M E V L A N A C E L A L U D D IN -I R U M İ
MESNEVİ T e rc c m cv eŞ e rh e d e n T Â H İR -U L -M E V L E V İ
CİLT : 3 KİTAP: 1
ŞA M İL Y A Y IN E V İ . K lo d f a r e r C a d . N o . 8 T ü r b e - I S T A N B U L T e l. : 2 8 4 0 51
Tâhir’ül Mevlevî (d. 13.09.1877 - ö. 20.06.1951) Şair, yazar, Mevlevî Dedesi, mutasavvıf, müderris, mesnevt-hân, gazeteci, ve edebiyat tarihçisi.
، »■
Osmanlının yetiştirdiği son dönemin en renkli kişiliklerinden birisi olup, Osmanlı ile Cumhuriyet nesilleri arasında adeta bir kültür köprüsü vazifesini görmüş âbide şahsiyetlerimizdendir.
]
٠ .
• Hz. Mevlânâ’nın Mesnevîsine merhûm Tâhirü'l-Mevlevî kadar güzel yaklaşan ve anlatan olmamıştır. • Ömrünü Hz.Mevlânâ’nın düstûrlarına bağlı kalarak yaşamış, Mesnevîye nüfûz etmiş bir âşıktır. • O, Mesnevî’yi bilen, yaşayandır. Onun elinde Mesnevî, Kur'ân ve sünnetin aynasıdır. Ona göre Mesnevî, Kur'ân’ın içi ve özüdür. • Mesnevî’nin güzelliklerine, inceliklerine bu şerh ile daha bir farkına varacak Mesnevî’yi tekrar tekrar okuyacaksınız. • Mesnevî’yi kanalından şaşmadan, şaşırtmadan Müslümâna sunan sağlam bir kaynaktır. Ehl-i Sünnet akîdesinde Mevlânâ’yı öğrenmek isteyenlerin okuyacağı bir Mesnevî’dir. • Tâhirü'l-Mevlevî’nin ömrü kifâyet etmediği eksik kısımları talebesi Şefik Can (d.1909- ö.2005) tamamlamıştır.
İÇİNDEKİLER
٠
Sayfa
-llııs ve tama'la fil yavrusu yiyenlerin ve yemeyin diye nasihat ve renin sözünü dinlemiyenlerin kısası ............. .................................2114 l.'ıl y a v r u la r ın a ta a r r u z e d e n le r k ıs s a s ın ın b a k iy y e s i . . . . . . 30 19 İ'ü y a v r u la r ı h ik â y e s in e d ö n i ^ . . . ٠ ................................................................... 40 2 4
llak Taâlâ'nın Mûsâ aleyhisselâm’a :.Bana giinah etmediğin bir ağızla et b u y u r m a s ı düa................................................................................................ 50 29 1٠ اا: أedenin ALLAH denesinin. H akkin LEBBEYK dehlesi ile ayni beyanı olduğunun ............................................................................. 52 30 liir köylünün şehirliyi, yalancıktan ve bir ؟ok ısrarla köye dâvet a ld a t m a s ı ederek 62 35 Kebe’ ahâlisinin tuğyâm, niğmetten azmaları, şükür ve vefânm fa z ile ti .................................................... ؟2 40 Hastaların her sallah isâ a l e y h i s s e l ’m süm’ası önünde şifa ve düa to p la n m a la r ı talebiyle 76 4 2 iıl-i •Seba kıssasının b a k iy y e s i:l٠ .......................................................... 96 52 !(öylünün dâveti üzerine .jehirhnin köye g i t m e s i ........................... 109 58 l.oğan kuşunun kazları dere kenarından kira d â v e t i .......................... 115 61 Iktrvanlılar ve onların yoksullara bir şey vermeden bahçelerden devşirmek İçin hileye s a p m a la r ı meyve............................................... 125 66 Şehirlinin köye g i t m e s i ........................................................................ 132 70 Sihirlinin ve akrabasının köye g itm esi ................................................... 141 74 Leylâ'nın mahallesinde oturan bir köpeği klecnun'un okşaması . , 150 79 Şehirli ve çocuklarının köye vasıl olması ve köylünün onları tanıması 157 82 -l،،r çakalın boya küpüne diişmesi ve alaca bulaca olup çakallar ara davasına kalkışmasısmda tavusluk . . . . . . . . . . . 186 97 -Lafazan bir herifin bir kuyruk parçası ile her sabah sakalım ve bıyı ğım yağlayıp, arkadaşları arasında, şunu bunu yedim diye ö v ü n m esi 189 98 llâür oğlu Bel'am'ın Tann imtihanlarından yüzü ak çıkacağından o lm a s ı emin............................................................................................. 193 1 ٥٥ Boyacı küpüne düşen çakalın tavusluk iddiasında bulunması . . . 198 103
Sayfa ,d ü ş m a n ı n ı kahredeceklerine s ö z vermeleri v e : Bu İŞİ bize bırak demeleri ........................................................................................... 324 166 l.'ıl'ın nasjl bir hayvan olduğunda ve şeklinde ihtilâf edilmesi . . 328 168 Nuh ale٠ ٧ h ؛-sselâm’m oglunu gemiye dâvet etmesi, oglunıın dik baş İıhk edip : dağa çıkıp kurtulurum, senin minnetini çekmem dem esi 340 174 ( -hufre razi olmak küfürdür) hadisi ile (Benim kazarda razi olma yan benden başka rab arasm) hadis-i kudsisinin mânâlarını b ir le ş tir m e k ....................................................................................... 353 180 1، ااışikın mâşuku huzurunda aşk mektubu okuması ve mâşukun bu'1 hareketi makbul görmeyerek : matluba vasıl olduktan sonra de1 ااaramak çirkindir ve mâlûma erdilcten sonra ilim ile iştigal ?eydir d e m e s i kötü’ bir eylemek 365 186 l٠ ،١v،ıd aJcyhisselâm zamanında “ ؛Yarabbi, bana meşakkatsiz helâl Ii/ık ver» diye düa eden bir kimsenin hikâyesi . . . . . . 376 192 ٠ ٠-dua edenin evine bir sığırın koşup gelmesi. Peygamber aleyhis .selâm : «Cenâb-1 Hak diiada ısrar edenleri sever» buyurmuştur t'enâb-1 Hak'dan bir şeyi ısrar ile istemek, isteyen İçin istediği i y i d i r yden d a h a ،.. 384 196 f h' .uevî nazımının özür dilemesi ve metlet talebinde bulunması 336 197 İİİUUİI. zan ve yakinin m i s a l i ................................................................... 391 199 -llalkın tâzîmi ve müşterilerin rağbeti dolayısiyle bir insanin hasta lanması ve bir muallimin h i k â y e s i .............................................. 395 201 ،.'urukların harcayı velime d ü ş ü r m e le r i ......................................... 400 204 ' اا'اnvun'un da halkan tâziminden vehim hastası olması . . . . . . 402 205 Ih» .tnm vehim ile h a sta la n m a sı ....................................................... 403 205 Maıaıının yatağa düşmesi ve hastalıktan i n l e m e s i ........................... 406 207 ,Ih,un Kıır'an okuyuşumuzdan üstâdın baş ağrısı ziyadeleşir diye urukların ikinci defa Jiocayı velime düşürmeleri;، . . . . . . 408208 اا٠ <lalylc ile çocukların mektepten kurtulmaları . . . . . . . . 409208 ٠'٠ " uk analarının hocayı ziyarete gitmeleri . . . . . . . . . . 412210 ita, Itııh'un elbisesine benzer. Bu el Ruh’ıın elinin yeni, bu ayak da 1 Ituh'ıın ayağının ç iz m e s id ir ............................................................... 415211
Hikmeti birkaç türlü tarif etmişler ve ezcümle : .Hikmet, herşeyin hakikatin! olduğu gibi bilmek ve muktezâsına göre amel etmektir.» de mlilerdir. Kurân-ı Kerîm'de :
Yânı « ؛iler kime hikmet verilmişse, ona çok hayır verilmiştir1.» buy. ٢ ١ ıl muştur. Hcsulullah (S.A.V.) efendimiz tarafından is e : «Hikmet, mü’mînıu Unyholmüş devesidir ؛onu nerede bulursa almaya hakkı vardır.» denileM.k, onu arayıp bulmaya ve almaya teşvik olunmuştur. Hz. Mevlânâ d a: «Hikmetler Allah’ın ordularıdır» demekte ve Mes nevisinin 3 üncü cildine başlarken şunları buyurmaktadır : • Hikmetler, Allah askerleridir. ٠Allah, onlarla müritlerin ruhlarım kuvvetlendirir. İlimlerini bilgisizlik, adaletlerini zulüm aybmdan arıtır. C.öm.rtlklerini riyâ, ilimlerini akılsızlık lekesinden temizler. Âhirete âit olup, anlayışlarından uzaklaşan şeyleri, o hikmetlerle müridlerin idrakine yaklaştırır, onlara anlatır... Zorlarına giden ibâdetleri kolaylaştırır. Hik metler, peygamberlerin delillerindendir. Peygamberlerin delilleri ise, Ariflere mahsus Allah sırlarından ve burhanından haber verir... Duman dan meydana gelen şu yuvarlak gök kubbesine hâkim inciden meydana gelmiş olan nûrâni ve rahmani felekteki Allah’a ait tedbir ve tasarrufları !)İldirir. Akıl nasıl topraktan vücut bulan suretlere ve bu sûretlerdeki •/Ahiri ve bâtını duygulara hâkim ise bu ruhanî feleğin dönüşü de, duman ın Süit ، Bakara
2.9 ؛.
7733 ﻳ ﺎ ر٠ ن٠- > ﻻ ﻣ ﺎ ا ا ﻫﺎ ر٠
ﺛ ﺪ
ت
ا
' ﺣ ﺰ٠1ا ى ﻟ ﻊ
ن —وم ﺑﻨ ﺰ ل
ا
«Ey Hakkin ziyâsı olan Hüsan١üddinî Mesnevimin iiçüncü defterin؛ getir ki bir şeyi üç defa yapmak sünnettir.» Sünnet: Rasülü Ekrem Efendimizin emir, yahut nehiy buyurdukları; bir de takrir ettikleri, yânî yapılırken görüp de men etmedikleri hareketlerdir. Bu hareketlerden daima icra buyurduklarına (siinneti müekkede) denilir. Sabah, 0اغ6 اakşam namazlarının sünnetleri gibi... Arasıra yaplıklanna (sünneti gay'ri müekkede) tabir ediliı-, ikindi ve yatsı namaz؛arının sünnetleri gibi... S ünnet: Bir de usûl, âdet manasına gelir. «Bir kimse güze.l bir usûl koyacak olursa onun sevabı kendisin ؟ait olduğu gibi .onunla amel edenlerin sevabından da hissedâr olur» hadis-i şerifi de bu manâyadır. Ebû Müsâ’El-Eş’ari ile arkadaşlan Yemen'den Medine'ye, oradan da flayber Gazasına gitmiş olan RasUlUllahln huzuruna geldikleri vakit, rast geldikleri asliap ile musâfaha ediyorlardı. Bundan dolayı Alcyhissalât Efendimiz «Yemenliler size bir siinnet.i lıaseııe vaz ettiler, buyurdu, Hazret-i Mevlânâ da diyor k i : «Ey Hüsamtıddin ؛Mcsr.evi’nin iki defteri tamam oldu. Şimdi üçöncüsüne başlıyalını ki bir şeyi üç defa yapmak Sünen-İ seniyye cilmlesindendir..
7734
رﻛﺬا ﻛﺪﺟﻨﻪ اراررا ا ﻋﻨﺎ ر را
J r
دا ز
در — وم
«Esrar-I ilâhiyye hâzinesini açî üçüncü defter İÇİ11 özür dilemeyi b٠ rnk.» ihtimal ki, Cenâbı Birin, üçüncü cilde başhyalım teklifine Çelebi Hazretleri rahatsız olduğundan bahs ile özür dilemişti ki, bundan son. raki beyt 0 ihtimali kuvvetlendirmektedir.
ilimiz Cebrail’e kuvvetinden siial buyurmuş, o da : «Lût Kavminin diya rım yerinden kopardım ve sema’ya kadar kaldırdım, sonra baş aşağı it lim» cevabını vermiştir. İşte güneşin ziyasının fitilden ve yağdan, gök yüzünün durmasının, iplen ve direkten, Cebrail’in kuvvetinin de matbahta pişen yemekten ol madığı; ancak Hakkın havi ve kudretinden ileri geldiği gibi, ey Iiüsarnıiddin! Senin kuvvetin de damardan ve kandan değil Kuvvet-i Ilâhiyyedendir. 7739
ن ذوت ادال ﺣﻖ٠ﻫﻤﺠﺎن ا و 'ز ﺑ ﻖ٠٠ر( ذ ﺣ ﻖ دا ن "زدا ...timim gibi Hakkin ebdal’i olan zevatın kudretini de yemekten ve lobtıktıııı değil, ancak Haktan bil.» İmamı Ahmed Bin Hanbel (Rahimehüllah), Ubade Bin Sabit (R.A.J .اا. ااrivayet ediyor ki, Rasülü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurımıştıır : «Kil iimmette elıdal olanlar otuz kişidir. Onların kalbi Haliliir. tıdıımm olan İbrahim Aleybisselâm’ın kalbi üzeredir. Halka onlarm yüzü ٠ أ١ ااlıtlrınotine yağmur yağar ve mahlUkata onlarm hürmetine rızık ve. Illlr, No zaman onlardan biri vefat ederse Ccnab-I Hak onun yerine başka lı،r hlıiiscy ؛lıedcl kılar.» Bu hadis, Camiiissağir'de de aynen rivayet olunum.jtnr. Bundan dolayı, yahut, sıfatlarını sıfat-ı Hakka tebdil eylemiş oldulılırı, veyahut, istedikleri yerde kendilerinden bir bedel gösterebildikII ililen 0 zevat-! kiram'a (cbdal) denilmiştir. 7740 ﺛﺌﻬﺎذد٠ م٠ ز ﺣﻮرا٠ را ﻫﻢ٠ ﺛﺎ٠ م٠ج
د١از روح و از ﻋﻠﻚ ﻛ ﺬ ﺛ ﺘ ﻪ٠ »Onların cisimlerini nur ile yuğıırmuşlardır ki, mt١l٠ ٠ r ve ruhtan daha sâfî olmuşlardır.»
melekten ileri git.
Iluradaki ruhtan m aksat:
ﻲ
ﺤ ﻴ
? | ﻟ ﻴ
.
Yimi : «Kadir gecesinde ruh ve melekler zemine inerler»» âyeti keriftıcl K «
1.11؛،'lt ؛4 .
...
7744 I
.-ﺀن زا ﺟ ﺖ از ﺣﻬﺎن ﻣﺌﺪ
را ﻛﺬون ﺛ ﺪ ﻣﻠﺘﻘﻌﻦ- ف و ﺣﺪ٠و « S e n in m iz a c ın şu y a y ılm ış â le m d e n l.'.v،,» ،o p la y ıv c r in iş tir .»
b ir lik v a s fım
b ir
araya
der-
7745
ام ﺧﻠﻖ٠ ﻣ ﺊ اا/ ﺀﻏﺎ.اى ذر » Y a zık ki h a lk ın a ııla y ış sa h a sı ç o k d a r d ır . I la lk ın , e s r a r -1 e v liy a ’y ı . . . . . . . . . h a zin e d e c e k b o ğ a z ı y o k tu r .“
7746
و٠اى ﺻﺎﺀاﻟﺤﻖ ﻣﺤﺬق راى و٠ ﻛ ﺜ ﺮ أ ﺣﻠﻮاى٠ ﺣﻠﻖ ﻧ ﺤﺪد ٠ ٠ 'ا:.٧ H a k k in ziyâsı H ü .؟am üdd،nî Senin re ’y in d e k i lıazakat ve helva .،، ٠ ٠ ، اا1، اااbüzlerinde ki h a lâ ve t taşa b ile bogaz v e rir.» N asıl k i :
7747 ﻣﺤﻠﻰ ﺣﺎق اﻓ ﺖ٠ ﻃﻮر اﺗﺪر.ﻛﻮ
رﻧﺘﺎ ﻓﺖ١ وذﻳﺪ ىر٠ى
£
.I
u r ' 1'.. 1ذ.' ااةاv a k i olan te c e llid e boğaz, y â n ı k a b iliy y e t b u ld u da, iç d iğ i ١ .٠ '<« اااااا.neşvesiyle parça parça o ld u .Itu İJ٠ ٠ y ،tle bazı A ye tle r İşaret o lu n m u ş tu r : Ilu z rc ti Musa Cenab-I H a k k a
-VAnl : »Yarabbi, bana c c m J lin i göster, sana bakayım .» d iy e münaca
bulunm uş 1)11“ : ٠ال
K û ı* . A r a t : 143.
7751 ﺩﺭ ﻯ
ﺍﺣﻼ ﱃ
ﺭ ﺍﻧ ﺪ ﻑ
ﺍ ﻥ
از دﻏﺎ واز دﻋﺎى ﺧﺎﻟﻰ ﺛﻮ ى »Hunu o vakit ihsan eder ki ey sâlîk: Sen hile ve huda’dan hâli ve ااآاأolursun da,» 7752 ;Ç ﻛ ﻰ
١د ﻻ ر
لا ﻛ ﻮ ن
ﻳ ﻨ ﻰ, د ر ا٠ ر ؤ ى ف٠;
»Sultanin sırrını kimseye söylemez ve sinek önüne ؛eker dökmez٠ln.» I٠ ad،؛ah nedimi olanlar, onun esrarım kimseye haber vermezler, liıırb-u İlâhî nedimi bulunan ehlullah hazerâtı da Esrâr-1 Ilâhiyyeyi ehil ',lııııyanlara İfşa etmezler. Çünki nâehil olanlara Hakkin esrarından bahI’lın.'k, sinek önüne şeker dökmek gibi mânâsızlık olur. Nitekim bir ha٠ ،،؛،-، şerifde » ؛Ulemâ, Allah'ın da. Peygamberin de eminidirler» buyuııılmııştur. Emin ola.n kimse, kendisine emanet edilen bir sırrı İfşa etmez. 11I.ÎS. onu tevdi eyleyene hıyanet etmiş olur. 7753 ﺑﻼﺍﻯ٠ ﻣ ﺎ ﺭ١ ﻭ ﻧ ﻪ
ﻯ٠ﺩﰻ
1 ١٠٣ .ﻡ
ﻻﻝ٠ﻥ ﺩ ﺩ ﺯﺍﻥ ﺍﺍﯪﺩ٠٠٠ﻛﻮﺟﻮ ﺳﻮ
١٠
«Allah’ın celâl ve azâmeti esrarım) susam çiçeği gibi, yüz dili olduğu halde, dilsiz gibi duran kimse duyabilir.» Siisen, bizim susam dediğimiz bil- ؟؛؟elidir ki yapraklan sdngii gibi olur. Güzel kokulu beyaz ve mavi çiçek a؟ar. Kökünden bizde (menekşe lozu) denilen t02 çıkarılır. Çiçeğinin yapraklan dile benzer. 7754 1ﻫﺬف >د.ﺀاق د ذ د ﺧﺎﻟﺬرا ا-
رواد ﻣ ﺪ ﻛﺰا٠"ا ﺣﻮرد ا ب و »Su İçsin ve yüzlerce ot bitirsin diye. Hakkin lutfu toprağa boğaz verir.. S
775«
و١ز ادام، رﻛﻤﺎرا رك ر ا د’ﺗﻪ ﻧ ﻌ ﺪ ﺀ'م او1داﻛﻞ «Ağaç yapraklarına bile riiili onun İn’am ١ 'C ihsan.nJand.r. Daycle٠... y3nî; besleyicilere daye de onun unlunla şamil ؛Utludur.» 7759 ﻫﺪ-رزﻟﻬﺄرا رزﺀ(ا او ب ى ﻛﻞ زﻫﺪ١ ك ﻛﻠﻨﺪم ﻧﻰﺀد١ ز «Rjzıklara da o nzık verir. Çiiııki buğday, gıdasız nasıl yetişir?» ،٦Iezruatm bereketi, tarlasının kuvvetine göredir. Bunu herkes bilir. I ililen buğday vesair mezruat, topraktan .aldığı kendine mahsus gtda ile ١ilişir. Bunun ،؟indir ki şimdi tarlalara suh'i gübre dökmek suretiyle onhırın kuvvetini artırıyorlar, o sayede mahsulün miktarım çoğaltıyorlar. 7760 ﻣ ﺜ ﺈ١ ت ﻧ ﺮ ح ا ن ﺻﺤﻨﺮ٠٠ب ﻫﺎ٠ ا ن ﻫﺮvrﻳﺄ;ة ﻛﻔﻢ از «Bu sözün çerhiııe nihayet yoktur, söylemekle bitmez. Ben bunları ııııdan bil- parça olarak söyledim.» 7761 أ ﻛﻮل داف٠ ﻛﻞ و١ ﺣﻤﺐ ﺀاﻟﻢ دان
ﺗﺒﻮل٠ ﻣﻘﺒﻞ و
اذﺗﺎ"را
«Biitün alemi, yiyen ve yenilenden ibaret bil: Bakilerinin ise Ilakka müteveccih ve makbul-ü ilahi olduklarım anla... Mikroplardan başlayıp insaniara kadar yiiksclen her mevcudun biril١ ،r،ni yemekte olduğunu anlarsınız. Nebatat, yerdeki imbat kuvvetini yer; onu hayvanlar otlar, hayvanları insanlar göçürür. insanları da o her)؛...vi yiyen toprak eritir. Bu hal, nebatat, hayvânât ve insanlara da miinlııısır değildir. Cemadâtda da göri'llür. Meselâ denizler coşkun dalgalarıyla karalan yerler, koylar, körfezler vUcude getirirler. Karalar nettirler ؛vn. II
Sûrı.-i Kehf’d e k i: i ü ü ٠١5
Yâni « ؛Mal ve evlâ، Dünya hayatının ziynetidir. Bcka’ya erecek .،mu•! ve hareket) 1er ise Rabbımıı nczdinde sevabca da, üıtıiice de daha l.ııvırlıdır7» buyrulmuştur. Kureyş'in eşrafı zenginlikleri ile ve evlât babası olmakla iftihar edi yorlar, serveti ve erkek çocuğu olmadığı için ResûM Ekrem Efendimizi lan eyliyorlardı. Bu âyet nazil olup (S.A.V.) hazretleri tesliye edildi ve IhiMİlullah'ın kerîmeleri için (bakiyât, salihât) tabir edilip. O saliha ke limelerin Kureyş eşrafının erkek evlâdından çok hayırlı olduğu beyan buyruldu. Ülemâ’dan bazıları (Bakiyât, salihât) için: Beş vakit namaz ve «Siipl.ııı.ıtllnl.t velhamdülillahi velâîlâhe illallalıü vallahü ekbeç. Yclâlıavle ve. l. ،Kuvvete illâbillâlıil aliyyil azim» den ibaret beş kelimedir ki sevapları tııdl ilahide bakîdir demişler; bazıları da: «Lâilâhe illallah», «Estâğfirullah» - "Sallallahü alâmuhammedin veâlîhi vcsalıbihi» diye tevhid, istiğfar ve v٠ m. lâvat olmak üzere üç kelime olduğunu söylemişlerdir. Bazıları ise (Ba lı vâ٠, salihât) m kız çocukları olduğunu, onların iaşesi, tezvici gibi lıa. !،.ketlerin cehennem ateşine karşı siper olduğunu bildirmişlerdir. Salih amellerin ind-i İlâhîde sevabının bakî olması dolayisiyle, Haz ır. 1 Mevlânâ, kerim olan bir zatı, O (Bakiyatüssalihat) a benzetiyor. Çün. Ki ntıun livechillâh edeceği kerem ve âtıfet’in sevabı da indalîah bâkîdir. 7765
- -• ،. . ---،٠؛٠٣ ؛١
dİ, — e— ٠.j ١.٠٠ ٢ ؛٠١٠.^
«Kerem sahipleri binlerle kişi olsalar yine bir kişiden fazla değildir ler, ve sayı düşünen hayal perverlerin zannctdîklcri gibi değildir.» Cenab-ı Pir bundan sonra yine boğaz ve istidat meselesine avdetle diyor ki <Sûr .7،• ؛Kchf : 4C. 3
rm ن ﺧﺎﻟﻰ ﻧ ﻮ د٠ﺣﺎق ﺣﺎن از ﻋﻜﺮ ﺟﺎﻵﻟﻰ ﺷﺮد١ < روز ش/ آ . ta n boğazı, len fikrinden hâl ؛olunca onun rızkı o vakit ؛clâl ؛ve nı،،n٠٠vi olur .» 7772 <. i ١٠
j، .j-» j،>-
İM، ؟٠ ١< J~i Nefsin boğazı vesveseden hâli olunca, vahiy ve İlham-ı İlâhiyyenin« nıisııfirt olur .» 7773 د' نJul ﻓ ﺮ د ﺑ ﺪئ ل ز ي دا ن٠ ز ا ج ﻳﺪاوه را ن٠ ك ..«İlmiş ol ki şart.ı tarikat, mizâein değişmesidir. Çünki kötiilerin .٠ 1ا1 ﺋﺄاkütü mizaçtandır.» Muzır hayvanlar öldürülür. Bunların öldürülüş sebebi şüphesiz ki |n١ .atuı zarar veren kötü tabiatlarıdır. 1٦٦4 ﺑ ﻮ ن ز ا ج آ د ى ﻛﺎ ى ﺧﻮار ذ د ﺀوار ﺛ ﺪ٠زردود ر ك و ا ﻳ ﻢ و ..،lisanın mizâcı çamur yiyici olursa yüzü sararır, I.IMİİSİ İıasta ve hakir olur.»
rengi kötüleşir,
7775 ل ا ن٠٠ ذ ر ا ج ز ﺛ ﺖ او ب١ﺑ ﻮ
ع "ا ن٠ر ن ﻧﺜﻨﻰ و رﺧﺶ ﺑ ﻮ ن د ٠ا٠١أ
«O çaınur yiyen insanin kütü mizacı değişecek olursa, çirkinliği gi" ve yüzü mum gibi parlar.» ir.
7781 ش ﺛﺐ; د د.از ﺑﻌﻨﺎم >ون ﺀدا ﻛ ﺮدد
ﺍ1ﺃ
٠وز ﻓﻄﺎم ﺛ ﺮ ﻟﻘﻢ
«Doğup tla kan İçnıckten kesilince gıdası siit oldu. Siitdcn kesilince lokma lokma yemek yemeye başladı..
7782
' ﻧﺎ ن ﺛ ﻮ د.وز ﻓﻄﺎم ﻟﺘﻢ ﻃﺎوب ﻳﻬﺎل ﺋ ﻮ د٠ ﻃ ﺎ ب «lokmadan kesilince de. Lokman gibi, gizli bir matlubun
talibi olu.‘.»
7783
ﺟﺘﻦ;ا ﻛ ﻰ ( ﺷ ﺪ ر ر م
f
ﳌﻰ ﺽ ﻣﻨﺘﻈﻢ١ ﺕ ﺑﺮدن ﺀ٠ «Eğer ana karnında cenine birisi deseydi ki: hariçte muntazam l١ ؛r ، ﺍ1 ﺍ. ﺍﺍ ﺍvardır؛...
7784 ﻛ ﻮ ه ﺀا و ﻣﺤﺮﻣﺎ و دﺛﺖﺀا
ﺑﺎﻏﻬﺎ و ﻛ ﺜﻨﺈ
V
ﺑ ﻮﺗﺎ
«Dağlar, denizler, ovalar, bostanlar, bağlar ve ekinler mcvcutdur.»
7785 ر ﻓ ﺎ. د و٠آ ﻣ ﺎ ل ض ﺑﻞ ا ﺗ ﻤ ﻢ اﺳﻬﺎ٠آ ﻓ ﺎ ﺑ ﻮ ط » ؟ok yüksek ve aydııılık bir gök ve onda Güneş, Ay, yıldızlar ve sülıa yıldızı vardır.» F: 2
17
77 ؛٠1
ون د د ادﺀاﻟﺪاو٣ ﺑﺪس >;ى اﻓﺎو,'انﺀود ادرك ﻣﺬﻛﺮ .,٠)
k ö rü n ,
ilh a k . a ld a tıla n
yahut o ceninin idraki, bireyin cinsini görmediği
؟؛in o
ş e y l e r i n m ü n k i r i o l u r .«
7792 ان٠ر ﺑ ﻴ ﻦ ﻛ ﻦ ﺣﺎق ﻋﺎم ا در ؟ ن ا د ا د ﻣﺖ<ود ﻧﺜﺎن١زان ﺟﻪ „!، ، inyadaki avam-1 nas da ebdal-i ilâhî'nin mânâ âleminden sOyle. ıl٠l٠h‘ri nişanlara karşı böyledir.» y .lıü ; o n la r d a c e n in g ib i b u lu n d u k l a r ı y e r d e n b a ş k a b i r â le m
.اا٠ا ا
o ld u .
in a n m a z la r.
77 ٥3
؛ ت ﺑﻰ ا ر ك و"ﻛﻒ٠١ﻛﻴﻦ ح ه ان ﺀئ ﻫ ﺖ ﻧﺮون ﺀاﻟﻤﻰ د ﻣ ﻮ و و د ت «Khdal.i İlâhî, onlara: Bu Dünya. ؟ok karanlık ve dar bir kuyu gibi. ıllr. Haricinde ise kokusuz ve renksiz bir âlem var derler.» 1 'a k a t b u s ö z l e r :
7794 ﺗﺖ د را س ﻛ ﻰ زﻳﺜﺎن رﻓﺖ٠ اب رزف و زﻓﺖ٠ آﻣﺪ م, ﻛ ﻦ ف «Avaıu.ı nas.dan hiç birinin kulacına girmez. Çüııki onlar bu »ilin, yonııı tânıa kârıdırlar. Tama' ise büyük ve kaim liir perdedir.»
« I I I K S V K T A M A ’L A F İ L Y A V R U S U Y t V K N L L K İ N V I : Y E M E Y İ N D İ Y E
١
١
N , S ؛IL T
v e r e m in
Sö
z ü n ü
D iN L L .M İ Y L N L L R iN
K IS S A S I"
7798 ﻛﻲ درﻫﻨﺪو ﺳﺎن،: ﻟﻴﺪ ى٠ان ث د وذا ف٠د د د ا ا ل ﻛ ﻠ ﻮ «Eelki i ؟îtın؛çs ؛nd ؛r: II ؛،١d"؛,s٤a٠ı’da bir ârîf, bir güruh dostu gördü ki
77٥Ö ;ﻳﺬ و ﻋﻮر٠ ل٠ ﺛ ﺪ. ﻣﺎن٩ س/ دور٠١; رد از ﺳﻔﺮ از٠ﻣﺒﺮ ﺳﻴﺪ ٠ ٨ ؟ve çıplak .!arak uzak bir
٠١'ol
seferinden gcJmişJerd ؛...»
7 8 .0 : غ١ و ب٠ه; دا ا دش ﺟﻮﺷﺘﺎﺀ.. ووض اﻵ"ذان داد وون ﻛﻠﻴﻦ ﺛ ﻜ ﻔ ﺖ .٠ ٨ r؛f i î irfan muhabbeti cfışa geldi. Onlara güzelce seiâın verdi ve gül g i b i a ç ı l d ı .»
781) 1 ﺀ و ز ﺣﺎ ز٠ ﺛ ﻢ ﻛ ﺰ ﻧﺤﻮ١ﻛ ﻌ ﺖ د
ن ﻛﺮﺑ ﻼ٠ ﻣ ﺪ ر ا ﻧ ﺰ١ ﺣﻊ «Dedi ki: açhktan ve mide boşluğuudan dolayj, size bil kerbelâdan. .١ ' آ، » أ ؛İJU uzun seferden birçok meşakkat ve hastalık geldi.»
7802 ى ﻗﻮم ﺣﻞ;ﻳﻦ١ ﻻه١ ا٠ﺗﻚ اﻻ:ا إ ذ د ﺣ ﻮ ر دا ن ﻓ ﺮ ز ن د ل٠'ا٠ "Lâkin ey dost kavim: Allalr aşkına olsun fil yavrusu yemeyesiniz.» M
7808 r 't
اى٠،-٠> ال.غ٠اواﻧﺎ ؛
ن ﺑﺎﺣﺮ،اذ١ در ﺀا ور و ذع ت « ا١ ااأﺀ1 اcvllyaullah Hakkin ؟ocuklar، gibidir. Gerek hazır, gerek gaip «.d-.ıııdır. „ular Haktan Jiaberdardjrlar, Mahluka، , Allah'ın ailesidir» diye bir hadis-i şerif vardır Malûm ya'. .Iv.ıl, .,ile demektir. Aile ise bir kimsenin besledi. Cemaat mânâsınadır I، ı.,z:ık-I Klil olan Cenab-I Hak da bütün mahlûkatın rızkını verdigi ci1 ﺍ ﺍ ﺍ1> ﺍ, herkes ve Jierşey enun ailesi demektir. Yoksa hristiyanlann: «isâ Mhdı'ııı oğludur. demeleri gibi değildir،. أ:٧ >ا ، ا
evliyaullah, Allah'ın beslediği ve muhafaza ettiği ؟-ocuklar gi
ilidir.
7809 ى ﻣﻨﺪﻳﺶ آن ددا ن ﺛﺎن، ن از راى ح'ن دان٠ﻛ ﻮ ﺻ ﻚ ...idarili noksanına dair gıybet eyleme ki, Allalı, oıılaruı cani İçin ١ ﺍ ﺍ' ﺍ٠1 ﺍﺍ' ﺍintikam alır.» ) ؛ ﺍ١ ﺍ؛ ﺍ، :
B i r kimsenin ayıbından bahis etmekdir ki rnüslumanlikta
I ,i l i l i r
K ı r ' â n . ı K e r i m 'd e :
: ^ اً ﺣ ﻬ ﺊ ^ خ: ^ ﻣ ﺤ ﻬ ﺪ ة \ ف
5
ئ
ﺛ ﺘ ﺘ ﻜ ﺆ٠وﻻ
١ '.ini : «Ey ıniislUmanlar: Bâzınız bazınızın gıybetinde bulunmasın, ııyıbıı.dnıı ve noksanından bahis etmesin, işinizden biri ölmüş kardeşinin .dilil yemekten lıoşlanır mi? Halbuki onu kerih görür, iğrenirsiniz » ؟bu١ ııi'i٠linuş ve bir adamın arkasından gıybet etmek, ölmüş bir kardeşin 1٠ ﺃ ﺍ ﺍ ﺍyemeye benzetilmiştir.
ﺍﺍﺍ
Sûrrl JlOcural : 12. M
|| ﺍ، ﺍﺍﺍﺍﺍ „| ﺍ ﺍ1ﺍ:؛ ﺃ. ﺍ؛,, ﺍ،، (râdiyallahd'anh) diyor ki : «1، ﺃ١ ﺁ ﺍ ﺍ ﺃ، .;.kreıı'e evli kimlerdir . . . . . . . . . . . » ؟diye s o r u l d u . Zat-İ lllsalet de: .٠ < ٠üıuldiikh'ri vııkil .١ ﺍ,٠٠ ﺍ٠ ،,٠٠٠٠,'،٠ ٠ ﺃ٠' 1 ﺍ ﺍ ﺃkiı١١sp٠rr'، lir» buyurdu.
7813 ﺀوﺛﺎن ﻣﺬ ﻧﺪ١ ن دﻟﻖ١ان٠ﻫﺎن ٠'ﺀدر ر ا ر وﻳ ﻒ 'ف١ﺻﺪﺀزار «Kııkın sakin ey İnsanî Bu aba giyenler benim velileriindir. Oııları Iııbtıı ، 111 ، ، III..: sûrc.a yiizbinlerce olsalar da hakikatte (nefs.i vabide. ).
١ ,،٠ ,!. , ا٠ ا ا، ؛ « أﻻ؛ilid irle r .* 1 ﺃ ﺍ٠ﺯ.' ﺃ ﺍ، ﺁMevlânâ diger bir beytinde buyurul' k i: «Mii'minler ؟,oktur lak ﺍﺍﺍ-Iııııııı birdir. Rld.minlerln cisimleri muteadditdir, fakat rulıları bir II ‘ ‘
٠ 7814 و ر ﺀ ﻛﺮدى ﺑﻴ ﻚ ﺑ ﻮ ل دﻧﻰ
ر و زر.ﻣﻮ'ى ان زﺀوﻧﺮا ز »l:«er böyle olmasaydı Müsâ Alcyhisselâm bir deynekle Firavnl zi ﺍ، 1 ﺃ ﺀ1 ﺃ ﺍ٢ ederek IIasil lıüner, yânî; mucize gösterebilirdi'?»
7815
ى 'ﻛﻮدى ﻳ ﻚ ﻧﻐﺮن ﺑﺪ٠"ور ﺋ ﺎ ﻗ ﻮ ز ﺳ ﺮ ا >؛اب ز د: ذ «Egcr böyle olmasaydı Nuh Aleybisselâm, bir inkisar etmek ve (Ya. rıılıbi! Yer yüziinde müşriklerden İliç birini bırakma) demekle şark ve garbi nasıl suda boğabilirdi?»
7816
ى ﺀوﻃﺮاد١رذﻛﻨﺪ ى ﻳﻒ دﺀ ا ن اﻳ ﺬا ن ﻟ ﺺ' د:- ر١ﺟﻠﻪ ذ «Egcr böyle olmasaydı) cûd ve kerem salıibi olan Lût Peygamberin bir dtiasij Lût kavminin şehirlerini bimurad olarak yerinden koparır miydi* ؟
2آ
7822 ﺛ ﻢ٣ آور ى دور?ت” ر
ﺀر ﻳﺜﻴﺮ٠ ز ا ﻧ ﺰ ﺑ ﺪ١ و ن «Hem dc acaip bir körsün ki keskin bakışlı vc ؛uzaklan görür oldu ğun halde, deveden ancak yükü görebiliyorsun.» Cenab-ı Hak, bu gibi insanların halini sûre-i Rûm’daki:
® ة ﻏ ﺪ ﺋ ﺬ و ن¥ ذ٠ ؟ ﺋ ﺎ ﻣ ﻤ ﺒ ﻴ ﺎ ﻟ ﺘ ﺜ ﺎ ت# ؛ Yâni: «Bazı kimseler, Diinya hayatından aşikâr, olan ؛eyleri bilirlcr. Halbuki onlar yok mu, onlar, Âhirct umurundan gafildirler؛.» âyet-i kerimesiyle beyan buyurmuştur.
7823
رص اض
V
ى ذ. ﻣﻮ'ر
رض ت » ﻓ ﻮ د دا ت ﻫﻤﺠﻮ ﺣﺮى «insanlık hırsının İcabını ayn ayrı görür ve bilirsin. Fakat ayı gibi maksatsız raksedersin.»
7824
ي رد را ﺑﺚﺀﻧﻰ
رض ا ﻣﺤﺄ
را اذ رﻳﺶ ﺷﻮت ﻧ ﺆ ى٠اذب «Ky haris İnsanî öyle bir yerde raks et ki orada kendini, yâni ؛net. sini ve onun arzularım kırarsın ve şehvet yarası üzerinden pamuğu çıkarırsı n.»
7825 رض ادر ﺧﻮن ﺧﻮد ردا ن ﻛ ﻌ ﺪ ر ﻣﺒﺪا ن ﻛ ﻨ ﻨ ﺪ٠رزس و ﺟﻮﻻن ر «Merdani İlâhi, yânî; ricâlullah, raksı, meydan başında vc kendi kan. İarı İçinde ederler.» ٠1٠ أﺀﺀﻫﺔ اRum : 7.
17
7830 غ ا;ﻛﻬﺎدا ﻛ ﻒ زدن، و ﻧ ﻰ دف/ ا ن٠ ا د ذ٠ ﻣﻮ ش د د ٠
i
١ اا٠ ,ﻻ، ا1 ا،ااآ
el çırpmasını ve z ؛k ؛-r ve tesbik kılmasını görmü Bunu duymak i ؛؟n beden kuJağı değil, kâllı ku .
٠ ٠٠ ,٠ ٠ .,ا،.١>ا٢musun?
.... ٠ ٠ ، . ٠، ٠٠.'.« ٠٠ 1 ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ،٠٠: ﺍ؛bulmak İçin ne yapmalıdır?
7831 ز ل ودرو غ٠ ﻣﻮ ش ﺳﺮ ر ع از ا د ﻧ ﻰ ﺗ ﻬ ﺮ ب ' ر ا اﻓﺮو غ ا٠ ٠ اا«ا٠ ١ ،ر- sözlerden b re s in »
ve yalandan ba ؛kulağını tıka ki, can şehrin ؛-111Ü
. . . . . . . .»
7832 ﺀ ض- ر ﻛ ﺜ ﺪ ﺗﻮ ش ﺑ ﺪ د ر و اذن١ﻛ ﺸ ﻤ ﺪ _ د د ر ي ﺣﻖ «Hazret ؛Muhammed Aleyhisselâmm kulağı sözdeki sırrı cezbedcrdi ،٠ , ،٠ ا٠ ﺋﺎا1ا٠ « ا.Hak, Kur’ân’d a : (Kulağın ،a kendisi) demişti Sûre-i Tevbe’de buyurulmuştur ki :
وﻳﺘ ﻬ ﻦ ا ؤ ز ﻳ ﺆ ذ ر ي
ﺳ ﺰ
; ﺖ
ﻷ ذ د ; ذ ا’ د ر ﺛ
ﻶ
' ﻗ ﺌ ﺘ ﻴ
٠ ﻏ ﻈﻢ١ئﺀﻟﺬﺋﺎﺗﺰ:\ذﺗﺔﺋﻘﻴﻴﻘﺮك ٠ ٠;ﺗ ﺖ;د'ﻗﻴﺔاةﻳ ﺖ-;ﺗﺎذﺋﺰ Y ânî: *Münafıklardan bir giiruh var iti Peygambere eza ediyorlar, onun kulağı iyi İşitir, ne söylersen duyar diyorlar. Habibim onlara söyle 29
llazreti Mevlana yine kıssadan hisseye intikal ederek ve ehlullahı Iivbet edenleri Fil yavrusunu yiyenlere benzeterek diyor ki :
7837
ى,٠ ﺧﻮ٠ ى ﺀ م ﻛﺎ ن ﺣﺆ٠١ﻛ ﺪ
رى٠غ؛ت اﻧﺜﺎن ﻛ ﻰ ﻛ ﺬ «ibadullahın etlerini yiyor, yâııî; ojiların gıybetinde bulunuyorsun,
.'..zam görürsün.. Ebu Hiireyre Radiyallahii'anh diyor ki : .Rasülü Ekrem (S.A.V.) «tiıybet nedir, biliyor musunuz?» diye sordu. Allah ve rasülü daha iyi tıılir, dediler. Sllallahü aleyhi vesellem Hazretleri: «Din kardeşini, l، o3, ١ ﺍ ﺍ ﺍgitmiyecck surette zikretmendir» buyurdu. ، Eğer söylediğim din ' mevcut ise?» denildi. Aleyhissslâtu vesselâm efendimiz buvurdu ki: «Senin söylediğin onda mevcut ise gıybet etıııiç olursun, ftlev. ٠ ut değilse ona iftira etmiş olursun.» Kur'ân’da :
؛
| ق
ﺆ
ﻫ
#
| ﺀ
ًﺌ ﺎ
ﻬ
ﺋ
#
Yânî: «Ey miislUmanlarî Bâzınız bazınızı gıybet etmesin. Sizden !liri, .، imli. ؟kardeşinin etini yemekten lıoşlanır mi? Halbuki onu yemekten İğ. ivilirsiniz1 »؛؛buyurulmuştur. Ebü Davut rivayet edijfor : Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz l.ııyurdu ki : .Miraç gecesi bir.kavme rast geldim ki onların bakırdan tırnaklan vardı, o yüzlerini ve göğüslerini tırnaklıyorlardı. ١'» Cebrail: Bunlar kimlerdir? diye sordum. Bunlar ııas’ın etini yiyenter, yânî; halkı gıybet edenlerdir cevabini verdi.» Mevlânâ da diyor k i:
7838
اذ ﻛﺎ *ا ى دﻫﺎذآف ﺧﺎ ﻻ ت٠ ا ذ أ ت٠ ﺀﺑﺮ ا ﻧﻜﺎw ;ﺑﺠﺎ٠ك «Aklınızı başınıza alin ki ağzınızı koklıyan Allah'dır. Sadık olandan nıâadâsı o muayeneden nasıl can kıırtarır?»
.121
S U iC
، H U c u ra t: 31
7843
; j . ١J٠٠r.^ S ، 1^—، ۶ ) }' ;؛ «Hastanın vücudunda taş ve demir sureti göremezsen de orada Azril’in gürzü eserini müşahade et.»
7844
ﻝ
ﻟﻪ
د٠ و ر ت ﻣﻰﺀا٠ س١ر
ى٠١ ا ﺷﺪ آ. ﻧﺎن ﺣﺎن وﻧﺤﻮر «Bazan AzraiJ’in gürzü, vesair alâtı, sûrî olarak da görünür; lâkin onlan ancak muhtazar (can çekişen) hasta görür.»
.7845
ر د آن ر ﻧ ﻮ ر ﻛﺎى ﻫﺎران ض ﺑ ﺒ ﺖ ا ن ﺷﻤﺸﺮ را را ن ﻣﻦ ٠ 0 muhtazar hasta der ki: ey arkadaşlar: Bu tepemdeki kılıç nedir?»
7846 ن ﺧﺒﺎل
I —د ﺑﻢ ﺍﺙ٠ﺍﻋﻰ٠
_ ت ا ن ارﺗﺤﺎل٠ ن ﺀ١ﺑ ﻪ ر ا ا ت «Biz birşey görmüyoruz, senin gördüğün hayal olmalı derler. Bu lıa. yal değildir, göçme zamanıdır bu...»
7847 ﺋ ﻚ ا ن ﺑ ﺮ خ ﻧﺤﻮن١ﺟﻪ ﺧﺒﺎ ا ت jy S
ا ن ﺧﺒﺎﻟﻰ ﺷﺪ
r .r
از
«Nasıl hayal ki bu, başaşağı olan telek, onun korkusuyla hayal gib، olmuştur.» F: 3
M
7853
ص ﻧﻤﺎن ز ﺀ؛— ت ﺑ ﺰ ؤ ﺟﺎﻧﻨ ﺮا ١ذع ﺟﺎن ا ﺀاذﺗ ﺮ-' اﺗﺪر.;ﻧﻦ «Her an caninin bir cüz’ü ölüm halimledir, iler an can verme zamaııııdadır. Can verme amnda iınâmm gör, gözet.,...
7854
ﻣﺎمﺀ رﻧﺎن ز ر تy / ت ﻣﺎ ﻧ ﺪ د ﺛ ﺎ ر ا ﺛ ﻤ ﺮ ن
روز و
«Senin ömrün altm torbas. gibidir. Gece ile gündüz, yâni zaman ise, altını sayıcı durumundadır.»
7855 ذ و و ا ﺑ ﻞ١ د٠ ا ر د ى د٠ىث
"ا ك ﺧﺎﻟﻰ ا د د و ا د ز و ف »Zaman sarrafı, ömür altınını sayar ve farkında olmaksızın onları !، irer birer adem.e (yokluk) verir. Nihayet ömür torbası boşalır V. ilil, .vatm nuru kalmaz.»
7856
ى،ذى ﻣﺢ: ﺗﺎ ئ و- ؛٠; رك د١ ﻛﻮه زا ن داد ن ب ى٠ا*در آﺋﺪ «Eğer bir dağdaıı, meselâ, dâima toprak alsan da yerine birşey koy. masan, sana verdiği 0 topraktan dolayı o koca dağ eksilir, hattâ tükenir.»
7857
رﺟﺎى ﻣﻰدﻣﺮا ﺀوض٠c ض٠ "از و ﻟ ﺢ د و اﻧ ﺰ ب ا ل ز ض 0٠ ﺀlıalde alıp verdiğin her nefese karşılık olarak zikir ve tesbih İlâve et k i: (Secde et de yaklaş!) âyetinden garaz ne olduğunu anlayasm.» Ebucehil habisi, «Ilazreti Muhammed (S.A.V.) i secde ederken gii.
®
*٠r ٠î ۵ j ؛
؛١f ٠
® ~>١i ^ ®
y ü Ş i ‘ ؛ ؛ ؛ ؛٥ ^
®
*)&===> $
4 < ؛r٥١ ؛Â٥ ^' ؛
٠f
٤ ١ ٥ ١
Yâni: «Hayır, onu dinleme ve namaz kılmaktan vazgeçme. Eğer Ebu Cehil seni namaz kılmaktan nehy etmeği terk eylemezse, Onu alnındaki saçlarından, yalancı ve hatâkâr olan saçlarından yakalayıp Cehenneme sürükleyeceğiz. Ebu’cehil meclisinde olanları, (yâni; kavmini ve kabile sini) davet etsin... Biz de onu Cehenneme götürmek için zebanilere emir vereceğiz. Hayır! Namaz kılmamak hususunda ona itaat etme ve Allah’a secde ederek ona kurbiyet peyda et!14»
7858 ن ﻛ ﺰﻧ ﻰ٠٠د ر ا ﻛﺎرﻫﺎ ﺟﺎ ن ﻛﺮ ش٠ﺟﺰ ﻳﻜﺎرى ﻛ ﻮ و د در د «Diinya işlerinin kemal bulmasına değil. Dinde emredilen işlerin ikmaline çalış.» Çünki Dünya İşleri Dünyada kalır, din İşleri ise onlan işleyenlerle birlikte Ahirete gider..
785٥ رات اى اﻧﻤﺎمy ﻋﺎﺑﺖ ﺣ ﻮا ر ﻕ ﺭ ﺧﺎ ﻡ١٠" ﻭ
ﻛﺎرﻫﺎﻳﺖ ﺍ ﺑ ﺰ
«Ey kemali bulmamış ve noksan kalmış kimse! Nihayet sen obir dün. yaya gideceksin. Dünyadaki işlerin yarim ve «kmsgin pişmemi? olaralt kalacaktır.»
(4 ا١ Surci Al،١k : 15-19.
Hattâ mekruh sayılmıştır.
7864 ا ﻛﻨ ﻮ ن زد؛ اﻃﺎس رﺛ ﺮا و ﺷ ﺮا٠د ﺳ ﻜ ﺮ د
ذ ر٠
ﻃﻠﺲ٠ خ٠
«Şimdi atlas giyinmiş olan bir diriye bakkl, giydiği atlas onun ﻻﻻ؛runa yardim ediyor mu?» 7865 y١ (j١٠-
.1— .^ £ ^ -٠ vJ١٠.^.
j ١ jlj {
J
{ (.a j i .
«Onun cam Miinker ve Nekir’in azabına uğramış, ğam akrebi de onun mağmum olan gönlündedir.»
7866
رون رﻃﺎرش ﻗ ﺶ و ﻛﺎ ر. از وﻧﺎ ر ﻧﺎر١ د _ﺛﻬﺎ٠وز دوون ا «O atlas giyen kimsenin zâhiri süslü, lâkin içerisi düşüncelerle inle mcktedlr.» 7867
ن٠واﻧﻨﻲ ﺑ ﻰ ادوان دﻟﻖ ك ﺟﻮ ن ﺀا ت اﺗﺪﻳﺜﻪ و ﻧ ﻜ ﺮ ﺳﺤﻦ «Eski bir abâ İçinde gördü^in kimse is. zabiri koline olduğu İıalde düşüncesi ve sözleri şeker gibi tatildir.» Zahirin süslü olması batm'a fayda vermediği gibi, susden âri olması tla zarar vermez. Bunun gibi kabrin dışı süslü olmakla İ ؟İ münevver olmaz. Harab olmakla da içindeki muazzep olmaz. ٠ ﺍ!ﻹ
7873 د"د ادر ﺟﺎد؛٠ ا ن د٠ا ك
«A nsızm , b u y o ld a y e n i d o ğ m u ş v J. sem iz 'bir
اذء
y a v ru su gördüler.»
7874 ﻣ ﺎ ن ﺳ ﺖ٢ ﻧ ﺮ اﻓﻨﺎدﺋﺪ ﺟﻮن١ اك ﺣ ﻮ ر دد و ﻓ ﺮ و د ﻧ ﻪ دﺳﺖ «Onun ü stü n e azg ın k u rtla r gib i ü şü ştü ler. H a y v a n i k estiler, p işir , ille r , te m a m iy le y iy ip e lle r in i y ık a d ıla r.»
7875 د١ ﺗ ﺬ٠ ﻟ ﻮ ر د و. ﻫﻤﺮS 1. آ ن ﻟﺖ آ ن ﻓﻔﺮش ر دا د٠ك ﺣﺪ .N is ih a t v e r e n zatin sözü se y y a h la r d a n b irin in h a tırın d a o ld u ğ u İÇİ11 yavru su n d an y em ed i. A rk a d a şla rın a da y e m e y in d iy e n a sih a t verdi.»
٠٠fil
Bu zatin Ebû Abdullah Elfâsl nâmında biri olduğunu Mevlânâ Câmî (Kudddisesırrahu) (Nefehatiil üns) ünde hikâye eüiyor da diyor ki: «Ebu Abdullah el 'fâsî seyahatlerinin birinde' gemiye binmişti. Yolda fırtıııa koptu, gemidekiler Allaha düa ettiler, bazı nezirlerde bulundular.; Kbu Abdullah'a sen de bir nezret diye israr eylediler. 0 da Allah bizi . 1، fırtınadan halas ederse fil yavrusu eti yemiyeyim diye nezretti. Nihayet gemi kırıldı ve dağıldı, içindekiler birer ağa ؟parçasına sanlıp karaya çıktılar. Birkaç gün yiyeceksiz kaldılar. SoAra bir fil yavrusu gördüler. Onu kesip' pişirmek istediler. Ebu Abdullah yapmayın dediyse de dinleıııediler... Yavruyu kestiler, pişirdiler, yediler. Ondan sonra yatıp uyudililir. Ebu ؛Abdullah nezrini tuttu, fil yavrusundan yemedi. Biraz sonra yavrunun anaSı geldi. Yavrusunun kemiklerini gördü ve uyuyanların ağızlarını koklayıp birer birer- öldü„Jü. Ebu Abdullah'ı da kokladı; lâkin onda Fil eti kokusu olmadığı İçin onu Sirtma aidi, 'bütün gece yürüdü. Habahleyin bir -mevkide indirip .gitti. Orada bulunan bir cemaat Ebu Abdullah’dan hâdiseyi öğrendiler ve. karnini doyurdular. İşte fil yavrusu yiyenler hikâyesinin hülâsası. Hazreti Mevlânâ diyor k i :'
41
7881
.• ٠/ ' ٠
j ١3١j■ ■' ؛،-٠٦،*.
«Ondan soma uyuyanlardan hcrbirini kokladı. O uyuyan kimsenin arzından ona yavrusunun kolcusu geliyordu.»
7832 :
y
.ﻛ ﺰ داب اﺗﺎأ زادﺀ وورد ﻛﺌ ﺌ ﺲ ﺑ ﻞ ﻧﻮد٠ ر د أ ﺑ ﺪ و٠
«Çüııki Fil yavrusunun kebabından yemişti. Onu paraladı ve ؛abucak öldürdü.»
7883 ،اف ر د. ز١ ان اً ن ﻳﺚ ﻳ ﻜ ﺮ٠در ز ﻣ ﺪ داﺑ ﺪ و ﺻﻮدش زان ﺛ ﺎ و ه “O esnada korkmuyordu.»
cemaati birer liirer
parçalıyordu ve böyle yapmaktan
7884 ﻧ ﺪا ى
اﻓ ﺮا٠ وا ادا ﺧ ﺖ ص٠ار
ار ى ﺛ ﺪ ﺧﺮد و ا د اﻳﺪر ﺛﻜﺎ ى «ler birini havaya atij’or ve 0 adam yere düşüp yarılıyor ve lıurdaha ؟oluyordu.« Hasreti Mevlâ.â kıssadan hissenin ne olduğunu beyan İçin diyor ki :
7885 ■ *>'٠>
، ٠• ،؛٠' jJ L k ı l
*•* ıy ~ c ؛١
jy -
٠T
j jL
Ey halkın kanım içen zalim; Bu yoldan çekil ki O mazlumların kam» senden intikam almasın.»
Ncbiyy-i Ekrem (S.A.V.) efendimi؛. : «Ileıı hakikiden Yrınen cihetinıl.ıı Nefcs-i Rahman duyuyorum» buyururdu. İhı. Nofes-i Rahman’dun M i n i . şadın, Yemen’de bulunan (Veysel Kareni) (Radiyâllahü’anh) haz٠.'ilrr ؛olduğu hadis şârihleri tarafından bildirilmiştir. ll؛ızreti Üveyis seyyidüttâbiin’dir. Çünki Rasülullah efendimizi gûi. ١٠/.i... tasdik eylemiş; sonra Taraf-ı Risâletten Hazreti Ömer ve Cenâb-ı Alı, hediye buyurulan Hırka-i Seâdetı kendisine teslim etmek üzere gön٠١٠ ı ،!iniştir. Bilâhere Hazreti Üveys’in Sıffîn muharebesinde ve Cenâb-ı Mili ٠e/â ordusunda bulunup şehid olduğu rivayet edilir. Iluzreti Üveys, Resûlullah Efendimizin mâneviyyetinden gâibâne olaı• ٠I. feyz almış] ؛. Bazan evliyâullah hazcrâtından birinin rûhâniyyetin٠I■ ؛ı do böyle feyz almak sûretiyle terbiye görüldüğü vâkîdir. Meselâ Şeyh l hin 1hıseıı-i Harkânîyi Bâyezîd-i Bestâmînin rûhâniyyeti terbiye etmiş ti İtliyle mânevi feyz alan zevâtâ erbâb.ı tarikat arasında Uveysî tâbir
دور٠ ز را،ون ر ى رد٣ م ﻣﻌﻠ ﻰ اﻧﺠﻮر. د اﻧﺪﻫﺎن٠ﺟﺪن ﺑﺎ « H a z re ti
Mustafa (S.A.V.)
