Hadis UsUlü ilminde ıstılahiarın (terimlerin) çok önemli bir
yeri vardır. Istılahiann tanımının bu ilmin temelini oluşturm a�ı
nedeniyle,
«ilm u Mustalahi I-Hadis: Hadis Terimleri Bilimi�
şeklinde de isirnlendirilmiştir.
Hadis
UsUlündeki
ıstılahiardan
bir
kısmı,
diğer
ilimler
içerisinde daha değişik manalar kazanmıştır. Örneğin (( mürsel hadis
»
ta b iri, Fıkıh UsUlünde çok daha değişik bir manaya
bürünmüştür. Bu anlam farklılığı, mürsel hadisin değerinin tayini
hususunda ortaya çıkan ihtilafların önemli sebeplerinden biri olmuştur. Hadis kitaplarında büyük bir yekfuı teşkil eden mürsel
hadislerin, delil olarak kullanılıp kullanılmayacağı, islam alimleri
arasında münakaşa konusu olagelmiştir. Fakat bu münakaşal ar
genellikle hadis alimleri arasında değil, fıkıh ilimleri arasında
cereyan etmiştir. Çünkü muhaddislere göre mürsel hadis, zaten
senedindeki inkıtaöan (kopukluktan) dolayı zayıftır. Zayıf bir hadisinin değişik destek unsurlarıyla amel edilebilecek mertebeye yükselmesi ayrı bir tartışma konusudur. Muhaddislerin asıl görevi hadislerin tenkidini yapıp, delil olarak kullanacaklara teslim etmek
olduğundan, hadisin delil olup olmayacağı ilk planda onların konusu dışındadır. Fakihler ise muhad isierin değerlendirdiği hadis malzemesini, tekrardan daha değişik değerlendirmelere tabi tutarlar. Onlar bir konuda hüküm verirken, o konudaki hadislerin,
v
21
O
O
D
YO
s arı ve ölçüleri ek ço e ep e · ki, m addislerce a , b· takım unsurlarla delil olarak e ta af , a e ce o zayıf hadis değil, onun de · er· toplamıdır. B azen verdikleri de görülür. Bu d vve · e · er e teatuz etmesi gibi burada ·- ·....... olmayan gerekçelerden kaynaklanır. a amel edilebilmesi için tek başına be o adığı g'bi, hadisin zayıf oluşu da terk e ebep eş e mez. Fakihler arasında bir hadisin delil o o amas , adi · sahih veya zayıf olması demek değildir. öz·· za amak iç· bu hususun teferruatını ve örneklerini Fıkıh •• • e a ·· ·· ün sahifelerine havale ediyoruz. e adislerin değerlendirilmesinde de durum bundan e V • dir. addisler genel olarak mürsel hadisi senedindeki dolayı zayıf hadis kategorisine .sokarken, fakihler delil anılm ayacağını münakaşa etmişlerdir. Mürsel e e · üzerinde muhaddislerle fakihler arasında ortaya · · af, as da hadisler karşısındaki durumlarının er· ge e edir. adislerin hepsinin aynı değerde olmadığı z b· gerçektir. İrsal sebeplerinin farklı olma ı, er ve mürsel dışındaki bazı unsurlar, e dendir. Bunun net'ce 'di · b ı a acak ka ar b a
za f '
c
·
__.., ..... ......
...... _,,. .. AA.....
·
'"'.., .....Ilc... ....
--·-.... --&.
·
,
n
. Bu muhtevalan içerisinde mönem kazandığı görülür. Faka mha · · ihtilatlara dair maltimab en g bulmaktayız. Bu ese erde onunun olarak · tilaflar verildikten sonra, müellifin bağlı bulundugu mezhebin gö - ü müdMaa şeklindedir. adiren tarafsız degerlendirm ere rastlamak mümkündür. Tespit edebildigirniz kadanyla mürsel hadisler konosonda ilk müstalcil eser� Hafız SaWıuddin Ebu Said � b. El- Keykeldi b. Abdiilah ed-Dımeşki ei-AW (ö.761/1359) tarafından te1if edilmiş olan Cdmiu't- Tahsıi li Ahkami'l-Mertisilidir. Eser iki kısımdan müteşekkil-dir. Birinci kısım mürsel hadis problemin� ikinci kısım ise mürsil (mürsel hadis rivciyet eden) nivilerin terceme-i hallerine ayrılmıştır. Teknik bilgi içeren eserler içerisinde en mükemmelidir. ·
·
-
irscllin
'-U-Lt.&.....,
tarihi seyrini olması gibi eksildiklerint
\.l.lA.?cuu.a dığımıı. ynaklardan yaptığı mühimdir. � ikinci müstakil eser çağdaş � wınnamınea Hasen Hffiı'nun -Hadisu 1- ürsel, H ucciyyetuhU � -Fıklri -lslanu.., "dir. ruz sahife hacmindeki bu eserde o lu ve muhtasar bir şekilde anahatlanyla eruni.ştiL Eserin en önemli eksiği problemi bütün boyutlan ve e alm dır. ii:rse.l hadisle ilgili literatürün ikind losrnmı, - . erin(mörsel hadis rivayet eden ravilerin) terceme-i haDerine ayn1.mış kitaplar � eder. Bunları kronolojik olarak şöylece .. iliriz: a) Hafız Eb· nhammed Abdurrahrn3.n b. Ebi Hatiın nhammed b. İdris el-Hanzaü er-Raı.i'nin (ö.327/938) KitQbu1Memsil'i. Eser 134l'de Haydarabad'da, 196 ·de Bağdad'da 19 ae Şam'da basılmı.ştır. 492 mürsilin terceme-i hilini ihtiva etmektedir b) Ebiı Bekr Ahmed b. HarUn el-Berdkinin ( ö.301/913) Kitabu Beyiıni1-Mürsel isimli eseri. Bu eseri İbnu1 Hacer el-Askalarunin 7-&iri"sinden öğrenmekteyiz. Günümüze � mevcut bir nüshası olup olmadığı bilinmemektedir. c) Hafız Ebô Bela Ahmed b. 'Ali b. sabit el-Hatib el-Bağdadinin ö.463/1070) et- Tafsilli Mübhemi1-MeriısffL İbn Salalı Mukaddime' sinde bu eserden bahsetmektedir. Alaide bu eseri görernediğini ifade dmektedir. 1 Günümüze ulaşan bir nüshasının olup olmadığı tespit ememiştir. d) Yıne Hatib el-Bağdadlnin; Temyizu1-Mezid fi Muttasıli1��".UP isimli eseri. Bunun da mevcudiyetini tespit etmiş değiliz.. e) evevinin (ö.676/1277), Hatib'in yukandaki et-Tafsil isimli rini ihtisar ederek te1if ettiği Muhtasaru't-Tafsiti. Bu eserin bir ......
·
�
......
1 AW, c:aınru't-Tahsil.l46. Aynca bb.: İsmail Paşa. İzahul-Meknôn,ll311 Bkz: AW. Ciıniu't-Tahsil, 9.
Prof. Dr. Salahatlin Polat
nüshası İspanya'nın
bulunmaktadır.
Escorial
115
Manastın Kütüphanesi, 1957 nurnarada
f) Alat'nin� daha önce adı geçen, Cdmiu't-Tahsil isimli eserinin ikinci b ölümünde mürsillerden (Mürsel rivayette bulunanlardan) 1039 kişinin terceme-i hali mevcuttur. İbn Ebi Hatim'in yukarıda zikrettiğimiz eserindeki şahısiann tamamını ihtiva etmekle beraber, onda mevcut olmayan pek çok ilaveyi de içerir. g)
Alat'nin
bu eserine Hafız Zeynuddin el-lraki (ö.806/1403)
tarafından yazılan Ta'likat. Bu eserin Rağıb Paşa Kütüphanesi 236 nurnarada bir yazma nüshası mevcuttur.
h) Yine aynı esere Sibt el-'Acemi İbrahim b. Muh�ed b. Halil
et- Tırablftsi
(ö.884/1480) tarafından başiye yazılmıştır. 3 i) Ebu Zür'a Veliyyüddin Ahmed b. 'Abdurrahim el-'Iralô Kürdi'nin (ö.826/1423)4 Tuhfetü't-Tahsil fl Zikri Ruvati'l-Merasifi.
el Bu
eserin İstanbul Köprülü kütüphanesi, 386/2 numaralı kitabın 155-197
varaklan ar asm da bir elyazması nüshası mevcuttur. H. 804'de Abdullah
Ahmed b. Ebi Bekr b. İsmill tarafından istinsah edilmiştir. Yazısı nesihtir.
Bu eser mürsiller hakkında yazılmış olanların en genişi ve en·
mükemmelid.ir Baş tarafta verilen maltımata göre müellif, İbn Ebi .
Hitim ve el-A.Iai'nin eserlerini görmüş ve onlarda bulunmayan
iki eserde geçen ravileri ve kendi ziyadelerini rumuzlarla göstermiştir. Kitabın tasnifı şu şekildedir: Birinci bölüm; Alfabetik olarak isimler. İkinci Bölüm: Alfabetik olarak künyeler. Üçüncü bölüm; Mürsil kadınlar. Yarım sahife civarında kısa bir bölümdür. Dördüncü bölüm; Babu'l-Mübhemat. Kimliği belirsiz raviler hakkında bir sahife kadar kısa bir bölümdür. Eserin sayfa kenarlannda sık sık �iyelere rastJanmaktadır. 3- Mür sel hadisleri bir araya toplamayı gaye edinen rler: ziyadeler
•
yapmıştır.
Clmiu•t-T
d, 9.
Bkz: Zbikll, A 11m, 1/144,
Bu
161 MOrsel Hadisler ve Defrl Olma VOnOnden DeOerf
a)
Ebu Davud Süleyman b. �·as el-Ezdi es-Sicistaru
(ö.275/888)'nin Kitabu'l-Merasifi. Ebu Davud'un, Sünen'inin eki olmak üzere 223 ravinin, 544 mürsel rivayetini topladığı bu eserin değişik baskıları mevcuttur. b)
Hafız Yusuf b. Abdirrahman b. Yusuf Ebu'l- Hacclc
CemaJüdcün el-Mizzi (ö.742/1341), Tuhfetü'l-Eşraf bi Ma'rifeti'l Etraf isimli eserinin son cüz'ünü mürsel hadisiere ayırmıştır. Mizzi,
Ebu Davud'un yukarıda adı geçen el-Merasil isimli eserini kaynak olarak almaktadır. Mizzi bu eserinde Ebu Davud'un eserindeki 544 mürsel rivayete 712 mürsel rivayet daha ekleyerek en geniş mürsel hadis derlemesini oluşturmuştur. Bu çalışmamızda, mürsel hadisin tarifi ve ir alin tarihi seyrine dair konular için, birinci planda Hadis UsUlü ve Hadis Tarihi kaynaklarından istifade ettik. Mürsel hadisin delil olma yönünden değeri konusu için asıl kaynağımız ise, hadis usulleri yanında çeşitli ekollere ait Fıkıh UsUlü kitaplan oldu. İkinci el kaynaldar yerine asıl kaynaklara müracaatı esas aldık. Daha önce de belirttiğimiz gibi, tespit edebildiğimiz kadanyla mürsel hadisin değeri konusunda biri hicri sekizinci asra ait, diğeri çağdaş olmak üzere iki kitap yazılmıştır. Yukarıda tanıttığımız ve noksanlıklarına dikkat çektiğimiz bu iki esere, sadece atıfta bulundukları kaynaklara ulaşamadığımız yerlerde müracaat ettik. Çünkü bunlar birinci el kaynak değildir. Fakat burada ş�nu da belirtelim ki, bu iki eserden Alai'nin Camiu 't- Tahsifi, bahsettiğimiz noksarılıklarına rağmen, konusuyla
ilgili geçmiş malumatı bir araya getirmiş olması açısından çok
önemlidir. Bu sebeple Alru'ye minnet borçluyuz. Mürsillerin terceme-i hillerine ayrılmış veya mürsel hadisleri bir araya toplamayı gaye edinmiş olan eserler, konumuz dışında kaldığından, bunlar çalışmamızın asli kaynakları arasında yer almamaktadır.
