n d k â r a n a e b - i h a k îk îd i. B u t a k r ib i l e k e n d u l e r e E b ü l h e s e n b u y u r d u la r o la .» Ş e y h - i e k b e r M u h y id d in - i A r a b i k u d d is e

s ir r u h û

b u y u r m u ş t u r •k i ‫؛‬

• H a k k ı s ı r f t e n z i h e d e r s e n O ’n u t e n z i h k a y d ı a l t m a a l m ı ş o lu r s u n . Y a l n ı z k ş b i h e d e r s e n O ’n u b e n z e t t i ğ i n ş e y i l e t a h d îd e y l e r s i n . H e m t e n z ih , h e m l<٠ ،‫؛‬b îh e d e r s e n i s a b e t e y l e m i ş o lu r , m a â r i f v e h a k a y ı k t a i m a m l ık v e s e y y i d l i k m e r t e b e s i n i a lır s ın .» A r ifle r , H a k k ı h e m

t e ş b ih , h e m

t e n z i h e d e r le r . N i t e k i m

K u r ’â n ’d a :

Y â n î : « H iç b ir ş e y o n u n m i s l i d e ğ i l d i r v e o i ş i t i c i v e b ilic id i r 7., b ü ­ y ü r u lm u ş t u r k i b ir in c i c ü m l e t e n z ih , ik i n c i c ü m le t e ş b ih t ir . Ç ü n k i h a lk a ıhı ( s e m 1‫ ؛‬v c a l ı m ) d e n ile b ili r .

،s ٥f٠l «7 ‫ ؟‬UIB ‫ ؛‬11,

!!>',


4050

..٠ ١ ١ ٠ ٠ ٠^١

،١ .-^٠

\j

٠

JL>_> JJ ،.^—، ،^—l î t ‫؛‬.، O « Z a h ir

h is s in in

güzü

i ’liz â l

m c z h c b .n d c d ir .

A k ıl

gözünün

v is a ld e

mezhebi ise Sünnîliktir.» İ ’t i z a l 1: A y r ı l m a k d e m e k t ir . B u m e z h e b in m ü e s s i s i H a s a n - ı B a s r î'n in t a l e b e s i b u lu n a n V â s ı l b in A ‫ ؛‬â , ü s t a d ın ın m e z h e b in d e n , y â n ? S ü n n îlik t e n a y r ı l m ı ş o ld u ğ u i ç in k u r d u ğ u m e z h e b e i’t iz â l v e m e n s u b la r ın a lc )

(m ü te z i.

d e n ilm iş t ir . V â s ı l ’ın i ’t i z â l i s e b e b i ş ö y l e r i v a y e t e d ilir . B ir g ü n H a s a n - ı B a s r î r a h m e t u ll a h i a l e y h m e s c i d d e d e r s o k u t u r k e n

h â r ie d e n

b i r i : B a ’z ı k im s e le r

g ü n â h - ı k e b â ir i ş l e y e n

k â fir

o lu r

d iy o r ­

la r , b a ’z ı l a n d a : K â f i r e t â a t in f a y d a s ı o lm a d ı ğ ı g ib i m ü ’m i n e d e m a ’s ı y e t z a r a r v e r m e z id d ia s ın d a b u lu n u y o r l a r . B i z n a s ıl i ’t ik a d e d e l im ? d i y e H a s a n .ı B a s r î ’y e

so rm u ş. O

cevab

verm ed en

e v v e l V â s ıl a tılm ış : B e n

g ü n â h i ş l e y e n e m u t la k a k â f ir , m u t l a k a d a m ü ’m in

d em em . O, k ü fr ile

im â n a r a s ın d a b ir m e n z i l d i r d i y e r e k d e r s h a lk a s ı n d a n k a lk m ış , b u i ı k r ı m e s c id d e t a k r ir e b a ş la m ış . B u n u n ü z e r in e H a s a n - ı B a s r î d e : « V â s ıl, h a ­ k îk a t e n b iz d e n a y r ı l d ı , d e m iş , l ’t i z â l m e z h e b in d e b u l u n a n l a r ‫ « ؛‬K u l f i ’l i n i n h â h k ’ıd ır !» d i y e r e k k a z â v e k a d e r i in k â r e t t i k l e r i iç in m e z h e b l e r i n e ( K a d e r i y y e ) d e d e n ilir . B u m e z h e b m ü n t e s i b l e r i r ü ’y e t u l l a h a d a in a n m a z l a r v e A l l a h g ö r ü l e ­ m e z d e r le r . H a l b u k i : « A y ın o n d ö r d ü n c ü g e c e s i k a m e r i g ö r d ü ğ ü n ü z g i b i R a b b in iz i m ü ş a h e d e e d e c e k s in iz »

H a d îs - i Ş e r i f i v â r i d o l m u ş v e m ü ’m in -

l e r e V i s â l . i İ l â h î m ü j d e s i v e r ilm iş t ir . E h l- i s ü n n e t m e z h e b i b ö y le d ir . M u ٠ t e z it î o la n la r : « R ü ’y e t t e ih a t a

v a r d ır .. E ğ e r

g ö r ü le c e k

o ls a

onun

ih â t a

e d i l m i ş o lm a s ı l â z ı m g e l ir . H a lb u k i h e r ş e y ’i m u h i t o la n A lla h ih â t a e d i­ le m e z » d i y e b ir d e n a z a r i y y e y ü r ü t ü r le r . H a d îs - i Ş e r i f i n

i f â d e s in e d ik k a t e d i l i r s e

rü’yette

ih â t a y o k t u r . A y ı n

o n d ö r d ü n c ü g e c e s i n d e k a m e r i h e p i m i z g ö r ü r ü z , f a k a t h iç b ir im iz o n u n c i r m i n i ih â ta e t m i ş d e ğ ili z . L â l e l i c a m ii n i u z a k t a n g ö r ü ş ü m ü z o n u ih â t a s a y ı l a b i l i r m i?

2 (i


IIİI'Y K T U L L A II !'.ir is i s o r m u ş S 'iy ic .

Demi?

،:i .٠ /yy

im im iz in

ııııın jit l

in id ir r i d y c t i

k i â rif-i h a k a y ık

G ö rü n ü rse

,

m il' lln h

■'

n ig u lı

k e ııd i, g ö r ü lü r

A Ilıd ı,

(La!11 teranijdeki nejy-i ٤e'/.‘‫؛‬di, V e r m e s i n s a n a hiç şek kil terdidi Onu rü’yet gözün ‫ؤﺟﻖ‬1٤‫لﺀ‬٤‫ أ‬haddi; Görünürse kendi٠görülür Allah. ...

Hakki görürsünüz dedi peygam ber Leyle-i bedirde mîsâl-i kamer... Bu Hadise difcfcal eylemek ister, Görünürse kendi, görülür Allah.

:

Resulün beyânı, olunca şâhid, Daha jazlct bir söz olmaz mi zâid? Tecelli edecek 0 Rabb-ı vahid. Görünürse kendi, görülür Allah. Dilerim gözümüz Nura bürünsün, Bürünsün de ârif kalbine dönsün; Dîdâr-ı İlâhî bize görünsün... Görünürse kendi, görülür Allah. 4051 ‫ > ا اء زا ل‬١‫ﺻ ﺮ ؛ > _ ذ د‬

‫ل‬٠>‫ا‬٠3‫ش راﺳﺘﻰ "ﺗﺎﺳﺪ ا‬٠‫ﺧﻮ‬ «،’tlzâl mezhebinde bulunanlar, his zebûnu olmuşlardır, öyle olduk. ٠ ٠ ٠ ٠ ٠ » hâlde sapıklıklarından kendilerini Sünnî gösterirler.» A s i l e h l - ‫ ؛‬s ü n n e t b iz lz d e r le r .

W


١

١

l '٠ i k ، ı d : n ( h (‘ l li'i' ta ra fın d a n

y a z ılm ış

b ık k ın d ı

‫ﺍ‬٠1‫ﺍﺍﺍ؛‬

( -M

g e n i .7 ‫ ؛؛‬m a ' l û m â t

) lt'l

N ılıa )

a Jm a k

k ita b in in

İç in

te rc c m e s in e

b a k ılm a

Iıtlır .

4052 c ..-،‫؛‬j ... ٠ j ١-.،U ‫؛‬٠٢»■

،ı ٠_x U '.. j ١٢١^

S ١/. <j -3

-Histe kalan kimse ınu’tcziüdir. Bun sünniyim demesi ise câhilliğin» d e n d ir .»

4053

‫ ﻧﻰ و ﺑ ﺖ‬٠ ‫ !ﻳﺪون ﺛ ﺪ ز ﺣ ﻰ‬۵ ‫ﻫﺺ‬ ‫ﻵﺛﻢ ﻋﻘﻞ ﺣ ﻮ ش ﺑ ﺖ‬- ‫ ﺑ ﺶ‬٠‫اﻫﺎط‬

«Her kim lıisden dışarı çıkarsa sünnî odur. Basiret sahibi olanlar ho§ K‫؛‬d‫؛‬şli olan alilm görür gözüdür.» Ki onlar ru'yet-‫ ؛‬ilâhiyye imkânını ikrar ederler. Yânî) Allah’ın gö٠ itilebileceğini tasdik eylerler. 4 .5 4

‫ﻟ ﻜ ﻞ ا " را‬

‫) ﻭ‬

‫ﺟﺰ ﺣﺲ ﺣﻨﻮان ز ﺑﺮون ﻫﻮا‬

«Ey insan; hay٢ânât،a da mevcud olan zâhîrî hislerden başka ve hevâ vü hevesten hâriç sende bir his bnlunmasaydı.. 4055

‫ ﺛ ﺪ ﻯ‬٠‫ﺑﺲ ﻯ ﺍﺩﻡ ﺗﻜﺮﻣﻚ‬ ‫ﺩﻯ‬.‫ﰻ ﺑ ﺲ ﻣ ﱷ ﻙ ﳏﺮﻡ‬

«Ademin evlâdı nasıl nıükerrcm olurdu. Hayvânât ile müşterek his. loı-le ( ‫ﻡ‬ ‫ﻯﴽﺩ‬ 1٠ / ‫ )ﻭﻡ‬derecesini nnstl billurdu?» M


‫ آ ا ا‬٠‫؛ا‬

‫ ﻣ ﻮد ئ ﻣ ﺪ و ر ﻛﺘﺌ ﺖ‬٠‫ا‬ ‫ ورت رﻓﺌ ﺖ‬٠ ‫ إ ل آ ﻣﺪ ى ز‬٠‫ا‬ «Ey sâlil،; scı١sûrcttcn ayrılmayınca, Ocıüıb- 1 llakka sfiret tasavvur olunur yâhud olunmaz demen bâtıldır. Nc vaki, suretten ayrılacaksın‫“؟‬ A llah'ın sayılamaz tecellîlerinden beşiııe sofiyye (hazarât-ı hams) tlciniştir. Bu hazarâtf yân‫ ؛‬mertebelerin birincisi (hazret-‫ ؛‬ehadiyyet) dir ki Cenâb-ı H akkin sırf zâti âlemidir. Onda Allah'ın esmâsı ve sıfâtı bile ‫*ب' ذ‬ «Allah.m n im e tle rin ‫ ؛‬düşünün. lâ k‫؛‬n Zât-J İlâhîyi tefekküre kalkışm ayın. Hadîsi bu mertebeye İşârettir. ik in c i mertebe (Hazret-i vâhidiyyet)dir ki onda Hakkin esmâsı ve sıfâtı m iitemâyizdir. B ilin c i mertebede A llah zâti ile tasavvur olunamaz, yânî, *Hatırına her ne gelirse A lla lı onun fevkındadır. tasavvur ettigiiı şey gibi değildir» denilm iştir. Hak, bu mertebede (nâmusavver) dir, yânı' tasavvur edilemez. Vâhidiyyet mertebesinde ise sıfâtı i'tibâriyle bir dereceye kadar tasavvur olunabilir. Meselâ A lla h (seınî.) dir, (basir) dir, yâni görür ve İşitir. MalılUkat arasında da işitenler ve görenler oldugu ‫؟؛‬in onlara kıyâseıı Hakkin (semi’) ve (basir) sıfatlarına dâir fik ir peytlâ edilebilir. Bu i ’tibar ile Allah'a (musavver) yâhud (mutasavver) deıııek mümkün olur. Hazret-i Mevlâııâ bunlara işâret ettikten sonra sûret âleminden kurLıılamamış b ir kimsenin «Allah tasavvur olunur, yâhud olunmaz» gibi sdzler söylemesi bâtıldır. Çünki onların hakikatine vu ku f peydâ etmein iştir diyor. Onları ancak sûretten sıyrılıp temâmıyle ma'nâ olan zevfitin bilebileceklerin‫§ ؛‬u beyt ile b ild ir iy o r :

4057

‫وﺋﻰ اوﺳﺖ‬٠‫اﻟ ﻤ ﻮ ر اﻣﻤ ﻮ ر‬ ‫وﺳﺖ‬٠ ‫ﺳﺖ وﺑ ﺮ وﻧﺜﺪ ز ل‬

‫ﻣﻐﺰ‬

‫ﻛﻮﻫﻤﻪ‬

«.Allah tasavvur olunur, yâhud olunmaz bahislerinin hakikati: kabuk lan, yân‫ ؛‬sûretten ‫ ؟‬ıkıp temftmıyle ،‫؟‬, yân‫ ؛‬-ma’nâ olan kimsenin hıdîn di, ve ‫؛‬linindedir.«


405«

‫ر ر ى ج; ت‬. ‫و ر ﻛﻮرى ' ﺑ ﺖ‬ ‫اﻟﻔﺮ ج‬

‫ﺭﻭ ﻛﺎﻟ ﺼﺮ‬

‫ﺝ‬ ‫ﺎ‬ ‫ﻐﺘ‬ ‫ﻣ‬

،‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬

*Eğer sen körsen a’mâ için günah yoktur. Değilsen sülükteki mücâ. hedeye sabret ki sabır, sürür ve inşirahın anahtarıdır.» 4059 .,٠ ٠ ı.‫ ؛‬y ٠) ١a ‫؛‬٠; . - ، o ، $ ‫■؛‬٥ a j

«Sabır ilâcı, hem gözdeki gaflet perdelerini yakar, izâle eder, hem de sahihlerinin kalbini şerh ve tenvir eyler.» Kalbin şerholunnıası, orasının tecelliye kabil bir hâle gelmesidir. Bu­ nun alâmeti de sahibinin dünyâdan yüz çevirmesi ve âhirete teveccüh etmesidir. 4060

‫آﺿﺊ د ل ﺑ ﻮ ن ﺋ ﻮ د ﻫﺎﻓﻰ و اك‬

‫ك‬١‫ﺑﻨﻰ رون اذآ ب وخ‬٠‫‘ ﻧﺜ ﻬﺎ‬ «Gönül ayııası, mâsivâııllah pasından temizlenir, pâk ve mıısaffâ bir hâle getirilirse onun sathında su ve çamur nakışlarından başka şeyler gö٠ rürsiin.» 4061 ‫ﺑ ﺾ'ﺫ ﺷ ﻮ ﲦ ﻘﺎ ﲦﺎ‬,‫ﰒ‬

‫ﻓﺮش دوﻟﺖ وا و ﻫﻤﻢ ﻓﺮاﺛﺮا‬ "Gönül aynasında liir takını nakşlar ile onların nakkaşını, devlet ve seSdct döşemesiyle onların ferrâşını, yâıı‫؛‬-, döşemecisini müşâlıede etler. sin.»


‫ ( ﺓ‬1'«‫ )ﻻﻻ 'ﺍ 'ﺍﺍ‬٠‫ﺍ ﺍﺍﻵﺍ‬١١‫ ﺍﺍﺃ‬٠.‫ﺍﺍﺃ‬

B u ra d a k i (n a k k a ş ) ‫ ؛‬1

‫؛ﺍﺍﺍﺍ‬١1, ‫ﺍﺍ‬

1-,:

s e a d e lle r .

١

<'٠‫ﺍ‬،, ٠‫ ' ﺍ‬Ilıd ıM ıı ‫؛‬١‫ﺃﺍ‬١'( ' ‫ﺍ 'ﺍ‬ ٨ ‫ﺍﺍ‬،‫ﺍ‬1، ' ‫ ﺍ‬، ‫ ﺍ‬M a d d i VI' ‫'ﺍ؛ﺍﺍﺍ‬٠'<،'،'٠'.!" " i l l i n i d o ş e y e n d e i ‫'ﺍ‬٠‫ ﺍ‬، 11‫ ﺍﺃﺍ‬-h a li. e y l. y e n M o v

h e r b ir ‫ ؛‬b ir m ık ış tır k i o nakşı ya p a n

‫ﺍ »ﺍ>ﺍﺍﺋﺄﺍ؛ﺫﺍﺍ‬-

.. l l ‫؛‬، h 'l ı r . Y u k a r ı d a

b ir e r d ö ş e m e

filiz

in s â n -1 k â ı n il v e ım iış ıd

l.tııâ, y in e onu la z il İçin d iy o r k i :

4062 ‫ﺧﺪال ار ض‬

٠‫ ﻣﺎ‬I ‫ﺑﻮن ﺣﺎﻳﻞ‬

‫ﺻﻮر ض ت ض او ت ﺛ ﺶ‬ «Bcı.in» yârim ٠ Ja،١insân-1 kâmilin hayâli İbrâhiıu Aleyhîssclâm gi. ilidir ki sûrcti put misâii, nıa'nâsı ise putkıraııdır.»

Hazret-i ibrâhim, kavminin puthânesine girmiş, oradaki putları bal‫ﺍ‬,‫ ﺍ‬ile parçalamış, sonra'baltayı sağlam bırakmış olduğu büyük putun boynuna asmıştı. Ilazret-i i'Ievlânâ, insân-1 kâmilin hayali sûre tini gayet muhterem '.‫؛‬uıası dolayısıyle puta, ma'nâsını da put kiran Halilürrahmana benzetiyor. Yâhud (biit) kelimesi fâriside : Tapınılacak derecede sevilen glizel ıı،i،'nâsına geldiği İçin İnsân-I kâmilin hayâlî sûreti de gayet güzeldir demek isteniliyor, ‫ ؟‬linki enbiyanın hepsi, evliyâmn ekserisi vechen ya!،ışıklı kimselerdi.

4063

‫ﺀون ﺷﻞ او دب‬I ‫ﺛ ﻜ ﺮ ﻧ ﺪا راك‬ ‫د‬.‫دز ; ﻳ ﺎ ا ش ﺟﺎن ﺧﻴ ﺎ ﻝ ﺧﻮد ﺑﺪ‬ «Cenâb-ı Hakka şiikür ve lıaındolsuıı ki ٠bana zâhir olunca rı'ıhum onun hayâlinde kendi hayâlini gördü.» Yân‫؟‬, «Mü’min, mii'minin aynasıdır. Iladîs-İ Şer'if'i muktezâsınca o ınsân-1 kâmil, benim İçin sâf ve miicella bir ayna oldu. Rûhıım o parlak aynada kendini müşâhede etti. ihtimal ki buradaki insân-1 kamilden .‫ ؟‬ems-1 Tebriz‫ ؛‬kuddise sirruhü Hazretleri mıırâd edilmiştir. Cenâb-ı Pil- bundan sonra o insâıı-1 kâmile diyor ki :


4061

.^ ٥'

o o'

٠٠J hl

.1-‫؛ "؟‬،.-S i J ' £

3. . . . ٠

«Ey mürştd-i âriî; dergâhının toprağı kalbimi cezbettî. Toprağının te’sîrinc şaşan ve ihtimâl vermeyen kimsenin toprak başına olsun.» 4065 ü

.' ،v ..* f . j b i j ١

■‫(؛‬y - *J

>>

Kemli kendime dedim ki» ‫­ ؛‬Ben güzelsem, onun bu cazibeli gösteri şini kabul ederini. Yoksa bütün çirkinler bana gülerler.» 4066

tJ*■

j y ،y I./".

«Bunun çâresi kendime bakmamdır. Yoksa o güzelliği nasıl kabûl ederim, sonra o bana güler.» Bir kimse mahbûb-ı hakîkî nezdinde güzel ve sevgili olup olmadı­ ğım anlamak için kendine bakmalı ve kalbine damşmalıdır. Eğer kalbin­ di. ona karşı kemâl-i mahabbet görürse kendisinin de onun nezdinde sev­ gili bulunduğunu anlamalıdır. Bir Hadîs-i Şerifte buyurulmuştur k i: «Bir kimse ind-i İlâhîde derecesini anlamak isterse kendisince Allah’ın derecesine baksın. Çünki Allah kulunu, kulun Allah’ı tuttuğu derecede tutar, yânı kul Allah’ı ne kadar seviyorsa Allah da kulu o kadar sever.»■’ Hazret-i Mevlânâ buyuruyor k i: Ben kendimi tedkik etmeliyim. Eğer güzel, yânî Allah’a kemâliyle muhib isem Allah’ın da bana kemâl-i mnhabbetİ vardır; çirkinsem, yânî Hakka mahabbetîm yoksa onun da bana sevgisi olmaz. Bir güzelin bir çirkini sevmesi mümkin olmadığın­ dan o, bana mahabbet değil, istihza eder. «Allah güzeldir, güzelliği sever» Hadîsi buna işarettir. .12


‫ )اا‬1‫؛‬7

‫ﺟﺬﺏ!ﻥ;ﺍﺀﺍﻑ‬٠‫ﺫﺍ‬.١ ‫ ﻻ ﻭﺍ‬٠- ‫ﻥ‬,. ‫ﻧﺤﻮان‬. ‫ﺭﻭﻯ‬. ‫؟ﻥ‬. ‫ ﺍ‬٠‫ ﺍﺍ‬, .‫؛ ﺍ‬٠ « Giizcl ‫;؛‬ü/.cli cezbcdcr . ‫ﺃﻟﻞ‬٠‫ﺍ‬،‫ﺍ ﺃﺍ‬٠،1 <1‫ﺍ‬٠ ،1،‫ااةا‬، 1،‫ااااﻏﺄ‬،‫ أ‬isbilt İçin ( ‫اﻟﺒﻴﺮا ت‬

‫ﻀﺒﺄ‬ ‫« ) ﻳ‬.Âyetini oku Sûre-i Nûr)da) :

‫تد‬١‫ث‬

‫ﺖ ;اﻟ ﺬ‬

‫ﻣ ﻬﺜﻘﺌﺘﺎ ﻏ ﻐﺌ‬ ‫ ﻓ ﺬ ذ ﺋ ﺰ‬٠‫ﻻ ﺷ ﻘ ﻮ \ ز ي‬

Duyurulmuştur k i: *Kötü şeyler kötü kimseler İçin, iyi ‫؟‬eyler de iyi kin١ ٠ seler içindir«» diye hülâsa olunabilir. Buradaki .( ‫ﺖ‬ ‫ )ﺧﺒ‬ve ( ٦ ‫ )ﺏ‬keli, melerinin tefsirinde müteaddid kaviller vardır. Ba'zı müfessirler : «Kötü kadınlar, kötü erkeklere, iyi kadınlar ،la iyi erkeklere miitemâyildir» ma'nâsını ,vermişlerdir. Ba'zıları da ( ‫ﺕ‬ ‫) ﺀﻳﺄ‬ ve ( 1 ( ‫ ﺑ ﺎ ت‬kötü ve iyi söz ile ( ‫ ) ﺧﻴﺌﻮﻧﻰ‬ve ( ‫ﱏ‬ ‫ ) ﺑﲑﻭ‬u da kötü ve iyi adamlar diye tefsir etmişler ve «Kötü kimseler kötü söz söylerler, iyi adamlar da iyi söz söylerler» demişlerdir. Bu ma'nâlar dogru olmaltla berâber, bunları söze ve şaha hasretmekten ziyâde «Kötülük lîötülere, iyilik iyilere mahsustur» diye ta'mim eylemek dalla dogru olur sanırım. Meselâ Kânûn-1 sânî ayının ilk gecesi iliristiyanlarca yılbaşı sayılmıştır. ‫ ؟‬Unki Hazret-i Isa Kânûn-i evvelin bil. meni kaçında doğmuş, zamân.ı velâdetini ta’klb eyleyen ay bâşını yılbaşı saymışlar. 0 da İhtilâflı ya. Katoliklerin yılbaşısı başka, ortodokslarmki yine başka. Ittifaklı olsa da bu yılbaşının müslümanlıkla ve miislUman larla ne alâkası vardır? Müslümanların yılbaşısı kfuharremin İbtidâsıdır ki Aleyhissalât Efendimizin klekke'den Medine'ye hicret buyurdukları Rebiul evvelden mukaddem ki muharremeden başlar. Çimdi kuhanıl.-ın Milâdî tarih, İslâmî degil, siyâsî ve içtimâidir. I-Iâl b ö y l e i k e n v e m a h z â A v r u p a l I la r ı m a y m u n c a s ın a t a k lid e t r o C f i k r i y l e 0 g e c e ç a m a ğ a c ı d ik m e k , d a lla r ı n a ç o c u k la r İ‫ ؟‬in h e d i y y e l e r ٠ • !.. m a k v e m u m la r y a k m a k , s o n r a b u h e d i y y e l e r i ( N o e l b a b a ) g e t ir d i d i y e m a 's u m

ç o c u k la r ı a ld a t m a k , y i n e 0 g e c e â d e t â

ç ı p la k

k a d ın la r a

sa r r lr p

z ıp z ıp s ıç r a m a k , t a m g e c e y a r ı ş ı n d a m u m s ö n d ü r m e k v e k a r a n lık t a tü r -

(81 s ،١i'،l Nur

F : :1

: 28. 33


1‫ ﺍﺍ‬k،"(١ âz٠ 'hk ‫'ﺍﺍ>ﺍ'ﺍ‬-1‫؛‬. yutmak hırsıylo |‫ 'ﺍﺍ(ﺍﺍﺍﺍﺍ ؛‬oynayıp yutulmak, sonra tla hnyk. :.،-‫>ﺍ‬ ‫ﻝ‬ 1‫ﺍ‬٠ '‫'(■■'ﺀ‬،•]،•t i sahihlerine l‫؛‬،ız ‫ﺍ‬.‫ﺍ‬1»‫ ﺍ‬yolunmaktan her biri bir (haI‫ﺭ‬ 1 ;‫'ﺍ‬, ١hepsi do (habis:".'١ dı‫؛‬.. ٧nları iıtıkâb eyleyenlerin her biri de (ilabis) ve mecmUu (habisim,dur. 'İ'em iz. p a k (İllâ e d e r e k

b ir

h â ld e

d in i v c

e â m ie

g it m e k ,

c e m â a tle

nam az

d iin y e v i ih t iy â c â t ıııı v â h lb ü la tâ y â

o la n

k ıld ık t a n

ve

A lla h 'ta n

d i-

)e r lik te n s o n r a o t u r u p o k u n a n n ie v l id - i n e b e v i m a n z û m e s in i ta 'z îm

ü te k -

' i n i ile d in l e ıp e k t e n v e e m s â li h a r e k e t l e r d e n ile r b ir i ( t a y y i b e ) o lu p h e p ‫؛‬.! ( l a y y ‫؛‬b â t , d ı r . O n l a r ) k e ı ı ı l . i i l ı l â s i l e y a p m ı ş o l a n l a r ı n h e r b i r i y ıl),

c iim le s i b ir d e n

ran s v e r ilm iş ,

(t a y y ib û n )d u r . iş it t iğ im e

K o r e ‫ ؟‬e h id le r in e h iir ın e t e n

g ö l'e b i r y e r d e g e c e e ğ le n tis in in

0

(ta y -

b ir k o n fe y a p ılm a -

‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬: ‫ ﺍ‬.‫ ﺍﻻ‬h a k k ı n d a b a ’z ı t a r a f l a r c a g ö s t e r i l e n l ı a k l ı â r z û y a İ ' t ir â z e d i l m i ş v e :

b ır a k ılım

d a h a lk e ğ le n s in

,le y s i n ! d e n i l m i ş .

Bu

v e iç e c e k le r i ş a r a b la r , ş e h id le r im iz in

h e z e y â n ın

s a r le d ilın iş o ld u ğ u n a

in a n m a k

cam na is te m e -

d ilil. Ç ü n k i b ily le b ir s a ç m a y ı d e li le r b ile s a v u r m a z . Ç ü n k i ‫ ؛‬e h id l ik m ü s h ü n a n lığ a m a h s u s tu r . Ş a r a lı is e m ü s liim a n lık t a h a r a m d ır v e

h a b â se tte n -

'lir . Ş c h i d l c r e m a ' n e v l h e d i y y e o l a r a k K u r ' â n o k u n u r v e m e v l i d o k u t u l u r , o n la r ın s e v â b iy le

1' û h l a r ı

ta 'z îz e d ilir . Y o k s a ş a r a b İ ç ilip , n a 'r e le r a t ılıp ;

k a d ın la r k u c a k l a n ı p d a o t a ş k ı n l ı k l a r ,

0

m u h t e r e m v e fe d a k â r ş e h id le r in

، a n i n , d e v s i n d e n ilm e z . B ö y l e b i r s b z i i i s t i f r a e d e n i n ş e l ı â d e t v e i s l â m i y -

yol

h a k k ın d a

b ilg is i

M ü s lü m a n lığ ın d a n

o lm a d ığ ı

vaz

g e ç tik ,

g ib i in s a n lık ta n zerre

kadar

da

n a sib i

in s a n lık

yok

d e m e k tir .

d u y g u su

b u lu n m u ş

o ls a y d ı ş e l l î d â l l e l e r i n i n v e b ü t ü n m i l l e t i n g ö z y a ş ı d ö k t ü k l e r i b i r s ı r a d a "‫ ؛‬ta lk

e ğ le n s in

ve

iç e c e k le r i ş a r a b la r ş e h id le r im iz in

c â n ın a

d e y s in »

de-

in e k h is s iz liğ in i g ö s t e r m e z d i. !‫ ؛‬a l i s e

d ö n e lim :

4068 .

‫ان ر ; ; ﺟ ﺰ ى ﺟﻨ ﺐ ا ل‬٢‫ور ج‬

‫ﻝ‬

‫ ﻛ ﺜ ﺒ ﺪ ﻭﴎﺩ ﻣﺮﺩ‬١‫ﳕﺎ ﺭ‬٠f ‫ﻡ‬

» D ü n y a d a h e r ş e y k e n d i c i n s i o l a n ş e y ’i , n ı e s e l â S ic a k s ı c a k l ı ğ ı , s o ğ u k s o ğ ıık lu ğ u c e lb e le r .»

4069 ‫ ﻣﺈﻛﺌﺪ‬1‫ ﺯ‬١‫ﺍﻁﻝ ﺍﻃﺎ‬

‫ ر ﺧ ﻮ ﻧ ﻨ ﺪ‬١‫ز ﺑﺎذا'ذ ر‬١‫داﻧﺎن‬

»Bilil güruh batılları çeker. Bâkiler, yânî hak iizre olanlar tla yine hoşlanırlar.»

!..'ik ile rd e n

.‫؛؛‬


،1 0 7 0

‫'ﻧﺤﺪ‬. I ‫ال(ان ا ارﺑﺎر‬ ‫واﻟﻨﺪ‬. ‫در ؛ 'را‬٠ ' ‫ص‬ ‫ﻧﻮوﻷن‬ - 11.11 ‫ ا‬١‫'آ‬،‫ أ‬٠7İH٠dcilcr. ‫ ﺍ‬٠......<I، 111««-‘» <‫؛‬-.l i l «l i ı l t ı »

Klıl-i'> olanlar cehennemlikleri ‫ أ‬lir olanlar ‫ا‬1‫ا؛‬

‫ﻼ‬ ‫ﻟ‬.1."1‫ﺍ‬،‫؛‬١ ‫ ﺍ‬habisler habisleri, tayyıbler tayyıbleri ‫؟‬-ekerler.

4071 j j T d ‫ﺑ ﻨ ﻢ ﺑ ﻮ ن د ق را‬

‫ﻧﻰﺛﻜﻐ ﺖ‬:‫ﻧﻮر ﺑ ﺜ ﻢ ازﻧﻮر روا‬ ..،‫؛‬.،ZÜ 11İİ kapayınca sen‫ ؛‬tasa tutar, ‫؛ﻟﻠﺔ'ل‬ ‫ اااااا‬٠‫ أ آ’ا‬aydınlığında!! nasıl sabreder?»

canin sıkılır. (îüz n٥r،ı٠

4072

‫ن ﻛ ﻨ ﺪ ﺑ ﺖ‬١‫ د ق را ح‬٠‫ﺑ ﻨ ﻢ ﺑﻮر‬ ‫ود روزن ﺳﺮ ' ﺑ ﺖ‬٠‫ از‬١‫ﺟﺌﻤﺮ‬ "(‫؛‬ü z lı ı ü kapamak, sana can ‫ ؟‬cklşmek kadar ıztırâb verir. Çünki g،‫؛‬z٠ pencere aydınlığından mahrûtniyyete sabredemez.»

4073

‫ود‬٠‫ﻻ أ ﻧﺪ ﺟﺰب ﻧﻮر ﺑ ﺜ ﻢﺀ‬ ‫ﺗﻮر رون ﻧﻮد‬-.‫ ﺑﻮدد‬. ‫ا‬ .« cnin sıkıntın gündüz nûrıııın ‫ ؟‬nbucak kavurmak isteyen güz nflrıı cAzIbesîndendir .......» ‫؛‬،5


107«

‫ ا ض ﺑ ﻚم م‬/ ‫واﻧﻢ‬..;. ‫ ب؛‬٠‫ا‬

>

‫ﺩ ﻳﺮﻡ‬. ‫ﻡﻭ ؛‬ ٠ ٠ ‫ﺍﺍﺍﺀﺍ‬٠ ‫ﻻ‬ ٠<(), yâıvî ma’şûk.ı ezelî o la n .١11‫ﺃ‬٠‫»» ﺍﺍﺍ‬٠٠»,، ٠l» 'v ٠’ t ( ; ‫ ؛‬، , ! .«

iniyim) y o k s a beti s u r a t lı

edince c e z b e l â y ı k b ir Ijir çlrkîu iniyim? diye kentlime b a k in

lıyıın» çünki :

4.79 ‫ دو ل ﻛ ﻨ ﺪ‬١‫زﺷﺖ ر‬

‫ﻟ ﻬﻠﺘ ﻒ‬

f

‫اوى ﻛ ﻨ ﺪ‬٠‫ و‬١ ‫ﺗ ﺨ ﺮ ى ﻳﺄﺛ ﺪ ﻫﺪ‬

«Eğer bir güzel bir çirkini ardına dii‫؛‬ürür ve da’vet ederse o da’ve،, ٠ ٠güzelin o çirkine ettiği bir istihza olur.» ‫؟؛‬.

j

3 $

Cenâb-ı Hak: Yâııî : «Allah, kullarını selâmet makamı olan Cennete da’vet eder*. buyuruyor. Bu da’vet umûmîdir. Fakat oraya girmeye lâyık olmayanlara karşı :

Yânî: «Allah, onlarla istihza eder1.» Istihzâ-yi İlâhîdir.

Nazm-ı Celîli mucebince bir

Hazret-i Mevlânâ bu beytleri (üslûb-ı hakîm) tarzında, yâııî başka larına âid şeyleri kendine isnâd ile niçin böyle yapıyorsun? diyecek yer­ de niçin böyle yapıyoruz? demek kabilinden olarak söylemekle tcvAzu1 ve nezâket gösteriyor.

٠ ٥ ، s ۵r٠l Yunus : 25. . . . »Sûr«..‫؛‬

Bakara :

1 5 .


4074 ١j

(/٠٠

*—١‫ ؛‬٠>. .jl

wr,5-،, ،3 -.‫'؛‬, ١ J٠ 5 ‫؛‬٠ ٠ ٠ ٠ ٠ ‫ ^ "؟‬0 ‫^؛‬ «Gözün açıkken seni tasa tutarsa bilmiş ol 1‫ ؛؛‬gönül gözünü, yâni ­basar-ı basiretini kapamışsın. Onu aç ki gamdan ve elemden halâs bu lasın.»

4.075 ‫ ا ق دو ﺣ ﺜ ﻢ دل ﺛﻨﺎ س‬٠‫آ ن ﻻﻗﺎﻟﺖ‬

‫ل ﻧﺎس‬

‫ﺟ ﻮﻳ ﺪ ﻧ ﻴ ﺎ ﻯ‬

( / ‫ﻛﻮ‬

«O sıkıntıyı kalbdeki iki gözün arzusu bil lii kalb gözü ziyâ.yı b‫؛‬kı٠ yûs, yânî gayr-ı mahdıul bir nûr istemektedir.»

4076 0 ‫ﺑﺎ‬٠ ‫ ﻗ ﺂ ﻧ ﺪ ﻭ ﺯﺭﱃ‬١‫ ﻓﺮ‬٠‫ﺟﻮﺯ‬

‫ت ﻛﺜﺎد ى ﺟﺜﻤﻬﺎت‬

‫و ر د‬

‫ﺳﻪا‬

‫ا‬

«Gözünü kapayınca dâimi olmayan 0 iki ııûrdan muvakkaten ayrıİışııı sana sılımtı veriyor da gözlerini liemen açıyorsun.»

4 .7 7

‫ﺽ ﻓﺮﺍﻕ آ ن دو ﺑﻮر ؤدار‬ ‫ا آ ر ا داس دار‬

‫"اﺳﻪ ى آ رد‬

«o sâlıit iki nûr ki liir‫ ؛‬.akil, !liri İıasîrct denilen kalb gözü ııûrudur Onları İııfzct ki sana ebcıli tasa vermesin.»


Aynalar, eskiden dcmji'doli y ‫؛‬l.r.î ٠, .٠‫ ﺍ‬،، ‫ ﺍ‬1‫ﺍﺍﺍﺀ‬,‫ ﺍ ﺍ‬,٠»،.٠ ' ‫ﺃﺍﺍﺍﺍﺍﺇ ( ﺍﺍﺍﺍﺍ ؛ ﺍﺍ'ﺍ‬

‫ ﺍﺍﺍﺍﺍ‬Hazret-‫ ؛‬، ‫ﺍ ؛ﻝ‬٠ (;.ıyıno-i lihcn) ‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬1. ‫ﺍ‬1٠‫ ﺍﺍﺃ‬1‫ ﺍﺍ‬، 11.‫ ﺍﺍﺍﺍ‬١‫ﺍ'ﺍ ﺍﺍﺍ‬1٠ .‫< ﺍﺍ‬-'!،٠٠1٠>‫'ﺍ ؛ﺍﻝﺀ‬ ‫ﺃ‬،‫؛‬. ٠!‫ ﺍﺍﻝ‬da, şimdiki ta.il ‫ ﺍﺃﺍﺍ'ﺍﺫ‬:‫ﺍﺍﺍﺇ ﺍ ؛!< ﺍﺍ ؛‬٠٠‫ ﺍﺍﺁ‬........ '.، ٠.، ٠ ‫؟ ﺍﺍﺍ‬٠..'، ‫ ؛‬hâricini ‫ ﺍ‬, ‫ ﺁ ﺍ ﺍ ﺍ‬1 ‫ ﺍﺥ؛‬İ، :İ،1 ruhun nuihıyyctini ‫ﺀ‬:‫ﺯﺍ‬.١1‫ﺍﺍﺍﺍﺍ ﺍ‬..'1‫ﺍ' ﺍ‬ P.Icvlânâ buyuruyor ki.: Ruiııı (-‫ﺍﺍ؛‬:'‫ ﺍﺍﺍﺍﺍ‬, ' ‫ﺍ‬. .‫ ﺍ‬١ ni.uk. .11.1 ٠١٠‫ﺍﺃﻻﺉ‬٠ ‫ﺓ'ﻵ‬.. ‫ﺍ‬ ‫ااا ا‬1 '-‫أ‬

‫ ؛؛؛‬illiye mensub kânıil ve .nukenuiul ilini ulu، yüzüdür

Naklederler k i : Dervişin b iri; «iler JL‫؛‬٠ '.I•(• ru'yıında hana hir ay. m u I'،.، ‫ ا‬oluyor ve rahatsız ediyor, diye, şeyhine şikâyette bulunmuş. Şeyh . ‫ ا‬: ..b ir duba gelirse korkma, kulaklarından yakala, olanca kuvvetini '. ٠ ٠!,■٠tavsiyesini etmiş. Derviş 0 gece ayının kulaklarından tutmuş , .‫لﺀاﻻ‬, i. ıle ‫؟‬ekince kendisini ayakta, ellerini kendi kulaklarında bulmuş da II VIı.ııı nefs-i emmâresi olduğunu anlanıış. İşte mürşid-i kâm ilin yüzü ve.. II hOyle ma'nâ gösteren bil. aynadır ..

4085 ‫ { اى دد آﻛﻞ ﻛﻞ ﺑﺤﻮ‬، / ‫اﺋﺪ زﺟﻮ‬.‫ر‬.‫رو ﺑﺪ ر؛ ﻛﺎز‬

«Dedim k i: Ey gönül; külü bir ayna ara. Denize git ki dereden fayda olmaz.» (Âyine-İ kü llî) ve (derya)dan maksad : Mürşid-i kâm ildir. Kendini gormek istiyorsan böyle b ir insân- 1 mükemmile git. Diger şeyhler, ona m .betle küçük bil' ayna ve ufacık b ir dere gibi kahr. Cenâb- 1 P ir bun<I،II1 sonra 0 m ürşid-i kâmile tevclh-i lıitâb ile diyor k i :

4086

‫ ^ ﻭ ﻯ ﻭﺭﺳﺐ‬٠‫ﺯ_ﻧﺌﻠ ﺐ ﺳﺪ‬ .‫ ﻥ ﻛﺜ ﺐ‬. ‫را ﺗﻔﺮﻣﺎ‬

(/

‫درد‬

‫ﺇﺍﺃ‬.‫ ﺍ‬taleb, bir bendeyi senin mahallene eriştirdi. Nitekim logusahk .‫ﺍ‬٤ ;‫ﺍﺍ‬١ ‫ ﺍ‬Meryem Aleyhcssclâmı hurma »ağacı altma ‫«؟‬.ekmişti Hazret.-‫ ؛‬-Meryem Aleyhesselâm, Rûhülkud.sün nefhasıylc gebe k :ıl n u ş t l. Doğuracağı sırada ağrısı tuttu, o ıztırâb ile kırda bir hurma ،‫ﺟﺎ‬.‫ آ‬-

cinin yanma gitti. Drada : 3»


4080

‫ اى ﻣﺤﺐ‬١‫ د ر‬٠‫ م روى ﺣﻮ‬٠‫ت‬:‫ﻧﻰ م‬ ‫اﺟﻪ ر ﻛ ﻢ ﻫﻤﺠﻮ روذم ؛' ﺟﻮ ﺷﺐ‬: Acaba kendi yüzümü nasıl görebilirim? Ne rengdeyim. Gündüz gibi iniyim, yoksa gece gibi mi?» 4081

‫ﻗﺌﻰ ﺟﺎن ﺣﻮض ى ﺟ ﻢ ا ى‬ ‫ ﺗﺢ ى ﻓ ﻮ د ﺋ ﺜ ﻢ ا ز ﻛ ﻰ‬٠

«Kendi rûhumuıı nakşını bir çok aradım, o nakş hiç kimseden görün, ınedi.n 4082

‫ﻫﺮ ؟ﺑﺖ‬٠‫از‬

I

‫ﻏﻢ اﺧﺮ‬٠٢

‫ﻻﺑﺎ' ﺩ ﺭ ﺭ ﻯ ﻛ ﺮ ﺟﺒ ﺖ ﻛﺴﺖ‬

-

«Kendi kendime dedim ki ayna ne içindir? Herkesin nasıl ve kim olduğunu ona bildirmek içindir.» 4083

‫ ا ت‬٣-‫ر'ى ﻟﻤﻮ‬. ‫آ ﻣ ﻪ اً ﻫ ﻦ‬

‫ﻣﺎﺳﺖ‬. j L 7‫ﺿﻪ ﺑ ﺎ ى جﺀف‬ «IJcmiri cilalayıp yaptıkları aynalar, derileri göstermek içindir. Can siıııSsını İrâe edecek ayııa gayet ııâdir ve 0 nisbette babalıdır.» 4 .8 4

‫ )روى ار‬١‫ ﺑﺎن 'ﻳﺖ‬O.T ‫اﺛﺪ زان دار‬. ‫روى آن ارى ك‬ «Can aynası, yârin yüzünden başka bir şey değildir. Husûsiyle o diyardan, yâni hakikat âleminden olan yârin yüzüdür.» IH


. ‫ ﺃ ﺍ‬9‫ﺍﺍ‬

‫ﺍﻥ‬٠ ‫ﺍﻝ ﺫ ﺕ‬:‫ [ ﰷﻥ ﺡ‬/ ٠ ٠١ ‫ﺫ ;ﻳﺎﻝ ﺯﻭﺩ ﺩﺍﻥ‬١ ‫ﺩﺍﻯ *ﻭﺩﺭﺍ‬ ‫ ﺍ‬. \ ' ‫ ﺍ‬، ١،‫؛ ﺍ ﺍ‬، ‫ ﺍ‬dedi k i : 0 gördüğün senin hayâlindir. Agâh lı،'١.ilinden kil .»

‫ﺍﻻ‬

da kendini

:‫'ﺍﱂ‬.١}‫ ﺍ‬M uhyiddin ek b er kuddise .‫؟‬،rrdıı'ı dem iştir ki «vehm , insanin sultân-1 a'zamdır, lıattâ akla hâkim dir. Â kil bir kim se kem âl -‫؛‬

٠ ‫ ﺍﺍ‬..'etinde

■،٠ «.le ııâil olsa bile veh m d en kurtulam az ٠insân-ı kâ- : Ikmdan dolâyı H azret-i M evlânâ da vehm in kendisine -inilin gözlerinde gördüğün sen d eğilsin, senin hayâlindir.» dediğini nak

iliklen sonra buyuruyor k i .'.:

4091

‫ﻟﻮآواذ داد‬٠‫'ﻗﺶ ﻣﻦ از ﺑ ﺒ ﻢ‬ ‫ ﻣﻢ ﺗﻮ"و ﻣﻰ در آﻣﺤﺎد‬£ "،‫؟‬.enim nakşım senin gözlerinden : Ben seniin, sen de hensin, ara «.ıııızda ittihad vardır, diye seslendi I.tiluld: Bir olmak demektir. Ehl-İ kelâma göre ayrı ayrı iki şey'J'n -illi !eşmesidir. Sofiyye indinde vehm ve hayâl İ'tibârıyle hâsıl olan ayrı ve başkalığın zâ،l olup hakikat .!'،-‫ ؛‬vahdetin zııhûra gelmesidir,

40.92

‫ﻛﺎ د ر ن ﺟﺸﻢ ﻣﻨﺮ ﻟﻰ زوال‬ ‫ د ﺧﺈ ل‬٠‫ ﻛ ﺎ ا‬٠١; ‫از ﺣﻘﺎﻳﻖ‬ «lnsân-1 kâmilin bu nurlu ve zevâJsiz gözüne hayâl nasıl yol bul«٠ '٠ ٠ ،٠،-ki? Onun n١ ir’â،ında göriineıı ayn-1 hakikattir, o ilakikat kuvve vahime tc'siriyle hayâle Iniinkalih olmaz.» .‫ﺫﺍ‬ ‫ ﺍﺍ‬hitâblara cevâben insân-1 kâmil lisânından deniliyor ki : 41


٠

١‫ﺴ ﺌ ﺞ‬

‫ ﺛ ﻐ ﻤ‬: ‫ﺳ ﻰ ﺟ ﺎ ة غ‬

‫ﺗ ﺌ ﺜ ﻰا‬

: «Ağacın dalını kendine doğru <‫؛‬٠ ek ve salla ki üstüne tâze kurağacın y e m i ş verme zad e g i l d i . H a t tâ k u r u m u ş o ld u ğ u r i v â y e t e d ilir . Hazret-i Meryem’i s e v k e d e n l o ğ u s a l ı k a ğ r ıla r ı o ld u ğ u gibi, bir m iir id i mürşide g d tu -

Y âni

illi

d ö k ü l s ü n “ « ilh â n n n a m a z h a r o ld u . H â lb u k i

İ lâ n ı oraya

l e c e k o la n d a o n u n t a l e b - i h â lis id ir .

4087

‫>؛ون د؛ را ﻟ ﻴ ﺪ ه ﺛ ﺪ‬٠‫ﺑﺪة ﺗﻮ‬.‫د‬ ‫ا د د ل ' ﻵدﻳﺪه >ﻟﻤﻖ دﺑﺪه ﺛ ﺪ‬

«Senin gdziin benim kalbime göz olunca bu basiretsiz gönül, basî٠ ,٠ ٠ ٠ ‫؛‬,، ınüsteğrakı oldu.» 4088 ‫ﻟﺪ‬.‫ ﺫﺫ ﰷ ﻯ'ﺭﺍﺩﺩﻡ ﺍ‬٠-‫ﴽ‬

‫ﻟ ﺪ م اﻧﺪر ﺟﺜﺒﻢ"ﺀو ﻋﻦ ص ﺣﻮن‬ «Seni ebedi ve küllî bir ayna gördüm. Senin gözünde kendi nakşımı ٠ î İıakikî sürelimi nıüşâlıedc ettim.» Âyîne-i küllî, yânî Hakkin cemî'-i esm'â ve sıfâtmın mazhan olan I':‫؛‬:١ sc-n rûh-ı Cenâb-ı lluhammedidir. Zât-i akdes-i Nebevinin, zuhûr-î Ademden bu âna gelinceye kadar çnbiyâ ve evliyâdan birer vâris-i kâmili vardır ki onlar da veraset ve bağlılık yoluyla birer âyine-i küllidir. 4089

‫ﺷﺮا ﻣﻦ‬٠‫ﻛ ﻔ ﻢ آﺧﺮ ﺧﻮ‬

‫ﰬ‬ ‫؛‬ ‫ﻱ‬

‫ﻓﻠﻢ‬١‫در دو ﺟﺜﻌ ﺶ راه روﺋﻦب‬ «Kendi kendime dedim lii: Niliâyet 0 insâıı.1 kâmilin iki gözünde parlak bir yol bulup kendimi lıuldıım.» ،111

.،٠ ٠

Sûr.i Meryem: 25.


.‫«ﺍﺍﺍﺍﺍ‬

‫ء‬، ٠'‫ ؛ ا( اا‬hayâlinden tem âm iyli ' ‫ ’اذء‬٩‫؛ﺗﻣﺎا أ ؛‬،1،1‫ اا‬١‫ ا ا‬٠,‫ أ ا ا‬inci ile yünü 0 ١'‫ا؛‬ fai'kedersin ،11.»

،10‫)؛‬9 ‫ﺖ ﻳﺪﻧﻮ ﺍﺯ ' ا ﻫ ﺮ ﺛﻨﺎس‬ ‫ﲀﻳ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻚ‬ ‫ﻳ‬ ‫دأ'ى'ﻟﻤﻮب'راارﺑﺎ س‬.‫ا‬٠ «(.evheri tanıyan ve hakikati anlayandan bir hikâye dinle ki kıyâs ،!< ٠müşâheücyi bilmiş olasın.»

• II.A/.RET.İ ÖMER RADreALLAHÜ A N I . HİLÂFETİ ZAMÂNINDA liitt KİMSENİN HAYÂLİ, YÂNİ KAŞINDAKİ HEYAZ KILI, RAMAZAN HİLÂLİ SANMASI.» 41110 ‫ ﻛ ﺸ ﺖ د ر ﻋ ﻬ ﺪ ﻫﻤﺮ‬٠‫ زوز‬٠‫ا‬٠ ‫ ان 'ﻟﻨﺮ‬.‫رﻣﻤﺪ ا ش دودﺗﺎ‬.

«Cenâbî Fârûk.un alıd-i hilâfetinde Ramazan ayı oldu. Müslümanlordan bir cemâat lıilâli giirmek ve İsbât etmek İçin bir dağ başına koş. . u liir .»

‫ﺞ‬

‫ ﺋ ﺌ‬١‫؛ ﺋ ﻸ ﺛ ﻴ ﻸ ﺟ ﻸ ﻣ ﻠ ﻬ ﺔ ا ا ﺋ ﻞ‬

Kerlm'de; : «Hablblm; sana hilâllerden soruyorlar. Ccvab ver ki onlar, imanlara vakitlerini bildiren alametlerdir1^» Âyet-i Kerimesi vardır. NuK u r 'â n . ı

Y ân‫؛‬

1 2 ‫ﺍ‬٠Surci

Bakara ;1 8 9 .

.1:1


‫ ا‬٠٠‫؛ا؛‬٤ ‫ن"ﻟﻮ ض ﺧﻮد‬٠ ‫در دو ﺟﺜ ﻢ ﻏﻴﺮى‬ ‫ر د ى آ ن خ;ال ﻧﺎن و در‬ «Eğer 1‫ﻝ‬ ‫ﺀ‬ ،‫ﺀﺍ‬ 1،‫ﻝ؛‬ ‫ ﺍ‬başkasını,, gözlerinde sen'kendi nakşını görürsen . 1111 hakikat değil, hayâl ve nıerdııd bil.» 4094

٠‫ﺗﻰ در ﺳ ﺖ‬٠‫ ﻣﺬ ﺑﻞ‬- ‫ ﻧ ﺔ‬I‫ر‬ , ‫ ن ﻣ ﺒ ﺜ ﺪ‬1‫ ا ز ﺗ ﺤ ﺮ ﺑﺮ ﺋ ﺒ ﻊ‬. ‫ﻳﺎد‬

«Çünki benim gayrim o.aıı.ar, gözlerine yokluktan siirnıe çekmişler ve şeytânın tasvir ve tevhiminden şerab içmişlerdir.» 4095 ‫و ت و ﺀﻭﻡ‬ ‫ﻻ ﺟ ﺮ م‬

‫ﺟﺜ ﻤﺜﺎ ن ﺣﺎﻧﺔ‬

‫ﺣﻴﺎ‬

‫ﻳ ﻴﺘ ﺪ‬

‫ﺖ‬

‫ﻫ‬

‫را‬

‫ ا‬١‫ﻦ‬

‫ﺑ‬

«Onların gözü, lıayâl ve yokluk hanesidir. mcvcud görürler.»

Ondan dolayı yoklan

4096

‫ از ﻧﺮاﺑﻼل‬.‫وف رﻣﻪ ﻟﻲ‬٣ ‫اﺋﺸﻤﻤﻦ‬ ‫ل‬١ ‫ﺧﺎﻧﺬ ﺣﺖ‬

، ‫ﺧﺎﺗﻨ ﻬﺘ ﺪ ﺀ ت‬

«Beniııı gözüm Allah'tan sürıııe gördüğü ve miinevver olduğu i ‫؛؟‬n varlık hâilesidir, lıayâl makamı değildir.» 4097 ‫ﺑﺶ ﺑﻐﻢ‬,‫ﺍﺋﺪ ﺍﺫ 'ﻟﻮ‬..‫ﰏ ﻣﻮ‬ ٠ ‫"ﺍ‬ ‫ ا ﺛ ﺪ ﺟﻮ ﻳ ﺜ ﻢ‬. ‫در ﺑ ﺎ ﻟ ﺖ ﻛ ﻠ ﺼ ﻰ‬

«Gözünün önünde senliğinden, yânî varlık vehminden bir liil bulunursa !lir iuei senin hayâlinde yün görünür, yânî iııcij’i yün sanırsın.» 12


‫ﺍ(ﺍﺍ‬:‫ﻝ‬

b ^٤‫ ؛‬J ٠>١. ١٠b, ،.٠‫ ؛‬٠j>T ٠.>Yuksa ben gökyüzünü senden dalın iyi görülüm. Öyle iken nasıl

.ıhıyor da hilâli göremiyorum.» 4101 ٠ ‫رو ﺀال‬.‫ﻣﺮا‬. ‫ ﺗﻮ‬٠‫ د‬٠ ‫ﻛﻔﺖ ر ﻛﺰ‬

‫ﻹل‬٠ ‫وى‬٠ P ;. ‫ان ر‬٠‫آ ك‬ '.Elini Islat da kaşına sür, ondan sonra lıilâl tarafına bak.» 4105 ‫ﺟﻮدى او 'ر ﻛﺮد ارو ﻣﻬﻨﺪد‬ ‫ﺩﻳﺪ‬.‫ ﻣﻪ ﺛ ﺪ ﺯﴽ‬: ’ ‫ﺍ ﻯ ﺛ ﻪ‬: ‫ﻛ ﻎ‬

Hilâli gördüm diyen kimse *Kaşını ıslatıp ufka bakıııea hilâli göre, ıııedi. Yâ Enıırelınü’nıinm; ay yok, görünmez oldu, dedi.» 4106 ‫رو ﺛﺪ'ﻛﺎن‬.‫ﻛﻔﺖ آرى ﻣﻮى ا‬ ‫ ذﻛﺎ ن‬١‫ ﻛ ﺬ د ﺗﺮى‬١‫ﻟﻮ‬-‫رى‬٠

*Hazret.i Ömer, evet. Kaşının bir kılı kavislenmiş, sana bir vehim ilkli 'alınıştı, dedi.» Meger adamcağızın kaşlan ağarmış, bir kil gözünün üstüne dogru 1'ftilmiş oldugu İçin onu görünce hilâl sanmıştı. Böyle bir vak’a da — Aleyhissalât Efendimizin on sene hizmetimle bulunmuş o la n - Enes bin Mâlik radıyallahii anhte olmuştu. Hazret.، 1‫ﺍ‬:‫'<ﺍﺍ‬:‫ ؛‬yiiz 011 üç sene yaşamı? ve 80 tâne evlâd ü ahfâd görmüştü. Jbn-Î ll‫؛‬ılikânın (Vefiej'âtül'a'yân)da yazdığına göre Enes Hazretleri yerleşmiş «


z İılu n e

«!٠ ٠R

.H r h c b

z ıla rıu ın te rb i-،

:

«A y

J J ı ‫؛‬r

v e

b a ş la rın d a

k a m e r

y in e

o lu y o r ? .,

ilm in i

b ilm e d ik le ri

m e rin

m u h te lif

v â b ı

b ilil v e

fe n n i

‫ ؟‬e k lin in ,

M a 'l û m d u î

k i

1

d iy e

seb eb i

v c

‫اﻟﺔل؛ا‬

n e d e n

s e lle m

te rb l-i

v a k it

E fe n d im iz e

e v v e li

s o rm a la rıd ır.

s O y le n ils e

in s a n la ra

in s a n la rın

h e r

n in

k a ç ın c ı

v e

a y in

g ü n

g ü n ü

h ilâ l

tâ m

g ü riin m e s i

İıâ lin d e

tim â li

y o k tu r

d o la y ı

H a d is -‫؛‬

riip

o rııç

a y la rın h ilâ li

v e

b e d ir,

S o ra n la rın

a n la y a m a y a c a k la rı

b ild ire n

29

v e

u z u n

30

a lâ m e tle r

A s i ’- ı

N e b e v id e u sû l

u n c u

g a rb

v e

m e r 'î

g ü n le rin

u fk u n a

R a m azan ı y a k m

id i.

v e

b a '-

so n ra h e y 'e t

İç in

k a-

o ld u g u

ce-

z a m a n la ra

R a m a z a n

h ilâ l

v e

d e,

k a d a r

v a k ti,

b e d r-i

B u n d an

b u lu tlu

ra sa d h â n e

k a d ıla rc a

ih -

h ilâ lin i

e m ri

o lu r

o lm a d ığ ı

h e r

i 'l â m

g ö

٠

k a m e ri d a

v e rilm iş tir.

ih tim â li

m e m le k e tle rin v e

b ö y le

b u y u ru lm u ş ,

« H av a

sen e-

is e

d e ğ ild ir.

o lm a k

g ü n eş

y a n ılm a k

« R am azan

e d in iz »

B a y ra m

İsb â t

a y lık

d o ld u ru n u z »

m ü s liim a n

g ö rü lü rs e

:

A y

B u n d a

m u h ta ç

İç in

d o la y ıs ıy le

F a k a t

b a tış ın d a n

e d ile m e z .

g ö s te rir.

ifta r

g iin e

v e

g e lm e s i b ir

h e s a b la ra

g iiriip

A y d ır.

d o ğ u ş

t a 'y i n

B a y ra m

o tu z

a k ş a m ın d a

b a k ılır,

d e

h â lin e

fe n n i

h ilâ li‫؛ ؟‬

G ü n e ş le

o n u n

z a m â n ı

v â k ı' o lm a la rı

g ö re m e z s e n iz

k o la y

h ilâ l

u z a d ıy a

İç in

p e k

g ü n lü k

R am azan

b a y ra m g ü n

b ir

14

ö lç ü s ü

b a ttığ ı

o ld u g u

h â lin d e n

Ş e r itte

tu tu n ,

v a k it

d o g u p

d e ğ ild ir. B ir

29

A le y h i

v e rild i-

m u n ta z a m a n

b u

‫ة‬:‫ا‬11، ‫اأا ]ا‬, ‫ا‬، ‫ا‬

î s i 'ı l u l l a h

v e

İç in

b u lu n a n ta ra fın d a i.lâ n

e d l-

lird i. h le ş rU tiy y e t

‫ ة أ ا‬١.‫ا‬

e d ilm e s i

liin c

fe tv â

İb â d e t rin d e

d e v rin d e

u sû l ittih â z

v e rm iş ti.

T a rih i»

D a h a

u n v a n lı

m ü s liim a n la r

R am azan

v e

B a y ra m la rın

o lu n d u . E s lâ f ta n fa z la

e s e rim e

R a m azan

m a 'l ü m â t

m ü râ c a a t

h ilâ lin i

h e y 'e t

î m â m -1 S ü b k î a lm a k

o lu n s u n .

ta ra s a u d

İç in E v e t,

d e

h e s â b ıy le

b u n u n

k a b û -

.M ü s lü m a n lık ta H z.

Ö m e r

d ev -

e d iy o rla rd ı.

4101 ٧٠ ‫ﺩ‬٠'

jfj.

'‫ﺀ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻝﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬

‫ ﻯ ﳘﺮﺍﺳﻚ ﺩﻻﻝ‬١ ‫ ﺫﻛﻜﻐﺖ‬٠ ‫ﴽﻑ‬

«Ramazan hilâlinin 1'ü’yetiylc teberrbk ve teyemmiin etmek i‫؟‬in٠o sırada biri: Yâ Ömer; İşte lıilâl dedi.» 4102 ‫ﻳﺪ‬-،‫ ﻻ ن ﻣﻪ را‬٠ً‫ر ا‬.

‫ﺍ‬

‫ﺟﻮن‬

‫ د ﻣ ﻴ ﺪ‬y ‫ﻛ ﻔ ﺖ ا ن ﻣﻪ ا ز ﺣﻨﺎ ل‬ « H a z r e t.‫؛‬ h a y â lin d e

M

Ö m e r

g ö r ü n d ü .»

u fu k ta

h ilâ li

g ö re m e y in c e

d ed i

k i ‫؛‬

o

h ilâ l,

s e n in


‫|ﺍﺍ‬،‫ﺍﺍ‬d ı.g i ٠1' 11 ‫؛ﺕﺀ‬،،‫ﺃﺍﺍ ؛ﺓ؛‬

zanneden;

٠٠

m ü s .e l.m

٠٠"٠ ،٠، ٠٠، 1‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬

«e ş i k l e r i n d e

j ı . l ı ı i a .*

٠‫'ﺍ‬،'‫ﺍ";ﺍ‬7,‫؛‬١ •‫ ؛‬doğrultan da, eksik

٤‫؛‬١‫ ﺍ ﺀ‬1‫ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺓ ﺍ‬

‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬، ٠‫(ﰻ‬1:‫ﻻﺍﻻ‬

çıkaran da yine

٠

e ı | . ,,id ‫ ؛‬r .»

‫ ﺍ‬٠‫ﺁ‬

t e r â z in in

dogru

m u , y a n lış

m i ta r ttığ ı

a n la ş ılm a k

e d i l m i ş b ir § e y 'i t c c r i b e l i b ir t e r â z i i l e t a r t a r la r , i k i s i

İ‫ ؟‬in

deng

o n u n la

o lu r s a «-, , .

1‫ﺍ‬،‫'ﺍﺍﺍﺍﺍ‬، ‫ »؛ﺃﺍ‬d o ğ r u t a r t t ı ğ ı n a h ü k m e d e r le r . B u n u n g i b i ,

4111

‫ﰽ ﺛﺪ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﱒ‬ ‫ ﺗ ﺎ ن‬١‫>ﺗ ﻢ ا ا ر‬ ‫د ر ﻛ ﻰ اﺧﺘﺄد ﻭ ﻋﺌﻠﺶ ﻟ ﻜ ﻒ ﺛ ﺪ‬

'،، er kim dogru olmayanlarla tartışırsa eksikliğe düşer ve akil ‫«؟‬‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬٠kalır.* 4112

‫رﻷش‬1‫ﺭﻭﺍﺛﺪﺍﺀ ﺀﻟﻰاﻟﻜﻎ‬ ‫ر ﺩﻟﺪﺍﺭﻯ ﺍﻏﻴﺎﺭ ﻷش‬. ‫ﺧﺎﻙ‬ ‫ﻻ‬ ٠ ‫ﺁﺫ‬،, .kâfirlere karşı şiddetli bulunan cshâb-1 kiram meşrebinde ol *.ılımcıların dostluğuna karşı toprak saç, yânî onlardan yiiz çevir. ' .Kur'ân-1 Kerim'de ve (İnnâ fetahnâ) Sûresinde Peygamber Aleyhis ile c:shâb-ı kirâm ،1.111. . :

‫ ك | ﻳ ﺊ ﺀ ا ﺋ ﺘ ﺒ ﺔ‬١‫;ل؛ﺷﻮاﻗﻨﺊ‬:‫غ؟د‬ ...'İuhaııımcd, Allah’ın rcsulüdiir ve îmân edip tle OUUII maiyyetinde luhmnu cshâbı. din-i İslâmî İnkâr edenlere karşı şiddetli, kendi araların‫ﺍ‬1،‫ ﺍ‬ise nıerbanıellidlrld» diye ta'rîf edilmiştir. ‫ﻫﺎﺍ‬٠

SOml F .th î

29

. 17


olduğu Basra’da vt١yüze yaktn, yâhud fa z la b ir yaşta bulunduğu sırada I .a m a z a n h ilâ lin i rü yet ve isbât için çıkanlarla b irlik te çıkmış, birden­ bire işte hilâl! diye ufka işaret etmiş. Orada bulunanlar bakmışlar, h i­ lâli görememişler. Basra’nın zekî ve meşhur kadısı (İyas) Hazret-i Enes’in yüzüne uakıruş, ağarmış kaşlarından beyaz b ir k ılın kıvrılıp gözüne doğ­ ru indiğini görmüş ve işi anlamış, Enes’in kaşım sıvayıp o k ılı düzelt­ tikten sonra: — Yâ E b û Iiamza; bir daha bak, görebiliyor musun? diye sormuş. Enes bakmış. — Kaybolmuş, şimdi göremiyorum, cevâbını vermiş. Hazret-i Mevlânâ’nm fıkrasıyle bu vak'a birbirine pek benzemekte, lâ kin vukû’ buldukları zamanlarla m ahaii.i vukû’ları aynlm aktadır. İh ­ tim al k i b ir def’a Hazret-i Ömer devrinde Medine’de, b ir def’a da sene­ lerce sonra Basra’da vâki’ olmuştur. Zâten Ceıiab-ı P irin maksadı târih anlatmak değil, bir takım lıakayık beyân etmektir. Hazret-i Mevlâıığ kıssanın naklinden sonra ondan alınacak hisseyi ifâde e d iy o r:

41.7

‫ﺀ ﻧﻞ‬١٠‫ﺭﺍ ﺍ‬.‫ﺍ‬

‫ﺟﻮ'ﺓﻯ ﻣﺮ ﻛﺰ‬ ‫ ف ﻟﻴ ﺪ ﻣﺎه زد‬١‫ﯪﻳﺪﻋﻮﻯ ل‬ ‫ﺛﺪ‬

«Bir kılın eğrilmesi onu şaşırttı da lıilâ li gördüm da’vâsına kalkıştı.»

4108

‫ ﺭ ﻯﻛﺰ ﺟﻮ'ﺕ ﺭﺩﻧﺎﺩﻭﻥ ﻭﺩ‬٠ ‫ ﺗ ﻜ ﺰ ﺛ ﺪ ﺑ ﻮ ن إ د‬١‫ﺑ ﻮ ن ﻫﻤﻬﺎﺟﺰ‬ «Eğrilmiş bir k il, nazarında semâya perde olunca vücûdun her cüz'ü eğrilirse ııasıl olur?»

4109 ‫راﺳﺖ ش ا ﺟﺰا ت را از را ﺳﺎ ن‬ ‫اى راا ز و زان آ ﺗ ﺎ ن‬

«،١ Iüs،ak‫؛‬m olanlardan eczS-yı vücûdunu doğrıılt. t (‫؛‬

Ey doğru giden.


4117

‫ ا ا ت ارد‬, ‫ى ا‬٠:‫ ذا‬٠،>‫ا زاب‬ ‫ ا ت ر د‬: ‫ ر‬٩- . ‫آ د ى را و ن‬

«‫ﻝ‬ ‫؛‬،‫ ﺃ‬Jr ve tclijisi babana da yaptı. o kara yüzlü şeytan,'yoldaki ،02١ «.Âdem evlâdından çoğunu matetti Şeytan, Âdem’e olan hasedinden Şeeere-İ memnûaya yaklaşmak ı‫ ؟‬in e v v e l â Havvâ.yı, sonra Âdem’i teşvik etti ve onlara : “Ben hakikaten sizin emin b‫؛‬r hayırhâhmızını dedi. Sonra onun evlâd ü ahfâdını da böyle Süret-İ haktan görünerek yoldan çıkardı, 4118 ‫ ب‬١‫ ﻧ ﺾ‬. ‫ ﺑ ﺬ ﺗ ﺎ‬٠ ‫ ﺛ ﻄ ﺮ ’ غ‬r ‫ر‬.

‫ﳎﰒ ﱘ ﺧﻮﺍﺏ‬ .‫ﺍ ﻣﺒﺲ ﺍﺫﻯ‬ «Karga sııratlı ve kara yüzlü olan şeytan, satranc oyununda gayet çevik ve kurnazdır. Sen onun oyununa yari uyur gOzle bakma.» Dâimâ dikkat et ki mat olmayasın. 411٥ ‫ﰉ‬ ‫دا د‬

‫ ﻓﺮدن ﻧﺪ ﻫﺎ‬٠‫زا ذ ك‬

‫ﺑ ﻤ ﺮ د د ر ا ت ﺑﻮن ﺧ ﻰ‬، «Çüııki 0, ‫ ؟‬örçöp gibi senin boğazını tutmak, nefes aldırmamak ve süz söyletmemek gibi ‫« ؟‬.ok büj'ük oyunlar bilir Ruh) ve (ferzin) satranc oyunundaki taşlardan ikisinin adıdır). 4120

‫ و ا د ﺧ ﻰ او ا ﻟ ﻬ ﺎ‬1‫د رم‬ ‫ وﻣﺎﻟﻬﺎ‬٠‫ ت آزﺧﺲ ﻣﻬﺮ ب‬٠‫؟‬

«Onun çöpii yıllarca boğazda l،alır. Has, y.ânî çöp nedir Maıısıb ve mal hırsıdır.» V:

4

II


4

‫ﺃﺍ‬:‫ﻝ‬

‫ اش‬١‫ﺷﺒﺮ‬-٠‫ﺣﻮى ش‬٠ ‫ﻭ ﺳﺮ اﻏﻴﺎر‬

‫اش‬.‫ازى ﺛﺒﺮ‬.٠‫ﻫﺒﻦ ﻋﻚ ن روا‬ «Din düşmanı olanların başına kılıç ol. Sakin tilki oyununa ve onun gibi yaltaklanmaya kalkışma. Arslan ol ١ ٠ . arslan gibi heybetli ve cesâ٠ rctli bulun.»

4114

‫ا را ز ﻛﻨ ﺪ‬

y

‫>از ﻏﺮت از‬٠

‫ﺧﺎران ﻋﺪو ا _ﻧ ﻜﻠﺬد‬٠‫ز؛ﺛﻰ آف‬ «Tâ kl elıl-i takvâ ve sulahâ olan dostlar, gayretlerinden senden ay. iilmasınlar. Çünki o dikenler bu gülün, yânî o din ve tarikat yabancıları, hakikat bahçesinin gülü lıuluııan eftl-i Hakkin düşmanıdırlar.»

4115

٠‫ ﻛﺎ ن ﺟﻮن ب‬٠‫ دد ذﻧ ﻤ ﺞ‬٠‫آ ش ا‬ ‫زا ﺗ ﺔ آ ﻧ ﺮ ﻛ ﺎ ن ﺀ د و ﻟ ﻤ ﻮ ذ د‬ «o kurtlara ateş saç ١ ١ ٠yüzerlik tohumu gibi yak. Çüııki o kurtlar, Yûsüf düşmanıdırlar.»

4116 ‫ ﻛ ﻠ ﺪ ت ا ﺑﻠﺒ ﺲ ﻫﺒﻦ‬١‫ﺟﺎن اب‬

‫ﻡ ﻳﻐﺮﺑﺒﺪت دﻳﻮ ﺑ ﻦ‬ ‫ﺪ‬ ‫ا ﺑ‬٠ «Melun şeytan, seni sözüyle aldatmak İçin sana, babasmm cani, yânî sevgili evlâdını der.» ‘18


,,ıhıbi ise kendi İçin eşkıya demek ،،٠ ،٠ ,٠II ‫ﺍﺍﺍ‬٠ ‫ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬kıııhılmuş olur. ‫ﻝ‬ ‫ﺍﺃﺍ‬illin İÇİ11 bir sirkate, yâhud bir «ıısbıı ııgıııyıp ı!,ı İIIIIİ. ‫ ااا؛ﺀ‬٠‫ ا أ‬kimse miilc|...,ır olmamalı, tehlikeli bir düşmandım hınhıldogıı 11.111 Allah'a şükret" mildir. ( ‫ﱃ‬ ‫ﺯ‬ ٠ ‫ﺪﺭ‬ ‫ﺀﺍﻧ‬ ‫ ) رﻫﺰﻓﻰﺯﺍﺭﺩ‬mısramdıııı şı.ylı ‫ ﺍ;ﺍﺍ‬:.ıa'i'tâ da çıkabilir: ilil iııci şakî:-irtikâb ile, irtişâ ile, İhtık;n lif. I» ‫ ﺍﺍﺍ؛ﺍﺍﺍ‬toplayandır ki böyle | ‫ﺍ؛ﺍ‬- herifin rehzen,'y‫؛‬inî eşkıySdan farkı yoktur. Onıı soyan da ikinci bir , .‫؛‬:،yfıdır ki bir şakî, diğer bir. şakiyi soymuş demek olur. Bir yankesici birinin sâatini çarpmış. Meslckdaşlanna gbsterip ne edeceğini Ogrendikilil sonra satmaya giderken, dalla kurnaz bir yankesici sâati aşırmış. Kiimci herif, cebini yoklayıp da sâatin aşrılmış olduğunu anlayınca, ddn. ıni'ış ve 1 - Ka‫؟‬a verdin? diye sorana : - Sermâyesine verdim: demiş. Beytteki birinci rehzenin soyulması da malin sermâyesine verilmesi ıleıııek olur.' Kazret-i Mevlânâ bunu temsil İ‫؟‬in bir hikâye naklediyor:

-B İR

Y IL A N

TUTUP OYNATANIN, DİĞER BÎR SAN’ATDAŞINDAN BİR YILAN ÇALâİASI. 4123

‫رد‬. ‫ ﻟﺮدك از ﻣﺎ را ى ﻣﺎر‬٠ ‫زاﺑﺎﺑ ﻰ آ را ﻏﻨﻴ ﺖ ى ﻧ ﻤ ﺮ د‬

«Bir hırsız, bir yılancıdan bir ydan çaldı ve ahmaklığından onu gmıînıe، saydı٥ . Hindistan’da yılanları tutan, zurna çalarak oynatan bir takım kallâşlar varmış ki onlara (mârgîr) yânî, yılan tutucu diyorlar. 4124

‫وا ر ب آن ﻣﺎرﻛﻞ از ز م ﻣﺎر‬ ‫ ن دزد او را زار زار‬٦ ‫ﻣ ﺎ ر ﻛ ﺜ ﺖ‬ «Yıkıcı, yılanın zehirlemesinden kurtuldu. .,itlimi inlete inletc OldUrd،،".

Fakat yılan,

kendini

fil


bu kadar ma'lûmatlı oldugun hâlde ne sahibisin. D iy â b Ağa ile Satı Kadın b i l e m e b 'u s o lm u ş la r d ı. D ü n k ü kopuklar, milyoner kesildiler!» diye tam a ‫؛‬، v e ıztırâba d ü ş ü r ü r , o ta m a ', 0 ıztırâb ise 0 kimsenin ham armut g ib i b o ğ a z ın ı tıkar. O n u n sıkıntısından senelere, kurtulamaz, «ilim riitbesi, rütbelerin en yükseğidir«, ،،Kanâat tükenmez bir hazinedir» hakik a t l e r i n i unutturur. Ş c y ta ıı

b ir

k im s e y i

:

«S en

.y ü k s e k b ir m e v k i'd e s in . ite d e m a l

4121 ‫أت‬٠٠٠‫ ى ﻟ ﻊ‬١‫ ﺑ ﻮ ﻫ ﺖ‬٠‫ﻣﺎل ض ﺀاﺛﺪ‬

«Ey Hak yolunda sebatı olmayan; mâl ü menâl, boğaza saplanmış .،-.ip ve kılçık gibidir ki hakikat vo ma’rifet âb-ı hayâtının oradan geç­ mesine mâni’ olur... Hazret-i Mevlânânm burada malı, ma’nevî feyzlere mâni’ göster­ mesi, ona haris olanlar içindir. Birinci cildde buyurur k i: «Eğer malı Allah yolunda sarfetmek için taşırsan öylesi hakkında Cenâjı-ı Peygamber : «Helâl mal, sâlih bir kimse için nc iyidir» buyur­ muştur. Bir geminin içine su girerse onu batırır, altında bulunursa onu selâmetle yüzdürür.‫؛؛‬ Bunun gibi mal hırsı, bir adamın kalbine girerse onu ma’nen batı­ rır. Ayakları altma alacak derecede ehemmiyyet vermezse, onu selâ­ metle ilerletir. Çünki o vâsıta ile kimseye yüzsuyu dökmemek, fukaraya yardımda bulunmak, hayrât ve hasenât meydana getirmek gibi Allah indinde makbûl olacak sâlih amellerde bulunur. 4122

،5‫ ؛‬J‫؛‬ d

،J 1.. ■V. S

j*j .،‫؛‬.،‫؛‬o j ‫ ؛‬٠J d J ٠٠>

«Eğer hıylekâr bir düşman senin malım çalarsa, bir yol kesiciyi hır lıır.sız soymuş ve götürmüş olur». Mal ve onun mahabbeti, sahibi için, yolunu kesen eşkıya gibidir ki Allah yolunda onun ilerlemesine mâni’ olur. O malı hırsız çalar, yâhud biri cebren elinden alırsa, o yolkeseıı malı diğer bir şakî yakalamış, mal


mA/KKT-İ ÎSA İLE YOL AltKADAŞLlfil ٠ Ol N KİMSENİN CENÂB-I l(١<11lif،LAHTAN IJİKTAK1M KEMİKLİ 1(1 O lllll.’l Mİ SİNİ İS I EMESİ» 1 1 2 !)

‫ﻖ‬ ‫ﺩﺁﺗ‬٩.‫“ﻯﺫﯪ‬۴ ‫ﺍ‬. ‫ﺕ‬ ‫ﻛﺬ‬ ‫ ر ة ﻫﻤﻴ ﻖ‬٠‫ د ﻳ ﺪ د ر ﺣ ﻊ‬If 1‫ ﺗ ﺤ ﻮ‬- I

‫ﻻ‬ 1-‫ﺃ‬،٣l٠ ıj(lala, Hazret.i îsâ.ya yol arkada‫ !؛؛‬oldu ve derin bir çukur 1‫ﺍ‬,،‫ﺍﺍ‬٠ 1‫ﺀ‬kemikler gördü».

4130 ‫ﻛ ﻔ ﺖ اى رراﺀ ان 'ام ض‬

‫ﲎ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻣ‬٠ ‫ﻩ ﺯﺩ‬ ‫ﺻﺪ‬ ‫ة ;دان ﻟﻮ‬ "Oedi k i: Ey arkadaş: söyleyip de ölüler‫ ؛‬dirilttiğin o yüksek ismi*.

4131 ‫ ا ا ﺣ ﺎ ن ﻛ ﻢ‬٠ ‫ﺮز‬ ‫} ﺁﻣ‬

/ /

‫ا ﺣﺎ ز ﻛ ﻢ‬. ‫ﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ا ﺗ ﺨ ﻮ أ ﻣ ﺎ را ﻳ‬ « B a n a ö ğ r e t k i iy ilik

e d e y im , o liile r in

k e m ik le r in i d ir ilte y im * .

4 1 3 2

‫ ت‬٠‫ ﻣ ﺸ ﻜ ﻦ ﻛﺪاًﻧﻜﺎلﺀو'ب‬١‫ﻛ ﻔ ﺖ خ‬ ‫ﻻﻳﻖ آﺧﺎس و ﻛ ﻔ ﺎ ر ﺗﻮ ﺳ ﺖ‬

«İfazret-İ Isa !,uyurdu k i: Sus: o , senin yapacağın ‫ﻝ‬ ‫ﻭ‬،değildir. Senii nefeslerine ve sözüne yal،,‫؟‬maz*.


4125

‫ا ر ا ش ﺑﺪﻧ ﺲ ﻳ ﺪا ﺧ ﺶ‬ ‫ ﻧﺌﺮدا ﺧ ﺶ‬٠ ‫ﻛﻔ ﺖ ا زﺑ ﻦ ار‬ «Sonra yılancı, zehirlen‫؛‬, öleni gördü, bizim yılan, onu temizlemiş dedi». Ve İlâve etti: 4126

‫ ازو‬r V ‫درﻟﻂ ﻣﻴﺨﻮاض‬ ‫ﺗﺎﺑﻢ ازو‬٠‫ م ار ؛‬٠‫ك ا‬ «Rûhıım, Halika duâ ederek hu Iıırsizı bulmamı ve yılanımı kendisinden almamı istiyordu», 4127

‫ ر دود ﺋ ﺪ‬١‫ﻧ ﻜ ﺮ ﺣﻖ را ﻛ ﻨ ﺪ ﺀ‬ ‫ ﺿﺪاﻧﻢ آن ر د ﺛ ﺪ‬٠‫ض ﻧﺎن‬ «Allah’a ‫؛‬iikrolsun ili 0 duâ reddedildi. Yılamn çalınmasını ben ziyan sayıyordum, hâlbuki o, benim İçin fayda oldu». Cenâb-ı Hak: «Bana duâ edin, duânızı kabUl edeyim» buyurmuştur. Bu va’d-i kerim mucebince her duâ kabûl olunur. Fekat o kabUl; ya mUsbet, ya menfi bulunur. !îüsbet olarak kabûlü, istenilen şey'in zuhûra gelmesidir. Menfi olarak kabûlü de istenilen şey’in verilmesiyle kulun muhâfaza edilmesidir. 4128

‫ﺑ ﻰ دﻋﺎﻫﺎﻛﺎززاﻧﺖ وﻫﻼك‬ ‫< ﻧﺌﺌﻮد ﻧﺪا ن ﻷك‬/ ‫ا ز ر م‬ «Duâ edenin zararına, lıattâ helakine sebeb olacak duâlâr vardır ki J.âk ve kuddes olan Allah, onu dinlemez ve duâ edenin istediğini vermez». Yılancının yılanı tekrar ele geçirmesi İçin duâ etmesi gibi. 52


‫ﺍﺍ‬:‫؛ﺍﺍ‬

‫'ﻣﺎﺭﺍﻭﺧﻮﺍﻥ‬-‫ﻙ ﺱ؛‬٠‫ ﺍ‬٠ ٠‫ﻙ‬ ‫ﺭﺍﺗﺔﻭﺍﻥ‬.‫ﺭﺍ‬١ .‫ﻥ 'ﺍ‬ ‫ﺍ‬,

, V .٠ ٠

■Ilazıet-İ İsa'nın yol arkatlosı: ‫ﺍ‬٠ ‫ﺏ‬ ;.•r ١ ‫ﺍﺍ‬-‫ﺍ‬١‫ﺍ‬٠ı.M’ân ‫؛‬iğrenip okumaya l.c ١ıl ٠, ٠ is ı n - i ş e r i î i Şİİ k e m i k l e r i n u ،‫ ؛‬n e s e n o k u , d e d i ».

d e ğ ils e m

4137 ‫ﺍﺯﺏ ﺍﺀﻥ ﺍ ﺭ ﺍ ﺭ ﻣ ﺖ‬

‫ﱮ‬ ‫ﻛﻨ ﺖ ﻋ‬

‫ﻵﺕ‬٠‫ ﺑ ﺔﺭ ﺣﺖﺀ‬٠‫ﻥ‬٠‫ﺧﻪ ﺩﺭ‬٠‫ﻥ ﺍ‬٠‫ﻣﻴﻞ ﺍ‬

«llazret-i îsâ dedi ki: İlâhî; hu esrâr nedir, ‫ﻻ ؛‬budalanın İJU husus(،،!،‫ ؛‬ısrârı nedendir?»

4138

١J J ‫؛‬cr ; û l ١ ١j

f Of?

<y١،_^*~‫( ؛؛‬j ‫؛‬٥٠ f

­Nasıl oluyor da bu hasta adam, kendi tasasını çekmiyor, nasıl olu» yor da bu murdar kendi cam kaydında değil?»

4139

‫ﻛﺮدﺳﺖ او‬

‫ا د ة ﺧﻮدرا‬

‫ﺎ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬

‫ ﻛ ﺎ;ه را ﺟﻮﻳﺪ وﻓﻮ‬٠‫ا د‬ «IJu llutlala, ma'nen ölmüş olan nefsini bırakmış da yabancı bir Öİ،İ ‫؛‬ç‫؛‬ıı yama arıyor». Yânî. onun dirilmesini -istiyor. .٢>.‫ا‬


4133

‫ﺍ‬

‫وز ﻓﺮدﺗﻪ در روش دراك ر‬ ٠ İsm-i a’zâmı okuyup ölü diriltmek; yârâmlan, yâni, birr ü tekvâ sahihlerinin enfâsıtıdan daha pâk ve seyr ü amelde meleklerden ziyâde kavrayışlı bir nefes ister». 4134

‫ د ت "ا دميﻟﺚ ﺷﺪ‬.‫ﻫﻤﺮ ﻫﺎا‬ ‫'ا ا ﺑ ﻦ ر ق اﻓﻼك ﺛ ﺪ‬

«Nefesi pâk. kendisi semâ hazines^in emini olnıak İçin ömürler, y;ânî, uzun uzun zamanlar ve ‫؟‬-alışmalar lâzımdır». 4135 ٠‫ ض‬١‫ _نﺀﻣﺎ در دﺳﺖ ر‬١ ‫ﺧﻮد رﻓﺘ ﻰ‬ ‫دﺳﺖ را د ﺷﺎ ن ﻣﻮص از ﺑﻤﺎﺳﺖ‬

«Farzet ki Hazret-i Müsâ'nın asâsı senin -elindedir, fekat Mûsâ'nm ellerindeki ma’nevi kudret nerededir?» Cenâb-ı Kelimullahm asâsmı yere bırakınca kocaman bir yılan oldugu, tutup kaldırınca yine asâya tehavvül eylediği malûmdur. Onun 0 tehavvUlâtı) kendiliğinden degil; Hazret-i Mûsâ'nın mu'cizesi eseri idi. Ba'zıları ٥mu'cizeyi asâya İsnâd etmek gafletini göstermişlerdir; hattâ onu Âdem’le berâber cennetten çıkarmışlar, eski peygamberlerin elle, rinde dolaştırmışlar, Şuayb Aleyhisselâma kadar getirmişler, Şuayb Peygamber, koyunları İ‫ ؟‬in Mûsâ.yı ‫؟‬oban tutunca, onlan gütmek İ‫؟‬in o asâyı ona verdi, demişlerdir. Asâ, bir aga‫ ؟‬dalından ibâretti. 0 mu’cize, asâda degil, yed-i beyzâ-yı Mûsâ'da idi. Kelimullah Hazretleri benim bastonumu da alsa yine 0 mu'cizeyi gösterebilirdi. Onun asâsı benim elime geçse de yüzlerce def-'a yere bıraksam, asâdan başka bir şey olmazdı, llelki eskimiş ve kurt yemiş oldugu İçin kırılırdı. Böyle düşünüş; eşhâstan ziyâde eşyâya ehemmiyet vermek, bir deynek parçasını Cenâb-1 Mûsâ'dan yiiksek vehmetmek olur. Onun İçin her kitabda görülen sözlere liemen inanıvermemeli, nakledilen rivâyet olur mu, olmaz mi diye düşünmelidir.


Iıılıl y ilksek sesle (Kssniâtii ‫ﺍ‬٠‫ﺍﺍ‬.١‫ﺍﺍﻡ‬،‫ﺍ‬٠ ‫ﺍ‬,،‫ﺍﺍﺍ‬٠' ‫ﺍﺍ‬٠‫ﺍ‬. ‫ﺍ‬١.‫ﺍﺍﺍ‬٠ ١‫ﺍ‬٠‫ﺍﺍ‬٠. • Nıınıtı/, uyku ،!٠٠٠٠ ıl.ıh.'i hayırlıdır * ‫(ﺍﺍ‬٠(Uyanan -،1 1‫ﻝ‬ ‫ﺍﺍﺍﺍ ﺍ‬1 ‫ ﺍ‬1‫ ﺍ‬, ‫ﺍ ﺍﺍﺍ> ﺍ‬٠‫ﺍ ﺍﺍ‬٠/'‫ ﺍﺃﺍ؛ ﺍﺍﺍ‬٠ '‫ﺍ‬ezan 1٠ ،.٠٠,, ٠.٠ ilâvesini emil• buyunlu . <'‫ﺍ‬-‫ﺍﺍ‬،٠1٠‫ﺍ ﺍ‬١‫ﺍ‬1‫ﺍﺍ‬1' ‫ ﺍﺍﺍ‬1>‫ﺍﺍ! ﺍﺍ‬٠‫ ﺍ 'ﺍﺍﺍﺍﺍ‬I lınsencsi ‫ﻻ)ﺍ‬ . . . ‫ﺍ ﺍﺍ‬،'.‫'(ﺍ‬،1‫ ﺍﻻﺃ‬beri devam edegelmck ..- ١'‫ﺍﺍﺍ 'ﺍ‬1،‫ ﺍ‬٠‫ﺍ‬،‫ 'ﺍ‬1‫ﺍ‬١‫ ﺍﺍﺃ‬1‫؛‬.1‫ )ﺍ(ﺍﺍﺍ! ﺍﺍﺍ‬bu ‫ﻝ‬:،‫(؛‬١‫ﺍ‬٠٠,‫ﺍ‬,,.‫ﺍ‬. ٠‫ ﺍﺍ‬müsâb olduğu g ‫؛‬l)i, bililin nıuczz.lıılııiıı ،١, I :. ‫« ﺍﺍﺍ!ﺍ!ﺍ‬٠sözü söyle ‫ﺍ‬,‫ﺍﺍ ﺍ‬.‫؛ﻻ ﺍ‬،'،١ de sevâb kazannuiKlaılıı . 1‫ ﺍﺍ؛‬misâl de öbürüne bulalıııı : ‫ ﺍ‬...inanlı vezirlerinden bir Şems ‫ﻝ ؛‬ 'asa ٧.‫» ﺍﺍ‬1‫' ﺍﺍ‬ki Üsküdar'da bir câm i bir medrese yaptırm ıştır, isfcndiyiir Ogullarııiflan bulunan bu adam , ‫ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬I ağalığında H urrem ve Â'Iihr.i Mâh Sultanlarla Sadr-1 a'zaın Rtistem !' .‫ﺍﺃﺍﺍ‬١ kurdukları tuzaga yardim etmiş, Kanûn'1'nin veliahdi Şehzâde ٣‫ﺍ‬،،،‫ﺍ‬.‫ ﺍ؛ﺍﺍ‬gibi kıym etli bir zâtin i'dâmm.a liizmette bulunm uştu. Sonra ١. . ‫ﺍ‬٠ ve Üçüncü Sultan Rîurâd'a musâhib oldu. Onu hediyye ve takdime ٠‫ﺍ‬٠.I- ٠i'^vet almaya alıştırdı. Ondan sonra bir mansıba ta'yîn edilenlerin -l '. l ı . ı l a , harem dâiresine ve sadr-1 a'zama hediyye nâmiyle rişvet ver resmî usul hâlini aidi. Hâlbuki Hazret-i Peygam ber rişveti verene 1. .... il., .ilana da, arada vâsıta olana da İa'net etmişti. İşte Şemsî Paşa da I h milyar beyliğinin kaldırılm ası intikam ım OsmanlI devletinden alm ak -koydugu bu kötü usûlden dolayı bizzât cezâ göreceği gibi, zamâııı ...... .ı,،ı.‘.| I ،jile t e k 'tük işitilen m ürteşllerden dolaj'i büvâsıta azâb çekecektir -Ktır'ân.ı K erim d e : «Her killi zerre ağırlığında hayr işlerse mükı'ı l.l.îi girecek, iler killi de zerre ağırlığında şer işlerse ıiîücâzâtmı giirc ‫ ﺍ‬٠.l.lıı » buyurulm uştur il !‫؛؛‬anlara devamlı faydası olan hayrâta (hayr-1 cârî) denildiği gibi, ، ‫ﺍﺃﺍﺍﺍﺍ‬٠ .giden m azarrâta da (şerr-i cârî) denilebilir böyle diken tohum u eken, yânî, halkı zararlı şeylere alıştıran ‫ﺍ‬,‫ ﺍﺍ‬..ılııs, gül bagçesindc, yânî, cennette bulunamaz. Dikenin, çalının yeri ‫ﺍ‬.‫ ﺍﺍ‬j ■Idugu gibi, öyle bir lierifin gideceği yer de cehennemdir , 4142 ‫ى ﺛﺮد‬ ;‫ ﻛ ﺮ ﻧﺠﻒﺧﺎ‬/ /

‫وى ^رى ﻧ ﻮ د ﻧﺎرى ﺛ ﻮ د‬- ‫ور‬ .«،':ger o bedbaht avucuna ‫ ﺍﻻﺝ‬alsa, 0 gül başkalarına diken olur. Bîr ‫ﺍ‬1‫ﺍﺍﺍ‬1‫ ﺃﺍﺍ‬.»yanma gitse, onu yılaıı gîljî sokar

l!،،kı‫؛‬mdârın biri cum’a namâzma gidiyor, önündeki yasakçılar tla Dervişin biri tesâdiifen oradan ‫ ا‬..erken başına bir sopa rastgelmiş, kani akmaya başlamış. Zavallı adam, ‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬،‫)<ﺍﺍ‬٠٠‫ ﺍﺍ‬geçen hükümdâra, yüzüne dökülen kanlan işâret cttııi? ve : 1 11ı ‫ ؛‬indeki sopalarla yol açıyorlarmış.

1.7


4 14 0

‫ﻻر ﺟﻮﺕ‬.‫د‬١ ‫ائ‬١ ‫ا ر‬.‫ﻛ ﻔ ﺖ ﺣ ﻘﺎ د‬

‫ﻩ ﺟﺰﺍﻯ ﻛ ﺸ ﺖ اوﺳﺖ‬٠‫ﺭ ﺟﻮﺛﺖ‬١ ‫ﺥ‬ «Ccnâb-ı Hak buyurdu k i: Eğer bedbahtlık, idbâr arıyorsa, o ara­ yana batacak diken, onıın ekdiği tohumun cezasıdır». Baht ve tâli’ denilen takdîr-i ezeliyi bir insan farzederier. Onun teveccühüne ikbâl, yüz çevirmesine idbâr derler. Binâenaleyh ikbâl, seâdet, idbâr da felâket dediğimiz hâllerdir. Burada Hazret-i Mevlânâ felâketi dikene, idbâr arayan kimseyi onun tohum unu dikene benzetiyor. Dikenin ayağa batmasını da amelinin cezâsı olarak gösteriyor.

4141 ‫ﻧﺤﻢ ﺧﺎر ﻛﺎرد در ﺑ ﻬﺎ ن‬

‫ا‬

‫ در ﻛ ﺖ ن‬٠ ‫ﳏﻮ‬ ‫ﻫﺎن وﻫﺎن ا و را‬ .D ünyâda diken tohumu eken kimseyi, arama».

sakin İlâ gül bağçcsiııde

Diken tohumu dikmelt, kötü am ellerde bulunm ak, herkese zararı dokunacak İşler yapm aktır. Yeni ve zararlı bir m eydana çıkarmak, lierkesin ayagma batacak, üstünü, başını yırtacak diken dikm ek gibidir. Böyle bir halt edenler, yaptıklarının cezâsını çekecekleri gibi, ona uyup d‫؛‬ı 0 yapanların m ünasebetsizliklerinden dolayı da m ücâzât göreceklerdir. Çünkl bir Hadis’i Şerîf’te «Hayra delâlet eden, o hayrı yapan g ib idir® buyurulm uştur. Bunun mefhûm-1 muhâlifl «Şerre delâlet eden tle ٠ şerri yapan gibidir» meâlini İfâde eder. Kezâ diğer bir Hadis-‫ ؛‬Çerîf’te buyrulm uştur k i : «Her kini ‫؟‬yi bir âdet ve usûl ‫ ؟‬i k a m a , onun ve onunJa amel edenlerin ecri kendisine âiddir. Her kim de kötü bir âdet ve usftl çıkarırsa, onun ve onu işleyenlerin günâhı kendisine â ‫؛‬ddir». Yâni, bir kimse bir bid'at-i hasene meydana getirirse ondan sevâb kazanacağı gibi onu işleyenlerin amellerinden dolayı da m ükâfat görecektir, Kezâ »lir şalıs, kötü ve zararlı bir habâset ortaya korsa, ondan cezâ görecegi gibi, 0 habâset‫ ؛‬yapanların da yaptıklarından azâba uğrayacaktır. Meselâ; Bîlâl-i Habeşî (radıyallahii anh) bir sabah ezan okuduktan sonra hücre-i seâdetin önüne gelmiş, (esselâmü aleyke yâ Rcsûlallah essalât) diye Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizi nam aza da’vet etıııişti. Zât-i Risâletin istirâhal etmekte olduğunu söylediler. Hazret-‫؛‬

İŞİ

İŞİ

٢١٠‫؛‬


،‫ﺍﺍ؛‬٠‫ﺍﺍ‬1‫؛‬٠‫ ﺍﺍ‬riolayı eski dervişler ،1‫ﺍ‬٠ ;.‫ ﺍ‬٧‫ﺍﺍﺍ(ﻩ‬1 ,.٠٠٠-, !«٠٠. glllıkleri ,yerlerle ‫ﺍ‬,‫ﺍ‬،1. 1‫ ﺃ‬1; 1.‫ ﺃ‬٠ ‫*؛‬،lifleri. görüşürler, onlardan ‫ﺍ‬1‫ﺍﺍ‬،‫ ﺃ‬VI' ،‫ﺍﺍ‬٠‫ﺍﺍﺍ‬٠‫'ﺍﺍ‬.. ululardı. 4145 ‫ >ﻝ ﺑ ﺪ ت‬I ‫ب د ا ﺛ ﺖ در‬

‫ ن ﻧ ﻨ ﺒ ﺖ‬١‫ا؛ ر‬

‫ﺻﻔ ﻪ‬

‫إ ﺑ ﺪ ر‬

‫ﻳﻚ‬ ‫ا و‬

٠ ‫ﺍ‬.‫ﺍ؟‬،‫ ﺍﺍﺫﺃ؛‬.،bîr m erkebi vardı. Onu ahıra bağladı. Sanra. tekyenin sofi ân-ı tarikat ile oturdu'».11111 baş sedire geçîp, oradaki ih ١».

4146

‫ ش‬٠‫ف ﺧﻮ‬١‫اار‬. ‫ى ص؛ ﻗﺐ ﻛ ﺸ ﺖ‬٠‫د‬ ‫ﺫﻳﱴ‬

‫ﺣﻀﺮ ﺭ ا ر‬

‫ﺍﺛ ﺪ‬. ‫ﺩﻓﺰ ﻯ‬

.'!»aha sonra divâniyle murakabede bulundu, Murâkabe, yânî, y،١r٤ı، IlU'ûııııula bulunuş, Irakayık u ıncâıif ‫؛‬çîn bir seferdir». Mıu-âkabe: Diz çökmek ve gözlerini kapayıp şâir şeyleri hâtırındaıı çıkarmakla Hakkin İlhâmına muntazır olmaktır ki bunu evvelâ Hazret-، füııeyd (Kuddise sirruhU) yapmış ve yapılmasını ebl-i tarika tavsiye ٠-1,niştir. Sofiyye meslekinin esaslarım kurdugu İ‫ ؟‬in (Seyyidiittâife) denilen t'ııncyd Hazretleri demiştir ki : Ben murakabeyi kediden öğrendim. Bli ]'1111 bir kedi gördüm ki bir delik başına oturmuş, gözlerini o 'deliğe dikIııiş, bir kılı bile kıpırdamaksizm içerdeki fâreyi bekliyordu. Nihâyct 1.11(. çıktı. Kedi de onu yakaladı. Onun üzerine : «Bell, senin matlûbun olmakta fâreden aşağı değilim, sen de benim talibim olmakta kediden bayağı olma.» diye kalbime bir İlbâm vâkı' oldu. 0 günden beri murft. k ileyi âdet ettim. Kapanmcaya kadar Mevlevi âsitânelerinde, yânî ‫؟‬ile çıkarılan büyük lekyelerde bir âdet vardı. Sabalı ve ikindi namazlarım kıldıktan sonra ‫ ؟‬ile çıkarmış o la n la r - meydan denilen yere giderler, orada beş nn dakika murâkabe ederlerdi. Murâkabe meydanına yalnız çilekeşlerin girmesine şu sebcb olmıış11‫ ا‬: Dervişlikte (râbıta) denilen bir usûl vardır ki derviş zikrederken cyhinin hayâlini zihninde İhzâr etmek, yânî şeyhin karşısında bulunuyormuş gibi olmaktır. Her şeyhe râbıta edilmez, !nsân-1 kâmile olur. Bir .... bir derviş, biat etmiş ııklıığu şeyhinden başkasına râbıta edemez. S9


‫' ﺍﺃﺍﺍ'ﺍ‬،‫ﺭﺍ' ﺍ!ﺍﺍﺍ ﺍ‬٠‫ﻻ‬ ،‫ ﺃ‬gidiyorsun , 1‫ﺍﺍﺍ‬.١' ‫ﺍ‬٠ işleyeceksin. ı.lıırs«, şerlinin fi‫؛‬ısı. olacağını ،İlişim, denıiş .

llayrm böyle

4143

.‫ﺑ ﺴﺎ ى زص ﻣﺎرﺳﺖ ا ن ﺛ ﻖ‬ ‫ﻳﺎى ﻣﺘﻖ‬٠‫ر ﺧ ﻼ ﻓ ﻜ ﺬ‬. «O çak‫ ؛‬herif, nıuttekıleıin klnıyâsı hilâfına, yjlan zehrinin iksiridir». E s k id e n y i b i,

٥ ilm

(k im y â )

k e lim e s i, b a k ır ı

a lt ın

yapm a

ilm i d e m e k

.I d u g u

i l e e l d e e d i l e c e k ik s i r e d e t a 'b ir e d ili r d i.

E t k ıy â i l e e ş k ı y â d a d a b ir e r ik s ir v a r d ır , k i l i t t e k i o la n la r , n a z a r l a r ı ve

s o h b e tle r iy le

k e n d ile r in e y a k in

o la n la r ı t a s f iy e

e d e r le r

ve

m a 'n e v l

a l t m h â lin e g e t ir ir l e r . Ş a k î o la n la r d a k e n d i l e r i y l e d ü ş ü p k a lk a n la r ı p a s lı d e m ir h â l i n e k o y a r la r , h iç o lm a z s a m e z e l e r d e n a l v e b ir t e k y u v a r l a d i y e . İ ş r e t e a lış t ır ır la r .

٠‫*ﺀ‬ E v v e lc e

d e s ö y l e n i l m i ş o ld u g u

n a k le d e r k e n , o n u S ir a s ı y le d e v â m

g ib i

H a z r e t-i

e t t ir m e z .

k îe v lâ n â

b ir h i k â y e

M ü n â seb et d ü ştü k çe arad a

f ık r a la r , h a k i k a t l e r v e n a s i h a t l e r b e y â n e y l e r , s o n r a e s k i k ı s s a y ı t a m a m k ir. B u r a d a

da

H a z r e t - i îs â ' d a n

ö lü

d ir iltm e s in i

öğrenm ek

is tiy e n

b ir

! ıh m a k t a n b a h s e d e r k e n b a ç jîa b il' f ık r a n a k l i n e g e ç i y o r v e d iy o r k i :

«l‫؛‬Il٤s o f in in HAYVANINA BAKMASI İÇlN HİZâlETÇlYE TENBİIlTE BULUNMASI, HİZMETÇİNİN BE LÂHAVLE OEMESİ» 4144

‫ﻣﺮﻭﺃ ﻡ;ﻛﺜﺖ ﺩﺭ ﺩﻭ ﺭﺍﻓﻖ‬ ‫ﳺ ﺩﺭ ﺧﺎﻏﺎﻯ ﺷﺪ ﻗﻖ‬ ‫ﺍ‬ «Bir derviş, etrâf-1 âfâkı dolaşıp seyahat ediyordu. Bir gece bir hâni. I،ı،h'a konuk, yânî, müsâfîr oldu». K u r'â n’ın müteaddid ye rind e : «Arz rild ig i gibi. Hadiste de : «Sefer ediniz, .ur. 58

üzerinde seyâhat edin» emri ve. Sihliat bulursunuz» buyurulmuş-


‫اال‬:٠‫>ا‬

‫ةورس‬٠‫ ودر‬٠‫ 'ااﻛﺎﻣﺎ‬٠‫;ا ؟ ا‬ ‫ ود ا ف ا ﻫ ﻮ و ﺣ ﺮ ﺳ ﺖ‬٠ ‫ا*ا ’) ا ن‬ .■Kir

.ılııiılı.ki

m m

ü d d e t is k

â h û

i z i ı ı i

g ö b e ğ in in

t a ’k ı b

e t m

r â y ih a s ı n ı

a

e k

l ı r ,

o n ‫؛‬,

l a

o n d a n

y ı k t ı r .

s o n r a

S o

o n r a

r â y i h a

y a k la ş ı r , o n a

k ı l a .

4151

‫ﻷﺟﺮﻣﺰاﻧﻜﺎم درﻛﺎى رﻳﺪ‬٠ . ٠٠ izi g ö r d ü ğ ü n e k a v l c n v e t a ’k i b e tm e s i y l e f i ’l e n ş ü k ü r e d e r e k y o l ı.lm eıı, ‫ ؛‬ü n h e y o k o iz in t a ’k î b i n d c n m u r a d ı n a e r e r » .

4152

‫رﻳﻮى اف‬.‫زﻟﻰ‬- .‫رش ﻟﺊ‬ ‫زل و ﺑﺎم ﻃﻮاف‬- ‫ ز از ﺳﺪ‬٣.

m

« M isk g ö b e ğ i r â y i h a s ı d e l â l e t i y l e b i r m e n z il g i t m e k , o r â y i h a y ı d u y ­ y ü z m e n z il y ü r ü m e k t e n v e d ö n ü p d o l a ş m a k t a n d a h a iy id ir » .

a k s ı z ı n

Hazret-‫ ؛‬Mevlânâ’mn avcıdan maksadı: Sofidir ki o da hakikat avı‫( ﺍﺍﺍﺍ‬,'ikmıştır.

Âhû izi: Resûlullah Sallallahii Aleyhi Vesellem Efendimizin sünneti

١‫ا‬٠' ariflerin büyüklerinin usül-i tarikatidir. 0 izleri ta’kîb eden sofi nilıûyet misk göbeği kokusunu, yânî, ma’neviyyâtm feyzi râyıhasını t.ııılîîn sonra 0 râyılıa delâletiyle ilerler. Böyle bir feyze mazhar

duyar, olarak Ih-rlemck, koku almadan boş boşuna dolaşmaktan elbette hayırlıtljr.

. ‫ ؟‬it in a s ı n a

ı n a t la ı

b u lu n a n

İ ı l r

g ö n ü l,

â

r i f

İ ç in

m

a ’n e v i

k a p ı la r ı n

s e b e lı d lr » .

‫ا‬:‫ا‬


V aktiyle kâm il şeyhlerin ve bintli dervişlerin bulundukları ı> m eydaıılar< !a rab ıta edilirdi. S o n r a m e s e l â K onya dervişlerinden İstan b u l’a gelen­ ler. İstanbul m üridlerinden K onya’ya gidenier ve m eydana g irecekler­ den tekyenin şeyhine bîatli olm ayanlar bulunduğu için râ b ıta usûlu m u­ rakabeye tebdil edilm işti, işte bu m urakabe esnasında b a ’z-ı ilhâm ât vu­ kua geldiği ve m urakabe bir ‫ ؟‬ok şey öğrettiği için H azret-i M evlânâ onu, sayfalarında bir çok m a’lûm ât yazılı b ir deftere benzetiyor v e diyor ki:

4147 ‫وﻓﻰ ﺀواد ﺣﺮ ف ' ﻳ ﺖ‬٠‫د ﻓﺰ ه‬ ‫ﻳ ﺖ‬٠ "‫ﺟﺰ د ل ا ﺑ ﺒ ﺪ ﻫ ﻤ ﺠ ﻮ ن رﻧﻰ‬ «Sofinin defteri, m addi defterler gibi liarf k araltısın d a n İb âret değililil.. K a r gibi beyaz ve luiincvver b ir kalbdir» M anevi ilh am lar 0 m ünevver kalbe İn'ikâs eder.

4148 ‫ آﺀار ﺛﻢ‬٠‫ت‬٠‫زاد داذئ‬ ‫ﺭ ﻗﺪﻡ‬1‫ ﺗ ﺂﻍ‬٠‫ﺯﺍﺩﻣﻮﰱ >ﺏ‬ «Alini olanın azığı ve serm â y e si: K aleni eserleri, yânî, k itab lar v e omlardaki m a'lû m âttır. Sofinin azığı n edir? Kıdeın, J'ânî, ezel âsârıdır». M a lû m d u r ki ilim,, yânî, bilm enin iki vâsıtası v ardır. B i r i : O kum ak ve düşünm ek sûretiy le elde edilir. D iğ e r i: S eyr ü sülük ve tasfiye-i kalb (.'dilerek ilhâm ât-1 roa'neviyyenin kalbe v â rid ve ınün'akis olm asıyle zulıfıra gelir. Birincisi zannldir, yakin İfâde etm ez. Y ânî n a z a riy y a tta n ibâ.-ettir. İkincisi ilhâm -1 K abbâni oldugu İçin h akikatin ta kendisidir.

4149 ‫ و ى ﺍﺋﲀﺭ ﺛ ﺪ‬٠‫ﻫﻤﺞ و ﺳﺎد ى‬ ‫ر اﻣﺎر ﺛ ﺪ‬. ‫ﻛ ﺎ م اﻫﻮ دﻳﺪ ﻭ‬ Meselâ s o f i: «Ava çıkıp da âht'ı izi gören ve 0 izi ta 'k ib eden b ir «VCI gibidir».

٠‫)(؛‬


‫ﻟﻠﺐ‬57 ‫ 'د‬١‫ ﻧﺮﻓﺘﻪ‬: ١‫‘ى ب‬.'‫ ز اذ‬٠... ‫ د‬١-‫درﻫﺎ ﻣﺘﺖ‬

‫ﺍ‬

‫ر از‬١ L

.,١٠‫ﺍﺍ‬1‫ﻻ؛‬ -, beden nakşından evvel, yânî . ‫ﻝ‬،‫ﺍ؛‬٠‫ ﺍﺍﺍ؛ﺍﺍﺍﺍ‬m eydana gelmeden ‫ﺍﺍ‬٠‫ ﺍ‬1‫ﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ‬1‫ ﺃﺍﺍ‬ruh bulmuşlar. Hakkin kereni ‫ ؛‬١'‫ﺍﺃ ﻻ‬،‫ ﺍ^ﺍ'؛‬denizinde bir ‫ ؟‬obi .«delmişlerdi ،,1.1

Inei delmek: kîehâretli bir İş görmekten kinayedir. !٠'.,‫؛‬، 1 ‫؛‬-ilozoilar, rııhların bedenlerinden sonra yaratıldığına kaildir il I ١;٠,،‫؛‬, ana karnındaki ceninin evvela cismi teşekkül eder. Ondan son٠t. ‫ ﺃﺍ|ﺍﺍﺍ‬nefholunur derler. RUhun sonradan nefholunması, onun dalla ,, , ‫ ا‬yaradılmasına mâni’ değildir. Sofiyyeye göre ruhların hilkati, be٠‫ا‬٠‫ ا أ‬iden çok evveldir. Nitekim' 1 ( ‫ﳝﻢ‬. ‫ ) ﺍﻟﺖ‬yânî: «Sizin Rabbiniz iniyim?» hitâbına ( j 1.1. ,1.‫ ) ؛‬yânî: «Evet» Rabbimizsin» cevâbını ve٠» ٠', ııılılar idi ki 0 vakit Âdem Aleyhisselamm kalıbı yaradılmamıştı.

٠l . ١b . K I

‫؟‬C Â D

H U S Û S U N D A

A L E A H

İS T İŞ Â R E Ö E

T E Â L Â . Î İ

a iE L E K L E R L E

B U L U N M A S I»

4158

‫ﺍﳊﺎﺩ ﺧﺎق‬. ‫ﺷﻮﺭﺕ ﻯ رﻓﺖ در‬

‫ﳏﻠﻖ‬.‫ﻣﺤﺮ ﻗﺪﺭﺕ "ﺍ‬. ‫ﺟﺎﻧﺜﺎﻥ ﺩﺭ‬ ".Âdem’in vücııda getirileceği sırada Cenâb-1 Hak ile melekler ara٠‫ﺍ‬٠‫ﺍﺍ‬1‫ ﺍﺍ‬l٠ir meşveret geçti. Hâlbuki o vakit m ahlûkat b . z l a r u ı a kadar ‫ا‬٠‫ااا‬،‫ا‬-«٠‫ﺀ‬

deliizinde m iistegrak itliler».

Yânî. İlm-i İlâhîde mevcud olup, daha sâha-i zuhûra gelmemişlerdi. 415٥

‫ن ﻯ ﺷﺪﺩ‬٢ ‫ﺣﻮن'ﻣﻼﺗﻚ ﻻذع‬ ‫اﻵﺗﻚ ﺧﻔﺒﻪ ﺧﻠﺒ ﻚ ى زدﺗﺪ‬. ‫ر‬. .. . M e le k le r , ce

u sû l

٥ lı a lk

v u r d u la r ..

ve

îc û d a

m â n i’

o lm a k

is te y in c e

o n la r a

k a rş ı

g iz li­


1 ( 1 ‫؛‬١‫ اااا‬V.’ ımıkt.mınil ٠‫ا‬1;‫ ااا‬zcv;'،١:-ı lirimin kalbleri v.’.dir ki oralardan âthdâ nıolıtablar, yitil, mehtablardan kallcr doğar. Binaenaleyh İıyie nurlu bir gönül, tnüsteid ilil âi'if İçin hakikat kapılarının açılmasına scbeb

o kadar miinevparlak haki" olur.

4154

‫ﺍﻳﺜﺎ ﻥ ﺩ ﺭ ﺕ‬

‫ﻭﺍ‬

‫ﺕ‬

‫ ﺭ‬١‫ﺑﺎﻧﻮ ﺩﻳ ﻮ‬

‫ا ﺳ ﺖ‬/ / ‫ ن‬١‫ز‬,‫او ﻛ ﺚ و ﺑﺎ ﺀزا‬٠‫اا‬ «Sana rın

d u v a r

n a z a rın d a

g ö rü n e n ,

a z iz le r

iç in

k a p ıd ır.

S e n in

(a ş

g ö rd ü ğ ü n ,

o n la ­

in c id ir » .

4155 ‫ ﰉ ﺑ ﺎ ﻥ‬.‫ﺍ ﻧ ﻴ ﻨ ﻪ ﻯ‬ ‫ﺍ ﺯﺍ ﻥ‬

«Setlin aynada i ş i k â r sıdhnııla nıüşâhede eder».

‫ﺑﺶ‬٠‫ﺑ ﻪ‬. o la r a k

‫ﺧﺌ ﺖ‬

‫ﺑ ﻪ در‬

‫أدر‬

g ö rd ü ğ ü n ü

‫ﺍ‬

‫ﻋﺎﺭ ﻑ‬

âri ٤ d a h a

e v v e l

b ir

k e r p iç in

lUcshui• bir fıkra vardır: Rakamları biraz tanıyan bir câhil) 12 raka1111111 görmüş, bir, iki diye okumuş. Onu İşiten başka biri de :

— Sen bilirsin bir, iki, ben bilii'im on iki, demiş. Şu fıkra, bir ami do bir ârifin görüşüne ve anlayışına güzel bir misâl olur. Çünlîi câhilin aynada görüp de anlayamadığı bir aksi, ârif kerpi‫ ؟‬üstünde 'görür ve anlar. Kocakarının biri aynaya bakmış da : - Bu aynalara da ne oldu? insani ne kadar ‫؟‬irkin gösteriyorlar! l'.skl aynalar böyle degildii demiş. Aynada gördüğü aksin kendi suratı olduğunu anlamamış. 4156 ‫ﺳﺒﻮد‬

‫ﻋﺎﻟ ﻢ‬

‫ ﻳ ﻦ‬٠٠٠‫ اﻳﺜﺎﺳﺬال‬JV

‫ﺟﺎ ﻥ ﺍ ﻳ ﺜ ﺎ ﻥ ﻳ ﻮ ﺩ ﺩ ﺭ ﺩ ﺭﺑﺎ ﻯ ﺟ ﻮ ﺩ‬

« P ir H a k k in c ild i، ! ‫ ؛‬..

M

ve cûd

re h b e r ve

sehâ

o ııla r d ır

k i

d e n iz in d e ,

d a lla y â n i,

b u

â le m

m u h it.‫؛‬

yo kke n ilm in d e

o n la r ın

v e li

o la r a k

rU h u , m e v.


ııı.ızlunı değillerdi. Onun İçin ‫ﺃﺍ)ﺍ‬١ ٠‫ﺍﺍﺍﺍ‬.‫'ﺍﺃ>ﺍﺍ ' ﺍﺍﺍﺍﺍ‬.‫ ﺍ 'ﺍﺍﺍ‬1، ‫ ﺍ‬ndil.'1'lne blldhil1'.‫ﺍﺍﺍﺍ‬، liL.nı de Adem evladına m üşâveıc ‫'ﺍ‬٠1‫’ﺍﺍﺍﺍ |ﺍ‬.‫ ؛‬ngrrlllnıek İÇİ11 m elek, 'ille İstişârc duyurulm uştu. İstişârc: B a şk a sın ı akimdan ve ‫ '؛'ﺍﺍ'ﻝ‬1‫ﺍﺃﺍ‬،‫ ﺍﺍ'ﺍ‬l:٠،،،âdc etmektir. Ma'lûm herkesin akil bir değildir. Onun içiıı bil h ٠ 'ı،l‫؛‬se hakkında istiştrede ' akli eren liir adamın bilişinden ve gülüşünden faydalanmak Hazret-‫ ؛‬Mevlâııâ eler ki : M eşverette bulunmak, karanlıkta aranılan ilil- şey'i bulm ak i‫؛؟‬n mum yakm ak ve etrâtı aydınlatm ak demektir. Aydıtılık ne kadar kuvvetli olursa, aranılan şey 0 kadar çabuk ye o derece k.ılay bulunul'. Bundan dolayı Sallallahü Aleylıi Vesellem Efendimize.: "Dünyâya m üteallik işlerde eslıâbıııla meşverette bulun» Emr-İ İlâhîsi vârid olmuştu. Alcyhissalâtu Vesselâm H azretleri de o gibi işlerde sahâbe ile İstişâre ve ekseriyyetin re ’yi ile ‫ ؟‬mel ederdi. Ayetin tercemesinde de işâl'et edildiği tizere m eşveret dünyâ işlerinde yapılır. Dînî . ıılırev‫ ؛‬işlerde yapılmaz. Meselâ namazda K ur'ân mi okunsun, yoksa terce.mesi mi? diye sorulmaz. Şu ela vaı. ki İstişâre. akil eren ve kalbinde gıll u gış bulunmayan kimselerle olur. Diyab Aga ile Satı Kadrn gibilei' ile olmaz. Kezfi ilil' deliye, yâlıud düşmanlığı bilinen bir hâine bir İş danışılmaz. Bundijn dolayı Hadis-i Şerîf’t e : «İstişâre edilcccle killise eınî'n olıııalıdır» buyululm uştur. Bu em niyyet: hem aklinin ermesi, İıem de niyyetinin hâlis olmasıdır. Bil- de (istihârcj vardır ki 0 da âdetâ Allah ile İstişâre etm ektir. Bir İŞİ yapıp yapm am ak husûsunda m ütereddid bulunan kimse, yatm adan evvel Allal't İ'izâsı İçin iki rekât namaz klimalı v e : «Yâ Rabbl şu İş linkkulda lıayırlı olan cilieti bana bildir» diye duâ etmelidir. Dııânın arabeasını aram aya liizum yoktur. Allah h er dilelen anlar. İstilıâre eden kimsc gOrecegi I'ü'yâyı erbâbıııa ta'bir ettirip, ona göre liareket etmelidir. İşte t) halifetullah olan insanların r u h la r ı:

VI

4160

‫ةل و ت ﺛ ﺪ‬٠‫ ذ ش ر‬٠‫ ر‬.‫ﻣ ﻄ ﻎ‬ ‫ 'ﺛ ﺪ‬,: —!‫ ىﻛﻞ أ‬٣‫'ﺀغ‬٠‫ﻳﺌ ﻦ ازاذك‬ «Ncfs-1 kül, yânî, bütün mcvcftdât zuhftra gelmeden evvel, hatta kcn. dileri de crvalı aleminde iken, var olan herkesin ve her' şey.ln nakşımı ve csUrınn vâkıf olıınışlıırdı». I

01


Hımbckzeden: Musikide usıil vurmak demektir ki latife etmekten kimiyedir. Cenâb-1 Hak (Bakara Sûresinde bunu şöyle beyân buyuruyor:

‫ ؤا‬١ ‫ ة ا ﻵ ﻏ ﺘ ﻸ ه‬4 ،‫اﻧﻰﺗﺎ‬٠ ‫واﺋ ﺔ د رﻳ ﺴ ﺆ‬

‫آﺋﺒ ﻬﺄ و ذﺛ ﻪ ﺀ ذ ﺷ ﻜﺎﺑ ﻰ ث‬

Yânî: Habibim; Kabb-İ Zişânm meleklere: Ben arz iizerinde, bana lralife olacak bir insan yaratacağım dediği vakit, dediler ki î Orada fesad ‫؟‬،karacak ve kanlar dökecek mahlûk mu yaratacaksın?»‫*؛‬ Melekler, Adem'in yaradılaeagmı, kendisinden bir zelle sudûr ede. cegini, bir oğlunun, diğer oğlunu öldürüp kanmr dökeceğini, torunlarından arz üzerinde bir çok fitne ve fesad zuhüra geleceğini İevh-i mahfuz, da görmüş oldukları İçin biliyorlardı. Ondan dolayı bu itirazda bulun, dular. «Biz seni tesbib ü takdis ediyoruz ya, ayrıca bir mahlûka ne İÜzum var?» dediler. Cenâb-1 Hak onlara : ٠

‫ة ل ؛ﻟ ﻰاﻳ ﻼ ﻣ ﻶ‬

Yânî; «Sizin bilmediğiniz şey’i ben bilirim (arz üzerinde halife ya. Tatmaktaki hikmeti siz bilmezsiniz)‫ *»؛‬buyurdu. Bunun üzerine melekler:

I

Ö İ

' ١١ >;

')<‫؛‬

Yânî: «Yâ Rabbcnâ SC.1İ takdis ii tenzih ederiz. ,Biz o hikmeti bilmeyiz, bize nc Oğrettinsc atıcali on،، biliriz'»» diye özür dilediler. Melekler, Hakkin ( ‫ ) ﺻﻮ ح وﻧﺪوس‬isimlerinin ınazlıarı idiler, in. sân-ı kâmil, yânî. yaradılacak ve Halife.i ilâhiyye olacak Âdem Aleyliisselâm ile evlâd ü ahfâdının büyükleri gibi büti'ın Esmâ-i ilâhiyyenin

(،٠٠ SOrei B a k a r a .3‫ ؛‬٥ ٠)5> s . r c t B a k a ra : 30.

(C )

٠‫؛‬.،

S f t r r l B a k a r a :» .


4

‫ ﻣﺎ‬٠

‫ف را‬٠‫ ر ا ك‬j S ‫ن ل‬,‫ ج‬٠‫دا‬ ‫ﻭﺯﻳﻒ ﺭﺍ‬

:

‫ﺱ ﺍﺯ ﰷﻥ‬ '‫ﺏ‬٠ ٠‫ﺩﺩ‬

‫ﺍ‬

- t ) ı ٠li ٠r, b i r e r s ı f a t l a ‫ ﺍﺍﺍﻻ‬٤،:‫ﺓﺍ‬٠‫ ﺀ‬ş e y le r i ‫ﺍﺍﺍﺍ‬،‫ ﺃ‬lt ٠٠٠v f s ü r m ü ş l e r , m a d e n i n I d ik îllin d e iı e v v e l s a h i h a l t m ile ta k lid in ! l î ü ş â h e d e e t m i ş l e r d i r ».

4466

‫اذد‬٠‫د‬.‫د ل اﺗﻜﻮر ى را د‬

‫در‬

.

‫ د‬٠‫ا‬٠‫ﺑﺪ‬.‫در ﻓﺎى ﻣﺤﻀﺌﻰ را د‬ « Ü z ü m ü « i ç in d e k i ş a r a b ı v e ta m â m ı y l e y o k l u k t a ik e n .e k

( ş e y ) d c n ilc .

m a h lû k a tı s e y re y le m iş lc rd ir» .

4167 ‫ ﻟ ﺜ ﺰ ؛ ز ﺧ ﻘ ﺖ ذ ﻧﻌﻮ و ﻫﺎ‬٠ ‫ﺛ ﻮ ر ﻫﺎ‬

٠‫ ود‬٤‫و‬

‫ ﻳﺈ‬٠٠‫ﺣﻮ;د‬

« Ü z ü m ü n y a r a d ı l ı ş ı n d a n e v v e l ş a r a b l a r İ ç m iş le r v e m e s t o l a r a k e o ş ٠ k u n l t ı k l a r g ö s te r m iş le r d ir » .

Şeyh Ömer Binilfârız kuddise sirruhûnun (Hamriyye) isimli bir ka.‫؛‬idesi vardır ki k'levlânâ Câmî tarafından farisi. olarak şerhedilmiç ve ،araf-1 âcizSnemden türkçeye tereeme olunmuştur. Nâzım-1 ârifi kaside, ‫؛‬،ine şu beyitle başlar: «Biz, sevgilinin yâdıyle şarab içmiş ve sarhoş olmuştuk ki 0 vakitler tlaha asma çübugu yaradılmamı.ştı». Asma yaradılmadan evvel İçilen şarabin nasıl bir meşrup olduğunu bizim gibi sûret kaydından kurtulamamış ve ma’nâ âlemine varamamış ulanlar tabii anlayamazlar.. Kezâ o zevât-1 kirâm : 4168

‫ﺑﺌﺌﺬ دى‬. ‫در ﺀوز ا وم ى‬ ‫ﻳﺘﻨﺪ ﻓﻰ‬

<‫ﺷ ﺲ ﻝ‬

‫درﺛﻌﺎع‬

،Temmuz sıcağımla kışı ve güneşi» şık ın d a gölgeyi gürlirlcr». ‫ ا‬7


‫ ا‬1‫ا‬ ‫ ا د‬٠‫وان د د‬-‫ ﺑ ﺜ ﺰ ز اﻓﻺﻟﺜﻚ‬٠ ‫ا ' د‬٠‫'ان دﻳﺪ‬ « 0 na

r u h la r ,

fe le k le r

g e le c e ğ in i,

tig d a y

‫ﻳ ﻨ ﺰ از داﺗﻪ‬

U

y a r a d d n ja d a n dönesi

e vve l

Zuhal

h a lk e d ilm e d e n

s e y y a r e s in in

e vve l

e km e k

m eyda-

p iş ir ile c e ğ in i

g ö r m ü ş le r d i» .