Efendimiz Yemenle
Rledine arası gibi
٠ ٠ ,٠،، Iiir mesâfeden Nefes.j Rahniâni'yi hissediyordu.»
N.e.ıl olur da bizim dtıyııııız?
ağzımızdaki gıybet,
mezemmet v.s. kokusunu
.
7892 ا٠ وذاد ل٠ د ﺑ ﻚ ا٠ ا٠رو
ر ى ﺑ ﺖ و ﻳﺪ ر ﺑ ﺪ از ﻣﻲ «Hazreti Muhammcd (S.A.V.) bizim ağzımızın kokusunu da hissedol ; lâkîıı bizden gizleyip yüzümüze vurmaz. Çünki bizden iyi ve kötü lıııhulır semaya Likar.» ''.1'ıre-i Fâtır'dalii:
ﺊ
ﲀ ﻏ
ﻟ١ ﺭ ﺃ ﻗ ﻞ، ﺙ#
ﳌ ﻻ ﻫ ﻠ ﺜ ﺘ ﺬ"ﺍﻝ | ﻳ ﺎ
Yâni: «Güzel kelimeler Allah'ın dergâh.ı kabulüne yükselir ve Allalı ٠ ﺍ١ 1،1 ﺍamelleri, makan١-ı mükâfatına rcfeyleriJ.» âyet-i kerimesinde buna
|٠ ، ﺍ ﺁ ﺍvardır.
«٠٥»
٦، : 1».
S iire i F ؛ır
4.٦
7808 öî
■»>٠ '؛-'..K
j
١
j l )؛j j u ,U ،_؛. j î y S ' j j
O kötü kokular dolayısiyle ettiği düalar red olunur ve o müştekim» mayan kalp ziyana uğramış olur! . ، . »
7899 ﻟﻂ
آن
ﺟ ﻮا ب
آﻣﺪ
ا ﺧ ﺆا
زا ى ردﻏﺎ٠ رد ﺑﺎﺛﺪ. وب٣ «Öyle diialarm cevabi (sesinizi kesin!) hitabı olmuştur. Çünki fâsikin lâyıkı red sopasıdır.* (Kad eflâha) sûresinde buyurulmuştur ki. Cenabı Hak Cehennem-
(içkilere:
ك1 ﻇ ﺎ؛ﻛﺎ
| ا
ًا
Yâni: «Benim âyetlerim size okunmadı mı idi? Siz de onları tekzib etmediniz mi idi?1.» buyuracak. Onlar da:
ﺟﻸ®دج٠■؛ذاﺗﺔاﻛﺘﻴﺜﺘﺔةﻗﺔى ٠ü
?
Yâni: «Diyeceklerdir ki ؛ey rabbimiz! Bizim şekâvetimiz bize galebe ، .، mişti ve sapık bir kavim olmuştuk. Ey rabbimiz! Bizi şu cehennemden .;ıkar. Eğer küfür ve tekzibe avdet eder, (yâni; yine evvelki gibi kâfirlik ، dersek) nefsimize zulm etmiş oluruz17.»
® ﺖ ; ﻻ ﺟﺬ ﻩ
ﲣ
١؛ ﺍﻝ
Yâni: ٠ Cenab-ı Hak buyuracaktır k i : orada dırlanmayınız bana da ١i، z söylemeyiniz!1® *
(S û r e ، M ü ’m l n û n (16: 1.5. ،S û r e ، M ü 'm i n û n «17: 106-1.7. ،'!«، S L ire ؛M ü 'm î n û n ؛I I
!7
7304 ح١ول د ن و ﻣ ﺎ١ﻋﺒﺐ ا ﺛ ﺪ ﻟﺤﻦ ﺣﻮ''دﻛ ﻆ ىﺀﻟﻰاﻟﻌﻼح « D i ،, „؛v c s a lâ h ı„ ih tid a sın d a (H a y y c a lc l fc lâ h ) cü m lesin d e lâ lıln د اًء٠١و٣ ااv e m a h re cin d en o k u n m am ası a y ıp tır . «
7905
ا ت ﻣﻌﺐ٠ث دوورى او ﺀ ﻹ٠
« H a zreli P ey g a m b e rin liid d e ti b u ru şa g e ld i v e A lla h '،„ g izil a lâ m e t, le r in d e n b ir ik i r e m iz soyled i.»
7906 ﻵل١ د؛ ر٠ ﺀ٠ﻛﺎى ﺣﺎ ن 'زد ا أ و ﻧﻞ٠ از ى د ى و ﺍﻝJv. «D edi k i : e y m iin â se b e tsizler î B ü â l’in (H e y y e ) d em esi, A lla h 'ın n ezd in d e m ah recin d en s ö y le n ile n y ü z (h a y y e ) d en v e 0 gib i k ıy lii'k a ld en daha iyidir.»
7907
ان٠ﻻ'ﻣﻨﺮار-ب٠'ﻻمث درا ان٠ د ا ﻣ ﻤ ﺎ ﺧ ﺮ و د *F itn e ؟، -k a rm a y ın k l b en de sizin sırrınız،, e v v e l v e a h irin izi s ö y le «.m e y e y im Bundan sonra Hazreti Mevlânâ diyor k i :
7908 ﻧﺎرى ﻳﻮدم ﺣﻮش از ددا
S
ز اﺣﻮان ﻣﻌﺎ. ﺑ ﺤ ﻮا١ دودﺀ «E ger sen iy i dü& etm esin i b ilm e z se n g it de sa i din k ard eşlerin d en dUa is t e ..
F: 4
49
7914 ,
. س ﻛ ﺬا٠اؤ دﻫﺎ ز ة ﻧ ﻮ د ٠ان دﻫﺎن ﻋﻴﺮﺑﺎﻧﺪ ﺀرر >؛وا «Senin güııah etmediğin ağız, başka birinin özür dileyen ve düa eden
، .gzidır.»
7915
دﺛﺔﻧﺮا ﻳﺎك ﻛ ﻦ٠او- اﻧﻬﺎن /
ق د ﺟﺎﻻﻟﺚ١ردح ﺧﻮدرا م
«Yahut kendi ağzını pâk et, kendi ruhunu ؟evik bir hâle getir.»
7910 —ﻳﺪ ﻳﺎﻛﻞر
ﻧﺮد ►ق ؛ ﻛ ﺖ و ﺟﻮن — ﺗﺎ1رﺧﺖ رﺑﻨﺪد رون ا د ل
«Allah'ın ismi temizdir. Temizlik gelince de pislik .vükünii toplar ve dışarıya çıkar.»
7917 l.- u » j ١l.-ui»i j ؛:٠٠■ * ') } / 'j, ö f r * s f
.r.^
«Zıtlar zıtlardan !؛açar. Nitekim güneş doğup, ziya parlayınca, gece ، ırar eder.»
7918 ا د ر د ﻫﺎ نi .'ن راﻣﺪ ا م ؛٠ﺟﻮ ان٠ ى ﻣﺎﺋﺪ و ى ا'د٠٠ؤاﺋﺐ *Allah'ın İsm-i pâki ağza gelince, yânî zikredilince, ne pislik kalır, ne de ğanı ve kasavet.» Bl
79 ﻫﺖ
٥٠١; 'y >- ؛٠٠—£-> ١ .٠١ J ،،“ ؛٠■؟ «,Hızır Aleyhissclâm ona dedi k i: Zikruliahdan neden geri kaldın okuduğun İsm-i İlâlıî’nin zikrinden niçin peşiman oldun?»
7925
ﺟﻮ؛ب٠اﺗﺪ
ا٠ﺋ ﻮ
آ٠ اﻻح٠ﻛﻌﺬ
ﻧﺎن رى ل;ﺳﻤﺜﻢ ا د م رد اب «Derviş cevap verdi k i: Ettiğim zikirlerin karşılığı olarak bana bir lebbeyk cevabi verilmiyor, Allah’ın kapışında nierdut ve matrut olmamdan korkuyorum.»
7926 ﻻ ه ' ا ﺗ ﺘ ﻜ ﺪ ت١ﻛ ﻐ ﺘ ﺎً ن
ت٠٠ ك اا٠ م٠ ورت- از و درد و٠ واف «Hızır dedi lii ؛senin Allalı deyişin bizim lebbeykimizdir; senin dertli ve yanık niyaztnda bizim habercimizdir.»
7927 اﻣﺄى و٠ ﻫﺎ و ب;ا ﺣﻮ٩ب
اﺑ ﻮ د و ﻛ ﺪا ن ﻷى ر٠ ﺟﻨ ﺐ «Senin hiylelerin ve çare aramaların, cezbemizdir ki seni .kendimize ؟ekmemizden ayağını çOzmemizdendir.»
7925 ت-ﻧﻄ ﻒ ﻣﺎ
و٠ رس و ﻋ ﺜ ﺰ
ا ت٠و رﺗﺖ٠ز ر ر ﻷرب «Senin korkun ve aşkın bizim lutfumuzun kemendidir. (Yârab) deyişinin altmda (lebbeyk) ler vardır.»
Senin her
>■؛ :؛
7934 ف ﺟﻤﺎن٠ ز از٣ درد ا ﻣﺪ زوارا در'ﺑﻦ- اﻣﺤﻨﻮال ا «Dert, c ؛han mülkünden daha iyi ve daha kıymetlidir ki, onun sev. kiyle Allah’a gizlice düa eder ve (Aman yarabbi) dersin؛. Hadıs-i şerifde : «Allah bir kulunu severse onu belâya uğratır. O kul ٠ belâya sabrederse, Cenabı Hak da onu seçilmiş kullarından eder.» bu
yuruluyor.
7935 ا د ك— ت٠ ذ١ﻧ ﻮاد ن د ﻧ ﺮ د ازﺧﻮ أ د ن ادرد از د ل ر ﺑ ﻒ «Dertsiz düâ soğuktur, bir işe yaramaz. Dertli düâ ise gönül duygu suyladır.» Hakikaten de böyle değil midir? Sapasağlam bir adamın düasıyla, dertli bir kimsenin inleyerek tazarruu arasında nekadar fark vardır. Dert siz olan, alel usul ellerini kaldırır, birkaç kelime mırıldanır kalkar gider. Fakat bir hasta türlü ızdırab içinde kıvranır, aldığı ilâçlar tesir göster mez. doktorlardan ve onların tedavisinden ümidini keser, olanca ümidini Allah’a hasreder; böylece, bütün kalbiyle, (Aman yarabbî) der. Elbetde böyle bir düa, obirinin kalbinde duymaksızın ettiği düa ile bir değildir.
7936 ،ا ن ﻛ ﺜ ﻴ ﺪ ن ﻧ ﺮ ب ا وازر ١واد ﻛﺮدن ﻣﺒﺪأ وا ﻇﺰر «O sesi dudak altma çekmek, yân ;؛gizlice ve samim ruhundan düâ etmek, bir de mebdeini hatırlayıp nıeadını düşünmek.» Bu türlüsü elbette başka türlü olur. Süre-i Araf'ta :
Yâni: «Rabbinize yalvanp yakarmak suretiyle yürekler yanarak gizlice düâ ediniz. Cenab-I Hak, düâda haddi tecavüz edenleri sevmezi», diye
<19,
S û reı
A ra f :55.
BB
7941 د ذ
و ت ﻛﻮد آام ٠ ﻟ ﺜ ﺔا- اى ا ا
—ت ب٠ د اﻧ ﺮ ردﺀ دأ ن ب. ا «,Kopek postuna bürünmüş; adi san، .Jmayan nice kimseJer vardır ki Ashabi Keb، ؛n kOpegine vcrJ.cn muhabbet kadehinden hâl ؛değildir.»
7942 r i
أ ر ا ن ﺟﺎم ا ى٠ از٠ﺑﺄ ن ا د
ﻃﻌﺮ4
٠ل>ﻫﺎت و ﻣ ﺮ ك
«Oğul, o kadehi elde etmek i ؛ ؟n can ver. Cihatsız, sabırsız zafer olur mu?»
7943 ر ا ن و د ﺣ ﺮ ج٢ ﺻﺒﺮ ر د ن
ﻟﻔﺮج،دا ح «B u fe ra h
kadeh
İ ؟.i n
ve sü rü rü n
s a b ır v e
ﻛﺎﻟ ﺼﺮ
m U câhede
ﻛﻦ٠ص e tm e k ,
ın ih ııe t
m eşakkat
o lm a z
a n a h ta r ıd ır S en d e s a b ır v e ta h a m m ü l e t k i s a b ،r٠ .»
7944 ﻟ ﺮ و ﺀ ز ى ﻟ ﻰ ر ت٠ل ﻟﺖ٠٠ﺑﺎود
ن٠ز ﻧ ﻚ
ﺣﺰﺀرا >ود د ر آ ﺀد
«B u ta b ia t v e b e ş e riy e t p u s u s u n d a n rııy ıp k u r t u la m a d ı. S a b ı r v e lıa z ım
k im s e
sa b ırs ız
ve
ih tiy a ts ız
s ıç -
i h t iy a t il i e li a y a ğ ı g ib id ir .»
7945 ﻛ ﻞ دذ ﺣﻮرد ﻛ ﻦ ز ر م ; ا ت٠٠; ح
ات٠ ٠ ب ’> م ﻟﺮدف زور ﻟﻮر ا « . h t i y a t l ، d a v r a n , b u z e l l i r i ؛-o t u y e m e k i , i l ı t i y a t v e b a s i r e t , P e y g a m
«.lirlerin nuru kuvvetidir. Basiret nedir? Her hususda ihtiyati، davranmaktır. Hazreti Mevlâna Mesnevinin başka bir yerinde basireti tarif İçin■ buyurur ki : «Bir yere n
7949 داداو٠ و ﻓ ﺮ٠' فﺀﻹووزص
ك ﺣﻮ٠ ﻟﻰك دورى آن ك٠ ﺀو _ «o , n e k .la v u zd u r, n e de y o l b ilir. E y Y u suf: 0 k u rt ta b ia tlı h eriflerin tarafına gitm e.»
795. را٠ﺣﺮم ان ا ث ﺀ ﻧﺮﺻﺪ
اى إ ن ر ا٠ م١ﺑﺮ ب و رﻧﻰ د «Bu d ü n y a sa ra y ım n y agh v e ta til tu za k ların ın basiret' ve ih tiy a ttır.»
sen i ald a tm a m a sı
7951
ث رد ﺀد د ذﻧ ﻰ' و
;
*Çünkü, bu D iin y a .n m n e tadı vard ır, n e tu zu ... 0 sih ir okur v e ku* 1«، ااtifler.» ^Oyle diyerek k i :
7952
ة ﺻﺎﻣﻬﻌﺎن *ا ا ى روذى ى٠ ﺗﺬﺫﺍ ﻥ 'رت و ؤ زان٠ «Ey nur g ib i a p a y d ın k im se, g e l b ize m ilım an ol! E v sen in , sen de benlm aln.»
Düny.'nın
şu davetine karşı:
7953
ام٠ ﻛﻮ ل ﻧﻤﺬم۵ ﺣﺰم آن ﺑﺎذد م١٠ر ﺗ ﺎ اق د خ
اﺑ ﻢ
«Baalret v e ih tiy a t odur k i, o n a : m id em rahatsızdır, y a h u t m ezar gib i elan . j ' . ’Bin h a sta sıy ım diyesln.» M
7959 ات١-ﻛﺚ
ﻭ
وت
ﻥ١ﺡ ; ﺝ
; ار
\’ ت- ; ; ر ا ﺳ ﺒ ﻤ ﻮ ج ; ﻻ *Sana hakiki yar olan kimse, senin hnrc’un ve kesen' g؛bi٥؛r. Eğer M.n Ramin isen Vise’den başkası arama!»
7960 ن٠ﻧﺎت
ﻭ مﺀﺛﺮﻧﻰ
ﻭ ﺀﻟ ﻪ
ﺗ ﻠ ﺖ١ا ى اف٠روب
ﻭﻥ
ﺑﺪﻫﻌﻢ
«Senin visen ve sevgiUn gene senin zâtmdjr. hepsi senin İçin birer afetdir.»
٠
Bu harici tekliflerin
Ramin : Aşıkın, vise de mâşûkasınm adıdır.
7961 ﻟﻦ د ﻋﻮت ﻛﻨﻌﺪ٠ر م آ ن ا ﻧ ﺪ ة ج ﻟﺖ و ﺣﻮاﻫﺎن ﺗ ﺪ٠٠ﺀ ل م
ر
«Basiret ve ihtiyat odur ki, seni davet edenler İ ؟İ٠١, bunlar benim merlubum ve meftunum demeyesin.»
7962
غ دان/ دﻋﻮت اﻳﺜﺎ ن ﻣﻐﻴﺮى ﻣﺎل٠ ﻭ٠C ; ﺻﺐ د ث، XlS
Onların davetini kuşbazların gizlenip kuşları aldatmak i»؛؟-n çaldık lıırı
ıslık gibi bil. . « 7963
ا ن١ﺑ ﺶ ﺑﻬﺎد*ع, ٠ ﺻﺬ,ﺻﻎ ن١ز ﺟﺬ١ ن ا;ﺑﻜﺖ وآو١ ﻫﺈكﺀد «Bu sesi ve bu 0«İÇÜ, bu yapıyor diye, ölmliç bir kuşu önüne koyar.» < ا؛
7968
رى ﻧ ﻬ ﺮ آﻣﺪى-ووﺀﺗﺎﻟﻰ ﺟﻮ'ذ دى:. ; ى٠ﺧﻤﻪ اﺗﺪر ﻛﻮى آ نش «Koylu çehre gelJace, ٠ şehirlin „؛evine çadır kurardj,
yânî: postu
sererdi.»
7969
ﻣﻬﺎﻧﺜﻰ د ى٠ا٠دو ﻣﻪ وﺳﻪ
ردﻛﺎزاوو رﺧﻮا ش د ى «iki ay, üç ay şehirlinin misafiri olur, onun dükkânında ve sofrasın. <!؛٠ otururdu.»
7970
رد ش ان زﻣﺎن٠ﻋﺺﺀوا ر ا غ ﺗﻜﺎن٠ﺑﻰ را٠٣راﺳﺖ رد ى ا دث «Köylünün her neye İhtiyâcı varsa,
şehirli onu tneccanen tedârik
ederdi.» 7971 ﺧﺮا ﺟﻪ و
رو ﺑﺘ ﻢ ; ى ﻛ ﺮ د و ﻛﻌ ﻦ اى
ﻓﺮﺟﻪ ﺑ ﻮ.وى د- ﺑﺖ ى ا ل٠ «Köylü bir gtin şehirliye dedi k i : efendi: Sen seyran i ؛ ؟n hiç köye gelmiyorsun.»
7972
ﻓﺮزداق ﺑﺎر
اﻻه٠ﻻ١
و ﺳﺰا;ار١ﻛﻴﻦ زﻣﺎن ﻛ ﻠ ﺜ ﺎ ت «Allah aşkına, bütün çocı^larını getir ki bu mevsim, gül ve yeşil, ilk zamanıdır.»
،ﻟﺬا
7978 ان٠ ا ﺣ ﻖ ﻛﺎ ﻣﺎ ل، ا٣ او ﺋﻶ'ن ﻧ ﻂ ؛
ﺍ ﻥ١ ﺕ٠ ﺍ ﻣ ﺪ
ﺍﺫ
«Şehirli ؛.bu sene bize felân tarafdan bir misâfir geldi, diye bahâ
neler bulurdu .*
797٥ ﻛ ﻞ ﻛ ﻞ. ل د٠—
«Gelecek sene mühim işlerden kurtulursam
٠
tarafa gelmek istiyo-
11,m. derdi.* '
7980 ﻇﺮ:ﻟﻢ ﻣﺬ١ﻛ ﻔ ﺖ ﻫ ﺌ ﻨ ﺪ آ ن ﺀي
اى اﺀدر ااااا
ﺩ٠
ﺭ ر ز د ا ن٣.
«Küylü dedi ki ؛ey hayır sâhibi olan zati Bizim aile senin çocukla. beklemektedir.*
7981 إ ﻛﺎ ث اﻣﺪ ىj
> I
ﺛﻬﺮ ى ﺛ ﺪ ى «Yine her sene leylek ynpardj.*
از ر ا ﻟ ﻰ
ﻧﺒﺔ
ا ﻣﺘﻴﻢ٠
gibi gelir ve şehirlinin
damj tistiine yuva
7982 ش.ال ﺧﻮ٠ اﻟﻰ ذ زر وﻧﺎ ﺑ ﻰ ال ر ض
ﺍ
ﺧﻮب؛
ﺧﺮ ج ا و ر د ى
«Şehirli efendi, her sene kendi altm ve malinden ona sarf ederdi ve onu h؛mâye ؟؛in âdetâ kol,-kanat açardı.*
7988
ﺑ ﺪ٠ا تب
. ٠٠ ﺖ
ا و;ﻓ
ﺩ ﺕ
د٠ ﺯﻭﻥ ا ﺑﺎى ج٠ﻛﺎﺳﻪ اﻟﻞ . . . k irlin in e lin ؛tu ttu , üç k ere a h it aidi m ٠y ٠ ٠ سe t ,
ذA lla h
rizası i ؟، n ؟-abuk g e l
د٠٠ا٠. 7989
ر اﻟﻰ ﻓ ﻦ٣ ا ل و٠ل د٠؛ اى د و ن٠٠اووﺀد٠٠٠ﻻ « O l y،l son ra v e her sen e b ö y le y a lvarm alar v e ta til v a ltle r i m ü . ﺍ٠٠ﺍ ﺀ ﻻ
799 . در
د ﺀ ن ﺧﻮا ﺟﻪ ﻛ ﻔ ﺘ ﺪ اى/ ;<٠٠ ٠ دار در٠ د ارو ا ئ٠ا
. . . rlln ln ؟o cu k la rı d ed iler k i : B aba, A y, b u lu t v e g ö lg e b ile sefer T. . . .*
7991 و 'اﺑ ﺖ ﻛ ﺮ د ؛٠
ﺣﻔﻬﺎ روى
ا درﻛﺎر ا و س رد؛٠رب
،،!.tlnd. .enin bir ؟ok hakkin siblt olmuştur. Onun İşleri İ؟in ıkk.t , . . . . . .... ؟ekmişsindir..
7992
,
٠3٠. ،,٠٠٠ ^ ؛، ٠١> ^ jL
٠d ،
٣-
y 6 y i . Jy>- Jp.
١٠*
»O ،atiyor kİ sen d e ona m isa fir o la sın da o h aklard an bazılarını olsun e d .b ll.in .> W
7998 ﺟﺰم ان ا ﺛ ﺪ ى ﻇﻦ ﺑﺪر ى و ذو ى از ﺑﺪ ز ى
"ا رزى
“Hazım ve ihtiyat odur ki sü’-izan’da bulunasın ve kaçası», kötü, lukden kurtulasın.»
7999 ود آن ر ~ول4 ﺣﺰم ﺀوﺀاﻟﻈﻦ د ﻣﺮا دا م ﺳﺪ'ف اﻟﻰ ﻓﻌﻨ ﻮ ل٠رف «RasiilU Ekrem (S.A.V.) : (siiizan da yerine gOre bir ihtiyattır) buyurmuştur. Binaenaleyh, ey boşboğaz kimse, attığın her adımın altında bir tuzak var, zannmda bulun.»
8000 ﺀ ئ ﻫﻤﻮار و ﻓﺮاخ ا ﺳﺎخ
را
روى
ﻣ ﻴ ﺘ ﻜ ﺄ ران١ ٠ رﺑ ﺪ م د
.Ovanııı yüzü düzdür ve geniştir. Fakat her adımda fclr tuzak vardır, sen küstahça hareket etme.»
8001 ا
آن ز ﻛ ﻮ ر ﻟﻮﻟﻰ دا م
ﺟﻮن ﺑﺂذد دا ش اﻓ ﻦ د ر ﻛ ﺮ «O dağ keçisi tuzak nerede? diye koşar. Lâkin koşarken tıızağın ilmegi boynuna geçer.»
8002 ب
ﺑﺌ ﻒ
ﻗ ﺔ ﻛ ﻮ٠ﻧ ﻰ ﻣ ﻚ
ا
ن١ ﺳﺪدى ﻋﻰ ﺑﺒﻠ ﻰ ة٠ ﺑ ﺜ ﻞ «Ey kcçlî Hani nerede? dediğin şeyi İşte gör. Sen ovayı iyi gördün, fakat pusuj’11 görmedin.» Ü 'J
8007
ﻣﺎ١٠ ﻛﻮواy دادى/ اr~ T د ت آور ﻋﻌﺎ
<
دارى ﺑ ﺘ ﻢ." ور
*Eger görür gözü, varsa, körcesî.e yürüme, gözün görmüyorsa eline bir asâ al...»
8008 ﺗ ﺪ ﻻﻟ ﺮا- ن ﺀ ﻣﺎ ى ﺀ زم و ا٢ آ ش ﻳ ﺬ و ا٠ ﺳﻼ٠ دازى د١ ﺟﻮز «0 basiret ve istidlal asâsjna mâlik değilsen, istidlalden, yânî; bîrşey’i görüp de onun hakikatini anlamaktan aciz isen; görmüş, geçirmiş, gözü ve kalbi münevver bir zate İktidâ et!...
8009 ت٠-
ا و و ﺗ ﺪ ﻻ ن،ور ﻋﻬﺎى ﺣﺰ
اﻣﺪت٠ ر ﻟ ﺮ رر٠ ﻛ ﺬ ى، ف ﺀ م «Eger sende basiret ve istidlal asâsı yoksa, deyneksiz her yol başında durma.»
8010 أد٠'اﻳﺬا٠JbK ﻛﺎم ز ا دا ن و از ﺗ ﻚ وارﻫﺪ٠" اﻛﺎ ؛ از ب «Gözü görmiyen bir kimsenin adim atışı gibi, ihtiyat ile adim at ki ayagm kujmya düşmekten ve taşa çarpmaktan kurtulsun.»
8011
ﺣﺘﺎ ط١رذ رزان و ﺑ ﺰ ى و ا ﺑﻐﺘﺪ د ر ﺧﻴﺎ ط٠٠ى'ﻣﺪ ا «Gözsüz bir adam titreye titreye, korku ve ihtiyat ile adımını atar.»
8 0 İÖ
ﻓﺮا ع
;؛
١ﺳ ﺎ ر
دا د ﺣﻖ اﻫﻞ
ا وﺑ ﺊ٣ وا٠ﻣ ﺪ ﻫﺰاران آ ﻫ ﺮ و ا «Cenab-، Hak Sebe’ şehri ahâJîs؛،ıe , ؟-ok kalb ferahlığı ve yiiz bin ».lerce köşkler, saraylar ve bağlar vermişti Sebe': Yemen'de (Marep) denilen şehrin diger ismidir. Orası bir müddet Hımyeriyye devletinin başşehri olmuştu. Civârındaki iki dağın arasına yapılan su bendi yân5; (Bara ) ؛dolayısiyle bağlık, bahçelik ve ؟ok -mâmur bir hale gelmişti. Bunların, İhsan- 1 îlâhi’ye küfranda bulunma la ؟ı dolayısiyle set yıkıldı, sular şehri harâbe haline getirdi. Ahâlisinden bir kısmî boğuldu, h ؛r kısmı etrafa dağıldı. Bir kısmı da Sarı'a'ya ؟ekilip .orasını hükümet merkezi yaptı Bu hâdise Kur’an- 1 Kerim.de şöyle hikâye edilir :
ﻳﺮﻛﺰ\ا١ ﻧﻴ ﺲ رؤ١ |ﻟﺌﺄ ﺟ ﺔ2;ﻟﻌﺪك'ﻗﻴﺚ}ﻧﻰ .
و ر د ﺷ ﻔ ﻮ ر. ؤ ﺣ ﻈ ﺐ٠ ذ١ ^ ﻟ ﺮ١و٠ ؛ ر ؤ ؤ3 ﺀ ﺋ ﻌ ﺮ
ﻟﺘﺎ ي ^ ﺳ ﺰ \ﻳ ﻮﺑ ﺔ ه > ؤﻳ ﺐ: ة ز٠\ىاﻣﺤﻀﻮ ©
زﺀ٠ س ; ة
^ ا ﺋ ﺔ؛ ﻫ ﺮ ﻳ ﺎ
\ ﻰ
ﻟ١ﺗ ﺴ ﺆ ة ا ر
٥ ور1 ئ١^ وخ^زى١ﻛﺮو٦ﺗﺰﺗﺎ>ة:دةك Yânî : .Sebe’ şehri ahâlisi İçin ,oturdukları yerlerde, Allah’ın lutfu keremine alâmet ve delâlet vardı. 0 alâmet, sağlı sollu bostanlar ve balı؟eler idi. Onların ,Peygamberi onlara dedi k i : Rabbinizin verdiği rızıkdan yiyin ve ona şükredin. Memleketiniz güzel bir teldedir. Rabbiniz de mağ٠ liret eden merhametli bir mâbûd-u mutlakdır. Peygamberin bu tavsiye, sini kabulden yüz ؟evirdiler, külran -1 niğmetde bulundular. Onların ÜS" tüııc şiddetli bir sel gönderdik Sular şehri ve civanın İstilâ etti ve on. İarın sağlı sollu bahçelerini, acı meyveli ve dikeni ؟ok meyvesi az ağa ؟, lordan ibaret bahçelere tebdil ettik. Bunu, küfranlan .dolayısiyle cezâ olarak yaptık. Biz ancak kâfir. ؛niğmet olanları cezalandırırız»؛.*
،«؛
S û r« ؛
s٠b«’ : 15-17.
8022 ت٠٠٠>ا٠ذ روا را ي اول م ت: ' د.ﺣ ﻖ ا ف سس ر و ﻛﺎ ن «Ve dcrJcr k i: ilk menzilin olan yere dön! Oradaki yediğin niğmetlirin hakki, gönlünü oraya rehin etmendir."
8023 ش٠ ﻟ ﺪ ﺷ ﻚ ر و ر ﺣﺎ ى ﺧﻮ٠٠ﻣ ﺮ ﺀق ا ف ﻧ ﻌ ﺖ ر و ﻛ ﻨ ﺎ ر ﺑﻨ ﻰ ..Onu ısırırlar vc: eski yerine git: hııhhıııı ifa etmekten geri kalma.»
Orada nail olduğun nimetlerin
8024 ب ﺣﺈ ت
I
ازدر د ل و ا ﻫ ﺪ د ل
: ا1{ 4.1> ﺟﻨﺪ دوﺛﻢ;دى و و ﻧ ﺪ «Ey küfrâıı-1 niğmetde bulunan liimse! Sende gönül kapısından vc ، :.İniıl sahipleri kapısından nekadar i\b-ı hayat İçtin de gözlerin açıldı.»
8025 ٠
و وﺟﺪ و ﺀ ود ى
ﻧﻜﺮ
ض ﺀداى
١
ل دﻻن رب'ن زدى٠از در ا “(İÖ11 Üİ dili kapısından sekir, vccd ve kendinden geçiş gıdası senin rulıuııa aksetmişti.» Sekir, vecd ve kendinden geçiş : SeyrisulUk mâkâmatındandır. Onlar hakkında mllUmat almak İçin Çârihi Mesnevi ismaili Ankaravi'nin (Alin| 1 ا، اا' أfukara) ismindeki kitâbına müi'âcaat etmelidir.
8.26 ر د ى ز ﺣﺮ س
U
; .از ا ن در را
ر د ردﻛﺎ ف ﻫﻤﻰ ر د ى ز ﺣﺮ ص «Sonra, hırsıııdan, göııül ehlinin kapısını terk ettin, elıl.i dünyâ dlik. kâııları etrafında dolaşmaya başladın.»
75
80:52
او;'د ر ض
ى٠ث-و ج>ف‘; ﺀ م١
؛ ﻧ ﺮ١ ، ; ﻯ ﺍ ﺭ ﺡ ﻭ٠ ﺛ ﻪ٠ ﺇ ﺫ ﺀ ﻳ ﺮ ﻭ ﺩ.
"llazret.i Isa evrâdını okuyup h؛t، r؛١١a,ncc kuşluk za،١j d، ؛ar، ya ﻝ ؛٠ I .M itil .»
8033 ار ﻟ ﺪ ى زار: ٠ ■»وق ﺟﺮﻓﻰ ردو د ; ﺀ ﻟ ﺪ و اﺑﻨﺨﻨﺎر٠ذ-~ث ٠>١ ,، ؛ptelâ vc za ؛î birçok kimse görürdü ki Ummit vc ؛ ؛„ ؛zar iJe kapısı
٠ ٠ ٠ ٠ ٠ ،٠ ،٠ !٠ "٠ j،urn١ uşlardı٠ »
8 .3 4 ب آ ف ار ﺧﺪا١ﻧ ﺶ اﻧﻰ اص ﺍﻑ ﺩﺩﺭﻭﺍ٠ ا ن ﲪﻠﺘﺎﻥ
ﻁ
"I...IIİİ ﺍ، ﺃ: ey dert sahipler؛, yân ;؛ey hastalar! Allah tarafından cümİn.ıceti kabul olundu.»
٠»>,٠،٠ ،,,
8035 ن رو ن ؟ ر د د د ر ﻟﺞ د ﺀذا.ﺀ ا٠ م ﺣﻢ١٠١ﺀﺀوىو ا ؛٠ رى٠ "Haydi marazstz ve zahmetsiz olarak Allah'ın mağfireti ve İkrâm, 1 ﺍ ﺍ ﺍ، ﺍ1 ﺍ ﺍ ﺍ، ﺍgidiniz.» !tundan sonra Hazret-i Mevlâna di.vor ki :
8 .3 6 ﱙ ﺩ:٠٠ ا ﺛ ﺰا ن ﺇ١ ن ﺟﻮز٠ﺣﺬ ك
ﻛﺘﺎﻧ ﻰ ز ا ر ى اﻳﺜﺎ ن ر ' ى «(> h a s t a la r ın
İ ıe p s i, d iz le r i bagil d e v e l e r gifci ik e n , d iz bağları ÇÖ-
» l ı n l l , g ib i.»
77
niğmette bulunanlara hitaben: .Bari ı،ya٤،na ip bağla da gördüğün lutufları unuttuğun gibi kendini de unutııınyasın.» diyor. 8.41
düğü halde onları unutup küfran-ı
ﻭ٠" ﺵ
y
ﰉ ﻭ ﺭ ﻣ ﻮ
ﺍ
ا ورد ا ن ﺀ ل ﻧﻮش-' د١ﺀ
«Senin küfran.ı ııiğmetin ve nisyânm vaktiyle gördüğün kerem ve niyetleri sana unutturdu ،،.» 8 .4 2 رﺗﻤﻮ ﺑ ﺘ ﻪ ﺛ ﺪ٠ﻷ ﺟ ﺮم ا ف را ﺗ ﺜ ﺪ٠ ل دل از ﺗﻤﻮ خ٠^ون دل ا
«Aslıab.ı kulûb olan evliyâullahın kalbi sana karşı kırılmış olduğu ا١ -، أo lutu ؛ve kerem yolu sana kapandı.» 8043
و ا ﺗ ﻌﺎ ر ﻛ ﻦj . . ﻧ ﻮ دا ن د ﻋﺎى زارش٠٠ ر٢ ر ﺟ ﻮ ا ر ى « ؟abuk, o lutui sahiplerini bul da, İstiğîar ve İtizâr et. Bulut gibi Inliycrek ağla!» 8044
وى ﺗﻤﻮ ﺑﺈ ﻛﻔ ﺪ٠ ﺀ١ ن ﺛﺎ ز1 ﻛ ﻞI ر زودوا ﻛﻨﺪ٠ ا ى ﺃﺀﻍ٠٠ ا ر٠ «Ki onların gül bahçeleri sana karşı ؟؛؟,ek açsın, kemâle gelsin; mey veler ؛senin İ ؟in yarılsın .» 8045
ذ ﻣﺎش
دران—ﻟﻒ ر د ﻛ ﻢ از٠ر
"اش٠ ف ا ر ﺛ ﺪ _ ق ﺧﻮا ح٠ا _ ك ك. «Hem de onların kapışında dolaş ve ashâb -1 kehf’in köpeğiyle kapı yoldaşı isen sahibinin !tapısını beklemekte bir köpekten aşağı olmaî» 7«
8051 ﻣﻮر ت ﺗ ﺾ وﻵى *اﻣﺒﺎش ﻵش٠ ود٣ ﻛ ﻦ ؛٠ ﻟﺮا.ﻻوﻵ. «Bizim vefakârlığımızı bozmanın mümessili olma! Nafile yere vefa sızlığı fâşetme.» 8052 ﻣﺪ ﺛﺪا ر١ ٠ﺟﻮن وف
\ ﻝ
ﺃ/
و ﻳ ﺪا ى ﻣﻴﺎرk! ( : ﻭﺗ ﲀ را٠ﺭ «Vefakârlık» köpeklerin şiarı olmuştur. Git de, köpekleri utandıracak ve onların adını kötüye ؛؟karacak harekette bulunma !» 8053 ﻛﺎ را > !ود- : ١ ل ﺟﻮ. ﻟ ﻮ ﻵ٠ ل ﺟﻮن روادارى ﻧﻤﻮل.ﻟﻰوﻵ «Vefasızlık köpekler İçin âr olduğu halde, sen nasıl oluyor da vefâsizlik gösteriyorsun?» 8054 ﺣﻖ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻓﺨﺮ ا وود از وﻵ ﻛ ﻔ ﺖ ض اوﻓﻰ ﻳﻌﻬﺪ ﻏ ﺮا «Hak Taâlâ vefâkârlığıyle iftihar e tti: (Bizden başka ahdine ؟ok vefilkâr olan kimdir?) dedi.» Sür-el Tevbe’deki şu Âyet’e İşaret ediliyor: ﺳ ﺎ ﺋ ﺮ ى ق \ ﺗ ﺮ ﺋ ﺊ > و أ ﺑ ﻠ ﻘ ﺬ١ئ٠إ
غ إﺑﻴﺮذ١ ﺳ ﻞ٠ ﻫ ﺐة:ً ة ت\ﺛ ﺎ١; غ١ا ﻻ ﺑ ﻰ١\ ﻟ ﻮ ر ﻳ ﻮ١و ﺗ ﺜ ﺆ ذ ذ ة أ ﺀ ﻟ ﻐ ﺤ ﺔ ﻓ ﻰ
|ﺲ ©
F;
ﻣ ﺌ ﻘ ﺌ٠ﺋ ﺔ د ﺛ ﻐ ﺆ ﻓ ﻰ ﺗ ﺦ
ﻷﻟ ب١ذزر١>
4
ة ﺗ ﺎ م وذ٠١ ﻗ ﻰ ك١ «I
8057 ور'ﻧﻰ رد ت دوون ﺟﻢ' و٠ ل٠ ﻣﺨﻮ١داددرﺣﻤﺪﺷﻮراار «Allah, sen ؛, ananın beden ؛dâhilinde bir cisim oJaraJt yarattı ve ،٠ .'؛sin ؛taşımakta, anana b؛r meyi- ؛tabiat verd ؛.» 8058 \|_l٠٥ı
j
j.
،٠،؟٠ ٠_r 'j ؛؛٠A،" z S ~ ؛.؛،.-.*،.J Anan seni kendisinin bitişik bir cüz’ii görüyordu. Fakat hami müd » deti tamam olunca, Hakkın tedbiri, O bitişik cüz’ü ayırdı .»
8059
ن ﻣﻨﻤﺖ وﻓﻦ اﺣ ﻦ—ت١ﺣﺰ>ل\ر ت٠ ٠ ; ﻟو *[!; ا’داﺧﺖ٠ ا ة ﻣﺎدر
«Cenab-I Hak, binlerce san’at ve fen yapmıştır ki, anan sana karşı şefkatli ve muhabbeti ؛olmuştur.»
8000 ادر ﺑﻮد٠ ذ١ ﺑ ﻰ >ﻧﻰ ﺣﻖ ا ق د ا د ﺧﺮﺑﻮ د١ر ك آ ن ﺣﻘﺮ «0 Iıalde Allah hakki, ana lıakkındaıı evveldir. Her kira 0 hakki bil. mezse eşekdir.» 8001
د و رﺑﻊ وﻧ ﺮ٠ادر ا ﻓﺮ٠ا ذك
jC
ﺑﺪر ر د ش ﻧﺮ ن ا ر ا
«0 llak Taâlâ ki anayı, onun memesini ve sütünü yaratmış ve onu babaya cş yapmıştır.»
hor niğmet için de bir şükür lâzım .;rdlıue tnü.tâğrnkı bulunduğumuz İlâhi niğmetlerin sayılıp tüketilemiyoccği vo ı. ı ıl a ı ın şükrünün ifâ cdilerniyoceği anlaşılır. Meselâ bir adam bir n iğine te karşı (Elhamdülillah) dese o da mânevi bir niğmet olduğu için, ona da bir şükür icab eder. İkinci, üçüncü, ilânihaye şükürlerin herbiri de birer niğmettir; binâena leyh, onlara da birer şükür gerektir. Demek ki insan, bir defa elhamdülil lah demek niğmetinin şükrünü ölünciye kadar ifâ edemez. O halde ne yapmalı? Aczini itiraf etmeli. Yarabbi ben senin nihayetsiz olan niğmetlerinin hepsine değil bir tanesine bile şükür etmekden acizim» demelidir. Şeyh Galip merhum (Hüsn-ü aşk) ına şu beyitle başlam ıştır:
Hamd anâ ki kıldı halka rahmet, Tahmîtde acze verdi ruhsat... «Mahlûkâtma acıyıp da, niğmetlerine karşı şükür ve hamd etmekten ı.eiz kalındığını itiraf etmeye ruhsat veren Allah’a lıamdüsena olsun» de mektir.
8064 ﻳﺎدﻛﻦ ﻻﻧ ﻚ ﻛ ﺮ د م آ ن ﺻﺮح ا ﺛ ﺎ 'ذ ﺣﻔﻦ د رﻛﺜ ﻰ و ح «Sizi, Nuhun gemisinde ve dedelerinizin sulbünde muhâfaza eylemek suretiyle bir sabah ettiğim lutfu hatırlayın.»
8065 أف٠را آن ز٠ ا ﻳ ﺂ ا, ﻳﺮه٠ ن٤٠ ذ ﻣﻮﺟﺶ ا١دادم از ﻃﻮﻓﺎن و «Sizin aslınıza ve atalarınıza o zaman tûfaıı dalgalarından eman verdilil.» Yasin süresinde buyruluyor k i :
ا ﻣ ﺤ ﻔ ﻎ ; ئ# وا ةﺛ ﺔ ؛ ئ| ل ٠
n
ﻛ ﺸﻨﻐ ﺐ
Yâni : «Kudret ve kuvvetimiz hakkında insanlara bir alâmet ılalıa 85
.
اً زﺗ ﻰ ز ﺣﺄ؛ﻟ ﻰﻳﺜﻪ١ة
٠ ب.ﺗﻤﺬئ Y â n î: «Kendilerine Allah'ın şiddetli azâbı gelmeden evvel kavmini korkut, diye muhakkak biz Nuh’u kavmine gönderdik *»؛buyrulmuştur. Nuh kavmi. Irak havâlisinde oturuyordu. Onlar imana gelmedi diye umUmi tûfan olup da bütün Dünya halkjmn boğulması hem akla, hem nakle muhâlifdir. Çünki Kur'an'da :
٠
ﺳ ﺨ ﻐ ﺚ ر ﺳﺮﻻ.ئ ﻫ ﺪ ب
Y â n î: «Biz bir kavme Peygamber göndermedikçe, onlar da o Pey. gamberi tekzip etmedikçe kimseye azap etmeyiz *»؛denilmektedir. Irak’ta putperestler tevhidi kabul etmediler diye meselâ Amerika ahâlisinin ne kabahati vardır ki tûfâna uğrayıp boğulsunlar. Sonra sefine’i Nuh Kur'an'da : .
. ﺟ ﻮ ذ ﻣ ﻢ١ ه ﺀ ﻗ ﻴ ًﺎ ز١ ﺋ ﺬ٠;
Y â n î: «Biz Nuh ve maiyetini tahtalar ve çivilerden, yahut Iifden örül, tnüş halatlardan müteşekkil bahri bir merkebe bindirdik؛.* diye tarif edilmiştir. Allah.it âlem şu târif, sefine-i Nuh'un halatlarla birbirine bağlanmış yahut çivilerle yekdiğerine rabt edilmiş bir sal olduğunu hatıra .tir iy o r . Nitekim hâlâ da Diyarbakır ve Irak taraflarında böyle tahtadan yapılmış salların altma şişirilmiş tulumlar bağlanır, (kelek) denilen 0 vasıta ile nehir üzerinde insan ve eşya nakliyatı yapılırmış.
8066
ﺑﻮدQ $ 1 آ ب ا ش ﺣﻮ زﻳﻦ واى رﺑﻮد4 ﻣﻮخ ا و ا ا و
,
٠Ateş tabiatlı tufan suyu ٠ zemini kaplamıştı. Onun dalgası dağın tepesini kapıyordu.»28930 (28) Sûrel N v h : 1.
(29) Sûre ؛Esra" :15.
(30)
s
٥re ،
K am er
: 13. «7
8071
رﻛﻊ ﻋﻮ٠ ا ن ﻛ ﺎ ن د ر ا ﻣﺤﺎ ; د وﺑﺘ ﻰ او ر ﺟ ﻮ د و٠ﻣﺜﺜﻮخ «Bu sUizanm ؛yere götür.»
ikikat olarak eğildiğin şahsın buJundugu
8072 زﻧﺖ.-) ر اﻫﺎ٠ , ا ش ا.٠٢١٠ رﺑ ﻤ ﺔ ﻛﻮ ا و ك رﻓﺖ٢ا را «İmdi sen birçok yar ve yoldaş ittihaz etmiştin. Şimdi, sana, onlar nerede? diye sorsam, gittiler dersin.» Sûre-i Ankebût’da buyrulmuştur k i :
؛ ﺀ ل١ ﺛ ﺄ ﺋ ﺔ١ﺗﻜﺪ\ؤﺋﺎةث;ﺧﻐﺬذ ﻋﺆﻫﺌﻨﻴﺒﻠﺜﺬ١ ﺗﻴﺌ ﺤ ﺮ ت؛ د ﻵ و\ئ٠ا ٠ Y âni; Allalj’dan başka dostlar ittibaz eylemiş olanlar kendine ağdan mesken yapan örümcekler gibidir. Hakikaten evlerin en dayanmayanı " ذ- ağdan yaptığı evdir. Bunun böyle olduğunu bilselerdi»!.»
8073 ر ﺟ ﺮ خ ر ن٠را ت ﺑ ﻦ٠د ر ز ر ز
ﻛ ﺖ٠' ار
ار ا ﺋ ﺖ رﻓﺖ
«Salih dostun semâlara gitti, fâsık arkadaşın da yerin dibine göçtü.» Kur’.n ’d a : (3ﺍ ﺍ
s ٥ re، Ankebut: 41.
K â r u n B e n ؛İ s r a il'd e n
o lu p , f e v k a iU d c
z.٠٠ngirt 1٠ﺍﺍ
m a ğ r u r o la r a k B e n i İ s r a il'in r i y a s e t i n e g e ç m e k ،)ir f â h i ş e y e
b ir k a ؟p a r a v e r i p
h e r if d h
S e r v e tin e
is t iy o r d u . B u n d a n d o la y ı
H a z r e t - i M u s a 'y a
zili;'، i s n a t e t t i.
Fakat
k a ri, A l l a h ’d a n k o r k t u , y a la n y e r i n e d o ğ r u y u s d y le t li. K c l i m u l l a h a i f t ir a ؟؛in K a r u n 'u n k e n d i s i n e p a r a v e r d i ğ i n i s ö y l e d i . B u n u n ü z e r i n e e m r i İ lâ h i d e m in e : « K a r u n ’u t u t v e y u t : * d e d i. T o p r a k y a r ıld ı. K a r u n o y a r ı k İ ç in ile y e r e b a t t ı, k a y b o ld u . S e r v e t v e h â z i n e l e r i d e a y n i ş e k i l d e z e m i n e g e ç t i. C e n a b -I H a k , h â ş â , m e k â n i l e m u k a y y e t o lm a d ı ğ ı İ ç in n e g ö ğ e ç ık a r ne z e m i n e in e r . L â k i n :
8077
ﺗﻜﺎن٠و ا ﺛ ﺪ ﺑﺮﻣﺞ ن و ﻻ٠ا. ز را ى و از دﻛﺎن١^ ئف « S e n s a r a y d a n v e d ü k k â n d a n k a l ı n c a , y â n î; i r t i h a l e d ip d e İ k â m e t . tM İu n d aıı v e t ic â r e t g a h m d a n
a y r ılın c a
m e k â n d a v e İâ m e k â n d a s e n in le
b e r a b e r o lu r .» ( V e h U v e m e a k iim e y n e m â k ü n t ü m ) Y â n i : « E y i n s a n la r ! N e r e d e o l u r .
2١ ﺍﺍﺍﺍ ؛o lu n u z , A l l a h s i z i n l e b e r a b e r d ir .» H a k k in b u b e r a b e r l i ğ i U le m â c a e p e y c e k î l ü k â l i m u c ip ،،irili A l l a h
o lm u ş t u r . K i m i A l l a h , i l m i y l e b e r a b e r d ir d e m iş ,
z â t i y l e b e r a b e r d ir m ü t a lâ a s ın d a b u lu n m u ş t u r ,
ok a d a r
in c e
٠l،i!jü n m e y e lt iz u m y o k t u r .. A l l a h h e r v a k i t v e h e r y e r d e b i z i m l e t e r â b e r ,،ir v c s s e lâ m .
8078 اورا رد اذ ﻛﺪورﺗﺠﺎ ت .
ى ﻣﺮا ﻛ ﺮ د وﻓﺬ،ﺻ ﺠﻐﺎ ﺀ
« A lla lı b u la n ık lık la r d a n
d u r u lu k , y â n î; s e y y i e l e r d e n
lı a s e n e l c r iz lia r
٠îb>r. S e n i n c e f a la r ın a v e f a i l e m u k a b e l e d e b u lu n u r .» B il g i b i k i m s e l e r i , A l la lı :
ﺾ ; ﺋ ﺖ Y â n î ; « O n la r ö y l e b ir
ﺳ
gUruhdur
I k i A lla h o n la r ın k ö tü a m e lle r in i iy i
« m e l e r e v e g ü n â h l a r ı n ı s e v â b a t e b d i l eder33» d i y e t a r i f e t t i ğ i z ü m r e y e U t a r . A lla h l ü t u f v e k r e m i y l e <ﺫs .r t ’i Furkan
c ü m le m iz i 0 b a h tlıla r d a n e y le y e ...
<3 ؛7٠ .
01
8083 رغ ﻣﻌﻨﻮ ن ﻧ ﻮد ر د ى وﻣﺎش ا ن اﺛﺎرﺗﻬﺎ ﺑﻺش
ى
ا
ﺀه٠ﻷ
« M â k u l o la n , y â n ı; a n c a k a k ı l i l e i d r a k e d i l e n k a b z - ı d e r û n î g ib i h a ş in liğ in m e y d a n a ç ık a r . H a k ’k ın b u i ş a r e t l e r i n i e h e m m i y e t s i z v e b e l e ş t u t -
١
111.1 . a sili .»
8084 ﻋﺎﻫﺒﻰ ﻗﺒﻀﻬﺎ دﻟ ﻜ ﺮ ﺛ ﺪ٠ در ﻗﺒﻀﻬﺎ ﻳﻌﺪ از اﺟﻞ زﺗﺠﺮ ﺛ ﺪ « S u ç İ ş le d iğ in z a m a n d u y u la n İç s ı k ı n t ı l a r ı k a i l l i İ s t ilâ e d e r . 0
kabz.
illi, e c e ld e n s o n r a z i n c i r l ı a l i n e g e lir .»
8085 ذ ر ' ا
ﻋﻦ
اﻟ ﻤ ﻰ٠
ﻫ ﻨﺎ
ﻧﻌﻂ ض اﻫﻢﺀس
و' ﺗﺠﺰى
ﺿﻨ ﻜﺎ
ﻋﻴﺜ ﺔ
« K u r a d a b iz im z i k r i m i z d e n k a ç ı n a n a d a r b ir m a i ş e t v e r ir , g e ç i n m e ٠ ﺇﺍﺍﺍg ü ç le ş t ir ir iz , o n u â m â lık la c e z a la n d ır ır ız .» 'l'âh â s û r e s in d e k i ş u â y e t e i ş a r e t t i r :
اﻣﺌﺬر٠ﺀةﺋﺴﺌﺎﺣﻴﻰ١ ق ;ت
٠ اﻟﺘﺜﺰاًخ١ ه٠ر٠ ث دﺗﻔﺤﻜﺎً وﺧﺌ ﺚ٠م Q Q Y âni :
ﺔ ﺑ ﺎ
ﺛ٠ﻫ ﺎ ل ; ﺑ ﻴ ﻸ ﺻ ﺬ ﺑ ﻤ ﺎ ﺷ ﻰ ﺗ ﻬ ﺌ ﺌ ﺬ
ﺋ ﻐ ﺈ ة ﻳﻮرﺳﻰ٠ ﻗ ﺔ ؛ ة ﻗ ﺌ ﺎ و١;ئ٠ﻋﺘ ﺔ
« B e n im
z ik r im d e n h e r k i m
٠
k a ç ın ır s a o n u k ı y a m e t g ü n ü n d e
ki.r o la r a k h a s r e d e r iz ( Y a r a b b i b e n i n i ç i n â m â o la r a k h a ş r e t t in ? H a l b u . ،٠ ؛b e n D ü n y a d a g ö z l ü y d ü m .) C e n a b .ı H a k b u y u r u r k i : Ö y l e id in , l â k i n , *ıııın b iz im â y e t l e r i m i z g e l d i , s e n o n la r ı u n u t t u n . O n u n g ib i, b u g ü n s e n ٠lc u n u t u lu r s u n 34.» 1:1*1
S u re ؛T a h S :
124-12G .
!):!
8091 ﺛ ﺪ آﺛ ﻜﺎ ر١ﺑﻮد ر٠ ﻫﺎن١ ﻣ ﺦ ﻏﻰ ثﺀار٠ ﺷﺮا.ﺋﺒ ﺾ و ﻟ ﻂ ﺣﻮ . Kök gizli idi, meytona »؟ktJ. Yâni; bîr ağacın kökü zeminde gizli idu^ı halde, dalj budağının meydana.، ؟ıktığı gibi; sen de duyduğun i ؟ *ıkıntısı ve ferahlık hallerini bir kök bil ki onların âsârı zuhur edecektir.»
8092 ود ﻧﻮد ش ز ن٠ﺟﻮﻧ ﻰ ﺑ ﺦ د رى درﻣﻦ١ا روﺑﻞ زﺛ ﺖ خ٠ «Sendeki kötü bir kök ise, onu ؟abuk ؟ikar ki ؟emende ؟irkin bir
diken çıkmasın.»
8093 آف ﻓ ﺴ ﻦ٤ﻗﺒ ﺾ د د ى ﺑ ﺮ زن
روﺋﺬ٠ﺟﺮه
زا ﺗ ﻖ ﻣﺮﻫﺎ
«Kalbindeki kabızı görünce, ٠ kabzın çaresine bak; yânî; sebebi ne l١c 0 sebebi def eti Çünki, dalların hepsi kökden biter.»
8094 . ﺑ ﻂ ﺧﻮدرا و د٤ﻟ ﻂ دﺗﺪك ٠ر اﻣﺤﺎﺑﺪ. ٠ﻳﻮ٠ ر اً د٠ﺑﻮن «Gönlündeki (bast)ı görlhıce ٠ (bast)ı sula, yânî artmasına çalış. Meyve yetiştirince de ٠ meyvelerden ashâbına ver.» 95
8093 ﻧ ﻌ ﺪ ﺳ ﺎ٠ ا ﺳ ﺎ ﻛ ﺺ٠٢ل ﺛ ﺒ ﻨ ﺎ ﺧﺮ ﻟﻨﺎ ﺧﺬ ز ﻧ ﺎ «Sebâ halkı dediler k i : Yarabbi! Şehirlerimizin arasım uzaklaştır, bize ayıbımız hayırlıdır, ziynetimizi alî» Kur'an'da ve Sebe’ sûresinde buyuruluyor k i : ئ
و د
ﺭﺍ٠ﺩﺕ٠ﻝ ﺫ ٠;ﺑﺘ ﻮ ﻩ\ﻟ ﺰ ﻙ ﺟﱪﺓﺍﻏﻴﺎ ﻭ ﻯ ﯪً ﻩ ٠
ف
د
ا١ ﺧ ﺂ ﻳ ﻠ ﻴ ﺆ ( ؛ ة١ ﺑﺘﺂاﻟ ﻺ ﻃ ﻮا١
Y ânî: «Ehl.i Sebe’ ile civarlarındaki köylere bereket verdik ve Se. beden Şam.a varıncıya kadar mamur ve biribirine muttasıl köyler lul" ,1,1،. Ve onların arasında gece gündüz emin olarak yürüyünüz, seyrii sc. 1,‘i'dc bulununuz, dedik«..