·
Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, irsalle çok yakından ilgili olması hasebiyle, ispadın menşei, hadis ilminde isnadın başlangıcı ve geçirdiği safhalar incelenmiş, isnad hakkında müşteşriklerce ileri sürülen iddialar tartışılmıştır. İkinci bölümde, mürsel
hadisin
tarifi
ve benzer
çeşitleriyle mukayesesİ yapılmış, irsale yol açan arniller ve
A4�-
Prof. Dr. Salahattin Polat
taFihi seyri incelenmiştir.
117
.
Üçüncü bölümde ise, mürsel hadisin delil olması konusundaki ihtilaflar incelenmiş ve değerlendirmeleri yapılmıştır. Son olarak hata ve kusurlarımızın bağışlanmasını diler, büyük bir fedakarlık örneği göstererek bu çalışmarnın bütün safhalarında h r türlü yardımı esirgemeyen, Muhterem Hocam Prof . Dr. Talat Koçyiğit'e
ve
tüm
emeği
geçeniere
duygularımı ifade etmeyi bir borç bilirim . Tevfık ve hidayet Allah'tandır.
teşekkürü
ve
minnet
İKİNCİ BASKlYA Ö SÖZ .... _...
_
--�--..�-
1981 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler
Fakültesi'nde Doktora tezi olarak hazırlanan ve ilk baskısı 1985 yılında yapılan bu kitabın baskısının uzun yıllar önce tükenmesine rağmen yeni baskısının yapılabilmesi ancak çeyrek asır sonra mümkün olabildi. Bu çalışmamızda birkaç yazma eser dışında, hazırlandığı dönem itibarıyla basılı olan klasik kaynaklar kullanılmış olup, genel olarak henüz baskısı yapılmamış olan yazma kaynaklara fazlaca baş vurulmamıştı. O yıllardan günllmüze kadar yaklaşık otuz senelik süreçte, bu kitabın hazırlandığı dönemlerde henüz basılmamış olan Hadis ve Fıkıh Usulü konusunda pek çok eserin baskıları yapıldı. Ayrıca mürsel hadisler konusunda Arap Dünyasında bir kısmı tez niteliğinde olmak üzere bazı kitap ve makaleler yayınlandı. 1 Gerek ilk defa baskısı yapılan klasik çalışmalar, gerekse çağdaş akademik çalışmalar bu çalışmamızın içe r i ğini argümanlarını ve değerlendirmelerimizi değiştirmemizi gerektirecek nitelikte yeni veriler ortaya koymadığından, çalışmamızın iki nc i baskısında kaynaklar ve içerik açısından bir değişiklik yapma iht iyacı ,
hissedilmemiş tir. Türkçeöeki çok hızlı değişimler
1
sonucu çalışmamızın Tü rkç e
Bu çalışmalar için bkz: Polat, Salahattin, "Mürsel, maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul-2006, XXXI I, 52-4.
20 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma Yön O nden De� eri
kaynaklarının bir kı ınının dili günümüzde kullanılan dile göre biraz e kimiş duru dadır. akat et e a akat gerekçesiyle bu bu tüi Tür çe kay naklard yaptığı ız alıntıları adeleştirme yoluna gitmeyi tercih et ik. Ba a dill rden yaptığ ız tercümeler ve kendi uslubumuzda da, günümüz g nç akad is y nlerin'n diline göre daha eski sayılabile k bir dil kullanılmıştı. unun yanında kitapta çok sayıda Türkçe karşılıkları ol ay A apça k·· k enli kavram kullanma zorunluluğu da günü üz yucularına bir ölçüde ağır gelebilir. Bu çalışma günü üzd h zırlansaydı kuşkusuz dili daha yeni ve daha arı bir Türkçe olacaktı. Ama çalışmanın o günk ·· diline sadık kalınmasının değişik açılardan daha �sabetli olacağ düşünülerek ikinci baskıda, çok sınırlı sayıdaki sadeleştirmeler dışında, mümkün olduğunca o günkü dili korunmaya çalışılmıştır. Bunun yanında ilk baskıda gözden kaçan bazı hatalar düzeltilmiş, dipnot gösterme tekniğinde bazı sınırlı değişikliklere gidilmiştir. Kitapta Arapça kelimeler ve Arapçaöan Türkçe'ye geçmiş terimierin yazımında transkripsiyon kullanılmamış, Türkçe'nin yazım kuralları ile yazılmıştır. Sadece Arapça medd (uzatma) harflerini karşılamak için Türkçe seslllerin üzerine (") işareti konulmuştur. Türkçe yazımında artık uzatma değil, sadece inceitme işareti olarak kullanılan bu işaret, Türkçe ve türkçeleşmiş kelimelerde Türkçe yazım kılavuzuna uygun olarak gerekli yerlerde inceitme işareti olarak, Arapça kelimeler ve Arapça asıllı terimierde uzatina işareti olarak kullanılmıştır. Tek bir işaretin bu şekilde çok amaçlı kullanımının sakıncalarına rağmen, günümüzde Arapça kaynakları kullanan akademisyenler arasında bu yazım şeklinin yaygınlık kazanmış olması böyle bir tercihte bulunmaınızda etkili oluştur. Bu çalışmamızın ikinci defa okuyucularıyla buluşmasında emeği geçen başta Prof. Dr. Bünyamin Erul olmak üzere Türkiye iyanet Vakfı'nın değişik kademelerdeki yetkili ve görevlilerine, · iz bir şekilde tashihine yardımcı olan Yrd. Doç. Dr. Süleyman ğanay'a teşekkürü borç bilirim.
B
•
İ CIBÖLÜM •
ad
i nidın tarihi seyrine ayırmamızıh n deni, i nad il irsaJ.in ıkı ilişkisi V birbirinin alternatifi olmasıdır. Ayrıca ür 1 hadi rivaye i, i ad sisteminin raviler arasında p k r ğbet g .. rm diği v en azında yerleşmesinin çok uzun ürdüğ" n d lil olarak il ri ürülm kt dir. Detayları ileriki sayfalara bıra ak kaydıyla, m ü rsel hadis n kapsamlı manasıyla, « enedind inkı a (k pukluk) olan hadi )) diy tarif edilebilir. Bu ebeple de, mür el hadi k nu u işi nirk , İslami rivayetlerdeki isnad sist minin v tarihi eyrinin i eel nın i zaruridir. Böylece mürsel hadi 1 ilgili bazı hu u lar daha iyi bir şekilde aydınlanmış, bundan d� öte problem tarih 1 zem·nd 1 alınmış olacaktır.
Çalışmamızın ilk bölümünÜ isnid konusuna
V
1-ISNAD SISTEMININ MENŞEI VE TARIHÇESI <<Bir rivayeti, hiçbir ravisini atlamadan ve zaman ba mı da kesinti y apmada n, ilk kaynağına dayandırmalo> ş klind ıfa a ) edilebilecek isnad sistemini ilk kullananlar kimi rdir? 1 r· d Müslümanlara ha bir buluş mudur, yo a daha ·· kullanılmış mıdır? Muhad· I e göre · Ad, Mü lü a la a u adis u lu . ap a da b « ad
22 1
Orse! Hadi ler ve Delil Olma Yönünden De� ri
ayrıcalıklardan bir ayrıcalıktır» şekli de if: d ed I r. 1 Bazı müsteşrikl r, Mü lümanlard n ö ne de i n mevcudiyetini ispata çalışmışlardır. 'lha sa batıda bu ko araştırmalarıyla şöhret kazanan Horovitz, i n" d si . itibariyle Yahudilikten geldiğini savunmaktadır. n g . r : « ki A ya ve klasik çağların edebiyat tarihi ri nde, hiç bir z m n i nada benzer bir uygulamaya rastlanmaz. nadın (Mü lü nl r açı ından) yabancı kaynaklı olduğu düşünülmekt dir. u konud adece i rallin an'anevi literatürü öz konusu olabili r. Çünkü onlarda da, rivay tlerin tevsiki için aynı şekilde çok [; zia geliştirilmiş bir istem bulunmaktadır. Bu istem i nada "yl benziyor ki, isnadın İsrail menşe'li olduğunu tanımak içi n iki ini yan yana göz önünde bulundurmak yeter.»2 Horovitz, Hz. Musa'dan şifahen an'anelerle nakledilen örnekler verdikten onra diyor ki: «Musa devrinin tek tek rivayetleri tevsik edildiği gibi, daha sonraki din otoritelerinin veciz sözleri de tevsik edilmiştir. Talmud literatüründe ravilerin isimleri sayısız şekild çoktur. Hatta bu tevsikin sadece dini soruların cevaplarına ve din o ori elerinin vecizelerine münhasır kalmayıp, hikayelere kadar aygınlaştığı görülür. Horovitz daha sonra Yahudi literatüründeki avi i imieri vererek tevsik etme tatbikatına teşvik edici ifadel ri ıralıyor. 3 Hatta daha ileri giderek is na d terminolojisindeki ştlhid, müselsel, bab gibi tabirlerin İsrail menşe'li olduğun u savunduktan onra4 e iceyi şöyle bağlıyor: «Buraya kadar İslam'ı iktiba edici larak anı dık. akat Müslümanların, bütün i na d i te m· ni İ rail ebi a dan almalarından sonra, i nad araştırmaların n, yen · bir e · rnek uretiyle, tekrar İsrail debiyatına t ir t i
Prof. Dr. Salahatlin Polat
1 23
mümkündür. Talmud edebiyatında ravilerin adedi çok fazla olma ı n a r ağmen, bu materyalin kronolojik bir düzenlemesine, İ lam'dan önceki zamanlara gidildiğinde rastlayamayız. Bize gelen ilk kronolojik düzenleme, 885'de yazılan seder tannaim wa amöraim ve onu takib eden onu ncu yüzyılın son üçte birindeki Gaon erira mektubudur. Buna karşılık isnad kritiği sahasındaki en e ki Arapça eser, 8. yy ort al arına ait olup, bu metin İslamiyetİn hüküm sürdüğü sahalarda ort aya çıkmıştır. Bu tarihi ilginin İ slamiyetİn tesirinden ileri geldiğini kabul etmek akla daha yakındır.»5 Prof. Margoliouth da Yunanlıların ve Romalıların isnadı n adire n de ols a kullandıklarını söyler. 6 Hindis t an Visva-Bharati Üniversitesi'nde görev yapan Prabodhc-handia Bagebi'ye göre, isnadın ara sıra kullanılışı Hint edebiyatında da mevcuttur. O, büyük destan Mahabbarattan'ın , Hint dini kitapları olan Puranaların v e Veda edebiyatı şerhi olan Sutra'larm isnadlarından örn ekler vermektedir. Bu isnadlar içerisinde, tespit .ettiği en uzun ravi zincirinin 27 kişiden meydana geldiğini b elirtmektedir. 7
Caetani de, isnad sisteminin Arap sosyal hayatına tamamen yabancı olduğunu ve islam menşe'li olamayacağı şeklindeki iddiasını şu şekilde ifade etmektedir : «İsnadda adeta bir kırtasiyecilik damgası ve ilmi bir sima vardır ki, Arabistan çöllerinin sonsuz tenhalığından değil, Arabistan haricindeki şehirlerin hayatından istiare. edilmiştir. İsnadın tekmil evsafı o yarı
vahşi, cahil, herhangi bir usUl ve kaide altına girmekten k aç ın an,
her türlü şehir ve medeniyet adetlerinden nefret eden, ibtidai Arapların bir türlü terakld etmek istemeyen tabiatıarına tamamen b iganed i r. » 8 Horovi z tarafından keşfedildiği ileri sürülen Mfisevi'lerdeki
5
6
7
Horovitz. a.g.m., 47.
Sıddiki, M. Zübeyr, ad d biyatı Fazla bilgi için bkz: ıdıki, a.g. . 123.
Caetani, İslam Tarihi (Terc:
··
yin
ihi, 121. i) /72-7 .
24 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma YönOndan Değeri
rivayet zincirlerinin, aslında ondan sekiz asır önce yaşayan büyük İslam alimi ve dinler tarihi mütehassısı İbn Hazm (ö.456/1063) tarafından
tetkik
edildiğini
bilmekteyii.