4162

‫ ﻛ ﺮ ت د د‬٠ ‫ز‬١‫ر‬٠‫ﻟﻰ دﻣﺎﻟﺢ و دل‬ ‫ د‬٠‫ ت زد‬،‫ا‬4 ' ; ٠‫ و ﺟ ﻜ ﻚ‬٠‫ل ﺳﺎ‬ « Y in e o lm u ş la r ,

o n la r ,

h e y in le r l

o rd u s u z

ve

c e n g s lz

ve

k a lh le r i

n u s re t

y a r a d ı lm a d n n

önce

m ü te fe k k ir

b u lm u ş la r d ı» .

4163

‫آ د ﺑﺎ ن ﺑ ﺖ ؟اﻓﺎن ذ أ ر ﻧ ﺖ‬ ‫ ت‬٠‫ﺗﻞ‬٠‫ارؤ‬١‫ور ﻧﻪ ﺧﻮد ﻧ ﺒ ﺖ اﺋﺊ‬ 0

٠‫ ﺀ‬n ı ü ş â b e d e ,

h a lk a

J lis b e t le

0

o n la r a

n ls b e t le

te fe k k ü r

de

te fe k k ü rd ü r,

a y n -1

yoksa

h a k ik a te n

ve

ş â ir

r ii'y e t t ir » .

Urefâ-yı ümmetin ruhları (a'yânı sâbite) mertebesinde ve İlm-i İlâ. hinin sûretleri hâlinde iken Hak ile müşâhede ediyorlar ki o müşâhede ayn-j rü’yettî. Bunun İ‫؟‬in de dimâga, kalbe ve göze ihtiyac yoktu. 4164

‫ﺀود‬٠‫ ا ذ ى و و ﺗ ﺒ ﻞ‬٠‫ز‬١‫ﻓ ﻜ ﺮ ت‬ ‫ ك ز ن دورﺳﺖ ﻣ ﻨ ﺪ ل ﺣﻞ ﻧ ﻮ د‬٠‫اﺑﻮ‬ « T e fe k k ü r, lû ü ş k il

m âzî

ve

m ü s ta k b e l

İç in

o lu r .

B u

ik is in d e n

u z a k la ş ın c a

I t a lle d ilir » .

Tefekkür, yânî, düşünce ya geçmişe râci’, yâhud gelecege âid olur, olmuş ve olacak vukuâtj bir ânda görüp bildikten sonra düşünceye ve düşünceye âlet olacak dimâga lüzûm kalmaz.


(Kiisim ) v <٠ (maksim) Udim■ I. ‫ ؛‬.......... imin . ı.l.ı.l bulunduğu v ٠. (m aksim ) lâf /.، (sav ak ) y â n i , ulm ııı lalı m t ٠ı٠11.11.‫؛‬١ ٠v ... dem ek olduğu ir>ıı ş â i r : »Kosûl.، E krom , foyz-ı llalıi.ım m .ıl anı . bulunduğundan kün . ١٠ı•.، Ebiılkasim o lm u ştu r , diye- ١٠ı٠ (Im.ni. i ...1İli ) yapm ıştır . Bir hâdisenin vukuuna şâırum ،>،r ı٠>١•d > e.':derm eye cdebiyyatta (Imsn-i La'lîl ) d e n ilir . B a sm a n a m u b û r e k k a d e m i r û - y i z e m in e , P â k e tm e z id i k im s e y i h â k ile t e y e m m ü m .

beytinde olduğu gibi ki, su bulunm ayınca toprakla teyem m üm edilerek İriniz olm anın sebebi, S allallahü A leyhi V esellcm Efendim izin m ü b arek kadem iyle o to p rak üstü n e basm asındandır, denilm iştir. Feleklerin cvliyâ ١yı kâm ilin m eclisinden c ü r’a nûş ve güneşin â rifle r sohâvetiyle zerpûş olm ası da böyledir.

4170

;١‫؛‬

Ö ^.j ١ÖİT

٠>١j ٠

5. f

f j

«Onlardan iki dostu bir arada görürsen, lıcm bir, hem dc altı yiiz l.iıı, yâni, bir çok olurlar».

4171 j L ‫؛‬o U ٥١

١^>"yA Jli«

٠ |)L‫؛‬o l -ı~‫؛‬،l٠ «Onların sayıları dalgalar lıâlc getirir».

J'

٠ p

gibidir ki rüzgâr o d alg alan sayılacak

.‫ ؛‬J.---- 1٥J٠V Yâni ‫« ؛‬Peygam berleri, peygam berlikleri i’tibârıyle ayırd etmeyi■/, hepsini b ir biliriz17» Nazm-ı K erîm inde beyân buyurulduğu üzere enbb yâ.yi izam salevâtullahi alâ nebiyyina ve aleyhim iisselâm hnzarâlı, Al (

SûreBaktır ،

.17،. : 2‫؛‬،5.

<;‫؛‬٠


Yâni, müessirde eseri, eserde müessiri, yâhud ta'bîr.i sofiyanesiyle zahirde mazhorı ve mazharda ‫؛؛‬âhiri müşahede ederler. Hey’ot‫؟‬l٠ıöKİfU’. güneşin kursunda bir takım lekeler vç gölgeler k .‫؛‬:fotmlşl.v, onları güneyin sönmüş kısımları diye îz٥h eylemişlerdir. C‫؛؛‬Jibâ bu beytin ikinci mısraında o ke‫؛‬i'e de işfit'üt vardır, 4169

٧‫؛‬y *،‫_ •؛‬٠>>- û.ti.ı j ٠jj> .)j، .it» ،>.٠ ، / y i~ ٥ >. j j 0 ١ —‘.»^‫؟‬٠ 3 . ‫؛‬.jk»^

«Şu felek onların meclisinden kadeh dibindeki damlaları içmekte, güneş de yine onların cömerdlîğindcn sırmalı elbise giyinmektedir،». Deniliyor k i : Kâinata olan İlâhî tecellîler evvel ve ekmel-i mahlûkat olan Resul-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri vâsıta, siyle olur. F iiy û z â tı H u d â m n s u y a b e n z e r , D il-i P e y g a m b e r i d e c û y a b e n ze r; G e lir o l c û y a e v v e l j e y z - i M e v lâ , E d e r a n d a n kulûb.t s â fı irv â . A n ı n ç ü n k ü n y e s i B ü lk a s im o lm u ş , K i z â ti je y z - i H a k k a m a k s im o lm u ş.

Evet. Kaîb-i enver-i Muhammedi bir nehir yatağı gibidir. Allah’ın fuyıizâtı ise su misâlidir. O su, evvelâ o yatağa gelir, oradan Verese-i Muhammediyyenin sâf gönüllerine akar. Zât-i akdes-i Nebevinin künyesi (Ebülkasim) dır. Çünki ilk mahdûm.ı mükerremlerinin adı (Kasım) idi. Arab âdeti .mûcebince ona izâfe edilerek kendisine (Ebülkasim) yâni, «Kasım’ın babası» denilmişti. «Adımı takının, fekat künyemi almayın» diye bir Hadîs-i Şerif vardır. Ulemâdan ba’zıları buradaki nehyi ta’mîm etmiş ve (Ebülkasim) kün­ yesini takınmak memnu’dur demiş, ba’zıları da bu nehyin hayât٠ı Peygnmberîye mahsus olduğunu beyân eylemiştir. O nehyin vuruduna da şöyle bir sebeb göstermiştir: Bir gün bir kimse; Yâ Ebelkasim! diye ses­ leniyordu. Aleyhissalât Efendimiz, ,ona baktı. O kimse ise başka bir Ebclkasım’ı çağırmıştım, dedi. Bunun üzerine miişâbehet dolayısıyle yan­ lışlık olmasın diye o Hadîs-i Şerif sâdır oldu. Hadîsin bu suretle tavzihi ve vâki men edilişin hayât-ı Peygamberîye tahsisi daha doğru olsa gerektir. Çünki ulemâ-yı islâmiyyeden (Ebülkasim) kiinyeli bir çok zevat vardır. i;k


117،

.“ ‫ ر د‬. ‫ ﺩﺭ در ح ﺣﱪﺍ ﻝ‬٠‫ز ل‬ ‫ﺩﺱ ﻭﺍﺣﺪ ﺭﻭﺡ ﺍ ﺑ ﺎ ﻝ ﻳﻮﺩ‬ «Aynhk, gayrdık rûlı-J hayvânidc 1٠‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺃ‬٣. I٤ı'ılı٠i i.ısânî ise ٠١eîs-‫؛‬ vâhiddir». Bedenlere güneşin ziyâsı gibi akseden ruhlar, rüh-i hayvâni .ldugu ،‫ ؟‬in m üteferrik ve miiteaddiddir. Rûh-J insânî) yâni, hakikat-‫ ؛‬M uhamme. diyye ancak birdir.

4175

‫ﻡ ﻭﺭﻩ‬١‫ﺟﻮﺗﻜﻪ >ﰱ ﺭﺵ ﺀﺍﺕ‬ ‫ ﻭ‬١ ‫ ﺀﺗ ﺮ ﺩ ﺩ ﺯ ﺭ‬/‫ ﺱ‬٠ ‫ﻣﻎ;ﻕ‬ « A lla h ,

0 r u h la r

Hadis-‫؛‬

Ş e r î f 't e

.tn la r m lm ld u

ü s tü n e ve

ü z e r in e :

s a ‫ ؟‬tı. O n u n

٠

m a J llû k a t ı

« C e ııâ b ı

n U ru n u

h a n g is in d e n

n û ru n u

s a ç tı. ş a ş tı

is e

H a k, 0

n u rd a n

d a lâ le te

٥û r u

is e

k a r a n lık ta

h a n g is in e d ü ş tü »

a s la

a y r ılm a z » .

y a ra ttı,

r a s tg e ld iy s e

s n n ru

h id a y e t

b u y u r u lm u ş tu r .

4176

‫ﻵﻝ‬1٠. ‫ﺍﻥ ﲟﻨﺎﺭﺍﻯﳘﺮ‬٠‫ﻳﻜﺰ‬ ‫ﻡ ﻭﻫﻒ ﺧﺎﱃ ﺯﻝﻥ ﺟﺎﻝ‬.‫'ﺍ ﻛﻮ‬ *A rk a d a ş ; y â n i,

( b e n ) in

b ir

m ü dd e t

v â s fın ı

«sanm adan

s ü y le y im » .

V â k ıâ

d in le

de

0

c e m â ld e k i

b ir

lıft llıı ,

:

4177 ‫ ﺍ ﻥ ﻟ ﺪ ﺟﺎﻝ ﺧﺎﻝ او‬٠‫در‬ ‫ﰽ ﺧﺎﻝ او‬ ‫ﺭﺩﻭﻋﺎﱂ ﻳ ﺖ ﺩ‬ «Onun .»enindeki güzellik beyâııa gelmez ve ta.rif edilemez, iki âleın netlir? Onun lıftll aksinden ibArcttir*. 71


lah.ııı varlığını ve birliğini teblig etmeleri cihetinden bir, fekat zamân-1 nübüvvetleri hasebile müteaddiddir. Kur’ânda bunlardan ancak yirmi sekizinden bahsedilmiş,-onlardan da Uzeyr, Lokman ve Zülkarneyn hakkrnda nebidir, hayır velidir diye ulemâ arasında ihtilâf olunmuştur. Lâkin enbiyâullah hazarâtı bunlardan İbâret değildir. Hakkin gönderip de hüviyyetlerini bize bildirmediği bir ‫؟‬ok peygamber gelmiş, geçmiştir ki yüz yirmi, lört bin hattâ iki yüz yirmi dört bin kişi idiler denilmiştir. En dogrusu sayılarım ancak Allah bilir. Peygamberlerin hak!katleri bir olmakla berâber, süretleri müteaddid olduğu gibi,, evliyâ-yı kirâm da bOyledir. Hazretd Mevlânâ onları hakikat denizinin dalgalanria benzetiyor, o dalgaların saj'isını rüzgâr meydana çıkarır, diyor. Evet, fırtınalı bir havada, denizin yüzünde sayılamayacak derecede dalgalar ve köpükler hâsıl' olur. 0 kadar ki onlai'in zuhûriyle deniz görünmez olur. Fırtına dinince dalgalar ve köpükler ortadan kalkar, hepsi birleşir ve deniz meydana, ‫؟‬ikar. Sofiyye ekâbirine gOre rUhlarm asil ve hakikati, birdir. Ona rûlı-i a'zam, hakikatülhakayık ve hakikat-i Muhammediyye derler. Rûhlarm müteaddidolması, bedenlerin'teaddüdüdolayısıyledir. Fekat bu teaddüd, sûridir, hakikatte yine birdir. Bunu bir misâl ile anlatmak İ‫؟‬in Hazret-‫ ؛‬kîevlânâ buyuruyor k i : 4172 if V ‫ﻣﻔ ﺮ ق ﺛ ﺪ آ ﻧ ﺘﺎ ب‬

١‫ﺩﺍﰋ‬.‫در درون روزن ﺍ‬ «Canlar güneşi, beıleıı pencerelerine ayrıldı». 4173 ‫ﺑ ﻮ ن ﻧ ﻈﺮ ﺩﺭ ﻗ ﺮ س ﺩﺍﺭﻯ ﺀ’ ﻭ ﺩﺁ ﺓﺑ ﺖ‬ ‫ ت‬٦ ‫ﺛ ﺪ ﻣﺤﺠﻮ ب اﻳ ﺪا ن د ر ﺗ ﻚ‬

٠‫ ﺗﻚ‬،‫و‬

«Güneşin kursuna bakınca, onun bir olduğunu görürsün. Beden ili. câbına girmiş olan, bu hususta' şek ve şüblıe içindedir». Güneş doğunca ziyâsı her pencereden ‫؟؛‬eriye akseder. Lâkin şu hâl güneşin müteaddid olmasını İcâb etmez. 0 birdir, pencerelere aksi mülenddiddir. Bunun gibi asil canların güneş‫ ؛‬olan (Hakîkat-İ Muhammediyyc) de birdir. Şâir bedenlerdeki rûlılar, pencerelere akseden güneş ziyâsı gibidir.

'،'٠٠


İIİN U .Y F N İN , 1,1

A N

M K Y lj

H İK Â Y E N İN D O E A Y IS IY L E K A P A N D IĞ I

s r.K K T

llllt l

* İN İ

M E K A N IN

I

/ A

M A 'N

٨٠. A

B E Y A N IN A

‫ ا‬٠٨، ‫" { ا‬

IİN IE M E Y E lll

K A P IS IN IN

.1181

'.Aydınlıkların gibta ettiği ),ûrülenvaı. ola„ Allah söylemesi farzolaiJ b'ddkatlerl söylemeye bcııl nasıl bırak ır ?» ١' ‫ ﺍ‬،‫ ﺍﺁ‬.ıııilsâade etm ez

Il;ıd ‫؛‬s ٠ i Ş e rifte : «!„sanlara onlar„, aklilarına ve anlayacaklarına ١i aklınızın ölçüsüne göre değil.» Ve «Biz peygamber،1.1110 söyleyin, l،cn )٠.،- ziimresi, söz söylerken ııâsm ،lerccesine inıııck ve insanlarla onların .kıllarıııa göre ve anlayacakları derecede konuşmakla cmrolnnduk» bil،' ıııılın u ştu r. Herkese anlayamayacağı hakikatlerden bahsetm ek câiz de ,(‫؛‬ildir . ‫ ؟‬l i n k i herkesin İdrâki öyle yüksek hakikatle ‫ ؛؟‬kavrayamaz. Sâde .Viayamamakla kalmaz, yanlış anlayacağı İçin dalâlete düşer ',.! Hazret-، Mevlânâ deminden beri bir çok hakikatten bahsetti. Bun !.٠،. 1.1,1‫ ؛‬-filanlarca m uhakkaktır. Fekat nâehillerce halledilemez derece do muğlâktır. Onun İçin Cenâb.ı Pir, söylenilmesi lâzım gelen şeylerin lamdan 1'azlnsını söyleyemeyeceğim, çünki mtisâade edilmiyor, diyor ,

4181 x S ‫ﻑ أ ﺑ ﺶ ﺁ ﺭ ﺩ وﺳﺪى‬٠‫ﳏﺮﻡ‬ ‫ ﺩ ج ﻣﺪ ى د د‬٠‫ ﻟ ﺌ ﺪ وﺯﺏ‬٠‫ﺟﺮ‬ «Deniz lia'zan dalgayı ve. köpüğü ileri sürüjj sathm a sed vc lıicâb ya. ‫ﺍﺍ‬،‫ ﺃﺃﺍ‬lıa'zaıı da oııları çeker, çektikten sonra yine med hâline gelir».

M a ilin ya, denizlerde cezir ve med denilen iki liareket vardır. Bi. z‫؛‬ın taraflarda pek de farkedilemeyen bu hareketler, büyük denizlerde ،uzla oldugu İçin herkes görür, hattâ vaktini bilir. Cezr: Denizin çekilmesi, med ‫ ؛‬Sularm yükselmesi ve karaya dogru derlemesidir. Bunun gibi Allah'ın isimleri de m uhtelif tecellide bulunur, lar. Meselâ (Kaabız) vc (Bâtın) isimleri, hakayık ve maarifi ba'zan men'eder. Ba'zan da (Bâsıt) ve (Zâhir) isimleri onları İzhâr eyler. İşte

Ti


117 8

‫م‬-'‫ز ﺧﺎل ﺣﺮش دﻣﺰ‬١‫ ض‬٠ ‫ﺟﻮﺗﻚ‬

‫م‬- ‫ﺑﺜﻨﺔ ل‬

£

‫»اق ﻣﻴ ﺨﻮاﺀد‬،

«Ben onııtı giizel bellinden bahsedince söz, ister».

bedenimi parçalamak

Buradaki (ben)den maksad: Nokta-i vahdet-i Jlâhiyyedlr ki Dünyâ ve Ahire، zâhir ve bâtın, maddi ve ma’nevi bütün hilkat, onun aks-i pertevidir. Muhakkıkîn-İ sofiyyeden ba’zıları, nokta-i vahdeti bene. kâin‫'؛‬١tı da onun göründüğü yanaga benzetmişler ve : «Kâinât, onun beninden zâhir olmuj bir yanak gibidir ki beni yanagından tecelli etmiştir» demişlerdir. Hz. Mevlâna diyor, ,k i:

4179

٠،“ ■>‫؛‬٠■y y

Cr* f

O'.;..1،*

، ‫ ؛‬A ٠_٣ î.j . ' ،‫ ؛‬١ i)jj ? ١٠

«Ben karınca gibi bu harmanda hoşum \ve kendimden fazla bir yük .«taşırım Ki o yük d e :

‫ﺲ‬ ‫ئ‬

‫ﺍ ﺓ ﺋﻠ ﺔ ﺓ ﺗﺜ ﺎ ﻻ ﻳ‬: ‫ﺍ ؟ ﺀ ﻳﺘ ﺎﺍ' ﻵ‬

g

١ >5 ‫ذق' ذﻳﻴﻠﻪ\ ر\ ﺛﻨﺘﺪﺑﻨ ﺶ‬.‫راىدةا‬

Yânî : «Biz, emâneti göklere, yere ve daglara teklif ettik, onu yük. ilinekten çekindiler ve ontlan korktular. Sonra onu insan yiiklend‫؟!؛‬.» Nazın-ı Celili mücebince, 1-Iilâfet-i ilâhiyye yükü idi. Tefsirlerde emânete başka türlü ma'nâlar da verilmiştir. .18. 7 ‫ذذ‬

SUrelAhzab

: 72.


( ' ı.ııâh-ı Pir böyle demekle berfıbıı I klnıılfı ' ، ٠‫ ﺍﺍﺍﺍ‬h.'lif 1\' ‫ﻻ‬ ١ bir biz de sofiye .I .... b e y t söylemekten de fâl'ig olamiyo, (I mdn،ı٠٠٠b،>،l٠ .‫ ﺍ‬, ‫ ﺍﺍ‬.biraz nıa'rûzâtta bulunalım l':vveJâ (sofu) ile (sofi) nin ayırd 0 ‫ﺍﺃﺍ‬,‫ﺍﺍﺍ‬١،‫ ﺍﺍﺍﺍ"ﺍ‬I ،‫ ﺍ’ ﺍ‬ederim. Ekser ‫؛‬ . idili ٧٠. fevkalâde mutaassıb olan sofu ,‫؛‬iırül.und.'iî bahsedecek degl11‫؛ ﺍﺍﺍ‬:٠.٠،: Tasavvuf vc tarikat ehli demektir Tasavvuf kelimesi Hicretin »٠٠٠،٠٠٠، asrında yoktu. 0 devirde zi'ıhd ،‫ ﺍ‬t!،kv.'ı VI' ;liret-! kluhammcdiyye II bareket edenlere (âbid) ve (zâlıid) derlerdi. Sonra 0 gibi zevatın Uikıilllılleri peyda oldu. T’ebdîlüşşekil lieclilekil kaydında buluııaı١«. 0 ٠٠٠٠٠٠.'',', mukallidlerden ayrılmak İ‫ ؟‬-in hakiki zâhidlcr, bu lâkabı bıraktı bil ٠.Çünki ikinci asr-1 Hicride Yu- .111111 yerine (sofi) kelimesini aldılaı٠ -bıikcmâsının ba’zı eserleri arabcaya tercemC edilmiş, -(sofist) keli 11111. -III. ,illin hikmet delOek olduğu anlaşılmıştı. Sofiler de hikm etullah mu İIİİIİIİ ve zâtullah âşıkı oldukları ،‫ ؟‬in kendilerine (sofi) dediler, ilk def'a -lılkııbı alan (Ebülhâşimilkûfî) dir ki Hicretin ikinci asrında vc (rem .... l.'l kil ‫'؛‬. basında ilk zâviyeyi açmış ve ISO senesinde vefSt etmiştir. Kad ıb >tlbdıii sirrehû. Daha sonra sofi kelimesinden (taşavvuf) lâfzı iştikak ٠1‫ ﺍﺍﺍ‬،ve (meslek-i tasavvuf), (İlm-i tasavvuf) gibi yerlerde kulla ،1.1-

»٠٠!،،,. Tasavvuf dilin in (mutasavvif), (sofi) ve (sâfî) diye ü ‫ ؟‬derecesi vdr ٠،٠٠ Ilılldâî derecesi mutasavviflik, İntihâî mertebesi ise sâfiliktir. Halkın ‫ﺍ‬-Lifli) dedikleri câlıil, mutaassıb ve 0 nisbette miitekebbir şâhısların so

tllılılı. bir alâkası yoktur. 0 gibi zâhidler (bârid) vasfıyle dâimâ tezyif ‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﺍ‬,١‫ ﺃ‬.gelmişlerdir ,A ş k d ır in sa n a ir fâ n -1 İlâhî b a h şe d e n .B i m a k a b b e t z â h id -1 b â rid H u d â b ilm e z n e d ir

hı ١' t،n،le oldugu gibi. Şâirin biri Z a h id hu b ü r û d e tle e g e r diLzaha g irse n B ir lü le d u h a n y a k m a ğ a â teş b u la m a z s ın

ılı ııııştlr ki : Zâhid; bu soğuklukla cehenneme girsen orayı buzhâneye .ç.vlrbsiıı, tütün lülesini ateşleyecek bir kor parçası bulamazsın, de .mpktir lllr aralık bunların öyleleri vardr ki kendi kıyafetlerinde olmayan :idmanlara selâm verip almazlardı. H ülâsa: Sofilik, Yûnüs E m re'niıı ،..،،', ,D e r v iş lilik b a şta d ır tacda d e ğ ild ir ,K ız d ır m a k o d d a d ır sacda d e ğ ild ir ,A r a r s a n M e v lâ y ı k a lb in d e a ra K u d ü s ’te, M e k k e ’de, h a c’da d e ğ ild ir . 75


enbiyâ ve evJJyânm ehl-‫ ؛‬İsti'dâda yüksek hakikatlerden bahsetmeleri, vahdâniyyet denizinin meddl, nâehil olanlara karşı sükût eylemeleri de 0 denizin cezri demektir, O zevât-ı kirimin sükûtuna bir sebeb daha vardır kl 0 da dinleyenlerin istimâa kabiliyyetsiz olmaları ve istimâa candan ragbet gösterme meleridir. «Hakikaten Allah, vâızların lisânına dinleyenlerin İstimâ’ himmetleri derecesine göre hikmet ilka eder«, Yânî, dinleyenler ne kadar ehil olur ve dinlemeye ne derece istekli bulunursa vâızın lisânından 0 mertebe hikmet ve ma’rifet zulıûr eder. Gülistan sâllibi Şeyh Sa'dî kud. dise sirruhû : «Dinleyen, söz anlamazsa söyleyenin nâilkasında kuvvet arama. Din. lemek ârzusu meydânını geniş tut, yân‫ |؛‬istimâa fazla ragbet ve dikkat et ki söz söyleyen 0 meydanda serbest dolaşsın ve at oynatabilsin» diyerek vâızların talâkati ve tutukluğu sebeblerini anlatmıştır. Hazret-‫ ؛‬Mevlânâ buyuruyor k i: 4182 jC

‫ ﺍ ﺋ ﻊ ﺛ ﺪ‬٠ ‫ ﺉ ﺯ ﻣﺎ ﻥ ﺑ ﺜ ﻨ ﻮ ﺑ ﻪ‬٠ ‫ﺍ‬

‫ﺩ ﻝ ﺟﺎﻯ ﺩ ﺭ‬

‫ﺭﺍ ﺭ ﻧ ﺖ‬

‫ﻣﺘ ﻊ‬

«Şu sırada hakikat halisine devâın etmeye ne mân‫ '؛‬oldu? Galîbâ dinleyenin gönlü başka bir yere gitti?* 4183 ‫ﻧ ﻖ‬

‫رىﻣﺮﻓﻰ‬

‫ﺛ ﺪ ﺍ ﻋﻨﻖ‬

‫ز ر و‬

‫ﺧﺎ ﻃﺮ ﺵ ﻧ ﺪ‬ ‫ ﻭ ﺩﺍ‬- ‫ﺁ ﺩ ﺭﺍ ﻥ‬

»Onun hâtırı, h‫؛‬,nikaha miisâfir olan sofi hikâyesine gitti. Hattâ 0 .«ârzuya boğazına kadar battı Binâenaleyh ‫؛‬ 4184 ‫ﻣﻐﺎﻝ‬

‫ﻥ‬٠‫ﺭﻓﱳ ﺯ‬

‫ ﺍ ﺯ‬. ‫'ﻷﺯﻡ ﺁ ﻣ ﺪ‬

‫ﻣﺮ ﻭ ﺻ ﻒ ﺍ ﻝ‬٠‫ﺩﻭ ﻯ ﺍﻥ ﺍ ﻧﺎ ﻥ‬

«Hâl! ta’rif ‫؟؛‬in bu hakikat I.alisinden o masal tarafına dönmek lâ٠ zm» geldi*.


‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬١',.‫ ﺫ‬ııi/٠.١ıı;j٠( ٠١ıı i٠siNi.\ soıivı: Alil ‫ ﺍﺍﺍ‬١ ‫ﺍ؛ﺍ ﺍ‬ ‫ ﺍ ﺍ‬١‫ﺍ‬،.١‫ ﺍ‬١١‫ﺍ‬ ‫ﺍﺍ‬:.١‫ﺍﺍﺍﻻ‬٠‫ﻝ‬ ‫ ﺍ‬m i ;s İ: i :y i j ٠ ١' K SÖZİ ٠ ‫؛‬N،'IN HİI.AIINA ‫ﺍﺃ‬.‫ﺍﺍ‬، ‫'ﺍ‬:‫ﺍ‬، ‫ﺍ‬.:’‫'ﺍ‬

KTMKsi, yani, BAKMAMASI

418»

‫ﺑﻊ‬:‫ و ﻓﺈ ن س‬٠, ‫راﻗﻪ آن‬ ‫ ﺭ ﺏ‬٠‫و ﻃﺮ ﺏ آ ر‬ A llid tn ،

z ik r iy le

‫ﺍﺍﺍﺍ‬,dt٠rv ، ٠1‫؛‬ş،cr ‫؛‬٠١)

m ü .s lc fîd

zikir

ve

‫و ﺟ ﺪ‬

‫د ر‬

‫ﻛﺪ‬:‫ﺣﻨﻮ‬

m iis t c f iz

o la n

،

٠ s o fjle r ‫«؛‬

( y â llî,

‫ آ اا‬-

< '

halkası vetel ‫ ﻻ‬٠‫ﺁ ﻻ‬،‫ ﺍﺍ‬İçinde sona crtl‫»؛‬.

M٠٠٠-V‫؛‬Şİ٠٠1. edurelukları yerde zikredecek olursa bir halka teşkil etlerJiiJyJe dâire hâlinde oturm aktan m aksadlan : içlerinden birinde tıııtııevi bir İieş'e zuhUr ederse, nazar ve temas tarikiyle diğerlerine si. I'.yıl etmesi İçindi. v.'t.el: L ügatle bulm ak demektir. Sofiyye Istılahında kalbde bir neş'e dtivubuasıdır. Onu bulm ak İ‫ ؟‬in yapılan hareketlere (tevâcüd) derler vc ‫اﺀ‬1. ‫ اا‬.‘sııfısında iki tarafa sallamrlardı. '.'»reli ise : Oynamak m a’nâsınadır. Bahsedilen neş'ey‫ ؛‬duyanların ،١٠V،٠1II. devrân ve semâ' gibi raksa benzer hareket yapmaları, vecd ve ‫ﺍ‬,‫ﺍﺍ‬1 ‫ ﺍ‬âsâl’i itli. Nakşî tekyelerinde 2ikrin hitâm ından sonra birei. dâııtî ‫ﺍ‬,‫ ﺍ‬ynlr şekeri dağıtılırdı ki bu da 0 ma'nevi zevkin maddî bir çeşnisi nlurdu. Bunun gibi 0 hânikahtaki dervişler de zikir b itin c e : ٠٠'(,

4190

‫ ﻣﻤﻤﺎن‬/ . ‫ﺣﻮان ﺑﻴﺎوردد‬ ‫ان‬٠‫! ا د ا د'او آن ز‬

٠ ‫ﺗﻢ‬٣ ‫از‬

..،١l ،‫؛‬sâf ‫؛‬r İçin sofra getirdiler. Sofi sofrayı görünce merkebini hatır .

‫ أ ا‬٠‫ ا‬٠.. 4191 ‫رو‬.

‫ة ﺩﺭ آﺧﺮ‬

١ ‫ﻛﻔ ﺖ ﺣﺎﺩﻡ ر‬

‫ ﻭ ﺟﻮ‬. ‫ ﻣ ﳢ ﲀ‬. ‫ ﺭ‬٣. ‫ﺕ ﻛﻦ‬-‫ﺭﺍ‬ ٠

lllz m

e î ç l. v t

١ d e d i ‫ﺍ‬0‫ ﺍ‬: A lıırn ٠‫ﺍﺍﺀ‬.

m

e r k e b e

sa n ın ı

‫ ﺃ'ﺍ‬١

a r p a

v e r « .

77

I l


dediği gibi tâc il. hırka ve kemerden ibaret değildir, fcırf roa’novî.'٠{' hâldir. Nitekim Ilnzret-i Mevlanâ buyuruyor: .1185 ‫ ﺍﺭﺍﻯ ﺯ ﺫ‬٠‫ﻣﺮﰱ ﺁﺯﻫﺮﺭﺕ ﺑ ﺎ‬ ‫ ا ك از ﺟوزورز‬٠‫ﺷ ﺑ و ﻧ ﻼ ن‬ « A z iz im ; la ı• g i b i

c e v iz

s o fiy i ile

s u re tte n

k u ru

ve

üzüm e

k is v e d e n

a ld a n ı ş a

ib a r e t

sanm a.

b e n z e r. B u

B u

s a n ış ,

a ld a n ış , d a h a

çocuk

ne

k a d a r

sürecek?»

4186

‫ ﺟﻮز‬u ‫ﻣ ﻢ‬ ‫ ﺩﺭﻛ ﻒ‬٠‫ﻣﺰﺍ‬ ‫ﺍ ; ﺍ ﺩ ﻯ ﺫ _ﻧﺪ‬ ‫ﻧﺪﻭﻭﺟﺰ‬.‫ﺯ‬ » O g u l;

b iz iı ı ı

d ü ş k ü n d ü r.

E ger

k a lı b ı m ı z , sen

ıııe rd

c e v iz is e n ,

ve

bu

k u ru

ik i

ü z ü ın

şeyden

g ib id ir .

O na

ç o c u k la r

vazgeç».

Yânî, beden ve sûret ile rnukayyed olma. 4187

‫ﻡ ﺀﻕ‬١‫ﺩﺭ ﻛ ﲊ ﻯ ﺍ'ﻛﺮ‬٠‫ ﺍ‬y ‫ﻭﺭ‬ ‫ق‬-‫ﺑ ﻤﻨﺎ رﻧﺪ ص را از ﻧﻪ ط‬ «E ger seni

sâde

sen

vazgeçm ezsen

beden

k a y d ın d a n

ve

H a k k in

d e g il,

İk râ m

b e lk i

ve

dokuz

in â y e ti ta b a k a lı

m ıırâ d

e lle r s e ,

sem âdan

b ile

g e ç ir ir » .

4188 ‫ﺑﺜﺘ ﻮ ا ﻛ ﻨ ﻮ ن ﺻﻮرت ا واﻧ ﻪ را‬

‫ﺑﻦ ا ز ﻛ ﻪ ﺟ ﺪ ا ﻛ ﻞ داﻧﻪ را‬٠ ‫و ك‬ « A rtık

m a s a lııı

s fı r c tin i

d ililc .

L â k in

dâneyi

sam andan

a y ır» .

Hikâyeler, mesela saman gibidir. Onlardan alınacak hisse bugday dilnesine benzer. Bugday insana, saman hayvana mahsus oldugu İçin, insan bir hikâye işitince onun samanıııı bırakmalı, dSnesini almalı, yânî, eİfâzıyle meşgul oJmamalı. ondan ibret hissesi kapmalıdır. 71‫؛‬


îmanın en ibtidâî derecesi, .llülku ٠•/،، v...٠«. 1، ٠*٠>I*.rî kaldırın«،.،‫؛‬ ٠•‫؛‬.....I،, yol ortasına yuvarlanmış bir taşı !،.•11111(1 llm.k, otiala dökülmüş ٠•١ı1.1111itlileri süpürüp, temizlemektir, tnıyurulmugtui'. Kekat bunların lıi’l.ıiııde ihlâs şarttır. Yapılan hizmetimde ıly٥ lıııhınnıamolı, bakın şu Mil.mı ne kadar fedakâr, memleket için no dom•.. çalışıyor denilsin diye y٠٠l٠ılmamalı. Öyleleri hadim değil, (mütehfldlm) yâni, hizmetçi taslağı ıdm ve ettiği hizmetten kazancı, yorgunluktan ibaret kalır. Itıı savılan hizmetler; maaşsız ve ücretsiz olanlardır. Karşılığı buluiıiııı hizmetlerde üşenme gösterenler, diğer bir tâbirle, vazifesini hüsnü Ilı. etmeyenler ise sâde mütehâdim olmakla kalmazlar, vazife hâini .،İmi lıır.

Sofinin merkebi de nefsi temsil etmektedir. Hadîs٠i Şerifte buyurul...117(111• ki : «Nefsin senin, merkebin, yânî, binek hayvanındır, ona rifk ٠٠■• ıııuûmelc et». Nefse, binek hayvanı ta’bir olunması rûhu taşıdığın. dniHİır. Nefse rifk ile muamele ise onu cehenneme götürecek hareketle. ٠١١•' meydan vermemektir. ile hadim arasındaki mulıâvereden şu anlaşılıyor ki bir ehl-i bu II.. bit• tekyeye müsâfir olunca, yâhud herhangi bir kimse bir mücs.1 ٠٠>•٠• gidince oradakileri göreceği işi bilir ve mükellef olduğu vazifede Miııkılim. bulursa, nefis merkebini onlara teslim etmeli. Yapacakları işe ٠. m ,a şunu şöyle yap, bunu böyle yap diye fodulluğa kalkışmamalı. Me٠. la bir hastahâneye yatan bir hastanın orada mütahassıs bir hekime: Sofi

- Doktor Bey; şu ilâcı ver ve şu sûretle tedavi et! diye ukalâlıkta 1 mlııııması ne kadar münasebetsizlik olur.

İşte hadım, sofinin tavsiyelerine karşı i’tirazlarıyle bunu anlatıyor. Al ı takdirde, yânı, tekyenin müdîri ve hâdîmi, yâhud gittiği müesse. ٠٠٠•I٠٠ki adamlar —çok yerde olduğu gibi— vazifesinin ehli değilse, o va­ tı İl yapılacak işi hatırlatmalı, mümkinse o işleri bizzât görmeli. Sofinin M‫؛‬lime olan tavsiyeleri gibi.

4193

‫ \ﻝ ﻳ ﻰ‬١‫ﻛﻔ ﺖ ;ﻛ ﻦ آف ﺟﻮش ر‬ ‫ ت‬٠ ‫و د 'دا'ﻣﺎش‬ « S o fi itil

dedi

k i:

A rp a s ıııı

e v v e la

‫—ت‬ ٠ ‫ﺐ‬ ‫ﺧﺮ ك ﻳ‬ ıs la t.

Ç iin k î

e ş e k e e g iz

y a ş lı d ı r ,

d iş -

،،u v v e ts iz d ir » .

7.J


II» ',

‫ﺕ‬: ‫ ﺍﺫﻟﻮﻧﲄ‬٠‫ >ﻭﻝ ﺍ_ﻥ ﺡ‬V ‫ﻛﻨﺖ‬ ‫ﺕ‬٠ ‫ ﰷﺭ ﻣﺬ‬U ‫م ﺍ_ﻥ ﰷﺭ‬.‫ﺍﺯ ﻗﺪ‬ «H izm etçi‫ ؛‬Lâ havle... Bu nc k ad ar fazJa söyleyiş? Bu hizm et, es. kidenberi bellim işimdir, dedi... (Lâ havle) kelimemi (

‫ﻻﺣﺮﻟﻮﻻ؛وةاﻻﻳﺖ‬

٠)

C ü m le - İ

m ubârekesine

işa re ttir ve kudret, ik tid âr m a’nâsınadır. İbn-i k’I es'ûd radjyallahü anh dem iştir k i : “ResUlulIah aleyhissaiâtii vesselâm H azretleri buyurdu, h a . b e r i n O İS IU J s a n a , ( İ â havle ve Jâ kuvvete İllâ hillâh) ne d e m e k olduğunu bildireyim . A llah’a âsî olm am ak kudreti kim sede yoktur, m a'sıyetten k u r. 1‫ اا‬1‫ ؤاا‬ancak H akkm rnuhâfazasıyle olur. A llah’a tâ a t ü ibâdette bulunmak kuvveti de kim sede yoktur, ancak A llah’ın yardım ıyle olur. Sallalkildi Aleyhi V e s ile m H azretleri bu tefsiri yaptıktan sonra, bunu hana t'e h râ ‫ !؛‬böylece liaber verdi, buyurdu». Kezâ Risâletm eâb E fen d im iz: «lâ havle ve İâ kuvvete İllâ hillah sözünü ‫؟‬ok ‫؟‬ok söyleyin lii 0 söz, cen n et hazinelerindendir» tavsiyesinde bulunm uştur. H azret.‫ ؛‬M evlânâ burada sofi ve bizm et‫ ؛؟‬ile bir m erkebden bahsediyor. Sofi, A llah yolunun sâlikidir. Hâdim , bânikahın hizm etçisi, belki do : “Bir kavm in hâdiıtıi ve onlarm faydası İ‫؟‬in çalışanı, 0 kavm in seyyididir, büyüğüdür» Hadis-i Ş e rifi m uktezâsınca dergâhın şeyhidir. Hizmetili mUcib-i siyâdet olduğu İ‫ ؟‬in eski şeyhler kendilerine ( h â d i m i i . km â) yânî, delmişlerin hizmetçisi derlerdi. Kime olursa olsun hizm et ve m uâvenet, insanlık vazifelerinin en yükseklerindendir. Sofiyye m eslekinde (hizm et) ve (sohbet) diye iki vardır. Birincisi tekyede çalışmak, İkincisi şeyhin sohbetinde bulu‫ ) ااااا‬feyzalmakti- H attâ hizmet, sohbete takdim edilmişti. B undan dolayj ،'onâb.ı P ir M esnevî'de: .K albi m ünevver bil. zâtin liizmetini etm ek, senin İçin şahların tepe.‫اا‬١‫ >ا‬çıkm aktan iyidii.» buyurm uştur. H izm et, hâlisetı İillâh, yânî, sırf A 'lalı ı-ızâsı İçin yapılm alı, m ukabilinde b ir şey beklenilm em eli, h attâ takdir edilip edilmediğine ehem m iyyet verilm em elidir. Yine H azret-i Mevlânâ der k i : .A llah rızâsı İçin hizm et et. Halkm 0 hizmeti takdir ve kabûl edip etm eyeceği ne vazifen, onu düşünme». Şu da hâtırda bulunsun ki hizmet, yalnız tekyeye ve şeyh ile dervlşlere mahsus değildir. Y urda, millete, ilme, san'ate, hülâsa faydalı şeylen. yardım da bulunm ak ،1« birer hizm ettir. ;.s


4 1 ‫«) ؛‬

‫ ر ا م‬. . ‫ و د ش‬٠‫ﻝ أ ش د‬ ‫^ ﻧﺖ ﻧﺮم‬ « S o fi ‫ ؛‬M e r k e b e k a v le .. .

A rtık

su

senden

v e r,

‫ م‬١‫و‬٠ ‫ ز‬١‫ت ﻻ ﺣﻮل‬٠‫ﻛ ﻎ‬ lâ k in

s ıc a k c ıı

u ta n ıy o ru m ,

o ls u ı ı ,

d e d i.

H a d im d e :

LA

d e ، .‫» ؛‬,

4 1 ٥9

‫ ﻛﻦ‬. ‫ﻛﻔﺖ ﺍ'ﺩﺭ ﺟﻮ ﺗﻮﻛﺰ ﻙ‬ ‫ ﻛ ﻦ‬٠‫ 'ﺃ‬/ ‫ﻥ ﻣﺲ‬.١‫ﻛﻔﺖ ﻻ ﺣﻮﺩ‬ « S o fi: M e r k e b in b u v le ...

E fe n d i;

a rp a s m a

sözü

k ıs a

a z ıc ık

kes,

sam an

k a rış tır,

d e d ‫؛‬. H â d ‫؛‬m

d e :

1&

d e d i» .

4200

‫ روباز ﺳ ﻚوﺑﺜﻠﺚ‬١‫اا ش ر‬٠‫ﻛ ﻒ‬ ‫ﺭﻭﻯ خ'ﻟﺚ ﺧﻐ ﻚ‬.‫ور ﺑﻮﺩ ذ رز‬ « S o fi d e d i k l : M e r k e b in O ra s ı

ıs la k s a

ü s tü n e

b ir a z

y e r in i

k u ru

s ü p ü r.

t o p r a lt

Ta?

ve

ya?

g ü b re

b u lu n m a n ın .

dök».

4201

‫ﺭﻻﺣﻮﻝ ﻛﺬ‬٩ ‫ﻯ‬١‫ﻛﻔﺖ ﻻﺣﻮﺩ‬ ‫ﻛﻦ ﺑﲍ‬٠‫ﺍ ﺭ ﺭ ﻝ ﺍﻫﺪﻛﺶ‬. « H â d in ı

١'C

e rb â b

tlc d i

o la n

k ‫ ؛‬:

e lç iy e

L â

h a v le ...

ta v s iy e d e

B aba

E fe n d i;

sen

de

la h a v le

oku.

K illi

b u lu n m a » .

ikinci mısra : «İş bilen ve akil eren kimseyi gönder de tavslyode bulunma, 0 yapacağı İÇİ ve söyleyeceği sözü bilir, demektir. 4202

‫ﻛﻔﺖ ﺩﺗﺎﻥ ﺛﺎﻧﻪ ﻳﺸﺖ ﺧﺮﲡﺎﺭ‬ ‫ﺩﺍﺭ‬. ‫ﻛﻔﺖ ﻻﺣﻮﻝ ﺍﻯ ﺩ ﺭ ﺛ ﺮ ﻯ‬ « S o fi dedi

K; b

k l i

dedi B il ilil

k l :

K a ş a ğ ıy ı

n rtık

u ta n !»

a l

d "

m e r k e lıin

s ırtın ı

tım a r

o t.

H

٥d ، n ı

do

«1


.111.1 ‫ ( ا‬.4 ‫ل‬

‫ < و‬.‫ﺣ ﻬ ﻤ ﺖ‬

‫ﻛﻔ ﺖ ﻷﺣﻮل ا د‬

‫ ﺩﺭﻧ ﺬ ﺏ ﺀﺍ‬٠'‫ﻭﺯ‬٠٦‫ﺍﺯﻣﻦ‬ « H a d im t ib le r i

d ed i

1‫؛‬

‫ذ‬:

L â

h a v le ...

A z iz in i;

ne

s ö y lü y o r s u n .

H e rk e s

‫األ‬

1

te r-

b e n d e n 'ö ğ r e n ir » .

4105

‫ﺵ ﻝ؛ﺵ‬..‫ﻛﻔﺖ ﺍﻻﺵ ﻓﺮﻭﻳﻪ ﺍ‬ ‫ﺵ‬.‫ ﺩ ﺭ‬: ‫ﺭ‬. C ‫ﻝ‬:‫ﺭﻭﻯ ﻋﺬ‬١‫ﺩ‬ « S o f، acı

te s k in

ded i

k

edecek

٤:

İlk

ilâ ç

önce

s ırtın d a n

p a la n ın ı

a l.

Y a r a lı

o la n

a rk a s n ıa

s ü r» .

Mcııhcl: Tenbel veznindedir, hemen de o ma’nâyadır. Burada teskin edici, uyuşturucu meâlinde kullanılmıştır.

4196

‫ﺭ‬١‫ﻛﻔﺖ ﻻ ﺣ ﻮ ل ا ﺧ ﺮ ﺍﻥ ﺣ ﺪ ﺗ ﻜ ﺬ‬ ‫ﻫ ﺰا و‬

« H â d in ı yü z

İı iı ıle r c e

dedi

k i‫؛‬

n ıü s â fir

L â

‫ﺟﻨ ﺲ ر ﻣ ﻬﺎ ﻧ ﻢ آ ﻣ ﺪ ﻫ ﺪ‬

h a v le ...

g e lm iş

B u

h ik m e tle r i

b ıra k .

B ana

s e n in

g ib i

g it m iş t ir » .

4197

‫ﺍ‬٠ ‫ﺑﺶ‬٠ ‫ﺯ‬١ ‫ﺟﺎﻣﻪ ﺭﺍﱏ ﺭﻓﺘﻪ ﺍ ﺩ‬ ‫ﺍ‬٠ ‫ﺵ‬.‫ﺍ ﻭﺧﻮ‬٠ ‫ ﺍﻧﺒﺎ ﻥ‬٠٠‫ﻫ ﺖﻡ‬ «O b iz im

« t.

m ü s â f ir le ıiıı c a n ıın ız

ve

lıe p s i

n k r ilı f ı ı n ı z

ile

b iz d e n

‫ا‬.‫اﺀه‬

o la r a k

m e s a b e s in d e d ir » .

g it m iş le r d ir .

M iis u fir ;


، 12 0 7

‫ ﺑﻮﺩ‬.‫ﻛﺎن ﺯﻟ ﻦ د ر ﺟ ﻜ ﺌ ﻢ ; ﻛ ﺎ ﻣﺎ د‬

‫ود‬٠.‫ﻫﺎ از ﺑ ﺜ ﺖ وراش ى ر‬٠‫؛ر‬ .٠ ٠) m c r k c b c e ğ iz in b i r

‫ااا|ا‬، ‫أ‬٠ ‫ اااأ‬k u r d u n

k u rd

p a r ç a la r ‫؛‬

e t

p e n ç e s in e

k o p a r d ığ ın ı

d ü ş tü ğ ü n ü , s ır tın d a n

g ö rü y o rd u

V.

bn.

».

42.8 ‫ ﺍ ﳋ ﻮ ﺑ ﺎ ﺕ‬٠ ‫ﻛ ﻔ ﺖ ﻻ ﺣ ﻮ ﻝ ﺍ_ ﻥ ﺟ ﻪ‬

، ; £ *

U yanan

s o f‫؛‬

:

L â

>

h a v le .. . .B u

‫ﻥ ﺧﺎﱎ‬٦ ‫ﺍﻯ ﺗﺠﺐ‬ rü .y â ,

n a s ıl

b ir

h ü ly â d ır .

a c a b il

o

,e f"

!,‫ ؛‬i l l i i l il d in ! n e r e d e d ir ? d e d i ».

4209

‫ داًن ﺧﺮش رارارو‬.‫از ى د‬ ‫ﳏﺎﺭﺍ ﻯ ﺉ ﺩﻭ ﻛ ﻪ‬٠‫ﻛ ﻪ‬

f *T e k ra r lü ğ ü n ü

m e r k e b in

y o la

g it tiğ in i,

lâ k in

kâ h

k u y u y a ,

kâ h

ç u k u ra

d il,,

g ö rü y o rd u » .

4210 ‫ ﻛ ﺮ ن ﺑ ﺪ د ا ﺧ ﻮ ش وا ف‬، ‫ﻛ ﻮ‬

‫ﻓﺎﺗﺤﻪ ﻣﻴﺨﻮاﺗﺪ و اﻟﻨﺎر ﻋﻪ‬ * ،T ü r l ü

tü r lü

n â lıo ş

r ü ’y â la r . g ö r ü y o r

ve

F â tih a

ile

( E lk fir J a )

S ü r e s in

.«okuyordu Kâria) kapı) ‫ ؟‬almak demek olan (kar’) maddesindendir ve gelip kap ، ‫ ؟‬alan ma’nâsmad‫؛‬,r. Bu münâsebetle kıyâmet gününe de (kârin :denilmişti. Cenâb-1 Hak Kur'ân'da buyuruyor k i K ıy â m e t ş id d e t

ve

gün ü ,

d e h ş e tin i

n m ın ıı snnn

no

0

k ıy ftıııe t b ild ir il، ?

g ün ü <) g ü n

n e d ir ?

0

in s a n la r ,

k ،y & m e t d a ğ ı lm ı ş

g ü n ü n ü n » p c r v û n e le r

KM


4203

: ‫ ت ﺣﺲ‬٠‫ ﻧ ﻜ ﺄ ت ﻣﺘﺎ را ب‬٠‫زادم ا‬

‫و ﺟﻮ ا ر ﻣﺎ ش‬ «Hâdim, bunu söyledikten sonra davrandı ve eteklerini beline sok­ tu. Gideyim evvelâ arpa, saman getireyim, dedi». Miyân besten: Bir işe hazırlanmak demektir. Eskiden uzun etekli elbise giyerler, iş görecekleri sn١ada eteklerinin uçlarını bellerindeki ke­ mer yâhud kuşağa sıkıştırırlardı. İşte bu harekete (miyân besten) derler. 4204

‫ﺭﻓﺖ ﻭ ﺯﺁ ﺧ ﺮ ﳔﺮﺩ ﺍﻭﰅ ﺍﺩ‬ ‫ﺧﻮﺍﺏ ﺧ ﺮ ﻣ ﻮﺛ ﻰ ﻳﺪان ﻣﻮﰱ ﻳﺒﺎ د‬

«Hâdim gitti, fakat alıırı ve oradaki merkebi bâtırına getirmedi. Gidej’im, arpa, samaıı getireyim demekle sofiye tavşan uylsusu göstermiş, yânî, onu aldatmıştı*. Tavşanlar gözü açık uyudukları ve görenler onları uyanık zannederek aldandıkları-‫؟؛‬in birini aldatmaya (hâb-1 hargûş dâden) derler. 4205

‫ﺫﻡ ﺟﺎﻧﺐ ﺍﻭﺍﺵ ﺟﻨﺪ‬١‫رﻟﺖ ﺥ‬ ‫ﺭﺍﻧﺪﺭﺯ ﻣﻮﰱ وﻳﺜ ﺨﻨ ﺪ‬. ‫ﻛ ﺮد‬

«Hâdim, birka‫ ؟‬külhanbeyi herifin yanma gitti.- Sofinin tenbih ve tavsiyeleriyle eylendi». (R:ş handiden) birinin sakalına kinâyedir.

gülmek demektir ki eylenmekten

4206

‫اود و ﺛ ﺪ ﻟ ﺮ ا ز‬

٠‫ ﺍ ﺩ‬٠

٠‫ ﺯﺭ‬١ ‫ﻣﺮﰱ‬

‫ا ى ﺑﺜﻞ ا ﺟ ﺜ ﻢ ﻓﺮاز‬٠٠.‫ﺣﻮا‬

«Sofi, b n

«:‫؛‬

ş . a

d î .

y o

l

J 'o r g u ı ı u

i d i .

Uzandı, adetâ

g ö z ü

a ‫ ؛‬ı k

r ü

’y â l a

r

g ö r m

e y e


.‫ﻭ ﺍ ﻧ ﻨ ﺎ‬

‫ﺍ ﻟﻄﻒ ﻭ ﺟﻮﺩ‬. ‫ ﴽ ﺩ' ﻯ‬٠‫ﺍﺯ ﻯ ﻛ ﻒ‬

'‫؛‬

‫ ﻧﺪل‬.‫ر اًن اد س ﺟﻮرى ﻛﺮد‬,‫ا‬5 ٠۶٠‫ا‬,‫ اا‬،‫ا‬

da diyordu

k i: Lutf II scha ۴ h‫ ؛‬ı‫؛‬

Â;!:»; Aleyhiyselâ‫ ؟‬,

; ildi burada, kendisini H a z re tt Âdem'e, tekye hizmetçisini şeytana ‫ﺍ‬٠٠٠‫ﺍ‬,٠٠١١.... şeytana bir fenâhk etmediği gibi, ben de ٥ hâdime ٠٠،, 1٠>،‫ﺍﺍﺍ‬1‫ﺍﺃ‬.etmemiştim, diyor ،1 Külıt mahlûkların kötülüğü b ir 'garaz mukabilinde degil, tablatlerl :t t .'i 'h ı Şeyh Sa’dî der k i .«Akrebin sokması kin dolayısıyle değildir, onun tablati İktizâsıdır .

M.'vlüiıA buyuruyor k i : 4215 ‫ ﺭ ﺩ‬٠‫ﺍﺭ ﻭﻛﺰﺩ ﻡ ﺭﺍ ﺝ‬٠ ‫ﺍ‬ ‫ﻭﺩﺭﺩ‬

‫ﻟ ﺚ‬/

‫ﺍﻭﺭﺍ‬

‫ﺍ‬

‫ﺣ ﻮﺍ ﻫ ﺪ‬

‫ﺁﺩ ﻯ‬ ‫ﺍﺩﳘﻰ‬

٠‫ﺍ‬١١‫ﺍﺍﺃﺍ‬. yı.ana ve akrebe ı.c yaptı ki onun ölmesini ve derdli olma. ..... ‫ﺍ‬. ‫ ﺃﺍ‬. ٠٠-،- de zehirlerler.. 4216

‫ﻧ ﺮﻳ ﺪ ﻧ ﺖ‬.

‫ﻻ ﻭ ﺧﻮ‬٠ ‫ﺭ ﻙ ﺭﺍ ﺧﻮﺩ‬

‫ﺧﻠﻖ اﺣﺮ ر وﺋﻨ ﺖ‬.‫ﻥ و د در‬.‫ﺍ‬ »ItllFlltlIl tabin،‫ ؛‬ve huyu yırtıcılıktır,

Bu lıased mahlûka،،» pek

4217

‫ت‬-‫ ﻧ ﺴ ﻦ ﻳﺪﺧﻌﻼ‬٠‫ ﺀﻏ ﺖ ا‬٠ ‫از‬ ‫ﱂ ﺟ ﺮﺍ ﺕ‬ ٠ ‫ ﻯ ﻥ‬٠‫ﺭﺍﺩﺭ ﺍ‬. ‫ﺭ‬. «M,ıı١r» d» ıllynrdıı k i: Bil sû.l zilli, yAlil, ki‫؛‬، .ii düşünce ilahidir. Tu

k»rde١hıı ....... ‫اا‬1،‫ ااا‬l٠‫؛‬r «،ilinin »،٠.!٠٠٠ nl١dıı lıüyle düşünüyorum?. «...


٠> i b î

o la c a k t ı r .

le c e k tir . se, r fiz ı

()

D a ğ la r

g v in

o la c a ğ ı

h a f if

ve

s ıd ır.

H â v iy c n in

b ir

s c y y iâ tı

o ld u ğ u n u

ne

b in â e n

S û r e le r in i

o nun sana

ne

g ib i lla r m a d a ğ m

a ’m â ld e

Y in e

o

d e re c e d e

ş id d e tle r in d e n

k im

e m in

g ö rd ü ğ ü

g ün

(Y â n ı, k ız g ın

c ü m le s in d e n

S û r e s i’n i

a ğ ır h e r

C e h e n n e m in

b ild ir d i?

son

havassı

de

yü n

m îz â n -ı

m a k a m ı,

A te ş i

.٠ « K â r i a

s o fi

a tılm ış

b u lu n a c a k tır .

o ld u ğ u n u

v a rd ır

vo

h a s e n a tı

g e lir s e

m usun?)

g ü n ü n ü n

B u n a

r c n g li

m a iş e t t e

S u r e s i’n in

Ş e r if

k ıy a m e t

c in

k im i، ،

a ğ ır

b iiiy o r

( K â r ia ) H a d îs -i

K â r ia

h e r

o lm a k

o k u rs a

k im in

en

ge­ k im ­

lış s e n â tı ta b a k a ­

n a s ıl

b ir

y e r

y e r d ir » .

ü z e re

D eccal

o

d e r in

o n u n b ir

h â le

b a s a rs a

ş ö y le

b ir

fit n e s in d e n

ve

o lu r » .

k a rış ık

r ü ’y â l a r

d o la y ı s ı y le

F a tih a

ve

o k u y o rd u .

4211

--<،j.l

i.

U٠p .١‫؛‬،۶- ٠. .١٠١ « D iy o r d u

k i:

Ç â re

ne?

İh v a n

k a lk ı p

g it t ile r

ve

b ü tü n

k a p ı la n

ka ­

p a d ı la r » .

4212

،£١٠ı ٠،£~٠

،i !».‫؛‬.-

U> S ٠. « S o n ra e km e k

da

d iy o r d u

yem edi

B ir

m i

s o fra d a

d a tm a m a s ı

y e m iş

lâ z ım

k i :

A caba

o

h â d im c c ğ ız ;

b iz im le

b e ra b e r

tu z ,

id i? o la n la r ı n ,

in s a n lık

ve

d e r v iş lik

ic â b ı

b ir b ir in i

a l­

g e lir .

4212

«Ben her

8.1

aks

ona

٠

n i ‫؛‬iıı

lû tf

ve

k in d a r lı k

ın ü lû y e m e tte n e ts in ? »

başka

b ir

şey

y a p m a d ım .

O

bana


422‫إ‬

‫ه ﺛ ﺐ ﻟﻰ ﻋﺎف‬٠ ‫ ﺣﻤﺎ‬٠‫ت از ر‬

‫در ﻛﺎ ف‬

‫ ﺑ ﺮ ﺑ ﺎ ﻥ ﻛ ﺪ ﻥ ﻭ ﻛ ﻪ‬٠‫ﺩﺍ‬

٠٠١"٠٠‫ﺍ‬ * ‫ ذ‬, * b e ra b e r b ü tü n g e c e o ts u z 1 ‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬. 1،‫ﺫ‬ '‫ﺍﺍ‬١ telef olmak derecesine geliyordu ».

k a lm ı ş tı.

K â h

can

‫؟‬

٠-

4222

‫ إﻛ ﺮد ا ى ا ﻟﻪ‬٠‫>ﻝ ﻫﻤﻪ ف ﻧﻜ ﺮ‬ ٠‫ﺋﺘﻜﺄ‬-‫ﺯ_ﺀﻙ ﻡ‬١‫ﺟﻮ ﺭﻫﺎ ًﻛ ﺮﺩ ﻣﺎ‬ ..Meikcb . . . . . . . . . . Ibsân

b ü tü n e y le

g ece :

d iy e

Y â

duâ

R abbJ;

a rp a d a n

v a z g e ç t im ,

b ir

avuç

lia d a r

e d iy o r d u » .

1223 ‫ ﻟ ﻒ ا ى ﺳﻴﻮح‬١‫ا رﺑﺎ ن ﺀ' ل ﻣﻲ‬

‫ﻧﺨﺎم ﺛﻮخ‬٠ ‫و ﺧﻢز‬- ‫ك‬٠ ‫رﺣﺆ‬ «

١' i n e ‫'؛اا‬،‫ ل‬d i l i y l e :

E y

ş e y h le r ;

h â lim e

a c ıy ın

k i

b u

h a m -v e

t e r b iy e s iz

٠n،،'l|lı‫ ؟‬ln ‫؛‬n elinden yandım, diyordu ».

4224 ‫غوﻋﻨﺎب‬٠ ‫ذر‬١‫د‬٠ ‫ش آنﺧﺮ د‬ ‫ا‬

I

‫ﻳﻞ ب‬٠‫"در‬ ‫ ﺧﺎك ﻳﻨﺪ ا‬t y / ٠ .(> merkebin 0 gece çektlgi azâb ve ıztırâbı, karada yaşayan bir kuş . ٠١٠٠١ s ı ı y ı m a d ü ş e r s e ç e k e b i l i r d i » .

4225

‫ ﺣ ﺮ‬٠‫ن ﺛﺐ 'ﺍ‬٦‫ﻧﺜﺖ‬..‫او‬١ ٠ ‫ ا‬٩‫ﻟﻰ‬٠ ‫ ﺍﺯ ﺟﻮﻉ ﺍ ﺑ ﺮ‬.‫ﲟﺎﺭ‬. ‫ﻥ ﺧﺮ‬٦ ٠ ٠ ()

١‫ا‬،‫ااااا‬

* a v ııllı

döndü

m e rk e b .

s ığ ır

a ç lı ğ ı n d a n

sabaha

lia d a r

la lr

ya nd a n

ö b ü r

، ! u r d u ».

«7


4218

‫ ﻟﻈﻦ ﺫ ﺕ‬٦ T

‫ ﺍ ﺣﺰﻡ‬5‫ﺑﺎﺯ ﺋﻎ‬

‫ ﺗ ﻚ ﻣﺎﻧﺪ درﺳﺖ‬٠٠٠‫■ ؤ ﺑﺪط ن ب‬/ “Sonra da diyordu k i : Hazm, yânî, ih tiy atk ârlık , senin sû-i zanm ndan ibârcttJr. B iim ediklerine k arşı s ٥"i zanetm eyen kim se nasıl enjin kalabilir?*

Evet, sû-i zanda bir hazm, yânî, ihtiyat vardir. insanin tanımadığı bir kimseyi iyi adam farzederck ona kapılması tehlikelidir, çüııki onun kötü olmak ve kendisini sâdık zanneden kimseye kötülük etmek ihtimâli vardir. Onun İçin insan, tanımadığı ,yâlıud selâmlaşmak kabilinden bildigi kimseler lıakkıııda birdenbire hüsnü zanda bulunmamalı, her ihtimâle karşı ihtiyatlı davranmalıdır ki 0 harakete (hazm = ‫ﺯﻡ‬٠ ) ta’bir olunur. Eger resmi dâirelerdeki müfettişler de böyle hâzimâne hareket v. muâmelâtı sik sik tefti? etmiş oisalar, gazetelerde sik sik görülmeye ba‫؛‬. layan ihtilaslara meydan verilmemiş olur.

4219 ‫ﺻﻮﻓﻰ أدر و د و ﻣ ﻪ وان ﺧﺮﺟﻨﺎل‬ ‫ ﺟﺄ ن ا د ا ﺟ ﺰا ى ﺛ ﻤﻨﺎ ن‬٥

, « S o fi b u d ü ş m a n la r ı n

vesvese cezası

İç in d e

ö y le

ik e n

m e rk e b i

ö y le

b ir

h a ld e

b u lu n u y o r d u

1 ،İ,

o ls u n * .

4220

‫ك و ﻛ ﺖ‬١‫ ﻳﺎ ن خ‬٠ ‫آن > ﺳ ﻜ ﻦ‬ ٠ «O ko pm u ş

80

z. v a l l ı b ir

ıııe rk e b ,

h â ld e » .

‫ د » ؛ﻟ ﻜ ﺖ‬٠‫ ن در‬١'‫ ا‬. ‫ ﺛ ﺪ‬٠‫ﻛﺚ‬

to p ra k

ve

ta ş

ü s tü n d e

p a la n ı

e ğ r ilm iş ,

ko sku n u


4٠‫ﻣﻢ‬.٠ ‫>(ا‬

٠ ‫ﺓ‬ ٠ ‫ﺖ‬ ‫ﺛ‬٠ I‫ﻣﻴﺪ‬ ‫ﺭ‬٠‫ﻖ‬ ‫ﺽﺧﻠ‬ ‫ﺍ‬٠ ‫ﺯ‬ ‫ﺹ‬ ‫ﺃﻭﺭﺵ ﻫﻤﻰ ﻳ ﻨ ﺪ ا ﺛ ﺘ ﺪ‬٠‫ ﺭ'ﺙ‬٩‫ ا‬۶

.

. ‫ﺍ‬، ‫ ﺍﺍﺍﺍ'ﺍﺍﺍﺍ‬halkı merkebi her zaman kaldırıyor ve hepsi ،mil hastalan , ٠٠ ... m.yur،l،ı».

4231

‫ ﺻﺨﺖ‬٠‫ ﺛ ﺌ ﻦ ﻫﻤﻰ ى‬/

، ‫ ؛‬. ‫آن‬

‫ ﺕ ﻟﺤﺖ‬-‫ ; ﻛ ﺲ ﺝ‬٠‫ ﺩﺭ ﺯ‬٠‫ﻭﺍﻥ ﻟﲁ‬

. Voleuhırdan biri, merkebin kulağını şiddetle ‫ ؟‬ekiyor ve bıırııyor. ٠ ١ ١ ٠ . ،،bllrU damağında yara var mi? diye arıyordu». . 4232

‫ﺖ ﺳﻜﺖ‬ ‫ﻟﻠ‬٠ ‫ﱕ‬ ٠‫درﻧﻤﻖ \ﻭ‬

‫ﻥ‬١‫ﻭ‬

‫ﻯ دﺋﺪ ﺭﻛﻒ‬٠ ‫ م ﺍﻭ‬٠‫ﻭﺍﻥ ﻟﲁ در ﺟﺚ‬

.Itir başkası nalında taş var mi? diye yokluyor, yine bir başkası ٠‫(ﺍﺍﺍﺭﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ‬١leke olup olmadığını araştırıyoı-du». 4233

‫ ن ز ﺟﻴﺮت‬٠‫از ﻣ ﺰ ﻛ ﻜ ﺪ ي اى ﺛ ﻴ ﺦ ا‬ ‫ن ﺧﺮ ﻧ ﻮ ﻳ ﺖ‬.‫ ﻛ ﻐ ﻰ ك د ﻛ ﺮ ا‬٠‫دى ﺀى‬

.Sonra dediler k i: Şeylı Efentli; bu nedendir? Dün : Çok şükür ilil ııU'ikeb sağlamdır, demiyor mu idin?» 4234

‫ﺀﻭﻝ ﺧﻮﺭﺩ‬٠‫ﻛ ﻔ ﺖ ﺁﻥ ﺧﺮ ﺗ ﺮ ﺑ ﺬﺑ ﻼ‬

‫ ﻛ ﺮ د‬٠‫ د را‬٠‫ ' دا‬٠‫دﺣﻦ ﺛﻤﻮ‬٠‫ﺟﺰ‬ .Sofi dedi k i: Bu merltcb, gere »lılhnvlc» yedi. Binâenaleyh !.undan yürüyemez». »‫؛‬٠

1‫ﺍﺍﺍ‬١ 1،‫ﺍﺍ‬. tllrlll


CUlbakar: Sığır açJıgı demektir. Sığırlar boyuna yedikleri ve doymak bilmedikleri İÇİ11 yiyip yiyip de doymamaga (cUUIbakar) derler. 4226

‫ د ﺑﺎ ﻣﺪﺍﺩ‬٠‫روز ﺛ ﺪ ﺧﺎدم ﺋﻴﺎ‬ ‫ اد‬٣٠ ‫ر ﻳ ﺜ ﺶ‬. ‫زود ا ﻻ ن ﺑ ﺖ‬

«Gündüz oldu. S irtm a k o y d u .,

Hizmet‫ !؟‬sabahlayın ahıra

geldi.

Palam

m erkebin

4227

‫ د ب ﻧﺨ ﺶ زد‬،‫ﺧﺮ ﻓﺮوﺛﺎ‬ ‫ﻛ ﺮ د ﺍﺧﺮ آﻧﺠﻪ زان ﺳﻚ ى ﻣﺰﺩ‬ «Merkeb satanların yaptıkları gibi, onu ucu sivri ağaçla iki ü‫ ؟‬defa dürttü. Hülâsa 0 köpek herif, tabiatinin îcâb ettiği her٠eziyyeti zavallı merkebe yaptı». 4228

‫ ﻛ ﺸ ﺖ از ﺗﺮى ﻳﺜ ﻰ‬٠‫ﺣﺮ ﺟﻬﺎذد‬

‫ﻛﻮزﺑﺎن "ا ﺣ ﺮ ا ; ﺣﺎل ﺧﻮ ش‬ «Merkeb ٠dürtme açısından sıçradı. Bîçârenin dili yoktu ki halini ve duydugu acıyı anlatabilsin«. «SOFJn JN MERKEBİNİ KÂRVAN HALKININ HASTA SANMALARI. 4229

‫ر ﻧ ﺜ ﺖ و ﺛ ﺪ روان‬. ‫ﺑ ﺪ ﺀ ﺻﻮﻓﻰ‬ ‫ر ود ر ا ﻓ ﺎ د ز ر ﻓ ﺖ او ص زﻣﺎن‬

«Sofi, merkebe binip de yola çıkınca, hayvan adim başında kapan, maya başladı». M


1237

‫ اى ﻫﻤﻪ‬٠‫ﺧﺎﻧﺔ ددﺳﺖ دل‬ ‫ د ﻣﻪ‬٠‫ ذ د د ا د م د‬١ ‫ر‬٠-‫ﻣﺘﻸ‬

.٠ »,،٠ ،٠ ،-,,، kalbi şeytaıı yatağıdır, kendileri de insan şeytânıdır,

o

gibi

........ ١e.v، iiıılnrmııı vc rcc cg i tc'm înâta inanm a ». 4 2 3 8

-‫ ذ ﻛﺎ ا و ﻻ و ل ﺧﻮرا‬١ ‫اذدﻣﺪ"و‬

‫رآﻳﺬ در ﺑﺮد‬٠ ‫ﻫﻤﺠﻮ آن ﺧﺮ در‬ .'٠ ١ <',١ ،،‫ ﺍﺍﺍﺃﺍ‬nefesinden lahavle yiyen, yânî, onun va’dlerine aldanan edene, o merkebin başına geleliler gelir ...».

l't lm â . l

٧ ٠ . .milin gibi yolda tepetaklak olur Hkyedeki hâdim, sofinin şöyle yap, böyle yap diye tavsiyelerde bu’. ‫ﺍ‬٠ ٠ ‫ﺍ‬،‫ﺍ‬٠ ،‫ﺍ‬٠ ;.‫ ﺍ‬،‫؛‬zerine lâhavle diye mukabelede bulunmuştu. Ba'zı miinâfık ve .‫ﺀ‬ ٠ ‫ﺍ‬٠ ‫ﺍﺍ‬،‫ﺍ‬1‫ﺍ‬٠ ‫ ﺇﺇ‬d‫ ؛‬vardır ki dillerinden Ayet, Hadis, tesbih ve t‫ ؛ ؛‬l‫ ؛‬dü‫ ؛‬mgd۶i

‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﺍﺃ‬٠،!‫؛‬، kendilerini mü'min-i mUtteki vehm ile aldananlar, dâima ve yttrfukoyu yere kapanırlar, ٠ 4 2 3 9

‫ﻫﻤﺄة در دﺑﺎ وورد ا ﺑ ﻴ ﻰ دد‬

‫د و ت رو ﺗﻌﻈﻴﻢ ورو‬

‫ﻋﺪ و‬

‫وز‬

»iler kim Dünyada şeytânın igfâline ve dost yüzlü düşmanın ta’zîm VI' ıııekrine aldanırsa». 4 2 4 0

‫ را ط‬٠ ‫ ر د ل‬. ‫ ا ﻵ م‬١٠‫در ر‬ ‫ﺧﺒﺎط‬

‫درﻣﺮآﻳﺪ ﻫﻤﻴﺮ ان ﺧﺮ از‬

.'İslâm yo lu n d a ve s il' 11، köprüsü üstünde o m erkeb g ib i sersem lisi" ilin eezfısı o la ra k te p e ta k la k y u v a rla n ır» . !11


4233

‫ﻭﺩ‬٠. ‫ﺐﻻ ﺣﺮل‬ ‫ﺋ‬٠ ٠ ‫ﺟﺮذﻛﻪ ﺍﻭﺕﺥ‬ ‫ﻭﺩ ﻭﺭﻭﺯ ﺍﻧﺪﺭ ﲭﻮﺩ‬١ ‫ﺷﺐ ﰝ‬ « M e r k e b in gündüzün

g e c e le y in

de secd e

M eşh u r h a y v a n ın a

b ir

fık r a

m i« L â

v a r d ır .

arpa, sam an

y e m i y o k . D e d ik ç e B ir g ü n b ir y e r e

ye

h a v le »

o ld u ğ u

İ ç in

1‫ﺓ‬

V a k tiy le

a la m a z m ış . h a v le ...

m a ’z u l l e r d e n

S e y is

d iy e

g e lip

h id d e t

K ıs s a d a

f lâ h a v le ) y e d ig i İ ç in m e r k e b in

e d ilir s e

0

g ö s t e r il'

n e fsi

(v e lâ k u v v e te )

te m s il

e tm e k te

g ib i v a z if e s in in

ile r le m e k

s o fiy e

se y is i

ş ö y le

hayvani s a v a r m ış .

b in in c e h ay*

ç ö k m e s i s e b e b in i s o .

s ö y le n ilm iş ti. b ir

N e fs,

m U r e b b ly e

te s.

f e y z - i İ l â h îd e n a ç k a lır , h e m

d u rsu n , h e r

a d ım d a

y a p t ığ ı g ib i m U n â fık a n e v e

b ir y e r le r e

de

k a p a n ır ,

e lıli o lm a d ığ ı h â ld e h iz .

m ü r â iy â n e

ç a l ı ş a n l a r ı a n l a t ı y o r v e o n la i 'd a n ç e k i n i l m e s i l â z ı m yân

p a r a s ız lık ta n

o ld u ! c e v â b ın ı v e r m iş .

o ld u ğ u

C e n â b - 1 P ir , b u k ıs s a m ü n â s e b e t iy le v a z if e s in in h ie tç in in

ve

e h li, o lm a y a n

b î ç â r e m e i 'k e b g i b i , i l e m

g id e c e ğ i y o ltla

e y le m iş ،!

E fe n d i;

g i t m e k İ‫ ؟‬i n a t i h a z ı r l a t m ı ş , f e k a t ü s t ü n e

h â ilik a h ta k i liiz m e t ç i lim

b ir i

de :

v a n ç ö k m ü ş . E f e n d i : B u n a n e o ld u ? d iy e h a y v a n in İ 'u n c a s e y i s :

te s b ih

e d iy o r » .

h a lk ı a ld a tm a y a ,

g e l d i ğ i n i ş ö y j ,‫ ؛‬e e

be*

e d iy o r :

4 2 3 6

‫ان‬٠‫اد ى ﺧﻮارﻧﺪ ا ﻛ ﺰ ﺻﺬ‬ ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬٠ ‫ﻳﻜﺜﺎﻧﳭﻤﻮﺍ‬1‫ﺀ‬ ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬ ‫ﺳ‬ ‫|ﺯ‬ in s a n la r ın s in d e n v e İ s lâ m m (V e şın c a

ç o ğ u , in s a n y i y e n

canavar

g ib id ir . O n la r ın

s a n a s e l â m e t t e ’n ı i ı ı e t m e s i n d e n ta h iy y e s i,

y â n î,

â ş ın â lıg ı

s e lâ n ı v e r m e -

e m n iy y e t a ra m a » .

(S e lâ m ü n

a le y k t im ü s s e lâ m )d ır . B ir m U s lü m a n , d ig e r

a le y k iim )

k a r ş ılığ ı

b ir m iis lU m a n la

da

k a r ş ıla -

(S e lâ m ü n A le y k iim ) d iy e r e k o n u n s e lâ m e tin e d u â e tm e k le b e r â b e r

k e n d is in d e n o n a b ir z a r a r g e lm e y e c e ğ in i d e a n la t m ış o lu r . M u h a ta b ı ( V e A le y k ü m ü s s e lâ m ) benden

de

sa n a

d e m e k le , b ir

zarar

0

da hem

g e lm e z

duâ

eder, h em

te m in in d e

d e k a r ş ıs ın d a k in e

b u lu n u r ,

in s a n

ş e k lin d e

h a 'z ı c a n a v a r l a r , y â n î , h u n h a r v e g a d d a r m a h l û k l a r v a r d ı r k i s e l â m

ver.

d ik le r i

ih t i-

ve

s e lâ m e t

te m e n n i

e ttik le r in in

z a r a r la r ın d a n

e m in

ıııâ li y o k tu r . H a z r e t-i M e v lâ n â İç te o g ib i h e r if le r e s a k m t a v s iy e s in d e lıu lu n u y o r . Ç ü ıık i:

!‫ﺍﺍ‬٠

o lm a k

e m n iy y e t e tm e


4211

‫ و ﻗ ﻤﺎ ب وار‬٠‫■ ر ا ى‬y r ‫ﺩ ا و ﻟ ﺖ وزد ﻧﺎر زار‬٠ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬ ٠ B ‫؛‬ı ğ ı r t a b a g i r t a s e j ١‫ ؛‬, ١ k a n i n i d ö k m e k j ç î n

a y a ğ ın a k a s a b

g ib i b a ş ın ı

...kayar b J a 'îû m y a

k a s a b la r ,

koyunu

k e s tik te n

son ra

b ir

a y a ğ ın ın

‫ < ' ﺍ ﺍ‬٠‫' ﺍ‬O r a d a n ü f l e y i p h a y v a n i ş i ş i r i r l e r . M a k s a d l a r ı d e r i n i n

‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﺍ‬٠‫ﺍ؛!ﺍ؛‬

ve

k o la y c a

y ü z ü im e s id ir .

F ekat

şu

Sûret-İ

h a r e k e tle r i

d e r is in i

e tte n

-k u y u n u n a y a ğ ı n ı O p U y o r m u ş g i b i g ö r ü n ü r , i n s a n l ı k k a s a b ı o l a n

ay

,1٠٠٢»

z â h ir e d e 0

m ünâ

f ık b ır d a b ö y l e y a p a r l a r ,

4 2 4 5

‫ﻫﻤﺠﻮ ﺛ ﺮ ى ﻳ ﺒ ﺪ ود را ﻭﺍ ﺵ ﻛﻦ‬

٠‫ ش ﻛﺰ‬-‫ﺟﺶ و و‬١٠‫;اث ﺀﺛ ﻮ‬ »K y

s â .ik j

l.v i'.ln l

a r s la n

g ib i .1

da,

a v ın ı

k e n d in

tu t.

Y abancı

ve

a k r ib â

te r k e ،» .

t e r v i ş l i k t e , h a t t â h e r İş te in s a n İ ç in ü s t a d b ir m ü r e b b i lâ z ım d ır . K i!.V U Z S U Z y o l a g i d i l m e d i ğ i g i b i , U s t a d s ı z s a n ' a t d e e l d e e d i l e m e z . L â k i n

٠4‫ﺍﺍ‬٠ ‫ﺍ‬، 1‫ﺍﺍ‬

in c e lik le r in i ö ğ r e te c e k

ü sta d

b u la m a y ın c a , b ir

‫ ﺍ ﺍ‬٠‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬١‫ ﺍﺍ‬c â h i l v e r i y â k â r l a n m ü r e b b i v e m u a l l i m k .m U n u

ve

b ild iğ i

k a d a r ç a lış m a k

e v lâ d ır .

ta k ım

ü sta d

it tih â z e t m e k t e n s e , k e n d i

E ger

0

ç a lış m a k

candan

y i r i k t e n , y â n î, h â ü s â n e v e m u h lis â n e o lu r s a , o n u n b e r e k e tij'le A lla h ,

‫ﺃﺃﺍﺍ‬1‫ﺍ‬1،!‫ﺍ‬

0

gö٠ ve 0

k im s e y i h a k ik i b ir m ü r ş id e u la ş tır ır .

4 2 4 6

cf ‫ان ﺧﺎ ه‬٠‫ﺑن ﺻﺪ‬٠‫ﺩﺭ ز‬ ‫ ﺫﻛﻦ‬٠ ‫ﰷﺭ ﻭ ﺩ ﻛﺰﰷﺭ ﰷ‬ ٠‫ ﺃﺍﺍﺍﺍ‬1( ‫ﺃ‬ ..،r

k im s e le r in a r s a s ın a e v y a p m a y a k a lk ış ın a . K e n d i İşin i ite n d in

Y ııb a n rı İŞİ g iirn ıc » . F iili o lm a d ık la r ı h â ld e k e n d ile r in i ın ü r ş id

İI'IİII

la 'llıııl

ve

ta v s iy e s iy le

hareke،

...in e k ,

ve

ü sta d

b a ş k a s ın ın

g ö steren a r s a s ın a

m ü r â î. gece.

‫؛‬٠ ::


4241

‫ﻣ ﺪ را ر اﺑﻠﺒﺲ ﻻﺣﻮل آرض‬ ‫آدﻣﺎ اﺑﻠﻴﺲ را درﻣﺎر ﻧﻴﻦ‬ *Ey Âdeaı. yânî, Âdem ogJu; lahavle okuyan yüz binlerce şeytan» gör. Yılarun içindeki ibJisi müçâhede et». ikinci mısra’, şeytânın yılan vâsıtasıyle cennete girip, Âdem Aley. hisselâmı Şecere-İ memnûânın meyvesini yemeye teşvik ettiğine tel. mihtir. Meşhurdur k i: Yılan evvelce-güzel bir şekilde olup, cennetin kapı-' cısı idi. Şeytan, Allah'ın rahmetinden ve cennetten kovulunca Âdem’e .kin bagladı. Onu da kendi gibi cezâya uğratmak i‫؛؟‬n İbtidâ kapıcı başıyı iğfâl etti ve onun İçine girip, onunla birlikte cennete dâhil oldu ve Hazret-i Âdem'e 0 memnu’ meyveyi yedirdi. Cenâb-ı Pîr’in ‫ ؛‬Ey Adem oglu; yılanın İçinde şeytan gör buyurması bu vak'aya işâret oldugu gibi yılanın bildiğimiz şekle mensüh olmadan evvelki sûreti misilli takvâ libâsı İçinde gördüklerinden çogunun İçinde şeytan vardır, onlardan sakin, demektir. 4242 ‫دم ﺑ ﻬ ﺪ ﻛ ﻠ ﺪ ﻣﺮا اى ﺟﺎن دوﺳﺖ‬ ‫ﺕ‬٠‫ازدوﺳﺖ ﺃﺩﻭﺱ‬

‫ﻯ ﻛﻨ ﺪ‬ ‫ﳃﺎ‬ ‫ﺣﻮ‬ ٠‫؛‬

٠

*ÖyJe gaddâr ve nıürâi herifler, kasab gibi, dostunun postunu yüzmek İ‫؟‬in sana canim, dostum diye hitâb ederler». 4243

‫ و ﻧ ﺬ ﻧﺮوق ﻛ ﻐ ﺪ‬٠‫دم ﺑ ﻬ ﺪ ا‬ ‫" واى او ﻛ ﺰ د ﻟ ﺘ ﺎ ن اﺑ ﻮ ن ﺟ ﺜ ﺪ‬

«Evet, senin derini yüzüp çıkarmak İçin sana »lostum der. Düşmanlarm afyonunu tadan kimsenin vay İıâline!»


Yânı, AUah’m pâk ve mukaddes ismini sâde dilinle ve halka gösteriş ııhııak üzere — tekyedeki hizmetçinin her s tize karşı lahavle demesi I ‫ — ﺍ‬söyleme. 0 mukaddes miski, yâni, ismullahı kalbine sür. Kalbin ',ilil zikretmekten hâlî kalmasın. 4250

٠‫آ ن ﺳﺎﻓﻖ ﻣ ﻚ ر ن ى ﻣﺎ‬ ‫ د‬١٠ ‫ رﻛﺎﺧﻦ ى‬٠‫روح را دذ ذ‬ “Tekyedeki hizmetçi gibi miinâfık ve mürâî .lanlar, miski vücud. sürerler, yânî, Allah'ı ancak lisanlarıyle zikrederler. Fekat ruhla‫ﺍ‬-‫ﺫﺍﺍﺍ‬külhanın, yânî, cehennemin dibine atarlar».

Iıııu ıa

U ünâfıkların ,111-1 K e rim :

cehennemde en derin tabakada bulunacaklarım K ur'-

‫ﺔ' ﻷ ذ ي' ﻵ ﻛ ﻴ ﺎ ة ي‬

‫ﻬ‬

‫ ة ' ﻟ‬١,

Nnzm-ı Celîli ile haber veriyor. Çünki gayr-ı müslim m illetler tev­ hide mugayir bir i’tikadda bulunm akla beraber hiç olmazsa inandıkları ...ylere hâlis ve m uhlis olarak inanırlar. M ünâfıklar ise inanmadıkları şeylere inanmış gibi görünürler ve halkı aldatm ak için âdeta yalancı ./fıhidlik ederler. 4251

‫ ا و‬٠‫ر زان ام ﺣ ﻘ ﻮ د ر ﺑ ﺬ‬ ‫ ﻋﺎن او‬١ ‫ﻛ ﻨ ﺪ ﻣﺎ از ﻓﺶ ى‬ “O ıntinâlıkın tlilindc Allalı’ın adî vardır. l'.ikadının teaffünleri ıncvcııddtır».

Fekat rûhuııda imansız

4252

‫ﳇﺨﺴﺖ‬ ‫ﺳﺰﺉ‬ ‫ﻧﺫ ﻜﻟﺮﺮ ﺍ‬ ‫ ﺣﺴﺖ‬٠ ;;‫ﺐ‬ ‫ ﺳ‬٠‫ﳘﺞﻮﻭ‬ ‫ﺑﺎ ﺍﻭ ﳘ ﺤ‬ ‫ذ ﻛ ﺪ ﺕ د ﺳو‬

‫ ﻣﺮ‬r ‫ ر‬٠

«O m iln û fık ın e ttiğ i z ik ir, k ü lh a n yanında b itm iş ça yır; abdesth ân. yanında ye tişm iş g ü l v c susam çiçeği g ib id ir» .

<٠»)

S û r . l N I . . 1 İ 4S .

«S


kondu evi yapmak gibidir. Arsa sahibi ne vakit istese o gecekonduyu yıktırabilir. Evi yaptırmış olana masraf ve yorgunluktan başka bir şey kalmaz. Onun için hakikî mürşid ve mürebbî bulamayan kimse, câhil ve münafıkların sözüyle değil, kendi bildiği kadar ilerlemeye çabalamalıdır. Hazret-i Mevlânâ şu beyanâtından sonra bir sâlik için mümkin oldu­ ğu kadar mücâhede lâzım olduğunu anlatmak maksadıyle buyuruyor k i; 4247

‫ و د ر ن ى ﻟ ﻰ‬٠‫ ر ن را ﺑ ﺮ ب‬٠‫ا‬ ‫ﺟ ﻮ ر ﺧﻮد راﻣﻪ ﺳﻘﻔﺮ؛ﺀ ى‬

«Sen cismini yağlı ve tatlı yemeklerle besledikçe cevherin yânî, asim bulunan rûhunda temizlik ve kuvvet bulamazsın». Yânî, kalıb semirdikçe rûh zayıflar. Lüzûmundan fazla yemek, şer’an haram, tıbben muzırdır. Mi’deyi tahammülünden fazla ve ot minder dol­ durur gibi, tıka basa doldurmak, inşam insanlıktan çıkarır, sığır gibi hayvanlık derekesine düşürür. Yemekten biraz sonra ekşimek, geyirmek, nefesi daralmak; hattâ sancımak gibi rahatsızlıklar başlar, gözler kapa­ nır, kımıldanacak hâl kalmaz. Böyle bir kimse nihâyet ya olduğu yerde sızar, yâhud minder üstüne uzanır, leş gibi yatar. Ne namaz kılabilir, ne niyaz edebilir. Bunun neticesinde rûh zayıflar, ma’nevî bir neş’e duyamaz olur. 4248

‫روز ا د ن ﻛ ﻨ ﺪ او ﺻﺪا ﺛ ﻮ د‬

«B‫؛‬r cisim, misk içinde bulunsa bile, öldüğü gün onun teaffünii pedyâ olur». Onun için : 4249

‫ﺿﻦ ر دل ﺋﺎل‬٠‫ ر ن‬.‫ﻣ ﻚ را‬ ‫ﻣ ﻠ ﺚ ﺟﻪ ﻟﻮد 'ام ﻳﺎك ذ واﺑ ﻼ ل‬

«Miski vücûduna değil, kalbine sür. A١ lnh-ı Zülcclûlin ism-i şerifidir». ... I

Kalbe sürülecek misk nedir?


de müslüman olmuş, eski cinâyetinc karşı Resûlullah tarafından intikam arzûsu gösterilmeyerek islâma kabûl ve kendisi afvedilmiş, yalmz «Seni gördükçe amcamı hatırlıyor Ve müteessir oluyorum, bana göziikn،«.. demekle iktifa buyurulmuştu. Ey müslüman. sen de Peygamber.‫ ؛‬Ekbc rinin hüsnü ahlâkına uy. Bir kimsenin sana etmiş olduğu fenâlık dolıı y isiyle ona kin tutma, afvet. Zira : 4256 ‫ آو‬ü Ş ‫دوزﻧﺖ و‬

4

‫اﻫﻞ‬

‫"و‬ ٠‫ن‬.‫ ﻧ ﻜ ﺎ ت و ﺣﻤﻢ د‬٦‫ﺟﺰﺀ‬

«Kinin aslı cehennemdir, yâni, kin tutmak cehennemi bir tnbîuttir. Senin kinin ise, o tabiatın bir cüz’ü ve dîninin düşmanıdır*. Binâenaleyh, «Kinim, dinimdir* gibi sözler ma’nâsızdır. Kin. din d٠ . ğil, dinin düşmanıdır. 4257

‫ر‬١‫ ﺟﺰﺀ د وﻧ ﺰﻟ ﺲ ﻣ ﻮﻧ ﺪ‬,۶"‫ﺑﻮن‬ ‫ دا ذأ ر‬/‫ﺟﺰﺀ ر ى ﻛﻞ ﺣ ﻮ د‬

«Cehennemi bir tabiat olan kin, kalbinde bulunursa, son do o cehen­ nemin bir cüz’ü olursun, aklını başına al. Cüz’Icr, kendi küllünün yıl­ lımda karâr eder». 4258

‫درر ﺟﺰﺀ ﺟ ﺶ اى 'اﻣﺪار‬ ‫دار‬.‫ﻋﻴﺶ آوﺑﺎﺳﺪ زﺟﻨﺚ ا‬

«Ey nam ve şöhret sahibi kimse, eğer sen cennet’in cüz’i Jscn; senin yaşayışın eennet’ten payidar olur*. 4259 ‫ ﻟ ﺦ ﺑﺎ ﺗﻠﺨﺎن ﻳ ﺲ ﻣﻠﺤ ﻖ ﺛﻮد‬٢

‫دل ا ﻃﻞ ﻗ ﺮ ن ﺣﻖ ﺛ ﺮ د‬

S

«Acı, acı ile, yı'ınl, kütü, kötü ile l٠ ‫؛‬rle١ ‫؛‬r. l.ııkin bâtıl bir gönül llakkn ‫ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬yaklaşır?* 1،


4253

‫ ﺳ ﺖ‬.;‫ ر‬١‫ان ﺗﺠﺎ ت ا ﺗﺠﺎ _ذﻳﻦ ﺀ‬ ‫ﺳﺖ و ﻋﺜﺮ ﺑ ﺖ‬٠‫ﺀ‬٠٠‫ﺟﺎى آ نﺳﻤﺎى ﻣﺤﻞ‬

«Külhan ve abdesthâne yakınında çıkmış olan nebat ve gül, şübhesîz k٤orada İğreti bulunur, o ^İlün, ٠susam çiçeğinin yeri oras. değil, İşret ve sohbet meclisidir*. Meselâ abdesthâne civânnda bir gül fidanı yetişebilir. ٠ fidan oraya yakışmadığı İ‫؟‬in tabiat sâhibi biri gelir, onu oradan çıkarır, tenezzüh ve tefen-ile mahalli olan' bir bagçeye diker ki 0 bağçe de hâlis ve muhlis müslümanlarm kalbidir. 4254

‫ﻃﺬﺑﺎ>ﺕ ﺍﻣﺪ ﺑ ﻮ ﻯ ﻳﺒ ﲔ‬

٠

‫ﻳﻦ‬٠ ‫ ﳋﺴﺎﺫﺕ‬١ ‫ﲯﺒﻨﺜﲔ‬

*Ilaberin olsun ki iyilikler, iyiler tarafına gelir. Kötülükler de, kötiiler içindir*. 4 .255

‫زﺗﺠﻴﻨﺴﻤﻤﺮ ﻫﻨﺪ‬١‫ﺗﻢ‬٠١‫ م‬١‫ر‬٠‫ﺗﺠﻦ ﻣﺪ‬ ‫ﻫﺬد‬٠ ‫ ن‬٠‫ر‬١‫ﺑﻤﻮرﺛﺎ'ن وﺑﻮى ﺗﺠﺒﺬد‬

«Kin ve intikam birsiyle yolunu kaybetmiş olanlara., sen kin tutma ki onlarm kabirlerini kiııdâr olanların yanma korlar*. Kin nedir Ya gördüğü bir kötülük, yâhud mahzâ hased şevkiyle bir kimseye fenâlık etmek arzusudur ki ilk def'a şeytanda zuhûr etmiş, Âdem'in ma'nevi mevkiine hased ederek ondan ve evlâd ü ahfâdmdan intikam almak ârzusuna kapılmıştır. Kini olanm dini olmaz diye bir eser vardır. Binâenaleyh hakli, hakSIZ bir kimseye kin tutmak, peygambere muhâlif ve şeytana tâbi’ olmak demektir. Hazret.‫ ؛‬Hamza’yı Uhud muharebesinde bir taş arkasında gizlenmek suretiyle ve kahbece bir hareketle -‫؛‬ehid etmiş olan Vahşî. Mekke fetliin‫؛‬٠ ٠ ‫؛‬


(Tib) denilen güzel kokulu şeyler vardır ki câmi' gibi kalabalık yer imde, ter ve çorap kokusuyle cemâati iz’âc etmemek için onlardan :‫؛‬iîriîtünek sünnettir. Eski müslümanlarca tîb sürünmek âdetti. Hattâ ba’zı l‫؛‬m yanlarında gül yağı taşırlar ,ba’zılarına da ondan ikram ederlerdi.

Adı müslüman olanlar, istibrâyı öğrenmemiş oldukları ve nasıl t«•tıı:/.lcnileceğini bilmedikleri için, seyyâr abdesthâne kokusu neşrediyor Itır. İçlerinden tabiat sahibi olanlar o kokuyu bastırmak, yâhud şık go tünmek ve modaya uymak için lavanta, kolonya sürünüyorlar vı٠p٠ ٠ l١ ıvı ediyorlar. İspirtolu kokuların sürünülmesi helâl mı, haram mı İn'،٠ n ,.ııbheîi olmakla beraber, kötü koku neşredenlerin sürünmesinde be'‫؛‬ı olmasa gerektir. Necasetten tahâret, namaz kılmanın şartlarındımdıı TArik.i saîât olanların kolonya ve lavanta sürünmesinde ne molu٥ı olabilir? Kukahâdan meşhur (A’m eş)e: — Abdesti sıkıştığı için namazda iki tarafına sallananın imûmeti eâlz midir? diye sormuşlar. — Cemâatin abdesti olmazsa, beis yoktur! cevâbım vermiş.

4263 ‫ﺳﺎن‬٠‫ﻃﺒﻪﻫﺎ در ﺑﺶ ﻋﻄﺎران‬ ‫ن‬-‫ ﻏﺮ‬.‫ﺟ ﻀ ﺮاﺑﺎ ﺟﻨ ﻰ ﺧﻮدﻛﺮد‬

..Atlarların, yânî, misk yağı gibi güzel kokulu madde satanların laltlalarını ve camekânlarım gör ki o attar, her cins kokuyu kenti، ciıı.l Itltt yatıtua koymuştur».

4264

‫ﺟ ﻧ ﺈ ﺑ ﺎ ﺟ ﻧ ﻬ ﺎ آ ﻣﻳ ﺧﺗ ﻪ‬

٠‫ﻯ ﺍ ﺀ ﺥ‬٠‫ﺯ ﻥ ﺗﺠﺎش ﺯﺍﺫ‬ »A lla r : ite r ‫ اال؛ﺀ‬k o k u y u k e n d ‫ ؛‬cin s iy le k a rış tırm ış , yftnl, yan yana g e llrıııl,. c in s le rin h iiyle b îr Itraya Kt>،،r‫ ؛‬lın ı ٠s‫ ؛‬iı hoşu gidecek Itlr z ille t‘n tl ٠ Itasıl o lın ıış lu r ».

‫؟‬٠ '.٠


Şeyh Sa’dî kuddise sirruhû : «Kuşlar, kendi cinsleriyle birlikte, güvercin güvercinle, toğan toğanla beraber uçar» der. Bunun gibi, iyiler, iyi insanlarla, kötüler de, kötü şahıslarla ihtilât eder. Hak ile bâtıl, yekdiğerine mükarin olamaz. Çünki biribirinin zıddıdır; gece ile gündüz birleşemediği gibi, Hak ile bâtıl, doğru ile yalan, iyilikle kötülük, din ile kin bir arada olamaz. Cenâb-ı Pır, bir iki beyt evvel «Sende cennet ve cehennemden han­ gisinin cüz’ü varsa, o cüz’ seni küllün canibine götürür» demişti. Burada da acaba bende hangisi var? suâline cevab veriyor ve buyuruyor k i: 4260 ‫اى راد ر رﻫﻤﺎن اﻧﺪﻳﺜﺔ‬

‫ﻟﻖ؛ﺗﻮ ا ﺳ ﺨ ﻮا ز ؤ رﺑﺜﺎ‬. ‫ا‬٠ «Ey kardeş; sen fikirden ibâretsin. Ondan başka sende olan kemik ١ 'C sinirdir*. Onlar hayvanda da vardır, fikir sayesindedir.

insanin hayvandan mümtâz olması ise 4261

.

‫ ﻟ ﻐ ﺔ " و ﻛﻨ ﺊ‬٠‫ﻒ ا ' د‬

‫ر ﻛ‬

‫ ة ﻛﻔﺨﻨﻰ‬٠‫"و ب‬ ٠‫ور ﺑﻮد ﺧﺎرى‬ «Eğer düşüncen gül ise, bir gül bahçesisin, diken düşünüyorsan, kül­ han odunusun». Ma’lûmdur ki ameller niyyetle olur. Nitekim Aleyhissalât Efendimiz : «Ameller, ııiyyetlere göredir, herkes ne niyyet etmişse, ameli de odur» buyurmuştur. Şu Hadîs muktezâsmca ey insan; sen de gül gibi faydalı olmayı düşünüyorsan bilmiş ol ki gül bağçesi gibisin ve sende Cennet’in bir cüz’ü bulunmaktadır. Yok, diken gibi zararlı olmak fikrinde isen, hiç şübhe. etme ki külhan odunu ve cehennem’in bir cüz’üsün. Bir misâl daha : 4262 . ‫ ﺗﺪ‬٠٠‫ر ر و ﺟﻴﺒﺖ ز‬, ‫ ﻝ‬٠/

‫روﻟ ﺖ ا ﺧﻜﻨﻨﺪ‬. ‫ﺟﻮن اوﻟﻰ‬

/ ;

‫ور‬

«Eğer giilsuyu gibi lâtif isen, seni başlarına ve yanaklarına sürer, ler, öyle değil de, sidik gibi Jiis ve habis isen, *en، dışarıya atarlar».

!IS


42IİK

‫ﻳ ﺶ ا ز ن ﻣﺎ اﻣﺖ وا ﺣﺪ دﺑ ﻢ‬

‫ ا'ﺑ ﻚ و د م‬٠‫ﻛ ﻰ دا؛ﻟﺘﻰرة‬ ..Bııııdaıı evvel biz tek bir ümnıet idik. Bizim iyi, yâhud kötü oldu. ‫ﻩ‬ ‫ﺓﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬ ‫ﻻ‬kimse bilmezdi*. 4269

‫ةﻛﻮ د ر ﻣﺎ ن ودى روان‬٠‫ﻧﻠﺐ و‬ ‫ﺑﻮن ﻫﻤﻪ ﺷﺐ ودوﻣﺎ ﺟﻮن ﺛﺮوان‬ 1‫ﺍﺍ‬،.

“iblis uakid de, kalp, para da cihanda geçiyordu. Alem, gece misâli iliz de gece yolcuları ^bi gaflet zulmeti İçinde bulunuyorduk*.

Peygamberlerin bi'setinden evvelki dünyânın hâlini Hazret-i Mevlâ,،،٠ ٠ . karanlık bir geceye, 0 sırada cehl ve gaflet İçinde yuvarlanan insanlan ،la etrâfını lâyıkıyle göremeyen gece yolçulanna benzetiyor, iyileri ııııkiıl paraya, kötüleri kalp akçeye teşbih ediyor. Bu karanlıkta gidi? 0 vııklc kadar sürdü ki: 427.

‫ ﺑ ﺎ‬٠‫“ ا ر آ ﻣ ﺪ ا ﻧ ﺎ ب ا‬ ‫ىﻏﺶ د و رﺛ ﻮ ﻣﺎﻓﻰ ﺑ ﺎ‬٠‫ﻛ ﻔ ﺖ‬

*tcygambcrlcr güneşi dogdu ve her biri: Ey gı§; sen uzakla?, ey ٠ ٥ fl: sen de yaklaş, dedi*. Gış: Ilıyânet. gaş : Haris ve tama'kâr, guş ise mekâr ve hlylekâr ma'. „،Kiııadır. Tağşiş ise : iyi bir şey’e kötü bir §ey’i karıştırmak meâllndo ،ıııllnnıltr. Bunu yapanlar hakkında şerlatin büyük bir tehdidi vardır, »allallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz bir gün Medine çarşısına çıkmış ve bilinin İıurma sattığını görünce, mubârek elini hurma zenbiline sokup ımıâyene etmiş. Meger hurmanın üstü kuru, altı yaş İmiş. Bunun üzeliıır Aleyhlssalâtü Vesselâm Hazretler‫ ؛‬: «Hiyle yapıp, bizi aldatmaya kalkışan, bizden değildir* buyurmuş. Kese kâğıdının dibine üzümün ‫؟‬ürükl.rln، doldurup, üstüne güz.l bir salkım koymakla dalgm bJr müşteriyi aldntan, yah٥d tartarken par. 1 .1


yjf

>‫؛‬O“.٠ ٥

I j)

١ ٠ -^ ^ ‫؛‬it ٠ i t X/ ^

j.

«Eğer attarm tablasında, misk yağcının canıekâıımda, meselâ; şeker bulunur da, ona mercimek karışırsa attar; mercimekleri birer birer ayık­ lar ve şekerden ayım». Hazret-i Mevlânâ buradaki attar tablasıyla âlem-i ervahı, üstündeki muhtelif maddeler ile de ruhları temsil ederek diyor ki :

4266 ‫ ﻻه ﻫﺎ ﺑ د ﻛ ت و ﺟﺎﻧﻬﺎ وﻳﺨﺘﻨﺪ‬٠ ‫ﻧﻴ ﻚ و ﻳﺪ د; ﳘ ﺪﺍ آ ﻣﻴ ﺨﺘﻨﺪ‬

.Tablalar kırıldı ve üstündeki ruhlar döküldü de iyiler ve kotiiler biribirinc karıştı». Canların dökülmesi, ruhlann bu zuhûr âlemine gelmesidir. Karışmalarj da mü’min, münâfık, sâlih insanların bu âlemde birlikte yaşamasıdır. Meselâ (Hâbil) ile (Kabil) iki kardeşti, ikisi de Âdem Aleyhisselâmın oğulları idi. Fekat Hâbil şehid olacak bir mazlum, Kabil ise kardeşini öldürecek ve Dünyâda ilk cinâyeti işleyecek bir zâlimdi. Y^nî, biri iyi, öbürü kötü idi. öyle iken ikisi de Hazret-i Âdem’in meskeninde bulunuyordu. Bu gibi karışmalar üzerine :

4267 ‫ ﺗﺎ د أﺑﻴﺎرا ا ورق‬٠ ‫ﺣﻖ ﻓﺮ‬ ‫ ﻫﺎرا ر ﺑ ﻖ‬٠ ‫ ن دا‬٠1‫ ا ﻛ ﺰ ﺋ ﺪ‬٠

«O karışık dânelerin seçilip, tabağa konulması İçin verak, yânî, kitab ile peygamberleri gönderdi».

Cenâb-1 Hak;

Onlar da mü’min ile kâfiri seçtiler ve iyi ile kötüyü ayırdılar. )٠ (٠ )


٠ ٠ . ı ı ı l l s mllnlnlcr ise, gündüz gibi ‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ ﺍﺍ‬,٠ ،‫ ﺍﺍﺍ‬٠ ٠zevat-‫ﻝ ؛‬ ‫ﺀ؛‬ ‫ﺓ‬ ‫ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬-âşı ludırlar». .1271 ‫ روزﺳﺖ آﺑﻨﺊ ﺗﻌﺮﻳ ﻒ او‬٠‫زاﺗﻚ‬ ‫ﺗﺘﺬد ا ﻧﺮﻓ ﻰ ﺗ ﺜ ﺮ ﻳ ﻒ او‬٠.‫را‬ «Çünki gündüz, ‫ >ﺍ‬münevver zevâtin ta’rifi aynasıdır. BOyle oJmasj ٠ ti٠şerefli bir kimsenin onlardaki şeref ve kemâli görmesi ve şereflerine gllre ta’zim ve tekrim etmesi içindir».

4275

‫ ﻣ ﺘ ﺮ ا ﻟﻘﺐ زان و و ز ا د‬١‫ﺣﻖ ﻓﻰ‬

‫ ر خ د ﻧﺮد‬- ‫ ز د ﺟﺎ ل‬.‫و و ز‬ »Gündüz; kırmızı ve sarinin cemâlini, yânî| rengini gösterdiği ‫؟؛‬in Ceııab-ı Hak, kıyâmete gündüz lâkabını vermiş ve (yevm-i kıyâmet) buyurmuştur». Malûmdur ki eşyânm rengi ve mâhiyyeti gündüzün Ziyasıyle görü, nür. Ne kadar aydınlık olursa olsun, rengler gece lâyıkıyle tefrik edilemez. Bundan dolayı ressamlar gece resim yapmazlar. Kıyâmet de ( ‫ﺫ‬،‫ﲆﺍﻟﺮ‬ ‫ ) ﻳﻮم ﺗﺒ‬dir. Yânî, öyle bir gündür ki, 0 gün her. kesin sırrı ve hakikati ayan beyan meydana ‫؟‬ikacak, kendisinin muh^ lis mi, münâfık mi olduğu herkes tarafından görülüp anlaşılacaktır. İşte bundan dolayı Cenab-I Hak kıyâmete gündüz İâkabmı vermiştir : Fekat:

4276

‫ﺑ ﻰ ﺣﻨﻔ ﺖ روز ر اوﻟﺒﺎدت‬ ‫ا ﻣﺜﺎ ن ﺑ ﻮ ن ا ﻳ ﻪ ﻫ ﺎ ت‬. ‫روز ﻳﻤﺶ‬

«Gündüz hakikatte evliyâullahm simdir. Bildiğimiz gündüz, onların ay gibi olan kalblerinin derununa nisbetle gölge gibi kalır». 103


m nk Ilüncri g ö sterip e k sik v eren h iy lek fir e sn a f ،‫ ؟‬،n n e h ü yü k bil’ tehdid. «B izden değild ir» ne d em ek tir? D ik k a t e d ild i m i? M ü slü m a n lık eâm iasına d âh il d eğ ild ir, İslâm ile alâk ası k a lm a m ıştır, d em ek tir. D ig er bir B a d is'te de : «M üslim n k im sed ir k i m ü slih n a n la r, o n u n elin d en V . d ilin d en se la m e tte k alırlar» b u y u ru lm u ştu r. B u n u n m e fh û m - 1 m u h a lifi, yân î, a k sin e m a'nâsı «E lin d en v e d ilin d e n m ü slü m a n la rın s e lâ m e tte k alm ad ığı k im se m U slüm an değildir» o lu r. N e û z ü b illâ h m in zâlik. İ şte P ey g a m b erler, g ü n e ş g ib i D ü n y â y ı ten v ir e ttile r v e m ü steid o lan lara h a k ik a ti g ö sterd iler, iy ile r i k e n d ile r in e y a k la ştırd ıla r. 4271

‫ ذ ى‬٠‫ﺣ ﺜ ﻢ دا د ﻓﺮق ر د ن ر‬

‫ﺭﺍ‬

‫ﻚﺭﺍ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻞﺭﺍﻭ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺩﻟ‬ ‫ﱸﺩﺍ‬ ‫ﺟ‬

«Rengleri farkehnesini ve lâ’l ile taşı ayırdetmesini göz bilir». P ey g a m b e rle r v e o n la n n v â r isle ri b u lu n a n v e lile r , k â in â tın görü r gözü m a k a m d a d ır . O n lar b ir k erre b a k ın ca k a rşısın d a k in in m ü n e ١ ^er rai, m u zlim m i, lâ 'l m i, y o k sa â d i ta ş m i o ld u ğ u n u , dah â a‫ ؟‬ıg ı iy i m i, kötü- m ü olduğunu d erh â l görür. 4272

١‫ﺟ ﺜ ﻢ دا د ﻛ ﻮ ﻣ ﻰ و ﺧﺎﺛﺎﻟﺚ ر‬ ‫ زان ى ﺧ ﺪ‬١‫ﺟ ﺜ ﻤ ﺮ‬

‫ﻬﺎ‬ ‫ﺧﺎﺛﺎﻛ‬

«İııci’yi de, süprüntü ve çörçöp makulesi şeyleri de göz bilir. Bun­ dan dolayı o çörçöp göze batar». E n b iy â v e e v liy â h azarâtı, m â ftiy y â tı v e m a’n e v iy y â tı gören göz ol­ duk ları iç in çörçöp v e d ik en k a b ilin d en olan k âfirler, on la ra b atarlar v e in citirler» . 4273

‫ﺑ ﺜ ﻤ ﻦ وو زد ا ن ﻗﻼ ﻛﺎ ن‬ ‫ ىﻛﺎ ن‬١‫ه‬

‫روزدا ن‬

‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬

‫ﻖ‬ ‫ﺛ‬ ‫ﺎ‬ ‫ﻫ‬

«O alçak kalpazanlar, yânî, mürâîler, ınünâfıklar ve kâfirler; gündüzün, yânî, kalbi münevver zevâtın düşmanıdırlar. Altın gibi olan hâlis 102


‫ﻓ ﻢ ﻛﻔ ﻦ‬

‫ر‬٠‫ورﺋﻪ‬

‫ ﻻﻳﻖ ﻛ ﻌ ﺖ ﺧﺪا ﺳ ﺖ‬٠٣ ‫ﺣﻮد ﻓﺂ‬

«Yoksa fânî bir şcy’c kasem etmek, yânî, şunun, bunun hakkı için !.Hin 1، şeıîattc hatâdır. Hakikatte fânî ve zail olan şey, Allah kelâmıua ،٠I ı١ rmine nasıl lâyık olur?» 4280

‫ ﻵ ىﻳ ﻦ‬١‫ا ز ﺧ ﺒ ﻠ ﻰ ﻻا ص‬ ‫ﺑﺲ ﻓﻨﺎ ﺟﻮن ﺧﻮا ﺳ ﺊ رﺑﺎل»اﻟﻤﻴﻦ‬

«Italil ibrâhim Alcyhisselâm (Ben gurub eden yıldızlar., ay ve güne. ٠ ٠ ( Mİelumum fânî ve zâ‫؛‬l olan şeyleri sevmem) derken Rabbülâlemîn ..٠ ٠ ٠ ٠ ، Allah Tcâlâ, fânî olan duhâ vaktine nasıl kasem etmek ister?» 4281

‫ﻻ ا ﺣ ﺒ ﺎ ﻵ ى ﻓ ﻜ ﻐ ﺘ ﺎً ﻓ ﻮ ل‬ ‫ ﻓﻨﺎ ﺧﻮاﻫﺪ ا ز ن وب ﺟ ﺒ ﻞ‬S

"Halilullah Hazretleri (İâ uh‫؛‬bbül'âfilîn) demişken ‫ ﺍ‬elli, bu kasemi ile ııasıl fânî bir §ey’i murâd eder?.'

Cenâb-1 Rabb.ı

O hâlde burada kaseme mevzu olan fânî duhâ degil. Hakte fânî ve hak ile bâkî bulunan Nûr-1 Hazret-i Mustafâdır. 4282

‫ﺑﺎز و ا ﻟ ﺒ ﻠ ﺖ ﺳﺎر ى او‬ ٠١ ‫ ى‬٠‫ ك ز ﻛ ﺎ د‬١‫وآن ” ن خ‬

«Yine Hakkin ( ‫ى‬٠‫ﻞ ﺍﺫﺍ م‬ ‫ ) ﻭﺍﻟﺒ‬diye kasem ettiği gece. Peygamber !':fendimizin scttârlığıdır ve karanlık topraktan !aradılmış olan mubârek bedenidir». -1.5


4277

‫ زدان و ا ﻟ ﻔ ﻰ‬٠‫زان ﺳﺑ ب ﻓﺮﻣﻮﺩ‬ ‫ﻃﻒ‬٠‫ور ﻣ ﻤ ﺮ ﻣﻪ‬٠‫واﻟﻐ ﺾ‬

«Duhâ vakti, yânî, güneşi, doğup yükselmesiyle etrâfı tenvir etmesi zamânı, Hazret.i Muhammed Mustafâ Aleyhi ve âlihi . kalbi nürunu temsil eylediği İ‫؟‬in Cenâb.ı Hak Kur’ân-1 Kerim’de (vedduhâ)' buyurmuştur».

٠ ‫ ﺗ ﺌ ﺔ اً ؤ‬٠; ‫ ﺣ ﻮ ﺗ ﺊ‬٠ ‫ ﻳ ﺄ ﺀ ؤ‬١‫ ر\ب؛ا‬٠ >

‫و‬

Yânî: «Güneşin yükselerek ortaljgı iyice aydınlattığı zaman hakki İ‫؟‬in, zulmeti her yeri kaplayan gece hakki i‫ ؟‬٤ n, Habibim; Rabbin seni terk ve sana bugzetmedi‫»»؛‬. Demişlerdir k i: Sabâhm en parlak zamânma ve gecenin karanlık sükûnuna kasem, zâhirî bir tefsirdir. Sabah ve gece hâdis şeylerdir. Ka. dimin hâdise yemin etmesi ise eâiz değildir, hâlde Nazm-1 Kerim’in manası, bir muzâf takdiriyle : «Sabahın en parlak zamânı olan duhâ vaktinin Rabbi hakki i‫؛؟‬n٠demek olur.

o

Hazret-i Mevlânâ bir na't-i şerifinde buyurmuştur k i: «Yâ Resûlallah. Velleyl sûresini, saçlarınızın v'asfı gördüm. Vedduhâ sûresini okudum, mııbârek yüzünüzün bir nushası olduğunu pulladım. Ayet, âyet kirâate devâm ederek ( ‫س اواد ى‬٠‫ﺏ ﻟﻮ‬ ‫ﻭﺍ‬ ‫ )دﻛﺎﻧﻰ‬Nazm-1 Celiline geldim, dikkat ve basiretle bakınca 0 (‫ﺀ‬ ‫ﺏ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺏﻟ‬ ‫ ) ﺍ‬i kaşlarınızın kemerinden İbâret müşâhede ettim». 4278

‫دوﺳﺖ‬

‫ﻧﻮاﺳﺖ‬-

‫ﻛ ﻦ ﻧ ﺤﺎرا‬

‫ﻗﻮل‬

‫( ﻛ ﻰ اوﺳﺖ‬f‘ ‫ﺛ ﻢ را ى آ ﺋ ﻚ ا ن‬ «Diğer bir kavle göre ki ehl-i zâhirin tefsiridir. Evet dost, bu duhâ vaktine kasem etti. Çünki duhâ vaktinin parlaklığı da enver^ nıevcûdât aleyJli ekmehittehiyyât Efendimizin ııûrâniyyeti aksinden ibarettir».20 (20) 104

Sân Zufaa ‫؛‬،

: 1. 2, 3.


villc.r hâl ve hııkîkn.e uygun''I..I.IÜ I» 1٠ ‫ﺍﺍ‬1‫ 'ﺍﺍﺍﺍ‬1‫ 'ﺍﺍﺍﺍ‬,‫ﺃﺃﻻ‬1«،،‫ ﺍ‬muvfifık 1‫ﺍﺃﺍ‬‫ﺍ‬٠‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬٠‫ﺍ‬،1‫ﺍ‬٠1‫ﺍ‬:". Mesela derviş k ıy â flll IiiiVi mitlindi*'! ‫ﺃ؛‬.‫ﺍﺍ‬٠‫ ﺍﺍ‬lâfzı dua de ٠‫ﺍﺍﺍ‬1>‫ﺍﺍﺍ‬. Nlyâzdu'. iliz : duânın fârisîs ٤ ‫ﺍ‬1‫ ﺍ‬11،١،٠/ *".inekle namaz farzmı . ٠١٠١ ٠١٠ l:lemis oluruz, derler. s ،١ l. ٠٠،٠: ‫ﺍ‬1‫ﺍ‬٠ <‫ﺍﺍﺍ‬1،‫ ﺍﺍﺍﺍﺍ‬tıezoyânı gibi deglldir . ٠٠ ٠ ١ ٠ , i‘,j*ıl٠ın'nıı'lûme ve erkân-ı m;*l١s١ ،1,‫ﺫ‬،‫ «ﺍ‬١‫ﺍﺍ‬، )،‫؛‬, Allah rızâsı İçin ifâ . ٠‫ﺍﺍ‬1‫ )( ﺍﺍ‬o düşüncesine lâfz ٠ ‫ﺃﺍ‬1٠‫ ﺍ‬. tlamaz. Bu gibi küfrâmîz ‫ ﺍ‬. ٠ ١‫ﺍ‬11٠-‫ ﺍ‬neye benzer bilir misiniz ? 4280

‫ﻟﺸﺪز‬٠‫ ر‬. ‫ﻫﻢ^و داﻧﺔ ﻛﺸ ﺖ ﻛﺮد‬ «•Kuyumcunun âleti, *dur••,

kunduracının elinde kuma atılmış dâne gibi

Kunduracı, kuyumcu âletlerini kullanamaz; kunduracı âletleri de işine yaramaz. Kuyumcu dükkânında kunduracı âlâtı, kun٠٠‫؛‬٠٠ul.i dükkânında da kuyumcu âlâtı kum a ekilen buğday dânesi gibi ، ،ılır. Bir misâl d ah a: 1•،،v ،uncunun

4287

/ ; ٠; ‫ﻳﺶ‬٠‫وا ﻟﺖ اﻣﻜﺎف‬ ‫ﺑﺶ ﺣﺮ‬٠ ‫ ﻭﺍ ﲣ ﻮﺍ ﻥ در‬٠ ‫ﺑﺶ ﺳﻜ ﻊ‬

..Ayakkabı ta’mircisinin âletleri de çiftçinin elinde köpeğin önündeki Mi.mıuıa, eşeğin yemliğindeki kemiğe benzer». H ülâsa: îbâreler, hâllerin anlatm a ve anlaşılmasına âlettir. Lâkin o lljilrenin o hâli anlatabilmesi şartıyle; yoksa indî, uydurm a, hattâ küfrâmiz te.vîlât hiç bir vakit m a’kul ve m akbul olamaz. M akbûl olsaydı, Dil Kın umunun türkee diye uydurduğu acâib kelimeler. Türk halkı tarafın. d،ın kabûl edilir ve söylenirdi. 4288

‫در‬٠ ‫ود ا ا ا د ق در ﻟﺐ ﻓ ﻤ ﺮ ر‬ ‫'ﺍ ﺍﻕ در ﻟﺐ ﻓﺮﻋﻮﻥ زور‬١ ‫ﺑﻮد‬ «Enellıak sözü, Mansfir „ ‫؛‬.İlâcın dndıığında n٥r illi. ( ‫ﱃ‬ ٠ ‫ﻻ‬ 1‫ﰼ‬ ‫) ﺍ'ﺍﺭﺁ‬ Ibârcsl Fir'avnin dudağında yalan ve İftirâ idi». ‫ﺍﺍﺍ‬7


Gece nesil karanlığı .‫؛‬iterse Cesed-i Mukaddes-i Nebevi de rûhuııun nûrâniligini setrettigl İçin ‫ﻻ‬setlâriyyete kasem buyurulmuştur. 4283 ‫>ﻭﻥ را ﻣ ﺪ ﺍﺯ ﻓﺎ ك‬I ‫آ ﻓﺘﺎ ش‬ ‫ﺑﺎ ﺛ ﺐ ان ﻛﻔ ﺖ ﻫﻴﻦ ﻣﺎﻭﺩﻋﻚ‬

*Resûî-i Ekrem Sallallahii Aleyhi Vesellem Hazretlerinin rUhu gii. neşi٠fcleltlerin fevkine yükselince o gece gibi olan cesed.i 'mukaddesine ( ‫ﻚ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬L ) yânî, (Katibin seni terketmedi) dedi*. Aleyhlssalâtu Vesselâm Efendimize birka‫ ؟‬gün vahy gelmemişti. Bu münasebetle müşrikler: «Rabbi Muhammedi bıraktı ve ona darıldı» deıııok münasebetsizliğinde bulunmuşlardı. Duhâ sûresi. 0 hezeyâm İbtâl ،çın nazil olmuş ve Kalb-İ Enver-i Muhammedi teşliye buyurulmuştu. 4284 ‫ﻋﲔ ﺑﻼ‬

‫ﻗﻞ‬

L

‫ﺍﺯ‬

‫ﺑﺸﺖ‬

‫ ﺗ ﺴﺎ‬١ ‫ﻭ ﻣ ﻞ‬

‫ﺯﺍﻥ ﺣﻼﻭﺕ ﺛ ﺪ ﻋﺒﺎﻭﺕ‬

«»clânın ta kendisinden vuslat peyda oldu ki ( ‫ﱃ‬ ‫ﻣﺎﺇ‬ ‫ﻭ‬ ) Nazm-1 Ce. lili, o vuslatın tatlılığından ibarettir». 4285 ‫ﺹ ﻋﺒﺎﺭﺕ ﺧﻮد ﻟﯫﻥ‬ ‫ﺣﺎﻥ ﺣﻮﻥ ﺩﺳﺖ ﻭﻋﺒﺎﺭﺕ آ ﻳ ﺒ ﺖ‬

«Her İbâre, liir halin nîşânıdır. Hâl: el gibidir, İbâre ise alet mesâbesindedir». Gelip geçici otan şey’e (hâl) denilir, insanlarda maddi, ma'nevi muh،,elif hâller bulunur. Bunlarm. başkalarına anlatılması ve başkalarının onları anlaması ancak İbâre. yânî, söz ile miimkindir. Hazret-i Mevian, hâî ele, ibâreyi de âlete benzetiyor ve her hâle, her ma’nâya münâsib bir İbâre vardır, diyor. Kur'ân'da (müteşâbih) denilen ba'zı Ayetler vardır ki te'vîl edilir. l.c


4200

■ ‫ ■=>؛‬٠١ j ١ -.. ،j"‫؛‬،- ،--V- o ) ٠ ،٠ ٠ » ^،،٠ ١J. A ;.J٠ b•<Kumlan dolayı Isâ, ٥yol arkadaşına Allah’ın ism-i azamim öğret. ٠ «٠ •'.1،٠ •. Yukarıda geçmişti ki : Bir ahmak, îsâ Aleyhisselâma yol arkadaşı ..hım , bir çukur içinde gördüğü kemikleri diriltmesini, yâhud okuduğu ،٠■٠ ııliılu kendisine Öğretmesini Rûhullah Hazretlerinden recâ etmiş, lâMu tYnâb-ı Mesih ona o ismi öğretmemişti. 4291

٠ L٠ J ١j Ll٠a£ ١•.‫*؟‬.

y

ö

)

’٥

،3^../٠ ٠■‫؛‬-*'—.٠

«(.aıııki; o ahmak, o ismin büyüklüğünü bilmeyecek, bir şey’e oku٠ u٠ » da tc’sîr etmediğini görünce ona noksan isnâd edecekti. Taşı çamura ٠ ıır, ateş çıkar mt?٠ > Evet; duâ müessirdir. Fekat o duâyı edecek ağız lâzımdır ki, o ağız ılı، enbiyâ ve evliyâ hazarâtmda bulunur, Naklederler ki Hazret-i Ali (Kerremallahü veçhe) bir gün bir hurma n|١ ،ı<'i altında ve kum üstünde oturuyormuş. Biri gelmiş, zaruret ve ihti­ yâcından bahsetmiş. ٠ Cenâb-ı Hayder bir avuç kum almış, bir şey okumuş, ..lirmiş kumlar altın tozu olmuş. Zavallı fakir bunu hayretle görünce: — Yâ Emîrelmü’minin ne okudun? diye sormuş ve : Fâtiha okudum, cevâbını alınca o da bir avuç kum almış, Sûre-i .1Yılıhayı okumuş. Avucunu açınca içindekinin yine kum olduğunu gör­ müş. Onda Hazret-i Ali'nin ağzı olmadığı için okuduğu Fâtiha te’sir et­ immiş. Duanın hüsnü te’sir etmesi için duâ edenin ittikası, yâni, haramdan ...ıkınması lâzımdır. Bunun için başkalarından duâ taleb edilir. Mesnevî’de bir fıkra vardır. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Mûsâ’y a : «Bana r,٠ imilı etmediğin bir ağızla duâ et» buyurmuş. Hazret-i Mûsâ : «Yâ Rab،١ ٠bir ağzım var, onunla da belki günah etmişimdir» diyince: «Mü’min lu.rdeşinden duâ iste ki sen onun ağzıyle günâh etmemişsindir» buyurul­ muş. Onun için biribirimize duâ etmeliyiz. Cenâb-ı Hak, cümlemize sa­ lalı, felah ve refâh ihsan buyursun, âmin. ı r a


Mansûrun evliyâullahtan olduğunda şübhe yoktur. İstiğrak hâlind iken lisânından (enelhak) yâni, .Ben Hakkım» sözü sâdır olduğu için katline fetvâ verilmiş, yüzlerce deynek vurulduktan ve elleri, ayakla kesildikten sonra Bağdad'da asılmıştı. Hazret-i Mevlânâ diyor k i: «Ka len، bir gaddârın elinde bulunursa şüphesiz Mansur dâra çekilir». Cenâb-ı Pir; Mansûrun haksi2 yere i’dâm edildiğini bu beyti ile anlatıyor. Evet, «Enelhak» sözü Mansûrun ağzında bir nûr idi. Çünki onun hâ­ lini söylüyordu. Allah’ın ba’zı makbûl kullarına bir tecellîsi olur ki, om vukûunda o kulun benliği Hüviyyet-i îlâhiyyede temâmıyle yok olur. Kendi varlığı kalmayan o kul da her şeyde, hattâ kendinde, Hakkaniy yet görür, bilâ ihtiyar, «Enelhak» gibi sözler söyler, daha doğrusu onun lisânından Allah söyler. Fekat o hâl geçince «Enel’abd» yânı, «Ben ku­ lum» demeye mecbur olur. Fir’avnin «Ene Rabbükümüla’lâ» demesi ise mahzâ yalandı. O söz, onun hâline yalancı bir şâhiddi. Demek ki bir söz, ehlinin hâline âlet ve tercemân oluyor, nâehle ise yalancı şâhid gibi kalıyor.