١ ةاًذ د ث١ﺿ ﺖ \ ﻳ ﺄ ى إ ا ا ت ﺀ ﺋ ﺬ ا ﺋ ﺎ ﺋ ﻪ
|ﻛﻴ ﻚ ﺀا
ﺑﺔ > ذ ذ ﻛ ﻼ أ ﺗ ﺗ ﺎ ﺗ ك \ ر ^ ي4 'ذ ر ﻗ ﺎ ﺋ ؤ ذ ر ذ Y ânî: .O nlar da ؛ilâbî, seferlerimizin arasım uzaklaştır, dediler, ikiyle demekle nefislerine zulmettiler. Biz de onları tariki rivâyet lıaline getirdik ve onlan parça parça ettik. (Sebâ ahâlisinden bir kısmı Irak'a gitti ,orada Hayre Devletini kurdu, bir kısmı Şam'a gidib Gassâniye Hükiımetini teşkil etti. Bir kısmı Huzâiler namiyle Mekke'de, bir kısmı da ٧8 ve Hazrec ismiyle Medine'de yerleşti vebinnetice) ٠Sebâ şehri abâJisi dn٤،١dı> diye bir mesel söylenilmiye başlandı. §u hâdisede sabır ve şükür edenler İçin ibret alınacak ؟ok âyetler ve alâmetler vardır«.» (J S )
s
٥r « i
٥
S e l» :
أل,
(M) s „ l Sebe.: 19.
F: 7
٥7
٠٠
3 rr ^ ^ ©
٠j X j ٥^ ٠٠^٠٥İ^ ) ٠ © ؛٠١j'^& \s\yî v & iC ©
٠١>١. ^ ١٠W b ٥ ^
t L *؛
U iü
٥( ٥\ z >١l ٠^٥٥Ö . ^ . ١،٠ cü
. ^
٠٥٠؛j j ^ ١؟٥ ١J> © tr١J
Y â n î: «İnsanlardan bazısı kahrolsun ki çok çok küfrân-i niğmctte bulunur. Menî’den halkcderck ona anasının karnında ilten sûret-i beşeriyye verdi. Sonra, ona doğum yolunu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü ve kabirc koydurdu. Sonra onu istediği zaman diriltecek ve Mahşerde neşr eyleyecektir. Doğrusu o kâfir-i niğmet insan, Allah’ın kendisine emret miş olduğunu hiç ifâ etmedi. Bir de o insan yemeğine baksın... Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. Sonra yer’i yardık ve onda dâneler bitir dik... Üzümler, yoncalar, zeytinlikler, hurmalıklar; ağaçları göğe doğru yükselen bahçeler... Meyveler ve nice çayırlar... Bütün bunları sizin ve davarlarınızın menfaat ؛için yarattık37.،، İşte insanlar Allah’ın bu kadar lütuf ve ihsanına nail olmuşken iç lerinden bazıları o nimetlere karşı şükretmezler de kiifranda bulunurlar. (Kutilel insanû ma ekferah) âyetindeki (İnsan)ın Umeyyibni ebî lehep olduğu müfessirler tarafından beyan edilmiştir. Ümeyye, Rasûiü Ekrem’in Amcazadesi idi ve damadı nebevi olmak şerefini kazanmıştı. Sonra babasının, zor uy la haremini bıraktı ve Rasulü Ekrem'e İıakârette bulundu. Nihayet bir sefer esnasında, ona bir arslan hücum ederek ka fasını kopardı.
.3 7 )
٠
S û rc i
A b ese:
1 7 .3 2 .
!١)؛
himleri gibi değildir. Çünki onlarjn katli bir at، İçinde olmu ؟bitmişti, ümmeti Muhammedin .nefis mî'.câhedesi ise daijnidir. 8105 ٠ _ sr"
٠ "-؛١ ٠ .
٠> ? r S
j
3 <١۶ - ٠■؛٠- ٠>•>
«.Nefis dediğin üç köşeli dikendir. Her nasıl koysan batar; onun zah mıııdan nasıl sıçrar ve kurtulursun ?» 8106 03 .>٠٠->» ؛.>٠ ،JJ
r .،
/4 ^ ١
٠ ;( ؛.;.،<١Vİ—J
Heva ve hevesi terk ateşini, o diken gibi olan nefse vur ve faili» hayr olan Allah'ın lütuf ve keremine sarıl !» 8107
.*,'a U—.,. l~
٠ j ١< ؛١٧ t .
؛j ٠)>-
٠؛
«Scboliler; (bizim indimizde veba, seher yelinden iyidir) diye talep lerinde haddi tecavüz ettiler .» 8108 'اﻣﺤﺎش در ص; ﺣ ﺖ ا»د 'د
ﺑﺜﺪ"د٠ اﺑﺢ٠ از و و ق و ﻛﻔ ﺮ ى «Onların iyiliğini isteyenler, nasiJlat İçin geldiler, onların fiskma mâ. ili olmak istediler.» 8109 ل ﻣ ﻴ ﺪا ﺛ ﻘ ﺬ د،ﻗ ﻪ د ﺣ ﻮ ن ىص
ى ﻛﺎذ دد٠ ﻧﺤﻢ و ق و ﻛﺎﻓﺮى «O nasihatcilerin kamm dökmeye kalkıştılar ve fisk ve küfür tohıı. mumi ektiler.» 1.1
8115 ﻛ ﺌ ﻰ ﻧﺤﻮرد/ 'را ة ا ن٦ ﻛﻎ ت ﺣﻖ د د ا د ا ك ﺟﻮف زارى د ر د «Cenâb-1 Hak buyurdu k i : Bu mekir ve kaza kurdu ٥ kimseyi yedi. Faka، ٠ kimse kurdun tozunu görünce niçin tazarrüda bulunmadı?» 8116 ا٠. ز ذ
ش د ا ؛ ت ا د٠ و١
ر د اوﺟﺮا
أرا- ن داذﻧﻰ١ ٠ اﺟﺬ
«o kimse, bunca ilmiyle beraber, Mekr.i İlâhî kurdunun tozunu gördügö halde niçin otlamasına devam etti.» 8117 د٠ل.ك ااك
وى٠ ذ;دا ن-ﺑ ﻮ
r
ﺻﻮ ﻟﻰ ح; د
T
ى ﺑﺪا' ﻧ ﺪ و
«Koyunlar bile, muzır olan kurdun kokusunu bilirler ve onu hissedince de ondan uzaklaşırlar.» 8118 ﺀ;وا'ات ر ى ﺛ ﺮ وا٠ *آز ﺗﺪ ذ ك م ﻛ ﻮ ب ﺑ ﺮا١ى د «Hayvanların beyni arslamn kokusunu bilir ve onu duyunca otlamayi bırakır.» 8119 اذ ا د٠ و ى ﺛﻴﺮ ﺣ ﺜ ﻢ د د ى زاز ا د١ اﻣﻨﺎﺣﺎت و ﺣﺬر. «Gazab-I İlâhi arslanınm kokusunu almca geri dönî Miinâcant eyle, liazer etmege ortak ol, düa ile iştigal et.» 10:1
Araplar arasında (Ennâruvelel’ar) diye bir söz vardır ki: «Utanacak bir hareket olmasın da isterse ateş olsun» demektir. Meselâ kabile eşra fından olan bir müşrik, bir peygambere tâbi olmasını kendisi için uta nacak bir hareket sayar: «Sana tâbi olmak arı olmasın da isterse bizi korkutmak istediğin Cehennem âteşi olsun» derdi,
8125
۶!j
i^
j
،٠^ y~ .1^^1؛
« B u n la r ın d im a ğ la r ın d a c e h a le t ö y le b ir ta a s s u p d u r k i. b u n a t u t u la n la r ın ş e h ir le r in d e k a r g a la r ş o m b ir s â d â ile b a ğ r ışır la r .»
8126
٠١٠- StXS
، .y A
؛j U .j ü ؛.-* .. ١-
٠١
٠>. ٠.^
« M a zlu m la r iç in k u y u k a z d ıla r . K a z d ık la r ı k u y u y a k e n d ile r i d ü şü p ah e ttile r .»
8127 ن ر ﺧ ﺎ ن ﺑ ﺜ ﻜ ﺎ ﻧ ﺪ٠:~ر
ﺪ ﻰاﻓ ﻰﻟ دﺑ ذ د ﺀ ٠ ٠ ﺢ ﻧ١ « Y u su fla r tn d e r ile r in i J'ü zd ü ler v e y a p tık la r ım u c e z a s ın ı b ir e r b ir e r b u ld u la r .»
8128
ﺀﻓﺤﻮى ر٠ ﻛ ﺒ ﺖ ان رﺳﻒ دل ادر ﻛﻮى ر٠ ر ى ﺑ ﺖ٠ﺟﻮن ا « Y u su f k im d ir ? S e n in H ak a r a y a n k a lb in d ir k i e s ir g ib i b e d e n m a . h a ile s in d e b a ğ lı k a lm ıştır .»
105
8134 ﻟ ﺤ ﺮ٠داد 'و و اﺧﻮار؛ اﻧﺺ .٠ ﻧﺪا ى د' دك- دس ﺟﺰ،$;دا «Senin hakkini her bihaberden alacağını. Âdil olan Allah’dan başka killi adâlet gösterebilir?»
8135 رم٠ او ﻫﻤﻰ ﺀﻛﻮﺑﺪف م
ا٠د د و
أ٠.در اراق روى و ة'ر «Kalp der ki: İlâhî, senin Veçh.i Mukaddesinin firâkıylc salirim ٤ü٠ kendi.»
8136 اﺣﻤﺪم ﺑ ﺮا د ه د ر د ت ﻣﻮد ص أﻧﻮد ﺻﺎر ااﻧﺎده در ﺀ؛ yahudilerin elinde kalmış Ahmed ١’C Semııd " diişmüş Salih gibiyim.» « B e ll
hapsine
8137 ﻫﺎدت ﻧﺤﺶ ﺟﺎن ا ﻳ ﺎ- اى ﻣ ﺎ1 ز ﺣﻨﻮا م١ﺑﺎﺑﻜ ﺶ إاب
«Ey Peygamberlerin ruhuna scâdet bahşeyleyen Allalı ؛Beni ya 01diir, yahut nczdine dâvet et, yahut da sen gel!»
8138 .^ - ٠ J \ ^ ١١j
jg
w 1 ؛l ٠،, ^ ،_>٠
«Kâfirlerin bile senin firakına tahammülü yokdur. Onun •؛؛؛iıı .٠ (Ne «olurdu, bcıı de toprak olaydım) der Amme sûresindeki bir âyete telmih ediliyor. .07
■KÖYLÜNÜN DÂVETİ ÜZERİNE ŞEIJİREİNİN KÖYE GtTMESt»
8142 ار ﻟﺮد ﺀى ا ; ا د٠ ي٠ ٠د3د د ز ﺀ رد٠ﺟﻬﺮا ﻷن ﺧﺎت١ل ﺧﻮ.ﺗﺎ- رو «Bahsedilen maarif vc hakayık haddini geçti. Ey kahraman arkadaş: Geri dön de köylünün şehirliyi evine götürmesi» ؛aidat!» 8143
،ﻛﻮﺛﻪ
ﻰ ﻧﻤﺎ اﻫﺎىاﻳ
٠
٠أوان آﻣﺪﺑﺪ- ﻧﻮاﺀا- ان ﻛﻮﻛﺎن <٠Ehl-i Sebe hikâyesini bir tarafa bırak da şehirlinin köye nasıl git . ٠ذتﺀذ، آاsöyle.» 8144 اف در ﺗﺎق ﺗﺒ ﻮ ﺀ ﻛﺮد-رو ﻛﺮن٠ ع رو١'ا ك ﺣﺰم ﺧﻮاﺟﻬﺮ «Köylü, yaltaklanmak hususunda işveler yaptı da şehirlinin basiret ١ ااihtiyatim sersemleştirdi.» 8145 ام ا د و ﺑﺎم او >ﻟﺮح ﺛ ﺪ٦ از ﺛ ﺪ٠ا زﻻل ر زم ﺣﻮا ﺟﻪ ﻳﺮ «Köylünün üst üste haber gönderişi ve köye divet edişi ile şehirli gaflete düştü ve onun su gibi saf olan tedbiri buland،.» 8146 ذ ﺀا ﻛﻮد ﻛﺎ ش د و ﺑ ﻨ ﺪ١٠ﻫﻢ 'رﻧﻢ و د ب ;أد ى ﻣﺮد د «Digcr taraftan şehirlinin ؟ocukları, köylünün dâvetini takdir vc tas. vil) ederek ve sevinerek (Baba, gezer, oynarız ne olur?) diyorlardı.» 109
8149 إ;ت ﺟﺪا آدازد ان٠ر ﺟﻪ از راﻛﺪ ز؛ن دارد زوان١ ﺣ ﻮ «Seni dostundan ayıracak olan bir sözü dinleme ki ٠ söz sana zarar ve ziyan verir.* 8150 ٠ ٠ £-» -٠- ، » A٠. iy ~ ٠ 2>T jf* ،' ؛j
j ٠J—^٠
y
jr
«O söz sûretâ yüzde yüz menfeat olsa da kulak asma; bir kaç altın için, hazîne sahibinden ayrılma!» 8151
ن زﺟﺮ ﻛﺮﺩ١ ازد٠’ان ﻧﻨﻮى ﺟﺪ ا م و ﺳﺮد
١دﻓﺖ اﻣﺤﺎب ىر
„Şunu İşit ki, Ceııâbı Hak, Peygamberin ashâbına iyi, kötü nice şey. I٠٠r söyleyip ka ؟kere oııları nıııâheze eylemişti.» 8152 ل ﺑ ﺮ ﻣﺎ ل ﻛ ﺖ٠ ا; ك د. ر٠ زا ك . را ﻛﺮد'ﺀد ا ش د د ر ﻧ ﻜ ﺚ٠رل «Çünki bir kıtlık yılında, davul sesi işitince, hemen mescitten çıkınışlar ve cuma namazını terkcdivermişlerdi...» Bu çıkışları da : 8153 ذر"»د٠ "ا'دإاد ﺀ ا ن ارزان
ا اﻳﺌﺎن ر د٠ران ﺟﻠﺐ ﻣﺮﻓﻪ ز «Başkaları evvel gidip ucuz almasınlar; 0 alış verişde bizden ziyâde faydalanmasınlar fikriyle idi.» 111
$ $
C y '} s ؛/ ٠ *» ^ Y
١
Y ânı: «IVlcscittckilcr. ticaret ve Iehiv yânı; davul sesini işitince ker vana doğru dağıldılar. Habibim, seni mimberde ve ayak üstünde bıraktı lar. Onlara söyle k i: Allah'ın indinde makbul olan şey, (yânı; Peygam berin meclisinde sebat ederek hutbesini dinlemek) davul sesinden de, kervandan zahire almaktan da daha hayırlıdır. Cenabı Hak rızık veren lerin cn hayırlısıdır.1.. Şu hâdise dolayısiyle Rasuîü Ekrem (S.A.V.) Efendimiz Cum’a hut belerini cum’a namazından evvel îr ad etmeye başlamıştır. Fakat Emevîler, İntikal tekbirlerini, yâni; kıyamdan rükû’a, riikûdan secdeye gidilir ken söylenilen (Allahü ekber) Terkib-i Cehlini bile cehretmiyecek kadar namazda değişiklik yaptıkları gibi, bayram hutbelerini de namazdan ev vel okumaya başlamışlardı. Aleyhissâlatü Vesselam Efendimiz hutbeyi ayakta okur, iki hutbe m asında otururdu. Muaviye bin Ebi Süfyan, saltanatının son zamanların da hutbeyi oturduğu yerde îrad etmeye başladı. Çünki ihtiyarlamış ve ؛manlamıştı. Benî Ümeyye memurları da bilâ özür onu taklit ettiler. 1>١ Abdülvehap şârânînin (Keşfül Gumme) isimli eserinde deniliyor k i : Aslıabdan Kâab ibni Ucre (Radiallâhü’anh) Emevılerden (Abdurrahman bin ııtnmülhakdm) in oturduğu yerde hutbe okuduğunu görmüş ve: «Şu ha bise bak, Allah. Peygamberine: (Mescıddcn dağılıp da kervana koşanlar, seni ayakta hutbe îrad ederken bırakdılar) dediği halde bu herif otur duğu yerde hitabet ediyor» demiştir. Yine Şârânînin (Keşfül Gumme) sinde rivâyet edilmektedir ki bilâlıerc Şam Emevîîerinin kolunu teşkil eden (Mervan ibnülhakem) Medine valisi iken bayram hutbesini namazdan evvel okumuş, bunun sünnete muhalif olduğu söylenilerek edilen itiraz üzerine: «Hülefây-i Râşidîn za manında bayram namazı kılanlar oturup hutbeyi dinlerlerdi. Şimdi na mazı kılınca savuşuyorlar. Bizi de dinlesinler diye hutbeyi evvel okuyo ruz. demişdi. Sahih-i Buhâri’de de rivayet olunur ki, yine bu Mervan, Medine valisi iken bir bayram günü mûsallâda namazdan evvel hutbe okumaya davrandığı sırada ashabdan (Ebû Said’ül I-Iudrî) Radiahahü anlı eteğinden tutup çekmiş, Mervan eteğini kurtarıp hutbeyi okumuş, namaz dan sonra: «Siz Rasûlullâh’m sünnetini değiştirdiniz) diyen Ebû Saîd’e : <٠ 1) Sûr. ؛C u m a : 11.
1'. ؛8
im
8161 د ق اﻧﺎن
د م ﺟﺪا٠اذ ى ك
ﻃﻦ٠ز ﻧ ﺎ د ت ﺑﻨﺪم ز ا
6
«Buğday İçin o Allab’m ibâdetinden aj'rjJdın. 0 AİJaJı ki buğdayın yetişmesine sebep oian yağmuru gök ytizUnden ve bulutlar vasıtasiyle göndermiştir.»
«DOĞAN KUŞUNUN KAZ LARI DERE KENARINDAN KİRA DAVETİ. 8162
j \>~ w . ٠٠ J
٠,
^ ١٠}l٠I^0؛
j i
^
«Doğan, kaz’a der k i : sudan kalk da kırların şeker döktüğünü, yân؟ oralarda türlü vc tatlı niğmetler bulunduğunu göresin.»
8163
از دور. ﺑﻂ ﺀ'ش ا د س ﻛﺎى ارا ﺟﻤ ﻦ وا ﻣﻨﻨ ﺖ و ر و ر٠اب .،Akıllı kaz da ona der ki ؛-ey doğan, uzaklaş'1 Su, bize kaledir, cm niyet ve sürür yeridir .»
8164
دﺑﻮ د ن از آ ﻣ ﺪ اﺑﻰ إﻃﺎن ﺷﻨﺎب ئ ر و ن كم ر و د از ر ص آ ب٠ﺀ «Şeytan da doğan giljidir. Kazlar, sakin Ira! Su kalesinden dışarıya çıkmayın.» آ؛اا
8109 ﺣﺎرم ا ى ﻋﺬذ ا و ر د٠ﺣﻮاج
ا د ر ا د٠ ؟رد
•Vﻣﺎ
إى
«Tedbiri ؛ola» şehirli ؟ok ،uâzeret beyan e،،؛. raerdut Şeytan gibi 0 olan köylüye bir çok bahâne söyledi.» 817 . ﺑ ﻢ٠ ؛ دأرم٠ان دم ﻛﺎر
ﻝ
ﺇ ﺗ ﺪ ﻣﺬﺗﻎ!م٠' ﰈ آف١٣. f
Dedi ki» ؛ ذiradi mühim işlerim var. Köye gelecek olursam o İşler muntazam suretde yapılamaz .» 8171 ﺛﺎﻧﻜﺎر ا ز ﺛ ﻢ ا ر و د د ت اﺳﺖ٠وذ- د ب ﺗﺔ٠ا٠ ذارم ث٠ز اذ «Pâdişâh bana nâzik vc mübinı bir i ؟havâle etmiştir 1،İ geceleri bile uyumuyor, benim bu İ ؛İ başarmam، bekliyor. 8172 ﻏﺎد "اد/ ﻣﻦ ﻳﺎ;م ذ ك ا
ووى ﻧﺮد٠ن ﺗ ﺂ م ﺛ ﺪ ارد٠ «ilen Pâdişâhın emrini terkedemem. ١'c onun huzurunda yüzü kara olamam.» 8173
ذ٠ز ﻋ ﻦ ﻫﻤﻰ ﺟﻮد ﺳﺎ١م ; ﺳﺎ 0
«iler sabah ve akşam Pâdişâhın husûsî bir çavuşu geliyor, bendpn bitirip bitirmediğimi soruyor.»
İŞİ
117
8179 ةورﺛﺒﺪ ى؛ردرو٠ اﺗﺶ اذ رو٠اد٣ ﺑ ﺶ ا ﻧ ﻐ ﺶب٠ و١ «Güneşten onun üstüne ateş yağar, o ise 0 ateşe karşj teslimiyet gös٠ terir.» S180 ( ﻫﺄوﻷن ﻛ ﻨ ﺪ ﺑﺄران رو/ ور رو٠ﺑﻤﻨﺪ وران- ﺛﺒﺮﻫﺎرا «Eğer yağmur yağıp onun üstünde tutan yapsa ve onun şehirlerini lıarâb etse.» 8131 ر١ او ب و١ ﺗ ﺒ ﻢ او٠او ﺛ ﺪ ﺑﻴﺎر٠ اﺑ ﺮم ر ﺣ ﻪ ع;ﺧﻮار٠ ك٠
«Ben esirim, her ne istersen getir diye. Eyup Aleyhisselâm gibi teslim olur.» 8182 J~ (‘r
رن ذ ض٠ ﺟﺰ٤ اى
ﳇ ﻰ٠ﺩ ﺭ
>(? ردا ن
ﱙ ٠ ﺩﺛ ﻚ٢
«Ey leminin bir cüz'ü, bir zerresi olan İnsanî Dik kafalık etme. Al" lah’ın kazâsını görünce ona muarız olnıaî. 8183
ﺟﻮن ﺧﺎﻗﻨﺎ ﻛﻢ ﺛﻔﻴﺪى اؤ راب ووﻧﺎب
y
ﺧﻮ اﺋﻰ ﺑ ﺖ از
«Madem ki: (Sizi topraktan yarattık) âyetini işittin, Allah da senin toprak olmam istedi. Emr.i İlâhîye karşı yüz « ؟.evirme Cenabı Pir ؟u âyetlere telmih ediyor : !)>؛
K e z a E b u H ü r e y r c ■« ؛Her k im t e v â z û g ö s t e r ir s e A l l a h o n u y ü k s e lt ir ; h e r k i m d e k ib ir v e g u r ıır iz h a r e d e r s e A l l a h o n u a lç a lt ır .» h a d îs in i r iv a y e t e t m iş t ir . Y a ln ız d i k k a t e d i l e c e k b ir n o k t a v a r d ır k i o d a , t e v â z u ’u n , c h l . i D ü n y a y a s o k u lm a k i ç i n
d e ğ i l , s ı r f A l l a h r iz â s ı i ç i n
o lm a s ıd ır . B u
m a n â d a t e v â z û b ir b e y i t l e ş ö y l e t a r i f e d i l i y o r : * T e v â z û ö y l e y ü k s e k b ir b in a d ır k i, o r a d a n ,
d a h a z e m in d e ik e n
C e n n e t b a h ç e le r in i se y r e tm e k
m ü m k ü n d ü r .»
8186 ﺭﻭﺩ
ا ى در٩ ذ ﺍ ﻻ١آب
ﺭ ﺭ ﻭ ﺩ. ﻻ ﻻ٠
اذ د ق٠ا ﺛﻚ
« S u , y ü k s e k d e n a ş a ğ ı y a a k a r . S o n r a d a a ş a f r d a n y u k a r ı y a ç ık a r .» Y â n î; su , y i i k s e k d e
b u lu n a n b u l u t t a n
a ş a ğ ıy a ,
z e m in e d o ğ ru a k a r;
f a k a t g ü n e ş i n t e s i r i y l e b u h â r o lu p a ş a ğ ıd a n y u k a r ıy a , y â n î , b u lu t â le m i n e y ü k s e lir . 0
y ü k s e l i ş , o n u n g ö s t e r d i ğ i î e v â z û ' n u n m ü k â f â t ıd ır .
B u n u n g ib i, in s a n d â m â n e n y ü k s e l m e k İç in t e v â z û d â b u lu n m a lıd ır . B ir m i s a l d a h a :
8187 ز ر د ى ﺛ ﺪ٠١٦ د م از٠ك 0ﺛ ﺪ
ﻻك١ازان او ﺣ ﻮﺛﺔ ح
ﻟﺪ
« B ıığ d a y , ç i f t ؛ ؟t a r a f ın d a n t a r l a y a a t ılır v e y ü k s e k d e n in e r , t o p r a ğ ııı a l t ı n a g ir e r . L â k in s o n r a y ü k s e lir , d ik v e ç e v i k b ir b a ş a k lıa lin e g e lir .»
8188 ا دون اﻧﺤﺎك ﺟﺎن ﻳﺎك
ا ى١ت٠ ل ف٠ا
ﻧ ﺪ ﺀ ﺩﺍ ﻯ
ﻣﺪI ز ر
« F e lç lid e k i n iğ m e t l e r i n a s i l v e s e b e b i y a ğ m u r i l e G ü n e ş , t o p r a ğ a k a d a r t e n e z z ü l e t t i k l e r i n d e n o n la r ın y e t i ş t i r d i k l e r i ııe b û t a t p â k o la n r u h u n g ıd a s ın ı t e ş k i l e d e r .»
121
8194 ٠ ﺤﻌﺪ ﻣﺢ ﻣ-ف ﻟﻦش اﻻ ا ١ و
رن ل~ب;ﺣﻬﻢ٠ﻏﻘﻞ٠V وﻟﻜﺎن «Rabbiiiin hamdiyle zikir ve tcsljih etmeyen ki ؟birşey yoktur. Lâkin «!V insanlar siz onların tesbibini anlamazsınız .'. -B u b e y it b ir â y e t i b e y a n e tm e k te d ir . B u  y e t i k e r im e m u c ib in c e h e r ،ş e y in , y â n i; in sa n , h a y v a n , n e b a t v e c e m â d m k e n d in e m a h s u s b ir lıa y a t -v c o h a y a tla b ir lik te z ik r i v e te s b ih i vard sr. L â k in g â f il in s a n la r bu t e s .tuh، id r a k e d e m e z le r H a z r e ti M ev lâ rıâ b ir ؟- ok h a k â y ık b e y a n e t t ik t e n s o n r a K a z a y -i i lâ ; b in in te s ir in e in tik a l e d e r e k d iy o r k i
S195
د
Sﻧﺠﺎت
ون ﻧ ﺬا آﺀﻛ ﺖ ﺑﺮ٢
ر ىرا ﻣﺎت ﻛ ﺮد٠د ﻧ ﺘ ﺎ ل ش «Allah'ın kazâsı ؛ıîleye azmedince, calıil bir köylü, malûmatlı bir ﺀؤb ir liy i m a t e t t i .»
8196
ﺟﺪ ﻣﺎت ﺷﺪ،اﻫﺰارن ﺣﺰم ﺣﻮ. آذ ت ﺷﺪ
/ ٠س در ﻏﺪ٠ .. زان
«Şehirli binlerce tedbiri ile beraber mağlûp oldu, KOye olan 0 sele, ,'inde birçok âfete mâruz kaldı.»
8197 د٠ ش ب٠ذادش رﻧﺠﺎت ح"و:اﺀ
ﺑ ﻦ در رﺑﻮد. ﻟﺪ ﺑ ﻢ٠ «Şehirli, kendi azim ve scbâtıııa mûtekit ve mağrur olmuştu. Fiİvâk؛ ١el,at vc tedbirde bir dağ gibiydi, lâkin) Kaza-İ ilâlıî tesiriyle yarim sel, ٠ , ltoca dağı sürükledi götürdü.» Ib n i a ta i is k e n d e r a m 'n in t ir a d a d er k i :
٠G
(H ik e m )
is m in d e â r ifâ n e bil- e s e r i v a r d ır ,
â fil b ir k im s e sa b a h a ç ık ın c a k e n d i r e y in e b a k a r v e
123
•DARVANLILAR VE ONLARIN YOKSULLARA UİRSEY VERMEDEN KAIIÇELEKDEN MEYVE DEVŞİRMEK İÇİN HİLEYE SAPMALARI» D arvan: Yemen’de, San’aya iki fersah mesâfesi bulunan bir kasaba i•٠١ ki müthiş bir çölün kenarında tesis edilmişti. Orada sâlih bir kimse nin bir bağı vardı ki mahsûlünü toplayacağı zaman fukarâyı çağırır, onlı.ra zekâtını verirdi. Bundan. dolayı Cenabı Hak da o bağın mahsulüne ،R.rcket ihsan ederdi. Şeyh Sâdı, Gülistan’ında der ki : «Malının zekâtını çıkarıp ver ki o mal bereketlensin. Görmez misin? Bağcı asmanın fazla sürgünlerini ke since ziyâde üzüm verir.» O salih kimse öldü. O nekadar cömert ise, oğullan da o nisbette hasis İlliler. Onların, bu hasislikleri neticesinde bağları harab oldu, işte Hazıvti Mevlânâ bunun hikâyesini naklediyor.
8201 ﻧﻮاد ؛- ﻧ ﻤ ﺄ اﻣﺤﺎب ﺧﺮوان ادة٠ﺑﺲ ﺟﺮا ﻟﺮﺣﻴﻠﻪ ﺟ ﻮ ل Kur’an'da Ashab-I Darvan kıssasını okumuşsundur. Onu okuduğun ١'،- neticesini an lad ığ ı halde neden hilekârlığa kalkıyOrsun?»
8202
*Sii) 3 ؛٠V & «Akrep iğneli birkaç şahıs, birkaç fakirin rızkını kesmek için hilekâr lığa kalkıştılar.» .
8203 ١ 'د ﻣﺔ٠ذ ب ﻫﻤﻪ ﺷ ﺐ ى ﺑ ﻜ ﺎ ب
رو ﻳﺮ
ن٠ ﺟﺘﻢ٠ردى در رو ر د
،Birkaç arar ve bekir karşı karşıya oturup gece sabaha kadar hile düşündüler.» 125
ا1 اا٠" .،،؟diler ki: Ey Rabbimiz, seni tesbih ve takdis ederiz. «iz hakikaten ٠ اا1ا،اا١ etmiştik. Birbirlerine dönerek, yekdiğerini levnı ve ta١yip etmeye başladılar. Vay bizim halimize: Biz hakikaten azgın ve asi İmişiz, dediler. اااااki liabbimiz, bize o bağa bedel olarak ondan daha hayırlısını İlısan i ller. Hakikaten biz rabbimize bağlandık ve ciimle ümidimizi ona ؟evirilik, diye Allah’ın lutfuna dehalet ettiler«.. 8205 ر ﻛﺎ و د ﻛ ﻞ٠ دا ذ د٠ اﻛ ﻶ ان ز دل٠ﺗ ﻜﺎ ر ى ﻣﺬﻛﻌﺪ ل- د "Çamur, ؟amur sıvayana mekir etmeye; el, kalpden gizli ݧ görmeye kıılkıştı.» Ki buna İmkân ve ihtimal yoktu.
.«
82
ن ﺧﻠﻖ٠ ﻫﻮاك
(K
ﻛ ﻔ ﺖ اﻻ
م ﻣﻠﻖ١ًن ف'ﻧﻮاﻻ ﻣﺪﺀا١ «Cenâbı hak; (seni yaradan, senin hevâ ve hevesini bilmez mi? Senin miiııacatııı sadık mi, yalan mi ،ark etmez mi?) dedi.» iMekke müşrikleri aralarında b ire y konuşunca, ResUlii Ekrem 0 sözü I,ulara bildirdiği İ؟in, «gizli söyleşin ki Muhammed duymasın» demişlerdi ılı. şu âyetler nâzil olmuştu :
ﻻ ئ٢ﺻﺎﻣﺆ’ ﺀدﻳﺘ ﻼ ق'ﻟﺜﺪﻟﻴﺎ-ﺛﺎﻳﺨﺎﻻﻗﺆ'اﻳﺎ 0
ﺳ ﺔة ﺧﺎﻗﻔﺎ ي
Yânî : «Ey müşrikler! Sözünüzü gizli söyleseniz de, aşikâre ve cehren kılışsanız da müsâvîdir. Çünki Allah kalplerde .olan şeyleri bilir, o zati ('..elli ala latifdir ve habirdir, herşeyden haberdardır«..
(S û r
ا4٠ا
(43 . ؛ S û r.؛
K a t e m : 1 7 -3 2 .
Mlilk
: 1 3 -1 4 .
.27
• Allah versin» gibi tath bir ifâde ile fakiri savmanın; •al da defol, Allah lıt.lâm versin, gibi sadakadan sonraki hışımla muameleden hayırlı oldu ğunu haber verdi. Sonra, müslümanların sevinç günü olan Bayram’da fu karanın da sevindirilmesi için onlara sadaka verilmesini emretti. Daha nonra, msâba malik, yâni; bir senelik masrafı çıkdıktan sonra 20 miskal «itim yahut 200 dirhem gümüşü, yahut o kıymette malı bulunanın, bu mevcudundan kırkda bir, yânî; yüzde ikibuçuk nisbetinde bir miktarım vermesini âkil ve baliğ, kadın ve erkek her müslümana farz kıldı. «Müslumanlıkda ibâdet tarihi» isimli eserimizde buna dair epeyce tafsilât var ılır. Fazla malûmat isteyen oraya müracaat edebilir. Evet, ey müslüman! Zekât farzını ifâ etmekle;
8211 ﺟﻮرا ن دل..ﻳﺜﻨﻮى ﺳﺄ ى ﻟﻒ از اً ب و ﻛ ﻞ.٠ﺑﻒ ﺛﻢ٠٠٠، «Gönül hastalarının dertlerini ve sudan, toprak'dan yaradılmı ؛can larm fakru zarûretini dinlemiş olursun.»
8212 رﻓﻰ,ردود دارد٠ﺗﺬذ ﺭ ﻭ ﺯ' ﻝ
ﺻﻮراﺑﻤﺌﺎ ز ا ت
«Fakru zaruret İçinde boğulan gönüller, dumanla dolu bir ev gibidir. Sen onların derdini dinlemek suretiyle o dumanlı eve bir pencere a ؟ki duman، çekilsin.»
8213 ارا اى روى٠و٠٠ر ﻛﺎ د ى ﻛﺰ ى,ﺟﻮن إ ر ى دب اش ﻣﺮ «Ey Alem. ؛.bâlâ yolcusu olan mürşid-i kâmil! Allahii azimüşşan ca «!bine giderken bize de himmet et ve derdimize çâre bul،., F: 9
129
r
8218 ر ى و ل از د و ج و ﻛ ﻒ ﺧﻄﺎب ﻻ ش
y
ﺩﺭ ؛
دذ
ﺟﻮن ﻧﺎﺑﺪ ى
«Latehaf! Yânî; korkma, Jjitâbîîi işitince ne dcjjizdcn kork, nc d ،؛ onun dalgasından ve köpüğünden « ؟.ekin Kur'an'da :
;اﻣﺤﺮ>ل. ذﻻﺣﻮرذ ﻋﻘﻬﺨﺮ وﻻﺿﺖ١آﻻﺋﺌﺎرﻟﺜﺄﺀ Yân ؛: «Malûm olsun ki Allah'ın velileri İ ؟in korku yoktur. mahzun da olnnyacaklardır43» buyrulmuştur .
Onlar
؟âyet (lâtehaf) emrini işitmedim ve işitmiyorum diyecek olursan :
8220 ﺀق١ت دا٠وذﻛﺎ ﺧﻮ٣ ن١ﻵﻧﺤﻒ د
'ان أرﺳﺘﺪﻣﻮن ا ر ا د ت ﻃﺒﻖ «Mâdem ki Allah sana korku vermiştir, o korkuyu (Lâtehaf) emri bil. O, madem ki sana tabak vermiştir, şüphe etme ki ekmeği de göndereccktir.» Şeyh .Sâdî Bostan'mda yazar k i : Pek fakir bir ailenin süt emer bir çocuğu vardı. Birgiin kadmcağız : «Efendi ؟ocuğun dişleri çıktı. Kendimiz eltmek bulamazken ona nereden bulup da yedireceğiz» dedi. Kocası da : ،Merak etme, dişi veren, ekmeği de verir» mukabelesinde bulundu.
8221 —ت ا ى راﺳﺖ ﻛﻮرا زوفي١ووف ﺑ ﺬ ا٠ ﻟﻮل٠ ا ﺀا
6
ﺀﻣﺔ ا ﻧﻜﺲ را
«Asil korku, korkusu olmayan (Hikmetin başı Allah korkusudur) nüktesini bilmeyen itimse içindir. Gam ve gussa, Hak kapışında dünüp dola؛, mayan ve oraya iltica etmeyen bedbaht içindir.»
(451 Sûre، Yfinils: 52.
131
-8226
ت٠ ا. ا'ت د وا د٠ا ﺀزاران ًارزو < ﻛﺮﻡ وﺛﺎدﺀاﺳﺖ/ / ا٠ر٢٠ «0 kerim dost, binlerce arzu ile bizi dâvet etmiştir, bizim İçin orada kerem ağaçları dikilmiştir.» 8227
ذا ن دراز-. ذ٠أ د: ا ذ ح٠ اﻧ ﺮا و ﺳﺮى ﻧ ﺒ ﺮ ارﻳﻢ ا ذ .Biz, uzun kış günleri İçin, onun nezdinden şehre zahire götüreceğiz.» 8228 ا ﻛ ﻨ ﺪ٠ ﺑ ﺄ ر راﺀ۶ﺑﻠﻜﺎ ا ا ن ب ﻛ ﻨ ﺪ٠ ا ن ﺟﺎن ﺧﻮد٠در «Belki bağını, bostanım bizim J'olumuza sarf edecek, kendi canında bize yer verecektir.» 8229
اﻛﻞ ر ﺀ وا,.ﻳ ﻮ ا اﻣﺤﺎ
عﺀو ﻣﻜﻔ ﺖ از درون ﻷﻟﻔﺮﺭﺍ «Ey arkadaşlar, istifâde İçin acele ediniz. Fakat içlerinden akil, on. lara ; ferahlanmayın, diyordu.» Bu beyit ile Sûrei Kasas'ın sonlarındaki:
ﻬ ﺜ ﻴ ﺔ
ﺟ ﺒ
٠ ﺳ ﻼ١ﻸ
ﺤ
ﻻ ﻗ
âyetine işâret edilmişdir ki, bu âyette hitap, Benî İsrail’in zenginlerinden olan Kârûn’adır ve : «Gururlanma, zira Allah, gururlanıp şımaranları sevmez48» meâlindedir. Yine akıl irşâda devam ederek diyor k i : Köylüye itimat etmeyin... <اSûre
(6 ؛Kasas : 76.
131
far etmesini unutturmak, derece derece azap v،■ iküb'a yaklaştırmaktır, Sûrei  rafda :
Y âni; «Âyetlerimizi tekzip eyleyenleri yavaş yavaş vc derece derece ve kendileri farkına varmaksızın hclâkc yaklaştırırız ve onlara bir müd det eıııan veririz. Hakikaten benim keyd’im. (yâni; hilim sûretinde görü nen gazabım) kuvvetlidir.7» buyrulmuştur. Bazı târik-i Dünya papazlar dan ve hint fakirlerinden, hulâsa gayr-i müslim ve gayr-i müteşerrî kim selerden riyâzet kuvvetiyle zuhur eden ve sûretâ keramete benzeyen ha rikulade haller de istitraç kabılindendir. Cenâbı Hak, o kimseler hak kında :
Y âni: «Dünyâ hayatında çalışmaları dalâlet olan öyle kimseler var dır ki onlar iyi ve güzel İş gördüklerini sanırlar،8.» İşte Cenabı Hak o gibileri derece derece helak ve azaba yaklaştırır, Hazreti Mevlânâ ise - müslim ve gayri müslim- kim olursa olsun, Allah’dan başka her neye ve kime bağlanmış ise o şey o kimse için istitrac’dır diyor. 3231 ٠؛-؛؛، ٢١J>،SyJL
{
٠— •— .^١^
٠—٠٠ ؛١٠/
j\
jL ٠۶. ١
«Ey salık; ganiden sevin ki gam, vuslat tuzağıdır. Bu yolda alçaklarda dolaşmak ve tevazu göstermek yükselmek demektir.» Tenezzül, sâlik için hakikatte terakkidir. Kemâle vâsıl olmaz mahi-147 147)
S û rei
(4 8 i
S û rei K e h f:
A ra f:
!8 2 -1 8 3 . 1 ...
138
8239
ﻣﺎد٠ د٠ﻛﺎم در ﻣﺤﺮاى دل ا ﺑﻮد ﻛ ﺎ د.' در ﻣﺤﺮاى ﻛ ﻞ.زاﻧﻚ «Gönül sahrasında adim atmalıdır. Çünki ؟amur kırında, yân ;؛Dün yada genişlik ve neç.e olmaz.» 8240
«Ey dostlar, gönül emin bir yerdir; orada menbâlar ve gülistan ؛؛inde gülistanlar vardır.» 8241 ه٠ و ر ﺀأا ر٠ﻋﺒﺢ اﻟ ﻰاﻟﻘﻠ ﺞ ن ﺟﺎرﻳﻪ١ ﺷ ﺠﺎ و و ﺀ١ ب «Ey sâlik; Gönül’e meylet ve onun sahrâsmda yürü ki, orada ağa ؟lar ve akan ؟eşmeler vardır .» 8242 د٠ ﺻﺪ'ر اﺣﻤﻖ ك٠ ا و د٠د
٠ﻛﺖ٠ﻟﻰ ﻟﻮس. د و ر و١ﺀذﻟﺮ «Köye gitme ki köy insani ahmaklaştırır, akil nursuz ve fersiz bırakır.» Burada Gönül'den maksad : ehli dil olan kâmillerdir. Köyden murat da ahmaklar meclisidir. 8243 ر ﺳﺮاى ﺟﺘﺒﺎ٠اول ﺳﻢ
ا ر ﻋﺬل اﻣﺪ وض در دوﺳﺎ «Ey seçilmiş ve temiz olan salik; Hazreti Peygamberin hadis-i şerl. fini dinle ki: (Köyde İkâmet etmek, aklin mezârıdır) buyurmuştur.» Yânî; köyde oturuş, aklin mezarıdır: köyde oturan, mezarda bulunan ölü gibidir. 137
8247
. ﻫﺎ\ﺛﺪ ﺷ ﺔ واﻣﻞ ا ﺛ ﺪ٠ ح٠د ﺏ ﺩ
٥٠
٠ زد،١د— ت در ﺛ ﺐ و ﻣﺦ «Köy nedir? Hakikâte ١' ا ؟ة1 0 اذاااأ١١ اŞeyhdir ki. mcşâyihı vasilinin 5 «.dizlerini benimseyerek onları taklide kalkışmıştır -î l e ? k im b u n l a r ı n m e c l i s i n d e b ir g i i n b u lu n u r s a b ir a y l ı k l ı a m a k a t d e n , d a h a f a z la b u l u n u r s a d a h a z i y â d e m ü d d e t a h m a k lık d a n k u r t u l a m a z ,
8248 ; ﺀش ﻛﺎى ا_ن را سr 1 وش درﺧﺮا س٠ ﺛ ﻢ ﺑﻠﺖ٣ ﺑ ﻮ ن ر ا ن «Akli kül şehrine karşı bu duygular, gözleri bağlı değirmen eşekler iııc benzerler.» İ s t a n b u l ’d a k i B a y e z i d C a m ii h a v l u s u n u n
b ir k a p ış ın a
(B u ğ d a y c ıla r
k a p ıs ı) d e r le r d i k i o n u n d ış ın d a b u ğ d a y s a t a n e s n â f m ç a r ş ı s ı v e d ü k k â n 1:11-1 v a r d ı. B u d ü k k â n la r d a b ir e r d e ğ i r m e n t a ş ı b u lu n u r , y a b e y g ir , y a h u t m e r k e p le ç e v r i l i r b u ğ d a y ü ğ iit ü liir d ü . H a y v a n , g ö z ü b a ğ lı o l d u ğ u
h a ld e
t a ş ın e t r a f ın d a d ö n e r v e t a ş ı ç e v i r i p b u ğ d a y ı u n h a l i n e g e t i r i r d i . Y a k ııı z a m a n la r d a o r a d a b ö y l e b ir d ü k k â n k a lm :§ tı, C e n â b ı P i r , b ö y l e m u k a l l i t ١-( ؛ır .ü r â i b ir ş e y h e b a ğ l a n m ı ş o la n ı d a , d e ğ ir m e n ؟e v i r e n g ö z ü b a ğ lı b e y g ir e , y a h u t e ş e ğ e b e n z e t i y o r . D e ğ i r m e n e ş e ğ i n i n , g ö z ü b a ğ lı o ld u ğ u İ ç in , k e n d in i y ü r ü y ü p g i d i y o r s a n d ığ ı g i b i ; m u k a l l i t ş e y h l e r i n g ö z ü k a p a lı d e l’v i ş l e r i d e k e n d i l e r i n i s e y r i s ü lU k d a i l e r l i y o r v e h m e d e r l e r , d iy o r .
8249
«Bu bahisleri geç de şehirlinin köye gitmesi hikâyesine dön! İnci dâ٠ nesi gibi olan bu hakikatleri bırak da buğday danesiııden balıset.» H it a p , y a
M e v lâ n â
t a r a f ın d a n
I l ü s â m ü d d i n Ç e î e b i y e ’d ir .
n e f s i n e , y a h u t k â t ib - i
M e S ıe v i
o la n
t 13؛.
8254 ا ز د و ﺧ ﺮ د٠اوﻻ ﺧ ﺮ ﻣﺎ ر وا زان ذس ﺗﻬﺎ ن آورد «Evvelâ oba yaparlar, yahut sa،،n alırlar, ondan sonra Türk’ü ora ya ıo،',iif؛r «derler.» llargâh: Göçebe Tiirklerin İkâmetgâhı olan oba'dır.
8255 رك. ص دان ﻣﻌﺮ.ت ﺣ ﺮﻛﺎ:ﺻﺮر ك٠ ﻣﻌﺮ ت ﻣﺎذ ح دان ﻣ ﻮ ر ت ﺟﻮف <'l<؛y salik, kendi suretini oba, mânânı Türk farzet. Yine mânânı gc miri ve suretini gemi kıyas eyle !..»
8256 رﻫﺎ ﻛ ﻞ ذ ض١ ﻧ ﺬ٠ ﺣﻖ ا،1 . س٠"احﺀ'ر ﺣﻮاﺟﻪ ﺑﺒﺎ " د ج «.lak rizâsı İçin bu sÖ2٠eri bir an bırak ki şehirlinin merkebi, çıngı ا، ةا, ﻻاöttürsün.»
«ŞEJ-IÎRLİNİN VE AKRABASININ KÖYE GİTÂIESİ» 8257
و ﺑ ﺎ ن ﺟﻬﺎز ى ا ﺧ ﺘ ﻨ ﺪ.ﺣ ﻮا ج ر را ى ﺟﺎﻟ ﺐ ﻟﻪ "أﺧﺘﻨﺪ:-ر «Şellirli ve çotukları lâzım olacak Cçyayı ،!ayvanlara yüklettiler ve kiiy tarafına sürdüler.» 141
8261 J Ü
-Lj i >
١) ١ t\j y>•١ j
)jj ,_ -
«Hikâyedeki şehirli il. çocukları da, gündüzün Güneşin ziyasından yüzlerini yaktılar, geceleyin yıldızdan yol öğrendiler.* 8262 زﺛ ﺖ٠ﺧﻮب ﻛﺪﺗﻪ ﺑﺜﻰ اﻳﺜﺎن را ﺛ ﺬ١ﺣﻮن ﺀ٠٠ ر. ٠ ﺛ ﺎ٠از ﺳﺎط د «O zahmetli ve ؟.Irkin yol onlara giizel görünmüş, köy'e gidiş neşve inden cennet gihi olmuştu «.» 8263 ﺑ ﺬ و د٠ ’ﻧﺎخ از ﻧ ﺒ ﺪ ن ﻟﺒﺎن ﺧﻮش ﺧﺎر از ﻛ ﺮا ر د ا ﻛ ﺶ ﻣ ﻨﻨ ﻮ د
«Acı söz, tatil bir dille ^izel ve ho? gelir. Diken, gül bahçesi dolayı١،ylc gönül çekici olur.* 8264 ﺣﺬﺀا'ب از ﺳﺪ و ق ﺣﺮﻣﺎ ﻣﻴﺜ ﻮ د ﻣﺤﺮا *ﺑﺜﻮب4،ﺧﺎ» از رﺣﺎ «Ebu Cehil karpuzu gibi acı bir şey, insana sevgili elinden hurma gibi Intlı gelir. Dar bir ev, evdeki dost yüzünden sahra gibi geniş görünür.* 8265
ﻷدﻛ ﺶ. اى ﺑ ﺎ از ا ز ﺑ ﺄ ن و ش٠ ا٠ را ﺑ ﺪ ﻛ ﻔ ﻦ او
«Gül yanaklı ve ay yüzlü bir dilberin vuslatı ümidiyle nice nazenin, ler ،liken zalımetini çekerler.» 1.3
8271
ﻣﺤﻮب.اً ن درو ر روى آورد ﻫﺮوى ;و ب٠ راﻣﻴﺪ ﺧﺪﻣﺖ *Bir dülgerin keresteye teveccüh etme ؛، ve oou işlemesi ay yüzlü bir «.ele hizmet ümidiyledir *«،
H ulâsa: Bir ümîd ile ؟ekilen zahmetler, insana h٠5 gelir. İşte şehirli ا1 ا-gocuklarının köye gitmesi neşesi de yol zahmetini onlara hoş gösteri yordu. 8272 اد١ اﺟﺖt/‘
. راﺑﺪى زﻧﺪ٠
ووزى دوﺟﺎد٠ﻛ ﻮﻧﺎ د ل س «Ey salih: Sen öyle bir dirinin İltiiâtı ümidiyle çalış ki 0 diri, bir iki «.،II sonra cansız bir lıale gelip, toprak olmasın.»
Bir iki beyit evvel «Her kimin bir cemad’a alâkası bulunursa 0 alâka, 1٠ ،İ diri yüzünden olur» denilmişti. Burada da deniliyor k i : madem ki bu l٠ ،r lıakikatdir; sen öyle bir diriye bağlan ve onun şevkiyle öylesine ؟alış kl o, fâniler gibi ölüp toprak olmasın ve cemâd halini almasın. Maksadın, Allah olduğu tabii anlaşılmıştır. 8273
ى٠خ
ﺯ١ ﺎ
ﺳ
٠ ﻣﻮﻓ ﻰ ﻛﺰ ﻥ
ن ﻣﻮﻧ ﻰ٦ ﻫﺎرﺑﺖ ا ﺑ ﺪ در و « A ş a ğ ılık y iiz d n d e n b ir sa m a n ç ö p ü n ü
k e n d in e m u n is o la ra k se ç m e ,
،.illin m u n is lig ؛a r iy e ttir .»
8274
ت٠ادر و ا ا ﻛ ﺎy ٠1 اض وﻓﺎذﺗﻮا وﻓﺎت٠ا ﻣﺤﺰ ﺣﺊ ٠Eğer Allah’dan başka .Jan munislerinde vefa varsa, anne ve babana olan tinsiyet ve ülfetin nerededir?»
Onlar ölüp gitti, senin de onlara olan mUnisligln bitti. K: 10
1.5
8280 ى ﺗﺎ د-ا اﺻﺎل رذﺗ ﻮم. وف زرى٣ ﺑﺮ آﻣﺪ ﻃﺎ}ذا او را د٠ ﺑ ﻊ «o şcyiıı altın yüldızı, aslına rücû edip de, ٠ şey bakırdan ibaret ka l.tıta ve çirkinleşince, insanin tabiat, doyar ve boşlaytvcrir.» O ،،aide :
8281 ﻏﺎ'ض ﻳﺎى ﻛ ﺘ ﻰ٠ از ذ را ﻧ ﻮ د
> )ﻝ
ﻛ ﻢ ر ى١از ﺟﻬﺄ ن ﻗﺎىر
«Seni çekeıı 0 yaldızlı güzellikten elini, ayağını ؟ek . ! ؛-alp bir nia detli celiJletlc altın saıııp da İ10Ş deme :»
8282 ت: ا ﺀا را٠ﻛﺎن ﺣﻮش در ذب
ت،;■اﺗﻞ.زر ؤدت ﻣﺎﻳﻪ ل «Çiinki kalp şeylerdeki lıoşlıık iğretidir. Zahiri ziynetin altında ziy. netsizlik ıııayası ١ 'ardır.ı>
8283 ﻧﺮ ز روى ﺋﺎب درﻛﺎن ﻣﻴﺮرد ﺑﺮود٠وى ان ﻛﺎن روورا ﻛﺎن«Kalp'm sathındaki yaldız, sonunda madenine gider. Ey salik: Sen de onun gittiği madene git:..» Y â n î ؛eşy a d a ib a re ttir.
o la n
A kseden
0
g ü z e llik , C e m â l-İ İ l â h î n i n
n u r, g ü n ü n
b irin d e
n ia d e n i
m u v a k k a te n b u lu n a n
a k s in d e n
A l l a h ’a
rü cû
e y le y e c e k tir . -B in â e n a le y h e y s a lik , s e n d e o m u v a k k a t v e fâ n i o la n a k s e d iş e b a ğ la n m a
da
onun
g ittiğ i y e re
te v e c c ü h
e t... 147
8287
٠ال ر د د ﺑ ﺘ ﻪ د ر٠زر ك ٠ﻣ ﻰﺛﺘﺎﻳ ﺪ' د »ﺋﺮوران د «Şehirli ve ؟ocuklar، da ç ık n ı i ؟.i، ، dc altun bağlı saudılar ve aldaua rak alelacele köye Eltiler.»
8288
ﻫﻤﺠﺎن رﻧﻤﺎ ن ز ﺧ ﺪا ن ى ﺛ ﺪ ' د د : د ;٠ ى ٠ ،> ٠ب ج ١ و ر ى اند «öylece gülerek, oynayarak gittiler, köylünün dolabj etrafında ؟ark urdular .«
8289
٠ j١
J١
y o;
*>!/*
٠/ ، >>■
،-y
«Köyden ve köylünün yanından gelen kimi gÖrdülerse yüzünü, gö zünü öptüler.»
8290
روى ار ﻣﺎرا د د ةy ة ن و ﻣﺎرا ﻟ ﺪ ه١ﺑﺲ “ ﻟ ﻮ ﺑﺎ را ح «Ve sen bizim dostumuzun yüzünü görmüşsün, o balde cân،m،z،n cânı gözümüzün bebeğisin dediler.»
8296
—ت ا ن ﻟﻠ ﻢ إ_ﺗﺔ ﻣﻮﻟﻴﺮ٠ن١ك ﻻ ؛ ت ا ن٠ا ج
اﻣﻌﺎن
«Bu kopek, AJIal.'ın çözülmez b؛r ،ılsımı ve Leylâ mahallesinin bek ؟isidir.. 8297
ر ﻧ ﻰ ز و د ل وﺑﺎ ن و ﻧ ﺎ ﺧ ﺖ ا ﺣ ﺖ٠ ٠ داj L ﻟﻠﺪ و, ك١^ ٢ «Onun himmetini, kalbini, ruhunu ve İrfânmı gör ki nıckân olmak üzere nereyi intihap etmiştir.» 8298
؛٠ . ^-،٠J ٠ « ٠. ؛.;؛-٠ ٥ .
j '
،£-1 .
،،O benim mübarek yüzlü Kıtmîrîmdir. Belle ؛O benim dert ve hüzün ortağımdır.» Mecnun kendini Ashab-I Kehfe, o köpeği de onların kö۴ ği olan Kıtmîr'e teşbih ediyor. 8299
آ ن ﻧ ﻰ ﻛ ﻮ ا ﺛ ﺪ ا د ر ا و او ك ﻣﻮ ى او٠ ؛ د ر'ﻧ ﺬ ﺑﺘ ﻢ ل
* ﻭ
«Leylâ'nın mahallesinde oturan bîr köpeğin bir kılım ben nasıl olur da aslanlara değişebilirim?» 8300
م١ ﻛ ﺎ ﺷ ﺮ ا ﺀر/ ى ك ﺛﻴ ﺮا ن١ وا و ﻷ م٠_ ذﻛﺎ ن ﺑ ﺲ ; ﺧﺎ'م١ ﻛ ﻔ ﺖ «Ey köpeklerine aslanların kul, köle olduğu zati akdes: Burada söz® İmkân yoktur, yânîj izahat verilmesi mümkün değildir. Sus vcsselâm.» Hazreti Mevlânâ kıssadan hisseye intikal ederek diyor k i : 151
8 3 .5 وى دام ان ﻧﻤﻠﻖ ﺛﺎدﻣﺎن٠ ر ى داﻧﺔ ا ﺗ ﺤﺎ ن٠ ا ش٠رﺑ ﻞ «Köylünün yaltaklanması tuza^na mesrur (ianesini yemeye koşan bir kuşa döndü.»
olarak gitti ve imtihan
8306 را،ت ﺗﻤﺦ آن دا-از ر م داذ ن ﻋﻄﺎ٦ ات ﺣﺮﻣ ﺖ و دﺟﻮد١ غ «Kuş o tuzaktaki dâneyi kerem bilir. Halbuki o ihsan ve cömertlik degil, OSu koyan ku ؛bazın ku? tutmak İursının neticesidir.»