İbn
Hazm,
Peygamberimizden müstakbel nesillere intikal eden rivayetleri altı guruba ayırmakta ve bunları Yahudi ve Hıristiyanlıktaki rivayetlerle kıyaslayarak değerlendirmesini yapmaktadır.
1- Tevatürle sabit olan, mü'min-kafir herkesin doğruluğunu
kabul ettiği, nesilden nesile aynen aktarılan nakiller. Zarfırat-ı diniyye böyledir. Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta bu çeşit rivayetler yoktur. Yahudiliğin ilk müntesipleri dinlerini terk ettiler ve bu durum uzun yıllar devam etti. Bu arada Tevrat ile irtibatları kesildi. Hristiyanların rivayetleri de -beşi hariç- böyle kopuktur.
2- Bütün alimierin bir nesil sonraki bütün alimiere ittifakla yaptıkları nakiller. Raswullah'ın (s.a.v.) bazı mucizeleri gibi. Yahudi ve Hristiyanlıkta böyle nakiller yoktur.
3- Adalet ve zabt sahibi ravilerin, şeyhlerinin ismini vermek suretiyle rivayet ettikleri, sikanın sikadan rivayeti şeklindeki rivayet usUlü Müslümanlara hastır. Doğuda ve batıda bir çok kişi, bu rivayetlerin hıfzıyla meşguldür. Biz dinimizi sadece bu üç kısım
rivayetten alırız.
4- isnadında güvenilirliği şüpheli bir ravi bulunan nakiller. 5- Peygamberden sonraki nesjllerden birine kadar giden (yani merru olmayan) 'nakiller.
6- Peygamber, sahabe ve tabifına hiçbir atıfta bulunmadan, sadece daha sonraki imarnlara kadar varan zincirleri içeren nakiller. Yahudi rivayetlerinin ekseriyeti son üç şekildedir. Onların, Hz. Musa ile aralarında otuz asır vardır. Hristiyanlıkta ise, boşanmanın haramlığına dair olan rivayet dışında muttasıl isnadlı bir rivayet
mevcut değildir. Bu haber de, yalancılığı malum olan bir şahıstan
çıkmıştır.»9
ı
Yahudi, Hristiyan ve Hintillerce kullanıldığı iddia edilen isnadlar, islam alimlerinin rivayet tenkit ölçüleri içerisinde
9
İbn Hazm, el-Fisal fi1-Milel ve'n- ihal 11/81-83.
Prof. Dr. Salaha ·n Potat 1 25
,
10
11
12
13
değerlendirilince hiçbir kıyınet ifade etmemektedir. Bir metnin başına sadece raviler zinciri eklemek, o metnin mevsUkiyetini gö termez . Bu zincirin uydurma olup olmadığı, raviler arasında kronolojik irtibatın bulunup bulunmadığı ve ravilerinin güven· ·rlik durumu incelenmelidir. Bu açıdan İslam isnad i teminin bir benzeri daha gösterilememektedir. Ayrıca Mü lümanlar isnad sistemiyle ilgili pek çok yan ilimler geliştirmişlerdir. Gelişigüzel bir takım rivayet zincirlerine bakarak, i nad sisteminin menşeini Müslümanların dışında aramak haksızlıktır. Ayrıca mezkUr Yahudi isnadlarının daha sonraki ilaveler olmadığı da ispatlanamamaktadır. Zaten Horovitz'in fikirleri garbta da pe� ciddiye alınmamış, şiddetli tenkitlere maruz kalmıştır. 1 0 Caetani'nin, isnadı ilk Müslüman Arapların tabiatma aykırı görmesi insafsız bir hükümdür. Mükemmel bir dile sahip olan ve dış dünya ile son derece başarılı ticari ilişkiler kurabilen ilk Müslüman Arapların ilkel ve vahşi sayılmaları tarihsel gerçeldere aykırıdır. 1 1 K aldı ki, Araplar isnada tamamen bigane değillerdi. Mükemmel ve kesintisiz olmasa bile bazı şiir ve kıssaları isnad ederlerdi . 12 Caetani tarafından vahşi olarak nitelendirilen ilk Müslümanların, Kur'an-ı Kerim'i, kimsenin sıhhatından şüphe ederneyeceği tevatür yoluyla naklederek bu konudaki maharetlerini i.nlcir edilemez�bir şekilde ortaya koydukları bir gerçektir. «Rivayet ilmi hiç bir dinde İslamiyetteki gibi, ilmi usUllerle işlenınemiş ve tekimill etmemiştir. Müslümanlar iki üç asır zarfında rivayeti bir ilim halinde tedvin etmişler ve mükemmel bir yazılı miras vücuda getirmişlerdir. Müslümanların bu konudaki gayretleri, bu ilimlerle iştigal eden şark ve garp u1emasını hayretlere garketmektedir. Yalnız bu konuda tedvin edilmiş eserler yüzlerce cildi bulmaktadır.» 1 3
Bu tenkitler için bkz: Oki:ç, Tayyib, Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, 9.
Robson, The Isnad In Müslim T radition . 18.
Accac el Hatib, es-Sünnetü KabJe't-Tedvfn, 220. Ugan, zakir Kadiri, Dtnl ve Gayr-i Dtni 167. -
261 MOrsel Hadisler ve Delil Olma YönOndan DeOerl
ll- HADIS E D EBIYATlN DA ISNAD:
1) Sahabenin Hadis Kabulü ve Rivayetindeki Ihtiyatlan Hadis
tarihi
gerek
isnadın
ed biyatında (s.a .v.)
Ra uluilah
geçirdiği
safhalar
başlamak en isabetli yol olacaktır.
ahabe devrinde
ine l nirken Çünkü
ve
hayattayken,
gerekse
onun
irtihalinden sonra a habın, hadislerin muhafazası için gösterdikleri barikulade gayretler görmezden gelinerek isnadın tarihi seyrini incelemek
eksik
olacaktır.
Onların,
h�disleri
Rasulullah'tan
duydukları şekliyle harfi harfine rivayet gayretleri, hata yapma korkusuyla
fazla
hadis
rivayetinden
kaçınmaları,
ravilerin
durumlarını titizlikle araştırmaları v� hadisi bizzat Rasulullah'tan dinleyen bir sahabiden almak için icabında meşa�atli yolculuklara katlanmaları, gelecek nesiller için örnek olmuş ve hadis kritiğine ·
temel teşkil etmiştir.
Sahabiler nakledecekleri her hadisin her harfinin ümmet için ne büyük bir öneme haiz olduğunun idraki içerisindeydiler. Hatta İbn Ömer ve İbn Abbas gibi pek çok sahabi, hadisin manasını değiştirmeyecek
şekildeki
tasarruflara
dahi
müsamaha
göstermiyorlardı.14 Örneğin, İbn Ömer'in, "İslam beş şey üzerine
kurulmuştur. ." mealindeki hadisi rivayet ederken hac ile orucun .
yerini değiştiren raviyi ikaz etmesi, ıs başka bir raviyi de eşanlamlı
iki kelimeden birini diğerinin yerine kullandığı için şiddetle tenkit
etmesi16 meşhurdur.
Sahabe, hadisin nakli esnasında yapmaları muhtemel bir hatayı Raswullah'a isnad etmemek için rivayetten sonra, "Tam böyle olmasa da buna yakın bir şey söyledi, anlamına gelen « .Jl ��� L;..,S Jl � · ü.J� Jh J\.9 � » gibi tabirler kullanarak, metinlerde anlamı
bozmasa da bazı ifadelerde değişiklikler yapmış olmaları ihtimali
14
Hatib, Kif�ye,
71-3; Zeheb, Tezki
,�l/93. Hatib, Kifiye, 176.
a,
1/39; İbn
-
ıs
16
A.g.e., 73; Aynca
ed, M" n d, 11/88.
a'd, Tab
Prof. Dr. Salahatlin Polat
127
karşısında vebalden kurtulmak isterlerdi.17 Bu tatbikat asırlardan beri bir adet halinde devam edegelmiştir. İbn Mes'ud'un hadis Rivayet ederken gözlerinin yaşardığı, rengının sarardığı, vücudunu titreme sardığı ve boyun damarlarının şiştiği nakle dil ir.18 Sahabenin hadis Rivayetlerindeki ihtiyatlarının en dikkat çekici tezahürü, az hadis Rivayet etmeleri ve mecbur kalroadıkça Rivayette bulu n mamalar ıdır Nitekim Tabiundan Abdurrahman b. Ebi Leyla (ö.82/70 ı) şöyle demiştir: «Ensardan 120 kişiyle karşılaştım. Birine bir mesele sorulsa başkasına h avale ederdi.»19 Y ine aynı zat, Zeyd b. Erkarn'dan (ö.68/687) hadis Rivayet etmesini isteyince: «Yaşlandık ve unuttuk, Raswullah'tan (s.a.v.) hadis rivayeti zor iştir» demiştir.20 Müksirundan olan Ebu Hüreyre (ö.59/678), İbn Ömer .
(74/693) ve Ebu Said el-Hudri (ö.74/693) gibi sahabilerin dahi
m e cbur kalmadıkça rivayetten kaçındıkları tarihi bir gerçektir. Mesela Şa'bi (ö.l03/721), İbn Ömer'le bir sene beraber kaldığı hald e bir tek hadis dahi naklettiğini duymadığını21 söylemektedir. Sahabeden es-Saib b. Yezid (ö.91/710) Ebu Said el-Hudri ile Mekke'den Medine'ye beraber yolculuk ettiklerini, fakat onun tek bir hadis dahi rivayet etmediğini,22 yine Sa'd b. Ebi Vakkas'la (ö.SS/675) bir yıl beraber olduğu halde ondan da tek bir hadis işitmediğini ifade etmektedir.23 Ebu Hüreyre ise: «İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti
Kitap'ta açıklamamızdan
17 1
19
:w
2
1
22
23
Ramhürmüzi,
1-Muh deli ü'l-
Sünen, Mukadcüm , 3, I/10
İbn
a'd, T b
Raınh ürm üz
..
İbn Mac ,
İbn Mac İbn Mac
,
)
)
VI/
M��'UUJLJAI�
,
Raınhürmü
,
1-
uh
.
sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara
ıl
281 MOrsel Hadisi« ve Delil Olma VOnOnden DeDer1
hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder, 24 ayeti olmasaydı, ebediyyen hadis rivayet etmezdirn� demektedir. 25 Sahabe içinde İbn Ömer kadar hadislerde fazlalık veya noksanlık
yapmaktan
sakınan
bir
kimsenin
olmadığı
belirtilmekte,26 hatta Nail, «Sen İbn Ömer'in RasOJullah'ın (s.a.v.) hadislerini araştırmasını görseydin, onu mecnCln zannederdin»27 diyerek onun bu konudaki titizliğini dile getirmektedir. Hz. Ebt1 Bekr (ö.l3/634) topladığı hadisleri yakmış, bunun sebebini soran Hz. Aişe'ye «Bunlar yanımda olduğu halde ölmekten korktum. Çünkü bunların içinde salıili olmayan hadisler olabilin>28 şeklinde cevap vermiştir. Yine Hz. Ebt1 Bekr, rivayet ettiği hadisi izah etmesini isteyen bir adama, «Naklettiğirn gibi al. Bilmediğim şeyi söyleyince hangi yer beni taşır?» demiştir.29 Şeddad b. Evs (ö.SB/677) de bir defasında ağzından yanlışlıkla çıkan bir hatayı derhal düzeltmiş ve «Müslüman olduğumdan beri,
şimdiki söz hariç söylediğim her sözü dikkatle söylemişimdin>30 diyerek rivayetteki titizliğini kendisi dile getirmiştir. Sahabenin hadis rivayetindeki ihtiyatlarında, «Bana bilerek yalan isnad eden (Benim söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi nakleden) cehennemdeki yerine hazırlansın»
,31
«Benden bir şey
nakleden ancak doğruyu söylesin»,32 «Benden çok hadis rivayet
2A
Bakara: 2/159.