4289 1‫؛‬f

‫ﺛ ﺪ ﻋﺼﺎ ا د ; ﻛ ﻒ ﻣﻮدى‬

‫ا ﺣﺮ ﻫﺈ‬

‫ﺛ ﺪ ﻋﻤﺎ اﺗﺪر ﻛ ﻒ‬

«Mûsâ’nın elindeki asâ, onun Hak peygamberi olduğuna şâhid idi. Ona karşı çıkan sihirbazların deyneklerl ise yalancı şâhid olmuştu». Çünki; onların yalancı olduklarım meydana çıkardılar. Hazret-i Mûsâ'nın asâ ve yed-i beyzâ mu’cizelerini sihir zanneden Fir’avn, Mısır sihirbazlanm toplamış ve bir imtihan yapmıştı. Sihirbazlar bir takım ipleri ve deynekleri meydana attılar, onları yılan gibi kıvrılır bir hâlde gösterdiler. Hazret-i Mûsâ asâsını yere bırakınca koskoca liir ejderhâ oldu ve ortada kıvranan yılanların hepsini yuttu. Bunun üzerine sihirbazlar, karşılarındaki zâtin yaptığının, sihir degli, mu'clze oldugunu anladılar ve »Mûsâ'nın Rabbine îmân ettik» diye secdeye kapandılar. Çünki: sihir olsaydı ip ve deyneklerln mâhiyyeti meydaha çıkacak, kendileri ortada kalacaktı. 1 .8


4‫ذ‬٠!‫ا‬.٣‫ا‬ ^١ ٠v .

y ،j

،■*.->٠ ،5 ‫) ؛‬

y? >> ■^jÇ. -٠•‫؛‬٠ /

«Eğer sen muvahhid isen ve hak meydânında AHah birdir diyorsan oııım ccvgâıu önünde yuvarlan vc kazasına rızâ göster». 4296

‫ﻛﻮز ز م دﺳﺖ ﺛ ﻪ رﻧﻤﺎ ن ﺛ ﻮ د‬

«Her kimin topu tam müdevver ve noksansız ise şahın eli darbesinıl،٠ n rakseder». Miikerreren söylenildiği üzere «gûy ü çevgân» ağaçtan küre şeklin­ de yapılmış bir top ile ucu çengelli bir sırık idi ki onlarla meydanda sü­ vari olarak oynandırdı. Topu yere bırakırlar, süvariler onun üstüne sal­ dırırlar, ellerindeki sırığın çengeline takmaya çalışırlardı Her kim onu çengeline takar da yerden kaldırırsa, oyunu kazanmış olurdu. Bir nevi’ lıarb idmanı olduğu için bu oyuna ümerâ vüzerâ ve padişahlar da iştirak !.derlerdi. Hazret-i Mevlânâ bir gazelinde der k i : «Mevlevîlerin semai, yâni, dönmeleri nedir bilir misin? Allah’ın aşkı darbesi önünde başını top yapmak ve elsiz, ayaksız koşmaktır». Hazret-i .Mevlânâ diyor k i: Gûy, yâni, sâlik, şu âlemde Hakkın ka­ zasına ve belâsına tehammül eder, hattâ ondan zevk alırsa o vakit ka­ milleşir. 4297

‫ﺵ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﲟﺎﺭﺍﻣ‬ ‫ﻝﺍ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻯﺍ‬ ‫ﺵﺩﺍﺭﺍ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺵ‬ ‫ﻛﻮ‬٠ ‫ﺶ ﺍﺯﺭﺍ‬ ‫ﺑ‬٠ ‫ﻯﺩﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺩﺍﺭ‬ «Ey şaşı; yân‫؛‬, biri iki gören ve Bir olan Allah’a ikidir, üçtür, yâhud daha ziyâdedir diyen; bunları İdrâk ve şuör ile dilile gözüne kulak yoluyla ilâç yapmış ol». 111


‫ﻷﺍ‬ ‫'ﺍ‬/‫ ﺍ‬kimseler: ‫ﺍ‬٠ ’‫ﺍ‬،1‫ﺀ‬ ‫ﺍ‬,‫ ﺍ‬،‫ﺍ‬،‫ﺍ'ﺍﺍ‬.٧‫ ﺍ‬okudum da tc.sîr etmedi, o da bir ‫ﻭ‬ d٠ ٠ fi،lmiş! diyerek dıiıy„ k.t.'.ur billurlar. Kusur duâda degil, onlarjn il lal, haram demeyip bulduğun güçüren agzmdadır. Onun İçin Hazro. Meviaııâ . Çamura çakm.b. l..,..ıyla vurursan naşı! kıvıîcjm çıkar? diy 4292 ‫ﻛ ﺖ و ا ﻫﻨ ﺖ‬

‫دﺳﺖ و ا ﻟﺖ‬

‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬ ‫ﳘ‬

‫ﺟﻔﺖ ﺑﺒﻞ ﺟﻔ ﺖ ﺛ ﺮ ط زاد ﺫ ﺕ‬

«El ve âlet, çakmak taşıyle demir gibidir, ikisi çift olarak bult ildir ki, kıvılcım çıitsııı. Dogmanın şartı çift olmaktır». Kıvılcım çıkarmak ve ateş yakabilmek İçin çakmak taşıyle der bulunmalı ve onlai'i kullanacak tecrübeli bir el .İmalıdır. Nasıl ki teve' lUd İçin erkek ve dişi bir çift lâzımdır. Bunun gibi duâ İçin de sâde ok' mak kâfi değildir. unu Onu oKuyacaK okuyacak bir agıza da sa sâhib bulunmalıdır. 4293 ‫ت‬.‫ ى ﺟ ﻐ ﺬ ت و ل ا ﻟﺖ آﻛﻠﺢ‬٠‫ا ذك‬ ‫ ت و آ ن ﻳ ﻚ د ﺛ ﻜ ﺒ ﺖ‬٠‫در ﻋﺪد ﺛ ﺈ‬

«Çifti ve âleti، olmayan (Bir) dir ki Allahtır Allahtır. Sayıda şek vardır, to­ kat ٠şeksiz. şübhesiz lesiz birdir». Ijirdir». 4294 ‫ ز ن‬١ ‫ًا ﺗ ﻚ دو ﻛ ﺖ و ط ﻛﻔ ﺖ وﺑﺶ‬ ‫ﻟﻨﺒﻒ‬ ‫ﺑﺎﺛﻨﺪ د ؛‬ ‫ا ﺷﻨﺪ‬ ‫ن‬ ١‫در وا ﺣﺪ ذ‬

‫ﺘ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﻖ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬ ٠

“tki, üç ve dalla fazla diyenler, nihâyet birde ittifak ederler». Meclisler gibi (Yezdân) ve (Ehrimen) isimli iki ma’bud tanıyanlar, hıristiyanlar gibi (Allah), (Cebrâil) ve (îsâ) dan İbâret «Ekanîm-İ selâse» ye inananlar, müşrikler gibi had dü hisâbı olmayan putlara tapanlar, Cepâb-ı Hakkin birliğinde ittifak etmişlerdir. Çünki; MecUsiler (Yezdân)ı (Ehrimen)e takdim ederler, hıristiyanlar Cenâb-1 Hakki ٠ Ekanîm-i selâse» nin asil bilirler, müşrikler de Allah’ı (ilâh.ı a'zam), putları onun nezdinde şefâatçi i’tikad ederlerdi. Bu İ’tibâr ile Hakkin birliğinde Hak ve bâtıl bütün mezâhib erbâbı müttefiktir. 11«


Yânî‫ ؛‬bir kimsede Hikmet-‫ ؛‬iiahiyyeyc kabiliyyet olmazsa onu ‫ﺀﺍ؛‬ '‫ﺍﺍ‬ dan, yâfrud kitabdan öğrenmiş olsa bile 0 hikmet onda karar etmez, ‫ﺍﺍ'ﺍ‬:‫ﺍﺍ‬ eder. 4303 ‫و‬٠ ‫ور ثﺀوال ل ; ﻳ ﺪ ر ز‬ ‫ﻟﻢ ا ﺷﺪ ا غ دﺳﺖ آﻣﻮز ر‬٤

«Hikmeti okumasan da sende kabiliyyet bulunduğunu gölüne. ٠ ٠1‫ﺍ‬،‫ﺍﺍ‬oı،'t senin yanma gelir ve eline konmaya alışmış bir kuş gibi olnr». Yolu... 4304 ‫ ﺍﻭﺗﺎ‬l. ‫ ﺑ ﺶﻫﺮﺍ‬٠‫ ا د‬: ‫ا و‬ ‫ﺁ‬٠ ‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺔ‬ ‫ﺪﻧ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻃﺎ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺠ‬ ‫ﳘ‬

«Iliktnct; ber ustasi2in, yâni, bir kâmilin terbiyesinde 1>‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬،‫ﺍ‬.١ '‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬ ynııında durmaz. Tavus kuşunun köylü evinde <Iur٠ ١ ١ ‫؛‬:٠ l ،.‫؛‬r

«PÂDİŞÂHIN DOĞAN KUŞUNU KÖYLÜ BİR KOCAKARININ EVİNDE BULMASI» 4305 ‫ا از ﺛﻪ ا ﻣ ﺤ ﺖ‬

‫ﻋﻞ از ى ب— ت‬

‫ر ى ﺁﺯﻛﲑ ﻛﻮ ﻯ ﺁ رد ﻏﺖ‬ «Jlûlıî ilin i ; I١‫'؛‬٠di ‫؟‬ab،an kaçıp tla un eleyen kocakarının y 11111111‫ ؛‬giden «٠ıg;ın gibi değildir ».

Biraz evvel ilin ve hikmetin elıil olmayanlar yanında durmnyaiiiflı beyin edilmişti. Burada deniliyor ki ; Evet: ilim, nâ dili (»landan kııçar, *‘bil .)landan ayrılmaz. Tam yerini bulmuşken pâdişâhın sarayından kaçıp köylü ilil' kocakarının kulübesin, uçnıı dognn kuşu gibi delildir, kora kari ki -

o

!٠': «

11:1


4298

‫ﻵم ﻳﻞﻟﺚ در دﻟﻬﺎى ﻛﻮر‬١‫ﺑ ﻰ ك‬ ‫ور‬٠‫ ى رود ا أ ﻣ ﻞ‬٠‫ ا د‬٠‫ى‬ «Kör olan kalblerde, kelauM pâk ve hikmeti ilâhiyyeye müteall sözler durmaz. Nûrun asil .lan Allah'a kadar gider». 4299

‫وآن ﻓ ﺮ ن دﻳﻮ در داﺑﺎى ﻛ ﺰ‬ ‫ى رود ﺑ ﻮ ن ﻛ ﺶ ﻛ ﺰ در دى ﻛ ﺰ‬ «Şeytânın vesvese ve cfsûnu ise çarpık gönüllerde çarpık ayağın çar. pik ayakkabıya girdiği gibi girer ve durur». 4300

‫ ر آورى‬١‫ رﺗﻜﺮ‬1‫ ذ ﻛ ﺖ ر‬K>mf ‫رى‬. ‫و‬٠ ‫ﻟﻰ ﻧ ﺮ د ا'ذ‬٠‫ﺑ ﻮ ن ﺗﻮ 'ا ا‬

«Sen İlâhî hikmeti tekrar tekrar işitsen ve okusan da, nâ ehil oldu, gun İçin, o hikmet senden beri olur». 4301

‫ آ ﻛ ﻰ‬٠‫ ى ﻧﺌﺎﻟ ﺶ‬٠‫ورﺑﻪ ز ل‬ ‫ ﻛﺘ ﻰ‬٠ ‫ﻳﺎ ﻧﺶ‬..‫ ى 'ﻷﰱ‬.‫ورج‬ «O ilikmetleri yazıp tesbit eylesen de, hattâ takrir ve bej'ân eylesen de». 4302

‫ج‬

‫ر‬٠‫اوز ر رو در ﻛ ﺜ ﺪ اى‬ ‫ ﺯ‬/١ ;‫ﺭﺍ ﺀﺩ ﻭﺯ‬ ‫ﺍ‬٠ ‫ﺪ‬ ‫ﺿ‬

«Ey İnadcı: kaçar». 1 .2

o hikmetler senden yüz çevirir, bağlarını kırıp senden


Kı.cakan gûya doğam sevmiş ve aklınca ona hizmet etmek istenil‫؟‬ .1 inilmiş kanadlanyle tırnaklarını kesmiş, onu m uattal bir hâle .‫؛‬،.lir n.i'. Halbuki kanad ve tırnak, doğanın âletleridir ki, kanadlanyle uçur, . ٠، w.idariyle kuş yakalar, işte câhil dostların gûyâ sevgilerinden yiıp.ı ınM.ııı budur. Kaş yapayım derken göz çıkarırlar. Uyumuş çobanın yu 'ilin, konan sinekleri d efetm ek için, kafasına kocaman bir kaya vurun in mu، dostluğu gibi.

4311 ‫ ﺗ ﺠ ﺮ ﻛ ﺎ ه ﺛ ﺪ‬٠‫ﻭﻭﺯ ﺛ ﻪ در ﺟﺲ‬

‫ ﺋ ﺪ‬٠‫ و ان > ﻛ ﺎ‬٠‫ ر ى ان ﻛ ﺞ‬٠

«îoğanı aramak İçin çıkan pâdişâhın giinii gecikti. Alışanı ‫؛ﺍ‬١ ،،‫! ﺍ‬،،,٠ ııık ııııııııı

ubasma uğradı , . 4313

‫ﺯ ﺭﺍ ﺩ ﺭ ﺩ ﻭ ﺩ ﻭ ﺭ ﺩ‬١‫ﺩﻳﺪ ﺍ ﻛ ﻪ ﺏ‬ ‫ﻭﺣﻬﲁ ﺩ‬٠ ‫ﺭﻭ ﺭ ﻳ ﺖ ﺯﺍﻭﻭ‬٠ ‫ﺛ ﻪ‬

«Ansızı togaııı toz vc duman İçinde gdrdii. Itllngllr ağladı».

Hâline acıdı, .lüııgllr

431-3 ‫ ﻧ ﺖ‬/ ‫ ا ن ﺟﺰا ى‬.‫ﻛ ﻔ ﺖ ر ﺟﻨ ﻊ‬ ‫ﺍﺩﺭﺳﺖ‬. ‫ﻙ ﺑﺎﰓ ﺩﺭ وﻧﺎى‬

٠ ‫ﺍ‬٠ ،‫ﺃ‬1‫ﺃﺍ ﺇ‬Rize karşı vefakârlıkta sağlam olmadığın İçin bil lifti, senin : 1 i'/ft.yı amelindir، ». 4314

‫د ردد ز ﺧﻔ ﺮا ر‬-‫ ى‬٠‫ون ﻛ ﻰا ذ‬۴ ‫ار‬.' ‫ ا ﺳﺎ ب‬٠‫ ﻻ ز ﻻ ﺋ ﻮ ل‬٠‫ئ‬ " l. f t y c s te v l e s h fth ü n n ftrl A y e t in d e n g ı ı j l l .ıh ır u k ، ’،.lin e tte n C c h o n n e ..... n ı ı . ı l lıııç ıy n rs n n ? »

nr.


4300

‫زد اوﻻد را‬, ‫ ’ط'ﺗﺠﺶ‬۵ ‫"ا‬ ‫د د ان?اذ ﺣﻮش و ﺧﻮﺛﺰادرا‬ .Çocuklaruıa tutmaç pişirmek için un eliyordu. O güzel doğmuş hoş toğam gördü, ve tuttu». 4 3 0 7

'‫ﻛ ﺮ‬

٠‫ق و رش ﻛﻮ"ا‬

‫دش‬.‫يﺀ‬

‫ ﻛﺮد‬٠‫ر_د د ﻧ ﻮ ﺷ ﻜ ﺎ‬: ‫'اﺧ ﺶ‬ «Hayvanın ayağım bağladı, kanadım kısalttı, tırnaklarını kesti, gıda olmak üzere ona saman verdi». 4308 ‫ دا ز‬- ‫ د ت‬٠ '‫ ﺀﻻ ن ذﻛﺮد‬١‫ﺑﻔ ﺖ 'ا‬

‫اﺧﺶ ذ د دراز‬٠ ‫ر ازود ا ﻧ ﺪ و‬. “Dedi k i: Bakmasını bilmeyenler sana iyi bakmamışlar. Tırnakların uzamış, haddini ve lüzûmu derecesini geçmiş». 430 fr ‫ ل ﻵر ت ﻛ ﻨ ﺪ‬٠‫د س ص اا‬ ‫ ادر آ ﻛﻢ ي رت ﻛ ﻨ ﺪ‬٠ ‫ر ى‬

«Na ehil olanların eli seni hastalandırır. Anne’nin yanma gel ki seni tedavi etsin». 4310

‫ ز ﺑ ﻬ ﻠ ﺮ ا ﺟﻨﻴﻦ دان اى رﺑ ﻖ‬٠‫م‬ ‫ق‬.‫زاﻧﻜﺎ ﺑﺎﺛﻢ ﻛ ﺰ روﺳﺖ آدر ﻃﺮ‬ «Arkadaş; câhilin mahabhetini, kocakarının şefkati gibi ilil. Çünkl; o yolda dâinıâ tersine gider».


lIK ‫ ﻭ ﻟﻨ ﺪ‬٠‫ﺕ‬-‫ ﺣﻨﺎ‬I ‫ ﺟﺎﺭ‬٠ ‫ﺵ‬ ‫ ﻑ‬٠‫‘ﻉ‬

‫ ﻧﺪ‬S ){; ١‫ؤاﻧ ﻲ ﺋﻪ ﻫﺮا ز ذ ﺗ ﺮ‬ 1ÛİÎ11, ‫ﺀ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﻭﺍ‬SUÇ izleyici yapıyor. ‫ « ؟‬nki; şah, her kabâhati . ‫ﺍ‬،' ‫؛؛‬e g،İ2cll٠ şt‫؛‬.«rir Buradaki defandan maksad: Nefs kocalcarısınm eline yakasım kap. ‫ﺍﺃﺍﺍ‬٠ ‫؛‬İŞ bir günahkârdır., o günahkâr k i :

‫ﳑﺎ‬ ١‫ﺍ'ﻧﺬﺭﺏ‬7 ١٠‫ﺹ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﺹﻱ‬ 13 ; Yâni : «Allah, hakikaten bütün günahlar، magiiret buyurur«».'Âyet-i !:.erimesindeki İlâhî müjdeye istinâd ile isyanda bulunmuş. Allah gaiûr VI• rahimdir. Husûsiyle böyle bir müjdesi de vardır. Elbette beni de .٠ ١‫ ؛‬ü mağfiret buyurur, demiştir. Evet. Haldun rahmetinden ümld kesililli'2. ‫ ؟‬linki ‫؛‬

‫ﺓﺏ‬٠ ‫ﳭﻮ؛ ﺋ ﻠ ﺮ‬ ‫ﺛﻌ‬١ ‫ﺫ‬ Yâni : «Allah'ın rahmetinden iimid kesmeyin«» tenbihi vârid olmuşI.ıır. Fekai azalıdan da emin olmamak, (beynelhavfi varrecâ) bir hâlde bulunmak lâzımdır. Hazrct-i klöviânâ, Allalı'ın lûtiuna magrur olarak ;,ünalıa girmekten nehy İçin buyuruyor ki: 4 3 1 9

‫رو م>ن زﺛﺗﻰ ك ﻛ و ﻫﺎ ى ا‬

‫ زﺳﺎى ﻣﺎ‬.‫ ﺑ ﺶ ان‬٠‫زﺷﺖ اﻣﻊ‬

YiirUkabâhat İşlemeki bizimiyiliklerimizbileogüzel Allahımı Zülhıjzûrıuıdaçirkindir «

,

-

».

Kabâhat işlemek ve isyanda bulunmak şöyle dursun, bizim iyilik ve giizdlhk diye yaptığımız tâât ü ibâdât bile Huzâr-1 Eâride çirkindir. Zîrâ ‫؛‬:imse hasbelbeşcrlyye Zât-i Ulûhiyyete İâyik amelde bulunamaz. Nite1‫ ةةﺀ‬Sûrci Zumer: 53. ، 3 Sûre! Ztoer :

117


‫ ﺗ ﺨ ﺬ ة ﻫﻢ‬١‫ﺐ‬

‫ ق ا ﺋ‬٠‫ ف‬١‫ﻻ ﺑ ﺘ ﻴ ﺎً ﻫ ﻐ ﺎ ذﻏﻠ ﺖا ' خ‬ ،‫؛‬y j J y ,١ ■ ‫^؛‬ ١

Yânî: .،Cehennem cshâbıylc Cennet cshâbı müsavi olmaz. Cennet eshâbı olanlar, fovz ü necat bulanlardır21». Âyet-i Kerîmesine işarettir. Padişah, kendi sarayını cennete, kocakarının kulübesini cehenneme benzetiyor. Doğanın orada uğradığı felâketin de saraydan kaçması suçu­ nun cezası olduğunu söylüyor. 4315 ‫ ﻏ ﺮ‬٠ ‫ا ن ﺳﺰاى ا د ك از ﺛﺎ ﺀ‬ ‫ ل;ش‬٠‫ﺧﺮﺀ آ ﻛ ﺮ ز د ﳓﺎﻧﺄ ﻛ ﺬ د‬

«Şu hâl, ahvâle vâkıf pâdişâhın sarayından, kokmuş,bir kocakarının kulübesine kaçaııın lâyıkıdır». 4316

‫ﺀ‬ ‫ﺱﺩﺍ‬ ‫ﺭﺩ‬

‫ﻭ‬

‫ﺍﻟﺒﺪ‬٠‫ﺍﺯﻯ‬

‫ﻩ‬ ‫ﺬﺍ‬ ‫ﻦ ﺍﺩﻡ ﻟ‬ ‫ﺖﻣ‬ ‫ﻛﻐ‬٠‫ﻥ‬ ١ ‫ﺏ‬ ‫ﻯﺯ‬ «Dogan, kanadım şâhın eline sürüyor, dilsiz, 5’âni, lisân.1 hâl ile ben kabâhat işledim, diyordu». Ve İlâve ediyordu k i: 4317 ‫ د ﺳ ﻤﺎا ر د ﻣﺎاا داﺋﺒ ﻢ‬٠ ‫ﺑﻢ‬٠‫ ر ى ﻣﺤﺰﻣﻚ ا ى ر‬٠‫ئ ; ب‬

“Ey kerim olan pâdîşah, sen iyilerden başkasının ettigi i’tirâzı kabili elmezsen bir suçlu nerede ve kime karşı inleyip sızlasın?» ‫؛‬s ٥r٠i (21 1‫? ؛ﻵ ئ‬٠.

‫ﺍ‬1‫ﺃﺍ‬


‫'ﺍ‬1‫ ﺍﺁﺃﺃﺍﺍ‬kendi knbniyyctiuıleu drftll, ٠ ‫ﺃﺍ‬،‫ﺍﺍ ﺍﺍﺍ‬،‫ ﺍﺍﺀ‬kereminden ilil. Kendini ٠ ٠ ٠mertebeni ،„1,1, küstahlığı, ‫ﺍ‬،‫ﺍﺍ‬11،‫ﺃ‬٠ ‫ﺍﺍﺍﺃﺃﺍ‬٠،.«٠ ٠ ،٠٠vc terbiyeni muhafaza et Ilazret-i Mevlana, dcıftaıı fıkı asma avdet cdijfor : 4 3 2 4

‫ ﺑ ﺜ ﻮ م‬٠ ‫ﺛ ﻪ رﺛﻤﺎﺗﺎ‬

‫ﺑﺬ وم‬٠ ‫ﻃ ﺎ ن‬

‫اى‬

‫ﺑﺎز ﻛ ﻤ ﺖ‬

‫ﻭﺑﻪ ﻛ ﺮ د م ر‬٠

' I)o§an ‫ﺓ؛ﺇ‬ ‫ ﺍ‬diliyle diyordu k i: Pâdişâhım yaptığım İşten peşîmân "l.lııtıı. Bir dalla yapmamak iizere tevbe ediyorum, âdetâ yeniden müS" lininin oluyorum.. Hasbelbcgeriyye içlenilen bir günâhın akib'inde tevbe ve istigfâr etıııı.lidir. Lâkin 0 tevbe ve istigfâr yalnız lisanla olmamalı, kalbde duyu1،)|| bir peşimanlık ve bir dalla yapmamak nimetiyle olmalıdır. Yoksa t.ı.uülde günah meyli varken lisânen (Tübtü ve reca’tii ilâllab) demek de bil günah olur ki ondan da tevbe etmek lâzım gelir. Nasıl ki §u rubaide lıftııa işâret edilmiştir: G ö n lü m d e günah i ş l e m e y e is te k v a r , D ild e y s e g e z e r te v b e i l e istiğ fa r. H â lim le m e k â lim d e n u ta n d ım b i l i , A f v e y le b e n im şu te v b e m i y â G affâr.

Böyle bir daha işlememek azmiyle tevbe edenlere karşı evvelce İşle||١ İŞ oldukları günahları, işlenilen yerlere ve işleyenlerin a'zâsına, hattâ kirlmen kâtibine Ccnâb.1 Hakkin unutturacağına dâir (Câmi-i Sagir) de bir Hadis vai". Lâkin İş, Oyle bir t^'be etmekte ve edilen ahdi tutabil, mekte. Cenâb-1 Erhamurrahimin cümlemizin tevbesini kabûl etsin vc ،(.vbelerimizde sebât İlısan buyursun, âmin. Bu yolda edilen tevbelere flevbc-i nasûh) ta'bir edilir. Dogan lisânından İ'tizâra devânı ediliyor: 4325

‫ﺍ‬

‫ ﻧ ﻚ ز ﻃ ﺶ ﻛﻨﻰ و ﺛ ﺮ‬١

‫ل‬٠‫ا دود ﻋﺬرش ذ‬

‫ﻛ ﺰ ﻧﻤﻨ ﻰ‬

«Senin sarhoş 1‫ﺍﺃ‬1‫ﺍ ﺍﺍ؛‬٠ ١nrslnn üstüne saldırdığın kimse mestlik dola, yısıyl. sallanarak «illerse mn'zıır gür٠ . 11٥


1‫ﺍﺍ ؛‬١ ‫ ﺍ‬ckmcl-‫؛‬

İbâd V،‘ eşr.'l' ‫ ﺍ‬-rnnhlîikat Alcyhissalevâtii Vetteslimât Efen d iliz b ile ‫ﻝ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻻ‬lıususta »ez ٠ ‫؛‬٠ >:,.!■ımiş ve : «Ey ma'bûd-i kül, biz sana lâyık ibâdetle bulunamadık» ' 4 3 2 .

‫ ﺿﺪاﺳﻌﻰ‬١‫ﺧﺪﻣ ﺖ ﺧﻮدرا ﺀز‬

‫ﺗﻮ ﻟﻮاى ﺟﺮﻡ از ان اﻓﺮاﺋﻨﻰ‬ «Ey gafil; kcııdl hizmetini, yânî, tâa، ve ibâdetini Hakka lâyık veli, ınettigin İçin isyan bayrağını açıyorsun». 4321 ‫ﺑ ﻮ ن "را ﻧ ﻜ ﺮ و دط دﻣﺘﻮر ﺛ ﺪ‬ ‫زان دط ﻛ ﺮ د ن دﻟ ﺖ ﻣﻐﺮور ﺛ ﺪ‬

«Zlkr ve duâ etmek İçin sana izin verilmiş, o duâ etmek de seni mag. 1،'،İ bir lıâle getirmiştir». Kur'ân'da ; «Bana duâ edin, size icâbette bulunayım» emri ile va'di ١ ٠ .ildir. Sen duâ edince Hakkin icâbette bulunacağına dayanmış, ona İğ،،râl'on serâpâ günahlara bulanmışsın. 4322 ‫ ﺣ ﻦ ﻟ ﺪ ى ﻟﻮ ﺧﻮدرا ا ﺧﺪا‬٠ ‫ﺛﻢ‬ ‫اى ﻳ ﺎ ﻛ ﺲ ز ن ﻛ ﺎ ن اﻓﺘﺪ ﺟﺪا‬

"Son ٠ 1‫ﺓﺃﺍ‬edcrlten kendini Allah ile musâhib görüyorsun. Çok kimse ilil z:ınnı dolayısıyle Haktan cüdâ düşmüştür». Ellerini n‫؟‬ıp duâ etmek, Allah’ın huzürunda durup ona hitâb eyleinek ve onunla konuşmak demektir. Fekat günahtan hâsıl olan yüz kâraligiyle 0 yüksek İıuzûra çıkmak da kulluk âdâbına muhaliftir. 4323 ‫ ; زﻣﻴﻦ‬٠‫و ﻧﺌﻴﻨ ﺪ‬٠‫و ﺟ ﻪ ﻧ ﻪ ا‬

‫ ﺁﻛﻮﺭ ﻧﺜﲔ‬٠' ٤‫ﺧﻮﺛﻴﻖ ﺑﺜﺎﻧﺮ‬ «Egcr pâdişâh seninle berâber yere oturur, yânî, kemâl-î merhame.inilen senin mertebene tenezzül ederek duânı dinlerse, 0 tenezzülü ve 0 11 »


İbızrrl.i Mevlana Mesnevi'nin dtflrr ‫ﺍﺍ‬1‫ ﺍ‬yerinde der ki ‫ ؛‬Evüyâ'nın ٨11'‫ ﺍ!ﺍ‬tarafından ü.vlc l)ır k ııd r.f ، ١":‫'ﺍﺍ‬،‫ ﺍﺍﺍ‬ki alılmış oku yolundan ‫ ؟‬evirir ». 1‫؛ﺍﺍ‬-:;‫ﺍﺍ‬١ degil . ‫ﺍﺃﺩﺍ‬- sivrisinek 1‫ﺍ‬،1‫ﺍ‬٠ Allah'11 te'yıdıne m azhar olsa, koca ‫ ﺍ‬٠‫ ﺍ‬.N em rûd'uî beynini parçalar v.ik'a ma'lûm : NcınrUd. yân ‫؛‬, ‫ )ﺇﻭﺍﺫﺉ‬hükUmdârı, H azret -‫ ؛‬İbrahim ’i ٠!' ... attırm ış, fckat yakamamişt،. Eundan ibret aimadı, IıaiiiUiIa'n Haz ‫ﺍ‬،'‫ﺍ‬1<-‫ﻻﺍﺍﺍ‬١: Cenâ rRabbinc söyle, ordusuyle gelsin, çarpışalım» dedi.^- 1 ‫ﻝ‬ 1.‫ﺍﺍ‬،. <‫؛ ﺍ‬ılımak herifin m eydan okumasın ‫؛‬، karşı, âciz bir sivrisineği ona ٠‫ﺍ‬٠‫ ﺍﺍ‬.،.ll.-ıL etti. Sivrisinek Nem rûd'un burnundan girdi, ısırnıaya başladı N tm ild edemiyor, başına tokm aklar vurduruyordu, Nihâyet ‫ﺃ‬,‫ﺍﺍ‬1.‫ ﺍ‬.‫ ﺍ‬patladı, cani cehenneme gitti , ١' iro dogan lisânından ve evliyâ kuvvetinden bahsediliyor : 4330 ‫ ﻟﻴﻞ‬١‫ \ب‬/

y ‫در ﺳ ﻖ‬

‫ﺗﻞ‬٠ ‫ﺃﻭﻥ‬٠ ‫ ﺍ‬/

‫ ﺧﻌﻢ‬$ > /

;> j f

«Zayıflık ve âcizlikte sen beni ebâbil kuşu ve düşmanlarımdan her ‫ﺍﺍ‬1‫ ﺍ‬ini ،le fil gibi farzet », 4331

‫ ﻳﻖ‬٠‫ ﻗ ﻢ ﻳﻨﺪ ق ﻭ‬٠‫ وك‬١ ‫اﻓﻖ‬:‫ﻳﺐ ر ﺀ‬ ‫ﺳﻨﺪﻟﻢ درفﺀق ﺻﺪ ﺟﻮن ﻣﻨﺠﻨﻴﻖ‬.

‫ أ ا ا‬، 1‫ ! ا‬،

. 1' '

dreccgl

ka d a r

y a k ıc ı

b ir

ta ş

a ta rım .

A ttığ ım

o

ta ş ,

y iiz

m a n c ın ığ ın

gürür »».

İŞİ

4332

‫ار ﺑﺪود‬.‫ةد‬٠ ‫ ت‬٠ ‫ ﻛ ﺄ ﺀ‬٠ ‫>رﺟﻪ‬ ‫ﺀود‬

..V û ltıâ

a ta c a ğ ım

o rd u g â h ın d a

ne

٠ı

P ir

C cnâh

baş, su

ta ş , nc

ik i

‫ه‬٠' ‫ اﺗﺪ‬٠‫ر‬

n .h ıu l

to lg a

b e y lle

‫ﻧﻪ‬

‫درﻫﻴﺠﺎ‬

k a d a rd ır,

‫ﻟﺪ ك‬

lâ k in

onun

t c . s îr iy lc

d îlş m a n

k a lı r ... K u r a n ’d a

b a h s o lu n a n

E s h â b .ı

F il

k ıs s a s ın a

‫ ؛‬i ıct ediyor. 121


4326

‫ر ﺟ ﻪ اﺧﻦ ﺭﻓﺖ ؟ون اﺛ ﻰ ا ا‬ ١‫ﺭﻡﺀ ﺣ ﻮﺭﻧﺒ ﺪ ﺭ‬١ ‫ﺭﰼ ﺩﻥ‬. « T ır n a k la r ı n ı ye

e d e rs e n ,

b il

'K e s ik liy s e

!‫؛؛‬l i ı ı l e

de

de

z a ra rı

g ü n e ş in

yo k.

Sen

p e r ç e m in i,

b e n im y â n i,

o lu r

ve

ş n â ın ı

b e lli h im â

٠

k o p a rırım » .

4327

.‫"واز‬. ‫آون‬٠ ‫ورﺟﻪ ﺀ;م رﻓﺖ‬

f

‫م‬٠٠;‫ﺟﺮح ﺑﺎزى ﻟﻢ ﻛ ﻨ ﺪ در ﺑﺎ‬ « K a n a d ım lig im

g it tiy s e

k a rş ıs ın d a

z iy â î iı

fe le k ,

yok.

o yu n u n u

B e lli o k ş a y a c a k

ve

h a r e k e tin i

o lu r s a n ,

b e n im

dogan.

k a y b e d e r» .

4328

‫;ﰼ‬. ١‫ ﺭ‬S ‫ﺭ ﻛ ﺮ ﳏﰎ‬ ‫ةﻟﻚ ﻋﳭﻬﺎ ﺑﺪﻛﻢ‬٠‫ ﺩﺵ‬f «E ger

ila n a

b ir

k o p a rır,

k a ld ı r ı r ı n ı ,

â lim le r e

g a le b e

‫؛ ؟‬e m e r , b ir

y â ııîj

k a le n i

b e lim e iiı s â n

k u v v e t

e d e rs e n

v e r ir s e n

b ü tü n

d ağı

â le m le r i

y e r in d e n k ıra r

ve

ç a la r ın ı » .

4323

‫ ا ﺛ ﺪ ﺗﻢ‬r ‫آﺧﺮ از ﺑﺜﻪ ﻧﻪ‬ ‫ﺭ ﰎ ﻧﲌ‬. ‫ﻣﻒ ﻧﻤﺮردى ﺑﺬر‬ « V lc f id u m ı ı id tın

n ih â y e f s iv r is in e k t e n

m ü lk ü n ü

a lt ü s t

z a y ıf

d e ğ ild ir .

B en

k a n a d ım la

N e m .

e d e r im « .

Ş u s a y ı l a n h a r e k e t l e r b ir d o g a m n y a p a c a ğ ı İ ş le r d e ğ ild ir . F e k a t o n d a n m a k s s d : G ü n â h a g ir m i ş v e c a n d a n t e v b e e t m i ş b ir m U s lilm a n o ld u S u s ö y l e n i l m i ş t i . O y le b ir k i m s e y i C e n â b -1 H a k a f v c d e r v e

‫ ﺍﺍﺫ'؛ﺍﺍﺍ‬e y l e r s e ‫؛‬,(١v ’i y a p a r . 1‫ﺍﺫﺫ‬٠

o k im s e e v l i y â u l l a h t a n

o lu r v e k e r â m e t

٥

k u v v e tle r i

k u v v e tiy le h e r


!.،‫)؛‬hakkaktir. Mekke’de ooa karşı duracak bir kuvvet yoktu. Demek ki •‫؛‬ı.luıum muzmahil olması beşerî degil, İlâhî bir kuvvetle vukûa gelmiş ‫ ﺍﺍ‬Ba’zıları orduda vebâ çıkmış, ondan dolayı efrâdı kırılmış olduğunu ،‫؛‬,', )etler. Ebâbil kuşlarını mikrob ile te'vil etmek isterler. Bu te'v)le hiç ٠!■ ' l.;zum yoktur, Çünki ‫ ؛‬-fii VÜKasiyle (Elem tere) Sfıresinin nüzûlü ara s‫؛‬ı‫؛؛‬ia ancak kırk bu kadar sene geçmiş, 0 vak'ayı gözüyle görenlerden ‫ ﺍ؛؛ﺍ؛ﺍﺍﺍ‬yaşayanlar bulunm uştu. Eğer hâdise, hikâye buyurulan gibi olma ,‫؛؛؛‬.. olsaydı, eshâb-1 filin helakini müşâhede etmiş ve sağ kalmış olanla ‫ ؛‬11‫ ؛‬.Resûlullah Efendimizi derhâl tekzib edecekleri pek tabii bir şeydi bûretâ âciz ve yapa yalnız bir kimsenin te ’yid-i İlâhîye m azhar olun ‫ ؛‬sûretâ kuvvetli bir kalabihga galebe çalabileceğin! İsbât İçin Kazret-i 11 ‫؛‬,i'Vİânâ Cenâb-ı Müsâ'nın tek başına f ir’avııe galebesini anlatıyor : 4 3 3 3

‫ﺼﺎ ز‬ ‫ ى آ ﻣﺪ در وﻏﺎ ?ا ﻳﻒﻋ‬٠‫ﻣﻮ‬ ‫ﺭﺛ ﺪﺋ ﲑ ﻫﺎ ﺵ‬

٦

<> l f ı s â

kederini

A le y liis s e lâ m

m a ğ lû b

b ir

asâ

‫زد ﺭﺍﻥ‬

‫ﻓﺮ ﻏﻮ ﻥ ﻭ‬

ile

g e ld i

ve

F l r ’a v n

ile

o n u n

k ılıç lı

as-

e tti» .

Bunu yapan yalnız R'Iüsâ da degild.ir.

4 3 3 4

‫ﺹ ﻭﴎﻟﻰ ﻳﻜﺘﻨﻪ ﰷﻥ درزدﺳﺖ‬ ‫ ; زدﺳﺖ‬٠ ‫ا‬٢‫ر ﻫﻤﻪ ﺍﻓﺎﻕ د‬ «D a v e t gam her

k a p ıs ın ı

y a p a y a ln ız

ç a lm ı ş ,

o ld u ğ u

y â tıî,

lı a ld e

h a lk ı

A lla lı

d ü n y â y ı

y o lu n a

t e v h id e

ç a ğ ırm ış

d a ’v c t

iler

p e y.

e tm iş tir « .

4 3 3 5

‫ﺩﺭﺧﻮﺍﺑﺪ ازو‬ ‫ﺧﻮ‬

‫ﻧﻮﺡ ﺑﻮﻥ ﲦ ﺜ ﺮ‬

‫ﺛﺖ ازو ﻧ ﺪ ﻧ ﻴ ﺮ‬٠ ‫ك‬

‫ﻣ ﻮ ﺝ ﻃﻮﻓﺎ ﻥ‬

«Nftlı Alcyldsselum , kavıııiııden ‫؛‬nıânn gclnıcyoıılcrin helâki İçin A l. ‫ا؛ا‬1‫ اااا('ا‬k ılı‫ ؟‬isteyince t٥ f٥ n d n l«„l«n ٠kılıç tabintli. yflııî, öldürücü ٠ )!I 'i.t u 12.1


Kelâm-1 İlâhîde buyuruluyor k i :

‫ﻞ’ ﻩ‬

‫ﺴ ﻸﺍ ﺛ ﺎ ﺀ ﺩ' ﻋ‬

‫ﺁ ﻓﻴﺘ‬

Y â n î: «Hâbibim; görmedin mi? (yâ'،ıi, görmüş gibi bilmiyor musun?) Kabbin csl،âb-ı fili nasıl helâk eyledi?‫»»؛‬ Eshâb-1 f i l : Habeşistan’ın Yemen vâlîsi bulunan (Ebrehe)nin Kâbetullahı yıkm ak ve Hicaz A rablarm ı San'a’da yaptırm ış oldugu kilisenin ziyaretine alıştırm ak İ‫ ؟‬in Mekke'ye getirdigi bir ordu idi. Orduda filler de bulunduğu İçin 0 lıaşerâta (Eshâb-1 fil) ta ’bir edilmiştir. Aleyhissalat Efendimiz, Eshâb-1 filin Mekke’ye geldigini ve Kahr-1 İlâhîye uğradığını görmemiş, ‫ ؟‬iinki vak’adan iki ay sonra dünyâya gel. mişti. Fekat hâdise o kadar meşhûr idi ki Mekke ve Hicaz'da onu bilmeyen yoktu. SallallalıU Aleyhi Vesellem H azretleri de daha çocukken onu İşitmiş, husûsiyle Ebrelıe ile görüşen büyük babası A bdulm uttalib’den öğrenmişti.

٠ ;

‫ﺊ‬

‫ﺋ‬

4 ‫ﰉ‬

‫ﺭ‬

I

‫د‬

‫آ‬

٠

‫ﺪ‬

‫ أ ﻛ ﻞ‬٠‫ﺐ‬

‫ﻛ‬

!

‫ﺬ‬

‫ﻤ‬

‫ﺗ‬

‫ ﺗ ﺔ ﻟ ﺔ ة ﻗ‬٠ | ‫ﺦ‬

٠ ‫ﻛ ﺬ ﻫﺎ‬ ‫ ﺗ ﺘ‬%

Y â n i: «Onların m ekr ü hiylesini dalâlete ugratıııadı mi? (Yânî, K a’beyi yıkm ak İçin aldıkları tedbiri te'sirsiz bırakm adı mi?) Onların üst. Jerine (ebâbil) denilen kuşlar، gönderdi ki siccilden taşlar atıyorlardı. Kabilin onlar، yenilmiş saman kırıntıları gibi perîşân etti 5‫»؛‬, (Siccil) kelimesinin fârisîden ve (seng-i giljden arabcaya alınmış oldugu söyleniliyor. Seng-i gil.: Taş kesilmiş çamur demektir. Evet: Ebâbil denilen 0 kuşlar gagalarında ve pençelerinde birer taş parçası oldugu hâlde Ebrehe ordusunun üstünde uçmuşlar, âdetâ tayyâreden bomlıa atılır gibi, 0 taşları bırakm ışlardı ki, her kime İsâbet eylediyse onu öldürmüş, o koca ordu perîşân olmuş, ağırlıklarını ve paralarını da Mekke ehâlisi igtinâm eylemişti. Ebrehe ordusunun Mekke civârmda mahvolduğu târihen sâbit ve <2٠١ S ftre J F tjl.

‫ ا‬2‫ )ل‬Sil٠٢، Fil :2:5. 122


‫ ا‬Mycrek ,٠٠ ١' t r n ١i ş i ‫ ؛‬r .

İnkâra

* '

k a lk ı ş a n la r a

p e k

güzel

b ir

4337

‫ل زر‬

٠‫ﺀ‬٠‫ﺳ ﺪ و ﺛﻲ‬

‫; ﺑﺪا ﻧ ﺪ‬

‫» ﻧﺎﺩﻭﺭ ﻧﺮ‬٠‫ﺩﻭﺭﺗ ﺖ ﺍ ﻵﺩ‬ ٠.،•;>٠p e y g a m b e r . ‫؛‬ ٠. . ٠ ‫اا‬

!• a

... n d d u g u n u

lııt le

ve

٠٠ ‫أا‬

، , ,،> . llu

k a lm a

٠،،

ilk

b ir

ilin

de

b ir

İd â re

u g u r lu lu k

ve

u ğ u r s u z lu k -

‫اﻧﺬال‬,

k a m e r i)

v r - i

d e v r in

ir â d e s in e

ta m ye d i

İd â re

ş im d i

k a m e r i)

m a h k û m

b ir b in

s e n in

E s k i

d e v r

d e v.

ü z e r in a rz

a y r ılır , b in

sene

1.11،

h e r

s e n e s in d e .

ö t e k ile r in

g e lm iş

...

( N e b e tiy . . . ، ، )

n ö b e ti 4 9 0 .0

a lt ı

e d e r m iş ,

a rz

b a 'z ı la r ı

seneye

k a m e re

o ld u g u

d e v re s i

11) 1

İç in

d e n ilm iş

k i : D e v ir ;

s â h ib i

s e y y a r e n in

m ü s ta k ille n ,

â le m i

lıu y u r u y o r

Z îrâ :

â le m in

n ö b e ti

y e d i

s e y y â re d e n

g ö s t e r ir m iş .

d e v re

s e y y â re

(d e v r-i

ve

( d e v r - i k a m e r i)

m ü d e b b ir i

o lm u ş

ve

o nu n

d e g il,

v e h m e d ile n

m u 'c iz e

(d e v r-i

ka m e r

p a r m a g ıy le

de ik i

’، <

G a lib

m e rh u m

e s in i

ç ü rü tm e k

( H iis n İç in

A ş k )

b a s tı

ik i p a re

‫ﻫﺈﱂ‬٤‫ﺕﺀ‬٠

İlâ h îd e n

m

( M i'r â c iy y e )

b a h s in d e

b u,

de.

k i

.O l d u .K i m

l i s â ı ı -1

ü

d e r

,Ç iın Tâ

Y in e

e

S e b 'a - İ

t e ’s i r i

h e r

m ü ş te re k e n

H a z re t- ‫ ؛‬k l e v i a n

٠'،٠ :v â h i m

ve

s e n e s in d e

l & ‫؛‬h a m m c d ‫ ) ؛‬d ‫ ؛‬r .

Ş eyh

g ö re

d e v re y e

‫ ا ا‬o lm u ş , t e d b ir v e ‫ ا‬٠٠‫اا‬.٠‫ ةﻻﻫﺄﻻةﻻﻻاا‬.d i v r e

.a y r ı l m ı ş t ı r

( d

h u s û s iy le

v a rm ış .

fe lâ k e t

i't ik a d a

s e y y a r e le r le

,u lu lla h ın

d e v r in

y ıld ız la r ı n ,

da

، . ,

. li.

b u

t e 's ir le r i

b a 'z ı la r ı

m ü d d e t, y e d i

e v in in

g ö re

m a 'ı ı e v i

s e â d e t,

‫ة ﻧﺄل‬

k a ille r i ş a k k . t

b ils in le r

- M ü n e c c im le r e u ıid d î

e k b e r,

n î ‫؛‬i:ıc c c ‫ ؛‬m ‫ ؛‬c r )

k s e d e r .

s ip ih r - i

e v v e le

b e d r - i r a ’n â

,İ y â n o l a m i i c e r r e d

d e v r-i k a m e r m i d e v r-i A h m e d

z â t-i

a k d e s -i

R ‫؛‬s â îe tp e n â h îy e

h it â b

e d iliy o r ‫؛‬

4338 ‫ﻛﺎﻳ ﻢ‬

‫ﻣﻮ س‬

S

‫ا را‬

‫د و رﺗ ﺖ‬

‫ﺗﲓ‬٠ ‫ﻯﺍ;ﺩ ﺫ_ﻥ ﺩﻭﺭﺕ‬٠ ‫ﺁﺭﺯﻭ‬ ٠

.<l l t b ‫ ؛‬b u

١١٠٠١*،،

d e v ir ,

k e liın n lln b

s e n in

b ile

d e v r in d ir .

s e n i»

d e v r in d e

A lla h

ile

b ili

h n lu ııın n y ı

v â s ıta

konuşan

;b i u

١

i s l e r d i ».

12.‫م‬٠


Hazret-i Nûh U/.UI1 ٠‫ﻱ‬،‫"ﺃﺃ‬1،'‫ ﺍ‬kavmini imâııa da’vet etliği hâlde pek aı kimseden başkası ‫ﺍﻻ‬١‫ﺍ ﺍ;ﺍ ﺍﺃ‬1 ‫ﺍ ﺍ ﺃ‬inçmiş, İmân elmiş olanlardan gayrisinin hidâyet yoluna girem eyen ‫ﺃ‬-.‫ ﺍ‬،،il" vahy ile kendisine bildirilmişti. Bunu amerine Cenâb-1 Hakki. : ٠ ٠١،، Itabb ‫ ;؛‬şu a r z i Irak üzerinde kâfirlerden kimseyi sağ bırakm a, ،liyt" dili', elmişti. Onun bu inkisânndan sonra sü rekli yağm urlar yağdı . 1)،‫ ؛ ﺍ ﺍ‬١’< ٠ . l"'،rat nehirleri kabardı. 0 havâlîyi sula kapladı. Hazret-i Nı'ı:ı ili' kendisini tasdik e،m،5 olanlar gemiye gir ‫؛‬kurtuldular. m üşrikler I‫؛‬:e tilkin dalgaları arasm da can verdiler lii 0 dalgalar, insan Oldiiren birer kılıç vazifesini görm üştü , 4 ‫ﺕ‬3١‫ﺫ‬

İ?J

٠‫ﺍ ﺍ‬

‫ﺕ‬٠ .‫ﺩ ﺋﺬ‬،‫ ﺣﺎ‬١‫ﲪﺪ‬١

‫ ﻱ‬٠‫ﻟﺜﲀﺵ ﺝ‬,‫ﱭ ; ﺝ;ﰐ ﻭ‬ ‫ ﺑ‬٠‫ﺍ‬٠ «Sy Ahmcd, yân‫؛‬, yâ Muhammedi Yer yüzündeki askerler :iim olu. yor? Gükyüzünücki aya bak vc onun alnını yar«. Bu beyt. lisân-ı İlâhiden Zât-i Risâletpenâhîye lıitâbdır. Nebiy-yi ekı.em Salla]U.hü Alevi.i Vesellem efendimiz de '،Ey ‫؛‬rısnnînr. ey Mekke m üşrikleri, A llah'tan başka m a’bûd yoktur deyiniz» c‫؛‬ıye halkı tevhide d av ete başladığı sırada yapayalnızdı. Fekat bir işaretle kameri ikiye ayı­ racak derecede te ’yid-i İlâhiye mazîıardı. Evet. Bi’setin sekizinci sene­ sinde hac mevsiminde ve hüccacm (،dine)de bulunduğu bir gecede Alev, hissalat efendimizden ayın iki parça edilmesi istenilmiş. Resûlullah mü­ barek parınağıylc işaret buyurunca bedir hâlinde bulunan ay, orta ye­ rinden ayrılmış, bir müddet öyle durduktan sonra birleşm işti: Bu hâdi­ seyi ki’o âr-ı eshabdan Ali bin Ebîtalib, Abdullah bin Abbas, Abdullah bin Mes’ud, Abdullah bin Ömer gibi bir çok zevat rivayet etmiş ve rivâ. yetleri tev'âtür derecesini bulm uştur. (Şifâ-i Şcrîf) müellifi (Kadi îyâz) gakkulltamer mu'cizcsi hakkin-' dahi Ehâdisi y e d ik te n s o n ra : ٠Şu Hadisler sahih ve bu h u sustaki'rivâ ٠ yetler pek ziyâde sarihtir. Binâenaleyh bir takım dinsizlerin : ö y le bir şey olsaydı arzm m uhtelif yerlerinden görülmesi lâzım gelirdi! demeleri İlt.ifâta şâyân değildir. înşikak-1 kam er vukh’ bulacağı evvelce bütün insanlara haber verilmiş değildi ki o gece herkes tarafından tarassud edilsin de iler taraftan görülsün. Eundan başka tül dâirelerinin İhtilâfı lıaseiliyle küre-i kam erin 1'ü'yeti, arzın her tarafında ayni sâatte olmaz. Ba'zan da liir buludun, yâlıud yükselt bir dağın mâni’ olmasıyle ayin görüİçmediği vâki'dir. Çöle def’a bir kıt'ada ay tutulur da şâir lüt'aîar şöyle dursun 0 noktada bild göremeyenler bulunur.. ‫اﺗﺬا‬


4 : m :٤

‫؛‬،،iT ، 5 ‫؛‬ l ^

jjj

، >٠^ .٠P ، İJJ■ » 0 ١j J

،y .،. ١ ،o „ı ٠ v ،j ١ ١٠ . j {j ^ i ٠‫؛‬

«Ey Kelim; şen o devirden uzak bir zamandasın. A yağın ı topla ki bu lıilim uzundur». Yâni; aranızda çok zaman vardır. Efdalülm ürselîn E fendim izin A llah ’a olan kurbiyyeti v e zam anının , '.ret ü fazileti H azret-i M ûsâ’ya k eşf su retiyle bildirilm iş, K elîm ullah «la o devre gıbta ettiği için o zamana y etişm ek v e M uham m ed üm m eti ،ırasına girm ek istem işti. Bundan dolayı R esûl-i Ekrem S allallah ü A leyh i Vesellem Efendim iz : « M û s â sağ olsaydı, bana tâbi’ olm aktan başka bir M .y yapamazdı» buyurm uştur. Ş e re fy â b -ı

h itâ b -ı h â s

S a n a ü m m e t o lu p

o lm u ş k e n

K e lîm u lla h

h â c e tr e v â d ır y â

,

R e s û lu lla h .

N asıl ki îsâ A leyh isselâm da k ıyam ete yakın y ere irecek , üom ıeM Muhammed arasına girecek ve şerîat-i A h m ed iyye ile am el eyleyecek tir. U rû c

e ttiy s e

K udûm un

ç e rh -i ç â rü m e

n eşre

I s â y -ı r u h u lla h ,

b ir p e y k -İ s e m â d ır y â

R e s û la lla h :

Bundan sonra C enâb-ı Pir, H azret-i M ûsâ’ya devr-i A hm edî şerefinin bildirm esi hikm etini beyân için lisân-ı İlâhîden diyor k i :

4344 ١J »٠٠“-' Ç ١، ü ١٠

٠j ^

".

..Ben kerîm im . Görsün d . tam a’ etsin v e o tam a , kendisin i ağlatsın diye kulum a ekm ek gösteririm». Bu, şuna benzer k i : 127


4339

‫ ﻣ ﻮ س ﺭﻭﻧﻖ ﺩﻭﺭ ﺫﻭ ﺩ ﺩ‬.‫ﺟ ﻮﻧ ﻚ‬

‫ﻛﺎدرو ﻣ ﺢ ﻧﺠﻠﻰ ى د ب‬ « Ç ü n k‫؛‬ z u llû r a

M ûsâ,

s e n ‫«؛‬

d e v r in d e k i

g e le c e ğ in i m a ’n e n

p a r la k lı ğ ı

ve

onda

te c e lli

sabal

g ö rü n c e » .

4340

‫ﻟﻐﺖ ﺍﺭﺏ ﺍ ﺯﺟﻪ ﺩﻭﺭ ﺭﲪﻔﺖ‬ ‫ ﺭ ﺅﺗ ﺖ‬١‫ ﱋ‬١‫ﺯﺭﲪﺖ‬١ ‫ﺁﻥ ﻛ ﻨ ﺜ ﺖ‬ .D e d i k i d e v ir ;

ra h m e ti

R a b b i; d c v r - i A h ın e d î , g e ç m iş tir

k i

onda

n a s ıl b ir

r ü ’y . t

ra h m e t

d e v r id ir ,

b a t

v a rd ır» .

Çünki; zat.ı akdes ٠i muhammedi m i’racda şeref-i rû ’yete m azhar duğu gibi, verese-i Muhammediyye olan evliyâullah da o şerefe bilver nâil olmuşlardır. 4341

‫ ﻣﻮﺱ ﺧﻮﺩﺭﺍ ﺩ ﺭﺑﺎ ﺭ‬٠‫ﻏﻮﻃﻪ ﺩ‬

‫ﺍﺯ ^ﺍﻥ ﺩﻭﺭﺓ ﺍﲪﺪ ﺭﺍ ﺭ‬ « İlâ h î; s ıııd a

k e lim in

o la n

M û s â ’y ı

d e n iz le r e

d a ld ır

da

d e v r.i

A h m c d i

o r

ç ık a r» .

4342

‫ﻛﻔﺖ اى ﻣﻮﺱ ﺩﺍﻥ ﺑﺰﺩﻣﺖ‬ ‫راﺀ ﴽﻥ ﺧﻠﻮﺕ دا ن ﺑﻤﺜﻮدﻣ ﺖ‬ « C e n â b .ı ş e r e f in i

ve

o

H a k

b u y u rd u

h a lv e t

k i:

y o lu n u n

E y

M û sâ;

k a p ıs ın ı

sana

d e v r.i

A k m e d î n in

f a z ile t in i

a ç ılım » .

Yânı; senin zam anından uzak bulunan o devri sana gösterdim ki 1 2 8


‫ ا ا‬1‫اا‬ ;‫ﻭﺟﻬﺎﻥ‬٠، ‫ﻡ‬

ik i(

٠1‫ﺗﺎن‬ « M u h te lif lla z r c t- ‫؛‬

ü m m e t le r

A h m e d

(

٠ ‫ ﺍ‬،‫ﺍ‬

‫ ك ى‬٠‫ اررط‬٥ ‫ا‬

‫ل'ل‬٠‫ ا‬1، ‫اا‬1‫ا‬1‫ا‬، ‫ل‬

A te y h is s c lf im

‫ ﺍ‬٠‫ ﻻ ﺍ‬- ‫ﺍ‬

....

d e y ip

k a d a r

Nebiy-yi Ekı-em Sallallahii Aleyhi

‫آ؛اا‬

, 111،

A lla h 'ı

ta m y ın c a y a

kn d a r

k ir d i“ .

Efendimiz, halkı tevili-

\ ''e s e î e m

‫ >ﺍ |ﺍ‬da’vete me’m ur oldugu vakit Dünyâda din nâmına MUsevilik ve ise.

vilikle müşriklik vardı. Gerek yahudilik, gerek hıristiyanlık, Mûsâ vı> Is‫"؛‬. şeriatlerinden ayrılmış, yahudiler (Uzeyr)e, hırisU y a n l a r (Isâ)ya (ibnullah) yânî, A llah’ın oglu! diyecek kadar dalâlete düşmüştü. Hicazda (hunefâ) denilen ve ibrâhim Aleyhisselâm'm şerîatiy le amel ettiklerini söyleyen birka‫ ؟‬m uvahhid de mevcuddu. Lâkin l ı ı ı n l a r da temâmiyle Halilullahın ‫؛‬eriatiyle âmil değillerdi. Çünki ‫؛‬eri(،٠-‫ ؛‬ibrâhimiyye ve tebİîgat.ı ism âiliyye zabtedilmemiş oldugu. İ‫ ؟‬in unutulmuştu. Halkın ekseriyyeti ise m üşrikti. Kimi putlara, kim i başka §eyl.'ie tapıyordu. İbrâlıim ve Ismâil Aleyhimesselâmm. Mekke'de bin.â etı ı ı i g oldukları K a'be’ye (Beytullah) denildiği ve h er vakit ziyâret ve tav a f edildiği hâlde içerisine ve dışarısına 3 6 . kadar p u t konulmuştu. Ma'bûd-i yegânenin beyt-i m ükerrem i yanında onlara tapılıyordu. Alemlere rahm et ve sebeb-i hidâyet olarak gönderilen Aleyhissalâtii Vesselâm Hazretleri M ekke'yi fethedince Ka’be'nin yanındaki o putları kırdırdı, diger taraflardaki m üşrik m a’bedlerini yıktırdı. Çünki onlar durdukça, onlara tapm aya alışmış olan câhil ve gafil insanlar tek olan Allah’a İbâdet edemeyeceklerdi.

4350

٠‫ ر‬j ‫ا ﺑ ﻮد ى ﻛ ﻮ ذ ش اﺣﻤﻲ‬ ‫ ﺟ ﺪا د ت ﻣ ﻢ‬١‫ى ر ﺳ ﺒ ﺪ ى ﺟ ﻮ‬ *E g e r tl.r m a k k im s e ;

F: 9

H a z re t-i

A h m e d

h u sû su n d a ki sen

de

ecdâdm

A le y h is s e lâ m m

h im m e ti g ib i

p u ta

o lm a s a y d ı

sa ’y ey

ü

g a y re ti

b u g ü n

ve

p u t la r ı

n ıü s lü m a n

k ir -

b u lu n a n

ta p a r d ın « .

121»


4 3 ‫ ﺃ‬.‫ﺀ‬ ‫ﻝ‬

‫ اﻧﺮى‬٠ ‫ﺑﻰ ﻃﻔﻖ ىغ‬٠ ‫ ﺩ ﺧ ﻮ ﺭ ﻯ‬٠‫' ﺍ ﺛ ﻮ ﺩ ﺑ ﺪ ﺍ ﺭ ﻭ ﻭﺍ ﺟ ﺮ‬

« B ir a n a , u y a n s ı n d a y iy e c e k is t e s i n d iy e ç o c u ğ u n u n b u r n u n u o v a . la y ıp u y a n d ırır» .

،3 4 6

‫د ﺳ ﻪ ﺧﻔﺘﻪ ا ﺛ ﺔ ﻧﻰ ﺧﺮ‬

‫؟و‬

‫ﺩﺗﺎﻥ ﻣﻌﺎﺧﺎﺩ ﺯﻭ ﻣﺮ ﺩﺭ‬٠ ‫ﻭﺍﻥ ﺩﻭ‬ « Ç ü n k i .e r in d e k i

çocuk,

sü t

is e

a ç lı ğ ı n ı n

çocuğa

fa rk ın d a

o la n

‫ ؛‬e fk a t

o lm a k s ız ı n ve

u y u l- .

m a h a b b e ti

A n a s ın ın

s e v k ıy ie

onu

ın e ın e . ta z y ik

e d e r» .

Benim merham etim ve lûtf u kerem im de kulum a atada bulunm ak istediği için onu gafletten uyandırır ve talebde bulundururum . 4347

‫ﻛ ﻨ ﺖ ك ; آ رﺣﻤﺔ ﻣﺨﻔﺔ‬ ‫ ة‬٠‫ ﻣﺔ ﻣﻬﺎ‬١ ‫فا ﻳ ﻨ ﺖ‬ « B e n g iz li b i r r a h m e t h a z în e s i id iııı, h i d â y e t b u lm ıış b i r ü m m e t İ ıa lk e d e r e k d ü n y â y a g ö n d e r d im » . (

‫ﺛﺬﻕ ﻻﺭ ﻑ‬١‫ﺕ ﻛﺌ ﻨ ﺄ ﺀﳃﻤﺎً ﺩﺍﺑﺖ ﺍﱏ ﺍﺭ ﻑ ﻧﻎﺀﺕ‬:‫) ﰻ‬

« B e n g iz li b i r lia z in e

itlim iti b ile n y o k t u . B ilin m e s in i a r z u e t t i m v e b ilin e y im , y â n i, b e n i b ils i n l e r d iy e lı a l k ı y a r a ttım .» H a d is - i K u d s is in e i ş â r e t e d iliy o r . ( Ü m m e t- İ m e h d i y y e ) n i n Ü m m e t-İ i f u h a m m e d o ld u g u d a b i l d i r i l i y o r .

4348 ‫ ﻣﺤﺎن‬٠ ‫ﻣﺤﻮز‬ ‫ﻧ ﺮﺍ ﻥ‬

S

‫ر ﻛﺮاﻣﺎف‬

‫ﻉ ﻛﺮدى‬٠‫ﺀ ﻭ ﺩ ﺕ "ا ﻁ‬

‫ﺍﻭ‬

“ S e n in c a n la , b a ş l a is te d iğ in k e r â m e t l e r v e m u r â d l a r ı s a n a 0 , y â n i, A lla h g ö s t e r d i tle s e n o n a t a m a ’ e t t i n v c il u s û le g e lm e s in e ç a lış tın » . 12«


4353

‫ﺟ ﺪ ﺩﺍ ﺩ ﻗﺪﺭ ﺍ ﻝ‬ ‫ﺍ ﻓ ﺖ ﺯﺍ ﻝ‬

‫ﺟﺎﻥ‬

‫ﻛﻨ ﺪ ﻭ‬

‫ ﻝ‬، ‫ﺍ ﺩ ﻋ ﱪﺍ‬

‫ﻭﻣﱴ "ﺑﺎﻥ‬

«Mirasyedi olan kimse mal kıym etini ne bilir? Rüstem, mal toplamak İçin can çekişti, yânî, m nhârebelerde hayâtını tehlikeye koydu. Babası (Zâl) ise oturduğu yerde ve İlieccânî olarak mal buldu». Zâl ve Rüstem, eski îrâ n ilerin m illi kahram anlarındandır. Belki de hayâli birer şâhıstırlar. Zâl dogdugu vakit saçları bembeyaz, suratı buruşuk oldugu İçin (zal) yânî, kocakarı adi konulmuş, babası (Nerimân) böyle evlâddan hoşlanmadığı İçin onu götürüp bir dag başına bırakmış. Civarda yuvası bulunan zümriidanka kuşu, ‫ ؟‬ocuga acımış, yuvasına gö٠ tiirüp yavrulanyle birlikte büyütmüş, sonra insanlar arasına götürmüş, kanadından birkaç tü y bırakmış, başın sıkıldığı vakit bunlardan bir dâ ٠ nesini yak, ben İmdâdına yetişirim , demiş. Zâl evlenmiş, karısı gebe kalmış, doguracagı vakit çocuk, mahrec-l tabiiden çıkamamış. Zâl, tüyün birini yakmış, Simurg, yânî, zümrüdanka gelmiş. Hâdiseyi anlayınca İradının kaı-nını yar, çocuğu oradan çıkar, demiş, dedigi yapılmış. . Sonra y an lan yere züm rüdanka kanadım sürıııüş, kesilen yerler yapışmış ve kadın kurtulm uş. Çocuğa da Rüstem adi konulmuş. İşte Rüstem 'in doğuşu böyle bir masal oldugu gibi, ÖİÜŞÜ do öyledir. Zâl ve Riistem (Sîstân) - k i A r a b l a r bunu (Sicistân) yapmışlardır denilen m em lekette otururlarmış. Cihan .pehlivâm olan Rüstem'den bdtün hüküm darlar çekindiği gihi, Kâbül pâdişâhı da korkar, arasıra hedlyyeler yollarmış. Onu öldürmek İçin Rüstem 'in küçük kardeşi (Şegâd)ı para ile elde etmiş. Rüstem'i Kâbüle da’vet etmeye ve kazılıp üstü hafit sûrette örtülecek bir kuyuya düşürmeye karar vermişler. Riistem, kardcşiy‫؛‬e birlikte Kâbüle gitmiş. Kardeşi onu kazılmış kuyunun üstüne sevketmiş. Kuyu başına gelince Rüstem'in ati, altının boş olduğunu hissetmiş ve durmuş ise de Rüstem'in mahmuzlaması üzerine hayvan, kuyunun öbür taratm a atlam ak İçin sıçramış, fekat karşı cihete yetişememiş süvârlsiyle birlikte kuyuya düşmüş, ikisi de kuyunun İçine konulmuş olan sivri demirlere saplanmışlar. At, son bir gayretle şahlanıp kuyudan çıkabilmişse de cansız olarak yere serilmiş. Rüstem de can çekişir bir hâle gelmiş. Bil. aralık gözünü açmış, kardeşinin gülm ekte olduğunu görünce İŞİ an lam ış: - Birâder; bana son bir iyilikte bulun. Şu yayıma bir ok koy da elime ver ki üstüme saldıracak canavarlara, ölünceye kadar kendimi müdâfaa edeyim dornlş. Rüstem'in hâin kardeşi, bu kadarcık bir iyilikte bu‫؛ا‬1‫ا‬


4351

‫_ﻥ ﺭﺵ‬١f i ‫ ﺍ ﻯ‬f

f

‫ﻭ‬١‫ت ﺍﻃﻦﳘﺖ ﺭﻫﺎﺗﺪ‬: ‫ﻛ ﺰ‬ «E ger ş ü k rü n ü h am d

b ir

s ö y le ,

ü

senâ

B â tın

s ö y le r s e n

ondan

e t k i

p u tu

in s a n in n e fs tir

şey

b u

h â lâ s ın ,

d o la y ،

b â tın

y â n î.

R e s U lu la h a

p u tu n d a n

da

p u tp e r e s tlik te n

te ş e k k ü r

ve

k u r tu lu ş u n

C e n â b î

H a k k a

k u r t u la s ı n » .

n e d ir ?

‫ ؟؛‬in d e

b u lu n a n

ve

h e r

a rz u s u n a

ta p m iT c a s m a

ita a t

o lu n a n

k i :

‫ﻗﺎ ﻋ ﺨ ﻼ ة ةأ ل ﺀ‬ Y â n i: O

* N e fs »

k ö t ü lü ğ ü

h a k ik a te n

ya pa n

k ö tü lü ğ ü

0 k ö tü

da

c m re d e rZ C » .

e m re

İ t â a t e t t ig i İç in , o n a

ta p ın m ış

o lu r .

4352

‫ﻯ‬٠‫ ﺭﺍ‬٠‫ ﻧﺪﻙ; ﺩ ﻥ ﺍﻧﺎﻥ‬r

‫ﻛ ﺰ در ﻣﺮاث ﻣﻐﺶ ا ق‬ « D in İ a h ’a ra s

ş ü k rü n d e

lıa m d

o la r a k D in in

r in d a ban

ü

bedâva ve

b u lu n d u ğ u n u h id â y e t

‫ا‬:!‫اا‬

a y n -1

o ld u ğ u

sem âvî

e y le d iğ in d e n

onu

İç in

s e n i în iis liim a n

‫؟‬e v ir iy o r s u n .

g e ri

(2‫اﺀ‬

٥3.

h id â y e t

A h m e d ,

y a z ılm ış .

a ra s ın d a

s ü r e liy le

d o lâ y ı

h a m d e tm e k te n

ve

ka zan m a k

a d in

( m U s lim ) d in le r

a ra ş tırm a k

S ü r i'l Y ö s u t :

ilik m e t

Ç ü n k i;

m e z h e b in ve

y â n î,

yü z

Ç ü ıık i‫؛‬

y a ra ttığ ı d in i

İç in

A l.

babandan

m i-

b u lm u ş s u n » .

yo k.

m ü s lü m a n

c ü z d a n ın a

b u lu n m a k ta n , e tm e k te n

o nun

k ıy m e ti

o ld u ğ u n u

ve

senâ

a h k â m ın ın ,

e m ek

M e hm e d E g e r

b ir

H a k k in

b u

k o n u lm u ş

en

o ls a y d ın ,

s e n in

naza-

s a r fe tm e m iş s in .

in s a n a

m U s lü m a n lıg m

b u lm u ş

C e n â b .ı

d u rm a z d ın .

o la n

İç in

0

b ir

yü kse k v a k it

b ü y ü k

B a-

ve

n ü fû s

d in

lâ z ım

b ir

a k id e

seni

İs lâ m a

lû t fu ııa

ş ü k ü r


‫ ا‬١‫ل‬٠:١٠1‫ل‬

AlIMKD UAimııvı.YiılN Al.ACAKULAlUNA İliiAm i tilll ،٠.٠.: l. U.VA SATIN ALMASI«

M c v lâ n â Ş eyh

C a m in in

A h m e d

r in d e n d ir . ( İb r a h im

b in

(E b û b in

( N o f e h â t ü l'u n s )

H a d re v e y h T u râ b -i

E d h e m )i

d e r e c e s in d e d ir .

B â v e z id i

B e s ta m d a

b ü y ü k

sunda

k im i

A h m e d

A h m e d K a b ri

b in

N a h ş e b i)

H ac

z iy a r e t

g ö rd ü n ? » b in

B e llili

( H â t im - i

s e fe r in d e

E bû

E b û

s o r m u ş la r ,

H a d r e v e y h ’te n

k ita b ın d a

H o ra s a n

(B â y e z îd -i

e tm iş tir .

d iy e

H a d re v e y h ,

is im li o lu p ,

ve

g ö rm ü ş tü r.

lla d d â d )

on

:

H ic r î 40‫؟‬

E sam )

ile

B e s tâ m î)

H a fs ı

H a fs a ‫؛‬ « H im m e t

b ü y ü ğ ü n ü

y a z ıld ığ ın a

ş e y h le r in in

e tm iş .

(E b û

H a fs -ı

« S o fiy y e s ıd k -ı

g ö r m e d im ,

tâ r ih in d e

sohbet

ve

N iş â p u r d a ,

ve

B e lh t e

g ö re

b ü y ü k le ­

H a z re t-i

t a ife s in d e n e h vâ l

c e v â b ım ir tih â l

h u sû -

v e r m iş .

e y le m iş tir .

oradadır. 4357

‫ﻟﻮد ﺩﰉ داﻏﺎ او واﻣﺪار‬ ‫ﺍﺯﺟﻮﺍ"ﺀﺭﺩﺀﻩ ﺑﻮد ﺍﻥ ا ﻣﺪا ر‬ «Bir şeyh vardı ki cÖmerdliğiyle tanımınş olduğu için dâiraâ borçlu bulunurdu». 4358

‫ راران وام ﻛﺮد ى ازﻣﻬﺎن‬٠‫د‬ ‫ﺧﺮج ﻛﺮدى ﻭ ﻓﻘﺮان ﺟﻬﺎن‬ *Büyüklerden ve zenginlerden on binlerce borç alır ve cİhânın fakirlerine harcederd‫«؛‬. 4359

‫آﻗﺎﺀى ﺳﺎﺧﺘﻪ‬٠‫ﺑﻮﺍﻡ ﺍﻭ خ‬ ‫ ال وﺧﺄﻟﺌﻪ د ر ا ت‬٠‫ﺟﺎﻥ و‬ *Borç para ile bir tekye de yapmış, malını, canını, tckycslnl A 1 İI.İI yolunda vakfeylcmişt‫«؛‬. *Bir killise Alini، ‫؟؛‬in İJİr mescid yaparsa, Allalı da onun Içhı rt.11. ne،،c bir ov y ap ar, dlyo bir Iladis-i Şerîf vardır. Bu müjde dolayısıyla


lu n m a k ta e lin e

b e 's

y a y ،

a ğ a c ın ın ‫؟‬m a n

la d ıg ı

iç in d e k i s o n ra

s e rv e t

Y a n a n

B u n d a n d iy o r

R iis t e m

can

Ş egadı

d e lm iş ,

ö b ü r

Z â l’e

Y a la n

k a lm ı ş ,

n a k lin d e

H a z re t-i

ta ra fa

İş te

y a n lış ım

y a ş ıııd a ve

v a rs a

y in e

b ir

ok

ç ın a r k i,

m a ş a lın ı n

m a ’Z u r

İç in

to p -

h ü lâ s a s ı. h a fız a d a n

g ö r ü ls ü n .

m ü ra c a a t

o k

in t ik a m ım

İm iş . H a y â tı n d a

o ld u g u

l i s â n -1

R u s te m b ir

a tm ış

R iis t e m

Z â l

y a n m ış

v e r m iş .

b o ş a tm ış

g e ç m iş .

( Ş ç h n â m e ) s in e

M e v lâ n â ,

İ‫؟‬İ

ö y le

R iis t e m de

e lin e

k a ç m ış ,

k a v liy le

Ş e h ııâ m e

F ir d e v s i'n in

s o n ra

R U s te m ’in da

v a k it d ö r t y ü z

a ra s ın d a k i

is te y e n le r

0

g ir m iş .

babası

n a k le d iy o r u m .

k u rm u ş ,

‫ ؟‬e v ir m iş .

ö lm ü ş , ö l d ü ğ ü

k ita b la n m

a lm a k

Y â yı

k a r d e ş in e

iç e r is in e

ve

a ld ı k t a n

g ö r m e m iş .

a lm c a

T a fs ilâ t

e y le m e lid ir le r .

İlâ h îd e n

o lm a k

ü z e re

k i :

4354

‫ ﺧﻢ‬٠‫ﺟﺪن ﺑﻜﺮام ﺑ ﻮ ﺷﺪ ر‬ ‫ ذ وﺛﺪ ﻟﻌﻤﺎم‬٠٠‫آن خ وﺛﺎذد‬ “B en

b ir

n i’m e tim e

k ı ı lı ı m n

n â il

a ğ la tın c a

m e r h a m e tim

k a b a rır

٠

da

a ğ la y a n

k u lu m

o lu r . .

4355

‫ا ﻧﺤﻮاﺛﻢ داد ﺧﻮد ﺑﺮ ش‬ ‫ ﻛﺜﺎﻋﺜﻰ‬٠‫ﺣﻮﻧﺌﻰ ر د م ﺑﺘﻪ د ل‬ « B ir lıa tır ı n a râ d ın ı

k u lu m a

is te y e c e ğ i

g e t ir m e m .

v e r m e k le

§ âye d

k a lb in i

b ir

ş e y ’i

g e t ir e c e k

n ıü n ş e r ih

v e rm e y e c e k

o lu r s a m , ve

onu

m e s ru r

is e m ,

o

m e ’y û s

is te m e y i b ıra k m a m ,

o n u n m u -

k ıla r ım » .

4356

‫ف‬

. ; ‫ ﻣﻮﻧﻮف ان ﺧﻮش‬١‫ررﺀ‬

‫ﻟ ﺖ‬١ ‫ز ﻣﺤﺮرض ﻣﻮج خ‬١‫دس‬٠ /‫ﺟ ﻮ ن‬ « M e r h a m e tim , ya ca k

M e r h a m e tli lin e v e

t a b iî o la r a k

b ir

d e n iz im

in s a n ,

a c ır

ve

s û le İltic â

döken

g e t ir ir . ve

m e liy iz .

duâ

b ir

B ö y le

k u lu n u

B in â e n a le y h e tm e liy iz

ve

hoş

a ğ la m a s ın a

b a ğ lıd ır .

B ir

k u lu m

a ğ la -

d a lg a la n ı r * .

k a rş ıs ın d a

o nu n

E k r e m iile k r e m î n d ir .

gözyaşı

132

k u lla r ı m ı n

o lu r s a , r a h m e t

a g la y ıp

is te d iğ in i o ld u g u

İç in

h u z u ru n d a

A lla h

b ir

is e

O n u n

h u s û lü

te z e llü l

İç in ve

k im s e n in

candan,

m u râ d ın ı 0

h â

٠

E r h a m ü r r â h im in

h u z U ru n d a

m e ’y u s . b ı r a k m a z . e m e lle r im iz in

s ız la y a n

v e r ir .

e r,

g ö n ü ld e n geç

h u -

E r h a m iir r â h im în e

İft-İk a r

ile

gözyaşı d ö k -


‫ا‬.’‫ذذ ؛اا‬

‫ ده ﺧﺎ ف‬١‫و ﻣﺬﻏﻌﺎ'ر‬٠ "‫ﻛﺎى ﺧﺪا‬ ‫ا ف‬٠ " ٠‫ ﻛﺎ را د‬- ،

٤)>lâW ;

y ‫ﺧﺪا‬

‫وى‬

s e n f u k a r â y a n a f a k a v e r e n l e r e v e r d i k le r i n in y e n i s i n i v e r , y â

l{‫؛‬ıl»kî: s e n c i m r ile r in m a lla r ım

d a t e l e f e t» .

« IJ e r g ü n s e m â d a n ik i m e l e k i n e r v e y â R a lrb i

n a fa k a v e r e n le r in

v e r d i k le r i n in J 'c r in e y e n i s i n i İ lıs â n i e t . İ m s â k e y l e y e n l e r i n , k i m s e y e o n lia r a v e r m e y e n l e r i n m a lin i d a t e l e f e y l e d iy e d u â e d e r le r » H a d is in e İşâ re t e d ilm iş t ir . in s a n l a r ın

u m m a d ık la r ı

yerden

r ız ık la r ın ın

g e le c e g i

hakkm daki

\.'a’d - i İ lâ h î b e n i m n e f s i m d e t a h a k k u k e t m iş t ir . A b d -İ â c iz v a k t i y l e T ic â r e t v e Z ir â a t N e z â r e t i M a â d in K a l e m i m ü m e y y i z i id im . N e z â r e t i n o r m a n , liir d a n , m a 'd e n le r d e n v â r i d â t ı o ld u g u İ‫ ؟‬i n D e v l e t i n b a 'z ı d â ir e le r i, i k i a y d a v e ı-e sm î g ü n l e r d e m a a ? a l d ı ğ ı h â l d e b iz a y l ı ğ ı m ı z ı h e r a y m u n t a z a m a n .')lirdik. B ir d e f a k u r b a n b a y r a m ın d a D e v l e t d a i r e l i ‫!؛‬:". m ? .a ş v e r m i ş t i , İâ k in b iz a la m a m ı ş t ı k . Ç ü n k i a y b a ş ın a o n , o n b e ş g ü n v a r d ı. A r i f e g ü n ü ،‫؛‬v e d ö n ü y o r d u m . C e b im d e a n c a k o n k u r u ş b u lu n u y o r d u . B u n u n la k u r b a n a la m a y a c a ğ ım İ ç in m a h z u n d u m . T e e s s ü r İ ç in d e g id e r k e n k a r ş ım a b ir f a k ir ç ı k t ı v e s ı k ı l a r a k : M u a v e n e t in iz e m u h t â c ım , d e d i. B u a d a m ; d i l e n c i t le g il, d e v l e t d ü ş k ü n ü b ir k i m s e id i. ü s t ü b a ş ı e s k ic e o lm a k l a b e r â b e r t e . m iz d i. P a r a i s t e r k e n

d e y ü z ü k ı p k ır m ız ı o lm u ş t u . F e k a t c e b i n d e a n c a k

o n k u r u ş b u lu n a n b ir a d a m d a n y a r d i m i s t e n i l m e s i A l l a h ' ı n b ir c i l v e s i id i. S a n k i iç im d e n b i r s e s : ، O n k u r u ş u n

b u lu n u p b u lu n m a m a s ı m ü s â v i d ir .

C e b in d e k in i v e r d e o n d a n d a k u r t u l»

d e d i. O la n c a n a k d im

d e m e k o la n

ik i ç e y r e g i 0 a d a m a v e r d i m . T e ş e k k ü r e t t i, g it t i . B a n a d a b ir n e ş v e d i r g e l d i . H a k k in ş u g a r ib c i l v e s i n e k a r ş ı k e n d im i t u t a m ı y o r , g e l e n i n g e ç e n i n ııa z a r - ı d ik k a t i n i c e l b e d e c e k d e r e c e d e g ü lü y o r d u m .

E ve

g e ld im . A l l a h

r a h m e t e y le s in v â lid e m : -

o g l u m : b i r i n d e a la c a g m v a r m ış , ş u n la r ı g e t ir d i , b ır a k t ı , d i y e e l i m e

o n m e c id iy y e tu tu ştu r d u , İ ş t e ş u lıâ'l b ir a z e v v e l b e y a n e t t i ğ i m i z  y e t - i K e r im e d e k i v a 'd - i i l â h i n i n b ir t e c e l l i s i id i. Ç ü n k i 0 a l a c a g i n b ö y l e b ir g ü n d e v e r i l e c e ğ i n i h i ‫؟‬ um m uyordum . E v e t ; ik i m e l e k : « Y â R a b b i: ‫؛‬n fa k e d e n le r in m a lın a h a l e f İ h s â n e y l e » d i y e ile r g ü n d u â e d e r . B u . b ir k a ç k ıır u ş v e r e n le r h a k k ın d a d ır . Y a A l la h y o lu n d a c a n f e d â e d e n le r ? 135


eski müslüman zenginleri, içinde namaz kılınacak ve zikrııllah edilecek mescid, cânıi’ ve tekyc gibi h ay r müesseseleri binâ etmişlerdir. Çünki; «Malın hayırlısı, Allah yolunda sarf olunandır). Hadis-i Şerîf’i mûcebince hayırlı binalar helâl para ile yapılır. Mefhûm-ı m uhalifini de siz düşü­ nüp bulu،،. İşte Şeyh Ahmed Hadreveyh de şundan, bundan borç olarak aldığı paralar ile bir hânikah te’sis eylemiş, oraya gelenleri yedirip içirmekte bulunm uştu. 4360

‫ﺑ ﺰﺍ ﺭ‬

‫ﻧﺮ ب‬

‫ﻭﺍﻡ ﺍﻭﺭﺍ ﺣﻖ‬

‫ﻙ ﺁ ﺭ‬٠‫ﻣﺮ ﺧﺎﻳﻠﺶ ﺭ‬. ‫ﻛﺮد ﺣﻖ‬ «Ccnâb-1 Hak, şeyhin borcunu iler taraftan gelen hediyyc ve fiİtûhât ile öderdi. Nitekim Hâlîüne de kum u un yapmıştı». Cenâb-1 Halilullahın ailesi ekmek yapm ak İçin un istemişti. Çölde bulundukları yer, kasabaya uzaktı. V akit gecikmiş olduğundan kasabaya gidip dönmek de miimkin değildi, ibrâhim Aleyhisselâm b ir çuval alıp çölden kum doldurdu ve yurduna getirip ailesine verdi. Çuvaldaki un hâlis ve beyaz un olmuştu. İşte H alline kumu un hâline getiren Allah, Şeyh Alımed H adreveyhln ‫ ؟‬undan bundan aldığı borcu, yine şunun bunun hediyyesiyle ödüyordu. l‫؟‬u da olmaz bir şey değildir.

‫ﺚ‬

‫ﻬ‬

‫ﻏ ﺘ‬

’‫ﻎ‬

‫ﺌ‬

‫ﻣ‬

‫ة‬

‫ا‬

: ‫' ت‬

|

‫ت‬

Y â n î: «Cenâb-1 Hak, müttekı bir kuluna bir vârîdât kapısı açar ve ummadığı yerden onu n zık lan d ın r‫ »?؛‬buyurm uştur. « .1

‫ ر ة در اﻧﺎرﻫﺎ‬٠‫ﻛﻔ ﺖ اﺗﻎ‬ ‫ ﻳ ﺪ د ادر د ا‬٠‫دو ﻓﺮﺛﺘﻪ‬

«RcsûIuIJah Hazretleri buyurm uştur k i : Çarşılarda, pazarlarda dâi ٠ ‫ﺍﺍﺍ‬،'‫ ﺍ‬iki ıııelel، duâ ederek derler k i:

،27» |:‫|؛‬

S û r t 'i T a l a k :

2-3.


y flu n tla

e m r e d ild i v e k u y u n u n

h ııh ıııtU lfl.ı

ln’.ııin

k a rş ıs ın d a

ve

o r a la r a

ilik lim i.

p t . t l a r n • a ‫؛‬. ‫ ؛‬, m d a

-

İlâ h î;

،١٠٢ b a n a

lu m

m ü te a d d id

on

dâne

e d e y im ,

l.ıu m a y a

٠;ı ،٠. t i . vuya

d iy e

d evâ m

b ir e tti

— ı ı ı ’y â

E rk e k

٠11 / ‫ ؛‬ı ı n u e lin iz i

is te r s e n

genç

e lin d e n

ı iM i ı l d u .

S iz d e

O n

sana

ik n a ’

e y le y e r e k

A ra d a n

z a m a n la r

m ü te a d d id

k ız

çocuğu

A b d ü l m ü t l a Ü b ’e

da

b ir

a n la ttı.

koç

o ğ u lla r ı

is â b e t e t t i

k i,

o

e tti.

ze b h i

rız â

d ü n -

F e k a t

m a tlu b

g ö s te r d ile r ,

n â m ın a

v a k it

k u r­

r ü ’v â s m d a :

k u rb a n

b ir in in

H ep si

e d e m e z d i,

b ir in i

K u rc y ş i

o ğ u lla r ın d a n

A b d ü lm u t t a lib

m e n '

k u r ’a

y ir m i

o lh a n ­

ç e k ti.

y a ş la r ı n d a

b u lu n u y o r d u . o n u

y a tırıp a ld ıla r .

keseceği B ir

s ıra d a

k â h in e

K u r e y ş î le r

d a n ış m a s ın ı

m ü d â h a le

s ö y le d ile r .

e t­

K â h in e

Ö y le

is e

o n

k e s in ,

ç ık ın c a y a

d e v e le r

ban ve

fu k a r â y a

e d ilm iş ,

A r a b la r

d iy e ti

h e m

şu

H a d îs -i

d eve

n e

ile

k a d a rd ır?

A b d u lla h

A b d u lla h ’a k a d a r

y ü z e

s ü â lin d e

a ra s ın d a

is â b e t

o na r

o n a r

e d e rs e ,

a rtırın .

b a liğ

o lu n c a

k u r ’a

te s a d d u k

e ttile r .

B u

de

a ra s ın d a

n ın ile y h in

h ’c y y ü d

a d a m ın

b u lu n d u .

d e v e d ir , d e d ile r .

b a n lık

yum »

ve

O

b en i

ç ık a rd ı.

y e t iş in c e

d e n ild i.

A b d u l l a h ’a

b ıç a ğ ı

b ir

o n la r ı

d e v e le r e

İfâ

e rk e k

e v lâ d la r ı n a

K u r e y ş î le r .

K â h in :

k ın s a

kes,

، d i.

iç le r in d e n

S o n ra

m e yda n a

dâne

N ih a y e t

d e d ile r .

o ğ lu

A b d ü lm u tta lib , ve

on

b ıııılu r

e d e rs e n ,

b u lu n d u .

b ü y ü y ü p

b u n u

kes,

s e v g ili

y a k ış ık lı b ir

de

k u rb a n ı

ve

o ls a y d ı,

ih s a n

Z e m ze m i

e d iy o r d u .

a n la d ı

K ı ı r ’a , e n

li lı.r

v e

e v lâ d ı

N e z r e tt iğ in te k e r r ü r

e v lâ d

n e z ir d e

A b d ilm u t t a lib ’in g e ld i.

e v lâ d ım

e rk e k

o ğ lu

( ) ila ٥ ٠٠lz k a lı n c a :

A b ı lı lm u t t a lib ’i m e n ’e lm e y ı. k n lk ı ş lı ln ı

ı

<l٠ ١ ! ) ild ir ild i. O da

y i

(٠ ıı‫؛‬m ıı ٠ yn h ıe jh u lı. K a z ıla n y e r , K â '-

l l l ı . n s ) ile b i r l i k t e t a ' r i f « 'tlllr ıı y ı l

A b d u lla h

b ir

a d a m ın

v a k ’a s ı Ş e r î f ’i

ve

d iy e ti

«B en,

z e b h in e

d e lâ le t iy le

is â b e t

h e m

ilâ v e

deve

te ş e b b ü s

e d in .

e d ild i.

e d ilm iş

ik i

H a z re t-i

K u r­

D e v e le r i

O ndan

k u r­ n e z ri

s o n ra

İş te

da

m ü şâ-

z â tin

İs m a il

ç ı­

K u r ’a

b u lu n d u .

e tti.

o ld u .

i ’t ib â r

( z e b ih u lla h ) m

d e v e le r e

A b d ü l m u t t a l i b ’i n

k u r t u lm u ş

y ü z

ç e k in ,

deve

T a v s iy e s in d e

o n la r a

s u r e t le

z e b h te n

k u r ’a

o n

o ğ lu ­ o ld u ğ u

e d e r.

4365

S

..O le r in d e n dc

h â ld e d ir i

ş e h id le r ve

٠ p ٠ ٠ j٠ c

b u

.

j

c ih e tte n ,

h o ş t u r la r . E y

... ٠ ) ö ١ ٠ 4 r ‫'؛‬

y â n î,

z â h ir p e r e s t;

A lla h sen

y o lu n d a

can

m e c û s î le r

g ib i

fe d a

e ttik ­

ö lm ü ş

cese.

bakm a».

137


4363

‫ﺭﺩ‬

‫ﺟﺎﻥ ﺍﻳﻔﺎﻕ‬- < ‫ﺧﺎﻣﻪ ﺍﻥ ﻣﺄﺯ‬ ‫ﺣﻠﻖ ﺧﻮﺩ ﻧﺮﺍ ﻝ ﺧﺎﻵﻑ ﺭ ﺩ‬

« H u s û s iy le c a n ım

in f a k

A rtık

b o ğ a z ım

ve

fe d â

o nun

A lla h

e y le y e n

n a s ıl

k u rb â n ı

o lm a k

iç in

u z a ta n

ve

f î s e b iü lla h

k im s e . ..»

m ü k â fa t

g ö r e c e ğ in i

s iz

d üşü n ü n.

4364 ‫دار‬

‫ ﺑ ﺸﺂﻭﺭﺩ ﻝ؛ﺃﺑﻞ‬٠‫ﺧﻠﻖ‬

‫ﻛﺎرد ; ﺣﻠﻘﺶ ﺑﺎرد ردﻛﺎر‬ « ö

٠

k im s e

boğazı

H a z re t-‫؛‬ C e n â b -1

İ s m â i l A le y h is s e lâ m

P ir ,

d ü

rız â

٠F e k a t

y in e

z â tin

b u

c e d -d i

( A b d u lla h

e d e r, fe k a t

k u rb a n a n la ttı.

k e s m e d i,

o g lu

A lla h

A K a h ,

m e ’m ü r

da

H a k k in

İs m â il

ve

ke sm esi

is h a k

k u rb a n

fe r-

b ıç a ğ ı s ü r -

m e 'm û r iy y e t in i ko ç

İç in

e d iy o r :

b o ğ a z ın a

b ir

rız â s ı

iş â r e t e tm e y e

0

y e r in e

b u lu n a n

İs lâ m

îfâ

e y le -

e m r e d ild i.

A le y h is s e lâ m d a n e d ilm e s in e

o la n

y e r le ş m iş

«B en

Z e m ze m

ku yu su n u

te ş e b b ü s

k a p a tm a k

b u lu n m u ş tu .

S e n e le r c e

ö r tü lü

k a la n

Y e n i

ve

( z e b ih ) te n

İs m â il,

Ç ü n k i

te g e b -

V a k ’a

k a b ile s i)

k u y u s u n u

E fe n d im iz in

te ş e b b ü s

de

p e d e r-i

k a z ıp

b ir

N e b e v i

o n la r

e tm e k

k u y u n u n

b ü y ü k

v e :

Z e-

k a il

e d ilm iş

o lik i

m u h te re m i n e z ri

d o la -

ş ö y le d ir :

c e d -d i

b e lir s iz

b un a

b ir i, A le y h is s a lâ t E fe n -

d ig e r i

u z a k la ş tır ılm ış , y e r in i

e d e r le r da

A b d ilm u t t a lib 'in

y e r le ş e n le r ,

Z e to z e m

V e s e lle m

b a 'z ı la r ı

k e s ilm e s in ,

e d ilm iş t i.

(H u z â a

M e k k e 'd e n

h â in lik t e

ik i

H a z re t-i

o la n

is h a k 'a . n is b e t

u le m â s ın d a n

‫ذ‬

Ç e r îf’te

z e b h in e

h im m e tiy le

A le y h i

c e d le r i

A b d ilm u t t a lib jd ir .

da

M e k k e ’d e

!:( ٠ .!

v a k 'a s ı n a

î s m â il'i

c iğ e r p a r e s in in

b ıç a k

b u y u r n lm u ş tu r . B u e k b e ri

b in

o nu n

ş e re fi d e r le r .

K ilâ b ) ın

la lla h ü

İ s m â il)

o ğ lu

o ğ u lla r ın d a n y â n î,

H a d îs -İ

o ğ lu y u m »

y ıs iy le

te s lim

İ h t ilâ f lı d ı r .

F e k a t

d im iz in

e m r iy le b ild ir ild i,

ib r â h im ’in

î s h a k 't ı r

m u ş tu r.

(z e b h -i İç in

ş e fk a tli p e d e r

( z e b ih u lla h )

Y a h u d ile r , b ih u lla h

0

A lla h 'ı n

o lu n d u ğ u

ile

rız â s ı

H a lîlu lla h a

H a z re t-i h a n g is in in

b e y t

A lla lr

g ö s t e r d i.

o id u g u

büs

b o ğ a z ın ı

İ l â h î y i m a h d û m -1 m ü k e r r e m i n e

o lm u ş tu . E m r - İ

m iş

b u

Ib r â h im .

m â n ın a

g ib i

k e s tir m e z » .

s û r e t iy le

y e r in i

m e yda n a

babası

(K u s a y

‫؟‬ık ıp

b in

g id e r k e n son

b ir

b ilm iy o r la r d ı . ç ık a rm a k .

S a l-

A b d U lm u t t a lib 'e

r ü ’-


»:،٠ ٠ ٠ ،

‫ ﻗﺎ‬٠‫ا ﺑ ﺖ‬:١‫ا ب دا د— ﺗ ﺜ ﺎ‬

‫■;وا'ا‬

‫ﺀن ﺍﺭ ﱎ ﻭ ﺭﱀ و ﺛ ﻘ ﺎ‬,.‫ا ن ا‬ »Onlara, gamdan, ،،٠"،.٠٠,, etmiştir».

،iastaJilli.il

V."

١el،<ıvct٠i isyandan emJn bir rûb

4367

‫ﺛ ﺦ وا ى—ا ﻟ ﻬﺎ ا ن ﻛﺎر ﻛ ﺮد‬

‫ﻯﺳﺪ ﻯﺩ'ﺩ ﳘﺠﻮ ﻷﻯ ﺍ ﺩ‬٠ «O m

lılı,

b o r ç lu

ş e y lı ,

y ılla r c a

b u

y o ld a

m ücâhede

e tti.

B ir

v e k ilh a r ç

g ib i

v e r d i» .

4368 ‫ روز ا ﺟ ﻞ‬1٠‫ﻧﺤﻤﻬﺎى ﻛﺎﺛﺖ‬

‫ ﺭﺍ ﺟ ﻞ‬٠ ‫ﻭﺩ'ﺭﻭﺯ ﺍﺟﻞ‬٠ ١٠" «E cel ılıır

g e lin c e

lıa y r

ve

b iiy tik

h ascn â t

H a z re t-i

M e v lâ n â

VI!

in fa k

e tm e s in i,

ila

v â k ı’

o lm u ş ^ ı r :

b ir

zâ t

t o h u m la r ı Ş e yh

ta r la y a

A h m e d

to h u m

I

Y â n î ‫؛‬ ıla y

y e tiş tir ir ıııııı

ik i

y o lu n d a

benzer

(y â n î,

k a tın ı

g it m e k

İç in

v a ’d e s i

h it â m ı n a

k a .

H a d r e v e y h in

e km eye

b o rç

b e n z e tiy o r .

a la r a k ,

B u

t e ş b ih

te s a d d u k K u r 'â n '-

‫' ئ ' ﻗ ﺒ ﻌ ﺌ ﻮ ﻗ ﺎً ﺧ ﺎ ﺋ ﺆ ﺟ ﺆ ا غ‬

« A lla h

d â n e s in e

o la r a k e k ti» .

b ir e

da

k i

m a lla r ım

lıe h e r in d e

y e d iy ü z

İh s â n

in fa k y iiz e r

m a h sû l

ve

te s a d d u k

dâne

v e r ir ) .

o lm a k

C e n â b .ı

e d e n le r , iiz e r e

H a k,

liir

y e d i

b u .başak

d ile d iğ in e

lıu -

e tle r » » .

،S ٥r ٠J 291 ‫ل‬١‫(ااا‬8‫ ﻫﺎ‬: 261. !:(‫ ؛‬٠


K u r ’â n ’ d a :

٠١ ٠ '■.‫؛‬.“،٠ y ٠ ‫؛‬-٠v Y â n î: o n la r

« A lla h

m a ’n e v î

C e n â b -ı

d e m iş ti. O n u n d ır

P ir ,

E v e t.

b ir

d e ğ ild ir .

b ir a z

s ila h

k â l e d e r le r . F e n a fe ra h

u

N e b iy - y i

y ü ğ ü

s a y a rd ı.

u ğ ra ş m a k d u r.

s a y ılır . Y â r - ı

te y e n

e k m e li

B e k re

b u lu n a n

T a rîk -ı

o la n

lu n d a

İlâ h î n in

ta k d im

A le y h i

h a r b in

Ş eyh

u ğ ra ş ıp

E b û

h iç

h â lin e

İş te

(28) 138

o

h a rb ,

ü z e re

:

s ilâ h

S û r. ‫ ؛‬B a ka r.

:

İS I.

da

va

â d î

ö l. in t i.

a r if i

fe k a t

o lu r

k î

ş e h id

in t ik a l

b ir

da

ö lü

ş e h id i

٠

z o r­ ş e h id

d â ir

b ir e r

ş e h id

H a z r e tle g ö rm e k

e rb a a d a n g ib i,

ço k

ve

a nh )

b ü

O n u n l

eden

e d e n le r

y ü rü r

bu*

h a r b in

o lm a k ta n

o la n la r

H u le fâ - y ı

m ücâhede

g a z v e le r d e d ön d ü k»

d ü ş m a n ıd ır.

ş e h id le r i o ld u ğ u

de

Ö m e r,

o n la r ın

o lm u ş tu .

is . O s­

e fd a l ü

Z e h ir le n ­

e d ilm iş t ir .

o la n la r ,

e d e r le r .

o lm a k

y â h u d

kesm ed

â le m e

u ğ ra ş m a y ı

( r a d ı y a lla h ii

« Y e ry ü z ü n d e

r iv â y e t

m ücâh e d e

H ic r e tin

a ş k .ı

İlâ h î

b ir in i

ü z e re

m ücâhede

C e n a b - ı . H a k :2 8

İs m

R a b -b i K e r im le r

h a rb e

b ir

g e lm iş

n a s ıl

o lm a k

b ir

H a z r e tle r i,

m u tâ b e a t

B e k r is s ı d d î k

F a z lu lla lı k u d d is e

m ü s a v i

is e :

A l la h ’ın a

hede

m e a lin d e

başka

n e f s le

e m r in e

g a f il b u lu n m a k t a d ır . K iy â m e tt e

ş e h id i

b ıç a k

ş a h a d e ti

b ü y ü k

y â h u d

o ld u ğ u n d a n

ö ld ü r m ü ş t ü r »

o n la r ın

a y r ılm a z

g a z ı,

ö lü n »

E k b e r

d u rm a k ta ,

o la r a k

k a r ş ı d u r a n la r

V e s e lle m

h a rb d e n

b u y u r u lm u ş tu .

a n h iim )

S a îd

ö ld ü r m

kü çü ğ ü ,

s e y y a r»

ta fd îl

ve

R u h la r ı

k u r ş u n iy le

s â lik - i

ü

e tm iş A lla h

â le m d e n

düşm a n

de

in fa k o la n ı

a t e ş in e

y a

S ıd d ık -ı

c a n ım

F a k a t

b ir

« K ü ç ü k

h a k k ın d a

ş e h â d e ti

b el

e y le m iş

c e s e d le r id ir .

in s a n ın

b a k s ın »

d e m e y in ,

y a ş a r la r » .

e vve l

iç in

Ö lü le r d ir

m u ’c iz e

ç a rp ış ıp

« M e y y it- i

( r a d ıy a lla h ü

h id le r in e

b e lk i

g a r-ı N e b e v i E b û

s û r e t iy le

m iş

n e fs ,

h a rb d e

o ld u ğ u

E b û

m a n , A li

ç a rp ış m a y ı

b ir

düşm a n

o lu r la r .

S a lla lla h ü s ıra d a :

« Ö lm e d e n

m ü c â h e d e le r le

b u n la r d a n

a nca k

d ü ş m a n la

iç in

g ib i,

ş e h id

iç in d e

Ç ü n k i

is e

O n u n

o ld u ğ u

m e k

b u la n

E k re m

d ü ş m a n la

y o lu n d a te s lim

H a z r e tle r in i

ö lm e z le r ,

s ü rü r

b u y u r d u k la r ı

v u ru r,

A lla h b ıç a ğ a

g ö s te r e n le r ,

t e ’s î r i y l e

o la n la r a

d i r i d i r l e r 2‫ ؟‬.» b ü y ü t ü l m ü ş t ü r .

e v v e l,

Z e b î h u lla h rız â

.‫ ~ ؛‬٠ r ٦\ ‫ ^ ؛ ؛‬, ١ ^> ٠ '^

ö ld ü r ü lm ü ş

ile

b o ğ a z ım

« M ü ’m in le r

in d in d e

a vd e t

h a y â t

g ib i

g ib i ö lü m e

k i

y o lu n d a

b ir

A le y h is s e lâ m

‫ ؛*؛ ؛‬١ j h 2

b ir

404

ü n cü

ş e h id le r in i y ılın d a

S ir r u h û n u n ş e h id in in b ‫؛‬r

düşm an,

h a rb

h a rb

ir tih â l

«G azı şe hâ d e t y o . k e n d is in d e n

ş e h id iy le

b ir in i

şe-

e y le ­

d o s t,

b ir

y â n î,

e fd a l m ü câ ­ A lla h

ru b â îs i v a r d ır .

ş e h id le r in in

fâ n i

h a y â tın a

m u k a b il


4372

‫ﻝ‬:‫ﺗ ﺪ ﻛ ﺎ" ا ' ;ا‬

‫ ن‬١ ‫ذﻳ ﺦ ﻛ ﻔ ﺖ‬

‫'ﺑ ﺖ درﺣﻖ ب;ﻣﺪ ﻟﺼﺎروزز‬ *Ş e y h ö d e tm e k

ke n d i İç in

k e n d in e :

A lla h ln

Ş u

d ö rt

s û -i

yü z

zan

e rb â b m a

d in a r

b ak.

k ıy m e tin d e

B e n im a lt m i

b o rc u m u

y o k

m u d u r?

d iy o r d u » .

Z e r:

M u tla k a

a lt ı n

d e m e k t ir .

D in a r

is e

a lt ı n

s ik k e

m a n a s ın a d ır.

4373

‫ ; ﺩ‬١‫ﻛ ﻎ‬

1 ‫زﺑﺮون‬

‫ﺩ؛ﺋ ﻜ ﱶ ﺩ‬

«H e lv a

s a ta n

b ir

‫؟‬o c u k

‫ا ﻣﻴ ﺪ‬

‫ﺍ ﺩ ﻯ ﺣﻠ ﻮﺍ‬

‫ ﺭ‬.‫ﺣﻠ ﻮﺍ‬

d ış a rıd a n

‫ﻻﻑ‬

h e lv a

d iy e

b ir k a ç

p a ra

ü m id iy le

s e s le n iy o r d u ».

4374

‫ر د ﺧﺎدم را ﺑ ﺮ‬ ‫ﻳﺨﺮ‬ *Ş e yh d iy e

g iz lic e

h iz m e tin d e iş â r e t

b u lu n a n

‫ﺛ ﻴ ﺦ اﺛﺎ ر ت‬

‫ ﺣﻠﻮﺍ ﺭﺍ‬٩‫ن ﺟﺎ‬٦‫ﺭﻭ‬ m 'ü r î d in e : G it ,

‫ك‬ o

h e lv a n ın

h e p s in i s a tın

a l,

e tti» .

4375

‫ﺣﻮﺭﺩ‬

‫ﺟ ﻮ ﻧ ﻜ ﺪ ﴽ ﻥ ﺣﻠ ﻮﺍ‬

‫ﺃﺽﺀﺍﻥ‬٠'

‫ د‬٠‫ا"ل ﻣﻠﺦ ز ﻣ ﻦ ذ ز‬٠‫ﻳ ﻚ ز‬

٠T â acı

acı

k i

a la c a k lıla r

o

h e lv a y ı

y e s in le r

de,

y iy in c e y e

k a d a r

o ls u n

bana

b a k m a s ın la r » .

11،


Demek ki tesadduk, infak v < ٠ Iıııyiilı idlere verilen iânenin bir k u ruçuna mukabil, Cenâb.‫ ؛‬Ekremıllı.kii'iııiıı yedi yüz sevab, hattâ dilerse daha fazlasını ve fazlasının fazlasın verecek, o hâlde helâl malımızda ve temiz bil- niyyetle verelim de Allıılı'ııı 11‫ﻱ‬keı-em ve atıfetine nâil ola. lım. Şunu da unutm ayalım ki sadakanın v e !:،‫؛‬itkin azı, çoğu olmaz. Yarim hurm anın bile sadaka sayılac.ığı ilil- lladis-i Şerîf'te beyân buyurulm uştur.

‫ ﺍ‬3‫ﺍ ﺍ‬ ‫ﺟﻮﻧﻚ ر ر ﺑ ﺦ در آﺧﺮ وﺳﺪ‬

‫در و ﺟ ﻮد و و د ﻧﺌﺎن ا ك د د‬ « Ş e y h in

O m r ii s o n a

e r iş ip

de

v iic û d u n d a

ö lü m

a lâ m e ti

g ö rü n c e » ,

Yânî, hastalanıp yatınca :

4370

‫ ﺛ ﺖ ﻣﺒﻊ‬١ ‫واﻣﺪاران ا د او‬ ‫ﺑ ﺦ ر ﺧ ﻮد ﺧﻮش ﻛﺪازدﻫﻤ ﺠﻮﻧﻤﻊ‬ « A la c a k lı la r ı yavaş

yavaş

o n u n

e trâ fm a

to p la n m ı ş la r d ı .

Ş eyh

is e

â d e tâ

m u m

g ib i

e r iy o r d u » .

4371 ‫ و ﻣ ﺒ ﺪ و ر ش‬٠ ‫وا ﻣﺪا را ن ﻛ ﺜ ﺖ‬ ‫ا د رد ﺛ ﺜ ﻰ‬ « A la n lıla r e k ş im iş ,

p a ra

c iğ e r le r in d e k i

a lm a k t a n ( le r t lc

‫درد دﻟ ﻬﺎ ا ر ﻧ ﺪ‬

U m id lc r i

g ö n ü l

d e rd i

k e s ilm iş de

o ld u ğ u

y ü k le n m iş t i» .

Yâni, kendilerinde derd üstüne derd hâsıl olmuştu. ٠ ،،.٠

İç in

s u r a t la r ı


‫ان ﻳ ﻦ ; ا ل‬، t-٠ ‫ او ن ا‬٠•‫ ؛‬٠ ٠١ .

‫ ﺣﺎﻵﻝ‬١‫ا ﻧ ﺮ‬

‫ووﺑﺪ‬٠ ،;. r

‫ﻟﻊ‬/■٠‫'ﻑ‬

M.ş،٠،vh alacaklılara IşÂrc، «*٠،، ve 1 ‫ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬٠‫>ﺍ‬1 ‫ ﺍﺍ ' ﺃ‬،،!،٠' ٠٠ i l i y l e yiyin, he 1، ‫ا<ا‬، ‫ آا‬." y â h u d lı e lâ l o ls u n , d e t il

٤X l:4

‫ ﻃﺒﻖ ﺧﺎﻟﻰ ﺷﺪﺍﻥ ﻛﻮدك ﺣﺪ‬،‫ﺣﻮز‬ ‫ﻛ ﻔ ﺖ دﺳﺎرم د ﺀ اى ﺭ ﺧﺮد‬ " T a b a k b o ş a lın c a ç o c u k 0 ta b a ğ ı a id i v e ş e y h e : E y a k il z â t, a lt ı n ı m ı d e til» .

4382

‫ ﺯﺗﻴ ﺂ ﺭ ﻡ ﺩﺭﻡ‬١ ‫ﴋ ﻛﻐﻆ‬ ‫ﻭﻯ ﻋﺪﻡ‬- ‫ﻭﺍﻣﺪﺍﺭﻡ ﻣﺮﻭﻡ‬ « Ş e y h ; P a r a y ı n e re d e n b u la y ı m ? B o r ç lu y u m

v e â h î r e t y o lc u s u y u m ,

ıle ıli» .

4383

‫رﻧ س‬. ‫ زﻧﻣذد د ﻗ ﺮا‬١‫ﻟك‬،‫ﻛو‬

‫ رآو رد و ﺣﺲ‬. ‫'ﺍﻟﻪ و ر‬ « Ç o cu k l,u c e v a b ü z e r in e k c .d e r in d c n ta b a ğ ı y e r e v u r d u . A g la y ı p SIZ. la m a y a v e in le m e y e b a ş la d ı» .

4384

‫ﻯﻫﺎﻯ‬١‫ﻯ ﺭ ﻓ ﺎ ﺯ ﺳ ﲊ ﺩ ﻙ ﺀ‬ ‫ ﺍ ﺑﺪﻛ ﺖ ﺭﺩﻯ ﻫﺼﺪﻭ ﺍﻯ‬/ ‫ﰷﻯ‬ « Ç o c u k a ld a n d ı ğ ı İç in it iy d i. . . »

h ıç k ıra b ıç k ır a

a ğ lı y o r v e i k i a y a ğ ım

k ırı-

113


4376

‫در‬. ‫در زﻣﺎن ﺧﺎدم رون آ ﻣﺪ‬ ‫ا زازﻳﺮ‬.‫'ا ﺧﺮد ا و ﺑ ﻪ ﺣﻞﺀ‬ « 0

zam an

d ış a rıy a

0

h â d in ı,

‫؟‬o c u k ta n

h e lv a n ın

h e p s in i

a lm a k

İç in

k a p ıd a n

ç ık tı..

4377

‫ورا ﻛﻮﺗﻮوو ﺣﻠﻮا ﻣﺤﻨﺪ‬١ ‫ﻛﺬ ت‬

‫ﻳﺪ‬٠‫ ﻃﺮ و اد‬٠‫ﻛ ﻨ ﺖ ﻛ ﻮ د ك ﻳﻤﺪ‬ «H e lv a c ı y a : G ö t ü r ü a lt ın

ile

b ir k a ‫؟‬

G ö tü rü d e m e k t ir ,

..akçe

k e lim e s i

o la r a k

h e lv a

c e v â b ın ı

tü rk c e

a d e d -i m ü b h e m d e n

k a ‫؟‬a ?

d iy e

s o rd u , ‫ ؟‬o c u k

da ‫؛‬

y a r im

v e rd i

o ld u ğ u

h â ld e

k u lla n ı lm ı ş t ı r .

E d e n d :

B ir k a ‫؟‬

k in â y e d ir .

4378

‫و‬۴ ‫ ﻓﺰون‬١‫ ر ﻓ ﺎ ن‬٠‫ﻛﻔ ﺖ ﻻ ز‬

‫ﻛﻞ ﻛ ﻮ‬٠ .‫ ﻣﺪﺗﺂرت ﺑﺘ ﻢ د‬٠ « H â d im : başka

lâ k ı r d ı

H a y ır...

D e r v iş le r d e n

fa z la

is te m e .

Y a r im

a lt ın

v e r e y im ,

e tm e , d e d i* .

4379

‫او ﻃﺒﻖ ﺑﺒﺎد ادر ﻳﺶ ﺛﻴ ﺦ‬ ‫ش ﺛ ﺦ‬.‫“ﻟﻮ رﺑﻦ اﻣﺮار ﻣﺮ ا' د‬ « H iz m ‫ ؟‬t ‫؟‬î, râ rın a

b a k

K i sonu

142

ta b a ğ ı

٥١. ne

o ld u ?

ş e y h in

önüne

ko yd u .

Sen,

s ır

düşünen

ş e y h in

es-


43 ‫ﻻ)؛‬

‫اﻧﲀﺭ و ﲧﻮﺩ‬.‫ ﺋ ﻦ ﻫﻤﻢ‬/ ‫وان‬ ‫ﺍﺫﻯ ﺑﻪ ﻳﻮﺩ‬. ‫ﻛﻒ‬٠ ‫خ اورد‬ ;‫ﺊ‬ ‫ﺭﻭ ﺑ‬ «O

a la c a k lıla r

Y a p tığ ın

b u

o yun

da

itir a z

ve

İn k â r

t a r ik iy le

ş e y lı e

d ö ııc re k

d e d ile r

k i :

g ö tü rü y o rs u n .

O n la r a

ilâ ­

n e d ir ? »

43 ٥ 1

‫ﺭﻯ‬٠‫ ا ﺯﻭﺯﺩﻯ ﻃﺎﱂ ﻯ‬٠ ‫ﺍﻝ‬ ‫از ﺑﺮﻟﻮدرن ﻧﻠﻤﺎم ﻟ ﺪ ر ر ر ى‬ « B iz im ve

o la n

b u

m a lı m ı z ı z u lm ü n

y e d in ,

o

sebebi ne

m e z â lim i

â h ir e te

id i? »

Helvayı kendileri yedikleri hâlde şeyhe zulüm isnâd ediyorlardı. Hclvactnın parasını vermeyi hatırlarına getirmiyorlardı.

4392

‫آن ﻛﻮدك رﺑ ﺖ‬

‫ﺀاز‬٠1‫ل‬

‫ ﺀ ﺑ ﺖ‬٠‫ﺭﺩﻯ‬. ‫ ﺑ ﺖ و‬٠‫ﺛﻴﺦ ﺩﺋﺪ‬

‫أ‬0 ona

b iç

‫؟‬o cu k

ik in d i

n a ın a z ıııa

k a d a r

a ğ la d ı.

Ş eyh

is e

g ö z le r in i

k a p a d ı,

b a k m a d ı» .

4393

‫ﺑ ﻴ ﺦ ﻓﺎرغ از ﺟﻔﺎ و ا ذ ﺧ ﻼ ف‬ ‫دذﻛﺜﻴﺪ » ر و ىﺑ ﻮﻧﻤ ﻬﺪ رﻟ ﺤﺎ ف‬ « Ş e y lı g ib i

n u r lu

F : !()

a la c a k lıla r ı n yü zü n ü

c e fâ k â r

y o rg a n ın

ve

a lt ın a

ı n u lı â lif

s ö z le r in e

a ld ır m a k s ız m .

a y

‫ ؟‬e k m iş t i» .

‫ﺀﻟﻴﺎ‬٠


‫ﺣﺰﻛﺌ ﲎ‬،

‫ ع‬/‫ س‬٠ ‫ﻛﺎﺛﻚ‬

‫ﻛﺪ ﻧ ﺘ ﻰ‬: . ‫ ﻥ ﻧﺎط‬١‫ر ﺩﺭ‬ « K e şki

k ü lh a n

m e y e y d ‫؛‬m ,

e tra fın d a

d o J a ş n y ılıın

im

te k y e n in

geç

k a p ıs ın d a n

d iy o r d u * .

4381‫؛‬ ‫ اه ﺧﻮار‬٠‫ﻫ ﻮﻳﺎ ن ط‬

‫ق ﺟﻮى‬

‫ ﺭﻭﻯ ﺛﻮ ﻯ‬٠‫ ﻉ‬/‫ﻛﺪﻻ ﻥ ﻭ ﺭ ﺟ ﻮ‬ « O b u r, g ü n lü s ü n ü

lo k m a y a de

İlâ v e

h a r is ,

٤

kö p e k

g ö n ،ll،i,

ke d i

g ib i

y a la n a n

s o file r :

sö ٠

e d iy o r d u » .

4387

‫ﺭ‬٠‫ ﻭﺙ‬Jfm ‫ﳏﺎ‬ ٠‫ ﺩﻟ ﺚ ﺁ‬/ ‫از >ﺃﻳﻮ‬ ‫ د ﻛﺸﺖ ر ﻛﻮدك ﺣﺌﺮ‬٠ ‫ا د آ‬ «Ç ocuğun cu gu n

fe ry â d

e tr â fı m a h ş e re

ve

fig a n ı

ü z e r in e

h a y r

ü

şer

e rb â b ı

to p la n d ı .

Ç o

٠

döndü».

4388 ‫ ﺩ ﰷ اى ﺛﻴ ﺦ درﺷﺖ‬٠‫ﻳﺶ ﺛ ﻴ ﺨ ﴼ‬ ‫اﺳﺎدﻛﺸﺖ‬ « H e lv a c ı, b il

k i

u s ta m

ş e y h in beni

k a rş ın a

١/

g e ld i

‫ﻟﻮ ﻳﻘﺒﻦ دازﻛﺎ‬ ve

dedi

k i :

E y

ta §

y ü r e k li

şeyh;

iy i

ö ld ü r ü r » .

389‫ﺫ‬

‫ ن ﻳﻨ ﻰ اد د س س‬٠‫ا روم‬ ‫ ﻭ ﺻﺎﺁ ﻛﺜ ﺪﺍﺑ ﺰ ﺕ ﺑﺪﺵ‬١ «E ger m üsün?»

1.1،

0111111 y n ı ı ı n a

e l‫؛‬

boş

g id e r s e m ,

ile n i

ö ld ü r ü r ,

b u n u

c â iz

g ö rü r


n١٠H ‫ و ل *\ ﻝ‬٠ ‫ذ وﻣﻞ ﻣﺎ‬

‫ﺍﻭﺭﺩ‬ ‫ﻙ; ﺩ‬

« K o p e k in e k le

k e n d i

‫ﻯ‬

v a z if e s in i

v a z if e s in i İc r â

*‫ﻭ ﺩ ﻥ‬

‫ﻭﺩ ﺭ ﺥ‬

y a p a r,

ay

da

‫ﻣﻪ‬

s a ib m d a k i

n u ru

z e m in e

s e r.

e d e r» .

439 9 ‫ اردﻫﻰﺋﻰ‬٠ ‫ﻛﺎرك ﺧﻮد ﻣﻜﺰ‬ ‫ﻫﺮ ﺧ ﻰ‬٠‫ﺩﻛﻦ اردﺻﻔﺎ‬ « H e rk e s s â ö liğ in i

îş c e ğ iz in î

y a p a r.

İç in e

düşen

‫ﺁﺏ‬

ç o rç ü p

d o la y ı s ı y le

sn,

ke n d i

te rk e tm e z » .

4400 ‫ب‬٠ ‫ﺑﻌﺲ‬٠‫ د‬1‫ﻣﻤﻄﻔﻰ ﻣﻪ ى ﺛﻜﺎ‬

‫ﻟﻮ ﳍﺐ‬٠‫ﺋﺪ ﺯﻛﻴﺘﻪ‬١‫ﺯﺍﺯ ﻯﺥ‬ « H a z re t.i m e ri

y a ra r,

d â im î

da

m a k ta n m ü n e

Leh e b ,

T â lib in

adam

ve

bûgz

R e s û lu lla h

ü

(

١‫'ﺑﺖ ﺋﺪ‬

fık ra

H a z re t.i b ir a d e r in in v e r m e d iğ i

A li

ve

şu

E b û

n â z il

k ita b in in

e lin d e n

g e le n

k ız

ku -

d iy e

‫ﺀة ﻟ ﺪ‬

(

iş â r e t

o lm u ş tu r .

)

v a rd ır.

fe n â lı g ı

y â n î.

bu

ya p .

o la n

t)m -

k a p ın ın

ö n ،ı

y â n î: O nun

M e v lâ n â

(û m tâ y e b â t)

n m c a ııı

m u k a b il,

k a rd e ş i

e z iy y e t o ls u n

K u r 'â n 'd a k i

D ig e r

m u â v e n e tin e

S U fy â m n

m u z ır lığ ın a

S û re s i

is im li

İş â r c tle

M u h a m m e d i. ,

a m c a la r ın d a n d ı.

R e s û lu lla h a

d ö k e r d i.

)

b il-

b u

C âm î u

..d u n

ve

ko cu.

k u d d la o k ıs m in d i!

n a k le d e r : ( K e r r e m a lla h ii

h ilâ fe ti İ‫؟‬in

k a rş ı

K a rıs ı

k a r in in

( B a h â r is tâ n )

b ir

E fe n d im iz in

ve

y o lla r a

y a tıs ı

d o la y ı,

h a lte d e r » .

a d â v e t g ö s te r m iş , d ilin d e n

t o p la r v e

gece

a d a v e tin d e n

ve

te r k ib in d e ,

h a k k ın d a

ve

ş e fk a t

d ik e n

geçecegi

s ir r u lıû

E k m e liitte b â y â

k in

d iy e

g e r i d u rm a m ış tı.

h a m a il»

ş ö y le

is e

P e y g a m b e r im iz e

C e m i l is e

s ın ın

A Je yh i

L eh e b

s ih ir le r in d e n d ir !

E b û E b û

M u s ta fâ

E b û

zam ânm da

k a r d e ş in e

d a r ı lı b

v e c h e ) n in

a g a b e yi

C e n â b -1

H a y d a rd a n

M u â v iy e n in

( A k il

ya n m a

fa z la

b in

E b l

p a ra

g it m iş t i.

T â l،b ) is te m !‫ ؟‬,

M u a v iy e ,

117


4394

.‫م‬١ ‫ا ا ﺟ ﻞ ﺧﻮ ش ﺛﺎدك‬٠‫ا ازل ﺧﻮ ش‬ ‫ﻓﺎرغ از ﺳ ﻊ وﻛﻔﺖ ﺧﺎس وﻋﺎم‬ « 0 a v â m ın

m ü b a re k sözünden

z â t . e z e l ‫ ؛‬le ve

d e , e c e l iJ e

a y ıb la m a s m d a n

de

boş

k a y d s jz

ve

m e s r U r îd i.

H âvâs

v e

b u lu n u y o r d u » .

Oyle dırıltılara ehemmiyyet vermiyordu. 4395

‫ﺭﻭﻯ ﺍ ﻭ ﺧﺪﺩ ﻭﻗﺪ‬.‫آ ﻧ ﻚ ﺟﺎن ﺩﺭ‬

‫اذ ﻧﺜﺮوﺑ ﻰ‬

‫د‬٠ ‫ ﻛ ﺰ‬٠‫ﺧﻠﻘﺶ ج‬ «R uh, s u ra t

b ir

a d a m ın • y ü z ü n e

e t m e s in d e n

ne

z a ra r

ta til

ta til

g ü le r s e

ö y le

b ir

k im s e y e

b a lk ın

o lu r ? »

4396

٠j١ ‫؛‬٠١٠٥' j j ١.،١ ‫"؛؛‬ K u b , «?k o r k u s u

b ir

a da m m

'

jj

gözünden

.،٥.» . ٠'ö^." .S■^T .j ٠ ،^ ‫ ؛‬٠ . ١ ٠ ۶3 ١■>.«*٠S ö p e rs e ,

fe le ğ in

h ış m ın d a n

o

adam m

ne»

o lu r

Halkın dedikodusuna kemâl sâhiblerinin ehemmiyyet vermeyeceğini Cenâb-ı P ir birkaç misâl ile beyân e d iy o r :

4397

‫ ; ﺳﻤﺎك‬٠‫دو ﺛ ﺐ ﻣﻬﺘﺎب ﻣﻪ را‬ ‫اك‬. ‫ ﻟﺜﺎن ﺟﻪ‬٠‫از ﻛ ﺎ ن وﻋﻮﻋﻮ ا‬ «M c h ta b lt

١

h ،،r ،‫ ؛‬z ı

14«

o lu r ?»

b ir

gecede

k ö p e k le r d e n

ve

o n la r ın

h a v la m a s ın d a n

a y in

ne


» H e lv a y ı l.a k k ın ı Ijla r ııı

y iy e n

a la c a k lıla r ,

v e r e b ilir le r d i.

ö y le

b ir

k e n t li

F c k a t .ş c y lıiıı

c ö m e r t lik t e

a r a la r ın la

h im m e ti,

b u lu n m a la r ın a

b ir k a ‫؟‬

y â n î,

m ân‫'؛‬

k a lb i

a l،‫ ؟‬e

b ö lü ş e r e k

a rz fts u ,

a la c a k -

e lf lu » .

Çünki; fevkalâde bir hâl zuhura gelecek ve şeyhin keram eti gürü lecekti. 4401

;-‫ ﺡ‬٠ ‫ ﺑﻜﻮﺩﻙﻫﺐ‬٠‫'ﺍ ﰽﺩﻫﻊ‬

‫ﻗﻮﺕ ﻳﺮﺍﻥ ﺍﺯﻥ ﺑ ﺜ ﺖ ﺃﺯ‬ «z ‫ ؛‬r â in iş li.

k im s e n in

P ir â n m ,

h e lv a c ı

y â n i,

‫؟‬-o cu g a

e v liy â u lla h m

b ir

şey

k e râ m e t

v e r m e m e s in i

k u v v e ti

b u n d a n

şeyh fa z la

a rz u ve

e l m u

.«essirdir î‘,'Iü.‫؟‬lUmanlık İ'tikadı ciimlesindendir k i : Enbiyâda mu'cize, evi،:..mil kerâm et denilen İlâhî b ir kuvvet vardır) 0 kuvvetle fevkalâde İşler ya ٨ lk،h't;ııı parlar. Hazret-i Mevlânâ M esnevi'de buyurur k i : «Evliyâmn aldığı bir kuvvet vardrr. Atılmış oku o kuvvetle yoldan ‫» ؟‬evirir, hedef İsâbet ettirm ez ». 4405 ‫ﺧﺎ ﺩ ﻯ‬

‫ﺩﺃ ﻭ ﺁ ﻣﺪ‬

‫ﺛﺎ ﺯ‬٠ ‫ﺛ ﺪ‬

‫ﺗﻰ‬٦‫ ﻛ ﺒ ﻘ ﺮ ﻛ ﻔ ﺰ أ ﺿ ﺢ‬٠ « ik in d i b ir

nam âzı

h iz m e t ç i

g e ld i

H â t in ı:

A r a ljın

lig iy le

ş ö b re t

g b r iip

T a y

(

٨d ، y

m b s lt ir n o n

o lu n c a

e lin t le

b u lm u ş tu .

y e tlş e m e m ،‫؟‬, o g lu tifn t

v a k ti 1 ،İ

b ir

H â t in ı ta b a k

k a b ile s in d e n E v v e lc e b in

de

Ilâ tlm )

g ib i

c S m e rd

b ir

zât

ta ra fın d ım

v a rd ı» . id i

iti

b a h s e tt iğ im

b ir

zât

bu

fe v k a lâ d e z â t,

h tız â r I P e y g îtn b e r iy e

c d m c rd

d e v r-i g e lm lg

K e fıt lı .le ve

II-

o lm u ş t u r .