330؛ ﺛﺎدﻣﺎن، صﺀﻛﺎن درﻃﻤﻊ د ا وىآن"زور ذر؛ﻓﻮدوان.. «Kuşcagızlar dâneye tama ederek sevinip kuşbazın 0 lıilesi cihetine u؟ar ve koşarlar.» 8308 ر
ﺑﺎ ﻫ ﺖ
ﺀةواﺟﻬﺂ٠رزذاد ىﺀ
ﺑﻤﺎﻫﺖ ﻛ ﻢ، رو٠ﻧ ﻤ ﻢ اى ر «Ey hakikat yolcusu olan salikl Eger şehirlinin köye gidişindeki se. vincinden bahsedecek olursam, seni ge ؟bırakıp maârif ve lıakâyık din. lcmckden mahrum kalacağından korkarım.» 8309 د٠ د٠ د د٠ﻣﺨﺘﺪر ﻛ ﺮد م ﺑ ﻮ ا د٠ﺣﺮ ﻛ ﺰ٠ د. ر٠ن د٦ﺧﻮد ﻣﻮد «Sözü kısa kesiyorum. Yolda bir köy göründü; lâkin 0. gidecekleri köy değildi. Binaenaleyh başka bir yola sülük ettiler.» 15:1
Nitekim Âdem Aleyhisselâm anasız, babasız, Usa Aleyhisselâm baba sız olarak zuhur etmiştir. Fakat bunlar da nâdir olarak vuku’a gelmiştir. 8315
.٠ ى ﻛﺬj
او ادي اوVL
ﻋﻰ زد٠ .ادرى اﻧﺮي رم «Mal., çalışıp, kazanan billur; insanin bir defineye tesâdüf etmesi ııâdir ١ 'ukû billur.»
8316 : y vV ش٠ ٠ ٠ د ش بﻛﻮى ج ﻧ ﻮد
اف٠'ا غ رﺣﻦ ﺀاﻣﺎﻟﻖ.
«Hazreti Mustafâ (S.A.V.) gibisi nerede ki Ccnâbı Hak, ona Kıır'ân tâlim etsin.»
٠
ﻳ ﻒ: ﻟ ﻎ ﺀ ﻷ أ١ ة ﻗ ﻼ غ0 ذ٠\ ؛ ر١ ۶ 0 ا ﻳ ﻒ
Y â n î: «Merhameti bütün eşyaya şamil olan Cenahı Rahman,. Habib-i Ekremine tâlim-î Kur’ân eyledi, insan cinsini yarattı ve ona beyanı, (yâni; maksadım anlatmayı) öğretti«» âyetlerine işarettir.
8317 ﺣ ﻪ ﺀﻟﻢ ا ﻧ ﻢ١أ >ا "ﻧﺮ
وﻛﺮم
ﻟﺬﻝ٠ﺩ ﺭ
اﻟ ﺮا ذ ت
ﻃ ﻪ- وا
«Ceset saliibi insanlara kaleni vasıtası ile ilmi öğretti ye kereminin bolluğu ile kalemi, öğretiş ve öğrenişe vasıta halketmistir. tKRA' Sûresinin ilk âyetlerine İşaret olunmuştur :
1«) s ٥r«i
R ah m an :
155
«ŞEHİRLİ v e ÇOCUKLARININ KÖYE VÂSIL OLMASI VE KÖYLÜNÜN ONLARI TANIMASI* 8321
;د'د آق ﻃﺮف- ر ﺟﻮن ر- ﺑﻌﺪ
د ر ا اﻳﺜﺎ ن —ﻧﻮران لﺀا ف <٠ B؛r ay sonra kendiler ؛a ؟, -hayvanlan otsuz olarak köye vâsıl ol dıılar.» 8322 ﻣﺴﻜﺎ از د ﻳ ﻰ٠ر و ﺣﺎ ى ب ﻟﻒ;ا واﻟﺊ١ ﺑﻌﺪ٠ث «Köylüyü gör ki niyeti bozuk olduğundan, dâvetli misafirlerine ne.
lir yaptı?" 8323 ﻓﺎ ن روز٠ال ز٠٠ ﻣ ﻚö 'V i ردى رز٣وى اﻏﺶ ; ﻛ ﺸﺎ ﻧﻴﺪ-ﻷ “Bağına ağız açmasınlar, yâni; mahsülünü yemesinler diye, ا1 ؟ أocuklarından gündüzün yüzünü gizledi, görünmedi.»
şehirli
8324 ت- )د ق وﺋﺮ٣ر- ﺑ ﻦ روﻛﺎ٩
، > ; ا ن ' ﻣﺎ ﻓﺎ و ل٠ د ا٠ از «öyle bir yiiz ki ilil, ve riyâdaıı ibaret idi. öyle bir yüzün MÜSİÜinanlara görünmemesi görünmesinden evla idi.» 8325 J
j
ون٣ ا اﻧ ﺪ ﻛﺎ درا ن٠ﺀ٠رو
ون ﺟﺮس٣ ذث—ت< ا ﺛ ﺪ٠ رر ش. «öyle yüzler vardır ki şeytanlar sinek ve çıngırak gilji onlarm ba. şına oturmuşlardır.» 157
hnınmed arasında içerisi ateş dolu bir hendek gördüm. Kocaman bir yılmı bana doğru ağzını açmıştı. Kuşlar da onun üzerine kanat germişI٠ ٠ ٠٠ 1٠ ٠dedi. 11u haber. Rasûlullah (S.A.V.) e vâsıl olunca : «Eğer yanıma gelse hll, melekler onu parça parça ederlerdi» buyurdu. Bu münâsebetle şu Ayetler nâ2İl oldu :
ﻋﻰﺛﻘﻲ١؛ق١اًق ﺗ ﺮ١ ا\ و0 ب ؟ ﻳ ﻤ ﺒ ﻠ ﻪ ; ﻏ ﺎ ا ة ﺗ ﻖ \ ﺋ ﻜ ﺎ ى ﻳ ﻔ ﻰ
Y âni: «Allah'ın bende’i hassı olan Hazreti Muhammedi namazdan ,»،٠ ١ ٠ ، etmek isteyen Ebn Cehil’i gördün mii? Bana haller ver, eğer o hi. ٠ l«.yet iizre ise, yahut takva ile emrediyorsa, yahut. Hakki İnkâr üzere 1٠ اve doğrudan yüz çevirmişse, Allah’ın gördüğünü bilmiyor mu?55» (Elem ya’lem biennallahe yerâ) Âyeti kerimesinde hem vait, hem lı.lıtt vardtr. Yânî: bu, o demektir k i : Ey zahit ؛Allah'a İbâdet et ki o ' 1.11، görmektedir. Ey Fâsık: tevbe et ki Hak seni görüyor ؛ey mürâ'î, ihitli ile tâatda bulun ki, Allah seni muşahade etmektedir. Cnun İçin tâat ve İbâdet esnâsmda Huzur-i îlâlıîde bulunulduğu ve y٠ i|٠ tığı hareketin Allah tarafından müşahede olunduğu düşünülmelidir. Bu yoldaki ibâdetlere (ihsan) yânî: güzelleştirmek tâbir olunur ki y(،,٠ « ;؛Ihsan, senin Allah’, görüyormuş gibi İbâdet etmendir. Eger sen tutu görmüyorsan o seni görmektedir» diye târif buyurulmuştur. Yine bir gün Rasulullah (S.A.V.) namaz kılıyordu. Ebû Cehil tesaederek : .Ya Muhammed, ben seni namaz kılmaktan men etmedim 111، idi?, dedi. Hazreti Peygamber onu Azab-1 İlâhi ile korkutmak istedi. I': I)U Cehil: *Beni mi korkutuyorsun? Benim meclisim bütün Mekke vâ■llsi ahalisinin meclislerinden büyüktür ؛yânî taraftarlarım pek çoktur» iledl. O münasebetle de şu âyetler nazil oldu : ıl t ı f
(53. SUrei Alak : 3-14.
I5ÎI
8331
ا ' دﻧ ﺬ ل > ى٠ل ز ﻏﻐﻠﺖ ﺑﻮد ﺑ ﻮ ر ى. ب ﺀ ﺑ ﻮ د ا ؤ اﺗﺮار و «Orada kalmaları gailetden ve eşcklikden d، ، i٠dJ. Belki mecburiyet, den ve gıdâsızlıkdandı.» 8332
ز اﺧﻄﺮار
""ﻳﻜﺎن٠ ن إئ
اب.
ﺛ ﺮ ﺻﺪ'رى ﺧﻮرد از ﺟﻮع زار «MecbUriyet şevkiyle iyiler, alçaklara bağlanırlar ve hizmet ederler, Arslan av bulamayınca açlığın şevkiyle pis bir §ey yer.» 8333
د ش ا ﻵ م/ دد ش رى
{
/
او
ذ ﺗ ﺎ م, ى ى د' ﻣ ﻤﻨ ﺼﺎ ا «Şehirli köylüyü goruyor ve selâm veriyor; ben felânını, adim da ٠u’dur diyordu.» 8334 S ;
داﻧﻢ٠٢ ا ﺛ ﺪ ﻣﻦ. ﻛ ﻔ ﺖ
ﻥ ﺍﻙ٠ﺑﲆ ﺍ ﺭ٠ﺍ «KOylli dedi k i: Söylediklerin olabilir, yâni; belki doğru söylüyor* sun. Fakat, senin kim olduğunu, kirli bir kimse rai, yokM temiz bir adam اﻻاbulunduğunu ben ne bileyim?» 8335
4اﻧﺒﺎﻣﺖ ﺛ ﺪ ﺷﻢ.. ت ا ﻥ د م٠ك ن ا ﺑ ﻪ٠ رادو ﺛ ﺪ *ﻧﺮ. "ا «Şehirli dedi ki وşu an. kıyâmete benzedi ki, ltarde? kardeşden ka. çıyor.» Abese sûresindeki u âyetlere işaretdir ل F :
11
ل٠1
8338
اﺛﻔﻴﺪ ﻣ ﻨ ﺪ ﺧﺎق. ; م هr ﺛﺮم داردرد ﺟ ﻮﻧ ﻌ ﺖ ﺧﻮرد ﺣﺎق ٠ B ؛îim nıuhabbetinıizin sjrrrnı halli işitmîç ve öğrenmiştir.
Boğaz
ııiğmet yiyince yüz utanmak lâzım geJir.» 8339
زضr
<T 0
'و ﻫﻤﻪ ﻛﻔﺘ ﺶ
"ام ﻟﻮ ذه ﺟﺎت، م٠"و را دا “Köylü
diyordu k i : ne saçmalayıp duruyorsun? Ben ne seni, ile
adını, ne de yerini bilirim." 8340
ا را ل رﻧ ﺖ٠رو٠ان ﺛ ﺐ ا٠ﻧﻢ ﺀت٠ار ﺛ ﺶ دارد ذك. ﻛﺎ—ان از «Beşinci gece bulutlar toplandı ve yağmur yağmaya başladı. 0 kadar ki gök yüzü o yağışın şiddetinden tcacciib etti."
8341 ﺗ ﻐ ﻮا ن٠در ا٠' آن ﻛﺎود ا٠ د٠٠٠أون وﺟﻬﻜﺔ ﻣﻪ;را ﻧﻮا ن١زد ﻃﻮ٠ﺣﺎق yağmurdan bıçak kemiğe dayanınca şehirli: ev sahibini ٠0 ؛,ağırın liye kapının İıalkasını döğnıey.e başladı،.» 8342
رىدر٠أون إى د اﻟﺤﺎح آ»د٠ ﺣﺎن در٠ ت اى٠ﻛﻔ ﺖ آﺧﺮ ﺟﻲ «Köylü yüzlerce ısrardan sonra kapı dibine geldi: Evlât ne ؛stiyor. sun? dedi.» 1 .3
8348
ﻛ ﺖ اى ﺧﻮر ب ﻣﻬﺮ ت در ﻧﻮال ﺀش ردم ﺣﻼل٠ ; ﺧ ﺪ ﻟ ﻤ ﺪ/ «Ey muhabbet güneşi zevâJe uğramış köylü, benim kammj dökdiinse bile helâl ettim.» 8349
ر ﺛ ﺄ٠ د١اﻣﺸﺐ ا را ن ﺀ وﺛ ﺔ٠ ﻣﺎ ل در ب ﻣﺖ٠"ا «Bu yağmurlu gecede bize bir köşe ver ki kıyamette ecir ve sevap bulasm.»
8350
اﻧﺠﺎن٠ ﻛ ﻮﺛ ﻪ ئ ان٠'ﻛﺪت اث اواﻻا'ن١ﻣ ﺖ اﻧﺠﺎ ر ﻛ ﺮ «Köylü dedi iti: bahçevana mahsus bir köşe, bir kulübe vardır lii bahçcvan orada kurt İ؛؟ı١bekçilik etmektedir.»
8351
اث از ﻣﺮ رك£درﻛﻔﺶ ذرو ت;ك٠ ن ا ك١ د٠از ﻧ ﺪ ر٠ «O koca kurt gelirse onu vurmak i ؛؟n bahçevan elinde ok, yay olarak beklemektedir.» 8352
" تj ى١ ن ﺣ ﺪ ﻣ ﺖ ﻛ ﻰ آن ج١y ا ج— ت
ﺗﺮى ﻓﺮﻣﺎى٠. ﺑ ﻰ د٠٠ورئ
«Eğer sen bahçevamn yaptık hizmeti yapar, yânî; edersen orası şenindir. Yoksa dilediğin yere buyur git.»
kurt bekçiliği
icr.
8358
ى ﺧ ﺪا١ ﺷﺐ ﻫﻤﻪ ﺛ ﺐ ﺟﺎ ه ﻛ ﻮ ﻵن اﺻﺰا٠ ا زا ى٠ ا ن ﻣ ﺰا ى «Bütün gece hepsi de dediler k i: İlâhî; uğradığımız şu felâket bize lâyıktır.. 8359
ك ﺛ ﺪ ار خ—ان٠ ا ن ر ا ى ا ا ﻛ ﻰ ﻛ ﺮد از ر ا ى ' ا ﻛ ﺎ ن «Bu alçaklarla dost olanlara, yahut insan olmayanlara insanlık güs٠ terenlerc bu hal, lâyıktır.» 836٥
ع ﺧﺎم٠ا ن “•}اى ا دﻛﻊ اﺗﺪر ط ﻟﺚ ﻛﺮام١; ت٠٠ر ك ﻣ ﻮ ﺑ ﺪ ﺧ ﺪ «Bu hal, ham tamalıa düşüp de erbâb.ı keremin hizmetinden aynlana yakışır.» 8361
ﺧ ﻒ؛ ﻛﺎن ﻟﺒ ﻰ ود وار ﺛﺎ ن اﻣﻮ رز و ﻛ ﺮا ر ﻧ ﺎ ن٠ ﻣﺰ اذ٠ «Pâk olan kerem sahiplerinin toprağını ve divannı yalamak, avam, dan ١ ١ ٠onlann bağıyle, bahçesinden evlâdır.» 8362
ر د روﺛﻨﺪل ﺋ ﻮ ى٠ ﻟﺚl i g ة رﻓﺮق رذاﻣﺎزروى٠ ل ٠ - Kalbi nurlu bir zâtın bendesi olmak, senin i ؛؟n Padişahların başına tac olmaktan hayırlıdır .» 1 .7
8368
ﻧﺮر
ر ك روى ﺧﻮد ﻣ ﻠ ﻂ
ﻭ ﻥ٣
د ﺣ ﺮ, ر ك ﺑﻮا ى و ذ ر ك او «Kurt da kıvılcım gibi ona m ü saîât olm uşta 0 kurdu arıyor, fakat asil kurt'dan habersiz bulunuyordu.. Asil kurt'dan m a k sa t: 0 kulübedeki sivrisinek ve pirelerdi. 836 و
•ﺷﻪ
s
رﺑﺜ ﻪ ر ﻛﻴ ﻚ ﺑﻮ ن
f
٠زد
ﺛﺎ ن ﳓﱉ
٠اﻣﺪران و_را
«0 harâbcdeki her sivrisinek ve her pire birer kurt gibi olmuştu. Şehirli ve ؟ocuklarım !Sinyordu.. 8370
ﻣﻮد٠ن ﺑﺜﻪ راد ن ر٦ ر ﻣ ﺖ از ﻣﺲ ﺣﻤﺎﻣﻪ ر ك ﻏﻮد «İnatçı kurdun yoktu.«
saldırışı korkusundan
sivrisineği kovmaya
fırsat
8371
د ر ك آﺳﻴﻲ زد٧ ا٠ ﺣﻮاﺟﻪ ر ﻛ ﻨ ﻪ
ﺵ٠ ﻝ ﺭ٠ﺭ ﻭ ﻁ
«Kurt bir zarar vermesin, sonra köylü şehirlinin sakilimi yolmasın diye başka şeyle meşgul olamıyorlardı.« 8372
ئ:ال ر ك ﻋﺚ£" ارا' ث ﻣﺮ رآورد از ران ﻧﺜﺘﺔ «Ansızın, saldırıp gelmekte olan bir kurd’un karaltısı tepenin üstünden ba? gösterdi.» 169
«378
ض ام ;ا در رﻳﺎ٠ﻛﺪﺗﺔ >ر ﻛﺮ ك ﺳﺎدت د م ر ﻛ ﺰ ز أ»ةاض «Bahçeler arasında gezen sıpamı öldürdün, inkıbaz, yân ؛؛gam ve IIMİ.T halin asla inbisat'a ve ferahlığa tehavvül etmesin،..
8379
ﻛﻮ"ر ﺗﻤ ﺺ ان ﺛ ﺪ ت: ﺋﺪت ﻟﻤﻤﺎ د ر ﺗ ﻰ ز اﻃﺮ ﻣﺤﺠﺒﺖ٠ ف . Şehirli dedi k i: iyi araştır) ؛imdi gece vaktidir.
Geceleyin e ؛,ya
*.balandan gizlenir Yâni; bir ؛ey geceleyin teşhis edilemez ,. 8380 t
j
٠_j a ... ٠j a. ir. rt٥İA ._٠ —.
AA!■؛. ١ — — ٠
A.A
»Gece her şey’ı ğalat ve değişik gösterir. Herkesin gözü geceleyin ıl ٠ ٠ ٠ ؛ru görmez.»
8381
ﺛﻢ ذ ﺑ ﺎ ﺛ ﻢ ا رد ر اران زرف ه ار ض ﻋﻠﻂ آود د و ف٠ ا ن «Şimdi gecedir, hem lıava bulutlu ve yağmurludur. Bu üç karanlık insani yanıltır.»
8382 رﻣﻦ ﺟﻮ رون روﺛﻨﺖ, ﻛﻔ ﺖ آ ن ت٠ ؛»ل
S
م ال ﺣﺮ٠ﻣﻦ ﺛ ﺘ ﺎ
«Köylü dedi k i: o bana aydınlık ve gündüz gibidir. Ben sıpamın yel sesini pekâlâ tamnm.» 171
8338
ف٠ﺣﻮﻳﺜﺰرا ﺀارﻓﻮواﻟﻬﻚ ﺑﺰ'ﻧﻰ٠
ﺍ ﻭ ﺕ
ﺧﺎك ر ﺟ ﺜ ﻢ
«Kendini dalgm ve arif gösteriyorsun da mürüvvet ve vefanın gözü, ne toprak saçıyorsun.»
i 'ﺑ ﺖ
٠ م ا ﻛ ﺎ٠ ذوض٠ ! از/ ك
در دﻟﻢ ﻟ ﺠ ﺎ ى ﺟﺰ اﻟﻠﻪ ب— ت *Şöyle diyerek k i: Benim kendimden haberim yoktur, kalbimde Allah’dan başka birşey mevcut değildir.»
8390 'ﺑ ﺖ
ا ﺑ ﻪ ﻟ ﻰ ﺧﻮردم ازاﻧﻢ ا د
ا ن دل از ﻏﺮ ﻣﺤﺮ ﺛﺎ د ب— ت «Dünkü yediğim yemek hatırımda degilj bu gönül hayretten başka .)ir şeyle şâd olmuyor diyorsun.»
" ve h a y re t: Allah'ın a§k ve şevkinden, yahut sanayh bediasını müşâhede eylemekten husûle gelir. Manevi zevklerin yükseklerindendir. Vesselâm efendimiz : «İlâhi sana karşı olan hayretimi artır» diye düâ buyururlardı. Hazreti Mevlânâ Mesnevinin diğer bir yerinde diyor k i : «Ashabı kiramda hayret galip olduğu İ؟in aralarında hafız olanlar nâdirdi. Kur'ân'm dörtte birini hıfz etmiş olanlar dJger sahâbilerden (Aramızda ؟ok değerli ve büyük bir zattır) takdirini işltlrdi.» 8391
ر ن ﺣﻨ ﻢ اﻟ ﺪا ر۴ اش و٠ ﻋﺬور دار٠درﺟﺘﻴﻦ د ﺧ ﻮ ﻳ ﺜ ﻢ «Ben âkil ve Hak mecnunuyum; bunu hatırla da böyle kendimden geçmiş olmamı mâzur gör. iddiasında bulunuyorsun» dedikten sonTa köyliınün ettiği iddiaları da şu suretde sayıp döküyor : 173
8396
د رﻣﺎ ن ﺣﺮ ﻛﺮﺀراV ا رة را٠ر
ﺑ ﻬﺪ ﻳﺎرس ﺑﻮ،درس
«Dünyada eşek sıpasına kîm yük yükletir? Şeytan demek olan Ebu ft'îürre’ye kim fârisi dersi verir.»
8397
ون آ ﻣﺪﱅ٣ ر ا د '
ار
ﻟﻨ ﺖ حﻧﻰ
«Topallık zuhur eden hayvandan yiikd kaldırırlar. Cenab.t Hak da: (Âmâya teklif yoktur) demiştir.»
8398
ﺳﻮى دود ارى ﺛ ﺪ م از ﺣﻖ ﺳ ﺮ دس ﺳﺎﻟﻢ اذ ﻧﺒ ﻞ و اذ ﻛﺒ ﺮ٠ «Ben kendi tarafıma karşı âmâ, Hak cânihine Dnun İ ؟in azdan da affedilmişim, ؟oktan da...»
karşı hasîr oldum.
8399
ﻻف دروﻳﺪى ز ل و ﺗﻐﻮد ى وى ﻣ ﺒ ﺎ ن ازد ى٠ ﻫﺎىو «Ey yalancı; Sen dervişlikden ve istigakdan bahsediyor, Allah sarlıoşları gibi hay huy edip duruyorsun.»
8400 ا ن- ة ز ﺳ ﺮا ﻣﻨ ﺪا ﻣ ﺬآ
ﻣﺘﺪاذت ﻛﺮد ﻏﺮت ا ﺗ ﺎ نI «Yeri gökden fark edemiyorum, diyorsun. Bu gibi sözlerinden dola, yi A llalı’ın gayreti seni imtihan etti.» 175
840«
ﻧ ﺮ ا ﺑﺂﻟﻄﺎ ن ﻟ ﺮا ح٠غ ﺑﺮ ا ز اﻣﺘﺤﺎن ﺻﺪا ﺛﻮد اورا دوﺛﺎخ «Ilunu gen ؟؛bir kaftan oJarak kes der. Bu imtihandan o dâvâcıya ا٠ ا1٠ ,،، ااpeyda oJur.» 8407
ا ﻧ ﺪ د ى اﺗ ﺤﺎ ن ر د ى
ذ م دى٠ رﻣﺨﻨﺚ در و ﻏﺎر «l'lğcr her kötü İçin bir imtihan olmasaydt, her korkak harp esna.
٠٠٠«,٠،،
lU s tc m
o l u r d u .»
٠ ' ١'،nî: her korkak: ben Riistem gibi çarpışırım, İddiasını ederdi.
8408
و ﺛ ﺒ ﺪ ى٠ را زر٠ﺧ ﻮد ﺀذث ز م ر د د ﺟﻮف ل؛ل.ون ﻳﻴﻨﻊ٣ «Korkağı zırlı giymiş farz etsen bile yara görünce esir oluverir.»
8409 ﻣ ﺖ ﺣ ﻖ ﻫﺜﻴﺎ ر ﺟ ﻮ ن ﺛ ﺪ از دﺑﻮر
ا ﻓ ﺦ ﻣﺮر. ت ﺣ ﻖ ’ ا د ﻧ ﻮ د٠ «JJak sarhoşu olan kimse Lodos rüzgârından nasıl ayılır? Hak mest؛ olan kimse Sûr iifleninciye kadar kendine gelemez.» Hadisi şerifde : «Ben sabâ rUzgânyle muzaffer oldum. Ad kavmi lo. da* rtlzgârıyle helâk oldu» buyurulmuçtur. Bedir ve Hendek muharebelirinde de böyle rüzgârlar esmi ؟ve müşriklerin hezimetine sebep olmuştu. !٠': 12
177
HJir.
ز ر ﺣﺮ?اورﻛﺪ،اى > ى ﺛﻦ ﻛ ﺮﻛ ﻦ٠ ٠ ر ا رj r ﻓﺮا.ﺣﻮ «Senin gibi bir eşeğin bu yoldaki sözlerine inanan ve kendisini senin İçin kör ve sağır eden de eşekdir.»
8416
ووﻳﻨﺮا از رروا ن ﻛ ﺰ ﻗ ﺮ ﻟﻒ رﻫﺰا ى ا< ^ور.و ﺣﺮ٠ «Kendini Ilak yolunun yolcularından sayma. Sen eşkiyâ takımındansin, herze yeme.» 8417
و ى ﻋﺘﻞ از- از ر از ذ;د ﺀا ز
ر٠ رآ ﻣﺄ ن.
رد٠S
Mekir ve hileden geri dönüp akil taralına u »؟: Mecaz !،anadı nasıl âsümâna uçabilir?» 8418
اﺛ ﻖ ﺣﻖ ا ﺀ ى٠ ١ﺣﺬدادﺷﺮ ﺧﻖ١ذا ب۶ﻓ ﻖ ا د ر ﺳﺎ «Sen knedini Hak âşığı gösteriyor, halbuki kapkara Şeytanla aşkbaz. ilk ediyorsun.» 8419
ﺀ ﺛ ﺮ ﻗ ﺮ ا در رﺗﻠﻐﺰ٠ ﻋﺎﻧﻖ و ﺀد ل و٠ ار
ئ٠ﻧﺪ د بﺀ, دوﺑﺪو
«Kıyamet gUnUnde âşık ve mâşuku birbirine meydana getirirler.»
bağlarlar ve süratle
ﺍ7 ﺍ؛
8423
ﻳﻰع ر ب اوب٠ن ش.ا ﻛ ﺮﺍ ﻣ ﺖ ﺩﺍﺭﺩ ﻭ ﰷ; ﻭ ﻛﺘﺎ-U»
٠§اﻻ١ اأolsun görmez m ؛s؛n: Evliyaya mahsus ola ،١kurb.i إ، ﺀلﺀ؛ااذ.yüz «.Jerce kerâmet ve hârikulâdc hâle، vardır Meselâ ذ
8424
ﺑﻨ ﻮ د. ر ى٠ آ ض از داود ود:ﺑﻮ اﻫﻦ را٠ وم دذ دﻟﺘ ﺖ٠ «Demir, Davut Aleyhisselamın elinde mum gibi yumuşardı. elinde ise mum demir gibi sertleşiyor.» Dâvut buyuruluyor :
Senin
bu mUcizesi. Sebe' sûresinde şu ٥ûret!e hikâye
ةﺋﺆ١ذﺗﻴﻚ١ذﻋﻴﺖ ٠ أشﻳﻞ٠ "ﻟﻦق٠ ًو\ ﺗ ﺨ ﺪ ا
ﺗﺆﺍﻩ'ﻛﻐﻴﺈﺍﺫﺵ Y âni: «Hakikaten Dâvud'a taralımızdan lazlu kerem olarak bir m٥. cize verdik v e : ey daglar; 0 ZebUr'u okuduğu vakit siz de akis yapın ve ey kuşlar; siz de onunla beralıcr ötün, dedik. Ve ona demiri yumuşat, tik ki, ateşe sokmaksızın demiri eliyle büker, kıvırır, istediği şekle so. kardı. Yap, bol bol ve geniş zırhlar iıııâl et, biçimini iyi takdir eyle dedik“ .« Bu âyeti kerimeye işaretle Hz. Mevlânâ : «İşte Hazreti Dâvûd'un bu mûcizesi, kendisine olan kurb-i İlâhi neticesi idi. Ey mürâî ve miizevvir herif! Senin elinde demirin yumuşaması değil, mumun sertleşmesi vâki oluyor ve bu hal senin yalancılığına şahâdetlik ediyor.» demek istiyor. . Sûre
(58 ؛Sebe . : 1. - 11.
181
M e v lâ n â C a m ı (K ü tle lis e s ır r a h u )
( L ü c c ، ٠t،ıl
،.arar) l.٠؛، m l i
k a s id e s in d e
d er k i : • H â l i s a lt u n
d e d iğ in
n e d ir b i l i y o r m u s u n ?
G ü n e ş in a k s i n d e n
renk
p e y d a e y l e m i ş b ir t o p r a k t ır . Ş u h a i d e h a l i s a lt u n d a n t a ç y a p t ı r ı p g i y e n le r in t o p r a k b a ş ın a o l m u ş t u r .. T oprak
b a ş ın a
o lm a k : fe lâ k e t v e
m u s ib e te u ğ r a m a k d a n
k in â y e d ir .
8428
ﻓﺂ ب
1
ب.رذر٠ﺛﺎ خ ﺣ ﺜ ﻚ و
دارد ﻣﺎ ب٠ ; د و ك١ ا وا ب
«Kurumu ؛ve yaş ağa ؟dallan güneşe maruzdur. Güneş ikisinden dc «.gizlenmez Y â n i; i k i s i n e d e a y n i s u r e t t e a k s e d e r .
8429
ﻓ ﺂ ﻓ ﺂ ب٦ ﺛﺎ خ ﺣ ﺜ ﻚ از ذر ت ز ﻧ ﺶ ﻛﻮ ﺑﺎ ب
ر ﺣ ﺜ ﻚ٠ﻏﺒﺮزو
«Kuru dal, o Güneşin yakınlığından daha ziyâde kurumukdan başka ne bulur?»
843 . ﺑ ﻚ ﻛﻮ آ ن ﻧ ﺮ ى ﺛ ﺈ خ ﻃﺮ ى ازوى ﻣﺒﺨﻮرى. ة دﻋﺎر ﻣﺤﻒ
Lâkin 0 taze daim kurbiyyeti nerede ki, o vasıta ile 0 daldan olmuş meyveler yersin.» Y â n î; G ü n e ş in k u r u v e y a ş a ğ a ؟d a lla r ın a a k s i s u r e t i y l e b ir y a k ı n l ı ğ ı v a r d ır . F a k a t k u r u d a la o la n y a k ı n l ı ğ ı o n u d a h a z i y a d e k u r u t u r v e o d u n h a l i n e g e t ir ir . Y a ş d a la o la n y a k ı n l ı ğ ı is e o n d a o l g u n v e l e z z e t i ؛m e y v e l e r h â s ıl e d e r . B i n a e n a l e y h :
8434 ﺋﺖ٠ ٠ از ﺧﺎﻟﻰ ﺟﺎم ع. اى ﻧﺤﻮل
ت٠ر ﺟﻮ د ا ن ﺣﺘﺎﻳﻖ رﻣﺖ «E y Jjayal k a d e h in d e n h i ؛ ؟a r a b .n , İ ؟m i ؛, — y â ı ١i: h a k ik a ؛k a d e h in d e n h i ؟n û § e t m e m i ؟o la n ; h a k ik a t s a r h o ş l a r ı - g ib i s a l l a n ı p d u r m a : .
8435
ر١ و ﻣ ﺘ ﺮ- رو اً ن٠ى؛ﻧﻰ ا ن ف زان— و ﻛﻨﺎ ر٠٠ ن—و"ب١و٠أى .. E y s a r h o ؟t a k l i t ç i s i ; s a r h o ؟. g i b i ö t e b e r i y e s a lla n ıp , d ü ş ü y o r s u n . F a kat
٠
t a k l i t c i l i e t i n d e n b u ta h k ile
ta r a lın a
s e n in
İ ؟i n
g e ç m e k im k â n ı
y o k t u r .*
8436
ازاف-u. ا د٠ و را٠دا ن و ر ﻓ ﺌ ﺎ ن- و ك دا ن- د ن
} £
«,Eger bundan sonra 0 hakikat taralına yol bulursan hazan hakikat a z a n m e c a z , J'âni; k â h m â n â k â lı s û r e t â l e m l e r i n d e d o la .، ؛.*
8437
ا ن/ ازان—ﻭﻛﺐü ﺟﺰه ا ن—و ﺑ ﻦ دﻛ ﻦ٠ﺟﻮن ﺗﺪارى ا ك ر ذ «Ey mürâî: Sen tamamiyle bu sâret âlemindeiısin. mânâ âleminden dem vurnma. .١lâdem ki ölümün gelmemi ؛, beylıûdc yere can çcki؛؛r gibi davranma.» 8438
j ؟٠١ j i " ٠> . r ،ıi٠ jT ^ ١a —Ll—
j
. ٠ı، l—
«O Hızır canlı olan İnsân.ı Kâmil ecelden ve ölümden O’nıın maiılûkâtı tanımaması mümkündür.» Sen ise :
korkmaz.
185
8443 .٠ ﻟ ﺶ ر ﻛ ﻦ ﺛ ﺪ٠ﻟﻰ دراﻣﺪ ﺗﻮ ٠( ﻋﻴﻴﻦ ﺛ ﺪ/)II* r د٤ .Tiiylcri ve derisi alaca bulaca oldu ve ben, illiyyin tâvûsu oldum,
‘1**1* llliyin: Semâların fe k in d e bir makam imi? ki salih kimselerin amel ا٠ ٠ !ا٠ آ' أmuhafaza olunurmuş. Tavus-u illiyin. semâvî tâvus demek oluyor. 8444
ﻳﺜﻢ رﺳﺤﻴﻦ روﻧﻖ و ش ات olTy. ا٠ﺗﺎب آ ن رك٠ I üyleri renk, kendisi revnâk ve letafet bulmuş, Güneş de 0 renk’1'.-
1,1 1 ا,،! ااatmıştı." 8445
وزور و زردir ﺑﺬ و٠ ﺩ ﺩ و د را رﺿﻪ ﻛﺮد
..T ü y le r in i yeşil, kırmızı, \,'!،ııllara gösterdi."
وﻳﺪﻟﻤﺰرا رﺛﻐﺎﻻن
p em b e v e sa ri ren k d e g ö rd ü
v e k e n d is in i
8446
ت٠ ﺟﺐWL ﺣﻤﺎه ﻛ ﻔ ﺘ ﻨ ﺪ اى ﺛﻐﺎﻻى ﻟﺘ ﻮ ؛ ت٠ ر ﻧ ﺜ ﺎ ر٠ را در۵ .,،, ’a k a l a r d e d i l e r k i : e y ؟a k a lc a & z . b u b a l n e d ir ? S e n i n b a ş m d a b ir
٠اا٠>٠م
v e n e ş â t v a r d ı r ?"
8447
رد ن، ا ﻛ ﺮا٠ از أﺛﺎط از
رﻛﺎ آوردن١ ن ﻛ ﺮ١ •O
n e ş ’e v e
« ، 'lin e t ، n e r e d e n
n e ş â t d o la y ıs ıy le
b iz d e n
a y r ılıy o r s u n ;
bu
tek cb b U r
v.
g e t ir d in ? "
187
.١1 1,١ZAN KİR 1IKR،1'،N KİR KUYRUK KAHYASI ، ا ذ ﺀاا ﻧﺎدا٤ SABAH ,ARALINI VE BIYIĞINI YAĞLAYIP, ARKAUAŞLARI ARASINIJA* SUNU BUNU YEDİM ÜÎYE ĞĞÜNMES،» 8453 ﻧﺤﻪى م“ﻣﺎل- ﻟﻤﻮن دب ﻳﺎل دﺑﻨﺂ ن
ى ج ; ب ﻛﺮدى٠ر ﻣ ﺒ ﺎ
«.Aşağılık Ijlr kimse bir kuyruk parçası buldu. Her sabal» onunla bı٠ ١tl٠l.,r،ı١ı yağlardı.» 8454 JA
ﻛﻊ،ﺑ ﺮﺑﺎ ن ﻓ ﺎ ن رﻟﻎ
ام دراﻧﺠﻤﻦ٠ل ﺣﺮد.ﻟﻮت ﺣﺮ «Zenginler arasına gider ve : ben bir mecliste yagil bir yemek 'yedim, dilli.» 8455
و د٠ﻫﺎدى در." ﺑﻠ ﺖ- ﺩﺳﺖ ﺩﺭ كع د
ﺑ ﺖ- وى٠ ى٠رص ث
..Knııu Iiaber verirken elini bıyığına götürür v e: bıyıklarıma bakin, ا1ا١ ' أreıııiz yapardı.» 8456
ر ﻣ ﻨ ﺖ1 ﻣﺪ ق ﻛﻐﺖ٠ﻛﻴﺮت ﻛﻮا ن ﺣﻨﻮردﻧ ﺖ٠ ر.ﻧﺎن ﺟ ﺮ ﺑ ﻮ د: و ن «Bıyıklarımın yağlı bulunması, benim doğru söylediğimin şahidi, yağlı ve İatlı yediğimin delilidir, derdi.» 8457
ﻳﺮت٠ﻟ ﺪ
د د ﺋ ﻰ ﻛﺬﻓﻰ ﺟﻮان١ ﻗﻜﺎذﺑﺈن1ﻟﻠﻪ ﻛﺒﺪ١ ﺍ ﺩ١ ٠ك
«Aç olan karnı ise o n a : (Allah, yalancıların mekrini yok etsin) mea linde sessiz bir cevap verirdi.» Ve derdi k i : 183
Irrin iı
.
m e n f a a t v e r e c e ğ i b ir g ü n d ü r . O s â d ık la r ؟ ؛tn , a lt ın d a n
n e h ir le r
ıılu ın C e n n e t l e r v a r d ır k i a n la r , o C e n n e t l e r d e m ü e b b e t v e m u h a l l e t k a
l m a k la r d ır . A l l a h o n la r d a n r â z î o l m u ş t u r , o n la r d a A l l a h ’d a n r â z î o lm u ş l.ın lır . B u C e n n e t ’, g i r i ş v e İ l â h i R ız â ’y ı b u lu ş b ü y ü k b i r f e v z v e n e c a t -
٠ı r ;,٠l... 8462
ف ا ﺗ ﺪ ر ﻛ ﺰ ﻋﻨ ﺐ اى٠ك
r
دارى و اﻧﻤﺎ
ﻭ ﻓﺎﻧ ﲌ
ﳒﻪ
ا
« A c e n â b e t , m a ğ a r a y a g ir ip c g r i y a t m a , n e n v a r s a g O ste r v e İ s t ik â -
in c id e b u lu n .«
Hûd
s û r e s in d e k i ؟u â y e t e İşa r e t e d i l i y o r :
ﺋ ﻠ ﺬ ف ) ي١ئ و ﻵ
Y ânî :
| ﻮ
ﻘ
ﺋ
١ﺔ
ﺋ
« E y P e y g a m b e r . i E k b e r , m e m u r o ld u ğ u n
٠ئ
v e ç h ile
is tik â m e tte
l.ıılıın ş ir k v e k ü f ü r d e n t e v b e e d ip d e s e n i n l e b i r l i k d e o la n m ü m i n l e r d e ınU ١،a k îm o l s u n l a r v e i s y a n h u s u s u n d a h a t v e m ik t a r ı t e c â v ü z e t m e y i n i z , .,‘،،» k i A l l a h y a p d i k l a r i n u l g ö r ü c ü d ü r » ؛.« S û r e i H ü d ’u n n ü z ü l ü n ü e n s o n r a A l e y h i s s a l â t u V e s s e l â m E f e n d i m i z i n ' ııııib â r e k s a k a lın d a b e y a z k ılla r g ö r ü l m e y e b a ş la m ış v e P e y g a m b e r e f e n , ilim iz :
٠H ۵ d
s û r e s i s a k a lım ı a ğ a r t t ı, b u y u r m u ş tu . Ç ü n k ü
orada, d ogru
o l, e m r i v a r d ı.
8463
و ر ﻛ ﻮد ﺑ ﺐ زود ارى ﺧﻨﻰ ﻟﺶ وز دﻏﻞ زودرا ﺑﻤ ﺶ.اذ 'ﺀا « E ğ e r a y ı b ı n ı s ö y l e m e z s e n b â r ؛s u s ! G ö s t e r iş t e n v e m e k i r v e h i l e d e n k ..i n l i n i ö ld ü r , y â n î: o n la r d a n t a m a m i y l e u z a k l a ş . . 589
(58) s ٥ r ٠i Maide 119 ؛. (59) Sûrei H û d : 112.
181
84Ö7 اﻣﺘﺤﺎن در ا ﻣﺘ ﺤﺎ ذ ت اى ﺑ ﺮ ٠ﺛﻦ ح» ز ا ﺷ ﺤﺎ ن ﺧﻮدرا ﻣﺨﺮ٠ « O g u l, im t ih a n İ ç in d e im t ih a n v a r d ır . A z b ir im t i h a n i l e k e n d i n i s a t ın
illin i .» Y â n i: u fa k k ir i m t i h a n g e ç i r m e k l e
.
h
AOR
o ğ l u
k â m il o ld u m
v e h m in e d ü şm e.
K E L A M IN T A N R I İM T İH A N L A R IN D A N Ç IK A C A Ğ IN D A N E M İN
YÜZÜ
AK
O L R lA S I «
Bâûr 0ة1ﻷB e l'a m : B e lk a ş e h r i n d e o t u r a n b ir z a h i t i d i k i d u â s ı m a k . bul olurdu. H a z r e t i M û s â 'n ın v e f a t ı n d a n s o n r a , h a l i f e s i Y û ş â , B e n i i s r a . b a ş ın a g e ç m iş : a n la r ı ( A r z -1 M e v ' û d ) e , y a n i: k e n d i l e r i n e v e r i l e c e ğ i
ılın
Allah t a r a f ın d a n v a d e d i l m i ş o la n ş e h i r l e r i n ü s t ü n e g ö t ü r m ü ş v e f ü t û h â t a başlamıştı, o s ır a d a B e l k a ş e h r in i d e m u h a s a r a e d ij 'o r d u . B e l k a h a k i m ، muhasara o r d u s u n u n b o z u lm a s ın a d ü a e t m e s i İ ç in B e l'a m '1 s ı k ış t ır d ı, o il,، düâ e t t i v e b ir m u v a h h i t o r d u s u n u n h e z i m e t i n e d ü â e t t i ğ i İ ç in İ lâ h î ,؛؛ıdab'a m u h a t a b o ld u . E n m e ş h u r r i v a y e t l e r e g ö r e B e l'a m 'ın b u h a r e k e t i !،ıır'ân'da v e sU r e i A r a f 'd a ş u â y e t l e h i k â y e e d i l m i ş t i r :
: ﺋﻔﺎﺋﺘﺊ١ﺩ٠؛ﺫﻳﺒﺜﴼﺍﻗﱩ٠\ﺙ ﻟ ﻲ١ ف ﺀ ة' ذ ب' ذ ﻻ١ﺋ ﻴ ﺎ ﺀ أ ﺑ ﺘ ﻴ ﺎ ﻟ ﺜ ﻚ Y â n i : « E y P e y g a m b e r - ؛E k b cr; k a v m in e ,
(y a h u t y a h u d ile r e ) o k u o
k im s e n in h a r e k â t ım k i, o n a â y e t v e a l â m e t l e r i m i z i v e r m i ş t i k ,
o,
â y e tle r ,
ile li s o y u n d u v e Ş e y t a n o n u h iz b in e t â b i k ıld ı d a a z g ın la r d a n o ld u ...» B a z ıla r ı b a ş k a b ir i s i m ü z e r in d e d u r m u ş la r i s e d e , e k s e r i y e t b u ş a h s ın ( B e l'a m b in Bâüi") o ld u ğ u n u n a k l e t m i ş l e r d i r .
.Gll sarei ٠٠': 13
A ra f
: 1Î5. 19:1
8473
اﻏﺎﻣﻮﺳﻜﻦ٠ ﺑ ﺸﺂر٠راض د ﺳﻜ ﻦ٠ت و٠ رﺣﻤﺖ ﻷ.٠١١ ا ﺀ٠ « D o ğ r u lu ğ u i l t i z a m
e t, y a l l u t s u s . K e n d in d e o l m a y a n b ir ş e y i İ d d i’a
e t m e . O n d a n s o n r a H a k k i n r a h m e t i n i g ö r v e o n u d o y a d o y a İç.»
8474 ٠ﺛ ﺪ
ﻻال او٠ آن ﺛﻜﻢ ﺣﻌﻢ
٠دو زد٠١ ان در ﻟﻌﺎ٣'و ت أ « O ’n u n k a r n i b ı y ı k l a r ı n ı n d ü ş m a n ı o ld u v e g i z l i c e d ü a e t m e k ü z e r e e l k a l d ı r d ı .. V e d e d i k i :
8475
م١ﻛﺎى ﺧﺪا ر— وا ﻛﻦ ا ن ﻻف ﻷ
ﻟ ﺮم ﻛﺮام. رى٠ ق
ﻷ
,-İlâhî, bu aşağılık lierif ؛rüsvay et ki lierem sallipleri bize merlıamet e t s i n l e r ...»
8476 ﺛﻜﻢ
ﻣﺖ ﺟﺎب ا ﻣ ﺪ ﺋ ﺎ ى آن
وﻧﺶ ﺣﺎﺟﺖ زد ورون ﺀﻟﻢ«O k a r n in d ü â s ı A l l a l ı in d i n d e m i is t c c â b o ld u . I l ı t i y a ؟â t e ş i, h e r i f i n iç in d e n d ış ın a v u r d u .»
8477
ل ﻣ ﻢ٠ ز وا٠ا ﻷ
ﻛﻔ ﺖ ﺣﻖ
ا ﻛﻨﻢ٠١ ا ﺧﻮا'ﻟﻰ ب/ ﺑﻮن ٠C e n â b ٠ı
H a k b u y u r m u ş t u r i t i : E y in s a n : F a s ı k d a o ls a n , p u t p e r e s t
d e o ls a n , b a n a d ü â e d i n c e s a n a İ c â b e t e d e r v e i l â c e t i n ؛v e r ir im .» 195
Dedi ki : Her sabah dudaklarım vc bıyıklarını yağladığın kuyruk pöstekisi vardı ya... .
8482 ؛اش در درد٠٢ اﻣﺪ ا٠ﻛ ﻞ و د- د، ﺑﻰ د و دﻳ ﻢ د ﻧ ﻜ ﺮد ا ﻧ ﺢ « A n s ız m b ir k e d i g e l d i , o n u k a p t ı. Ç o k k o ş t u k v e k o v a la d ık s a d a celi" d im iz f a y d a e t m e d i.»
8483 اﻣﺪ ﻟﺤﺮ ا را از د ﺀ ﻓ ﺖ
٠ ﺧﺪ
ا ت/ ر ﺳ ﺎ ﻧ ﺎ ن از وﺑ ﻴ ﺪ ن « ftlfcclisd c b u lu n a n la r ş a ş t ıla r v c g ü ld ü le r , o n u n h a k k ın d a m c r lıa m c t d a m a r la r ı lia r e k c t e g e ld i.»
8484
دﺀوﺗﺶ ﻛ ﺮدﺗﺪ و ﺳﺮ ش داﺋﻔﻨﺪ i li
*
ﻳ ﺶ٠ ﻧﺮ ز٠ﻟ ﻢ ر ر ذ
« O n u y c m c g e ؟a ğ ır d ıla r v c k a r n in i d o y u r d u la r . O n u n z e m i n i n e m c r . İ ıa m e t t o h u m u s a ç t ıla r .»
8483 او ﺀ ر ﻧﺬ ق را ش د د از ر ا م
ﻧ ﺪ ﻏﺎﻵم١دزﻛﺒﺮ و' “ ﻗ ﺮ «O , k e r e m s a h ip le r in in h a r e k e t i n d e n d o l u l u ğ u n z e v k i n i g ö r ü n c e k i . b ir v c a z a m e t i b ır a k ıp s ilik v e is t i k a m e t i n k ö le s i o ld u .»
197
8491
دم ﺛﺪال: ٠ﺑﻤﻮا
ﻫﺒﻦ
اى ﺛﻐﺄﻻن
ﻧﻐﺎﻟﻰ;؛ ﻟﻮد ﺟﻨﺪن ﺟﺎلS « E y ç a k a lla r : A k l ı n ı z ı b a ş ın ız a a lin
da b a n a ç a k a l d e m e y in , u lr ç a ٠
k a ld a b u k a d a r g ü z e l l i k b u lu n u r m u ? *
8492
آن ﺛﻐﺎﻻف آ ﻣ ﺪ د آ ب ﺑ ﺢ ع٠ د ﺛﻞ/ ; د ا، ١ رو٠ر ج » Ç a k a lla r
t o p la n a r a k
oraya
g e ld ile r ,
m um
e tr a fın d a k i
p e r v â n c le r e
« O lıa ld c a e l m a s ı m , s a n a n e d i y e l i m ? d i y e s o r d u la r , o
da: M ü şte r i
d ö n d ü l e r ..
8198
زوا ﺑﺖ ﻛ ﻮ اى ﺟ ﻮ ر ى٠ب ج ﻛ ﻌ ﺖ ﻃﺎوس ز ﺟﻮن ﻣﺜﺰ ى y ı l d ı z ı g i b i p a r la k v e e r k e k t a v u s : d e y i n , c e v â b ın ı v e r d i . .
8494
اان ﺣﺎن٠ ﻃﺎو،ﺑﻤﻐﺘﺪش
ﻻا٠
ا دا ر د ا د و ﻣ ﻠ ﺘ ﺎ ' ن٠ ﺟﻠﻮا « Ç a k a lla r o n a d e d i l e r k i :
can
ta v u s la r ı, - y â n ;؛tâ v u s lu k
rU hunu
h â iz o l a n l a r — g ü l b a h ç e l e r i n d e c i l v e l e r e d e r le r , n a z il n a z i l d o la ş ır la r .»
8495
ف، ، ﻛ ﻰ ﻛ ﺪ٠ان ﺟﺎو.; ح ﺟﻮات ا م ﻣﻰ.اد؟ ارف « S e n d e ö y l e c i l v e e d e b i l i r m i s i n ? « a y ı r ... ؟ö lü g e ç m e d e n .M ؛n â ٠d ؛u ١ «.n a s ıl b a h s e d e y im ? d e d i M i n â : M e k k e 'y e
ik i sa a t m e sâ fe d e
b i r v a d id ir . H a c ıla r
A r a f a t ’t a n
i n i n c e o r a d a k u r b a n k e s e r le r . Y i n e ؟a k a lla r ؛ 11.3
8500 رد
اﻟ ﺶ ﺑ ﺪ د ه٠ و٠١٩٠ > غ د د ا ن و ﺑﻤﻮرد١ ﺟﺪذ ا د و ﺻﺎ را-
«Her kim onun scr ١'ve saltanatım gördiiyse ona karşı scctJc e c٤ ،،؛. ( I ila o yalancıların secdesin ؛kabili et، ؛.*
8501 دوو. ى زد١ف ﺳﻤﺪ،ﺳﻤﻨﺖ ﻣﻨﻚ ذاف٠ ﺟﻮدو از ﻧﺤﺮﻫﺎى٠ اذ ve
“O eski aba giyen dilenci - yâni; Fir’avuntahayyiiründen mest oldu.»
halkm secdelerinden
8502
ﺀﺕ،٠ﺭ ﺕ٠
دروى ز
ذك٠ ع ٦ﻣﺎر
ﻣﺎل
ﺣ ﺪ ة ﺣﺎق ازدﻫﺎ٠وان ﻧ ﻮ ل
«Mal, yılan gibidir k i onda zehirler vardır. Ila lk m ta'ziinini ve sec. desini kabul edişiyse Ejd e rh ây a benzer.» «Mal yılandır, ıııansıb ise ondan dalla ziyade m uzırılır» diye bir iladis rivâyet edilir ki Hazreti ile v lâr.â da ona işâret eylemiştir. Şeyh Attar (Kuddise Sirrahu) hazretleri şöyle bir hikâye naklediyor: .Horasan'da âlim ve fâdıl bir çeyh vardı. A srinin ülemâ ve fudalâsı ona mdrid olmuşlardı. B ir gün sevenlerinden zengin bir adam, şeyhi bil. tı'ın dervişleri ve halifeleriyle birlikte zlyâfete dâvet etti, o da m iiridleri ve halifeleri ile birlikte giderken nasılsa bir gurura kapıldı v e : Biz kendimizi Ciineyd'e ve Mansur'a benzetiyoruz. Lâkin bu kadar âlim ve fâdıl kimse onlara derviş olmamışdı. Eger Cüneyt ve Mansur zamanımızda olsalardı onlar da halifelerim iz gibi 1'ikâbımızda yürümekle iftihâr eder, lerdl, dedi. Şeyh, bu düşüncede ، ken, önünden giden bir merkep, kuvvetli ve sesli olarak y e lle n ir onun üzerine şeyh kendinden geçerek atından yıkılır. Başına üşüşüp ayıltmışlar. Çeyh'in akil başına gelince b ؛r müddet gülmüş, ondan sonra halisâne tevbe ve istiğfar etmiş. Sebebini sormuşlar, kem al- ؛insaf iJe gurUrunu itiraf etmiş v e : (Benim bu münasebetsiz dil. şııncemin cevâbı merkeb'in hartası oldu), demiş.»
ااإذ٠
«508
:ﻟﻰا٠ ﻷقت١ ا ﺀ ك ' خ٠ﺛ ﺄ * ﻧﺄ و -Seni arslan olanların kükremesi imtiJlan eder de, arsJan sureti altm,!.٠köpek ahlâkıııa sahip olduğun anlaşılır.« 8509
ا درﻣﺎﻧﻰ,٠ ى/ ن١ﻛﻌ ﺖ زد ﻫﻞ ﻏﺎﻧﻰ١ ﻣﺎز ز٠ ﻧﺜﺎ د٠ ش د “Cenâb.، Hak.
Peyga.nbcrine kelâm sevk ederken n١ ünâf،klardaı١
،اا٠ 1 .ا,١ ' « .bir ııişan verd i
SUrei ^luhammed (Aleyhisselâm) da buyurulmuştur ki ؛
ري٠ ﺋ ﺬ١ةئ١ﺋﺜﻠﺘﻴﺔزاًﺋﻦﺀذﺟﺎس٠4'آ;ﺣﺖ و ﻫ ﻮ ي; س٠ ^ ةا ﺀﻳ ﺪ| ة ذ ذ دﺗ ﻤﺘ ﻬ ﺔ د رﻳ ﻬ ﻲ ﻳ ﻤﺌ ﺰ ﺀأ خ ﺀ ه ١'.اا١ ل: „-Kalplerinde maraz ve nitak bulunanlar, onların lıaset ve adâ ellerini Allah’،« meydana . ؟.ikaramıyaeagin، mi zanneylcdilcr. Eğer is ١ek, I٠ ؛-ana gösteririz de, elbette onlar، yüzlerindeki alâmetlerinden bi ١ltı،laka onlar، sözlerindeki yanlışlıktan tanırsın. Allah sizin amel., .lir.ln h.rluizi bilir, kasıt ve niyyetinize göre cezânızı verir “ .» 8510 ;
ول٠ ﻓﻰ)ات ا ﻧ ﺪ ﻧﻐﺰو٠ﺳﺎ ﻟ ﺮ ش و ﻧﻮل١ ى ﺻﺪر٠واﺛﻼ
١.»lü na؛ık, eğer iri yari, lâtiî ve heybetli olsa da liabibim ؛lıakikattc, ..... unun münâfık olduğunu, sesinin tonundan ve sözündeki hatâ’daıı an. Iıir.ın.»
٠٥3»
S û r.l M u h am m ttl: 2 . - 1
2٠:ا
8515 ﺟﻮن ﺣﺪاث اﻣﺘﺤﺎن و و ل ﻋﻮل ا ر و ت زود.
!ادم آﻣﺪ ﻧ ﻤﺄ
«imtihan sözü yüz gösterince Hârut ve Mârut kıssası hatırıma geldi.«
«IIÂRUT İLE ÂlÂRUT'UN KISSASI VE IIAK TAÂLÂ’NIN İMTİHANINA KARŞI ONLARIN CÜR’ET GÖSTERRIELERİ« 8516
/ م٠ﺑﻢ ا. ن زان ﻛ ﺖ اود٠ ذ١ض ذق٠ زاراش٠ ( از/ ٠ﺧﻮد ج «Evvelce bundan bir parça bahsetmiştik. ancak binde birini anlatabiliriz.»