25
Ramhürmüzi, a.g.e. 551.
26
Zehebt, Tezkira, I/39; Muvatta', 11/1008; İbn Sa'd, Tabakat, 11/373.
27
Zehebl, Tezkira, I/39; Muvatta', II/1007.
18
Zehebi, Tezkira, 1/5.
29
Zehebi, Tezkira, I/3.
30
Ahmed, Müsned IV/123.
31
kaynaklan için bkz: Müfehres li Elfazi'l-Hadisl'n-Nebevi, V/549. (K-Z-B/� maddesi.) Ramhürmüzf, ei-Muhaddlsü'l-FAsıl, 558; İbn Abdilberr, Clmiu
'2
Çok miktarda farklı lsnAdla gelen bu hadisin
11/124; Ahmed, MOsned, V/297.
Prof. Dr. Salahattın Polat
e
e
e
sa
"34
kafi ·.
<
ı »,33
gi ·
ad·
er·
bd ad· iç ayr
ed"ği
.
·
r nca, «Bilmiş ol ki
a a «..J · \ CJA b"r şeyi i
o
başkalar
e d" er· çok hadi baş nda
b
had· le na izde
as lullah'tan
l .,
��
(..)A :
ad ederse cehennemdeki yer· ne su mayı terci
rivayet"nden kaçınd
ediyorum» arı gibi,
da b ndan menederlerdi. Çok hadis rivayetine karşı
tavra anla z.
��
..
b yu duğunu iş· ·ğim ·ç· a abe
günah olarak kişiye
ah b. ez-Zübeyr {ö.73/692) babas na, niçin
ad
·· yle
öyleme
29
b ··yük te ·ri old ğu mu akkaktır.
ed·ğ·
( .a. )
er işitt" ğini
r
ulefay- Rişidin gelmektedir.
Bekr b·r hutbesinde, <�Siz Allah Resulü'nden birtakım ediy rsunuz, rivayetlerinizde ihtilaf ettiğiniz de oluyor.
nra gelenler daha çok ihtilafa düşeceklerdir. O halde
nda
b·r şey rivayet etmeyiniz. Şayet size, hakkında: ihtilaf olan ey rulursa, aramızda Allah'n Kitabı var deyin ve Onun
bir h
a
ela ' haramını haram bilin» demiştir.36 z. Ömer, sahabilerden Karaza b. Ka'b'ı Irak'a gönderirken, i
.
a d.
·
"
arı uğultusu gibi Kur'an okuyan bir yere gidiyorsunuz.
r·vaye · i azaltın, onları hadislerle meşgul ederek yollarından >şe
a
·nde direktif vermiştir.37
man
da
Ebu
Hüreyre
ve
Ka'b
el-Ahbar'a
haber
çok hadis rivayet etmeye son vermedikleri takdirde ·· gün cezası vereceğini bildirmiştir. 38 Ayn
d· din Hz. Ömer tarafından Ebu Hüreyre'ye karş
·m,
d,
M". .
dre o,
/112. /298;
30
1
O
1 Hadi 1
r
ve Delil Olma YOnOndan
D�
ri
yapıldığı da rivayet edilmektedir. 39 Hz. Ömer'in çok hadis riva ye
·
karşısında takındığı tavrı ortaya
koyması açısından, Ebu Hüreyre'nin şu
özleri çok ilgi çekicidir :
Ebu Hüreyre'ye, Hz. Ömer zamanında da böyle çok hadis rivayet ediyor m uydun? diye sorulduğunda, «Eğer Ömer devrinde şimdiki kadar hadis rivayet etseydim beni kamçıl atırdı.
» 40
Hz. Ömer'in bu titizliği neticesidir ki, onun devrinde rivayet edilen hadislerin sıhhatinden şüphe edilmez olmuştur. Hz. bir hutbesinde, «Raswullah'tan hadis
rivayetini
uaviye
azaltın.
Eğer
mutlaka rivayet etmek istiyorsanız, Hz. Ömer devrinde rivayet edilen hadisleri rivayet edin!» 41 dediği nakledilir. Hz. Aişe tarafından çok hadis rivaye t ettiği şeklinde tenkit edilen Ebu Hüreyre'nin bu tenkide verdiği cevap meşhurdur: Senin Rasfılullah'ı de vamlı dinlemene ayna oluyordu.
Beni
ise
onunla
beraber
ve
«
sürmedanhk engel
o lmakt an
hiçbir
şey
alıkoyamıyordu.)) 42 Sahabenin, çok hadis rivayet ine karşı o l mal an , hadise önem vermediklerinden değil, tam aks ine Allah ResUlü'nün sünnetine verdikleri önemden ve onu koruma endişesinden ileri geliyordu. Kendileri hadislerde hata ve değişiklik yapma korkusuyla fazla
rivayetten kaçındıkları gibi, ehil olmayanların gelişigüzel hadis rivayet etmeleri neticesi, sahih olmayan hadislerin yayılmasını önlemek için, başkalarını da
bundan
menediyorlardı. Ayrıca
hadisler hakkında ihtiyatlı olma hususunda sonraki nesillere örnek
olmak istiyorlardı.43
39 40
İbn Kesir, el-Bidiye ve'n-Nihaye, Vlii/106 v.d. Zeh.ebi, Tezkira, I/7; İbn Abdilberr, a.g.e.ll/121.
41
Zehebt, a.g.e., I/7.
42
Ramhürmüzt, el-Muhaddisü,l-Fasıl, 555; İbn Kesir, el-Bidaye, Vlll/10
tJ
Bkz: Zeheb1, Tezkira, l/3; İbn Kuteybe, Te'vilu muhtelefı'l-hadis, 39; İbn ·u
ahabe ya
Beyini -Um, Il/120-4; Ha b, ·
Şerefii Ashibi1-Hadi
tleri, tmektedir. (
çok hadi rivay ini men ettiklerine dair ·vay
ahth olınadıklannı iddia etmekt v ya te'vil , /245-255) . Ayrıca
z.
m r'i
h
88-91.
i
N
y
.
tb
ira tan
ltıd
. Şu'b
ir 'de
rm uştur. abd
tin
iz de mi
, bu riv y tl r al1ih d
4-
; A
,
ildir. (Bkz;
- ünnetu K bl 't-
,
r iz, 4, II/ ı ; �bO
t
'
1
t
z n,
,
ll
irmizi,
- ıb i,
vud,
1
tiz
-
dvin,. 106-
,
r iz, S,
, V 1
z.
t üzeri e me h u d o z. lı'ye g ··nde diği,5 1 (ö. 7 1 97) Hz. · d' e a Züb yr tar nda ri a et edile , aca i · ek' at n aza dair hadi i Hz. " i e ve Ü eleme ye rduğu52 nakledilme edir. Hz. · şe'nin, diğ e ah ab leri n riva ye e yaptığı te er i mü akil bir e ere o u o ac ulaşmıştır. 53 a Bunlar e benzerler · g'bi, ihtiyatlan, şahit i teme ve ye i daimi tu mların ak e i kabul etmedikleri mana tarafından rivaye edil n p bu ihtiyatları, e in kendilerinden onra g I gelişigüzel rivayetini · · nl «Sahabenin bu aaliy ı r· · faaliyeti gibi görüns d , y ılı başlamamış olduğu bu ·ı devirde, olarak alınması imkansız g .. ü RasUlullah'la sahabe ara ında ba b· r il yo ur ve bir ahabiye, rivayet ettiği hadisi kimden aldığının sorulma ı beklenmez. e
"'
50
Tirmizi, Salat 1 8 1 , I I /257 No.: 406; Müsned, l/2,9, 1 0; Zehebi, a.g.e. l/ 1 0; İbn Kuteybe, Tevilu M uhtelefı'l-Hadis, 39.
51 Müslim , Tahare, 85. 52 Zerkeşi, el- İ cabe, 9 1 -2; Heysemi, Mecmaü'z-Zevaid, ll/226. 53
Zerkeşi, Hz. Aişe'nin diğer sahabeye karşı tenkitlerini «el-İcabe li İrid-i ma lstedrekethu Aişe ale's- Sahabe» ismiyle müstakil bir eserde toplamıştır.
S4 Bkz: Müslim, Selam, 98, cilt: lll/ 1 7 40; Eş Şafii, Risale, 17 4, 422 . 430.
55 Bu ihtiyat sebepleri hakkında geniş bilgi için bkz: Gazali, el- Mustasfl, V Şafii, Risale, 434.
a a
·
Verilen E em
i .
e · er tarafından a daha
y e ve · ye
ıya
· e
elef-i V&.& & & ''-A.&. ...'-1..
.
ilibin ço
aldım ol
a
dı
ederdim»57; kadar
or
kişi için d Zinad'ın, «
ed · n '
hadis ehli değildir di Şu'be'nin « Hadis
dar
korktuğum hiçbir şey y
Mis'ar b. Kidam'a
(ö. l 52/769),
rivayet esnasında niçin çok
kesin olmayan ihtimalli ifadeler kullandığı sorulduğunda, «Bu, hadisin demiştir.
56 57
58
59
60
sıhhati
61
hakkı n da emin
olabilmek için bir tebdirdir»
Koçyiğit, Talat, İslam Hadisinde Isnad ve Hadis Ravilerinin Cerhi, Ankara Üniver-
sitesi nahiyat Fakültesi Dergisi, C: IX, Yıl:
Zehebi, Tezkira, I/83.
Ramhürmüzi, el-Muhaddisü1-Fasıl, Müslim, Mukaddirne, Zehebi, Tezkira,I/ ı 97.
7, 1/ ı 5.
ı 77.
61 Rambürmüzi, el-Muhaddisü'l-Fasıl, 552.
ı 96ı, Ankara - ı962, s. 52.
ıH
r v
D ·ı Olm
Yön nd n D
ri
yo
ne ile dövüşür?»,66 dindendir. O olmasa h rk i ediğ . i ·· y ı r · » ravileri arasında ayaklar vardır ( gibidir, kabul dilmez) », yükseğe çıkmak i te y n ..."'"-..l· ... ... ... �� � « Bu ilim (hadis) senin hesaba çekileceksin . i (ö.204/8 1 9) « İsnadsız hadi t 1 y
u
Mi ı
to pl yan
62 A.g.e., 55 1 . 63 Accac, es- Sün netü Kable't- tTedvin, 223 . 64
Hatib, Kifaye, 283.
66
Hatib, Şerefü Ashabi'l- H adis, 42.
65 Zehebi, Tezkira, 67
l/ 1 94; İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve Ta'dil, I / 1 7 3 -4.
Ramhürmüzi, el-Muhaddisü'l- Fasıl, 209; İbn Ebi
Hatim, el-Cerh ve Ta'dU, II/ 16; Hatib, Kifaye, 393; Hakim, M a'rifetu Ulumi'l-Hadis, 6; İ bn Salüı, Mukaddime, 1 30;
Tirmizi, llel (Sünen sonunda) . 68
Hatib, Kifaye, 392; M üslim, Mukaddime, 1 / 1 5 .