‫ ا‬1‫ا؛‬


ona ıkl'un ve (‫ ا‬١.'،‫ اااا‬etmekle berfıber arasıra canını sıkacak sözler de söyJer ve Jıazır ceviib ،»il- adam ‫ه‬:‫اﻻ‬١ A k ild e n miinasib ve m üskit cevablar alırdı. Bil' gün M uiiviycnm meclisinde Şamlılardan b ir cemaat vardı, / ik il bin elli T llib de orada idi. N ükteli ve zaı'if sözleriyle Şam eşrafı tııtı nazi'a-1 dikkatini ceibetmişti. Bundan, kuşkulanan k'îuâviye : - Ey Şamlılar, A llalı'ın ( ‫ ب‬٠‫ ) 'ﺑﺖ د ا اى ا‬demiş olduğunu işittin iz ini? diye sordu, evet, dediler. Muâviye : İşte 0 EbU Leheb, A k il'in amcasıdıı-, dedi vs böyle demekle onu gözden düşürmek istedi. A k il bin ebi Tdlib de derbâl ‫ ؛‬ey Şamlılar; Cenâb-1 Hakkin ( ‫ ) [ \< ﺣﻤﺎ' ا'ﻟﺤﻒ‬buyurduğunu duydunuz mu? süâünde bulundu. Ona da evet, denilince: İşte 0 lıammâletelhaiab, M uâviyenin hâlâsıdır, diye, rek kendisini '،a'yıb etmek isteyen M uâviye'yi möhcub etti. İşte 0 Ebû Leheb, Şakkulkamcr mu'cizesi İç in : Bu da Muharmnedin sihirlerinden bil'‫ ! ؛‬demişti.

‫ﻝﺍ‬

4101

٠‫\ وﻋﺪدت ؤ ﺷﻤﺎ‬5 ‫ ك ص‬- ‫؛' د ك‬ ‫ ﻟﻪ‬١‫ ا ى ﻛﻮ ود ﺣﺎﺱ‬٠ ‫ﺧﺎص‬ «Köpegiıı havlaması ayıtı kulagma, husûsiyle havas.sı ilâhîyycden bulunan bir kamerin sâmiasma erişir mi?»

١';'.‫؛‬٦.î, yerde uluyan b ir köpegin sesi, gökteki ayin kulagma vâsıl ola1، nyacagı gibi, avâmdan ba'zılarıııın zem etmeleri de A llalı'ın has kullaundan bulunan b ir zâtin kulagma girmez.

4402

‫ ﺳﺤﺮ‬٢ ‫ﻣﻴﺨﻮرد ﺷﻊ ر ﻳﺐ ﺟﻮ‬ ‫& ﺍﺯﺍ ﳔ ﻒ ﺟﻔﺰان ﺩ ﺧ ﺮ‬

‫ﺩﺭ‬

"Meselâ bir pâdişâh, bir dere kenarında sabaha kadar İşret eder, İlâ„ende ve sazendelerin sözünü, sazını dinler. Onlarm âhengini dinlemek<،٠,٠ deredeki kurbağaların vakvakasmı duyar mi?» Ib ız re ،.‫؛‬

14«

k'levlânâ bu beyânattan sonra kıssaya dönüyor da diyor ki:


411.)

‫ وا ﻓﻐﺎﻥ ازﳘﻪ ﺭ ﺣﺎﺳﺖ زود‬٠‫ﴽ‬ ‫ ود‬٠‫ ر ﺛ ﻴ ﺨ ﺎ ﻧ ﻮ ذ ا ﻫ ﺎ ﻧ ﺎ ﻧ ﺞ‬٠‫ﻛﺎى‬ « Ejf ş e y h l e r i n v o ş a h l a r ı n

‫ا‬1‫ﺀ‬

ah

ü

ilg a n

e tm e y e

r e is i; b a n r d 'r V ،‫ ؛‬n e h â . d l r ? d iy e

‫ ﺍ‬٠‫ ﺍ ﺃ‬٠١‫ﺍ‬

b a ş la d ıla r ».

441 1

‫ ﺑ ﺘ ﺎ ز‬٠‫ وﺟﻬﻤﻠﻄﺎ‬١‫ا ﻧﺠﻬﺴﺮﺳﺖ‬ ‫ا ى ﺧﺪاوﺗﺪ ﺧ ﺪا و دا ن راز‬ «E y

s ır

s a h ib i

o la n la r ı n

b ü y ü ğ ii;

b il

ne

s ırd ır,

1,11

ne

» ııltn n lık lır ? »

4412

‫ا را ﻋﻔ ﻮ ﻣ ﻦ‬٠ ‫ا ﺗ ﺪ ا ﻧ ﺒ ﻢ‬٠ ‫ ا ﻃ ﻦ‬٠‫ز‬١‫ ﺛﻤﺬدﺀىرﻓ ﺖ‬١‫ ر‬٠‫ض‬ « B iz a fv c t»

s e n in

d e d ile r

b ü y ü k lü ğ ü n ü ve

ş u n la r ı

b ile m e d ik ,

İlâ v e

e d e re k

b ir ü zür

‫؟‬o k

p e r iş a n

süz

s ö y le d ik .

111/1

d ile d ile r :

4413

‫ذﻳﻢ‬١ ‫ﺀ ﺻﺎﻫﺎى‬،‫ اﻣﺮرا‬٠ ‫ﻻ ﺟﺮم ﻧﻨﺪﻳﻬﺎ را ﺑﺚ^ﻳﻢ‬ « B iz

k i

k o r c e s in e

d e yn e k

s a llıy o r u z ,

ondan

d o la y ı

k a n d ille r i

k ırı,

y o ru z » . K a n d il

k ırm a k ta n

m a k s a d :

Ş e y h in

i n k i s â r -1 k a l b i n e

sebeb

o lm a k t ı r .

4414

‫ﺧﻄﺎب‬٠ ‫ ﻟﺚ‬٠‫ا ﺟ ﻮ ﻣ ﺮا ن اﺋﺘ ﻮد‬٠

"

‫ﺧﻮد ﺟﻮاب‬ « B iz tliy e

s a ğ ı r la r

saçm a

sapan

g ib i

e d ile n

s ö z le r

b ir

‫رزﻛﻮﺑﺈن از ﻓﺘﺎس‬ h ıtâ b ı

iş it m e d e n

k e n d i k ıy â s ım ı z la

c e v ııl»

s ö y lü y o r ıı z » . IS I


4400

‫اﻟﻰ و ﺣﺎﻟﻰ ﺑﺜﻰ ﺣﺮ‬٠ ‫ ﺣﺐ‬١ ‫م‬

‫ ﺷ ﺴﺎ د ﻛ ﺰ و ى د ﺧﺒﺮ‬٠ ‫ﻫﺪﻳﻪ‬ « H â t‫؛‬m den

g ib i

h a b e rd â r

cö m e r

o ld u ğ u

٥

o la n

İ ‫؟‬in

٠

z â t,

h u z û ru n a

m â l

ve

h â l

h e d iy y e

s â h ib iid i.

Ş e y h in

h â l‫ ؛‬n

٠

g ö n d e r m iş t i» .

Hiç bir emel ve garaz şevkiyle olmaksızın b ir kimseye verilen bir şey’e hediyye denilir. Hadîs-İ Ş e rîf'te : «Biribirinize hediyye veriniz, sc. vitirsiniz» buyurulm uştur. A leyhissalât Efendimiz takdim edilen hediyyeleri kabûl eder ve mukabelede bulunurdu. Emel ve garaz ile, yânî, §u İşim görülsün arzUsiyle verilen şeyler hediyye olmaz. Rişvet olur ki Nebiy-yi Ekrem H azretleri verene de, alana da İa’net etmiştir. 4407

‫ ر ﻛ ﻮ ﺛ ﺔ ﺑ ﻖ‬٠ ‫ﻣﺎر ﺻﺪ د ﻳﺎ ر‬

‫م دﻳﺂرى د و ادر ورق‬.'' « G e le n d in a r

ta b a ğ m

b ir

k e n a rın d a

d ö rt

y iiz ,

a y rıc a

k â ğ ıd a

s a r ılm ış

y a rım

v a rd ı» .

4408

‫ﺧﺎدم آ ﻣ ﺪ ﺑ ﺶ ﺛ ﻴ ﺦ ﻟﻌ ﻈﻢ ﻛ ﺮ د‬

‫ﺑ ﺶ ﺛ ﻴ ﺦ ﻓﺮد‬, ‫وان ﻃﺒﻖ ﲠﺎﺩ‬ « H iz m e tç i g fin e

ş e y h iıı

g e ld i.

önüne

Ş e y h in

h u z û ru n d a

t a ’z i m d c

b u lu n d u .

0

ta b a ğ ı

ye .

ko ydu » .

4409

‫ ا ز ﻃ ﺎ و ا ﻛﺮﻥ رو‬١‫ﻣ ﻮ ﻧ ﺒ ﻘ ﺮ‬ ‫ﻛ ﺮا ﻣ ﺖ را ازو‬ «Ş eyh, h in

ISO

ta b a ğ ın

ö rtü s ü n ü

0 k c r â ı n e t iı ı i g ö r d ü le r » .

a ç ın c a

‫ﺩ آ ن‬٠'‫ﺧﻠ ﻖ ﺩﻳﺪ‬ Iıa lk ,

y â n î,

o ra d a k i

a l a c ‫؛‬a k l ı l a r .

şey.


111

‫ ىﺋﺘﺎذ ت‬٠ ٠‫ال‬،‫ك‬

‫ﺑﺎﺑﻨﺎ ن ﺣﺸﻰ‬

‫اً ا ر ا ى ﻧ ﻜ ﺎ ن‬

‫ﻵﺛﻌﺶ‬٠ ‫ﻧﻮر‬

‫!؛‬..âlâya yükselen ve n u ru gökleri yaran bir göz». Yâni; peygamberlik nUriyle münevver bir göz varken, Hızır'ın yap‫ﺍ‬t.', hareketlerin

ancak zahirini görebildi.

4417

‫ﻳﺎ ﺑﺜﺘ ﺐ * ش ﻣﻮب‬٠‫ﻛ ﺮ د‬ 1‫ﻣﻮش اﺳﺊ‬

‫از ﺣﻤﺎﻗﺖ ﺟ ﺜ ﻢ‬

٠ <Ey zamanın M ûsâ’sı olan insân-1 kâmil, senin evvelden gördüğü»

١٠. hikm et ve hakikatini bildiğin şeylere ve onlar, gören gözüne karşı bizim gibi değirmen farelerinin gözü taassub ve İ'tirâza kalkıştı».

I.ûtf u keremde bulun da bizi afvet diye alacaklılar şeyhten özür dilediler. 4 4 1 8

‫ﻓﺮﻣﻮد ان ﻫﻤﻪ ﻛﻨﺘﺎر وﻷل‬ ‫ﺣﻼل‬

‫ زا ان‬١‫ﻛﺮدمش‬

‫ﺩﺥ‬

‫ﻣﺤﻞ‬.‫ﻣﻦ‬

«Şeyh buyurdu ki söylediğiniz sözlerin hepsini ben size helâl ettim , helâl olsun». 1 1 1 9

r ' f

‫ن وﻟ ﻜ ﺰ ﺣﻖ‬١‫ ا ن‬r ‫ ﺳﻢ‬١‫ ر‬. ‫ﻻ ﺟﺮم ﺑﻤﻮد را‬

«Bunun sırrı şu idi ki borcumun ödenmesini A llah'tan istemiştim. Bu hususta bana doğru yolu gösterdi» ve : 1.‫ ؟‬3


4 4 15

،.Biz, lıızırm yaptıklarım inkâr ve onlara i’tirâz eden, sonra ayrıla. yüzü sararan Mûsâ Aleyhisselâmdan ibret almadık».

،•‫؛‬،j٠ı için

Hazret-‫ ؛‬Mûsâ K ur’ân ’da : «İndimizden kendisine ilm ö ğ rettik , diye (i.'ıif edilen ve Hadîs-i Ş e rifte Hızır olduğu bildirilen bir zât ile görüş­ meye Allah tarafından me’m ur edilmişti. Kelîm ullah H azretleri, halîfesi ( Yaşa’ bin Nûn) ile sefer ederek H ızın aradı, buldu ve m e’ıııûriyyetini arılattı. Hızır «Yâ Mûsâ, sen benim yapacağım işlere teham m ül edemez­ sin» dedi. Hazret-i Mûsâ teham m ül edeceği va’dinde bulundu. Hızır' «Öyle ise işime karışma ve sesini çıkarma» dedi. Deniz kenarında bir kayık gördüler. Sâhibleri bu üç kişiyi parasız olarak kayığa aldılar. Gi،ı٠١r ı٠o.١ T-r ١7 i r ]‫؟؛‬.yığın tahtalarından birini kopardı. M ûsâ: «Yahu ne yap­ tır،? Adamcağızlar bizi bedava kabûl ettiler, sen sû-i m ukabele olarak kayığın tahtasını kopar dm.» î ’tirâzm ı fırlattı. H ız ır: «Ben sana tehammül edemezsin demedim mi idi?» dedi. Musâ özür diledi. B ir kıyıya çık­ tılar. Orada çocuklar oynuyorlardı. Hızır onlardan birinin boğazından lııtııp öldürdü. M ûsâ: «Ma’sum bir çocuğu niçin öldürdün?» diye sordu. H ızır: «Ben sana teham m ül edemezsin demedim mi idi» dedi. Mûsâ yine özür diledi ve bir daha işine karışırsam bana arkadaşlık etm e şartım koy­ du, Bir köye uğradılar. Köylü, bunları misafir kabûl etmedi. H ızır da m ada yıkılmak üzere bulunan bir duvarı elini sürm ekle sağlamlaştırdı. Mûsâ : «Bari bunu bize yedirecekleri yem ek m ukabilinde ta ’m ir etseydin» dedi. Hızır : «Yâ Mûsâ; artık ayrılacağız. Şimdi sana yaptıklarım ın se­ bebini anlatayım. Bindiğimiz kayığın tahtasını koparm akla, onu gasb edilmekten kurtardım . Çünki ileride zâlim bir hüküm dar vardı. Sağlam gemileri zabtediyordu. Öldürdüğüm çocuk ileride kötü bir m ahlûk ola­ rak, sâlih bulunan anasım, babasını da azdıracaktı. O nları halâs etm ek İçin çocuğu öldürdüm. Düzelttiğim duvara gelince; o, iki yetim in malı İdi. A ltında da bir define vardı. Yetim ler büyüyünce o defineyi bulsun­ lar diye duvarı sağlamlaştırdım ve defineyi muhâfaza ettim» îzâhâtm da bulundu. Hazret-i Mûsâ’nm zahiren haKsıziiK gördüğü şeylere sabır edemeyip i’tinız etmesi haklı idi. Çünki sâhib-i şeriat bir peygamberdi. Ş erîatte /âhire göre hüküm verilir. Binâenaleyh H ızır’ın haksızlık gibi görünen hareketlerine dayanamadı. Onda :

ır>2


٠‫ﺍﺍ‬،‫ ﺍ‬ŞAHSİN BİR / A l i l i ) ، : ..OH A ftl.A M A K ، K ٥ R OLM AYASIN D İYE KORKiır.M AK

،STKMESl.

‫اﻧﺬال‬

‫ رل‬٠‫زاﻫﺪرا ﺑﻔﺖ ﻷرى در‬ ‫ د ﺧ ﻠ ﻞ‬1 ٠١‫ ﺭ ﻯ ﻧﺎ ﺟ ﺜ ﻢ ر‬f «Bir zahide bir dostu, amelde, yâni, ibâdet esnasında çok ağlama kî .,.،Herin bozulmasın, dedi».

4425

‫ ىدﺗﺰاﻫﺪازدوﺑﺮو ن'ﺑﺘﺤﺎل‬٠‫ﺀ‬ ‫ﻳﺬد ﻷ 'ﺑﻴﻨﺪ آ ن ﺟﺎل‬٠ ‫ﺣﻨ ﻢ ا‬ «Zâlıid ccvab verdi k i : Göz, Hakkin cemâlini ya görür, yâhud gör. mez. Hâl, bu ikiden hâlî değildir».

4426

‫ ﺧﻤ ﺖ‬٠‫ﺑﺘﺬد ﻧﻮر ﺣﻖ وا ج‬٠‫ر‬ ‫ ﺟ ﻜ ﺖ‬٠‫در وﻫﺎل ﺣﻖ دو دﺋﺪ‬ «Eğer Hakkın nûrıuıu görürse, gözün bozulmasmdan ne gam olubi. lir? Çünki Hakkın visaline m ukabil iki göz ne kadar ehemmiyetsiz kalır?»

4427

‫رو‬

f

‫ﻛﻮر ﺛ ﺮ‬

‫ور ﻧﺨﻮاﻫﺪ د د ﺣﺰرا‬

f

‫ ﺀ س ﺟﺜ ﻢ ﺛ ﻖ‬٠‫ا‬

'Eğer Hakki görmeyecek ise lıöyle şakî b‫؟‬r göze git, kör ol de». 155


4420

‫ ﺟ ﻬ ﺎ ﻧ ﺪ ﻛ ﺖ‬/ ‫ﺿﺎﺭﺍ‬٠‫ﻛ ﻐﺘﺂﻧ ﺪ‬ ‫>'ﺋﻮ ﻛ ﻮ د ﻛ ﺖ‬

‫ﺑ ﻚ ﻣﻮﻗﻮ ﻑ‬

*Dedi k i : O dOrtyüz dînâr, az bir ‫ ؛‬ey olmakla berâber ödenmesi, bir ‫؟‬ocuğun aglamasma bağlıdır.. 4 4 2 1

‫ ﻗﺮوش‬1‫ د و د ﻛﻮدك ﺣﺎو‬I" ‫ﺑﻤﺪش‬

‫ﲟﺮ ﺭﲪﺖ ﺩﺭ'ﺀﻯﺁﺩ‬

«Helvacı çocuğu ağlamayınca rahm et denizi cûş etmeyecek. Senin lıorcuıı da ödenmeyecektir. Bunun İçin yediğiniz helvayı aldırdım, satan çocuğu da ağlattım... Hazret-i Mevlânâ kıssadan hisseye intikal ederek buyuruyor k i : 4 4 22

‫ﺍﻯ رادر ﻃﻐﻞ ﻃﻐﻞ ﺟ ﺜ ﻢ ' ﺕ‬

‫ﺭﻯ دازدرﺳﺖ‬١‫ﻣﺨﻮد ﻣﻮﺫﻭﻓﺰ‬١‫ك‬ «Ey din kardeşi; kıssadaki ‫ ؟‬ocuk senin gözündür. M üridinin husûle gelmesini, onun ağlayıp sızlamasına mevkuf bil». 4423 ‫ﺩ‬

‫ﺮ‬

‫ﺗ‬

1‫ﺥ‬

‫ﻯ ﺣ ﺮﺍ ﺵ ﻯ ﺁ ﻥ‬

‫ ﺟﺪ‬٠ ‫ ر‬٠‫دﺋﺪ‬

‫ ﺭ‬/

‫ﻳ ﻰ ﻣﻜﺮ؛ﻥ ﻃﻐﻞ‬

«Eger, Allah’ın afv ü atıfeti hil’atinin erişmesini istersen İ‫؟‬in gözlerini aglat».

cesedin

Hasbelbeşeriyye herbirimiz günahkârız ve Allah'ın avf ve rahm etine muhtâcız. 0 afve nâil olabilmek ve o rahm et h il’atini giyebilmek İçin Allah'a İlticâ etmeli, ellerimizi açmalı, gözlerimizden nedâm et y a şla n dökmeli ve candan, gönülden aman Yâ Rabbi dem eliyiz:.em in olmalıyız ki Cenâb-ı Hak erham ürrâhim îndir. Aman demeye ve gözyaşı dökmeye m erham et eder. Muhlis kullarının hâlis tevbesini ve duâsını m utlaka kabul eyler. 154


I kapılıp da m iisliım an '،1.11.1.1 satılmış bir takını soyMi/liiim VI١V٠MIMI-.II١. ‫ا ااا‬:‫ أاا‬urkm em cli , bil’akis ııı.ınlekrM r ‫ا!ااا‬/ ‫ اااا'ا‬VI■ üsâyişin ta'.nîmi !‫؛‬،•in .‫اااا‬. ‫ ا‬1‫ ذ‬. ‫ ا‬Islâ m iy y ey i n eşr V . t a 'lın ‫ ااا'ا‬،‫ ا‬1 ٠1، ‫ا‬

443« ‫ﺗ ﻄ ﻮا ن‬- ١ ‫ن ر‬- ‫ل‬١ ‫ﺑ ﻚ ﺑﺴﻚ‬ ‫ ر ز ﻣﺎ ن‬y ‫ ت‬٠‫ر د ل ﺀبﺀا‬ «Lâkin kemikle etten İbâret olan cesedin cejigini, yân ‫؛‬, nefsin İtcvâ .«hevesini her vakit îsâ’nın kalbine kovm a ... Yânî; olur, olmsz temennide bulunm a . 4431

‫ﻫﻚ اﻧﺪر د ﻣﺘﺎ ن‬٠ ‫ ا‬٠‫ﻫﻤﺠﻮان ا‬ ‫راﻣﺘﺎن‬

jrT ‫ﺑﻢ‬٠‫اد ﻛﺮد‬

‫ﻧﻜﺮ‬

«O ahmak gibi ki, hikâye arasında istikamet erbain iein onn zikreyİçmiştik». Hikayenin baş tarafında geçmişti k i bir budala, Hazret-i isâ'ya yolda? olmuş, 0 1 ü diriltirken okuduğu duâyı öğretmesini istemiş, Rûhullalı Hazretleri öğretmeyince, bâri şu kem ik yığınını d irilt.d e göreyim, deinişti. Beş num ara elektrik lâmbası k ad ar aydınlığı oldugu hâlde, m ünevver geçinen ba’zı ukalâ da Luter'in hıristiyanlıkta yaptığı gibi, dinde reform yapmak istiyorlar. Vaz'ı Ilâlıî olan ba'zı ahkâmın değiştirilmesi lâzım geldigini İddiâ ediyorlar: ezânın lürkçe okunması, namaz kılarken K ur'ân'ın asli degil, tercemcsinin okutturulm ak istenilmesi, 0 reform un m ukadde. m âtı cümlesindendi. ،Bâtıl, saldırır, sonra muzmalıil olur» kelâmı m fice, bince 0 bâtıl liareket de bir m üddet sürdükten sonra def’ olup gitti, t) gidişin lıâlâ mâtemini tutanlar var. .ü şü n m ü y o rla r ki Luter; hıristiyanlığın esaslarına, hattâ teslis akidesine dokunmamış, papazların halk üzeİ-İndeki tesallutuna, para mukabilinde cennetten erâzi satm alarına ve söl1'oye i'til'âz etmişti. Elhamdülillah dini esaslarımızda değiştirilmesine 1 Üzûm görülecek bir şey yoktur, 'rebdil tarafd ân olanlar, birer Luter olmak isteyenlerdir. Onların teklifleri de hikâyede bahsi geçeıı budalanın Haz. ret-، îsâdan talebler. gibidir. tr ٠7


14 2 8

‫راﺳﺖ‬

‫ذﻛﺎن ﺀﰉ‬٩‫ﺍ ﺯ د‬

‫ﻧﻢ ﻣﺨﻮر‬

‫ ﺕ ﺩ ﻭ ﺟ ﺌ ﲑ ﺭ ﺍ ﺕ‬٠‫ ﺍ ﳏﺬﻯ‬- ‫ و‬/ ‫ﺟ ﺐ‬ « G ö z le r b o z u lu r v e g ö r m e z o l u r d i y e k o r k m a k i î s â s c n in le d ir . S o l. y â u î, a k s i v e i s y a n t a r a f ın a g i t m e k i s a n a d o ğ r u g ö r ü r ik i g ö z v e r s in » .

4429 ‫ﻋ ﺒ ﻰ روح ﺗﻮ ا ﺗﻮ ﺣ ﺎ ﺑ ﺮ ت‬ ‫ﺍ ﴏﺳﺖ‬/‫ﺧﻮ ﺵ‬/٠‫ﻛ ﺮﺗﺎ ﺯ ﻭ ﻯ ﺣ ﻮﺍ‬ « S e n in I s â - y ı r û h u ll a h ıı ı, y â n i , b i z z a t A l l a h ’ın s e n i n l e h a z ır d ır . O n ­ d a n y a r d ım i s e k i o ( ، / ٠ r ٠١‫؛‬l١ ٠‫ ؛‬. ' ) y â n ı : « Y a r d ım c ıla r ın c ı ı h a y ır lı s ıd ır » . K u r ’â n ’d a :

Y â n ı : « N e r e d e o lu r s a n ız o lu n u z , A l l a h s i z i n l e b e r a b e r d ir 3. » b u y u r u l n ıu ş t u r , e v e t . N e r e y e g it s e k , n e r e d e b u lu n s a k O b i z i m l e b e r a b e r d ir , h a t t â b iz e b iz d e n d a h a y a k ın d ır . B u n u b ö y l e c e d ü ş ü n m e l i, o b e r a b e r lik n a s ı l ­ d ır ? i l m e n m i b e r a b e r d ir , y o k s a b a ş k a t ü r lü m ü d ü r ? d i y e v e s v e s e y e d ü ş ­ m e m e li d ir . A l l a h ’ın h e r v a k i t v e h e r y e r d e k e n d i s i y l e b e r a b e r o ld u ğ u n a i ’t ik a d e t le n b ir m ü s l iim a n , o n d a n k o r k a r , y â h u d u t a n ır d a b ir k ö t ü l ü k y a p m a y a k a lk ış m a z . M ü s l ü m a n l ı ğ ı n h iç b ir f a y d a s ı o lm a s a , m e n s u b l a n n d a ş u i ’t i k a d ın b u lu n m a s ı, b ir m e m l e k e t t e a s a y i ş i n t e ’m in i i ç m k â f id ir . Ç ü n k i A l ­ la h ’ın k e n d is i i l e b e r a b e r liğ i n i; y a p t ı ğ ı n ı , y a p a c a ğ ın ı g ö r ü r v e b ilir o l d u ­ ğ u n u d ü ş ü n e n b ir in s a n s u ç i ş l e m e k t e n ç e k in ir . F a k a t ; d in s i z , im a n s ı z v e a h lâ k s ı z b ir h e r i f , A l la h 'ın b e r a b e r l i ğ i n e d e ğ il, v a r l ı ğ ı n a b ile i n a n m a d ı ğ ı iç in g a f i l b ir k i m s e n i n s a a t in i a ş ır m a k t a n , i ç i n d e k i l e r i n u y u m a k t a o l d u ­ ğ u b ir e v i s o y m a k t a n , k ır d a r a s t g e l d i ğ l b ir k im s e n i n m a l ı n ı a lm a k i ç in c a n ın ı a lm a k t a n ç e k i n m e z . B o l ş e v i k l e r v e m a s o n l a r g ib i k e n d in in k a p ı l ­ m ış o ld u ğ u

b â t ıl b ir m e z h e b e g ir m e k iç i n , b a ş k a la r ın ı d a i ğ f a l e t m e y e

v e m e m l e k e t t e a y r ı l ı k , g a y r ı l ı k ç ı k a r m a y a k a lk ı ş m a z .

(30) ‫ <ا آ‬1

s

٥r ٠i

H a d id :

O n u n iç in

ş u n a 30


« l s ‫\؛‬

-

D I I A s I V M : K K .M İK L E K İN ih k

D İK İL M E S İ

A y i ’.s I n I n T E .V 1Â M I»

4436 ‫راﺳﺘﺨﻮان‬.‫ﺧﻮا'دﺀﻳﺒﻰ'اﻣﺤﻖ‬ ‫ن‬١ ‫ازراى اﻓﺴﺎﻧﺠﻮ‬ «.Is â A l c y h i s s e l â m , 0 g e n ‫ ؛‬v e b u d a la a r k a d a ş ın ın t a l e b i y l e k e m ik l e r in

‫ﺍﺍ‬١٠،،‫ﺍﺍ‬،‫؛‬

A l l a h ’ın i s m i n i o k u d u «.

4437 ‫ن ﺧﺎﻡ ﺻﺪ‬١«j ‫ زدان از‬f ‫ ﻛﺮد‬٠‫ د‬٠ '‫ﺕ ان اﻣﺘﺨﻮارا ز‬ «H ü k m -i İ lâ h î,

٠ ham

‫ﻣﻮﺭ‬

a d a m m t a l e b i ü z e r in e 0 k e m i k l e r i d i r i t t i «.

4438 . ‫ازﻣﻴﺎن ر ﺟ ﺖ ﻟ ﻰ ﺑ ﺮ ب‬ ٠‫ ﻗ ﺜ ﺜ ﺌ ﺮ ا ﺗ ﺎ‬٠‫ زﻧﻜ ﺮد‬٠‫ﺀ‬ « ،K e m ik le r in o r t a s ın d a n s i y a h b ir a r s la n s ıç r a d ı. B i r p e n ç e v u r u p

٠

î . l a m m s û r e t i n i m a h v e t t i , y â n î, ö ld ü r d ü « .

4439 ‫ﻏﺰﺷﺮﺑﻤﺘﺰود‬٠‫ش رﻛﺬدو‬١ ‫ﻛﻠﻪ‬

‫ﻧﺰ ﺟﻮزى ﻛﺎدرو ﻣﻐﺰى ﺑ ﻮد‬« Ç a b u c a k k e l l e s i n i k o p a r d ı v e b e y n i n i a k ıt t ı. C e v i z İÇİ k a d a r b ir b e y .

11‫ ؛‬v a r d ı k i 0 k a f a d a b e y in y o k d e m e k t i» .

15.


4432

‫ ﺯ ﻋﻴﻴ ﺖ‬١‫ 'ﻥ ﺟﻮ‬/ ‫ﺯﺩ‬ ‫ ازﻣﻮﻣﺒ ﺖ‬. ‫ﻛﺎم ﻓﺮﻋﻮﻝ ﻣﺨﻮا‬

*Sen îsâ'dan cesed dirilirini isteme, Mûsâ’dan da Fir’avu’a nygun murâdJarjnın husûlünü taleb etme».

4433

‫ﻋﺎﺵ‬٠ ‫ ﺍ ﺩ ﻳ ﻨ ﺎ‬، ۶ ‫ﺍﺭﺩﻝﺀﺫﻭﺩ‬ ‫ ﺍﺵ‬٠‫ﺩ ﺭ ﺭ ﺩﺭﰷ‬٠‫ﺃ‬٠ r ‫ﱺ‬ ‫ﻋﻴ‬ «Geçinme düşüncesini kalbinde bulundurma. Sen Allab kapışında bulun, mukadder olan rızkın eksilmez». Sen, 0 rızkı nasıl istersen rızkın da sana öylece, hattâ fazla tâlibdir.

4434

١‫ ﻧ ﺪﻧ ﺨ ﺮ ﻛﺎ ﺀ ﺁﻣﺪ ﺭﻭﺣﺮ‬٠‫ا‬ ‫ﻭﺣﺮﺍ‬٠ ‫ﺍ‬

‫ﺍ ﺷﺎﺩ ﻛﱺ‬

«Bu beden, rûha oba, yâhud Nûh’a nispetle gemi gibidir».

4435

‫»ﺍﺷﺪ ﺍ ﺏ ﺧﺮﰽ‬. ‫ﺭﻙ ﺟﻮﻥ‬ ‫ <ﺟﻮﺯﺍﺷﺪﻋﺮﺯ ﺩ‬/ )

d

-

«Türk mevcud olunca bir oba bulur. Husûsiyle o, aziz ve Allah ka. pisi mcnsublarmdan olursa, açıkta V. aç kalmaz». 158


Şu anlaşma lıâli bizim ‫ااﻟﺮ‬،‫ ا‬1‫ ا أ‬- Içhu.h 1‫ ااا‬- -٠le havas-sı İbâd olan en -،،biyjj ve evüyâyı ve onların mu'ri/ı■ V.' k.'nıınot sâhibi olduklarım düş telim . Hem pâdişâh) hem peygnmlıe ، ‫ﺍﺍ‬1» ‫« ﺍﺍ‬،'deymSn Aleyhisselâm ordu :‫؛‬uyle giderken birdenbire gülümseın ،!‫ ؛‬ve gülm üştü . ‫ ؟‬Unki bir karıncanın y،ııanla ordusu sizi çiğnemesin- de-".»Ey karıncalar: yuvanıza giriniz. Sül ٠ digini İşitmiş ve anlamıştı. Bu hâdise Kur'ân’da :

‫ﺿ ﺪه‬

‫ ﺀ ﺛ ﻮ‬٠‫ ث \ ﻟ ﺊ ؛ ة ؤ ﻵ ا ؛ ذ ﻳ ﺠ ﺆ‬:\‫ د ﻣ ﺦ‬١‫ ي ا ﻗ ﺆ‬. ‫؟‬

Ayetiyle haber verilmiştir. Kezâ arabcada (hüdhüd) türkceâü J‫؛‬avuş kuşu denilen hayvanla konuşmuş. Yemen hükümdarı (B e l^ le onunla mektub göndermiş. Yemen ahvâlin, ve Selkisin idaresine dâir ondan ma’lûmâi almıştı ki bu da Kur’ân'da beyân edilmiştir.

Eger enbiyâda ırıu’cize, e v liy d d a keramet d e n ile n fe v k a lâ d e bir kuvvet bulunduğuna lnaniyor.sk Suleymân’m hüdbüd'Ie, Isâ.mn arslanla k o. nuştuğunu tabii görmeli v e îmân etmeliyiz. Şunu da unutmamalıyız kl fevkalâdelikle* tek errü r edince tabi‫ ؟‬hâline gelir. 4443

‫ن ﺛ ﺮ ﻧ ﺎ ن‬٦.‫اى ﺑ ﺎ ﻛ ﻰ ر ج‬

‫ﺍﺑﺎﻥ‬- ‫ ﺍﺧﻮﻭﺩﺀﺭﻳﻪ ﺍﺯ‬٠‫ﺻﻴﺪﺧﻮﻝ‬ «Ne kadar kimse vardır ki o kükremiş aralan gibi avını yemeden dün­ yâdan gitmiştir». 4444

٠‫ ذش ﻛﺎ ر ﺀ و ﺀ ر ﻫ ﺸ ﺮ ﺟ ﺰ ﻛ ﻮ‬٠٣‫ل‬ ‫ ﺗ ﺤ ﻴ ﻞ وﺑﻮﺀ‬٠‫وﺟﻪ ل و ﻛ ﺮ د‬

«tiyle kimsenin kısmeti saman kadar, hırsı ise dağ misâlidir. Allalı'ın hıızûruııa çıkacak yüzü olmadığı hâlde halk arasında vücûh, yânî, şeref kazanmıştır». Cenâb-1 Mevlânâ, M esnevinin baş taraflarında : «Deniz‫ ؛‬bir kâseye döksen ne kadar alır? Ancak b ‫؛‬r günlük kısmeti» buyurmuştur. Bir inst m>> yiyeceği iki dilim ekmekle bir bardak sudan İbâret oldugu hâlde.

m، ،‫؟‬ci } ' : 1‫ﺍ‬

N e m i:

r <f٠ !« »


4 4 10

‫ و ر ا ﻣﺪ ز ى د ى ا ﺷ ﺶ‬/ ‫ﺣﺮد ﻟﺒﻮدى ' ض اﻻ ر ش‬

«Eğer onda beyin olsaydı kafasının kırılması, yânî, helak olması, an. eak bedenine âid bir noksan olurdu«. 4441

‫ﻛ ﻔ ت ﻋدى ■?ون ﺛ ﺂ ش ﻷوﻓﺗﻰ‬ ‫"و زو ا ﺷﺮﻓﺗﻰ‬ ٠ ‫ن ووك‬١‫كءت ذ‬

«îsâ Aleyhisselâm arslana: Niçin bu adamı alelacele öldürdün? diye sordu. Arslan ‫ ؛‬Ona senin canin sıkılmış oltlugu İçin, cevâbını verdi». 4442

‫ﱮ و ن ﳔﻮﺩﻯ ﺧ ﻮﺯﺭﺩ‬ ‫ﻛﻔ ﺖﻋ‬

)}

‫ﻝ‬

‫وزق‬٢‫ﻛﻔ ﺖ در ﺀﺳﺖ ذﺑود‬

:

«Yine îsâ ‫ ؛‬Adamın kanını ııiçin içmedin? sualinde bulundu. Ars١‫ ؟‬n ila: Taksîm-İ eze.î'de o, bana rizk olmamıştı, dedi». Her mahlûkun rızkı; hayâtı müddetine göre takdir olunmuştur. Ece1، gelmeyince nasibi kesilmez, eceli geldikten sonra, dünyâda rizk verilmez. O arslan da evvelce ölmüş ve nasibi kesilenlerden olmuştu. Onun İçin 0 adamı öldürdü, lâkin kanını İçmedi ve etini yemedi. Çünki rızkı degildi. Hazret-i îsâ’nın arslanla konuşmasını g a y ri tabii görenler; hayvanla nasıl konuşulur? diyecekler bulunabilir. Bunlar, konuşmaktan maksad: anlaşmak olduğunu bilmeli, evlerindeki kedinin hâline dikkat etmelidir. Kedi acıktığını sâhibine sürünmek ve önünde, ardında dolagrriak sûretiyle pek a’lâ anlatabilir. Dışarı çıkmak istediğini de kapının, yâhud pencerenin önüne gidip tırmalamakla tefhim eder, sahibinin okşadığını, yâlıut darılıp tekdir ettiğini derhâl anlar. Pisi pisi denilince gelir, pist deniince gider. Demek ki söylemeyen kedide sâllibini anlamak ve ona merâ1111111 anlatmak lıâli var. 11:11


........ir m

e k

is t e r k e n

r a k ı y ı ı

( o ı j v l l

r ı l . v

n

i ,

b 'ı k iıı

g a

f l e t

v e

c c h â le t in d o »

işin mazarratım farkcılcmlyuıdu, ııuiNhb.i. ile m ü ke yyilû tın ayrı ı ıe y le r olduğunu b ilm iyordu

١٠ . | ١t j.i ٠،

،ı\ı

iler sarhoş eden şey ‫؛‬jübilem/ lıuıumdıı l.'ı.kat tütün sarhoş etmez l,ı hanımlığına hükmedilebilsm. Kain, .;،.y, lütün. enliye. n،ıigıİL٠ gibi .eyler mükeyyifât cümlesindendir. Dördüncü Murad, tütün içenlerden yuzlerccsini öldürmüş, nihayet .',‫؛‬. .vhulislâm Behâyî Efendi onun mubah olduğuna fetva vermekle İ mi haksız i’damlann önünü almıştı. Ondan evvel Şeyhülislâm Yalıya KIctıdi de : Atü )(i \١ ile d u l , i ‫ ؟‬v،.ab ٦١a sa k m tü lü m ü z

diyerek edebi bir fetvâ vermişti. Bahsimizden epeyce uzaklaştık. Sadede dönelim. Ccnâb-1 Pir, bu beyt ile aleyhissalât efendimizin: «Ey Rabbim, ٤‫اا‬s ilil oyalayan faydasız şeylerden bizi, halâs et ve her şey’in hakikatini, yı'ıtıi, ne olduğunu bize göster» duâsına işâret ediyor. Zîrâ her şey’in ilil, kikatini görebilmek Allah'ın bir tevfitadır. Eger herkes her şey'in Jîî.ki killini görebilseydi bir takım miifsidlerin yaptıkları propagandalara btı'zı ,‫»؛؛‬fil kimselerin kapılmaması lâzım gelirdi. Mesela mürailik, Kur’ân'ın beyanına göre bir .‫؟‬İrk-i hafidir f i y i .' İk‫؟‬n ba’z-ı kimseler Kendilerini halka sofu tanıtmak İ‫؟‬in âbid, zâlıid ‫؛؛‬٠، riinmeye çalışırlar, evlerinde namaz kıldıkları sırada sünneti degil, farza ikameti bile terket.tikleri hâlde câmi'de öğle namazının son sünnetini dört rek’at kılarlar, ikindinin gayri müekked sünnetini bırakmazla... imam rukû'dan dogrulub secdeye vardığı hâlde onlar hâlâ rükü'da tec. vid ile ( ‫ ) ﻣﺤﺎن رداﻻﻳﻢ‬demekle meşgul olurlar. İşte böyle yapanların hareketleri, mürâîliğin şirk-i hafi olduğunu bilmediklerindendir. Ba'zı «II٠' mtislümanlar da onlarm riyâsını hakikat ve kendilerini bihakkın ehil ibâdet zannederek aldanırlar.

4446

‫ ﺩ ﺕ‬٠‫ﻭﺩ‬٠ ‫ ﻩ ﺑﻮﺩﺀ ﯪ ﻭﺍﻥ‬٠‫ﺫ‬٠

‫ﻧ ﺠﺂ ﻧﺎا ﺗﺎآ' را ة ﺿ ﺖ‬٦ «Rize yem görünüyor, hâlbuki 0, olta bulunuyor. Allah’ım; ıııevcö' dâlı bize oldukları gibi gilster».

٠')٠:


dünyânın mnlını V(' n،'nıc،،ni toplamak isler. Bunun için ٠١٠. didinir, ‫ ؟‬abalar, bin türlü hud'a ile hemcinsini ızrâr etmekie, ihtikâr VI' irtikâb eyle, mekle servet yapmaya, küşk:er, apartm anlar kurmaya ‫ ؟‬alıdır. Bir de bakarşınız ki bir hastalığa yakalanır, sıkı bir perhize tâbi' tutulur. Ne yiye, bilir, ne i‫؟‬ebilir. Helâl, haram demeyerek topladıkları başkalarına kalır, kendisi ise solugu cehennemde ahr. İşte bu gibiler, kısmeti saman kadar haı'if, fekat hırsı dag gibi olanlardır ki kıssadaki arslan gibi avını yiyemeden ölür, giderler. Hazret-i R'Ievlânâ bunları anlattıktan sonra Cenâb.1 Hakka duâ ediyor, bİ2e de 0 yolda duâ etmemizi ö ğ retiy o r: 4445

٠

‫ رﻣﺎذر ﺟﻬﺎن‬. ‫ ﺑ ﺎ ﻛ ﺮ د‬٠ ‫اى‬ ‫ارا وا رﻫﺎن‬٠

‫ﺳﺨﺮة‬

«Ey bize dünyâdaki zor İşleri kolaylaştırm ış olan Allah; işsizlikten ve faydasız işlerden bizi kurtar«. Ceııâb-1 Hak, sevgili peygamberi hürm etine onun ümm etine kolaylık gOstermi?, eski şeriatlerdeki ba’zı hüküm leri şerîat.i Muhammediyyede kolaylaştırm ıştır. Meselâ yahudiler, ma'bedlcrden başka bir yerde İbâdet edemezler. Hâlbuki müslüma.ülar, bunun İ‫ ؟‬in m utlaka câmie gitmek mecbUriyyetinde değillerdir, «Arzııı her tarafı benim ve üm m etim İçin sccdegâh ve temiz kılınmıştır» Hadîs-İ Şerİf'i mücebinee dünyânın h er tarafındaki temiz topraklar bizim İçin mesciddir. Nerede bulunsak ,oranm zeminine kapanır ve ma'bûd-i yegânemize İbâdet edebiliriz, elhamdülillah silinme elhamdülillah. Kezâ bir hıristiyam n afv ü m ağfirete nâil olabilmesi İ‫؟‬in papaslarm mâbeyncilik etmesi ve 0 hıristiyam n günahını çıltarıp birka‫ ؟‬parasım alması şsi'ttır. M üslümanlıkta ise Allah'la tulun arasına kimse giremez. Sıdk u ihlâs ile tevbe eden bir l i n i n i n tevbesi büâvâsıta kabUl ve günahları afvolunur. Aleyhissalatü Vessclâm efendimiz, ümm etin âlimlerine : «Halkı cennetlo müjdeleyin, cehennemle ürkütm eyin. Dir. işlerini kolaylaştırın, ‫؛؛‬üçleştirmeyin» buyurm uştur. Vaktiyle F âtih'te ham sofulardan bir vâız vardı) Nasılsa tütün ‫؟؛‬menin liaram olduğuna kanmıştı. Halkı tütünden vazgeçirmek i‫؛؟‬n : «On kadeh rakı İçmek bir Cigara içmekten hafiftir» dediğini ben kulağımla ‫؟؛‬itmiştim. Gafil sofu, kaş yapayım derken göz çıkarıyor, Cigaradan vaz1G 2


‫ا‬.‫اااا‬

‫ ت ان ﺑ ﻮ ى ►ﻧﺮ‬٠ ‫د ا د ا‬

r ‫وى‬٣ ‫• در‬V ٠‫ا‬:‫اغ‬٠‫ ﺀ‬e s e k

o

d e re ‫؛‬،‫؛‬،،

٠

k ıy ،ıiL ، ‫ ؛‬n i

‫م‬

‫اى‬٠. ‫او‬

‫؛‬

b ilm iş

o ls a y d ı , « t a y a

a y a ğ ın ı

s o k ıııık

'!٠,"‫؛‬،!٠ k a ş ın . daldırırdı ». 4451 ‫ ﻳ ﻐ ﻤﺮ ﻯ‬٠ ‫ﺍﻭ ﺏ ﺩ ﺍ ﳒﻨﺎﻥ‬ ‫ﻣﺮ ﺍ ﻝ ﺯ ﺩ ﰷ ﺫ ﺭ ﻭﺭ ﻯ‬

٠ ( ٠■, Isa gibi bir peygamberi ve hayat veren bir suyun sâhibi 0‫ﺍ„ﺍ‬١ ‫ﺍ‬،‫ﺍﺁ‬٠ 1‫ﺍﺍﺍﺍﺃﺍﺍﺍ‬

Hazretlerini bulmuşken». 4452

‫ ﺻﻜن‬١‫ﺟﻮﺯﺗﺮﺩﻣﺶ اوﻛﺰ‬ ‫ﺍﻻ ﺯ ﺩ ﺀ ﰻ‬٠ ‫ﺍﻯ ﺍ ﻣ ﺮ ﺍ ﺏ‬

"Ey âb.ı hayâtın emiri ve sâhibi (kün) eniriyle bizi İhyâ eyle diye ııasıl (ilmedi?» ٠ Yâni: îsâ’nm huzûrunda ölü gibi İrâde göstermeyerek, ölü hâline gelip de kemiklerin yerine beni İhyâ et diye yalvarmadı. Hazret-i Mevlânâ kıssadan hisse nakline §uru ٠ ederek diyor k i : 4453 .‫ﺽ ﺯ ﺍ ﺯﺗﺪﺀ ﳐﻮﺍ‬

‫ﺫ‬

‫ﺍﻥ‬٠

٠‫رﺀﻻ‬٠‫ز د‬١‫ا ﻋﺪز ؟'ن ﺗ ﺖ‬ «Ey insan; aklını başına al da nefs kopekinin dirilmesini isteme kİ ٠> çoktan beri senin düşmanındır».

ııc fs,

Hadîs-i Ş e rifte : «Senin eu azılı düşman, iki y: un arasındaki ııef sindir, buyurulm uştur. Böyle bir düşmanm dirilmesini değil, ölmesini

in:.


Ma'löm yn b ‫؛‬١lıkeılar, olta ignesmm ucuna yom ،Iiknilnr, denize sn. lıverirler. Onu gören balıklar da yem geldi diye ‫ﺃﺍﺍ'ﻝ‬،‫ ﺍﺍﺍ‬oltaya takılırlar ve insanlara yemek olurlar. Hazrct-i .Mevlana: *yâ Rabbi; b er şey'i bize oldugu gibi göster ki oltayı yem diye yutmayalım» duâsını ediyor, bu duâ ile d e : «Allah’ını, bize hakki İıak olarak göster ve ona tâbi’ .İm amızı ııasîb eyle. Bâtılı da bâtıl olarak göster ve oııdan ictlııâb etmemizi müyesser kli“ Hüdîs'ine işâret ediliyor. Yine kıssaya avdetle diyor k i : «47 ı ‫ ﺗ ﺤﺎ‬٠‫ﻛ ﻔ ﺖ آ ن د ر اىس‬

‫ أ س از را ى ا ﺀﺗﺎ ر‬١‫ر د خ‬ «Arslan dedi k l : Ey Mesîhâ, yânî, ey Hazret.‫ ؛‬îsâ; bu av, yemek İçin değil, ibret göstermek ‫؛؛؛‬ildi». 4448

‫دى آدر ﺟﻬﺎف‬٠ ‫ا ا روأى‬ ‫ ذ ﻛﺎ ن‬/

I

f

، / ‫ﺧﻮد ﺑ ﻪ ﻛﺎ ر ش‬

«Eğer benim dünyâda rızkım olsaydı ölülerle ne İşim vardı?* Biraz evvel de söylenildiği vechile dünyâdan rızkı kesilmemiş olan ölmez, ölenin de artık dünyâda nasibi kalmaz. 4 4 4 9

‫ﺍﻥ ﺭ ﺍ ﻯ ﺍ ﻧﲀ ا؛ال ﺍ ب ﺻﺎﻑ‬

‫ﻛ ﺰا ف‬

‫ﻫﻤﺞ و ر دروو ﻳﻨﺪ از‬

«Bu adamın parçalanması, saf ve berrak bir su bulup da ona İşeyen eşeğin eczâsıdır*. Hayvanlar ba’zan dere kenânna gider ve suyun İçine girerler. Bir taraftan içerler, bil- taraftan da suyu kirletirler. îşte arslanm parçaladıgı kimse bu kabil mahlUkattan idi. H azret-i îsâ gibi Rûhullah olan bir zfite yoldaş olmuşken ondan ma’nevi istifâdeler edeceği yerde bir takım ınUnâsebetsiz taleblerle onun canını sıkmıştı.

1‫ا؛ا‬


ıtuılıeııb oluyor. (îüzi'ıtı bu. *ûılf.ldiî, ‫؛ ﺍ‬ir ric kalb ‫؛؛‬özü vcırchr ki ona i I٠:‫؛‬١i--i basiret) dL.rlf-r. İlık lir;s ١:.‫ﺍ‬، ‫؛ ﺍ!ﺍ‬İlıcak 0 ayırdcder, hakayıfa ve

ııı;ı'،١ .oviyyâtl ancak o gurur. 4457

٠‫اه ﻛ ﺎ‬،.‫ا رام‬٠‫ ﻳﺪ‬٠‫ﻣﻮ ﻻﺋﺎ‬ .

«Z a n la r m

b a 'z a n

‫؟وراﻣﺪزرا‬

‫ا‬،‫ ﻏ ﻒ‬٠‫ا ﻧ ﺞ‬

s e h v e ttiğ i

o J u r.

S e n de ki

ııa s ıl

b ‫؛‬r

z a n d ır

k i

y e k i

«?görmüyor Z a i l : Iim ile şek arasında tereddUddiir. Yân ‫؛‬: insanin k at'î tılarak bilisine ilim, kuvvetlice tahmin edişine zan derler. Zanda ekseriyâ İsâbet -vâlîi' olur. Meselâ Ahnied Elendi isminde bir zâtin ekseriyâ evinde otu rup dışarıya çıkmadığını bilen birine ‫ ؛‬: diğer birinin -Ahmed Efendiyi ziyârete gitsek acabâ lıulabilir miyiz? diye sor — :masma o n u n Bulursunuz sanırım. Cevâbını vermesi zanni bir cevabdır, ilme . yakm bir kestiriştir. F ekat dışarıya çıkmamışsa bulursunuz demesi bir ‫؛‬.ektir Hazret-i Mevlâııâ diyor ki zanlarda ekseriyâ İsâbet bulunduğu lıâlde seninki nasıl bir zandır ki gidecegi yolu göremiyor ?

4458

oy ‫ن‬١‫د ر‬

‫ر ى‬ ‫ ى‬٠‫ ك‬٠ «E y yen

göz;

k a y a y ı sen

g ö rü p

de

b a ş k a la r ın a ,

y a ‫ ؟‬d ö k e c e ğ in e

o tu r

( la

in s a n

N e d a m e tle

A m el

;

٠ ‫ﻣﺪ ل ﻧ ﺌ ﺒ ﻦ‬

zanneden

m e s e lâ

k e n t lin

G ü n a h ta n

‫ﺧﻮد‬

‫دﺗﺪﻻ ر‬

ö lm iiş

i ‫ ؟‬în

gö zd en

ve

e ş j'â n ı n

a k r ib â n a

h a k ik a tin i

a ğ la y o r s u n .

g ö re m e ,

O n la r

İç in

a ğ la « .

.;:،،m afc‫؛‬ m ü e s s ir ;

y a ş la r

tö v b e d e , o lu r

d e fte rin d e o l a n k a r a n l ı k , dO kiden y a ş l a s i l i n i r .

G ö z le r d e n

Hazret-i Mevlânâ da gilnnhlar İçin gözyaşı dökmeyi ve defter-‫؛‬ a'mâldeki soyyiât karanlıklnrıııı Î.IİI.I temizlemeyi tavsiye İçin buyuruyor ki : JG7


temenni etmelidir. Çünki onun dirilmesi, azgınlığının artması, Ölmesi, yânı, Allah'a m uti’ bir hâle gelmesi ise düşmanlığının dostluğa tehavvü! etmesi demektir.

4454 . ‫ﻛﺎ ا ن‬

١‫ﱏﺭ‬

‫اﺗﻔ ﻮا‬

r

; ٠ ‫ﺧﺎﻙ‬

‫ ﻟﻮد از ﻫ ﺒ ﺪ ﺟﺎن‬٠‫اﻳﻊ ا ﻧ ﻜ ﺚ‬٠ «O kemiğin toprak başına olsun, yânî, Allah m üstchakkını versin ki bu köpeğin ruh avlamasına mâni’ oluyor». Buradaki kem ikten maksad: İnsanın cesedi, köpekten murâd: nefs-i emmâredir. Ruh avlamak ise rûhânî ve m a’nevî zevk elde etm ektir. Cesed, nefsin arzularına m utâvaat gösterdikçe nefs, önüne kem ik atılmış köpek gibi hırlar ve kuvvetlenir. Binâenaleyh rûhânî zevkleri avlamaz olur.

4455 ‫ ﺛ ﻖ‬٠‫ﻛﺜﺔ ﻧﺔ ر ا ﺳ ﺨ ﻮا ن ﺣﻮن ط‬ ‫ﺋ ﻖ‬١ ‫; ﺧﻮنﺀ‬

‫ﺑ ﻮﺑ ﻪ وار اﻧﺠﻪ‬

«Köpek değilsin, kemiğe neden âşıksın? Sülük gibi niçin kan içmeye düşkünsün?» Cesed denilen şey : Kemikten, etten ve kandan ibarettir. Ona m er­ but olmak, namaz kılarsam bacaklarım ağrır, oruç tutarsam vücûdum zayıflar diye onun üstüne titrem ek, adetâ kem ik yalayan köpek ve kan içen sülük gibi olmaktır.

4456 ■j

p ± ‫ﺑﻨﺎ‬

‫ا زﺑ ﻪ ﺣ ﺜ ﺖ آ ﻛ ﺎ‬

‫ﺭ ﺭ ﺍﻳﺶ ﻧﺪ ﺕ‬

‫ﺍ ﺟﺰ‬٢‫ﺯﺍﻣﺘﺤﺎﺭ‬

“Önünü göremeyen ve im tihanlarda inalicub olmaktan kurtulam ayan göz, nasıl gözdür?» Meselâ a’zâ-yı cisminden bulunan göz, gözlük takmayınca yakını da, uzağı da görmüyor. Ba’zaıı uzakça bir yerdeki kayayı insan zannederek lGG


, ‫ﺍ‬,‫ﺍﺍﺍ‬.‫ ' ﺍﺍ‬.:1‫ﺃﻷ‬- d i i k i i l d u g .‫ﺍ ﺍﺍ ﺍ ﺍ ؛‬. “ ١٠. ، 1, ‫ﺍ‬، ٠‫ﺍﺍ‬،‫ ;ﺍﺍﺍ‬s e n i n ‫؛'ﺍﺁ‬،‫ ﺍ‬1‫ﺍﺍﺍﺍ‬،‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ ﺍﺍﺃﺍﺍ؛ﺁﺍﺍ‬‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬/ . (‫!<؛‬/. a ğ l a r , 1،‫ﺍﻝ‬٠1‫ ﺍ‬1‫ﺍﺍﺍ‬,‫ﺍ‬،‫ ﺍﺍ‬٠‫ ﺍ)ﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ‬,‫ ﺍ‬.'.' k a t <"،٠‫ ﺓﺍﺍ‬،‫ﺍ‬-‫ ﺍ ﺍ‬1،٠‫ ﺍ ﺍ‬، ‫ ﺍ‬gazaba ‫"ﺍﻱﺀ‬،1٠ ٠‫ﺍ‬. ٠٠٠،‫ ﺁ‬tü r ş e y söylemeyi, . .١‫ اا‬،٠‫اا‬. ‫ا‬,٠،.١' ‫ا‬٠- i r musibet ١.‫ﺍﺍﺍﺍ ﺓ ﻃﺎﺍ‬، b a ğ ı ı ı p ،،1 < ‫ ﺍﺍ‬٠‫ ﺍﺍ‬in a k t a n ‫ﺍ‬,« ٠‫ ﺁﺍ‬٠e n â b - j İ b r a h i m ' i n v .'iİK İ.'-.i ( Mi'ı > n e h y e t l i » . ı i y u ı m ı I i v r . v e t e y z e s i ( S i l i l i ) İ :١ h a s ıııı, y a l ' , J .r y â d li f i g a n e t m e le r i n i m e S.I١

.eylemiştir !

Zâ.ı-I akdes-i Nebevi sıyjhı men' buyurduğu hâlde ba'zı /\r،ıb ineni killerinde, ezcümle Mısır'da nâlıoş ve men'-i Nebeviye ınuliî'ılif ‫ اا‬٠‫ا‬ '،٠-٠ ، vardır. Tabutun önünde yakasım yırtan, saçını, başını yolan bil la‫؛‬.'‫>؛‬، kadınlar bağıra çağıra giderler. Bunlara arabçada (nevvâba) ..KVIU le (nevlıager) denilir. Bu ncvvâhalar iicret mukabilinde mâlenı il ‫);!؛‬.erinden cenazenin hâl ve vaktine göre azalıp çoğalırlar liazret-i Mevlânâ'nın bahseylcdigi nevha edenler, ücretli aglayıcılıı ‫•؛‘؛‬..ildir. Bu âdet bizde de vardı. Evden tabut çıkarken kadınların 1،‫ارا‬٠ >ışnıası, cam, çerçeve kırması, mahalle kadınlarının cenâze evinde ٠<)‫)؛‬,:m،،) riyâkâraııe ağlaşması, İıele Anadoluda (ağıtçı) denilen kadıııııı olu nkkında (ağıt yakması) yânî, mersiye söyleyip dinleyenleri ağlatması• lakiidden başka bir şey değildir. Eski Tiirklerden kalmış bir âdetin (le vâmıdır: Timurleng'in bir oğlunun Anadolu'da ölmesi üzerine unıfuıı! bir ınâlem yapıJnıış, bağırıp çağırmak sûretiyle kıyametler koparılmıştı. 1'â tıh'in büyük oğlu Çehzâde Mustafa'nın vefâtı dolayısiyle îstaııbııl'dakl erkân-ı devlet karalar giyinmiş, çiftliğinde menfi bulunan Malımud 1٠،‫ﺍ‬.,.‫ﺍ‬ beyaz elbise ile oturduğu İçin i'dâm edilmişti, 4462 ‫ﻟﺖﻭ ﻧ ﺪ‬٠‫ﺯﺍﻧﲀ ﺑﺮﺩﻟﻘﺶ;ﺗﺪﺩﻻ‬ ‫ﺭﻭ ﺍ ﲜ ﰂ ﺫ ﺩ ﴍ ﺍ ﺭ ﺩ‬ « Ç ü n k l g ö n ü ld ü k a z ı,

y â n î,

İz â le

t a k lid

n a kşı ve

b a ğ ı v a rd ır.

G it

de

g iiz

y n ş ıy le

«

İııığ ı

e t» .

4463 ‫؛ ﻭ ﺱ‬k;.[/* ‫ﻝ ﺁﻓﺖ‬:‫ﻧﲀ ﺛﻘﻞ‬١‫ﺯ‬ ‫ ﺑﻮد ﻧﺬﻟﻴﺪ ا ر ﻛ ﻮ ه ﻗ ﻮ د ت‬٠‫ك‬ « Z ı.râ ka d a r

ta k lid ,

h a f if

ve

h e r

، . v lliğ lı ı

â f e t i d ir , s a ğ la m

b ir

dağ

g ib i

o ls a

b ile

s ıı iı ııu ı

d e ğ e r s iz d ir » .

K ili


4459

‫ﻋﺎن ﺛﺎ خ ﺩ ﺭ و ز ﺛ ﺮ د‬5 ‫زا ر‬

‫ ﺭﻭﺛﻦ"ﺭ ﺛ ﻮﺩ‬٠‫ ﺯ ﺭﻱ‬، ٠‫ ;ﻛﺸﻌﺖ‬١‫ﺯ‬ « A ğ la y a n daha

z iy â d e

b u lu tta n

ağaç

d a J ı y e ş e r ir

ve

tâ z e le ş ir ,

 lıım

da

a g la r a a k J a

a y d ı n la n ır » .

Cenâb-ı Pir; yagmur yağmasını bulutun, yaglarm erimesini mumun ağlamasına benzetiyor, birinin aglamasıyle ağaçların yeşerdiğini, digerinin ağlamasıyla da mumun yandığı odanın daha ziyâde aydınlandığını misâl gösteriyor. Sen de Allalı rızâsı İçin agla ki kalbin tazelensin ve basar-ı basiretin aydınlansın, diyor. H e r k a tr a s ı bir g e v h e r -i y e k tâ d a n e a z d ir , A lla h İç in ،1‫ ؛‬y a s k i a k a r dîde~i te r d e n .

446. ‫ﺑﻮﺣﻪ ﻛ ﺘ ﺪ ًا ﻧﺠﺎ ﺻ ﻦ‬

[f ‫ر‬

‫زاﻧﻚ ﻟﻤﻮ اوﺑﺰى أدر ﺣﺘﻴﻦ‬

«Her nerede aglayıp gizliyorlarsa orada ot.-ir. ‫ ؟‬iinki ağlayıp Sizlanıııya sen onlardan ziyâde muhtaçsın«. 4 4 6 1

‫ذد‬١ ‫ةل‬

‫ ﺍﻳﺜﺎﻥ ﺩﺭﻓﺮﺍﻕ‬.‫ﺯﺍﻧﻚ‬

‫ﰷﻓﺎ'ﺩ‬ « Ç ü n k i o n la r d üğ ü

İç in

fe ry â d

fâ tıî

b ir

k im s e d e n

e d iy o r la r .

‫ﻝ‬٠‫ ﺯ ﻝ‬،

‫ﺑﺎى‬

‫ﻏﺎﺵ‬

a y r ılm ış la r d ır ,

H a k ik a t

y a k ın la r ı n d a n

m a d e n in d e k i

beka

b ir i

I a 'J in d c n

Öİ

٠

g a f il

b u lu n m a k t a d ır la r » .

Nevha: Aglayıp sızlamak ve yolunmak demektir. Evlâdı ölmüş bir ananın gözyaşı döküp feryâd etmesi gibi, sevilen bir Vilclıdun gaybûbetine müteessir olmak ve aglamak insanlık şefkati icâbıdır. Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz bile mahdûm-1 mUkerremi İlazret-İ İbrâhinı Seİâmııllahi' alâ ebihi ve aleyh'in vefâtı üzerine ağlamış, mubârek gözle1.8


‫ ؛‬t.'.ılıkl söylediklerini nnlnmnk ‫ﺀ‬ ٠،'‫ﺍﺍ‬٠‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﻵ‬٠- ‫ﻡ’ﺍﺍﺍ‬ .‫ﺍ‬1‫ ﺍ‬١;‫ ﺍ‬1‫ﺍﺍ‬،' ■'.kltfibdn ).'.i l i I ، ‫ﺍﺍ‬birinden işiterek soy 1 1‫ﺍ‬٠‫ﺍ‬

‫ ؛اا ا‬٠'‫ا‬

‫ وأدك‬٠‫ﻣﺖ ﺣﻮد‬٠ ‫ ى دارد ) ك‬٠‫م‬ ‫ ت ﺑ ﺖ‬٠‫از روى 'ا ﺀى ﻻﻫﻞ‬ • Vim■ ‫ ﺍﺍ‬ımıkaliid, kendi sözlerinden mest olnr. Fekat onunla inesi ilil

,iii. il«

‫؛‬I r a s ı n d a

epeyce

ıız a k

b ir

m e s a fe

v a r d ı r ».

4407

‫ذورد‬٠ ‫ ا و ا ل‬، ‫ ﻟ ﺘ ﺎ و‬٠‫ ﺣﻮ‬،‫ﻫﻤﺞ‬

‫اب اذو ر آب ﺿﺮ 'ف ^ ر د‬ •٠٠) ,ımıkaliid, dere yalağı gibidir ki dahilindeki suyu İçmez. inin ،.:inden geçer, sn'. ‫ ؟؛‬.«enlere gider

«II

i',th;ih-ı tahkiki taklid etmek isteyenler, onlarm muhakkikime I.'III.I .'،berter ve ötede, beride sOylerier. FeKal ٥ sözlerin kendilerine İ1،Ç ‫ا‬.‫ اا‬le'siri oSmaz. Deredeki su nasıl akar, geçer de yatağı ondan istifâde ‫اااا'ا‬٠./‫;؛‬٠'. .mukallidler tie naklettikleri sözlerden faydalanmazlar 44G8

‫ر‬١‫ا ب در ﺟﻮ زان ' ^ود ﻗﺮ‬ ‫ ﺗ ﺜﻠ ﻪ وآ ب ﺧﻮار‬٠‫زا ذ ﻛﺎاﻧ ﺠ ﻮ'ﺑ ﺴ ﺖ‬ ‫ ﺍﺍ«ﻻ‬dere yatağında durmaz. Çiinki 0 yatak sıısamış ve sıı İçici ile.

. ild ir . 4469

‫رﺟﻮ ا ل اﻟﻪ وذ'رىﻛﺬد‬ ‫ د‬5‫ﺑﻜﺎر ﺧﺮدارى ا‬٠ ‫ﺑ ﻚ‬ «M ııka llid ney « illi hazin lıııziıı !ille r, Lâkin i n illls i m ،‫؟؛‬te ri ve leylel toplamak ،‫ ؟‬iıııl.r «.

٠‫ ﺍ‬، ‫ ﺍ ﺍ‬٠

171


T a k lid in m akbul vc ıncrdud olan kısım ları vım lıı :

JüU Y â n i : N a z m .ı

C e lili

ta r ik a t- ı m eye

de

m û c e b in c e

da

b ir

iç in

ta k lid e

k a lk ı ş m a k ,

b ir

fa z la d ır .

te r k ib

k i :

g ö rd ü ğ ü n ü

h a r e k e tle r i

t a k lid

B in â e n a le y h iz â le

b in d e

b u lu n m a lı,

fa y d a s ız

b a s a r-ı

ş e y le r i

y ü k s e lm e k

b a s ir e t

ve

g özünü

e tm e s i

 li

B e y

şey

m e rh u m d iy e

m e ra k ı

pek

M e v lâ n â

d â im a

fa y d a s ız

dn

in s a n la r ­ ve

g ü lü n ç

d e ğ ild ir .

k a p la y a n

te v fik

iç in

u ym uş

k ır a lı)

t a k lid

y a p a r,

b ir

b e n z i.,

k ıs m ıd ır.

h u s û s iy le

A lla h ’ta n

ih s â n

m oda ya

H a z re t-i

da

e h lu lla h ı

k ıs m ıd ır.

( m a y m u n la r

başka ve

o la n

o la n

N it e k im

m a ym u n

ve

v a r d ı r • ' 1'«

h a re k â tın a

M a y m u n la r d a

M u k a llid lik ,

ö rn e k

m a lı z â

o la n

m o d a yı

is te r le r .

a ğ la m a lı

ü

m a k b û l

b u lu n m u ş

m a y m u n lu k ta n

iç in

b ir

s e n iy y e s in e e f ’â l

m e rd u d

E v e t.

y a p tığ ın ı

e d e r» .

d e re k e d e n

e y le m e k

ta k lid in

ta k lid in

ya p m a k

e tm e k , o

d e s in i

a m m a

e tm iş ti.

« İn s a n ın

t a k lid

o n la r ın

lû ğ a tç e s in d e

ta ’r i f

G ö r d ü k le r in i

b u y u rm u ş tu r dan

ile

g üze l

s ü n n e t-i

K o m is e r liğ in d e

is im li

iç in

e tm e k ,

y a p d ı k la r ı

U m û m iy y e

( L e h ç e tü lh a k a y ık )

s iz in

R e s û lu lla h ı n ik tid â

t a k lid d ir

b a ’z ı l a r ı n ı n

D ü y û n .ı

z a r if

h a re k â tın d a

m ü s t a h s e n e s in e

ç a lı ş m a k

B ir o lm a k

« R e s û lu lla h ın

ve

g a f le t

h id â y e t

p e r­ ta le ­

y a lv a r m a lı d ır .

4464

٠،-‫؛؛‬٠" j‫؛‬." j

«E ğer o lm a d ığ ı B a ru t m ayacağı

b ir iç in

k ö r, o n u

ir i b ir

y a rı e t

g ib i

ça bucak

iç in ,

kasab

ve

>،٠ ٠r٠y-٥ f

ça b u k

h id d e tle n ir

b ir

k im s e

o ls a

b ile

gözü

p a rç a s ı fa rz e t» . a te ş

a ls a

da,

k e n d in i

d ü k k â n la r ın d a

a s ılı

k ız d ıra n ı

ko yu n

g ö rü b

y a k a la y a ­

g ö v d e le r in d e n

fa r k lı

d e ğ ild ir .

4465

١٠,*‫»؛‬y‫ >؛‬y» y? «E ğer s ö y le d iğ i

. Sûre

170

m u k a llid s ö z le r in

k ıld a n

in c e ,

h a k ik a tin d e n

321‫ ؛‬Ah?.ab : 2 1 .

j

٠،٠^y ö ١3*

y â n ı,

m a ’ııâ s ı

k a fa s ın ın

d e r in

h a b e ri

s ö z le r

y o k tu r» .

s ö y le s e

b ile

o


‫ اا‬1‫ﻻا‬ t i l â v e

sesle

y ü k s e k t i n e

İ ş t i r â k

o k u r k e n

d ı ı ğ ln ı

aks

y a p a r .

k u ş la r

C

i v ı l t ı l a

n

y l e

l i n

i n

e d e r d i.

f'azl kelimesinin böyle muteaddld sûrette tefsir edilmesinde İlıtilâf yoktur. Çünki sayılan şeylerin hepsi tle Dâvııd Aleyhisselâma ilisin olunmuştu. İşte mukallidin ehlullah sözünü söylemesi, Dâvud Peygamberin y.ebûr okuyuşunu daglarm tekrarlaması gibidir. 4473 ‫ﺀﻭﺩ‬٠‫ﻡ ﺋﺒ ﻊ ﻛ ﻔﺘﺎ ﺭ ﺍ ﻧ ﺮ ﺯ ﻯ‬ ‫ﺑﻮﺩ‬

«B unun, k a llid

is e

y â n î.

e s k id e n

‫ﺁﻣﻮﺯ ﻯ‬

‫ﻛ ﻬﻨ ﻪ‬

m u h a k k ik in

söz

b e lle m iş

a n la r

ve

‫ﻣ ﻘﺎ ﺩ‬

m e n b a ı,

‫وان‬ y ü re k

a n la m a z

y a n ı k lı ğ ıd ır .

b e lle d ik le r in i

O

m ıı.

ö ğ re tm e k te

b u lu n m u ş t u r » .

4474

‫ را د و ن ﺧﺎن‬. ‫ﻻت و‬٠‫ﺑﺄر ر ﻣﺎو‬ «Sakın o mukallidin söylediği sözlere aldanma. Öküz yük taşır cin araba inler». Bu ta’bir bir meseldir. Birinin zahmet çekmesine mukabil diğerinin inlemesi halinde söylenilir. Yüklü arabayı öküzler sürükler, fekat sesleri çıkmaz. Araba zahmet çekmediği hâlde inim inim inler. Muhakkıklar da riyazet ve mücâhede yükü altında ezilirken sükût ederler, mukallidin

‫ ﻗﺎ ﺩ ' ﺑ ﺖ ﳏﺮﻭﻡ ﺗ ﻮ ﺍ ﺏ‬٠ ‫ﳘﺄ‬

‫را ر د ﺑ ﺎ ﺛ ﺪ د ر ﺣ ﺎ ب‬

‫زﺀ‬

«Böyle olmakla beraber ııuıkallid de sevabdan mahrum kalmaz. Ni­ tekim cenazede ağlayım kıulıııh.ra definden sonra ve hisab sırasında iicret verilir». 17.1


4470

‫ ر ا ﺋ ﺪ ﻣﻘﺰد در ﺣﺪا ث‬٠‫ وح‬٠

‫ﺩ ﺁﻥ ﺧﺒﻴﺚ‬١/ « M u k a llid , ra d ı

söz

s ö y le r

vc

‫ﺟﺰ ﺷﻊ “ ﺩﺩ‬

n a s ih a t

t a m a ’d a n , y â n i , c e m â a t t e n

p a ra

v e r ir k e n

a ğ la r .

k o p a rm a k ta n

F e ka t

başka

b ir

h a b is in şey

m u ­

d e ğ ild ir » .

4471

‫رز'اك‬٠ ‫ د ﺣﺪﻳ ﺚ‬/

‫ ﰻ‬٠‫'ﻟﻮﺡ‬

‫ان ﻳﺎك‬٠١‫ﻟﻴ ﻚ ﻛ ﻮ —وز دن و د‬

«o vc

a ğ la y a n

( e m iz

b ir

m u k a llid

e te k

m ü e s s ir s ö z le r s ö y le r s e

de

onda

y a n ık

b ir

y ü re k

y o k tu r» .

Etek temizliğinden maksad : Afif olmak ve haramdan ictinâb etinektir. 4472 ‫ﺍ ﺭ ﳖﺎ ﺱ‬

‫ﻣﻐﺪ‬

‫ﺍ ﺯ ﳏﻨﻖ "ﺍ‬

‫ﻛ ﻦ ﺟﻮ ﺩﺍ ﻭ ﺩ ﺳ ﻮﺍﻧ ﺪ ﻙ ^ ﻫ ﺪﺍ ﺱ‬ « fr lu h a k k ık k ik :

U â vu d

s n v tta n

ile

m u k a llid

A le y h is s e lâ m

a r a s m t la

g ib id ir , 0

‫؟‬o k

fa rk

v a rd ır.

y â n î, m u k a llid

is e

B u ,

ancak

y â n î,

m u h a le -

s a d â d ır, a k s - i

ib a r e tt ir » .

(Sebe' SUresi)nde buyuruluyor k i:

‫ﺊ‬ Y â n i : « B iz

h a k ik a te n

‫ ; ا ا ﺗ‬٠ :‫ات‬۵ D â v ııd a

in d im iz d e n

; ‫ةﻗ ﺬ‬ fa z l

u

ih s a n d a

b u l u n d u k 33» .

Bu fazl, muhtelif sûrette tefsir edilmiş, peygamberliktir Zebûrdur, padişahlıktır, tebeasma hüsnü muamelesidir, âdilâne hükme muvaffakıyyetidir, aceze ve zuafâya lûtf u keremidir denilmiş, (Aynülmeânî) tef­ sirinde ise güzel sesi diye îzâh olunmuştur. Çünki Hazret-i Dâvud, Ze٠3‫ال‬ 172

S û r e ‫ ؛‬S e l» :

10.


٧‫؛‬1 ‫ ﺇ ﺍ‬, her şey ona hu.. « ‫ﺍ‬٠‫ ﺍ‬،‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬. kendisinde kailli ‫ﺍ‬,1‫ ﺍ'؛ﺍﺍﺍ « ﺃ‬1‫ﺍ'؛ﺍ‬.١‫ﺃ‬,ililir

1

netlik edip yUzsuyu dökmekten kili ‫ااا‬،‫)اﻻ'ااأ‬, ‫ ﺍ‬1 7 !)

٠١۶ ‫ﺩ ﺧﺪا ﺁﻥ ﺍﻥ‬٠‫ا ﻧ ﻤﺎ ﻳﺔﻭ‬ ٠‫ﻫﻤﺠﻮ ﺧﺮ ﻣ ﻤ ﺤ ﻒ ﻛ ﺜ ﺪ از م ; ة‬ «O ektnck ٤‫ﺓ‬1‫ﺀ؛ﺉ؛‬saman İçin Mushaf taşıyan eşek gibi senelerce Allah .«iler Bu teşbih K u r'ân ’ındır k i :

١‫ ﺑ ﺸ ﺌ ﺪ ﻳ ﻲ‬٠‫ﻟﺨﺖ‬١١‫ ﺋﻨﺒ ﺠ ﻐ ﺊ‬١‫ﺗ ﻜ ﺰ‬ ‫ﺥ‬

‫ﺓ ﺗ ﺎ ﺍ‬

Y â n i: «Tevrat’ın ahkânuylc mükellef oldukları hâlde, onlarla âınel etmeyen yahudîler, Tevrat taşıyan eşek gibidir34» buyurulm uştu،.. Vaktiyle kâğıd kolaylıkla ele geçmediği için kitaplar papirüs yap­ rakları, deriler, kem ikler, tahtalar hatta toğlalar üzerine yazıldığından epeyce ağırlık teşkil ederlerdi. Otuz beş kısım bulunan Tevrat nüshaları da böyle bir yük teşkil eylediği için bir yere götürülürken merkebi،• nakledilirdi. Tevrâtı İlâhî ve mukaddes bir kitab bildikleri hâlde onun em irlerini tutm ayan yahudîleri Kelâm-ı İlâhi eşeğe benzetmiştir. M uharrcf bir ki. tab mûcebince amel etm eyenler böyle olunca hak ve musaddak bulunan K u râ n ’m em irlerini mümkin olduğu kadar tatbik etm eyenlerin, hele ona inannıayıp da «Muhammedin uydurduğu!» hezeyanını edenlerin ne ol­ ması lâzım gelir.

Y â n i: «İşte onlar hayvanlar gibidirler, belki hayvandan daha sapık­ tırlar35». ٠‫ ﻟﺒﺔ‬Sürei Cıım'a : ٥.

،A'nıt !35» s٥i٠‫ ؛‬17».


Çıinki; mukallid kendi sOzl,‘rıı ١((i'i١ istifade etmese ،)ile belki dinle, yenlerden faydalananlar bulunur, o da birkaç miislumana fayda te'min ettiği İçin sevab kazanır.

4476 ‫ ﺑ ﻚ‬ij>

‫ ﻥ ﺣﺪا‬٠‫ﻛﺎﻓﺮ ﻭ ﻋﺆ‬

‫ك‬٣‫ن‬

‫ﺩﺭ ﻣﺪان ﻣﺲ ﺩﻭ ﻓﺮﻓﻰ‬

“Kâfir de, mü’ınin tle Allah der. Fekat ikisinin arasında miihim bir fark vardır». .ünyâda Allah'ı tanımayan bir insan yoktur. Lâkin tanıyışlar arasmda fark vardır. Biz, Allah'ı Allalı'ın ve ResUlullahın ta’rifi gibi bir, ezeli ve ebedi var, şeriki ve naziri yok, her. türlü ihtiyaçdan vâreste, baba ve ogul olmaktan münezzeh, sıfât-1 kemâliyye ile muttasıf biliriz. Hıristiyanlar‫ ؛‬birdir, amma üçtür diyerek isâ ve Cebrâil Aleyhimesselâmı da ülûhiyyete iştil’âk ettirirler. Sonra puta, ateşe ve sâireye tapanlar, taptıklarını bir ilâh'ı Ekber ııezdiııde şefâatçı sayarlar. En lıüyük bir Ma’bfıdun mevcud olduğuna inanırlar. İşte muhakkikle mukallid arasında Allah'ı tanıması kadar ayrılık vardır. 4477 ‫ 'ﺍﻑ‬J f ‫ ﺯ‬1 1‫ ^ ﻻ ر د ﺣ ﺪ‬١ ‫ﺧﺪا‬

‫ﻥ ﺣﺎ ن‬١‫ ز ﺀ‬١ « B ir m im - ‫؛‬

d ile n c i

e km e k

rû h u n d a n

g e le n

d ile n m e k b ir

İh lâ s

i‫؛؛‬n ve

‫ﺷﺪ‬

‫ﻣﺘﻖ‬

A lla h

d e r.

c o ş k u n iu k la

B ir

m iit te k i

A U a h ’ı

is e

sa.

z ik r e d e r » .

4478

A>‫ﻏﺖ ح‬٠‫ﻡ‬

‫ ﺯ‬١ ١‫ﻣ ﺪ‬

‫ ق‬٠‫ف‬١‫ﺑﺮ د‬

‫ﺑﺶ‬٠‫ م ﻣﺎﻧﺪى غ‬٠‫ذ‬-‫وﺑﺶ ﺟ ﺌ ﻢ او‬ «E gcr o ld u ğ u n u k a lı r d ı » .

d ile n c i, h a k liy le

s ö y le d iğ i b ils e y d i

süzün, o n u n

y â n î,

A lla h

n a z a rın d a

L a f z -1 ne

Ş e r if in in

e k s ik lik ,

ne

ne de

d em e k fa z la lık


direniyorlar. Bunların birkaç lira almak İçin M.-V .aşağı okuyamam! d،y ٠!‫؛‬،‫ ؛‬okunıaJanyle S٠٠I'I<> takımının b ir mangır koparmak ،٠‫ل‬-‫ أ؛‬.İlâhî .,k il malaıı arasında no fark v a r ili? K u r’âıı Ke.âmul-1'illı،'. Kvlâtli-ı İlâh ; : ٠;،!، ٠ ,İ،:İ11 değil, Allah rızâsı içiıı okunur. Okunacak şey'i 1'izâeıı lillâh okumalı halin, yahud m evlid sahibiyle ‫؟‬eki‫؟‬.e çekişe pazarliga kalkışıııaıııalı .Onun hediyye olarak vereceği mikdâra kanâat etm elidir

:Şeyh Sa'di (GUlistân)mda y a z a r Çirkin sesli bir adam, bir câm i’de bağıra bağıra K ur'ân okuyorum : Zarif bir zât : Okuduğuna mukabil sana ne veriyorlar? diye sormuş ve Allah rızâsı İ —‫ ؟‬: in okuyorum! cevâbını alınca .Allah rızâsı İçin sus! demiş — BOyle Allah rızâsı İ‫ ؟‬in okutulacak Kelâm.1 İlâhî ve Mevlid-i R ‫؛‬s٥ letpenâhiyi cerre vesile ittihâz edenlere Allah rızâsı İçin okutınamuk evlâdır sanırım ,

« B İR

K Ö Y L Ü N Ü N

K E N D İ

S IĞ IR I

A R S L A N I

Z A N N IY L E

K A R A N L IK T A

K A Ş IM A S I.

4482 ‫آﺧﺮ ﺑ ﺖ‬

‫ر ر ﺳﺄﺋ ﻜﺎ و در‬

: . —■İ.İ‫ﺛﺒﺮﻛﺎوﺷﺨﻮر'د رﺟﺎﻣﺒﺶ‬ . ، B ir r in e

k ö y lü ,

s ığ ırın ı

a h ıra

b a ğ la d ı.

B ir

a r s la n

s ığ ırı

ye d i

ve

o n u n

٠

y .

o tu rd u » .

4483 ‫ﺑﺎو‬

‫روﺳﺎل ﺛ ﺪ آﺧﺮ و ى‬

‫ﻳﺠﺖﺀﻛﺎاو‬١ ‫ ن‬I ‫ ذ ﺷﺐ‬٠ ‫ ىب‬١ ‫ﻛﺎور‬ «K ö y lü

F

K ،‘ t c

v ıık t،

‫اأااااأ‬

E ‫ ؛‬، .« t i .

o

b u d a la , s ı ğ ı r ı n ı

y o k la m a k

is tiy o r d u

i

177

٠ ٠٠ * ٠٠ I I . ...

ü•

.‫ ﺳ ﺴ ﺴ ﺲ‬،.‫ﺱ‬

،-

-

٠" ٠i . I


‫ ا‬iki» ‫ﻧﻐ ﺖ ﻟ ﺾ‬

‫ ﺫ ﻕ‬،‫ﺩ ﺭ ﺍ‬

‫ﺩ ﻝ‬

‫ﻛ ﺮ‬

‫ﻟﻮ دى ﻗﺎﻟﻊ‬/ ) câf ٠‫ذرﺀ ذر‬ ٠Eğer dudağının telâffuz etmiş olduğu (Allah) lâfz-i şerîfî onun kal. binde parlamış olsaydı, mahvolurdu».

kalbi zerre hâline

gelir ve mevhum varlığı

Kibar-I eviiyâuilahtan (Ebû Hafs-1 Haddâd) isminde bir zât vardır. Bu zât, haddâd sıfatından anlaşılacağı iizere demircilik edermiş. Bir giin dükkânının önünde biri yüksek sesle (Allah) demiş. Ebû Hafs, onun söyleyişinin yalan olduğunu haber vermiş. 0 adam, doğrusu nas'il söylenilir diye sorunca Ebû Hafs, dükkândaki örsün üstüne çıkıp (Aîlalı) demiş. O demir örs eriyivermiş. Bunun üzerine Ebû Hafs: Ben de yalan söylemişim. Doğru söylemiş olsaydım örs gibi ben de erirdim, demiş. Buna inanmakta tereddiid edenler, evvelâ »evliyânm kerâmeti hak» olduğunu natıriamalı, sonra da Rîevlânâ Câmînin (Nefehâtül’üns)üne bakmalıdır. 4481

‫ ﺣﺮ ﻯ‬1.٠٠‫ﺗﺮ‬

‫;د‬. ‫ا'؛دوى رﺀ‬

‫ ﺑﺄم ﺣﻖ ﻟﺪزى ى; ى‬y .'Sihirbazlıkta bir şeytânın adi, sihirbaza yol aldınr. yâni, yapmak istediği İŞİ husûle getirir. Ey dilenci i l e r , sen ise ٤sm٠i Ilâlıî il. bir mangır alabiliyorsun». Büyü yapanlar ve afsunculuk edenler .Ey fülân, sana and veririm ki. diye bir takım cin ve şeytan isimleri söyleyip isim sâhiblerinden yardini dilerler. Ba’zaıı da yapmak istedikleri İş .oluverir. Çiüıki silırin te'siri muhakkaktır. Hattâ yahûdiler, Aleyhissalât Efendimize büyü yapmışlar ve zât-i akdes-i Risâleti rahatsız etmişlerdi. 0 münâsebetle (Kul eûzü) Sûreleri Jlâzil oldu. Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri onları okumakla rahatsızlıktan kurtuldu. Hazret-i Mevlârıâ bunu söyledikten sonra bir mangır, bir dilim ekinek koparmak İçin İlâhî okuyan ve Allah’ııı ismini zikreyleyen dilenci takımına hitâb ve İtâb ediyor, bu ne kadar hürmetsizlik, diyor. Burada hâtıra gelen bir şey! söyleyeceğim. Kusûra bakılmasın. Ba'zı kimseler, sevâbı birinin 1‘ûhuııa gönderilmek üzere Kur’ân, yâhud Mevlid okumak İçin okutmak isteyenlerle pazarlığa girişiyorlar. Şu kadar liradan 176


Yâni : «Sen beni göremezsin. Lâkin dağa bak. Eğer yerinde durursa "örebilirsin5‫؛؛‬., cevâbını almıştı.

Yâni: «Mûsâ’nın Kabbi dağa tecelli edince onu parçaladı, Mûsâ da düşüp bayıldı‫»?؟‬. Mutezile mezhebinde bulunanlar bu Ayetten istidlal ederek kulun AUah’ı görmesine İmkân yoktur, derler. Fekat Nazm-1 Ceille dikkat buyuruldu mu? Sen göremezsin deniliyor ki, sende seniik ‫ ﻧ ﺎ دا‬oldukea göremezsin. Mevhum varlığın mahvolunca ve ben görünmek isteyince görürsün, demek olur. Elıl-i siinnet : «Ayin on dördüncü gecesinde kameri gördüğünüz gibi !tıbbinizi göreceksiniz» Hadîs-1 Şerifindeki müjdeden istinbât ederek riı yetullahın mümkin olduğuna htikmeylemişlerdir. Ba'zıları: «Her şey'i muhit olan Allah'ı görmek onu İhâta etmek olur, Allah’ı ihata ise muhâldir» demişlerse de ma'nâsızdır. Çünki bir şey’i görmek, onu İhâta etinek, temâmjyle kavramak değildir. Yangm kulesine çıkacak olursak bütün İstanbul'u müşâhede ederiz, fekat o koca şehri İhâta etmiş olmayız. Binâenaleyh âlem-i bekâda inşallah cümlemiz rü’yetullah ile müşeı-ref olacagiz. 4488 ‫ﻛ ﺄ ؛ ﻟﻠ ﺠﺒ ﻞ‬

‫ﰷ ﻭﺍ ﺫ ﻟﻨ ﺎ‬

‫ﻣﺤﻞ‬٠‫ﻻ ﻓ ﺢ ﻫﻴﻤﺎﻓﺒﻊ ﻣﺎر‬

«Eğer biz dağa Kıır.ân kitabini iıızâl etmiş olsaydık parça parça olur ve her parçası ayrılıp giderdi». ‫آ‬:‫ )ه؛‬s٥ r٠ ‫؛‬A'raf ‫؛‬1 1 3 . < SArci A'r.f 3 7 1 ‫؛‬1 1 3 . n


4431

‫ﺍﻟﺒ ﺪ ﺭ ﺍﺀﳑﻨﺎﻯ ﻧ ﺮ‬.‫ ﻯ‬٠‫ﺩﺳﺖ‬ ‫ﺯ ﺭ‬

« A rs k a m n

a ’z â s ııı ı

٠‫ﰷ‬

‫ ﻻ ﻻ‬. ‫ﰷ‬

o k ş u y o r,

s ırtın ı,

‫ﺇ ﺛ ﺘ ﻮ ﺑ ﺪ‬

y a n ın ı

a ş a ğ ı,

y u k a rı

k a ş ıy o rd u » .

1485

‫ﺛﻴﺮ ﻛﻔ ﺖ از روذﻧﻰ اﻓﺰون ﺛﺪ ى‬ ‫ﺛﺪ ﻯ‬

« A rs k a n

‫ا‬٠; ‫'اا‬.

d iy o r d u

y ü re ğ i k a n

k i :

‫ودل ﺧﻮن‬

C ger

‫ ﺍ ﺵ ﺩ ﻭ ﺩ ﻯ‬٠‫ﺯ ﺹ‬

fa z la

a y d ı n lı k

o ls a y d ı

bu

a d a ın ııı

ödü

1 ،0 -

o lu r d u » .

4 4 8 Ö

‫ن‬١‫اﻣﺘﻴﻦ ﻛﺘﺎﻟﺢ ز‬

‫ذ ﺧﺎردم‬.

‫'ﻧﺎو‬

‫ ار;م‬٠‫ى ﻻ‬

‫ةا ؛ ' اا'ا‬

k ü s ta h a

k a ş ım a s ı,

gece

‫ر د ز ن‬١

v a lili

k e n d i

s ığ ırı

s a n m a s ıu d a n d ır» .

Kuradaki köylüden maksad: Bahsi geçen mukallidlerdir ki dünyâ zulmeti ve kendilerinin perde-i gafleti ile Allah’ın adını çekinıııeyerek zikrederler. g e c e s in in

4 4 8 7

‫ﻏﺮﻭﺭ ﻛﺪﺭ‬٠"‫ﻯ‬، £ ‫ﺩ‬.‫ﺣﻖ ﳘﻰﻣﻮ‬ ‫ ﻃﻮر‬٠ ‫ﻛﻮ‬ " «?ile n

٤' ٠١ı ı â b ٠ı '، 'l i r

H a k

dağı

b u y u ru r

٠،‫؛‬:

p a r ç a la n m a d ı

aS ٠ ‫ار‬

.E y

k ö r

‫ل ز"اﺛﻢ‬

b u d a la :

İlâ m ım ın

z ik ir

e d ilm e s in

m t

fkazret-i Mûsâ.’ya Tur dagmda vâkı’ olan tecelliye işâret ediliyor ki (' ‫ا‬:‫'ا‬:'.‫اا‬-‫ ؛‬rîck١mu١‫؟‬Cemâl-İ İlâhîyi müşâhede talebinde bulunmuş ah٠: I7S


111

‫ى ﺗﺬاﻳﺪ ازو و ؛ ﻗ ﻲ ذو ى‬

‫و‬

/

‫ف ذوى‬ "'‫ﺑﻮن 'ى‬٠‫ى أﺛﺎن اﻧﺺ‬ ٠

< E ğ c r s e li le ta fe tin d e n

Hâtîf:

t a k lid s iz

lıâ tif

S â h ib i

o la r a k

‫ذااا'ة‬

Is ı n u lla h m

n iş a n s ı z

a z a m e t in e

v â k ıf

o ls a y d ı n )

o ııu ıı

o lu r d u n » .

görünmeksizin

ses, yâhud o sesin sahibi de-

iş itile n

in e k tir .

4 4 9 2

‫ﺑﺜﻨ ﻮ ا ن ﻗ ﻴ ﻪ ى "ﻣﺪﻣﺪرا‬

İU

‫آ ﻓ ﺖ 'ﻏﺎﻳﺪ را‬ «T a k lid in k a n ım d a

â fe tiııl

ve

m a z a rra tın ı

Y A P M A K

İÇ İN ' M Ü S Â F İR İN

S O F İL E R İN

S em a’ : h û m u n d a

b ir

L ü g a tte

s ö z le r in

ney,

ku d ü m

o la r a k

S e m â ’ı n o la n la r d a y o k tu r

m e t:

y c ırs a İlâ h i

h a ra m

d e m iş tir .

t e ’s i r e

ş ü b h e s iz b ir

k ıs s a y ı

te h d id

m a

ondan

h a re k e t

ç a lg ı lı ,

d in le m e k

m e f­

k a s id e

İlâ h î

N it e k im

e t m e le r in e

d ö n e n le r i m û s ik ili

ve

n e ş e le n e r e k

s e m a 1 d e n ilm iş tir . ve

h e lâ l o ld u ğ u n d a

b a y r a m la r d a İm â m -ı ve

E ğer

h a ra m d ır,

n e ş ’e h u s î ı l e

ve

m u s ik î in d in d e

id a r e

k a lk ı p

m e v le v i-

(s e m â ’) ,

edene

to p la n tı la r a

sem â’

(s e m a ’z e n (s e m a ’)d a n

d iy o r la r .

ses

t â b i ’d i r .

d in le m e y e

d c v r

M E R K E E İN İ

S o n ra

m u ta s a v v ıfa

e s n a s ın d a

K o n y a ’d a

ve yâ

y â n i,

ile

sem â’

(s a m a h )

ve

b u lu n m a y a

a h e n g i

d ü ğ ü n le r d e ,

«S em âm ,

y a p tığ ı

-ş n

S A T M A S I»

m a ’n â s ı n a d ı r .

s o n ra

e d iliş in i

( s c m â ’z e n ) ,

d e r le r d i. . H â lâ

bozm a

b e ’s

te r e n n ü m

h a r e k e tle r d e

e d e n le r e b a ş ı)

d in le m e

k u ll a m in u ş , .d a h a

ta k ım

‫ ؛‬e r in

‫'ﻵذ‬،‫اا‬

a n la m a k

d in l e ».

« S E M A ’

g ib i

‫ا‬

K u ş e y rî, ç a lg ı

h ır

s ü rü r

İm â m -ı

d in le m e n in

d in le y e n d e

h iç

u le m â c a

iz h â r - ı

t e ’s i r

ih t ilâ f iç in

G a z â lî h ü k m ü ,

n e fs â n î

b ir

y a p m ıy o rs a

g e t i r i y o r ‫; ؛‬:، h e l â l d n . »

e d ilm iş ,

ç a lg ı g ib i

u re fâ -y ı

d in le j'e n

ta k ım

m e yi

m u b a h tır,

d e m iş le r d ir .

m u lı â ü f

ç a lı n m a s ı n d a ü m ­

ü z e r in d e u y a n d ın , r û h â ııî

G a z â li’n in

ve

( ih y f i- i

IHI


٠‫ ﺍﺍﴽ‬boyt do bil' ٨ .١٠î I Kelimeye işarettir :

١j A_j 3İ٠١، . ^ . . . ٠I Vi٠٩V ]<zJ^3 ‫؛‬١^u —î ٥‫؛؟‬/٠^*~C

j j J s ^‫'~ ؛‬٠J ٠£ ٠î

O V ‫؛‬ü ı î :

٠

ı ı ‫ ؛‬ıı

ı i i l u

«E ğer l l e

h â ld e

b ir l،ı

n

f

b iz

g ö rü rd ü n .

٠

iı،s ‫ ؛‬n la r

bu

k ıls a y d ik

te fe k k ü r

K u r an ı

b ir

ü zer in e

dağ

Ila b ib im ;

onu

B u

m e s e lle r i

in s a n la r

A lla h 't a n

ve

te d e b b ü r

e d e r l e r 38 » .

iç in

± ss

in z a l

e tm iş

k o rk m u ş d a rb

ve

o ls a y d ık

ve

ve

p a r ç a la n m ış

îra d

e d iy o r u z

o la

v â k ıf

o ls a y d ı ,

p a r-

o ld u ğ u n

İç in

4489

‫ ﻯ‬٠١ ‫ﻭ ﺍ ﻑ‬

‫ ﺍﴀ‬٠/

‫ﺍﺭ‬

‫ﻣﻦ‬

‫ﺍﺯ‬

‫ارم ﻛﺌﻨﻰ و دﻟﺜ ﻰ أ;ﺧﻮن ﺛ ﺪ ى‬ ٠< K ٥e r ç ı . lı u ı . r

ve

U bu d

d a ğ ı,

bana

y ü r e ğ in d e n

k a n

ve

a z a m e t-‫؛‬

in û liiy y e tim e

g id e r d i» .

4490

‫ ﻥ ﺑﺜ ﲏﺕ‬١ ‫ ﺯ ﺋ ﺪ ﺭ ﻭ ﺯ ﻣﺎ ﺩﺭ‬١ ‫ﻻ ﺟ ﺮ ﻡ ﻏﺎﺵ ﺩ ﺭ ﻥ ﳏﱚﺀ‬

« A lla h ’ın S iib b c s iz

g a f il

m u b à re k o la r a k

is m in i

ona

Yi'ınî, k e n d i b u lu ş u n la lın -i

IM. Sl*.r، .i I ‫؛‬a‫ ؛‬r : 21.

ve

anandan

İş itm iş

d e g il, a n a n d a n , b a b a n d a n i ş i t e r e k

İ l â h î y e h ü r m e t t e b u lu n u y o r ,

,;،1 ‫ ﺍﺍ‬s ö y lü y o r s u n .

IN.1

babandan

s a r ılm ış s ın » .

lâ k in

ö ğ r e n d iğ in

o n u b a ş ls a la r m ın a d ın ı s ö y l e r


Mübrcın ise : Mutlaka vukûa gelecek bir kazadır. Fülâtı kimse fülân târihte ölecektir gibi, ki bu h âl:

Yâni : «Mahlûkatm eceli gelince, yaşama müddeti bitince ölecekler­ dir. O müddetin hitâmından ne bir ân sonraya kalırlar, ne de bir ân evvel ölürler33» Âyet-i Kerimesiyle bildirilmiştir. Bu bahis, en müşkil vc içinden çıkılmaz bir mes’eledir. Cebrî, mutezili ve ehl-i sünnet mezhebleri arasında buna dâir uzun uzadıya sözler söylenilmişse de doğrusu halledilememiştir. Binâenaleyh ona inanmaktan başka çâre yoktur. Hodîs’lerde tedbir ve ihtiyat tavsiye edildiği gibi ted­ birin, ihtiyatın ve hazerin kazâ-yı mübreme karşı faydası olmadığı da haber verilmiştir. Hülâsa : Olacak olur. Meselâ geçen hikâyede sofî, merkebini tekyenin hizmetçisine bırak­ tığı için hayvan aç ve susuz kalmıştı. Bu hikâyedeki sofî, merkebine kendi eliyle ot ve su vermek suretiyle ihtiyat gösterdiği hâlde, dervişler hayvanı götürüp satmışlardı. Çünki :

٠٠ ‫ﻫﺮﻭﺍﻥ ﻣ ﳮ ﺮ ﻭﺩ'ﺩ ﻭﻧﺬﺭ‬ ‫ح‬

‫ﰷﺩ ﻓﺌﺮ انﱃ ﻛﻔ ﺮآ‬

«Tckycdeki dervişler fakir ve bundan dolayı kusurlu idiler. fakr 11 zarûrctj insani lıelâk edecek bir küfre yakıtıdır».

z ‫؛‬râ

Hadis-‫ ؛‬Şerifte : «Fakirlik, muhtaçlık, küfre yaklaşmaktır.» Yânî, bir fakir, zarüret vc ihtiyacı dolayısıyle dinden, imandan çıkabilir. Bundan dolaj'i Aleyhisselât Efendimiz ondan istiâze eder ve Allah'a sığınırdı. «Fakr, benim medâr.ı fahrimdir, onunla iftihâr ederim» Hadisindeki fakr ise zarûret ma'nâsına değil, tasavvuftaki fakrdır. Kendinin hiç bir şey'i olmadığını,, mal, mcııâl, hattâ mevcûdiyyetinin Allah'a âid olduğunu zevkan bilmek demektir. Bu ma’nâya göre iki Hadis arasında tenâkuz yoktur.

‫ا‬:‫ااأا« اا‬٠A'nfîM. |« : 1


Ulûrr٠)u ile (Kimyâ-yı Seadet)inde١ Abdülganiy.yi NablUsi'nin (Ukûdüllü٠iü‫؛‬yye)sinde Mesnevi şârihi Şeyh ismâîl-i Ankaravi'nin (HUccetUssemâ’)ında tafsilât vardır. Hazret-i Mevlânâ bir rubaisinde buyurmuştur k i: *Sema’. Allah Zülcelâle vâsıl olmsk İ‫؟‬in büyük iki kanad merâbcsindedir, fc!ı!-i hâl ulanİarın kalblerini de tefriş ve tezyin eder. Sema', münkirler mezhebinde haram, âşıklar mezhebinde helâldır». 4 4 9 3

‫وﺳﺐ‬

‫ﺻﻬﻔﻰ ﻧﺮ ﺧﺎﻧﺘﻪ از‬

‫ره‬

‫ ; ; در ا ض ﻛ ﺒ ﺪ‬٠ ‫>وذ‬- ‫ر ﻛ ﺐ‬ « B ir a h ırıııa

s o fi,

s e y â h a ti

esnâsm da

b ir

te k y e y c

g e ld i.

M e r k e b in i

d e rg â h ın

b a ğ la d ı» .

4494

‫ ش‬٠‫ د و ﺀ ﻓ ﺎ ذ د ﺳ ﺘ ﻄ ﻮ‬١‫آإﻛﻨﻰد‬

‫ﻡ ﺑﺶ‬:‫ﺍﻛﻐﺐ‬٠ ‫ﻭﰱ ﻛﺮ‬٠ : ‫ﻭﺍﻭ‬- ‫ﻝ‬ « E v v e lc e o t

s ö y le d iğ im iz

s o fi

g ib i

d e ğ il,

k e n d i

e liy le

h a y v a n ın a

su

ve

v e r d i» .

4495

‫و و ﺣﺎ ط‬r

‫اﺣﺘﺒﺎﻃﺶ ﻛ ﺮد أز‬

‫ ﺣﺘﺤﺎط‬١ ‫ و د ﺳ ﺖ‬. ‫ﺀد ﺑ ﻪ‬٠ ‫ﺳﻶون ذﺗ ﺬا ا‬ « S e h iv d e n , e liy le dası

y a n lış lık ta n

d o y u rd u . I â l ، ‫؛‬n

kazâ

ih t iy a t la

g e lin c e , o n a

b u lu n d u ,

y â n î,

k a rş ı ih t iy a tin

h a y v a n in i

v e - te d b ir in

ke n d i

ne

fa y .

o la b ilir ? »

Ehede kadar olacak şeylerin ezoletı kararlaşmasına kader, 0 şeylerin zamânı gelince olmasına k.'izâ denilir. Bunun aksini söyleyenler de vardır. Kazâyı (muallak) ve (milbrem) diye ikiye ayırırlar. jMuallak; VukUu, yfihud udciıı i vııköu diğer bir şey'e mevkuf olan kazâdır, Fülân ki‫؟‬، sadaka V îîlr»", ıığrayacağı şu belâdan kurtulacaktır hükmü B.bJ.


‫ا‬٠‫ اأاا‬giiunh tcrelUil) eylemez, ٠٠٠،,٠»،, ‫ اأاا‬٠ «،٠،٠'٠،" V،. rahimdir» <‫اﺀاا‬.١' ‫ا‬٠' ımılıanenı olan şeyleri ٠٧1.١٠،‫ اأ‬1،‫ا‬,‫ اأا‬١‫ا ا‬،‫ا‬،‫ ااااا‬-ve mağfiret eder..') '.uyu I » ،m u ş tu r .

45011 ‫م ازﺧﺮك ﺑﺮوﺧﻨﺪ‬٠ '‫ن‬١‫ در‬٢ ‫ﻫﻢ‬

‫ار ن اورد ن و ﻧ ﺢ اﻓ ﺮ و ﺧﺘﻨﺪ‬ «0

‫ااذ‬،ً‫ ﺀا‬eşekcegizi götürüp sattılar. Yiyecek getirdiler ١ ‫ﻻﺍ‬mumlar

yaktılar».

4501 ‫وﻟﻮﻟﻪ ا ﻓ ﺂ ذ ا د ر ﺧﺎﻟﻘﻪ‬

٠‫ ﺛﺎ ﻧﻠ ﻮ ت و “ ا ﺀ ﺗ ﻮ ﺛ ﺮ‬٠ ‫ك‬ «Bu gece y iy in ti, cglcnti ve hırs u iştihû vardır diye tekye» ‫>؛‬١ İçine velvele düştü».

4502 ‫ ﺟﻨ ﺪ‬.‫ زﻧ ﺼ ﺮ وا ز ن ﺳﻪ روز‬١ ‫ﺑ ﺪ‬

‫ ﺑ ﺪ‬٠‫ ن درﺛﻮز‬٠‫ﺑ ﺪ از ن ﻧ ﺒ ﻴ ﻞ و ا‬ «Üç gün orııç tutmak, yânî, günlerce b ir şey yemeyip aç durmak .... ?.amana kadar sürecek, bu zenbil ile dolaşmak ve herkesten dilenmek ne vakte kadar devâm edecekti".

4503 ‫ ا‬٠ ‫دارﻳﻢ‬

‫زﺧﻠﻘﻴﻢ وﺟﺎن‬١(‫ ﻫﻢ‬L

‫ ا‬٠ ‫ ا ن دارﺑﻢ‬٠١‫ب‬٠

‫دو)ت اﻣﺸﺐ‬

«Biz de mahlûkuz, bizim de canimiz var. Bu gece m iisâlirim iz oldu. ‫ ااج‬İçin bize devletli ve bereketli bir gecedir» diyorlardı.

...» SUrei Buknra 1 ٠„. ısr.


‫ﻯ ﺍ‬١

‫ ﺛ ﻨ ﺌ ﺬ ﺩ‬٠ ‫ ﻍ ﺳ ﱪ ﻯ‬y ‫ﻣﻮ ﺗ ﲁ‬

‫ﻧﻘﺒﺮ د;دﻣﺬد‬

‫ﺭ ﻛﺰى ﺍﻥ‬٠

«Ey zengin; sen teksun, aklını başına al tla derdi‫ ؛‬b ‫ ؛‬r ‫ ؛‬akjrîn çarpık ve yanlış hareketine g،‫ ؛‬ln ١c ».

4498 ‫ن ﻣﺮف رﻣﻪ‬

‫ﺍﺯ ﺷ ﱪ ﺍ‬

‫ آزﻫﻤﻪ‬٠ ‫ﻷذد‬/‫ ووﺛﻰدر‬٠>

«Kıısûr ve kaballat olarak o sofi cemâat‫ ؛‬hep birden eşeği satmaya karar verdiler ».

4499

‫ﺭﻯ ﻣﺒﺎﺡ‬١‫ ت ﺻﺪ‬-‫ ; ت ﺀ‬٠‫ﻛ ﺰ ﻏﺮ‬ ‫ﻧﺎ ﺩ ﻯ ﻛ ﺰ ﺿﺮورت ﺛ ﺪ ﺻﻼح‬

‫ﰉ‬

«ÇünlJ; zarUret dolayısıyle m urdar ve haram olan b ir §ey mubah olur, zarûret şevkiyle nice fesad, salah hükmünü alır». Kur'ân -1 Kerlm ’d e :

‫ ﻗ ﺔ ا‬٠‫ إ ﻗ ﺔ ﻝ \ ﻧ ﺪ ر و ﺀ خ \ ﻳ ﺰ ر ل‬٠‫ ر ﺀ ﻟ ﻲ ﺀ غ‬: ‫ﻟ ﻤ ﻰ م‬ ‫ﺗ ﺔ‬

‫ ﺩ‬١‫ ﻍ ﺗ ﻼ ﺀ‬١‫ ﺧ ﺜ ﻠ ﺰ ﺀ ﻍ‬١‫ ﻏ ﺪ ﺕ‬١‫ﱻ‬

Q ‫س‬

; ‫غ‬

‫ز‬

‫\ ﻓﻠ ﳠ‬

‫ ﻧ ﺮ‬١‫ د‬١‫إ ﺋ ﺰ ﻋ ﻠ ﺒ ﻮ‬

Yân‫ ؛‬: «Size iilmüş hayvan, ٠‫ ﻟﻮذﺀ‬domuz eti, putla r nâmına kesilmiş kurbanlar il aram kılınm ıştır. Her kim ya cebir görmekle, yâhud a‫ ؟‬kalinakla bunlardan yemej’e mecbur kalırsa, itendisi yol kesen eşkıyâ ve hükümete ısyân etmiş ve elıl-i Islâma kılıç çekmiş bâgî ve âdi degilsc IS I


15.17 ‫ د ﻣﺎ ﻵﺗﺎ ن ر ى‬٠‫ﻛ ﺬ ت ﺟﻮز ى ذ‬

‫ا ﻳﺈرب اﻣﺸﺐ ﻧﺤﻮاﻫﻤﻢ ﻧﺮد ؤ‬ «.١ îüs‫'؛‬ıf‫؛‬r sof‫؛‬, kendin, olajı meyli görünce bu gece raks ü sema’ etmezsem ne vakit ederim? dedi». 4508

‫و ﻟﺐ'ﻉ ﺍﻏﺎﺯ ﺍ ﺩ‬

‫ﺣﻮردد‬

‫ﺍﻭﺕ‬

‫ ﻟ ﻒ ﺛ ﺪ ر دود و ر د‬٠ ، ‫ﺧﺎﻧﻪ‬

«Yemek yediler. Sema’ başladı. Tekye tavana kadar toz, duman İçinde kaldı». 4509 ‫؛ ﻛ ﻮﻓﺘ ﻰ‬

‫ان‬

‫؟رد‬

‫ﻧ ﻮ د ﻣﻂ ﺑ ﺢ‬

‫ﺯ ﺍﺛﺒﺎ ﻕ و و ﺟ ﺪ ﺛﺎ ن آﺛ ﻮ ﻓﺘ ﻰ‬

«Onların vccd ü iştiyaktan döşeme tahtasına ayak vurmaları ve iki ،arafa sallanmaları tozları kaldırdı, adetâ matbah dumanj halini aidi».

4510 ‫ﲰﺎﺀ د ﺳ ﺖ ا ﺑ ﺜﺎ ن ﻗﺪم روﻛﻮﻓﺘﻨﺪ‬ ‫ د‬٠‫ىروﻓﺖ‬٠ ١‫ ﺑ ﺠ ﺪ ه ىﻗﻬﺮ‬٠‫ﺳﻢ‬

«Kâh el çırparak ayak vuruyorlar, kail yere kapanıp yüzleriyle SO" fa'.vı süpürüyorlardı». 4511 ‫ ذ ر و ز ا‬١‫ز‬١‫ د ﻣ ﺮ ئ‬٠‫د ر إ‬ ‫ ﺍ ﺭ ﺀ' ﻭﺍ ﺀ‬٠—‫ﺍ‬

‫ﺻﺮ ورد‬

‫ ؛ ﺏ‬٠‫ﺯ ﺍ ﻧ ﻼ‬

«Safi: lu r s iııı , ‫ ل‬،'ilil , ‫ ’ا اا *ااا‬، |، ‫ ا ه‬yeıııeftl ııfııliren lııılu r ve ontlan dolayı o lııır o lu r ». 1«7


L'skı lekyolerden çoğunun vııkfı vc tahsisatı yoktu, ki öylclorh ٠kahiidcrhnnc» denilirdi. Orada bulunan dervişler, yiyeceklerini kend leri tedârike çalışırlardı. Klinden iş gelebilenler, çalışır, ‫؛؛‬ölmeyenler d zoııbil ve keşkül ile dolaşır, şunun, bunun vereceği sadaka ve nafakayı kaleııdcrhâneye getirir, toplanan para vc nevale oradakilerin lokmasın sarfolunurdu. Meselâ benim yetisdigim samanlarda Aksaray'daki Horho çeşmesine bitişik bir (Hindiler Tekyesi) vardı. Hicaza gitmek için Istan bul'a gelmiş olan Hinci fukarâs‫ ؛‬orada barmırdı. Bunlar sabahleyin üçeı, dörder kişi sokağa çıkarlar, dükkanların önünde durup «yâlıû» diye sı. daka isterlerdi. İşte Cenâb-ı Pirin bahsettiği fakir sofiler lisânından «Zenbil ile d taşmak ve herkesten dilenmek ne vakte kadar sürecek?» demesi bund dolayıdır. 4504 ‫ ن ز ﻛ ﺎ ﺛ ﻒ‬١‫ ز‬١

‫»أش را‬

‫ﲣﻢ‬

‫ ا ﻧ ﻀ ﺪا ﺛ ﺸ ﺪ‬١ ‫ ج‬: _ .‫ ب‬: ‫ﻛ ﺎ ﻧ ﻚ اﻧ ﺠ ﻦ‬

«Kendilerinde mcvcud olan، yüksek bir ruh sandıkları İçin b âtıl lııınıuıuı tl.miş nldular».

tO "

4505 ‫ ا ﻓ ﺮ ب از راﺀ دراز‬٠ ‫وان‬ ‫ﻷن‬ « M

U

s û f ir

is e

u z u n

‫و د دا ن اةب'ل و‬

y o ld a n

g e ld iğ i

‫ئ ﺑ ﻮد‬

‫ ؛ ؟ ؛‬y o r g u n d u .

G

ö s t e r ile n

t c v c c c u h

11

vc hürm eti göriince hoşuna g itti ),.

45CS ‫ ﺧ ﺬ د‬١‫ﻣﻮﻓﺒﺎﻧ ﺶ ﺑ ﻚ ﺑﻴ ﻚ ا;و‬ ‫ ﺷ ﺪ‬١ ‫ا ىب‬.‫ ا ى ﺧﻮﻟﻢ‬١:٠‫ ر د ﺧﺪ‬٠

«Tckyedeki sofiler birer birer onu ta ltif ettiler ve kendisine hoş bir hizm et oyunu oynadılar».

Yânı, bir taraftan merkebini satmışlar, bir taraftan ta’zîm ü tekrim ile ona oyun etmişlerdi. ISI.


‫ د‬y

‫ ر را ت واذ‬٠ ‫ﺧﺮ رﻓ ﺖ و‬

‫ز ؟رد‬،‫ ذا اﻧﻢ‬٠‫ ﺣﻤﺎا‬.‫ز ن ﺀرار‬

«Eşek 5‫ﺓ‬ ‫ﺀ‬ ،‫ ؛؛‬eşek gitti diye teganniyc başladı, bil nağmeni» harâretli ne‫'؟‬esine cümleyi teşrik eyledi». 4516 ‫ﺳﺮ‬

‫ ا ى ﻛ ﻮا ن "ا‬. ‫ز ن ﺣﺮار‬

‫ﻛ ﻒ زا ن ﺧﺮ رﻓﺖ وﺣﺮ رﻓﺖ اى ﺑ ﺮ‬

«Bu neş’e ile V. ayak vurmak vc el ‫ ؟‬ırpmak sûretiyle eşek git،‫؛‬, eşek git،‫ ؛‬diye sabaha kadar raksettiler». 4-517 ٤ ‫ ﺍ‬١‫ ﺟ ﻮ ﺯ ﻛ ﻨ ﺜ ﺘ ﴼ ﻑ ﻭﺷﻮ>ﻭ ﺵ ﺍ ﻵ‬-

‫ووز ﻛ ﺸ ﺖ و ﺑﺰه ﻛ ﻔ ﺘ ﻨ ﺪ 'ارداع‬

«O yiyinti, icinti ve coşup semâ etme bitince sabah oldu, Hepsi ınU• ١ âfire veda’ edip birer tarafa gittiler».

4516 ‫ﺧﺎﻟﻘﻪ ﺧﺎﻟﻰ ﺛ ﺪ و ﺀوف ﻋﺎد‬ ‫ر د از ر ﺧ ﻨ ﺄ ز د ا ﻓ ﺮ ى ﻓﺜﺎ'د‬

"Tckye boşaldı, o müsâfir sofi kaldı. silkti ve yola hazırlandı». 4.519

0

J'OİCU ،la cşyâs.nm tozunu

‫ردن اورد او‬. ‫ ر ﻣ ﺮ ﺀ‬١ ‫ر ص‬ ‫ >و‬. ‫ش آ ن ﻫﻤﺮا‬٠‫ ت‬٠ ‫} ر‬

‫"ا‬

«(‫ ﺍ‬yol arkada‫ !؟‬arayan sofi cşj’âsıuı merkebe yüklemek ‫ !!؛؟؛‬odadan ık n rd ı :،».

IK.»


4 5 12

‫ﺍﺯ ﻧ ﺪ ﻟ ﻖ‬

‫ث‬٠‫ه ; ف‬

‫ﺣﻮ;ﺩ ﺍﻭ‬

‫ﺳﺖ‬

«Anca‫؛‬، AJIah'jn nurundan ve ma’ncvi nimetinden doyuncaya .،adar .vemiş 0‫ﺫﺍ‬١ ‫ ﺍ‬sof‫ ؛‬miistesilâdır ki 0, kapı çalmak, sadaka ve ekmek istemek arından ،.âlîdir*. Resûl-İ Ekrem SalIallahU Aleyhi Vesellcm Efendimiz ara Sira (savm-1 visâl) tutardj‫ ؛‬yânî, iftar etmeksizin birkaç giin oruclu bulunurdu. Bunu eshabdan bazılarj görmü.5 ve öyle yapmaya kalkışmıştı. Fekat taraî-1 Risâletten men'edildi, «Yâ ResUlallah; sen yapıyorsun ya‫ »؛‬dediler. «Han. giniz benim gibisiniz? Ben Kabbimin huzUrunda gcceJerim, beni yedirir ve İçirir» buyuruldu. Vâris-İ Peygamberi olan zevât-1 kirâmda da bu hâl zuhUr eder. 0 esnâda onların yemeye, İçmeye İhtiyâcı- kalmaz, kleselâj İlazret-İ Mevlânâ'nın günlerce yemek yemediği olurdu. 1513 ٠‫ﺻﻮب‬

‫ ﺯ ﻥ‬.‫ﺍﺯ ﻫﺰﺍﺭﺍﻥ ﺍ ﺩ ﺭ‬

‫ﺩﺃ ﻭ ﺍ ﻥ ﺩﺭ ﺩﻭﻟﺖ ﺍﻭ ﻣﺮﺯ ﻧ ﺪ‬

«Sofilerden ilinde biri, böyle Nûr.i İlâhî ile doyup, yemeye muhtac olmaz. Diğerleri öyle ze١ 'â،ın sâyesinde yaşarlar». Yânî, böyle mubârek ve mükemmel zevât-1 kirâm bulunduğunu İşitmiş olanlar, derviş kisvesinde bulunan iler fakiri de onlara kıyas ede‫؟‬ler. tekyelerine vakf bağlarlar, kendilerine atıyye ve nafaka verirler, .nlar da 0 mubârek zâtlerin sâyesinde geçinir, giderler.

4514

‫ ﻛﺮﺍﻥ‬l" ‫ﺟﻮﻥ ﻣﺎﺥ ﺁﻣﺪﺯ ﺍﻭﻝ‬ ‫ ﺍ ﻥ‬/ ‫ ﺯ ﺩ ﻳﺚ ﺧﺮﺏ‬١‫ﻃﺮﺏ ﺁﺉ‬٠

“Bahsedilen kalendcrhanede semâ’ başlayınca mutribj yânî, münşid, yâlıtıd zâkir ağır usullii bir terennüm tutturdu*.

٠ ss


٠‫ ا‬٢»‫اﺋﺬ‬ . ‫ ص داداﻳدو‬٠‫ ا ج‬٠‫دىد‬.‫ﺑﺄﺯ‬ ‫ذو‬.; ‫ادم‬: ٠‫س‬،‫ا‬

١ ‫ازده‬

«Bellini sana verdiğim i vc gönderdiğimi İâdc et٥.

4525 ‫ﻣﻴﺎر‬

:

‫ﻛﻦ م‬

{:‫ا ﺗﻮج‬

‫ﻣﺤﺚ‬

‫ دىﺳﺎر‬٠ ‫' ﳒﻪ ض ﺑ ﺮ ﺩ ﻑ ﻭﺍ‬

«Calisi şeriate tevcih ve tatbik et. Şer’in hilafı delil getirme. Samı ،eslim eylediğim merkebi bana geri ver».

4526

‫ ;د‬٩٠‫ ﻟ ﺪ ﺗ ﺮ‬، ‫أﻓﻲ‬٠‫; إﻳﺂ‬ ‫ل‬٠‫ب‬

:S

‫ﺍ ﺩ ﻯ در ﺗﺎ ﺑ ﺖ ور س‬

«Ilazrct.i Peygamber buyurmuştur k i: Elinin aldığı şeyi sonunda sahibine teslim etmek gerektir». Evet; Hadîs-i Şerifte: «Bir şey’i emânet olarak alan, o şey zayi’ olur, sa, onu tazmin etmeye mecburdur» buyurulmuştur.

4527 ‫ﻮﻓﺈﻥ‬ ‫ﺻ‬ ‫ض ﻣﻐﺘﻮﺏ ودم‬ ‫ﻛﻔﺖ‬ ‫ﺣﺎ< ﺍ ﻭﺭﺩﺩ ﻭ ﺑﻮﺩﻡ ﻡ ﺣﺎﻥ‬ «Hizmetçi detli k i: Ben yalnız olduğum İçin maglub idim. Sofiler bana hücûın eltiler. Benim Içlıı can korkusu vardı. Kati ile telıdid olun, duğunı İÇİ11 mükreh ١ ١ ٠ "lU.ebıır 1. , ’.killide I.ildim. Mükreh. tazmin lâzım gelmez». ‫ﺍ؛ﺍ‬t


4520

‫ ب‬5‫او ﺀىﺛﺬا‬. ‫ ﻫﺎن‬٠‫ در ر‬٠‫ﻣﺎ رﺳﺎ‬ ‫رﻓﺖ در ا ﺧ ﺮ ﺧﺮ ﺧﻮدرا ب' ل‬

«Yoldaşlarına yetişmek İçin acele ediyordu. Alnra gitti, fckat mer. kekini bulamadı».

4521 ‫ ﺑﺶ ردﺀاىت‬il ‫ ذم‬١‫ﻛﻔ ﺖ آ ن خ‬

',Dedi 1‫ ﺃ؛‬tckycnin hizmetçisi onu suya götürmüş olmalı. Çiinki mcr. kek diiıı geec çok az su ‫؛‬çmişli«.

4522 ‫ﺣﺎدم آ ﻣ ﻪ ﻛ ﻔ ﺖ ﺻﺮﻓﻰ ﺧﺮ ﻧﺠﺎﺳﺖ‬ ‫ﻛ ﻔ ﺖ ﺧﺎدم ر ش؛ﺑﻦ ﺟﻨ ﺶ ﻧﺠﺎﺳﻦ‬

«Hizmetçi geldi. Sofi: Alerkeb nerede? tliye sordu. Hizmetçi: Şunun sakalına hak, dün gece kıyâmet koptu, yânî, «Eşek gitti, eşek gittiu diye kıydmct kopardılar, duymadın mi? tliye cevab verdi».

4523 ‫ ن ﺣﺮرا ﺗ ﻮ إ_ردﺀام‬٠‫ﻛ ﻐ ﺖ‬

‫ﺍﻡ‬٠‫ﻣﻦ ﺫﺍ ﺭ ﺥ ; ﻣ ﻮ ﺭ ﻛﺮﺩ‬ «Sofi dedi k i: nen merkebi sana teslim ettim, seni onun üzerine vekil ta.yin eyledim».


‫|ﻣﺎ‬:‫ا‬.'‫ا‬ ‫ ' ﻧ ﻤ ﺪ ذ‬٠ ‫ ون‬٢ ‫ د ذا و ﻓﺎ و د‬٠

‫ ى ﺷﺪﻧﺪ‬.‫ ا ز ا كى ﻓﺎ‬. ‫ا ﻧ ﺰ‬ *Oı.Iar burada oldukça yüz türlü çüre bulunurdu. ş ‫؛‬md‫ ؛‬ise ber l.lri bir me٠ ١ ١ leketç gitti...

4534 ‫ﱓ ﺭﻡ‬ ‫ ﺍ ﺍ ﻡ ﻛﺮ' ﺓ‬/ ‫ﻥ‬٠ ‫ز ر آ ﻣ ﺪ رﺳﺮم‬١‫ا ن ﻧﻀﺎ ﺧﻮد‬

kjnji tutayım, kimi kadıya götüreyim. Bu kazâ senin yüzü ilden başıma g e l . “ B e n

4535 ‫ﻝ ﺍﻯ ﺧﺮﺏ‬٠‫ﻭﻥ ﻧﻴﺎﻧﻞ ﻭﺋﻜﻮ‬٣ ‫ ى ن ﻇﻠ ﻰ ﻣﻬﺒﺐ‬٠‫ ﺑ ﺶ آ ﻣ ﺪ ا‬٠

‫ﺀ‬ ‫ﻻ‬ 85 ‫ﺍ‬oldu da gelmedin v e vâkı’ oldu. demedin?*

Ey garib; bOyle korkunc b‫؛‬r illim

1‫؛‬

453Ö

‫ﻟﻐ ﺖ واﻟﻦ ا ﻣﺪم م ن ازﻫﺎ‬ ‫ﻛ ﻢ ز ن ﻛﺎرﻫﺎ‬

‫"ا ﻧﺮ ا واﻧ ﻒ‬

«Hizmetçi dedi, k i: Vallahi, ben sana haber vermek için kaç d٠٠fn geldim».

4537 ‫ ( ﻛ ﺪ ﺧﺮ رﻓﺖ اى ﺑ ﺮ‬/ ‫ﺭ ﺭ ﻯ‬

^[ /

‫ ﻧﻮف ر‬١‫ ب‬f i “ S e ı

F : 13

١

is c

l ı c jjs iı ı ı le ı ı

ı liı lı a

‫ ااا‬٠‫أ'و‬٠

1‫؛‬

o la r a k

1 ‫ﻫﻤﻪ‬

‫ز‬١

0 ‫; ااأ ج‬

m

e r k e b

g

i t t j

d i y o

r ı lı ı ı ı * .