Fakat ne söylesek, onun
8517 دران ﻣﺤﺒﺘﻬﺎ
ﺧﻮاﻣﻨﻨﻢ ﻛﻔﻨﻰ
ررةﻫﺎ٠اد ازل٠ ا٠ ﻛ ﻨ ﻮ ن وا1٠ «Orada bazı hakikatleri söylemek isterdim ama, şimdiye kadar 0 tahitikat geri kaldı.» 8518 ز ﺑﺎ ر ش ﻧﻮل ﺩﺑ ﻞ١
^
ا د ﻧ ﺮ ح ﻳ ﺚ ﺀﻳﺬوى ز
د٩ﺣﻤﺎ . ﻛﻔ ﺖ
«Uurada da onun mufassal kıssasından bir miktar söylenilecektir. Filin vücuduna nisbctle bir uzvunun şerh edilmesi gibi.» 8519
ﻫﺎرو"را ﻣﺎرورا٠ﻣﻮﺷﻜﺰ ا٠-ارو٠ اى ﻏﻼم و ﻣﺎ ﻛ ﺮا ن «Ey yüzünün güzelliğine bizim kul, köle olduğumuz! H u t ile Mârut kıssasını dinle...» 205
8525
ر د ﺛ ﺎ ن ز ر و ز ر٤ إ٠ اﻣﺘ ﺤﺎ ن ذاا ﺧﺮ. ﺑﻮد ر ﻣ ﺬ را ذS «Allâh’ın İmtihânı oııları zır ti zcher etti. Mest olanın böyle şevlerden lı.ıljcri olur mu?» 852C
ر- - ﻳﺶ او ﻛ ﻞ٩ ﺣﺪان٠ﺣﻨﺪ ق و و ﻣ ﺪ ق ﺑ ﺶ او ﺧﺮ ش ﻣ ﻠ ﺒ ﺖ٠ب «Hendek ile meydan, bir sarhoşa müsâvi gelir. Oua. kuyu da. lıendck ٠ ٠ !٠doğru yol kesilmiştir.»
8527 د د٠ ﺣ ﻜ ﻮ ﺷ ﺮ آ ﻧ ﻜ ﻮ٠أن
دوردى د ﻛﻨ ﺪj r ﻫﺒﺪود اذ «Mesela, dag keçisi, 0 yüksek dag üstünde otlamak i ؛؟n zararsız ve tehlikesiz koşar.»
8528 ﻛﻬﺎأذl. ﺑﺒﺬد٠ ﻋﺎﺑﻰ رﻧﺪl.
ن١'ﺀازى ﺑﻜ ﻞ ذ ﻛ ﻢ آﺳﻢ «Ot toplamak İçin koşup dururlten. ansızm lıükm.ü semâvî ile, yânîj *' * ' kazâ olarak bir tuzak görür.»
8529
ى ﻟ ﻜ ﻞ را دا ز د ﻧﻈﺮ٠رك٠ -
f i ٠ران ﻛﻮ
ز ﺑ ﻨ ﺪ٠اد٠
«Diğer bir dağa bakar ve o dağ üstünde ب dişi bir keçi görür.» 207
8535
.ن آن دوﻛﻮ1; ﺻﺄدان مC l . ﺿﺎ ى ؛ ﺀ٠٠ ن١آ ﺗ ﺌ ﺮ «Avcılar iki dağın ortasında otururlar ve bu heybetli kazâmn neti' )isini, - y â n î j keçinin dağ arasına d ü şm e sin i- beklerler.» 8536 ﺗ ﻦ١ز ﻫﻢ٠ ا ن٠ﺑﺎﺛﺪ اﻏﻠﺐ ﺻﺘﺪ
ﻛ ﺖ و ج—ت و ﺧﻤﻢ ﻵنv١r ،ود *.İşte bu keçinin avlanması çok defa böyle olur. tiktir ve düşmanı - yân،،؛: «.avcıyı— görür ve bilir
Yoksa o çeviktir
Bir misal daha : 8537 ﻟ ﺖ ﺑﻮد٠
رﺳﻢ ارﺑﻪ
ﻟﺬن ﻣﻮ ت ﺑﻮد٠دام ؛ ﻛ ﺮ ز «Meşhur RUstcm, kellesi ve kulağı yerinde azametli bir adam gibi de onun ayağından yakalaj'an tuzak, şehvettir.» Riistem, د milli ve belki de muhayyel kahramâmdır. Dörtsene yaşadığı söylenir: Son zamanlarda Kâbil şehrini zabtetmeye kalkışmış: Kâbil §âhı; RUstem'in kardeşini elde ederek onun vasıtasıyle Ilılstem'i davet eylemi? ve geçeceği yola geniş bir ؟ukur kazdırıp, İçine u cu sivri demirler, koydurmuş. Kardeşi, ağabeyisini. 0 çukura sevk ederele ıçine düşürmüş: RUstem'in ati, son bir gayretle sıçramış ve çukurdan çıkmış ise de aldığı yaralardan ölmüş. RUstcm de son nefesini vermek üzere bulunurken kardeşinin güldüğünü 'görünce bu İşde onun parmağı bulundugunu anlamış. Birader: şu yayımı kur da elime ver, olünciye kadar, kendimi canavarlara karşı müdafaa edeyim, demiş. Kardeşi, yayı kurup eline verince, Riistem, yayı ona çevirmiş. Fakat, kardeşi kaçmış, bir çınar ağacının kovuğuna girmiş. Riistem can havliyle öyle bir ok atmış k ؛çı٠ narin bir tarafından girmiş obir tarafından çıkmış, içindekini de Oldiir. müş. Yalan naklinde yanlışını varsa kusura bakılmasın. İşte RUstem'i bu lıclâk tuzağına düşüren onun Kâbil milkini zaptetmeğe olan şehveti, yânî: arzusu idi. yUz
F: 14
2.3
8513 د اﻣﻼﻟﺬرا.٠ا أ٠ئ: د٠'ا ج 'ﻛﺮا١ىي،وز ﺟﺎﻵﻟﺖ روﺣﻪ «Meleklere ve Celâl-İ ilâhî'den pak o h olur, akla ve hayâle sığmaz.»
ruhlara nasıl bir mestlik
8544 د٠' رز دن ران ش ؛ ﺗ ﺎ- ﻫﻊ
د١م او؛ ا ن ﺟﻬﺄن ﺑ ﺬ دﺗ ﻪ «,Bu pâk olan ruhlar, 0 mânevi şarabin kokusuna gomil bağlanmışlar Dünya şarabının küplerini kırnıışlar’dır.» 8545
., و دو. ١ ئ ٠ ٠ ت ٠ و غﺀV
خ ا *ﺟﺰ
٠رر: ﻣ ﻦ در ا٠ ; ن، ﻛ ﻎ٠ﺣﻤﺠﺢ «Ancak, bu İlâhi şaraptlan uzak kalanlar, kâfirler gibi kabirlerinde gizlenerek. Ralline،- ؛İlâlıiyc’den ıııe’yus olmuşlardır.» 8546 ﻛﺜﻠﺘﻬﺎ<د٠ 'ا ا د د از ر د و ﺀﻟﻢ
د1ه:ى;ذﻣﻢ ق ز م ﻳﺖ ﻛﺚ٠ «Onlar, iki alenide de ümitsizliğe düşmüşler; lıadsiz ve lıesapsız diken alınışlar, yân ;؛iler biri dilten gibi olan kütü amellerde bulunmuşlardır.» 8547 ﺑ ﻰ ز ﺑ ﺬ أ ا أ ; ﻛ ﺸ ﺪ اى در خ غ٠ ٠ ر زﺑ ﻦ اران ﺑﺪاد ﻟ ﻰ ج, «BOyle mezâlim ve seyylât îcrâ eyleyen insanları gürünce,. Ilârııt ile Âîârut, mânevi mestliklerinden tlcdllcr k i: biz yer yüzünde olsa idik, lıal. ka, bulut gibi, yağmur yağdırır, yânî; adâlet ifâ ederdik.» 211
Y ânı: «Rahman olan Allah’ın has. kullan ki arz üzerinde vckâr vc tevazu ile yürürler. Onlara câhiller lı؛tap edib de münasebetsiz bir söz söyleyince, aynı sûretle mukabele etmezler de selâmette olunuz derler6.» âyetine işarettir. Hazreti Mevlânâ gene bir gazelinde ؛ «Sana mürâîsin derlerse, dediğinizin ikiyüz kat fazlasıyım de ve yü rü. Eğer sana hışmedip de söğecek olurlarsa, onlara düa et ve gönül hoş luğuyla gülerek git» buyurmuştur.
8553
ر زأر١ ر ن دود درخ٩ا ر ﻫﺬ
/ > ; ٠ﺟﺰ ﺑﻮ ف و د و ت و «Yalm ayali bir kimse, Ijir dikenlikde, durup düştinmekden ve sakinmakclan başka bir sûretle nasıl yürüyebilir?» Binâenaleyh sâlik. seyr-i sülükü esnasında adim attığı yere dikkat etmeli ve düşünerek gitmeli ki yürüyebilsin.
8554
ﺑ ﻜ ﻦ٠ ن ﻗﻔﺎ ﺀ ﻏ ﺖ1 ﺗ ﺄ و د ادر ﻣﺎ ب ﺟ ﻮ ﺳﺎ ن٠ «Kazây-İ İlâhî böyle söylüyordu. Lâkin Hârut ile M ârufun kulakları coşkunluk hicabı ile tıkalı bulunuyordu.»
(M) Sûrei F u r k a n : «3.
21:1
«*’،K A V U N U N M C s A A L E Y H İS S E L A M T R Ü Y A S I N D A G Ö R M E S İ, D O Ğ M A M A S I İ ؟٤ N T E D B İR L E R E G İ R İ Ş M E S İ .
8558 د ار ؤ ل ﺟﻮ ﻟﺢ روق رد٠ح ﻓﺘﻖ رد٠ او ﺑﺪوﺧﺘ ﺎًن٠ رج * F i r a v u n ’u n
cchdi
tc v f ik s iz
o ld u ğ u
İ ؟ln , 0 ,
her
s ö k ü lm e k te n İb â rct k a ld ı .»
ne
d i k ،؛
is e y ı r t ı l ı p
٠
8559
از ﺳﺠﻢ رد د ر ﻋ ﺶ را ر و ﻧ ﺴ ﺮ ﺑﺰ و ا ﺣ ﺮ د ﺋ ﺈ ر «H ü k m ü a ltın d a b in le r c e m ü n e c c im
v e s a y ıs ız r ü y â ta b ir c ls ؛. ile s i
Iıirb az v a r d ı .»
8560
ﻣﻐﺪم ﻣﻮﻣﻰ ﺀوددش وا ب
اب٠ ﺣﺮ١ﺀوت و ﻣﻠ ﻜ ﺸ ﺮ٠ﻛﺎ ﻛﻨ ﺪ و doğacağını ve kendisini de, mülkünü de liarab edeceğini Firavulla rüy ؟sında göstermişlerdi.«
S561
ﻝﱆ’ﻭﻡ٠ﴎ ﺩﰊ ﻭﺍﺍ ﺍ ت را ل و رواب ﺛ ﻮم٠ﺟﻮن رد د «Firavun rUyâsını düş yoruculara ve müneccimlere söyledi. Bu lıa. yâlln ve uğursuz rüyâmn nasıl del’i mümkün olur? diye sordu.» 8562 ﻛ ﺎ ﺗﺪﺑﺮ ى ﻛ ﺬ ؟٠ﺟﺮه ﻛﻐ ﺴﺪﺛﻮ
١ أ و زرن ىز'ﺑﻊ٠ زادزرا.را «Hepsi dediler ki : tedbir edelim, onun doğnıası yolunu eşklyâ gibi vuralım.» 215
8568 ر دورى ﺑ ﻮ د
ﻛﺎن ا ﺑ ﺮ ا ر ا
د د ن ﻓﺮﻋﻮن دﻳﻨﻮر ى ﺑ ﻮ د «O esirler — yânî: İsrail oğullar، - Firavun’a hiç yaklaşamazlardı: Firavun’un yüzünü görmeye mezûn değil idiler." 8569
و١ درﻳﺶ٠ا ﻓﺎ دﻧ ﻰ و ى ر و. ه ﻣﺨﺺ٠ ر آ ن ا٢٠ «Eğer yolda ona rastgelselerdi, o yasağjn hükmünce yüz üstü yer. lere kapanırlardı." 8570 ا ﺳﺮ
ح:ه
'ﺑﻴﻨ ﺪ
د ى
ﺑﻰ ان
ر٠ ز ى ان ا٠درك ﻭ ﻙ «Kanun hu idi ؛Hiçbir esir, vakitli vakitsiz Firavun'un yüzünü göre, mfrecekti.» 8571
ﺑﺜﻨﻮ"د٠ا ﻛ ﺚ ﺟﺎدﺛﺎن ﺟﻮ در ر رى ﻛﺘﺘﺪ١أ ’ ﺑﺒﻨ ﺪ ر و دا و٠ «Yolda çavuşların sesini İşitip de Firavun’un gelmekte olduğunu anlayjnca onun yüzüne bakmamak İçin duvarlara dönerlerdi." 8572
ور د ﺑ ﺪ ووى او ﻣﺢ;م ﺑﻮد و اً ن رود١ ر٠ر. ا ب د ذ «Şayet Firavun’a bakacak olurlarsa bakanın başına en kötü ve en şiddetli cezalar gelirdi.» Yusuf Aleyhisselâm'ın Mısır'da vezir olduğu sıralarda, Mısır'ın ?imal tarafları SUriye'den gelen Âmalika Araplarımn eline geçmişti. Yunanlı. 217
«575 ﺗ ﺒ ﻦ٠ﻻ ا
.ﺛ ﻴ ﺪ ﺗ ﺪ ﻣ ﺰ د
ون٩٠
ﺗﺪﻛﺎ ن و د د ﺑﻰ ﻣﺪن؛ ق آن «İsrâil Oğulları bu müjdeyi işitince sevindiler. Çiinki, Firavun’u gör. ٠ î،٠ yi ؟ok arzu cdiyorJardj," 8576 ﺣﻮردد و ان ﺳﻮﺗﺎﺧﻪ١ ﺣﻴﺎﻫﺮ ا ﻧ ﺪ٠و٠ ر ج٢ ٠1ﻃﻮﻳﺜﻨﻰر «Hileye aldandıiar ve meydan tarafına koştular. Cilve yapmak ve ho? i;ı؛rünmek İçin kendilerini süslediler." Yâni ؛temiz ve yeni elbiseler giydiler. Hazreti Mevâlna bu hâle tarihi bir misal gösteriyor ve diyor k i : 8577 ن١ د٩ "اول لﺀا
ر ﺑﺎ ن ﻛﺎﻧﺠﺎ
م ﻛﺲ از ﻣﻤﺮان٠٠ﻛﻔ ﺖ ﻣﺘﺤﻮ «Dunun gibi, hilekâr Mogol kumandam da ،İçmişti lii: Mısırlılardan birini arıyorum." 8578 ﻃﺮ ف
ا رد ا ن
ﺟ ﻊ
د را را٠
ف.، د٠ ١ راﺀ6 ﻝ٠ د ا٦ﺗﺎذر «Mısırlılar: olsun...»
Bu tarafa toplammz ki, bana lâzım olan elde edilmiş
857٥ ن٠ رك ﻣﻰاًﻣﻪ ﻛﻐﺘﺎ؛ ت ا
ا"ﺛﺎن٠ ش/ دران١را ﺣﺔواج٠٠ن٣ «Mısırlılardan her kim gelirse: aradığım bu değil; efendi: !؟eriye gir, şu köşeye otur, diyordu.» 219
o CJ
١
Y ânî: «İnsanın kalbine vesvese veren Şeytan cinden de olur, insan. <l؛ııı da66» buyrulmuştur. Çin’den olan şeytanlar, mahut Şeytanın nesli, in .andan olan şeytanlar da ona tâbi olanlardır. Asıl şeytanlar, azdırmak<l.ın aciz kaldıkları kimselere bu insan şeytanlarını musallât ederler. 8584 ﺧﻮ
و زﻧ ﺖ
-U . Ü »
اإن٠ ك/
ا ﺣ ﺐ دل ﻣﺤﻮ٠ و٠م ﺣﻮاران،درذ
«Eğer dilenciler, tamahkâr ve kbtii İıuylu kimselerse bile, sen yine 1،ﻻ٠, اااsaliibin؛, onların İçinde ara.... Zira, ehlullah hazerâtı fakr-1 sûrîyi ihtiyar eylemiş oldukları İ؟in, ktırılâ fukarâ gibi görünürler. 8585 ﺕ- د ر ك در؛ ﻛﻬﺮ ?ﺍ ﺀﺍ
ﻓﺨﺮﻫﺎ ادرﻣﻴﺎن ذ ^ ا ت .'Denizin dibindeki incilerin istiridyeleri taşlar arasındadır, !’dilecek kimseler de utanılacak şahıslar arasında bulunur."
iftihar
Binâenaleyh fakir ve dilenci sUretinde gördüğün kimseler İçinde bir veli bulunmak ihtimali vardır. 8586 ﺑ ﺮ ﻣﺤﻮﻧﺒﺪد از ا راﺑﻠﻴﺎ ن ﻳﺪان دوان٠ ا ب ﻧﺐ٠^ ا ز
«Isrâil, yânî; Yâkup Oğullan lıu dâvete sevindiler ve coştular. Erken. ا1 اا أmeydan tarafına koştular." ٠،&>
s٥r«،
N as:
5-8. 221
.H A Z R E T ! M Û S Â ’N IN ١ ' ٨ L ،J )E S ،N İ N I I A m I I K K A L A C A ftl « E C E , l'.ENİ İ S R Â İL ERKEKLERİNİ K .A O lN L A K lN O A N A Y IK M IŞ ﻏ ﻼ ﻻ ا ا ﺀ٧ İÇ İN , F İ R A V U N U N
M E S R .R
OLARAK
Ş E IIR E
D Ö N M E S ،»
8591 ﺗﺶ٠ ٠ ►ا';ش را ن ر( ادر ﺣﺪ ش : ا;ن ﺀﻣﺢ٠ ا٠ﺛﻢ ذ'ار ا «Firavunun, İıazincdârı ola« İ,«ra« da onun hizmetinde ve sohbetinile olarak hirlikde ؟ehre geldi.» im ran Beni İsrail'den olup, Firavun'un sadık adamlarından idi... Bi. ؛؛ile re doğacak Hazreti Mûsâ'nın da babası bulunuyordu..
8592
y —ى ﻛﺪت اى ﻫﻤﺮان ن ﻧﺮ ﺀ ر٠
ﻭ۴
: • ? ﺽ ﺍ ﻭ ' ﻭ ﻯ ﺫﻥ ﻭ
.Firavun dedi k i: cy imran; sen lııırada yat, evine gitme ve zevcenle buluşma;„»
8593
«İmran da dedi ki ؛senin sarayında yatarını, gönlünün arzu ettiğin den başka bir şey düşünmem.»
8594
ان٠ ﻣ ﺄ ل١ر ر ا ﻧ ﺜ ﻤ ﺬ ا ﻓﺮﺀودؤا د ل ر د و ﺟﺎﻥ
رد
ل;ك
«imran da Beni îsrâîl’den idi,.lâkin Firavun’un kalbi ve ruhu gibi sevgilisi idi.» 22,1
8600 ا د
; ٠درﻛﺜﻴﺪش درﻛﺘﺎ ر از ع اﻃﻮد ا دم ددﺑﺮب٠رﺑﺎﻣﺪ
IIIC II
*imran, muhabbetle onu kucakladı ve o esnada sevişmekten nefsini etmedi.» 8601 ا ؛ ﺗ ﺮا ﺳﻌﺮد٠١ ﺟﻨ ﺖ ﺛ ﺪﺍ او
د ت ﺣﺮد. ' ﻧﻜﺎل، ﻟﻰ ﻛﻔ ﺖ اى زن٠ «Kadınla birleşti ve emâneti — J'ânî; Hazreti Rlûsâ’nın mâyei hılkaاilli - ona teslim etti. Ondan sonra: yâlıu; bu küçük bir 5 ؛değil, gayet ﺀ؛؛ا.1ثtut, dedi.» 8602
ﻛ ﺖ زد زاد ا ﻧﺜﻰ٠ر. ﻧﻰ٠ا ﺷ ﻜ ﻨ ﻜ ﺜ ﻰ٠ و ﻣﻠﻞ٠ ﺗﺜﺒﻰ از ﺛ ﺎI «imran demiri taşa vurmuş, ondan bir kıvılcım doğmuştu. 0 kıvılcım tı.vlc bir ateşti ki Firavundan ve onun mülk ve saltanatından kin ve ili" likam alacaktı.» 8603
ﻳﻦ ﻣﻮا س ﺑﺎت٠ ن ﺑ ﻮ ارم ز ذ٠ ات٠ ﻳﻤﻮ٦٠ا٠ ﺣﻖ ﺛ ﻪ ﻧ ﻄ ﺮ ﻏ ﻮ «imran diyordu k i: yâhü, ben bulut gibiyim, sen zemin mesabesin, desin, doğacak ؟ocuk da nebâta benzer. Bizi oynatan Allah da satran؟. Ilalii şah misâlidir kl iliz onun mat’ı ve mağlûbuyuz.» 8604 ﻳ ﺪا ﻧﺎ ى ﺻ ﻮ س٠٠ات و رد ا ز ﺋ ﺎ٠ ا آ_وس٠ ش ر٠ ا٠ ان ﻣﺪا ن از «Ey hanim; galibiyycti ve mağlûbiyeti şah’datı bil, onu lıizdcn bilme ve bize hükümdarın emrini tutmadın diye tân’etme!..» 15
225
861. ﺑﻮ٠ > اذﻛ ﺖ و٠ رى ب ' ن ج٠از
د ﺟﻨﻰ و د ر٠ ﺗﺒﺸﻰر٣٠ﻛ ﺰ «Meydan taraîjndan duyulan bu feryat ve gürültü ne ؛d ؛ki, onun korkusundan cin ve şeytan bile tirküyordu .»
8611 اد/
ارا٠ . ﻛ ﻔ ﺖ ﻫﻤﺮان ﻧ ﺎ
ﺛﺎ دy از٠ت٠٠ﻧﻮم ﻟ ﺮاﺑﻠ ﻤﺘﺎ im ran dedi k i : şakımızın ömrü uzun olsun. Beni Isrâîl sizden mem. Iiun oldukları İçin,»
8612 ﻛ ﺬ د٠ ﺋﺎ د ى٠از ﻋﻌﻼى ﺛ ﺎ ٠ا ﻋﺰ ت٠;'د و ﻛ ﻎ٦رﻧﻌ ﻰ ﻛﺎ «Şahımızın İûtuf ve atasından çırpıyorlar.«
seviniyorlar da raks ediyorlar ve el
8613 ا وﻟﻴ ﻚ٠ ١ﻛ ﻔ ﺖ ا ﺛ ﺪ ﻳ ﻦ ﺑﻮد \ رﻛﻞ د ﻧﻴ ﻚ/ وﻫﻤﻢ و أدﻳﺜﻪ «Firavun dedi k i: ihtimal ki böyledir, lakin vehim ve endişe ileni iyice kapladı.» 227
861 »
٢ درآﻣﺪ دررح، ﻳ ﺮ٠ﺍ ا رﺑ ﺮ خ ﻛ ﺮ دد ﺳ ﺤ ﻢ. د١ﻧﻤﻢ «iler Peygamber ana ralımine düşünce, onun yıldızı da gtikte zulıur eder ve parlamağa başlar.»
“GÖKDE MCSÂ ALEYIIİSSELÂMIN YILDIZI PEYDÂ OLMASI VE MÜNECC٤.٦ILERÎN m e y d a n d a f e r y a d ETÂIESJ.
8620
رﻓﻠﻚ ﻣ ﺪا ذ د آ ن اﺗﺎ زا ش ا ش٠ ﻛ ﺮ و ﺑ ﺮ٠ ﻛﻮر ى ﻓﺮﻋﻮن و «Kör Flravun’un hile ve tedbir ؛lıllâfına Hazret ؛.Âlûsâ’nın yıldızı se nıâda göründü .» 8621 اى ر را ن رو£ روز ﺛ ﺪ ﻛ ﻌ ﺶ و' ف آ ن ﻏ ﻨ ﺪ وآ ن ﺑﺄ ﻛﺘﺜ ﺮ
«Gündüz olunca Firavun dedi k ؛: ey imran! Git, o gürültü ve o sesler ne- id ?؛Öğren !» 8622 د ر را ن ب؛ب ﻣﻴﺪان وﻛ ﻒ ت٠ 'را ا و د و ﺛ ﺎ ﻫ ﻨ ﺬ د ﻧ ﺨ ﻔ ﺖ٠ ﻏ ﺬ ل٠ا ﻧ ﺞ
«Imran meydan tarafına at sürdü v e : gecek ؛.gürültü ne idi? 11ü kiimdâr uyuyamadı, ded؛.» 8623
ه'ﻳﺚ٠ ر ﻣﻨﻢم ﻣﺮ رﻫﻨﻪ ﺟﺎﻣﻪ ﺧﺎﻟﻦ٠ ﺋﻮث;د١ﻫﻤﻢو اﻣﺤﺎب ﺀض «Her müneccim başı a ؟ık, elbisesi yırtık ve mâtemzedeler gib؛, "üst lerine, başlarına toprak saçtıkları halde ,» 22٥
8629 < رب
رد ﺣﺎ ر ؛ آ ن
١ ار ﻛ ﺜﺈ ﻳ ﻢ از ﺑﺔ٠ ا ﺳﺎر٠
«o P e y g a m b e r in
y jld ız j g ö k y ü z ü n d e p a r la d ı.
B iz d e a g la m a k d a n
g ü z le r im iz d e n y ،Id ٠z y a g m u r u y a g d ır d jk .*
8630 دا ق٠ ا د ل ﺧﻮ ش ﺛ ﺎ د ر را ن از
ﻟﻔﺮاق،. ( دﺳﺖ رﺳﺮﻣﺰداو «J m ra n , g ö n lü h o ؛, lâ k in z â h i r e n : E y v a h la r o ls u n , d iy e r e k e lin i b a ٠ ؛، n a v u r d u .»
8631 ﻇ ﻤ ﻮ ز ش٠ ش ر٠ﻛ ﺮ د ﻫﻤﺮان ﺧ ﺪ
رﻓﺖ ﺟﻮن د ﻣ ﻮا ﻛﺎ ن ﻟ ﻌ ﺘ ﻞ و ﻫﺶ .K e n d is in i g a z a p lı v e h id d e lli g ö s te r ip , d e lile r g ib i a k ils iz v e ş u u r , su z o la r a k g itti.»
8632 ذﻧﻰرا اﻣﺤﻌﻰ ﻛ ﺮ د و ر أ د.ﺣﻮ ذ وأ د٠ ا ى ﺑ ﻰ ﺣﻨ ﻦ ر ﺟ ﻊ٠٠ﻛﻐ ﺖ «K e n d is in i m e y u s v e m a h z u n g ö s te r e r e k , m ü n e c c im le r in h e p s in e ؟o k s e r t s ö z le r s ö y le d i .»
8633 ا ﺧ ﺖ' وü f> ﺋ ﺸ ﺮا ر ش و٠ﺧﻮ
و١رد ﻫﺎ ى از ﻧﻮه اﺧﺖ « K e n d is in i h id d e t li v e g a m lı g ö s te r ip t e r s in e o y u n la r o y n a d ı.»
Yânî: seviniyorken, gamlı gözükdü. 231
8639 أ ك ا ﻣ ﺜ ﺐ ﺣﻤﻪ ا را ﺗ ﺒ ﻴ ﺎ ن
ازﻓﺎت زان.د و ر ﻣﺎد داز *Bu gece bütün diye.»
Benî Jsrâîl. karjlan ile görüşmekten uzaklaştjJar
8640 ال وﻟﺖ واًب ورو وﻛﺎر ﺧﺎم٠ ﻥ ﻟﻮد ارى و اﻧﺎ ل ﻛ ﺮا م٠ﺍ ا.١1ذda gitti 1, ؛ere ؛de... işe gelince, h ؛.birşey olmadı. Kerem sahip 5 lerinin dostluğu ve e tali böyle mi olur ?»
8641 د ا ر ا ادرار و ﺣ ﺪ ت ى ر د ارا د ﻟ ﻢ ﺑ ﻨ ﻮ ر د١ﻣﻤﻠﺔل .Yıllardır vazife ve Jıil’at alıyordunuz, memleketlerin varidatım ra. Iiatlıkla yiyordunuz.» 8642
و'ﻣﺤﻮم٠ ودوﻓﺮﺀﻛﺚ٠ راﺑﺎن إ ن/ ذﻛﺎرد ﺛﺮم٠ و
ﺧﻮاراﺑﺪ
ﻟﻠﻪ
«Sizin reyiniz, lıiineriniz ve nücûm ilminiz bu muydu? Siz bedâvâ yiyici, lıîlekâr ve uğursuz heriflersiniz.»
8643 ﺷ ﺬ’ﺑﻢ١ﺳﺬإراردرﻣﻮ
ر ﻛ ﻢ٠ ﻳ ﻰ وﻛﻮ ش د ﻟﺒﺎظ'ذ٠ «Ben sizi parçalatır, ateşlere atar, burnunuzu, kulağınızı ve dudak" !arınızı kestiririm.» ة:ا:ا
8649 ا٠ﺷﺶ ر ﻣ ﺪ ا ذ د م٠روز ﻣﺎؤ ﻣ ﺎ٠ ا ن٠ ^ د د ﻓﻮت و ﻣﺤﻬﺪ.L Biz onun doğaca^ günü tarassut edelim ki bu kazâ elimizden sıçra “١|>؛fevt olmasın." 8 .5 . ارا ﻣﺠﻰ٠ ٠دارﻳﻢ إ ن ك٠ر
اىﻏﻼﻣﺮاًى ز اﻓ ﻜﺎ ر وﻧ ﻰ «Ey fikirler ve şuurlar, reyinin kölesi olan hükümdar: Eğer bunu da İK.cercmczsek bizi 0 vakit öldür.» 8351 د اوروز ووز/ ى ذ٠"ا ﺗ ﻊ ﺀ ﺧﻤﻢ دوز٠ﺑﺮ ﺗﻚ٠اﻟﺒﺮد٠ «üüşmana saplanacak takdir oku atılmasın diye, dokuz aylık müd٠ !٠ .، ؛müneccimler gün giiıı saydılar .» 8652 رد٩ﻛﺎن رﻻﻣﻜﺎن ﺟﺎ٠ون٣ د ذ ﺧﻮن ﺧﻮد ﺣﻮرد٠ًﺳ ﺮ ﺣ ﻮﻧ ﺎ «،Mekân Jâ mekâna hamle edince başaşagı yuvarlanır ve itendi itamm i؟er.» Mekân : Beşerî cihan, Lâmckân,. yânî ınekânsızlık ise : Âlem-i îlâilidir. Cıhan-ı Beşeriyetin, Âlem-i İlâhîye karşı hücumları ve tedbirleri, F؛. ravun ile müneccimlerinin tedbirleri gibi, dâima aksi netice verir ve kader hükmünün İnfâzına hi ؟bir şey mânî olamaz. Kur'an'da :
Y ân î: «Allah bir Itavme bir fenâlık diledi mi, ona kimse r.ıani ola. 235
8657 'ارا و ﻣﺎ ت و ﺧﺎﻣﺖ ﺑ ﻬ ﺪ: ١ص د٣ ﻛﻮد ﻛﺎرا ر ﻛﺎ ﻵ ﺀ زر »I''؛ravun, kadınlara ihsan ve lıil’at verecek , ؟ocukların başına sır . ٠ ٠ ،،٠ ,٠külah giydirecektir.» 8658 ن٠ & او ا ن د ز ا ﻳ ﺪ ت ه/ ﻧﻜﻴ ﻦ٠ز ﺛ ﺎ١ ا ﻛ ﺮ د٠ﻛ ﺬ ج “IIclc, bu ay içerisinde doğurmuş olanlar, gidip büyük Padiçah’dan It'iu elo r alsınlar.» 865٥ آ ن ز'اأن ا ﺷ ﺎ ﺀ ن ﺑﺮون ﺛ ﺪ د دادﻣﺎن ا ﺧ ﺒ ﺔ ﺛ ﻪ اﻣﻢ ﻧﺪ «Ooğurnıuş kadınlar , ؟.ocuklarıyle beraber sevinerek çıktılar ve Fi ıcuıı'un çadırına !،adar geldiler ،!.»
8660 ى٢ر زن ﻧﻮزادﺀ ﺑﺮون ﺛ ﺪ ز ذ ر٠ ن و ذ١ و ى ﻣﺒﺪان ﻏﺎش از د ﻻ٠ «Yelli doğurmuş her kadm tertip edilen lıîle ve Itahırdan gâfil ola11,1 ؟eliirdcn dışarıya çıktı.»
8661 د ' د٠ د و ا د آ٠ ٩ﺣ ﻮﻧ ﺬا' ن ﺣﻤﺎ ; ز ﻣﺎدو ﺑ ﺎ د د٠رﺟﻪ ﺑﻮد أ ن «Kadınlar, Firavun’un çadırı yanında toplanınca, çocuklardan erkek olanı, analarından aldılar.» 2ﺕ 7
S6G6
ﺑﻰ ﺀرا'ان اﻣﺪد او ﻧ ﺪ ر ا
ﺧﺪا
/ \
در ﻧﻮر اﻧﺪاﺣﺖ از
«Memurlar İmran’ın evine gcidiJer. Haremi, ؛ocuğunu Emr-İ ilahiyle tındırın İçine att،،.« 8GG7 ﺧ ﺮ١٠و ر ا ﻣﺪ ر ى ذق ﻧﺎ ن
ر: ﻛﻲ ز ا ﻣ ﻞ ان ﺧﺒﻠ ﺖ ا ن «Mûsâ’nın anasma (Alim) ve (Hahir) olan Allah’dan ilham olundu k i: bu ؟ocuk, İbrahim - Halil ncslindendir.»
8GG8 اردآ, ﻋﻌﺘﺎ'ار دول ر أ ﺛﺎ د دأ
ﻻ' ر ة وﻧﺎ ﻻ ر
«(Ey ateş, soğu, yakma) emrinin ismetiyle tandırdaki ateş, yakıcı ve nelret verici olmadı.» 8669 ذن رس ا'داﺧﺖ اورادرﻧﺮر
ض ار١ر"ن ﻣﻮس ﻧ ﻜ ﺮ د «Kadın, Hakkin İlhamı ile Mûsâ’yı kıvılcımlar arasına attı: lakat nle ؟onun vücûduna tesir etmedi.»
8670
و ﺋ ﺪ د٠ﺑﻰ ﻋﻮا ان ﻟﺲ'د ان از رازان ﻛﺰان واﻧﻒ ﺛ ﺪ' د «Memurlar murâda ermeksilin Firavun’un taralına gittiler. Tekrar, gammaılar, ؛؛ten haberdar oldular.» ,W
ı١؛؟peygamberlerden kılucağız®*.» Diğer bir yerde ise : «Bir sandık i e koy ıluktan sonra Nil’e bırak, denilmiştir. Hazreti Mevlânâ da âyetin meâ imi nazmederek diyor ki : 8674 در
ب
در 'ﻳﺎ ش وﻛﻦ ا
—زﻳﺪ ٠ن٠را ١وى راﻧﻢ رو »«Onu Nil’e at ve itimat et ki ben seni ona yiizaklıgjyla eriştireceğim. ت ٠١ﻗ ﺜ ﻠ ﻪ ١١ﺛ ﻲ٠
ﺚ
ﺧ ﻔ ﻠ
ؤ ﻛ ﺎ ئ ١ز ذ ﺟ ﺬ و ذ
ﻜ ﺘ
ﺀ ﺋ
ﺧ ﺘ ﺎ ة
ﻤ ﻠ
و ﺣﻴ ﺦ
ﺔ
.
ز ١ذ ١ﻃ ﺒ ﺪ ن
١ﺛﻴﺆذرﺗﺪﺛﻴﻤﻠﻮﻛﺔل٠ةﺛﺬ؛ ﺗﺔﻛﺎﻵ ﻣﺤﻰذﻳﺴﻜﺎاً٠ةﻓﺬع وﻋﻤﻮرﻻﻳﺊ٤ذة ٠ و ا ﻋ ﺆ \ ; ; ١:١ا \ :
ﺀ ﺟ ﺬ ﺑ ﻲ 1 ١ة و ﻧ
ﺑ
ﻪل ﺑ
ﻀ ﺘ
و ر ٠رﺋﺘﺎ
ؤ\
ﺀ ك \ﻟ ﻤ ﺠ ﺦ
ﺋ
ﻘ
ص ٠ﺻﺘﺪا ﺺ ئﺀدا ﻏ
241
ﺚ ١ؤ ﻳ ﺒ ﺜ
ﺖ ,ﺋ ﺬ ﺑ ﺜ
ش :زﻳﺘ ﺠ
١ ؤ د ذ ^ ذ ة
ذ
ﻛ
ﺪ
ذ ﺑ ﻠ
ﻦ
ﻼ ﺗ ﻤ
ﺰ ﺑ ﺆ ة
٠ﻗ ﻖ ٠و ﺾ ) ; ﻸ
^ أ
٦٢
ﻻ
;
ﻼ١
٠و ئ ١ﺗ ﺘ
ﺆ ; ﻓ ﻤ
ﻣ
ﻰ ; ﻳ
ﺤ
ل ;
ﻼ
ت
ﻮ ذ
®
ﺗ ﺬ
ﺀ ١ذ ٠ ۶
ت\ ﺧ ﻒ ر
ت
ئ
;
ج ^ ٣ن
ﺀ.ا SUrci Kas ^ :اا
هF: 1
8678 ا د ﻣﻚ ; ﻓﺮ ﻋﻮن ﻋﻨﻮد٠ازد ﺑﻮد.ﻣﺶ ﺛﺎﻫﺎن ﺟﻬﺎرا ﺣﻮرد «inatçı Firavunun hilesi bir ejderha idi ki, ınckîr ve l١ ؛lcs٤ n ؛yutmuştu.*
Dünya Padişahlarının
8679
دﺋﺪ٠ﻟﻴ ﻚ او ﻓﺮﻋﻮﻧﺰ ]ﻣﺪ
را ﻣ ﺔ را و راد ر ﻛﺪﺗﺪ١ر و ر «.Lâkin Ilazrcti Mûsâ onJan zorlu çıktj ki, hem 0 ’nu İıcm de onun mekrini ؟ekip mahvetti.* ‘
8680 ازدﺀاودوﻋﺊ( ﺛ ﺪ از دﺣﺎ
، ﺑ ﻮ ﺑ ﻖ ﺧﺪ، ذورد ا ز٠ ن٠ا «Firavun hir ejderhâ idi, Mâsâ’nm asası da hir ejderha oidu ve Tevi؛k٠ i İlâhiyle onu yuttu.* 8681 اﺗ ﺔا٠ ن٠ت ا-ت ذ د ا'ﻵىد-د د ى١٠ ; دا ذ ﻛﺎا ي٠ ا ت٠ «El elden üstündür; nereye kadar? Allah’a kadar ki nihâyet ondad.r.»
8682 دﻋﻮر و ﻛ ﺮا ن, ﻟ ﺔ د را س٠ ﻛﺎ ن ﺑﺶ آ ن, ﻳﺎى-
JT
ﺣﻤﺎﻃﻪ دراﻫﺎ
«Çünki Cenâb-ı Hak, dibi ١'C sahili bulunmayan bir deryadır ki bu. tün denizler o'ııun Iluzurunda bir selden ihârettir.* 2٠ :!
8686
اى درخ ا ن ﺟﺰه اﺣﻮال ﻧ ﺖ
و را ﻓﺮﻋﻮﻧﺮﺧﻮاﻫﺒ ﺶ د ت٠ «Vah yazık k ؛Firavuna dair söylenilen sözlerin hepsi senin ahvalin, dir. Sen onları Firavuna atf etmek istersin.» Dikkat edecek olsan, nefsinin bir Firavun, onun hevâ ve hevesinin de Firavun'un veziri olduğunu anlardın.
8687 و ﺣ ﺜ ﺖ زردت.و اﻋﺖ٠ا ز ﻏﺮدت. ورزﻟﻠ ﺐ ﺟﻮن ﻓﺎ ن «Senin kötü ahvalinden bahsederlerse canin sıkılır, hoşuna gitmez; başkasından söz ederlerse sana masal gibi gelir.» ٠١■ 8688 ﻟﺒﻦ
ضJU.Ç ﺀرا ﺑﺖI ٠ ج
دور ﻣﺰادازدت ﺳﻨ ﺖ ا ن ﻗﺮن «Melun nefis seni nekadar lıarâp ediyor ve sana pek yakin olan nef. sin, seni Allah'dan nas.1 uzaklaştırıyor?»
8689
1 ؛٠_/“٠j .—i*■i ١ C----A ıj
٠ J١j ٠ J٥.٠ ^j ٠ >؟- +
JJ
«Senin nefis ateşini parlatmak için, Firavun’un ateşine atılan odun ntılnıamakta... Yoksa o nefis de Fir’avun gibi ateş saçar ve halkı ya. kardı...» MS
8694
ﻟﻨﻚ وﻟﻮك و ﺣ ﻦ ﺛﻜ ﻞ و داد ب ش ﻣﻤﺎﻏﻴﺰ اورا ر ﻃﻠ ﺐ٠در «Topallamak, diirt ayak üstünde yürümek, uyurcasma ve terbiyesiz, resine .Isa da Allah’ın yolunda sürün ve O’nu ara..." Yâni: taat ve ibâdâtı âdap ve erkânına riayetle ifâ edemiyorum, kildığım namazı huzuru kalble kılamıyorum, diye kulluk vazifesini ifâ etmekten ve dâimâ Hak'ka vâsıl olmayı aramakdan geri kalma. Yapabildigin kadar yap. tarik-i İlâhîde sUr'atle mesâfe alamıyorsan, hi ؟olmazsa topallayarak ve sürünerek Hakki talcpde bulun...
8695 ﻣﻮﻧﻲ و ك1 ﻛ ﻐ ﺘ ﻮ ك ﺀذ٠ك
ا رﺳﻮﺑﺪى ﺛﻪ
ﺑﻮى ﻛ ﺮ د ن
«Kâh sözle, kâh sükût ile §ah٠j Hakîkât’ın, yânî; Allah (Celle’ceiaJüh)ün râyihâ-i füyûzuntı kokla!» Cenâb٠ ı pir Mesnevinin diğer bir yerinde der k i : .Abdest alırken yüzüne su verdiğin vakit (Yarabbi bana İçinde türlü nlgmet bulunan Cennetinin kokusunu duyur) diye dıia et ki o koku, senin ruhunu o Cennete ؟ekip götürsün.» Arayanın aradığını bulacagma dair Hazreti Mevlânâ bir misal İrâd ediyor :
NM ﺧﺪ ش.ﻛ ﻔ ﺖ آن ﺳﻨﻮب؛ ادﻻذ ﻛ ﺘ ﺪ اذ ﺣﺪ ﺑﺶ.ﺟﻨ ﻲ ﺑ ﻮ خ «Yâkup Alcyhissclam oğullarına dedi w : Yûsufu haddinden ziyâde, yâni: ؟ok ؟ok arayınız!..« 247
\ اﻟ ﻘ ﻮ١ ;ا ﺣ ﺐ وﻻ١— \ ■!ﺋ ﻮ ﻣ ﺚjL ~J
ﺟ ﺆ'ذﺛﺘ ﺰا
ﻟﺔل>اوئ٠\ ذ ﺻﻢ١١ ﺳﺄإ١ ﺛ ﺘ ﻬ ﻮ ج٠ ا٠ ﻫﺮﻵ١ غ١ﺋ ﺬ ر خ Y ânî: "Ey oğullarım gidin, Yusuf’dan ve kardeşinden haber alin ve Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çüııkl kâfir kavlmlerden başkaları Allah'ın raliinctindcn iimlt kesmezler’." dedi.’ Yâkup oğullarının bu sefer gidişleri ve talepdeki niyetleri sâdık olduğu İ؟in Hazreti YUsuf onlara kendisini tam ttı ve: «Babamı da alin, hepiniz Mısır’a gelin, dedi. İşte sadık talepleridir ki, kendilerine aradıklarını buldurtmuştu. Yine Hazreti Yâkup lisânından buyruluyor ki ؛ 8699
"ت
٦ ٠ ر ﺑ ﺊ را٠ > ﺳ ﻼ
"Ağzınızla kardeşlerinizi soruşturunuz. araştırın."
DOrt yana kulak verip onu
8700
<٠
ﻛﺎ رى ﺣﻮش آ د ﺑﻮ ر د آن ر د
ﺛ ﻌﺎ ى٠
ﻛﺎr
ﺳﻮى آن
«Nereden giizel bir koku - yânî; iyi bir h a b e r - duyarsanız o tarafı koklayın. Ne taraftan o âşinânın kokusunu alırsanız 0 tarafa yürüyün." 8701 ز ﻟ ﻰ١ ﺑﻨ ﻰ٠ا ﻟ ﺶ٤ ر
ا ى ﻋ ﻰ٠ ل ﻟﻄﻒ ر٠ و ى ا٠ «Nerede bir kimseden lütuf görürseniz, belki 0 lütfün aslıııa yol bu. !ursunuz." 17.) Sörei Y. s u f : 87.
210
Kdi'an-ı Kerim'de :
/3
Î r V
J
w
*
l a X
—-٠ ١1 ،> ٠ ,٠ J
İ
Î J ü ؛
٠ ١ J
V ûnî: «Ey Müslümanlar, düşmanlara karş، muktedir olduğunuz ka٠ .i ٠ ٠ Kuvvet hazırlayın71» buyrulmuş, taraf-ı Risâletten de : «Haberiniz nl.mı Ki kuvvet rcmi’den ibarettir» diye tefsir edilmiştir. Asrı saadette ٠١٠ mühim silâh ok olduğu için kuvvet kelimesi (Remi) ile izah olun muştur. Kemi kelimesi atmak demektir. Ok atmak için, atmasını bilmek; bil■ ٠ ٠<1 ؛için, tâlim ve idman ederek, ok atıcılığı öğrenmek lâzımdır. Bugün ٠ . . I.ir orduda ok kullanılmadığı için, bugünkü silâhları bırakıp da, sünı.i'tl veçhile, ok kullanalım demek, akıllı bir müslümanın hatırına gel٠ .ı. .٠ Böyle diyecek olanlar varsa onların hâli, dinde salâbet ve sünnete ٠|،٠ v،'l değil, ancak ve ancak hamakattır. Müslümanlığın başka hiç bir h.v ivesi olmasa, şu hadis-i şerif, Din’in terakkiyi önlemeyip, bilâkis te mi, kivi emrettiğine en kuvvetli bir delildir. Dini terakkiye mâni gibi göı.'Mİ.'r ve göstermek isteyenler hareketlerinde samimî iseler ahmakdırhu, gösteriş ve hulûskârlık için söylüyorlarsa, münâfıkdırlar. Yine Mevlâna diyor k i : 8705
-y
3١y ٠r ،3-٠^ 3؛
٠١ T
3 ، <١٠١ ٠/٠
«Her sille, okşamak içindir. Her şikâyet insanı bir şükre agâh eder.» Kabahat eden bir kimseyi dövmek, ona İslahı hal ettirip sonra sev mek ve okşamak içindir. Her şikâyet de bir niğmetin fevtinden ileri gelir İd. o şikâyet, o niğmete sahip olanı şükrettirir. 8706
f
3
t? ؛
t »j ؟.• 3 ؛j <sy
..£١ -(-.L •^-٠ .٠١ j iSy
«Ey kerîm kimse; Cüz.deıı, kül’lc, ey hakini zıddan zıdda intikal et.» (Tl. S ûre، EnfaJ : w .
sr.ı
YAni : «Biz hakikaten insanı en güzel hır ؛ekilili, yarattık. Sonra onıt ٠ . ı،ı،؛ıl؛ırııı aşağısına çevirdik. Ancak îman edip, âıııûli saliha'da buluuanli.ı müstesna... Onlar için minnet tahmil edilmeyecek ecir ve sevap var. tın•^.» 8711 ﺧ ﻮﻳﺪ ر را آ د ى ار زاف ﻓﺮوز ت ود اﻃﻠ ﺲ ﺣ ﻮ ش رداﻓﻰ د و ﺧ ﺖ «insan licndisini ucuz sattı. Atlasdi, nefsini hir InrJtaya yamadı gitti.» Ebülfethil besta demiştir k i : «insanin Dünyâ’da en ziyâde olan şeyi noksanıdır. Ey cismine hizmet eden! Ne vakte kadar onun hizmetinde !؛ulunacaksın? Nefs-İ nâtıkana, yâni: ruhuna teveccüh ederek onun faAletlerini İkmâle ؟alış ki sen cisminle değil ruhunla insansın.» 8712 ﺣﻴﺮان اوﻣ ﺖ.ﻣﻤﺪ ﻫﺰاران ﻣﺎرك ار د و ت٠ ﺣﺮا ن ﺛ ﺪ ﺳ ﺖ و٠ او ﺟﺮ ili:
«Yiizbinlerce yılan, insanin hayrâm iken; o insan niçin yılanın - yâ. mal ve mansıbın - hayranı ve dostu olmuştur?» 8713 ا را ر ﻛ ﻠ ﻔ ﺖ٠ ا ر ﻛ ﻶ ن ا ذ د٠ ﺛﻜﻔﺖJ f ﻣﻮى ﺑﻐﺪاد ا ﻣﺪ از
«Hikâyedeki yılan tutucu, uyuşmuş o ejderhayı tutup lıallta ucup vermek iizere Bağdad'a geldi.» 8714 اؤ دﻫﺎى ﺑﻮ ن ﻣﻨﻮن ﺧﺄﺗﺔ ت٠ ز ﻟ ﻰ ﻫﻜﺎ١ﻣﻴﻜﺜﻴﺪ ش «Ev direği gibi bir ejderhayı başına kalabalık toplamak İçin çekip getirdi.» < T 2 tS ٥ f٠ ، ' n n : ٠ -6.
25:،
8720 ار ﺛ ﺪ٠ ق ا ﻣﺎ٠و٠ ﺀوو ﻋﻤﺎ ى ﺛ ﺪ٠ا ﻛﻨﺎ ن ا ﺣﺎ ل
ﻋﻌﺪرا از
«Madeni • ﻧﻂ.Mûsâ’mn asâsı yılan .،du. Bütün Alemi de buna kıyas et 2irâ cemâdâtın da kendine mahsus bir hayati vardır .
8721 ا د ا ﺧ ﺖj)T ارئ ﺧﺎك "را
ﺧﺎﻛﻬﺎرا ﺟ ﻴ ﺮ زد ﺷﻨﺎﺣﺖ «Sen bir toprak parçası iken, seni nasıl insan yaptı? Bütün toprak. I;irı ve cemâdâtı da Oyle tanımak lâîîmdır.» Kur'an-1 Kerim'de : غ٠ﺞ
ن ﺛ، ﺟ ﺒ ﻤ ﻐ ﺎ و ذ ﻓ ﻼ ﺗ ﺊ٠ ﻏ ﻬ ﻌ ﺆ١ر
Y âni: «Cenâb-1 Hak ki tesbih ve takdis etmeyen hiç bir ؛ey yoktur” . buyurulmuştur. O halde bütün hayvânât, nebatat ve ccmâdât kendilerine mahsus birer hayat ile diridir ve kendilerine mahsus bir lisan ile hakki zikir ve tesbih etmektedirler.
8722 وزف؛'د- واد و آن٠ زن٠ ﺻﺪ
اﻟ ﺪ.ﺧﺎ ش ا ﻧﺠﺎ وآ ن ﻃﺮف ﻣ ﻮ ذ د «Ccmâdât bu âleme göre cansız. Hakikat âlemine göre canlıdır. Bu. rada susup duruyorlar, ama orada söylemektedirler.»
.s . re l (73 £«« ’ ؛٠٠. 255
8726 ﺑﺎ اﺣﻤﺪ اﺛﺎ ر ت وﻳﻦ ﺛﺮو٠ ﻣﺎ ن ﺋﻮد٠ ﻳﻤﺮا ﻓﻢ٠ﻷر ارا «،\y, Ilazrcti Ahmed AJeyhisscJâmın işaretin ؛,.görür ve ortasında ».iye ayrılır. Ateş İbrahim Aleyhisselâma karşı gülistan olur ..، Bi'sedi -sekizinci senesi Zilhiccesi İçinde ve Ay'ın -tlri.ta m hâlinde bulunduğu bir gecede Minâ'âa Râsûlü Ekrem'den Ka ,، -tiler i ikiye ayırmasını istediler. Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz mü Itlrek parmagiyle işâret buyurunca .Kamer ikiye ayrıldı. Bir müddet Oyle durduktan sonra yavaş yavaş birleşti. Bu ilâdise Kur'an'da :
® ﻕ٠ ﻯﺅﺍ١ﺇﺋ ﺮ ﻗ ﻶﺛﺎ ﺀﺃ ﻭ Yâni « ؛Kıyâmet yaklaştı ve Kamer iki parça oldu؟٥ .٥âyetinde beyan buyrulmuştur. Bazı miifessirler buradaki (cnşakka) kelimesine «Kıyâmette Ay ilti parça olacaktır» mânâsını vermişlerdir. Lâkin beyhûde külf،:‘t etmişlerdir. Bunun sıhhat-1 vukûuna en sağlam delil, bu âyet Mekke'de okunduğu, mü'min ve müşrik tarafından duyulduğu zaman, müşriklerden hi ؟birinin böyle birşey olmadı dememiş olmalarıdır. Eğer inşikak ilâdisesi vukû bulmasaydı, Resâlullâh'ı tekzib etmeye haris olan Mekke müşrikleri acaba neler söylemez ve neler yapmazlardı? Hazreti İbrahim de Nemrud’un emriyle atese atılmış, fakat ateş :
Jr t i f j
ﻓ ﺒ ﺄ٠ ا ﻟ ﻮ ﻛ ﺜ ﻠ ﻰ، ﻋ ﺘ ﺎب؛
Y ânî: «Ey ateş İbrahim’e serin ve selâmet 0ا:ً اﺀاE m r^liâhisini İşitmiş ve anlamış ve gül bahçesi hâlini almıştı. İşte bunların hepsi cemâdâtın kendine mahsus bir hayati ve şuuru olduğuna delâlet eder.75
(75) Siirej K am er ؛l . ،76)
F :1 7
Süre، Enbiya: 63. 257
seslendi. Hazret ؛Mevlânâ bundan sonra melekler lisânından bazı insan lara hitaben diyor ki : 8729 ,م و ﺣﻮ ب٠٠ ﺑ ﻴ ﻢ و ﻣ ﺮ- ٠ا٠ اﺧﺎﻣﺬﻳﻢ. ﺑﺎﺋﺈ'ا ﻣﺤﺮﻣﺎن «Biz işitiriz, görürüz ve hoşuz. Lâkin sizin gibi nâmahremlere karşı sükut ederiz.» 8730 ر ودW
ﻟﻢ١اذ ﺣﻤﺄدى ﺀ
ﺀ ﻛ ﻞ ا ﺟﺰا ى ﺀاﻟﻢ ﺑ ﺜ ﻨ ﻮ د «Cemadlıktan canlar âlemine gidiniz de âlemin cüzlerinin tesbih gul gulcsini, işitiniz.» 8731
ﺟﺎدات آ د ت
ﺳﺖ-ﻟﻞ
ذ'ش
و ا ﻛﺄوﻳﻠﻬﺎ "راد ت- و «O vakit cemâdât’ın tesbilıi aşikâr olarak sana akseder de te’vil vesvcsclcrine kapılmazsın.» ﻒ
ﺳ ﻘ
ؤ ﻳ ﻌ ﺨ ﺔ ; و ؤ ﻻ ﺛ ﻤ ﻴ ﺔ١ ذ ئ: ذ١ر
Yânî : «Mevcudattan İıiçbir şey yoktur ki Allah’ı Jıamdile tesbih et. mesin, lâkin siz onların tesbilıini anlamazsınız »’؟Nazm-1 Celili mucibin, ce cemâd, nebat, hayvan ve insan, yâni bütün mevcUdât AUah’ı tesbih ve takdis eder. Zâhir ve mutezile ülemâsı; cemâdâtın, nebâtâtın ve hayvânâtın teşbihini aklilarına sığdırm adıkları İçin te’vile kalkışmışlardır. Her biri, Hâlikm varlığına ve birliğine delâlet eder ve bas'iret sahiplerine (Sübhânallah) dedirtir, demişlerdir. SUfiyye lıazerâtı ise tesbihi oldugu gibi kabul etmişler ve herşey'in Allah'ı tesbih ettiğine kâil olmu؛lar, te'vili, câiz görmemişlerdir. Hazreti Mevlânfi böyle te'vilci âlimlere hitaben diyor k l : <7ً > اSurci E sra' : 41
HB
8736 ل ا ﻫ ﻞ اﻋﺘﺰال٠٠ا ن ر د ىو ﺣﺎلjy 'دارد، واى ان ﻛ ﻰ «itizal erbabının tc.vili budur. Kendisinde ha، ve basiret nurıı ol" mayan kimsenin vay haline...» Ashâbı itizal ve mûtezile denilen kimseler itikatta (Vasılbin Ata)ya tâbî olanlardır, vasıl. (Hasan Basri) Radiallâhiianh'in talebesinden idi. Bir gün Basan Basri ders verirken biri geldi: ٠— Yâ imam: bazı kimseler günah-1 kebireyi irtikâp edenlere kâlir diyorlar, bazıları da kiiiiirle tâat fayda vermediği gibi, iman ile ma'siyyet de zarar vermez fikrinde bulunuyorlar. Biz nasıl itikat edelim» diye sordu. Ilasan Basri cevap vermek İçin düşünürken Vasılbin Ata atıldı ve: «Ben günâhı kebâir işleyene mutlak kâfir demem, mutlak mümin de de. mem. 0, küfür ile iman arasında bir menzile sahibidir. Ne mümindir ne kâfirdir!» diyerek Hasan Basri’nin dersinden kalktı, mescidin direklerinden birinin yanma ؟ekilip bu sözünü izaha başladı. Bunun üzerine Hasan B asri: .Vasıl bizden ayrıldı» dedi. Hasan Basri'nin (Kada’tezele) demesinden dolayı Vasıl ile ona tâbî olanlara (Mutezile) denildi. Bunların ehli sünnetle olan ihtilâfları başlıca dört akidededir. Evvelâ: Allah'ın sıfatlarım nefy ederler. Ve Zati Bâriden başka kadim olan yok derler. Saniyen: Kader ve Kazâya inanmazlar : «Kul fiilinin Hâükıdir. Bundan dolayı itendi fiilinin mükâfatını ve mücâzâtını görür» derler. Sâlisen: Küfür ile iman arasında bir menzile isbat etmek isterler. Râbian : Ashab arasında vukûa gelen (Cemcl) ve (Siffeyn) muharebelerine karışmış olanlar İ؟i n : «iki tarafdan biri muhti ve fâsıktır, İâkin hangi taraf oldugu J.akinen belli değildir» mütâlâasında bulunurlar. Bunlar ve sair itikat mezilepleri hakliinda mufassal malûmat almalt İçin akâit kitaplarına miirâcaat etmelidir. MevlJnâ diyor k i : Bu te'vilciler kendi hesaplarına göre hareket ediyorlardı. 8737 ﺟﻮن ز ﺣ ﻰ ﻹو ن ﻧﻴﺎ د آ د ى د اذ ﺗﻤﺮر ﻏﻲ اﻣﺤﻰ٠؛اث «iıısan, hissinden liarice ؟.ıkmayjnca V. suret âleminden kurtulma yıııca tasviri gâîp’den ve umUru bâtıııcden habersiz olur .»