70
Ramhürmüzi, el-Muhaddisü'l- Fasıl, 4 1 6; H atib, Kifaye, 1 2 l 'de tb
69 Hatib, Kifaye, 393. şöyle bir hadis zikredilmektedir: « Ey İbn Ömer dinin borcund dir. Onu kimden aldığına dikkat et. İstikamet üzere olanlardan
nianlardan alma ! »
Prof. Dr. Salahattın Polat
1 35
b" r odu de etini farkında (ö.hicrA 200'den sonra) «Bir cağ olsa, al caklı da inkar v-... - al b" . . Allah'ın dini ise adil kişiler ız Ebu Bekr b. Hayr «Velev en aşağısıyla olsun, kendisine usulüne -... - .... .. .. Aa bi hadisi, <1\llah Re sül ü buyurdu ki'' nin hel al olmadığında alimler ittifak etmişlerdir» 73 ifadeleriyle, isnadın ehemmiyetine dikkatleri çekmişler o d · lerde isnada verilen ehemmiyet konusunda tarihe tanıklık etmi lerdir. Bu ilk a ırların muhaddisleri isnadın önemini sadece sözle ifade etmekle kalmamışlardır. Rivayet edilen hadislerin isoadlarını oru turarak, isnaddaki şahısların durumlarını incelemişler ve i nad ız rivayetleri kabul etmemişler; isnadda ismi geçen şahıslar hayatta ise, mümkün olduğunca hadisin Hz. Peygamber'e en yakın kaynaklarına ulaşabilmek amacıyla uzun ve meşakkatli yolculuklara katlanmışlardır. Hadis kaynaklarında bu yolculuklar «er- Rıhle fi Talebi' I- Ha di s » başlığı altında ele alınır. İsnad sisteminin başlangıcını ve geçirdiği merhaleleri tespit edebilmek için, isnad kullanmanın ve isnad sormanın tarihi seyrini o devirle rin uygulamalarına dayanarak, kronolojik bir şekilde incelemek yerinde olacaktır. Ebu'I-Aliye (ö.90/708), «Biz Basra'da, Allah Raswü'nün (s.a.v.) ashabından nakledilen birtakım rivayetler işitirdik. Fakat onların yanına gidip bizzat ağızlarından duyınadıkça gönlümüz rahat etm ezdi»74 demektedir. İbrahim en-Nehai (ö.94/7 14), «Selef, tek kişi tarafından rivayet edilen garib hadisleri sevınezlerdi. Hadislerin farklı kanallarını ... .... .......
71
n
73
74
M ünavi, Feydu'l-Kadir, I/433; -Leknevi, Ecvibe. 22. İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't- Ta'dil, II/ 1 6. Leknevi, Ecvibe, 32. Hatib, Kifaye, 402- 3 .
36 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma YönOndan Değeri
ararlardı»75 ifadesine ilaveten, «Bir adamdan hadis alacakları zaman onun namazına, umumi haline ve alametlerine bakarlardı»76 kendinden diy erek yansıtmaktadır.
önceki
devirlerin
tatbikatını
bize
Ebu Yezid b. Ebi Hube y b'in (ö. 1 2 8/745) şu sözleri hadislerin . isnadının ve çeşitli tarikierinin araştırılmasının önemin e işaret etmektedir : «Bir hadis işittiğin zaman onu, ötekinden berikinden, kaybettiğin şeyi arar gibi araştır! Maruf olursa al, aksi halde terket! » 77 İbrahim en-Nehai'nin «Muhtar es-Sekafı (ö. 69/688) zamanında isnad sorulurdu. Çünkü o günlerde Ali b. Ebu Talib üzerine çok yalan uyduruluyordu» şeklindeki ifadesiyle; İbn Sirin'in (ö. l l 0/728) «Fitneden önce isnad sorulm azdı » şeklindeki meşhur sözü, isnad faaliyetinin ne kadar erken başladığını belirtınesi açısından önemlidir. İbn Sirinin sözünü ettiği fitnenin, ilk fıtne veya büyük fıtne olarak adlandırılan Hz. Osman'ın öldürülmesi ile başlayan iç savaşlar ve bölünmeler olarak anlaşılması daha ağır hasmalda birlikte konu tartışmalıdır. Fitneyi Harre Vak'ası {63/683) ve Abdullah b. Zubeyr isyanı {64- 73/68 3 -692) şeklinde yorumlayanlar olduğu gibi bu fıtneleri birinci, ikinci ve üçüncü fıtne şeklinde sıralayanlar da vardır. Hadisi ilk isnad eden kişiler olarak nitelenen Zühri (ö. 1 24/742) ve Muhammed b. Sirin78 gibi isiınlerin isnad sisteminin yerleşmesindeki gayretleri takdire şayandır. İbn Sirin'in, Ebu Kılabe'den (ö. l04/722) hadis nakleden Eyyüb isimli bir zata isnad sorduğu, kendisine isnadsız rivayet edilen hadisleri kabul etmediği, kaynaklarda zikredilmektedir. 79
75
aim, Ahmed - Miras, Kamil, Sahilı-i Buhari ve Muhtasarı Tecrid-i Sarih
Tercemesi ve Şerhi, 1,57.
7 6 İ bn Ebi Hatim , el-Cerh ve't-Ta'dil, II / 1 6. n
A.g.e., I I/ 1 9 . 7 İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't- a' dil, I/20; tb Re ceb, Şerh u Ilell t... Tirmiz İ 79 bn Receb, a.g.e., 89-90. '
Prof. Dr. Salahattin Polat
1 37
Zühri de, isnadsız hadis rivayet eden İbn Ebi Ferve'yi (ö. l 69/78 5) « Allah cezanı versin, hadisini nıçın isnada bağlamıyorsun. Bize ipi ve halkası olmayan hadisler naklediyorsun» diyerek azarlamıştır.80 Abdullah b. el- Mübarek'in, kendisine nakledilen bir hadisin isnadındaki şahısları, tek tek Hz. Peygamber'e (s.a.s.) varıncaya kadar sorarak isnaddaki ınkıtaı (kopukluğu) ortaya çıkarması,81 Şabi'nin (ö. 1 03/72 1 ) kendisine nakledilen bir hadisin, her ravisine kimden aldığını sormak suretiyle isnadı sabahiye kadar tespit etmesi82 gibi vak'alara hadis tarihinde sıkça rastlanır. Rivayetlerin isnadlarını sormaları ve araştırmalarıyla meşhur olan kişiler arasında, Abdullah b. Avn el-Mahzumi (ö. I S I /768), Yahya b. Said (ö. l 98/8 1 3) ,83 Hişam b. Urve (ö. 146/763),84 Siınak b. Harb (ö. 1 23/74 1 ) ,85 Hammad b. Zeyd (ö. 1 79/795),86 Malik b. En es, 87 Süfyan es-Sevri88 de zikredilmektedir. Hatta isnad araştırma faaliyeti o devirlerde o kadar yaygındı ki, Süfyan b Uyeyne'ye gelen bir bedevi, kendine İbn Uyeyne tarafından n akledilen, hac esnasında adet gören kadının ne yapması gerektiğine dair hadisin isnadını sormuş, o da söylemiştir. 89 Görüldüğü gibi rivayetleri isnad etme ve isnadını araştırma faaliyeti, hemen birinci hicri--- asrın ortalarında başlamış ve gittikçe yaygınlaşarak gelişmiştir. Bilhassa Ebu'l-Aliye (ö.90/708), Nehai (ö.96/7 1 4) , Şa'bi (ö. l 03/72 1 ), İbn Sirin (ö. l l 0/728), Zühri
80
8
1
82
83
84
85
86
87
88
89
Hatib, Kifaye, 3 9 1 ; Ebu Nuaym, Hılye, 111/365.
Müslim, Mukaddime, 7 (1/ 1 6);
Hatib, a.g.e. 392.
Ramehürmüzi, el-Muhaddisü'l-Fasıl, 208. İbn Receb, Şerh u Ileli't-Tirmizi, 82-3. İbn Ebi Hatim, a.g.e. 11/34; İbn Receb, a.g.e., 89; er- Ramehürmüzi, a.g.e., 2 1 0. İbn Ebi Hatim, a.g.e. 11/35. Leknevi, el- Ecvibe, 23; Zürkani, Şerhu'l-Mevahib, V/453. Hatib, Kifaye, 1 2 1 . İbn Ebi Hatim, el -Cerh ve't-Ta'dil, 1/66.
Hatib, Kifaye, 404.
38 1
Orsel Hadi ler ve D
il
Olma YOnOnden D
eri
araştı
a . için nad eb pl başlama ıdır. girers , -y kazanıyord . tic zihniye · ,
yabancı kül ·· l rl Müslü man
nüf
çoğalma ı gibi a ih b biyl d h
zia · ·
Bu da isnada v rilen önemi
gittikç
kaldığı ri kler
parça ı haline gelm sin yol açmıştır. 3) I slam l s n ad Sistem i n i n Başlang 1c1 v
Hakkt nda Münakaşalar
G çirdi
Bazı tarihsel veriler ışığında isnad Araplar için yeni v bilinmeyen bir şey olmad
Pro
al
na
a ar
ad e · e ·
.
D
.
Salahatlin Polat
1
39
· fakat muttasıl ısnad kullanıını arumının daha çok ve
ad
· bir şekilde tatbiki ne eri ve şarkiyatçılar o s am gö · · ş e · münakaşası yapılmı ştır. Bu a · r gö z a mak yerinde olacaktır. İsnadın gö e · en ar· eri en geçten en eskiye doğru ele
b angıc alacağız. · n adın baş ang cı için en geç tarihi ileri süren J. Schacht şöyle de e ed· : «İbn S" in'in ifadesine göre isnad sormak ve isnadla ilgilenmek, iç harp (fıtne)'ten sonra başlamıştır.91 İnsanlar, araş tı rılm aks ızı n Emevilerin
son
daha
uzun
zamanlarına
müddet doğru
güvenilir
halife
sayılamazdı.
Velid
b.
Yezid 'in
(ö. l 26/743) öldürülmesiyle başlayan iç savaş ki, İbn Sirin'in ölümü olan H . 1 1 0 tarihinden çok sonradır. Bu sebepten biz bu ifadenin İbn Sirin'e ait olmadığı ve uydurma olduğu neticesine varıyoruz. Her halükarda, düzgün isnad kullanma alışkanlığının, H. 2. asrın başlangıcından daha eski olduğuna inanmamızı gerektirecek hiçbir sebep yoktur.»92 Xzami, Schacht'ı şu şekilde eleştirir: «Schacht'ın, İbn Sirin'in ifadesindeki «fitne» kelimesini yanlış tefsir etmesi ve saptırmasına şahit olmaktayız. Schacht nedense, İbn Sirin'in vefatından onaltı sene sonraki bir iç çatışmayı hatırladığı halde, İbn Sirin'ın orta yaşlarında meydana gelen iç çatışmaları hatırlamak istememiştir. ·
90
Accac, es-Sünnetü Kable't-Tedvin, 220 -222. (Dr. Nasıruddin El -Esed, Mesadıru'ş
Şi'ri'l-Cahili, Kahire 1 956 dan naklen) .
9 1 İbn Sirin'in ifadesi şöyle: «Önceleri Isnad sormazlardı. Fitneden
sonra
(hadisleri aldı
ğınız) adamlarınızın ismini söyleyin demeye başadılar. Ehl-i Sünnetten olanların
hadi sleri alını r, ehl-i bid'atınkiler terkedilirdi.» Bkz: Ramhünn üzi, el-Muhaddisü'l
F asıl, 208 - 9; Hatib, Kifaye, 1 22; İbn Salah, Mukaddime, 7; İbn Ebi Hatim, el-Cerh
92
ve't- Ta' dil, I/28; Nevevi, Şerhu Müslim, I/44.
Schacht, J. The Origins of Muhammadan Jurisprudence, 3 6- 7 .
r · · s · vardır ki,
ş
ç h arp le ( . 36-40), t A A - A A A - .II. A f" a edere baş "' 0 .,. A 0 A � A A.
d
t
Velid
a
b.
Yezid'in
es ·
güzel
ştır.
'tne
daha m
on aki
kadar · fi nele ' n en . e i hala aha e
«
ı ·· z
ahada ve z . Al i ile b şlam tır. ndan d y uşlardır. ırl ard ı )) ke n di
ndi ini izah m kt kuşat dığı H. 64- 72 yıllarınd lu bit nl h'I.4.A"'".... ... ... "". _ , 'd d ğan İbn irin'in b Iirt kt dir. Ayrıca alahiy tl konu bil ir y Ra ôlullah'ın h yırlı il üç r yin f; nalaşacağını ifade etm inin, ' bn Züb yr zam ınd ki fıtn y tıpatıp uyduğunu kayd d r94 Ayrıca biyogr fık rl rd v f t tarihi g n ilikle H . 68 olarak gös erile ' bn Abba 'ın, z. Mu " viy v İbn Zübeyr'in, Mekke'ye gele n İbn Abba 'tan, k ndi in bi t t ini i t diğini, fakat onun
e'nin hi
95
96
97
iz
i n d kull-.&�
... �� ... ... -,.. "' ... ... .
· .