٠! ٠:!


4.528 ‫ ن‬iv ; ١ ‫ﺑﻨﺪ ى ﻣﻴﺎن؛‬

fr 5

‫ىوﻣﺤﻮف ﻧﺜﺎ ن‬3‫ا د ر ا دا‬

«Sen kediciklerin ortasına bir takım ciğer atıyorsun, sonra da ondan nişan ve eser arıyorsun». 452‫)؛‬ ‫ ﻛ ﺎ دة‬٠‫ﻛ ﺎ س‬ ‫ ا دﺀ‬H

‫در ﻣﺪ ن‬

‫ ﻳﺔ‬r ‫رش ﺻﺪ ﻣ ﻚ‬

«Yüz açın arasında bir pide, yüz köpeğin karşısında miskin bir kedi kalır mı?» 4530 ‫ ًذﺋﺪا د ﺗ ﺪ ن‬y ‫ﻛﺎﻧﺖ ا م و‬

‫ ﺋ ﺪ ذ‬i y f j t ‫ ن‬٠ ‫ﻗﺎﺻﺪ ﺧﻮن‬ «Sofi dedi l‫؛‬i : Senden zulmen aldıklarını farzedelinı. benim gibi bir fakirin canına kasdettiler».

Onu almakla

4531

‫ا‬/

/

‫' ا د و ﻛﺎ و د‬

‫داىﻟﻀﺎ‬٠ ٠ ‫ر‬.‫تواى‬

y

>‫ة‬

«Ey fakir; sofiler, merkebini satmaya götürüyorlar diye niçin bana haber vermedin?» 4532

‫ز ر ك رد ﻣﻦ واﺧﺮم‬١‫"ا ﺧﺮ‬ ‫دى ﻛ ﺘ ﻨ ﺪ اﻳﺌﺎن ﻧﺮم‬.‫وذ‬٠ "٠‫ور ذ‬ «Haber vere idin eşeğimi kimde bulursam alırdım, yoksa altınımı, yâni, eşeğin bedelini verirlerdi». ‫؛ا‬١‫ذذ‬


insanlardaki haller yit ٠ ‫!؛؛‬/., yâlıud kulak vâsıtasıyle biribirine akseder ve ،e'sîr yapar, lininin en basit bir misâli: Esneyen bir adamı göriincc bizde de esnemek İhtiyâcı hâsıl olur. Birinin kahkaha ile güldügünü, yâhud hüngür hüngür ağladığını işitirsek biz de neş’elenir, yâhud müteessir oluruz. Ehibbâdan faziletli bir zâtin gen‫ ؟‬baldızı vefât etmişti. Evinde Kur'ân-1 Kerim hatmedilecekti. Hatim ve dua.dan sonra limonata İkrârn eylediler. Mevsim kıştı, hava soguktu. Hele limonatalar buz kesilmişti. Soguklugu biraz kırılmak İ‫؟‬in içmesini te'hir ettik. Aramızda bir de hoca vardı. Adamcağız beklemeye sabredemedi. Bardagı- alıp mangaldaki ateşe göstermekle ılıtmak istedi. Fekat kemâl-i İştihâsından eli t.itredigi İçin bardak tepetaklak oldu. Bardaktaki limonata mangala, mangaldaki küller havalanıp hocanın üstüne, başına döküldü. Siyah cübbesi bembeyaz kesildi. Küller fırça ile temizlenecek derecede olmadığından hasır süpiirgd ile İzâle edildi. Şu hâl. mecbUrl bir kahkaha husûle ge. tirdi. Vak’a kadmlara aksederek onları da güldürdü. Biraz evvel mâtemhâne olan orası, düğün evine döndü. 4543 ‫ش‬ ‫دﻛﺎا ﺟﻨﺪان ﺑﺪ از ارانﺧﻮ‬٠ 6

‫ﺵ‬٤‫ ﴽﺏ‬/ ٠‫ﺛﺮ ﻯ ﻟﻌﻜﺲ ﺍﺯ‬

«Latif ve kâmil yârândarı o kadar aks lâzımdır ki ٠aks olmasa da denizden, yânî, ma’nâ bahrinden fcyz almalısın». Salâh-ı hâl sâhibi bir zâtin huzUrunda bulunanlara da onun salâhı teSir d e r , bil'akis f.âsık, fâcir kimselerle hembezm olanlar, onların fisk u fücûrundan müteessir olur. Eski tekyelerde dervişlerin toplamb zikrettikleri güne (mukabele) günü derlerdi. Sebebi de bir dervişte zuhûr eden bir feyzin nazar vâsıtasıyle diğerlerine de aks ve sirâyet etmesi idi. Kur'ân-1 Kerim, cenlâatle namaz kılanları: *Kurşunla k i n c d l e n m i ş binâ gibi" diye tavsif ediyor. Çünki eshâb-1 kirâm safları doldurmak İçin namazda sıkışık dururlardı. Omuzları biribirine temâs ederdi. Hattâ ba'zıları omuzlarına meşin parçası diktirirlerdi. İşte bunların hepsi, b٤ r‫؛‬n٠ deki ma'nevi bir neş’enin temas vâsıtasıyle şâirlerine de aks u sirâyet etmesi İçindi. Hazret-i Âfevlânâ kâmil ve rpükemmil bir zâtin nazarına ma’rûz olmayi tavsiye eder ki o nazardaki ma’nevi neş’eden zevk almsm. Meşhur Şeyh Necmiiddin-i Kübrâ (Kuddise sirruhU)nun miiridlerinden birine: *Aeebâ bizim şeyhiıı nazari hııyvânâta da te’sir eder mi?, diye b‫؛‬r lift. 195


4538

‫ ﻯﻛﺜﳣﻚ او ﺧﻮﺩ ﻭﺍﻗﻔﺖ‬٠ ‫از‬ ‫ ﻋﺎﺭﻓﻪﺕ‬٠‫ﺍﺩ‬/‫ ت ﻡ‬٠‫ز ن ﺉ راﺿﻠﺢ‬ *Merkebin sâhlbl. hayvanin satıldığını biliyor ve kaZâya »âzı oluyor. ecri dönüyordum». Arif bir adam: diyerek geri dönüyordum 453 ٥

‫■ ﺧﻮﺵ‬d Ç ö J jL ‫ﻛ ﻐﺘ ﴼﻧ ﺮﺍ‬ ‫ ﻣﺪ ﻛﻔﺘ ﺶ‬٠‫ﺫ ﻭ ﻕ ا‬

‫ا‬/ ‫ا‬

‫ﰎ‬

*Sofi dedi k l: Hepsi onu hoş bir edâ ile söylüyorlardı. .Hakikaten onlarr gibi söylemek bana da zevk vermlsti*. vermişti*. 4540 ‫ﺩﺍ ﺩ‬ ‫ﺍﺩ‬

‫ \ ﺗﻨﻠﻴ ﺪﺛﺎ ن‬/

‫ﺭﺍ ﺩ‬

‫ ﻥ ﺗﻘﻴﺪ‬، ‫ ﺭ‬٠ ‫ﻟ ﻌﻨ ﺖ‬

‫ﺍ‬

‫ﺩﻭ ﺻﺪ‬

‫ﰷ‬

*Doğrusu onları taklid cyleylşim beni berbâd etti" Hay öyle bir lide yiilcrce lâ’net olsun*. 4541

‫ﻥ‬ ‫ﺣﺎﺋﺪ‬ü ‫ﲔ‬ ‫ﺋ‬٣ ‫ﻘﻠﻴﺪ‬ ‫ﻪﺗ‬ ‫ﺻ‬ ‫ﺧﺎ‬ ‫ ﺭ ' ﺍ ﻥ‬٠‫ﻝ‬

‫ﺭ ﳜﺘﻨ ﺪ ﺍﺯ‬

‫ﺭﺍ‬

‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬٠ ‫ﺏ‬ ‫ﰷ‬

«Husûsiyle ekmek için yüzsuyu döken, sofilikten hiç nasibi olmayan böyle herifleri taklid edişe lâ’net olsun». 4542

j ٦ J ji

،3<.‫؛‬،-^ J jj

<y 3

O cemâatin zevki bana aksetti de kalbim o akisten zevk aldı*. W


.1 5 1 7

٠‫ﺯﺍﻧﻜﻊ ﺁﻥ "ﻗﺎﻳﺪﺻﻮﰱ ﺍﺯ ﺵ‬ ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫از زرو ﻟ‬

‫ﺕ‬-! ‫'ر‬. .٩ ١‫ﱈﺀﻭ‬

«Çünki o sofinin tama’dan mUtehassıl takJidi, nurdan ve nUrun Iemeânıııdan akJını bağladı».

4548 ‫؛‬£٠i»>l<٠٠‫؛‬£٠i>

۶}b»l

j \j

j ١ ،,U،‫ ؛‬٠t. I ^iL

«Bahsinde bulunduğumuz sofinin de yiyinti tamaı, semâ’ zevki ta. maı, hakikate, (yâni, merkebin satıldığına) ittıla. peyda etmekten onun aklını men’eyledi».

4549 ٠ ‫ﻒ‬ ‫ر ﺧﻠ‬٠ °٠ ‫ ﻟﻤﻤﻊ در آ‬/ ‫ذﻫﺠﻮن اس‬٠ ٠ ‫اﻧﻰاﻧﺂ‬٠ '‫در‬

«Eğer aynada tama’ zuhur etseydi nifak husûsunda o da bizim gibi olurdu».

4550 ‫ف‬ ‫ﺀا‬ ٠‫ى‬ ‫ﻟﻮد‬٠ ‫ا ﻧﺎزورا ﻃﻊ‬ ،‫ﻁ'ﻝ‬

‫ ﺯ ﻭ ﻭ ﺻ ﻒ‬١‫ﱴ ﻣﺮ‬

‫ ﺗ ﳫ ﻜ ﻐ‬١‫ﺭ‬

«Eğer terazide mala tama’ olsaydı tarttığı şey’in vasf-ı hâlini sana nasıl doğru söylerdi».

Aynada tama’ olmadığı ve kimseden bir şey ummadığı için sathına bakanlan, oldukları gibi gösterir. Çirkini güzel, karayı beyaz göstermez. Keza terâzinin tamaı bulunmadığı için kefesine konulan bir cismin ağır mı, hafif mi, tamam mı. eksik mi olduğunu doğruca haber verir. Hâl­ buki tama’kâr olan insanlar böyle değildir. Onlar istifâde fikriyle doğ1٥7


tıra gelmiş. Şeyh bu hâtırayı keşfetmiş. Yolda gördüğü bir köpeğe bakmış. Köpek derhâl başkalaşmış, sağa, sola liareket edip sallanmaya baş. lamış, bundan dolayı: «NecmUddinin nazarına nia’ruz olan köpek, kendi cinsinin scrverldir» denilmiştir. Onun İ‫؟‬in Hazret-i Mevlânâ bir sâlik İ‫؟‬in devamlı aksler lâzım geldigini söylüyor. 4544 ‫ﻥ‬١‫ﺩ‬

‫ﺪ‬ ‫ﻗﻠﻴ‬ "‫ﻮﺍ ﻥ‬ ‫ﲦ‬ ‫ﻋﻜﺲ ﰷﻭﻝ ﺯﺩﺍ‬

‫ﻥ‬ ‫ ﻧﺪ ﻧﻮﺩﳏﰱ ﺍ‬٠‫ﺟﻮﻥ ﺍﺇﱃ‬ . İbtidâ akseden bir feyzi sen taklid bil. o feyz‫ ؛‬tevâlî ve devâm ederse tahkik olur». 4545

‫'ﺀﻗﻴﻖ ﺍﺯ ﻳﺎران ﻣﺮ‬ ‫ﺭ‬٠ ‫ﺬ‬ ‫ﺣ‬ ٠ ٠ ‫ﺐ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻟ‬:‫ﻝ‬

‫ﻧﺜ ﺪ‬

‫"ﺍ‬

‫ﺍﺯﻫﺪﺯﺀﻝ‬

«o feyz, talıkik hâline girmeyince yârân ve İhvânın ve salâlı.i hâl sâhibi zevâtııı nazarlarından ayrılma, onların aks ve te’sirlcrindcn feyz bnl ki kalliinin sedefindeki ،lamla daha inci olmamıştır».

Derler ki nisan yağmurlan yağdığı vakit denizdeki sedefler kabuklarını açarlarmış. Yağmur damlası içerlerine girerse orada dura dura inci olurmuş. 0 yagmura yılan da ağzını açarmış. Ona düşen damla da zehir olurmuş. vE br-i n is a n d a n s e d e f d iir d â n e ,

‫ ?'رج‬sgm kapar».

4545 ‫ ﺣ ﺮﺍ‬٠‫ﻣﺎﻑ ﺧﻮﺍ ﻯﺟ ﳥﻮﺀﺫﻟﻮ‬ ‫ع وا‬٠‫ل‬٠ ‫ ﺀ ﺍ ﻯ‬٠‫و ﺍ ﺭ ﺩ‬٠ "‫ر ﺩ ﺭ ﺍ ﻥ‬

»Eger gözünün, kulağının ve aklinin .ftf ve tortusuz olıııasını ister, sen. gözünü kaplnynn ve ııltlını örteıı tıuıuı' perdelerini yırt».


«Omm kırk bin dirhemi, benim risâle^t ücretim olamaz. Aden civa­ rında çıkan iııcî ile şebe denilen karata.‫ ؟‬na;‫؟‬d bir olur?» Ebûbekrissıddik (radıyallahü anhü ve er‫؛؛‬١ ٠ âhü) Hazretleri, Allah yo­ lunda ve Resûlullah uğrunda 40000 dirhem sarjtx٥،m‫؛‬Şti• ٠ vakte ve o mu­ hite göre bu. mühim bir fedakârlıktır. Bütün n١٦üslüman zenginleri için nümûne olmaya lâyıktır. Fekat risâlet tebliğinin ücreti olamaz. Onun ecri ancak likay-ı İlâhîdir. O âlı mükâfâtâ nisbetlv ٥ 40000 dirhem, Aden incisi yanında karataş gibi, hattâ ondan çok dûn b iı' derecede kalır. \ 4555 y f y*“]

^

d— ١٠.£>-

\

ı

٠l»i ،ıjf yM X ‫؛‬..1» ٠‫ ؟‬Lİ ١.٠٠ ٠. «Sana bîr hikâye söyleyeceğim, can lkulağıylc dinle ki tan،١٥m ‫؛‬drâk bağı olduğunu anlayasın». Hikâye birkaç beyt sonra gelecektir.

4556 ١ ... i» x ‫؛‬،l ١^ ٧٠

*y cA jj J ■ ‫؛؛‬،.■“?. <^£.‫؛‬٠١‫؛‬ «Tama’kâr olan kimse tutuk sözlü olur, serbestçe konuşamaz. bulunan şahsın gönül gözü, yânî, basar-ı basireti nasıl parlar?»

T a m a ı

Hadıs-i Şerifte : «Bir şey’e malıabbctin ve tamauî seni kör ve sağır eder» buyurulmuştur. Evet. Tama’kâr bir kimse, bir şey umduğu ada­ mın kötülüğünü göremez ve aleyhinde söylenilen sözleri duyamaz. Ona karşı Sen münasebetsizlik ediyorsun, diyemez.


ruyu söylemezler. Ahlâksız birine fevkal’âde halûk, elifi Öğendire zan­ neden bir câhile allâme derler. Korkak ve nâmerd bir herifi Zâl oğlu Rüstem’le güleştirirler ve galib getirirler. Eski divanları gözden geçirin, onlardaki kasideleri okuyun şu dedik­ lerimin fevkaladelerini onlarda bulursunuz. Tama’kâr insanlar ve kasi­ deci şâirler, böyle yalancılık ve münafıklıktan geri durmazlar. Sebebi ise hırs ve tama'dır. medhettikleri kimselerden birkaç para koparmak, yâhud başka türlü faydalanmaktır. Fekat enbiyâ ve evliya hazarâtı doğruyu göstermek ve hakikati söy­ lemek hususunda ayna ve terâzi gibidirler. Halktan bir şey ümid etme­ dikleri için kimseye kavuk sallamazlar. 4551

‫ ا ﻗﻮم از ﻣﻐﺎ‬٠‫ص ﻟﻤﻴﻤﺒﺮﻛﻐﺖ‬ ‫ ﺑﺎ م از ﻓ ﺎ‬١‫ض ﻧﺤﻮار ر د‬ «Her peygamber, sâf bir kalb ve hâlis bir niyyctlc kendi kavmıne: Ben size Allah’tan getirdiğim habere mukabil ücret istemiyorum, de­ miştir».

‫ ؟‬unu da İlâve etmiştir k i: 4552

،sj .-‫؛‬-. b '‫؛‬. <y v

ı S j •■*.

^■٥ *j

‫؛‬،J ١ ^( 3 .- • ‫؛‬١ ٠ ‫؛‬

«Ben dellâlım, Allah sizin müşterinizdir. Cenâb.ı Hak bana iki taraf için de dellâliyye vermiştir». 4553 ‫ز د ﻛﺎر ض ﻟ ﺪ ا ر ار‬

‫ﺟﺒ ﺖ‬

‫ ﺟﻠﻬﺰار‬٠‫'وﺗﻚ;ﺛﻔﺸﺪ‬.‫ﺧﻮ د‬٠‫ ب‬/ «Benim emr.i İlâhîyi tebliğ edişimin ücreti nedir? Yârin didandır, Cemâl-İ İlâhî temâşâsıdır. Ebû Bekir, hakikaten kırk bin dirhem sarfetmiş olsa da».

1.«


‫ا‬٠ ‫()م‬1 ‫ا‬

‫ﴌص‬ ‫ﻭ‬٠-‫ﻟ ﺪ ﺣﻜﺎﺍﺕ ﺑﻨﻮﺩ ﻣﺎ‬ ‫ د ﻛ ﺘ ﺎ در ؟وش ﺡ;ﺱ‬٠‫در ي‬ »H.ı-S ve tamam mest-i medhıışu ola„ kimse yüzlerce hikâye dinler de İliç biri onun tamaj kılağına girmez». Söylenilecek hikâye İşte şimdi başlıyor:

«KADI DELLALLARINI* BİR MÜFLİSİ ŞEHİR ETRÂFINDA TEŞHİR VE TARİF ETMELERİ»

Eski devirlerde bir suç işlemiş, yâhud iflâs ederek borçlarını vere­ memiş kimselerin yüzüne kara sürerler, merkebe ters bindirirler, şehir dâhilinde gezdirip teşhir ederler, hüviyyetini ve kabahatini de söylerler imiş, 4562 ‫ﻅﻋﺎﻥ‬- ‫ﻏﺪﻯ ﰉ‬٠ ‫ﺑﻮﺩ ﺛﺨﺺ‬ ‫ ﺩﺍ»ﺍﻥ‬٠‫ ﺍ‬٠‫ﺍﺀﺩﺀ ﺩﺭﺯﺩﺍﻥ ﻭ‬٠

«Evsiz, barksız bir miiflis vardı ki zindanda ve amansız kaydlar i‫؟‬erisinde kalmıştı».

4563 ‫ﻟﳮﺎ ﺯﺩﺍﻧﻴﺎﻥ ﺧﻮﺭﺩﻯ ﻛ ﺰﺍ ﻑ‬ ‫ﺑﻮ ﻥ ﻛﻮﻥ ﺫﻑ‬

‫ﻉ‬٠‫ﺭﺩﻝ ﺣﺎﺯ ﺍﺯﻁ‬

«Zindandakilerin lokmasını sebebsiz yere yerdi. oradakilerin kalbine Kaf dağı gibi sakil gelirdi».

Tanıaı dolayısıyle

4564

‫ﻟﳮﺎ ﺍﻥ ﺯﻭﺭﺩ‬

6 ١‫ﻟﻜ ﴪ‬

‫ﻕ ﺭﺍﰷﻭﺵ ﺑﺮﺩ‬

٠‫ﺯ ﺭ‬

‫ ﺍﻥ‬.‫ﺯﺍﻧﻚ‬

«Jlahpuslarm ili‫ ؟‬birinde bir 1‫ﺍﺍ‬1،‫ﺍ‬,‫ ﺍ!ﺃ‬.ekmek yemeye cesaret yoktn Ç

ü ı ı k i

0

lo k m

a

k a p a n

m

l f l i , ,

lo k m

a n ı n

، ،

٠٠،٠٠

،،

k a p ı y o r d u » .

201


4im ->١{٠٠“‫ “؟‬٠ _rr‫^؛‬ ،‫ ؛‬-٠-‫ »؛•؛‬j ^٠“-٠۶

jj j~ai

«Onun gözü önünde ma^sıb. mevki’ ve altın hayâli, gözde çıkmış kıl gibi olur, hakikati göstermez,.

.

r in i

‫د‬

1‫؛‬

٣ ‫ د‬۴ ‫ﺀا ؛ ؛ ﺀ ح ؛‬١‫ذﻷ ؛ ؛‬

s a t m a z l a '“ -

d o lm u Ş ; k e n d is i

de

a ş k u lla h

‫ ؛‬e

m e st

0

‫؛ﻻﻟﻸ‬

!'

١٠ 4.559 ‫ر ة از ددا ر ﺭﺧﻮﺭﺩﺍﺭ ﺛ ﺪ‬ ‫ﺣﳥﺎﻭ ﺻﺪ' ر ﺛ ﺪ‬٠‫ﺍﻥ ﺟﻬﺎ ن ﺩﺭ‬ « H e r k in i o n u n

H a k k in

n a z a rın d a

c iy fe

Hadîs-İ Şerîf'te : buyurulmuştur.

c e m â lin i m ü ş â h e d e

ile

b e rh u rd â r

o lu r s a

b u

d ün yâ ,

g ö rü n ü r» . «D ünyâ

le ş

g ib id ir

k i

onun

4560

jj> ،i *f

t â lib le r i

k ö p e k le r d ir .

!

*.- 3 J y -» j ١،i ٧ j١

.- ٠. j *■ j * r y r $

«Lâkin o sofi; aşk-‫؛‬ı İlâhî mestliğinden uzak olduğu için hırs ve ta­ mamdan geceleri görmeyen kimseler gibi olmuştu». 200


‫؛‬.ihi seni yakalar) Âlemde Allah’ın halvethânesitıden, (yânı, tenhâ bir yerde oturup Allah'ı düşünmekten ve ona hasr.ı fîkretmckten başka ra­ hat ve huzur yoktur».

4569

jv

،،i "١j i

‫؛‬J

JJ

'، ٠٠‫؛‬٠

«Zaruri olan dünyâ zindanı köşesi, ayak ücretinden ve dayaktan hâli değildir». Pâmüzd: Ayak ücreti demektir ki burada hapishanelerde ayağa ta­ kılan zincirden kinayedir. Dakkulhasîr d e : Hapishâne dayağı demektir. Hadîs-i Şerifte : «Dünyâ, mü’minin zindanı ve kâfirin cennetidir» buyurulmuştur. Zindanda sefâlet ve işkence olduğu için, zindan gibi olan Dünyâda da ehl-i îmânm illet, kili et ve zillet gibi felâketlere uğraması tabiidir, hattâ zarurîdir. Mü’minin kılletten, illetten, zilletten hâli kalma­ yacağı da bir Hadîs-i Şerif ile haber verilmiştir. Çiinki; dünyâ, mü’minin zindanıdır. Çünki; bu hâller, zindanda eksik değildir. Zikredilen Iladîs’in mealini vaktiyle fakir ‫؛‬öylece nazmetmiştim ‫؛‬ O la n la r c e v h e r -i îm â n ile g e n c û r-i r û h â n î, Y a ille tte n , y a k ı l le t te n , y a z ille tte n d e ğ il hâli. B u h â le b ir d e d e r v iş lik e d e r s e in z im â m , ol d e m , Ü çü b ir lik te m a h v e y le r o m e r d -i ja k r - i h o şh â li.

4570

‫ وﻧﻰدردوى‬٠‫واﻟﻨﺎر ﺳﻮراح‬ ‫ ﺑﺌ ﻜﺎﻟ ﻰ ﺛ ﺮ ى‬٠

‫ﺗﻼى‬٠‫م‬

«Ey şâlik; v n llîh ‫ ؛‬l’az ‫ ؛‬fâr m ٠،١ deliğine »٠،»٠٠ « irsen orada da hlr kedi pençesinin tırım k lıırım . î ü h t e lâ o lu rs u n »,

211:1


4565

‫ ود‬، / ‫ ر‬٠‫ر ى دور از ﺩﺀﻭﻑ‬ ‫ د ﻻ ن ﺑﻮد‬٠ ‫ ﻛ ﻞ‬، ‫ ﺑ ﺜ ﻤ ﺖ‬١‫ و ﻣ ﺪ‬١

«Allah'ın da'vetinden, yânî, makbul kullarına ‫؟‬ektiği kanâat zıyâfetinden her kim uzak kalmışsa pâdişâh olsa hile dilenci gibi aç gözlüdür».

Evet; ba'zı 'kimseler vardır ki karınlan tıkabas doydugu, mi’delerinde tek lokma sigacak yer kalmadığı hâlde, bir türlü gözleri doymaz. 4566 ‫زر ؛‬

٠‫راﻣﺎد‬

‫ وا و ت‬١

‫ﻓﺘ ﻪ ﺭﺩﺍﻥ د و ز ز زان 'ان را‬ «O müflis, insanlık şerefini ayak altma almış, 0 lokma arsızlığından, zindan cehenneme dönmüşdü».

k a p ıc ın ın

‫ا؛‬

'Burada Hazret-i Mevlânâ, dünyâda râhat olmadığını, zindanda bile ‫ ؛ ؛‬at ve huzuru kaçıracak bir miinâsebetsiz bulunabileceğini anlatmak ! İçin diyor ki: ‘ 4567

‫ﺀﺗﻰ‬١‫ر ﻟﻤﺖ د ر‬. ٠‫ﻛ ﻠ ﻜ ﻠ ﺰ ﺀ‬ ‫ﻧﺎن ﻃﺮف ﺛﻢ ﺑﺛ ت آ د ا ﻓﺘﻰ‬ «R.âhat ümidiyle tenhâ bir izbeye kaçsan, hatta zindan köşesine çekilscn !)ile 0 kaçtığın yerde huzUrunu kaçıracak bir afet zuhûr eder». 4568 ‫ د ت‬٠‫د ح ﻛ ﻔ ﻰ د د د و ىدام‬ ‫ ت‬٠ ‫ ﺣﻖ ا رام 'ب‬. ‫ﺟﺰ ﻧ ﺤﻠﻮﻛﺎ‬

«Dünyânın hiç lıîr köşesi canavarsız ve tuzaksız değildir. (Yânî, nercılo bulunsan karşılın !lir engel ‫ ؟‬iknr ve Onun nıUnft.ohrtsizliği tıızak


Hadîs-i Şerifte : «Sabır, ferah ve sevincin anahtarıdır» buyurulmuşhır. İnsan, bir şcy’e mübtelâ olur, o ibtilâ dolayısıyle ya kalbi sıkılır, yâ. bud canı yanar. Dünyâda hiç bir şey dâimi olmadığı için bir müddet sonra o belâ geçer, o vakit de insan rahat eder ve sevinir. Bu sevinci elde etmenin çâresi ve o müşkili hallevlemenin anahtarı sabırdır. Zâten başka çâre de yoktur ya. Olacak olur. Hükm-i kaderin zuhuru men’edi. leınez. Çâresi ‫ ؛‬Rızâdır ve sabırdır. Sabrın sonu selâmet ve sevine olduğu ıbsız ecri de vardır. Cenab-ı CenaiM Hak ila K : cibi ma nevi ve hesabsız

‫ﺠ ﺪ‬

‫ﻫ ﻴ ﺒ ﻴ‬

: ۵ ‫ ر وا‬٠‫ا ى‬

Yânî: «Sabredenler İçin hakikaten hisabsız ecr ü sevab vardır'“» buyurmuştur. 4576 ٠‫ن ﻓﺮج اب ز ا ﺋ ﺎ ن درىﺣﺐﺀ‬ ‫و ز ﺣﻴﺮ‬

‫ى‬٠‫ ب‬١‫'ا‬

‫ﺋﺎ ن‬

‫ا‬

١‫ﺿﻌ ﻒ‬

«Sabrın sonundaki ferec fi ferah kalbe imandan gelil îmandaki z‫؛‬٠' f. Umidsizlik ve karin ağrısıdır». Sağlam imanlı bir kimse, bir sıkıntıya uğrayınca sabreder ve sonunda ferahlanır. Zaif İmanlı bir şahıs, böyle bir hâle dûçâr olunca ve’se düşer, karın ağrısına uğramış gibi kıvranır ve fervâd eder. 4577 ‫ﻣ ﺮ از اﺑﻤﺎن اد ﺻﻤﻜﺎه‬ ‫ ﺀﺍﻧﻠﻪ‬١‫ ﻣ ﻔ ﻸ‬٠‫ﻼ‬

‫ﺑ‬

«Sabır, imandan baş tâcı bulur. Sabır oJmazsa iman da olmaz». Nebiy-yi Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizden: «l‫؛؛‬r kimsede sabır yoksa onda sağlam iman da yoktur» Hadis’‫ ؛‬rivâyet olun, muştur, zaten dikkat edilirse görülür iti sabr u kanâat sâhibi olanlar, dini bütün ve İmânı kuvvetli bulunan müslümanlardır. Huzret-i Mevlânâ bu Hadis’‫ ؛‬terceme ederek diyor k، ‫؛‬ ،41٠ 8ılır، Ztım.r ‫ أا‬٠


4571

‫ از و ا ل‬C aJ

‫ ﻓﺮﻣﻰ‬١‫ا د ى ر‬

‫ﻛ ﺮ ﺧذاﻻش ﺑود ﻣﺎر ب راى‬

«insanin tehayyiilâtı geniştir, muhayyiiesi güzel olur, yânî, güze tehayyiildc bulunursa, sahibi dc güzel haj’âlât ile ya‫؛‬ar٥ . 4572

،‫؛>■؛؛‬٠■،٠.

JJ

. s^1، j، f٠y.، Eğer hayâlâtı hoşa gitmeyecek şeyler gösterirse, sahibi dc mumun» ateşte eridiği gibi erir». W 4573

،٠,' y

f^>‫ }" ؛‬j.» j ١~٠ ‫؛‬-o

e .- j

.)،^.‫'؛‬

١٠

٠ E١ ‫ ؛‬rr yılan ve akrebler arasında iken Allah sana hoş hayâller ve rırse». 4574

٠y

s y >. j L

٠٥١y ٠٠٠,■— ٠

١٠rV .

١٠٠٠‫ ؛‬٠٠١— J ١-٠>٠

«.hayaller sana bakırı altın yapan kimya gibi olur da yılanlar, ak rcblcr gözüne munis görünür».

0

4575 ‫ﺻﻴ ﺮﺛﻴ ﺮ ن از ﺣ ﺎ ل ﺧﻮش ﻧ ﺪ س‬

‫ﰷﻥ ﺧﺎ ) ﻝ ﻓ ﺮ ج ﺑﺶ ﺍ ﻣ ﺪ ﺕ‬ "Giizel hayâlden sabır, hoş olur !،‫ ؛‬- hayâllerden ferce ü ferah hu 0 siile gelir».

٠»»>«


- Severim. Çünki ‫ ﺀاا‬١‫ ه‬ıı.nl, "Alil 1. ‫ أا»ا‬kimse ‫؛؟؛‬.II güzel bir şeytbr Sâhibinin lıayıât ve liiifteiiiil.il 1‫ ﻻا‬1‫ ا‬، ‫( ا ا ا أ‬٠٠٠،‫ اااا‬sebeb olur, diyerek: «llelı'ıl Itid. s«l‫ ؛‬h bir killise ‫ ااا اا؛;اأ‬٠‫ﻻ‬،‫ا‬، ‫ ا‬.ilil ,ey.lli " llııdîs.، Çcrîf'ine işâret etmiş 1

Dikkat buyurıılmuçtıır .v،ı zftlıld, millili silıibiıı‫ ؛‬azdırması,

âr ‫؛‬f ise

١،-ııe o malili sâhibinc illiyi' II hııseııât yardımcısı olması cilietilli görmüş .ler ve görüşlerine göre cevab vermişlerdir Hazret-i Ömer, bir gütı dünyânın kötülüğünden bahsediyorum‫؛‬ :t'cııâb-1 A li Yâ Em» - ‫؛‬relmü'm‫؛‬,nîn «Dünyâ âhire tin tarlasıdır» burada ekilir lirada biçilir. Demek ki Dünyâ, âhiretin elde edilmesine vâsıtadır» dem،‫؟‬. .Fâruk-1 a’zam, kelâm-1 raurtazâyı tasdik eylemiş (Şeyh Muhyiddin-i ekber (kuddise sirruhû) (Fütûhât-1 Mekkiyye inin (Murâkabe bâbı)nda dünyâyı medhetmiş ve «Dünyâ;;, ‫ ؟‬-ocugunu d،k katle büyüten şefkatli bir ana gibidir. Fekat Âdem oğullarının ‫ ؟‬ogu, o -ananın kıymetini bilmedikleri İçin ona âsî olurlar ve zem ederler» demiş tir. İşte Şeyhin bu ifâdesi de görüş ve anlayış neticesidir, 4581 ‫ﻛ ﺎ ' د ر ﻧ ﺎ ﻛ ﺌ ﺨ ﺺ ر د و ﺿﻞ ﻫ ﺖ‬ ‫ ﺛ ﺖ‬٠‫ و و ﺀ ﻛﺎ‬١ ٠‫ ﺛ ﻪ‬١‫ ا شي‬٠ ٠‫ﺳﻤﺎ‬

«Bir sahısta iki fiil vardır, o, ha’zan balık, ba’zan olta olur». 4582 /‫ﻧ ﻤ ﺶ‬

‫اوﻣﺆﻣﻦ ﺭﺩ‬

‫اورى ﳕﺶ ﻡ‬

‫او ﺣﺮس‬

‫'ﻳﻢ‬

‫'ﻳﻢ‬

«Onun yarısı mü’mîn, yarısı mecûsî, kezâ yarısı hırs, yarısı sabırdır.. 4583 ‫ ﻥ‬٠> ‫>داﺗﺖ ﻓﺪﻛﻢ‬٠‫ﻛ ﺌ ﺖ‬

، / ‫ ذ ﻛ ﻢ ﻛﺎ ز و ﻛ ﺮ‬٠ ‫از‬ «Senin hâlıkııı ve nıa'hftdıın olan Allah ( ‫ﺱ‬ ‫ﺅ‬ *‫ﰼ‬ ٠ ‫ﻑ‬ ‫ﺭﻭ‬،‫) ﺯﻡﰷ‬ yormuştur."

1.11-

‫ااذذ‬7


4578

‫ ر ﺩﺍ ﺵ اﻧﺎن ’ﺩﺍﺩ‬٠‫ ﻳﻊ‬: ‫ﻛ ﻎ‬ ‫ اد‬١٠*‫ر ﺛﺮا ﺻﺮى ﺗ ﺎ ﺛ ﺪ در‬

«Hazret-‫ ؛‬Peygamber buyurdu k‫ ؛‬: Tabiatinde sabır olmayan I،‫؛‬mse.( ye Allak keınâl-j înıan vermemiştir». ... 4579

‫ﺍﺭ‬٠ ‫ ?ﺍﺛﺪ ﺟﻮ‬y ‫ ﺩﺭ ﺑﲌ‬S i ‫ﺍ ﻥ‬ ‫ﰒ ﻭﻯ ﺁﺩﺭ ﺑﲌ ﺍ ﻥ ﺩﻛﺲ ﰷ ﺭ‬ «Meselâ; biri, senin gözüne yılan kadar soguk görünür, fekat yine ٠ kJmse, başkasjmn nazarında tasvir glb‫ ؛‬olur».

Sabır da tıbkı böyledir, ba'zılarmca yılan gibi, ba'zılannca da tasvir gibi müşâhede edilir. 4589 ‫ د ر ﺟ ﺸ ﺖ ﺧﺎ ل ﺋ ﻐ ﺮ ا و س‬٠‫زاذك‬

‫ﺩﻭ ﺕ‬

‫ﺑﲌ‬

‫ﻭﺍﻥ ﺣﺒﺎﻝ ﻣﺆﻣﱮ ﺩﺭ‬

«Çiinki sana yılan gibi görünen kimsenin sen küfrü ve fiskı hayâlini görürsün. Onu hoş görenin nazarında ise onun îmân ve salâh tarafı gö­ rünür». Her şey’in bir iyi, bir de kötü ciheti vardır. İnsan hangi cihetten bakacak olursa onu görür, diğer ciheti göremez. Genceli Şeyh Nizamî bir hikâye naklediyor. Diyor k i: îsâ Aleyhisselâm, havâriyyunla birlikte gidiyordu. Kokmuş bir köpek leşine rastladılar, burunlarını tıkadılar ve leşi zemmettiler,. Cenâb-ı Rûhullah ise : «Bakın dişleri ne kadar beyaz» dedi. Çünki; Mesih Hazretleri onun iyi tarafını görmüştü. Şeyh Nizâmı bu fıkrayı naklettikten sonra: «Her şeyde hüner de vardır, ayb da var­ dır. Sen, onun aybım görme ki hünerini elde edesin» demiştir. Herkesin görüşü ve anlayışı irfanına göredir. Bir zahide: — Malı sever misin? diye sormuşlar: — Sevmem. Çünki mal yılan gibidir, sâhibini sokar, yânî, azdırır ce­ vâbını vermiş. Bu süâli bir arife îrâd etmişler : 2.«


'‫ ااا؛ ا‬:٠

c،Ik٠ r Uiııı; bu siyah ve kötülük tarafım görürse reddeder, her kim, ve iyilik tarafım görürse tsieb eyler».

b e y a z

4586

‫ر‬۶ ‫ﻟﻮﺳﻒ ادر ﺟﺜ ﻢ اﺧﻮان و ن‬٠ ‫اد ر ﺑﲌ ﻳﺬﻭﺏ ﺑﻮﺣﻮﺭ‬

‫ﻯ‬ ‫ﺭﻭ‬

«YUsiif Aleyhisselâm, kardeşlerine hayvan gibi görünüyordu. Yine ... Ya.kub Aleyhisselânr nazarında hûri misâli idi.

4587 ‫ ورا زﻧ ﺖ د د‬١ ‫ا‬

‫ز ﺣﻴﺎل د‬١

‫ﺑﺜ ﲑ ﻓﺮﻉ ﻭ ﺑﲌ ﺍﺻﻞ 'ﺍ ﺩ ﺩ‬ «Yûsüfün kardeşlerindeki fer'î gözler, kötü tehayyiilleri dolayısıyla onu ‫؟‬irkin görmüşlerdi. (Çünki fer’î olan zâhir gözüyle bakmışlar،!..) Asil göz olan basar-! basiret kendilerinde yoktu».

4588 ‫ ن‬١‫ ة آ ن ﺟﺬ ﻣﺪ‬. ‫ﺑ ﻨ ﻢ ﻟﻞ'ر ا‬ ‫ﺻ ﺠ ﻬ ﺎً ن ﻓ ﺪ ; د د ا ن دا ن‬

«Zâhir gözünü, basar., basiretin fer’i bil; basiret gözü bir şey’i nasıl görürse zâlıir gözü de er, go‫ ؟‬onun tarafına döner». K:

،٩

‫ا!ااةأ‬


Evet; Cenâb-1 Hak (Sürc-i Tcgabünjde buyurmuştur ki : ‫ﺼ ﻬ ﺞ‬ ‫ﺕ‬

>

‫أ ' ﻳ‬3 ‫ﱨ‬

‫ ا 'ا زﻟ ﻼ ﻏ ﺞ ا‬٠‫ﻳ ﻤ ﺨ ﺶ > ذ \ ذ ﻳ ﻔ ﺮ‬

‫ﺓ ﻳ‬

‫ﺬ‬

‫ﻜ ﻴ‬

‫ﺓ ﻳ‬

١‫ﰵ ﺉ‬

\

‫ﻪ ﺫﺫ‬

‫ﺋ‬

٠‫ﺗﺒ ﺚ‬ Yânî: «Göklerde ١ ’C yerde 0‫ ﺍﺍﺫﺍ‬her şey. Alah’ı tesbih u takdis eder; mllk onundur, hamd de ona âitJdir. o Allah her şey’c kadirdir, İrâde ettigi her §ey(i yapar. 0 , öyle bir Kadir-i Mutlaktır ki sizi yarattı. Ey ipsanlar sizden ba’zıları kâfirdir, (dehriler ve tabiiyyun gibi ki Allah’ın halıkıyyetine inanmazlar) yine sizden ba'zıları mii'mindirler. Onun yaradan olduğuna İmân ederler. Allah sizin yaptıklarınızı görür ve bilir«„ Ayetine işâret ediliyor. Verilen ma'nâ, Âyet-i Kerimenin sarih ma’llâsıdır. işârî bir ma'nâ olmak üzere (Zeecâc Tefsiri)nde denilmiştir k i: *içinizde gizlice kâfir, âşikâre mü’min olanlar vardır. Münâfıklar gibi zâhirde kâfir, hakikatte mü'min olanlar da vardır. (Ammâr bin Yâsir) radıyallahü anh gibi*. Hazret-‫ ؛‬Ammâr, Resûlullah Efendimizi en evvel tasdik edenlerdendir. Kureyşiler, onu dininden döndürmek İçin işkence yapmışlar ve istedikleri küfr ve İnkâr sözünü mecbûren sOyletmişlerdi. Ammâr Hazretleri İşkenceden kurtulunca aglaya ağlaya Peygamber lıuzUruna gelmiş, söyledigi küfr kelimesi dolayısıyle özür dilemiş, t.araf-1 Risâletten taltif ve tesliye edilmiş, tekrar işkenceye ugrarsa istenilen sözü söylemesine izin verilmişti. Hazret-i Â'Ievlânâ da insanda îmân ile küfr, iyilikle kötülük bulunabileceğini söylüyor ve diyor k i:

4584 ٠‫ﺣدش ب‬ ٠‫ﻣﺎ‬

V‫ﻫﻣﺟوﻛﺎوى‬

‫ﻧﻣﺎ ﻟد ر ﻳ د ى ﻫﻣﺟو‬

«Bir sığır misâli ki derisinin yarısı siyahtır, ciheti ay gibi beyazdır». (42)

‫اﻻ‬,«

S O r t l T c g a b iin

: ]٠ 2.

öhür tarafı, yânî, sağ


'

KADI VEKİLİ HUZURUNDA o MÜFLİSİN ELİNLEN ŞİKÂYET ETMELERİ. 4591

' ‫ ة ص ادراك ﻣﻨﺪ‬٠‫اوﺻﻠﻞ‬ ‫ات ا ﻣﺪد‬١ ‫ ل زﻧﺪان درﺛﻚ‬٠‫ا‬

«Zındandakiler, kavrayışlı kadı vekilinin karşısına şikâyet için gel­ diler». Ve dediler k i:

4592 ‫ﺧﺎذى ر ﻛ ﻮ ن‬٠‫ا‬٠‫وم‬I ‫ دون‬: ■ / ‫و ازار ﻣﺎ ا;ن‬

‫ك‬ ‫ز‬١

•،Birden kadıya selâm söyle. Şu âdı heriften ne kadar rahatsı‫ ؟؛‬oldu­ ğumuzu anlat».

4593 ‫ درن زﻧﺎ ن ﺋ ﺎ د ا و ﺗ ﺮ‬۵

‫ ﺣﻮﺍﺭﺳﺖ ﻭﺃﻧ ﺮ‬٩‫ "ﺍﺯ وﻃﻼ‬٠‫او‬ «Şıı miiflis, hoşhoşuna dolaşıcı, ohur ve ınuzır olarak bu zindanda dâimi kaldı».

4594

‫ﺟﻮن ﻛ ﺮ ﺀاذر ﺛﺮددر ﺭ ﺩ ﺍ ﻡ‬ ‫از وﻷﺣﺖ ل ﻣﺎز و ل ا ز م‬ « I ld e b s iz liğ b ı d e n h e r k e s in

y e m

e ğ in e

‫ ؟‬ı ı ğ ı r ı lm

ı ı k s ı z ı n

v e

s e lâ n ı

v e r m

e k s iz in

s in e k

g ib i

k o n u y o r » .

2 11


4589

٠>.jy (.،-٥١ j ‫؛‬٤j j

١

٠C- ٠/

y j l ‫؛‬S (j

■،

«Sen mekâna mensubsun. Asim ise lâmekândır. Bu dükkânı kapa, o dükkânı aç».

Bütün eşvâ bir mekâna.muhtacdır. Yâni, her şey; duracak, oturacak ve yatacak yer ister. Onun için insan da cismâniyyeti i’tibâriyle mekânîdir. Fekat aslı ve rûhu i’tibâriyle lâmekânîdir. Çünki yaradılmadan evvel İîm-i İlâhîde idi. Allah ise lâmekândır, zamandan, mekândan münez­ zehtir, bu a‫؟‬,

Hazret-i Mevlânâ diyor k i; Ey insan; madem ki aslın lâmekândır, mekân dükkânım kapa, yâni, dünyâya bağlanıp kalma. Öbür dükkânı yânı, lâmekânâ teveccüh et.

4599 ‫ﺕ ا ز ز ا ﺩﺭ ﺣﻬﺎت‬-*‫ذ ش ﺡ‬ ‫ ا ت‬٠‫ ا ﺗ ﻮ‬٠ ‫وﻧ ﺶ دره‬

‫ﺖ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺛ ﻨ ﻰﺩ‬

“Dünyânın alil cihetine kaçma. Zîrâ altı cihet tavla oyunundaki altı kapı gibidir. Altı kapının bağlanması ise oynayanın mat olması demeli tir».

‫؛‬jcş cilıct: Ön, arka, sag, sol, alt ve üst taraflarıdır. Bu cihetler bütün kâinâtı İhâta etmiştir. Ma'rifet, bunlarm ihâtasmdan kurtulup cihet kaydından halâs olmalitır. Hâfız-1 Şîrâzî der k i; «Sen tabiat sarayı hâri،'ine çıkmıyorsun. Hakikat semtine nasıl sefer edebilirsin?»

21ü


•I59K ٠١‫ﺍ ﺩﺫﺍ‬.‫ﻓﻪﺙ‬L ‫ﻩ‬٠٠‫ﺃﺣﱹ‬

‫ﺯﻝ‬

٠١‫ﺋﺪ ؛ﻧﺪﺀب‬V 1‫ﺩﺍ‬٠‫ﺣﻨﻞ ﻣﻮ‬ «üç sene siiren kıtlık gibi elan bu heriften (lâ(i ljir, fcryâd ‫!؛‬،‫؛‬. K:ıdı gölgesi. yâni. hayâtı dâ'ıın .Jsun -».

4599 ‫ ذ زﻧﺎ ن ا رودا زﻛﺎوﻣﺒ ﺶ‬،‫؛‬

‫ﺵ‬٠‫ﻫﺎ‬٠‫ﻥ ﺯﻭﻧﱼ ﻟﺬ‬٠‫ﻏﺖ ﻡ‬٠‫؛ ﻭﻟﻞ‬ “Ya bu su sığırını zindandan çıkarsın, yııhııd ٠ ٠ ,٠ ‫؛‬٠l٠ ٠ kın،ı ulıııak üzere vakıftan bir vazife tahsis etsin». 4.00 ‫ ﺫ ﺭ ﻭ ﻭ ﺭ ﺍ ﺍ ﺍ ﺙ‬، ‫ ﻯ ﺫ" ﻭ ﺧ ﻮ ﴍ‬١

‫ اذذ ﺧﺎ ث ا ذ ﺋ ﻔ ﺎ ث‬٠‫دا د د‬

“Ey kendisinden erkeklerin de, kadıııJarın da hoşnud oldukları kadı efendi, addlct göster l،i senden İmdâd umuyoruz».

4601 ‫ﺳ ﺮ ى ة'ذ ى ﺛ ﺪ و ﻳ ﻞ ا ﺗ ﻚ‬ ‫ ﻣ ﻚ‬، ‫ﺀﺀةﻏﺖ با ﻋ ﺬ ى ﺷﻜﺎ؛ ت ﻟ ﺚ‬٠

“O söz anlar vekil, kadı’nın yanma gitti. Zindandakilerin şikâyetini bir Jiir anlattı». 46(12 ‫ﻣﺒﻨﻰ‬

‫ ذ ز دا ن‬١‫ را ذ’ ض‬, ‫ اﻣﺪ ا‬٠٠

‫ﺵ‬.‫ﺍﺱ ﺳﺲ ﺭ ﺩ ﺍﺫ ﺍﺑﺎﻑ ﺣﻮ‬ «!،adi 0 ıııi'ıflisi zindandan ncztlino ‫»؟‬،ııllı t .111111 lıâliııi kendi »Iillinlarındaıı ila soruşturdu». 2 13


4595

;

‫ت‬٠ ‫ اوت ﺛ ﻢ‬: . ٠ ‫دﺗﻦ او ﺑ ﺢ‬

‫ﻻ_ا‬. ‫ﻛﻞ ر ﻓ ﻰ‬

‫ا‬

‫ ذد إﻧﻮد را‬٢ ‫ﻛ ﻞ‬

«Altmış kişinin yiyeceği. onnn İçin İıiçtir. Artık yetişil- dersen İşit. memc2likten gelir».

4596 ‫ﻟ ﻔﺎ‬

‫ﺯﺗﺪﺍ'ﺭﺍ ﺳﺎﺏ‬

‫ﺍﺩﺩ‬

‫ ه‬٠‫ ﺣﺘﺎﻫﻜﺜﺎدد‬.‫ورﺑﺼﻊ‬

«Zındandakilere hayır sâhibleı-inden bir lokma gelince, türlü tedbir ile gizli olarak açsalar da».

onu yüz

4 ‫>؛)؛‬، ‫ ﺧ ﳫﺰ‬3‫ﺩﺭ ﺯﻣﺎﻥ وﺑﻐﻰ ا ﺩ ﺍ ﻥ ﺩﻭ‬ ‫ﻣﺘ ﺶ و ز ﻛﺎ ﺧ ﺪ ا ﻛ ﺬ ﺗﺎ ﻛ ﻮ ا‬

«o cehennem boğazlı, yâııîj doymaz derej liemen yetişir. Allalı ( ‫ ) ﻛﺮا و اﺷﺮوا‬yânî: «yiyin, İçin» buyurmuştur diye de hüccet getirir». Naklederle‫ ؟‬ki ٠tebd‫؛‬lüş§ekil lieclil’ekil» ta'rîfinin mücessemi olan derviş kıyafetli bir herif, herkesin sofrasına çöker ve alabildiğine yermi§. Bir gün biri: - ،Şeyh Efendi; tarikat ehline riyâzet lâzımken, siz avamdan fazla yiyorsunuz.», Ta'rizinde bulunmuş. 0 da : - «Allah ( ‫ ) ﻛﻮا و اﺋﺮ وا‬buyurmadı mi? Ben Emr-İ İlâhîyi fazlasiyle İnfâz ediyorum» demiş. - «Ayetin alt tarafım okusamza» demişler. - «Ben Mısır hâfızı değilim. Ezberimde bu kadar var‫ »؛‬diyerek ( ‫ ) وﻻ زﻓ ﻮا‬yânî: «Çok yemek sUretiylc İsrâf etmeyiniz» emrini okumamış. 212


Yâni : «Şeytan, Ccnâb-ı Hakka dedi ki ‫ ؛‬Ey Rabbim, bana insanların ba's olunacakları kıyamete kadar mühlet ver. Allah da buyurdu k i: Vakt-i ma'lîima, yâni, kıyamet gününe kadar sana mühlet verilmiştir3‫»؛‬ Âyetine işarettir. Âyetin zikri dolayısıyle şeytanın insanlara olan garazkârlığını an­ latmak için Hazret-i Mevlânâ iblis lisânından diyor ki :

4607 ‫ﺭ ﻭﰒ‬

‫ ن‬٠‫ﺏ‬

‫ﰷ ﺩ ﺭ ﻥ ﺯﻧ ﺪﺍ ﻥ ﺩ‬

‫ﻧﺎ ﰾ ﺑ ﳥ ﻦ ﺯ ﺍ ﺩ ﺑ ﺎ ﺭ ﺍ ﻣ ﻜ ﲌ‬

«Ben bu dünyâ zindanında hoşum, yâni, dünyâ zindanı bana hoş geliniştir. Mühlet ver de orada düşmanımın, yânî, Adem’in oğullarım helâk edeyim».

4608 ‫> ﰎ ﺍ ﻭ ﺭﺍ ﺫ ﻭ ﺕ ﺍ ﻋ ﺎ ﺩ ﺭ ﺩ‬ ‫'ﺍ ﻝ ﺭ ﺩ‬

.‫ﺭ‬

‫ ﺭﺇ ﻯ ﺯﺍ ﺩ‬. ‫ﻭ ﺯ‬

«Her kimde iman rızkı ve âhiret yolunun azığı olmak üzere bir ekmek varsa».

4609

‫ ﺭﻭ‬٠‫ﻯﺃ ﻣ ﻚ ﺩﻛﺮ ﻭﻡ‬ ‫ﺃﻭ‬٠‫ا ر اًرذد از ؛ﺛﺐ'ل ﺯ‬٠ «Kâh mekr Jlc. kâh hiyle ile ellerinden alayım da peşimanlıkların. tlıııı feryâd etsinler».

‫ا‬٠3‫ ا‬Siirt•، llkr ‫ ؛‬:‫ ا'ا‬١«

2ir.


460.3 ‫ ﺑ ﺶ ﺫ' ﺫ ﻯ ﺁ ﳖ ﻤ ﻪ‬٠ ‫ ﺍ ﺑ ﺖ‬٠ ‫ ﺕ‬٠‫ﺩﺙ‬

‫ﻛﺎ ؤ د د از ﺛ ﻚ ' د ﺗ ﺎً ن رﻣﻪ‬

«Zmdandakiler sürüsünün m üflis heriften ettikJeri şikâyet kad، in.،inle sâbit oJdu».

4604 ‫ر ا ذ ﻧ ﺬ ذ ' ن رو‬ ‫ ش ﻧ ﻮ‬٠‫ رﻳﻒ ﺧﻮ‬٠‫ د‬/

‫ﻛ ﻔ ﺖ ﻷﻧﺒﻰ‬ ‫ﺔ‬ ‫ﻯﺧﺎﻧ‬ ‫ﻭ‬٠

»Kad، müflise dedi k i: K alk, zindandan ‫؟‬،k, arda kalası evine çekil*.

4605 ‫ ﻧ ﺎ ى ن ' د ت‬٠‫ ا ن‬٠‫ ﻧ ﻮ‬١‫ﻛ ﻔ ﺖ خ‬

‫ﻫﻤﺤﻮﻛﺎﺀ ر ﺟ ﻢ ﻧ ﻨ ﺎ ن ﻧ ﺖ‬ «Müflis cevab verdi k i : Benim hân ü mânım senin İû tf u İhsânınlir. Zindanın ise, dünyânın kâfirlere cennet olduğu gibi benUn cennc. .imdir«.

4606 ‫>ﻡ‬1 ‫ ﻯ‬١ ‫ ﻡ‬١‫ﻭ ﻡ ﺍﺍﰲ‬

i ( ; i( ‫ﱬ‬

‫ﳘ ﺠﻮﺍ ﻟ‬

‫ﻭ ﺏ ﺍ ﻧ ﻈ ﺮ ﻯ ﺍﱃ‬

«Ben şeytan gibiyim k i ey selâmet veren Rabbim, bana kıyâmete kadnr m ülılet ver; demişti*. (Sâd S û re s in d e k i:

‫ ة ك‬١‫ ة ﺋ ﺬ‬٠ ‫ ﻟ ﻴ ﺮ ﻳ ﺒ ﻮ ف‬١٠‫ ﻇ ﻲ‬١‫ئ\ ل ; ﺑ ﻰ‬ 0 ‫ﺲ‬

‫ﻫ ﺎ ﻳ‬

‫ا إ‬

o

‫ ﺛ ﺬ ﺗ ﺮ ى‬٠\‫ﻣﻖ‬


١11.‫ ا)ا‬،. ٠‫اااااﻫﺎ‬,‫ااا‬. ،‫ ااأ‬azgııılığmdatı 0111111 11

«iblisin şeytanetinden h.lâk olduk».

4614

‫زارا ن ﻣﺮود‬. ‫ ﻛ ﺲ و در‬٠ ‫ق‬ ‫ﺑ ﺪ و د‬. ‫ر ﻛ ﺎ دروى را ت او او‬ « Ş e y ta n k im e

b ir

g ir e r s e ,

k ö p e k t ir

g ir d ig i

k im s e

am m a de

b in le r c e

o n u n

k iş in in

g ib i

d a h ilin e

g ir e r

ve

h e r

o lu r » .

Cenâb.، Hak, Habib-i Ekremine hitaben ve bittebejyye Ummet.i Muhammede ta'llmen buyuruyor k i ; «V esvese s a n la r ın de.

O

v e re n

R a b b in c .

ş e y ta n

1 ،İ

ş e y ta n la r ın d a n

ve

A lla h

in s a n la r ın

in s a n la r ı n

z ik r e d ilin c e M â lik in e ,

göğsüne

kaçan

ş e y tâ n ın

in s a n la r ın

vesvese

v e r ir .

ş e r r in d e n

M a 'b U d u n a

G e re k

c in ,

‫؛‬n.

s ığ ın ırın ı

g e re k

1l i s a n

o ls u n » .

Bu Sûıe'de (nâs) kelimesi beş def'a tekrarlanmıştır, fekat hepsi illi manâya değildir, birinci nâs ile ‫؟‬ocuklar, ikinci ile gençler, ü ç ü n c ü ile ihtiyarlar, dördüncü ile sâlilı kimseler, beşinci ile mUfsid şahıslar muiiitl edilmiştir, denilmiştir. Şeytânın insana hulUl ederek ona vesvese verdiğini Ceıtâb-1 Halt Int sürede haber verdiği gibi, Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz fil. ( Ş e y ta n , in s a n in

1111

d a r a ltın )

kan

d a m a r la r ın d a

g e z e r.

A ç lık

ve

s u s u z lu k la

o n ıu ı

y o lu .

buyurmuştur. 21


« ،» s a n la r ،

٠،‫؛‬٠ g ü z e l l e r i n

b a 'z a ı ı z iilfii

fa k r

ve

»

b en i

z a rû rc tc ile

d ü ş e r s in

g ö z le r in i

d iy e

k o rk u ta y ım ,

ba zan

b a ğ la y a y ım » .

Conâb-1 Hak, şeyiamn bu talebini:

Y in i : *Şeytan, sizi fakr u zarûretle korkutur, sadaka, zekât verm ey i» fakir düşersiniz diye vesvese verir ve size kötü söylemeyi ve kötü ، ‫ ؛‬illerde bulunmayı emreder«» Nazm -1 C e lili ile haber veriyor.

Bundan sonra Hazret-i Mevlânâ diyor

k i:

4611

‫ ﻧ ﻜ ﻠ ﺖ‬١‫ﻧﻮت ا ﺗ ﺎ"ﱏ ﺑ ﺮ ن ؤﺗﺪ‬ ‫ﻋﻌﺖ‬٠‫ رذ ﻋﺪا ﻧ ﻤ ﻜ ﺪ ر ﺣ ﻢ‬١‫وا ذ ﻛ ﺪ ﻫ ﺖ‬ «B u ş e y ta n

d ün yâ

Z in tla n m d a

k ö p e ğ in in

h a k ik i

s a ld ı r ı ş ı n d a »

im a n

rız k ı

a z d ır.

O la n la r ı»

g o ğ ıı

tla

ç a rp ık tır» .

4612

‫ د‬٠‫ ذ "ﺗﺎز وﻣﻮم د د ﺀار‬١ j «N am azdan, rız k ın ı

ş e y ta n ,

o ru e d a n

m e le r iy le

٠<‫ اا‬s ٥re‫ ؛‬B.-;‫؛؛‬sra : 1 2 IG

ve

١'C

‫~{ﻝ‬:_‫ ر د‬, ‫دد‬٠‫ﻧﻮت ذوق آ‬ y ü z le r c e İg v â s ıy lc

ta z a rru ' a lı r ,

ve

d u â d a ıı

g ö tü rü r» .

lıâ s ıl

o la n

ze vk


« M ill i. I s

K IS S A S IN IN

ıt. ١ K i ١ ١ ı ٠;s ،.

ilil»

‫ را واﺀا‬٠‫ ﻟ ﻮ‬٠‫ س ا‬٠ ‫ﻣﺾ‬ ‫ﻝ اﻃﻒ اﻫﺎط ر د ا ن ﻛ ﺎ‬ « K a d ı dedi ٤: îsbât ,، '، dallındaki mahbuslar k

e،,

M

ü f l i s

cevab verdi

k i

M iiflis

o ld ، ığ u ، ، ı ٠‫ ؛‬، ١‫’ﺍﺍ‬

ş â h i d ».

4620

‫ م ا ﺛ ﻨ ﺪ ﺑﻮن‬١‫ﻛﻔ ﺖ اﻳﺜﺎ ن م‬ ‫ ﺣﻮن‬٠‫ت‬٠/ ‫ و ى‬-‫ ; د ار‬٠; ‫ؤ‬١‫ﻣﺐ‬ «K a d j y o r la r ,

d e t li

y â n î,

k i ‫؛‬

d a ’v â c .

-O n l a r

senden

m e v k iin d e

k a ç ıy o r la r

b u lu n u y o r la r .

ve

s e n in

O n la r jn

e lin d e n ş e h â d e tî

k a i،

n ğ lı

ın ،،k b ،،l

d eğ ild ir «.

.4621

‫ د‬٠٠‫ر‬١‫ و‬،‫ﻣﺐ‬٠ ‫وزﻧﻮ ﺑ ﻨ ﻮ ا ﻫ ﻨ ﺪ‬

‫ذال‬٠٠‫ﻝ ا ﻃ ﻞ ﻛ ﻮا ى ب‬°!> ‫ز ن‬ «H em h â d e tte

senden

k u r tu lm a k

is tiy o r la r .

B u

g a ra z

ve

m a k s a d la

b â tıl

.. .

Onun felâketine ve İflâsına biz de

٠، .

b u lu n u r la r » .

4622

L ‫ﺣﻤﻪ اﻫﺎط ﺗﺪﻛﻪ ﻛﻔﺘﺘﺪ‬ ‫ ﻓ ﻼ ﺳ ﻜ ﻮ ا‬١‫ﺛ ﻢ رادا ر ور‬ «M nbkem edckilerin hepsi ile hidiz dediler«.

‫ﺃ‬


4615

..... y y j j ٠٨ «H er d e d ir

ve

k im onun

seni

A lla h 'a

d e r is i

tâ a t

a lt ı n a

ü

٠jl ٣^ .y^

ib â d e tte n

s o ğ u tu rs a

b il

k i

ş e y ta n

on•

g iz le n m iş t ir » .

Ba’zı kimseler vardır ki şeytânın kışkırttığı İşleri işlemekten ve in. sanlara vesvese verip Allalt yolundan ‫؟‬evirmekten zevk alırlar, âdetâ şeytana yardim derler. Bunlara (şeyâtlnüüns) yânî, insan şeytanları denilir. ( ‫ ) ﻟﻞ اؤن‬Sûresinin ( ‫ د ة واﻻس‬1‫ ) س‬Ayetindeki ٠nâs٠ İşte bun. lardır. 4616 ‫ د در ﺣﻴﺎ ل‬.‫ا د ﻣﻮر ت‬- ٠‫ﺣﻮر‬

‫ا ﻛ ﺌ ﺎ د آ ن ﺣﻴﺎ ت در وا د‬٠ * A s il b u la m a z s a

ş e y ta n ; seni

b O y le

v e b a le

b ir

s U re t,

so km ak

y â n i,

İç in

k e n d is in ,

h a y â lin e

y a rd ım c ı

in s a n

ş e y ta ıı»

g e lir » .

Bizzât İgvâya ‫؟‬alışır. 4617

‫ﻯ ﻧﲀﻥ‬٠‫ ﻭ ﻣﺎ‬.‫ﰻ ﺥ'ﻝ ﻓﺮﺝ‬ ‫ﰈ و ﻛﺎ ش ﺧﺄﺋﺎن‬ ٤‫ﰻ ﺧﺘﺎ ل ﺀ‬ «Seni

mek,

kâ h

kâ h

te fe rrü c e

h ân ü m â n,

g it m e k ,

y â n î,

a ile

k â h

d ü kkâ n

h a y â liy le

açm ak,

günâha

kâ h

so km a k

ilm

t a h s il

e t.

is te r » .

4618

‫ ﺣﻮﻟﻬﺎ ادو زﻣﺎن‬١‫اﻧﻜﻮ‬٠ ‫ﺐﺟﺎن‬ ‫ ﻟﻚ ازﻋ‬٠‫ ا‬١‫ذ‬- ‫از زان‬ zam an de.

lâ k in

٠0 b un u

‫؟‬o k

‫( ؟‬o k

y a ln tz

(İâ

h a v le

١

d i l ‫ »؛‬.« l e

ve

d e ğ il,

k u v v e te

k a lb in le

ve

İllâ a y n .ı

b illâ h ila liy y ila r im r U h u n la

s ö y le

Ki şeytânı kaçıracak olan havi ve kuvvet-i ilâhiyyeye sığınmaktır. 21«


«Onun müflisli‫ ؛؛؛‬belice ١،‫اا‬٠‫ا ا؛‬٠1‫ااااا‬١‫ ﻻاأ‬. I.illide nakd ve kutnastnıı 1‫ ا‬،‫ا‬: İHI sev yoktur». 1,‫؛‬:‫ﻟﺪ‬-‫؟‬1‫ ﻻ‬olan kimse borcunu vermediği takdirde, hükm .i ‫؟‬er i ili. I. ،..‫؛‬olunur. Fekat İflâsj. yâni, hiç bir şey’i olmadığı isbat edilirse sililİflâs etmek : Parası, pulu, m ail ve m ilki, lııılâsa h i‫ ؟‬b ir ‫؟‬ey'‫ ؛‬olmuU ik demektir. Sûretâ m tiflis olanlar habsten ku rtu ld u kla rı gibi bu dun . /،ndamnda mahbus olan ehl-i İmân ve ehl-i irfa n da iflâs -1 ma'nevi derecesine varınca Allah'ın azadlılanndan olur. Tasavvufta (fakr) detil. lon b ir mertebe vardır ki abd'in elinde hiç b ir ‫؟‬ey olmadığının, iler ‫؟‬eyin, l.ottâ kulun kendisinin Hakkin m ilk i bulunduğunun zevkan bilinmesidir. Kul da, onun m âlik oldugu her ‫؟‬ey de efendisinindir» denilm iştir. Huıııın beyle olduğunu hepimiz ilmen bdiriz. Hattâ Kur'ân'da : «Alî ve mukıııl. destir 0 A llah k i m ü lk onun elindedir, bütün mevcûdât onuntlur ve o, bet şey’, kadirdir» diye okuruz. Fekat öyle olduğunu bu kadarcık bilmek ve İmân etmek k â fi değildir. Ma’rife t onu zevk edinmek ve hakikatine ermektir. B titiin mUkevvenâtın, H akkin m tilkii olduğunu zevkan ve ha kikaten İdrâk etmi‫ ؟‬olanlar, servet sâhibi olsalar bile fakîı- ve m üflis .1 ma'nevidirler. ö yle olanlar, dünyâ mahbesindeki yüz binlerce kayddon ve tealluk zincirlerinden k u rtu lu r ve 0 dünyâ zindanından halâs bulurlar. Nebiyyi Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin : ( ‫ > ى‬٠‫ش‬،1‫ا‬ ‫ ) }{ اﻓﺬذر‬buyurduğu bu fakı-dır. ( ‫ﻧﻰاغ‬٧ ‫ ) ﻧ ﺶ ﻓﻰ‬diye ta’r if edilen do böyle m üflistir.

4629 ‫آ د ى در ﺣﺒﺲ د ﺑ ﺎ ﻧﺎ ن ﺑﻮد‬ ‫ ى او ‘ اﺑ ﺖ ﺛ ﻮ د‬٠‫و د ﻛﺎﻻ ﻵ‬

. in s a n in

d ünyâ

h a b s ln d e

b u lu n m a s ı ,

‫ا‬٠

m t if lis liğ ‫؛‬

s a b it

o lm a k

‫ ؟ ؛‬.» i n i l i r

Yân‫ ;؛‬.b ir kimse, A lla h ın m âlik ve kendisinin m üflis olduğunu an .lasın diyedir Hazret-i Mevlâtıâ bir gazelinde buyurur ki : «Ben herây.ı n١jısla ٠١î٠t

‫اﻧﻦ‬


462:1

‫ ﺳ ﺎ ذ ن ﻣﻌ ﺲ وذو‬٠‫ ﻓ ﺪ‬٠‫ﻛ ﻠ ﻪ‬ «Kadı her k ‫؛‬ı١ıc onun halini s .rd îj'sa ınt.vlânâ; ‫وا‬II müflisten var; dedi».

4624 ,_٠'،‫ ﻝ ﻳ ﺰ د ا د د ؛‬$ ‫ﻧﺬت ذ ذ ى‬ ‫ﺗ ﺬ ﻻ ش‬.‫ ﻧ ﻤ ﺪ _ ﺗ ﻮ إ‬٠‫؛ﺭﺍ ن‬٠‫ﻙ;ﺩﺙ‬ >‫ء‬1، » ‫ الء‬.dedi k i : Ku, m ü flistir v e k a llâ ştır d iy e şeh rin etrJfın d a du a ştırın !».

4625 ‫ا ر'ﺻﺪ‬٢٠‫؟ و ﻛ ﻮ او را ﻣﺎد‬ ‫ ش ﺑ ﺎ ن ﺻ ﺠﺎز'ﻳﺪ‬-‫ﻃﺒﺎى ا و ﻻ‬ «Onun İçin m a h a lle m a lıa llc tleJJal çağırtın ve bu adam m ü flistir tliye d avul çaldırın».

4626 ‫ﺑﻐﺮﻭﺛﺪ ﺭﻭ‬٠ ’‫\ ﺫﻳﻪ‬j S

٠‫ﺖ‬ ‫ﻫ‬

‫ ﺍﻭﺭﺍﺫﻭ‬٣‫ﺹ ﺩﻫﺪﻭﻫﺒﻔﻚ‬ ‫ﻕ‬ «Hiç kimse ona veresiye b ir şey satmasın, kimse ona b ir mangır bore vermesin».

4627 JO ‫ﻣﺎ‬.١ ‫ ﺩﻋﻮﻯ ﺁﺭﺩﺵ‬6 ‫ﺍ‬ ‫؟ردﻣ ﻦ‬

.‫ﺑﺶ ﺭﺩﺍﺵ ﺗﻨﻮاﻫﻢ‬

«Dolandırıcılık fenninden dolayı biri, onu buraya getirirse, bilmiş olsun ki artık onu zindana göndermeyeceğim».


lemeyin ‫ل؛اﺀ‬.‫اا؛*؛ا ﺀ‬1‫ ا» >ا‬،,،٠‫ا ااا‬,٠‫ا‬٠٠‫ا‬،،‫ا‬٠ ... ' ‫ا‬1‫ اآاا‬٠ buyurulmuşUır E

‫اا‬ ‫ا اا‬,‫ا‬١

m

v e t ;

c e d d im

a t r u d k e s i l m

v e

‫ ؛ ؛‬I t ı â e n a le y h t h

n

e

t t e

m

iş t ir .

iz

o n u n

h ü s r a n a ,

٨ ٠‫ ا ا أ‬٨ ‫ اا‬١ ‫ ااااا اﺀ ا ا‬٠‫أ ا ا ا ا ا ا‬ ‫ اا‬٠ ‫ ااا ا اا ا‬٨ ‫اا‬،'‫ ا ااآااا‬٠١'‫اا ا ا ا‬ ‫ا‬٠ ‫ااا‬،‫اﻻ ا‬ ،1

1

e J 'ı m B

... 1‫ أ ا‬1‫ اا‬1،‫ا‬،1‫ا‬٠‫ *أا اا‬1‫ اا‬düşmanını».

iz ،

1 1،

«

،

« z d ı ı ı ı if ik

s iiz ı ı m t a z m

in

ı

1

'، .

،

!• in le y iş in d e n

-

. <

'. f i le

d in le m

v e

'

e k

lı . l â f is l

t i y l e v e

k a b il

s

1‫؛‬

I ilm

e

n

e

d

i

.f a y d a

a v a n

« h k i n

٠٠

f : f h i n

i

b e k le m

z a r a r

v e

f- U .ln .v ı

n ،

١

e b e d i

d e v â m e k

D

e

ş e y İ l i ş t t i r i r ,

ü n y a

z iv â n a

V I

u f t r n

,ı n . ı k t ı r

Hikâyenin beyânına avdet ediliyor : 4633 ‫ﺣﺄﺧﺮﺁﻭﺭﺩﺩ ﺟﻮﻥ ﻓﺘﻨﻪ ﻓﺮﻭﺧﺖ‬ ‫;ﻡ ﻣﺰﻓﺮﻭﺧﺖ‬٠‫ ﻉ‬£ ‫ﺍ ﻧ ﺰ 'ﺭﺩﻯ‬ „ k ilitlisin fitn e s i a le v le n in c e tirdiler».

od u n satan bir

K ürdü n d ev esin i ‫ ء ا‬٠

4634 ‫رد ﺋﺎره ﺑﺒﻰ ارزد ﻟﺮد‬ ‫ﻛﻞ ﺛﺎدررد‬:‫ دا‬١ ‫ ﻣﻮﻛﻠﺮ‬١ ‫ر‬

1.11

«Z avallı K üı ٠d, d e v e m i a lm a y ın d iy e çok feryâd etti, kadı taralın d an işe te v k il e d ilm iş o la n ı da birkaç para r işv e tle sevin ilird i».

4635 ‫اﺷﺖ‬٠I ‫ﺍﺋﺰﺵ ﺭﺩ ﺩ از ﻫ ﻜ ﺎ م‬

‫ ﻳ ﺜ ﺐ اﻓﻔﺎن او ﻣﺮد ى ﻧ ﺎ ﺛ ﺖ‬I “K ürdün d e v e sin i ald ıla r.. K ıışlu k v a k tin d en g e c e y e İıaılar m ü flisi liindirip sok aklarıla d o la ştırd ıla r. S â llib in in feryâd ti fig a ııı fayda v er. ıııedi».

‫ا‬٠‫ ات‬s ٥r٠l YsUn: co.


dünyâ habsinde kalınırını. Yoksa zindan nerede, ben neredeyim? Kim in malını ‫؟‬almışım ki zindana atılmışım.. İflâsın bu türlüsü olduğu gibi b ir de hayr ü hasenattan iflâs vardır, Sureta milyoner, lâkin ma’nen m üflis olanlar gibi k i bunların başında şeytan gelir.

4630 i. 0'■‫؛‬-) I. j ٦ « Ş e y ta n ın ıı id i

m ü flis liğ in i

y* j

A lla h ’ım ız ,

K u r ’â n ’ım ız d a

d e llâ l

ç a ğ ırtır

g ib ،

e t t ir d i» .

4631

،_)■٠،٠ ..»٠۶- j Şöyle diye

?١٠‫؟‬

o r t a k lı k

k i :

e tm e

« Ş e y ta n ve

٠j ١١، ^*٠

h iy le k â r d ı r ,

tic â r e te

m ü f lis t ir ,

k ö tü

s ö z lü d ü r .

O n u n la

k a lk ı ş m a » .

4632 ،‫ ؛‬j s 1 .v .

y

٠-٠---- ٠-*،

\S J S"yS) «E ğer

ş e y t a n la

m ü f lis t ir ,

ondan

o r ta k lı k

n a s ıl

e d e rs e n

is tifâ d e

e d e r,

a

s o n ra yâ h u d

bahane

b u lm a y a

u ğ ra d ığ ın

z a ra rı

k a lk a r s ı n . n a s ıl

O .

ta z m in

e t t ir ir s in ? » ( Y a s in )

S û re s i n d e :

g ١j \ l »l ü ' b -J4٠>

fö Yani 222

:

٠E y

 d e m

o ğ u lla r ı;

ş e y ta n a

ib a d e t

e tm e y in ,

o n u n

sözünü

d in -


'I I I ‫' دا ر د ﺣﺒﺔ‬

‫ﻧ ﺌ ﺎ ر ﻭﺍﻟﺪﻥ‬

‫ دﺑ ﺔ‬، ‫ د ﻏﺎ ى‬: ‫ ذا ى‬، ‫ ى‬- ‫* دا‬

«Gerek meydanda, gerek gizi‫ ؛‬1 ‫؛‬، 1>1٠‫ ا‬kadar kir şey'e mâlik Miiflistir. kalpazandır, hlylckârdır, aldatır, ve kandırırıdır».

d c g il.lh

4G42

٠‫ ﻛ ﺐ‬r ‫’ف‬٠‫و ﺣﺮ‬١‫ا‬- ‫ﻫﺎن و ﻫﺎن‬ ٠ « S

‫ﻛﻨﻴﺪ‬

a k in

o n n n la

I j i r

‫م‬٠ ‫ » ﻣﺤﻚ‬/

‫و؛‬٠

g ir iş m

‫ ﺣ ﻮذ ك ﻛ ﺎ و آ ر د‬٠

e y in ,

ö k ü z

g e t ir s e

d e

s ı k ı

v e

s a g lıııı ı

b a ğ la y ı n » .

ikinci ٩ ısra' bir mesele'‫؛‬şârettir k i: «Fülân sana ökiiz getirirse »fi(٦ lam bagla k. tekrar ‫؟‬almasın, demektir. Bu meselin esas.ı şöyledir : iki hırsız, hangimiz daha sanatkâr'., dly.' imtihan olmak islemişler. Eski bir hırsızı da mümeyyiz ta'yin etmfşl‫ ؟‬ı Mümeyyiz, bunlara : «Bir öküzü satıp 0 gün ‫؟‬alabilen ustadn-, d.ınlş. Hırsızlardan biri: Ben yaparım teahhüdüııde bulunmuş. Bir öküz.، v.r mış, götürmüş bir çiftçiye satmış. Çiftçi yeni aldığını diger bir ök،izl<٠ eş ederek ‫؟‬ift sürmey^-başlamış. öküzü satan, meslekdaşma : «Sen u/.ıık. ‫؟‬a bir yerde ‫؟‬iftçiye karşı dur, acâyib! diye bağır, herif yanına (‫؛‬l i r di acâyib nedir? diye sorarsa, tek öküzle ‫؟‬ift sürüyorsun, bundan dahil acâyib ne olur?» cevâbını ver, demiş. Kendisi bir yerde şaklanmış. Belik‫؛‬ lıırsız : Acâyib!»‫ ؛‬diye bağırmış. Çiftçi merâk etmiş, öküzleri bırakmış, bağıranın yanına gitmiş: «Acâyib olan nedir?» demiş. 0 da : «Ne olaı .ık, senin tek öküzle ‫؟‬ift sUrmcndir» cevâbını vermiş. ‫ ؟‬İft‫؟‬i 0 tarafa bakınca fiİvâkı' öküzün tek kaldığını görmüş. Bu sefer de o: «Acâyib!» diye bagırmış. Meger birinci hırsız, çiftçinin arkadaşıyle konuşmasından istifâde ederek, sattığı öküzü boyunduruktan .çıkarmış ve almış, götürmüş, ilil ma'rifetiyle de imtihanda biı-iııci çıkmış. İşte «Fülân. öküz getirirse, hayvam sıkı bagla ki ‫؟‬alıp götürmesin» meselesi bundan kalmıştır. Müflisi tcşhîr eden dcllallaı- da bu meseli halka hatırlatıyorlar ve nidâ ediyorlardı ki katli efendi şöyle diyor : I

I

«S


463«

‫ﺍﻥ‬

‫ﻧﺸﺖ ا ن وﺣﺸﺪ‬.. ‫ﺭ ﺛ ﺰ‬

f

‫ ﺍ ﺛ ﺰ ل ﺍ ﻧ ﺰ دواد‬،— ‫ﺀ‬٠‫ا ح‬٠ ‫ى‬ .. D e h l e t i l

b ir

k .t lı k

g ib ‫؛‬

o la n

0

m ü flis ,

d e v e y e .b in d i.

D eve

s â b ib i

de

d e v e n i n iir k a s jn d a n k o r n a y a b a ş la d j *.

4637

‫ﺳﺮ ﺑ ﺮ وﻟ ﻮآ ﻛ ﻮ ى اﺣﺸﺪ‬ ‫ ﻋﻨﺎن ﻳﺜﻨﺎﺣﺘﻨﺪ‬I r ٢‫ ﻫﻤﻪ ث‬٢ « T a ra f

(a ı-a f,

m a h a lle

m a h a lle

g e z d ir d ile r ,

ş e h ir

h a lk ı

m ü flis i

iy ic e

ta n ıd ı» .

4638

‫ﺍﻧﺎﺩ ﰻ‬.‫ﺑ ﴩ ﲪﺎﻣﻮ ﺹ‬٠ ‫ ﺗ ﺶ ﻙ‬٠‫ﻟﻤ ﺮد ﺻﺪﻡ ﲪﺒﺪﻝ‬ « ile r s in

ham am

ş e k lin e

ve

önünde

J 'ü z ü n e

ve

h e r

‫؟‬a rş ı

o rta s ın d a

b u lu n a n

h e rk e s ,

m ü fli-

h a k t i» .

4639

‫ﺯﺍﻥ‬١‫ ﺑﻠﻨ ﺪ ﴽﻭ‬٠‫ﺗﻚ‬٠‫دﺀ ﺫﺍﺩ‬ ‫'ﺭﻙ ﻭﻛﺮﺩ ﻭﺭﻭﺩﺍﻥ ﻭ'ﺍ ﺅ ﺩ‬ « T ü rk , lis a n la r ı J 'le

K iir d ,

R u m

ve

b a ğ ı r ıy o r la r d ı

A ra b

o lm a k

ü z e re

d ik

s e s li

on

d c llâ l

k e n d i

k i :»

4640

‫ ﺣﺰ‬١‫ﺑﺖ‬٠ ‫ ن و 'دارد‬١ ‫ ﻏ ﻠ ﺖ‬٠ ‫ ﻟ ﻔ ﺪﺛ ﺰ‬٠‫ د ﻫ ﺪ ر اورا‬٠‫ﻗﺮ ض"ا‬ «B u b ile

2 2 ،

adam

ödünç

m ü f lis t ir ,

v e r m e s in ».

İliç

lılr

‫؟‬ey’ ‫؛‬

y o k tu r.

S a k in

ilim s e

ona

b ir

p u l


«G e c e v a k it

de

o lı ıı. c a

m ü flis

٠٠

deveden

‫ ؛‬، » ‫؛‬. K i i r d

‫ﺀ‬1٠‫ث‬، 1‫أ‬

una

.k i :

M e n z ilim

u za k

g e c ik t i».

4049 ‫ ﺍ ﺍﺯ ﰷﺀ‬/ ‫ ; ﻧﺜ ﲎ ﺍ ﺛ ﺰ‬٠ . ‫ﺧﲀ‬١‫ﺫﺭ‬٠‫ ﺍﺯﺍ‬۶ ‫ﺟﻮرﻫﺎ ﻛ ﺮ د م‬ « K u ş lu k va z

g e ç t im ,

v a k tin d e n sam an

b e ri

b e d e li

devem e

o la r a k

b in d in , v e

b ir k a ç

p a ra

ü s tü n d e

g e z d in .

A rp a d a n

v e r» .

4650 ‫ م ﺑ ﺮ‬٠٠‫ د‬/ ‫ ى‬٠ ‫ ذو ن ﺟﻪ‬٢ ١‫ا‬٠ ‫ﻛ ﻔ ﺖ‬

S ‫ت ا'درﺧﺎﻣﻪ‬٠٠٠‫ ب‬/ ‫و‬٠٠‫ﻫﻮش‬ « M ü f lis ş u û ru n

d ed i

n e re d e ?

k i : E vd e

0

h â ld e

k im s e

b iz

y o k

ş im d iy e

ka d a r

n iç in

d o la ş tık ?

S e n in

m u?»

ikinci mısra’ «Anlayana sivri sinek saz olur, anlamıyana davul zurna az» meseline işarettir.

4651 ‫ ﻡ ﺑ ﺮ ﺥ ﺍ ﺑ ﻪ‬٠‫ﻃﺒﻞ ﺍﻟﻺ‬

‫ ﺩ واﻧﻌﻪ‬: ‫رﻧﺖ ﻭﻭ ﻧﺜ ﺐ‬ «B e n im v a rd ı.

Sen

m tiflis bu

k ü tü

o ld u ğ u m u v â k ıa y ,

l'lâ n

‫ ؟؛‬،,، ç a lm a n

d u y m a d ın

d a v u lu n

sesi y e d i

k a t

٠

« >،':<'

m ,? .

227


4613

‫ را‬٠‫'ل‬/‫ ﻛ ﻢ ا رد ا ن ﺑﺊ‬٠f ١‫ ر‬٠‫ﻫﻤﺎً ﺋﺮد ﻧﺪا ق ر د‬١‫ ن ﻧﺤﻮ‬٠ «E ğ e r ö lü y ü

b il

s o lm u ş

h a b s c tm e k

ve

ko km u ş

١

h e r iJ i

l ü km

‫؛ ؟؛‬n

bana

g e t iî ‫؛‬r s c n ‫؛‬b e n

2

i s t e m e m ».

4644

‫و وﻛﻠﻮﻳﻨﻰ ﺷﻔ ﺮ' خ‬١ ‫ﺧﻮﺷﺪﺳﺖ‬

. B u o b u rd u r,

ıı ıü flls ü s t

« a tJ j

e lb is e s i

‫ذلﺀ‬1‫؛ ﻫﺈااآ ل‬ y e n i. İç

h .5

s o h b e tt ir .

ç a m a ş ır،

p a rç a

B ogaz،

g aye t

g e n iş ,

y â n ‫؛‬,

p a r ç a d ır ».

4645 ‫ا ن ﺟﺎﻣﻪ را‬

‫ﻛﺮ‬٠

‫ﻓ ﺮ ﻳ ﺪ ﻋﺎﻣﻪ را‬ « Ü s tü n e m ak

İç in

iliy le

İç in

g iy d iğ i

y e n i

‫ ر‬٣ ‫ و ﺛ ﺪ‬٢ ‫ﺑﺮ‬

IT‫آ ن‬

‫ت‬-‫ﺀ رﻳﻪ‬

e lb is e

de

iğ r e tid ir .

O n u

h a lk ı

a ld a t,

s ö z le r in i

iğ r e ti

g iy m iş tir » . 1646

‫ ا ﻛ ﻴ ﻢ‬٠‫ﺣﺮف ﻛ ﻤ ﺖ ر زان‬ ‫ﻫﻬﺎى ﺀرﻳﺖ دان اى ﺳﻞﺀ‬٠‫ﺣﺎ‬ «E y e lb is e

s e lim

g ib i

k im s e ,

h a k in i

o lm a y a n ın

d ilin d e k i

h ik m e t

b il» .

4647 ‫ﺳﺖ‬١ ٠ ٠ ‫ ﺟﻪ دزدى >ﻟﻪ اوﺛﺒﺪ‬٢

‫ ﻧ ﻜ ﺮ د آ ن ﺑ ﺮدﺀ د— ت‬٠٠‫ذ— ترو ج‬ « E li ve

n a s ıl

k e s ile s i

b ir

y a rd ım ın d a

h ırs ız ,

ye n i

b u lu n a b ilir ? »

e lb is e

g iy m e k le

s e n in

e lin i

n a s ıl

tu ta r


(: Bakara Sûrcsı)n،le Imyıııulımı.tııı kl Allah“, ‫اااﻻ‬،،٢‫ ااا‬knlhlcrlııl ١٠' kulaklarım ımılıürlemiştir ki ‫'؛؟؛‬.٠ mezlcr ve anlamazlar, «‫آذ‬,‫اﻛﻞ‬٠' ٠،,٠‫ااا‬٠de perde vurdır ki ibre، alınacak ‫ ؛‬٦:'" leri görmezler, onlar ‫أ‬١'‫ ا'؛‬bl،.١tik ٠٠،» ‫*اا‬،‫ا‬1‫ ا‬.«mukadderdir -İşte ba'zı kimselerin hakikati .. ve duyduklarım anlama .maları 0 rnUhrdn ve 0 perdenin te'sifindendir -Her gün bir cenaze olomobilmin dehşetli düdüğünü işitiyoruz. 0 dü dük: «Ey fânî insanlar, içinizden biri daha şu fenâ âleminden ‫ ؟‬.ekildi onu bekâ âleminin kapısı olan mezara götürüyorum. Aklınızı başınıza ,alınız. Siz de birgün böyle olacaksınız» diyor. Biz 0 düdüğü işitiyoruz fekat ne dediginl anlamıyoruz. Çünki kalblerimizde ve kulaklarımızda .ma’nevi bir mühür basılı Kezâ takir bir ölünün tabutunu birka‫ ؟‬.kişinin omuzlayıp götürdük lerini görüyoruz. 0 götürülüş, 0 gidiş : «Sizi de böyle götürecekler» diye 'bize sarih bir İhtâr oldugu hâlde 0 hakikati de-göremiyoruz, hırs Ve tama şevkiyle fânî hayâta dört elle sarılıyoruz. Çünki gözlerimizin önünde kaim bir gaflet perdesi gerilmiş. Hâdiselerin sesini duymamız, vâkıalarm hakikatini görmemiz İçin 0 mührün sökülmesi ve 0 perdenin sıyrılması .lâzım. Bunu yapacak olan ancak Allah'ın İûtf u hidâyetidir 4G5G ‫ﺍ ﺑ ﻪ ﺍﻭﻣﻨﻮﺍ‬

‫را د آن ﺑﻨ ﻢ‬

‫د‬٠

‫ﻝ ﻭ از ﻛ ﺮﻧ م‬$ ‫ز‬١ ‫از ﺟﺎل ﻭ‬ . * C c ı ı â b .1

H ‫؛‬ı k ;

c c n ıâ ld c ı ı,

k e m â ld e n ,

nâz

ve

c ilv e d e n

d ile d iğ i

g ö z le r e

g ö s t e r ir » .

4657 ‫ﻧﻮاﻫﺪ ر ا د آ ن ﺗﻮﺵ‬- ‫ و‬١‫ﺍ ﺑ ﻪ‬ ‫ﻉ ﺩ ﺍﺫ ﻧﺎﺭ ﺕ ﻭﺯ ﺧﺮﻭﺵ‬١‫ﺍﺯ ﻡ‬ « Y in e e ttig in j

C c n â b -ı

k u la k la r a

id r a k s iz lik ancak A le j'h i

A lla h ’ın

iş it m e

m ü h rü n ü n İû tf

V e s e lle m

h a k ik a tin i

IIa k ;

ve

2Ö vk

a lı p

c o ş ın u

g il» !

ş e y le r d e n

İrâ d e

d u y u ru r» .

:

u

«Y â

o ld u k la r ı

k o p a r ı lm a s ı

k e r e m iy le K a b b l;

g il» ‫؛‬

b iz e

ve

o la b ile c e ğ i b iz 0

‫؛‬

g iis t e r »

y a la n d iy e

g a f le t İ‫ ؟‬in

p e r d e s in in

ş e y le r d e n d u

k a ld ı r ı lm a s ı ,

R e s f il. i E k r e m k u rta r

S a lla llo h ü ve

c ş y â liın

٥ b u y u ru rd u . M.


‫ا‬،'٠.‫ذ' آ‬ ‫ط»ح ﻧﺎم‬

‫از‬

‫ ا ت‬.‫ و ش; ر ﻟﻮد‬5

‫إةذد ﻛﻮراى ﻏﻼم‬٠/ ‫ﺑﻰ د ع‬

«Hey (leliknnlı; senin kulağın ham bir taııa’la dolmuş ki yapjlan i’lânj duymadın. Evet, tama’, insani sağır ve kür cderta. 4653 ‫ و ﻛ ﺖ ﺑ ﺜ ﻨ ﻴ ﺪ ا ن ﻳﺎف‬t ‫ا ﻛﻠﻮ‬

‫ان‬:‫ ن ﺀل‬١ ٠‫ ﻣ ﺬ ﻟ ﺖ‬.‫ﻣ ﻐ ﺪ ن‬ ،.Bu kerata müflistir‫ ؛‬diye edilen i.lânı kcrpiçJcr, taşlar bile duydu*. 4G54 ‫د در ﺻﺄ ﺣﺐ ﻧ ﺰ‬٠‫ ذ ب ؤﻟﺘﺬ‬٤‫ا‬ ‫ود ر‬.

‫ح _ﻝ‬

‫ اذ د‬/ ‫ ز د‬٠‫ر‬.

«ı١lüfl'ıs olduğumu gece vaktine kadar söyledikleri 'hâlde 0 sözler, deve sahiline te'sir etmedi, çtinki o tama’la doluydu». Hazret-‫ ؛‬lir. burada deve sâhibi ile hırs ve tamai, dellallar ile enbiyâ ve evliya bazaratın، temsil ediyor, nellallar 0 müflisin hi‫ ؟‬bir -şey’i olmadığını, kimsenin onunla ticâret işlerine girişmemesini, girişirse men. faat göremeyeceğini söyledikleri hâlde deve sâhibi ondan para istiyordu. Şu hâl, enbiyâ ve evliyânm Diinyâda hayr ve menfaat, hattâ devâm ve beka olmadığını haber vermelerine karşı ba’zı tama’kârlarm ondan fay. dalanmak ümidinde bulunmaları gibi idi. Bu gafletin sebebine gelince: 4655 ‫ و إﻋﺮ ﻣ ﻪ; ﺧﺪا‬,;.V ‫ﺀ ت ر‬ ‫ب إى ﺻﻮرﻧﺖ وﻟﻰ ﺻﺪا‬۶ ‫در‬

«Kulak ve gözde Allah’ın mührü basılıdır. Hicablarda çok sûret ve çok sadâ vardır». 2 2«


Demek ki derde derman olabilecek şey’in bilinmesi ve bulunması Allah'ın irâdesine bağlı. Allah isteyince o derman bulunacak, Kanser gibi kabil-i tedavi olmayan marazların da kat'‫ ؛‬ve şâfi ilâçları keşfolu. nacaktır. 4662 y r •J 'f

jW- ،£٠۶■«

، i ‫ ؛‬٠j f - T ،٠‫>؛‬٠■٠-■٠ü‫؛‬.

. «Ey çâre arayan; gözünü mekânsızlığa, yânı, zamandan da, mekân­ dan da münezzeh olan Allah’a dik. Bir meyyitin kabzedilen rûhııı.ıı ta’kib etmesi gibi». Hadîs-i Şerifte: »Bir ruh kabzedilince göz ona tâbi ’olur, buyurul muştur. Ba’zı ölülerin gözü açık kalması bundan olsa gerektir. Hazret-i Mevlânâ diyor k i: Ey derdine derman arayan; hekim, ilâç gibi sûrî sebeblere murâcaat etmekle berâber devayı ve şifâyı Allah'tım bekle. Bir meyyitin gözü nasıl çıkan rûhunun ardından bakarsa sen ٠U٠ afiyet husûlü için gözünü Allah’ın lûtf u keremine dik ki seni hâzık bir hekime şevketsin ve sana faydası olacak ilâcı hekimin aklına getirsin 4663 c— (٠

jl، ‫؟‬. ،>١ ٠» \;

. .^15- j &

«Bu cihan; cihetsizlik âleminden peydâ olmuş, yersizlik makamından mahluk olan Dünyâ, muvakkat bir karargâh bulmuştur». .

Hadîs-i Şerifte : «Allah vardı, onunla berâber hiç bir şey yoktu» bu yurulmuştur. Evet; Ezel-i âzâlde. başlangıcı olmayan zamanlarda Allah vardı. Kekat yer, gök, zaman, mekân, hülâsa hiç bir şey yaradılmamıştı. Yalnız mevcûdâtm a’yân-ı sâbitesi, yânı, şekilleri, ta’bir câizse Kâinatın plânı Allah’ın ilminde mevcud idi. Sonra zaman, mekân ve şâir eşyâ hnlk edildi. Zamansızlıktan zaman, mekânsızbktnıı mekân zuhûra geldi. De mek ki her şey'in mahal-li zuhuru l.mrkûndır. Binâenaleyh ey kimse; sen de derdine dermanı lûmekândan bekle. Kshâba teşebbüsle berâber muradının hu.ûlunü müscbbibülesbftbdmı ،ını.ıl et. 2‫؛‬U


Cenâb-1 miicibülsâilin, Peygamber.‫ ؛‬Ekberinin ettigi duânın biz âsi ve gafil kullarım mazhar eyleye.

S

ir r m

a

d a

4658

‫ ل‬٠‫ر‬٣ ‫ ﺗ ﺪ ذ ﺑ ﺖ‬٠‫ رﺑﺮ‬١‫ﻛﻮن‬ ‫ ا ت روزاد‬١‫ﺑﺪ ﺣﺪ‬٠‫"ا ﻛ ﻮ ﻛ ﺜ ﺎ‬ « K â ln â t p e n c e re

ç â re

ile

a ç m a y ın c a

d o lu d u r . b ir

ç â re

F e k a t

A lla h ,

s e n in

İç in

ç â re

ta ra fın a

b ir

b u la m a z s ın » .

4659

‫ ﻏﺎﻓﻞ ازان‬j y f y ‫ ش‬٠ ‫ﻛﺮ ﺟﻪ‬ ‫ د آ را ﻋﻴﺎن‬٠‫وﻗﺖ ﺣﺎﺟﺖ ﺣﻘ ﻚ‬ «H er ne o lu n c a iz h â r

ve

k a d a r sen

h u s û lü n e

ş im d i o

İrâ d e .i

ç â re d e n

İlâ h iy y e

g a f il b u lu n u y o r s a n

te a llu k

e d in c e

H a k

da

h a c e t h â s ıl

sana

o

ç â re y i

e d e r» .

4660 ‫ﻣ ﻐ ﺖ ﻋﻴﻤﺮك زدان ﻣﺤﺪ‬ ‫از ى ر درد درﻣﺎن ا ﻓ ﺮد‬ « H a z re t.i ilâ ç

P e yg am b e r

b u y u rm u ş tu r

k i:

y a ra tm a m ış tır

k i,

U lu

T a n n

h e r

d e rd

iç in

b ir

y a ra tm ış tır» . « A lla h , h iç

b ir

d e rd

ona

b ir

de

devâ

y a ra tm a m ış

Hadîs’i mervîdir. Şu Hadîs٠i Şerif mûcebince ölümden başka her derdin devası var demektir. Bugün ilâcı olmayan ve tedâvîsinden he­ kimleri âciz bırakan hastalıkların da günün birinde devaları buluna­ caktır. Fekat: o ls u n . »

4661

‫و‬٠‫ﺑﺾ ر ﻛ ﺖ و‬٠‫ﺑ ﻚ ازان درﻣﺎن‬ ‫ ﺭ ﺩﻭﺩ ﺧﻮ ش ل ﻓﺮﻣﺎن او‬٣ tle ,

‫د‬-:‫ا(ا‬

« A lla h ’ın

fe rın â n ı

ko ku su n u

da

o lm a y ın c a

g O r e m C z s in » .

d e r d in e

.le r n ıa n

o la c a k

ş e y in

r e n g in i


l.’r iu lU ‫ ؛‬ç ir k in ve m u zu -ı٠ . v .. . .٠ . ٠٠٠ı ٠11٠' ٠ ٠I ، v ٠٠ b i r ، 1، i n i z f ı r l n t ı ٠، ١.٠٠ ٠٠٠•.‫؛‬٠ c e v a b v e r i l i r k i ı ı ١١i h i ü ) â l ı ı ı ١٠! . k i n l i ğ i / . ı l l i ‘ t i l ) ‫؛‬. . r i y İ n d i r , K a n i 1 •"...:‫ ؛‬.ü ٠« • ile d e ğ i l d i r . B e l k i u ç i r k i n l i k , ،•‫؛‬m i m l i ، k e m â l - ، s a n . a t ı ı ı n , y â n ‫؟‬, 1‫ »؛‬٠‫ ؛‬ı .;.ı/.c l, h e m ç ir k in , h e m fı ıy .lı.lı ٠ h e m /،ın .r lı v y y a p a b ild iğ in e d e lâ ! ' ı l. r . M a h i r b i r r e s s a m tıe ıı. lı g ı ı ı , h ،٠ ııı k a t l k u l u r r e s im y a p a r. K a r ilin . I ،: ' c r ıl

g ö rü n ü ş te

١٠ t a k d i r

in a k ta k i

e d e r iz .

O n la r

ı . m a ’t k â r m

â lâ t

k i

m ta

b ir

y o k lu k

y a ş lı

da

ve

ve

ço cuk;

â lâ t

o lu r .

m

h â ld e

ik i

y o k lu k

m u a t t ild e n Iîa z re t-i

yor

ve

d iy o r

başka

ve bu

da

a ra s ın d a k i

S u n '- i

yap

ç ir k in lik le r

g ö s t e r ir . ü s tü n d e

İlâ h in in

b e lk i

r e s im

te z g â h ı

de

S o n ra

her

s a n 'a t in e

â ıd

is e

(A d e m -i

y o k tu r.

e devât

ta ’t ile

k i

e tm e y iz ,

ç ir k in

g ö r ü le n

s u n ’u n u

v a rd ır

y a rd ım ı

m d v h u m

N ih a y e t

s e fe ri

hem

â le m in d e

te z g â h

b u lu n u r .

n e fre t

g ü z e l,

k c m â l. i

edevât

te z g â h ın d a n

ih t iy a r

b ir

u ı .ln u la n

lu . ın

v a r lı k

e z e lin in

edevat

h a y â t y o lu n d a k i s e y r ü

٠ı

İş te

ç a lı ş t ı ğ ı

â lâ t

l ı . ’ı l d . .

re s s a m ın

a n la r ız . s â n i- i

ve

o ra d a

M e s e lâ o

o

önünde

1‫ ؛‬r l ı ' ı t ü r l ü

k ıv lc ,

o ld u k la r ı

Ç ü n k i

m a h a r e tim

h .ıy lc d ir .

• :tfi) d ir

ç ir k in

v a r lı ğ a

ö lü r ,

y in e

u ğ ra r.

m e vh u m

O

b ir

o lm a k s ız ı n d o ğ a r,

g e ld iğ i ta ’t ili

v a r lı k

H a k k ın

b ü y ü r,

â le m e

y a p tıra n

g id e r . da

da

h a k îk a te n

b ir

m ü n â c û tta

h a l.

d e lik a n lı, O n ıın

A lla h 't ı r . v a r

o la n

k im d ir ?

M e v lâ n â

b a h s in

d e r in liğ i

d o la y ıs ı y le

b u lu n u .

k i ‫؛‬

l « G7 ‫اى ﺧﺪاى ﻷﻙ ﻭ ىا’ ا ز ﻭ ار‬ ‫ ﴽ ﺭ ﻭ ﺟﺮﻡ ﺍﺭﺍ ﺩﺭ ﻟﻨﺎﺭ‬.‫ﻟﺴﺖ‬ «E y ılım

ş e r ik i,

e t ve

n a z îrî

b u lu n m a y a n

k u s U ru m u z u

p â k

ve

m ukaddes

R a b b im iz ;

b iz e

y n r.

b a ğ ı ş la « .

4.68

‫ ﺍﺭﺍ ﺧ ﺒ ﺎ ى ﺩﻧﻖ‬٠‫ﻷﺏ ﺩ‬ ‫ﻧﺎﻯﺭﺑﻖ‬٦ ‫ ;ﺍﺭﻣﴼﻭﺭﺩ‬٠‫ﻙ‬ «E y İlâ m

et

r ifk do

u

m e rh a m e t

o n la r la

،lU a

ve

s fıh ib i

A lla h :

. e n in

m e r h a m e tin i

Ijlz e

r a k lk

ve

m ü e s s ir

s ö z le r

II.

c e lb e d e lim « .

23‫ﻟﺬ‬


« E ğ e r sen san

b u

v a r lı k

K a b b in

ta lib i

c ih a n ın d a n

ve

R n b b û u î,

y o k lu k

y â n ı, H a b b e

â le m in e

a vde t

m ensub

b u lu n u y o r ,

e t* .

46f>5 f ،،'..

،٠٠٠*

f i « H c ın is e

az,

o

çok

m n

y â n i,

z u h u ra

iz â f i. d ir . ken

de

Y â n ı,

v a r lı k

şey

c â m i- i

v a rs a

ş e r if ,

o ld u ğ u

v a r lı k

k i .o n d a

y o k lu k

ir â d

y e r id ir .

d e d iğ im iz o

m e vcûd

b ir

d o la y ı

o,

v a r lı k F e ka t

ilm in d e

m e vcu d

m a h a llid ir

k i

b u g ü n k ü

z ih n in d e

ondan

١ ٠-—٠.٠/٠■ ،‫؛‬،=٠•

ü rk m e

y o k lu k ;

L â te ş b ih

k i

،5.■

Şu

v a r lı k

g ö r ü le n

â le m

m a h a llid ir * .

g e lm iş tir .

A lla h ’ın

y e r id ir

b ir

y o k lu k ta n

m a s ra f

A d e m , lu k t a n

٢■*. ، / ٠ O —

v a r

v a r lı k t ı r

â le m i,

k i

b ir

a s lı d ı r

٠A d e m

y o kke n ,

y a p ı lm a d a n B u

-i

k i

s ırf,

daha

e vve l

i ’t i b â r

g e lm iş tir .

o la n la r b ir

â le m in

da

v a r lı k ,

d e ğ il

z u h û ra

y o k ­

•A d e m -i

g e lm e m iş ­

id i.

g ib i.

z u h û ra

k o r k u la c a k

y o k lu k

Ş u

p e y d e rp e y

şey

g e le c e k

o n u n o

A s ıl

y o k lu ğ a

p lâ n ı n ı n

y o k lu k ,

m e vh u m

adem e

d e ğ ild ir .

gün

ile

m i ’m â r ı -

ö y le

v a r lı k

g it m e k t e d ir .

k o r k u lm a s ı in k ı lâ b

b ir

is e

îr â d

m a s ra f B u n d a n

lâ z ım

g e le n

e d e c e k tir .

4G66

C--‫>؛‬J3 ٠٠٠»■٠*»-٠٠

٠ı—‫؟؛‬..،ı—٠ A l l a h ’ ın ka

v a r

o la n

B ir ‫ ؟؛‬l e r ,

ş e y ’i

y â n i,

(S â n ı’)

y â n i,

B u ra d a

2..I2

s a n 'a t ı t e z g â h ı

j3

y o k lu k t a d ı r .

٠_U*.. j=r V a r lı k

â le m in d e

m u a t tild e n

baş­

k im d ir ? » g aye t

güzel

y a ra ttığ ı « u s ta b ir i

y a p a b ilm e y e

ş e y ie r

s a ı ı ’a t k â r »

ç ık a r

da

de da

g ayet ta ’b ir

« M a h lû k a tm

(s a n ’a t) g üze l

d e n ilir .

H a k k ın

o ld u ğ u n d a n

Z â t-i

y a p tığ ı B â rîy e

e d ilir . hepsi

güzel

ve

fa y d a lı

d e ğ ild ir ,


«*‘ ‫ار‬

«Allah'ım; sentle bir klinyii, ya„‫؛‬. ‫اا‬،‫ اااا ﺀ‬1‫ا‬-‫ا‬.. var kî onunla 0 lıntiıyı savâba tebdil etlersin. ٧ yanlış, kan ırmağı olsa !,ile onu Nil nehri hâline getirirsin». Cenâb.ı Hak; muslihtir, mübeddildir: kötüyü iyiye, yanlışı dogruyo, sevviatt hasenâta teMil eder ki bu da keınâl-i kereminden ve rahmetinin ga٤abtna galib olmasındandır. (Sûre-i Fürkan)daki §u Âyetlere işâret edilmiştir :

‫ ة ﺳ ﻘ ﺮ م‬١‫رﻻب>ىع\ﺷﻠﻸ{ﻣﺜﻼﺛﺌﺰئ‬٠‫واذ‬ ‫اةث\ح@ ﺑﻨﺎ ﻋﺬ د‬£‫ﺋﻴﺎوﻻ»ﻧﺼﺴﻠﺬع‬:‫ي‬٦‫اس‬ ‫ﺫﺑﳮﺖ ﻭﻋﻦ ﺑ ﻪ‬١‫ ﺛ ﺪ ﻭﺑﻮﺭ‬١

‫ ؛ ﻏ ﺌ ﻬ ﺌ ﺎ ﻳ ﺠ ﺎ ة ﻣ ﻤ ﺨ ﺔ‬3‫ ﻣ ﻤ ﺬ‬، ‫ﺗ ﻌﺎ ؛;ة‬ ‫© ذﺣﺖ‬ Yâni: « O m e z le r

ve

A l l a h ’ı n

k im s e le r k i M a ’b û d ’i h a k ik i ile

A lla h ’a

h a ra n r

ş e r ik

k ıld ığ ı

k o ş m a z la r , k a ti- ‫؛‬

n e fs te

c lh a d

b ir lik te ve

k ıs a s

b u lu n m a z la r ,

b â t ı l b ir İliıh a g ib i z in â

d u

ş e y le r d e n da

٥ e t"

bnşkn

e tm e z le r ,

her

(Yânî, nâhak yere adam Ö1 düren ve zinâ edenler, irtikâb eyledikleri muharremitm cezâsını gör<٠çeklerdir.) ö y l e k i m s e l e r i n a z â b ı i k i k a t i l o l a c a k v e h o r , h a k i r b i r h â l d e k im

o

de

b u n la r ı

azabda

n a n la r e d e r.

y a p a rs a

günâha

g ir m iş

e b e d î k a la c a k tı r . A n c a k

m iis t e s n â d ır .

A lla h

g a fu r

ve

C e n â b .ı

te v b e

H a k

o lu r .

ve

o n la r ın

İm â n

e d ip , s â lî h

s e y y ic le r in i

a m e ld e

h a s e ııâ ta

b ilin le lı t lll

r a h im d ir « » .

Kan ırmağının Nil nehrine tebdiline gelince: târihi bir vak'aya t e l . mihtir : Hazret-i Mûsâ, Fir'avn ile ona tapman Mısır halkım İmâna V. Allah'a İbâdet etmeye da'vet eyliyor, türlü türlü mu’cizcler gösteriyordu. 0 mu'cizelerden biri de : Nil nehri Fir’avnilere karşı kan olarak ilki" yor, Müsâ'nın ümmetine ise su olarak cereyân ediyordu. Hattâ bir Kıbtl, ٠« »

s ٥ r»ı y، ، , fc« ı> Lt « ٠ 2:،.٦


y j ١٠ ،■‫ ؛‬ı..

y jf

y j Ş . ^ ١+-. y j ١ ٠i £.' «İlâhî; duâ da scndcıı, icabet de senden, em inlik de senden, mehabet de şendendir». Cenâb.ı Hak : «Bana duâ edin, ben de duanızı kabûl edeyim, buyur­ muş, kullarının duâ etmelerini istediğini bildirm iştir. Duâ etmek : Yâ Rabbî; beni mağfiret kıl, yâhud şu işi müyesser eyle diye mağfiret ve suhûlet talebinde bulunmak değil m idir? Hak sübhâ. nehıı ve teâlâ da bizim duâ etmemizi istediğini ve duâlarımıza ieâbet ey­ leyeceğini haber veriyor. Şu hâlde hem duâ. hem ieâbet ondan oluyor. Bu va’d-i İlâhî mucebince kulun A llah’ına arzedeceği duâ reddolun. maz. Mutlaka ieâbet buyurulur. Yâlmz o duâ, kul hakkında hayırlı ise müsbet surette, şerli ve zararlı ise menfî sûrette kabûl olunur. Yânı, edi­ len taleb hayırlı ise istenildiği gibi, zararlı ve şerli İse aksi sûrette zu­ hur eder. Keza Cenâb٠ı Hak, Peygamber-i Ekberine h ita b e n :

٠

İ J

١l

p j

‫؛‬

İ ç

٤

Yâni : «Ey resûl.i hak, kullanm a haber ver ki ben hakîkaten gafûr ve rahimim. Benim azabım da elim, yâni, müessir vc acıtan b ir azâbtır1.1« buyurmuş, hem emniyet, hem mehabetin Zât-i akdesinde olduğunu ihbâr eylemiştir. 4670

!،^.‫؛‬٠٠U‫»؛‬.- f

jC y

،5‫ ؛‬y

«Ey söz sultanı; biz hatâ söyledikse onu düzelt k i sen her şey’in ıslah edicisisin». ٠ ،

.S ü r e (46‫؛‬

H ic r :

49-50.


‫اا‬،7 ‫ا‬ ‫اﻟﻮرم‬٠ ‫ ف و‬٠ , ‫ ى داد ى‬٠:‫ ا‬- ‫ا‬ ‫ا ر ا و ا د ﻳ ﻨ ﻪ و ﺛﺎ د ى و ﻧ ﻢ‬ .A lliih ’ım; in san cinsine zevce, ٠‫ اا‬٠١،‫ ا‬, ‫ أ‬-‫ أ‬, sürül' ve gam v e rd i» “.

ılnyı, ninen ‫ أا؛ ﻻ‬n ish e tle r, binlerce

467.‫؟‬ ‫ ل ﺩﺍﺩ ؛‬٠‫را رﻫﺎ‬ ‫ﺩ ؛‬١‫ﻟ ﺪ‬

٠x ٥nra insanların ba'zısına,

‫ﺯﳻ‬١‫ﺇ‬

١‫ﺯﻧﳮﻮﺛﺎﺩﻯﺟﺪ‬ halâs ve bu gani ve surûrdaıı ayrılık

١

.eldin«.

1)1١’ ‫؛‬İ; keder ve sevine ile mukayyed kıldığın insanlardan ba.zılıırını

“ kayıtlardan kurtardın.

4676 J - r

) ‫ﺑﻮﺩ‬, ‫ﺵ ﻭ‬.‫ﺯ ﺀﻭ‬١ ‫ﺭﺩﺓ‬.

. ‫و زﺛ ﺖ‬

‫ﻭ ر ﺧﻮب‬١‫ﺩﺉ ﺩﺭﺟﺬﻡ‬/‫ ؛‬،

،'(١ gibi yüksek zcvâtı kendiliğinden, akribâ ١’C tealini،‫!'؛‬، ile ، ‫ اا‬1‫ ا‬، ‫ا أ‬ İM٠mllerindcn âzâd etmişsin, onların güzlerine güzelleri ve güzellikleri irkin güs،e.rmi:.‫؟‬s‫؛‬.«n K i dünyânın mehâsinine m eyletm iyorlar .

4677 ‫ﻣ ﺬ‬

‫او رد‬

‫و‬j

٠‫ر ج‬

‫ دا ﺳ ﺖ ﻣ ﻨ ﺪ ﻣ ﻴ ﻜ ﺬ‬٣ 1٠‫و اﻧﺤﻪ‬ «Mahsûs «lan, yânî, görülen , ‫؟؛‬itilen, tadılan ve tutulan iler ‫؟‬ey'، iiyle yüksek zevât rcdtlcder V. gOrünmcyen, y&nî, bâtın olan A lln lı’a istinftd eyler .. ‫ اةة‬7


1‫ا‬،‫ آ‬Mhtlyc Nıl'deıı ‫ اا>ا‬1.1.1ı ılolıluı masıııı ve ،)erillerce i‫ ؟‬ı]iııes‫؛‬ı١، r٠-٠c٥ 1 1 ‫ اا‬٠‫ ؛ﺀﻵآ‬Sildi. tehirden bil ،‫« ا>اا‬.1.1ı ikisi birden tası dudaklarına «،،.l i r ،، 11 Hile،-. Süitinin، ‫;ا‬١،"‫ا؛‬1' ‫ ا‬sil, Kıbtiıııı، lıırnfı k‫؛‬ın olmuştu.

4072

‫ا ﻣﺎ‬

‫ا ﺑﻴ ﻦ ﻣﻴﻨﺎ‬

‫ ر ن‬1٠‫ م‬٠١‫ﻫﺎ‬٠‫ج‬٠‫ ﺟﻴ ﻦا ك‬1 »İlâhî; böyle ince İşler, ancak senin işindir. setlin csrlrındır».

Böyle iksirler, ancak

4673 ‫ر ﺛﻢ ﺯﺩﻯ‬. ‫ را‬İ

‫آ ب را و‬

‫ز'ب وﻛﻞ ﻗﺶ " ﻧ ﺎًد م ذدى‬ .'Yâ J٤;٠lı١٠i: su ile ،‫ا‬٠٠‫«ا‬،‫ ﻟﺞ‬kiribirine karıştırdın, sudan ve çamurdan i.lcıu'iî cesedini üâkşe.yledin». Bir aralık dinsizlik ve dine karşı densizlik moda olmuştu. ٥ sırada I'i'iıl-ı mürekkeb erbâbıııdan biri bana : Ben Kıtı-'ân'la 1'Iadîs arasında bir tenakuz buldum! dedi. Ne «illi? diye sordum. “ Kuranda Adem'in topraktan yaradıldigı haber verildiği h d e l'eyganıbcr, kızı !’’،'ıtııneyi Ali'ye ‫ اﻟﺔﻵذال‬ederken insani sudan yaradan Allah'a hamdulsun denıiş. Bu. bir tenâkuz değil mi? dedi. . Ortada bir tenâkuz var amma Kur'ân ile Hadis’te değil, senin an. kıyışında. Kendi sözünle kendini cerhediyorsun da farkında degJlsin. Kuı'ân'ın topraktan yaradıldıgıııı haber verdigi bütün insanların ceddi bulunan Adem'in cesedi. Hadis'te sudan yaradiJdigı bildirilen ise Jnsan, y.'tıı!, Adem'in evlâd ü ehfâdı. Cevâbını verince ( ‫ ﺗﺎدﺀا ﻭ ﻭ‬٣‫ ) ر‬yânî, *Kâ1، 1 mcbhul oldu, söyleyecek söz bulamadı» sırrı zuhâra geldi. 0 câhil millili،!: Yit! diye şaşırıp kilidi.


IIIMI

.، A ş ı ‫؛ ؛‬

.o l d u ğ u n

b ir

g ü / e liıı

...b u

٠

İM ‘ i l ı n ، M . l r ı ،

a y r ılın c a

onu

n iç in

te r

l .n l ‫ ؛‬y o r s u n ‫؟‬..

Yâni; bir insan, sûri bir güzelliği■ .ışık ulur, onun için yanar, tutuşur .I rk a ، sevgilisi öiüverirse evvelce tnjnnırcasına sevdiği o cansız koldu h.ır.sı bir soğukluk duyar ve nihayet ona olan tcalluku zail olur, 4682

«O K e le n a ın

da

ö lt i

k a lı b u ı

s o ğ u k lu k

‫ﻋﺖ‬٠‫اﻋﺮىزﺟﻲ‬٠‫ ن‬L —

‫ﻋﻮرﺗﺲ‬٠

‫ﺟﻮﻙ ﺳ ﯯ ﻕ ﳌﻮ ﻛ ﺒ ﺖ‬

‫ﺍﺛﺊ ﻭﺍ‬٠

s u re ti

y e r in d e d ir .

n e d e n d ir ?

E y

â ş ık ;

Ö y le

s e n in

o ld u ğ u h a k îk i

h â ld e

ona

s e v g ilin in

k a rş ı

k im

z tıh fırıı

o ld u ğ u n u

b u l» .

4683 ‫ﻋﻨﻮﻧﻪ ﻣ ﺖ‬, r

‫ا ﻣﺤﻪ ﻣ ﺢﺀو ﺳ ﺖ‬

‫ﺗﺎﺛﻘﻨ ﻰ ر ك اورا ﺣ ﻰ و■ت‬ «M ahsûs l i i b i o la n

o la n ,

itim s e

yâtıî,

h a k ik i

g ö r ü le n

ve

b ir

e b e d i â ş ık

g ü z e l,

( m a ’ş û k a )

h is

٠f t ٠

o ls a y d ı

ona

da

s u re t,

v e fa k â r lı ğ ı

de

v e fa d ır

o lu r d u ..

4684 ٠‫ش‬

‫ ^ ن‬f '? ‫ ود ﻣﻮرت‬S

‫ﺷﺪ‬ «M adem başka

b ir

A ş k ın : ve

k i

h â le , s a b r,

s e v g is in d e

‫ﺟﻮن وف' آن ﻋﺌﻖ اﻧﺰون‬

v e fa k â r lı k y â n i,

a rtırır,

v e fa s ız lığ a

k o tm .

ş e h it،

aşkı

iffe t

o lu r

k a lb c d e r ? »

g ib i

e tm e k tir

n a s ıl

le v a z ım ı n d a n

S en;

s e v g ilin

b ir i

s ıh h a tte

ve

h a y a t la

sözünde b u lu n


4078

‫ ﺑ ﺪ ﺍ ﻭ ﺳﺘ ﻮ؛ ﴰﺎ' ﻥ‬, ‫ﺀ ﺛ ﻘ ﺎ ﻭ‬ ‫ﰷ ﺍ ﻭ ﺩﺭ ﺟﻬﺎﻕ‬

‫ﺍ ﺭ ﻧﺮﻭ ﻥ‬

« Ö y le k i m s e l e r i n a ş k ı z â lıir , n ıa 'ş û k u g iz lid ir .

O n u n İ‫ ؟‬in h â r iç ‫ ؛‬v e

â ş ik â r o la n s e v g i l i , d ü n y â d a f it n e d ir » . E h lu l l a h m

k â m i l o la n la r ı , S ı f â t -1 i l â h i y y e d e n

b ir in in m a z h a r ı o l u r ,

l a r v e 0 s ı f a t ı n İ c â b ın a g ö r e h a r e k e t e d e r l e ‫ ؟‬. M e s e lâ ( B â t ı n ) İ s m - i şe rı'f،ilin m a z h a r ، o la n z â t ; z â h ir d e n z i y â d e b â t ın a m e y i g ö s t e r ir . O n u n İ ç in z â h ir î o la n t e c e l l i e s e r le r i o n a b ir f i t n e , b ir ş a ş ı r t m a g ib i g e l ir . B ö y l e b ir k i m s e y e m a z h a r i y y e t i İ’t i b â r ı y l e dogruya

( İ s m -i z â t ) e

(a b d ü lb â ü n )

d e n ilir .

F ek a t d oğru dan

m a z h a r o la n e k m e l l e r v e m U k e m m ilI e r v a r d ı r k i

o n la r a d a ( a b d u ll a h ) t a 'b ir o lu n u r . B u g ib i z e v â t . ı â l i y e ; z â h ir d e b â t ın ı, b â t ın d a z â h ir i m ü ş â h e d e e d e r le r . ( A b d i i s s ı f â t )

o la n la r a n i s b e t l e y ü k s e k ,

t ir le r . O n u n İç in H a z r e t - i M e v lâ n â , a b d ii s s ıf â t o la n la r ı n m e ş r e b i n i b ir a k ip

( a b d iiz z â t )

o la n la r ı n m e s l e k i n e y ü k s e l m e y i t a v s i y e

İç in d i y o r k i :

4679

‫ﻛﻦ ﺀﺋ ﻘ ﻬﺎ ﻯ ﻫﻮر"ل‬ ‫ﻯ ﺳﺊ‬

‫ﺭﻫﺎ‬

‫ ﺭ ﻭ‬،‫ﺭ ﻣﺮﺭ ﺕ‬

‫ ن‬٠١

‫ﺑ ﺖ‬

« B u n u , y â n ‫؛‬, a b d iilb â t m o lu p d a s ır f y â r . ı n i h â n i y e b a ğ la n m a y ı b ır a k k i s û r e t e o la n

a ş k la r ; n e o s û r e t e ,

n e d e b ir İ la n ım ın

g iiz e l y ü z ü n e

â id d ir » .

4680

‫ ن‬١‫ﺳ ﺜ ﻮ ﻗ ﺖ ﺻﻮرت ي— ت‬

‫ا‬

‫ آ ﻧ ﺠ ﺎ ن‬. ‫ ﻧ ﺒ ﻨ ﻄ ﻮ ا‬٠‫ ﺀ ﺋ ﻘ ﺎ‬٠١‫ذو‬٠ « A ş k , is t e r lıu c ih â n a , is t e r ö b ü r c ih â n a â id o ls u n

( n ı a ’ş û k a ) s û r e t .

t e n İb â r e t d e ğ ild ir » . H a k ik a t t e s e v i l e n 0 m a 'ş û k u n , g ö r ü n e n C e m â l-İ İ lâ h în in a k s id ir .

m a 'n â s ıd ır v e o n u n y ü z ü N ite k im

. D ü n y â , s e v g i l i m i z i n g ü z e l l i ğ i a y n a s ıd ı r y ü z ü n ü m ü ş â h e d e e t» . 2 ٠٦8

a y n a s ın d a

M e v lâ n â c â m î d e m i ş t i r k i :

ö y le

i s e h e r b ir z e r r e d e o n u n


I.İHH y ،٠٣٠■

،٠ ٠ »-٠/ ١ - ٠٠j j ١-٠^٠w *j ٠ .

y

« S e ııia h is s iy y â t ı n

h is s im •

akseden

ü z e r in d e

o nu

fj

j ١ ، i—1"

j

de

a k l- i

iğ r e ti

b ir

k ü llü n

a lt ın ,

p e r t e v id ir .

m u v a k k a t

b ir

B a k ır y a ld ı z

g ib i

o la n

b il» .

Ki böyle bilmeyecek olursan, sen de o beyenmedigin ve tefevvuk da’vâsında bulunduğun sûretperestlerden başka bir şey olamazsın.

4C89 ? j A j * ، i> ■

J>~ «B e ş e r iy y c ttc k i s e v g ilim

d e d iğ in in

y

g ü z e llik ş a h s ın

j j ÜS

-،.^‫؛‬٠٠،٠‫؛‬٠ü s ? ٠ j 3 m u v a k k a t

k o c a m ış

b ir

b ir eşek

y a ld ız d a n g ib i

ib a r e t t ir .

ç ir k in liğ in i

Y oksa

g ö rü r

m ü

id in ».

4690

‫ﴲﺮﺩ ﳎﻮﻥ ﺑﺮﺷﺪ‬٠‫ﺟﻮﻧﻠﺮ‬ ‫ارﺋﻪ د‬٠ ‫ﰷﻥ ﻣﺎﻵﺣﺖ ﺍﻧﺪﺭﻭ‬ «O Ç ü n k i

s e v g ili

b ir

0 g ü z e llik

v a k it onda

m e le k

İğ re ti

g ib i

g ü z e lk e n

ş e y ta n

g ib i

ç ir k in le ş ı ııiş tir .

b u lu n u y o r d u » .

4691

‫اﻧﺪك اﻧﺪك ى ط' ﺀ ع ان ﺟﺎن‬

‫ ﻳ ﺮ د د ﺗﺠﺎل‬. ‫اد ك اﻧﺪك ﺧ ﺜ ﻚ‬ «O ndaki

g ü z e lliğ i

azar

azar

a lı r la r .

N it e k im

liir

fid a n

yavaş

ya v n ,

k u ru r» .

F : 16

211


dilken ‫ااا‬١‫ ﻻ‬٠f)karşı V،٠ık،'ır /‫؛‬Olunuyorsun. Bir hastalık. yûhud bir ameliyyat d،gin o'dolayısıyle yüzünüıı guzelllgi değişince, yâhud ölıip gidince se١ ireli kaybettiğin'.;'. ‫ا‬٠‫’ل‬،‫ا‬٠ onu unutup gidiyorsun. Etten, deriden ibaret bir yiiz nasıl oluyor da senin vefakârlığını ve‫؛‬âsızlıga tebdil edebiliyor.

4685

‫وار"اذت‬٠ ‫ررﺧﻮرذ; د ر د‬ ‫ ﺭ ﻯ ﺩﺭﺍﺭ ﺍﻓﺖ‬١‫ﺍ ﺵ ﺀ‬ « G ü n e ş in

z iy â s ı

d u v a ra

akseder

tlc

d u va r

İğ re ti

b ir

p a r la k lı k

b u lu r « .

Bunun gibi güzellerin yüzündeki parlaklık da Cemâl-İ İlâhînin aks٠i pertevidir. Duvardaki güneş ziyâsı duvarın olmadığı gibi, güzellerdeki hiisn de kendilerinin mail değildir.

4686 ‫ دل ﺑ ﻪ ﻧﺪ ى اى ا ﻳ ﻢ‬j i ‫رﻛﻠﻮ‬ ‫ﻭﺍ ﻃﻠﺐ ﺍﻣﻞ ﰷ ﺍﻭ "ﺍ ﺩ ﻣﺬﱘ‬ «E y İn k lığ a .lir .

s e lim

ve

saf

m u v a k k a te n

A s il

ve

d â im i

k im s e ;

m a ’k e s

J ia r la k

b ir o la n

o la n

liir

k e r p iç e

neden

k e r p i‫؟‬

d u v a ra

hüsn

ü

g ö n ü l

b a ğ lıy o r s u n ?

b a ğ la n m a n

c e ro â J i

d o ğ ru

P a r« d e ğ il"

a ra *.