28»
8743
ﻧﺘ ﻈ ﺮ اﻳﺌﺎ ن وﺛﻢ او ﺗ ﺄ ر ﺳﺮ
ه ﺟﻊ اﺿﺪ ﺣﺎق
•،Şehirdeki dağınık aJjaJi toplansijj diye, gelen halk da. y.lancı da bekliyordu.» 8744 آزون"ر ﻧ ﻮد١ﻧﻜﺎب. ا د م و ; ذ ع ي >; رود٠ﻛﻤﺖ «Y ılancını beklemesi, ahâlinin lazla toplanması, bahşişin de o nisbette çok olması İçindi.» 8745
ع؛
اﺛﺖ٠. ﻛﺮر٠ ﺣﻠﻖ
«YUzbinlcrcc herzevekil toplandı ve ayak ayak üstünde olmak tizre lıalkalar teşkil etti.» 874G زدﺣﺎم١ا د ر ا از زن ﻧ ﻢ ل ز م١٠رﻓﺘﻪ در ﻫﻤﺠﻮن ﺑﺎ ﻣ ﺖ ﺧﺎص و .Kalabalıktan erkeğin kadından liaberi yoktu. Kıyâmette olacağı gibi havas ve avam birbirine girmişti.» 8747 ﺑﻮنﻫﻤﻰ ﺣﺮاﻗﻪ ﺟﺒﺎ ﻧ ﻢ او ﻳ ﻤ ﺜ ﻴ ﺪ ﺗ ﺪ اﻫﻞ ﺀ ﺀ ب ﻛﻠ ﻮ «Yılancı, yılanın örtüsünü kımıldatınca, hengâmede bulunanlar göre, bilmek İçin boyunlarım uzattılar.» 263
8753
ار٠ ٠ ﺋ ﻔ ﺮا اذ ﺟﺒﺌ ﻰ اًف ر د٠ زار٠ د٠ ﻣﺤﺮ.ن ﻳﻒ b in
ًا
ﻝ
«ÖJü zannedilen o yılaııın hareketinden, halkın hayreti bir iken yüz. oldu.. 8754 ا اﻛﻤﺼﺪ٠٠ر٠ ا ﻣﺤﺮ ذ ﺀ ﺣ ﻢ/ ﺟﻠﻜﺎ ت از ﺟ ﺒ ﺜ ﺘ ﻰ « S e y ir c ile r ş a ş k ın lık la r ın d a n nâraJar a ttıla r v e y ıla n ın k ım ıld a m a s ı
k o r k u s u y la h e p s i k a ç t ıla r ..
8755 (■*< ; ا و ﺑ ﻨ ﺪ و زا ن ا ﻛ ﺚ ﻧ ﺪ/ رﻓ ﺖ ﺟﺎذأج'ل ﺑﻨﺪ٠ رﻟ ﺮ ف « Y ıla n b a ş a r ı n ı k o p a r d ı v e h a lk ın b a ğ r ışm a sın d a n ö t e y e b e r iy e s a l. d ır d ığ ı İçin ip le r in ile r b iri b ir ta r a fa g itti.»
8756 ر٠■■ث و ﺑﺢ ون ﺛ ﺪ ز زd i ﺻﺪﻫﺎ ﺟﻮ ﻧ ﺮ٠ ازدﻫﺎى زﺷﺖ ز ا ن ر ٠0
ç ir k in e jd e r h a k ü k r e m iş a r sla n g ib i b a ğ la r ın ı k o p a r d ı v e O rtlile.
r in a ltın d a n ç ı k t ı ..
8757 ﺛ ﺪ٠ﻟﻖ ﻛﺜ ﺖ.ذﻻ٠د ر زﻟ ﺖ ﺑ ﻰ ﺛ ﺪ٠ﻟﺜﺖ٠ ن ﻣ ﺪ١ و ﺋ ﺜ ﺘ ﺔ. از ﻧ ﺎ د « K o rk u p , k a ç a r k e n s e y ir c ile r d e n b ir ç o ğ u ö ld ü . D ü ş e n le r d e n v e ö le n , le r d e n te p e le r m e y d a n a g e ld i..
2.5
ılı Ali (Kcrremallûhüveche)nin İraklılar hakkında: «Onlara Ğulâmı 'j'.afi’yi musallat etî. diye bir inkisarı vardır ki, oradaki (Ğulâmi Se،٠) ( ؛Haccac'dır. Çünki o. Taif’li olup. Seğif kabilesinden idi.
8761
و ﺑ ﺖ٠د:ﺷﺮا ر ا ش ﺀ.ﺧﻮ ت٠را د ر ر ﺷﻚ٠ا ت ﺀ وا ن ﺧﻮرد «Ejderha yılancıyı yuttukdan sonra kendini bir dircge sardı vc direği «.ıl.ırak yuttuğu yılancının kemiklerini kırdı ، Bu hikâyedeki (Margir)den m ak sat: nefsin hevâ ve hevesine tâbi (gâfil insandır. Ejderhadan murat olan da insandaki (Nefsi emmâre 111. .lir. Nefsin en azgın derecesine (Emmâre) derler ki mubâlâga ile emre ■ demektir. D ünyada bir kimseye ehemmiyet vermeyen ve kendi ar 1.11،.!؛-.undan başka hi* ؟bir söz dinlemeyen en zâlim ve en cebbâr hükümdar lir bile (Nefsi emmârejnin zebûnu olmuşlar ve İcrâ ettikleri mezâlimi ne o (Nefsi emmâre)hin emrü İsrârıyle yapmışlardır. Nefsin ikinci de,ا٠-ildeki İıâline (Levvâme) denilir ki ayıplayan mânâsınadır. Bu derece ,gelmiş olan nefis, arasıra. sahibini yaptığı işlerden dolayı ayıplar tı.lncü derecesi (Mutmeinne) dir ki Hakka itimat eden meâlindedir ı| ؛؛-rdüncü derecesi (Râdıye), beşincisi (Merdıyye) dir ki birincisi AY l,؛h’ın her hükmüne râzi olan, İkincisi de Hakkin kendisinden râzî oldu ٠ :،، nefis mefhumundadır ve :
© ﻫﺪ ’ ﻳ ﻸ" ﻳﺪ ى ى;؛دﺗ ﻶﻓ ﻲ ج Y ân î: «Ey mutmeln olmuş vc Allah’a tamamiyle itaat eylemiş olan Itfis: Sen 0 ’ndan 0 da senden raz» olduğu haldo Rabbına avdet e t*«’؛ ؛IJveti lııınun hakkındadır. I-Iazreti Mevlânâ kıssa’yı anlattıktan sonra kıssanın beyâpma şürû ile diyor ki ؛ ١
<re) Surel F e c r: 27.28.
2 (؛7
: •Servet v١ e sâ’man sahibi olmak için didinip durma! Onu elde .'dememek, günah işlememeye sebepdir.» İşte Firavunluk servet ve kudretini bulmuş olan azgın bir nefis, Mûsâ ve Iiârun gibi halkı hidâyete sevk etmek isteyenlerin azmine ve teşebl'.ısünc mânı olur. Nasıl ki Karun Benî İsrâîl’den ve Hazreti Mûsâ'nın .،nimetinden olduğu halde, servetinin verdiği tuğyan ile Hz. Mûsâ’ya is yan etm işti .؛ıı / ٠٠Id ir
8765
ﻛﺮ ﻛ ﺖ آ ن ازدﻫﺎ از دﺳﺖ ﻧ ﺮ ﻣﻘ ﺮ.ﻳﺸﺎ ا د د ز ا ل و ب .Nefis ejderhâsı, fakru zarûrct halinde ufak bir kurt hâline girer. Mal
V،• ınaıısıb ise bir sivrisineği (sakar) haline getirir.» Sakar: Avcı kuşlardan ve doğan nevinden (çakır) dedikleri yırtıcı kusdur. 8766
رف زراق. دار در١اذ دﻫﺎر ق١ ا/ اورا ﻣﺨﻮرب٠ﻳ ﻦ ﻛ ﺮ -
«Nefis ejderhasını firak karları altında, _ y â n î ؛roahrUmiyet İ ç in d e onu Irak Güneşi karşısına götürme.» Yânî; istediğini vermek suretiyle canlandırmaya kalkma... 8767
ى ر د آف ازدﻫﺎت. 'ا ﻓ ﺮ د ﻟ ﻘ ﺎ او د ﺑ ﻮا و ز د ﻧﺤﺒﺎت *O ejdcrlıaya Güneş gösterme ki donmuş bulunsun. Eğer o canlanırsa sen onun bir lokması olursun.» 8768 ﺀن ﺛﺮ ذ ﻣﺎت٠ ات ﻛ ﻞ اورا و ا٠ ا ﻵ ن. ﺖ ا و ز اﻫﻞ
ﻛ ﻞ' ﺑ
f
r )
.O nu oyunda mat et ki sen mat olmakdan emin olasın. Jfâlinc mcr. luunet etme ki o , i lisâna lâyık değildir.» 2.9
8773 رد
ﺋﻄﻚ٠ ن٠١ 1ص ﺧ ﻰ ر
د غ اﻧﺪرﻫﺎ ﻛ ﺪ د١٠ ﻣﻮﻣﻰ
•Her soysuz ve aşağılık kimseye nefsi zapdetmek nasib olur mu? Ej derhayı öldürmek için Mûsâ olmak lâzımdır.» Kasıl ki Mûsâ aleyhisselâm, Fir’avun’un sihirbazlarının meydana ge tirdikleri yılanları, asasım bırakmakla mahvetmişti.
8774 ازددﺀا ى او ﺧﻠ ﻖ ذﻧﺎ ﻧ ﺪ ر
ﻣ ﺪ ﺀزاران
ﻧ ﺪ از راى او
«Hazreti Mûsâ’nm ejderhâ şekline giren asasından korktukları için yüzbinlerce halk kaçarken ayak altında kalmış ve ezilmişti.»
«FİRAVUNUN Mû s â ALEYHİSSELÂMI KORKUTMAK İSTEMESİ» 8775 ﺀوش ﺑﺮا ; ا ى ﻛ ﻠ ﻢ.ﻛ ﻔ ﺖ ذ I
ﻳﻢ٠;
١ﺧﺎﻓ ﻮ
*Fir’avun Mûsâ’ya dedi k i: Ey Kelim; neden halkı öldürdün ve on. lara korku saldın?»
8776 و ا ﻓ ﺘﺎ د د ﺧﻠ ﻖ٠ﺀزﻣﻤﺖ اذ ﻛ ﺜ ﺌ ﻪ ذ د ﺻﺪم ز ﻧ ﻠ ﻖ
در
.درﻫﺰﺋﺖ
.Halk senden kaçarken ayaltlari kayıp düştü ve çiğnenip öldü.» 271
8782
ﻣ ﺪ ﺑﺒ ﻦ اًرى وﺛﻢ رﺳﻮا ﺛﺮى ك ﻏﻮظ ﺛﺮ ى٠ﺧﻮارمﺀدى غ «Yaptıklarından yüz defa fazlasını da yapsan, sonunda rüsvay ve ze. ا؛اolursun. Halk seninle eğlenir ve gülüşür.« Çünki ذ
8783
ﻫﻤﺠﻮ و اﻟ ﻮ س ﺑﺎ را ن د د د٠ارﻣﻮا ﺛ ﺪ. ﻋﺎﻳﺒﺖ در ﻣﺼﺮ «Senin gibi nice mürâi vardı. Bizim Mısrıınızda niliâyet rüsvayol. dular.«
«M Û SÂ A L E Y I ltS S E L Â M I N F İ R A V U N .A C E V A B I.
8784
5ﺖ
' ﺑ
اﺋ ﺮا ك
ذت ا ا ص ﺣﻘﻢ
ش اك ﺑ ﺖ/ زد ﺣﺮﺑﻢ ا٠ا ر «Mûsâ Aleyhisselâm dedi k i: Emr.i Jlâhî’ye karşı benim ؛erikliğim yoktur. - Y â n ;؛kendim İçin ve kendimden bir şey söylemiyorum — O'nun emri, benim kanımı dökse de be.is yoktur.«
8785
ذﻳﻢ ض ﺛ ﺎ ﻛﺮم ﻋﻦ اى ﺣﺮﻳ ﻒ٠را ﻓﻰ ﻧ ﺮ ﻳ ﻒ٠ ن ﻃﺮف وﺳﻮا و ﺑ ﺶ٠ا «Ey akilsiz Fir’avun: Senin dediğin gibi balka riisvay olayım.. Buna razıyım ve hattâ şükrederim. Nezd.i İlâhîde şerif olayım da...« F : 18
273
Bu âyeti kerimenin mânâsı iyi anl٥ şıl، ٦ b، lmek j ؛ ؟n biraz tarihi mâlı'ı. mat vermek lâzım. Mekke ile Medine arasında ve (Kudeyt) denilen köyün yakınlarında (MUreyyih) isimli bir su vardı. Bu suyun başında (Beniyyil müstalik) nâmmda bir Arap kabilesi oturuyor ve (Haris bin Ebi Zirar) namındaki bir şeyhin idâresinde bulunuyordu. Bu şeyh, adam toplayıp Medine’ye hücum etmek ve Müslümanlığı ortadan kaldırmak lievesine kapılmıştı. Fakat daha 0 davranmadan evvel ----- - (S.A.V.) Efendimiz hicretin beşinci yılı şabanının ikinci günü bin kişilik bir kuvvetle (Beniyyil miistalik) üzerine yürüdü. On kişi yere serilince diğerleri kaçtılar. Kadın, erkek yediyUzU esir edildi. Bcşbin ko. yun ile onbin deve de ganimet alındı. Bu gazâda'ki mücahitler arasında epeyce de münâfık vardı. Bunlar hâlis mUslUman olmadıklarından Allah rizâsı İçin degil, ganimetten hisse almak İçin gelmişlerdi. Dönüşde bir su başına konuldu. Orada bir muhâcir ile ensardan biri arasında su çekmek nöbetinde kavga çıktı. Hazreti Ömer'in hizmetinde bulunan (Cehcâhi öıfâri) isminde bir miihacir (Sinan bin Ferde) namındaki bir ensâriye bir tokat attı. Ensari Medine’lileri İmdâda çağırdı (Cehcahi) de muhâcirlerden yaı-dım istedi. Bir dinin efradı, bir peygamberin ümmeti olan bu muhterem adamlar, birbirlerinin üstüne atılmak üzere koştular. Muhacirler ile Ensarilerin koşüp gelmeleri üzerine az kaldı kanlı bir fâcia olacakti. ResUlullah efendimiz koşup geldi: — Yine mi cabiliyyet dâvâsına kalkıştınız? diye oradakileri teledir etti. Koşuşanlar nadim oldular. (Sinan bin Ferde) hakkini (Cchcah) e he. lâl etti. Bu suretle kızgınlık zâil oldu. Çapulculuk etmek İçin bu muhârebeye bir ؟ok münâfıkın da iştirak ettiğini söylemiştim. Bu iki J'üzlü heriflerin (Abdullah'bin übeyyibni selül) isminde bir başlan vaı-dı ki (Sinan bin Ferde) onun liizmetinde bulunuyordu, ibni selUl, kledine’nin eşrâfmdan bulunduğu cihetle iliz, meteisinin döğülmesi azâmetine dokundu : — .Şimdiye kadar bOyle hakârete uğradığımızı bilmiyorum. Şu bir avuç muhâcirler geldiler, aramıza sığındılar, sonra sığıntı olduklarım unuttular, bize hakârete kalkıştılar. Tevekkeli: «Besle köpeği de seni yesin» dememişler. Siz onları yurdunuza aidiniz, mâllarınızın yarısını kendilerine verdiniz, !ıatırları İçin muharebelere gidip çocuklarınızı yetim bıraktınız. Onlar çoğaldı, siz azaldmız, bâı-i bundan sonra sizden yüz bulamasmlar da Muhammed’in başından dağılıp gitsinler. Biz de , gidince aziz olanlar, zelil olanları tutup kasabadan dışarıya atsınlar؛, diye kendi gibi münâfıkları, vesâir Jledine müslümanlarını kışkırtmak istedi. Bereket versin ki melun maksadı hâsıl olmadı. Biraz evvel ResUlullah'ın tekdirini ve nasihatini işitenler (ibni seltil) ün hezeyanlarına kulak 27 ؛؛
— Hemen .uıfıını koparacağım, dedi, Münafıkların reisi hâlis müslüman olan oğlundaki ciddiyeti görünce : — Evet, aziz olan Allah ile Peygamberi ve nıü’minlerdir, demeye mecbur olarak oğlunun elinden kafasını kurtarabildi. Resûlullah efendi miz de Hübab’a : — Allah senden râzî olsun, fakat babam bırak, emrini verdi. İbııi Selül de Peygamberin müsaadesiyle Medine’ye girebildi. îşte âyette beyan buyrulan hâdise budur. Bir de :
®
3؛،Jijy 4٠٥ ؛
@ '{ * c \
aU١ ٠}Oİ\jj 0 "* ' ı ~
Yâni .٠ «Hakîkaten Allah’a ve Peygamberine muhalefet edenler, i؛؛، c o kimseler, en zelîl kimseler arasında olacaklardır. Cenâb-ı Hak takdir etmiş ve levhi mahfuza yazmışdır ki : Elbette ve mutlak ben galip gele ceğim, Peygamberlerim de galib geleceklerdir. Hakîkaten Allah kavidir ve gâlibdir81» âyeti vardır ki bu da izzet ve galibiyyetin Allah’a ve Pey gamberlerine mahsus olduğunu bildirmektedir. Biraz evvel bahsettiğim (Beniyyil Müstalık) gazasında on kişinin öl dürülmesi üzerine başta şeyhleri olmak üzere kabile efradının bir çoğu kaçmış, kadın ve erkek olarak yediyüz kişi esir edilmişti. Şeyhin esirler arasında bulunan kızı (Cüveyriye) ashabdan (Sabit bin Kays bin Şemmasi) nin hissesine düşmüştü. Bu kadın Peygamberin huzuruna geldi: — Ya Resûlüllalı; Beniyyil müstabk şeyhi (Haris bin Ebi Zırar) m kızıyım, Bir şeyh kerîmesi iken şimdi esir bulunuyorum. Seyyidim (Sabit bin Kays) ile mükâtebe yaptım. Bedelimin edâsı için bana yardım et, diye rica etti. Mükâtebe: Bir esîrin efendisi ile muayyen bir bedel üzerinden an laşması idi. Esir çalışır, çabalar, bu bedeli yavaş yavaş öder, bedelini ta mamen verince de esaretten kurtulurdu. Aleyhisselâtü Vesselam Efendimiz : — Bundan daha hayırlısını ister misin? Bedelini vermekle beraber seni de nikâhlıyayım, râzî oluyor musun? buyurdu. Cüveyriye rizâ gös terince (Ezvac-ı Tâhirat) arasına alındı. Mekârim-i ahlâk niimûnesi olmak üzere yaradılmış olan Hz. Peygam beri lâyikiyle tammıyanlar, ihtimal ki, Peygamber Cüveyriye'yi güzelce gördü de izdivaca rağbet etti derler. Resûl-ü Ekrem, ylrmibeş yaşında (81) Sûre i Mücâdele : 20-21.
277
8792 ﻳﻦ ر و٠ و ا ﺧﻮدرا ﺧ ﺮ د ى٠ ر ﺷﻮ
ﻣﺨﻮد
;ﻳﻦ
ﺧﻮﻳﺜﻨ ﻰ كﺀ
«Ey Mûsâ; kendin ؛beğenmişsin. olmal»
Zâtınj görme' ve nefsine mağrur
8793 م اًرم ا ﺣ ﺮ ا ن د ر را 'ا ة ﺟ ﻬﻞ وﻋﺮﺑﻢ ; ر ا
«Ben dünyânın "؛؟JıJrbazJarını toplar ve onların marifetiyle senin haletini bütün şcîıre gösteririm.«
CC
8794 ﺋ ﺪ روذى ودو رون٠ د٠ن ﻧﺨﻮا٠ا ﻟﺮوز'ﺀوذ٠ﻣﻬﺎﺗﻤﺪ»"اب
«Bu sihirbazların toplanıp gelmesi bir, iki günde olmaz. Bana kırk gün ve temmuza kadar nıülılet ver.» Firavun'un bu mühlet istemesi (Tâhâ) bresinde ruluyor :
şöylcce
hikâye buy.
ةا ﻻ ى ©ﺋﺒ ﻜ ﻀﺌ ﻲ ؛ﺑﺌﺌ ﺚ ؛ ﻳ ﻤ ﺔ ﻏ ﺬ ة ؛ ﺀ ﺀ
; ﺑ ﻢ | | ا
Y ânî: «Andolsun ki biz ona âyetlerimizin hepsini gösterdik de, (Buna ragmen) ٠, yine tekzip etti, dayattı... Dedi ؛Ey Mûsâ, sen sllırinle bizi yerimizden ؛ikarmak ؟؛in .mi geldin? şimdi biz de sana (senin sihrin) gibi bir sihir yapaca^z. Şimdi sen itendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et ki; ne senin ne bizim caymayacağımız düz (geniş) bir yer o!sun2؟...» (82) SOreiTahS: 56-58. 27٥
«FİRAVUNUN M .SÂ.YA CEVA،. VERMESİ VE MOs A ALEYHtSSELAM A VAIJİV GELMESİ. 8799 ﺑ ﺪ٠ ﻟ ﻢ اﺗﺪ٠ﻛ ﻔ ﺖ د ق م ﺑ ﻦ ال٠ و ﺛﻢ٠ . ٠ﺀا ﺗ ﻢ د٠ﺀﺛ ﻮ «Fir'avun dedi k i : hayıç hayır; bana mühlet vermek lâzımdır. Bu hususda bahâne bulma ve faydasız hareket etme.«
8800
ان٠ﺣﻖ "ﻟﻌﺎﻟﻰ وس ﻛ ﺮد ش در ز ﺑ ﺮا س ازان. ﻣﺸﻊ٠ﻫﻠﺪى د٠ «O zaman Hak taâlâ M٥sâ Aleyhlsselâm’a vahiy etti k i : F irav u n a uzun bir müh.et ver ve ondan korkma!»
88.1 ذﻏﺘﻬﺎم٠ ﻟ ﻤ ﻦ٠ “ا ؤﻛﻮﺛﻪ اوك م١٠ ﻛﺮأت.ﺑ ﺶ ر. ﺑ ﺰ رو ﻛ ﻮ «Ki o çalışsın. Ben uyumuş degilim: onun yapacağı mekri görürüm. Sen ona hıziı yürü de ben yolunun ilerisini tutmuşum.» Evet, Cenâb٠ı Hak uykuda değildir. Nitekim âyeti kerimede buyru luyor k i :
ﺊ
Yânî: «Onu uyuklamak hiçbir ؛eyden gâfil değildir.
ﺔ ﻳ
' ﻳ. ' ﺬ
ﻻ ﺋ
da tutmaz, uyumak da83.»
Bundan dolayı
(83) Sûre ؛Bakara: 255.
281
«MÛ&A ALIYHİSSELAMTN F،R'AV ١)N'A SİHİRBAZLARI ŞEHİRLERDEN TOPLAMASI İÇ،N MÜHLET VERMESİ.
S80G را٠ ﻟ ﺖ٠ﻛ ﻔ ﺖ اص د د ر و م ا٠ز
ﻣﻦ ﺑﺎى ﺣﻮد ﺛ ﺪ م ر ش
«Musa Alcyhissciam dcd ؛k J: emir geJdi; haydi gi،î Sana mühlet ve. rildi. Ben yerime gidiyorum, o vakte kadar bizden kurtuldun.,.. Bu mühlet meselesi de Tâhâ Sûresinde şöyle hikâye buyrulmuştur :
٠ﺋﺎﻗﺬ|اةﺀؤ:ىد>هﺀﻓﺦ Y ânî: «Mûsâ dedi k i : Sizinle karşılaşma zamanımız, zinet günü VB insanların toplanacağı kuşluk vaktidir” .» Yevmüzziyne: Mısırlıların süslenip bayram ettikleri bir gündü.
8807 ﻋﻨﺐ
ﺛ ﺪ و ازدﺀا ا'ﺀدر
او ﳘﻰ
وﻣﺤﺐ1 ﺟﻮن ﻛ ﻒ ﻣ ﻴﺎ د دا
«Hazreti Mûsâ gidiyor, ejderha olmuş olan asası da bir avcmın sahi, billi bilen ve seven köpeği gibi onu takip ediyordu.»
8808 دم٠ﺟﻮ'ن ﻛ ﺖ ﻣ ﻴﺎ ذ ﺟﻨﺒﺎف ﻛ ﺮ د م٠ و ز ر١ ; د ر قÇ
ﺗ ﺮا.ﻟ ﺬ ح
«Avcı köpeği gibi kuyruğunu sallıyor, taşlar، tırnağının altında ezijj kum haline getiriyordu .»
(81)
S û re iT â h â :» .
l٠h:؛
ة § ذا ك j
l
ي
٠. \ ر١ي
{ خ
ﻷ
ى
\ ت
د ؤ ﺀ١ة
ي\ ر ﺀ ىه
ﻟ ﺒ ﻲ١ ل\ذذ ﻫﻬ ﻮ ﺳﺔا ىﺻﺔ١ ر ب \ ز ى هف١ﻧ ﻴ ﻮ ﻷ ﺧ ﺺ 1; ﺳ ﺔ
\ ﺚ ؛
ئ ; ﻻ ﻗ
ﺸ ﻔ ﻬ ﺔا ﻷ
ك \ د ؟ ﻗ ﻴ
Yânî: «Yâ Mûsâ o sağ elindeki ne? Mûsâ dedi: O benim asamdır. Oııa dayanırım. Onunla davarlarıma yaprak silkerim. Onda bana mahsus l٠i، ١knca hacetler de vardır. (Cenâb-ı Hak) buyurdu: Ya Mûsâ onu (elin. ile») bırak... O da bunu bıraktı. Bir de 11 e görsün: koşup duran bir yılan (olmuş) dur o!.. (Cenâb٠ı Hak) buyurdu: Tut onu, korkma. Biz onu yine evvelki şekline çevireceğiz85.» Bu Emr-i İlâhi üzerine Hazreti Mûsâ’ya itmi’nan geldi ve o koca yı lının ağzından tutunca asâ oldu. Şu tecrübe dolayisiyle Hz. Mûsâ artık ım.lan korkmuyor, ejderha olup da herkese dehşet verdiği sırada çenesin. ılı■ » yakalıyor ve başı ؟atal bir asâ oluyordu. Hazret ؛Mûsâ menziline gelince:
SS13 ﺗﺠﺐ
ﻯ١
ﻛﻔ ﺖ
ﻭ
ﻛ ﺮد
ﺭﻭ ﻯ
دكﻩ
ﺑﺶ ﺣﺼﻢ ﺷﺐ,اﺣﺔورﺛﻴﺪو٠ ﺑﺶ, «Asaya dayandı vc dedi ki : şaşılacak şey! Bizim nübüvvetimiz bizim İndimizde Güneş kadar zahir ve bahir, hasmın karşısında ise gccc kadar karanlık...»8
I8S )
S u rei
T â h ، : 1 7 -2 1 .
285
8816 زس٠ر
رﻓﺎن٠ﻋﻦ ا ﻧﻨﺎ ن ﺧﺮ
ﺋﺎ ن ض ﺀ ن٠ار ا٠I ادى٠ﺀ. از *Ben onların gafletine hayranım, onlar da benim risâlet ve dâvetine hayrandır. Onlar bir bahâmı yetiştirdiği dikendir, ben ise ayni bahâmı ؟٠٠ineniyim.» Ra'd sûresinde buyruluyor k i :
ﺳ ﻴ ﺄ ﺀ د١و ذا ﻻ ﻟ ﻴ ﺠ ﺠ ﻼ ا ﻗ ﺔ ج
; ﻳ ﺬ٠؟ ة
? ا ﻳ ﺒ ﺌ ﺎ ة
; ﻊ
ﺳ
ﺀﺟﺨﻴﺊ٠ ﻷ ﺀإا ﻳ ﺆ \ا ؤ٠ﻏﺎ-ﻷم۶ﻏ ﺎ Yânî: «Arz’da birbirine komşu kıt'.alar vardır, üzüm bağları, ekinler, ؟atallı ve çatalsız hurmalıklar vardır lii İıepsi bir su ile sulanıyor. (Böyle iken) iliz onlardan bazısını, yemişlerinde (ve tadlarında) İıazısından üstün kılıyoruz. İşte bunlarda da aklini kullanacak zümreler İ ؟in elbet âyetler vardırSS.» SOfiyyece Allah'ın mahlûkâta karşı iki feyzi vardır. Birine (feyz-i nkdes) diğerine (Feyz-i mukaddes) derler. Feyzi akdes: Cenab-I Hakkin bütün Kâinât'a olan umumi tecellisidir ki bunda hi ؟bir şey diğerinden ayırt edilmez. (Feyz-İ mukaddes) : herşeyin istidadına göre o umumi tecelliden istifâdesidir : Şeyh Sâdî der k i : *Yağmurun tabiatındaki letafette hilâf yoktur. Saf, temiz, tatil bir sudur. Öyleyken onun yağmasıyla bağda lâleler, çorak yerde ise diken biter.» İşte yağmur Feyz-İ akdesin. lâle ile diken yetişmesi de feyz-i mukaddesin misali olabilir. Mûsâ ile Fir’avıın'un mevcudiyetleri de yine feyz-i mukaddes misallerindendir. Yine kelimullah tarafından deniliyor k i :
(88) S û re ؛Ra'd : ٠.
287
8820 ا٠ ا د ﺋﻴﺶ٠ﺣﺪﺗﺎ ﺑﻴﺪار ﺧ ﻮا ﻣﺎ
ﺑ ﺬ د٠ى
رI د٠:
ا ﻳﻪ
«Bizim indimizde uyurken uyanık kimse Iâz، md٠r ki uyanıkken rüyâ. Jar görsün.. Enbiyâ ve evliyâ hazeratı, öyle kimseler ister ki) Dünyaya karşı uy. kuda ve Âhirete karşı uyanık bulunsun. Bundan maksat, onlann Dünya işlerini külliyen terk etmeleri değildir. Dünyevi vazifelerini ifâ ederlerken bile, Ahireti unutmamalarıdır, öyleleri uyanıkken de, bazılarınca ancak rûyâda görülebilecek şeyleri, meselâ misal ve berzah âlemlerini müşâhede edebilirler. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz: «Benim gözlerim uyur, kalbim uyumaz« buyurmuştur. Keza başka bir İıadîste: «insanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar« denilmiştir. Yânî: «ölmeden ve ecel gelmeden evvel ölün« emrine ittiba ederek şu mevhum varlıklarından geçmiş olanlar, uyku ve gaflet âlemi olan DUnya'da uyanmış bulunanİardır.
8821 ﺑﺜ ﻤ ﻦ ا ن ﺧﻮاب ﺧﻮئ ﺷﺪ دﻛ ﺮ ﺧﻠﻖ ﻟ ﺶ ﺑ ﻨ ﺖ ﺧﻠﻖ/ ا
ﺏ٠ﺀ ﺫ
ا
«Halkın düşüncelere dalması bu hoş uykunun düşmanıdır, uyumayınca lıalkııı fikri bağlı kalır.»
o uykuyu
8822 دﺗﻢ و ود ﺛ ﻜ ﺮ زا٠ﺣ ﺮ ل ا
ﺣﺒﺮت آﺗﺮرا وﻧﻜﺮوا.ﺧﻮرد «Zillinden düşünceyi süpürmek İçin hayret lâzımdır. Çünki hayret; fikri de zikri tle götürür.« Hayret, ya Asâr- 1 tlâhiyenin müşahedesinden, yahut. Rabbani aşk ve şevkin akla galebesinden hasıl olan şaşkınlıktır. Hayretin zij'âdeligine (lıeyecan) tâbir olunur. Hayret gelip geçici olduğu halde, heyecan sürekli olur. Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz « ؛Yarabbi, sana karşı olan lıay. retimi artır« diye düâ buyururdu. F: 19
a.
sabredenlere müjde ver. Ki onlar kendilerine ٠»،٠•ınıısilte، gelince: biz ha kikaten Allah'ın kullarıyız ve hakîkaten lıiz. O'nn rücû edeceğiz, diyen lerdir. Onlar (yok mu?) Onların üzerine Rabb-ı Ziyanlarından mağfiret ve rahmet, (yâni; mahalli rahmet olan Cennet) vardır. Yine onlar, hidâ yeti bulanların ta kendileri olacaklardır20.» Kibar-ı Tabiinden Said bin Cübeyr (rahimehullah) demişdir k i: İstircâ yâni; (İnnalillâhi ve innâileyhi râciûn) teslimiyyeti ancak Ümmet-i Muhammed'e mahsus bir fazilettir. Öyle olmasaydı Yâkup, Yusûf’u kay bedince (Ya esefâ alâ Yusuf) (Vah Yusuf'a yazık oldu) demezdi, (İn. nâlillâhi ve innâileyhi râciun) derdi. Hazreti Ömer (Radiyallâhü anh) bu âyeti okudukça : «Ne güzel iki denk ve ne güzel ilâve» buyururdu. İdlân: Hayvanın iki tarafına bağlanılan, ilâve de semerin üstüne ko nulan yük demektir. Hz. Ömer, İdlân ile, vâdedilen (Salavat ve rahmeti), İlâve ile de (Hidâyet) i murad ederdi. İşte Hazreti Mevlâna mü’minlerin Hakka rücûunu koyunların ağıla avdet etmesine benzetiyordu.
8825
د ﻣﺎه از ورود٠ﺑﺮﺗﻚ وا ﻝ د ﺑﻮد
ﺑ ﺶ آ ﻫﻨ ﻚ٠ ﺑﺲ ﻓ ﺪ ﺍﻥ زك
«Sürü geri dönünce giderken en Onde olaıı kc« ؛؟.cn geride kahr Onun gibi sûrette ileri olanlar da mânâda geri bulunurlar.
8826
ش
ك " ا ر ﺋ ﺄ و د٠ث
*Sürü geri düniiııce. giderken cn arkada kalan topal kc ؛؟en öne gc ؟.er. Geri dönüş vc makanı-ı asli’yc avdet ediş, somurtmuş olanları gül dürür.»
<؛ »؛
B akârâ
s
٥ r ٠٤:
1 5 1 -1 5 7 .
291
8829
ﻥ ﻓﺮﻳﻖ١ ﺑﻨﺘﻪ١دل ز داذذﻛﺎ ق٠ﻧ ﺎ ﺀ ا ن داض ﻧﺪاد ا ن ر «Evliyâullah hazerâtı gönül levhasını sûrî ilimden ؟iinki 0 ilimler, bu scyr. ؛sülük yolunu bilmezler..
yıkamışlardır,
Zannedilmesin ki Mevlânâ burada bizleri ilimden men ve cehl'e tesvik ediyor. Belki, ehlullab gönül levhasını ilimden yıkamışdır, demekle onlardan bir ؟ogunun evvelce okumu?, öğrenmiş ve fakat, Ahirete faydası olmayan ilimlerle meşgul olmayı artık bırakmış olduklarım anlatıyor.
8830
داﻧﺜﻰ ا د ك اﻣﻠ ﺶ زان ر ت ر ت٠ز ا ﺀ رﻓﺮ ش اﻣﺎ ش ر «Bu yol İ ؟in, asil Allah tarafından olan bir ilim lâzımdır, ؟iinki İıcr feri aslına yol gösterir, kılavuzluk eder.»
8831
رد٠٠رى ر ا س د را ك٠س رد. ل ى٠"ا ﻟﺪن ﺀﻟﻢ ﻟﺪ ٠ He,r ltanat, geni? bir deniz üstünde nasıl uçabilir? Allalı ilmi olmalı ki insani Allah’a götürsün.»
Sahihini yükselttiği İçin, Mevlânâ, ilimleri kanada, seyr-i sülûkü de bir denize lıenzetiyor ve : Her kanat, geni? bir deniz üstünde nasıl u ؟abilir? dij'or. Evet; serçenin de. kartalın da kanadı vardır. Fakat serçe kanadı bir denizi aşamaz Onun gibi, her ilim de ancak mevzuuna göre bir kanat olabilir. Onun içindir ki, bu mevzuda ancak Allah ilmi bize kılavuzluk eder-ve aslına bizi kavuşturur.
8832
وزى ﺑﻤﺮد٠ﻟﻰ ﺟﺮا ﻋﻠ ﻰ ب. ﺑ ﻬ ﺮا ﻧﺎن ﻷف ﻛ ﺮد٠ د٠ﻛﺘ ﻰ ا «O halde, sonunda kalpden temizlenmesi lâzım gelen bir ilmi bir ada. ma niçin öğretiyorsun?»
293
Sûrei Bakârâ'da hikâye buyrulduğu üzere Cenâb-ı Hak meleklere : «Ben arz üzerinde bana halife olacak birini yarutacnğıın» haberini ver miş, melekler: «Yarabbi orada fesat çıkaracak ve kan dökecek bir mah lûk mu yaratacaksın? Biz seni hamdile teşbih ve takdis ediyoruz» demiş ler ve Allah’dan : «Ben sizin bilmediğiniz şeyi bilirim» cevâbım almışlar dı. Sonra Âdem Aleyhisselâm yaratıldı ve ona bütün mahlûkat ve eşyûnm isimleri öğretildi. Sonra o eşya meleklere gösterilip : «Bana halife müstahak olduğunuz iddiasında sadık iseniz şunlann isimlerini bana ha ber veriniz» buyruldu. Bu teklif üzerine melekler:
L ۵ ١ ؛l ؛3 ؛؛، ، ؛ ؛؛؛t .١ İC ؟t e î ٥ ؛٥ r ٥ ٠ ؛ Yâni: «Yarabbi, seni tenzih ve takdis ederiz. Biz, bize öğretmiş ol duklarından başka birşey bilemeyiz. Hakikat alim ve hakim olan sensin dediler93.» Sonra Hazreti Âdem'e o eşyanın isimlerini meleklere haber vermesi emir olundu. Âdem Aleyhisselâm da onları meleklere bildirdi. Bunun üzerine Hak Sübhânehû meleklere « ؛Ben size göklerin ve yerin gaybım ve sizin izhar ettiğinizi ve gizlediğinizi bilirim demedim mi idi?» dedi ve onlara Âdem’e secde etmelerini emreylcdi. îşte Hazreti Mevlâna bu vak.aya telmih ediyor ve bir sâlik için, ilim dâvasında bulunmak değil, aciz ve noksanını itiraf etmek lâzım geldiğine işaret eyliyor. İlâhî irfan hususunda, Rabbani bir talimle bütün nebilere âlem olan Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz: «İlâhî, seni tenzih vc takdis ederim. Biz seni, sana lâyık olan bir marifetle tanıyamadık, buyurmuş tur. Necib ümmetinin yüksek âlimleri de bilmediklerini itirafdan çekin memişlerdir. Harûnür Reşid’in şeyhülislâmı bulunan (İmam-ı Ebu Yûsuf) a bir gün Halîfe bir mesele sormuş, Ebû Yûsuf : «Bilmiyorum» demiş. Hârûn’un mâbeyincisi: «Ya Eba Yûsuf, Emirilmü’minin Hazretleri sana bu kadar maaş ve tahsisat veriyorken ona karşı bilmiyorum demeye utan mıyor musun?» itirazında bulunmuş; Ebû Yûsuf da « ؛Emtrilmü’mininin bana verdikleri ilmime göredir. Cehlime göre verecek olsaydı hâzinesi yetişmezdi!» diyerek bildiklerine nisbetle bilmediklerinin pek çok oldu ğunu itiraf etmişti. Keza, İmam-ı Gazali gibi bir allâme : «Bildiklerime nisbetle bilme diklerimi ayaklarımın altına alabilseydinı başım göklere değerdi» demek insafını göstermişti.* 9 2
(9 3 )
S û r e i B a k S r . : 32.
29S
Şöhretin âfet olduğu bir hadîs-i şerif’de beyan buyrulmuştur. Onun ehlûllâhın çoğ |ı,، ı٠.١., o âfetten kurtulmak maksadiylc gizlenmeyi ihtiyar .işlerdir.«، . Hazreti Mevlâna bu gizlenmeyi tabi’i görüyor ve onu isbat için bir inı؛؛؛ıl irâdile diyor k i :
8839 ت٠٠ب
ادران و رأ وك ا ن ﻣﻌﺮوف
از راى ﺣﻔﻂ ﻛ ﺘ ﻤ ﻪ ز ر ﻳ ﺖ «Altın hazînesini bilinmiyen ١' ؛râneJere gizlerler.»
8840
ﺑﺒﺪ ﻛﺘ ﺢ
ﴎ ﻭﻧ ﻚ
ﻣ ﻞ آ ﻣﺪ ﻓﺮج در ﻧ ﺮ ر'خ
ﻣﻮﻧﻊ ﻥ٠ﺯ
“Hazîneyi hi ؛bilinen yere koyarlar mi? Bunun gilıi, kurtulmanın ٠،،٠ hastalık ve meşakkatlerde gizlenmesi buna benzer.»
Definelerin, ekseriyâ harabelerde bulunduğu, oralarda herkesin naza ﺍnidan saklandığı gibi, mSneviyyat hazînesi olan evliyâullahdan çoğu da
. '.hi, püskü libaslar İçinde ve fakru zarfıret süretinde gizlenmişlerdir.
8841
ﻧﺠﻞ وﺑ ﻚ١ل١ى ﺳﺔ٠إر آ ردب٠ﺧﺎ د اذﻛﺎدرا اﺗﻮر ﻳ ﻚ١ﻛﺴﺎر٠ “Burada hatıra ؟ok müşkil şüpheler gClir. Lâkin iyi bir binek hayvani kösteklerini İıoparır.» Zeki bir sâlik de kendisine ayak bağı olacak o mUşkilleri def eder. Cenâbı Pîr bir beyit yukarıda *Hazineyl bilinen bir yere koymazlar» ılı.mişti. Buna karşı hatıra bir müşkil gelir ve: Hazineler bazan bilinen yerlere de konulur. Meselâ devlet vezneleri, bankalar vesaire gibi. Husu. «lyle enbiyâ ve kibârı evliyâ mâlum ve mâruftur, diye itiraz edilebilir, t'evap verilir k، : Enbiyâ halkr davetle mükelleftir. Dâvet edecek zâtın uıâruf olması lâzımdır. Enbiyâdan sonra onlara vâris olan İtibârı evliyâ ،٠٠، halkı irşâda memurdur. Onların da mâruf olması icap eder. İşte âkil ve zeki bir sâlik, buna benzer şekilde, hatırına gelen vesveseyi def edebilir.
٠
2! 7
8845
و ا ز ن ﺳﻮ و ازان ﺳﻮ ﺟﻮن ﻛ ﻮا٠ "
ﻳ ﺠ ﻮ ل ﻣ ﺪا. ىك ﻣﻌﻨﻰ ﺑ ﻪ١ «Ey mânâ dağı: Sen bir dilenci gibi bu tarafda ve o tarafda ne diye akis arayıp duruyorsun?.،
8846
ﻫﻢﺀ ازان ﺳﻮ ﺟﻮك وﻧﺖ دردﻟﻮ و٠ ' ﺑﺜ ﻮ ى در ﻧ ﺮ ا ; ل دو٠ 0 ﺍsadâyı ve aksi, derde düşünce iki büklüm olup: (Yarabbi) diye yalvardığın taraf yok mu, İşte o tarafta ara....
8847
وﻧﺖ د ر د و ا ك آن ﻣﻮ ى ﺣﻰ ﺑ ﻮﻧ ﻚ دردت رﻓﺖ ﺟﻮ'ل اﻧﺤﻰ «Dert ve ölüm zamâmnda 0 tarafın nâmını yâd edersin de, derdin zâil olunca niçin acemi olursun?»
8848
f dJl ﻛ ﺜ ﺖ٠ ونﺀ ﻣﺤﻨﺖ ﻛﻮ٠ر ل را
ﺟ ﻮ ﺀ ﺿﺖ رﻓﺖ
«Mihnet vaktinde Allah dersin, mihnet geçince ise, yol nerede? diye sorarsın.»
8849
د ﻛ ﺎ ن١ا ﻧ ﺎ ز ا ﻧ ﺎ ذ ة ﺣ ﻘ ﺮ م ﺀ ﺑ ﺜ ﻨ ﺎ د د د ﺑﺎﺛﻢ رآن «Mihnetin gitmesi ve afiyetin gelmesi, Hak'kı şüphesi? tanıyan k؛msenin, her vakit onu zikretmesi içindir.» Yânî: mihnet ve meşakkat vaktinde Allah mecburen zikredilir. Âfiyet zamanında da öylece zikredilmesi İçin o mihnet ve meşakkat zail olup, sıhhat ve afiyet gelir.
290
8 8 5 .،
ا د م در ﺣﺒﻦ، ﻋﺪم ا ﻓ ﺎ٠٠٠,* ﻧﻠﺐ اﻳﻢ ا د ر ا ﺑ ﺪ ن.' ا «Bell 'ﺭ0 ﺍﺃ ﺥhikâye ediyorum. § ؛mdi ise sâcitJer arasında dönüp dola ؟..ayjm diye hanin ve enin etmekteyim Sûrei Çûarâ’da buyrulmuştur k i :
ﺋﻠﺜﺎﺣﺪن٠١وﺛﺒﻠﺊ١ﻷة/ Â s f اًﻻﻛﺠﺆ٠راﺣﺮئ3أﻵﻏﺈ٠١ودحﺀﻛﺬﺀ \
,Yâni: «(Ey Peygamberi ekber) Aziz ve RahJm olşn Rabbine tevek -kül et. O (Rabbi zîşan) ki (TeheccUt namazına) kalktığında seni ve na maz kılanlara İmâmet ettiğini görendir» ؛.« Kâdî Beyzâvi diyor k i : ümmet İçin beç vakit namaz farz olup da -gece namazı sünnet haline gelince. Resulü Ekrem (S.A.V.) ashabın kal kip namaz kılıp kılmadıklarım tefti ؛İçin gece vakti evlerini dolaşmış ve -evleri Kıır'an kıraati ve zikir ve tesbih sesiyle arı kovanları gibi uğul 0 dar bir halde bulmuştu,
8855
دﻛﺎر/ ﺑ ﺖ ﺑﺌﻰ٠ذﻛﺎﺑﺖ٠- ان ر١وﻣ ﺶ ﺣﺎﻟ ﺖ و ﺣﻀﻮر ارغ «İş adamı, -y â n î; seyri sülük erbabı- indinde ؛u söylenilen sözler hikâye de^l, J'âriğar, - yânî; sadık ve şefik olan— yâr'ın huzurudur.« Yânî; her mürşidin vasfı halidir.
8856
اق٠ ﻳ ﻨ ﺔ ﻛ ﻨ ﺖ٠ ا د او١اً ن ا ر ﻧﻤﻔﺎق،ﺣﺮف را را ﺑﺪ «Hakka âsî olan Nazır bin Hâris’in (esatirievvelin) demesi. Kıır.an İçin bir nifak eseri olda.. Nazır bin Hâris, Kııreyş'in ileri gelenlerinden ve Müslümanlığın ؛id-
(ا ﺀ ا )ةه
Ş ıia r â
: 217-219. 3.1
8860
وﺑ ﺖ ز ر و ذ ر د د ﻧ ﺎ ن د وﻟ ﻰ ﺑ ﺰ ﺳ ﺖ ﺑ ﻰ٠اث
ﻏﺒ ﻲ ﺳﺮى ﺧﻮﻳﺶ٠
«Damm al، ، ve Uslu tabiri o iki kişiden, yânî: Zeyd’in dam UstUnde, ٨ mr١، n dam altında bulunmasından zuhU etmiştir; yoksa dam ancak l٠؛r şeydir.«
8861
ﺑ ﺖ ﻣﺜﻞ آ ن ﺷﺎﻟ ﺖ ا ن ﺳﻌﺾ ن٠ﻧﺎﻣﺮ از ض ﻏﺪ ﺣﺮف ك “Bu söz; onun misli değil, bir misâldir. Yeni mânâları eski harflerle illide edebilmek ne miimkin?» Misi ile misâl arasında fark vardır. Misi: bir şeyin tıpk.sı demeklir, misal ؛onu az- ؟ok hatırlatan mânâsınadır. Bir şeyin misâli, oııun misli olmaz. Meselâ: Falan arslan gibidir denilmekle, o falamn tamamiyle arslan olması icap etmez. Zikredilen, baba, ogul ve torun ile, damm alt، ve üstü misâlleri de ancak böyledir. Onların tıpkı ve ayni değildir. Çi'mki liarf ve lâfız böyle ince ve hassas mânâları İfâde etmekten âcizdir.
8862
ﺑ ﻮ ن ﻟﺐ ﺟﻮ ﺑ ﺖ ﻣﺌﻜﺎﻟ ﺐ ﺑ ﻨ ﺪ دﻟ ﺐ و ا ﺣ ﻞ د ت ا ن ﺑﻤﺮ ﻧ ﺪ «Ey kırbe, Allah'ın bu şükür denizi sahilsiz ve kenarsızdır, dere ke. nar. gilji değildir. Binâenaleyh ağzın، bağla.» Yânîj Esrar-I İlâhîyi harf ve İâfz yardımı ile anlayacağım diye ؟alışma.
:ااا:ا
8868
ش آﺛﻜﺎر٠• ز ﻣﻪف٠ﺛﺒﺮ دو ﺛﺐ دد ﺗ ﺮ ﻫﺎ رف رﺣﻰ ﺳﻮار *Âşikâre olarak Ay’dan süt sagarlardı. Küp’e binerek seferlere git. ,nişlerdi.» 8869
ب٠ .اﻫﺘﺎ٠ ٠ﺀرد٠ﺛ ﻜ ﻞ ﻛﺮ؛ س ﻓﺮوﺛﻴﺪﺀ ﺳﺎ ب٠ ر د٠ﺑﻲ٠ان kumaş olarak
göstermişler ve ölçüp alelacele sat.
nnjlar.»
8870 ك
1 ﻣﺪز ى٠—ﻳﻢ ر د
.ز ﺣﺮ ت رﺣﻬﺎ رﻧﺪ١د— ت «Karşılığında, gümüş para almışlardı. Müşteri sonra işe vâkıf olmuş ve hayretinden elini yüzüne vurmuştu.» Enbiyânın mûcizesi, evliyâ’nın kerâmetiyle sihirbazların sihri hâri. kul'âde hallerdendir. Lâkin aralarında mühim bir fark vardır. Mûcize ve kerametin vukûu hakîkîdir. Sihir ise yapılan şeyi başkalarına tahayyül ettirmekden ve hayâli hakikat gibi göstermekden ibârettir. Fir’avun’un sihirbazları, bir takım ip ve deynekleri ortaya atmışlar, onları seyircilere hareket ediyormuş gibi göstermişlerdi. Halbuki:
âyeti kerimesiyle de beyan buyrulduğu gibi, Hazreti Musâ’mn asası ha kîkaten bir boğa yılanı olmuş, meydanda kıvranan ve dolaşan deynekleri yutmuştu. Eğer o da hayalî bir gösterişden ibaret olsaydı, iplerin ve dey. neklerin yalmz yilan şekilleri bozulup mâhiyetlerinin meydâna çıkması lâzım gelirdi. Süleyman Aleyhisselâm, Sebâ Melikesi Belkis’in meşhur tahtım s٥٠ (98) Sûre، T l h l : M.
F: 20
:111...
8878
ﺩ ﺍ ﻧ ﺮ ﻣﺎ ﻭ ﺭ ﻯ٠ ﻯ ﺍ٠ﺭ١ﺝ رى٠ ن د وأ ﺣ ﺮ ﺟ ﺖ٠'ا ر د ي ز «Sihirbazlıkla buııa bir çâre lâzım ki 0 iki silıirbazm elinden can kurtarılsın.»
8877 آن دو ا ﺣ ﺮ ر ا ﺟﻮ ا ن ﺑ ﺎ م داد در دل ر د و ﻧ ﺎ د
و ﻣ ﻬ ﺮ ى
ى،;"
«Lâkin haberci bu liabcri verince o iki sihirbazın kalbine korku düşİÜ ve Mûsâ Aleyhisselâm hakkında kalplerinde bir muhabbet peyda oldu."
8878 ﻓﺖr ﺟ ﻨ ﻴ ﺖ ﺟﻮ ﺑ ﺬ ﻳ ﺪ ن
J /P
ﻣﺮﺑﺰاﻧﻮ ر ' ﺑ ﺪ ذ از دﻛﻔ ﺖ «Cinsiyet damarları liareket e،،؛. Taaccliblerinden başlarını dizlerine koydular düşünmeye başladılar.»
8879 ٠
ﺟﻮن دﺑﺒ ﺮﻧﺎ ن ﻣﺮﻧﻰ ز ا ر ﻳ ﺖ ﺣ ﻞ ﻣﺪﻛﺎ را دو زا ر ﺟﺎ د وا ت
«Nasıl ki sû«nin mektebi ve ders lıânes ؛de dizdir. Müşkül halletmek hususunda iki diz. âdeta sihirbazdır.» Tasavvuf erbâbı, bir mesele hallinde diz çöker ve dizlerine tlogru eğilip kalbine teveccüh eder, o teveccüh esnâsında kalbine her .ne ، iham olursa onunla amel eyler Şu halde iki diz. ehli tasavvuf İçin sihr.i helâl yapan bir sihirbaz olur. Sihr-İ helâl; yânî: haram degil. helâl olan sihir, dinleyenlere sihir gibi-tesir eden söz demektir. Nitekim bir hadisi şerifde: «Süz vardır kl insana sihir gibi tcSr eder» buyrulmuştur. 3 1 )7
8884
ﻻ ح و ا ﺋ ﺮ ى٠ ﺑ ﺖ ا اﻳﺜﺎ ن
ﺟﺰ ﻋ ﻤﺎ و درﻋﻤﺎ ﺛﻮر و ﺋ ﺮ ى « O n la rm y a n ın d a a sk e r V® s ilâ h y o k m u ş: a n c a k h ir a sa v a r m ış k i fitn e v e şe r d e o a sâ d a İm iş ...«
8885
; ﺟﻬﺎن راﺷﺎن در ر ﻷ درﻣﻮرت ﻣﺨﺎك ﺣ ﻦ٠ ب/ « S e n s u r e tte to p r a k a ltın d a y a tm a k la b e r a b e r , d o ğ r u la r â le m in e g itm işin d ir .»
8886
ﺧﺮ
٠ارا د٠ ﺣ ﺮ ت٠
/ اًن ل
ﺧﺪا ل اﺷﺪ اى جان
در
ور
«E y b a b a m ız ın ru h u ! E g e r o n la r ın y a p tık la r ı s ih ir is e b iz e h a b e l v e r , y o k ... İlâ h ı b ir m ٥ c ؛z® ise,»
8887 ﻳﻢ٠ل٠ ٠ د٩١ م٠ ٠ رذ
ا٠
Sl.
٠ﺧ ﺒ ﺮ د
٠ ر
ﺑ ﻞ. ﺧ ﻮﻧ ﺶ ر ك
«O n u da h a b e r v e r k i b iz k a r ş ıs ın d a se c d e e d e lim v e k e n d im iz i o tk،ir e v u r u p h a lis a ltın o la lım .»