İbnu1-Esir, Üsdü1-Gab , III/ 1 94.
ri Allalı Ol ün n 1 duk. e zaman ki halkın d urum u d ğişti (di r bir ri tt · ri sal bineğe de hırçın bineğe de binm r b Jadıl r) nd
i ri
İb n Abbas 'ın ifadesi şöyledir· «Biz ön 1
Müslim, I/1 3. Koçyiğit, Talat, İslam Hadisinde Isnad v dt 5 1 . naruyat Fakültesi Dergisi (Ankara) IX/49-5 1 .
vil rJnln
hl
ıl,
Y· ,
.
2
e ·
bd ..
Ofma Yö
D
ve
zam an
Onefen Değeri
da
(ö.86/705), yan i Rastılullah 'ın vefatından
geçmes · e rağme n , rivayet ettiği vak'alardan epeyce uzak
· · ba
uhaddis,
o an
m alum atın
adde m iyor. 98
ecbur
e d.
verdiği
Yi n e
menbalarını
Muh ammed
vermeye
b.
İshak'ın
·· . S /768) eser · n · b · ze nakleden İbn Hişfun 'ın (ö.2 1 3/828) s iyerini · cel ediği mizde,
' bn
shak' n
kendi
zaman ı n ı n
temayüll e rine
yarak · nad ku a dığı, fakat bu isnadl arı n usulsüz, kanunsuz ve ·
lduğu, çok yerde isnadı terkettiği ve onun isnad ilminden
a
haber ·z olmasına bakarak, isnadın Urve ile İbn İshak arasında başladığı,
sonraki
daha
devrelerde
ise
gittikçe
s istemleşip
.. kemmelleşerek Buhari'n in eserinde kem al n oktası n a eriştiğini öyleyebil ' riz. »99
A
reddiye
ırn
Köksal, Caetani'nin İslam Tarihine dair eseri ne yazdığı
kitabında
eleş irmektedi r:
«
Onun
bu
konudaki
ifadelerini
şu
şekilde
Caetani'nin yukandaki ifadeleri birçok yanlışlarla
doludur. Bir defa Urve ilk hadis müdevvini değildir. Hadis tarihi, Urve'nin hadisleri bir usul dai re · nde topl ayan · dair hiçbir kayd ve işareti ihtiva e mez. kı ım hadisleri kaydedip
kişi old ğuna
ğ r Caetani, onun bir
onradan kayb ttiği nü h asından dolayı
hadi sin ilk müdevvini sayıyor a hatadadır. Zira Urve'den d aha evvel ,
hatta
Hz. Peygamber
(s.a.v. )
meydana getirenler mevcuttur.
1 00
hayatında
h adis
nüshalan
Urve'nin nüshası bugün elde
mevcut olmadığına göre onun, hadisleri bir usUl dairesinde toplayıp intizam
verdiğini
olmaktadır. »
101
söylemek
tamamen
mesnedsiz
bir
iddia
Urve'nin isnad kullanmadığı iddiası da gerçeğe uygun değildir.
98
Caetani, burada, Halife Abdülmelik'in sorması üzerine, Urve b. ez-Zübeyr'in Asr-ı Saadetteki bazı olaylardan bahseden mektubunu kastetmektedir. 99 Caetani'nin iddiaları hakkında geniş bilgi için bkz: Caetani, İslam T arih i t e rc: Hüse ,
yin ahi 1/7 1 -89. 1 00 Sahabeden elli kişinin hadis yazdığı ve bunların isimleri hakkınd a geniş bilgi için bkz: A'zami, Studies In Early Hadith Literature, 34 vd. 10 1 Köksal, Asım, Reddiye, 34-8. ,
verınem ed mez. E " er diğer y azıl a rı nda Urve' in, değil,
aynı
dul zamanda
oleksiyonlarında da mu h [; za edil .
i nadla tahric edilen bu n
·ş i
. 1 03
erin birind
is m i n i vererek rivayette bulunduğu görülü Xz am i'ye gö re Urve'n ·
güçlük,
onun
u
. 1 04
ynakl ının h
kaynaklan
olmamasıdır. Elde mevcu Urve'nin birçok sahabi il
,
m
al ah ·
ü
olaya tanık olan bir veya bi
isimden ibarettir ve rivaye
nda
na
ş y
da te
ilimali kolaydı r. Onun r ivay tl e inin di " e
Zühri'nin rivayet ettiği - is adlar iç
m� .... --� ...... .
kullandığı gibi mürekkeb (bileşik) i nadla Kaldı ki Urve'nin katiyye
·
bu, o devi rd e kimsenin isnad kull Köksal'a göre İbn İshak'ı o zamanlarda muttasıl ve
gerektirmez.
1 02
1 03
104
1 05
isnad
Bizzat
Horovitz, Alter Und Ursprung
Bkz : Ahmed, Müsned, IV/32 -
A hmed, Müsned, VI/2 1 2. A 'za m i. Studies, 2 1 4.
2.
..., -..... .� . .. .. .
1 ...... ... .. ... ... --··- ·
iv .... ... �"·-... �... ... ... ... -"". ...'-&
's a '
'bn
a
fU
lm
Ond n D
ri
r
v
a ş ki ' nd
aş y a
sanlık g bi görünen
as ın dan, · ygul ·· ğünden · eri gelmektedir.
ş
v
mektedir. 106
« n" z-Zühri · di» 1 07 gibi rivayetlere dayanarak, .... "" ... ... -"'"" ... ... ... Z ·· · de başladığını savunanlar da vardır. Mesela ezg ar ı d · r ivay tte ve Zührl'den önce te'lif edilen a 1-Ba ri' nin Fedaü ilu Mekke, Abid b. Şeriyye el- Cürhümi'nin h aru Yem n ve Eş aruha, Vehb. b. Münebbih 'in İbn Hişfun ed iyon un daki Kitabu 't- Tfcan gibi eserlerdeki hadislerinin isnad ih i a e mem sini gerekçe göstererek, isnadın Zührl ile b aşladığını avu ur. Ayrıca Ma'mer'in (ö. 1 52/769) Cam i 'i ve Malik'in uva t ta m daki isnad lafızlarını bu görüşünü delillendirmede anır. 10 Biz Sezgin'in bu görüşlerine katılmıyoruz. İsnad'ın Zührl'den önce kullanıldığı kanaatindeyiz. Bunun delill e rini ileride z· edeceğiz. Zühri'nin, hadisi ilk isnad eden kişi o l arak as flandırılması, ya Ömer b. Abdulaziz'in emriyle hadisleri ilk ed · eden kişi olmasından (tedvini isnadlarıyla yapıyordu) , ya da i nad yerleşmesi için gösterdiği gayretlerden olsa gerektir . Yoksa . 63'de efa eden Rebi' b. Haysem'in rivayet ettiği bir hadisin . adının Şa bi tarafından araştırılması, kaynaklarda ilk isnad ası olarak vasıflandırılmaktadır. 109 Bu da Zühri'den önce ar araştırıldığını gösterir. o . tz, . isnadın başlangıcı hakkındaki şu sözleri de . gö ·· er· · çürütür niteliktedir : «İbn İshak'ın hoca ı ol z · · ç· çed· Goldziher, Zühri'nin m ·· re ep · n "' hadi op ayı ğı e '-.&'-& .L.&I.0 V'-ir. z •• '
,
)
V' A A '-• V ...... .& - -
e ac a
dan
Zübe a
e in b . z
de
e Rob on
hadi ç· er
·
ıdd
de,
ve
şöyle
ve
arafından ileri
arafmdan be ·
· en
a
ri
, g ·· v
umumiyetle
kada
g ç
ehil
la la ın
,
itimad v
lindeydi
ü lümanlann
d ğrulukla d luyd . Do ayısıyla
· yala lamaz ardı . Ancak bazı a'l im ma
v
ahaben i n , tesebbüt ve
adıyla yaptıkları araştırmalar dışında, isnada
duyul mamış olabilir. Bu devrede yaşayan sahabe ve
1
a a
olarak i nad aramazlardı. Sahabenin pek çoğu
ld ğundan rivayetleri her zaman tahkik imkanı mevcuttu. bu ·
ahkik. tatbikatına sıkça rastlıyoruz.
r ir lerinden şüphelenmeleri için sebep de yoktu. Hatta lullah arasında hadisi il ·
1
olmadığına
ll
kendilerine
nakledecek
göre - sahabenin birbirlerinden
r dışında -isnad zikrin in düşünülmemiş olması da d r.
ll
O devirdeki
I
akat bu durumun uzun süre devam etmediği
n d Kull n ışı, rihi , iy ı
1 24 .
1 24 .
Prof. Or. Salahattin Potat
1 47
de bir gerçektir. Fitneden sonra şia, havaric gibi fırkaların ortaya çıkma ı hadis vaz'ına yol açmış ve
zaman
ilerledikçe vaz' işi bütün
süratiyle genişlemiştir. Bu ise hadis raYilerinin tespiti için isnad
kull anımını mecburi kılmıştır. Denilebilir ki, hadis vaz'ı ne zaman başlamışsa, isnad tatbiki de vaz' hareketinin bir neticesi olarak ortaya ç1kmıştır. » 1 14 İsnadın RasUl.ullah'ın hayatında başlayıp, fitneden sonra daha çok önem kazandığı kanaatinde olanlar da mevcuttur. Mesela M. A'zami diyor ki: «İsnad sistemi Peygamberin hayatında başladı. ahabe tarafından hadislerin nakli esnasında isnad kullanılıyordu. Dördüncü on yıldaki politik kargaşalıklar muayyen bir partiye itibar kazandırmak veya kaybettirmek için uydurma hadisleri doğurdu. B öylece ilimler daha ihtiyatlı olup dikkatle tetkik ve tenkid etmeye, haberin kaynaklarını araşturoaya başladılar.Bunun neticesi isnad kullanmak daha fazla önem kazandı.»115 A'zami, sahabe devrinde isnadın mevcut olduğu neticesine
şöyle bir mütalaa ile varıyor: «Hatta Hz. Ömer, Hz. Osman gibi ilk sahabilerden
b azılarının,
Peygambere
nisbet
ederek
değil,
doğrudan rivayeti aldıkları sahabinin ismini vererek, hadis rivayet ettiklerini görüyoruz. İsnad sistemi o zaman mevcut olmasaydı onların, bu şekilde rivayetleri mümkün olmazdı.» 1 16 Hadis Tarihi araştırmacısı M. Z. Sıddiki bu konuda benzer görüşü benimsiyor: «Bizzat Hz. Ali'nin talebelerine, «Bir hadis yazdığınız zaman onu isnadla birlikte yazın» hadisini11 7 rivayet etmiş olduğu nakledilir. Hicretin birinci asrının sonundan önce vefat
11•
etmiş
olması
icabeden
bir
sahabi
olan
Ebu
Ana hatlarıyla özetiediğimiz bu mütalaalar için bkz: T. Koçyiğit, lbn Şihab
Zühri, Ankara Üniversitesi llahiyat Fak. Dergisi, C: 21 s.
72-73;
Krş: Acd
Sünnetu Kable't-Tedvin, 220-222; Köksal, Reddiye, 127. ııs
''' 1 17
Hind
A'zami, Studies,24 7. A.g.e. 231 .
Zürkani, Şerhu'I-Mevahib, V/394- 434. Zehebi'nin bu h dls mevzu dediti dilmektedir. Bkz: Mün�vi. C3miu's-Sağir şerhi, I, 434.
eı es
o
de de
el ze
ı.
ö e, i
i ği na
(
Prof. Dr. Salahattin Polat
i
Ş
al
zama
davranma (tesahül) durumu fazladır.
e gevşe
e
e
e
diyebiliriz şt r.
ğu
e
1 49
ki, isnad sisteminin temeli sahabe
aka o nesil içinde isnada daha sonraki adar
lüzum
Çünkü
yoktu.