4687 ‫ﺭ ﻋﺶ ﻭ ﺵ‬٠‫ﺑ ﺎ ﺛ ﻖ‬ ‫ﻟﻎ ﺫ ﺵ‬.٠‫ﺩ‬

«E y J îü re n ,

‫ة‬.‫ا‬٠‫ا‬

k e n d i a k im a

sen

de

b ilm iş

â ş ık ol

‫ﺻ ﻮ رﺑ ﺮا ن‬

o lu p

k i:"

da

‫ﺭ‬

y

‫ﻯﻙ‬١

‫ ﺵ‬.‫ﺡ' ﻭ‬

k e n d is in i ö y le

s û re té

ta p a n la r d a n

ü s tü n


،٠'٠,،٠

‫ﴽﺍﺫ ﻳ ﻖ ا‬ ‫ﻭﺍﱎ داﺑ ﻲ از وا ى‬ ‫ دا س‬، U ‫ ﻻ ﻧﺎز ح‬١ ‫ ا‬١‫ﺿﺬم‬ «Sen o biri, kıya» ile. söyle »lııra.ı böyle olur demekle bilemezdin. Allah'a kulluk et, tââl ve ihâdâttu l.ııl.m ki tcvfik-ı İlâhi ile anlaynsın. Yoksa anlar anlamaz halletme...

4 <19‫ة‬ ‫ ﺕ‬٠‫ﻭ ﻣﻮﺭﺷﺖ ﻭ ﻃﺮ‬٠ ‫ﻣﻌﲎ‬

‫ﻫﺎﺑﺖ‬ « S e n in iğ r e tid ir .

m a ’n â

Sen

d e d ig in

k e n d i

‫ﺭ‬

‫ﻭ‬

ve

m ü n â s ıb

‫ ; ﻣﻨﺎ ب ﺛﺎد ى‬٠

m a ’n â ve

s a n d ığ ın

m u v â fık ın

da

ile

s U re ttc n

m e s rd r

ib a r e t t ir

١e

u lu y o r s u n « .

Y u k a r ıd a U iz s û r e t p e r e s t d e g ili z ) e h l - i m a 'n â y ı z d i y e n l e r e h i .â h 1‫ﺍ'ﺍ‬1‫ﺍ‬ ıı،‫؛‬ş v e s iz in m a 'n â d e d i ğ i n i z s ü r e l i n !)a r la k lık t ır .

o y a id iz

y a l d ı z l a n m i ç ı d ı r v c m u v a k k a t. 1(11

a lın d ı m i, a l t ı n d a n b a k ir g ib i s û r e t g ö r ü n ü r d e n il

ıııiş t i. B u r a d a d a d e n i l i y o r k i : E y k e n d in i s û r e t k a y d ın d a n k u r t u lm u ş t-h l-i m a ’n â o l m u ş v e h m e d e n : s e n i n , z a n n e t t i ğ i n r e t t e n ib â r e t t ir . S e n

١.

ş e y l e r d e ig r e t i b ir ‫ﺍ'ﺍﺍ؛‬

İ ş in e g e l e n ş e y l e r l e b e y h u d e s e v i n i y o r s u n .

4 Ü97

١; ‫ي ﺑ ﺘ ﺎ ' د‬. ‫ﻣﻌﻰ ان ا ﺛ ﺪ‬ ‫داذد را‬/ ‫ز ض‬١‫ل ﺑﺎز‬ « M a 'n â , s e n i T e v fîk .ı

senden

a la n

ve

nakşa

b a ğ la n m a k ta n

m ü s ta ğ n i

lııla ıı

It lr

İlâ h î d ir » .

Y o k s a s û r e t e b a ğ l ı o la n d a , m a 'n â d a b ir s û r e t t ir .

41198 ‫ﻙ; ﺩ‬ ‫ﻛﻨ ﺪ‬ « M a ’n a , in s a n i k i i r â ş ık

eden

/

‫ﺭﻭ‬/

‫ ﳷ ﺍً ﻥ ﺑ ﻮ ﺩ ﻱ‬٠

‫ ﺋ ﻐ ﺰ‬١‫ ﺫ ﺵ ﺀ‬٠ ‫ ﺭ‬٠ ‫ﺭﺍ‬

V». s a ğ ı r

e y le y e n , n a k ş

‫ﺻﺪ‬ ve

s û r e t é , g ü z e lc e

b ‫؛‬r

yüze

d e ğ ild ir « .

٠-‫؛‬


4692

. ‫ﻧﺤﻮان ﻧﻌﻤﺮ‬.

‫ذو‬

‫ ذ ﻫ ﺮا ﺗ ﺬ وا ن‬٠‫د ﻟ ﻄ ﻠ ﺒ ﺸ ﺪ ل‬ « G it de

dc

b u lu n ,

(

ete

‫ﻭﺱﴎﻩ ' ذ ى‬ ve

k e m ig e

)

A y e tin i

g ö n ü l

o ku .

E y

s .re t

â ş ık ı;

g ö n ü l

ta le b in ,

v e rm e » .

Yâsin Sûresi'nde buyurulmuştur k i : «H er e d e r iz ,

k im i

fa z la

k u v v e tte n

y a ş a tırs a k

z a ta

y a r a d ı lı ş ın ın

d ü ş ü rü rü z .

B u n u

a k s in e

g ö rü p

o la r a k

te a k k u l

onu

t e b d il

e tm iy o r la r

m i?

Binâenaleyh sen de bir güzele baglamp kalma ki birka‫ ؟‬sene sonra onda hüsn ü cemâl kalmayacaktır. Sûret âşıkı olma, gönül 'talibi ol k i: 4693 ‫ ت‬٠ ‫ ن ؟ ا ل د ل ﺟﺎ ل اذد‬١‫ك‬ ‫ ﻳ ﻮ ا ﻧ ﺎ ذ ﻳ ﺖ‬٠ ‫دوﻟﺘ ﺶ ا زآ ب‬ «O m az.

g ö n ü lü n

O n u n

ik i

c e m â li d u d a ğ ı,

b â k id ir . s e n in

S e n e le r

İç in

â b .ı

g e ç m e k le

h a y â t

s â k îs i

o n u n

g ü z e llig i

z â il

o l.

o lu r » .

4694

‫ ا ق و ﻣ ﺖ‬٠‫ﺧ ﻮ دﺑ ﻢ او آ ﺑ ﺖ و رل‬ ‫ د ﻛ ﺖ‬y ‫ﻟﺜﺔ ﺛ ﺪ ﺟﻮن ﻃ ﻠ ﻢ‬٠‫ ﻣﻪ‬٠‫ر‬ «G önül t ı ls ı m ın

hem

k ır ı lı n c a

â b .ı h e r

h a y a ttır, ü çü

b ir

hem

s â k ld ir ,

hem

m e s ttir .

S e n in

b e n lik

o lu r » .

Gönülden maksad : Sâhibdil denilen veliy-yi kâmildir, o veliy-i kâmil; hem âb-1 hayât gibidir ki ma’nen ölü bir kalbi feyziyle İhyâ eder, llem sâkidir ki Aşk-1 İlâhî şarabını İçirir, heni de mesttir ki 0 şerâbın sarhoşu oldugu gibi müsteid olanlan da kendi gibi mest-i ‫ذ‬ eder. 0 vakit senin benliğin zâil olur. Onun zevalinden sonra o veliy-yi kâmilin bu üç sıfatının bir olduğunu görürsün. 212


‫ ا‬٠, ‫ اا‬:.

"Ey ımi»‫؛‬،٠İH،s'( ١i/; ‫ا‬,‫اأ‬1‫اااا‬١‫ ﺗﻤﺎ‬ilil ‫اااا‬٠‫ ا‬٠،‫ا‬-1‫ ’اا‬1‫اا؛ا‬. Aleyhissnlat 1-:1‫ ااأا‬1‫ ا أ؛‬1٠ "?çıplak merkebe binmedi ini Sallallahu Aleyh‫ ؛‬Vcsollem IJııziıtlcıı ‫ ا؛ﻟﺔ‬yân‫؛‬, palaıısız merkebe ‫ااا‬ ‫ل؛اأا‬-‫ذل‬, papucunu ta'mir eder ve yünden l)hâs giyerdi, 4703

‫ﻗﺪ رﻛﺒﺴﺮورا‬

‫اﻧﻨﻲ‬

‫ ا ﺛ ﺎ‬٠ ‫اﻟﺘﻲ ﺑ ﻞ ا ﻓ ﺮ‬

«Ilazre،-‫ ؛‬Peygamber, palansız merkebe bindi. Ilazre،-‫ ؛‬Peygamberin .«yaya olarak sefer etfigi nakledildi Binâenaleyh ey sâlik: sen. de İâfz palanım ve süretsemerıni birlik <1.1 çıplak ma'nâ merkebine süvâr ol ve seyr ü sülûküne öylece devlini el 4704

‫و ر ﻣﻴﺨﺒﺌﻰ ع‬٠ "‫ذى‬٠‫ﺷﺪ ﺧﺮ‬ ‫ﺟﻨﺪ ا ز د ز ﻛﺎر و ار ﺟﻨﺪ‬ «Senin nefs merkebin kaçmıştır. Onu miicâhcdc kazığına bağlı. Ne vakte kadar tekâlîf.i ilâhiyyc yükünü taşımaktan kaçacak?» i'Ia’lûm ya merkeb: insani gidecegi yere götürecek vâsıtadır. 11،‫ اا‬1.‫ا‬ İladîs-i Çerîf’te : «Senin nefsin; rûhıınun bineğidir, ona rifk ile muamele et» buyurulmuştur ki muhâtaraft yerlerde gezinmekten ve nlhâyet ct' henneme girmekten muhâfaza et demektir. At, eşek, katır, deve, nralıı otomobil, kayık, vapur, §ömendöfer٠ tayyâre gibi şeyler birer fiötiıtnıvâsıtası oldugu gibi, Kur’ân ve Hadis gibi âli ve kudsJ kelâmlar dn i l i n 'nevi bir götürme vâsıtasıdır. Onlarla hareket eden dogruca Cenneti. VI. İika-i hazrete vı'ısıl olur. Bundan dolayı Hazret.، Mevlâîâ, Kur'ân'ın ilin' nâsını ma'nevl ilil merkebe, htırûf ve kelimâtıııı palana bertzetmlş, 11111'. MS


4000

I '١٠٠‫ ت ﺧ ﺎ ل غ‬٠- ‫ﻛﻮر را ا‬

‫ ن‬٠ ‫ ن ﺧﻨﺎ‬١ ‫ ن ﺣﺒﺎ‬١ ‫> ﺷﻢ‬

-;

" K ü rü n n a s i l .‫ ؛‬g a m a r t ır a n h a y â l d i r . G ö z ü n » a s ‫ ؛‬b ‫ ؛‬i s e b u f e n â â le m i -

n in h a y â li m e v c û d â t ıd ır » . K ü r u la n k im s e e ş y â y ı g ö r m e d iğ i İ‫ ؟‬in o n la r h a k k ın d a g a m v e k e d e r v e r e c e k b ir t a k ım h a y a l l e r k u r a r . B u , o n u n n a s ib id ir .

âlemi g ö r ü r , ka b ilin d n d ir.

fek a t görd ü ğü

G ö z is e ş u fâ n î

ş e y l e r d e h a k ik a t - i v ü c û d a

n is b e tle h a y â l

B u d a o n u n n a s ib id ir .

4700 ٠‫ ت‬٠‫ا‬٠‫ را ﻧ ﻢ‬٠‫ ﻧﺮاﺧﻢ‬1‫ﺣ ﺮﻓﻘ ﺮ‬ ‫ ﺍ ﻻ ﺩ‬٠ ‫ﺳﺎ\ﻑ‬٠ ‫ﺧﺮ 'ﺑﻴﻐﻨﺪ ﻭ‬ « K u r 'â n . ı n k e lli

b a ri

g ö r e m e d ik le r i

ve

k e lim e le r in i

İç in

p a la n m a

k ü r le r

e z b e r le m iş le r d ir .

K cka t

m e r-

v u r u r la r » .

B u r a d a k i m e s e l, h a k ik a t i g ö r e m e y e n v e b o ş y e r e ç ı r p ın a n k im s e le r in h a r e k e l in d e n k in â y e d i r . Y o k s a h â ş â K u r 'â n 'ı t a h k ir k a s d ı y l e s ö y l e n i l m i ş b ir s ö z d e ğ ild ir . A n l a m a y a n la r a a ‫ ؟‬ı k ‫ ؟‬a a n la t m a k İ‫ ؟‬in îr â d e d i l m i ş b ir m e :;eld ir. E ş e ğ e b in m iş b ir k i m s e n i n o n u y ü r ü t m e k İ‫ ؟‬in p a la n a v u r m a s ı n e k a d a r f a y d a s ı z b ir y o r g u n lu k is e , K u r 'â n 'ı h ıf z e d ip m a 'n â s ın ı a n la m a y a n k ır ın v e m û c e b in c e a m e l e t m e y e n l e r i n l i a r e k e t i d e b ö y le d ir .

4701

‫ﺟﺖ‬

£

‫ﻻ ﻭﺧﺮ ﺭﻭ‬٠‫ ﺑ ﺎ‬٠ ‫ﺑﻮﻥﳌﻮ‬

‫ ;—ﺕ‬١‫ﺑﻨ ﺪ ﺍﻻﻥ ﺩﻭﺯﻯ ﺍﻯ ﻳﺎ'ﻵﻥ‬ «Sen ın ış tır.

E y

m â d e n i k i g ö z lü s ü n , m e r k e b in p a la n a

ta p a n :

ne

v a k te

a rd ın c a

k a d a r

p a la n

g it

k i

٠,

s ıç r a m ış

d ik e c e k s in ? »

ve

ka ç.


‫ ﺍ‬7‫ﺍﺍﺍ‬

‫ر د ا د‬. ‫ ج وازوو زر ﻏﺮى‬٠ ‫ا ﺟﺰى ﻧﻜﺎﺷﺖ‬٠‫ ﺟ ﻜ ﻰ ﻧﺪرود‬٠ « İliç k im s e

b ir

de

E v e t, ke n d i

şey

r in in

a ld a n ıp

İlâ h î

y ü k ü n ü

de

ve

y ü k le n m e z .

h e r k e s in

g ib id ir

E k m e m iş

k i

k i

hasad

e km eye n

s a rh o ş

b u lu n a n

a y rı

ve

zam ânı

te k lif e ttiğ i

o la n

‫؟‬e k m e s i

ve

kadeh

t e a h h ü d le -

ş e rre

te ş v lk m ,

lâ z ı m d ı r .

ş ü k re tm e k ,

k ıy â m e ttir .

o la r a k

h e rk e s

« B ir

o lu r .

n i'm e t in e

sevâb

m iic e b in c e

y ü J ç le t ilm e z .

y ü k le n m iş

a y n

sa b r

o ra d a

K e r im e s i

g ib i

te ş v ik te

g ü n â h ım

b e lâ s ın a

ib â d e tle r ,

b ilir ve

 y e t-i

b a ş k a s ın a

o ls u n ! »

b ir

İç t iğ in in

e k m e k ş â ir

H e rk e s

b ild ir ilm iş

B O y le

y ü k ü n ü

)

g ü n â h ı

b oyn u m a

H a k k in

e k in

ş ü k r

c e k tir .

b e n im

İ‫؟‬e n

y â n î.

ta r la s ın d a

B ir in in

y o k tu r.

e m ir le r

ta ş ım a k ,

s a b r,

ta ş ır.

g ü n â h ı

m a 'n â s ı

ona

b a ş k a s ın ın

b iç e m e z » .

‫وﻻ"زرو وازرة و زر اﺧﺮى‬

(

g ü n â h ın ı

y u v a r la ,

g u

g ü n a h k â r,

b ir

b iç ile c e k

b iç e m e z . D ü n y â n ı n

O n la n

b u

D ü n yâ

B u ra d a

e k ile n

ve

e ld e

e d ile -

ta r la s ı

o ld u -

â h ir e tin

K u r 'â n ’d a ‫؛‬

‫ﺧﺬدةذﻣﺈﻫﺒﺘﺂ د‬

§

Y â n ı:

‫ﻵ‬

« B u ra d a

re c e k , z e rre m u ş tu r. tiy le

a v f

M e ğ e r ü

b ir

z e rre

k a d a r şer k i

<٠ ‫ > ة‬s ٥re i

G a fu r

b iç m e k

o lm a y a c a k

Z ilz a l:

h a y ır

o la n

da ü

٠ ‫ئ‬

t>

‫ؤ‬

iş le y e li

( ıh lir H e

٠٠; ٠’

ıııııııı

....v A l ı m ı

٠. • 1.1 . ٠t> ١l ■ Rnhlm, kemâl ٠ ı ٠٠’ f ٠٠l v e ıııııııı

n » ،h m ı

g ö ­

lu ıy .ıt o l­

٠

ıııe ıh ،ın u -

e y le y e .

E km e d e n

ta m a ’d ır ,

ka d a r

iş le m iş

C e n â b -ı

m a ğ f ir e t

H ü lâ s a : h am

‫ى ﺛ ﺪ ؤ ﺗ ﺜ ﺔ‬

ve b ir

ç ıı lı .m ıı .h ıu

..m e h ili

١١، /

l. n y le

i

١ ١٠ ı ı m

m iiii ii

lı ll

lı.N İr m e k

I i . i m .1

1-8. 2 .7


»;'ısına ehemmiyet vermeyip de yalnız elfâzı ile uğrayanları merkebi görmey ip palanla meşgul olanlara benzetmiştir. Hıırada da rûhun merkebi olan nefsten bahsederek senin merkebin kaçmıştır, ne yük taşıyor, ne başka işe yarıyor. Onu yakala ve bir kazığa bağla buyuruyor. Nefs merkebinin işten kaçması: Allah’ın emirlerine ve nehiylcrine itaatsizliği demektir. Onun kazığa bağlanılması ise : Şeriat ahkâmına rabtedilmesidir. O ahkâm, sağlam bir kulp, kuvvetli bir kazık gibidir kı kopmaz ve kırılmaz. Nitekim (Bakara) Sûresinde:

‫^ ؛ ؛‬

Ü

١١ ( $ ١

Yân‫ ؛‬: « P u t l a r ı n m a ’ h û d o l d u k l a r ı n a i n a n m a y a n l a r v e A l l a h ’ a î m â n .'tıniş o l a n l a r , s a ğ l a m b i r k u l p a t u t u n u r l a r k i o k u l p u n k o p m a k i h t i m â l i yoktur48* buyurulmuştur. İşte nefs merkebinin kuvvetli bir kazığa bağlanılması, sâhibinin sağ­ lam ve kopmaz bir kulpa sarılması demektir. Evet, senin nefsin yük ta­ şımaktan kaçıyor. Acebâ o nasıl bir yüktür? 4705 ............. ١^ ^١

١I->—‫؛‬٠ ­O ı ı u n .* te rs e

v a z if e s i s a b r

y ir m i,

o tu z

y ıllık

ve

j j،.،# j ١٠

} ٠U.jL »-<٠ p rn\y ş ü k r

h a y a tta

y ü k ü n ü n e fs

b u

ta ş ım a k tır. y ü k le r i

İs te r

y ü z

s e n e lik ,

is »

ta ş ıy a c a k tır

K u r’ân d a :

,‫؛‬A ‫؛‬،* ١٠>

١j —

\v

jr،© \ ^ Yâni : ١٠.

s â îr

« S a b r ile , s a lâ t i l e

‫ ؛‬b a d a t,

n e fs

iç in

y ü k le n m e k

is te m e z .

n ı.lıı r a

g e l m e z 49*

n ğ ır

U S . S û r r i H iik n ra

USı

‫؛؛‬،٠٠

S û ıri

A n ca k

b ir

y a rd ım

ş e y d ir ,

A lla h 't a n

b u v u r u lm u ş tu r ,

: 256.

B a k a r a 45 ‫؛‬.

A lla h ’ta n

b ü y ü k

( ‫ ؛‬٠١j is te y in .

a ğ ır

k o r k a n la r

b ir

Z ir a

y ü k tü r.

o

sabr

H e r

m ü s te s n a d ır

k i

u

n e fs o

s a lâ t onu

y ü k le r


1:11.1 ،‫ﺀﺍﺍ‬ ‫ ﺃ‬Mîllîk ‫ﺀ‬ ‫ﻝ‬ ٠‫ﺍ‬٠ ‫ﻣﺎ‬ ‫ ﺍﺍ‬٠‫ ﺍ‬1‫ﺍ‬،٠ ‫ﺍﺍﺍ‬١ıtvfıy.‘، olunnııişt.ır, .... ١ ‫ﻡ‬ ،‫ﺍ‬,‫ ﺁﺍ‬: K٠ ‫؛‬er ‫؛؟‬iyi(.. I.üyle ol.ayd، demekten sakilim. ..'،،ilki ٠ ‫ﺍ‬, ‫ﺍﺍ‬١ ،،‫>ﺓﺃ‬ ٠ ٠ » ،٠ ،٠ , .«sözüdür V. kelimesi §a،'t ،.dillidir kl.1.1 ‫ﺍﺍﺍﺍ‬٠ ٠ '.« ,.، . ‫ﺍ'ﺍﺓﺍ‬٠lilzıdır. «Kfier ŞO.VİI. ‫ ﺍ;ﺍﺍﺍﺍﺃﺡ‬ıılaydım böyle ‫ﻡ‬ 1‫ﺍﺃ‬٢ ،1‫ﺍﺃ‬٠،٠ ،‫ﺍ‬٠ ‫ﻝ‬ ‫ﺍﺍ‬٠ ‫ﺁ‬.‫ﺍﺃﺍ‬،‫; 'ﺍ‬٠ 1‫ﺍ‬1‫ﺍ ؛ﺍﺍ‬، gjbi kullan.hr. ‫;ﺃ‬١ ‫ﻝ‬ ki;

‫ﺀ‬٠ ‫ﺍ‬..Iı.ııdnıesi men'edilmiş ve münâfıklıır sıızliî indendir denilmişti،, Mi' ‫ ﺍ‬k. ı.ı ،lir adam, bir şey İçin çalışır, çabalar, fekal u İşin husUlc gelmesi ٠ ،،»٠ ٠ ‫؛‬٠ ،'،٠tevâfuk etmediği ‫؟؛‬in olmaz. Çalışan kimse onun bOylc olduğunu ‫ﺍ‬.،،'.‫ ﺃﺍﺍ‬etmez, kendi tedbirindeki kusUra atfeder, meselâ eger fıilâııa 1,11' I, kuru? verseydim bu İş -olur, biterdi der. Halbuki bütün ınıdıhıkııl .1 ‫ ﺍﺍﺍ‬:Iiiiya gelse ve bir İş yapmak İçin ittifak etse, onun yapılması ،،،ukııd Iıııayınca kâinâtın tedbiri fayda etmez ve o İş husüle gelmez,. ..... 4712 ‫ ﻛ ﻐ ﻖ ﺗ ﺮد‬/

‫ق در ا‬٠‫ﻛﺎن ﻣﺎ‬

‫ ﻛﻔﻨ ﻰ ﻣﺤﺮ ﺣ ﺮ ت ﻧﺮد‬/ ‫وز ا‬ ٠ () n،ünâf،k (eğer) diye ölür vc (eğer) demekle hasretten başka liir ١ ٠ ٠ .١elde edemez». 4713 ‫ ﻟ ﺖ ا ز ﺋ ﺂ ب‬٠‫ ى ج‬. ‫ ى ﺧﺎ‬، > ‫ﻳ ﺚ‬

‫ﻧ ﻮ س ردش ﺳﻮى ﺧﺎﻧﺔ ﺣﺮ'ب‬ «Bir garib acele barınacak ev arjyordu. Bir dost 0،١ ‫ ﺍﺍ‬. harâh bir ev götürdü». 4714 ‫ ﺩﻯ‬٠ ‫ﻏﱼ‬٠ / ١ ‫ ﻧ ﺮ ﺃ‬١ ‫ ﻭ‬١‫ﻛ ﺬ ﺕ‬

‫د ى‬- ‫را ﻣ ﻜ ﻞ‬٠‫اوى ﻣﻦص‬٣ «O dost, ٠garibe dedi kl e٥ ٠ ٠ r 1، ‫ ﺍﺍ‬٠ ،١ ı olsaydı bitişiğimde sana„evin ç liir ،»esken olur،‫؛‬،،». ‫ا اًاذذ‬


‫ ا‬7 ٠‫ ا‬7 ‫ﻣﺨﻮ ; ﺧﺎم اى ﺑ ﺮ‬٠‫— ت آز‬ ‫ م‬٠‫ﺣﻮﻣﻊ خ‬

‫زام ﺣﻮردن ﻋﻠﺖ آ ر د در ﺑﻨ ﺮ‬ «Ha٠ı١ bir tamadır. Ogul; ham ta.naâ düşme ki Jıam bir meyveyi ye. mek, insanin midesini bozar*. 4708 ‫ ا ﻛ ﻄ ﻦ‬٠ ‫ﻓﺖ ﻛ ﻨ ﺘ ﻰ‬١ ‫ﻛﺎ ن ﻓﻼ'ل ي‬ ‫ ن‬6‫ ﺗ ﻤﺎﻧ ﺨ ﻮاﺛ ﻤﺒ ﻬﻜﺎ ر وﺑﻪ د‬١* Ham tama’ meselâ; “Fülân ansızı ‫ ال‬bir define buldıı. Ben de onu istiyorum. Dükkân ve ticâret neme lâzım?, demek gibi olur. 4709 ‫ا؛ح ﻛ ﺒ ﺖ‬٠ ١‫ﻛ ﺐ ﻛ ﺮ ﺩ ﻥ ﻛ ﺘ ﺢ ﺭ‬

‫ ﺑ ﺖ‬٠‫ ز ﻛﺎر ﺁ ﻥ ﺧﻮد در‬١ ‫؛ ﺫﻛﺶ‬ «Kazanmak, define bulmaya ne vakit ve nasıl ‫ ﺍ ﺍ‬، ‫ ؛ ﺓ‬٠‫ ﺀﺫ‬,olur? Sen İşten güçtCn fâriğ olma ki tehayyiil ettiğin define onun akibindedir». 4710

‫ ﻛ ﻞ‬١ ‫ ^ ذ ى ﺗﻮ ﻛﺪ ز ر‬ı /

‫ ا ن ; د ىإا ﻧ ﺪ‬/ ‫ﻛ ﺎ‬

«Ey sâlik; sakin eger şöyle yapaydım, (eger) kaydına bağlanma».

eger böyle yapaydım diye

4711 ‫ﺍ وﻧﺶ‬١‫ ﻛﻐﺶ ﻭﺳﻮﻭ ﺏ‬/ ‫ﺍ‬

‫ﻛﺰ‬

‫^ﻏﺖ اًن ﻫﺖ از'ﺗﻖ‬ «Zîrâ (eger) demekten — kavi ve fili ilakikate muvafık olan— ResUlullah Hazretleri meıı’etti ve o, münafıklık alâmetidir huyurdu». 2.18


٠ ١ t l ...Burada demek i.t. nlliv<،١ ١ ٠v. I...İp ،.Hm, ..،،ıh. Inr nazara karşı ١ ٠ ır görünür. I,;'،kin ııliıuııı hâll.tvvH، ı٠ ،٠I،٠،ı،١laşıyle meydana ٠ ١ • ،kor. İn mJar da böyledir. Iylı٠ t ve ،..،Ih ■٠ ، ‫؛‬.m ... İm k. dilme/.. belki kötüsü ،İnha ‫؛؛‬.ulak görünür, oııun ،çın ٠ l٠ ‫؛‬٠ ١ 11٠ ،١ l ve ı■I٠ ٠ ٠ ı ıılth.ı/ edeceğin kimseyi şeriat ١١me> .m ehengine vurm a d a n ،ııtıb n l ،720

s) * ) }

١ j

،>٠ ،٠ ^٠ ،‫ ؛‬j ١ ■‫؛‬،^‫؛‬

y

L.b *J j f j f

-Eğer mehenk taşın, yâni, şeriat ahkâmına vukûiun varsa ve o ıı.lıı» inin ahvâl ve ef’âli şer-i şerife uygun bulunursa onu kabul et. yoksu git .le kendini âlim ve ârif bir zâte teslim eyle ve onun mehengiyle tccrl، beye giriş». 472,1 ‫ا ﻣﺤﻚ اﺑﺪ ﻣﻴﺎن ﺟﺎن ﺧ ﻮ ش‬ ‫ﳍﺎ ﻟﻮ ﺑﺶ‬-‫ ﺍ ﻭ‬٠‫ﺟﺪﺯﺗﺪﺍﰉﺭ‬

«Can ‫؟؛‬-inde bir mehenk bulunmalıdır, o yoksa, sen de yol ililmiyor san, kendi kendine sefere çıkma ve ileri gitme» ‫ ؟‬Unki: 4722 ^

١ ‫ ﺍ ﻛ ﺶ‬٠‫ﻫ ﻠ ﺖ‬

٠‫ﺍ ﻛ ﺊ‬

‫ ﻛ ﺜ ﺪ ﺳﻮ ى ﻧﻨﺎ‬،٤ ‫ ﺛ ﺬا ل‬٦

«Gulyabânilcrin sesi, bildik sesi gibidir. Fekat Oylc liir bildik, tnııı. dik sesi ki insani belâke götürür». GuJ kelimesi: Âfet, musibet ve helâke sebeb olan şey maOâsmadlt . Sonra gulyabânl dediğimiz nesne demektir. Kamus tercemesinden de anlaşıldığına göre en dogrusu gul denilen bir şey yoktur, onu ba'z-1 ‫؟‬bilerde meydana ‫؟‬ikaran yolcunun vehmidir, «Gul de yoktur, safer ،lc» Hadis’‫ ؛‬: «Gul’lar zâlıir olunca lıcınen ezıııı oku. yun» kavi.، Nebevisi de gul'un vehmden teşahhııs eylediğini te'yld eyle mektedir. ‫ ؟‬link، ezan okuyunca kendi sesini İşiten yolcu, bütün bl.til.1


4715

..5 ‫أ ر د ى ا‬:‫ﺛﻢ ﻋﻨﺎد ; ا‬

‫ر‬

‫ﺩ‬

‫ داﻧﻨﻰ ﺟﺮة‬. V ‫در‬

••Lğcr içiııdc ayrj bir oda bulunsaydı ailen de rahat ederdi". 4716

‫اوى ار'ن ﺣﻮ ﺷ ﺖ‬٣‫دﻣﺖ آرى ا‬ ‫ ﻛﻮان ﺷ ﺖ‬/ ‫ﺑ ﻚ اى ﺑﺎن در ا‬ «Garib cevab verdi k i: Evet, dostların komşuluğu boştur. Fekat azi. zilli «eğer* de, yânî, olsaydı, bulunsaydı kelimelerinde oturulmaz kl‫"؛‬ 4717

‫ﻟﻢ ﻃﻴﻠﻜﺎر ﺧ ﻮﺛﻨ ﺪ‬١٠ ‫ا ن ﻫﻤﻪ‬ ٠ :~٠ ‫ﺁ ﺩ ﺭ ﺍ‬ U

‫زوﺀر‬- ‫ﻧﻮﺵ‬- ‫وز‬

«Bütün bu âlem, hoşluğun tablakârıdır, yâni, hoşça vakit geçirmek ister. Onu hazırlamak ve bulmak i‫؛؟‬n ateş ‫؟؛‬indedir*. 4718

‫ﻃﺎﻟﺐ زر ﻛ ﺌ ﺘ ﻪ ﺟﺐ ص وﺧﺎم‬ ‫ﻡ‬١‫ ﺩ ﺁ ﺩ ﺟﺜﻢ ﺀ‬٠ ‫ﺏ از زر‬٠‫ﻟﻴ ﻚ ﻯ‬

«ihtiyar ve toy herkes altın talibidir. hâlisiyle kalpım ayırdetniez*.

Lâkin avâmın güzü altının

4719

‫ ; ﻗﻠﺐ ﺯﺭ ﺧﺎﻟﺲ ﺑ ﻖ‬٠‫ﺍﺭ"ﺀﻭﻯ‬

‫ ﺍﺯ ﻳﻠﺰﻛﺰ ش‬٠‫ﺩﳏﻚ ﻧﺪﺭﺍ ﻣﺶ‬ «Hâlis altımn kalpında da bir parlaklık vardır. Onu gür. Lâkin me. lıeıık taşına vurmadan yalnız zan ile bir sikkeyi altın diye kabûl etme*. :>()


Haric’dc insanin vehminden teşekkül etm‫؛‬ş böyle ‫ﺀ‬ ‫ﻱ‬ ‫«ﺍ‬ ‫ﻝ‬ ‫ﺫﺍ‬ ‫ 'ﺍﺍ‬1»‫ﺍﺍ‬1‫ﺣﺎﺍ)ﺍﺍﺍﺃﺃ‬ ‫ﺍﺃ‬ ,.İİ)İ dâhilde ve nefste de insanin hırsından, tamamdan zuhtıra gelen ,ً‫'ﺍﺍﺍﺍ‬ lar vardır, 4 72 .

‫ ن ا ﻛ ﺖ ﻏﻮﻝ اخ‬١ ‫ ﻭﺩ‬: ١‫ﺟو‬ ‫ ﺧﻮاﺛﻢ وا ب رو‬.‫أل ﺧﻮاﺗﻢ ب‬٠ « 0 dâhili gulnn sesi nasd olur, onu da söyle, o ses : Mal islerini, mevki' ve maıısıb isterim, §ere٤ve haysiyyet sâhibi olmak isterini Avâildir».

4727

‫ ش ا ن ا واﻧﻬﻤﺎ‬٠‫اذ درون ﺧﻮ‬ ‫ﻛﺮدد ﺭﺍﺯﺀﺍ‬

‫ا ﻛ ﺜ ﻒ‬٠ ‫ﻣﻊ ﻛ ﻦ‬

«Kendi içerinden hu sebebleri men’et ki sana bir takıın esrAr mülkeşif olsun». 4728

‫دﻛﺮ ﺣﻖ ﻛﻦ ا؛ﻛﺖ ﺀوﻻر' ﺑ ﺮ ز‬ ‫; ﺑﺪوذ‬

;

‫ن‬٠‫ اذ‬١‫ﺟﺜﻢ ر ﺷ ﺮ‬

«AJlah’ı zikret de gul’larm sesini yak, bastır; nergis gibi olan gi،ı،،ıı،، akbaba gilji mıırdâr bulunan bu Dünyâ tamamdan kapa».

4729 ‫ﰝ ﺻﺎﺩﻧﺮﺍ ﺯ ﰷ ﺩ ﺏ ﻭﺍ ﺩﻧﺎ ﺱ‬ ‫ ﰽ ﺭ ﺍ ﺍ ﺯ ﺩ ﺍ ﺯ ﺍ ﺯ ﻭ ﺋ ﲀ ﻯ‬٠'‫ﺭ‬

«Dakik‫ ؛‬salııılıı, yalııneı .nhııhlıııı ı.yırd et. ‫ ؟‬erabın rengini kadehin.len tefrik eyle».


yalnız olmadığın, vc Allah'ın himâyesinde bulunduğunu anlar ve 0 anlayışla vehmi zâil olup gözüne göı-ünen lıayâlât da kaybolur. Böj’le mevhum gulbeyabâni olmamakla berâber .şehirlerde ve kasabalarda insan gul'ları vardır ki onlar da yol sapıttjnrlar ve insani helâke sevkederler. Meselâ ; Bir arkadaşla Beyoglu'nda bir gezinti yapmak isteyen, fekat 0 vakte kadar,İşret etmemiş olan birine, meyhanenin önünden geçerken, gel şurada biraz ‫؟‬akmti yapalım teşvikında bulunur, öbürü alışmadığını söylerse de, canim içmezsen meze yersin, diyerek zihnine girer ve masa başına oturtur. Meze derken a birâder bir tekten ne olur, ‫ ؟؛‬de tadını olsun öğren. Benim şerefime bir kadeh çekiver der ve İçirir. Derken bir daha, bir daha, iyice sarhoş olduktan sonra artık akil, şuûr kalmaz. Hi‫ ؟‬yoktan bir şey’e hiddetlenir, sürâhiyi kaldırdığı gibi ya ar. kadaşının yâhııd yaıpbaşmda oturanın kafasına İndiı-ir. Kavga kıyâmet kopar, belki de bir cinâyet vukua gelir. İşte bunların hepsi insan gul'larının, insan .şeytanlarının ıdlâlidir. Allah cümlemizi sû-i karinden mulıâfaza buyursun. Yine 0 beyabandaki gul: 4723

‫ ن‬١‫اىاﺀ(رو‬٠‫ﻣﻴﺎردك‬،‫؛اﻛﺚ‬ ‫ و ﻧﺜﺎن‬٠‫و ى ﻣﻦ آ ^دﺗ ﻚ را‬«Ey kârvaıı halkı: Benim tarafıma geliniz. Yol bu cihettendir, İşte nişan da buradadır, diye seslenir«. 4724

‫'ﻳﺎم ر ق ى ; د ﺀ و ل اى ذاﻵن‬ ‫ 'را از ا ﻓﻼن‬. ‫ ن ﺣﻮاج‬٦ ‫"ا ﻛ ﻨ ﺪ‬ «Gul, kafile halkım helâk etmek i ‫؛؟‬n iler birinin adiyle çağırır.. 4725

‫ﳒﺎ د;ﺋﺪ ا ث وﺋ ﺮ‬ ‫ﺑﻮن رﺟﺪ ا‬ ‫ر‬.‫ دور روز د‬٠‫ا ه ﻧﺎ ع ﺀ را‬ «Kafile, 0 sese aldanıp da çağırılan tarafa gidecek olursa orada kurd ve arslan görür, yoldan uzakhışnıış, gündüzü gecikmiş, kendi de telef edllml‫ ؟‬olur«. ‫؛؛‬.‫ذذأ‬


٠ ١ ‫ﺍﺍ‬.‫ﺍ‬hüliyyc. âleıniııdcyıl‫ﺍﺍﺍ «؛‬١،'‫ﺍﺍ‬.‫ ﺍ‬١ ٠11‫ﺍ‬٠ ‫ﺍ‬،٠ . ‫ﺍ‬٠ ٠ t .٠ >‫ﺍﺍﺍ‬،‫ ﺍ‬٠ ‫ﺍ;ﺍ "ﺍﺍﺍﺍﺃ‬،.'‫ ﺍ‬،‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬١ .٠ ‫ﺍﺍ؛ﺍﺍ'ﺍﺍﺍ‬.‫ﺀﺍ‬ ‫ﺍ‬geldiği 3 ‫ﺫ‬ ‫؟‬ ‫ ﺍﺍﺍ‬1‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬.‫ﺍ‬1١ '٠ ‫ﺍ ﺍﺍ‬،،٠ 1‫ﺍﺍ‬,".٠ ‫ﺍﺍ ﺍﺍﺍﺍﺍ‬1‫ﺀﺍﺍ |ﺍ‬ ١ ‫ﺀ ﺍﺍ‬ :‫ ﺍﺍﺍﺍ‬Allah, bulııllaı ٠ ‫ﺍ‬. ıııtiiidır misilli yaıılıy 1‫’ﺍﺍ'ﺍ ﺍﺍﺍ‬،‫ﺍ‬1 ٠ ‫ﺍﺍﺍ‬1٠ ١ ‫ﺍ‬1‫ﺍ'ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬٠ ‫<ﺍﻃﺎ‬ ‫ ﺍﺍﺍ‬: ‫ﻻ‬ « ٠ ‫ﺍﺍﺃ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬٠ ‫ﺍ؛ﺍ'ﺍﺍﺍ‬ ‫ﺍ‬.٠ ٠ ، ‫ ﺍ‬yoktur, üstüıt،lc ‫ﺍ‬1‫ﺍ‬٠|‫ﺍﺍﺍ‬.١ '٠ ‫ﺍ‬١ < ‫ﺍ‬1،‫ﺍ «ﺍﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ‬١ ‫ﰒ‬ ‫ﺍ >ﺍ‬/.٠ 1‫ ﺍ‬bu.vurulnıuştıı. Ma'lûm ١ ‫>ﺍ‬liuluUar hava arasm.lii.lii ('‫ﺍﺍ'ﺍ‬،‫ ﺍﺍﺍ‬1 11‫ ﺍﺃﺍﺍ‬- iter ١ ‫ﺍ‬٠ .١ ’'‫ ﺁ‬, ihât،ı flm hllf Midılüka.1 da unun muhâtıdır . ~ : kl٠ .،،٠ ,l olan muhiti ilıâta edemediği ،٠ ١ ٠،‫ ﺍﺍ‬.Allalı'ııı zati de hiç bir kimse malûmu ve muhâtı olamaz llakkm ..... ‫ﺍ‬٠ ‫ ﺍﺍ‬mertebesine (Ehadiyyet) ta'‫ﺍ‬.‫ ﺍﺍ‬edilir ki 0 mertebeye bir ferdili vukûlıı yoktur, o mertebede Sıf‫؛‬٠ ،t-ı ll.tliiyye bile Zât-i Bârlden miitemiyiz değildir. Anlaşılabilen ancak (vali d«٠ .ı.vyet) makamıdır ki o mertebede sıfât, zâtten mütemâyiz olduğu. ٠ , ‫ﺍﺍﺍ‬،‫ ﺍﺍﺍﺍ‬mahal-i zuhûru olacak şeylerin a'yân-1 sâbitesl de temâyUz edei I .lıldkattan her birinin daha yaradılmadan evvel, İlm-i ilahide bir sûre.l -v.ıidır ki ona o mahlûkun (ayn-ı sâbit)i denilir. Lâteşbih bir e&mii ya I III mi'mârın zihninde yapacagu binâmn plânı bulunması gibi. A'yâıı-I ıbiteyi (suver-i İlmiyye-İ tlâhiyye) diye ta’rif ederler ki Cenâb-1 Hakkin ‫ ﺫ‬şeyleri ve onların şekil ve sûretini ezelen bilmesi gibi bir Iiı.ı'nâ İfâde eder. İşte Hazret-‫ ؛‬Mevlânâ'nın (kârgeh) ta'bir ettig، bu Ii'yân-ı sâbite âlemidir ve buraya kadar olan serâ،r-i ilâhiyye kenıâl-1 Iil.'.ıı sâhibleri tarafından zevkan anlaşılabilir.

47114

‫ ﺑ ﺪ‬٠‫ﻛﺎذ ﺟﺪﻥ رﻛﺎرﻛﻦ رد‬ ‫ﺧﺎرج آن ﻛﺎر ﻧﻮا ﺑ ﺶ د د‬ yânî. Hakkin yaraduş san’atl, onun yaratma tezgâhına perde ger. oldıığıı içiıı san’at-î hilkati hâricinde onu müşâhede edemezsin«.

« ٤ş, m iş

Her san’atin bir san’atkârı, iler eserin de bir müessiri vardır ki, 11 eser müessirinin nasıl bir san'atkâr olduğunu, yânî, İşinde usta mi, yoksa acemi mi bulunduğunu belli eder. Hakkin bilinen ve bilinmeyen âlemlerdeki masnûât.ı bedia ve mahlûkat-ı acibesi de o ekmel san'atkârııı san'atmdaki kemali gösterir. İşte Cenâb-1 Hakkin mehmâ İmkân biline, !»ilmesi eserden müessire intikal tarikiyle ve masnûâtına dikkat ve basl. retle bakıp sâni’-i mübd،'-،ne istidlal sûretiyle olur. Buna bakmak ve o kadarcık olsun anlamak, n zUhlr güzünün İktidârı dâluilinde değildir. ٠‫ﺍﺍﺍﺍ‬ görebilmek (basar-u basiret) y â n î. k illi» güzü sâhlbl olmaya mUtcvııkkıftır.


4730 ‫ﺚ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﲊ‬ ‫ﻥﻫﻨ‬ ‫ﺯ ﺑ ﺪ ﰷ‬١ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻟ‬ ٠ ‫ﺍ‬

‫ ﻛﻨ ﺪﴎ ﻭ ﺩﺭﺋﻜﻒ‬٠‫ﺩﺩﺓ ﺍﻳﺪ‬ «Olaki sabr ü sebat, sana, bu yed‫ ؛‬tabakadan n١ üteşekk‫؛‬J gözlerden başka bir göz, bir basar-« basiret peyda eyleye». O vakit: 4731

‫ن ر ﻋﺎ‬,١‫ﺑﻒ ﻣﺤﺰ‬٠‫دﻳﻜﻬﺎ‬ ‫ ﺗ ﻰ‬٠ ‫ﻣ ﻮ ر ان ﺑ ﻰ ﺑ ﺎ ى‬

«Şu rcngJer yerine başka rengJer görürsün de mücevherleri âdi taş. lar gibi kjymctsiz bulursun». Zîrâ : 4 732

‫ درال ﺛﺮى‬٠ ‫ ﺑﻠﻚ‬٠‫ﻛﻮر ى ج‬ ‫ﻯ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺛ‬

‫ﻝ‬1‫ﺑﺮﺥﺉ‬

‫ﺏ‬ ‫ﺎ‬ ‫ﻓﺘ‬١

“Kendin inci, hatta deniz gibi olursun ve felekte gezen güneşe ben. zersin». 4 733

jl١ . j،ıl. ٠ ‫؛‬ ، .r i

^ & j■‫ ؛‬s j y

«Sâni’-i hakiki, iş yerinde nihandır. Sen git de onu iş yerinde, yânı, n'yân-ı sabite mertebesinde müşâhede et». Buradaki (kârgeh) yâni, «iş yeri.nden maksad: (Amâ) denilen mer­ tebedir. Bir a'râbî, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimize: «Halkı yaratma­ dan evvel Rabbimiz nerede idi?» diye sormuş. Taraf-ı Risâletten de :


«lo la y iH iy lo nrlom ı ‫ﺀﺍ‬.‫ﺍ‬، 1‫ ﺍ‬., ٠•‫ ﺍﺍﺍﺭ «ﺍ‬Z iih iii .vh. 11.1 I m o v h û m » bakar v ٠ ‫(ﺍﺍ‬-‫ﺍ>ﺍﺍ‬١ hadisall Hakklll ‫ﺍ‬1‫'ﺍ‬٠ '‫ﺍﺍ؛‬, h.lktu fı'lı ٠ '*٠ ٠ ،، ‫ ﺍ'ﺍ‬III . ‫ ﺍ‬7 :‫«ﺍ‬

‫ﻧﻞ ود‬١ . ‫ﺷ ﻢ‬

‫ذ‬٠‫م ا‬٠‫ﻻﺟﺰ‬

«inadc، Fir'avn, mevhum v a rlığ a b a ktığ ı İÇİ»١ Hakkin ve kazâ ve kaderini görmekten kör olmuştu».

»de.»

tezgâhını

4739 ‫ ض ﺗﺒ ﺪﻳ ﺪﻧ ﺪ ر‬١‫ﻻﺟﺮم ى ﺣ ﻮ‬ ‫ از ر د ا د ز در‬1‫ا ﻗﻨﺎ ر‬٠ «K azây.ı ila h iy i kapısından d e fe tm e k İç in k a ile rin te b d ilin i is te rd i..

Mısır müneccimleri: Beni İsrail'den bir çocuk dogacak ve senin lir İâkina sebeb olacaktır diye Fir'avne haber vermişlerdi. Bu, Allah'ın k.ı deri İcâb] ‫؛‬di Fir’avn, onun hükmünü gûyâ değiştirmek İ‫؟‬İ11 Beni ،lâll'm erkek çocuklarım öldürttü. Fekat korktuğu çocuk, yân‫؛‬. Mûsâ Aleylıir... lâm onun sarayında büyütüldü. 4740

-‫ ﻓ ﺪ‬٩‫ﺑﻠ ﺖ آ ن ﺣﺈ‬- ‫ﻧﻮد ﻧﻀﺎ ر‬ ‫زر ﻟﺐ م ( ; د ر د م ر ا ﺛ ﺨ ﺪ‬ « H â lb u k i K a z â y .ı İlâ h ‫؛‬, k a d e rin d e fin e çâre arayan o h iy le k â r l'،r'~ a v n in b ıyığ ın a g ü lü y o r, yâ n î, o n u n la istih zâ ediyordu».

4741 ‫ زاراﻧ ﻄﻐﺎاﻛ ﺸﺘﺎو ﺩ ﻛﻨﺎ ﺀ‬٠‫ﻫ ﺪ‬ ‫ر ا ﻟﻪ‬٠‫ ذد‬٠ p C ‫"ا ر د د‬ «T a k d ir -‫ ؛‬İlâ h ‫ ؛‬tle ٥i ١ş‫ ؛‬-n d iy e o, yü z bin le rce bigünâ .1 m n h lm u d ü r ttü ».

K: 17

Öİ

2‫؛؛‬7


‫ ا‬7 :‫ا‬.‫آ‬ ‫ط ﻣﺎﺳﺖ‬.‫ ن ﺟﺎى ﺑﺎش‬٠٠‫ﻛﺎرﻛﻞ ج‬ ‫ رو؛— ت ازوى ﺀا ﻓﻠ ﺖ‬-; ٠‫آ ذك‬

«İş yer‫؛‬, âınij ve san'atkar oJaıı Allahın bulunduğu yerdir. İş yerin, den hâriç olan, san’atkârdan gafildir.. Bir san’atkânn görülmesi ve san’atinde kemâl sâhibi olduğunun an. !aşılması, onu tezgâhı başında müşâhede etmekle kabildir. Ustayı tezgâh başında görmeyen ise, onun ihtisas sâhibi olup olmadığından gafildir. 473«

‫ى ﻋﺪم‬٠‫ل‬٠ ‫ﺑ ﻰ درا درﻛﺎرم‬ ‫ م‬٣٠١‫ ﻋﺮ‬٠‫ ا‬٠ ‫ ﻣ ﺤ ﻮ‬، ‫ ﺑ ﻎ‬٠ ‫ا‬ «O hâlde Hakkın tezgâhı demek olan ademe, yâni, a'yân-ı sâbite âle­ mine teveccüh et ki sâni’ ile masnûunu birlikte göresin». Ademi, yâni, yokluğu (adem-i mahz) ve (adem-i izâfî) diye ikiye ayırmışlardı. Adem-i mahz: Temâmiyle ve hakîkaten yok olandır. Şerîk-i Bârı gibi ki Allah’ın ortağı olmamıştır ve olm^k ihtimâli yoktur. Adem-i izâfı ise sûretâ var, fekat Hakkın varlığına nisbetle yok demektir. Hepi­ mizin varlığı gibi ki, ecelimiz gelince o varlık ademe inkılâb edecektir. Bundan dolayı: «A’yân-ı sâbite, hakîki varlık râyihasını koklamamıştır. denilmiştir. Mevlânâ buyuruyor k i: Ey sâlik; sen de san’at-ı hilkati ve oııdaki kemâl-i kudreti görmek için adem tezgâhı olan a’yân-ı sâbiteye teveccüh et. '±737 ‫ ت‬٠‫ﻛ ﺎ د ﻣ ﺠ ﻮ ﻧ ﺠﺎ ى ر و ﺛ ﻨ ﺪ د م ﺀ‬ C ~ Ş ıl_ ± y ٠‫ﻳﺲ ;و ن ﻛ ﻮ ك‬

«Adem tezgâhı, basar.! basiret sâhibi olanların yeridir, öyle ise o tezgâhın hârici kapalılıkdır*. Buradaki (pûşîde)den maksad : irfan-sâhibi olmayan ve Allah'ın kemâl-i sun'undan gafil bulunan kimsedir ki gözündeki gaflet perdesi ‫ذذ‬."‫ا‬٠‫؛‬


٠

٠

M l

٠ i . j ■ J .1lV،. ٠ _ r١ / J J

«Bir ncfs sahibine l.en/er Ki, cesedini beslediği vc nefsini kuvvetlen­ dirdi‫ ؛';؛‬hâlde, hârhdeki hir kimsenin bana adaveti var diye vehınc kainlır» ve : 4747 ٠

0 ~ ٠“٠-‫ ؛‬o

j

j ٠، - > ٠j 1.j ٠j٠AC• £*$

c.— ٠<٠ jT .٠١ ٠j ٠ Ai.j ^ ^ —‫؛‬٠.

^ ٠>»■

«Bu adam benim, düşmanımdır, bana hascd etmektedir, der. Hâlbuki ona hased eden vc düşmanı bulunan kendi cesedi, yânî, nefsidir». Hadîs-i Şerifte : «Senin en şiddetli düşmanın, iki tarafının arasında bulunan nefsindir» buyurulmuştur. Bir düşman, insana kötülükte bulu­ nabilir. Malına, mevkiine, hattâ canına kasdetmesi mümkindı.r. Fekat bu adavet ve bu kasd, fâni Âlem olan bu Dünyâya münhasırdır. Nefsin en şiddetli düşman olması ١s p htythablık kisvesine bürünüp de, sâhibinin âhiretini berbâd etmesindendir. Meselâ sabah ezânınm okunduğunu ‫؛‬şiden ve kalkıp namaz kılmak isteyen bir kimseye içindeki nefs, şefkat gösterircesine seslenir: «Gece geç yattın, daha vücûdun dinlenmedi. Şimdilik uyu, istirâhat et, namazı sonra kazâ edersin» der. Keza oruç tutacak birine : «Bu sene zayıfsın, oruç tutarsan bütün bütün takatten düşersin. Şimdilik kendini besle, ileride kuvvetlendiğin vakit ya kaza edersin, yâhud birkaç fakiri doyurur, borcundan kurtulursun» yollu tes. vilâtta bulunur. Onun bu yaldızlı sözlerini dinlemek ise Allah’a isyan demek olduğundan, o kimsenin âhireti berbâd olur ki, insan düşmanla­ rından hiç biri, düşmanının âhiretine tecâvüz edemez. İşte nefsin en şid­ detli düşman olması, bu gibi ve emsali iğvâlarındandır. 4748

،5 ~ > ٠

«Nefs sâlıibi olan kimse Musa gibidir. Teni ise onun Fir’avnidir. Si. lıib-i nefs kimse kendi dâhilindeki nefsi bırakır da düşman nerede? diye lınricde aranır». 2 .٦١)


1742

‫ا د رون‬

٠‫ﻕ‬

‫اأ & ﻣ ﺮ ا ى‬

‫ ز'رافﺀوﺣﻮذ‬٠‫ ر د د ﻟ ﺮ د ذ‬٢ “Peygamber Musa zuhûra gelmesin (llyc binlerce zulm ve kail gllııâ. hini yüklendi». 4743

‫ ﺛ ﺪ‬٠‫ و ﺳ ﺬا د‬٠‫اًﻧﻬﻤﻬﻠﺬوﻧﻜﺮد‬ ‫ ﺛ ﺪ‬،‫وز را ى ﻧﺒ ﺮ او ا ﻣﺎب‬

«Flr'avn ٥kadar kan döktüğü hâlde, Mûsâ doğdu ve onu kahretmeye hazırlandı». 4744

‫ ﻟﺤﻼل‬١‫ ذو‬٠‫ا ر د ى ﻛﺎ ر ﻛﺎ‬ ‫ ﺷ ﺨﺜ ﺬأ ﻣ ﺸ ﺰا و د ل‬.‫ﺗ ﻮ ؛‬- ‫د‬

«Eger Flr'avn, Allah'.ın san'atl, kazâ ve kader tezgâhını görmüş ol. sayılı, iliyle etmekten ١ ’C çâre aramalttan eli ١ 'C ayağı kururdu».

4745 ‫'ش ﻣﻮ س ﺳﺎف‬٠٦‫'ﻳﺪرون خ‬

‫ ﻛﺰ ﺍ ﺩ‬١‫ﺇﺓﺛﺖﺀﻟﻐﺎﻵ'ﺭ‬٠‫ﺭﻭﻥ‬٠‫ﻭﺯ‬ “Âlûsâ, Fir'avnin sarayında emniyyet ve âfiyetle yaşıyordu. hâricde nahak yere ma'sum çocukları öldürtüyordıı».

0

ise

Fir'avnin hârlede düşman vehmiyle Ben‫ ؛‬İsrâil ‫؟‬ocuklarım öldürtmesi ve asil düşmanı bulunan Mûsâ'yı sarayında nâz ve nalm İçinde bü٠ yüim esi: 258


■i7r٠ı

<.٠ jî A■;*،. ٠ _ ‫؛‬٠ - y ,Î-V.»‫؛‬، -^٠ «Bili ona dedi k i: Soysuzluğundan analık hakkını hatıra getirmedin•.. 4752

JJ^٠ ٠ '٠ !‫؛‬٠ ‫؛‬١ •r 1' .٠>>٠١ i S .»٠ £

٠ j ‫"؟‬0 ۶ ı3

«Hey çirkin suratlı; onu niçin öldürdün? Sana ne yaptığım söylemi­ yorsun?» 4753

،1—٠ ı٠ j٠ jlı٠ . 1jU«Katil cevab verdi k i: Kendisini utandıracak bir iş yaptı. Bcıı d. toprak, aybım örtsün diye dnu öldürdüm». 4754

.،.^‫؛‬٠ "

jyj ٠ /٠ ٠ _٣ ٠ ،l^j

Katili tevbih eden dedi ki» ‫ ؛‬.Ananı öldüreceğine zina edeni öldiirey din. Katil cevab verdi k i: Her gün bir adam mı öldürmcliydim?» 4755

٠١٠j ١ ،£،٠) ١.1— ٠ ٠f j j ١، ‫ ؛‬t

(jA ‫>؛‬-،£lr /

Onu öldürmekle halkın kanını dökmekten kurtuldum. Onun boğa» zını kesmek, bn.kul.ırıııııı kafasını kesmekten hayırlıdır». 261


■1719

‫ ﻓ ﺶ ا د ر ﺧﺎﻧﻪ "ن ﺍﺯ ﻧﺶ‬٠

.

‫؛ت‬١ ٠‫ﻝ‬ ,٠ ‫ﳊﺎ‬ ٠ .‫ﺱ‬

‫ ﺍ‬/ ‫ﺭﺩ‬

0 ‫ﻩ‬nefs sahibi olan kimsenin asil düşmanı kendi vücûdu dâhilinde nâz ü naim ile beslendiği hâlde, hâricdekilerc kin ve adâvet gösterir, hiddet ve şiddetle elini ısırır».

Fârİsîde (hasm-ı hânogi) diye bir ta'bir vardır ki «Evdeki düşman, demektir. Ev İçinde've âile arasındaki düşmanın şerri ve zararı elbette hârici düşmanların şerrinden ve zararından tehlikelidir, Hadîs-İ Şerifte buyurulmuştur k i: «llâhîj ileni göz açıp kapayıncaya kadar, .hattâ bun. dan az bir müddette nefsimin eline ve nefsimin ârzu ve hevesim bırakma» meâlindedir. Hazret.! Yûsüf Aleyhisselâmm: ‫ ز ﻟ ﺔ ﻵ ﻛ ﺎ ر ﺟ ﺰ ر ب‬. ‫ ر ت‬١‫ؤرﻣﺎ \ ﺑ ﺮ ﻟ ﻬ ﺠ ﻰ\ ا؛ ﻟ ﺜ ﺘ ﻶ ت‬

Yânî: «Ben nefsimi tebrie edemem. Çünki nefs, hakikaten kötülüğü şiddetle emreder. Meger ki Rabbim merhamet etmiş ola dp insan, o nefs elinden kurtula‫؛؛‬. dedigi de Kur'ân-1 Kerim'de hikâye buyurulmuştur. İşte nefs, böyle bir düşmandır. Cenâb-1 Erhamürrâhimin Habibi Ekremi hürmetine cümlemizi 0 düşmanın mekrinden ve şerrinden m uhfaza eyleye. Âmin.

TÖHMET DOLAYISIYLE ANASINI ÖLDÜREN BİR ŞAHSİ, BİR KİMSENİN AYIBLAMASI» 4750 ‫ ﺍﺃﺭ ﺭﺍ ﺑﻜﺸﺖ‬٠ ‫ از ﺧ ﺜ ﻢ‬٠‫ﺁﻑ ﻏﻚ‬

‫ﱎ ﺉ‬ ‫ﱎ ﺥ ﻭ ﰒﺯ‬ ‫ﰒﺯ‬ «Biri, hiddetle ve hem haııçer, hem yumruk darbesiyle aııasını Öİ٠ dürtlü». (sn s.rei Yûsuf : 53.

w.


ho.‫‘(’؛ ؟‬،'inm em ek, e lin d i II ١ ‫|ﺍﺍﺍﺍ ﺍ‬،‫ﺍﺍ‬1‫ﺍﺍ‬٠٠ ٠ ٠ ■ ٠ ، ٠‫ ا‬lıi/âr ‫ﺍ‬-،٠ ‫ﺍ‬١ ‫ﺍ‬٠ ‫ﻁ‬ ‫ﺁﺍﺍ‬. ‫ﺍﺍ‬.٠ ‫ﺍﺍﺭ‬٠ ‫ﺍ'ﺍ‬ 1’(٠>'‫ﻶ'؛‬ ‫ﺍﺍﻟ‬1‫ﻝ‬ ،١ ‫ ا "ﺍ‬.I ،١٠»‫اﺍ‬, ٠ ‫ﺍ‬٠‫ﺍ‬٠‫ﺍ‬٠ 1‫ ا‬I “, ٠ ،٠ ،٠ ٠ ٠ ٠ , ٠‫ اا‬m üslü m ıın lıırın ıltliııd t-ı ١ ١٠.‫ا‬،‫ا‬ ınc،،e k a ld ık la rı k itıı- ... Iııtkıkı nıU ١lılıııııııd ıi'' ın i'â lııid îd ir . ‫ﺫ‬ '1٠ ‫ﺡ‬ ‫ﺀ‬ ‫ ﺍﺍﺍﺍ'ﺍﺍﺃ‬1 ‫ﺍﺍﺍ‬،‫ﺍ‬ !ıâ lifj is e : D ı liy lı : ١٠' ‫'ا‬1‫ا‬١-‫ﺍﺍﺍﺍﺍ 'اا‬١ 1‫ﺍﺍﺃﺍﺍﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ ﺍﺍﺍﺍ‬٠ ‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬1:-‫ﺭﺍ‬ , *rd e n Şühs, i j j k i k i ı „ ü liman saj'ilm:ı^ ‫ﺀ‬ ‫«ﺍ‬ -,‫ﺍﺍ‬٠1٠idili 47,٢١‫ا‬ ‫ض ﺋﺬ ى ﺑﺎذ ر ض ز اﻋﺘﺬار‬

‫ﺀا'د دردار‬٠ ‫ﺍﻟﻞ ر ا ﺑﺜ ﻤ ﻦ‬ «Nefsini öldürür; yânı, oının sözünü dinlemezsen, yaptığın lıoyrıı، lıktan dolay» şundan bundan özür dilemekten kurtulursun. Mendeki'،،.‘ 15 ‫ ؛ﺍ‬bir düşmanın kalmaz«. 4760 ‫ ر ﻛ ﻌ ﻐ ﻂ‬٠٠٠‫ ﺛ ﻜ ﺎ ﻻ رد ل‬/ ‫از ﺭﺍ ﻯ ﺍﺑﻴﺎ و اوب‬

“Enbiyâ ve evliyâ olursa».

hakkındaki sözümüz,

birini şübheyc düşülerek

4761

‫رد‬٠‫ ' ص ﻛ ﻨ ﺘ ﻪ‬، ٠' ‫ك’ ﺑ ﺎ را‬ ‫ﻳﺲ ﺟﺮاﻗﺎن دﺛﻤﺘﺎن ودووود‬

“Eğer bir kimse ‫»؟‬defill kip da enbiyâ ve evliyânm nefsleri ölm،i١ miydi, (yânî, nefs derecâtınm sonu bulunan râziye ve »narziyyc lüdiıü bulmamış mjyd», öyle iken neden onların da düşmanlar» ve hasüdlıırı vartlı?) diye sözümüze İtirâz ederse». 4762 ‫ ر اى ﻃﺒﻜﺎر ﻫﻮﺍﻥ‬، ‫ﺍ ﻯ‬

‫ ﺗ ﺮا ﺟﻮاب‬٣ ‫ﺑﺜﻨﻮ ا ن اﺛﻜﺎ ل وث‬ «Ey doğrııyıı luılam.k ،*Icyonj şübheııe cevâbı «٠ »٠ ٠ ,،٠ -

kulak ver de scnjıı 0 mü١ k،llııı٠ve 2 ،1:


Cenâb-1 Mevlanâ şu kıssayı naklettikten ‫>(؛؛‬,>[-)،. ondan ‫ﻑ‬ |‫ﺍ‬0 ‫ﺍﺁ‬٢ ‫ﺍ؛‬-his ،1 seyi beyân İçin diyor kj : 4758

‫ ﺩﺑ ﺖ‬٠- ‫ﺃﺩﺭ ﺩ‬٠ ‫ﻣ ﺪ ﺭ ﺕ ﺁﻥ‬ ‫اﺣﻨﺖ‬. ‫ر‬

‫ﻛﻊ ﻓﺎد اوﺳﺖ در‬

"Ey insan; 0 kütü tabiatli ana, sejlin nefsindir ki onun fesâdj iler tarafa yayılmıştır». 4757 ‫ ; آ ﻧ ﺪ ﻧﻰ‬r s ١‫ض ﺑﻤ ﺶ اور‬ ‫ ﲟ ﻰ‬٠ ‫>ﻯ‬٠،>‫ﺹﱃ ﳕﺪ ﺀ‬

«Aklını başına al da o alçak nefsini öldür ki onun yüzünden her ân muhterem bir zâte kasdediyorsun». Nefsini öldürmek: dediğini yapmamak, arzularına mümâneat etmek demektir. Nefs٠ i emmâre öyle haris ve habistir ki istediği verildikçe is. (.<•‫ ؛؟؛‬artar. heveslerinin sonu ،‫؛‬cime.‫؛‬.. Meşhur (Kasîde-i Bür'e)sinde (imâm Busayrî)nin şu beyti ne kadar hakîmânedir; «Nefs, memedeki çocuk gibidir. Onu ihmâl edersen, yâni, zamanı gelince memeden kesmez­ sen, büyür gider de yine meme emmek ister. Fekat zamânı gelince me­ meden kesersen, o da süt emmekten vaz geçer». İşte istediği yapıldıkça dileği artan bu habis nefs yüzünden her gün bir zâte tecâvüz eder, vay bana yan baktı! Yâhud nasihate kalktı diye muhterem bir zâtin kalbini kırarsın. 4758 ‫ ﻛ ﺖ‬٠‫ زوىا ﻧ ﺪ ﺑ ﺎ ى ﺧ ﻮ ﺷ ﺮ ذ ت‬١ ٠‫ و ا ﺣﻖ و ا ﺧﻠﻖ ء ﻛ ث‬١ ‫ل‬

‫از‬

«Şu hoş ve geniş dünyâ, onun yüzünden sana dar gelir. Yine onun yüzünden Hak ile de, halk ile de cenge kalkışırsın». Hak ile cengetmek: Onun emirlerini tutmamak, nehiylerinden kaçın­ mamak, kader ve kazasına razı olmamaktır. Halk ile ceng ise kimse ile’ 2 <‫؛‬2


.Eve•،, bir k ü m e n in ılüşmam. fırsat bulunca unun canımı knadeden Nitekim onluyu ve evllytının düşmanlan d٠ a Allah'ın sevgilisi bulu .1,1,11‫­ ؛‬n o zevata adâvctlo bulundukları için unların canına değil, kendi ha ,va.darına kasdelınişlonii. Bunların nebilerle velilere düşmanlık etmeleri hakikatte nasıl adavet olabilirdi ki helakleri mukadder olduğundan ya maları can çekişmek kabilinden idi. Hazret ı r.îevlâr,.•‫ ؛؛‬bahsi birkaç •ııi d ile tavzih ediyor. :

4765

،.jk j ١ ٠)-،٠ ،tJLi.Uk. d _* ‫؛‬٠ ٠ ٠ ٠ !،y>- ٠ j٠ ،c^١ «­Gündüzleri meydana çıkmayan yarasa, ziyasına tehamınül edeme •،،diği için güneşin düşmanı değildir. Belki her mahluk gibi gündüz gür itemediği için kendi kendisinin düşmanıdır».

4766

xi *

‫ا ش ﺧ ﻮ رﺛﻴ ﺪ اورا‬

‫ﺭ'ﻏﺎﻭ ﺧﻮﺭﺛﺒﺪ ﺍ ﳆ ﻜ ﻜﺜﺎ ﻝ‬

«Güneşin ziyâsı yarasayı öldürür. Güneş onun rahatsızlığına ehemmiyet verir mi?»

4767

‫ﺏ‬ ١ ‫ﺀﺫ‬ ‫ﺷﺪﻛﺰﻭﺁﺋﺪ‬ ‫ﻧﺎ‬1‫ﻦ‬ ‫ﲦ‬ ‫ﺩ‬ ‫ا ﻓﺄ ب‬

‫را از‬

‫اذم آ د ﻟ ﻞ‬٠

«Düşman; kendisinden azab gelen, meselâ Jâ'l taşına güneşin zlyiı.ıitin aksetmesine mâni' olandır». Lâ’l denilen kırmızı taş. 0 güzel rengi güneşin ziyâsmdan alırmış, o zlyâyı ondan men'0 k a lk ış ııııık tılr düşmanlık ve bir azfib olur, !‫'؛‬okat ‫؛‬ ‫؛ا‬.‫أ‬


47(‫ﻝ‬:‫ﺍ‬ ‫ﺍ ﻥ ﻣ ﻜﺮﺍ ﻥ‬-‫ﺩﺛﻌﻦ ﻭﻭﺩ ﻭﺩﻧﺎﻥ‬ ‫ ﻳ ﯫ ﳒ ﺎ ﻥ‬١‫ ﻳ ﻨ ﺪ د‬. ‫ز م ر ﺣ ﻮ د‬

.Peygamberlerin ve cvliyânjn münkirleri olanlar, kendilerinin dü§mani idiler. Etlikleri tecâvüz, hakikatte kendilerine açılmış birer yara idi». Evet: Nebilerle velilere düşmanlık edenlerin âhirette görecekleri ce. zâlardan başka Dünyâda ukûbete uğradıklarını Kur'ân-1 Kerim haber verdigi gibi târih ve siyer kitabları da kaydediyor. Meselâ Nûh Aieyhisselâma adâvet gösteren hattâ onunla istihzâya kalkışan Irak ehâlisi tufan dalgalar, arasında boğulmuşlardı, ibrâhim Aleyhisselâmm düşmanı bulunan Nemrûd'un bir sivrisinek sebebiyle kafası tokmakla parçalanmıştı. Hûd ve Sâlİh Aleyhimesselâma düşman olan Ad ve Semud kavimleri kaSirga ve sayha ile helâk olmuş, Lüt Aleyhisselâma muhâlefet ve adâvette liulunan SedUm şelıri ehâlisi Bahr-İ LUtta, Mûsâ Aleyhisselâmm düşmanı Fir'avn ile ordusu Şap Denizinde boğulmuştu. Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimizin EbUcehl ve ümeyye bin Halef ve emsâli en azılı düşmanları daha Dünyâda iken belâlarım bulmuşlardı. Peygamber düşmanları bu akıbete uğradıkları gibi evllyâ düşmanları da böyle olmuştu. Meselâ; ileni sahâbî; hem bir veliy-yi ekmel olan Bilâl-İ Habeşî (Radıyallahü anh) Hazretleri, Kureyş müşriklerinden şimdi adi geçen ümeyye bin Halefin kölesi idi ve îmâna gelmişti. Efendisi olan o herif, Cenâb-1 Bilâl’ı dininden döndürmek İçin elini, ayağını bağlar, boynuna ip takip çocuklarm eline verir, Mekke’nin kızgın taşlan üstünde sürütül'dü. Yaptığı vah‫؟‬etin cezâsı gecikmedi. Bedir gazâsında öldürüldü. EbUcehl ve emsâli müşriklerin cesedleri, kazılan bir çukura gömülmüşken bu herif şişman oldugu ve pek çabuk tefessüh etmiş bulunduğu İçin neresine dokunulsa kopuyordu. Leşini çukura kadar götürmek mümkin olamadı, üstüne toprak dökülmek sûretiyle kalıbı göz önünden kaybedildi. Şu târihî misallerle sâbit oluyor ki enbiyâ ve evliyâya adâvet, hakikatte kendi nefsine düşmanlık etmek imi‫؟‬. 4764 ‫ﺳ ﺪ ﺟﺎﻥ ﻛ ﻨ ﺪ‬

‫ﺷ ﺪ‬

٠ ٤‫ﻦ ﴽ ﻥ ﺑﺎﺛﺪ‬ ‫ﳥ‬ ‫ﺑ‬

‫ ﺧﻮد ﺟﺎن‬.‫د ﺛ ﻌ ﻨ ﺎ ﻧ ﺒ ﻮ ﻟ ﻚ‬

«Düşman, cana kasdedendir. Yoksa kendisi can çekişen olamaz». ‫»؛‬111


‫ ﺍ‬77'‫ﺃ‬

‫ ﺏ‬.‫ ﺍ‬٠ ‫ ﻝ ﺍ‬٠ ‫ ﺩ ﺍ ﺭ ﻟﺚ‬, ‫ ﺩ‬.‫ﻡ‬ ‫ ت ا ا د ب‬٠«‫وا ك ﺀدا‬

‫وردد‬

٠r b i r I ta s ta l ı c k i ı ı ı e d ü ş m a n o l u r s a )F ٥ . .١’ ‫ااااﻻ'؛‬b i r ç o t u k

m o k teh

1

‫ ااا‬٠

‫ا‬-،‫ا‬١‫ ا‬,١‫ ا ؛‬a d a v e t c d e r i t ‘*.

477 ‫ﻟﺬ‬ ‫ل‬،،‫در ﺣﺒﺬ ت رﻫﺰن ج'ن ﺧﻮت‬ ‫ت ﺧﻮدرا ﺧ ﻮدزﻛﺪ‬١‫ ﻋﻘﻠﻮ ج‬٠١‫ر‬

«Her ikisi de hakikatte kendi canlarım cskivâsı olurlar, kendi akli ve ruhlarmm yolunu vururlar... 4774

Î

‫ﻛﺎزرى‬

‫ ﺧ ﺌ ﻢ ىﻛﺎ رد زا ب‬f

‫ ا را‬٠

‫ د ز ا ﻧﺎ ب‬/ ‫ﺧ ﺜ ﻢ‬

«Bir çamaşırcı giineşe itizar, bir balık suya düşman olursa». 4775

‫ ا ن‬3 ‫ رد‬١‫ ا د‬/ ‫ ا ﺗ ﻮ‬S •- ‫ﻭ‬ ‫ ود ﺑﺎ ﺀا ﺧ ﺰ ازان‬٠& ‫ﻋﺎﻧﻴﺖ‬

“Sen diltkatli bir nazarla bak iti bu liiddet ve adâvetiıı zarnn kiline dokunur? Âkıbct şekavete uğrayacak kimdir?» Çamaşır yıkayan kimse yıkadıklarım güneşe karşı asar, Onun harfiretiyle çabucak ve masrafsızca kurutur. Güneşe kızıp da ondan istifâde etmeyecek olursa zararı güneşe dcgil, kendisine teveccüh eder. Kez‫'؛‬ı haligin hayat sebebi sudur. Ona darılıp da karaya fırlarsa, onun zarıııını da su degll, balık görür. Çünki sudan ayrılınca debelene debolene ölıır. İşte enbiyâ ve PVİİyâ düşmanlarının adâvetlerl, 0 zevât-1 kirftma zil 2.İ7


47 ‫؛ا‬8 ‫ﺍﻥ‬٠‫►ذوﻳﺜﺘﺪ ﲪﺎﺍ<ﻛﺪ‬

‫ﻣﺢ' ﻧﻊ‬

‫ ﺟﻮﻣﻰ ب ﻣﺒﺮان‬٤‫ز ﺛﻌﺎ‬١

«Bütün kâfirler, peygamberlerin cevheri parıltısında», onların nur. nübüvvetinden feyz almaya kendileri mâni’ olıırlat».

4769 ‫ ﻣﺎ ب ﺟﺌﺒﻤﺂ'ث ﻓ ﺮ د د ﺧﻠﻖ‬S ‫ د م ﺣﻠﻖ‬/ / ‫ﻟﺴﻤﺨﻮد;ا ذ و ر و‬

*Halk, eııbiyâ ve cvliyâmn gözüne nasıl hicâb olabilir? Onlara düş. mail olmakla İıalk, kendi gözünü kör ve kulağını sağır cdcrlcı-». 4770

‫ﺟﻮن ﻏﻼم ﻫﻨﺪول ﻛ ﻮ ﻛ ﻦ ﻛ ﻨ ﺪ‬ ٠‫؟ﺛﺎ‬/\‫ ﻝ‬١‫ز ﺧﻮاﺟﻪ ﺧﻮد ر‬١‫از س‬

«Halkın nebilerle velilere adâvet göstermesi, Hindli bir kölenin efen, disine kindarlığı ve düşmanlığı dolayısıylc kendisini öldürmesine ben. zer.. 4771 ‫ را‬- ‫م ﺗﻜﻮن ى ا س از ﺑﺎم‬ ‫را‬٠‫ ا ﺛ ﺪ ﺧﻮاج‬.‫ﻛ ﺮ د‬

«O köle, .«atılır

‫ﱏ‬٠‫ﺫ ﺍ‬

efendisini zarara sokmak İ‫؛؟‬ıı,

‫“ا‬

evin damından baş aşağı

-İşte enbiyâ ve evliyâ münkirlerinin hâli de böyledir. Onlar da gös erdikleri adâvet yüzünden cehennemin dibine kadar yuvarlanır giderler. , Bir iki misâl daha : ?٠ ‫'(؛‬,


Buradaki (kefç٠٠ ‫ﺍ‬،‫ﺍ‬، «٠ ٠ ,٠ ’٠ !'،،. (sengloh, sı'ı-i ahlâk V€٠üz ‫ ؟‬iıkmliğı ır.şâh) ise,). ،‫ﺍﺍ‬.‫ﺍ‬,‫ ﺃ‬Miıel, ،‫'ﺍ‬.‫ ﺍﺍﺍ‬.‫ﺍﺍﺍ‬.،. ‫ﺍﺍﺍ‬-‫ ﺍﺍﺍﺍ‬،'likad. hem ٤ ‫ﺀﺍ‬ ‫ ﺍﺍﺍﺍ‬çiikiullftidi,. ‫ﺫﺍ‬ ‫ ﺍﺍ‬tabirlerle demek ،stemhym ki eğer zahiri güz.'lhfii.ı vata knbihat Mir ki papu •‫ ؟‬taslıkla . ‫ﺀ‬ ‫ﺫ؛‬ ‫ﻼ‬ ‫ ﻟ‬kabâhat irtikâbiylc senin »t'ıri klifetin de mahvolmasın. l.:ğer ‫ ؟‬..... irkin isen ve çirkinliğin iki çatal Ilikad bozukluğu ve amel yokluğu ile onu dÖJ'l çatal yapma, ‫ﺍ؛„ﺫ'ﺩ‬ imliğin kat kat artmasın, 4778 ‫ ﻋﺰﻛﺰم‬: ١‫ } ﻏﻼ‬S 6 : y ‫ﻣ ﻴ ﻐ ﺰإ د ﻛ ﺰ ى در ا ﺧﺰم‬

->

‫ﻭ‬

.

«Sen hascdkâr olduğun İçin ben filândan aşağı mjynn, talimde 1‫ﺍﺍﺍ‬ İıllılr, bu aşağılık neden artıyor? diyorsun*. 4779

‫د ﺳ ﻌﺎ'ﺗ ﻮﺑﺒﺪﺑ ﻜ ﺮ س‬٠ ‫ﺧﻮد ح‬ ‫ ي ﻛ ﺰ ت‬..‫ﺑﻠ ﻚ اذ ﺟ ﻪ‬ .Hakikaten lıased ayrıca bir noksan ve başkaca bir aybdır, hattâ !»٠ ،٠ tiin eksikliklerin en bayağısıdır». Hased: Başkasında bulunan bir ni'metin elinden gitmesini istemek tir. Bunu gibta ile kanştırmamalıdır. Gibta ‫ ؛‬Başkasında olan bir şey’i, bende de olsa diye arzu gOstcrmok tir. Bunu açıkça şöyle anlayabiliriz : Fülân zât çok faziletli bir âlim. lk٠ ı> de onun gibi olsam temennisi bir gibtadır, şer'an haram ,değildir, f .kal hocam ölse, yâhud bunasa da onun şerefli mevkii bana kalsa iştiyâkı bil haseddir ve şer'an mezmumdur. Hasod sönmez bir ateştir ki mahsUda, yâni, hased edilen kimseye /.!• ran dokunmaz. Ancak hâsidij yânî, hasedciyi daha dünyâda cehennem ateşine sokar, durup dinlenmeden onun yüreğini yakai'. Recâîzâdc Ekrem Bey merhum hasedi şöyle tasvir etmiştir:

Hasedperverlcrin ‫ﻟﺮ‬.‫ة‬٤-٤ yamandır, Ki yofcfur bir b،٠a bedter hasedden. Sarılmış nefse müz’ic bir yılandır, Ki {,ıkına: ‫‘؛‬,km aytnca can ccsedrfen. :٠ ٠ ‫؛؛‬٠


rar vermez. 0 düşmanlık kendilerini mutazarrır, hattâ hclâk eder. Gtisterilen misâllerde oldtlgu gibi. M ünkirlerin bir takım büyük zâtlere adâ٠ vet beslemeleri ‫ ؟‬irkin bir hareket olduğu İçin Cenâb -1 P ir gUzellik ve çirkinliğe dâir bir bahse giriyor ve diyor ki : 4776

‫ زﺛﺖ رو‬٠‫ت‬٠‫ ﻓﺮ‬١ ‫را ﺣﻖ‬٠ ‫ل‬٠‫ك‬ ‫ ذﺛ ﺖ ﺧﻮ‬٠‫ زﺛ ﺖ رو ر‬٢‫ﻫﺎزﻣﺜﻮ ﻫﻢ‬ «Ey insan; A llah seni çirkin yaratm ış ise, hem veçhen, hem ahlâkan ‫ ؟‬ilk in olma*. Y ân i; sûrî çirkinliğe bir de ma'nevi çirkin lik İlâve olmasın. Güzellik ve çirkinlik hem maddi, hem ma'nevi olur. Maddi güzellik yüzde ve endamda tenâsübtür ٠ Ç irk in lik de 0 tenâsübün bulunmamasıdır. h'Ia'nevî güzellik ve çirkinlik ise ahlâkin iy i, yâhud kötü olmasıdır. Ş u da hâtırda bulunsun ki çirkin lik mahlûka nisbetledir. H âlıka nisbetle o çirkinlik de A llah ’ın kemâl-1 kudret ve san’atine delâlet eder. Evvelce de söylenildiği vechile çirkin bir adam, kudret ressamı tarafından çizilm iş insan karikatürüdür. Güzel resimler yapan bir ressam, karikatür çizemezse onun snn'atlnde noksan var demektir. Cenâb -1 H ak; güzel yaratmaya da, çirkin halketmeye de muktedir olduğunu göstermek ve halk ve İbdâ' hu. sfısundaki kem âl-i kudretine numUneler vermek İçin muhtelif sûrette mahlUkat meydana getirmiştir. Bunun İçin mahlûka tin çirkinlerinden, onların H âlıkı bulunan (Bediussemâvâti v el’arzja hiç bir kusûr İsnâd edilemez. Şurası da herkesçe mücerrebdir ki sûreti güzel, fekat sireti, yânî, ahlâkı çirkin kimselerden hoşlanılmaz da, sUreti ‫ ؟‬irkin, lâkin ahlâkı güzel kimseler sevilir. Hem süret, hem siret i'tibâriyle güzel olanlar mahbı'ıbülkulûb oldukları hâlde, hem yüzü, hem özü ‫ ؟‬irkin bulunanlar herkesin mebguzu (sevilmemiş) olurlar. Onun İ‫ ؟‬in H azret.i Mevlânâ buyuiliyo r ki : Eger vechen çirkinsen, ahlâksızlıkla o çirkinliği katmerleştirme. Yüzündeki çirkinliği, özündeki güzellikle ta’dîl et. 4777

‫ور ر د ﻛ ﻔ ﺜ ﺖ ا و د ر ﻧ ﻜ ﺎ د خ‬ ‫ﻣﺜ ﻮ ﺗ ﺆإ رﺛﺎ خ‬

‫ﺖ‬ ‫ﺧﺘ‬ ‫ﺭ ﺩﻭﺫﺍ‬ ‫ﻭ‬

« Eğer ayakkabın sen ‫ ؛‬taşlığa gö tü rüre gitme. ‫ ؟‬ntul bulunuyorsa, dört ‫ ؟‬atal olma *. 215»

Eğer kahâhatln Jk‫؛‬


17«:‫ﺀ‬

«I،üny٠ sJ (Ebllhlkem) iken (Ebûc.hl)e tahvil edildi, ^ice ehllyyetl‫؛‬ ١ ‫؛‬:hıslar vardır ki lujsed şevkiyle nâehl olmuşlardır». .‫؛‬rablarda bil' kimsenin asil adına isim, medh ‫ﺀﺍ‬zemini müş’ir l»،r liatla hitâb olunmasına İâkab, babasına yâhııd uğlui'.a, yâhud başka ٠ »،، uy'e nisbet edilerek çağırılmasına künye denilir ve bir adama künye'iylc hitâb etmek, ona ta'zimi İfâde eder. (EbU) kelimesi (baba) demek oldugu gibi sâhib ve mâlik mfl'nâsımı da gelir. Kureyş müşriklerinin eçrdfından bulunan Ebûcehle de Mekke'liler arasında (EbUlhikem), yânî, ilikmetler sâhibi denilirdi. Fekat Ih" sı'ılulah Efendimiz gibi ömründe yalan söylemediği düşmanlarınca bil., tasdik edilen bir zât-i akdesin efdalülmürselin ve hâtimünnebiyyln ililinguna İnanmayışı hikmete degil, cehalet ve hamâkate delâlet eylediği ‫ﺃ‬٠ '،‫ﺍﺍ‬ miislUmanlar, onun künyesini EbUcehle tebdil ettiler. Herifin kibr ve azametini okşayan EbUlhikem künyesi, hased ve gururu dLİayıs.yle lit giş'.i, Eendisi İ‫؟‬in ilelebed hakaret ve zillet alâmeti olarak Ebûcehl k tılılı Bundan sonra Hazret-i Mevlânâ buyuruyor k i: 4781 ‫ ا ن ﺟ ﺘ ﺠ ﻮ‬٠‫ د د م در ج‬٠ ‫ض‬ ‫ﻮ‬

‫ﻛ‬

‫ﺧﻮى‬

‫ا ز‬

‫ﺑﻪ‬

‫ا ﻫﻠﻴ ﺖ‬

‫ب‬

« B e ll , taleb ve teliarr‫© ؛‬lan şu cihanda hüsnü ahlâktan daha lyl bir ehllyyet giirmedim».

Hadls-i Şerîf’te : «Ben, halkııı jyl huylarım tamamlamak ‫؟؛‬in Kiinde. rildim» buyurulmuştur. Digcr bir Hadis'te : «Hüsnü ahlâk dinin yarısı, dır». Kezâ bir Hadis'te : «Allah'ın ahlâkiyle telıalluk ediniz» denilmiştir Bu, şu demektir ki Allalı rahimdir, siz de merhametli olunuz, Allah kerimdir, siz de lUtf u keremde bulununuz, Allah afuv vu gafurdur, TUZ tle suçları afvediniz. Allal. settûrdır. siz de gördüğünüz " lerl setrerliniz. ‫إذ‬71


Bı) kötü tabiat, maalesef sûretâ ‫ﺓ‬ 1‫ﺀ؛‬ „ geçinen kimselerde avâm.t ııâstan fazla bulunuyor. Derler ki : Ifasedi ona ayırmışlar, dokuz parçasini âlim görünmek isteyenlere, yalmz bir parçasını şâir halka vermişler. Ulemâ takımı, 0 bir parçada da bizim hakkimiz var: diye ayaklanmış. Fıkra hayâli olmakla berâber hakikate pek yakındır. Hesedkârhk, şeytânın mukallidligidir. Çünki:

4780 ‫ ى از ' ﻛ ﺖ ؤا ر ﺛ ﺬ ى‬٠‫د‬

‫ان‬

‫ﺧﻮﻳﺜﺶ اﻟﻨﻌﺪ در ﻣﺪ اﺑﺰى‬ «Şeytan, aşâgılıktan utandığı, yânî. Ademe secde etmek ve ta’zimde bulunmakla küçük düşeceğin‫ ؛‬sandığı İçin Allah'ın o husustaki emrine İtâat etmedi, itaatsizliği dolayısıyle de kendisini heder etti, gitti«.

4781 .'‫ﻭﺩ‬٠‫ﳓ ﺪ ﺩ ﻭ ﺍ ﺳ ﺘ ﺎ ﻻ ﻷ‬

‫ﺣﺰدﺣﻪ;اﻻﻟﻚ ﺣﻮزﻷﻻﻟﻮد‬ «Âdem Aleyhisselâmın Halife-‫ ؛‬ilâhiyyc olmasına hascd ederek ona ta'ziıııde bulunmamakla, kendisini a’l.â ve bâlâ göstermek istedi. Lâkin bâ.âlık nerede kaldı? Gözlerinden kanlı yaşlar süzüldü». Diger bir misâl;

4782 ‫ز ﻣﺤﺪ ﻛ ﻒ دا ﺛ ﺖ‬١‫ ن‬٠‫و ج‬٠‫ان ا‬ ‫وز ﺣ ﺪ ﺧﻮد ﺭﺍ ﻳﺎ ﻻ ى ﻓﺮﺍﺛ ﺖ‬

«Ma hud EbUcelıl de asil, lâkin yetim ve serv.etsiz bulunan Muhammeıl bin Alıdillalun (MuhammedUn KesUlullab) olmasına hased etti de hasedi yüzünden ken.lisini yükselt tutmaya kalkıştı». 270


diklerinden ٠ ‫ ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬ııl.tv vl ٩ ‫'ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬. ٠ ‫ ﺍﺍﺍ‬based etmezler. Binâenaleyh ٠ ‫ﺍ‬،‫؟‬bir ٠ ı ;.yerde, ili‫؛‬r ‫ﻁ‬ 1,‫ﺍﺍ‬٠ ‫ ﺍ‬٨1‫ﺍﺍ‬٠ 1‫'ﺍ‬٠ ‫ﺍ ﺍ‬,,٠ ٠ ٠ '٠ ‫ ﺍ‬.«etınrıııiştir 17 KH

‫ﻕ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺩﺍ‬ ١ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﺶ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬/‫ﻰ‬ ‫ﳫ‬ ‫ﺍ"ﻧ‬

‫ﺣ ﺪ ﻣﻨ ﺪاﺛﻨ ﻰ‬

‫او‬.‫<ﺑ ﺐ ﺑﺎ‬

«Peygamber‫ ؛‬kendi gibi zannedenler, .«nübüvveti Jıâiz olmasına hased ettiler

‫زان‬

bu zanlarından dolayı oıınn

Peygamberâm da kendileri gibi sandıklan i ‫؛؟‬n onlara: «Siz de bizim gibi beşerden başka bir ‫ ؛‬ey değilsiniz» diyorlardı. ‫ ؟‬Unki rüsül-i kirimin Sûret-İ zahirelerine aldanıyorlar, onlardaki kudsiyyet.i risaieti tenkkul edemiyorlardı. Nitekim Eşrefulenbiyâ Aleyhi Ve Alihi efdalütlebaya : Efendimize hltâben I

‫ ﺛ ﺬ ﻳ ﺬ خ ﺀ د ا ؤ \ ئ‬١‫ ف ^اادو‬١.‫ ﺀة‬١‫ ذا ىإ ؤ‬٠۶‫ ﺛ ﻴ ﺔ‬١‫ي‬١ ٠

1 ‫ ; ﺓ ﺭﺗﻪ \ﺍ‬١‫ ﻵ ﺻ ﴼ ; ﺣ ﻮ ﻻ ﻳ ﺰ ﻛ ﻬ ﺐ‬۶ ٠١‫ﺭﺗﺐ ﻏ ﺾ‬

Yânî: «Habib.i necibim; onlara de ki hakikaten ben de sizin gib، ،٠ ٠ " sanım, fekat ‫ ؛‬u farkımız var ki Allah tarafından bana vahy gelir de ٠ ،,*.gelmez“ « emri verilmişti : Şu beyt ne kadar ârifânedir .Muhammcd de insandır, lâkin diger beşer gürûhu gibi değildir. Bel» ki o taşlar arasında yâkut misâlidir». Yâkut da ta‫ ؛‬cinsindendir. Amma kaldırım ta‫ ؛‬ı ile aralarında gerek nev'iyet, gerek fazilet i'tibâriyle ‫ ؟‬.ok hem de pek ‫ ؟‬ok fark vardır, 4789 ‫ ررل‬f js

‫ﻏﺮر ﺋ ﺪ‬٠ ‫ﺑ ﻮ ن‬

‫ اﺋﺪ ﻛ ﻰ را از ﻗﺒﻮل‬٠4 "> ‫ﻳﺲ‬

«Resûlüıı büyüklüğü ve mukaddesligi tekarrtir edince onu tasdik et. miş olanlardan hi‫ ؟‬biri onun hakkında hasede düşmez». fM» s ٥r٠l K. h t : IJO.

F: lB

:‫ﺍﺍ‬:،ً


4785

‫ ن‬٠ ‫ ﺗ ﺎ رﻭ‬/ ‫ﺭ ﻛﺬﺭ ا ; ﺳ ﻠ ﻮ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺣ ﻦ‬

‫ﻛﺎر ﺧﺪﻣ ﺖ دارد و ﺧﻠ ﻖ‬

«I'azilet da’vâsmdan ve 0 da’vû d o la y ıs ıy le küstahlık etmekten V . miitefcnuin geçinmekten vazgeç, ilm ve fen, dünyâda .âzımsa da âhirclte faydası yoktur. Orada İş gOrccek olan Allah rızâsı İçin muhtaçlara hiz. illette bulunmak ve ahlâk-1 hasene sâhibi olmaktır». 478 Ö ‫ا'ﺑﺮا را و ر ﻃﻪ زان ر د ﺣﻖ‬ ‫“ا د د آ د ﺣ ﺪ ﻫﺎ در ﻧﻠﻖ‬

«Cenâb-1 Ilak, ıztırâba düşen hasûdların lıascdi meydana çıksın diye peygamberleri vâsıta kildi». Onlar geldiler, Resûl-i İlâhî olduklarını haber verdiler ve şerıatleri nin ahkâmını tebliğ eylediler Ba’zıları onları tasdik eylediyse de ba’zıları aralarında yetişmiş bir zâtin Allah tarafından meb’us olarak gönde­ rildiğine, kendileri kavmin eşrafından iken o mürsel-i İlâhîye tâbi’ ola. caklarınd‫?؛‬١ ٦onun yüksek mertebesini kıskandılar, ona tâbi’ olmaya utan­ dılar, ve hasedleri dolayısıyle onu inkâr ettiler. Sonunda kahrı İlâhiy müstehik oldular. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de : ®

‫ﺔ‬

‫ﻓ ﺜ ﻴ ﺌ‬

‫ﺔ‬

‫ﺔ ﺗ‬

‫ﺕ ؛ ﺍ ﺃ ﺗ ﻴ‬

Yânî : «Biz bir kavme peygamber göndermedikçe, o kavme azâb et. ıney2‫؛»؛‬٠buyurulmuştur. 4787 ‫زاذﻛ ﺼﻠﻰر'از ﺧﺪاﺀارىﻧﻤﻮد‬ ‫ د ﺣ ﻖ د ح د؛رى ﻟﺒﻮل‬٠‫ﺣﺎ‬

*Çünki her kavm; İıak olsun, lıâtıl olsun bir ma’bud tamr, ona Itul. luk etmekten arlanmaz. Bundan dolayı onu büyük ve ibâdete lâyık ilil.52 52‫ا‬ı 27

S û re i Jsrâ

:

li


‫ﺍ‬7 !‫ﺍﺍ‬ ‫ص درا ﺧﻮى ذكو اﻧ ﺪ ر ن‬ ‫ت‬

‫اﺛ ﺪ ا‬

‫ﺛﻬﺪ ل‬-‫ﺛﺎ‬

‫رى ﻛﻮ‬

‫ﺍ‬

«Her kimin hüsnü ahlâkı varsa ٠ , evliyâ düşmanlığından halâs îlıır, 1,1.1- kimin kalbi sağlam değilse, hascd ve adâvet yolunda kırılır.. 4792

‫ﺑ ﻰ اﻣﺎم ى ﻣﻄﻠﻖ ﺁﻥ وﻟﺒ ﺖ‬ ‫ﺖ‬ ‫ﻋﻠﺒ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺀﺍ‬ ‫ﻮﺍ‬ ‫(ﺧ‬

/

‫ﻧ ﻞ‬

‫ﺯ‬ ‫ﻩﺍ‬ ‫ﻮﺍ‬ ‫ﺧ‬

«imâm-ı hay ve tasarrufta mutlak olan İşte o vcliy-yl kâimdir kl kavs-i a'zam da denilir, o zâtin mutlaka sâdattan olması lâzım dcgildlı ister ömerü.fâruk, ister Afiyyülmurtazâ neslinden olsıın, ekmel liir Z.I., jjavs.‫ ؛‬a۴ zanı olur*. Cenâb-1 Pir, burada imâmiyye mezhebinde olanların iınaın, yâni, gavs٠ i a’zamın .mutlaka evlâd-1 Aliden olraası akidesini cerhi. Ilyor 4793 ‫ ا ﺟ ﻮ‬١‫ ىر‬١‫ﻣﻬﺪى وﻫﺎدى ر ف‬

‫ﺀﺑﺶ ود‬

‫ﰒ ﲛﺎ ﻥ ﻭ ﰒ ﻧ ﺪ ﺕ‬

«Ey nccât J'olunu ve sırâti müştekimi arayan kimse; dogrU yolu 1.11 lan da, 0 yolu gösterecek olan da o imâm.j llümâm, yân‫؛‬, hazret-، gMV.'i a'zamdır. o zât-i mukaddes hem gizlidir. Hem de karşında otıırııııı.lıır. 4794

‫ ﻻ و ت‬. ‫ ورﺳﺘﻮﺧﺮد ﺟ ﺮ‬٠‫اوﺟﻮ‬ ‫ل ا و ت‬٠ . ‫او ًو ﻟ ﻰ ا ازو ﺗ ﺪ‬ «O gavs.1 a'znnı nur gibidir kl ilkli,.onun Ccbrftilidir. Onıııı vllı.ıyet ınertehesince dılnundıı olan d. oıııuı kandilidir*. 27.١


4790

.1—

iS jji y r ،.r;

«Enbiyâ devri geçtikten sonra on.arın yerine kaim olmak üzere bir veliy-yî ckmel vardır. Enbiyâ zamanındaki imtihan kıyamete kadar de­ vam edecektir». Enbiyâ-vı izam Aleyhimüssalâtü Vesselam mu’cize ile, onların nâib٠ i menâbı, yânî, vârisleri bulunan evliyâ-yı kiram (kaddesallahü esrârehü) de keramet ile Allah tarafından te’yîd olunmuştur. Ve her bir kısmı, ma’nevî bir vazifenin icrasına me’murdur. Ba’zısı mesturdur ki onun vi­ lâyeti derecesini Allah’tan başka kimse bilmez. Bazısı aşikârdır ki bilinir ve bilenlerce ta’zim ve tevkir edilir. Mevlânâ Câmî (Nefehât-ül-Üns) isimli kitabında der k i: «Yağmur onların yüzüsuyu hürmetine yağar, yerdeki nebâtât onların sefâ-yı kalbi ile yeşerir. Müslümanlar, ettikleri gazalarda onların himmetiyle galib gelirler. İçlerinden vazife sâhibi olanlar üç yüz kişidir ki onlara (ahyâr) denilir. Kırk kişiye (ebdâl). yedisine (ebrâr), dördüne (evtad), üçüne (nukaba), birine (kutub) ve (gavs) ta’bir edilir. Ki Hazret-i Mevlânâ’mn veliy-yi kaim dediği zâttir. Bunların hepsi biribirini tanır ve ma’nevî işlerde yekdiğerinden emir alır.» Şeyhülekber Muhyiddin-i Arabi (kuddise sirruhû) Hazretleri (Fütûhât-ı Mekkiyye) sinde ve 198 inci babın 31 inci faslında bizim (ebrâr) diye zikrettiğimiz yedi kişiyi (ebdâl) diye ta’rif eyledikten sonra demiş­ tir k i: ٠ Cenâb-ı Hak zemini yedi iklime taksim etmiş ve_idâresini müntehab kullarından ebdâl denilen yedi zâte havale kılmıştır. Her iklim, bunlardan birinin ma’nevî nezâreti ve muhafazası altındadır. Ben Mekke Harem-i Şerifinde onlarla tanıştım ve selâmlaştım. Onlardan ziyâde Al­ lah ile meşgul olan kimse görmedim ve onlara benzer kimseye mülâki olmadım. Ancak Konya’da tarikat sâhibi olan bir şeyh-i ekmel müstesnâ.» Şeyhülekberin bu istisnâ ettiği zât-i âlînin Mesnevi Hazret-i Mevlânâ olduğunda şübhe yoktur.

nâzım-ı arifi

Evliyâ-yı kiram hakkında fazla ma’lûmât almak isteyenler sofiyye kitablarına, husûsiyle Lâmiî Çelebinin Nefehâtülüns tercemesine müra­ caat etmelidir.

274


çaktır.» Akidesinde iseler dc٠•t) mehdinin daha doğmamış ve zamanı ge­ lince zuhuru muhakkak bulunmuştur» elerler. Şeyh Muhyıddîn-i ekbcı (kuddısc sirruhu) Hazretleri der ki: •Al­ lah’ın ehl-i beyt.i nübüvvetten ve ovlûd-ı Fâtımadan zuhûr edecek bir halifesi vardır. İsmi, Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselâmm ismi gibi Muhammed'dir. Haşan bin Ali bir. Tühb’ın torunlarındandır. Suret ve sıret i’tibârıyle Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vcsellerne benzer. Kendisine Mekke Harem-i Şerifinde biat edilecektir.. Buna (Mehdî-i mev.ud) derler ki âhir zamanda zuhûr edeceği taraf-ı İlâhiden va'dolunmuş ve Peygamber tarafından müteaddid Hadis ile be­ yan buyurulmuştur. Bundan başka her asrın bir reîs-i evliyâsı vardır ki o da o asrın mehdisi ve hadisidir. Her asrın mehdisi, şiilerin mehdisi gibi gayb âlemine çekilmiş ve orada gizlenmiş değildir. Halk arasında gezer, onlarla ihtilât eder. Fekat onu ancak vilâyet mertebesine yükselmiş olanlar tanır. Hazret-i Mevlânâ’nm o zâti «Hem nihan ü hem nişeste pîş-i rû» diye ta’rif etmesi bun­ dan dolayıdır. Cenâb-ı Pir, gavs-i a'zam ile maiyyetindeki evliyayı bize anlatmış olmak için parlak bir misâl veriyor. Reis-i evliyâyı nura, ikinci dereccdekileri kandile, üçüncü derecede olanları da mişkâta benzetiyor. Mişkât; duvara açılmış ve içerisi cilâlanmış bir kovuktur ki eski evlerdeki hücreler demektir. Kandil yakılır, o mişkâta konulurdu. Mişkâtın içi cilâlı olduğu için, kandilin nurunu par­ lak gösterirdi. Şârih-i Mesnevi İsmâil-i Ankaravi (kuddise sirruhû) da ayrıca bir misâl veriyor. Gavs-i a’zamı güneşe karşı konulmuş bir aynaya, ikinci derecedeki evliyâyı güneşe mukabil olan aynanın karşısındaki diğer bir aynaya, üçüncü derecede olanları da güneş karşısındaki aynanın ma’kesi bulunan ikinci aynaya muvâcih üçüncü bir aynaya teşbih ediyor. Hülâsa : Velilik parlaklık i’tibârıyle derecât ve merâtibe tâbi’ bir nurdur. 4796 ‫ ورﺣﻖ‬٠‫ ﻏﺘ ﻤ ﺪ رد » دا ود‬٠٠‫زاذك‬

‫ن د ق‬٠‫در دان ﺑ ﺪ‬٠‫رذﻫﺎى‬, .Allah nurunun yedi yüz perdesi vardır. Nûrânî hicabları bu kadar tabaka ve derece bil». Hadis-، ‫ ؟‬erif’te : «Hakikaten Allah’ın ııûrdan ve zulmetten yedi yüz vardır» b ı ı y u r ı ı l m u ş l u r .

h ic iib i

277


4795

‫ﺕ‬ ‫ﲥﺎ‬ ‫ﲀ‬ ‫ﳬﻤﺜ‬ ‫ﻟ‬٠ ‫ﻜﻪﺯﻧﺔﺫﺩﺍ‬ ‫ﻟ‬١ ‫ﻭ‬ ‫ﻧﻮر را در رﺗﺒ ﻪ ; ■ﺑ ﻤﺎ ض‬ “Kandil derecesinde olan velinin mertebece dûnunda olan da bizim ınişkâtınıızdır. ÇiinkI nûrun derece ve mertebece tertlblerl vardjr». ‫ ؟‬imdi bahsi hülâsa edelim : Şeyh Galib der k i:

Hatmetti çü enbiyayı Allah Geldi bize evUyâ-yı ‫ارةﺟﻖ‬. Eve،; Hâtimünnebiyyîn ve efdalülmürselîn Aleyhim Salevâtullahl Ecmain Efendimizle Nübüvvet devri kapandı. Resûl-İ Ekrem Sallallahii ..\leyhı Vesellemden sonra peygamber gelmek ihtimâli kalmadı. Fekat onun İrfânına vâris ve makamına kaim olmak üzere bir takım evliyâ Zîhûr etti. Bu zevât-1 kirâmm vilâyetçe derece farkları vardır. En büyüklerine (kutb) yâhud (gavs) ta'bir olunur ki her asırda peygamber vekili demek olan zâttir. Resfılullah Efendimizin ilk halifesi Sıddlk-ı Ekbor (radiyallahü anh) oldugu İçin, birinci gavs de odur. Sonra sırasiyle üulefâ-yı râ§id‫؛‬n (radıyallaliü anl'.üm ecmaln) hazerâtı gavsiyyet makaınına geçmişlerdir, tik imam ve gavslerde hem maddi, hem ma'nevl hükûınet vardı. Sonra zahiri olan Hilâfct-İ Muhammediyye, saltanat hâlini alili ve ma'nevi gavs ve imamlar ayrıldı. Ömer bin Abdiil’azlz (radıyallahii anh)de birleşti ise de, onun zehirlenerek ölmesi üzerine zâhirî sal،analla bâtınî İmâmet ve gavsiyyet yine ayrıldı ve öylece devâm edegeldi. iler asırda zâhirî bir hükümet oldugu gibi, bâtınî bir imam, liir gavs de vardır. Çîîler bu ma'neyl İmamın mutlaka Itazret-i Ali ve Fâtımetüzzehrâ (radiyallahü anhüm) vâsıtasıyle Hazret-i Nebî neslinden olacagma l'tikad ederler. Sofiyyece gavsiyyet, Allah'ın bir ni'met-î uzmâsı oldugu için Ccnâb-ı Hak onu nesl-i Aliye tahsis etmemiştir, o makam-ı âlîye dilediği kulunu getirir. İşte mehdi olan da, hâdî olan da o yüksek makarnin sâhibi bulunan zât-1 şeriftir. ?‫؛‬ilerin imâmiyye mezhebince Hazret-‫ ؛‬Ali’nin evlâd ve ahfadından on ‫؛‬ki zât imam sayılır. Bunların on İkincisi olan ve Hicretin 258 inci senesinde dogan imam Muhammed Takly İ‫ ؟‬ln : «Irak'ta Sâmerra kasaba»inda bir serdâba girdi, oradan gayb alemine ‫؟‬ekildi. Hâlen hayattadır, kıyftmete yakın zuhûr edecektir» derler. Elli.، sünnet ve sofiyye ‫؛‬se : .İmâm Muhammed Takly: dogdu, yaşadı, oldu, Kıyâmete yakm b‫؛‬r mehdi ‫ ؟‬.kacak, çvlâd-i hatimeden olacak VI' Muhammed İlâmında buluna. 27ü

.

.

.


‫ ا‬7 ‫ا؛ا؛‬ ‫ ﺿﺎزس;ل ﺑﻌ ﺮ‬٠‫ ﻧ ﺴ ﻰ‬١‫و‬

‫"اب 'ارد رودﻧﺎ ل ﺑ ﺜ ﺰ‬ «En son saffııı ilmindekiler dc,

kuvvet-، rü'yet olmadığı ‫؛؟؛‬n fazla

a .v d ıı ıl ığ a b a k a m a z l a r ».

4800 ‫روﺛﻨﺎل ﻛﻮ ﺣﺪﺍﺕ ا و ﻟ ﺖ‬ ‫ ﺣ ﻮﻟ ﺖ‬١‫ر'ﻏﺠﺎن وﻓﺘﻨﺎ ﺍ ﻥ‬

. En öndeki mukarribin-i îlâh‫؛‬-yycn،n hayâtı olan nûr, geride kıılnn l‫؛‬ır ve biri iki gOren şaşıların rûhu ‫ ؟؛‬in ،ilettir, meşakkattir, fitnedir». Ondan dolayı 4801 ^

٠ "5.‫؛‬u ١

ijjjı y ٠٣١

ş y lif J١ J٠ j٠ l^ ٠ -r٠^J،٠،$Cj y>-

«Şaşılıklar, vahdeti kesret hâlinde görüşler yavaş yavaş azalır, yeıll yüz. perdeyi geçince ٠ de geçen deniz olıır». Yânı; onun viicûd-ı mevhûmu katrası, tevhîd-i İlâhi umrniimııcl.. mahv ve müstehlek olur. Kendisini ve hiç bir şey’i görmez. Ancak o bahr.i muhiti müşahede eder. 4802

‫"ش ﻛﺎﺳﻼح آﻫﻦ ا زر ب‬٦ ‫ب ر ت‬٠‫ب‬٠ ‫ﻣﻼح آ ل و‬

S

‫ ﺍﺍﺍﺍﺍ ﺍ‬izabe ve tasfiye i‫ ؟‬iı١tU z r

» l.e m ir i, y ftlıııd ، 1 ve

ayva .lâzım

olan ı١tc ٠

eliminin ‫ ااا‬١،‫ اا‬kemale gelmesine yarnr , 111?» 27.


Allahu a'lem bimurâdı Nebiyyihi buradaki yedi yüzden maksad : Hicablarm ‫؟‬okluğunu anlatmaktır, yoksa 699 dan sonraki 700 değildir. Nasıl ki bu Hadis : «Allah'ın yetmiş hiçâbj vardır» ve «Allah’ın nûrdan ve zulmetten yetmiş bin hicâbı vardır« diye de rivâyet olunmuştur. Lisâmmızda da 70 , 7 00 , 7000 gibi sayılar kesretten kinâye olur. Muallim Nâci merhûmun okurken ‫ ؟‬ok yanılan bir hâfıza söylediği :

Yedi yüz kerre yanılmak ne dem ek bir cüzde, Böyle olmaz o benim hâfızım ezber dediğin. beyti de leyledir. Mubâlaga maksuddur. Yirmi sayfada yedi yüz yanlışı ‫ ؟‬ikan hâfız sayılamaz. Hülâsası: Bir insanin gerek hayırdan, gerek şerden baglamp kaldığı her şey, kendisi İ‫؟‬in birer hicabdır. Yoksa :

Allah ki miicidi-i cihandır, Bin türlü nikabdan ayandır. Burada bir süâl vârid olabilir: Karanlığın perde olması ma'kuldUr. Çünki zulmet her şey’i görmeye mâni' olur, Fekat nûrdan nasıl hicâb olur? denilir. Düşünmeden cevab verilir ki nûrun olup olmayacağında ' tereddüd eden kimse başını kaldırsın, güneşe baksm. Eger şemsin şua'lan, gözlerini kamaştırıp da kusurunu görmeye mâni' oluyorsa zihnindeki o tereddüdü defetsin. ٠ 4797

‫ﺗﺎم‬٠ ١‫ردﺀ ذوىر‬٠‫ ر‬٠‫اذ ﻳﺮ‬ ‫ﻫﺎم‬١‫ ﻫ ﺎ ﺛ ﺎ ﻧ ﺎ‬٠‫ﺻﻤﻶل ا ﻧ ﺮ د‬٠‫ﺻﻒ‬

«Her hicâb, yânî, perdenin arkası bir kavinin makamıdır. Bu perde, ler imama, yânî, mlhrâb önüne varıncaya kadar saf saftır». 47٥ 8 ‫ ﺵ‬.‫ ﻏﻮ‬٠‫ﺍ ﻫ ﲆ ﻓ ﴼ ﺧ ﺮ ﻧ ﺎ ﺯ ﺀ ﺫ ﻋ ﻒ‬

‫ ﺑ ﺶ‬jy ‫ﺟ ﺜ ﻤ ﺜﺎ ن ﻃﺎﻧ ﺖ دا ر د‬

«Son safta kalmış olanların gözleri ma’nen zaylf oldugu İçin öndeki snffm nûruna tetıammill edemez«. 27«


،Mil.

'.() d e m i r , a t c ş ‫ ؛‬n . ١ 'z, â s , t a ٠ ‫ﺍﺍ‬،‫ﺃﺃ‬

‫ ﺍ‬، ‫ ﺍ ﺍ‬٠‫ ﺍ ﺍ ﺍ » ﺍ ﺍ‬1‫ ﺁ ﺍ ﺍ‬. K â b ı t a s ı z , k ı l a v u z s u f . a t e ş i n ‫ﺍ‬

g i r e r ». I J e m ir c i. d e m i r i e r i t m e k , y â l ı u d

«k a r . B e m i r j v a s ı t a s ı z v e r â b ı t a s ı z

٠٠،،/!

،m a

is te d iğ i ‫ ؛‬e k li v e r m e k

b ir h â l d e a t e ş l e

o

filu r . A t e ş r e n g i n i , a t e ş h a r â r e t i n i a l ı r ,

« ٠٠»، v a k a r . B u r a d a k i d e m i r d e n

، ‫ ؛‬ili

v a k it e l il e tu t u l^ n a z , a te ş

m a k s a d : S ü lU k ü n ü

ta m a m la n ış ,

v â s i ' .t

' ،٠٠ ı ، ‫ ؛‬ı r ş i ‫ ؛‬e i h ü y â c ı ^ a l m a r m ş , k e n d g k e n d m e s g y r ü s û l ü k e ‫ ؛‬v â m ! . ٠٠-٠-] ‫ ؛‬i s i d i r k i k u l u n m e v h u m m i r in b e n

d e a te ş im

٠٠ ٠

،-،، ' ‫؟‬

t e m â s e d e i ( K ı h k ı ı .-

v a r lığ ın ı y a k a r , m a h v e d e r . 0

d e m e s i İn k â r e d ile m e z . ‫ ؟‬U n k i

0

î ،‫ ؛‬ç

s ‫ ؛‬a d a ،) ،! ٠.-

, d e m lik te n

a t ٠'‫؛‬.i

1‫ ﺍ‬٠:‫ ﺍﺍ‬l e t e d e r , u >İ n k ı lâ b e t m i ş t i r . F e k a t a t e ş t e n ç ı k ı n c a o n u n d e m i r l i g i a ١ 1 ‫ ﺍ‬. ‫؛ ﺍ ﺍ ﺍ‬o n u n ,

tla k k ım » ‫ ﺍ ; ﺍ ﺍ‬-‫ ﺍ‬0 ٢ ‫ ﺫ‬.b u

ben

a te ş im

d e m iş o la n m a k a m ın

d em esi d ogru H a llâ c - 1 ve

te c e llin in

0

o lm a z , İ ş t e

M a n su r v e

(e n e lh a k l y â n

e m s â li z e v â tın

0 !,

« ٠‫ﺃ" ﺍ ﺍ‬

Oyfc s ö z s o y h .

te 's ir id ir

B ir d e t e c e l l i â t e ş i n e k a r ş ı v â s ı t a y a m u h t â c o l a n l a r , S iy r ii s U lı'ık to k ıla v u z s u z g id e m e y e n le r v a r d ır . C e n â b - 1 P ir

o r h r ı da

ş u ,û r e t '.e t e m s i l

VI. t a v z i h e d i y o r :

‫ل ﻣﺎ ب ا ب أ ر ز دا ن آ ب‬

‫ا‬

‫ ش ﻣ ﺎ ﻧ ﺪ وﺧﻄﺎب‬٠ ‫ا‬ « S il ‫ ؟‬o c u k l a r ı , y â n i , SU v â s ı t a s ı y l e y e t i ş e n ı , ٠" h â tâ t d o ğ r u d a n

dogruya

a te şe

m u h â ta b

s e b z e , m e v e v e ş â i r e « 1 ,1 ‫؛‬

o la m a z la r

V. ondan

p iş k in lik

b u la m a z la r » .

4807 ‫ﺍ "ﺍﺑﺔ‬

‫ﺑ ﻮد ﺑ ﻮد‬

‫اك‬٠‫ د‬.‫ﻭﺍ ﻁ‬

‫ﺍﺑﺔ‬٦‫ﻳﺮا در ووشﺉ‬ ; ( ) n ln rın

n tr ş .e

A h p ;،n ‫ ﺍ ﻉ‬: ‫ ﺍ‬٠; ‫ ؛ ﺍ ﺍ‬١ ‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬٠- ‫ ؛ ﺃ‬i ‫؟‬

în y n te fe rc ,

yâhtıd ‫ ﺑ ﺈ ؛‬١-‫ ﺍ‬٠

‫ا«ﻳﺬ‬


4803

٠>١.» ،y ،»- ،i ٠i ،--‫؛‬-٠

i

، t.^ 5" ،>٠ ‫ ؛‬y ? ■ ١٠ «Elma vc ayvanın hafif bir hamlığı vardır ki güneşin ziyası onları pişirir ve oldurur. Onlar demir gibi kuvvetli bir ateş istemezler... H a z re t-i te m s il o

d e m ire

e tm e k n u n

lâ n â

ş e k il

d e

lu n u

ç a lış ır.

k e n d i

V e s s e lâ m m a k ta n ğ ild i.

y a ln ız :

m e v h u m

v e

g ü ç

y â n ı,

ş iş m e s i e b e v in in

v e

m a ğ fu r

h is â b m a

g ü n e ş

y o lla rı

k a d a r g ib i

h a m lığ ın ı

se y r

b u y u ru y o r. n a m a z

g irm e k z e lle

v e ü

B u ­

M ev -

m u h ib le ri s ü lü k

y o ­

A le y h is s a lâ tü

k ıla ra k

a y a k ta

k e n d is i

ih tim â li

s u d û ru

ki

v â s ıl o lu r.

b u lu n u r.

m ü rid le ri

ile

iz â le

k â fid ir.

k e m â le

g e ç tik ,

a y v a

lâ z ım d ır

z iy a s ı

ile

m ü c â h e d e s i,

g ü n â h a

e lm a , a te ş

riy â z e tle rd e

d e ğ il,

R e s û l u l l a h 't a n

b ild irilm iş ti.

n âm

iç in

iç in

v e

b ir

m e y v e le rin

m ü c â h e d e

m ü c â h e d e k e n d is i

s a b a h la ra

٠N

K e rîm e s iy le

ü m m e tin in

g e tirm e k b ir

d e m ir

k u v v e tli

k o la y la ş tırd ık »

g ece

g ü n a h ın

iç in

F e k a t

c ü z ’î

« G e ç ilm e s i

A k d e s i

v e rils e ,

h â le

d e v a m lı

a y a k la rın ın

Z â t-i

v ü c u d o

b ir

m e n s u b la rıra ız a

Ç ü n k i

b ile

v e rile b ils in .

d e

E fe n d im iz in

k a b iliy y e tle ri

g e lm e s i

b a ’z ı l a n

v e

N ite k im

m u b â re k

ih tim â le

 y e t-i

ş id d e tli

b a ’z ı e k â b i r

v e

k e m â le

o n la rı y e n ile c e k

is e

g ib i

iç in

h ep

is te n ile n

v e

i s t i ’d â d

D e m irin

g ib i e v liy â u lla h ta n

B a ’z ı l a r ı

se

M e v la n â ,

e d iy o r.

d u r­

iç in

d e ­

y o k tu .

te v e h h ü m

B u

e d il-

o ld u ğ u :

O

m ü c â h e d e le r,

o

n a m a z la r,

o

o ru ç la r

id i.

1804 jû l ‫^؛‬٠ I .٠^١ ■ , —»

.٠Ty*■..^^٠ ٠ .‘..t 1.}،il.-، j j «Misâl gösterilen demir, riyazet çeken fakır-i mücâhiddir ki ateş içerisinde ve çekiç altındadır. O ateştir, kırmızıdır ve hoştur». .S û r e . F c t h

:1«o

( 5 4 ‫؛‬2 .


INM ٠- ،٠‫ ان ا‬٠٠‫ ا‬٠' . ‫ ا‬١ ‫ ر‬٠‫ ا‬٠٠.‫؛‬ ‫ ت‬- ، ‫ ل ل‬٠ ‫ ﻣﺎ‬٠ ٠‫ ا‬١ .‫ ا‬٠، ‫ا‬٠٠

‫ﺍ ﺍﺍ‬، |

.،) halde ،‫ ؟‬celi،-، İlâhı ,liftinin ‫ ا‬٠،‫ا‬1‫اا‬٠‫ ا‬٠٠٠،،«،. ٠٠ <lcm‫؛‬r gibi mUleham. velidir. Nazargâh-I ‫ ﺍ‬٤‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬٠1‫ ﺍ‬،‫ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ‬ılı- 1‫ا‬٠‫ اا‬٠‫ا‬٠٠٠‫اآئ‬. hallidir». 4812

‫ا زاﻧ ﺪﻟ ﻬﺎ ى ﺟ ﺰ'ﻓ ﺤ ﻮ ف' د ت‬ ‫ا دل ﻣﺎ ﺣﺒ ﺪﻟ ﻰ ﻛ ﻮ ﺳ ﺪ ﻧ ﺖ‬ » S o n r a b n c ü z ’î g ö n ü l l e r d e e s r â r . ı i l â h i y y e k a lb in e n is b e t le

te n

m aden!

b u lu n a n

ir ilin

g ib id ir » .

Allah'ın nazargâhı bulunan ٠ gönül, dil, kalb ve yürek diye ta'r.f ,'ililip de hayvânâtta bile bulunan kan tulumbası değildir. Belki bunlar -.dylenilmekle sahibinin ma'neviyyâta olan kabiliyyeti murâd edilir. ()II. ‫ا‬،‫ اﻻ؛‬dolayı Hazret-i Mevlânâ .Nazargâhı hudâ: ten degil, dildir» dedik1 ,-1 1 sonra : Maksadım, herkeste bulunan kalb demek değildir, lüsrâr- 1 ililluyyenin menbaı bulunan âriiin kalbi demek istiyorum, yoksa o miinevver kalbe nisbetle avâmnı kalbleri cesed gibi kalır, buyuruyor. Şunları ila İlâve ediyor ki : 4813

‫ ﻧﺔﻻم‬٠‫ ﺣ ﺨﻮاﻫﺪا‬٠‫ ﻇﻠ ﻮﺛﻢ‬٠‫ﺑ ﻰ‬ ‫م‬٠‫ ﺀ‬٠‫ا ﻧﻨﺰد و ر‬٠ r ‫ﻟﺒ ﻚ ﻝ‬ «Bu söz ‫ ؟‬ok, nıîsâl ve ‫ ؟‬erb ister. Lâkin avâmın vehme ili،‫؛‬،‫ ال؛‬ayııfiı kaymasından korkuyorum». 4814

‫ا د ى‬٠ ‫ ر‬٠‫ر‬

‫ا ك^دد‬٠

‫ ﺟ ﺰ ﺀ ود ى‬٠‫ ب‬٠( ‫ ﻧ ﻜ ﻜ ﺘ ﻤ ﺮ‬٠‫ا‬ «Yapmak islediğimiz iyilik, Ijizim İ‫ ؟‬in kötülük olmasın, yân‫؛‬, İr,ftıl 2« :!


4808 I

‫ﺪﺭﺍ‬ ‫ﻥ"ﺍﺁﻧ‬ ‫ﻳﺎ‬٠ ‫ﰷﻟﺪﺭ‬ ‫ﺍﺫ‬

١

٠ ‫ﺳﻮر ' ; و ى اً رد ﻋﺎ‬

«Yfhud . 5 Ir u l‫ﻍ‬ ur,

h ^ tâ

‫ﺖ‬

‫ﻼ ﻳ ﺘ‬

‫ ﺋ‬: ‫ﻪ‬

‫ﺑ‬

‫ ;ﺧﻬﺎاﻋﻞ‬: ; ٠٥ ٥!

y‫ ؛‬a‫ﺇ‬n‫ﺇ‬a ‫؛‬r .‫ ﺫ‬O‫ ﺁ‬n‫؛‬la‫؛‬r ‫ﺀ‬ ıO

‫| ؤؤؤ ؛ إ أ ؛ ؛ ؛ آ‬

١p i‫ﺍ‬ş ‫ﺅ‬m e‫ ﺃ‬s‫ﺅ‬i ‫ﺇ‬İ‫ ؟‬i‫ﺥ‬n m ‫ﺅ ؛‬i i t e‫ ؛‬a٤٤ ‫ﺍ؟؛‬ dd i d ‫ﺍﺀﻡ‬. v â s ı t a ; i s t e r . E v v.‫ﻫﻊ‬ e lâ ‫؛‬ ‫ ﻫﺒﻤﺄدص‬: ‫ •ﺀا ^ ره؟ ﻵ‬Ateş, t e n c e r e ‫; ! ^ ق ل;ﺋﺈ‬

4809

‫ ﻃ ﻬ ﺖ‬١‫ﺑ ﻰ ﻓﻘﺮ ا ﻧ ﺖ ﻛ ﻮ ﻟ ﻮ‬ ‫ا‬

‫زﻫﻤﺎ ﺭﺍ ﺍ ﻭﺟﻮﺩﺵ ﺭﺍﺑﻄﻪ ﺕ‬٠‫د‬

« Onun gir. f a k i r , v â s ı t a s ı z

r^ y le e n e n ^ ^ ^ : : ! :

:

te c e lliy e

:^ » » » * » 11

‫ﻩ‬

m azhar

o la n

ve

te c e lli

§ u ’l e l e ٠

‫ ﺍ‬١

Cen‫ ؛‬b-g h L; 0 f a k i r i n i n ‫ ؛ ا ﻻ ﻣ ﺢ‬te‫ ؛ ؟‬e ‫ ؛‬e ‫ ؛ ؟‬r ‫ ؛‬ibi ‫ ؛‬1 ‫ أ‬vâsıta

bütün âleme d^ılır. Sofiyye hazarâtı der ki ‫ ؛‬Bütün avâlim bir cesed gibidir ki onun (albi ve rûhu insân. 1 kâmildir,

4810

‫ ﺍ‬f ‫ ن ﺟﻪ ﺩ ﺍ ﺩ ﻛ ﻦ ﻭ‬٠‫دل ا ﺛ ﺪ‬

‫ﺟﻮ‬٠‫ددﺗﺠﻮﺀد"ن ﺟﻪ داﺗﺪ ﺟ ﺖ‬ .K a lb o lm a z s a .e n s ö z s ö y le m e s in i n e b ilir , k a lb a r a m a z s a , t e n n a s ıl a r a y a b ilir ?

282


IHIM ‫ر زر ران‬٠ ‫ س ى ت‬٠‫اا‬

‫ﺑ ﻦ‬.‫ رد ر ﻛﺎ‬٠‫ ت‬٠٠‫را رد‬1‫ا ﻭﻭ‬ « İn san ,

dilinin altında gizlidir.

H a d is -i Ş e r i f t e

١ iı١ m

n a s ıl

b ir

dil, tül.

k a p ıs ın ın

: «İnsan dilin altında gizlidir»

adam

I n ı lu n d u ğ u s ö z l e r i n d e n ıılın iiz

l( u

o ld u ğ u , â lim

m i, c â h il

a n la ş ılır . S ö z

perdesidir...

b u y u r u l m u ş t u r . H ir kİ

m i, s â d ık

s ö y le m e y in c e

ta b iî

m ı. m ü n â fık m â lıiy y c li

ıııı b e lli

.B u n d a n d o l a y ı k i ş i d i l i n i n a l t ı n d a g i z l i d i r . D i l ; r u h i ç i n b ir p e r d e ,

İm örtü

g ib id ir .