8888
ﺑ ﻰ رب١'ا اﻣﻴﺪأﻳﻢ
ﻛﺜﻴ ﺪ
ارا٠ و ر م
د ﻛﺎﻳ ﻢ٠ را
«B iz ü m it s iz le r iz , ؟lin k i lia r a m o la n s ih ir le m c ş g û lü z . F a k a t ş im d i b ir lim it e r iş ti. B iz, R a lım e t . ؛İ lâ h îy e m atrU d u y u z; H a k k in k e r e m i b izi ؟e k t i .» :!0 3
88:11
ت. ز د٠ورﺗﺘﺎل ﻫﺎن ﻫﺎن آن ا ﻟﻤﻺل و ﻣ ﻬﺘ ﺪﺑ ﺖ١او رﺳﻮل ذو «Eğer ؛alamazsanjz, bilmiş oJun.k ؛İlâhî bir zattır. Rabbi zülcclâün 0 Peygamberidir ve hidâyet bulmuştur.«
8895 وز ب
ﴍﻕ
ﺣﺮ ﺏ
٠ﻛ ﺎ
ان ﻓﺮﻋﻮن ا د٠ ج/ ﻭﺍ
ﺧﺪا
ﺍ ﺩ
ﻣﺮﻛﻮ ﻥ
«Firavun. Diinya’mn şarkını ve garbini İstilâ etse de, sonunda geııo Allah O’nıı üstün eder ve Fir’avun tepetaklak olur..
8896
ﺳﺖ دادم ^ن ا ب١ ن ﻧ ﺄ ن ر١ ﺀﻟﻢ اﻟﻤ ﺮا ب١ رﺑﻮﺑﻰ اﻟﻠﻪ «Babasının cani yavrularım! Size bu doğru nişânı verdim, bunu ya. zm. Doğruyu Allah lierkezden iyi bilir.»
8897 — ﺍ ﺣ ﺮ ﻯ٠ﻑ
ﺟﻮن
٧٠
ﺣﺎ'ن
ﺗﺒﺎ ﺛ ﺪ و ﻫ ﺒ ﺮ ى١ﺳ ﺮ و ﺀ ﺷ ﺮ «Yavrularım, siliirbaz uyuyunca sihir ve mekrin tesiri kalmaz.»
8898
ﺀن ﺛ ﻮ د١ ﺟﻮان ﺧﻔﺖ ا ك٠ﺟﻮﺗﻚ ن ﺟﻬﺪ ا و ا ﻛ ﻦ ﺛ ﺮ د٦ ﺧﻔﺖ٠ﺟ ﻮ ك «Nitekim ؟oban uyuyunca kurt emin olur. cehdi ve muhafazası durur.»
Çünki uyuduğu zamnn,
311
«KURAN، KEKİMİN ASAYI MCs AYA, MUllAMMED MUSTAFA ALEYHİSSELAMIN VEFATININ MCsA ALEYHİSSELAMIN u y k u . SUNA, KUR’ANI DEĞİŞTİRMEYE KALKIŞANLARIN D A . MCsA ' UYKUDA BULUNCA ASASINI ؟a l m a y a k a l k ،. ÇAN İ K İ S İH İ R B A Z A BENZETİLMESİ. 8901
ﺳﻠ ﺪ را وﺀدا ر د اﻟﻄﺎف ﺣﻖ ن ﺳﺒﻖ. د ﻋﺮد ا٠ رى٤٠ ا « A lla h ın .u t lu M u h a m m c d M u s ta lâ A J ey h ؛s s c ٠ â m a v a d e t m iş t i k i; s e n *.ö ls e n d e K u r ’a n v e o n u n k a n u n u b u lu n d u ğ u İslâ m d in i ö lm e z
Nitekim:
ﻳﻠﻖ١ |ا ﻟ ﺔ ﺧ ﺘ ﺔ ﻵ ا٦ Yânî : « K u z ’a m h a k ik a te n b iz in z a l e t t ik v e o n u b c h e m a h a l v e m u t . la k a h ılz e d e c e k o la n da y in e b iz ؛z«8." âyeti kerimesinde bu va'd, tasrih edilmiştir. Binâenaleyh onu ortadan kaldırmak hevesinde olanlar, iimitlerini Jtessinler ki Dünya durdukça Kur’an ve iman duracaktır.
8902
'ﻓﻄﻢ.- ن"را ادو دوﻋﺎﻟﻢ٠ ذت را ﻓﻨ ﻢ٠ﺣﺪ
ﺍﺯ
ﻃﺎﻏﺈرا
«H a b ib im ; b e n s e n i ik i â le m d e d e h ılz e d e r im . S ö z ü n ü k ın a y a n la r , te r k e d e r , o n la r ı h o r v e h a k ir b ir İıa le k o y a r ım ..
Resûlü Ekrem (S.A.V.) Elendimize müşrikler ve münâfıklar tarafın, dan bir siiikasd vukû bulmasın diye, ashabdan bazıları geceleri Bab.ı Rl. sâlette nöbet beklerlerdi. Mâide sûresindeki:
ة ا١ س
ﻷ ﻳ ﺜ ﺔ
؛
Yâni: « A lla h s e t li.in s a n la r ın şe r r in d e n m u h â fa z a e d e r » * âyeti kerimesi nâzll olunca Cenab-I Peygamber nöbetçilere; « A lla h b e n i m u h a fa z a e d e c e k tir , o n u n h ıf z ı d a b a n a k â fid ir .* buyurdu ve onlara izin verdi. ،» )
S û r e ؛H Jc t :
١«) s ٥r٠l
M
i l
.٠
». 67. 31.1
830 (؛
٠ىﻣﻮﻧﻢ
ان٣ ر ر سف١;
ام٠
ان ﻋﻴﺜﺮد٠ د ب٠ 'ون ﻧﻤﺎز اًر٢ «Şimdi,-yani Islâm'ın iptidalarında-nıüslüman olanlar, müşriklerden korktukları İ ؛in senin adını gizli söylüyorlar ve namaz kılacakları vakit gizleniyorlar..
8307
از را س ورس ﻛﻔﺎر ﺑ ﻦ
ان٠ان ﻣﺒﺜﺮد ﻧ ﺮ ز٠دﻧﺖ اذ «Mel’un müşriklerin korkusundan, Din’in yer altlarında gizleniyor.» Fakat:
8308 ﺗﺮا١٠ ﻳﻜﺬم ا٠ . ن ﺿﺎر٠ ﻧﻤﺪو ﺟﺜﻢ ﻋﺎﻗﺮا١ﻛ ﻮ ر ر د
-
«Ben, ufukları minârelerle dolduracağım; onların üstünden senin nami şerifini halka duyuraca^m. Sana âsî ve düşman olanların iki gözünü kör edeceğim.»
8809 .W
l. ٠٣-
W
٠Ul. ،/U j J jf* f ü' ٥ «Senin bendelerin şehirler istilâ edecek ve mansıp sahipleri olacak tır. Senin dinin balıkdan Aya kadar Dünyâyı tutacaktır.» «Balıktan Aya kadar», «Yerden göğe» kadar mevkiinde kullanılan bir tâbirdir. Avam halk arasında saçma bir akide vardır. Güyâ Arzımız, bir Öküzün boynuzu üstünde, öküz de bir balığın sırtında dururmuş; Küre mizi müallâkta tutmayı Kudretullah’a çok görenler, onu öküzün boynu zuna yerleştirmiş, öküzü de balığın sırtına bastırmış, balığı da denize, de nizi de rüzgârın üstüne kondurmuşlar. Hazret! Pîr’in (Balıktan Ay’a) demesi, sözü meşhûr’a .göre söylemiş olmak içindir. 315
Kî. ﺍ3
و اﻛ ﻞ در زر اأ ق ﺧﻔﺘﺔ ﻛ ﻎﺉ
■ ﻧﺠﻪ1 ﻭ٠ ش دا ن٠أوت ﺀ ﻣﺎ-
«Sen eğer toprak altında yatmışsan, söylediklerini,-yâni Kıır'an ve hadisi. Mûsâmn asâsı gibi b؛lî.»
8914
ى.را رﻋﻤﺎ ﺑ ﺚ ﺩﺳﺖ٠ةاﺻﻬﺎ
٠
ﺑ ﻤ ﺐ اى ﺷﻪ ﻣﺪارك ﺧﻔﺘﻰ
y
«Senin dinine kastedenler, senin asâna, yânî Kıır'an ile hadise el uatamayacaklardır. Ey §ah-ı risâlet; müsterih olarak nıübârek bir uyku ile uyul*
8915
ان،-'و ﺑﻤﻔﺘﻪ;ر ﻟﻮ رآ٠ ﻛﺎت٠ د/ .ﻧﺠﻜﺎر و ز٠ر٣ «Sen uykudasın, fakat nurun gök yüzünde düşmanlarına yayını kur. muş, müdafaaya hâzırdır.»
8916 ذ٤ﻣﻲ
ﻭﺯ ﺵ٠ ﺍ٠ﱋ
آ
ﻭ٠ﻓ ﻠ ﺰ
٠ﻗﻮس ;ر ت ﺗ ﺮ دوز ش ﺑﻜ ﺖ «Senin yay gibi olan nârun, feylesofu ve ağzının gevelediği din alcy. ilindeki felsefeyi okla susturur.. Ve neşr ettigi hezeyanları iptal eder.
8917
ن ا ﻟ ﺰ وﻓ ﻚ ﻛ ﻔ ﺖ١اًﻧﺠﺘﺎن ﻛ ﺮ د و از 'ﳓﻔﺖ
ﳐﺚ و اﻧﺒﺎ ش٠ ﻭ
ﺍ ﻭ ﲟﻐ ﺖ
٠ Cenâb٠ı Hak vâdettigini, hattâ daha .fazlasını yaptı. Hazretl Pey.
gamber. Hücreyi Mütahharasmda uyudu, fakat baht ve İkbâli uyumadı.»
317
8922
ﺑ ﻰ ﻧﺜﺎ ﻥ دا د د ﺛﺎ ﻥ ﺻﺪم دو ﻟﻮ ى ﻧﺨﺪﻧﺎن ﻣﺤﻮ٠ ة رو اًن «Sordukları kimseler onlara h'Iûsâyı târif etliler ve hurmalığa gidin, orada arayın dediler.«
8923
ﻳﺎﻣﺪ ﺩ ﺩ درورﻫﺎ ﺑﺄن٠ﺑ ﻮ ﻥ ﺑﺪار ﺟﻬﺎﻥ٠<ود ٠ﺣﻌﺘﺎ ﻛ ﻮ «Ilurmalrğa gelince bir ağacın altında uyumuş birini gördüler iti 0 , Dünyânın en uyanık bir zâtı idi.»
8924
/س ; ﺍﺯﺵ ﺑ ﺘ ﻪ او دوﺟﺜﻢ٣
ا ش و ﻓﺮﺋ ﺶ ﺀﻱ< در زر ﻧﻐﻠﺮ «0 naz İ ؛in iki gözünü kapamıştı. Lâkiıı Arşın ve Ferş’iî, semâ V. zeminin hepsi onun nazari altıııda idi.»
8925
ل:اى ﺑﺎ ﺑﻴﺪار ﺟﺜﻢو ﺧﻠﺬه ﺯﻧﺪ ﺑﻨﻢ اﻫﻞ ﺍﺏ وﻛﻞ٠ ﺧﻮﺩب «Ne kadar gözü açık ve kalbi uykuda kimseler vardır. Su ve ؟amurdan İbâret olan ıııahlUkâtın gözü ııeyi görür?» Ancak hayvanların gördüğünü...
8926
r ﻳﻤﺮ
ا ذك دل ﻳﺪار ﺑﺎرد د ﺑﺮﻛﺜﺎًد ﻣ ﺪ، ا زr
ﺑﲌ
«Kalbi uyamk olan, baş gözünü kaparsa ona yüzlerce Ijasîrct gözü a. çılır.« 31»
8931
و ﻣ ﻒ ﺻﺪارى دل اى ﻣﻨ ﻮ ى
د ر د ﻛ ﺠ ﺪ د ر زا را ق ﺳﻮ ى «E y m â n ev i k im se! G önül u y a n ık lığ ın ın vasf» v e tâ r ifi b ö y le b in lerce M e s n e v iy e sığm az.*
8932 ﺟﻮن د د د ش ى ﺧﻔﺘﻪ ﻣ ﺖ او درار ﻟﺰد ى ﻋﻤﺎ ﻛ ﺮ د د ا ز/ « ik i sih irb az, I la z r e ti M û sâyı u za n m ış v e u y u m u ş g ö rü n ce asâ sın ı çalm a y a teşeb b ü s ettiler.»
8933 ﺣﺮا ن ﺛ ﻤ ﺪ ﻋﻌﺎ ﻛﺮدن زود1 د ﺛ ﺪ ن و ا ك رﺑﻮد٠ > ﻛﺰ ﺑ ﺶ « S ih irb az k ard eşler) a sâyı ؟a lm a y a k a sd e ttiler v e arka ta ralın a g eçip oradan k ap m aya n iy e tle n d ile r .*
8934 j i ﺛ ﺰ ﻛ ﺮ د ن.. ا د ك ﺟﻮن ﺗﺰاز٠١اﻧﺪر آ ﻣ ﺪ آ ن ﻋﻌﺎ در «A zıcık ile r le y in c e asâ k ım ıld a m a y a başladı.»
8935 دآ ن ﻋﻤﺎ: ا را. ﻣﺤﺎن ر ﺧ ﻮد٠آ ر ﺑ ﺨ ﺜ ﻚ ﻛ ﺘ ﺘ ﻦ از و ب٠ر د و «A sâ k en d iliğ in d en ö y le h a rek et e tti k i siliirb azlar old u k ları ycrtle k orkud an donup k ald ılar.*
F: 21
321
8941 اراﻛﻞ ر د د. م٠٠ د٠ﻛﺎﻣﻨﺤﺎن ك ﻧﺒﻮب ﺣ ﺪ...r و ا٠ اﻣﺘﺤﺎن *
.Şöyle diyerek ki; Seni imtihan ettik. Eğer bizde saııa karşı kaset buseni imtihan etmek bize düşer mi idi?»
8942
ﺛﺎﺀﻳﻢ وﻣﺎرا ﻋﻔﻮﺧﻮ'ا
ﺟ ﺮم
اﻟﻪ. ﺳﻠﻞ' س د ﻛ ﺎ١اى ; خ «Ey Dergâh.ı İlâhînin haslarının lıası olan peygamber: Biz Şahın, yâııi Allah.m mücrimleriyiz, bizim affmuza düa et...»
8943 ﻋﻔﻮ ﻛ ﺮد و د ر ز ﻣﺎ ن ﺑﺬﻛﻮ ﻧ ﺪ د
زن ر ى ﻧ ﻠ ﺪ٠ﺑﺶ د و ى رز٠ «Mûsâ Alcyhiselâm oııları affetti. Berhal iyi oldular ve Mâsâmn ö٠ nüııde yerlere kapandılar..."
8944 ﻛ ﺮا م ﺣ ﺮا م
ى١ ر س ﺀﻧﻮ ﻛ ﺮ د م٠ : ﻛ ﻎ
ن و ﺑﺎ ن "ان- ﻛﺌ ﺖ ردوزخ
«Hazrcti Mûsâ dedi ki: Ey l، erîm kimseler sizi affettim. Sizin ccsediniz ve ruhunuza Ccilcnncm liaram oldu."
8945
ن ﺛﺈرا ﺣﻮد 'ﺑ ﺪ م اى دوار٠
اﺗﺠﻰ ا ز د ﺧﻮدرا ز اﻋﺘﺬار «Ey iki kardeş! ben sizi zahiren görmemiş gibi olayım, siz de beni görmemiş gibi davranın.»
323
8850
اﺗﺎ ن
ﺹ ﺍﻯ
ﺑﻌﺪ زان ﻋ ﻜ ﺖ
د ادر اﺀﺗﺤﺎن٠ ا ﻓﺰون ا «Sonra onlara dedi ki: Ey sihirde ileri gitmiş Ustadlar: Eğer imtihan, da galip gelirseniz.»
8951
١رﻓﺜﺎ'ﺑﻢ ا;ئﺀا ﺟﻨﺪ ن ﺀط. ﺟ ﻮد و ﺑ ﻨ ﺎ. ك د ر د ر د٠ «.Size 0 kadar lütuf ve atâda buJunacagm ki, miktar، cömertlik pcr «.desini yırtacaktır Yânî akliların almayacağı derecede kerem ve ihsanda bulunacağım.
8952 ٠ ذ اy ؛ﺑﺎ ل١ﺑ ﻰ ﻛ ﻌ ﻨ ﺪ س إ
٠ﻳﻢ و ﺛ ﺮ د ﻛﺎرش ﺗﺈ٠ﻏﺎﻟﺐ ا «Sihirbazlar dediler ki: Senin gibi bir şahın sayesinde gâîip geliriz, onun da İŞİ bitmiş olur.»
S953
اوان٣١ادرئ ﻓﻰ ﻫﻔ ﺪ ر م و٠ ا ا ﻧ ﺰ ﺟﻬﺎن. ﻛ ﻰ ﻧﺎ رد ﻳﺎى «Biz bu sihir fenninde saflar yarıp, yjrtan pehlivanlarız. Diinyada h5 ؛ liimse bu llususta bizimle adim atamaz.»
8954
ﻧﻜﺮ ﻣﺮﻣﺠﻰ ﺑﻨﺪ ﺧﺎﻃﺮﺷﺎن ﺷﺪﺳﻌﺖ . دﻟﺜﺎن دﺳﺖ٠ ﺳﺘ ﻚ٠ا١ ن ﺣﻜﺎ_س١ك *Mûsâ aleyhisselâmm zikredilmesi, Iiatırları oraya bağlıyor, bu ilik ﺓyclcr evvelce olup biten şeylere aittir zannım veriyor.»
325
8959 ﺛﻮ ىf
رى١د
ﺛ ﻪ٠ﺛ ﺐ
ﻧﻈﺮ در/
ﺛ ﻴ ﺜ ﻬ ﺴ ﺖ ا ﻋﺪاد دو ى٠زا د ى از «Eğer İçinde yağ yanan kandiJe kakarsan yolunu kaybedersin. Çünki şişelerde ikilik vardjr.» Mûsâ ve Fir'avun ile senin vücûdun suret itibariyle ayndır.
'8960
رزر داوى وارى. ور ذﻇﺮ ﺟ ﻢ ﻣﺶ
از ﺩﻭﻝ و اﻋﺪاد
«Eğer nfira bakarsan ikilikten de, mütenâhî olan adet kaydından da kurtulursun.»
8961 ل و ﺟ ﺮد، ى ه— ت اى ﻣﺊ٠>
از
ود، ؤ س و ﻛ ﺮ د ح٠ ا ﺧ ﻼ ف «Ey varlığın hülâsası olan insan: Mü’min, ateşperest ve yahudinin ihtilâfı, mânâya değil de sûreté bakmalarından ileri gelmiştir.» Zîrâ:
ﺑ ﺠ ﺊ ﺀ ﺋ ﻜ ﻠ ﻠ ﻪ٠١ا ﻻ Yânî: «Allah indinde dip, İslâmdan ibarettir1. 1.» Nazmı Celîli muci bince Hazreti Âdemden Fahri Kâinat (S.A.V.) Efendimize kadar bütün Peygamberlerin tebliğ ettikleri DİN birdir. Hepsi de Allah’ın varlığını ve birliğini bildirmişlerdir. Aralarındaki ciız’î farklar zamanın icâbı ve üm metlerin istîdâdı dolayı siyledir. Fakat Yahudüer olsun. Mecûsîler olsun bu nükteyi fark edemediklerinden dalâlete düşmüşlerdir. Hazreti Mevlâna bu bahsi izah için bir hikâye naklediyor.1 0
(1 0 1 )
S U re i
A li
im ra n :
19.
: ا2 7
89G7
اش ؛— ود,را ﻛ ﻰ ﺟﻮ ر؛،5ذ٠ان ﻳ ﻞ ﺑ ﺪ م ﺟﻮن ﻫﻤﺮد٠ﻛ ﻔ ﺖ ﺛ ﻜ ﻞ ا «Biri elini filin ayağına sürdü de: Filin şeklin ؛direk g ؛.bi gördüm, de di.«
8 9 .8 ر ﻳ ﺪ ﺗﺎ و ﻳﺒﺎد د ﺳ ﺖ٠/V آﻧﻰ
ﺟﻮن 'ض د ن
ﺗﻐ ﺖ ﺧﻮد ا ن
- Biri clîni fiJin sırtıııa koyduğu iç؛n bu: Fil, tab، gibi bir şey, dedi.«
8969
ﻟ ﻚ ﻣﺤﺰﺀدك رﺻﺪ/ ﻫﻤﺠﻨﻦ
م آ ن ﻣ ﻚ ; د ر ب ة ﻧﺘﻴ ﺪ٠خ «Böylece seyircilerden Jrer biri, neresini elledi, nasjl sandj ise fili 0 . na göre anlatmaya koyuldu...*
8970
أ زﻧﻔﻨ ﺮم ﻛﻐﺬﺛﺎ ن ﻧ ﺪ ﻳ ﻒ اﻟ ﻒ
ﻥ
ﺩﺍ ﺩ ا
ﻑ
ﰻ ﺩﺍﻟ ﺶ٠ آ ن
.Onların sözleri, görüşleri yüzünden birbirine aykırı oldu. Kimi ona dal, kimi de elif diye isim vardi.»
8971
دى
ﻧﻤ ﻰ
٠د رﻛ ﻒ ر ﻳ ﺖ ا ك
ا ﺧ ﻼ ف از ﻛ ﻔ ﺘ ﺜﺎ ن ﻳﺮون ﻧ ﺪ ى «Eğer o seyircilerden her birinin elinde bir mum, yani hidâyet nûru bulunsa idi, sözlerinde ihtilâf olmazdı.» :!:'؛٠
.X!>7.-١ ﺭ ﻯ ﺩ ﱘ. rr. ﻛ ﺘ ﳢ ﺎ
درا ب
ﻭﺋ ﺔ ﱘ٠
ﺍ ﺟ ﻮ٠
م٠* ﺟﺜﻞ٠ﺗ ﺮ
ﻭ
«Biz insanlar, o denizin tahkikiyle gemiler gibi birbirimize yaklaşır ve uzaklaşırız. Parlak bir suda olduğumuz halde, gözümüz bulanık oldugundan. bizi hareket ettiren denizi görmeyiz.»
8976 ن ل ف ﻧ ﻮا ب٠ ﺛﺘ ﻰ٢ و د ر٠ "اى
آ ب آ بy ٠ ﺑ ﺮ ا د د ى دك٦ «Ey ceset gemisinde uyumuş olan ؛beden gemisini harekete getiren suyun. ٠ yânî ruhun ٠ nruliarrik olduğunu anladm; bfr de suyun suyuna -yânî ruhun da muharriki bulunan İrade-İ Ilâhiyeye.bak!»
8977 ﺩ ﺵ
ﻣﻴ ﺨ ﻮأد ش
ﻛ ﻮﻣ ﺮا ﺍ
ﺑ ﺖI ١ﺍ ﺑ ﺮ
ﺭﻭ ﺣ ﺖ
ﻭ ﻭ ﺣ ﺮﺍ
«Suyun bir suyu vardır ki onu sevk eder; ruhun da bir rûhu vardır ki onu çeker çevirir.» Suyun suyundan maksat: İlâhi iradedir. Nitekim Cenâb- 1 Hak:
Yânî: «Biz her şeye sudan hayat verd؛k١٠3» buyurmuştur. Ruhun ruhundan murat da:^Hayat-ı Ilâhiyenin mazharı ve Allah'ın ilk mahlûku bulunan Nur-u MuJ- ، mmedi'dir ki 0 bütün mevcûdâtı hida. yete dâvet eder.
< 1 .3 ,
S û r .l
٠
E n b iy a i 3 .
311
crbâbı idrak eder. Meselâ (HUdeybiye) muahedesinde bulunan Ashab-، Kiram: — Ölmek var, dönmek yok diye, Mekkelilerle harb etmek üzere, Aleyhisselât Efendimizin mübarek elini tutup biat etmişlerdi. Bu hâdise, Kur’an-ı Kerîm.de hikâye edilirken:
^ J b ١J ^ Â ٥١j ؛, Yânı: «Habibim, sana biat edenleri, elleri üstünde Allahın eli var dır104» buyruldu. Cenâb-ı Hak uzuvlardan münezzeh olduğu için, burada (yed) yânı (el) tâbiri müteşabihattandır. Onun için eski âlimlerin aynen kabul edip de manâsım îlm-i İlâhîye lıavâle ettikleri müteşâbihâtı son radan gelen âlimler te’vile lüzum gördüler ve (yed) kelimesine (kudret) manâsını verdiler. O âyeti kerîme «Allahın Kudreti onların kudreti üs tündedir» demektir dediler.
8882
ﺛﺎل رر "ل٠و ر ا د ر ﻟﺖ ﺟﻤﺲ اى ﻓﺘﻰ->رﻣﺎت ﻣﻮ «Eğer o kâın٤l-i mükemmil sana Cenâb-1 Haktan bir misal ile bahsedecek olursa, İıeıncn o misâlin sUretlne yapışır kalırsın.» Meselâ Resûlü Ekrem (S.A.V.) mîraçdan bahsederken: «Rabbimi en güzel bir sûrette gördüm. Ellerini, küreklerimin üstüne koydu. Onlarm serinliğini, gOksiimdc hissettim ve evvelkilerin de sonrakilerin de ilimlerini öğrendim» buyurmuştur. İşte bu hadis de müteşâbihattandır. Bunu İşiten bir gâfil onun Siiretine bağlanır kalır ve Allahı, iki eli bulunan güzel bir insan ؛eklinde vehmeder.
8983 ةﻟ ﻰﻛ ﻒ٠ ﻳ ﺘ ﺎ٠ﺑ ﻜ ﺎ ت ن ﻛ ﻞ رﻛﺘﻰ٠ اذ.ا و/ ا م٠ «Lâkin senin akil ayağın yoktur ki suretten mânâj'a intikal edesin, yahut 0 ayağı bu Dünya balçığından kurtarasın.»1 0
(1 0 1 )
S u ro i F e th :
10.
ا3ا
8989
ﺑ ﻦ ; د د ا٠ﺍ ﻯ
ﻛﺮﺩ ﻯ
ب ﻣﺘﻮررا۶ ﻟﻰ
;ا٠اأذ ﺑﻴ ﲎ٠ ﺍ٠
«Ey can; sen o nuru kabuJ edCTek olursan, örtülü olanı da hJcapsız görürsün.»
8990
ﺋ ﻰ٠ دون/ ر٠ﺀون ﺣﺎر» ﻣﺒﺮ٠ ﻛﺊ
ﻟﻜﻠﺪو ف ﺣ ﺮ٠ﻧﻠﻜﺎ
«O vakit bir yıldız gibi Fclckde seyr edersin; belki Feleksiz ve keyfiyetsiz bir sefere çıkarsın.»
8991
ن ﻛ ﺰ ' ﻳ ﺖ د ر ﻫ ﺖ آﻣﺪ ى١ﻣﺤﺬ٠ا ا ﻧ ﻜ ﻮ ﺟﻮن اً ﻣ ﺪ ى ﻣ ﺖ آ ﻣﺪ ى٠ «Öylece yokluk aleminden varlık alemine geldin. Söyle. Ijakalım nasil geldin? Mest olarak geldin.»
8992
د ن ا س "ﻋﺎد٠٦ راﻫﻬﺎى وك رؤ ى رو ر وا ﺀﻳﻢ ﺧ ﻮاد «Geldiğin yollar, hatırmda kalmadı. Lâkin sana 0 geliçden bir remiz söyleyeceğim»
8993
وﻟﻤﺎدار٠ ٠ ﻛ ﻨ ﺎ ر و ا ةك١ﻫﻮﺷﺮ ر٠ ك ﻛ ﻮ ﺷ ﺪ١ﻣﺪ و٠ر٠ ١ﻛﻮ ﺛﺮ «Şimdiki aklını bırak da hakiki akla ulaş. Bu kula^ tıka da, lıakiki kulak kesil!....
ا8 ا
8998
ﺟﻮن ازان ا ﻗ ﺎ ل ﺛ ﺮ ن ﺛ ﺪ دﻫﺎن ﺟﻬﺎن٠ﺳﺮد ﺛ ﺪ را د ى ﻣﻼث *0 ikbal ve saadetten ağız tatlanınca insana Diinya mülkü soğuk gclir.«
8999 ﺑ ﻔ ﺖ ^ ر ى و ﺗ ﻌ ﻤ ﺐ ﺧﺎ ﻣ ﺒ ﺖ ا ﺟﺘﺒﻨﻰ ﻛﺎر ﺧﻮن آ ﺛ ﺎ ﻣ ﺒ ﺖ٠ «Dünya dalına sıkı Sila sarılmak ve bir şeyde taassup göstermek hamlıkdır. Ey sâlik; sen böyle oldukça, İşin kan İçmek ٠ yânî zahmet ve meşakkat çekmeliden - İbâre.tir.«
9000 1.1 ٨ l٠ ١^ > j < ١
y ٠؛
٠_r^٠J
«Söylenecek bir şey daha kaldı amma, onu sana ben değil, Ruhulkudüs söyler.» Ruhulkudüs, yâni Cebrâil aleyhisselâm Peygamberlerden başka kim seye nazil olmaz. Fakat bir ilham vardır ki o. ya melek, ya şeytan tara fından olur. Meselâ durup dururken ve hiç hatırda yokken insanın ak lına bir şey geliverir. Eğer o şey; hayır ve hasenata dairse (ilham-ı melekiyye) dir. Şerre ve seyyiâte ait ise (ilhâm-ı Şeytâniyye) dir.
9001 ٠>■؛٠ ..*؛٠■J‘£ i. f ü / . . y J <lr٠ y
i ٠lr٠، f
«Kendi kulağına gene kendin söylersin. Ortada hakikatte ne ben va rım ne benden başkası... Sen de bensin zaten canım etendim...» Bu beytin anlaşılması zorcadır. Sâlikin kalbi Allahın nuru ile mü nevver olunca kendisi fenâfillâh derecesinde bulunduğu, yâni Hakdan başka birşey görmediği için, söyleyen de, dinleyen de Hak olur. Hele buF : 22
n:i7
9005
ﻧﻪ ﺻﺪ ﻟﻮاﻳﺖ
ﻟﻮ ﱏ ﺯ ﻟ ﺪ ﻧ ﻚ ﴽ ﻥ
آف
ﻣﺤﺪ ﺑﻮاﺳﺖ٠ م— ت و >اﺗﺪك٠ذةز «Ey insani kâmil! 0 senin muazzam varlığın belki tlokuzyiiz kati، dibi kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce âlem o denize dolar, gark olur gider.»
9006 ﻳ ﺪا رﻳ ﺖ و ﺧ وا ب. >د- ﺧود ﺟﻪ ﺟﺎ ن ﺀﻟﻢ اﻟ ﺤ ﻮا ب١دم ا ن و ا ذ «Bu balısi anlatmak; uyanıklığın da, uykunun da ne haddinedir. Bi. naenaleyb zan ve kıyas ile Hakîkat-İ insaniye’den dem vurma. Doğruyu bilen ancak Allah.taâlâdır.»
9007
- ﺑﺜﻨﻮ ى از د زا ن٢ دم ا ن اﻣﺪ ﻟﺮﻳﻨﺎن ودرزان٠آ ﺗﻢ «Ey sâlik, sen ses çıkarına ki, beyan ve lisâna gelmeyen csrârı, onu ifâdeye kadir olan ariflerden işidesin.»
9008 ﺿﻦ 'اﺑﺜﻨ ﻮ ى از ا ﻓﺬاب٠ دم
د درﻛﺘﺎ ب و درﺧﻄﺎب٠ ﻣﺤﻪ ا٦ «Sen sükût et ki senin İ ؟İ11 ruli söylesin.»
9009
روح
y. ٢٠ ادم ذ'د٠دم ز ن
ر درﻛﺜ ﻰ ﺑﻮح١اًﺛﺬا ﻛ ﺪ «Ses çıkarnıa ki Kcslll ekremin vârisi olan ârifi ekmel, kitap ve hi. tâba sığmayan esrardan sana bahsetsin. Nuhun gemisi varken yiizmeyj bırak.»
Kafir oldufiu İçin, Peygamber evlâdı olmak, onu kurtaramadı. Kazrcti Mevlâna da bu konulmayı ﻻ ؛sı'ırctlc tasvir ediyor:
9011
ﺻ ﻦ1 د; ﻛﺜﺘ ﻰ ا1ى ي
ن١4ا نﺀردى ز ق ﻃﻮق'ف 'اى م٠ «Hey âciz 0 ﻻ ﻻ ﺥgel babanın gemisine bin ki tûlan dalgasına gark olmayasın.»
9012
ﻋﻮﺧﻊ١ﻛ ﺬ ث اى ﻣﻦ ا ﺛ ﻨ ﺎ ﻋﻦ ﺑﻢ'ز ﺛﻌ ﻊ ;ﺷﻤﺢ اروﺧﻨﻢ «Kenan dedi ki: lıayır. gemine Ijinmem. Ben yüzme, öğrenmişim, ben senin ؛em’andan başka bir şem’a yakmışım.» Yânî senin dininden başka bir dine inanmışım.
9013
ﻷ ت.; ذوﻓﺎن٠ ض دﻛ ﻦ ﻛﺲ ووج و ز ﻷ ت/ دﺳﺖ و ؛ و آ ذ ﻧ ﺎ ا «Nuh Aleylıisselâm dedi ki: alilini başına topla! Bu, belâ tûfânının dalgasıdır. El, ayak ve yiizmek bugün İçin ve bu dalgalara karşı lıiçdir.î
9014
ع ﻛ ﺌ ﻰ٠ ر ش وﻳ ﻼ ى ث٠اد آ
ﺶ ﻏ ٠ _د ى ا٤ ع ض٠ج ?( ث «Bugün Allahın kahir rüzgârı esmektedir ve mumları sOndürücü bir lıclâdır. Bugiin JJak.kın mumundan. J'âııi dininden başkası sönmeye mail, ltûmdıır. Siikut et.»
841
» 0 2 0
ﻛﻴ ﺖ
ﺍ ﺯ٠ ﻭ ﺍ ﻥ
ﻛﺮدى
ﻭﻭ ﻥ
ﺍ
،/ — ز وﻛ ﺮ ﻛﻲ 'ا.ن درﻛﺎ ر د : «Şimdiye kadar nazlandın durdun, fakat ؛.imdi nâzik bir zamandır Bu dergâhda. , yân ; ؛Huzur-u Jlâhî.de ٠ nazlanmak ve kibirlenmek kimin haddinedir?»
9021
ﻗﺪم
—ت ﺍ ﻳ ﺪ ﺭ وﻟﺪ٠ ؛i f
ﺛﻢ، ﻓﺮزﻧﺪ و، ر د١ در د٠' «Allah ؛Ezelde (Lemyelid vclemyüled) dir. Ne babası, ne oglu, ne de amcası vardır.»
9022
ﻛ ﺸﺪ
.٠٧، ١ﺣﺎا ﺣ ﻮ٠ . ﺍ ﺯ ﻓﺮزﻣﺪان٠
ذﻧﺒﺪ
ﺣ ﺮﺍ ﺀ ﺩ
'٠ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﻥ ﻙ٠ ﺍ ﺯ٠
0 ﺍdoğurmamış ve doğmamış olan Allah, çocukların ııazını nasıl çe٠ ker, babaların niyazıııı nasıl dinler?»
9023
ﺀﻛﻢ ﺑﺎ ذ١س٠ ب ﻟﺮﻟﻮد ا ذ/ ' ﺑ ﺘ ﻤ ﺪ ﻋ ﺒ ﻼ ' ا كم «Ben doğmuş değilim, ey ihtiyar nazlanma: Ben baba da değilim ey genç sen de nazlanma!»
9024
< ﺷﻮ"لJA fi ﺀ٠ ﺋﺮﻫﻢH ﻯ ﺱ١ ﺏ
ﻳ ﺎ ﺭ ﺍ
١ ﺍ ﺯ ﺭ٠
«Ben koca değilim, şehvetim de yok... Ey İlanım burada nazı bırak!»
:113
9030
ﺋﺪ ﻟﻌﺒﻒ١ ان ﻣﺤﻜﻔﺖ او: [ج/ ﻋﻨﻴ ﻒ
دز ح
او
ﻣ ﻢﺀﻧ ﺖ
٠ﺐ
ر ﺟ
«Hazreti Nuh, böylece lâtif nasihatler veriyor, Kenan ise böylece sert cenaplarla onu karşılıyordu.»
9031
ﻟ ﺪ د از ﻧﻤﺢ ﻛﻨﻌﺎن ﺳﺮ ﺛ ﺪ٠ ا دإ ر ﻧ ﻞ
آن
ﻟ ﺪ ﻛ ﺎ د زا ش٠
«Ne babası, Kenana nasihat vermeye doyuyordu, ne de 0 nasihatlar, felâketi gelini? olan 0 evlâdın kulağına giriyordu.»
9032 د و ﻣ ﺮ ج ﺗ ﺮ٠’د
ﻛ ﻐ ﻦ٠أ د ر ن
ر م ﻛ ﺘ ﻌﺎ ن ز د و ﺛ ﺪ ر ر د ر .«Onlar bOyle konuşurlarken, şiddetli bir dalga gelip Kenaııın başına vurup, 0'nu parça parça etti.» Bir Hadisi şerifde : «Benim şeriatim, Nuh’un gemisine beilzer. Herkim ona tutunursa kurtulur ve herkim ondan ayrılırsa boğulur.» ’ tur. Kenanm babasının gemisine girmediği İ ؟in boğulduğu gibi) İslâmiyet gemisinden aynlanlar da dalâlet dalgalan arasında boğulacaklardır.
9033 ار. ارد.ﻳﺎ دﺛﺎ
;وح ﻛ ﻔ ﺖ اى
د ﺀﻳﺪ<ت ر د ا ر/ ض
ا/ /
«Nuh Aleyhissclâm dedi ki: Ey sabır ve hilim sahibi olan Malikel Mülk: Benim eşeğim öldü ve senin kaliir selin yükümü götürdü.» Hazreti Pîr'in böyle bir tâbir kullanması §u vak'aya telmih olsa ge. rekdir: Azerbeycanlı biri, eşeğine çanak, çömlek yükletmiş, dağ kenarındaki bir patikada gidiyormuş, oesnâda hava bozmaya, şimşekler çakmaya başM.
Gormcdinmi ki sen ﺍ ﺍ ﺍ ﺇ، ﺍ ﺍ ﺍnuru 1 ﺍﺍ١ beynzsın. ﻻzulmet küfrüyle mosmor ve
sim siyahtır .■ Yine sûreyi Hut'ta, Nuh Aleyhissclurnm bu tazarrû'u üzerine Cenabi Hak buyurdu ki:
ﻟﺌﺌﻘﺨﺔئ^ﺋﺌﻦ4 ﻫﺎﺟﺆﺧﻴﻼﻟﻴﺔاًم ب؛ أإ ؤ س ^ ة ﻛ ﺲ | ﺀ I
ر ﻓ ﺎ ﻫ ﺌ ﺎ ؤ١ﺀﻷﻟﺔذﺋﺴﺖ1'؛اﻟﺘﻒ}ي 0 ر ﻳ ﺒ ﺔ |ﺑﻠﺔﺳﺒﺆ «Yâ Nuh: (Kenan) katiyyen senin ailenden değildir. Çünki o'nun salih olmayan ameli vardı. Şu halde bilmediğin bir şeyi ben.den isteme. (Senin caiz olmayan şeyleri sual etmekle) cahiller takımından olmamam sana tavsiye ederim. Nuh dedi iti ؛Ey Rabbım; Bilmediğim bir şeyi sormakdan sana sj^mrım, bana mağfiret ve merhamet etmiyecek olur, san (son derece) ziyana uğramış olanlardan olurum™؟.. Hazretl Mevlâna bu hususa bir misal getiriyor ve diyor k i :
9037
درﻛﺮش ﻓﺂلy ﺟﻮ ك د دا ن دا ن رﻛﺎ ش اى اوﻣﻨﺎد٠' ﺑ ﺖ د «Senin dişine kurt düşünce - yâni diş çürüyünce ٠ o artık diş değildir ey ، istad, onu ؟ikart.»
9038
'اﻓﻰ ن ﻧ ﺮ د د زار ازو.
&
١٠
ﺛ ﺮ ﺑﺰار ازوy ﺑﻮد اًن٠ ج/ «Ki vücûdun onun vereceği izdırapdan inlemesin. Vak’a senin dişin, di, artık ondan beri ol10 7 «؛
(107) SUrel Hûd: 4€-47. 347
904.1 ﺗﻮ ﻛ ﺪ ى دردا ف اﻛﺮ ش ن و ن ﺀاﻓﻰ٠ﻟﻮﻟﻰ أر٠ت.ش «Sen tefekküre sığmadığın gibi, illetle (sebeb) dc izah edilemezsin.» illet, sebeb demektir. ٥ rabebin hasıl ettiği şey de maluldür, frfese1 ﺓbir ateş bir illettir, üstündeki kabin İçinde bulunan suyun ısınması ve kaynaması ise mâîuldür. illet aynlınca malul de .lmaz. Fakat Cenâb-1 Hakkin insanlara olan yakınlığı ve onları yaşatması ateşin suyu kaynatması gibi değildir.
9045
' / ن٠ ﻧ ﻮ ﺑﻌﺪ ا١ازن ﻃﻮف
ﺑﻨ ﻰ٠
ﺟﺮا1٠ﺗﻮ ﻣﺨﺎﻃﺐ ﺑﻮدة در «Bu tufandan evvel de iler macerada muhatabım sen idin, tufandan sonra da yine sen olacaksın.»
9046 ا ااﺛﺎ ن ﳐ ﻦ٠ ٠٠ ﻛ ﻐ ﺘ ﻢ٠ ا ﺗﻮ.
اى ﺳﻨ ﻦ ﻧﺤﺶ ﻧﻮ «Ey yepyeni sözler bağışlayan ve eski sözlere sahib olan Rabbim! Ben şimdiye kadar kavmime değil, sana söylüyordum.»
٥٠47 د ك ﻋﺎﺋﻖ روز و ﺷﺐ ا ﻳ ﺪ— ﺧ ﻦ
اد س. اﻃﻼل وﻛﺎﻣﺊ١٠. ٠ﻛﺎ «Âşık gece gündüz, kâh adlâl’e kâh dimen’e söz söylemez rai?» Adlâl: Bir menzilde kalan divar harabeleri, dimen ise süprüntülükte biten yeşillik manâsırıadır. Arap şairleri ekseriya sevgilinin karargdhında kalmış olan bu gibi şeylere manzumelerinde hitap ederler. Hadisi Çerifde buyrulmuştur ki: «Süprüntü!ükde biten yeşillikten sa-: kınınız.» Bununla: «Soysuz bir aile İçinde yetişmiş bir kızı almayınız, manâsı, kastedilmişdir. 34.
İstedim ki ben Allah dedikçe, karşımda, o adlâl mesabesinde olan kavim de, benim nidama dağlar gibi ses versinler, yâni, onlar da Allah desinler. Bu suretle o Nam-ı Şerifini bir benim nidam, bir de onların sedâsiyle işiteyim.
9053
٠
را٠/
ى زان دوﺳﺖ دارد.... ﻧ ﻰ ﺑﺜﻨ ﻮ د ا م زا١٠"
«Senin adını iki defa İşitmiş olmak İşin her peygamber dağı severdi...» Mûsâ Aleyhisselâm Tur dağını sevdiği gibi, Aleyhisselâtüvesselam Efendimiz de Mekke civarındaki H.irâ dağını severdi. Hatta nübüvvetten evvel oraya gider ve bir ka ؟gün halvet ederdi. Medinede iken arasıra ühud dağına gider, civarında medfun bulun'an amcası Hazreti Hamza ile, ühûd harbindeki şehitleri ziyâret ederdi. Hatta «ühud bizi sever, biz de onu severiz» meâlinde bir Hadîs-İ Şerif vardır. Keza Kııdüs civânndaki dağlar, Hazreti Dâvud zebur okuduğu vakit onun nidâsına sedâ verirlerdi.
8 .5 4
İ)C
ل١اًﻧ ﻚ ﺑ ﺖ ﻣﺊ
ﺗﻪ ﻣﺎرا درﻣﻨﺎخ
ﻣﻮﺛﺮا
ﺪ ﺗ ﺎ ﺛ ٠
«0 alçak ve taş ocağı gibi olan dağ, fâreye lâyıkdır; bize karargâh olmak İçin değildir.»
9055 û*&
٠ >>■؛٠؛
f/
ü.
٢,>u>U Ben söyliyeyim de, o dağ benim yârim olmasın, benim sözümü tek■ rarlamasın ve sözlerim akissiz kalsın; bu lâyık mıdır?»
9056 < j } y * ^ ١٠. o” di *؛j ،..
٠_ / ،İL،-•، y .j ١٠. ؛٠-،*٠ ١ı ٠—.a -İlâhi, öyle bir dağı yerle bir etmen ve hemdem olmadığı için onu a» yaklar altında bırakman evlâdır.»
351
1
2
ام دردﻛﺮ و ﻣ ﺮ٠٠ا ﺛ ﻖ ﺳﺢ ﻣ ﺘ ﻮ ﺀ ك ا ﺋ ﻢ ﺑ ﻮ ﻛ ﺮ٠ا ﺛ ﻖ «İlâh i; b e n s e n in su n .u n a a şık jm , o n a k a r şı ş ü k ü r v e s a b r e d e r im . K â f ir g ib i nas.J m a sn u ’u n â şık ı o lu r u m .»
9063 ا ﺛ ﻖ ﻣ ﻎ ﺧﺪا اﻓﺮﺑﻮد
> ر د١ ﻋﺬرع او ك٠ ا ﺛ ﻖ « A lla b m s u n ’u n a â ş ık o la n m u h te r e m d ir , o n u n m a s n u ’u n a â ş ık o la n is e k â fir d ir .»
« (K Ü F R E R A Z I O L M A K K Ü F Ü R D Ü R ) H A D Î S İ İL E (B E N İM K A Z Â M A R A Z İ O L M A Y A N B E N D E N B A Ş K A B İR R A B A R A S I N ) H A D İS İ K U D S İ S İ N İ N M A N A L A R I N I B İR L E Ş T İR M E K »
9064
ا/ / ﻟﻰ ﻛ ﺮ د ﺳﺎﺀل٦دى ﺀﻋﺮ ذاﻧﻚ ا ﺛ ﻖ رد او را ﺟ ﺮا « D ü n b ir i b a n a İJİr siia l so rd u . Ç ü n k ü o m a c e r â y a v e m ü b â h a s e y e m c . r a k lı id i.»
9065
ﻛ ﻐ ﺮ ﻛ ﻐ ﺮ1رﺿﺎ ب١دﻋﺖ ﻛ ﺘ ﺔ٠ و ف ﻣﻬﺮ١ ت و ﻛ ﻔ ﺖ٠ ن م ﻣﺑﺮ ك١ « D e d i ki: ( K ü fr e r â z i o lm a k k ü fü r d ü r ) n ü k te s in i p e y g a m b e r s ö y le n i ş t i r v e o n u n b u y r u ğ u se n e ttir .»
F : 23
353
9969
ﻓﺘﻤﺶ ا ن 'ﻟﻨﺮ ﻣﻘﻧ ﻰ ﻧﻪ ﻧ ﻌ ﻨﺎ ن٣ ﻫ ﺖ ا ﻣﺎر ﻧﻀﺎ ا ن ﻛ ﺮ و ا ت «O su a l so ra n a d e d im k i ؛B u k ü fü r , k a z â d e ğ il, m a k z id ir . D o ğ r u c a k a z a n ın eserid ir.»
9070
ﺑﺲ ﻧﻐﺎرا ﺣﻮاﺟﻪ از ﺀﻗﻐﻰ دا ن ﻣﺎ ذﻛﺎ]ت دﻧﻊ ر د د دو ﻧﻤﺎن «Efendi; kaza ile makziyi bil ki derhal müşküin l١al olsun.» K aza: hüküm, M akzi: mahkûm mânâsınadır. Mü'minin imam ve k l. firin küfrü, kazânm kendisi degil, Kâza-i İlâhînin eseridir. Hakim Senâi (Kuddise sirrahû) der ki : .Küfür de, '؛man da : Allah birdir, şeriki, nazil-، yoktur, diye Hakkin yolunda koşar durur». Şu halde İlâhî kâza eseri olması itibariyle küfre rizâ göstermek küfür değildir. Hazreti Mevlâna .bu bahsi izah ediyor.:
9071
راﺻﻢ درﻛﻔﺮ زان روك ﻧ ﻨ ﺎ ت ﺧ ﺚ ﻣﺎ ت '
ﻭ
ز؛ع
ﺭﻭ ﺟﻪ
از ن٠'ل
«B en , A lla h 'ın h ü k ü m v e k a z â sı o lm a k itib a riJ 'le k iifr e r â z iy im , b iz im v e h a b a s e tim iz c ih e t iy le o la n k ü fr e r â z î d e ğ ilim .»
9072 'ﺑ ﺖ
ﻗﻨﺎ ﻧ ﻮد ﻛﻐﺮ
ﺭﻭ ﻯ
ﻛﻐﺮ از
ﻣﺎ ﺑ ﺖ٠ ﻧﺢ١ﺣﺰرا ﻛﺎﻓﺮ ﻣﺨﻮان ٠
K azâ c ilie tin d c n k ü fü r , k ü fü r d e ğ ild ir . A lla h 'a k â fir d e m e v e b u ra d a
d u rm a!»
355
z a n n e d e rle r.
B in a e n a le y h
k ö tü lü k le rd e
iy ilik le r g ib i
e s e r i d i r . B u i t i b a r i l e k ü f ü r d e î m a n g i b i , H a k 'k m d a n , o n a d a riz a
g ö s te rm e k g e r e k tir . L â k in
H a k ’k ı n
h a lk e d iş i
k a z a sı e s e ri o ld u ğ u n
k â f i r ’d e n
z u h u ru
itib a riy le
o n a r i z â g ö s t e r m e k m û c i b - i k ü f ü r d ü r . B a h ؛s g a y e t d e r i n d i r v e a n l a ş ı l m a s ı , m ü ş k ü l ’d ü r . B u n u n i ç i n d i k k a t e d i l m e k l â z ı m d ı r . B u n d a n d o l a y ı I l a z r c t i M e v lâ n a d a d iy o r k i :
9076 ﺑ ﺎ ز٠ﻣﺤﺖ ا ﻧ ﺮ ا ﻣ ﺰ٠ ﺑﻢ٠ ﺛ ﺎ٢ S
ﺗﺪ دراز1 ﻣﺆال و اﺟﺮاب
١ ٠ .
«Eğer bu halisi lâyikiyle tafsil edecek olsam uzun uzâdıya sualler ve cevaplar varit olur.» E v e t, m e s e le u z a tıla c a k o ls a a r a y a m ü te k e llim m in v e m U te s a v v ife n in . i l i m
( I r â d ö 'i c ü z i y e ) .؛؟
m a lû m a ta b i d i r , d ü s tû r u g ire r. B ir ؟ok k ilü k a l
y a p ılm ış o lu r , ö y l e o ld u ğ u h a ld e n e tic e s i h a y r e t t e n b a ş k a b i r ş e y o lm a z . B ö y le o lm a k la b e r a b e r :
9077
م رودJA ذوق ﻛ ﺘ ﺔ ﻋﺜﻖ از 'ض ﺣﺪﻣﺖ ' ﺋ ﺶ د ; ﻣﺒﺜﺮد «Aşk nüktesinin zevlii de ilenden zâil olur. Hakikatleri anlatmak sû■ retiyle yapmak istediğim liizmet başka bir kalılja girer; söz, tasavvufdan kelâm bahislerine intikal eder.» C e n â b -ı P ir , b u g ib i d e r in b a llis le r in ( H a y r e t) le n e tic e le n e r e g in i a n la tm a k İ ؟in b ir f ık r a n a k le d iy o r v e d iy o r k i :
9078 د دوﻣﺰ اً ﻣ ﺪ ﺛﺌ ﺪ ب/ ؛5آ ن د ر ﻣ ﺘ ﻄ ﺎ ب١ ﺑ ﺶ ا ﻛ ﺂ ﺑ ﺬ ﻫ ﺪ٠ «Kir saçlı biri bir beriler dükkânına alel acele geldi.» 357
9083
ﻟﺚ ﻣ ﻜ ﻢ
١ﻣ ﺮ
ﻳ ﻞ زن٠٠ﻛﻔ ﺖ م
ﺳ ﺠ ﻮأ ﺑ ﻤ ﻤ ﻮ ى وا ﺗ ﻰ ز ﻧ ﻢ٠ «Silleyi ١-uran dedi k i : sana bir sual soracağım, cevâbını ver, ondan sonra sen de bana vur.» 9084 د ﻃﺮا ق٠و ز د ﻣﺂ٠ رﺋﻀﺎى
ﻳﻒ ر ا ﻟﻰ دارم ا ﻧﺠﺎ در وﻧﻖ «Senin ensene vurunca bir şakırtı oldu. Şiındi bir sualim var, ona nıuvâfık cevap ver.» 9085
ا ن ﻃﺮ'ق از دﺳﺖ ﻣﻦ ﺑﻮدﺳﺖ؛ و اى ﺳ ﺮ ي٠ . از ﻗ ﺎ ﻛ ﺎ «Ey büyüklerin medâr -1 iftilıârı! o şakırtı benim elimden mi, yajısa senin ensenden mi peyda oldu.» 9086
ﺑ ﺘ ﻢ٠ ن ﻧﺮاﺀت١ﻛﻨ ﺖ از درد ﺗﻢ٠٠ب٠ ن د ر و ا ﻣ ﺮ٠ك در «Silleyi yemiş olan dedi k i : ensemin acısı, o şakırtının nereden çık. tığını düşünmek İçin bana meydan vermedi.» 9087
ن.ش ا.د٠; ي ددرد ى ﺣﻤﻰ أ ﺑ ﺖ ﺻﺎﺣﺐ دردرا ا ن ﻓﻜﺮﻫ ﺊ٠ «Dertli olmadığın İçin onu sen düşün. Haberin olsun ki dertli olanda bu düşünce yoktur.» itikat meselesine dair muhtCliI mezhepler,
erbabı arasında ceryan 35.
Buhârî'de Hazreti Ayşe (RadiaJlahüantia ve an ebiha) mn şöyle dedigi rivâyct edilmiştir. «îlâris bin İlişam: Ya Jtesâlaliah sana vaJliy nasjl geliyor? diye sordu. Peygamber Efendimiz buyurdu iti: Bâzen ؟an sesi gibi gelir, o türlüsü bana şiddetli olur. Melek benden vahyi keser, ben de onun dediğini hıfz etmiş olurum; bazan da melek bana insan süretindo görünür ve bana sarahaten söyler.»
ResUlüllah Efendimiz, birinci sûretteki vahiyde ؟ok zahmet ؟ekerdi, Âdetâ kendinden geçer ve kış günlerinde terlerdi, ikinci şeldlde onlar olmazdı. Hazreti Mevlâna’mn .Vahiy Şimşeği Resûlüllâhı yakardı» demesi birinci şekle İşârettir. 9093
ﺟﻮن ﺑﺎى ﻛ ﺮ د ادﻣﺎ ف ﻧ ﺮ م
ذﺛ ﺮا ﻛﺒﻢ١ﻒ ح
ﺑﻰ ﺑ ﺮﻧ ﺪ ﻟ
«Kadim olan Allah’ın evsâfı tecelli edince hadis olan insanin vasıflarını yakar.»
Yânî; onun benliğini İzâle eder. 9094
ﺀود٠ن ر ﻛ ﺮا ﻣﺢغ وط٦رﺑﻊ ذر
ﺑ ﻞ ﻓﻴﻨﺎ از ﻳﺎﺑﻪ ﻣﺄ ﺳﻮد «Ashab arasında Kur’an’ın dörtte birini ezberlemiş olanlar, yine ashabtan: (o , aramızda büyük ve muhterem hir kimsedir) metilini İşitir. Ierdi.»
Ashâhı kirâmın şu hâli, hafızalarının kuvvetsizliğinden değildi. Bir âyetin hiikmiiyle amel edip onun hikmet ve esrârma tamamiyle vâkıf olmayınca, diğer bir âyetin hıfzma çalışmazlardı. Bir rivayete göre, ashab onar âyetten ziyâdesini öğrenmezlerdi. ٠ âyetleri öğrenip hıfz ve muciblerince amel ettikten sonra diğer âyetleri teallüm ederlerdi. Şeyh Ibni Atâ (Kudd؛sesırrahu)ya Kur'an'dan nekadar okuyorsunuz? diye sormuşlar. Ondört sene evveline kadar günde bir hatim inerdim OndOrt seneden beri ise Sûre-i Enfal'e kadar gelebildim cevâbım vermiş. Jbni Atâ'nın ondört senede K ur’an’ın ancak Uçtebirini otoıyabilmesi, okuduklarının mânâlarını iyice anlamak ve hükümleriyle âmil olmak İçindi. 3 .1
9098
ﻳﺎرب. ﻏﺜﻮق ﻫﻤﻴﺎن٠ ﻋﻤﺎ
iyy
ﺍ ﻭ ؤ د ﺿﺪوق ﻧﺮان ﻣﺰﺑﺪد « A s â ٠ â m â o J a a la r m s e v g ilis id ir . K ö r , K u r ’a n ’ın s a n d ığ ı, m a h fa z a sıd ır .» I l a z r e t i M e v l â n a , K u r 'a n ' ı n
m â n â s ın ı b ıra k ıp
d a e lfâ z ın a s a rıla n la rı,
d e y n e k le y ü r ü y e n k ö r le r e , h â fız o la n k ö r le r i d e M u s h a f m a h f a z a s ın a b e n z e tiy o r . B ö y le o lm a k la b e r a b e r :
9099 r
?ز ﻗﺮآن١از ﻋﻨﺪوﻓﻰ ﺋﺮ
زاوﻛﻢ ﺻﻨﺪوق رد ﺧﺎﻟﻰ ﺑﺪﻟ ﺖ « K ıır ’an ile d o lu o la n b ir sa n d ık , y â n î; K u r 'a n ’ın y a ln ız e İ fa z ın ı e z b e r le m iş o la n liir lıa fız b oş b ir s a n d ık ta n e v lâ d ır .»