Raswullah'la
a vas ta ve başka bir nesil yoktu. İsnad sadece bir b aşka bir sahabide
·
aldığı hadisler için düşünülebilirdi.
da bunu belirtiyorlardı. Mesela Sahabi Ebu Eyyub üreyre'den
·
e biz.
e
Abbas,
rivayet etmiş
«Sen Allah
niçin böyle yapıyorsun? dendiğinde: «Ebu
a kadaşıs
·· 'nü
hadis
· şi m ediğimiz hadisleri işitti» demiştir. 1 20 Yine İbn
esie Ribası kon usunda rivayet ettiği hadisi Üsame b.
Zeyd'den aldığınını belirtıniştir. 121 Bunun örnekleri çoktur. Fakat bu,
ahaben ·
d yul
daimi tatbikatı değildi. Bunu genellikle ihtiyaç
ca veya sorulunca tasrili ediyorlardı.
Geçmiş bölümlerde incelediğimiz gibi münekkid sahabiler . nadın temeli olabilecek ihtiyatlı, titiz ve tenkitçi tavırlarıyla so raki nesillere ö rnek olmuşlardı. O devirde isnada verilen eheınmiyet lüzumu ölçü ünde oldu. Daha sonra fıtne ve fırkaların ortaya
çıkmasıyla
hadis
uydurmanın
yaygınlaşması,
hadisin
Rasftlullah'la görüşmeyen kişilerin eline geçmesi, İslfun ülkelerinin genişleyip
toplumun
kozmopolitleşmesi neticesi isnad önem
kazanarak h adisin ayrılmaz bir parçası oldu. Hadis tarihinde isnad sadece uydurma hadislerin tespiti maksadıyla kull anılmamıştır. Bazen , zühd ve takva bakımından hiçbir kusuru olmayan şahısların hafıza ve diğer baz ı za'fları dolayısıyla rivayetleri araştırma konusu yapılmış ve hadis rivayetine ehil sayılmamışlardır.
İsnadl)l h a di sin ayrılmaz bir parçası olduğu dönem, küçük
yaşlı sahabe ile, büyük ve orta yaşlı tabiunun iç içe yaşadıkları H. ı .
asrın son yarısıdır.
H. 68 'de
vefat eden İbn Abbas'ın: «İnsanlar
hırçın bineğe de uysal bineğe de binmeye başlayınca (her önüne gelen, herşeyi rivayete başlayınca) ancak tanıdığımız şeyleri kabul
120 İbn Kesir, el-Bidaye, VIII/1 09. Buhari, Abdulaziz, Keşfu 1-Esnir, III/723-4.
12 1
- .
uka dime,
'
ukaddime, 7)
Rimhümı�
k:addime, 7.
el- ulıa!t
·
-
ı Fasıl, -
20�209; Ha h�
ubhi , Hadis llimleri e tılahlan, 276. Koçyiği4 İb n ihab ez-Zühri, Ankara alıila F � \.1.-... � 127 n Ebı Hatim, el-Cerh ve t-Ta'dil, ukaddime,
125
·
n, 20.
IGfa
e,
oa
o-
ra an
aya
a
eva
re ·
adların daha e e diginı be · · en iıt aalardan
· ·yesini ·r. B uretle du ki bunun · ıni arasındaki a . ( .. .. ) B·naenaleyh isnad reva ı ı u i asır sonundaki hadis geride , b tından batına menşe'Iere kadar ulemasından har çıkma suretiyl teşkil olunmuştur. Bu, ravileri teşkil ilmi zamanın icabat-ı ahlakiyesinden ve ilm e, tertib ve tanzim e karşı temayülatından tevellüd etmiştir. ( ..... ) Vakıa hadis uleması şüpheli isnadların mevcudiyetini de tesbit ettiler. Fakat bunu yalnız ravi listesinde tarih itibanyla noksan, yahut manasız bir şey, yahut
1 23
Sezgin,
Buharinin Kaynakları, 1 04.
münaka a e arını gö isnad al abul edilmi o an mua · ddir. S acht a
ı,
re:
ala
""'" _.__.. _._ "-" , ..._..
... 'lU' a .ıı. .ıı. ....... ..
,...... m .. e
� ....... -.. ... Jl ...
.
e
.
bazı
- , mesela ne İbn
� AJUoıı,ll' l ardır- bunlardan oldugu u
· ·
kabul
kabul
etmekle
duğu fikrini kabul
·
"" - J..IL a .a a"' u .a.a .&&
n d.ların
�.aaso�a..J ızl�tır-maktadır.
itibaren
i na
uyduruJduğu
rın ortalannda
i nacldaki şahıslarla
ılıhatinin kontrol edileliğine dair
r. Bu a bikat tabifuı a rında da yaygındı. 134 me tinl eri ikinci veya üçüncü asra kadar isnadsız i ikal etmiş olsaydı, onlara sonradan eklenecek isnadların hadis inierinin ayrılmaz bir unsuru halinde islam aleminin her arafında ve herkes tarafından, hiç itirazsız kabul edilivermiş olacağı nasıl tasavvur edilebilir? Hadis tarihinde bu yolda en ufak bir itiraz ve kıpırdama hareketi kaydedilmemektedir. İmam Buhari cu
1 33
hiyat Fakültesi Dergisi, C.X, 1 962, 1 1 7.
Robson, a.g.m, 1 25. Robson aynı fikri biraz değişik ifadelerle şu makalesin de de be
lirtmektedir: The Isnad In Muslim
Tradition, 20.
134 Bkz: Sahabenin Hadis Ka bulü ve Rivayetindeki 1htiyat1arı" başlıklı kısım. 'c
a arın e o ydı, daha zi ade · 5 - chac diger problem d m ad · ·e · ri e er ci arze · ğini görme m ere ri a etin ünnı e � çüncü asırda imal e · · ol a dı, te Zeydi, · , Harici . . bü ·· farklı mezheplerin müşterek kaynağı o 1 a as icabederdi. Sc acht' ın iddiasının kabul edilmesi tarihen .L .I.ı.A"'""� ...."" ... değildir. O diyor ki: «Oldukça uzun bir sürece bilhassa 1 ., 2 . e 3. asır arda ilk mezhepler kendi siyasi ve iktisadi erin · muhtaç olduğu sathi değişiklikleri baş atarak, sünnı do
ns
Hatib el-Bagdadi, Tarihu BağdacL Il1202 1 . Kö aL Reddiye, 1 00- 1 02 . Studies, 242. bson, The IsnacL 26.
137 A' ı..a.mi,
inin
kaynakla ını en
nra,
senedi
ravi ieri cerh etm . şlerdir. 1 44 Meseli ammad'ın ammad'ın
ı
kitabını
(ö. l 67/783) hatalarını onsekiz
talebesinden
azen ha a ve çelişkileri mukayese için bir rivayetin
5-20 kadar farklı kanalı bir araya getirilerek e yapılıyordu. 145 'ın, isnadların ikinci ve üçüncü asırda uydurulduğu iddiasını ispat için misal olarak gösterdiği hukuki i ler, A'zami ac
i d. alar
'ın
arafından tek tek incelenmiş ve hepsinin de
eorisi için delil olamayacağı gösterilmek suretiyle
a cevap verilmiştir. 1 46 A'zami Schacht'ın tenakuzlarına,
ı ı·
· baslarına, olayları saptırarak değerlendirmesine dikkatleri
e
e ve onun Malik ve diğer alimlerden rivayet edilen binlerce
ç ad·
e
kusurlularını seçerek, hepsinin öyle olduğu intibaını is ediğini belirtmektedir. 1 47
Şu ... _..'"........,
... ... �
alde denebilir ki, bazı hadislerin başına uydurma isnadlar olabilir ve bu mümkündür. Fakat bu durum çok nadir
_ ... ... �L - ... .. � ...
bulmuştur.
ar
...� ....� ILL.Il .
Muhakkik muhaddislerce
ayesinde,
böyle bir işe
teşebbüs
vaz'edilmi ş edenietin
kalması hemen hemen im.kansız hale gelmiştir. · bir hadi in çeşitli varyantiarını
1
ve
Prof. Or. Salahatlin Polat 1 57
a
ge e ge e
a ge ek ve b. b. er· · takviye ettirmek veya ...ye .. eler yap ak, bu kontrol arneliyesi için en -"'-'...... .... e o a de· · t . . utulabilecek en isabetli yol da bu olsa _ .&. ..._... _..
)
aş 1 rmalar1 n Ya n l i ş Alanlarda Yap 1 l mas 1
araştırma yapan müsteşrikler araştırma sahası yer e h eserlerini seçmektedirler. Eğer kasıtlı değilse a an, hatalı sonuçlara ulaşmalarına sebeb olmaktadır. temi hakkın daki araştırmalar hadis literatürü içinde yap alıdır. Doğru ve emin bir neticeye ulaşmak için yapılması gereken budur. Gerçi isnad, her üç literatürde kullanılmış ise de, bu üç ilim birbirinden çok farklı özelliklere sahiptir. Lammens ve Robson siyer ve hadisin ayrı kaynaklar olmadığında ısrar etmekt.e dirler.148 Horovitz ise siyer ile hadis arasında sınır çizmek taraftarıdır ve aralarındaki farklılıklara dikkat çekmektedir. Onun ifadeleri şöyledir: «Muhteviyat ve şekil bakımından siyer ile hadis arasında çok münasebetler bulunmaktadır. Bu iki saha islam alimlerince geliştirildL Siyer her şeyden önce hikaye etmek ve inşa etmekle meşguldür. Hadis ise pratik hayatta rehber olarak işe yaramaktadır. akat siyer eserlerinde İslam hukukçuları için istinad noktası o acak pekçok yerler mevcuttur. Hadis derlemelerinde tarihi ve ya ıcı unsurlar daha geniş bir salıayı içine almaktadır. Her iki a aya ait sunulan malzemeler geniş ölçüde aynı olup, İbn İshak ve ' e fazla nakil verilmemektedir. Fakat bakış açı ı, düzenlendikten ve bölümlere ayrıldıktan onraki ..... .. -... e aynaklarına göre hanelendirilmesi çok ç · i · . · · nedlerde de olduğu gibi hadi lit a a idir. iyerd i e ayrı ayrı hab rl ·
.. .. ,. -�. �
58 1
ürsel Hadisler ve Delil Olma Yön ünden Değeri
'zam" de had · ve siyer· ge · rmektedir: «Gerçek far
aras
daki farkları şu şekilde dile
· teliği · e siyer · e hadis vesikaları arasında
vardır. Had · te herhang · b · r i fade b ·· yük bir karışıklığa yol
a madan, tamamen farklı herhangi bir ifadenin yanına konabilir. Fakat siyer, biyografı olduğundan akılcılığı ve zaman m efhumuna riayeti gerektirir. Bu sebepten biyografi derleyicileri tam ve bütün bir hikaye meydana getirebilmek için çeşitli kaynaklardan istifade ederler. Aynı yazarlar ve aynı raviler, diğerlerinin rivayetini
naklederken biyografık rivayetler dışında biyografik metotu tatbik edemezler. Bundan dolayı hadis ile siyer literatürü arasında fark ardır. Siyer, isnad sistemin i incelemek için uygun bir alan değildir. imdiye kadarki araştırmaların çoğu biyografik literatür içerisinde yürütülınüştür. » ıso Hadis ilminin hukuk ilmiyle farkını da şöyle belirtiyor:
«Schacht, Malik'in Muvattaı, Şafii'nin Ümm'ü, Şeyhani'nin
Muvattaı v.s. gibi hukuk ilmine ait eserleri incelemiş ve sanki bir hadis literatürü mevcut değilmiş, bu literatürün bağımsız bir gelişmesi yokmuş gibi hukuk literatüründe yaptığı çalışmal arının sonucunu, hadis literatürüne yüklemiştir. Tam bir açıklıkla görülüyor ki, o, hukuki eserlerin niteliğine fazla dikkat ve titizlik gö erememektedir. » 151 A'zami daha sonra ilk hukukçuların hadis n akil metotlarını ....... .... ..,�e ·yle anlatıyor ve bu misallerden yola çıkarak ilk asırlarda had· d� ı literatürde aşağıdaki metotları kullanın d a ı b er rtiyor: . . ı a ve ferr a lı a ar e in hac ı ıl
ya h
z
- - AUL .A .& A .& V
a a
e
4- Alimler ce
ma ruf
olan
hadisler
için
en ed
vermeden « RasUlullah'ın sünneti» gibi tab irl e rle
o
e
metin
hadi e atıfta
bulunulmuştur.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, isnad çalışmaları için hukuk
e
mükemmel bir alandır. Hadis ilmi ile ilgili araştırmaları hukuk
e
siyer literatürü yetersizdir. Hadis birçok an dall arıyla, başlıbaşına siyer kitaplarında yapmak tamamen haksız, yanlış ve gayr-i ilmidir.