4819 pı ٠; ٠ .‫؛‬j

٠

y?

٠Xı٠v L. j -،-1#^ ‫»؛‬٠ «Bir rüzgâr perdeyi kaldırınca evin içerisi bize görünür, y â n i , bilme­ diğimiz, tanımadığımız b.r kimse, hâl icâbı bir soı s ö y l e y i n c . rûluuııı selrctmiş olan perde açılır, onun rûhu ve kalbi bize âşikâr olur. Yâııi ııasıl bir adam olduğunu anlanz». 4820 ‫ ﻛ ﻨ ﺪ ﻣ ﺖ‬١‫ﻟﻪ ﻛ ﺮ ب‬١‫ ن خ‬٠‫ﻛ ﺎ د ر‬ ‫ ار و ﻛ ﺰ د ﻣ ﺖ‬٠ ‫ا ﺟﺰه‬. ‫ﺀﻟ ﺤ ﺰ و‬ «Onun rû h u evin d e c e v â h lr i l l i v a r, buğday m i v a r, o ev a ltın lı.z l. nesi m i, yoksa y ıla n ve a kreb yuvası m i m eydana çıkar».

4821

‫ ت و ارى رﻛﺮان‬٠٠‫ا د ; و ﻛ ﺞ‬ ‫ ﺍ ﻥ‬٠٠‫زا ﺀ ﻣﻮد ﻛ ﺌ ﺢ زر ل ﺍ‬ « Y iılıııd ornılıı lı lr hazine, yanılm am da ،la b ir y ıla n m i var? A n la rız . Ç ü ıık i a ltııı İııızinesl lıe k ç ls iı OİIIIIII... :.Ki


etmek isterken dalâlete di،١،،ıuu-ycliııı diye çekiniyorum. Şu kadar söyle, diklerim dc kendiliğimden değil, murüd-ı İlâhî iledir». 4815 jy s r £ $y

.,o

٠j

٧ ،‫؛‬

،j ١ -،‫؛‬.*✓ ٠

j

«Çarpık ayağa, çarpık ayakkabı iyi gelir. Dilencinin tezgâhı da kapı dışarısıdır». Ayağı çarpık olan doğru kundura giyemediği gibi, anlayışı olmayana da hakikat açıktanaçığa ifşâ edilemez. Dilenci kapının önünde durup sadaka ister. Ona orada bir şey verilir, yâhud inâyet ola denilir. Ev dâ­ hilinden ve oradaki ahvâlden bahsedilmez. Hadîs.i Şerifte buyurulmuş, tur ki ٠ . «Biz, enbiyâ cemâati, (yâni, bütün peygamberler) nâ‫؟‬m derece­ lerine inmeye ve onların akıllarının ereceği derecede söylemeye ıne’mû. ruz». Cenâb-ı Pir de bu sünnete ittibâan bizim aklımız erecek derecede beyanâtta bulunmuştur.

»BİR PÂDİŞÂHIN YENİ SATIN ALDIĞI İKİ KÖLEYİ İ،١1TİI-IÂN ETMESİ» 4816

.‫؟ادﺛﺎش دو ﻏﻼم ارزان ﺧﺮي‬ ‫ (زاﻧﺪو ﺳ ﺨ ﻨ ﻜ ﺘ ﻮ ﺋ ﺐ د‬5 ‫ائ‬ "Bir pâdişâh, ucuza iki köle satın aidi. ve dinleti‫؛‬, yânî, konuştu».

Onlardan birine söz söyledi

4817 ‫ ن ﺟﻮاب‬٠‫اﻟ ﺶ زرك دل و ﺛﺐ‬ ‫از ﻟﺐ ﺷ ﺮ ن ﺟﻪ زﺑ ﺪ ﻧ ﺮ ا ب‬

٠

«Onu kalben zeki ve tatil dilil buldu. Zâtcıı tatil liir duılaktan ne doğıır? Şeker suyu gibi ccvâb işldilir». 2HI


‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬1'‫ > ﺍ ﺍ ﺍ؛‬d e r l e r .

()

II ، .‫ ؛‬٠٠. ٨ ‫ ﺍ‬1‫ ﺍ‬٠| ‫ﺍ ﺍﺍ ' ﺍ‬

‫ﺍﺍ‬،‫ ﺍ‬i l e n i z h a l i n d e «،،. 11

uğrayan

h l ٠” .e l ،١ : h n n d a n

,K u y g u s u z D ed eJ

k ır k b e ‫ ؛‬, e lli s e n e e v v e l A fy o n

n â m ın d a s e k s e n lik

m nm i

٩ j B u ııd ım ı m e k t e b , m e d r e s e g ö r m e m i ş t i .

O k u m a k , y a z - 'ilil

III. ‫ ؛‬-b i l m e z d i . F c k a t

s ö y le r d i

1 , 1 le

.ilk

b a 'z a n

k ılır d ı. M e s e lâ :

A k şam

ö y le

« A lla h

y a tıp , sa b a h

g ü z e l sö z le r

b ir , p e y g a m b e r

ki

d e g il m i?

m u?

' d e r v i ş Vft٣

iş ite n le r

hak. P ek m ez

k a lk . K a r ış m a h ik m e t e , z e v k in e

Ş u sâ d e s ö z e d ik k a t b u y u r u ld u I !) ile c e k b ir d ü s t u r

k « l ، ٠in<l٠.

k im s e le r in

1 ‫ ﺍ ﺍ‬،‫ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ‬، ‫ ﺍ ﺍ ﺃ ﺍ‬1‫ ( ﺍﺍ‬ilfir a k s ö y l e n i l e n s ö z l e r d e ‫ ﻻ‬d e n i z i n

i l e r i m e s â h e s i n ، ( ) ٠'٠lıı

m e v le v ih â n r U id e

ib s i'ıin n a

hay

،1

kara, y o g u r l

bak.

derdi

B a s it b ir m U s lU m a n i‫ ؟‬، n t ııllıık

K aygu su z D ede

b u n a s ih a tiy le

D ünyâ

ve

٠١| ı ‫ ؛‬r e t r â h a t ı n ı b i r k a ‫ ؟‬k e l i m e i l e a n l a t ı y o r d u . İ ş t e i r f a n d e r y â s ı n ı ı ı i n c i s i ılı- n ıc k o l a n b ö y l e s ö z l e r d e n d i g e r i n c i l e r , y â n ‫؛‬, b a ş k a s ö z l e r d e h i s s e i l i 1111‫؛‬

،‘ ..o l a y d ı , o s ö z l e r h a k k i , b â t ı l ı , d o g r u y u , ' y a n l ı ş ı , i y i y i , k ö t ü y ü

fa r k

III i r d i .

4825

1• /

‫ور ﻓﺮﻫﻦ ﺧﺮق ا د ى‬ ‫ا ﻃ ﻞ را ﺟﺪا‬. ‫ ﺣﻖ و‬٠‫ ذر‬٠‫ذر‬

--

n ٥ r u ١ b iz im

*

‫ ؟ ؛‬in

z e r r e le r in e

v a r ın c a y a

kadar

Ita k i l e

illi.

‫ ﺍ ﺍ‬1‫ ﺍ‬a y ı r d e t m i ş t i r » . ( İ b n ü l e S î r ) d i y o r k i : « F ü r k a ı ı , K u r ’â n ' ı n i s i m l c r i n d e n d i r . z : r â o , in ik ile b â tılı, h e lâ l i l e h a r â r t ı t e f r ik

eder».

A le y h is s a lâ tü

v e s s e lâ m

ı ı ı i z d e : « B e n i n s a n l a r ı , y â n î , m ü ’m i n l e r l c k â f i r l e r i f a r k M u h a m m e d im »

b u y u r m u ş tu r , ‫ ؟‬ü n k l R e s ü lu lla h ı

te k z ib e y le y e n le r k â f ir o lm a k la

ta s d ik

in s a n la r b ir ib ir in d e n

ve

E fe n d i-

t e m y i z ‫ ' ﺍ‬٠1‫ﺍﺍ’ ﺍ‬

e d e n le r

m ü 'm ln ,

a y r ılm ış tır .

4826

‫ا ﺋ ﺪ ى‬٠ ‫ور ﺟﺜ ﻢ‬٠‫ور ا ر‬٠ ‫ د ى‬٠‫ر(ﺟﻮا ب ور[ﺳﺆال ازﻫﺎ‬ «O irfan incisinin parlaklığı, bizim gözümüzün nüru olaydı hem kİİ&I, hem cevab bizden olurdu». Yânî; b iz olanın a n c a k s iy le

k a im

h a k ik a t i g ö r r b ils o y d ik e z e lî v e e b e d î b i r v ü c u d la m u t t n s ı f H a k o ld u ğ u n u v

o ld u ğ u n u

/..v k n n

٠١ b ü tü n

m e v c û d â tın o n u n v a r lı ğ ı v e ir â d e ­

a n l a y a b i l . . id ik , b iz im

lis â n ım ız d n n

■ o ra n


insanların ba'zıları âlıın, ârif, halûk ve I ‫؛‬١k ı'likadlı olur. Onların irfânı. hUsnlj ahlâkı ve s a g l a m İ'tikadı kalblerinde g i z i l bir definedir. Yine insanların ba'zıları câhil, âmi. ahlâksız ve yanlış İ'tikadlı bulunur. Onların da cehli, İrfansıziiğı, ahlâksızlığı ve bozuk İ'tikadı kalblerinde yerleşmiş yılan ve akreb misâlidir. Bunların bir üçüncUsü de vardi» ki i l m i , irfânı ve sâiresi Ijulunur da ahlâkında bir kusUr olur. Meselâ; ehl-i sünnet velcemâa i'tikadında derin bir âlimdir, fekat ilmine mağrurdur, başkalarım nazar- 1 istihkarla görür, , gurur ve bu görüş onun İ‫ ؟‬in bir ahlâk noksâmdır. ilmi ve i'tikâdı kalbinde bir hazine olduğu hâlde kibr ve gurUru, o hazine yanında çöreklenmiş bir yılan gibi yatmakta ve 0 hazîneden istifâde edilmesine mâni' olmaktadır. Çünki hoca efendinin kibr ve azametinden yanma sokulmak mümkün değildir. ilm i,

o

4822

‫ ﺧ ﻦ ﻛ ﻐ ﻰ ﺟﻨﺎت‬٠ ‫ل ﺗﺂﻣﻞ او‬ ‫ "ا ﻣ ﻞ دﻛ ﺮا ن‬٠‫دى ا ﻓ ﺪ‬٠‫ﻛ ﺰ‬ «Pâdişâhın konuştuğu köle, düşünmeden öyle cevablar veriyordu ki başkalar, öyle cevâbı beş yüz def’a düşündükten sonra verebilirdi». 4823 ‫ ى د را ﻃ ﺶ د ; د ى‬٠‫ك‬ ‫ﺗﻰ‬٠‫ ا‬/

‫ﺟ ﻪ در؛ ﺳﻤﻮر‬

«Sanki onun ‫ ؟؛‬.inde bir irfan dcryâsı vardı ve o deryâ inci gibi söz lerden ibaretti». 4824 ،>-٠-٠■ ، ٠‫؛‬.‫) '؛‬ ,j j J.

«O deryadan ederdi».

٥j

j ‫؛‬

^ jj

v. j y

١ \j JJ»l. i ٠J s .

zuhur eden her incinin

parıltısı hak ile bâtılı ayırd

(Kale, yekulü) gibi ilimlerden pek başka bir bilgi vardır ki okumakla elde edilmez. Allah tarafından ba’zı sevgili kullarına ihsan olunur. Ona 28.


'‫« ا‬:‫اا‬

‫ ا ل‬٠* |‫ ل‬٠‫ا س د ﻻ و ﺀ ﻣ ﻤ ﺎ‬ ‫ ﻣ ﻠ ﻰ اﻣﺠﺎب •ال‬٠‫ ال و‬٠ ‫ﺑ ﺸﻢ دا ص‬ «Kulak vâsıta . ٠‫ﻻﺀ‬، ٠' ٠٠!-، ١ i ١،ı l t ‫ ؛‬r . <‫ﺍ؛‬،‫ ﺀ‬sâhîb-i hâld .r , kulak k il ،، kal .» c s h â b m d a n d ı r

in s a n d a k i ilim : y a

k u la k , y â h u d

v â s ıt a s ıy le ilim : B ir in d e n

b ir ş e y

g ö z

v â s ıta s ıy le

h â s ıl o lu r .

ö ğ r e n m e k le , g ö z v â s ıta s ıy le

d e : B iz z â t g ö r m e k le e ld e e d ilir . K u la k ilim

K u la k

o la n

illin

İ ‫ « ؟‬، ، » ,in a n c a k b i r v â s ı t a d ı r

./i s e o n u g ö r m ü ş v e k a v u ş m u ş o l a n d ı r . B u İ’t i b â r i l e k u l a k e h l - i

kili.

gn

is e e h l- i h â ld ir ,

4832

‫ ﻏﺎت‬٠ ‫در ﻧ ﺘ ﻮ د ا س ﺗ ﺒ ﺪ د‬ ‫ﻫﺎ ﺗ ﺒ ﺪ د ﻧﺎ ت‬٠‫ﺑﺮ ﻋﻴﺎن دﺋﺪ‬ «Kulagm işitmesinde sıfâtın. etmesi vardır.. M e s e lâ : H a d id

®

ve

şe d îd

' ‫ﺑ ﺜ ﻘ ﺔ‬

‫ث‬

gözlerin görmesinde

zâtin .ebedili

b ir k i m s e :

' ‫ ﻵ ﻫ ﺘ ﻰ ة ﻳ ﺔ ﻏ ﻚ‬٠‫; ا ﺗ ﺔ‬

«Hiddetini hazmedip nâs٠ afveyleyenleri ve yaptığı ،Ia,eıı،،ı yapanları Allah sever5 ‫؛‬٠ Â y e t i n i İ ş i t i r , o n u i ş i t m e k l e mUsâmalıı

Y â n î: g ii'z e lc e

k â r lig a v e a f v e b a ş la r , k e n d is in d e k i h id d e t s ıf a t ı d e g iş ir . K e z â :

٠ ‫ت‬

|‫ﻒ ^ ﻫ ﺪ ﻫ ﻢ‬

‫ﺳ ﺠ ﻌ‬

‫و‬

Y â n î : « n e r itim nefsinin hasisliğinden Allah’ın vikayesinde bulunur, sa, öyle kimseler felah bulur«. N a z m - 1 C e l i l i n i d u y a r ve harekatım ،>1 1 » t a t b i k e d e r s e , h a s i s l i k s ı f a t .ı c ö m e r d l i g e t e b e d d ü l e d e r . B u n u n a k s i d e o l a b i l i r . M e s e l â : B i r i , b ir k i m s e h a k k ı n d a h ü s n ü

z a il

(Sûr 551،-، ‫ ﺩ‬lınran 1٠1: 134. ( ٥ ٠ l» l ı « M I S û iîi F : 1٥

T

:، « .

2«‫ﺍ‬٠


v e

cev u b

k a y d ın a

v e re n in ,

y in e

o

o ld u ğ u n u

b ilild ik

d e

s â il

v e

rn ü c ib

d iy e

ik ilik

d ü ş m e z d ik .

H a z re t-i

M e v lâ n â

b u

d e rin

b a h si

b ir

m is â l ile

iz a h

e d iy o r

v e

d iy o r

k i:

4827 ٠‫ا‬٠‫ﺑ ﺜ ﺰ ﻟ ﺰ ﻛ ﺮ د ى دو د د ى أ ; س‬ .‫ﺍﺛﺘﺒﺎ‬

«G özünü

‫در‬

‫ ن‬٠‫ل ا‬

‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻧ‬

ç a r p ıt tığ ın , y â n î, ş a ş ı

g ib i

‫ﺟﻮن‬

‫ﻭﺍ‬ ٠

b a k tığ ın

İç in

a y in

k u rsu n u

ik i

g ö r ü y o r s u n . B u ş ü b h d i b a k ış s e n i n s ü â lin g ib id ir « .

4828 ‫ﺏ‬ ‫ﺎ‬ ‫ﻫﺘ‬ ‫ﺍ‬٠‫ﺭ‬ ‫ﺮﺍﺩ‬ ‫ﳟ‬ ‫ﻥﺑ‬ ‫ﺩﺍ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬

‫راﺳﺖ‬

‫ را ﻟ ﻰ ﺟﻮ'ب‬٠‫ م‬y ‫ا‬

‫; ﺑ ﻰ‬-

« M e h t a b a b a k ı ş ı n ı d o ğ r u l t k i k a m e r i b ir g ö r e s i n . İ ş t e s a n a c e v a b * .

4829 ‫ﺻﻜﻮ ذﺀر‬٠‫ ت ﻛ ﻦ‬١‫ ر‬١‫ذ و ﺗ ﺖ ر‬ ‫ﺍﺀ ﺁ ﻥ ﻛ ﺮ‬٠‫ﻣ ﺖ ﺁ ﻥ ﻧ ﻜ ﺮ ﺕ ﺙ‬ « F ik r in i d ü z e lt v e i y i b a k k i s e n i n

fik r in

o

c e v h e r in

ş u â ld ır * .

483. ‫ﺹ ﺟﻮﺍﱃ ﻯ ﺯ ﻣﻮﺵ ﺁ ﺩ ﺩﻝ‬ ‫ ل‬٣

‫ زا‬٦ ‫ ن ﺛ ﻨ ﻮ‬٠‫ﺟﺸﻢ ﻛ ﻔ ﺖ از‬

« K u la k ta n k a lb e g e le n h e r c e v â b a k a r ş ı, g ö z : o n u b ır a k , b e n i d in l e der».

!


i k :i i

،*

iJt،

/ .

،

jl

٠

l’

،>'■‫ ؛‬j■»٠٠/■> ......it +'ir■‘! ،۶ ١ «Sen yanmayınca uteş lıııkkıı.ılnkl İlmîn uynülyakîn değildir. Yakınlı, ،•i. yüksek derecesini uıtlaıııuk istersen ıı،eş ‫؟؛‬inde otur». 4835

^

٠-‫* *؛‬, i i

^

«İşitilen sözler kulağa girerse o kulak da göz gibi olur. Yoksa duyu­ lun kil ii kal, kulağın dışarısına takılır kalır». K u r ’â n - ı K e r î m ’d e :

١

١٠ ‫ ؛‬٠ A ‫ ؛‬b ١j ٠,.،i

١

Yâni : «Habîbim; benim kelâmımı, senin hadislerini dikkati, dinle­ yip, onların hükmüne hüsnü sûretle tâbi’ olanlara müjde ver kİ öyle kimseleri Allah hidâyet etmiş ve yola getirmiştir. Yine onlar şuûr ve kalb sahihleridir ki işittiklerini iyi anlarlar, anladıklarını iyi tatbik eder­ ler57» buyurulmuştur. i ş t e o g ib i z e v â t ı ıi k u la k la r ı g ö z h â lin i a lm ış , g ö r n ıü ş d e r e c e s in e

k e n d ile r i iş it t ik le r in i

g e lm iş t ir .

4836 .f

jl٠^jU٠jU

،>٠١

j ١11 O. S' I.' «Bu sözlerin sonu gelmez. Yâ Mevlânâ geri dön de pâdişâh o kule­ sine ne yaptı? Oım •öyle». ı5 7 ) B û r.l

/> ıı. ...

I» İl

2İ٠ı


besler, sonra ötekinden, berikinden o kimsenin kötülüğünü işitir, bes­ lediği hüsnü zan, sû’-i zanna tehavvül eyler. Gözün görmesiyle zâtin tebeddülüne gelince: «İçinizden hiç biri öl­ meyince Rabbini göremez» Hadîs-i Şerîf’i mûcebince ölmeden evvel rü’yetullah imkânı yoktur. Çünki beşeriyyet ona mütehammil değildir. Hazret-i Mûsâ gibi kelîmullah olan bir zât. tecellî-i Rabbâniye tehammül edemedi de düştü ve kendinden geçti. O esnada kendiliği müstehlik ol­ duğu için müşâhedeye nâil oldu. Sahve gelince, yâni, ayıldığı vakit: «İlâhî seni tenzih ve tcsbîh ederim. Beşeriyyet bakı iken seni görmek isteyişimden de tevbe eylerim» dedi. Ümmet-i Muhammedden mevt-i ih٠ tiyârî ile ölenler ve kendilerini Hakta fâni kılanlar da bu şerefe nâil olurlar ve Allah’ı Allah ile görürler. Görünürse kendi görülür A llah

.

İşte zât-in tebeddülü de bu demektir. Bu bahis gayet derindir. Hele benim gibi bir âcizin içinden çıkabileceği bir mes’ele değildir. Teberrüken dinlemeli ve hakikati göstermesini lûtf.i İlâhîden dilemelidir.

4833 ‫ﺫﻥ‬٠‫ ﻝ‬.‫ ﺗ ﻐﻠﻨﺜ ﺪﺍ ﺯ‬٠‫ﺯﺃ"ﺷﺎﺯﺀﻝ‬ ‫ ﺧﺆﺀ ﺟﻮ ﺩﺭ ﺱ ﻣﺮﻝ ﻛ ﻦ‬٠

«Ateşin mâhiyyetine dâir sana söz vâsıtasıylc yakin hâsıl olmuştur. Bu, ilmiilyakîn mertebesidir. Lâkin ona bağlanıp kalma, terakki et». Yakini: llmülyakin. aynülyakin, hakkulyakin diye üç derece İ’tibâr etmişlerdir. Birincisi: Bir şey’i işitmek sUretiyle öğrenmektir. Meselâ bir çocuk, ateşe saldıracak olursa anası: Aman yavrum cis! diyerek onun yakıcı olduğunu Ogretir. Biraz büyüyüp kış günü kıbkı'rmızı olmuş bir sobayı görünce, ateşin demiri bile yaktığını, onu kıbkırmızı ateş hâline getirdiğıni görür. Bu görüş, onu ateş hakkında aynülyakin derecesine getirir. Şâyed o kızgın sobaya parmağı dokunup da yanacak olursa, cani yandığı ve ateşin yakıcı olduğunu hissettiği İçin, o yanış ve anlayış ona hakkuly»k‫؛‬n olur. Burada Mevlfinâ’nm geçilmesini tavsiye ettigi ilmülyakin mertebesidir. 2.0


IH 10

,

١‫ار‬.‫ ﺗﺪ ارم‬٠‫اﺀوز‬٠‫ت‬ ٠‫ك‬

‫ر او‬١‫ ز ا م‬٠‫ﺟ ﺘ ﻌ ﻮ ل و و ر‬ «P â d iş â h

onun

s iiy le y iş ln d e n

‫»ﺍ‬،»٠ ‫ ﺍ ﺍ ﺍ‬٠١, , ‫ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ‬٠‫ﻁ‬1‫ ﺉ‬. , b e r a b e r

e sr â r ın ı

ara

l i r d i ".

4841 ‫ ان‬٠‫ د‬٠‫ ﻧ ﻜ ﺬ د‬١‫ﺍﺍ ﻧ ﺬ ﻛ ﻠ ﻮ‬.‫ﻛﻐﺖ‬ ‫ ا ن‬/ ‫دور ﻧﺜ ﻴ ﻦ اﻳ ﻚ زان ر ر‬ «D e d i k ‫ ؛‬: B u

k r y â fe t

vc bu

k o k m u ş a ğ ız la

u z a k ta

d u r , lâ k in

.il il in

c y e d e g i t m e k i ، i٠".

. 4842

‫ و و ى د ى‬٠‫ ل 'ام‬٠‫ﻛ ﺎ ﻟﻤﻮ ا‬

‫ ف د ى‬٠ ١‫ل ﺟﻠﺒ ﻰ ووار و ر‬ « M e k tu b v e k â ğ ıd

e h il o lu r s u n . Y â n î, u z a k la ş ır s a n

m a k lâ z ım g e li r . B ir y e r d e o t u r u lu p k o n u ş u la n b ir n e d im

m e k t u l j l a k o n u ," o la m a z s ın ..

4843 ‫ﻛ ﻢ‬

‫ا ﻋﻼج اً ن دﻣﺎن ﺗﻮ‬

‫ م‬٠‫ا ﻃﺒﻴﺐ ﺗﺮ‬٠‫ﻟﻤﻮ ﺣﺒﻴﺐ و‬ «. D u r d a a ğ z ı n a i l â ç y a p a l u m fe n n in

Sen

s e v g ili b ir k im s e s in , b iz d e m U te

Ijir h e k i m i z , .

4844 ‫ ﻳﻮ ﻛ ﺒ ﻰ ﺳﻮ ﺧ ﻦ‬s f ‫ ر‬٠". ‫ ﻟﻮﺧﺶ‬٠‫ﻟﻖ اذﻟﻤﻮ د د‬.‫' ﺑ ﺖ ﻻ‬ «Bir pire ‫ اا؟ا‬١ r kilimi yakmak lâyık olmadığı gibi, sen، talıklr،yen، l٠ etmek vn güzden d،،,،،rnıek d . doğru değildir,. :٠'٠:،


.PÂDİŞÂHIN O İKİ KÖLEDEN BİRİNİ BÎR YERE GÖN٠ ER٠٦IESİ VE DİĞERİNDEN BA ZI ŞEYLER SORMASI» 4837

‫ ل ذﻛﺎ‬٠‫ان ﻏ ﻼ ذ ر ا ﺟ ﻮ د د ا‬ ‫ب‬

&‫ﻛ ﺮ ﺩ اﺛﺎ ر ت‬

٠‫ﺁ ﻥ ﺩ ﰻ ﺭ‬

«Pâd‫؛؛‬aR, ٠ kolecegizi zekâ sâb‫!؛‬bi gürünce onu bjraktı. öbürüne gel diye İşaret etti,. 4838

‫ﻛﺎ ف رﺣﻤﺖ ﻛ ﻔ ﺘ ﻌ ﺶ ﻓ ﺮ ي— ت‬ ‫ ﻟﺬﻟﻜﻢ ﺗﺤﻔﺮ "ﺑﺖ‬٠‫ﺟﺪ ﺟﻮ ا د‬ «Köleceğiz ta’birindeki kâf, kâf-ı rahmettir, tasgir edatı değildir. Nasıl ki büyük baba, torununa yavrucuğum derse, o sözdeki (cuğum) tahkir için olmaz.. Her lisanda olduğu gibi, fârisîde bir «ism-i tasgir» vardır ki müsem. mâsının küçüklüğünü anlatır. Bu küçüklük de ya hakaret, yâhud şefkat, mahabbet ma’nâlarmı ifâde eder. Meselâ bir adama (merdek) denilmesi .adamcık» demektir. Bu kelimede bir hakaret ma.nâsı vardır ki tam adam değil mefhûmunu bildirir. Bir de ma’sûmun dudağını bükerek ağ­ layışına karşı vah yavrucuk! denilmek vardır ki bu da merhamet ve şef­ kat mealini anlatır. Bu ma’nâlar fârisîde ismin âhırına bir (kâf) getir­ mekle yapılır. Hazret-i Mevlânâ, bu kâfin ikinci ma’nâyı, yâni, merhamet, şefkat ve mahabbet ifâde eden kısmına (kâf-ı tasgir) değil (kâf-ı rahmet) diyor. (Gulâmek) demiş olmasıyle köleyi tasgir ve tahkir etmek istemediğini anlatıyor. 4839 ٠‫ﺟ ﻮ ﻧﺎإ ﻣ ﺪ اً ﻧ ﺪ و م ﻟ ﺮﻳ ﺶ ﻏﺎ‬ ٠‫ دﻫﺎن د دا ن ﺳﺎ‬.‫اود ا و ﻛ ﻮ د‬٠ «İkinci köle pâdişâhın huzûruna yaklaşınca, ağzının koktuğu ve diş­ lerinin simsiyah olduğu anlaşıldı». 282


-1850 ‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ ﺭﺃ‬ I‫ﺖ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻪﺑ‬ ‫ﺩﺗ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬. ‫ﺖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻛ‬

‫و‬١‫د د ﺳ ﻢ ﺟﻮ‬

yen

‫ﻋﻦ‬

‫ﻟﻰ‬٠‫ر ا ﺑ ﺎ‬

«KOle dedi ki, o dâimâ doğru sözJüdür. Ben onun gibi doğru söylebir kimse görmedim». 4851

‫ادش ﺧ ﻨ ﺒ ﺖ‬٠‫ در ر‬ü ‫ﺭﺍﻣﻜﻮ‬ ‫ ﺑ ﺖ‬٠‫ ﻣ ﺎ د‬٠‫ﺳ ﻢ‬

‫ د‬/ ٠‫ﺻ ﺞ‬

«Doğru söylemek onun ،.biatinde !»ilkidir, o ne ders, ben, söylediği boşunadır demem». 4852

‫ ﻓ ﺮا‬٠‫ﻛ ﺰ د آ ﺑ ﻢ اً ن ﻧ ﻜ ﻮ ا د‬

‫ رم وﺟﻮد ﺧﻮﺷﺮا‬١‫ﺿ ﺪ‬ «iyi düşünen 0 arkadaşın eğriliğini bilmiyorum. Onun sözleri dola, yısıyle kendimi müttehem sayanm». 4853

‫ ن دﻳﻨﺪ ﻋﻴﺒﻬﺎ‬٠‫ا ﺛ ﺪ او در ا‬ ‫ ﻥ ﻳ ﲌ ﻟﻠﻮ ﺟﻮﺩ ﺧﻮﺩ ﻧ ﺎ‬٠ «Pâdişâhım; belki ٠, bende bir takını ayb görmüştür ki ben onları kendimde görmemişimdir». 4854

‫ﺑﺶ‬٠ ‫ا ﺑ ﺐ ﺧﻮد ﺩﺩ ﻯ ذ‬

‫ﻣﺄ ﻛ ﻰ‬

‫ﺵ‬.‫ ﺩ ﻯ ﻷرغ ﻭﻯ از اﻣﻼح ﺧﻮ‬٠‫ك‬ «Eger herke, evvelılen kendi aybını görebilseyd، onu ıslah etmekten nasıl fârlğ olurdu.» 295


4845

‫ ﻫﺪ ﺳﺎن^و‬٠ ‫ د ﺛ ﺎ ن ﺩﻭ‬٠‫ ر‬، ‫ا ﻳﻴﺘﻢ ﻣﺮر ت ﻋﺬﻟﺖ ﻧﻜ ﻮ‬ « A ğ z ın ın

k ok u su

ve

d iş le r in in

k a r a h g ıy le

berâber,

o tu r

da

b ir . ‫ﺍ‬

h ik â y e s ö j 'le k i a k im in d e r e c e s in i a n la y ım » .

4846

‫و‬١‫ ﻓ ﺮ ﺍ ﺏ‬٠‫ را ﻳﺮ‬S . ‫ ن‬١ ‫ ىﻛﺬرو ﺧﻮد را ﻧﺤﺎر‬٠‫ ر ى ﺣﻤﺎ‬٠ « S o n ra o z e k i k ö le y i g it, k e s e s ü r ü n

d iy e h a m a m a

y o lla d ı» .

4847

‫و ز‬۶ ٠‫ ن د ﺀ ر ا ﻓﻐﺖ خ‬٠‫و‬

‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ٠

S i ‫ﻣ ﺪ ﻏﻼى در ﺣﺒﻘ ﺖ ’ ل‬ « B e r ik in e

d e d i k i : A fe r in !

b ir d e g il, y ü z g u lâ m

Sen

zeki

b ir

‫ ؟‬ocu k su n ,

h a ttâ

h a k ik a tte

d e r e c e s in d e s in » .

4848

‫ ا ش "و ﺗﻮد‬٠‫ان ﻧﺔ ة و ا ج‬ ‫ن ر و د‬٦ ‫ د‬٠‫از"ﻟﻮارا ﻳ ﺮ د ﺳﺆ‬ « K a p ı y o ld a ş ın ın g ö s te r m e k is t e d iğ i g ib i d e ğ ils in . 0 sen d en

h a s u d k ö le , b iz i

so ğ u tm u ştu » .

4849

‫و دزدوﻛﺰ ﻣ ﺖ وﻛﺰﻧﺜﻴ ﻦ‬١‫دﻏﺖ‬ ‫ﺣﺰ و 'اﺻﺪ و ﺧ ﺒ ﺒ ﺖ و‬

‫ﲔ‬ ‫ﺟﺒ‬

« D e m iş ti k i :

o

h ır s ız d ır ,

doğru

d e ğ ild ir

s ız d ır , n â m e r d d ir v e d e n id ir » .

234

-

ve

doğru

d u r m a z . A h lâ k ,


K u le n in

a r k a d a ».

»،

٠٠٠« ، ٠٠٠٠' ، ' ٠٠« ٠

.‘

٠٠ ٠٠»٠»٠٠٠٠،

, e b .d e tl

ü z e r in e :

‫ او ﻛﺎو‬٠‫ل ا ﻟﻨﻮن ﺳﺎ ل‬ ,‫ ﻋﺘﺎﻧﺒ ﺐ‬٠ ‫ ا و ﻛﺎ‬٠‫ *اﻧﻞ‬٠’ ‫ا‬ «Pâdişâh dedi k i ‫ ؛‬o , senin aylıların, söylediği gibi sen de onan k i ırlurını söyle**.

4861 ‫ﻰ‬ ‫رﻣﺘ‬١ ‫و‬ ‫ة‬٠ ‫ر‬

y ‫ دا ﻧ ﻤ ﻜﺎ‬٠

r

‫ ﺧﺪ' ى ﻣﺪﻛﺎ ت وﻛﺎر ﻣﻨﻰ‬، «Söyle ki benim gamhânm ve memleketle işlerimin kâhyası olduğıı. nu bileyim..

4862 J V

‫ ﻧ ﺎ م‬٠ ‫ﻯ ﺛ ﻪ‬١ ‫ﻛ ﺌ ﺖ‬

‫ﺃﺵ‬٠٠‫ ﺭﺍ ﺧ ﻮ ﴯ ﻮﺍ ﺝ‬/ ‫ ﺍﻟﺘﺎ ﻭ‬٠‫ ﺝ‬/ « K ö le d e d i k i : P â d iş â h ım ; o lm a k la

o

b e n im

h a k ik a te n

h o ş b ir k a p ıy o ld o ş ım

b e r â b c r a y b İ a r ın ı s ö y le y im » .

4863

‫ و ا د ى‬،‫ و ﻣ ﺒ ﺮ و و‬١ ‫ﺑ ﺐ‬ ‫ و ﻣ ﺪ ق و ذﻛﺎ و ﻫﻤﺪى‬٠‫ﺑ ﺐ‬ «Onun aybı ‫ ؛‬Çctkııt, vcfâ ve insâniyettlr. Kczâ onun »ybı ‫ ؛‬.Sadâkat tir, zekâdır ve heındemliktir.. 297


4855 . i .j ٠ ۶ ) ، ،۶ ، ‫؛‬ . -، > ٠ u ü l٥

.^٠٠ı‫ ؛‬f ٠_٠٠،■ *o.

٢j

>- V

Ey peder; bu halk, kendinden gafil olduğu için birbirinin aybını» söyler». 4856 ‫ ن‬٠‫ ﻧ ﺒ ﻴ ﻢ روى و د را اىش‬٠

‫ﺑﺤﻤﺮدى"و"وووى س‬. ٠‫ﻣﺰ‬ «Ey puta tapan; ben kendi yüzümü göremem. Ancak senin J'üzünü görürüm. Sen de benim yüzümü görürsün». 4857

‫ ش‬.‫ﺑﺒﺪروىﻃﻮ‬,‫ و‬٦ ، ‫ا ز ﻛ ﻰ‬ ‫ﺑﺶ‬٠‫ور اواز ور ﺧﻠﻨﺎ ﻧ ﺖ‬ «Kendi yülünü görebilen kimsenin nûru, sair halkın nUrundan zij'âdedir». 4858

‫اﻓﻰ ود‬. ‫ ﻋﺮد د د او‬f ‫زاﻧﻜﻴﺮ دد ش ور ﺧﻼﻓﻰ ود‬ «Oyle bir kimse ölse bile görüşü bâkî kalrr. Allâh’.n nürundandır».

Çünki onun görüşü

4859

‫ﻧﻮر ﺣ ﻰ و د آ ن ورى ك او‬

٠

‫ﺑﺶ رو‬٠‫ﺑﻨﺪ‬, ‫روى ﺧﻮد ﻣﺤﻮس‬ «Kendi yüzünü gösteren bir nûr; nûr-i hissi, yânî, bu gözlerdeki n٥r değildir».


A le v h is s a lâ t u

‫ﺀ‬٠‫ﺀﺫﺍ‬٠

o m e r d lik «

V e s s e lflm

..:f e n d im i

١' ٠'‫ﺍﺍ‬،‫؛‬,

b u y u rm u ş tu ,

« .‫ ؛‬c lc c e g i

A lild i

o la n

k illis e

b il‘ k u lu u u n

g id e c e k le

v e r d iğ in e

‫ﺍﺍ'ﺍ‬

‫>■؛‬, (,II misliyle mukabele eder lltıkara) Sûresi'nde) :

‫ﻛﺬ‬ ‫ﺖ‬

‫ ﺛ‬١;

‫ج‬

‫ﻰ‬

‫ﺘ‬

‫ﺌ‬

‫ﺗ‬

‫س‬

\ ‫ﻞ‬

‫ﺴ ﺒ‬

‫ ﻳ ﺌ ﻠ‬٠١: ١‫ﺮ‬

‫ﺷ‬

‫ذ‬

.‫ ل‬: \

‫ ﺑ ﻜ ﺬ ^ق^؛; ا ﻛﺎ ;اغ;ﺛﺘﻔﺔﺑﺜﺎﺀغ‬٠ >: ‫خ‬: b u y u r u lm u ş tu r la k

k i

: « A lla h

y a n i

b a ş a ğ ın d a y iiz d â n e b u lu n a n ik i

y o lu n d a m a lla r ın , n a fa k a v e sa d a k a

v e r e n le r in v e r d ik l e r i ş e y l e r d e n h e r b ir i, y e d i b a ş a k y e t iş t ir e n

k a tın ı

d a v e r i r ‫»« ؛‬

A lla h

v e

m e rd lik te ıta ç a r

b ir b u g d a y

g ib id ir . A lla h

d ile d iğ in e

o la -

ve her lııın n n

m e â lin d e d ir.

P e y g a m b e rin in

b u lu n m a k ta n

v e

b u

v a id le rin i

e lin d e n

g e ld ig i

y a k in e n k a tla r

b ile n

liir

fu k a râ y a

k im s e

eh

b a k m a k .a o

m i/

4869 ‫ﺩﺩﺩ ﺕ‬

‫ا‬١‫ﺟﻮﺩ ﺟﺰﻩ ﺍﺯ ﺀوف‬

‫ ا ﺀ و ﺳ ﺪ د ن ﻧ ﺮ ﻧ ﺴ ﺪ ﻓ ﺖ‬٣‫ل‬ «COmerdligin ilepsi ،vaz, yâni, karşılığını görmekten ileri gelir, t» hâlde ivaz görmek, verdiği şey'in zıyâa ııgraması korkusunun zıddıdır». 4870 ‫ﺀﻭﺍﴐﺍ‬١ ‫ﻧ ﻞ ﺍﺩﺑﻦ ﺑﻮد‬ ‫ ﴎﺍ‬1‫ﯪﺩ ﺩﺍﺭﺩ ﺩﺩ ﺩﺭ ﻏﻮ‬ « H a s is lik

n ı e v ’ıı d

n ıü k â f â tı

g ö r m e m e k tir ,

in c iy i

görm ek,

dıılgıeı

s e v in d ir ir » .

٠aı s٥r٠ı

, ?٠.‫ا‬ 2»٥


4864

‫ﺋ ﺰ ن ﺑ ﺾ ﺑﻮﺀردى و داد‬ ‫ ;ا ﻣﻢ داد‬٠‫آن ﺟﻮﺍﳕﺮﺩﻯ ة ب‬ « O n u n e n k ü ç ü k a y ،» . : F u t ü v v e t v e a d a l e t t i r . J J c m ö y l e b ir J ü t ü v v . .

١’C s e h â v e t K ö le n in C en âb -1

k i İ c â b ın d a c a n ın ı b ile v e r ir » . se h â v e tte n

H a k k in

d e b a h s e t m e s i d . J a y ı s ı y l e H a z r e t . ‫ ؛‬M e v lâ r ıâ s b l'

c ö m e r d lig in e

in t ik a l e ttir ip

d iy o r

k i:

4865

‫ د‬٠‫ د‬. ‫ د‬/ ‫ﻫﺪﻫﺰﺍﺭﺍﺯﺟﺎﺯﺧﺪﺍ‬ ‫ﺑﻪ ﺟﻮاﺋﺮدى ﺑﻮد ﰷﺯﺍ د د‬ « A J la h y ü z b i n İ l â s ın a v e k e r e m

ü

c a n İzh â r e y le m iş tir . H a n g i a tâ sm a

!lir c O m e r d li k

onun

* ٠٠

b e n z e y e b ilir ? »

4866

,‫ ﺑﺂ' را رد‬٦ ‫ر ﻟﺐ ﺟﻮ ض‬ ‫ﺑﺬا ﺑﻮﺩ‬٠‫ا‬٠‫ا ز ﺟﻮ'ﻯ آ ب‬ « O e r e k e n a r ı n d a s u y u e s i r g e m e k , d e r e y -‫ ؛‬g i i r m e y e n b ir k o r e y a k ı ş ı r » .

4867 ‫ﺯﺑﺌﺲ‬١ ‫ﴍ ﻯ ﺭ ﻑ‬٠‫ﻛﻔ ﺖ ﺍ‬ ‫ﺵ ﺧﻮﺩ ﺩﺭ ﺑﻮﻡ ﺩ ﻥ‬١‫ ﻭﺍ ﺩ‬١ ‫ﺩﺍ ﺩ‬ « H a z r e t -‫ ؛‬P e y g a m b e r

buyurdu

k i : H er

k im

k ıy â m e tte

n â ‫؛‬l

o la c a g ı

n ı ü k â f â t ı ‫ ؛‬e k s i z , ‫ ؛‬l i b h e s i z b i l i r s e ».

4868 ‫ دش‬٠‫ ﻋﻮض ﻣﻰا‬٠‫ﻛ ﻪ آ ى را د‬ ‫ ﻛ ﺰ ن ا د ش‬f i ‫ان ﺑ ﻮ د‬٠‫ر ز‬ « K i b ir e m u k a b il e n a z o n s e v a b tü r lü

‫'ﺗﺬ‬.‫«ا‬

s e J lâ v e tte

b u lu n m a k g e r e k tir » .

v e r ile c e k tir , o n a h e r z a m a n

ttlr lu


h ‫؛‬٠t ، f i

,.ilâ y ı

b ir

A ğ a ç ta k i o n u n

،‫؛؛‬ı l b i ı ı i y o k l a r k e n ı ı .ı ş v e

‫»ﺍ‬،‫ﺍﺀ‬،١

vehm ederek

k ım ıld ııiım ıııh fliM e l i , İ K 'iıfın

b a k m ış k i ta m a m

borcunu

v e r iy o r

kol k m u ş

gorunee

k ork u su n d a» m ٠, ö ، ü

Sag

Ö lm ü ş .

m ii d iy e

b e lin d e k i k e m e r e d o k u n m u ş . Ç ık a r m ış , a ‫ ؟‬-

e lli d ü n e a ltm

am m a

vc

İ n m iş .

b ö y le

k a l'.â ş

var.

b ir

O n la r ı

h e r if in

a lm ış v e : « A lla h

ö lm e s i

lâ z ım

g e liy o r »

d e m iş . B u , b ir h ik â y e d ir . V â k ı' o lu p

o lm a d ığ ı ş ü p h e lid ir . S a d a k a n ın

b it i b a ' z a n D ü n y â d a d a v e r i l d i ğ i n e l> ,z z â t b a ş ı m d a n

A b d - İ â c i z , b ir m ü d d e t

B ir k u r b a n

n a k le d e y im

ki

g e ç m iş tir :

! .u l u n d u m . E k s e r - i d e v â i r b iz e o r m a n v e

d â ir h a k ik i b ir v a k 'a

m ükâ-

m a â d in

O rm an

h â s llâ tın d a n

b a y r a m ın d a

ve

M a â d in

N e z â r e t i m e 'm u r lu g u n d a

m ü s ta h d e m in i s e n e d e h er

ay

a ltı

a y lık

m u n ta za m a n

ş â ir d â ir e le r m a a ş a ld ığ ı

a ld ığ ı h â ld e ,

m a a ş v e r ilir d i.

h â ld e

b iz a la m a d ık .

Ç ü n k i o n , o n b e ş g ü n e v v e l a y b a ş ın d a a lm ış t ık . A r if e g ü n ü e v e g id iy o r d u m . Y o ld a ü s t ü , b a ş ı t e m iz , f e k a t e s k i c e b ir a d a m k ıl a r a k : M u a v e n e t in iz e m ııh tâ c ım , d e d i. B u o lm a k

i h t i m â l i v a -r d ı.

Sadaka

is te r k e n

de

adam m

y a n ım a

so k u ld u . S i-

d ü şk ü n

b ir m e ' m u r

k ıb k ır m ız ı

k e s ilm iş ti.

B e n im

c e b im d e is e h e p s i o n k u r u ş v a r d ı. S a n k i ‫ ؟ ؛‬im d e n b ir s e s : B a y r a m c e b in d e

on

k u ru şu n

b u lu n m a s ıy le

b u lu n m a m a s ı

a d a m a v e r d e k u r t u l, d e d i. Y e g â n e s e r v e t i m

m ü s â v îd ir .

o la n

ik i

b ö y le

d ile n c i o lm a y a n

b ir k im s e g ö n d e r m e s in e

b e r b i r n e ş ’e d e d u y d u m . K u r b a n a l a m a y a c a ğ ı m te m â m e n

z â il o ld u . A d e t â

d im . A lla h r a h m e t e y l e s i n la n

g e tir ip

b ır a k ti d iy e

k e n d im i tu t a m ıy o r

k i b iz im

on

şu

b i r a d il-

h a y r e tle

b ora

te e ssu r

g ü lü y o r d u m . E v e

g o l-

a n n e m : O g lu m ; b ir in d e a la c a g in v a r m ış , ş u n -

e lim e o n d â n e

a la c a k v a r d ı. F e k a t a r if e g ü n ü m ek

b u lu n a n

k arşı

d iy e h is s e ttiğ im

ve

g ü n ı'ı da

‫ ؟‬e y r e g i ç ık a r d ım ,

v e r d im . A lla h 'ın ş u c ilv e s in e , y â n î, c e b in d e o n k u r u ş u ma

O nu

k u r u ş lu k

m e c i d i y y e v e r d i . E v e t., ö y l e

v e r ile c e ğ i h â tır v e

s a d a k a n ın

dünyevi v e

b ir

h a y â le g e lm e z d i. D o â c il m ü k â fâ tı

o la r a k

b ir e y ir m i v e r il m i ş t i .

4872 ‫ ﺩ 'ﱃ ﺯ ﻟ ﺖ‬٠‫ﰉ ﲯﻞ ﺍ ﺯ ﺣ ﳟﺂ‬ ‫ﺑﺬﺍ ﺭ ﺑ ﺖ‬٠ ‫ ﺩﺍﺭﺩ ﰷﺭ ﺟﺰ‬I -‫ ﺍ‬٠‫ﺩ‬ «0

h â ld e c iim e r d lik

e ld e n

G ö r e n d e n b a ş k a s ı h a s is lik te n

d e g l l . g ö z d e n d i r . ٤ş g ö r e c e k

in s a n lık â le m in d e iv a z s ız v e g a r a z s ız h i‫؟‬ y a p tığ ı ta le b i

İ ş in

m u k â f â tın ı

v a r ılır .

g O r ln e k

O ohonnem den

o la n

gözdür.

k u r tu la m a z « . b ir h a r e k e t y o k t u r . H e r k e s

i s t e r . E .n h â l i s

korkm ayan

ve

a m e lle r d e

cennet

i‫ ؟‬،n

b ile

İb âd et

li ir

iv a z

o tm e y e n

301


Ma'lûm ya İ l ı n d d٠’ t ı l * l ı ı ، l ٠. fnci yataklar, vardır. Mevsim، bir ،akıj١١ gelince oralara inci dulgıçhıı I «..lirler VI. denize dalıp istiridye ‫ ؟‬, . karırlar onlar açılıp da ‫ ؟؛‬indeki inely، «tren dalg،‫ ؟‬sevinir, ،ıralarda pek çok İÜ lunan köpek balıklar, tehlikesin،, karşı canından cOmerdlik ederek tekrar denize dalar, 4871 ‫ج ﻛ ﻰ ﺗ ﺪ ب ﻧ ﻨ ﻞ‬:‫ﺑ ﻰ ﻟﻌﺎﻟﻢ ع‬

‫ ﻝ‬٠٠‫ﻟ ﺪ‬

‫ﺩ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻯ ﺑﺎ‬ ‫ﺯ‬ ‫؟‬ -‫ﺲ‬ ‫ﺯﺍﺀ ﻛ‬

.Böyle bir nıükâfâta karşı diinyâda hi‫ ؟‬kimse hasis olamaz. Çünki İliç kimse bedelsiz oynamaz«. Dalgıcın mükâfâtı âcil oluyor. Yânî, dalmasıyle inci sedefini ‫؟‬ikar. ması bir oluyor. İnfâk ve tesadduk edenin mükâfâtı teehhur etmek, öbür dünyâya kalmakla berâber elde edileceği muhakkaktır. Fekat hasisler bu hakikati âcilen göremedikleri İ‫ ؟‬in hasislik gösterirler. Verecekleri birka‫؟‬ paranın mükâfatını göremeyecekleri, verdiklerinin zâyi' olup gideceklerini sanırlar. Şu da var ki tasaddukun mükâfâtı her vakit âhirete kalmaz. Dünyâda da ıvazı görülür. Derler ki sâf bir müslüman va'z dinliyormuş. Vâız : «AJih bir verene on İhsân eder» demiş. Adamcagiz bunu işitince kesesinde bulunan beş altını — elli yapabilmek İ‫؟‬i n - fııkarâya dağıtmış ve beklemeye başlamış. Bir gün kırda bulunduğu sırada teberli, nefiri‫؛‬, derviş kıyâfetü birinin geldigini görmüş, belki bir zararı dokunur diye bir agaca ‫؟‬ıkmış, yapraklar arasına gizlenmiş. Herif de gelmiş, 0 ağacın altına oturmuş. Biraz dinlendikten sonra meşin sofl'asından ekmek, bir parça da katık çıkarmış. Ekmegi birka‫ ؟‬lokmaya ayırmış, her birine bir isim vermiş. Birinci lokmayı almış, »Ey EbUbekir; hilâfet Ali'nin hakki iken sen ni‫ ؟‬in gasbettin? Seni yemeyim de kimi yiyeyim?» diye göçürmüş, ikinci, üçüncü'lokmaları da «Ey Ömer, ey Osman; siz niye EbUbekir'in haksizlığını ta'mir edip de hilâfeti Ali'ye bırakmadınız? Sizi yemgyim de kimi yiyeyim?» diye onları da yemiş. Dördüncü lokmada: «îmanım Ali: sen ni‫؛؟‬n hakkini müdâfaa etmedin, haksızlığa rızâ gösterdin?» diyerek onu da yutmuş. Beşinci lokmada Aleyhissalât Efendimize hitâb ederek: «Sen hilâfeti niye Ali'ye vasıyyefr etoedin?» hitâb ü İtâbıyle onu da yemiş. Altıncı lokmada : «Yâ Rabbi: bu fitne hep senden! Bu haksızlığa neden meydan verdin? Seni yemeyim de kimi yiyeyim?» diyerek lokmayı agzina atacagı sırada, ağaçtaki saf adam: «Aman onu yeme. Kendisinde elli altm alacagim var!» diye haykırmış. Herif, sâhibini görmediği bu 300


1X7:. ‫ ار‬: ‫ا ﻣﺈ ن درﻣﺪ‬، ‫ ا د‬٠ ‫؟■ف ﻧ ﻪ‬ ‫ﻣﺪﺡ ﺧﻮﺩ ﺩﺭ ﺳﻦ ﻣﺪﺡ ﺍﻭ ﻣﺎﺭ‬

..،٠j٠ıdi‫ ؛‬ah «Jetli k‫ ؛‬arkadaşım medh hususunda ileri gitme. Onu ‫ا"اااا‬11‫ا‬ ، meliylc kendini scnâ eyleme». 4876 ‫ ﺍﻧﺂ ﺭ ﻣ ﻮ ﺭﺍ‬٠‫ﺯﺍﻧ ﻚ ﺳﺪﺭﺍ ﺕ‬ ‫ د ت در ﻣﺎورا‬٠‫ﻧ ﺮ ﻣ ﺎ ر ى ا‬ “Çiiııki ben onu imtibâna çekerim tle sonra sen mahcub olursun».

-

HÜSNÜ ZANNI DOLAYISIYLE ARKADAŞININ VEFAk AK VE SADIK OLDUĞUNA DAlR YE٠٩IÎN ETMESl» 4877 ‫ﻛ ﻔ ﺖ ى وا ذ و اﻧﻦ اﻟﻌﻔﺎﻳﻢ‬ ‫ ا ف و ر ﺣﻤﺄن ورﺣﻴﻢ‬١‫ﻣﺎف‬

«Köle dedi k i: Vallahil'azim‫ ؛‬billâhilkerim. mâlîkülmülk, rahman vc ruhim olan Allah'a yemin ederim ki medihie mubâlaga etmiyorum». 4878 ‫آ ن ﺧﺪ أ د ﻛ ﺎ ﻓ ﺮ ﺋ ﺎ د ا'ﺑﺈ‬

V; ١ , ‫ ت ل ﺀ ﻣ ﻞ‬٣‫ ﻣﺤﺎ‬٠‫ذ‬ «tiyle Allah ki İlıtlyuı ‫ ا‬oldu.u 1١١،‫ اا‬de،‫ ؛‬l, malız& Inzl u keremi ve klhiiyû vc azamet، irilir hı.î '1 ،٠' ... ve h.dfcyet ııınksndıylc peygamberler lid e rd i ..» ». ‫؛‬1 0 1


b i.y ü k tir.

a d a m la r

İş te

d a h a

b u

b ile

b u ra d a

‫اا‬

،،ız â -y ı

m ü k â fa tın b a sa r-ı

!1 ، 1 ،

l.iic b in d e d irle r

٠ ١ d k iı١ -i

v e rile c e ğ in e

b a s ire tle

g ö rü rle r

h â lis

0

v e

ki ile

g ö riiş

en

b ü y ü k

İn a n m ış

n ıu k â fâ t-

o la n la r,

d o la y ıs ıy le

o n u

c ö m c rd lik le

b u lu n u rla r. A b b â s ile r N û rî) s in in

m uş.

v e

Ş ey h

a rz e ttirm iş .

" Y irm i

d iy e İç in »

K a d ı, m is k a l

Ş e y h

Ş e y h

c e v â b ın ı ç ık ıp

d e m iş . H a z re t-‫؛‬

a v d e tle

d iy o r

d e :

: E g e r

b u ç u k

« 0

k a d a r, p a ra y ı

k a d ı b u

h a y re t

a d a m la r

E b U lh U s e y n

M e v lâ n â

b u

ü s te

v e

d e h şe t

a rk a d a ş la rı

h a k â y ık ı

b e y â n

k i :

d iy e

b ild iğ i

k i-

h a life y e

İç in

g ö n o n a :

lâ z ım

g e lir? »

« A m m a

y a p tm :

v e rm e si

n iç in ? »

e tm e y ip

d e

b irik tird iğ i

k a lm ış .

H a life n in

d iin y â d a

e ttik te n

c e llâ d

k â d ilk ııd â ta

K a d ı:

d a

te a c -

B e-

d iy in c e

v e rm e si

İç in d e

is e le r,

h â lin e

^ lk

so r-

m is k a l

te s a d d u k

z ın d ık

ile

d e m iş .

h e p .

b u lu n u y o ru m .

o ld u ğ u n u

y a rim

H a life

ç ık a rın c a

s e b e b in i

o n la rı

z e k â t

E 'ö ü l h ü s e y n

o n u n

g e lm e n in

O ld U re m e m

İç in

k a d a r

m is k a l»

so n ra ,

C e llâ d ,

b en

ü m m î

n e

b ıç a ğ ın ı

b u lu n s u n la r,

y o k la n ılm a k

k im s e n in

(Ş e y h e tm iş le r.

c ö m e rd lik te

a d a m la rı

E b U lh U s e y n in

e ttik te n

C e llâ d ,

ö lü m e

z ik ru lla h ta

B ö y le

« Y irm i

v e rin c e

Ş e y h

k a d a r

b ir

J u rn a l

g e lm iş .

rız â s ıy le

A rk a d a ş la rım a

o la n

fed â

d iy e

v e rm iş .

ö n ü n e

k e n d i

i 't i k a d l a n

Ş e y h :

so rm u ş.

e m ir

c e llâ d ın

v e :

a ltın ı

s e rv e tin i

lıu z U ru n a tu r»

H a life ,

so rm u ş.

B ü tü n

N u ri

ç a ğ ırılm a d a n

k o y m u ş

e v liy â u lla h ta n

e s h â b ın ı z ın d ık

k e s ilm e s in e

k e s ilin c e y e

k ın ın a

d e rm iş .

y a şa y a n

v e

E b U lh U s e y n :

k a fa m

lıc m ı

d iy e

z â ti

E b lh ls e y n

e tm iş

ilim

B u

k a fa la rın ın

e v v e l c im

d e v rin d e

v a rd ır.

ö lü m d e n so n ra

m U s lü m a n

y o k -

k u rtu lm u ş . k ö le

h ik â y e s in e

'

4873 »I C—٠. ٠j٠.‫^؛‬y *~ ،$1 ١. 5‫؛‬.} ،-٠٠،■ y?

،-.

٠٤-‫؛‬. y . -

(.5 —

٠

٠ > ،c

.—

٠

«­Kapı yoldaşımın diğer bir aybı da kendini görüp beğenen bir kim se olmamasıdır. O, kendi varlığının ayplarını arar». 4874 .،o y >٠ L— 1 ، J.،i y >- ١ ٠ ٠ A

j 1 ،

«­O, kendi aybını arar vc söyler. Herkese karşı iyi, nefsine karşı kö tüdür ki kendini nıüttchim tutar». :‫ ااا‬2


O (tcnâberj.) ٠İt. 11٠.،٠I،٠٠•١ -I Muhaminrdıyyc idi kı «Allah'ın ilk ya l١،٠ııim nâmındı.« 11 >٠٠11 ..‫؛‬ıf'mın h.ıber verdiği üzere Malılü ı٠٠• ‫؛‬،lı lılı l.uml.ı» dolayıdır ki Mevlid nâzımı*at-ı İlâhiyy.n.n evv.l ve «•kı٠،٠ Süleyman Çelebi der kı ‫؛‬ ı•ı;U tığı

,Hak

teulu çuıı

yarattı Adetııi

,Kıldı Â d e m i e m ü z e y y e n â le m i ,M usta fâ n u ru n u alnında k o d i .B il H a b ib im nurudur bu n û r d e d i

İşte Hazret-i Âdem, o nurun aydınlatmasıyle ma'rifeti esmaya ıuiıl olmuş, sonra o nûr-i mübin Cenâb٠ı Şişe intikal eylemişti. Nitekim Ce nâb-ı Pîr beyân buyuruyor ve bütün evliya ve enbiyâyı nûr-ı celil.i Mıı hammedînin tenvir eylemiş olduğunu bildiriyor; 4883

f "»". ٠» ٠ ١ A/ ، ' j r ». ‫؛‬.j j

٠٠' “٠٠

•،Adem’de peyda olan o nuru Şişin eli topladı. Âdem de Şiste o nûru görünce, onu halîfe ta’yin etti.. 4884

j -iy

jV

j » j ١٠*■ ،^١y ٠ jo

Nuh Aleyhisselâm» ٠ nârdan feyz aldığı için can deryası havu.ıııdn inciler yağdırdı•. 4885

.^ 3 A y ١j ١3١ .‫؟‬٠١^٠١j U C٠٠j .;،٠،‫•« ؛‬W،.—j İbrahim Aleyhissclâmın rıılıu, o azım tıûruıı tccclligâhı olduğu İçin» .*Nemrûd’un ateşine çekinmeksizin girdi Çünki tıûr, nârı söndürür. F ‫ ؛‬20

‫؛‬ıtı:.


4879

‫اذدرل‬٠‫آﻧﺨﺪاود ىﻛﺪارح‬ ‫ ل‬٠‫و ﺛ ﻬ ﻮا را ن ﺟﻞ‬١‫ ر د‬٠ ‫ا‬ «Öyle Allah k‫ ﻻؤ ؛‬zelil ve miskin topraktan enbiyâ ve evliyâ gibi bii. yiik şchsiivârlar yaratmıştır«. 4880

‫ ﺟ ﺘ ﻜ ﺈ ن‬١‫؛ ﻛﺜﺎ ن ر د ازﻫﻤﻦ‬ ‫ ﻓﻼﻛﺘﺎن‬١ ‫ز ﺗ ﺚ‬1 ‫آ ﻛ ﻨ ﺮا ﺑ ﺪ‬ «Onları toprağa mensûb olan mahlUkatın mlzâcmdan pâk etti ١٠. .fe eklerdeki meleklerden ileri ge!.‫؛؟‬rdl, yânî, mertebelei'ini onlardan âlî kıldı.. 4881 ‫ﺖ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﻓﺎ‬ ‫ﻫﺎ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ٠ "‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺯﺍ‬ ‫ﻓﺘﺎ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺍ‬

‫ﺟﺎاه اﺗﻮاراﺧﺖ‬٠‫ او ر‬٠‫وا ك‬ «Cenâb.ı Hak. celâl-‫ ؛‬zatî nârından bir şu’le aldı ve onu tecelli-i ce­ mâliyle nûr-i sâfî hâline getirdi. Sonra o nûr-i safı, kendisinden husûle gelen bütün envâr-ı mücerredeyc feyz verdi». Şârih Ankaravî kuddise sirruhû diyor ki .٠ ٠Bu nûr-ı sâfîden murâd: Akl-i evvel ve hakikat-i Muhammediyyedir ve nardan murâd : Nâr-ı unsuri değildir. Zîrâ ııâr-ı unsurî. ba.de vücûdileflâktir». 4882 ‫ ; ﺑ ﺘ ﺞ ر ارواح "اﻓﺖ‬٠‫آ ن ﻁ‬ ‫"ﺍ ﻙ'ﰈ ﴎﻓ ﱱﺍ'ﺫﺫﻭﺭ ﺍ ﻥ‬

«o şimşek zıyâsı hakki İçin ki rUhlar üzerinde Aleyhisselâm ma.ritet-i esmâyı o ziyâdan buldu«.

parladı da Adem


1811.1

‫ﺍﺭ ﺩﺭ ش؛ل ﺀوا ب‬٠‫ﻧ ﺪ ﺟﺄ ن ﺏ‬ yüzlü YUsüf Aleyhissclânı, N ü r-I Muhammedi güneş‫ ؛ „ ؛‬gürmüş <٠l,luğu ‫؛‬ç‫؛‬n rü'yâ ،a’b‫؛‬r٤nde Oyle uyanık zııhûr etti». «A y

4891 ‫ ز د ﺳ ﺘ ﻤ ﻮ ﺳﺂ ﺑ ﺤ ﻮ ر د‬١‫ﺟﻮ نﺀﻣﺎ‬ ‫ق كد‬ « Y în e

٠

nûrua

١‫ﺷ ﺖ ﻓﺮﺀون را ان‬

t c c e llîg â h ı o la n

M û sâ

A l c y h i s s e l â m ’ıı ı

d în d e n

a ١a ١ ı

s u i ç m i ş , y â n i , f e y z a l m ı ş o l d u ğ u i ç i n F l r ’a v n i n s a l t a n a t ı n ı b i r l o k m a e d i p y u ttu » .

4892 ‫ﻥ‬ ‫ﻮﺍ‬ ‫ﺟ‬r

. /

‫ﲕ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﱨ‬ ‫ﻓ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ '

‫ ﺑﺮم ﺋﺄ ﻓ ﺖ‬٠‫ ; ﻓﺮاز ﻛ ﺘ ﺒ ﺪ‬٠ ٠l s â

A le y h is s e la m

i‫؛؟‬n d ördüncü

d a o n û r ıı m e r d iv e n , y â n î, u rU ca

k a t s e m â n ın

ü z e r in e

v â sıta

b u ld u ğ u

fır la d ı» .

4893 ‫ﻳﻢ‬٠ ‫اكوذ‬٠ ‫ن آ ن‬١ ‫ إ‬٠‫ﺋﻌﺎ‬

‫ﺟﻮن‬

(،٠٠ ‫ ﻛ ﺮ ﺩ ﺩﺭ ﺩﻡ'ﻭ ﺩﻭ‬١‫ﺫﺭ ﲰﻬﺮ‬

«Hazret-‫ ؛‬Muhammcd Sallallahü Aleyhi Ve Alihi Vcscllem ٠ mülk ve naimi, yâni, kendi ma’nevi nûrunu bu sûret âleminde bulunca, ayin kursunu bir ân ‫ ؟؛‬.«inde ikiye ayırdı Bütün enbiyâ ve evliyâda tecelli edip de adma (Hakikat-‫ ؛‬Muham -medlyye) denilen o nûr-j müblne Seyyldllmürselin Salevâtullahl A ley him Ecmain Efendimiz Jiâhib-1 a'zam. mukaddem ki enbiyâ ve mııuhlıcr olan evliyi v،r،a.l .kremdir. Bundan dolayı ‫ ؟‬١m) eyh،-٠r blnllfârız (kud d ‘.d ise slrruhli) l،s٥n٠ı M u h ٠ m m ٠‫ ؛‬tercemon ،daral y ٠ ' 3.17


48»«

< ‫ﺷﺖ'ﺩ‬.‫ﺍﺑﻞﺫ;ﺟﻮ‬،‫ﺩﰷﺱ‬ r ‫ا دﺛﺘ ﻪ اﺑﺪارش‬٠‫ﺗﻒﺀ‬

‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬ ‫ﻫ‬ . "

«İsnıâil Aleyhisselâm o nûr nehrine düşünce, yânî, Feyz.i Muham. mediye müstağrak oJunca babasının keskin bıçağına boğazını ،eslini etti*. 4887 ‫ ﻣ ﺸ ﺪ‬/ ‫ن داود از ﺛ ﻌ ﺎ ﺀ ش‬١‫ج‬ ‫ "■ ﺑﺎﺧﱺ ;ﻡ ﺷﺪ‬-—> ‫]ﻫﻦ اﺗﺪر‬ I

« D â v u d A le y h is s e lâ m ın

c a n i, o n â r ım

ş u â ın d a ıı h a r â r e t p e y d a e d in c e

z ır h b r e n e lin d e d e m ir y u n ıu ş a d ı* .

Kıssa ma'lûmdur. Hazret-i Dâvud, ateşe sokmaksizm demiri eger, büker, cenkte giyilmek üzere zırh yapardı. İşte bu mu’cize de onun rûbunu ısıtmış olan Nûr- 1 Muhammedinin bir feyzi idi. 4888 ’ ‫ ر ﺋ ﺒ ﻊ‬١‫ د و ﻫﺎ ﺷ ﺮ‬٠‫ف‬١‫ﺟﻮن ب‬ ‫» وﻓﺮﻣﺎن ﻣ ﻄ ﻊ‬-C- ‫د و ﻛ ﻐ ﺶ‬ « S ü le y m a n A le y h is s e lâ m , m e m e d e k i ç o c ıık g ib i m i ş o l d u ğ u İ ç in c i n v e ş e y t a n

o n a k ö le

0

v e fe r m â n m a

nûrun

fe y z in i e m .

m u t i, o lm u ş tu * .

4889 r ‫ﻟﻌﻔﻮ ب ﺟﻮن ﺿﺎد‬. ‫در ﻧﻀﺎ‬

‫ ﺭ‬٠‫ﺭﻭﺫﻥ ﺍ ﻝ ﺍﺯ ﺭﻯﺏ‬

c~r

«Ya’kub Aleyhisselâm kazâya, yânî. Hazret.‫ ؛‬Yûsüf’ün firâkına rızâ giistermiş olduğu İçin oğlunun gbmlcgl kokusundan gOzleri aydınlandı*. Ki bu tenevvür de Nûrı Muhammedi sâyesinde idi. :‫؟‬٠«‫؛‬


Yine şendendir iinım idim eğerei defîer-i a’mâl, Bütün müsuedde-i hat-tı ■ hatâdır yâ Resûlellah. Tesâhub k ıl iki âlemde Tâhir bendeni lillâh, Sezâ-yı atıfettir, binevâdır yâ Resüleliah. Ola ez’âf-ı esnâf-ı tehiyyât ü selâm ullah, Revân -1 pâkine her lâhza sâdır yâ Resûlellah.,

Hazret.i Mevlana, nûr- 1 Muhammcdinin enbiyâda tecelli etmiş oldu. Suııu haber verdikten sonra evliyâda da zuhUrunu anlatmak İçin diyor ki: 4894 ‫ ذ ق ﺛ ﺪ‬/ ‫ت‬٠ ,‫ﺛﻤﻮ ﺑ ﻮ آ‬٠‫ﺑ ﻮ ن ا‬ ‫ا ﺟﺎ ن ﺛ ﻪ ﺻﺎﺣﺐ و ﻣﺪ ﻟﻖ ﻧ ﺮ‬ «Hazret-‫ ؛‬Ebûbeklr radıyallahii anh, ^Ûr-J Muhammedîye mazbariy. yet muvaffakıyyetine alâmet olunca Oyle bir şâh-j risâletin fevkalâde sâdık bir musâhibi oldu«. 4895 ٠‫ﱏ ﺷﺪ‬٠٠‫ﺛ ﺒ ﺪا ى ان ﻣﻌﺐ‬

‫ﺟﻮن ﺧﻤﺮ‬

‫ ﺷﺮا ﺑ ﻮ د ل ﻓﺎروق ﺛ ﺪ‬٠‫ﺣﻖ وا‬ «Hazret-‫ ؛‬Ömer rad.yallahii anlr o Ma.şûk-ı İlâhînin âşjk.ı şeydâsı olunca.kalb gibi bak ile bâtılı ayırdı». Ondan dolayı kendisine (fâruk) denildi. 4896 ‫ ﺀﻳﻦ ﻛ ﺌ ﺖ‬١; ‫ ن آ ن ب‬١‫ ﺀئ‬٠‫ ﺑ ﻮذ ك‬٠

‫ ن ﻛ ﺸ ﺖ‬٠‫ ص ﻳﻮد و ذىاﻟﺬور‬، ‫ﻧﻮد‬ «Hazret.، ، ٠١‫ اا" أ ا‬b, ،in lin d e- ayan ve، rndıynllnhü aııh - erl٠ ‫أؤة‬kâr olan Nf.r.ı Muhanunedinin kaynıı.ı olııın il f.ılz. yân:, taşıcı bir nur oldu V. kendisine (zlnnftreyn) denildi,


"‫ اأااا‬sûretâ Adem'in 0 ‫ج‬1 ،‫ ا‬isem de ma’nen, yân‫؛‬, nârnmun evvelâ ،،*,،»٠ ulıınması dolay.sjyle Ebiilbeşcrin de babas، olduğuma şâlı‫؛‬dim var-

.1‫ ﺍﺍ‬٠ ş ٠; na't-i nebevi

de

ayni fikirleri muhtevidir:

Cebinin n،a،ia۶-t rıûr-i hüdâdır yâ Resûlellah. Fem ’in S e r ç e ş m e - İ âb-ı bekadır ya ftestiiedah. Tevecciihgdh-I kurb-i kabe kavseyne hakikatte. H ila l ebrtiiarın kıble niim adır ya Resûlellah. Lisanın tercemdn-t râz-t vahyullahil mâ evhd, Lebin gûyenâe-i inni enâdır y a Resûlellah. 0 şems-i sernıediyyet leın’adır zatin ki zerrâtın, Revân-ı enbiya v ii evliyadır ya Resûlellah. Senin rı٤hsa ٠-i gendiimgûnunun şevkı ile Adem, Ferâmûşende-1 id takrebddrr ya Resûlellah. Ser-İ kûyin kıyâs etmiş de girm iştir ona idris, K i Câvîdân-1 Cennât-ı ulâdır yâ Resûlellah. Firakından idi bîşübhe eşki N û h -ı nevvahın, K i mevcdmevc-i tûfân-ı belâdır yâ Resûlellah. Meğer gül rû yın ı yâd etmiş ibrâhim 0 halette, Anm çün nâr, gülzâr-ı sedadır yâ Resûlellah. Zuhûrun gûş edip nesl-i şerifinden Zebihullah, Berây-ı miijdegdne canfedddır yâ Resûlellah. Anardı P ir-İ K e n ’ân zik r-i Yusnfle seni ^ofcsa, Sana Yûsü f de abd-i m ü $ te # r yâ Resûlellah. Şerefyâb-1 hitâb-ı hâs olmuşken Kelim ullah, Sana ümmet olup hâcetrevâdır yâ Resûlellah. Uruc ettiyse çerh-i çârüme isâ y -ı ruhullah, Kudum un neşre bir peyk-i semâdır yâ Resûlellah. Şenindir filhakika hân-ı ihsân-1 niibiinne، kim, Tufeylin anda cümle enbiyadır yâ Resûlellah. Zuhûr-1 sırr-ı hestiden m erâyâ-yı ieayyünde, Vücûd-i afcdesin akselmünddır yâ Resûlellah. ü lü v -v i şâm nın ancak bu rütbe fehmi fcabii kim, K e H zâtinin ba'd ez Hüdâdır yâ Resûlellah. Cihana mahz-ı rahmetsin ki fcalb-i müşfikin billdh . ٧ enı٠i lûtf u kerem, kân-ı atâdır yâ ‫ة؛‬،٠8‫؛ذا‬،٠‫ﻻ(ﺀ‬,‫ ا‬.


1,11111

‫ص‬

‫ را ل‬٠ ‫ ل‬٠ ‫ ﺑ ﺎ‬٠ ‫ذ د‬

“Ma'ruf-1 !، ٠٠, ili. o ‫ ااااااااا‬kcihilu., yuııı, kuMihusuıu muhafız ‫ ﻻ‬1‫ا‬1‫ااةﺀاا‬ itin Hakkin halifesi ve Itahbıuıı ‫ااا‬-‫ا‬، ١ sitili 1,1 tıl.lî ». Ma'ruf.ı Kerhî: Fiıuz, yâhud Fürüzân isimli ve İranlı bir mühtedi. ımı oğludur. Fürüzân: Eimme-i isnâ aşerden (İmânı Ali Rızâ) Hazretlerinin ..::adlı kölesi ve kapıcısı idi. Hazret-i İmamın huzurunda müslüman ol. :ustu. Onun oğlu olan Ma’ruf.ı Kerhî, (Dâvud Tâi)nin halifesi v٠. (Seriv-yı Sakatî)nin şeyhi idi. Vefatı Hicretin 200 üncü senesindedir. Kabri Bağdad’da ziyâretgâhtır. Orada edilen duaların müstecâb olduğu müccrrebdir. 4901 ‫ ﻭ ﺭﺍ ﺩ ﻧﺎ ﺩ‬- ‫ﱒﺀ ا ﻛ ﺐ آ ن‬ ‫ور ﺍﺩ‬ ‫ ﻟ ﻌﺎ ن ﺍﻫﻼﺍﻥ ﺩﺍﺩ‬٠ ‫ﻛﺸﺖ ﺍﻭ‬ «Edhem oğlu ibrâhlm, 0 nûra dogru sürür ile at sürüne, yâni, te. vcccüh eyleyince, adalet sultanlarının sultânı oldu». Belhli olup, oranın emirzâdelerinden idi. Gençliğinde tevbe ederek ^lekke’ye gitti. Orada Süfyân.ı Se١^î, Fudayl bin İyâz ve Ebû YüsUf-ı Gasülî gibi büyüklerin hizmet ve sohbetinde bulundu. Sonra Şam'a gitti, orada çalışır ve kazancıyle kanaatkarane geçinirdi. Vefâtı Hicretin 160, yâhud 161, yâhud 166 inci yılındadır. 4902 j ; ( - »‫وا زﺛﻘﺒ ﻖ ا ز ﺛ ﻘ ﺎً ن را‬ ‫ ذ و ر ﺑ ﺮا ى وآزﻣﻨﺮف‬٠‫ﻛ ﺌ ﺘ ﺎ و‬ “Şekîk- 1 BelhJ de 0 nûru 1)11imak arzusu ‫ ﺀا؛‬azim meşakkatli seyr t، sülükte bulunduğu l‫؛؟‬n keskin ııazarlı ve güneş fikirli oldu». Şekîk-J Belhi: Künyesi Ebû Al، olup Belh şehrindendir. (İmâm Zü٠ fer)‫؛‬n talebesinden ‫؛‬di. llı'ıtim-، Esam ve ibrâhlm bin Edhem ile sohbet 3‫ا ا‬


4897

‫ﺑ ﻮ ن زرو ض ﺍﺩﱏ ﺛ ﺪ د ر ﻓ ﺌ ﺎ ذ‬ ‫ﺟﺎن‬

:

‫ﺍ‬

‫ ﺣﺪا در‬٠‫ و ﺋﺐ‬١ ‫ﻛ ﺸ ﺖ‬

»Hazret-‫ ؛‬٨ 1‫ أ‬rad.yallahl 3»‫ اا‬١ ve kerremallahu veehe, o nârını yü٠ ziinden ij.cîîer saçtı, yâjjî, Nûr.ı Muhanımediyl nıüşâhede etmekle b‫؛‬r çok lıakâjık beyân ett‫؛‬, rûh çayırında, yâı١i, ‫ ةاا'ذااا‬âleminde Allah'ın arsJam oldu«. Cenâb- 1 Pir, hulefâ-yı râşidîn hazarâtıııı zikreyledikten sonra urel'â-yı sofiyyenin de o ndrun nıüste٤zi ‫ ؛‬olduğunu beyan İçin târih i'tibâriylc iertib sırası gözetmeyerek diyor k l: 4898 ‫ د ا ز د د د‬٠‫ا و د‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺯﻋ‬ ‫ﺛﺪ ﺍ‬

‫ أرﺟﻨﺪ‬٠‫ﺟﺐ‬

‫ﻧﺮون‬

‫ﺑ ﻮ‬

‫ﺵ‬ ٠ ‫ﺎ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﯪ‬ ‫ﺩﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭ‬

“Ciincyd, o nârım askerinden o yardim، gördüğü İçin ma’nevi meka. nıât ve merâtibi sayılmaz bir dereceyi buldu«. Cüneyd.1 Bagdâdi: Bagdad ulemâsından ve sofiyye urefâsmdandır. Dayısı (Seriy-yi Sakatl)'den seyr ü sülük görmüş, soiiyye tarikini muntazam bir meslek hâline getirmiş, bundan dolayı kendisine (seyyidüttâife) denilmiştir. Veiâtı 297 târihinde, kabri Bagdad’dadır. 4899 ‫ د د‬٠١‫ } \ ر‬X / ‫'در‬١‫ ز د‬٠‫ي‬ ‫ ا رﺑ ﻦ ازﺣﻖ ﺛ ﻨ ﻨ ﺪ‬٠‫' ام ﻗﻌﻠﺒﺎاﺀ‬ «Bâyezid-İ Bestâml, 0 nûrun ziyâde parlaklığından hakikat yolunu gördüğü İçin Hak tarafından (kııtbül’âr‫؛‬f‫؛‬ıı) lâkabını İşitti«. Bâyezid-İ Bestâmi: ismi (Tayfûr bin îsâ bin Ademedir. Büyük babası mecûsilikten müslüman olmuştur. Kendisi sofiyye ricâlinin büyük!erindendir. (Sultânül'ârifîn) diye tebcil edilir. Vefâtı 261 tarihindedir. Memleketi olan (Bistam) esâsen benin kesriyle ise de (Bestam) diye şuyû' bulmuştur. :‫اااا‬


‫؛ﺍﺍﺍ؛ﺍ‬ .‫ﻣﺤﺮ ار ا ش‬.‫ﻣﺤﺮﺟﺎن وﺀ'ت‬

‫ﺀﺵ‬٠‫ﻭ ﻯﺑ ﻮ‬٠' ‫' ﺑ ﺖ ﻻﻳﻖ ﺍﻡ‬ «0 nûr-ı a zama can deniz‫ ؛‬ve denizlerin cani desem bu ،«’birler, lâyık değildir. Onu ta’r‫؛‬٤ edebilmek İçin yeni bir isim arıyorum«.

„ 1111

Ba'zı hâller vardır ki anlaşılır da anlalılamaz. öyle rekik Işârcllere (lâtife) denilir ve (ân) ta’bir olunur.

٠

4907 ‫ﻥ ﺍﺯ ﻭ ﺳ ﺖ‬٦‫ﺩ ﰷ ﺭ ﻧ ﻮ‬

‫ﺑﺎ ﺷﺪ ر ﺳ ﺖ‬

‫ﺩﻭ‬

‫ﺍ‬

‫ﺣ ﻖ ﺁﻥ‬

‫ﻣﻐﺰﻫﺎ ﻧ ﺒ ﺖ‬

0 ‫ ا‬ân ve o lâtîfe-i sübhân hakki İ‫؟‬in ki bu ve şu denilen şeyler „ 11 dandır. Bütün lübler ve cevherler ona nisbetle kabuk gibi kalır«.

Köle, arkadaşı hakkmdaki hüsnü zanm hâvi sözlerin degru olduğunu böyle yeminlerle te'yid ettikten sonra dedi k i: 4908 ‫ ﻫ ﻔﺎ ن ﺧﻮاﺟﻬﺖ'ش و وإر ﻣ ﻦ‬٠‫ة‬٠

‫ ن‬٠ ‫ ا ن ﻛ ﻔ ﺘ ﺎ و‬.‫ﻫ ﺖ ﻣ ﺪ ﺟﻨﺪاﻧ ﻚ‬ «Kapıyoldaşım ve arkadaşımın sıfatlan, fazladır».

söylediklerimden yüz kal

§11

4909 ‫ ﺗ ﺪ ﺍ ﻡ ﺯ ﻭ ﻣ ﻒ ﺁ ﻥ ﺗ ﺪ ﻡ‬٠ ‫ﺍ ﺗﺒ ﻪ‬

‫ﱘ‬ ‫ﻯﻛﺮ‬ '‫ﻡ‬-‫ﻣﺪ‬٠ ‫ﺩﺝ‬.٠ ‫ﺍ‬٠ ‫ﺕ‬ ‫ﻭﺭ‬ ‫ﺍﺍ‬ «

o

١، f t

ı ı m

n e

,

d i m

s a n a

i

i n

,

t l k a

y â n

.1

i

g e

,

a r k a d a ş ı n ı m

l m

i y o

r

,

n e

v a s f ı n d a n

s !k i n

e y

i t e

r i n

b i

i l d

i m

| ٠٠‫؛؛‬ if

l

i

y l e

s ö y l ü y

y o r u m

.

‫ ا‬.٥٠

! ?» m

311


etmiştir. Bir def'n İhı Ahım bin Edhem’e : •Nasıl yaşıyorsunuz?» diye sor­ muş. İbrahim: •Bulursak şukur, bulmazsak sabrediyoruz» cevâbım ve­ rince: • Horasan'ın köpekleri de böyle yapar» demiş. İbrahim■: •Ya siz ne yapıyorsunuz?» suâline de : «Bulursak dağıtır, bulmazsak şükrediyo­ ruz» mukabelesinde bulununca İbrahim, onun almndan öpmüştü. Şakikı 174 senesinde Semerkandde (Hatlân)da şehid ettiler. Kabri oradadır.

٠٥ ‫ان‬..' ‫ ا ن‬٠‫ﻣ ﺪ ﻫ ﺰ ا ر ا ن ؛ د ذ ا‬ ‫ ا ن‬٠‫ و ي ج‬٠ ‫زا ن‬

x j\Jr ~\

«Zikrolunan mcşâhîr.i evliyâdan başka, yüz binlerce gizli pâdişâh* lar, yânî, (mestûrin-‫ ؛‬Jlâhiyye) o nûr âleminden serlrâz olmuşlardır».

4904 ‫اانﺀاذد‬١‫'ا ﺷﺎ ن ا ز ر ﺛ ﻜ ﺤ ﻖ‬

‫ر ﻣ ﺪ ا ل ا ﺷﺎ را رﻧﺨﻮاد‬ «Onların adi Allah’ın gayretinden gizli kaljlı. Her dilenci, onlarm nâmini bilip, okuyamadı». Bir Hadis.‫ ؛‬KudsJde : «Benim velilerimden bir kısmı, setrhn kubbe, teri altında gizildir. Onları benden başkası bilmez» buyurulmuştur ki onlara (mestûrin) ta'bir ederler. Arkadaşı hakkında hüsnü şehâdette bulunan köle, dogru söylediğini yeminlerle te’kide devâm ederek diyordu k i :

4905

‫ و راا ن‬٠ ‫ور و ﺣﻖ‬٠ ‫ﺣﻖ آ ن‬ ‫ ا ن‬٠‫ا‬٠ ‫ﻣﺤﺮد ﺳﺠﻮن‬, ‫ﻛﺎدرا ن‬ «Nûr.ı Muhammedi ve 0 nur deryâs» İçinde balıklar gibi yüzen mü. nevverler lıakkı İçin doğru söylüyorum». :(12


‫ااا ااا‬٠ ، .'‫( اآا< ا‬١ I 1» ‫ا‬١ ١ ٠ ‫اأه‬٠،‫ا‬٠ ٠ ٠ ‫ا‬، ‫ا‬٠ ٠ ٠vttln , 1.11 ‫ط‬ ‫ﺍ ا‬،,‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬1٠ ‫ ﺃ‬Viı.ıır. ،٠ ■٠ ٠ ٠ ‫ اا‬II in il. k a n c a d a , ‫ﺍﺍﺍ‬٠ ،‫ﺍ‬, ٠ ‫ا ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬,‫>' ااا‬٠٠٠,٠٠ 1‫ ا ااا‬1‫ا ' • ا‬،٠‫ ا‬، ،‫'؛ ااا‬،‫ اااا أاا‬١'،'‫اااا‬ rt.il I I II. şâir h n yvn n la ıd u y u k lu ı ‫ﺍ‬,‫ﺍ‬ ‫ﺍﺍ‬٠‫ﺍ‬.‫ﺍﺍﺍ‬،‫ ﺍ‬ınnhlU kııttnn inilin ... ‫ 'ا‬1, ‫اا‬.'‫ا‬٩‫ ا‬b n ıın n k ıılu Itııh 1 . 1 ‫ ا‬٠‫ ااا‬١'١»‫ ا‬1 ،.٠٠»٠٠٠،٠. .،٠(،-٠ ınsâ.ıi ise tıı'ıkiıllı

‫ !ﺍ‬٠1.‫ﺃ‬

‫ و ى ﺣ ﻌ ﺮ ت ر د ﻧ ﺖ‬- ‫ان ح— ورا‬

.... ،"‫ﺍ‬1.‫ﺍ‬٠ ‫ﺫ‬bakiyi elde etmenin şartı: Yalnız hasenâtta bulunmak ‫ﺍ‬1‫ﺍﺍ‬٠ I ،‫ﺍ‬. I, haseııâtı nezd-‫ ؛‬İlâhîye gütUrebilnıektir*.

‫ﺍ‬i‫؛‬, bahis derin bir mevzu' oldugu i‫؟‬،n dikkat lâzımdır. Kur'âıı-I Kr

Yân‫ ؛‬: «İlâhîye bîr hasene getirirse, «na ،Her kim Huz٥r٠‫ﺀ‬ ,‫ﺍﺃ ﺍﺍ‬،١ ‫ﺃﺍ‬ sevab vcrilecektir‫؟‬buyurulmuştur. «Her kim bir hasene içlerse *8. ٠ ‫ﺍ‬٠ ‫ﺍﺃ‬1 ınemiş،ir. Şu hâlde şart: bir İŞİ yapmak degil, onu Huzûi'.u Bârîde kaimi .dilecek bir sUrette yapmaktır . Tanıdığım biri vardı. Bir hayır cem'iyyetine senede birka‫ ؟‬-para V I I urdu. Lâkin 0 parayı bankadan aldığı fâizden tesviye ediyordu. İlayır. ٠ .em'iyyetine iânçdc bulunmanın haj.ırlı bir İş olduğunda şübhe yoktur okat onun harâm olan fâ'..‫؛‬z parasından verilmesiyle kabûl edileceği ş،ılt helidir. 4916

‫ﺟ ﻮر ى دارى ذ ا ﻧ ﺎ ن إ ﺧﺮى‬ ‫إ ن ر ﺧ ﻬﺎ ة ﻓﺎ ﺛ ﺪ ﺑﻮﻥ رى‬ «,.insanlıktan bir cevherin var mr? Yoksa eşek misin? Hıı arazlar yâni, yaptığın İşler vc hareketleri Öldüğün vakit Allah huzUrnna ııasıl «،‫؛‬،،ireceksin?« «Mi s ٥ ı,l I"ıı «III İÜ

‫؛‬İlâ


‫ﺍﺍ‬ ٠ c ‫ﻭﺩ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﻥ‬ ‫ﺯﺍ‬ ‫ﺯﺍ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺖﺍ ﻟﻨ‬ ‫ﻓ‬ . ١٠ ‫ﺫﺍ‬

‫و‬١ ‫ﺟ ﺪ ا ى آ ذ رن و اً ن‬

«Pâdişâh dedi k i: Artık kendi hâlinden liahsct. Ne vakte kadar sil‫ﻝ‬ ١ ‫ﺍﺍﺍ‬١ ٠bunun ahvâlini sOylcceksin?» 4911 ‫ ﺋ ﻠ ﺜ ﻮ ذ‬٠‫ ﺣ ﺮﺗ ﻮ ا‬: ٠١ ‫ررز ا ك‬ ‫ﻧﻮر ﺑ ﻦ دارى ك ار دن ﺛ ﺮ د‬

“ölünı giittii bil hissiyyâtm bâtıl olur. îîühunda kalbine yâr olabile. rek ttur var itti?» Hazret-i Mevlânâ, pâdişâh lisânından köleye sıiâl sûl'etiylc ölüm ve kabir ahvâline dâir beyânâttö bulunuyor : 4912 ‫ﻯﻙ ﺍ ﻛﻨ ﺪ‬٠ ‫ﺩﺭ ﳊﺪ ﻛﲔ ﺑ ﺪ ﺭ ﺍ‬ x s

‫ﻫ ﺖ ﺍ ﺑ ﻪ ; ﺭ ﺭﺍ ﺭﻭﺩﻥ‬

“Kabirde bu zâlıir gözüttü toprak doldurur. Kabri aydınlatacak r٥ ٠ l١ âni bir «Urun ve lıasiretli bir gOziin var mıdır?» 4913

‫دت ز درد‬.‫ ﺍ ﻧ ﻜ ﻦ د ﺳ ﺖ و؛‬٠‫ا ذ ﺅ‬ ‫ رد‬٠ ‫ﺟﺄن ر‬- .‫ا‬٠ ‫ار و اﻟ ﺖ ﻣ ﺖ‬ «Elin, ayağın çürüyüp de Ijiribirindcn ayrıldığı vakit, râhunu uçura. cak kanada sâhib misin?" 4914 ‫ د‬٠"‫ ا ﻧ ﺒ ﻤ ﻦ ب'ث ﺣﺒﻮا ئ"ﺀا‬٠‫ا ن ز‬

‫ت ر ب ﻧ ﺄ د‬.‫د‬٠٠‫ﺟﺎن ?اﻓﻰ ا‬ «Cesedinde rUh.‫ ؛‬hayvâni kalmayınca, onun yerine İkâme etmek iizc. re sana bir rüh-i bâkî -lâzımdır». :111


Ş eyhin b ir،, ım ırlılİM e

- Ezan okunduğunu Işllllfiın ‫'ﺍ‬،'‫ﺍ‬,‫'ﺍﺍﺍ‬,1‫ ﺃ‬vakit nîitnâzmı kil, oııdan son. ‫ ﺍ‬dilediğin yere git v٠ . istediğin. yü|. dıinlş. Mılrıd, bu müsâadeye sevin‫ﺍ‬٠ ‫ﺬﺍﺍ‬ ‫ﺑ‬. Şeyhin yanından çıktık! an sonra civardaki kolluk meyhâneye g‫؛‬rf]١ .11 iki tek yuvarlaması hatırına gelmiş, Meyhâneye yaklaştığı sırada kil‫<ﺍ‬،;ına ezan sesi aksettiği İ‫؟‬in abdest ahp 0 câmi’e girmiş, öğle namazın.‫؛‬،٠ ،! sonra mevlid okunmuş, duâsı uzun sUrmüş. MUrid câmi'den çıkıp «î.yhâneye dogruldugu sırada ikindi ezaninin okunduğunu duymuş, yine ٠tnıi’e dönmüş, namazdan sonra bir hoca kürsjiye çıkmış, güzel bir İfâde ٠ i va'zettigi İçin oturup onu dinlemiş, va'z geç vakte kadar, devâm eylt‘‫؟ﺍﺍﺍﺍ‬. bâri akşam namâzını da kılayım da adamakıllı bir neş'eleneyim dt‫؛‬. ııış. Akşam namazından sonra: Çimdi meyhâneye gitsem yatsı cemâa. .illi kaçıracağım, hem agzim kokacağı İçin sarhoş diye" tahkire ugrayacail IIil diyerek çakmtıdan vazgeçmiş. İşte namazın miinkerattan nehyetmesl Imdur. Fekat 0 namazın hıılUs-i kalb ile kılınması şarttır. Kılanı haram‫ﺍﺍ‬.‫ ﺍﺍﺍ‬alıkoymayan namaz, makbUli İlâhî olacak bir namaz olamaz. Deinek ki Allah'ın farzeyledigi şeyleri İhlâs ile yapmak; sarhoşluk ve şâire ı.ıbi lıastalıklan İzâle ediyormuş.

491 .

‫ﻥ ﺍ ﺱ‬٠‫ﺍ ﻣﺒﺪﻝ ﻛﻘ ﺖ ﺟ ﻮﺭ ﺯ‬٠ ‫ﺯﺍﺗﻞ ﺛ ﺪ ﺍ ﺱ‬

&

‫ﺯﻯ‬٠‫ﺭ‬٠ ‫ﺟﻮﻥ ﺯ‬

«Bu araz, yânî, namaz, oruc ve şâire gibi ibâdetferin feyzi eseri olan cevher, yân‫؛‬, o ibâdetleri ifâ eden kimse değişebilir. PerJjiz eden hastaııııı iyileşmesi gibi». Namaz, oruc gibi ibâdetler birer arazdır. Namaz kılânın, oruc tutaHin viicUdiyle kaimdir. Bu arazlar, cevhere nasıl te'sîr ederler? diye mu. kadder bir süâle karşı Hazret-i Mevlâııâ perhiz ile hastanın iyi olması gibi cevâbını veriyor. Evet. Hastalık ve perhiz de birer arazdır. Cevherleri ise hasta olan ve perhiz eden kimsedir, öyle oldugu hâlde araz olan 0 perhiz, yine araz olan 0 hastalığı gideriyor ve hastanın iyi olmasına sebeb oluyor. Bunun gibi namaz, oruc ve şâir Ib&detler de birer araztlır. Fekat cevherleri bulunan kimselerin ruhlarım tasfiye ve kötü tablntlerlnl hılsıııl ahlâka tebdil ederler. 3.7


4917

‫ را‬. ‫رن رﺧﻬﺎى"ﻣﻤﺎز و روز‬

‫ اﺑ ﻦ اﻧﺘﻔﻰ‬٠‫ﺳﻖ ذ‬, ‫ﺟﺪﻧ ﻚ ﻻ‬

‫ﻟﻢ‬

«Namaz ve oruc gibi arazlar iki zamanda, bu günün namaz, yarin, bu senenin orucu gelecek sene bulunmadığı İçin onlann sûretleri de fâ٠ nldlr*. Araz: Bir cisimde muvakkaten bulunan şeydir. Gülün rengi ve k٥ 'kusu gibi. Bir de cevher vardır ki arazin bulunduğu cisimdir. Reng ve kokuya nisbetle gül gibi. Araz, bizzât kaim olamaz. Onun kıyâmı ve devâmı İçin bir hayyiz, bir mevki’ lâzımdır. Meselâ durmak ve kımıldamak birer arazdır, bunİarın olması İçin bir cisim 'bulunması zarUridir. Sonra denilmiştir k i : «Arazlar, iki zamanda durmaz». Arazlar (zâti) ve (müfârik) yânî, «ayrılmaz» ve «ayrılır» diye ikiye taksim edilmiştir. Zâti arazlar: Misâl olarak söylediğim gülün kokusu ve rengi gibidir ki gül ile kaimdir. Ondan ayrılmazlar. Müfârik araz ise : Cevherinden ayrılabilir. Oturmak, ayağa tolkmak gibi ki oturan kimsenin ayağa kalkmasıyle oturmak arazi, ayaktaki bir kimsenin oturmasıyle de ayakta durmak arazi o kimseden ayrıllr. De. mek ki arazlar iki zamanda bulunamıyor ve fânî oluyor. 4918

‫ا اراﺧﺮا‬

‫'ﺋﻞ ﺋﺘﻮان ﻛ ﺮد‬

‫ ﺍ ﻓ ﺮ ﺍ‬/ ‫د ﺍ‬٠ ‫ﺭ‬٠ ‫ﻟﻴﻚ از ﺟ ﻮﺭ‬ «Arazları nakletmek, meselâ kliman namazları, tutulan oruclan dün. J'âdan âhirete götürmek mlimitin değildir. Lâkin o arazlar, yânî, o namazlar ve oruclar cevherdeki illetleri ve hastalıkları ma’nevi te’sîrleriyle İzâle ederler». Kur'ân-ı Kerim’d e :

‫ﺅﻝ‬١‫ﻥ \ ﯮ ﺓ ﺋ ﺰ ﺀ ﻑ \ ﳍ ﺘ ﺄ ﺍ ﻭ ﺍ ﺓ‬١ Yânî ‫« ؛‬Hakikaten namaz, sâhibinJ fuhşiyyât ١ 'C mUnkerâttan nehye. der“ » buyurulmuştur. II 31(!

s٥r٠i Ankebu، : «.


«Ali vc deveyi ‫؟‬iftlestirmek arazdır. 1'ckat « arazdan maksad : < ov. illi olan yavrunu،, dogmasıdır».

4924

‫ﺀ ت ان د ﺗ ﺎ ز ﻧﺜﺎ 'دن م ر س‬ ‫ ﻛ ﺰ ض‬٠‫ﻛ ﺸ ﺖ ﺟ ﻮ ر ﻛ ﺸ ﺖ ﺑ ﺘ ﺎ ن‬

«.Kavun, karpuz dikmek bir arazdjr, onun mahsul vermesi ve kavun, meydana geJmesi cevherdir. İşte maksud olan da budur».

k a rp u z

4925 ‫ﺭ‬ ‫ﲀ‬ ‫رد ن ﺑ‬

‫ﻫﻢﺀ ر س دان ﻛ ﺘ ﻤ ﺎ‬

‫ ﻹر‬. ‫ ﺛ ﺪ‬/ 1r f ‫ﺟ ﺪا ى ﻧﺎن‬ ٠ K‫؛‬myâ ile uğraşmak da bir arazdır. ..»sil olduysa onu getir

0

uğraşmaktan bir cevher ٠ ،،'،.

Eski kimyagerler bakir،- altın yapmak i‫؛؟‬n uğraşırlardı. 0 , olama diysa da uğraşma sırasında bir takım keşfiyyât yapıldı ve bir takını mad deler elde edildi,

4926

‫ﻣ ﻨ ﻮ ا د ن ر ض ا ﺛ ﺪ ﺛﻬﺎ‬ ‫ د ﻣﻨﺎ‬٠‫ن ر ض ﺟ ﻮ ر ر ىا‬,‫ذ‬ ٠‫ةبﺀ‬1‫أااااا‬

k ılıc a

‫ﺀ‬1‫اآا‬

verm ek nrıızdır, fekat bu arazdan k ılıc ın c e v lie ri

paslan k u r tu lu r vc S ilflyye t peydı'ı eder«.

:‫ًﺍﺍﺍﺍ‬


‫ !ا‬٠‫ﺛﺖ‬0 ‫ ﺩ‬٠٠ ‫ ﺍ ﻭ ﺹﺕ‬- ‫ ﺣ ﺮ ﺵ‬٠ ‫ﺗ ﺸ ﱰ‬

.'.١ ،٠ :‫ﺍ‬/ perhizi, cehtl ٤ ‫ﺀﺍ‬cevher 1‫ﺍ'؛ﺍ‬1‫؛‬،١ ‫ ﺃ‬uiir. Lezzeli kalmayan hir ağız, perhiz ile hal gibi tatlılaşır». Gerek hu, gerek gelecek beytlerde arazin cevher hâliııi alabileceğine

٠lâir misâller vardır. Â'Ieselâ bil' İıasta farzediniz. J llb e s i b ir şey almıyor. Ağzının tadı yok. Yutkundukça zehir gibi acılık hissediyor. Hckiııı Onu sıkı b ir perthze koyuyor. Sütten, yoğurttan başka bir şey yemeyeceksin, diyor. Hasta devamlı perJlizi sâyesinde iyileşiyor, ağzjnin tadı yerine ge. )،yor. Evvelce dili, damağı zehir gibi acılık duyarken bal gibi tatlılaşıyor. İşte bu tebeddül, araz olan perhizin te'siriyle yine araz olan hastalifin) ve ağız tatsızlığının gitmesine, cevher bulunan hastanın da İyileşmesine scoeb olmasından İlei'i geliyor.

4921 ٩‫از ز ر ا ﻋ ﺘ ﺨ ﺎ ﻛ ﻬ ﺎ ﺛ ﺪ د‬

\ ‫ ر ا ا أ‬٠‫ د م‬/‫دا ر و ى ﻣ ﻮ‬

«Zirâat yapmakla topraklar başak olur. Başa ilâç sürıııckle kil biter ve iiriilecek saç hâllııe gelir». Zirâat yapmak arazdır. Dânenin yetişip başak olması cevherdir. Saça ilâç sürmek arazdır. Kel b ir kafada saç bitmesi ve uzaması cevherdir.

4922 ‫ ﺯﻥ ر ض ﺩ ﺋ ﺪ ﻓ ﺎ‬. ‫ﺍﻥ ﻧ ﻜﺎ‬ ‫ ا‬٠ ‫ﺟ ﻮ ر ﻓ ﺮ زﻧ ﺪ ﺣﺎﻣﺎى ﺛ ﺪ ز‬

«Nikâhla bir katlin almak ve onunla cinsi mnâmelede bulunmak araztlır. o nıııâmele fcııâ bulur. Lâkin 'neticesinde mâ-i meniden liir ÇOenk doğar ki 0 cevherdir». :11«


Ameller ve k"v،ll, ‫ﺃ ﺍ‬٧ ,‫ﺍﺍ‬٧‫ ﺃﺍ‬٠ vhîi،v،> ı ‫ﺍﺍ‬،‫ﻃﺎ‬ 1‫ ﺍ‬gibi nakil olunmamnkla l)c٢ âber oı١ l،triî ‫ﺍﺃﺍﺍ‬٠ ‫ ﺍ"ﺃﺃ‬1‫ﺍ ﺍﺍﺍ‬٠ ٠ ‫ﺍ‬،‫ﺍﺍﺍ‬1<٠ ‫ ﺍ‬curcani Vf.i'lî Halta Seyyid Şcrif٠ ٤ sahibinin , «،،٠ ،،,. y*.r.lt.u bıı.ku ،٠ ،٠ ٠-yere nakil edilemez» de mesini »Cismin bil y ٠ ٠ rd،t١1٠ ‫ ﺍﺍ‬yen. I,،ıkl،٠ ٠ t٠kıy‫؛‬ısen» diye şerhetmiştlr. 4932

‫ﺽ‬ ٠ ‫ﻻ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﻯﺭﺩﺭ‬ ‫ﴍﺣﺰ‬ ٠

‫ ا ﺗ ﺶ‬١‫ ﻗ ﻜ ﻪ ود ر‬٠ .‫ﻻ‬ «Her şey'in nakli, ona miinâsib bir sûrette olur. Sürünün ‫ ؟‬obam dil ona lâyık, yâni, çobanlığa muktedir bulunur,. 4933 ‫ ﺑ ﺮ ر ﻧ ﺮ ا ﻣ ﻮ ر ا ﺑ ﺖ‬.‫وﻧﺖ ﻣﺤﺜﻢ‬

‫ ﺿ ﺮا ﺋ ﻮ ﺑ ﺖ‬/ ٠‫ﻣﻮر ت ﻫﺮ ﻳﺚ‬ «Mahşerde her arazin ayrı bir sUreti olacak, her arazin sfiret lıulıııııSina nöbet gelecektir«. Gerek İbâdet, gerek kabâhat birer arazdır. Faillerinin vücûd.yle meydana gelirler. Bunlar da ahrete intikal edecek ve İşlemiş olanlara »evâlı ve ikab verilecektir. Fekat bunların intikali başka bir sûrette ve clalm lıâlinde olacaktır. Bir Hadis-i Şerifte : «ResUlulIah SallallahU AlpyIl، Vescllem Efendimiz : Cennete ‫؟‬ok ‫؟‬ok ağaç dikiniz buyurmuş. Yâ ‫ﺍ‬٤ ‫ﺀ‬ ٠ sûlallah; cennete ağa‫ ؟‬dikmek nedir? diye sorulunca da taraf.! Rlsâletten tesbih ve tehlil, yânî, ( ‫ﻥ‬ ‫ﻌﺎﺯﺍ‬ ‫ )ﺳ‬demek ve ( ‫ﻻ؛ﺫ‬ ‫ﻪﺍ‬ ‫ )ﻻﻟﻠ‬diye zikretmek, tir» cevâbı verilmiştir. İşte bu Hadis-i Çer‫؛؛‬, tesbih ve tehlil gib، aruz!،،rin da ahirete naklolunacağına, fekat bunlara birer sûret verileceğine, mesela ( ‫ﻻﺍﺫ‬ ٠‫ ) ﺳﺎﺩﺍﺫ ( )ﻻ اﻟﻪ‬Cennette birer aga‫ ؟‬sûretine kalbedir cegine İşârettir. Urefâ-yı şuarâdan biri: V a iz

&İ2İ

Y anm âga

k o r k u tm a , odun

her

cehennemde od k iş i b u r d a n

o lm a z ;

ile tir le r .

demiştir k‫ ؛‬bu da buradaki seyyiatın cehennemde ateş sûretinde görüm.cegini anlatmaktadır. F : 21

321


4927

‫ام‬٠‫ا ؛رد‬،‫ ﻣﻦ ﻫﻤﺎ‬.‫ﺑ ﻰ ﻛﻮك‬ ‫ م‬/ ‫ ﻣﻤﺎ‬١‫د ﺧ ﻞ ان ا ﺑ ﻀ ﺮ‬

"Sen ،‫ﺀﺍ‬: ,Ben bir çok lıayırlı amelde bulundum deme. yânı, amellerin hâsılatını göster, ürkme».

0

arazların

4928

-‫ ﻧ ﻰ ﻏ ﺘ ﻜ ﺮ د ﻧ ﺮ ض“ ﺛ ﺪ > ل‬١ ‫اﻳﺔ زرا ف ﻗﺮان ﻛ ﺶ‬-

«Arkadaşım tavsif edlşiıı bir arazdır. Artılî sus. Kc‫؟‬i gölgesini kurban etmeye kalkışma». 4929 : ‫ﻧ ﻮ ط ﻋﻘﺎط ﻳ ﺖ‬

‫ﺛﺎ ﻫﺎ ى‬

‫ ﺛ ﻞ ﺑ ﺖ‬٠‫ و ﻓ ﺮ ﻣ ﺎ د ر ﺧ ﺮا‬r «Köle dedi k i: Pâdişâhım: araz nakledilmez diyorsan, bu söz aklin ،imidsizliğinden ileri gelir, ondan başka bir şey değildir». 4920

‫ و و د ىا ر ض ;ا ﺷ ﻮ ﺣ ﺬ ر‬/ ‫ﻓ ﻞ ودى ﺑﺎش و اﻧﻮال ﻧ ﺜ ﺮ‬

«Eğer arazin nakli kabil olmasaydı fiiller bâtıl olurdu, sözler kabuktan İbâret, yânî, ıııa’nâsız kalırdı». 4931

‫ ن ر ﺧ ﻬ ﺎ ﺋ ﻞ ﺛ ﺪ ﻟﻮ'ل د ﺀ‬١ ‫ﻑﺩ ؛‬ ‫ﻝ ﻭﺩﻛﻮ‬ '‫ﻑ‬ ‫ﴩ ﺭ‬ ‫ﺣ‬ «Bu arazlar başka bir reng ve sürette nakledilir, her fâninin haşrı lıaşka türlü olur». :‫ ’ ﺍ‬٠‫ﺍ‬


٠J!13X

‫ا‬. ‘ ‫ع‬٠ ‫ا ا‬٠ ‫اﺑﺔ‬٠ ‫ ﺻﻞ و‬١ ‫ ت‬٠‫ﺟﺐ‬ ‫ﺟﺰ و ا ل و ﺟ ﺰ ر س و ا د ﻳ ﺜ ﺄ‬

«Her saıı’atin asJı ve mayası; hayâl, araz ve düşünceden başkı nedir?.. Evet: her san’atin mahsUlU ve ma'mûlü, evvelâ düşünce hâlinde bulunur. Jleseia bir kimse bir ev yaptırmak ister. 0 arzı'ı ve düşiin.-.- ‫ﺍ‬1‫ﺍ‬uir mi'mâra mürâcaat eder. Arzusuna göre bir plân yaptırır. ‫ﺍ‬:‫ﺃ‬.. yapu racak kimsenin zihninde ٥ev İbtidâ bir haj'âl ve bir araz olduflu idili. plânı yapan mühendiste de böyledir. Sonra inşââta başlanır. Kum, mento, ta?, direk, tahta, çivi, kiremit ve şâire gibi yapı levâzımı tedârik olunur. Rencberler, ustalar gelir, işlemeye başlarlar. Evvelce zihinde b،r araz ve bir hayâlden İbâret olan 0 ev, bir cisim, bir hakikat olarak m٠ ٠ y. ،lana çıkar.

4939

‫ﺟﺐ اﺟﺰاى ﺟﻬﺎزا د ز س‬

‫ز ر ض‬١ ٠ ‫ﺪﺝ‬ ‫ﻞﻧﺜ‬ ‫ﺻ‬ ‫ﺎ‬ ‫كﺣ‬

‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬

ivazsız olarak dünyânın bütün eczâsma bak ki hcps، ٠ le arazdan başka bir ?eyle vücüda gelmemiştir». Hülâsa:

4940

‫ﻓ ﺌ ﺮ ا و ل آ ﺧ ﺮ ا ﻣ ﺪ درﺧﻤﺎﺀ‬ ‫ م ﺟ ﺒ ﻦ دا ن از ا ز ل‬١‫ﻧ ﻴ ﺖ ﺀ‬

«Fikir ve irâde evvel, onu amele getiriş sonradır. Âlemin bınâsı da ezelde böyledir». Yâni; Hallâk-ı kâinat; evvelâ âlemi yaratmayı irâde etmiş, sonra icâbına göre yııratmı.lır.


4834

‫ ود ى ر ش‬٠ .‫"و‬٠‫ت؟ر ا در ﺧﻮد ز‬ ‫ﺟﻨﺒﺶ ﺟﻐﻨﻰ و ﺟﺶ ا ز ض‬ «Kendine bak, sen de bir araz dcgij miydin? Evet. Bir çiftin, yânî, aııaııın, babanm harekâtı ncticesisin ve bir garazJa çiftsin ki 0 da ameliilin neticesidir».

4935 ‫ا‬٠ ، ‫ و ﻛﺎ ﺷﺎ‬، ‫ ﻣ ﺎ ; د ر ت‬٠ ‫ا‬٠، ‫ ; ا و د ﺀ أ و ﻧ ﺎ ﻓ ﺎ‬.‫ﻟ ﻮﻣ ﻬﺎ‬

«Evlere ve köşklere bak ki onlar da yapılmadan evvel mühendisin zilıııiııde birer masal gibi idi».

4936 ‫ ا د د ؛ ﺣﻮش‬٠ ‫ﰷ‬،‫ﰷﻥ ﻓﺎﻵﻥ ﺧﺎ‬ ‫ و ﻗ ﻒ ودرس‬٠‫ﻟﻮد ﻣﻮزون ﻣﻊ‬

«Binişini yerinde, sofasıyie çatısını ve kapısını münâsebeti‫ ؛‬olarak gürdügümüz fülân evi».

4937 ‫ﻓ ﻬ ﻬﺎ‬.‫ ;د‬١‫ ﻫﺬﺩﺳﺂﻧﺮ ﺽ ﻭ‬٠‫ﺍﺯ‬ ‫ا‬٠‫آورد و ﺷﻮﻥ ﺍﺯ ﺑ ﺜ ﻪ‬

«Mühendisin zihninde olan o arazı âletler ile ormandan kesilen di­ rekler meydana getirdi». Ve bir cevher hâline koydu. 322


4945

‫ﺯ ﻭ »ﻗﺎﻝ‬

‫'ﺛﻞ ﺍ ﺭﺍ ﺿ ﺖ ﺍﻥ‬

‫ﻝ‬١‫ﻧﺶ ﺍ ﺭﺍ ﺿ ﺖ ﺍ ﻥ ﺋ ﺮ ﻭﺷﻚ‬ «Bu bahis v e bu sözler, arazların nakline dâirdir ki m evzûu bir ara• lan gibi zorludur. B u sözler de onu zabt için tuzak misâlidir».

٠ 4946

‫ﺍ‬٠‫ﺟﻪ ﺗﺎﻟﻢ ﺧﻮد ر ض ﺑﻮﺩﺩ‬ ‫ ل ا ل‬٠ ‫اد ر ن ض ا ﻣ ﺪ‬

«Bütün âlemler, araz idi ki ٠ hakikati beyân İçin ( ‫ﻰ‬ ‫ ل أﻳ‬٠ ) geld.«‫؛‬

‫ي‬

( j f t ‫ا ﻳ ﻤ ﻴ ﻘ ﻴ ﻲ‬٠ ‫ةﺋ ﻼﺋﺬ ﺟﻨ ﻖ‬١ ‫ﻫﺬ‬

Yânî: «insanin zikredilmez, bahsolunmaz 0 ‫ل‬ ، ‫ل‬ ‫ﺟﺎا‬ ‫ اأ‬bir zaman bulundu. gelraedi m i? (yânî, ezel-i âzâlda adem-i i hâlinde bulundugunu duymadı mi, bilmiyor mu?)«» Âyet-i Kelimesine ‫؟؛‬Srettir. ‫ ﻻة‬ona

Evet: şu Hadîs-İ Şerif muktezâsmca «Allah vardı. Onunla b er.h er hi‫ ؟‬bir şey yoktu». Kâinât yaradılmamıştı. EbUlbeşer olan A dem Aleyhisselâm mevcud degild‫؛‬. Ancak mükevvenâtm ayn-1 sâbitl Ilm-1 İlâhîde bulunuyordu. 0 ilm ile kahn bir arazdı. Cenâb-1 Hak onu hatırlatm ak İ‫؟‬in bu A y eti İnzâl buyurdu.

4947 ‫ﻣﻮﺭ‬

‫ ﻧ ﺒ ﺪ ﺍﺯ‬٠‫ﺍﺯ ﺡ‬

‫ﺭ ﻏ ﻬﺎ‬

‫ﺍﻥ‬

‫ ﺍﺯﺟﻪ ﺫﺍﺩ ﺍﺯ ﻓﻜﺮ‬٢‫ﻥ ﻣﻮﺭﱒ‬٠‫ﻭ‬ .٠ r? Yân، Bu arazlar neden do ‫؛‬, zuhûra gelir? Süratlerden. Bu retler neden pcydft olur? Elklrlerden ».

‫ﻫﺎ‬٠

(٠١) a٥rrt | ‫ ا‬٠٠‫اا‬ 32 ‫؛‬,


49-11

‫ﺀﺍ در ﻧ ﻜ ﺮ دل اول ﻟﻮد‬٠‫ﺳﻮ‬٠ ‫ ﺭ ﺏ ﺧﺮ ى ﺋ ﻮ د‬٠ ‫در ﺻ ﻞ ﺋﻼ‬

«Mesela ağaçların meyvesi, fikirde evveldir. Lâkin amelde sonra zâ٠ kir olur».

4942

‫ﺟﻮﻥﲬﻞ ﻛ ﺮ د ى ﻧ ﺠ ﺮ ﻧﺜﺎدى‬ ‫ﺍﻣﺪﺭ اً ﺧ ﺮ ﺣﺮﻑ اول ﺧﻮﺍﻣﺪ ى‬

«Sen amel edip meyve ağacını dikince ilk harfi sonra okursun».

4943

‫ ر ﻛﺜ ﻰا و ف‬.‫ ﺛﺎ ﺧ ﻮﻳ ﺨ ﻮ‬٠‫ر ذ أ‬ ■:■Xw>: ٠‫ﻫﺮ ﺳﻮ‬٠ ‫ﺁﻥ ﻫﻤﻪ از‬

٠٥ağacın kökü, dalları ve yaprakları evvelâ zuhör eder. Fekat onİarın hepsi de meyve vermesi içindir».

4944

‫ود‬٠‫ ىك ﺳﺰآزاﻓﻼك‬٠‫ م‬٠ ‫ﺑﺲ‬ ‫اود‬٠ ‫ در آ ﺧ ﺮ ﺧﻮاﺟﻦ ﻟﻮﻻك‬٠‫ا‬

«O hâlde bir baş ki feleklerin de, meleklerin de beyni, rUhuve sebeb-l hilkatidir, âhır zamanda hâtîmü.enbiyâ olarak gelen ve hakkında (‫ﻙ‬ ‫ﻼ‬ ‫ﻓ‬ ‫ﻻ‬ ‫ﺖﺍ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺧ‬u ‫ﻙ‬ ‫ﻻ‬ ‫ﻮ‬ ‫ ) ﻟ‬yânî: «Habibim : sen olmasaydın gökleri yaratmaz, dun. buyurulmuş olan Hazret-i Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellemdir». 324


4950 ‫ﺯ ﻛﻨ ﺪ‬

‫>ﺕ‬٠‫ﺟﻨﺎ‬

‫ﺛ ﺎ ﻫﺎ‬

‫ﺏ ﻛﺮ ﺕ‬

‫آ ن ر ض ز'ﻣﺤﻴﺮ وﻧ ﺪا ن ﻣ ﺰﺛ ﺮ د‬

«Pâdişâhım; eğer bir benden cinâyet yaparsa araz oian 0 cinâyet z،ncire vurulmak ve zindana konulmak sûretinde zulnûr eder«. 4951

‫ أ ت ﺟﻮن ﺧﺪﻣ ﺖ ﻏ ﺎ ﺑ ﻪ ﻛ ﺮ د‬٠‫اذد‬ ‫ ﺧﻠﻌﻨﻰ ﺋ ﺪ در ﻧﺮد‬، ‫آ ن ر ض‬

«Yine bir kuJun harbde lOtfuna lâyık ve ârzûna nıuvâfık bir liizme،. te bulunursa araz olan ٠hizmet, hil’at olmaz mi?» 4952

‫ ﺗ ﻀﺘ ﻮ ﺀﻟﻴ ﺮ‬٠‫ﺍ ﻥ ر ض ا ﺟ ﻮ ر آ ن‬ ‫ د ﺑﺴﻴﺮ‬٠ .‫ﻥ اﻧﺎن و اً ن ﺍﺯﻧﻦ زا‬.‫ﺍ‬

«Bu araz ile cevher, yumurta ile kuş gibidir ki bu ondan, o bundan doğar«. 4953 ‫ ﺩ‬١‫ ﺟﱭ ﻛ ﺮ ﺍﺍ ﺭ‬٠‫ﻛ ﻔ ﺖ ﺛﺎﻫﺬﺫ‬

‫ ك ﺟ ﻮ ر را د‬٠‫ا ن رﺧﻬﺎى"ﻟﻮ‬

*Pâdişâh dedi k i: öyle farzet ki murâd ve hakikat dediğin gibidir. Arazdan cevlıer, cevherden araz doğacağını kahûl edelim. Senin arazla, rmdan, yânî, ePâlinden ve hüsnü ahlâkından bir cevher doğmadı mi?. 4954

‫ ﺳﺖ آ'را >;د‬٠‫ﻛ ﻔ ﺖ ﳐﰱ داﺛﺖ‬ ‫'ا ﻧﻮد ﻏﺒﺐ ا ن ﺟﻬﺎن د ك و د‬ « K i i l ; c e v a lı v e r d i ‫ﺃ‬

.

B u , i y i l i k , k ö t ü lü k c llıâ n ı m e s tu r k n ls ın d iy e

a k il, . . ‫؛‬C e v h e r، g iz il tu tm u ş tu r « .

:127


4948

‫ ﻛ ﺬ ذ ر ﻟ ﺖ ا ز ﻋﻨ ﺪ ﻛ ﻞ‬٠‫اﻣﺰﺟﻬﺎن‬ ‫ﻋﻘﻞ ﺟﻮن ﺛ ﺎ ﻫ ﺖ و ﻣ ﻮدﺗ ﻬﺎ ر ا ى‬

«Bu dünyâ, akli küllün bir tefekkürüdür. Akil bir ‫ ؛‬âb gibidir, ‫ ؟‬٥ ٠ .*reler de onun elçileri misâlidir Akli kül :,ilk yaradılmış olan nûr-1 a'zamdır ki her ‫ ؛‬eyde tasarruf Ona (Hak‫؟‬kat-1 aiuhammediyye) de denilir.

e d e r.

4949

‫ﻋﺎﻟﻢ اول ﺟﻬﺎن اﺗ ﺤﺎ ف‬

‫ ن ﻭ ﺁﻥ‬٠‫ﱂ ﺭﺍﻝ ﺭ ﺍ ﻯ ا‬ ١‫ﺀ‬ «ilk âlem, yânî. Dünyâ imtihan ve tecrübe cihânıdır, âlem.i sâni٠ yâni, fthlrct ise şunun, bunun mükâfat ve mücâzatı yeridir». (Tebareke) sûresi’nde :

‫ ﺓ ﺓ ﻫ ﺬﺋ ﺔﻳ ﺔ ﺫ ﻯ‬5 ‫ﺍ‬

‫ﺍ؛‬

Y â n i : «Ey insanlar; Cenâb-1 Hak, Oyle bir kadir.‫ ؛‬mutlaktır ki ilan, ginlzln ameli daha iyi diye sizi imtihan etmek ve amellerinizin mükâfât ve üliirctte vermek İçin ölüm ile hayâtı yaratmıştır^» buyurulmuştur. Hayatin yaradılması insanların Dünyâda çalışmaları, mevtin yaradılması da â}lirette mükâfât görmeleri içindir. Nâmık Kemâl ‫؛‬u kıt'asını ne güzel söylemiştir :

İbzal-İ mesaide kusur etme ki olmıış, Vabeste bualemde sükûnu harekata, Mevta yaraşır var ise rahat döşeğinde, İkdâmütehammül gerek erbâb-ı hayata. Allah; âlimülgayb-1 vesserâirdir, bizi bilmiyor mu ki tecrübe etmek istiyor? diyenlere karşı: Evet, biliyor, imtihân etmekle ne olduğumuzu, mükâfâta mi, mücâzâta mi lâyık bulunduğumuzu bize anlatmak istiyor cevâbı verilmiştir. .82,

:12.

« . “ 'M i l l i , , ,


,‫؛‬٠ .'،«

‫ا‬٠ ‫ ﻧﺎ ﻣ ﺖ ﺑﻮدى ا ن وﻳﺎ ى‬٠‫إس‬ ‫د "ارم و ﺣﻄﺎ‬٠ ‫در ﺑﺎ ﻣ ﺖ ذ د‬

«zaman Dünyâmız kıyânıct hâlini alırdı. Bîr sil c،‫?«؛‬rm ü hatâ edebilirdi

0

‫؛‬nsan k٠ yânı«٠ , n ,٠ »-

Kölenin bu cevâbı üzerine: 4959

‫ ﻯ ﺩ‬١‫ ﺣﻖ ؛ﺩ‬٠‫ﺀوذﺗﺎ‬٠ ‫ﻛﻔﺖ ﺛﻪ‬ ‫ از ﺧﺎﻣﺎﻥ ﺣﻮد‬٠' ‫ﻟﻴ ﻚ از ﻋﺎﻣﻪ‬

«Pâdişâh dedi k i: Allah kötülüklerin cezâsını mestur bıraktı amma 0 mestûriyyet, avama göredir. Allah’ın has kullarına göre değildir», Hazret-i Osman'ın zamân-1 hilâfetinde biri, y.lda bir kadma nazar.) şehvetle bakmış. Sonra halifenin yanma girmiş. Cenâb-1 Zlnnüreyn : «Allah Allah! Yollarda zinâ ediliyor!» deyince, kadına bakan : «Yâ Em‫؛‬relmü'minîn٠Resülullahtan sonra vahy mi geliyor?» diye sormu‫؟‬. lifizret-i Osman onun kabahatini gözlerinden keşfetmiş. Onun İ‫ ؟‬in bir kimsenin mâhiyyeti havâs-sı ümmetin nazarından gizli kalmaz. 4960

‫ ر‬٠‫ ا‬٠‫ ن ﺑﺚ‬٠‫ ﻛ ﻢ‬٠‫ ى ا‬١‫; ﺑﺪ‬ ‫از اﻣﺮان ﺧﺒﻪ ﻧﺎرم ز ﻟﻨﺮ‬

«Meselâ ben ümerâdan birini zindana attırırsam, onu diger emirler, den gizlerim, fekat vezirden saklamam». 4961

‫ر‬٠‫ﺀن ﺑ ﻮد ض؛اداﺷﻚ‬٠‫ﺣﻖ‬ ‫زار‬٠ ٠‫ا ﻣﺎ‬٠‫وذ ﻫﺮرﻫﺎى را‬ «Allah bana bir ‫ ؟‬ok 1. 1.1 ve amel suretlerinden yüz bin dâneslnln mükâfat ve müeâf.Mım gı،٠ t٠ ‘lr،nl١ ,٠ ». 320


4955

‫ ل ﻧ ﻜ ﺮ‬٠‫ ﺛ ﺪ ى اﺷﺔ‬١‫ ﺋﻴ ﺪ‬/

‫ ذ ك‬١‫ز‬

‫ﰷﻓﺮ ﻭ ﻣﺆﻣﻦ ﻛ ﺪ ى ﺟﺰ ك ذ ر‬

٠ z ‫؛‬râ fikir şekilleri ahir olaydı kâfir de, mü’min de zikr-i Haktan başka bir şey söylemezdi«. Evet‫ ؛‬bir kimsenin düşüncesi zâhirde görünseydi, iyi düşünenlerin şekli güzel, kötü düşünenlerin şekli kötü görüneceğinden, herkes şekl-i zahirisini düzeltmek İçin fikrini doğrultmaya mecbur kalırdı. Bütün insanlar muvahhid olurdu da putlara tapmayı bırakır, ancak Allah’ı zikreder ve ancak ona İbâdet eylerdi.

4956

‫ د ن‬٠‫ب اى ذا‬٠‫ غ‬٠‫اودى ذ‬٠‫ﺑ ﻰ ﻋﻴﺎن‬ ‫'ﺛﺶ د ن ﻭ ﻛ ﻔ ﺮ ﻟﻮدى ﺭ ﺟ ﲔ‬ •O hâlde din ve kafr alâmeti herkesin alnında görüneceği İ‫؟‬in gayb knlmaz, her şey meydana çıkardı*. Vâkıâ şeriatte iman alâmeti tellidir. Kelime٠ i şehâdeti söyleyen, namaz kılan, oruc tutan kimsenin şehâdet ve ibâdeti, iman alâmeti sayılır. Fekat bunlan mü'minler de yapar, münafıklar da. îhlâs kimde bulımdugu lâyıkıyle anlaşılamaz, , ancak ( ‫ ﻻ ﻟ ﺮ ا ر‬٠٠‫وم‬٠) de, yânî, Sirlann âşikâr olacagı kıyâmet gününde meydana ‫!؟‬kacaktır.

o

4957

‫ﻟﻢ ت و ﺑ ﻜ ﻞ ﺑﺪى‬١‫ ن ﺀ‬٠‫ د ر‬S ‫ ﻧ ﺮ ؛ ﺗ ﻔ ﺮ ﺑﺪ ى‬١ ‫ﺟﻮﻧﻜﻰر‬

«Eger batıl düşünen ve yanlış hareket edenierle istihza cesâretl nisaydı. Dünyada put yapan ve puta tapan nasıl bulunurdu*. 32«


yet ve hüviyyctlnl ١ ،llly٠ »ı٠ l٠ ı Avnlyyrt mertebesinin onun ilmilin muhft| jf olamayacağı ٠ Ubhml/٠ |l ،'١١I. ık٠ ٠ n Kâinâtı halketli, Onu ilm(iı٠ n nynV yetirdi.