9100
ةد ﺧﺎﻟﻰ ﺛ ﺪ زار٠ز ﺻﺪوﻓﻰ ار٠وﻓﻰﺗﻢ ر ﻣ ﻮ ﻧ ﺖ و٠ < زﺻﺎ ا٠ « Y in e , y iik d e n v e e ş y â d a n h â l ؛o la n b ir s a n d ık , fâ r e v e y ıla n d o lu b ir sa n d ık ta n ij'id ir.» D ik k a t
b u y ru lu rs a
d e re c e le re ta k s im
H a z re ti
M e v lâ n a
K u r 'a n
e h lin i
b ir
ta k ım
e t m i ş d i r . B i r i n c i d e r e c e d e o l a n l a r : K u r ' a n ’ı n h e m
e l-
f â z ı n ı , İ ıe m m â n â s ı n ı b i l e n V e r e s e - i M u h a m m e d i y y e ’d i r . i k i n c i d e r e c e d e o l a n l a r : K u r ’a n ’ı n e İ f a z ı n ı . l ü g a t i n i , b i l i p d e , e s r a r v e h a k â y ı k ı n d a n ğ â f i l o l a n l a r , ü ç ü n c ü d e r e c e d e o l a n l a r : K u r ’a n ’ı n y a l n ı z e İ f a z ı n ı h ı f z e t m i ş v e M u s h a f ç e k m e c e s i g i b i k a l m ı ş o l a n l a i '.
D ö rd ü n cü
d e re c e d e
o la n la r :
K u r ’a n ’d a n t a m a m i y l e h â l i v e b o ş s a n d ı k g i b i o l a n l a r . . . B e ş i n c i d e r e c e d e o l a n l a r d a ؛K a l p l e r i K u r ’a n ’d a n h â l î v e f â r e v e y ı l a n
g ib i fâ s it f ik ir le r
v e y a n lış itik a tla r la d o lu o la n la r ...
9101
ﻟ ﺤ ﻞ ا'ﻧﺮ وﻫﻞ ﺟﻮن ا ﻓ ﺂ د ا د هﺀﻳﺶ ا د ﺳﺮد٠ﻛﺸﺖ دﻻﻟﻪ « H ü lâ s a : b ir k im s e e m e l e d in d iğ i b ir v is â le n a il o lu n c a , a r tık k ıla v u z k a d m o n a so ğ tık g ö r ü n ü r .»
910
اﻃﺎن ﺣﻮش ا د ﺗ ﻪ درﻧﺑول٠ ﻳﻤﺶ ﺳول٠ﻧﻲ 'اﻣﻪ و د٠. ت ﺑ ﺎ ﺛ د ج.ز د «Pâdişâh„, huzûruna kabul edilmiş ve orada hoşça oturmuş olan bir kimsenin Pâdişâha göndermek İ ؛in nâme ve el ؛؟aramas. ؟irkin bir şeydir..
«BİR ÂŞIKIN MÂŞÛKU HUZURUNDA AŞK MEKTUBU OKUMASI VE MAŞUKUN BU HAREKETİ MAKBUL GÖRMEYEREK ؛MATLUBA VASIL OLDUKDAN SONRA DELİL ARAMAK ÇİRKİNDİR VE ERDİKDEN SONRA İLİ.M İLE İŞTİGAL EYLEMEK KÖTÜ BİR ŞEYDİR DEMESt.
9107
، ﻟﺸﺮا اد ﻳﻤﺜﻰ ﺧﻮش ﻧ ﺜ ﺎ٠ ن٦
،'اﻣﻪ ﺑﺮون ﻛﺮد وﻳﻤ ﺶ ار ﺧﻮا «Bir kimseyi sevgilisi karşısına oturtdu. o kimse cebinden bir kâğıt çıkarıp sevgilinin huzurunda okumaya başladı..
9108 ﺛﺄ
د ح و.ا دراﻣﻪ و٠ب
د ى ﻻﺑﻪﻫﺎ.زا ر ى و ﺀﻧ ﻰ و «O kâğıtta beyitler, methti senâlar, feryatlar, acizler ve birçok niyazlar vardı.»
9109 -* ﻫ ﺮ ﻣ ﺬ ﺕ
٠ ن ا ك١ ﻛ ﻔ ﺖ س ﺛ ﻮ ق
ﻣﺎ ع ﻛ ﺮ دﻧ ﺖ/
وﻫﻞ ا ن. ﻛ ﺎ
«Sevgili dedi k i ؛eğer bunlar benim İ ؟in ise vuslat zamanında böyle şeylerle meşgul olmak, ömrü zây ؛etmektir.»
365
)؛115
رس و را ى. ( رj i ى ﻓﻰ ١ د و د.ﺣﺎﻟ ﺖ ا ﺑ ﺪ ر دﺻﺖ “Ey y ؛، ؛tj sen bana ؛ ﻍ ﺀ ﻝ1 ﺍbenim aşkımdan husûlc gelen halet ve zevke âşıksın. Halbuki hal geçici bir şeydir, dâima elde bulunmaz.«
9116
ﻳ ﻤ ﻜﺎ ى ﺀ ﻣ ﻄﺎ وﺑ ﺰ س٠ ادى
ﻧﻤﻮدم زا ا'دو زس. ٠ﺟﺰ «0 halde senin tamâmiyle istediğin ben degilim. Alemde istediğin şeyin bir kısımcagızı da ilende var.»
9117
ﺀذوﻟﻢ و ﺳﺜﺮﻧﻰ ل. ﺧﺎﻧﻦ ل'ذﻳ ﺲ رﺿﺪدق"ل٠ﻋﺜﻖ ا «Ben senin İçin sevgili degil, sevgilinin evi gibiyim. Halbuki aşk nnk. de olur; nakdin durdugu çekmeceye degil.»
9118 او ﻳ ﻨ ﺎ و ل6 ﺛ ﻮ ق ا ﻝ٠٠ ت٠ ت ﺑﻮد١ ﻣﺒﺘﺪا و ﻣﺘﺒﺎ «Sevgili tek olandır. Gelişin de ondandır, gidişin de .nadir.»--
9119 ﻳ ﺎ د اش ﻧﻤﺎﺀﺑﻰ ﻣﺘﻔﺎ ر
١ﺟﻮز
ز ر: را ﻫﻮدا اوﺑﻮد مﺀ *Onu bulunca başka şeye muntazır olmazsın, hem de bâtındır.»
o
senin İçin hem zlllr,
:؛( ا7
.125 ، ت٠٠ب٠ د1 ذك ا وﻣ ﻮا ر ف ﺣﺎو ت
ن و ﻛﺎ ش د ذ ﻛ ﺒ ﺖ, ﺑﻤﺎل اﻓﺰ٠د «Hale bagj. olan insandır ki, hal cihetiyle hazan yükselir, hazan çalır.»
اﺀ٠
sofiye ıstılâhında gelip geçici olan zevke ve neş'eye hal derler. Hal devam etmez. Devamlı olan neş’eye makam derler. Ehl-İ hâl olanların zevki de mütehavvildir. Bazan inbisat, bazan inkıbaz duyarlar. 9126
درﻣﻨﺎل
. اﺷﺐ
ﻣﺮف ا ن’ﻟﻮذت
.٠ ط٠ﺑ ﺚ ﻣﺎﻧﻰ ﻷرﻏﺖ از و ﻓﺘ ﻮ «sofi, hâle nail olmakda ihniil vakıtdır. Lâkin afi, vakitten ve halden de kurtulmuştur.»
Tasavvufda (sOfi) ve (a fi) denilen kimseler vardır, sofi (İbnül vakt) olur. Yâni; vakit neyi icap ediyorsa derhal onu yapar. Bugün yapılacak İŞİ yarma, şimdi yapılacak İŞİ (birazdan)a bırakmaz. Bundan dolayı ona (İbnül vakt) derler, sofiden yüksek olan (sâfî) ise halden, vakitten feragat etmişdir. o, vakte degil, vakit ona tâbidir. 9127
و١ ى١و»وف ص( ور٠ ﺣﺎﻟﻬﺎ و،أى٠ ﺗ ﺢ آ٠ از ﻧﻨﺦ٠ز;د «Haller, vakitler, onun azmine ve re’yine bağlıdır ve onun tsâ’nın nefesine benziyen nefesiyle diridir.»
Hazret ؛hlevlâna bundan sonra 0 sevgili lisanından âşığma hitâben diyor k i : 9128
ﻋﺎﺛﻖ ر*ى٠ﻋﺎﺛﻖ ﺣﺎﻟﻰ ذ
راﻣﻴﺪ ﺣﺎأ ر ن ى ى «Sen benim âşıkım değil, hal âşıkısın. Hal ümidiyle benim etrafımda dolaşıyorsun.»
F:
24
3٠٥
doğar V'iı/.îycitı. görün e« d r : 1:11 ﺍ ﺍ١ ﻻ؛ﺍﺍﺍﺃ ﺍﺍbenim ،، ﺍ ﺍ ﺃ1 ﺍ٤ ? ﺍ ﺍ ﺍ1٤ ﺍﺍhepsinden de biiyilk ﻻ ؛ ،٠ ا، ؛ا5 اb atinca ٠ ل ،( ا:، ..yle) N0,vl٠ ٠ ı٠ ıi^، i : ICy k a v l in i , ben sizin Allah’a) cş k alageld iğin iz ) ﺀ « ﺍ ﺀ ﺍ ﺍ1 ﺀ٢ ﺍ1٠ « ﺍﺍ.«.. k a t’iyyen u zağ ın ı İşte Hazreti Mevlâna'ııın mezkur beyti bu âyetlere telmihdir.
9130 آن و ا ن٠وادي ا ش ا ﻧ ﺪ و د
ﻓﺒ ﻦ
ت دار-ﻧﻢ
١ﻻا را
«Gurûb eden ve kâh şöyle vc kâh böyle olan dilber dcglldlr. Ben iifı',1 edenleri sevmem.»
9131 ﺖ
’ ﺍ ﺅ ﻧ٠ﻭ ﻡ
ﺣﺮش
ﻯ ﺵ٠ ﻯ ﺵ: I
ﻛﻪ م ا د ﺛ ﺖ٠ ا ل ا ب و٠ﻟﻒ ز «Kâh hoş, kâh nahoş olan: bir zaman su, bir zaman ateş gibidir.» Böyle miitehavvil ve mütebcddil olan :
9132
ق٠ا٠ ا ﺛ ﺪ و د ش٩٠ ر ج
ﻟﻰ،ت ا ﺛ ﺪ وﻟﻰ ا ﻛﺎ: ٠ذر -belki burcudur, lâkin Kânıcr değildir. Giizel bir nakışdır, fakat nakkaşından haberi yoktur.» Böyle tahavvUl edip, değişenlere, bazan dogup) bazan üfûl eyleyenlere gönül bağlamak, sonunda peşimanlıg، mûcib olur.
9133
>ر'ذ ا ن وذت- وﻓﻰﺀ ﻣﻐﺎ٠ و ت ﺳﻨ ﺖ0 ٠ر ك٠٠ﻋﺠﻮنئ٠ و؛ﺗﺮا «Safây-1 kalbe sâllijj olan sOfi (ibniil vakt) dır ki vakta pederi gilji sımsıkı sarılmıştır.»
(İM ) s ٥r ،،
'
En a ın
: 74-78. 371
«tiisnum kıymeti, ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ ؛ ﺍ ﺍ٠٠ ﺀﻝ' ﺅﺃ ؛mü، cnâs ؛bd ؛-r.» Himmeti nckadar yük sek ise kendisi de okadar yüksektir. ﻻ ﻻyükseklik ise, ﺍﺍ ؛١]ﺁﺫ١ ﺍ ﺍ ﺍkemâlinden eri gelir. Zirâ : «Himmetin yüksekliği imandandır،، .»
9139 J jT
اﻟﻰي واش٠
/
ر
آب ى>> داﺀﻗﺎ اى ﺧﺜﻠﻒ ﻟﺐ «Sen ne Jıalde olursan ol, talepten vaz ge ؟n١e! Ey susamış ve dudağı kurumu? kimse daima su ara!» Hazret، Mevlâna bu beyitlerle bizi yeis ve ümitsizliğe düşmekden alıkoymak istiyor. Zîrâ Allah'ın lütuf ve kereminden ancak kâfirler me'yus olurlar. Gene bir beyti ile diyor k i : .Topal, aksak, uyur ve terbiyesiz bir halde bile, Allah yolunda sürün ve onu talep et!» Bundan şu anlaşılıyor k i : »Benim gibi âsî ve günahkâr bir nıahlükun Allah'a yaklaşması nasıl mümkün olur?» dememelidir. Onun rahme, tini, mağfiretini ve hidâyetini ümîd ederek, elden geldiği kadar yolunda bulunmalıdır. İlâhî Rızâ'nın nerede ve ne.de olduğu bilinmez; bazan cüz'i bir şeyle, meselâ yiirekden bir ah çekmekle 0'nun Merhamet Denizi cüşu hürûşa gelir ve 0 kulunun günahlarım afvediverir.
٠ ٠٧. - ، /
، / ؛f
9140 wC > ؛w) ،3.؛
**٠٠٠< ؛ç r A r ~ j % J ” ١ ؛£ «.O kurumuş dudak, nihayet sahibinin çeşme başına erişeceğine şehâ det eder.»
9141
ﻟﺐ و ت ﻣﻴﻐﺎى ز اً ب >ﺫﺉ ﺍ ﻥ ﺍﻣﻄﺮﺍﺏ٠ & ﺀﺍ ﺕ ارد «Dudağının kurıımuş olması: bu izdırap seni bize ulaştıracaktır, diye suyun gönderdiği bir haberdir.» "
373
Bir Hadi؛؛-، Çerifde : ﺍ٤ ' ﺍﺍﺍ ﺀ١ 1». ﺍJlak, sizin süratlerinize ve amellerinize .bakmaz, belki kalplerinize ve niyetlerinize nazar eder» buyrulmuştur İ)1 1.
r t تﺀو اى:د٠ ﺟﻨﻰ١٠ر ؛
«Oğul; Jjcr kimi Allah tâlibi göriirCn, ".nun^dostu ol vc onun önünde eğil«؛
9147 ر ﻃﺎﺑﺎ ن ﺀاﻟﺐ ﺛ ﻮ ى١ و٣ ﻛ ﺰ اب ذ و ى١وز ﻃﺎﻵل ﻏﺎﺑﺎن غ «Zira talepkâr olanların komşuluğundan sende talip olursun; nelis vc hevâya galip olanların sayesinde, sen de onlara galebe edersin.«
9148 ل ﺗﻢ— ت١ب
ﻣﺮرىS -
ﻟﻨﻰ ا و ب٠ د ر جﺀع٠ا «Eğer bir karınca Süleymanlık talebine kalkışırsa, onun talebine is tihfaf ile kakma, belki ondaki himmet yüksekliğini takdir ile gör.» Böylece, sen de karınca olsan bile Süleymanlık talebinde bulun.
9149 ٠ ل وﺋﺒﺚ٠ ذy دار ى١ﻣ ﺞ ا و ل ' وا د ﻳ ﺜ ﺎ
ﺩ ﻮ ﺏﺑ ﺄ ﻄ ﻟ
«Elinde mal, san’at ve hünere dair ne varsa, onların evveli düşünce ve taleb değil mi idi?» Nteselâ sen bir kuyumcusun, bir ؟ok da sermâyen var. 0 san'atı ve serveti nasıl elde ettin? Kuyumcu olmayı düşünmek ve onu talep etmd'kle değil mi? Binâenaleyh halis bir talepte bulunmakdan ve derünî olarak Allah'a düa etmekden hâlî kalma ki matlûbuna vâsıl olasm. 0
Hazreti Mevlâna bu mevzua dair bir hikâye naklediyor:
37٢ ı
«155
در وﺣﻮلr ا ن ﻓﻀﻞ وﺟﻮد
ﻛﺎﻫﺎم ن ا د ة ا٠ ا
ﺑﻐﻢ ادر
«Ben tembelim, varlık aleminde gölgede yetişmişini; senin ihsan ve cömertliğin gölgesinde yatmışım.»
9156 / :
ﺧ ﺈ ' ر ا٠ﻛﺎ ﻫﺎ ﻵﻓ ﻮ ا ي
J y ردﺗﻪ:-; روزى «Tembeller ve zahmetsiz yaşamaya alışmış olanlar İ ؟in gâliba başka "türlü bir rızık takdir etmişsin ki onlara çalışmadıkları halde rızıkları gC liyor.»
9157 ا ﻟ ﺖ ﺟﻮﻳﺪ روزى١رﻛﺮ ﺑ ﺘ ﺶ دﻟ ﻮ ز ى١ ر ﻛ ﺮا «Ayağı olan rızkını arar, ayağı olmayana —yâni: çalışacak hâli bulunmayana— sen merlıamet eyle!»
9158
ن٠ وى آن ﺣﺰ٠ ن إ١ ىر١رزش اررا ارأن د و ى ر ز ﺑ ﻦ ٠ 0 hazin kimsenin rızkını onun tarafına yolla. Ve arzm -iler tarafına bulut gönderip yağmur yağdır.»
9159 ﺑ ﻮ ن زﺑ ﺰ را ا ﻣ ﺎ ﻧ ﺪ ﺑ ﻮ د و
اررا راد ﺑ ﻮ ى او دوو «Arzm ayağı olmadığı İçin, senin cömertliğin bulutu onun tarafına iki kat sürer.» :177
ﺑ ﺬ ؛ا ؛ إ ز د ﺍ >■ دﻋﺎ٠ ﺍﺭ٠٠ﻝt i ١ﻣﻪ
اﺿﻌﻰ٠روز 'اذ ب ذب ﻫﻤﻪ ﺷﺐ «o adam, uzun müddet, sabahtan ahşama kadar, akşamdan da ertcsJ gün kuşluk.zamamna kadar bu düayı ediyordu.» 9163
ى ﺗ ﺪ رﻛﻔﺂراو٠ ﺣﺎق
. «Herkes onun sözüne, hamcasına ta^â ؛١a ve bu yolda uğraşmasına gülüyordu.»
9164
ن ﺳ ﺖ ر ش١ﺋﻮد ي١ ﺟﻪ م٠ ة ﺑﺆﺋﺰ ش. ﺳ ﺖ ﻛ ﺚ٠؛ ﻛ ﻰ داة «Diyorlar l i i : acaba bu budala ne söylüyor? Yoksa biri ona ؛uurunu yok eden esrar mi ؟؛irdi?»
9165
روزى و ب و ر'ﻣﺢﺀس و ل٠را ﻃﺄ ب
داد و
٠ﺑ ﺶ
١ﺻ ﻜ ﻠ ﻰ ر
«Kızık, zahmet ve meşakkatle kazanılır. Allah herkese bir sanat ve bir talep vermiştir.»
9166
ﻃﻠﻮاﻻرزاق ى ﻟ ﺒ ﺄ ﻣ ﺄ١
ا٠٠ﺀوا١ ن٠ وادﺀﻟﻤﻮاﻻوﻃﺎن «Rızıkları sebepleri vasıtasıyle araym, memleketlere kapılarından girin denmiştir.» Kale kapıları nasıl ki bir memlekete girmek vasıtası ise, çalışmak da rızkı elde etmenin sebebidir. : ا7 !ا
9119 ﻭ ﳑﺪﺩ ﻣﺪد
آدو
ا; و-ﻟﺚ ﻣﺪد
ﺍ ﺵ٠ ﺣ ﺰ٠ﻡ
ﻧﺤﻨﺎض.
جr
«Onun mucizeler ؛sayısızdı, Allalı’ın ona olan lutuf ve İhsanı, dalga, lar gibi biribiri ardmca geliyordu.» 9170
د ا ﺣﻮ د ذ ادم ا ﻛﺘﻮ'ت/ ﺣﺊ٠ —ت آواز رﺟﻮتارﻋﻨﺮن د
S
Âdem Aleyhisselâmdanberi O’nuııki gibi bir ses kimseye nasip olma, mışdı...
9171 ت٠ د د و ا١ ر و ﺀ ش ﺗﺒﺮ٢٠ ٠ك
ت-ﺧﺮ ش ﻛﺮدي
ﻭ ﺕ٠
اًدىرا
«iler bir va’z edişinde onun giizel sesi, ikiyiiz kişiyi yok eder, yftıı، ; öldürürdü.»
9172' ردد ازرﻣﺎن: و ح٠ د ر و ا ازان
ا ان,وى ;واش ﻣﻔﺎ-
«Arslan ve Ceylân gibi hayvanlar da va’z meclisine gelirlerdi. Arslan ve ceylân birbirlerinden habersiz kalırlardı.» Yânî; arslan onu paralamaya kalkışmazdı.
9173
ل ا د ش٠٠ا-ن ﻫﻢ( ر١ و ﻣﺴﻎ.ﻛﻮ
ش٠رد واد ر وذت دﺀوت ﻣﺤﺮ «Dag ve kuşlar onun sesiyle Iıcın ılıcık olur, ikisi de davet vaktinde onun ınalıremi bulunurlardı.» :18ﺍ
den dıılt؛، hayırlı bir yemek yememiştir. Allah'ın Peygamberi olan Davut Alcyhissohim da lıüküımlar olduğu halde elinin emeciyle kazandığından yerdi» Hadisi de tefsirdeki rivayeti te’yit etmektedir. O zahmetsiz rızık isteyen kimse için halk derlerdi ki :
9177 •A ﻣﺎ
ا ﺟﻴ ﻦ ﻣﺨﺬول و واﺑ ﻰ
د و ن ; د و ن ر آ دأ٠ ﻛ ﺎ، ﺧ ﺎ «BOylc bayağı ve perişan, yardımdan mahrum, ؟ok geri kalmış, evine ve bucağına kapanmış, felekzede olmuşsun.»
9178
.؛j j
-،•٠ ،>-۶٠١
j .j Jy٠ »١J .، J. j C٠،>i^ü Bu durumda bulunan bir kimse istiyor ki, ticâret etmeksizin kazan»؟ ile eteğini doldursun.»
9179
«Böyle bir abmak ortaya atılmış da: gök yiiziine merdivensiz ؟ika. yım diyor.»
9180
د ت روذى وا ﻣ ﺪ ﺑ ﺜ ﺮ- 'ه ر «Biri, istihza ederek derdi k i: rızık erişdi ve müjdeci geldi, hemen git al...»
9181
٠ارا ر( د٠ ٠ د٠وان ﻫﻣﻰ ﺣﺎ ٠ رد١ ا- دﻳﻪ اى٠ ا ل٠زا*ﻣﺢ «Bir diğeri de gülerek: Ey köy ağası; gelen lıediycden bize de ver derdi.»
.٦s::
İcrinı; ل ،اا1 أاااااااdüasıııı kabul ettim ve ؛8٤ اﺀ11 أاااة.verilim. Çünkü bir kulu -ıııun UZII» ıızııdıyı ıliia edip inlemesinde» utımırım.» Şeylı Sadi bu fık radan sonra : ' ﺍ١ 11 ﺍ؛1 ﺍﺍ ﺍ' ﺍ,lutu، vc keremini «iir ki, güıkha giren kultlur fakat hayâ ellen Allahtır» demektedir,
9185
. ﺛﺘﻜﺎ١روزى ا ﻛ ﺎ ن درح
£
ا
٠ رد ازاوى و ا٤ا ن ﺋ ﺎ س «Nihayet ٠ adam birgiin kuşluk vaktinde, yine ağlayıp, inliyerek bu çeşit düâ edip dururken:»
9186
ﻫﺎش ﺑﺎوى د ود٠اﻣ ﻬﺎ' ل درﺧﺄ ﻵت د ر د و ﻛ ﻠ ﺪ٠ﺛﺎ خ زد اﺛﻚ «Ansızın evine bir srğır koşup geldi. Boynuzuyla vurup kapımn kili" dini kırdı.»
9187
ﺑ ﺖ، او ﺑ ﺄ خ ادران ت١ ا د د ر ر ت و ﻓﻮاﺑﻬﺎش ؛— ت «Sı^r küstahçasına evin ؟ ؛ine girince, ev saliibi sıçradı, sırrın ayak, larını bağladı.»
9188
ان٠ رد آن ذ٠ا ا
ﺑ ﻰ' ﻛﻠ ﻮ ى
ان٠١ ل ﻟﻰ٠وذف ﻟ ﺘ ﺄ٠ﻻ *Durmaksızın, düşünmeksizin ve aman vermeksizin boğazını kesti.»
9189
ﺟﻮن ر ش ﺑ ﺮد ﺛ ﺪ ﺳﻮى ﻧﺼﺎب اﻫﺎش ر ﻛﻨﺪ دردم ﺛﺘﺎ ب٢ «Sığırın başını kesince, çabucak derisini yüzsün diye, kasaln ؟ağır, maya gitti.» F : 25
385
ا ' ا ! ا ' | | ا ا1 ا؛:
ﻒ
رﻟ ﺆ ﻻ ^ ل ﺗ ﺠ: ﺋ ﻬ ﺮ ﻋ ﻪ- ئ: وأ د
Yânı : «AUahj h a m d ile tesbih ve takdis etmeyen ؛٠ ؟ ؛bir ؛ey yoktur. Fakat (ey insanlar) siz onJarın teşbihini iyi anlamazsınız“*» buyrulmuştur. Nazıın. cinas, kafiye gibi şeyler de (şey) kelimesine dahil oldukları İçin onların da Allah'ı tesbih ve takdis etmeleri lâzım gelir. Bu mdnasebetle Hazreti Mevlâna, bilcUmle eşyâmn hal diliyle Hakki tesbih ettil ؛lerinin beyânına girerek diyor k i:
9195 را: ﺻﺠﺢ٠ﻣ ﻮ د
ت ﺀ ٠ ٠ ﻵ ن ا و و ٠
ز و دد ز را٠ﻧﺎت اﺀ «İlâhi temyiz sahibi olan ve olmayan iler şey’i müscbbih kılmışsın.» Miisebbih ; Tesbih eden demektir. Temyiz saliibi olan mahlUkat: Melek, cin ve insandır. Temyiz sahibi olmayan ise: hayvan, ııebât ve cemâttır ki onlar da kendilerine mahsus bir dil ile Hak'kı tesbih ederler. Bir beyitle şöyle denilmiştir ؛Seher vakti ötüşen kuşlar ؛husûsî bir ıstılâh ile seni zikrederler.
9196 ح رﺗ ﻮ ع د ت٠ز ب
دﺣﺮ. ا ى
آن
ا-ا د او وزط
«MahlUkâtın herhiri başka bir sûretle tesbih eder ve birinin halinden diğeri bihaber bulunur.» Yânî: insanlar, şâir mevcûdâtın teşbihini anlamadigt gibi, onlar da insanların ve bir sınıf, diğerinin teşbihinden habersizdir.* 7 8 3 (1 1 2 )
٥
& re ،
I s r a : 41.
387
ا؛: ’اا:ا
ح—ىدا'ر ﺪ ى از لﺑ ﺮ ﺑ “Sünnî olan, cebrinin teşbihinden haberdâr değildir. Cebri ، Ic sllnnînin teşbihinden bicscrdir.» Sunmler: Ehli siinnet velcemâat denilen müslümanlardır ki bunlardan (Hanefi)ler (Ebu Mansûr'u Mâtürîdi) yi, Şafiiler, Malikler ve Hambeliler (Ebul Haseni Eş'ari) yi itikatta imam tanımışlardır. Cebriler ise (Celim ibni Safvan) namında birinin itikâtında olanlardır. Siinniler ile Cebrîlerin İtikâdı arasındaki başlıca fark, Sünniler: .Kullarda bir İrâde-i cüz'îyye vardır. Kul o iradeyi kullanır, Cenâb-1 Hak diler» onu infaz eder, diler» etmez» derler. Cebriler: «Kuld. hi ؟bir ir٥ de yolrtur, Allah neyi İrâde ederse kul onu yapar» ؛tlk.dını islerler.
9203
f ا ﻟ ﺖ و٠ ك ان
د/ ا ن ﻫﻤﻰ
٠ ﻟ ﺨ ﺮ از د ا د وز اﺻﻖ٠ «Bu -y â n i; Cebriler — stinni, kula irade- ؛ciiziye isnat ettiği İçin, sapıkdır der. Halbuki 0 siinninin halinden ve (Kum) emlinden haber, sizdir.» Kur'an-1 Kerim'de ﺫ
٠| و ﺋ ﺔ٠ؤﻳﺬﻳﺰ٠اﻟﺪر
!
Yâni: «Ey bürünüp, sannan! (Habibim) Kalk, artık (kâfirleri azâb ile) korkut. Rabbini büyük tam»؛؛.« Mezkûr âyeti kerimenin nâzil oluşu ile İİ^İİ olarak, Câbir bin Abdullah (R.A.) den'rivâyet edilen bir lıadisde (S.A.V.) Efendimiz buyurmuşlardır k i : “İkrâ. sûre'sinin iptidalar» nâzil olduktan sonra bir yolda gidiyordum. Bâlâ’dan gelen bir ses işittim. Başımı kaldınp bakınca ؛IJrâ mağarasında bana gelen melegi Yerle Gök arasında bir klirsl üstünde gördüm. O 'manzaradan bana bir mehâbet geldi. Eve geldim (Beni OrtUn, beni ,örtün) diyerek yattım, o esnada vahiy geldi. § 1 1 âyetlerle dâvete ve halkı korkutmağa memur oldum.«* 8 3 ،115) ﻟﻬﺔ- اﺀM tıd lc ssir: 1-3.
38.
P208 اف
ا دا د ﻛﺎر ر٣ﺛﻢ ل
ود دو دل ﻣﺤﻚ ﺟﺎى٠ j i S «Az kimse bilir. Meğer ٠ kimse, kalbinde ruhânî mehenk bulunan bir Tanrı eri ola.« Hadisi şerifde : «Cennet istenilmeyen şeylerle. Cehennem ise arzu cdilen şeylerle çevrilmiştir.» buyurulmuştur k i : hoşa gitmeyecek şeylere, yân ؛؛Allah yolunda miicâhedelere katlanan kimse Cennete girecek; h o ş a giden ve nefsin arzu ettigi ؛eyleri yapan Cehennem’« gidecektir, demektir. îşte bu hadisde kahırda lütuf ve lUtufda kahir gizli olduğuna işâret vardır. Hazreti Ali (KerremallahU veçhe) buyurmuştur ki «Tenzih ve tak. dis ederim 0 Allâhı ki rahmetinin genişliği dostlarına karşı şiddetli bir azap ؛eklinde azabının şiddeti de düşmanlarına karşı rahmetinin genişliği * görünmüştür» meâlindedır. Fakat bunu ancak Allah eri olan bir ârif fark edebilir.
9209
اﺛﺎف د ن دوﻛﺎﻣﺎ ﻧﻰ ى رﺑﺪ. رى رف. وى ﻻﻧﺎ ﺀود ﺑﺒﺚ٠ «Allah O T İ elan ariflerden başkaları bu iki lıalden —yâni: lutufda kahrın ve kahırda lutfun gizli olduğundan— şüphelidirler. Kendi 0 - ﺍ ﺍ ﺩ١larıııa bir kanatda uçmaya çalışırlar». Hazreti Mevlâna, tek ve ؟ift kanattan maksadın ne olduğunu izah İçin buyuruyor ki :
«İLİMDE ZAN VE YAKİNİN MİSALİ»
9210 ت٠ر
٠ ا دو و ﻛ ﺎ ر ا اث1ﺀﻟﻢ
ﺑ ﺰ ت١ﻟﻦ ﻳﺮواز٠ ٠اذﻫﻰ اًﻣﻞ «timin iki kanadı, zan ve şiiphenirt ise Iı؛r kanadı vardır. Zan nâla.١ olduğu İçin uçup yiikselemcz.» 3 .1
«Ş i m d i y ü z ü
k o y u l » .٠ ا، ٢،، ٠٠ا٠٢ا٠ا،
(l i r , d o j ؛rıı y o l d a d o s d o f t r u
y ü rü y ü n
٠اء،ا،', ١ , ١١، ا1١، ا١ ؟ أn k h i d â y e t e e r i ş n ١i ١٠ ١١١،?"." . AyetJ kerimesine İşaret c t
.ınişlır Nazm-ı Celildoki lyıız.l koyun sürünerek giden) den maksat : Js]،٦٠ miyete yanaşmayanlar, yahni ondan ayrdanlar, (Hidâyete erişen) den meram da hâlis, muldis müshimanlardır.
9214
. ا١:٠رد ؟رن ﺣﺮ, رى. ر٠ادو ﻓﺒﺎى,, وﻛﻤﺎن و د ﻣ ﻜ ﺮ ل<ﻏﻞ «Vakin ilmine sahib olan kimse, şüphesiz, mekirsiz, ded؛kodı١ş١١z 'ﺀ٠’١ اrail gibi iki kanatla u؟ar.» 9215 م ا ﺻ ﺪ ى ; ى١ ر< ﺀs 6 ) 'ﻝ
ن٠زدان و د٠ ٠ر ر.
«Eğer bütün âlem halk, ona ؛ müştekim üzresin dese*؛
sen Allah yolunda gidiyorsun. (٠١١١٠،
9215 : ٠ﻛ ذ ذ ﺛ ﺎ
ز١ ; ; د د ا م٠ و١
و ﻓ ﺬ ذا ن. ﺟﺎن ﻃﺎق ا و ; د د «O, onların sözleriyle dalla ziyâde şevk peydâ etmez. Onun tek olan ruhu, 0 sözlerin, yâhut onu söyleyenlerin çifti olmaz,* Ve onları tasdik etmez. Şeyh Sâdî (K.S.) Giilistam’nda der ki ; .Büyük bir zâti bir mechsdo yüzüne karşı bir ؟ok methettiler, ozât bunları dinledikten sonra başını kaldırdı ve: (Nasıl bir adam olduğumu ben bilirim) diyerek metlıedenlerin senâsma eliemmiyet vermedi,» (114)
S U r e i M i l l k : 22.
1
«HALKIN TÂZÎMİ ١ ٠ Mt١؛؛؛TKIltM ؛K٠ N RAftBKTİ DOLAYISİYLK BİR İNSANIN HASTALANMASI VE BİR MUALLİMİN HİKÂYESİ"
9221 وﺳﺪاد، ﻛودﻛﺎد ع\ذى از اﻵل و اﺀنﺀاد٠ ر غ د د د از «Bir mektebin çocuklar، ؟-alışmaktan «sanmış ve hocalarından bık mıjard، ."
9222 . * و ﻟ ﻖ ﻛﺎر- د و ر ت ﻧ ﻠ ﺪ د ذ
١٠■١د دواىط: ه٠ﻣﺎ ﻣﻌﺎ د
د
'•
f
«İşi oyalamak ve hocayı mecbur kılmak İçin meşveret ettiler." D iy o rla rd ı ki :
9223
رول ' ﺷ ﺎً د ﺀذا رﺀورى • د ;درى دورى- د ؛٠•< غ «Hocaya bir hastalık gelmiyor ki, sin da,"
birkaç gün mektebden uzaklaş•
9224
“Bil de mektebde hapis kahp daralmaktan ve derse ؟alışmaktan kur tulalım. Hoca kaya gibi yerinde durmaktadır."
922 ,؟
؛ ذ د د ا’ و ا أ ر و د ر ر د «Eıı zekileri bir tedbirde bulundu. Diyecekti k i: Hoca efendi, ne ol. du. Sararmışsın?»
»231
.Otuz çocuk hep birlikte böyle söyleyince haber, tevatür halini ı، l٠r ve hocada tesiri mutlaka görülür.»
9232
،؛١
£
«Çocukların hepsi: aferin zeki çocuk; talihin, inayet yastığına dayan sın, dediler.»
9233
دﺗﺬض د;ﺀﻫﻢ ورق٠ﺳﺲ م ﻟ ﺤﻨ ﺮا ق روق٠ ; د ا د: ى «Hep birlikte bu sözlerinden dönmemek üzere ittifak ettiler ve sağ" lam ahidde bulundular..
9234
د او١ﺑﻌﺪ ازان ﺳﺮ ﻛ ﻨ ﺪ د
ا٠; ٠ﺣﻤﺎاا
ا ك ﻫﻤﺎذى ﻧ ﺮ د ﺑﺎﺟﺮا٠ «Ondan sonra, elebaşı olan ؟ocuk, birinin İŞİ gammazlamaması ؟ ؛، II hepsine yemin ettirdi.*
9235
دا از ﻫﻤﻪ٢٠ راى آن ﻛﻮدك ﺑ ﺮ ٠رم
ﺯ١ ت
٠ﻣ ﺮ
ﻋﻔﻞ او د ر ﺑﺶ
«O ؟ocuğun bu tedbiri galebe etti. Çünkü onun akil biitiin ؟ocukların aklindan ileriydi.»
:1 اا7
اﺛﺄا؛٠ا
د-٠ك
'ﺗﻢ
ﻧﻰ و.٠\ و ﻋﺪﻳﻢ ا. ﻣﺢ٠
ﺗ ﻘ ﺎ ﺀ ﻟ ﻤ ﻚ. ا ذ١ذﻗﺮ.ا «Tecrübe ve talim aklilar، «.dalla bilgili yapar
çoğaltır ve azaltır da birin ؛diğerinden
Mevlâiıâ buyuruyor k i :
9241
ةﻛﺎ راى ا د ك١ا ﻃﺪ ت ا ﻧ ﺰ. ;دارد'ﻣﺣﺮﺑﻪ در ﻃ ﻜ ﻞ٠ك «Mutezilenin bu sözü bâtıldır. 0 zeki çocuk herhangi bir meslekte tecrübe sahibi değildi ya...»
9242
إرد٠٠ردﻣﺒﺪ آ دﻳﺜ ﺔ زان ﻃﻐﻞ
و د ﻧ ﺮ د٠/
اﺻﺪ. ﻟﺮ
«O küçük ؟ocuk Oyle bir tedbirde bulundu kij ihtiyar bir k، n١sı١ y، ، z٠ «.lerce tecrübesi olduğu halde onu bulamazdı Hikâyedeki çocuğun ihtiyar mektep muallimini aldatması jjlbl.
924:1
اف از ﻓﻄﺮ ﻧ ﺖ٠دة٠ ن٦ ﺣﻮد ﻓﺰون
ﺟﻬﺪ و ﻧ ﻜ ﺮﻧ ﺖ، د,از اﻓﺰ «F.trî olan aklin fazlalığı, ؟-alışıp, çabalama ile elde edilen akil ziya «.deliğinden iyidir Hazret-i Ali (KerrcmallâhU Veche) buyurmuş ki : *Ben akil ؛kl türlü gbrdüm. Biri tabii, diğeri semâidir.» Yân؛: .biri hilkaten verilmiş olan, di geri işitilerek elde edilendir. «Tabi ؛akil olmayınca ؛؛itilmekle edinilen aklin faydası yoktur. Nasıl kl gOzll görmeyen l٠؛.r kimseye Günc.,in fny dası olmaz.»
« ﺓ4ﻻ ٠/ /
،ا
٠■ j
\
y . ٠jl jC
L٠٠١ ı **
y
«Hoca; ben hasta değilim, sen yerine otur, saçma söyleme» d e d i .
9250
ﻟﻢ ﻏﺎر وﺛﻢ ب٠ﻧﻰ ﻛ ﺮ د ا زد٠ر د ش ا ﻛ ﺎ٠ذل١ ذدك١ «Hastalığı kabul etmedi, amma, kötü bir vehim tozu ansızın kaildi, kondu.»
9251
ﻧﺠﺘﺲ١ا' د ر اً ﻣ ﺪ ﺀ ى ﻛ ﻔ ﺖ
ن وﺛﻢ اﻓﺰوف ﺷﺪ ر ن٦ ا; ك «Çocuklardan bir diğeri İçeri girip, o da böyle söyleyince, liocadaki o azıcık vehim arttı.»
9252 رﺟﺘﻴﻦ ا وﺛﻢ اوﻗﺪت ﻛ ﺮﻓ ﺖ
*ال ﺧﻮد ﺑ ﻰ د رﻧ ﻜﻨ ﺖ- در٠ "١ د٠ 'ا٠ «Bu sûretle vehmi arttıkça arttı. Kendi haline ؛aştı kaldı.»
F: 2.
. ٠!
9258
;روى
اﻟﻰ
ر١ر ر داو
ﺻﺶ ﺑ ﻮ د ﻛ ﺰ ﻣﺒﺜﻮى٠ر
د وا
ﻛﺮ
«Yüksek b؛-r duvar üstünde yürüyecek olursan o duvar iki arşın cnin de olsa biJe yüriirken çarpıiır ve eğilirsin.*
9259 رﻫﻢ.
م٠ﻟﻎ٠A
ﺩﻝ
ﺗﻰ ﻧ ﺮ ز؛١ىا٠ ٠د ك ىرا ^ و٠ذ س و
«Belki de kalbinin vebim ile çarpmasından düşersin. Jyice bak da vehim korkusunu anla.»
«HOCANIN VEHİM İLE HASTALANMASI*
9260 و ﻳﻢ. ٠ت دل از و
^ﻧ ﺖ ا ﺗ ﺎ
م.ث ا ﻧ ﺪ او ﻛﻠﻢ٠ و ﺳﺦ٠ ل٠ر ﺟﻪ٠ «Hoca vehimden ve korkudan zayıfladı. üstüne Ortmek İçin bir kilim almak iizere sıçradı.»
9261 اززك ﻣﻬﺮ اوﺳﺖ ﺳ ﺖ: ١٠ﺣ ﺸ ﻚ
:.. -دﻧ ﺤﺎﻟﻢ ﺑ ﺮ ﺳﺪ و د.ﻣ ﻦ «Kansma hiddetlendi: Bana olan muhabbeti gevşektir. Ben l»u haille iken hâlimi sormadı ve sebebini aramadı.»
9262 ﺍ ﺍ ﻙ ﺩ ﻭ ﺩﺍ ﺯ ﻭ ﻛ ﻒ ﻣﻦ/ ﺧ ﻮ ﺩ
ﻛ ﻒ س٠ ر از٠ ﻣ ﻢ دارد "او٠ «Bengimin .oluk olduğunu h٠n٠ haber vermedi. Benim karim olmak utancından kurtulmak istiyor.. 403
٥2٠8 ﺀﺗﻰ 'ﻳﺘﺖ٠ﻛ ﻔ ﺖ زن ا ى ﺣﻮاﺟﻪ
ﻋﺘﺖ٠م و د ت ﻻش ﻟﻤﻔ ﻲ٠و «Kadın dedi k i ؛- Hoca, bu nıerâkın ay، b değil mi? Bu endişen, ııasız bir vehimden ibaret...«
ilin
9269 ) ﻫﺬوذى درﺑﺎ ح،> كﺀ ش اى ارﺑﺎج
ﻯ'ﺑ ﺾ ﺍ ﻥ ﻧ ﻐ ﺮ ﻭ
«Hoca ona dedi ki ؛Behey kar، ؛sen hâlâ inad ediyorsun; bendeki bu değişikliği ve titremeyi görmüyor musun?»
9270 ﺟﺮم. ارا ج٠ و ﻛ ﻮ ر و ﻛ ﺮ ﺛﺪ ى٠ﻣﺮ٠ وﻛ ﺮم. ن ر ﺑ ﻢ ود راد ر٠ادد٠ *Eğer sen kör ve sa^r oldtmsa benim kabahatim ne? Ben bu hasta, hktan perişan bir haldeyim zaten.» 9271
٠ ﺑﺪم آﺋﺬ٠ كﺀت اى ﺧﻮاﺟﻪ * S ن٠ دا ﺳ ﺜ ﻢ ﻧﺪا رم٠'ا
«Kadm dedi ki ؛Hoca, ayna getireyim de yüzüne bak; renginin soluk olmadığını, bende de günah bulunmadığım anla.»
9272 ﺗ ﺖ.ً ور ى ﺑﻰ ا۶ ،ﻛ ﻔ ﺖ وو ﻧ ﻰ و ﻛ ﻔ ﻮ ذ ت,ئ د واا٠دا «H oca d ed i i t i : G it, n yııan da b atsın . Ben de bat. D â h il، buftz, k،n v e in ad ؟ ؛ind esin .» tos
B ir ş e y i u ğ u r s u z s n y ıııa k Um)
d erle،-. T e t a y y a r
d in e n
E f e n d i m i z t e t a y y a r 'd a n rurdu.
N ite k im
( F ٤'1İ -1 b e ، l) d ، r k i o u n
(te ta y y a r )
،n e n e d ilm iş tir . S a lJ a îâ h ü
A le y h ،
vo
(te 0 ؟-
V e s e llc m
m e n e d e r , k e n d is i g i i z e l i s i m l e r d e n te fe '،'ıl b u y ، ،-
h i c r e t e s n a s ın d a
(B u r e y d e
b in 'il-N u s a y b 'il-E s lc n ıl)
y i.
r a s t g e lm iş le r d i. K u r e y ş l i l e r R e s û l- İ E k r e m 'in M e k k e 'd e n a y r ı l d ı ğ ı n ı a n l a y m c a 0 ' n u ö lü , y a h u t d ir i o la r a k g e t i r e n e y ü z d e v e v e r e c e k l e r i n i ،h in e tm iş le r d i, . n u n
İ ç in , t a r a f t a r a f , R e s û l- İ E k r e m ’i a r a m a y a ç ık a n la r u l-
m u ş t u k ،, î b n - i H u s a y b d a o n la r d a n b ir i id i. B ü r e y d e N e z d - İ S a â d e t e g e l i n c e , A l e y h i s s e l â t E f e n d i m i z 0 'n u n a d ın ı v e k a b ile s in i so r d u .
B e n i E s le m 'd e n
B ü r e y d e o ld u ğ u n u
a n l a y ı n c a ila :
« İ ç im iz s e r i n l e d i v e s e l â m e t bulduk, d i y e r e k B ü r e y d e ’n in k a b i l e s i a t lın d a n t e f e ' ü l b u y u r d u . S o n r a B ü r e y d e , y a n m d a k ile r J e
b e r a b e r m ü s lü m a ıı
o ld u v e
b a ğ la d ı.
b a ş ın d a n s a r ığ ım
ç ık a r ıp m ız r a ğ ı n ı n u c u n a
M e d in e 'y e
k a d a r r ik â b -1 M u h a m m e d id e i l k s a n c a k t a r h k v a z i f e s i n i İ fâ e t t i.
9278 ﲟﺮ ﺽ
ر وا ش٠ﻧﻮل اﻳﻎ
ا ن ﺀارذﻧﻢ ﻟﺪﻧﻴﺎ ﺗ ﺮ ﻧ ﺮ ا «Hazret.i Peygamberin sözünü kabul etmek farzdır ki; eğer yalandan hastalanırsanız, sahihten hasta olursunuz, buyurmuşiur.» K a d ın d iy o r d u k i :
9279
ﺑﺎﻟﻰ رذﺗﺪ٠ و١ ( f . f ﻛ ﺪ٠ ( ﺧﺎوتj j ﻓ ﻞ دارد «Doğrusunu söyleyip, hasta değilsin desemî kadının bir ؛5 ؛var ﺍ،ﺍ halvet olmasını, evde yalnız kalmasın، istiyor diyor,.
9280
>/ / ش ٠ش
روت۶. ا اؤ ﺧﺎﻧﻪ
ل و ا و ن٠ ﺑﺮ ﻓ ﺰ..
«Belli evden çıkarıp kendisi fı١k ve fücurda bulunmak l ؛ ؟n mnsal okuyor, vehmijid. !»ulunuyor.» N ih a y e t: ااا7
928 .٣ ا
ﻛﻤ ﺖ اى ؟ودﻛﺎن
د٠ﺣ ﻮاذد
وف رى٢
ا ا—ﺗﺎدرا دارد زان٠ ، : ا ك zîm
«Çocuklar yiiksek sesle okuyunca yine o zekî ؟ocuk : Arkada ؟lar, ﺍ٠ﺍ i hoca efendiye zararı vardır.»
9286
درد ﺳﺮاﻓﺰاد اﺗﺎ ر از ا ﻛ ﺖ داﻛ ﺖJT ارزد ا ن ؟و درد ا د «Hızlı sesten hocanın bağının ağrısı artar, ctiz'î bîr yara ؛؟؛n hasta olıııak değer mî?« ٠
9287
ﺳﺖ٠ آ ر ا٠ﻛﻔ ﺖ ا درد ﻣﺮاﻓﺰون ﺷﺪم ﻧﺮون ﻧ ﻮ د «Hoca dedi ki: Bu çocuk doğru söylüyor, haydi gidin, başımın uğrun arttı, dışarıya çıkın!» B ir a z e v v e l h o c a n ın e v e ١ g i t t i ğ i , ç o c u k l a r ı n d a b e r a b e r g e ld iğ i b e y .ın e d ilm iş ti
B u r a d a h o c a e v d e y a t t ı ğ ı h a l d e ç o c u k la r ın
orada
b u lu n d u ğ u
b i l d i r i l i y o r . İ h t i m a l k i m e k t e b in y a n ı n d a m u a l l i m e m a h s u s b ir e v v n ı d ı Y a h u d h o c a e v i n i n b ü y ü c e k b ir o d a s ı n ı m e k t e b y a p m ı ş t ı d a d e r s h a n e d e n ç ık ıp o d a s ın a g i r m i ş t i .
«BU HİYLE İLE ÇOCUKLARIN MEKTEBDEN KURTULMALARI» H o c a n ın ç o c u k la r a iz in v e r m e s i ü z e r in e :
9288
f *£ ..£١ ■ 1 . ٠lo £ ٠.).
i
•٠A>.—٠
y J ، ١٠،o j ٥
« ö n ü n d e y e r ö p t ü le r v e : c y k e r îm lıo cn e fe n d i, h a s ta lık v e k o r k u su n • d a n u z a k o l d e d ile r .» 40.
9292 آ ﻣﺎ ن اﺳﻨﺎدﻫﺎ
ﻧﻐﺎى
از
١ﻛﺸﺖ ر ﺀور و ﺑ ﻢ و م;"ا «Kazâ-yı âsümânı -
yân ; ؛٤râde-i Râbbânî— ؛,Jc hocamız hastalandı
dediler.»
9293 .ئ و دروﺀ
ادران ﻛﻔﺘﻨ ﺪ ﻛ ﺮ
ﻡ دوغ٠ ﻁJT ﺩ٠ﻣ ﺪ دروغ ﴽﺭ «Anaları dediler k i: Siizleriniz hiyle ve yalandır. Siz bir ayran İ ؛ ؟ı١. yüz türlü yalan sdylersiniz..’
9294
«Biz, sizin bu hilenizin aslını anlamak İçin yarin hocanm yanma gidecegiz.»
9295 ﺭﻭﺩ
ﻟﻠﻪ١ﺑ م
ﻛ ودﻛﺎ ن ﻛ ﺺ
ﺍ واﻧﻒ ﺛﺮ_ﻟﺪ٠ردروغ و ﻣﺪ ﻕ «Çocuklar, gidin 0 ﺍ ﺍbizim yalan ini, dogru mu sOyledigimize vâkıf olun, dediler.» 411
دﻷ٧ع
ﻧﻞ
و
ﻣﻦ ﺑﺪﻡ ﻏﺎش ﺑﺸﻐﻞ ة'ل
ذﺑﻦ رض ﺑ ﻞ٣ رد دراﻣﺪن «B e n k i l ü k a l i l e m e ş g u l o l d u ğ u m i ؛ ؟n İ ç i m d e b ö y l e a ğ ı r b i r h a s t a l ı k b u lu n d u ^ ın d a n
٠
g â ؛ild im *
Hazret-i Mevlânâ, ballis dolayıslyle, ciddi bir meşguliyetin ufak tefek hastalıkları duyurmayacağım beyan İçin diyor k i :
9302
ﺟﻮن ﺑ ﺪ ﻣﺜﺪول ا ﺛ ﺪ ا د ى
د رغ ﺧﻮد ا ﺛ ﺪ رى٠او زد « B ir in s a n
b i r ? e y l e c i d d i m e ş R î ، o l u r s a k e n d i h a s t a l ı ğ ı n ı g ö r m e z .«
9303
ر٠ ■ ل ﺛ ﺪ٠٠و٠ م٠از زان ﻣﻞ
ك ز ﻣﺜﻔﻮﻟﻰ ﺑﺜ ﺪ زﻳﺜﺎن ﺧﺮ « Y u s u f A l e y h i s s e l a m , M asjt k a d ı n l a n y ü z ü n d e n h i k â y e m e v z u u o ltlu k i o n l a r Y u s u f 'u t e m a ş a i l e m e ş g u l o l d u k l a r ı İ ç in k e n d i l e r i n d e n h a b e r d â r o la m a d ıla r ."
9304
ى ﺧﻮﻟﺶ١٠ﻋﺪL ٠ د,S # ار٠ار ﺑ ﺶ. ’ ﺑﻨﺪ, دى٠٠' روح واﻟﻪ « K en d i b ile k le rin i r
٥h ,
k e s tile r . Ç iiu k i c â n â n .n
m ü ş a h e d e s in d e n
ş a ş ıra n
n e ö n ü n ü g ö rU r, n e a r d ın ı."
Vak'a mâlumdur: Mısır kadınlan. Azlz'ln karısı, yânîj Züleyha. kö٠ lesini seviyormu, diye dedikodu yapmışlardı. Ziıleyhâ onlan konağına da. vet etti. Her birinin öniine m e e ve bıçak koydurdu. Yusuf Aleyhisseİâma da : Çık kadınlnrn görün, dedi. Kadınlar, güzellik timsali olan Yusuf Aleyhisselâmı görüne» şaşırdılar. Meyve soyuyoruz diye ellerini kanattıla,r da farkına varılmadılar. Bu hâdise Sûre، Yûsuf'ta şöyle hikâye buyuruluyor ؛ .1:1
9307 د ت ر ت د رﻧ ﺮ ر
ﺑﺒﻨ ﺪ
ﺧﻮد
ﺣﻮن ازو ﺑ ﺒ ﺎر وﻓﻊ د ﺣ ﺮ «S o n r a g ö r ü r k i
ﻻﺀ
k o p m u ş v e k e n d is in d e n b ir ç o k k a n a k ، ,، , h a ld e
h a b e r i o l m a m ı ş .»
«T E N , R U H U N E L B İS E S İN E B E N Z E R . B U E L R U H U N B U A Y A K D A R٧ H ٧ N A Y A Ğ IN IN
٤
E L N ،N Y E N ،,
Ç İZ M E S İD İR »
9308
ن آﻣﺪ ﺟﻮن ﻟﺒﺒ ﻰ٠ د ا ﻗ ﻚ٠'ا ﻣﻠﻴﺲ١روﻣﺤﻮﻻض ﺑﺎ ﺳ ﺮ « B i l m i ş o l k i c e s e d , e l b i s e g i b i d i r . S e n g i t d e o e l b i s e y i g i y e n r u h i , ,,,'،،. lib â s ı ö p ü p y a la m a .»
-Cesede meftGn olanlar, bir gürelin elbisesini sevenler gibidir. ç ،ml٠l cesed, rûhun elbisesi mesâbesindedir. Binâenaleyh elbiseyi sevmekle knl ma, onu ^ymiş olan rûhu ara ve onu sev.
9309 وﺣﺪاﻻع ﺧ ﻮ ﺛ ﺰ ت. ١روﺣﺮ ز « ت٠اى د٠— ث و 'ﻏﻴﺪ ﺛﻼرد « R û h İ ç i n A l l a h 'ı t e v h i d
e tm e k p e k
h o ş tu r. O n u n
g ö rü n m e z , b a şk a
e li, a y a ğ ı v a r d ır .»
9310
و ن و؛ دراوا ب ﺑ ﻰ واﺗ ﻼ ف داﻟﺌﻰ از ﻛ ﺰا ف- ن ﺣﻘﺌ ﺖ دان٢ «Rü’yâdn e l ayak görür V . onlarla b،r,«y alır, bir yer. düklerini ilakikat bil, »açma »apan »aıımn:.
g id e r s in . t ؛ö r -
؛—؛
----------
* Ş E R H ‘ İ M E S N E V İ» XIII üncü asır Anadolu’sunun huzursuz toplu luklarına İlâhî heyecanın, saf îmdmn, rabbani aşkın kapılarını açarak onları huzûra ve kurtuluşa götüren Hz. MEVLÂNA’yı ve ölümsüz eseri MESNEVİ’yi; hakikatiyle tanıtan bir külliyattır. Ruhen hasta ve yaralı bulu n an bugünkü nesil٠ lerimizi de ALLAH’m izniyle kurtaracak, yeni b r imdn, aşk ve heyecan devrinin temellerini atacak nitelikte olan MESNEVİ’yi akıcı bir üslûbla şerhe٠ den bu eser, şu anda yeni b ir nüshası ile okuyucu٠ lanmıza ulaşmış bulunmaktadır. ٠
Aynı şekilde intişâra devam edecek olan bu müstesnd eserden ve Cenâb-ı Pir’in ruhâniyyetinden bütün okuyuclann müstefid olmalarını temenni ederiz. ŞAMİL YAYINLARI
J