Yânî: «İçinizden mücâhid ve sâbir kimdir? Onları bilelim diye n،zi tecrübe ve imtihan ediyoruz63, buyurdu. Ben de seni bildiğim hâlde ı٠ o. rup öğrenmek isteyişim, hakkmdaki ilmimin aynelyakîn ve hakknlynkin mertebesini bulması içindir. 4966

‫ﺍﻑ واﻛﺎر ﻧﺘﻮﺍﻯ ﻧ ﺜ ﺖ‬٠‫ﺑﺚ ﺯ‬ ‫ ﻧﻴﲁ از ﻧ ﻮ ﳒﺖ‬١ ‫ب‬ ‫ﻧﺎ ﺩﻯ‬ «Bir zaman İçsiz, hareketsiz oturamazsın. Her ân senden bir kötülük, yâhud iyilik zulıûr eder». 4967

j١j r j١jK’tjb.ü. ،>١ ،jLr. j — «Bu iş ve hareket iktizâsı, sırrın meydana çıkmak için sana ıııüvek kel olmuştur*. 4968

zyt ٠ jS^

«İnsanın zamiri ve kalbi, yâhud kazâ ve kader; iplik ucunu çektikçe ten yumağı nasıl sâkin durur?،. 31،‫ ا‬Sû,‫ اﺀ‬Mi.

: Jl, 331


4962 ;

‫ﺀﺍﻡ‬

‫ ﻡ‬١٠. ‫ﺽ‬

‫ﺥ‬

٠‫ﺩ‬

‫ﻟﺜﺎ ﻝ‬

‫ د ذ د ر ا م‬٠‫ ن'ﺀ ى‬٠ ‫ر‬٠ ‫ را‬٠‫ ا‬٠ ‫؟‬Sen de yapdığın işlerden bana bir nişan ver ki ben hepsini bilirim. Hakikat kamerini bana karşı tereddiid ve şübhe bulutu örtemez». 4963 ‫ ﻓ ﻮ د ﺟ ﻴ ﺖ‬٠‫ ن‬٠ ‫ ز ﻛ ﻐ ﺖ‬١‫ﻛ ﻔ ﺖ ﺑ ﻰ‬ ‫ﻟﻮد و ﺟ ﺒ ﺖ‬٠‫ آ ن ب‬، ‫ د د ا' ل‬y ‫ﺑ ﻮ ن‬

«KOI. dedi k i : Sen benim cf’âl ve ahlâkımın nasıl olduğunu bildikten sonra, benim söylememi İrâde etmekten maksad nedir?» .

4964

‫ ان‬٠‫ ﻛ ﻤ ﺘ ﺪ را ﻃ ﻬ ﺎ ر ج‬- ‫ﻛ ﻐ ﺘ ﺜ ﻪ‬

‫ د ﻋﺈﻥ‬٦ ‫ ﻧ ﻚ د ا ﻧ ﺘ ﻪ رون‬، .Pâdişâh dedi k i: cihâmn İzhâr edilmesindeki hikmet, bilinen şey’in meydana gelmesi idi». 4965

‫ ﻧﻜﺮد‬١‫ ا ﻧﺠﻪ ب ' ﻓ ﺖ 'ا اﻳ ﺪ‬. ‫ خ ﺀدﻟﻘﻮدر د‬٠‫اد ر‬٣٠ ‫ ا ن‬٠‫ر ج‬.

«Allah bildiğini peydâ edilmemiş bırakmadı. Yânî, İlm-i İlâhîde ma., lûm olan a'yân.ı sâbiteyi ilinden ayn derecesine getirdi. Doğurmadan evvel cihâna doğurma zahmetini ve derdini vermedi». Köle pâdişâha : Bildiğin hâlde sormandan maksad nedir? demişti. Pâdişâh da ona cevab veriyor k i: Evet; ben sen‫ ؛‬anladım, nasıl bir adam olduğunu biliyorum.- Fekat bu bilişim, ilmelyakin mertebesidir. Soruşum ise 0 ilmin aynelyaki'n ve hakkalyakin aerecesine vam ası ‫؟؛‬indir. îşit. medin mi ki a!lâmülguy٥ b olan Allah, her şey’in ve hepimizin mâhiy-

:(:(٠ ٠


ılovmak vücudun ،)،.«1‫ﺍ‬٠ ‫ﺍﺍﺍﺃﺍ‬.'‫ﺍﺍﺍﺍ‬,' vr kuvvet peydi! etmesine, kuvvet ‫ﺍ‬٠ ‫ﺍﺍ‬١ ١ ٠ ٠ valj ve ikabe, scvıib ،1 ikab iı،ak iyi ve kötü h .r.k .tl.ıe, .1 baıekctlcr cennet ،٠ ‫ﺍﺍ‬٠ ’‫'ﺍﺍ>ﺍﺍ‬,‫ ﺍﺍ‬izahlarına sebeb olur. ikiyle bir ebebin dogurdugu bir eser de başka eserler İçin ana yerine geçer V,' bil.' ı.ok sebeb tevlid eder ki şu sayılan şeylerin hepsi de bugday ekmekden busûle gelmiştir. Diğerleri de bunlara kıyâs edilmelidir. Fekat bu sebeb ve eser silsilesini birer birer görebilmek İ‫ ؟‬in açık ve nurlu !lir gör. ge .ektir'! Hazret-i Mevlânâ bu derin bahisten sonra.pâdişâh ile köleler، htkk yesine avdetle diyor k i : y A

h u d

4973 ‫او د ر ﻣ ﺨ ﻦ ﻏﺎر ﺳﻲ‬1 ٠‫ﺛ ﺎ‬ ‫ﺩ ﺏ‬

‫؛‬

‫ ﺩ ﺍ ﺯ ﻭ ﻯ ﻧ ﺜ ﺎ ﻝ‬٠‫ﺍ ﺍ ﺩ‬

«Pâdişâh, 0 köle ile konuşurken bahis buraya geldi. Pâdişâh ‫ﺍﺍﺃﺍ‬1‫ﺍﺍﺍ؛‬ bir nişan gördü, yâhud görmedi*. 4974 ‫ﺖ‬ ‫ﺖ‬

‫ﺑ‬

‫ﺩﻭﺭ‬ ‫ﺑ‬

١‫ ﺟﻮﺏ‬٠ ‫ﺛ ﺎ‬

‫ﺩ ﺳﻮﺭ‬

‫ﺍن‬

‫ا د د آن‬

‫ﺫ ﻛﺮ‬

‫ ﻣﺎوا‬٠‫ﻟﻠﺚ‬

.Hakikat talibi olan pâdişâh, ona dâir bir nişan gördiiyse bnld de gildir. Lâkin onun zikri i‫؛؟‬n bize izin yoktur.. 4975

‫ ا ﻣ ﺪ آن ﻋﻼم‬٠٠<> f j ‫ون‬٣ ‫ﯪ » ﻣﺎ ﻡ‬

‫ﺧ ﻮ ﺃ ﺩ آن‬

‫ ﻭ ﻯ ﺣ ﺔ ﻭ ﻳﺜ ﺾ‬٠

«öbiir köle hamamdan gelince büyük pâdişâh onu huzûruoa çağırttı* ve : 4976 ‫ﺩﺃﰈ‬

‫ ﱎ‬٠‫ﻟﻚ‬

‫ﺉ‬

‫ﻛﻔ ﺖ‬

‫ ﻓ ﻮ ﺳ ﺸ ﻔ ﻮ ﻃ ﺪﺑ ﺮ ﻭ‬.‫ﺃ ﺳﻠ ﻂ‬

١‫ﺍﺍﺍ ﺍ ﺍ‬

«D edi k i : 1 1 1

ve i f i y e t l e r o ls u n . S e n l â t if , z a r if v e g tiz e ls ln * .

Ne o lurdu .em le, ٠ıık ٠ ıl،i',uıın haber verdigl kötıı huylar olmasaydı.

:1:1:1


‫ﺍ!؛ ﺍ ﺍ ؛ ﺍ‬

‫ ن ﻟﺘﺶ‬١ ‫; ا ض ﺷﺪ ﺇﺩﺍﻑ‬ ‫ﺍﺭ"ﻭﺋﻴﲀﺭﻯﺇﻭﺩﺑﻮﻓﺒﻔﻜﺶ‬ ٠() çekiş üzerine senin tasalanıp hareket etmen bir nişandır ki sana boş ve sâkin durmak, can çekişmek gibi olur.. 4370

‫ﺍﻥ ﺯﺑ ﺪ ﺍﺑﺪ‬٠‫ﺍﻧﻮﴽﱋ‬٠‫ﱋ‬. ‫ﺍ‬ ‫ادر ا ر ﺍﺯﻭﻯ وﻟﺪ‬٠ ‫ ﺑ ﺐ‬٠ ‫ر‬

.Bu ve öteki dünyâ ebediyyen hareket dogurur. Mer hareket sebebi sana, ondan zuhûra geien eser, o hareltetin ‫؟‬ocuğudur». 4371

‫ﺑ ﻮ ن ﺍ ر زﺑﻴ ﺪآ ز ﻫ ﻤ ﻤﺎ زﺑ ﺐ‬ ‫ر‬

‫>ا ﺯﺍ ﺩ زو ارﻫﺎ ى‬٠

“Bir sebebden, bir hareketten bir eser doğunca, o eser de ayrjca bir scbcb teşkil eder. Ondan da acâyib eserler dogar». 4372

‫ ر ذ ﻟ ﺘ ﻠ ﻴ ﻚ‬٠‫ا ذ ل‬٠‫ا ﻧ ﺐ‬ ‫د د ؛ ا د ﻣﻨﻮر ﺑ ﻚ ﺗﺒ ﻚ‬

«Bu scbebler nesil nesildir, yânî, biribirinden doğarlar ve bir silsile ،...kil ederler. Lâkin onlarj görebilmek İçin iyiden iyi miincvver bir göz lâzımdır». Bahsi îzâh ،‫؟‬in Hazret-i Şârih vâzıh bir misâl vermiştir. Der k i: Sen buğday ekersin, o bir sebeb olur, onun başak vermesi 0 sebebin eseridir. ٠ ٠eser, başakların liarmanda bugday hâline gelmesine, dâne olarak degir. mene götürülmesine, değirmen taşı, altında bugdaym un olmasına, un olmak ekmek pişirilmesine, ekmegin yenilmesi karin doymasına, karin


4982

‫ﻛ ﻔ ﺖ ﺯ ﺍﻭﻝ دم ﻯ ﺍ ﻣﻦ ﻳﺎﺭ ﺑﻮﺩ‬ ‫ﻭﺩ‬٠‫ ﻫﺨﻮﺍﺭ‬٣‫ﳘﺠﻮﺍﺛﺪﺭﺫﺣﻄﺐ‬ «Dedi ki: Bana arkada? olalıdnn beri kıtlığa uğramış kOpck gibi bir .,ilk herze yerdi*. 4983

‫ادﻣﻜﺮد ﻣﺨﻮش ﺟﻮﻥ ﺟﺮﺱ‬-‫ؤن د‬٠ ‫ﺋﻰ ي ﺑ ﻰ‬٠‫ذﺋﺎ‬٣ ‫ ; ﻟﺐ ﻧﻞ ذ‬٠‫دﺳﺖ‬ «Arkadaşım zem İçin böyle çan çan ötünce pâdişâh : Yetişiri diyerek elini onun ağzına götürdü» ve: 4984

‫ﺑﻔﺖ دا ﻧ ﻠ ﻢ را ازوى ﺑﺪان‬ ‫ان‬٠‫ ﺟﺎزﻛﻨﺪ ﺳ ﺖ از؛رﺗﺪ‬y ‫ﺯ‬

«Dedi k i: Seninle onu bildim ve farkınızı anladım. Senin rûhıın kok­ muş, onun ağzı kokuyor». 4985

‫ﻭ‬۶‫ ﺑ ﻦ ﺍﺯﺩﻭﺭ‬٠‫ﰉﺫﺛﺈﻧﺎﻯﻛﺬﺩ‬ y

‫ﺑﺮ ﺍﻭ ﺍ ﺛ ﺪ ﻭ ﺩ ﻭ ﺭ‬٠‫ﺃ ﺍ‬٠

«.Ey cani kokıııuş, yânî, ahlâkı lıozuk; geride ve uzakta dur. Arkada .*şın ânıir olacaktır, sen onun maiyyetinde melnur bulunacaksın ,Cenâb-ı Pir, şu kıssa ile : «Eenâb-1 Hak, sizin suretlerinize ve amel ،.erinize bakmaz, belki kıılblcrinlze ve nlyyetleriniz® nazar etler* Hadis! .Şerifinin meâl.l âlisine ،..ret etml٠ ،٠ ı ٠ l،Bahsedilen köl،٠ rılı>tı ،.iri ‫ ؟‬Irkindi, ug/.ı tin kokuyordu. Fekat ahlâkı güzeldi. Iliisnu znn ‫ﺍ‬،،‫ﺍ‬،1‫ﻝ‬ Idl 1'Adlk.h 1 ‫ﺍﺍ‬١ '١ '،.٠ ‫ ﺃﺍ‬onu ı.ıiflunuş. tecrube İçin ‫ ؛‬enin hakkımla çok fen.، ^‫ﺀ‬ ،, 1٠ ٠ ‫ﺍ‬٠ < ،,١‫ﺍ‬٠ ٠ 11 ٠ 1<"‫ﺍﺍﺃ‬٠1‫ﺍ‬٠ ‫ﺍ‬1‫ﺍ‬٠ ini nz üzerine ki-


4977

‫ م ﺀ روﺑﺖ د د ى‬/

‫ذا د‬

. ‫ ان اوزدل‬٠‫ﻟ ﺪﻧ ﺖ ﻣﻌﺖ ج‬

«Her kim yüzünü görse sevinirdi, seni görmek bütün Dünyâ mülküne değerdi». 4 .7 8

٠‫ف ﻛ ﺮ )ى ا ذ ﺛ ﺎ‬١‫ﻛ ﻔ ﺖ ر ز ى ز‬

٠‫ﻛ ﺰ ر' ى ض ﻛ ﻤ ﺖ آن د ﻧ ﺘ ﺎ‬ «Köle dedi k i: Pâdişâhım; 0 dini harâbm benim hakkımda söyledikJerinden bir parçasını lütfen bildir». 4979

‫ د‬/ ‫ ﺑ ﺖ‬٠‫ﻛ ﻐ ﺘ ﺎ و ﻟ ﻮ ﻫ ﻒ دورو‬ ‫ ﺛ ﻜﺎ را "و دوا ل ﺧﻔﻴﻪ درد‬٠‫ك‬

«Pâdişâh dedi k i: Evvelâ senin iiti yüzlü bulunduğunu, sûrette ilâç, lıakikatte tlcrd olduğunu söyledi». 4980

‫ ﺟﻮ از ﺛ ﻪ ﻛ ﻮ ش ﻛ ﺮد‬١‫ﻧﻤ ﺚ ﻳﺎرﺷﺮ‬

‫ﺩﺭ زﻣﺎن ﺩﺭ؛ ى ﺧﺜﻌﺶ ﺟﻮﺵ ﻛﺮﺩ‬ «Arkadaşının habâsetini padişahtan işidince hiddeti dcryâsı derhâl coştu». 4981

‫ رآ و ر دآ ﻧ ﻐ ﻼ ﻣ ﻮ ﺀ ر ﺧ ﻜ ﺜ ﺖ‬٠‫ﻛ ﻒ‬ ‫ ﻣﻮج ﻣﺠﻮ او از ﺣ ﺪ ﻛ ﻨ ﺜ ﺖ‬، ‫ا‬٠

«() kölenin ağzı köpürtlü, yüzü kızarılı ١ ’C hicv ü nıezemnıet dalgası haddini tecâvüz etti». Yâni; söylemedik söz bırakmadı.


٠

l >H7

‫ﺍ >ﻋﺎل ﺩ ﺍﺭﻭﺩ ﻑ ﺫ ﻭ‬

٠ ٠ (> hâlde bil ki kötü huylu güzel ve iyi bir sûrct bir mangır bile etmez». Herkes güzel bir yüze bakmaktan hoşlanır. ٤ .’ekat bit hoşlanma, 0 ‫ا;ا‬٠ zol yüzün özü de güzel olmasıyle kaimdir. Yüzün güzelliği, üzün .:ırkın ligini gizleyemez. Yeninden, yakastndan o çirkinlik mutlaka ٠ ١'runııı Onun İ‫؟‬in de muvakkat hoşlanma) ebedi nefrete tehavvül eder. Eshâb-ı kiramdan Cerir bin Abdillah (radtyallahü anh) pek yakışıklı bir zât İmiş. Hattâ güzelliğinden dolayı kendisine: «Bu ümn'.etin ١ 'ı'ı süfü> denilmiştir, o zât rivâyet ediyor k i: Resülullah Sallallahti Aleyhi -bana : «Ey Ccrir; sen öyle bir kimsesin ki Allak, seni gü/el yaratmıştır. sen de ahlâkını güzelleştir» buyurdu. 4988 ‫ ﺭ‬٠‫ﻭ ﺍ ﺯ‬

; ٠‫ﺣﻖ‬

‫ﻟ ﻮ ﺭ ﺕ‬٠ ‫ﻭﺭ ﺭ ﺩ‬

'

‫ﺾ ﺯﻭﺩﺭ؛ﺯﻣﺮ‬ ‫ﺧﻠ‬ ‫ﺟﻮﺯﺑﻮﺩ‬ «Bir kimsenin sûreti ‫ ؟‬irkin ve beğenilmez olsa bile, huyu iyi ahuna .«onıuı ayağı dibinde öl Yâni: onu sev ve yolunda fedâkârlıktan çekinme. 4989

‫ﺫ‬١ ‫ﺩﺩﺏ‬/‫ﺭ ﺍ‬

‫ ﻭ ﺭﺗﻴ ﻼ‬٠

‫ﺗﺎ'د ﺟﺎودان‬

..Ç i l m i ş ol ki zahirdeki .«ebedi kalır

s ü re t

‫ﻣﻌﻰ‬

‫ﻋﺎﻟﻢ‬

güzelliği zâ‫؛‬l olur, fekat mu.nfi filemi

g ö n ü lle r te s h ir ed e n b ir y ü z ü n g ü z e l l i ğ i devitin Hastalıktan z a y ı f l a r , i h t i y a r l ı k t a n b u r u ş u r , ،..،‫؟‬ok ‫ ؟‬ıknımnkhı kalbura döner, ..vhnsız lar -‫؛‬.ekil alır Oen‫ ؟‬lı٥ ln،lî ‫ﺍ'ﺍﺍﺃ‬.‫ا ﺍ‬,1‫ ااا؛ اااا‬kendisinden rivAyt.، edilen bili ١,‫ ااااا‬II'.‫ا‬ E v e t:

e d ip

c fiz ib c s iy le

g itm e z .

... < ٠ ‫؛‬.,'

1 :‫ًﺍﺍ‬


zacağı ve sövüp sayacağı yerde, «ben onu çok iyi bir arkadaş bilirim. Eğer aleyhimde bulunduysa, benim farkına varmadığım ba’zı kötülüklerimi görmüş de bahsetmiştir, demiş, doğru söylediğini de bir çok yemin ile te’min eylemişti. Öbür kölenin yüzü ve sözü güzeldi. Lâkin özü berbadtı. O da padi­ şahın : «Arkadaşın senin için çok fena sözler söyledi» diye îmtihâmna ma’ruz kalmış, hemen o zavallıya sövüp saymaya ve bir takım iftiraya başlamıştı. Binnetice öbürü pâdişâhın makbûlü. beriki de menfûru ol­ muştu. Demek ki güzelliğin yüzde değil, özde bulunması lâzım. Allah’ın sûret güzelliğine bakmayacağı, böyle: amellere değil, niyyetie bakacağı da şöyle : Meselâ bir me’rnur; vazifesine devâm ve ikdâm ile çalışıyor. Aldığı maaşı hak etmek için işinin başından ayrılmıyor. Bir aralık muhtasar ve müfid sûrette namazını kılıp işini görmeye koşuyor. Bir de riyâkâr bir herif, herkes kendisine sofu desin diye cemâatin omuz­ larından atlaya atlaya tâ ön safa geçiyor. Farza kamet edildiği hâlde o. sünneti bitiremiyor. İmam rukû’dan secdeye varmışken o tecvid ile (sübhânallah) demekte berdevam. îmam selâm veriyor, o hâlâ tehiyyât okumakla meşgul ve şâire. îşte böyle riyâkârâna kılınan namazdan, o me’mûrun hüsnü niyyetle çabucak kıldığı namaz elbette ve elbette Allah’ın makbûlüdür.

4986

‫ ﻣﺪ ك ﺗ ﻴ ﺢ از را‬٦ ‫در ﺣﺪا ث‬ V

‫ﰱ ﺩﺍﻥ ﺍﻯ‬٠/

‫ﺯﺉ‬٠‫ﳘﺠﺮ ﺀ‬

«Ey büyük kimsej Hadis-i Şerifte: Riyâ ile edilen tesbih, külhanda yetişmiş yeşillik gibidir* buyurulmuştur. Ba'zı taraflarda lıamamlar süprüntü yakılmak sûretiyle ısıtıldığı İçin şehrin süprüntüleri külhanlara toplanır, onların arasında ba'zı otlar, hattâ çiçekler çıkardı. Aleyhissalât Efendimiz: rij’âkârâne edilen tesbihi İşte bu otlara teşbih etmiştir, Kezâ : «Süprüntülükte bitmiş yeşillikten sakınınız* Hadîs-İ Çerîf'i vardır ki süfli ve ahlâkı düşkün âileden kız almayınız mefhûmundadır. Bu Hadis'te de öyle aile kızları ve kadınları süprüntülükte çıkmış ye‫؟‬ıll،ğ٠benzetilmiştir. :‫ﺍ‬:‫ﺍﺍ‬


٠ ‫ﺍ!ﺍﺍﺍ‬:‫؛‬ ‫ ا'أ‬4٠ ‫ل‬-١٠‫ ا‬١٠٠‫'ا‬.‫ا‬٠‫ دا‬٠ ‫ا ن‬ ٠‫ﺑ ﺰ‬

. ، ‫ ﺍ ﺯ‬٠‫ﺍﻟﻞ‬.‫ ﺯﺫ‬٩‫ا ﺟ ﻪ ﺟﺎ‬

«Dünyadaki kahb sedefleri, yân‫؛‬, cisimlerin hepsi de rflh denizinin feyziyle diridirler„. 4993 ‫ﺍ‬

‫ﺩﺭ ﺭ ﺻﺪﻑ ﻣﺑود‬٠٠‫ﺑ ﻚ ﺍ‬

‫ ﻛ ﺮ‬I‫ﺟ ﺜ ﻢ ﻛ ﺜ ﺎ د ر د ل ص ﻟﺚ‬

«Lâkin her sedefin İçinde inci bulanmaz. Güzünü aç da her birinin İçine bak». Yâni; cisimlerin süretine değil, kalbine ve ma’neviyyetine nazar < ٠ ‫ﺍ‬

4994

‫ﰷﺯﺟﻬﺪﺍﺭﺩ ﻭ_ﳒﻬﺪﺍﺭﺩ و ا ﻛ ﺰ ن‬ ‫ﺑ ﺖ آ ن د ر *ﻛﻴﻦ‬

‫ﻷﺍ‬٠،‫ﻙ‬

‫ ﻧ ﻜ ﺎ‬١‫ز‬

«Onda ne olduğunu, bunda ne bulunduğunu ayırd et. Zîrâ 0 kıynıe.h eser nâdiren ele geçer». Her sedef İçinde bulunmaz. 4995 ‫ ر و ى ﻛﻮ س وﺛ ﻜ ﻞ‬٠‫ﺑ ﻤ ﻮ ر ت‬ ‫ ﺑ ﺌ ﺪ ا ﻧ ﻜ ﺎ ﻟﻌ ﻞ‬. ‫ز ى ﻫ ﺖ ﺻﺪ‬

f ‫در‬

«Egcr sürete bakacak olursan bir dağ, şekli i’tibâriyle bir lal ،0‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍﺍ‬ yüzlerce misli büyiik.ür». Lâkin 1،‫'ﺍ‬1 ٠ ،< -.!, ‫ ﺍﺍ‬٠ b*.küçüklüğüyle ber،‫؛‬r dagdan kıymetlidir. :٠ :٠ ‫؛‬٠


ym ir hüsnü mA/.î٠ ،lnd<٠ tı bal.M.dcrdi, Bir ‫؛؛‬ün bulunduğumuz bir mecliste yine eski güzelliğini nu.v/.û ı bahsetti v e : .Câmi' yıkılmışsa da nıihrab yerinde!» dedi. Orada b u l u n a n bir z â t de: Estağfhulkıh, Mlhıab değil, son cemâat yeri bile harâb olmuş ce­ vâbını verdi. Lâkin ahlâk güzelliği böyle liğin dâimâ sahibini sevdirir.

harâb

ve türâb olmaz. O ma'nevî güzel­

Yine eshâb-ı kiramdan (Zâhir bin Haram) ın sûretâ güzel olmamakla beraber hüsnü ahlâkı dolayısıyle Aleyhissalât Efendimiz tarafından ne derece iltifata nail olduğu geçen derslerin birinde nakledilmişti. Hazret-i Mevlânâ bundan sonra ma'nâ güzelliği aramayıp da suret güzelliğine tapanlara hitaben buyuruyor ki ‫؛‬ 4990

‫ﺟﻨﺪ ﺑﺎزى ﺀﺋ ﻖ اا ﻧﻨﺶ *ﺑﻮ‬

«Ne vakte kadar destinin üstündeki nakışlara âşık olup kalacaksın? Nakıştan vazgeç de destinin içindeki suyu ara». Ccnâb٠ ı Pir, bu beyt ile insanı destiye, onun sûrî güzelliğini destinin üstündeki nakışlara, ma’nevi güzelliğini de destinin içindeki suya benze­ tiyor. O nakışlara bağlanmış kalmış olanı da kendisine harâret basmış ve eline su dolu bir desti gelmişken, içindeki suyu içmeyip de üstündeki nakışlarla oyalanan bir ahmağa teşbih ediyor.

4991

‫أﻟﻰ‬١‫ىئ‬٠‫ دى ز م‬٠‫ﻣﺮرﺗﺶ د‬ ‫ ش‬١‫ ﺀ‬/ ‫ ن‬٠/ ‫ز ﻣﺪ ف د ; ن‬١ «Ey gördüğü giizcle takılıp kalan; onun sûretinl görüyor, nıa'nâsından, yfuıî. ahlâkı güzel mi, çirkin 111‫ ؛‬olduğundan gafil bulunuyorsun. l':،t٠ r akıllı bir adamsan sedeften inciyi al», istiridye kabuğuna kapılma.


Ki hir menılı.kelİ ‫ا'ر‬،،،‫'ا‬1‫ا'ااا‬1 ‫ا< ا‬١‫ا؛'ا‬٠‫ ااا>>اا‬،‫ا‬1‫ااا‬1‫ااا‬, .:‫ا‬.‫ا‬،‫اا‬٠‫>ا‬, onun hükmü, ‫اا‬٠' uyar vc luabo kiılkııı ١‫ اا‬٠ Idnl.'iı'î efiıidılıın ıı٠٠ıt،٠'‫؛‬c٠kkil ordusu d،ı ‫ اأااااا‬fikrine ve izine ‫أ‬٠٧٠‫ا! ا‬،‫ ااه ا‬1‫ا‬.|‫ا‬،‫ا‬1‫ 'ا‬,nuıııur ،dr menıleke، altüst ı.lıır ve harâbe hı'ıllııı ulu', 1‫ 'ااأا‬،‫ااااا‬1 ،‫اا‬. dünyâyı. hâkim olanın sûrct-1 ، ٥٠ ،•*(٠ degil. ma'n٥y٠, ،‫'؛ا‬،(‫اا ااااا‬1‫اا‬،‫اا‬٩‫اأا‬،‫ ا ا‬٠‫ا‬,‫ ا ﺀ‬..ıılılddır.

٢ d>tll ‫ﺣﻨﺎﻕ ﻝﻱ ﺍﻥ ﺯ ﻳ ﺚ >ﺷﺎﺫﻩ ﺑﲔ‬

‫روام ; ﻧﻤﻴﻦ‬

‫ﻛ ﻨ ﺘ ﻪ ﺟﻮن‬

j r

«Sonsuz bir halkı gör ki bir fikir dîlâyısıylc yer yüziinde sel Rİ،I‫؛‬ .‫ﺍ‬1‫ﺀ‬ ‫ ﺍﺃﺍ‬.«gitmektedir -Meselâ; Ruslarla peykleri olanlardan milyonlarca halk, dünyâyı ،s،i e m e lin d e d ir

1.1.

5002 ‫ ﺑ ﺶ ﺧﺎ ق ﺧﺮد‬٠ ‫دﺛﻠﻪ‬٠‫ د‬١ ‫ ن‬I ; . ٠٥

‫ﻮﺭﺩ ﻭ;ﺩ‬ ‫ﺧ‬١‫ ﺍ ﺯ‬٠‫ ﺡ‬٧‫ﻥ ﺏ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺑ ﻚﺟ‬ «Fikir denilen 0 sâik, halkın nazarında ehemmiyetsizdir. Lâkin ynyi lmca sel gibi dünyâyı süriiklcr, götürür». 5003

‫ ﻳ ﻔ ﻲ ﺍﺭ ﺍﺗﺪﻳﺜﺎ‬٠‫ﺑ ﻰ ﺟﻮ ى‬ ‫"ﺩﺭﺟﻬﺎﺩ ﺭ ﺑﺜﻪ‬١ "*■; «Hülâsa: Görüyorsun 1،İ düııj'âda her san’at, lınttâ iler liarekct flld» ile kâimdir». 5004 ‫رﻫﻞ‬٣‫ ﻫﺎ و ﻗﻤﺮﻫﺎ و ث‬، ‫ت‬ ‫ا‬٠‫ﻣﺮ‬

,

‫ا‬٠ ‫ﻫﺎ و دﺛﺖ‬٠‫ﻣﻮ‬

E vle r, kö şkle r, .e ld ile r , dtıglııı. liv a la r vc nehirler».

:٠ ‫ ﺍ‬1


49 ‫ ﺍ؛‬6 >

.،.^٠٠ s ٠‫ ؛‬s ٠‫ ؛‬٠٠٠•>

y ^İSy

f

^ L>١٠U>•-،.. .1—٠

«Yine suret i.tibâriyle senin elin, ayağın ve saçın, sakalın, gözünün yüz mislidir». 4997

.

٠ ‫إ ﺛ ﺪ ر ﺗ ﻮ ا ن‬. ' ٠‫اﻳ ﻚ ا و ﺛ ﻴ ﺪ‬

‫ﻥ‬ ‫ﻣﺪﻛﺰ‬7‫ﱸ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻣﺎﺩ‬ ‫ﺀ‬ ‫ﺭﺑﺎ‬.٠‫ك‬ «Lâkin gözün kütün a'zâdan kıymetli ve nıüııtehab olduğu sana nıeç. hül değildir». 4998

‫ﻛﻊ آ د اﺗﺪرون‬٠ ‫از ف ا د ﻳ ﺜ ﻪ‬

‫ﺍ(ﻭﻥ‬٠ ‫ﻡ‬ 4 ;‫ﳉﻵﺫﺩﺍ‬ ‫ﻣﺎ‬ «Zilma gelen bir fikir ile bir ânda J’üz eilıan altüst olur». 4999

‫ د‬٠٠ ‫ا ﺑﻤﺮرت ﻟ ﺜ ﺎ‬ ‫ ل رود‬٠ ‫د د‬

‫ﻑ‬ ‫ﻄﺎ‬ ‫ﻟ‬-‫ﺟ ﻢ‬

‫ش‬٠٠‫اﺛﻚ‬

‫ﻣ ﺪ ﻫ ﺰا را ن‬

«Pâdişâhın cismi sûretâ birdir, fekat yiiz binlerce asker onuıı izintle yürür». 5099

f

٠‫ ور ت ﺛ ﺎ‬٠‫ ذ ﻛ ﻠ ﻮ‬jV

‫ﱃ‬ >‫ ﻧﺮ‬S - ‫ﺕﻋﻮﻡ‬ -‫ﺀ‬ ‫ﻉ‬ ıniintehab ‫ ذ‬4‫اا‬

0

‫؟‬âbın ‫؟‬c‫؛‬-.i١١ -،‫ ﺍ‬sürsti dc '‫ﺇﺍ‬2‫؛‬٠ ‫ ﺍ‬bir fp rin mahkûmudur»,


‫ﺍ(ﺍ؛‬1‫>!ﺍ‬ jk

‫ﻭ‬

> ‫ﻯ‬ ‫ﻻ ﺍ‬/١ ‫ﻑ‬ ‫ﻥ‬ ‫ﻬﺄ‬ ‫ﺟ‬ ٠‫ﺍﺯ‬

‫ل ﺀر‬, ‫ﻻش‬٠‫و ل‬٣ ‫ﻦﻭ ﺀش‬ ‫ﺍﺋ‬ "Ey eşekten

‫ا‬1‫ﻻ‬,‫ا؛ا‬ «.

;

,

İilııuiik fikir ‫!؛‬eminden ise emin gafil ve

‫ﺃﺍ‬١gibi

bOıabcr bıılıııııiistın

5 .1 .

‫ﻯﻣﺮﺕ‬٠‫ﻏﲎ ﻭﺯﺇﺀﺭﺩ‬٠.‫ﺯﺍﻧﻚ‬ •S

‫ﺍﺩﻯ ﺧﻮ ;؛—ﻯ ﺧﺮ‬

«Çiink‫ ؟‬kalıptan İbâretsiı, aklidan nasibin yoktur, insan tabiat.‫ ؛‬de. ğilsin, eşek sjpasjsıu«. 5011

‫ﰉ ﺯ ﺟﻬﻞ‬ ٠‫ ﻭﺛﺨ ﺺ ﻯ‬٠ ‫ ﺭﺍ‬٠ ‫ﺃ‬ ‫'ﺯﺩﺵ ﻵﺯﺝ ﻭﴱﻞ‬٠‫ﺛﺨﺺ ﺍﺯﺍﻥ ﺛﺪ‬ «Sen gölgeyi şahıs vehmediyorsun. Onun i ‫؛؟‬n şahıs sana giire ‫ﻻ‬ .١ .‫ﺍﺍﺍﺍ‬ ve kolay görünüyor». 5012

‫ﻞ‬ ‫ﰵﺍًﻧﺜﻜﺮﺩﺑ‬ ‫ﺍﺩﻭﺫ‬٠ ‫ﺵ‬ ‫ﺍ‬ ‫ ; ﻛ ﺜ ﺎ د ﻭ و اﻧﺪ‬. ‫ﻣﺨﺄ ل‬٠‫د‬ «Fikrin hicabsız, nikahsız kanad açacağı ve ( ‫ﱃ ﺍﻟﺮﺍﺭ‬ ‫ﲤ‬ ‫ ) رم‬N n m t CeliJi mûcebince bütün Siriartn meydana çıkacağı güne kadar salırct». Ki 0 vakit: BOl.'l

‫ م ; م‬٠‫رن؛‬: . ‫ أ‬٠٠، ‫ ﻫﺄﺑﺎ‬٠‫ااو‬ r jf I V «D a ğ la r ın

٠‫ر‬٠‫ ﺍ ’ ر‬٠ ٠‫' ﺑ ﺖ ﻡ‬

١،‫ﺍﺍ‬٠ ‫ﻝ‬،‫ﺍ‬٠‫ ﺍ‬١‫ﺍﺍ‬٠‫ﺍﺍﺍﺍ‬١‫ﺍﺍﺍ‬1‫ﺍ‬٠‫ ﺍﺍﺍﺍ ؛‬1‫ ﺍﺍﺍ‬٠‫ﺍ‬,‫|ﺍﺍﺍﺍ‬،

. v e S icak z e m in in y o k o l

duğıuıu g ıiıllı.n »..

‫؛‬1. 3


‫ﳏﺮ ﻭ ﺭ( ﺑ ﺮ ﻓﺎﻟﺖ‬, ‫ﺭ ﺯﺑ ﻦ ﻭ‬

‫ ﺟﻮ ﺩﺭ؛ ﺍﺯ ﺳ ﻚ‬٠‫ ﺍﺯﻭﻯ ﺀ‬.‫ﺯﻳﺪ‬

«Kara da, deniz dc, güneş de, halikların denizle hayât hulduğıı gibi onunla yaşamaktadır*. 500Ö

‫ﺑﺲ ﺑ ﺮﺍ ﺍﺫ ﺍﺑﺎﺽ ﺑﺶ ﻣﻮﻛﻮﺭ‬ ‫دﻳﺜﻪ ﺟﻮ *ﻭﺭ‬."‫ ﺫ ﺕ ﻭ ا‬١‫ ﺏ‬٠ ‫ﻻﻥ‬

«O hâlde senin gibi ahmak bir kbriin indinde neden dolayı ten, Sü٠ leyman gibi biiyiik, fikir de kannea nisbetinde küçüktür... Hâlbuki hakikatte fikir, Süleyman gibi büyük, cisim ise kai'inca gib‫؛‬ küçüktür ve âcizdir. Bir misâl daha: 5007 ‫ ﺀﺍﺩ ﻳﺌﺲ ﺟ ﳥ ﺖ ^ ﺯﺭﻙ‬٠‫ﻯ‬

O،— . J...5o‫ﺑﻮ*ﻭﺯ‬ S y j f‫ﺗﺪﺍﺛﻪ‬ y * ١*_i^.l ‫ﻙ‬ ‫ﻯﻭﻛﻮﺀ‬ ‫ﺕ‬-‫ﺀ‬٠١ Senin gözüne dağ büyük görünür de, dağı kurd gibi kuvvetli, fikrî» .«ise fârc gibi zayıf görürsün Hâlbuki zayıf sandığın fikir, kuvvetli sandığın koca dağları yerinden kaldırır. 5008

.،١ ٥ ٥y .«i J ٠،-‫؛‬٠• jj، ‫؛‬ r i jJ

-،٠ ،>i j ) i

­Dünyâ senin gözüne büyük ve korkunç görünür de buluttan, felek» teki şimşekten korkar ve titrersin» :‫ﺗﻨﺎﺀ‬


‫ ا؛‬1 7

‫ ر‬٠‫ﺓ ج(أ ا‬٠‫ او ﻭﺏ‬٠٠,{٠'٠

‫ر‬:١‫ دىىدو‬-، ‫’ دﻓﺪر ش‬. ٠‫د‬ «Onun elbise bedeli. yâni, maaşı, k ırk em irin tahsisâtı kadardı. Yiiz. Jcrce vezir, onun gürdügü i'tib â r‫؛‬n onda b irin i sürmemişti.. 5018

‫ا ز ﻛﺎ ل ﻃﺎﺑﻊ و ا ﻧ ﺎ ل و ﺑ ﺖ‬

‫;ى ود وﺛﻪ ﻣﺤﻮن وﻗﺖ‬٠‫او اا‬ «Tûliin, ikbâl ve bahtın kemâl.i müsâadesinden o küle bir Eya/.,. pâ­ dişâh da zamânın Malımûdıı olmuştu». Hazret-i Mevlânâ, kölenin pâdişâh indinde gayet makbul oldu,‫؛‬.un‫؛‬, anlatmak için onu Eyâz’a, pâdişâhı da Mahmûd-ı Gaznevi’ye benzetiyor Mahmûd.ı Gaznevî Hindistan’ı feth, oradaki mecûsi ma’bedlerini tahıllı ve Hindliieri müslüman etmekle meşhur bir hükümdardır. Eyâz is m in ­ deki kölesine, onun pek sâdık oluşundan dolayı çok teveccühü vardı Mesnevi’de ba’zı kıssaları gelecektir. 5019

‫ش‬.‫ ر و ﺣﺜ ﻪ در اﺻﻞ ﺧﻮ‬V‫روح'و‬ ‫ش‬.‫ و ود وﺣﻮ‬.‫ ر‬. ‫ ن ود‬٠‫وش ؛ذ"ن‬ « 0 ittis â l

k ö le n in ve

r ı 'lh u

k a râ b e t

p â d iş â h ın

peydâ

R û h ı ı y le

bu

c is im

y a r a d ı lm a d n n

e vvel

e tm iş ti» .

«Ruhlar, hazırlanmış ordular hâlinde idi. Orada tanışanlar hıırnd‫؛‬، uyııştıılar. tanışmamış olanlar da burada bozuştular» Hadis-‫ ؛‬Şerifi mııktezâsınca ruhlar aleminde bir ülfet ve bir vahşet olmuş. Orada birbirini tanımış olanlar, cism âleminde, yâni. Dünyâda da ülfet ve muâşereî etmişler. Yabancı kalmış olanlar da burada bir türlü uyuşanınmışlar. Bu tanışıklığa Ülfet-İ ezeliyye denilir ki Hazret-i Mevlânâ da köle ile pı'ıdlşâhın sevişmesine onu sâ‫؛‬k güsteriyur ve 0 ‫'؛‬ileme dâir ba'zı mn'lı'imât veriyor: ni.'ı


5011

‫ ذ‬٠٠‫ و ج‬٠٠‫ ﺍﺣﺰ‬٠ ‫ط ﺑ ﻰ‬٠ ٠٠

‫ﻯ ﻭﺍﺣﺪ ﻭﻯﻭﺑﺪﻭﻥ‬١‫ﺟﺰ ﺣﺪ‬ »O y ıld ız ,

٥

v a k it nc

b îr , tJ ir i v e

de

başka

zam an

V ü c û d -i

b ü tü n

H a k îk î

C e n â b -1 H a k

b ir

o la n

m a lı a b b c tk i o la n

v a r lı k

m e vh u m A lla h

A lla h t a n

başka

n c

g ö kyü zü , ne

g ö rü rs ü n .. ve

( c e lle

iz a fi

v a r lı k la r

c e lâ lü h û )

m a h v o la c a k ‫؛‬

ancak

0

esnûda

k a la c a k t ı r .

Y in e

:

; ‫ ف‬٠‫ق ؛ ﻋ ﻘ ﺎ‬ .Y a n i : « B ı ı g ü n ccvab

, . 'e r e c e k

n ı ü lk ,

k im s e

s a lt a n a t

vc

h ü k ü m e t

k a lı h ü r

Z â t-i

k im in d ir ? .* «

d iy e

s o ra c a k

K ib r ‫؛‬:.â s ı:

‫ ذ ﻳ ﺮ‬٠١‫ دﺑ ﺒ ﻲ‬٠ \‫ص‬

. Y â n i : « B ir

vc

b u lu n m a d ığ ın d a n

okan

A lk a h 'm d ı r .‫»؛‬

c e v a b in i

v e r e c e k t ir ,

‫ ﻻة‬1‫ة‬ -‫ ت ا ﻣ ﺪ ؛ دروع‬٠ ‫ را‬٠ ‫ﺑﺖ ﻓ ﺎ‬

‫ارأ ارو ع‬١‫ا ﺑ ﻬ ﺪ ا را ﺑ ﺂ‬ «Y akan, ııııla ş ıh n a s ı

y ü lı ııd İç in

« P Â D İŞ Â H IN

d o g rıı

b ir

h ik â y e

h â tıra

g e k d i.

H a k ik a tle r in

güzckcc

n a k le d ile c e k t ir » .

H A S

B İR

B E N D E S İN E

S Â İR

E T B A lN

IIA S E D

E T M E S İ.

5016 ‫ ﺍﺯ ﺭ ﻡ‬١‫ﻷﻧﺜﺎﺵ ﻧﺪﺓ ﻭ‬ ‫ زد رﺟﻪ ﺣﻨﻢ‬.‫رﻛﺰ_د‬

«Pâdişâhın biri, bir kölesini kûtf II keremle diger bendegâna tercih etmişti». ٠ ‫ ااﺀ‬s .r e i Mü'mjn : 16. 3‫«ا‬٠ SUrei : 16.


5023

‫اى ﺋ ش‬٠‫د ﺛ و د د ز ش ىذ‬ ‫ا ﻧ ﻚ ﺑ ﻨ ﺪ ﺣﺘﻠ ﺖ ﺣ ﻖ ر ر ش‬

«Hakkin takdirini ),açında, yâni, alnıııııı yazısını gören hif kimsu «،،،،٠! tedbirler ile o takdiri değiştirmeye kalkışmaktan ııası) hoşlanır». 5024 ‫ ﺩ‬٣'‫ﺍﻭ ﺩﺭﻭﻥ ﺩﺍﻡ ﺩﺍﻯ ﻯ‬ ٠

‫ ﻧ ﺠ ﻬ ﺪ‬٠‫(ا‬٠‫ﺍ زﺟﻬﺪ "ل‬،‫ﺑ ﻦ‬

«Allah, bir tuzağın İçine başka bir tuzak daha kor. Senin rfılııın !*٠’ o tuzakların ne birinden sıçrayıp kurtulabilir, ne ötekinden». 5025

٠‫ﺯﺩ ﻣ ﺪ ﰷ‬.‫ﺭ‬. ‫ ﺭ ﻭ ﺩ ﻭﺭ‬f ‫ ﻧﻪ‬، ‫ﺕ ﺭ ﺭﻭﺩ ﺍﻥ ﻛ ﺜ ﺘ ﺔ‬٦‫ﺍﺁ‬٠

«Tarlada yüzlerce ot bitse ve diikUlse de nîhâye. Allalı'ın ekini, 1‫ا‬,٠ duğıı tohum neşv ü neıııâ bulur». Meselâ: bir tarla sürülür. Arpa, bugday ve şâire tohumu atılır. Sonra 0 tarlada bir takım yabânî otlar çıkar, onlar ya çiftçi tarafından ‫ذﺀ‬،‫آ‬ kiiliip atılır, yâhud feyz bulamadığı İçin kurur. Nihayet, asil arpa, yAhud bugday yetişir. Allah’ın takdir etmiş ve insan vücûduna ekmiş oldugu hâller ،lo 0 arpa ve bugday gibidir, insanların tedbiri ise bugday tarlasında tutunmaya çalışan serseri otlara benzer. Nihâyet onlar kurur, bugday vo arp» feyz bulur. Yânî, tedbirin faydası olmaz, takdirin hükmü galebe VI. zilhür eder. Hadis.i Şerîf’te : « K a d e r e karşı hazer v e t e d b i r f n j ' d a v e r m e z » buyurulmuştur. 0 hâlde hükm-i kadere karşı bir şey yapmayalım mi? M e s e l â hasta olursak hekime gitmeyelim mi? Yapalım ve gidelim. Elimizden geldigi kadar tedbirdo bulunalım ve hastalığımızı tedâvl ettirelim. Belki bizim 0 tedbîrlerimiz de kader nlıkâınındandır. Oyle oldugu İçin de fay. dasını görürüz. MI


5020

«İş görecek olan, cismin yaradılışından evvel mukadder bulunandır. Binâenaleyh sonra olanlardan vaz geç». Ki bir kimsenin hatimesi, fatihasından takdir olunmuştur. Bu âlem­ deki harekât ve sekenâtı. o mukadderâtın âsâr-ı zuhûrudur. 5021

C—

١^ ٠٠١ J

^

١ > ١ ^ ٠

«İş, ârifin işidir ki onun gözü şaşı değildir, hakikati basar.ı basiretle görür. Dikkati de evvelce ekilmiş tohumlara, yânı, mukadder bulunan halleredir». 5022 I j،١ ٠

A.J ٠ £>٠

o l l ٠٠X » ٠j u ،١ı.»■

«Gündüzleri, gecenin gebe olduğu vukuattan başkası doğurmaz. Bü­ tün çâreler, tedbirler ve mekirler takdire karşı havadır». .Geceler vukûâta gebedir» diye arabcada biı. mesel vardır ki mealini Kırımlı Rahmi ‫؛‬ Â b is te n - i sa fâ v ü k e d e r d ir b ü tü n le y â l, G ü n d o ğ m a d a n m e ş im e -i ş e b d e n n e le r doğar.

beytiyle ifâde etmiştir. Meselâ, gece yarısı ev halkı ağır bir uykuda iken eve hırsız girer, öteberi alır, götürür. Evdekiler hırsız girdiğini sabahle­ yin anlarlar, demek ki o gece bir hırsızlık vak’asına gebe imiş. Bunun için Hazret-i Mevlânâ, ezeldeki mukadderâtı bize anlatmak için bu mi­ sâli getiriyor. Evet, bize göre karanlık bulunduğu için geceye benzetilen ezeldeki mukadderâtın hükmü, sabâh-ı mahşerde zuhûra gelecektir. On­ dan dolayı ba'zı arifler : hatimeden değil, fâtihadan korkmalı demişlerdir. 116


٠

r 0 2 K

«Senin tedbirin, ‫ل‬-‫ ﺀال؛‬Hakkin tedbiri, yâni, cscr-i takdiri olma!.‫> ا ا؛ا‬ ı.'ıbor kendi tedbirini dostun huzurunda bırak». Bu tavsiye, hiç bir tedbirde bulunma, meselâ: evin çatısı b ilin ilin 1Iİ1U sağlamlaştırma, sancıdan kıvranırken hekime gitme demek ٠!، ılıbı

'l'edbir etmekle berâber muvaffakıyyeti ,Allah'tan unr‫ ؛‬ilâ‫ ؟‬al, feki.t .‫ا اا‬ yeti Allah’tan bekle, demektir. 5029 ‫ را ﺛ ﺬ ت‬٠ ١‫ﻛﺎرا ن داردك ﺣﻖ‬ ‫ ت‬١ ‫ﻛﺎﺛﺔ‬

‫رود & اول‬

: ‫آﺧﺮ ل‬

« H a k k in y ü k s e l t m i ş v e m u k a d d e r k ı l n ı ı ‫؟‬

‫ﺍﻻ‬0 ‫ﺍﺃﺟﺎﺍ‬

‫ ؛‬zu h ı'ır a g ٠l،r 5.

‫ﺍ‬٠

v e l n e e k i l m i ş i s e , s o n u n d a o b i t e r «.

5030 ‫ز راى ﺀق رزر‬١‫ص ﺑﻪ ﻛﺎرى‬

‫ار‬-‫ ر د و ى اى دو ت‬٠٠‫ ن ا‬٠‫ج‬ « E y A lla h 'ın d o s t u ; m H d e m k i b ir d o s t u n e s ir i s in , b ir n ıa h b ı'ıb .ı

‫ﺍ‬١‫ﺍﺍﺍ‬٠.

t e d ir in e m r i a l t m d a s m , h e r n e e k e r s e n A l l a l ı r ız â s ı İ‫ ؟‬in e lt» .

5031

‫ﰅ‬ ٠ ‫ﺍ ﺩ 'ﺽ ﺩﺯﺩ ﻭﰷﺭ ﺍﻭ‬

‫ ج‬٠‫ ت‬- ‫ ﺗ ﻢ‬٠‫ ﻧﻠ ﻜﺎا ﺣ ﻖ‬٣*‫رج‬ « H ır s ız n e f s i n i n

ve

A lla b ‫ ؟ ؛‬in y a p ı l m a y a n

٠n ١m

onun

e m r e tti. !

b ir İş h iç t ir

، .N o f s ‫ ؛‬r e y e m u h a l e f e t . ...

١!"

‫ ؛‬١، ‫ ﺍﺍ‬e t r a f m d d

d o la ş ım ı.

f,"،،nk ‫؛‬

.»i r i l i r d i r

٨ 1‫ﺃﺍ 'ﺍ (ﺍﺍﺍ‬

I

.1 ، 1111 m u v a f a k a t t ir

Bun-


ihvanımızdan bir doktor tîalıb Bey vardı. Allah rahmet etsin, o anlatmıştı. Bir ‫ئ‬tin kendisini Mevlevihane kapışında fakir bir âilenin kilhibesine çağırmışlar, ihtiyar bir kadın, pide kadar ince bir ot minder üstünde yatıyormuş. Doktor muâyene etmiş. Hastalığın ilerlemiş tifo oldngunu anlamış. Teselli ilâçları yazarken hastanın ukalâ kızı : . «Doktor Bey; hasta nasıl, kurtulacak rnı?٥ diye sormuş. Doktor ; . «Kızım: Allah'ın dedigi olur». Cevâbını vermiş. Kız: — «Canim Allah’ın dediginl bırak da fen ne diyor? Onu söyle». Di. ylnce, doktor .٠ — «Hanim bana baksana. B^n bu sene belki beş yüz tifolu tedâvî ettim. 43 u kurtuldu. Yalnız biri öldü ki 0 da benim evlâdımdı. Eger fennin dediğine kalsaydı ‫؟‬ocugumu daha ziyâde i'tinâ ile tedâvî ettigim İçin onun da kurtulması lâzım gelirdi» diyerek 0 ukalâ ve asri hanımı susturmuş. Demek ki her şeyde ve her vakit Allah'ın dedigi olmaktadır, ilelebed de dedigi olacaktır. 5026 ‫ ; ﻛ ﺜ ﺖ‬٠‫ د‬٠ '‫ﻛﺸﺖ ﺀذﻛﺎر‬ ‫ ت‬٠ ‫ا ﻧﺪو*ﺀا ب— ت وان اول در‬

«Evvelki bir ekin üstüne yeniden bir şey ellerler. Bu ikinci ekin fâilidir, ilk ellin doğrudur». Meselâ; bir bostana bakla dikerler, o, ‫ ا؛‬٠‫ ■ال‬:‫ آ‬، ‫أ‬:‫؛‬:‫ ؤ‬1.‫ ﻟﺢ‬i‫؟‬in٠ üsıüne de yeşil salata tohumu serperler. Salata güç ile olsa bile az müddet İçinde ortadan kalkar, ilk dikilmiş olan baklalar yetişir ve mahsul verir. 5027 ‫ﻯ‬

. ٩ ‫ﲢ ﻤﺎ ﻭﻟ ﲀ ﺷ ﻮ ﲟ ﺰ‬

‫اﺳﺖ‬٠‫^د‬-‫ ﻣﺎﻟﻮاو‬:‫ فف‬I ٠‫ﺗﺦ‬ «Misâlimizdeki baklanın tohumu saglam ١-‫ ﺀ‬seçme idi. Salatanın tolıtunıı ise bozuk ve çürüktü». İşte Allah'ın saglam takdirine karşı insanların bozuk ve çürük tedbili de böyle olur. Hazret-، Pir, takdire karşı tedbirin faydası olamayacağım anlattıktan sonra o takdir huzUrunda ne yapılmak lâzım gcldigini beyân ıçm bııytıruyor ki ٠


1> 0 .

٦٠‫ا‬

‫ﻧﻢﺀ‬٠٣‫ ى‬٠ ‫ أ‬٠‫ ﻟ ﻼ‬٠‫م ( ر م‬

‫ د ث اى مﺀع‬٠‫اع‬،‫ن‬

%%•“ ) )

« E y in a d e i » ٠ ٠« ٠»»‫ ؛‬c f t r r 1‫ ااا‬V i . r l . 1 v ‫ﻟﻢ‬،1٠‫ ااا‬1‫ اا‬1‫اا‬. ٠١٠،"،‫ ا ؛اا‬v ü c . ' ı d - ı gayesi iledir? dersen seı.ln *„r٠ı١ıtt٠d٠ı ٠‫اا‬٠ 1‫ا‬1‫ ا‬fayda V‫؛‬...irdir

z

٥h ‫ ؛‬r ‫ ؛‬n l n

Yukarjdanberi her §ey, kaderin huknılyl... olduğuna, takdire karşı .tedbirin faydası lamayacagina dfiir verileli ına'lûmât iizcrine bir mu te riz : Wâdem Jti her şey, mukadder oldugu veellile oluyor ve her mntî lUk. hükm-i ezeliye göre harekete mecbur kalıyor 0 halde onları zuhûrıı ،-getirip de ibtılâ ve imtihâna sevketmenhı faydası nedir? diyor. Hazret Mevlânâ da ona cevab veriyor e hilkat-‫ ؛‬-aiem faydalarından biri de se nin süâlîndir ki onu sormakla cevâbından faydalanacaksın, buyuruj’or. 5037 .‫ ؤا ات ﻓﺎن‬٠‫ا 'دارد ا ن‬ . ‫ﺀﺩ‬ . E ger y e re

n iç in

‫ااﻷ‬

s ü â lîn

fâ id e s lz

‫ ﺑ ﺚ ﻯ‬١‫ﺣﻬﺜﺬﻭ_ﰈ ﺍ ﻧ ﺮ‬ is e

abes

d e m e k t ir .

A bes

b ir

s ilz ii

b îh ü d e

d in le y e lim ?»

5038 ‫ ﻫﺎ ﺳﺎ‬٠‫ور ﺳﺆأ ﻟﺬ را ﺑ ﻰ ة د‬ ‫ ﺁ ﺣﺮ ﺟﺮاﺳﺖ‬.‫ﺑﺲ ﺟﻬﺎن دف'؛‬ «E ğer

s ü â ü n in

b ir

çok

fa y d a s ı

v a rs a ,

ü iin y â

neden

fa y d a s ız

o ls ı ın ? »

Ki senin soruşun ve öğrenişin de diinyâdaki faj'dalardan biridir. 5039 ‫ س‬٠‫ﺑﺪ‬،‫ اﻧﺎزﻳﻰﺟﻬ ﺖ ل‬٠‫ورج‬ ‫دا ر ﺗ ﺸ ﺖ‬ «E den

٤٠r

D ü n yâ

Ijlr

c llie t t c n

fa y d a s ız

‫اى‬٠‫ﺯ ﺟﻬﺖ‬١ ve

h â s ı lı

t a h s il

is e . d l j j e r

c ih e tle r -

,fa y d a lıd ır » .

:،SI


d u n d a h iy i .A le y h i‫;؛‬: lia t E f e n d i m i z : « Y a d a r b ir z u ıııa n d a , 1،‫ﺍﺍ‬،٤‫ﻝ‬ '‫ ﺍ‬b u n d a n

K a h in ; g ü z a ç ıp k a p a y a c a k k n .

a z b ir m iid d e t t e b e n i n e f s im e v e « n n n

،ırzı'd a rın a u .v d ttrıııa ., d iy e ‫ ﺩﺍ !؛‬b u y u r m u ş t u r .

5032 ‫ﻥ ﺻﺪ ' ﺛﻮﺩ‬٠‫ﺑﱺ اﻧﺎدي ﺭﻭﺯﺩ‬ ‫اﻟﻚ ﻟﺬ ل ﺛ ﺐ ﺭﻣﻮﺍ ﺛﺮﻥ‬٠‫زد ع‬ «Y cvm üddJn S IZ I

g ib i

o la n

o la n

n e fs ,

k ıy â n ıe t

g ü n ü n ü n

n ıâ lik ü lm ü lk ü n

z n h û ru n d a n

In ız û rıın d a

rü s v â y

e v v e l,

0

gece

ln r .

o lu r » .

5033 ‫ﺑﻨ ﲑ ﻭ ﻓﺶ‬

.

‫ﻭﺧﺖ ﻟﻨﺪﺏ‬

‫ ر ﻛ ﻠ ﺪ ش‬٠‫ﺩﺍﻭﺫﻯ‬

‫ ﺭﻭﺯ‬٠‫ ا د‬٠

«Tedbîr ve hilesiyle çalmış olduğu mallar, kıyamet ve adalet günün­ de onun boynuna yükletileccktir». H ır s ız la r ın

dünyâda

ç a l d ık la r ı ş e y l e r ,

k ıy â m e t t e

b o y u n la r ın a

yük-

le u ip m a h ş e r m e y d a n ın a o s û r e t le g e l e c e k l e r i b ir H a d ı s .i Ş e r î f ’t e b e y â n b ııy u r u lm u ş t u r . N e f s d e m a ’n e v î b ir h ır s ı z d e m e k tir . Ç iin k i A lla h 'a k a r ş ı k u llu k d ir .

v a z i f e le r im iz d e n

b iz i a la k o y d u ğ u

iç in

o n la r ı

ç a lm ış h ü k m ü n d e ­

B i n â e n a le y h o d a . y â n ı, s â h ib i d e k ı y a m e t t e o c ü r m ıin d e n d o la y ı

m a d d î h ır s ız la r g ib i t e ş h i r v e t e c r im e d ile c e k t ir ,

5034

٠c،î‫؟؛‬٠/ ١^l}،,U٠٠j ٠j l j ٠٥.A«. ٠C٠.

./•«i l

..Allah'ın takdirine karşı yüz binlerce akıl çalışıp da b ir tedbir k u r­ mak isteseler» Ve :

5035 ‫؛‬.,-‫؛‬j X- l

٠_-‫ ■’؛‬ji> ı (j ٠^. ~٠،u jT «Kurdukları tuzağı, yânı, yaptıkları tedbîri çok sağlam vc kâfi bul­ salar da çöıçüp makülesi şeyler, rüzgâra karşı nasıl dayanabilir?»


r٠u «

‫ﻭﺏ ;ﻭﺩ‬٣ ‫ﺍ ﻛ ﺖ‬.‫ﺭ ﺭ ﻭ ﻡ‬. ‫ﻭﻙ‬ .‫|< ا ا ا ا> ا‬ terennüm،، ٠‫ ا‬1‫اااا‬،‫ آا‬giizeldi. . Imıi'imlar ‫<؛‬،'‫ »؛‬aga‫ ؟‬takırtısı ‫ ؛ااأأﺀ‬.«faydasızdı

Lftkln ‫ ااا‬١'‫ا‬،‫ا‬

İlıızret-i Dâvud\ın mu'cizclerintlcn biri de sesinin fevkalade güzel I.İIUII'1, kırda yüksek sesle Zebur okudilgu vakit, daglarııı aks V،. 1‫ااا‬١1‫اا‬ ,٠٠,، kuşların cıvıltı yapması idi. Eshâb-1 kirâm arasında güzel sesli 1.11 Innun Yemenli (Ebû RIûsel’eş'arî)ye taı-af-1 Risâlctten : «Ey Kb٥ ،١‫ اآا‬١‫ ه‬٠ ٠٠٠٠،,, .١I-î Oâvııd mlznıârlanndan bir mizıııâr verilmiştir, denilmiş. Elifi ,Metilim sesi Zebur fasıllarından bir fasla benzetilmiştir İşte Ddvud Peygamberin sesi, ٠ ،kadar güzel oldugu. zevk ve tabin inlileri onu dinlemekten faydalandıkları hâlde tabiat ve zevk Kâlıil«.1 ' ondan hoşlanmazlar ve istifâde edemezlerdi. Bir ıııisâl daha 5043

‫ﺩ أزون‬٠‫ن‬١‫ﻣﻞ از آب ﺣﻴﺮ‬٠‫آب‬ ‫ ; ﻣﺣﺮوم و ﻣ ﻜ ﺮ ﻳﻮﺩ ﺧﻮن‬٠‫ﻟﻴﻚ‬ »Nil sııyu âb-ı hayattan fazla lezzetli idi. Lâkiıı münkir ve ımılırıım olanlara kan olmuştu». İlazret-İ h'IUsâ Aleyhisselâmtn mu'cizâtı ve Mısırlıların, lî.llyyâ.ı cümlesinden biri de Nil suyunun onlara kan renginde görünmesi idi. 1 1 ‫أأاا‬ l'.râil Nil'den istifâde ederek kana kana ‫؟؛‬tikleri hâlde, Kıbtiler kim ٠،،٠!. dukleri İçin tiksinirler ve içemezlerdi. 5044

‫ﻫ ﺖ رﻣﺆﻣﻦ ﻧﻬﺒﺪى ﻧ ﺪ ا‬ ‫ د ﻓ ﺖ و ؤ م‬/ ‫ر ﻓﺎﻓ ﻖ‬/ «bellililik mıi'mlıı 1١-1‫ اا‬ıntı.ııevl ve ebedi hir lıııynttır. Fek.، mllııâfık İçin ülümılür ve yi|irî„ ٠١l٠r«. E: 23

:‫ ا‬.١:‫ا‬


‫ﺍ‬:١'‫ﺍ'ﺍ‬.; ‫ ﺫﺍ;ﺍﺍ‬il

II'

ıl'.ı:

‫ﺍ‬-٠-.‫ﺍ‬٠‫ﻝ‬ ‫؛‬٠ ١-‫ﺍ‬٠١İ\ v e 1‫ﻝ‬ ‫ﺍﺍ‬

l)iııı.v â l a k d ı ı - i

|

y a z ı i m ı ‫؛‬، i s e s o n r a

,g b r e h a r e k e l e m e c b u r d u r , v .'u .i ، j y lc o la c a k t ır , 1‫ﺃ‬, ‫ﺍ‬

a le m d e m u t la k a

1 .1

ile h ilk a t- b ir r .c v i’ h a s ılı t a h s i l o lu r . F e k a t m a h t ı . ı k s î ı

I lk ılıin iıı b ir s U r e li ik e n d ü n y â d a z u h U r ile ilim

'

‫ ﺍ‬، ، ' ‫ ﺍ‬.d n e , g a y b d a n ‫ ؟‬e l iâ d e t a l e m i n e , m a 'n a d u n s û r e t ‫ﺍ‬- l.ıi'i ‫ﺍ‬1‫؛ﺍﺍ‬- ‫ ﺍ‬i l a h i d e k i a y n -1 s â b it in i n ic â b ın ı İz h â r :٠ ، İII'.J-SI a y r ı a y r ı b ir e r f a y d a d ır . Ş ıı h â l d e â le m v e faydasız değildir. Haktir ve faydalıdır ',

1‫ﺍﺍﺍ‬ (،>]%

L 'ihâtım .1 ki

‫ﺀ‬,1 ‫ ﺍﺃﺍﺍ‬٠ ‫'ﺍ‬٠:‫ﺍﺍﻝ‬:.‫ﺍ‬-

z u lıd r - ı

.5040 r

‫ﺍ ﺍ ﻓﺎﺩ » ﳊ ﺖ‬ ‫ﺍ _ ﺕ‬1 ‫ﺍ ﺯ ﺫ ﻯ‬

‫ﺯ ﺩ ؛ ﺋﺮ‬

‫ ﺟﻮﺯﻓﺄ‬1; ‫ﺍ‬

‫ل‬ ‫ا‬

*Senin faydandan benim istifâdem olmasa bile, mâdem ki senin irin faydadır, ondan geri durma».

Sofiyye der k i: VUcûd. hayr-1 mahzdır. Adem ise şer-1'i mahzılıı ila:. ı١-ı mahz olandan ba'zı kimseler bir sebeble * Mi. ‫ ذ ا ا‬: Sen bir şeyden faydalanırsın kl o. benim İçin bir fayda te'min el inez . Ovle olmakla berâber, mâdem ki senin İçin bir fâide te'min edil, mışlir 11‫ ؟‬zulıfır âlemi de faydalıdır. Hava،.، l'.ıevlânâ, ba'zı kimselere fayda olan şeylerin, diğerlerine fayda olmadığını anlatmajk İçin birkaç misâl îrâd ediyor ı

5041

٠‫ ف ﺀاذىرا ﻓﺎد‬-‫ ن ا و‬٠> ‫ زاﻟﺪه‬. ١‫ ﺀش‬: ١\ \> \ ; ٠> «

١' ı١s u f

o lm a k la

.K l .

nu,m

m

A le y h is s c lâ m ı n

b e râ b e r,

h e rk e s

U ü ııy â

lııtıı

g i i z e l l i ;"‫!؛‬, k a r d e ş l e r i

b a lk ı

0 g ü z c llif lı n

h u z û ru n d a

f

iç lı ı

fa y d a

k ın u s m d n

İç in

abes

h a y ra n

k a lm ı ş ,

h e le

١-١ ١.‫ اااأاا‬-,‫اا‬

٠‫؛‬,'!،٠ ‫ا‬

ve

fa z la

،lir

‫؟‬e y

٠

‫ «؛! ؛‬..

‫د‬

Z ü le y h â

0

h iis


...... f i

‫ در‬. - ‫ ا‬٠٠٣ ‫ك\ر و ﺀردا‬

$ ‫ﻧﺮت د‬

‫ﺑ ﺖ ر ب;ا ذق‬

“ S ığ ıra V . eşeğe ş e k e rd e . ııe fa y d a o la b ilir ? F e k a t h e r e a n lı OİIIIIIII l.îş k a l ı l r g ıdâ sı v a rd ır» .

Dünyâda şeker denilen bir gıdâ mevcuddur. Fekat 0 ni'melten ilkli.'lif ١٠e eşekler istifâde edemez, ‫ ؟‬linki onlarda onu yiyecek knhilıyyt'، yoktur. Atlar et, itler ot yemezler. Papagan olmalı ki şekeri kıtır killive seve seve yesin. Karga şeker yemez de kokmuş İeçi didiklemeyi" .111 yılır. Hayvanlar böyle oldugu gib،, insanlar da böyledir. Onlarm gıdalını ila ayrı ayrıdır. Meselâ: sığır eti bize ağır gelir. Bir AvrupalI ise knyıııı !•‘.inden âdetâ iğrenir. Biz zeytin yağlı İâhana dolmasından hoşlaııııı/, ular ise İâhananın haşlamasından zevk alırlar. Hülâsa her kavmin gıd.’uı hıışka türlüdür. Sonra gıdâ da maddi ve ma'nevi olur, ^laddl gıdâ kıılıbı, iııa'nevî gıdâ kalbi besler. Meselâ; zikrullah, gıdâ-yı kalbdir, giizel .;ıdâ-yı ruhtur.

5047

‫ﺿ ﺖ‬

;١‫روى ﺀ‬٠‫ﺁﻥ ﻧﻮت‬

)

‫ ﺙ ﺍ‬٣‫ﺫ‬

‫ﺑ ﻰ ﺑ ﺤ ﺖ ﻛ ﺮ ﺩ ﻥ او ﺭﺍ و ا ﺋ ﺬ ت‬ «Eğer bir kimsenin gıdâsı ânzî ise, ondan vaz geçirmek i‫؛؛‬n onn nasiliat vermek, riyâzettir». Yânî: irşâd ve terbiyedir.

.

5048 ‫ ا ﺛ ﺘ ﺪ و ت‬. ١‫ﺟ ﻮ ﻧ ﻜ ﻰ ﻛﻬﺎ ز ﺻ ﻀﻜ ﻞ‬ ‫ أود ذوت'وﺳﺖ‬٠ ‫ آن‬.‫ ﺿﺪاودك‬٠‫ ج‬/ “ « ir

٠ \ o r ٠.

k iııı.c

« ،.,،.

‫ا‬،‫ ا‬, ٠٠٠٠، ٠٠ ‫ا‬٠1‫ا‬1‫أااااااااﻫﺎا‬

k i.،

giiln

v e h m e d e re k

،e v e

seve


K u r 'â n - J

K e r J m 'd e

b u y u r u lm u ş tu r k i :

Yâni: «Allah yolunda ve neşr.i din uğurunda ölenler için ölülerdir demeyin, belki diridirler, lâkin onların hayatını siz bilemezsiniz66» buyu­ rulmuştur; diğer bir Âyette şehidlerin İnd.i İlâhîde merzuk olduğu be­ yân olunmuştur. Ma’nevi hayâtı muvakkaten bir tarafa bırakalım. Onlar târih sayfa­ larında da yaşamıyorlar mı? Meselâ Uhud gazası şühedâ-yı kirâmmdan Peygamberimizin amcası Hazret-i Hamza (radıyallahü anh) irtihâlinden bin bu kadar sene sonra burada hürmetle zikr ve hakkında duâ ediliyor. Demek şehâdet, mü’minler için Dünyâda da, Âlıirette de bir hayât imiş. Münafıklara gelince: Asr-ı seâdetteki münâfıklann reisi bulunan Abdul­ lah bin Übey, Uhud muhârebesine Ha2ret٠i Peygamberle birlikte çık­ mışken yoldan geri döndü ve tâbi’lerinden üç yüz kişiyi geri çevirdi. Zâten 900 mücâhidden ibâret olan İslâm kuvvetini üçte bir zayıflattı. Bu habaseti dolayısıyle de yine bin üç yüz bu kadar yıl sonra burada onun adını nefretle yâd ediyoruz. Demek ölüm münâfıklar için bir vıpranış ve dâimi bir hakarete uğrayış imiş.

5045 ‫ ى‬٠‫ﺟﻴ ﺾ درﻋﺎﻟﻢ ص ﺑﺜﺎذ‬ ‫ ﳏﺮﻭﻣﺪ ﺍﺯﻭﻯ ﺍﻋﱴ‬٠٠ & «Dünyâda hangi bir ni'met vardır kij bir iimmet ondan malırıım değildir. söyle bakalım». Yânî; Dünyâdaki ni’metleri Allah kulları İçin yaratmıştır. Bütün halk onlardan kabiliyyetlerine göre faydalanır. Mesela; bugün servet, medeniyyet ve hürriyet ni'metlerinden en çok faydalanan Amerikalılardır. ‫ ؟‬iinki onlar çalışmasını, kazanmasını, hukûk-1 beşere riâyetkâı. olmasını her kavmden iyi bilij'orlar ve bildiklerini tatbik ediyorlar. (W ) ‫ت؛ت‬4

Sû r. ‫ ؛‬B a k a ra :

154,


5052

‫زﻟﺖ از ﻋﻠﺖ درن اﻓﺘﺎد دل‬ ‫ ﺑﻮ ﰻ‬٦ ‫ ﺅ ﺭ ﺩ اوروزودب ذﺀن‬٠‫ﻝ‬

٠‫ا‬,‫اا‬1،‫ ااأ‬١.٠hıyı١ıyl،insan, ma’nevi hastalığı d ٠٤« ‫ أا‬, ٠٠»،٠٠٠،٠،٠ 1‫ ااا‬٠‫ اا‬١٠’ ........ ııı‫؛‬.«ıh١ı'ılünden yemeye mecbur oldu I »lıı ,‫؛؛‬ta lık ne i d i ? A lla h 'ta n g a fle t 11‫ﺍ ’ﺀﺍ‬، ııım a z .n d ı . ‫ﺍ‬٠‫ﺍﺍ‬,,‫ ﺍﺍﺍﺍ‬f ،٠٠/., | r ،'.ik ille rd e sünnet olm asj da ‫ ﻥ‬g a fle t hastalığının l i ’dA vl. 1 ،١'‫ﺍﺍﺍﺍﺍ‬1,

5 0 5 1 1

‫ ﺑ ﻚ‬٠ ‫روى زرد و ﻳﺎى ﺳ ﺖ و دل‬ ‫ﻟﺤﺒﻚ‬١‫ﻛ ﻮ ﻏﺪاى وا ب ذات‬ «Y üzü 1 .1 .1 ،,

.ila n

s a ra rm ış , s e m a n ın

a y a k la r ı g ıd a s ı

titr e k ,

lıa n i

k a illi

z a y ıf

b ir

h a le

g e ld i.

( Z a tü lh U .

n e re d e ? »

5054

‫ﺁﻑ ﻏﺪاى ﺧﺎ ﻛﺎ ن دو ﻟ ﻨ ﺖ‬

‫ﻟﺘ ﺖ‬

ilin

«O ,

y o lla r

İıa s

k u lla r ı n a

s a h ib i

o la n

‫ ﻛ ﺎ و و‬٠‫ﺣﻮردن ان و‬

s e m a ’d a n

m a h s u s tu r.

O n u n

in e n

m a n e vi

y e n ilm e s i

rız ık ;

b o ğ a z s ız

s a lt a n a t، vo

ila h iy e ,

a le t s iz d ir » .

5055

،;</■ ‫ ﻓﺂ ب از ﻧﻮر‬١ ‫ﺛ ﺪ ﻏﺪاى‬ ‫ ذ ﺩﻭﺩ ﻓﺮش‬١ ‫ﺹ ﻭ ﻭ ﺩ و د را ر‬

«Oüneşîn gidil»! Ai’. ’ın nıırund.ndır. Enbiya vo evliyaya ha١ıııl olan şeytânın gıdası ‫ا‬1‫ اا‬Aıı'ın buharındandır».


5043

‫ ا ض‬٠‫ د‬/ ‫ اى را را ﻣﺮ ش‬٠‫ﻗﻮت ا‬ ‫ﺕ‬٠ ' ٠‫ﺭﻭﻯ ﺩﺭ ﻗﻮت ا ﻧ ﻰ ﺍﻭﺭﺩ‬ .0 kimse, asıl gıdasını unutmuş, kendisini hasta eden kil yeme miibtelâ olmuştur.. 5050

‫ت‬٠ ‫ا‬٠‫ﺋﻮت ﺀﻟﺘﺮا ﺟﻮ ﺟﺮش ر د‬ «Tatlıyı bırakmış, zehir yemege başlamış; hastalık veren gıdaj.ı yagil bir j-cmek sanmıştır.. Halbuki: 5 .5 1

‫ﻧﻮت ا ﻫ ﻰ ﺑﺌ ﺮ ﻧﻮﺭ ﺧﺪاﺻﺖ‬ ‫ ﺳﺖ‬١‫ ز‬٠‫ورا ا‬١‫ا‬

‫ﻧﻮت ﺣﻴﻮا ل‬

«insanin asli ve ma’nevi gıdâsı: Nûr.ı İlâhîdir. Hayvanların gıdâsı ona lâyık değildir». Biraz evvel gıdânın maddi ve ma’nevi olmak üzere iki türlü oldu, gu ve maddi gıdânın kalıbı, ma’nevi gıdânın kalbi beslediği söylenilmişti. Hazret-i Mevlânâ da asil insan gıdâsının Nûr-1 İlâhî olduğunu ve insan rUhunun ancS'k onunla beslendiğini bildiriyor. Nitekim Resûlullah Sallallahii Aleyhi Vesellem Efendimiz : «Ben Rabbimin indinde gecelerim, beni yedirir ve İçirir» buyurmuştur. Şübhesîz ki Cenâb٠ı Peygamberin o ma'nevi huzûrda yiyip içtiği de ma'nevi idi ve Nür-1 İlâhîden ibâretti. Zât-i Risâletleri ba'zan iki, üç gün bir şey yemez, öyle iken ma’nevi gıdâ ile beslendiği İçin kuvvetten düşmezdi. Alızâb vak’asmda Medine etrâfına hendek kazılırken çıkan bir kayayı kırmaktan bütün eshâb âciz kaldıgı hâlde, Al٠ ’h‫؛‬ssalât Efendimiz külüngü almış ve üç vuruşta 0 koca ve sert, kayayı parça parça etmişti. Conâb-1 Pir'in de böyle günlerce yemek yelhedigi menâkıbıtıda yazılıdır, öyle iken kuvvetini muhâfaza eyler ve sâatlerce, hattâ Riinlerc. sema' ederdi. Demek asil gıdây.ı beşer. Allah'ın nılru ve feyzi ‫اااا‬،‫ﻵ‬ 35.


y ü r ü r b ir ‫؛‬، ٠،، ....... ‫ ا‬٠ ‫ا‬. ، ٠٠, '

٠٠٠

‫ا‬

،٠٠.

٠»٠

،>٠٠ , ٠<.،»٠.., ٠ 1‫ ا ا ا‬, 1‫' ا‬. I

‫ ﻳ ﺎ‬٠' ‫أ ا‬

‫'؛‬، -d o la y ı

siyledir. ‫ أ ا؛‬.٦7 ‫ ﻯ;ﻭﺭﺩ‬٠ ‫ﺀﺩﺍﻝ‬- ‫ﺩﻝ ﺭ ﺭ ﺍﺭﻯ‬ ‫ﻏﺎﻝ ﻯ ﺭﺩ‬٠. ‫ﱃ‬ ‫ﺩﻝ ﺫ ﺹ ﺀ‬ «Gönül, her yârdan bir gıdâ ve iler ilimden bir safâ bulur». .Sohbet müessirdir, tabiat de sârıktır» diye bir söz vardır, insan kî nuştugu kimselerin az ‫؟‬ok te’siri altında kalır ve tabiati 0 sohbetlerden bir hisse alır. Hattâ bu te'sir ve teessür, insanlara mahsus değildir, şâir şeylerde de vardır. Meselâ rüzgâr, gülleri ve ‫؟؛؟‬ekleri a‫؟‬ılıh١ş bir b»h‫؟‬e üzerinden esecek olursa onda güzel bil. râyiha bulunur. Leş atılmış bil viraneden gelecek olursa, 0 vakit de le§ kokusunu duyurur. Rüzgâr nasıl bagçeden gül râyılıası, süprüntülükten leş kokusu alıyorsa, insan tlii ‫؛‬y l lerin sohbetinden iyilik, kötülerle konuşmaktan kötülük öğrenir. Oıııın İ‫؟‬in iyilerin, ma'nevi büyük adamlann sohbetinde bulunmalı ki o sohbet lerden feyz alınabilsin. Hatırda bulunsun ki sofiyye meslekinin hizmet ve sohbet diye ،kl esâsı vardır. Hizmet: Bir kâmilin maiyyetinde ve hizmetinde bulunmak, sohbet ise onun sözlerinden aydınlanmaktır. Hattâ dikkat edilirse ani», şılır ki hizmet de sohbet ‫؟؛‬indir. Hazret-i Mevlânâ Mesnevinin diger bir yerinde buyurmuştur k i : «Bir ân İ‫؟‬in ehlullah sohbetinde bulunmak, yüz sene ziihd ü tekvâ ile yaşamaktan daha iyidir». Sohbet-i Nebeviyyede bulunmak şerefine nâil olanlara (eshâb) ،!٠٠ nilmiş olması da sohbetin ne kadar feyz verici bir hâl olduğunu anlatıl. 5058 ‫ﺍﺯﻟﻘﺎﻝ ﻣﺄﰽ ﺝ_ﺯﻯ ﺣﻮﺭﻯ‬ ‫ﻭﺯ ﻧﺮﺍﻑﺹ >ﻝ< ﺟﺮﻯ ﺭﻯ‬ «Görüştüğün her kimsenin mülâkatmdan ma’nevi bir gıda yem‫؛‬., karin olduğun herkesin mukarenctinden bir şey almış olursun». Eger mukarin oldugun kimse sulahâdan ise onun sözleri senin kal. bine ma'nevi bir gıdâ olur, kötü bir şahıs ise onun sözleri de senin nef sine gıdâ teşkil eder ve onu zorbaloştırır. .'!:٠‫؛‬٠


.٠‫)( ؛‬.٠١٠»

،٠٠■

،-١١٠S '. j •‫؛‬

J،~ i ٠ <٠ ٠Aj ، j l * .‫< ؛‬٠، ١٠. ١٠٧ ‫ ؛‬١j I

H ak .« g ı d a

sübânehû

iç in

nc

ş c h id le r

a ğ ız , n e

de

h a k k ın d a

ta b a k

(

٠٠

، j . >‫ ؛ ؟‬.

)

b u y u rd u .

O

r a a ’n c v î

v a rd ır

-Bu beyt ile Âl-i İmrân Sûresindeki bir Âyete işaret edilmiştir. Ce nab-ı Hak buyuruyor k i :

‫؛‬٠

U j ١٠£ ‫ ؟؛‬٠ J،j ٠\ ٠

Yânı : «Allah ve Rabb-ı

­d i r i d i r ­m i y l e

k e n d ile r in e

d e d ir le r .

y o lu n d a

ih s a n

A r k a la r ın d a n

,m ü ’ m i n l c r l e

de

ş e h id

Z iş â n la r ı

e ttiğ i

g e le c e k

ı s t ib ş â r

o la n la r ı

in d in d e

٠

ö lü le r d ir

m e r z u k tu r la r .

n i ’m e t l e r d e n o la n ,

e d e r le r

ve

lâ k in

d o la y ı

henüz

m e s rû r

sanm a!

B e lk i

A l l a h ’ı n fe ra h

o n la r a

o lu r la r .

fa z l ve

o n la r k e re

s ü rü r

ilt ih a k

H a b e r in

ıı

iç in

e tm e y e n o ls u n

k i

korku y o k t u r . K ı y a m e t t e d e m a h z u n o l m a y a c a k l a r d ı r 67 » . Bu Âyet-i Kerîme Uhud muharebesi ،şehidleri hakkında nazil olmuş onların Rabb-ı Zîşânları indinde merzuk oldukları beyân buyurulmuş. vı١ ,tur. O zevât-i kiram, rûh-ı mücerred oldukları için rızkları maddî değil ,ma’ııevidir. Ma’nevi rızka da, ne içerisine konulmak için tabak lâzımdır .ne de çiğneyip yutmak için ağız gerektir ,Harb şehidleri böyle oldukları gibi mücâhede şehidleri, seyr ü sülük ­riyazet ve mücâhede ile nefsini öldürmüş, olanca irâdesini Hakkın irâ desine teslim etmiş ve Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) gibi yürür ­i.lü hâline gelmiş olan ekâbir-i ümmet de böyledir. Onlar da Rabb-ı Ke ­rîmlerinden ma’nevî rızka nail olurlar da yiyip içmekten müstağni bu lunurlar. Günlerce yemek yemeden yaşayanlar bulunduğu tasavvuf vc .tasavvuf târihi kitablarmda yazılıdır Hazret-i Ebû Bekir hakkındaki (meyyit-i mâşî) ta’biri: « Y e r y ü z ü n d e

o n la r

iç in

<67،

S ü rfi

Al-i lm r a n

: 163-170.


Akar su kenanyl•' ١*‫ا‬٠‫ اا‬... ‫ ا‬1 1-‫ اا‬٠٠٠,.، ٠٠,, 1‫ااا 'ا‬،‫ا‬١‫ال‬١‫ا‬٠ insanda ‫ثﺀ‬.‫ااآ‬١٠ ..,k der bıraknıadıflıın ،,٠-٠،٠٠.٠٠ ٠,٠،،، :.٠' ٠،:،

u ‫ا م‬- ‫ا‬- ‫ﺀوردن ﺩﻭﺩ ا‬

‫ ل‬٠'‫اا‬

‫ﺍ‬٠‫ ﺯ ﺥ ﺑﺎﻡ‬٠'‫ ﺭﺇﺩﺍﺫ‬٠‫ﺟﻮﻥ‬ ٠A d ı m ٠ ٠.

!a r jn

١J2 ، n

b ir

g e z in tid e n

a v d e t in d e

c is im le r im iz in

‫؟؛‬

٠‫ﻫﺎاأ‬١‫ا‬

a ‫ ؟‬J ır

5064

‫ﻣﺮخ ﺭﻭﻝ ﺍﺫ ﻧﺮان ﺧﻮن ﺭﺩ‬ ‫ﻭﺩ‬٠‫ﺧﻮﻧﺰﺧﻮﺭﺛﺒﺪﺧﻮﺷﳫﻜﻮﻥ‬ «K lu n a n

jzjJ

y ü z lü

g lin e ş te n

.J m a k ,

vü c u d d a k i

ka n d a n , ka n

da

g ü l

r e n g i‫؛‬

ve

‫و اا‬

1 »

bu

o lu r ».

5005

‫ﺑﻮﺩ‬

‫ﻥ ﺭ ﺀ ﺍ‬٠‫ ﻣﺰ‬٠

j ~ r

‫ ﺭ ﺩ‬٠‫ﻭﺍﻧﺰﻧﻮﺭﺋﻴﺪﻣﺜﻮﺍﺯﻭ ﻯ‬ .«R e n k l e r i n

en

g ü z e l‫؛‬

k ız ı llık t ır

k i

o

da

g ü n c § te n d ‫؛‬r

ve

ondan

g e l i r ».

5066

‫ﺛ ﺪ ﺍ ﺯﺣﻞ‬

‫ﺫﺭ_ﻥ‬

‫ﺭ ﻧﻤﺾ ﻛ ﻮ‬

‫ ﺑﻮﺩﳏﻞ‬١‫ ﺀﻛﺜ ﱰ‬: ‫ﻛﺶ‬٠; ‫ﺛ ﻮ‬ « Z u h a le

k a rîn

o la n

b ir

ta r la

‫؟‬o ra k

o lu r

da

e k in

y e t i ş t i r m e z ».

5067

‫ﻋﺎ'ﻝ ﺭﺍﻧ ﺖ ﺍﺫ ﺟﺮﺥﱈ‬٠ ‫ﺇﻥ‬

‫دﻫﻤﺎ ﻃﺎق وﻃﺮم ﻃﺎق و ز م‬ «B u k ın d a

m a ’n â l

lm lu u u n

٠٠r ,

y U u i.

g ü s t c r ilc n

1, 11 , . . . . . ..

ka t

m is â lle r

sem âdan

b ir

i ‫؛ ؟‬.n t e 's ‫ ؛‬r

ile r

tt ir iu

t e 's ir iı ı

fe v

v a r d ı r ».

:،،‫!؛‬


5.58 ‫ ﺷﺪﻧﺮ ن‬٠‫ﺑ ﻮ ﻧ ﺘ ﺎ ز ؛ ﺗ ﺎ ر‬ ‫ ﻗ ﻦ‬٠‫ﻻﻳﻖ ص دو ار زاد‬ « B ir eser

y ıld ız

d iğ e r

b ir

y ıld ız a

y a k la ş ın c a

o

ik tir a n d a n

ik is in e

lâ y ık

b ir

d o ğ a r» .

Müneccimler derler k i : Utârid ve müşteri seyyâreleri iktirân edince iliz üzerinde seâdet hâsıl olur. Zuhal ve merih seyyâreleri de biribirine yaklaşınca yine arz üzerine felâket vuku’ bulur. İşte ٠ seâdetle 0 felâket,

(‫ ا‬yıldızların yaklaşmalan eseridir. Hazret-i Mevlânâ'nın maksadı: Müneccimlerin vehmini tasdik etmek ilebil, iki şey'in ictimâindan üçüncü bir şey’in dogdugunu anlatmaktır. Nitekim daha ba'zı misâller de îrâd ediyer: 5060 ‫ﺑﻮﻥ ﻓﺮﺍﻥ ا د ﻭ ﺫﻥ زا د ﺑﱶ‬ ‫ﻥ ﺛ ﺪ ﻧﺮﺭ‬٠‫ﺫﺍﻥ ﻛ ﺖ ﻭ ﺁ‬٤ ‫ﻭﺫ‬ « E rk e k ta ş ı ile

ve

d e m ir

k a d ın

a ra s ın d a

b ir le ş ir s e

v a k la ş m a

k ı v ı lc ı m

z u h u r

o lu n c a

b ir

çocuk

d o ğ a r, ç a k m a k ­

e d e r» .

5061 ‫ﻭﺫ ﻗﺮﺍﻥ ﺧﻖ ﺍ ﺍﺭﺍ'ﻣﺎ‬ ‫ د‬٠‫ﻣﺤﺎ‬٠‫ ﺀا وﺳﺒﺰاﺀار‬٠‫ﻣ ﻮ‬ « T o p ra ğ ın

y a ğ m u r la

b ir le ş m e s in d e n

m e y v e le r ,

s e liz e le r ,

ç iç e k le r

ye -

t i ‫ ؛ ؛‬r «.

5062 ‫ا ا اد ى‬٠ ٠ ‫وز ﻳﺮانﺳﺰ‬ ‫ﴣ ﺩﺣﺮﻯ‬ ‫ﻟ‬,‫ﺩﳋﻮﰃ ﻭ‬ « Y e ş illik le r in , g a n is iz lik

ve

ç e m e n z â r la r ın

m c s r u r lu k

h â s ıl

in s a n

o lu r » .

ile

b ir le ş m e s in d e n

g iin iil

lıo ş lu ğ ıı ,


5II.İN ‫دا;س‬١ ‫فو رمﺀ‬ ‫ﻻ‬٠‫اقرا‬٠

‫ﻟﺮﻡ ﺍ ﺑ ﺬ ﺕ‬٠ ‫ﻻﻕو‬٠ ‫ را‬/ \ l'.mr-l ‫ اا‬٠٠‫ ا‬٠‫ ا‬٠‫ ا‬٠'‫ط‬، ٠٠٠'٠»٠ ،»٠٠> ‫ا‬،‫ا‬،‫ ا‬1‫ اا‬١٠،' ٠،٠,

«Halkta olan ،e's‫ ؛‬r ibretidir.

٠،». ٠٠‫ ؛‬.

k a z ‫؛‬،

١'‫ ﺀ‬k a d e r e

g ö r e d ir ».

r،o٠‫؛‬î. ■،.^٠^ .)١٠^■ f

١٠۶; ١e . h o r lu k .« l ü i r e t e

d ü rü l çeker

-<X^Ly »-

« H a lk , y â n i, in s a n la r ı n ve

y iiz s u y u

d ö k e r le r ,

)

،.J.» d

٠/'*’ .،.٠١ J pek

çoğu;

İz z e t

ii

debdebe

sende!

‫؛‬M i h ı l . l

Iıu lın a k

u l. u ı ı l.

U ı n iı lly le

I.,İn İn

k a tla n ı r la r

Hazret-i Mevlânâ, böyle izzet talibi oldukları için zillet،• trliauiin.il ilenlere Iisûn-ı İlâhîden olmak üzere diyor ki•، : 5070

‫ ى اً ذ د آ ﻣ ﺤ ﺎ ﻛ ﻢ‬، ٠.:١‫ﺟﺎ‬

‫ ا ﻓﺂب و وﺛﻢ‬٠‫ﻛﺎدرن ز‬ “ Onlar ııasıl oluyor ،la ilana gelm iyorlar ki .»en izzet il seüd.'l ‫ ا‬٠٠‫ ا‬١،‫ا‬

..suntla parlak bir güneşim Hem öyle bir giine? k i : 5071

‫ﻭﻥ‬0

‫ ﺯ ﺫ ﺏ ﺭﺝ‬٠‫ﺭ ﻕ‬

‫ ا ﺭﺭﻥ‬٠‫ ؛‬٠‫ﺍ ﺯ ﻣ ﺜ ﻢ‬٠ . ‫ﺍ ﺯﺍﺏ‬ «Güneşin n١e ,r،k ı ٠ ‫ا‬،‫ا‬، ، ‫ اااا‬1‫ ا‬l.lr luıretlur. Bizim güneşimiz ،1 ‫ أ‬١‫ ااا اا‬٠٠‫ا‬ rıhlardan liü rlrd lr ..


Yân‫؛‬: gLincş. ay ve şâir yıldızların arz ،،zerinde, az ،.•ok lehlileri dugu İnkâr edilemez. Nitekim Nahl Suresinde ‘ ki .٠

‫ﺷﻬﺎر‬

١; ٠‫ ﺀ ﲽ ﻘ ﺎ‬4 ‫ﺩ ' ﻛ ﺆ‬

‫ ﻷ ؛ ق‬٠‫ ق‬١ ‫ئ‬

‫; ا ا‬

‫ق‬

١‫ ا و‬: ‫ ﺋ ﺔ ا ﺀ ﻟ ﺘ ﻢ‬١‫ت‬ ٠ ‫ت‬

\ ‫ﻻا ﺑ ﻠ ﺒ ﺘ ﺬ‬

Yânî: «Ey insanlar; Allah geceyi, gündüzü size müsahhar kıldı (Geceleri istirahat ediyor, gündüzleri çalışıp kazanıyorsunuz) Güneşi v<٠ Ay’ı da size teshir etti ki onlar sizin meyvelerinizi pişirir ve ekinleriniıı büyütür. Yıldızlar da Hakkın emrine miisahhardırlar ki size geceleri ycıl gösterirler. Hakîkaten gecenin, gündüzün, güneşin, ayın ve yıldızların şu teshirinde aklı başında olan bir kavm için Allah’ın kudretine delâlet eden alâmetler vardır68». Şu Âyete nazaran yıldızların Emr-i İlâhîye müsahhar oldukları hâlde Arz üzerinde yine Hakkın emriyle seâdet ve felâkete vâsıta olabilecek­ leri de anlaşılıyor. Kezâ Sûre-i A’râfta ;

٠ 5a

C7,‫؟‬1‫« ؛‬İ

Yâni : «Güneş de, Ay da, Y'ıldızlar da Hakkın emrine müsahhar ve mutı’dir. Ma’lûmunuz olsun ki yaratmak da, irâde ve emretmek de ona mahsustur. Âlemlerin rabbi olan Allah; uliihiyyetindc vahdâniyyct, ve rubûbiyyetinde ferdâniyyet ile büyüktür6‫ »؟‬buyurulmuştur. Ondan dolayı 9 uncu kat gökten, yânî. arş-ı a’lâ-yı Ulûhiyyetten bir te’sir vardır ki o, her şey’in fevkindedir. 188,

Sû re i N a ili:

12.

.85» Sûrei A ra f: 51.

382


.٢ ‫ل‬0 7 ‫ا‬

٠‫ ﺩ ﺩ ﺱ ﺀ ﺩ ﻡ ﲡﺐ‬٠‫ﺍﺫ ﻙ‬ ‫"ﺑﺐ‬٠‫ﳕ ﻰ ﺍ ﺛ ﺪ ﺍ ﻥ‬ . ‫ ؛ ؛‬a r ib d ir

‫؛‬

١‫ا‬- ‫ ا ا ا‬١ ‫أ‬

y in e

ş e m s în

e tra fın d a

‫ﺍ‬

‫ﻭ‬

\‫ﺍ‬

‫ا‬1‫ا‬٠1‫اا‬١‫ ا‬.١٠‫اااااﺀا‬

illim i

٠٠1„ 1٠ ‫<اا‬

z iy â s ı v e câ z ‫ ؛‬l,cs ‫ ؛‬d i r ٠.

üııki' t٠: 50 75

‫ ﺑ ﺈ ﻣﻄﺪﱂ‬٠ ‫ﺫ ﺱ ﺍ ﺛ ﺪ ﺭ‬ ‫ا ﻣﺸﻴﻊ‬٠ ‫ر( ارو ﺀااوب‬

«Sebeblerc vâkıf ve muttali' ulan dil yine Şemstir. Nclıchlcrin ٠٠,», 1‫ ااا‬kojıınası da J'îne ondandır*.

١'ı،k‫؛‬ırda Mevlânâ kendisinin Dünya ve Ahire،، ،cnvîr eden ‫ا‬٠،‫اا;ر ا‬ ...... . ıl.lııgunu söylediği hâ،de yine o Şems-i Hakikatin etrafında d ıılaııı

١'‫اااا‬،‫ ااا‬٠m٥l،demişti- Bunda bir veli, hatta bir nebinin ne kadar k „،‫ ااا‬،‫ااا‬ bulunursa bulunsun Haktan mUstagni olamayaeagina, belki dâitnâ Al ١tll،Ifilı'ııı lUtf u keremini bekJeyecegine işâret vardır. Nitekim Al٠yhl٠٠al ٠n Efendimiz ekmel-J evliya ve cfdöl-1 enbiya bulunilufiu hftlde،.V.-'. .I٠l Yu Itabb- ‫؛‬: sana karşı olan hayretini‫ ؛‬arlır» diye duâ buyururdu 5078

‫ﺯﺍﺭﺍﻥ ﺑﺎﺭ ﺑﺮﺩﻡ ﺍ ﺏ‬. ‫ ﺩ‬٠ ‫ﺍﺯﰷ ﺍﺯ ﲦ ﻰ ﺍ_ﻧﺚﺀﺍﺍﻭﺛﻜﺐ‬

«YU* ilin kerre tinıiıl kestim. Kimden? Şemsten: Siz 1.1111« lıııınır illisiniz?« 'I'arlkattı. (kabz) deııilı.n bir hal vıırdır ki kalbe lâyık olan fdyûzAt-1 Iiahlyyenln muvakkııtı.n keslhıuitldlr Bu hı'ılde bulunan sıkılır, ‫ااااااااأﻷ‬٣. tirpittir, yanal', tutuşur. Tehammül .demez bir dereeeye «ellr ve kubzm tba«،) haline geleceğinden ııınlılı ‫اا‬٠.',‫اا‬،‫ ا‬lldyl. ninnisi kalbdekl ,،.vk I Ilka, yı'ıııI. müşâhede Arzusunun aı ٠nu‫؛‬.ı lııd ıı Nitekim Snlhıllııhı، Aley l'l Vcselleın hazretleri lılılf٠.١'٠'t.l ,Illlıllvvelte vahyin ،.(kilsi keslllutı :‫ا‬٦.٠1


Hakikatte izzet ve azemet. Allah ve Resûlüne mahsustur ki Kur’ân.ı Kerîm’de ( ٠, ٠. ijJlji ) buyurulmuştur, Cenâb-ı Hakkın esmâ-i hüsnâsından biri de (El’azîz) ism-i şerifidir. Binâenaleyh izzet ve seâdet arayanlar, şunun, bunun eteğini öpmekle değil, o Azîz-i muktedirin hu. zûrunda secde.i tezellüle kapanmakla bulabilirler. Cenâb-ı Hak, semâvât ve Arzın Nuru, yânı, münevviri olan bir gü­ neştir. Fekat bildiğimiz gibi karanlıklar içinden doğan ve karanlıklar içine batan güneş misâli değildir. Onun meşrıkı; güneşlerin, ayların, yıl­ dızların meşrıkından bambaşkadır. Cenâb-ı Mevlânâ, şu iki beyti lisân-ı İlâhiden îrâd ettikten sonra ken­ di tarafından beyânâtta bulunuyor ve diyor k i :

5072 ٠j . o١

«H ak

s iib h â n c h û

r in e , y â n i, ne

in e r ,

iç in

m a h lû k a tın a

yâ n i

ne

d o ğ a r,

m e ş rık

،1-‫—؛‬٠ ٠j ١ ،3

ta ’ b î r in i

n is b e t le d ir . ne

de

Y o ksa

k u lla n ı ş ı m , O nun

z â t-i

o

g ü n e ş in

s ü b lıâ n îs i

z e r r e le ­ ne

ç ık a r,

b a ta r.

5073

f ‫ ﺗ ﻮ‬١‫ ذر‬. ‫ وا ش ﻣﺎد‬S ‫ا‬٠ ‫در دو ﻋﺎﱂ ﺍ ﻓﺘﺎﺏ ل ﺑﲓ‬ « B iz ila

k i

g O lg c s iz

0

H a k ik a t

b ir e r

G ü n e ş in in

g e r id e

k a lm ı ş

z e r r e le r iy iz ,

ik i

c ilia n d a

g ü n e ş iz « .

Burada ifevlânâ.nın «Biz» demekten maksadı: Bil'umûm evliyâullah hazarâtıdır. Geri kalmış olmaları da evliyâmn derecesi enb‫؛‬yâ-yı ızâma nisbetle dûn olmasındandır. Yâni, demek istiyor k i : Biz evliyâullah, enbiyâya nisbetle dün derecede bulunurken o hakikat güneşinin zerreleri olduğumuz İçin zâhir ve bâtın âlemlerin،, y‫؛‬ıhud Dünyâ ve Ahireti nurlandıran gölgesir. birer güne.17 Zerreleri böyle olunca artık 0 giineşin azametini ve kibriyâsım tasavvur a.tlln,


V ü c ü d -1

m iit n k in

:

B ir

‫ آأا‬٠٠-،٠‫ ﺍﺍ<| ا‬، . .f i d a n ٠،»٠، , vaa ‫ﺍ‬-٠1‫ﺍﺍ'ﺍ‬

B ü t ü n k â in â t ın v a r l ığ ı g ib i k i ,

ın e v ılıın a g e t i r i l e n v a r l ı k t ı r ili " ‫ﺁ"ﺍﺃ’ﺍﺍﺍﺍ‬،1-‫ ؛‬e/.،"li aıh ' 11

٨ 11‫ﺍ؛‬، ‫ﺃﺍﺍ‬

.Teâlâdır V ü c û d -1 v â c i b ;

k a d im d ir ,

٠'/«•!‫؛‬

-v r

، . I t e a lid iı

V ü c û d -1

m ü m k in j

h â lis

tir, fânid ir , 5Ü80

‫ا ز ن روﺿﻪ > ا ل‬ ٠‫ﺧﺮﻱ‬

‫ ا‬٠‫ ب‬٠‫ه‬

‫ج‘ ه‬

‫ﺍﺫ؛ﻥ ﻭﺭ ﺧﻮﺩ‬٠‫ﺭ ﺭﺍﻗﻮ‬

« B ü t ü n v a r l ık l a r ; i s t e r b ıır a l‫ ؛‬, i s t e r A r a b a t la r ı, i s t e r s e e ş e k l e r

‫ﺍﺍ‬1١‫ﺍﺍﺍﺍ‬

b il r a v z a d a n o t la r l a r » .

Bütün mevcüdât.1 mUmkine, yani, insan, hayvan, at, e‫ ؛‬ek ٠ a٥aç, «.,٠ ‫؟‬ek, taş, toprak, hülâsa mahlûkat nâmına her ne varsa Vücûd-I Vâcibden feyz almış ve o feyz ile zııhûra gelmiştir. B u r a k : Ehl-İ cennetin binecekleri b ir nevi' hayvandır. Ne bl‫؟‬،m bir mahlûk olduğunu inşallah orada görürüz. Burada sulahâ, biirak ile Alili» atlarına, füseka da eşeklere benzetilmiş, sâlih olsun, fâsık bulunsun bu tün insanlar, faydalı olsun, zararlı bulunsun bütün hayvanlar, hüla'،.١M bütün mevcûdât, Vücüd -1 Vâcibin feyzi ve halkı ile zııhûrâ gelmiştir, denilm iştir. 5081 ‫ ﺟﺮﺩ‬، ‫ﺭ ﻙ ﺍ ﺏ ﻛﻮﺭ ﻛ ﻮ ﺭ ﺍ‬

‫ ز ا ﻧ ﺖ رد‬١‫ روﺿﻬﺮ‬٠‫ى ﺳ ﺎ‬ « L â k in k ü r o la n

a t k ü r c c s in e o t la r , o t l a d ı ğ ı ç a y ı r ı g ö r m e z : O n du m

d o la j 'i d a m e r d u d o lu r » .

MahlUkatm yaradılması A lla lı’ın l ‫؛‬ıtf u keremiyle oldugu gib،, ı،z kını bulması ve o vâsıta ile yaşaması da yine Allah'ın kerem it nl.metly ledir. Fekat çayırda otladığı hâlde o ‫؟‬ayin göremeyen at gibiler،, y ،,ıi. A lla h ’ın İhsân ve İrzâkıyle yaşadığını farketmeyenler, fülânm tahsis ‫ا'ا‬ tig i maaş, yâhud ücretle geçiniyorum vehminde bulunan câlıil ve gafil ler de böyle körcesine otladıkları İçin Dergâh-1 İlâhîden merdud ve tn n l rud olurlar.

:‫ ا‬7


I .ilıu z û r o lu r , d a ğ a ç ı k ıp o r a d a n a t ı l m a k is t e r , h e r d e f a s ı n d a C e b r a il y e ­ t iş ip z â t - i a k d e s in e t e s e l l i v e r ir d i. Y in e M e v lâ n â d iy o r k i :

5077 l./-. y

١^

،-٠١ 3 ٧۶‫؛‬. ،‫؛‬.j ٠_^. ٢jb / ٠ « B e n im

g ü n e şte n ,

y â lıu d

b a lığ ın

su d a n

a y r ı lığ a

s a b r e d e c e ğ im i z e

in a n m a».

K i balık su ile yaşadığı, ondan ayrılmak, ih tim âli olmadığı gibi, ben v٠• emsalim de Hak ile yaşadığımız için onsuz olmamıza imkân yoktur. 5 .7 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻯﻣ‬ ‫ﻭﺭ ﺛﻮﻡ ﻧﻮﻣﻴﺪ ﻟﻮﻣﺪ‬ ‫ﻯ ﻭﻥ‬ ‫ ﻓﺘﺎﺑﺖ ﺍ‬١ ‫ﰁ‬ ‫ﻯ‬ ‫ﺶ‬ ‫ﻋ‬ « E ğ e r tim id k e s e c e k o lu r s a m d a ile n im t im i d s i z li ğ im , y i n e o  f i t â b . ı H a k ik a tin s u n ’ıı e s e r id i r . E y H a s a n » .

Buradaki (Hasan)dan murâd : Mevlânâ’nın ınuhâtabı ve Mesnevi’ııııı kâtibi olan (Hüsâmüddîn ‫ ؟‬elebi) zannolunur. ‫ ؟‬iin k i onun asil adi (llasan) idi.

5079 ‫ﺭﺩ‬

‫ﺑﻮﻥ‬

‫ﰝ ﺍﺯ ﺽ ﺻﺎﱀ‬ ‫ﻥ‬ ‫ﲑ‬ ‫ﻋ‬

‫د‬٠ ٠ ‫د ق ﺑﻮن ج‬ « M n s n ıY

١

< ’، i c l ı d - ı

o la n

s â n î 'd e ı ı

m U m k in ) ,

ııa s ıl

(v ü c û d -i

‫ﻫ ﺠ ﻬ ﺖ ﺍﺯﻏﻴﺪ‬

a y r ılır ?

١' â c i b ) i n

S U re tte

g a yn sm d a n

v a r,

h a k ik a tte

n a s ıl

fe y z

İliç

o la n

a la b ilir ? »

Vücîid, yânî, varlığı ikiye taksim etmişler, birine (vücûd.ı vâci'b) ،kincisine (vücûd.ı m iim kin) demişlerdir. V ü c û d . ı v â e i b : Başka b iri taralından var edilmiş olmayan varlıktır. Allah'ın varlığı giİJİ.

:،<٠ ،٠‫؛‬


Buradaki tatil bahir. .١‫ئ‬1‫اااا‬1 1٠،،٩‫ا‬،‫ا‬١ ııdılıdeiı ııuıksad : .'\llah'ıı٠ ‫ا‬،'‫اا‬1 ‫أا‬ kerem idir ki ،‫ آ‬1‫ ل‬I hnyâ٠ ‫ 'اااا؛ﺀ‬1' ‫ ا‬٠‫اااا‬1،‫ ااا‬٠‫؛‬،•( •٠، ‫أ‬،:‫اااا‬-‫ ؛ا‬de Hakkin şııklunu ‫ قﺀو‬etmemekle kiıfrâtı I ,.،‘mette hnlıııınınklır Kur'ân.ı Kerim ve ‫آة‬،،'‫'ا‬.‫؛‬ ib râ h lm d e :

Y â n î : « E ğ e r n i ’m e t i n ı e ş ü k r e d e r s e n i z o n u s i z e m u t la k a a r t ır ır ın ı v e e ğ e r k ü f r â n .ı n i ’m e t t e b u l u n u r s a n ı z b e n im a z a b ım h a k îk a t e n ç o k ş id d e t • lk lir " .» b u y u r u lm u ş t u r . İ ş t e o t a t l ı d e n i z s u y u n u n a c ı l a ş m a s ı v e o acı smy u n o n u i ç e n i k ö r e t m e s i , y â n î , k ü f r â n . ı n i ’m e t t e b u lu n a n k im s e n in

m ili

o l d u ğ u n i ’m e t t e n r a h a t v e h u z u r b u la m a m a s ı, o ş i d d e t l i a z a b ın D ü n y a y ı, â id b ir k ıs m ıd ır .

5084

‫ﺇﻣﺮ‬

‫ا اى‬

‫ﻛﻮﺭ‬

‫ ن اى‬٠‫ﺁﺏ‬

‫ﺫ‬

«O d e n iz , h â l d i l i y l e d e r k i : E y k ö ı ٠; b e n im s u y u m d a ı ı s a ğ d i n l i , İç k i g ö z b u la s ın , y â n î , g ö z U n a ç ıls ın » .

5085 ‫ﻫ ﺖ دﺳ ﺖ راﺳﺖ ا ﻧﺠﺎ ﻧﺬن راﻣ ﺖ‬ ‫ﻛ ﻮ ﺑﺪآﻣﺪ ﻧﺠﺎث و ﺑﺪ را از ﺟﺎﺳ ﺖ‬ « B u r a d a k i s a g e l d e n m a k s a t l : D o g r u b ir z a n tlır k i o ZJIII: i y in in ,

!،.,٠

t iin iin n e r d e n g e l d i ğ i n i b ilir » . M ü n 'im - i H a k î k i y i u n u t u p d a o n u n İn ’â m m a v â s ıt a o la n la r a t e a b b l d d e r e c e s i n e v a r a n l a n , ik a z e t m e k

ü z e r e y i n e A l l a h ' ı n İ f ıtf u k e r e m

d er-

y â s ı , o n a : * B e n im s u y u m d a n s â ğ e l i n l e İç, y â n i, in 'jım u ık r â m ın n e r d e n

٠î٥' s٥r٠ı 1»‫دآا‬1،‫ ااا‬7 F : 2.1

: ‫’ أ‬٠‫اا‬


5082

‫ر د م ارد رو ﺋ ﺤ ﺮا ب ﺟ ﺪ د‬

«Dünyadaki hareketleri bu denizden bilmeyen gâfil, her vakit ba‫؟‬ka liir mibrâbu teveccüh eder». Dünyâ, âlem-i havâdistir. Hadisât ise harekâttan ibârettir ki, hepsi-

‫ اوذأ‬muharriki Allah'ın İrâde ve kudreti denizidir. O hareketlerin, o bahr-i ummâmn ‫؟‬alkantısıyle, yâni, Cenâb-1 Hakkin irâdesiyle vukUa geldiğini görmeyen kimse, o Denizi bırakıp da her âıı lıa ş k a bir mihrâba döner ve başka bir kapıya göz diker. Meselâ bir kim...... !lirinin lütfuna nâil olur. Onu velini’met bilir. Hakikatte ise 0 İûtf, Allah'ın bir ihsânıdır. LUtfu etmi? olan kimse arada bir vâsıtadan ibâ٠ reltir. Bir su değirmeni tasavvur edelim. Ma’lûm ya su değirmenleri :,kar su kenarında yapılır. Suyun akıntısı değirmenin ‫؟‬arkını ‫؟‬evirir. l, 'arkın dönüşü değirmen taşını hareket ettirir. Taşın hareketi buğdayı ezer un hâline getirir. Dikkatli bir göz karşısında çark ile taş birer vâ‫؛‬.İfadır. Buğdayı un yapan suj’un akıntısıdır. Bu, böyle oldugu gibi Hakkin h itf 11 keremi zengin bir adamm cömerdligini harekete getirir. 0 harek e t zenginin fakire birka‫ ؟‬para vermesine sebeb olur. Fekat o fakir, bunu ililmez de nâil olduğu İûtfu ancak zenginin kereminden vahmeder, âdetâ ،‫ اأااا‬kendisine mihralı ittihâz eylerse, karşısında sapıtacak derecede luinnetdârlıklar gösterir. Biraz soma da başka birinden birka‫ ؟‬para alinca lıu sefer herifin mihıâbı değişir. Yeni İûtufkârına âdetâ teabbüd eder. ٧‫'؛‬ıkıâ bir adamm ni’metini gördüğü kimseye teşekkür etmesi vâcibdir. Fekat her ni'metin ve her iyiliğin asil sâhibinin Allah olduğunu, 0 ni'm. 'tı vermiş, 0 iyiliği yapmış gibi görünen kimsenin ancak bir vâsıta bulııııdugunu unutmamak, mün'im-J hakikiye hamd ü senâ etmek şartıyle. Böyle yapmayıp da bütün minnetdarlıgmı aradaki vâsıtaya hasreden gafil: 5083 ‫ ﺑ ﺬ و ر ض د‬٦ ‫ ﻋﻨ ﺐ‬/ ٠ ‫او ز‬

‫ و وا ﻛﻮرﻛﺮد‬١ ‫اب د و ر‬ « M e s e la ? .II

ila

o nu n

N il

ve

gözünü

F ia t

g ib i

k ö r

e d e r« .

t a t il b ir

6 ‫ا‬٠

n e h ir d e n

a c ı s il İç e r , o

acı

١٠.

tu z lu -


ve hürmette bulunn١٠،١١tı ki, o ٠ı٠،ııtı٠i şiddetli bir mahabbete inkılAb H mişti. Halbuki M.vlânâ, ..m a ıl« mülAkatından sonra ders okutmayı bıraktı. Takririnden mü.lefld olan ،alcitrai. bu mahrumiyyet dolay isiyle Şemsin aleyhinde bulunmaya bn.ladı. Şems kalktı Şam'a gitti. MevlAnA ise öyle bir Arifin ayrılığını, trhamrıılil edemiyordu. Oğlu Sultan Veledi Şam’a gönderdi ve Şemsi da’vet ot.i Şeni* kalktı Konya’ya geldi. Şam' dan Konya'ya kadar Sultan Veled, onun rikâbında yayan yürüdü. Şu hürmet ve riâyete mukabil Hazret.، Şems, ona hilâfet verdi ve : •lîy Veled; benim bir serim ve bir sırrım var, serimi babana fcdn ettim, sır• runı d. sana bağışladım, dedi. Şemsin gelişine Cenâb٠ı Pir ne kadar sevindiyse, talebesinin dr n kadar canı sıkıldı. Nihâyet Şemse sû-i kasdettiler. Mütecavizler tıraşındı, maalesef Mevlânâ’nın ortanca oğlu Alâüddin Çelebi de vardı. Bundan dolayı, onun biraz sonra ölümünde Cenâb٠ı Pir cenâzesinde bulunmadı. Bu mes’ele menâkıbnâmelerde mübhem kalmıştır. Sipehsâlâr men، kıbında sû.i kasd vuku’ bulduğu, fekat ortada birkaç damla kandan baş ka bir şey kalmadığı ve Şems’in kaybolduğu, sonra Mevlânâ’nın Şıun'n ve Tebriz’e gidip onu aradığı, fekat bulamadığı yazılıdır. Eflâkî menAkı bında daha ziyâde tafsilât vardır. Fazla ma’lûmât almak isteyenler orn lara müracaat buyursunlar. Cenâb٠ı Pir, irtihâl edinceye kadar Şems’in hasretini çekti. Nitekim burada da : «Biz Şems-i Tebrizi’nin aşkından tasarruf edecek bir hAlde değiliz, yâni, fenâfillâh makamında bulunuyoruz, yoksa o kör gafilin gö­ zünü açabilirdik, diyor ve irşad vazifesini halife-i ekmeli HüsâmUddın Çelebl’ye havale ederek diyor k i : 5088 ‫ ﺯﻭﺩ‬y ‫ﻟﺪﻥ‬١‫ ﺍﳊﻖ ﺣﺎﻡ‬٠‫ﻫﺎﻥ ﻓ ﺎ‬ ‫ﺩ ﻭ ﺩ‬

‫ﺟﱸ‬

‫ﺩﺍﺭﻭﺵ ﻛﻦ ﺍ ﺭ ﻯ‬

.Ey Hakkin zıyâsı ve kalblerln miinevvir، olan Hüsâınüdd.n Çelebi; hasedkârlann körlüğüne, yân‫؛‬, onlara rağmen ٠ gafil körün gösUne lift‫؟‬ y a p ..

HUsâmUddin Çelebi, söylediğim gibi Cenâb.1 Pirin halifesi ،d،. Vefâtından sonra da yerine şeyh olmuştu. Mesnevinin tanzimin، Cen.h.1 Pir’den 0 recâ etmiş, kitabin başındaki 18 beytten mâadâsı onun kale, miyle yazılmıştı. Çünki geceleri yatst namazından Bonra otururlar, Mev. lânâ Mesnlvl bey.lerinl söyler, Çeleli‫ ؛‬de onları yazardı. B.’zı geceler Mevlânâ coşar, sabaha kadar, nnr.m.1 ebyâta devAm eder, ç.lehl de yar


geldiğini ve onları kimin verdiğini anla» diye l‫؛‬sân-ı hâl ile ilhamda bulunur.

G

508 y & yy*

،£١ C٠—‫*؛‬١٠s٠^* u۶t f ٠j

Z ’ *S*

•j*

٠‫ — ؛‬١J

*Ey mızrak; bir mızrak çeviren vardır ki onun sallamasıyla sen kâh doğru, kâh iki kat olursun.. Ma’lum ya, mızrak: Harp âletlerinden sivri bir demirdir ki, uzun bir sapı vardır. Vaktiyle düşmanın göğsüne saplamak için kullanılırdı. Sapı, esneyen bir ağaçtan yapıldığı için kullananın hareketine göre eğilir ve doğrulurdu. Hazret.i Mevlânâ Mün’im.i Hakikiyi unutmuş olanları o mızrağa benzetiyor ve : «Ey gafil mızrak; senin igilip doğruluşun kendiliğinden değildir, seni kudretli elinde sallayıp oynatan ve iğilip doğrulmana sebeb olan bir nızegerdan, bir mızrak çeviren, yâni, bir fâil-i hakikî, bir mües­ sir ve muharrik.! kül vardır» diyor. Bir Hadîs-i Şerif’te : *Mü’minin kalbi, Allah’ın parmaklarından iki parmak arasındadır. O kalbi dilediği gibi çevirir» buyurulmuştur. (Esâbi’.i rahmân)dan maksad: Allah'ın sıfâtı (isbaayn)dan murâd da Celâl ve Cemâl sıfatlandır. Böyle mihrâbını şaşırmış kimselerin bir mürşid.i kâmil nazariyle gözleri açılabileceğini beyân için Hazret.i Mevlânâ buyuruyor kİ: 5087

،٠٠٠!■J J i ،٠r ٠.^

٥٠! ،j

jjf

J

،٠

L ٠) j

«Biz Şems-i Tebrizi’nin aşkından tırnaksız kalmışız, yâni, tutacak ١٠e tasarruf edebilecek bir hâlde değiliz. Yoksa o kör kimsenin gözünü aça- ■ bilirdik». Şemsüddin-i Tebrizı mestûrin.i İlâhiyyeden pek büyük bir velî, pek yüksek bir ârif idi. Mahzâ Mevlânâ ile görüşmek için Konya’ya gelmiş, Cenâb-ı Pir ile birlikte halvetler çıkarmış ve sema’ etmesini Hazret.i Mevlânâ’ya o tavsiye eylemişti. Mevlânâ da ona bir mürid gibi hizmette 370


« G ii n e ‫ « ؟‬l u i t d

‫ﺍﺍ‬٠1‫ﺍ‬.، ‫ﺍﺍﺍﺍﺍﺍ>ﺍ ﺍﺍ \ ﺍ‬

* :

in c in e n k im s e d e k i m a r a z ».

5 0 .4

٠١‫ت‬٠ '‫رو‬١ ‫ ا‬٠ ٠ ‫ دردﻟﺪ‬: ‫اا‬٠\

‫در‬

‫ﻗﻌﺮ ﺣﺄا‬ «İş le sana

sana

e b e d iy y e n

d c v â s iz

b ir

k u y u

d ib in e

d c rd

‫د‬٠ ١ ٠‫ ﻧﺖ اق د‬١

k i

düşm üş

m iilit e lâ s . !، ir

‫؛ا‬:‫اوة ا"أﻟﻠﻼا‬

e tm e k te d ir .

J ş te

k a s la ».

5095 ‫و‬١‫از ل ا ﺑ ﺖ‬

f

>

.‫د‬:‫ﺧﻮرﺛﻊ‬٠ ‫ذﻓﻰ‬

‫ ن ﺍ ﺍ ﺩ أو‬١ ‫د‬.‫رآ‬.

S

« O n u n m u r S d j ş e m s . i e z e l i n i n s ö n m e s id ir . O n u n b u â r z u s u n a s d b u . s ü l e g e J ir ? » Ş e m s . i e z e l i d e n m a k s a d : H a k k j n t e c c l l i y â t ı v e 0 c ü m l e d e n cJ a n d in . im a n v e ir f a n i l e o n l a r ı n e r b a b ıd ır . M ü ş r ik l e r v e m ü n k ir le r . 0 ş e m s - i e z e lin in s ö n m e s i n i , 0 t e c e l l i ş u â â t ı n ın k e s i l m e s i n i , im a n v e e h l - i İ r fâ n ın e k . s i l m e s i n i v e D ü n y â n ı n b ir c e h â l e t â b â d a d ö n m e s in i is t e r l e r . F e k a t bu h a y v â n i e m e l h u s û l e g e l m e y e c e k t i r . H a k k i n t e c e l l i s i i l e l e b e d d e v â m e d ip g id e c e lt t ir . N a s ı l k i K u r 'â n 'd a b u y u r u l m u ş t u r :

:‫ا‬7.٦


maya ikdam eylerdi htihali 683 tarihinde, kabri Konya’daki turbe-i Mc'vk.ınû dahilindedir. Hazret-i ‫ ؟‬leb i, Mevlana tarafından irşâda ine'.',‫ا‬،،‫ أ‬oldugu ‫؟؛‬in daha Cenâb-1 Pîr'in hayâtında divânı terbiye ve teslik .e d e r d i

Y in e

Mevlana Çelebiye buyuruyor k i : 5089 ‫ﻣﻞ‬

‫ﻟﻮﺗﺈى ﻛﺒﺮ؛ى‬٠

‫ﻟﻮ‬

‫ ل‬٠‫داروى ﻳﻠﻠ ﻤ ﺌ ﻜ ﺸﺎ ﻣ ﺬ ر ؤ‬ «O nun

g iiz iin c

m ahvedecek

İlâ h i

t e ’s i r i b ir

çabuk

ilâ ç

ve

z u lm e t le

m ü c â d e le

0

e d e re k

z u lm e ti

y a p „.

5090 ‫رﻧﺪ‬, ‫ةﺛﻢ اﻣﻰ‬٠‫ر‬٠‫ا‬

‫ا ﻧﻚ‬

‫ﻧﺌﻠﻤﺖ ﺻﺪ ﻣﺎﻟﻪ را زو ر ﻛ ﻨ ﺪ‬ « Ö y le ııs ırm a ııd c

b ir

ilâ ç

ya p

k a r a n lığ ı

k i

iz â le

o

ilâ ç

y ü z

y ıllık

b ir

k ö rü n

gözüne

s ü r ü ls e ,

٠

e d e r» .

5091 ‫ ﻛ ﻮ را را دوا ﻛ ﻦ ﺑ ﺰ د و د‬٩‫ﺟﺎ‬ ‫ﺋﺰ ﺣﺮدى ر و ىاًرر ﺟﻮد‬ «H ascdkâr o la n ın

is tis n a

o la n d a n e d ilm e s i

m âada

b ü tü n

h a s e d in d e n

g ö z le r i

d o la y ı

te d â v î

seni

ve

in k â r

ir ş â d

e t.

e y le d iğ i

Ila s û d

iç in d ir » .

5092

‫ا ﻫﻤﺠﺘﻴﻦ ﺟﺎن‬- ٠‫ ن ﻣﺪ‬٠‫ج‬ «S a n a ra n

:‫ا‬.‫ةذآ‬

lıa s c il c ı l e ı ı e - O

‫؟‬٠ ١‫ﺍﺃ ؛ﺀ‬::>!‫ ﺍ؛‬d u r s u n ، .

h a s ln l

ile n

o ls a m

l ı i lc -

rı.ıh

v e rm e

de

ü .v .e c e


‫ﻓﺒﺪت‬

٠ ‫ ﻗ ﻐ ﺪ > ذ‬٠\ : ‫ و ر ؤ‬٠‫ غ ; \ ﻏ ﻐ ﺠ ﺜ ﺔ ي‬، ‫ﻓ ﺪ ﻳ ﺮ ؟ ﻳ ﺆ ي‬ Yin ‫ ذ ؛‬. Müşrikler V. mOlWdler, B٥« tiflemek ،Uretlyle AJJah’jn l٠rjyl٠ yerl٠r. Aflnh i.e »Urunu devim ettirecek ve،،ninmu ■ündUrmek l٠ ٤٥٠ Kiflrler

٠

devim ve Ikdim. k®, ‫ ﺀ‬örmeseler klle’1".

BİRİNCİ KİTABIN SONU

(‫ﻵ أ‬ 374

‫ا » ه ﺀ‬

Saf :1 .


‫؛—؛‬

----------

* Ş E R H ‘ İ M E S N E V İ» XIII üncü asır Anadolu’sunun huzursuz toplu­ luklarına İlâhî heyecanın, saf îmdmn, rabbani aşkın kapılarını açarak onları huzûra ve kurtuluşa götüren Hz. MEVLÂNA’yı ve ölümsüz eseri MESNEVİ’yi; hakikatiyle tanıtan bir külliyattır. Ruhen hasta ve yaralı bulu n an bugünkü nesil٠ lerimizi de ALLAH’m izniyle kurtaracak, yeni b r imdn, aşk ve heyecan devrinin temellerini atacak nitelikte olan MESNEVİ’yi akıcı bir üslûbla şerhe٠ den bu eser, şu anda yeni b ir nüshası ile okuyucu٠ lanmıza ulaşmış bulunmaktadır. ٠

Aynı şekilde intişâra devam edecek olan bu müstesnd eserden ve Cenâb-ı Pir’in ruhâniyyetinden bütün okuyuclann müstefid olmalarını temenni ederiz. ŞAMİL YAYINLARI

J


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.