Bu seb epten kendi literatürün e dayandınlmadan yapılmış hadis
araştırmalan eksik ve güvenilmezdir.
. Kİ Cİ BÖLÜM Mürsel Hadis ----����---
Ü RSEL HADISIN TAR IFI
1)
ürsel Kelimesinin Sözlük Anlami
as
Mürsel, R- S-L
(�.;)
kökünün if'al babından
ökün bu babtan masdan «İrsal» gelir,
anlamlar verilmektedir: etmek: Serbest bırakmak, salıvermek, kendi h wl _; man al arm a gelir. Şu ayette irsal bu manaya dır: , li.L..;f1 Zeccac bu ayetteki «erselna yorum olduğunu söylemektedir:
sözlüklerde. şu İrsa.I
...
---..�
·
. ..
.. • .
·
ayız.
ismu mef'tlludur. « irs al » kelimesi için
er est
bıraktık
ve
onları
62 1
Orsef Hadisler ve Delif
Olma
Yönünden DeOeri
alı ve dim" manasınadır. 3 Mürsel,
bıralol mı
açın ıfatı olarak kull an ıldığında "sal ver ·
aç" mana ına da gelir.
olay ve rahat yürüyen deve ı ç · n
h·
iş,
erbe
. d e bu tab · r k Il an
o ca ı öldüğünden veya kocasının k e n d i s in · boşayacağını etitiğinden dolayı, başkaları n a güzel görünm e için sü en en
kadındı .4 Dikkat edilirse bu son üç tabirde d e bir ser estı · mevcuttur.
m anası
Kamus tercemesinde ise irsalin manaları şu şe · de verilmektedir: Bir adamı bir kimse üze · e usallat e derek havale etmek, tahliye etmek, serbest bır ak, alıvermek, kendi başına ve ek. 5 kendi haline koymak, gö derme , ev ci İr al sözlükte takyidin, yan · k yı zıddıdır.
tti .., · · z İşte bizim b ahi ko anh ( kendisinden hadis rivay t dil zikretme hususunda
ve ril m işti r. 6
rb
a
ı n sı n ı rlam anın
I ha · te ravı, mervi
· ş i ) ile arasındaki vasıtayı
t davrand ğ ın da
adise
bu
isim
«İrsalin aslı, ıtlak; erbest bırakmak ve engel olmamak manasınadır. İrsal eden ravi, isnadı ıtlak ettiği, y a ni raviyi zikretme hu usunda kayıt altına girmediği ve serbest davrand ığı için rivayet
ettiği hadise mürsel ismi verilmiştir. Veya bu kelime «'l�.J\ ?'_,il\ "-\.::.: op uk, ayr ayrı ve dağınık h alde geldile r » tabirinden müştaktır.
M .. r el hadi te de isnad ke ik, isnadın bir kısmı d iğe r kısmından ld ğ dan ve isnaddaki raviler b irbirl e r iyle karşılaş ay a b · i v rilmiştir. » 7 · irsal, b s bır-....'4� ... .... -...,, terk etmek, salıvermek, ·· d tmek manalarma musallat
a a gü
is tirsal
·· irsal ede ü i mi · zikretme e te vey a i e etme tedir. Yine mürse deve» ab· in den alınmış olması da ad hazfetmekle, süratli bir şekilde hadis. ad Bu iştikakların hepsi de ihtimal dalı ....· ... a ·· e l in ço ğulu Merasil'd ir. · rsal, stılahta hadisi mürsel olarak rivayet etme e ) seneddeki ravi veya ravileri düşürmek ve ar a gelir. A
· ğ· ç
·
AL · · - ..l . ... ..." ". . ...
· ... ... - � , .. ... ... ...
.
'
,
2
··
sel
Kavra m 1 n 1 n
lst1lahi Anlam i
· · r. el'in Hadis ve Fıkıh ıstılalım da çeşitli ve far B
tarifleri iki an a bölümde inceleyeb· · ·z.
a as y a Tarifi
(Muhaddislerin ls la
addis erin
ı
....... -..� .....
1
··
z
62 1
ürsel Hadisler ve Dem Olma Yönünden D�eri
salıverdim' manasınadır.3 Mürsel
açın sıfatı olarak kullanıldığında ((s alıverilmiş, serbest
bırakılını saç'' manasına da gelir.
. Kolay ve rahat yürüyen deve için de bu tabir kullanılır.
ocası öldüğünden veya kocasının kendisini boşayacağını his etitiğinden dolayı, başkalarına güzel görünmek için süslenen kadındır.4 Dikkat edilirse bu son üç tabirde de bir s erbestlik manası mevcuttur. Kamus tercemesinde ise irsalin manaları şu şekilde verilmektedir: Bir adamı bir kimse üzerine musallat ederek havale etmek, tahliye etmek serbest bırakmak, salıvermek, kendi başına ve kendi haline koymak, göndermek, tevcih etmek. 5 İrsal sözlükte takyidin, yani kayıt altına almanın, sınırlamanın zıddıdır. işte bizim bahis konusu ettiğimiz mürsel hadiste ravi, mervi anh ( kendisinden hadis rivayet edilen kişi) ile arasındaki vasıtayı zikretme hususunda serbest davrandığından hadise bu isim verilmiştir.6 «İrsilin aslı, ıtlak; serbest bırak..rnak ve engel olmamak manasınadır. irsaı eden ravi, isnadı ıtlak ettiği, yani raviyi zikretme hususunda kayıt altına girmediği ve serbest davrandığı için rivayet ettiği hadise mürsel ismi verilmiştir. Veya b.u kelime « �l...a.J\ r_,il\ ��: Topluluk, ayrı ayrı ve dağınık halde geldiler» tabirinden müştaktır. Mürsel hadiste de isnad kesik, isnadın bir kısmı diğer kısmından ayrı olduğundan ve isnaddaki raviler birbirleriyle karşılaş madıklarından bu isim verilmiştir. » 7
Demek ki irsal, serbest bırakmak, terk etmek, salıvermek, engel olmamak, göndermek, musallat etmek manalarına
3
İb n Manzftr, Lisanü'l-Arab, X.I/285. (R-S-L/J....J maddesi.) 4 Cevhert, Sıhah, IV/ 1 1 08- 1 709. (R-S-L/J.... J maddesi.) 5 Asım Efendi, Kamus tercemesi, I I/ 1 323. (R- S-L/J..ı J maddesi.) 6 Buharl, K�fu'l-Esrar, III/722. , 7 Sehavl , Fethu1-Muğis, 1/ 1 28-9; Alat, Canuu t-. Tahsil, 1 4 .
na
haddisle ·n lst1 lah ı ) ahı
aradaki ahab · · e da dırınaktadır.
-z
tme
ani bütün
ar
hadi i ed
eri
ıivı
sayısı kaç adis munkatı' drr. enedden düşen ravi .. avidir. Fakihlerin, Hatib Y azı muhaddislerin görüşü ada kullanmaktadır.16 -�-"· ·
• • a u � ��� ·
�U\oUUU o
1/632; Benint
Şerhu
1 29- 1 30. _ ... .,. .. -, Mari fe, , 27-29.
Cem'il Cevami', 11/168-9;
, 1/208; İbn SaWı, Mukaddime, 51/52.
l, munkatı' ile eş anlamlı olarak kuDanılmakta-
66 1 Mürsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden Değeri
Ebu Bekr el-Berdic ye (ö. 3 0 /9 3veya ondan daha aşağıda bi · · oz eya şeydir.» Fakat bu, gari ve zayıf b. i r 17 İbn Abdilberr i e m edilme in mutta o ay sahabiye ni b t e il n m hadi ler de m at ın i ç · n muhaddi 1 rden d n-....'"" Berdici il İbn Berdici enedd ittisalin o ama şart ko maktadır. e ela tab · 'ye · kadar mutta ıl olan bir hadi B rdi Abdilberr'e gör munkatı' değildir. İbn alah bu tarifi ri g ib 4unkatı' Herrası nin (ö.504/ 1 1 0) t · senedsiz olarak «�\ Salalı bu tarilin ond .
)
ar
·
.... '--1. ... ...
bir kısmının mür 1 t · ı d reddedilmiştir. Bu dört munkatı' t ifınd n n n yönünden en doğru olanı ikin i t · benimseneni ise birinci tariftir. 1 ani' - ika gi i i İsnadında «an racul», «an şeyh zikredilmeyen mübhem ravileri bulunan hadisler, hadi il rin cumhuru tarafından munkatı' ayılmı tır. Böyle hadi lere ba ta fıkıhçılar olmak üzere mürsel ismi verenler de vardır. Bir t <
17
SuyCıti Tedrib, I/208 .
1 Sehavi,
ethu'l- Muğis ,I/ 1 50.
19 A. g.e., ll 1 06. 0 ı
Sehavi, a.g.e., 1/ 1 06; bn alah, Mukaddime 5 3 . havi, a.g . . 1/ 1 50- 1 5 1 .
Prof. Dr.
Salaha ·
1 67
P
hadisçiler de b öyle hadisler için « İsnad ında meçhul ravi olan muttasıl hadis» tabirini kullanırlar.22 Muan'an hadisler ise, ravi müdellis olmamak şartıyla muhaddislerin icmaıyla muttasıl sayılmıştır.23 Hadisteki inkıta (kopukluk, ke siklik) bazen açık ve herkes tarafından bilinebilecek bir şekilde olu r. Bu, ravinin şeyhiyle çağ� olmama ı veya çağdaş olup da aralar ında karşılaşma olmadığının bilinmesi il edir. Buna '' _y\ll:J\ t\_bij)f \: Açık İnkıta' ((denir. Bir de ancak hadis alimlerinin mu ttali olabileceği şekilde gizli inkıttl' vardır ki buna da � \ t \.hil)' \ de nir. Bu inkıta', hadisin başka bir vecihten, senedde bir veya d aha fazla ravi ziyadesiyle gelmesi halinde bilinebilir.24 Bir de genellikle H anefi fakilileri tarafından kullanılan manevi inkı ta' tabiri vardır ki, biz im üzerinde durduğumuz seneddeki inkıtadan farklıdır. Bu inkıta da iki çeşittir: 1 - Hadisin m anasına muarız bir delil bulunması. Hadisin Kur'an'a veya meşhur bir sünnete muhalif olması veya avam ve havassın bilmesi gereken bir umum-u belva konusunda meşhur ol mayan şazz bir hadisin gelmesi, veya ilk asırdan itibaren, imamların aralarınd a ihtilaf olan meselelerde, bu hadisle amel et memiş olmalarıdır. 2- Ravinin kafır, fas ık, küçük çocuk olması, akıl zayıflığı, ğaflet tes ahül gibi kusurları bulu nmasıdır.25 Netice olarak denilebilir ki, Mürselöe olduğu gibi, Munkatı ın da biri geniş, diğeri dar iki anlam ı vardır. Mürsel'in, fakihlerin kullandığı geniş anlamıyla, Munkatı ' ın ikinci tanımı eşanlamlıdır. Her ikisi de senedin her hangi bir yerinde bir veya daha çok ravınin zikredilmeyişinden kaynaklanan kopukluk olan hadis anlamına
22
23
ı.
ıs
Sehavi, A. Ha
yn,
.
. Il 1 44-6; İbn
urhan) I/632-3.
Hakim, M ' ifi tu Ul u
Suyü i,
alah, a.g.e. 52;
i' I-
drib, /20 ; bn
erahsi, U ul, I/ 3 4- 74 .
di , 4. r, Nüzh tü'n-N
z
uyüti, T drib, Il ı 7 İ
r (t
it)
u'l-
.
d ··
·
az ri aye
e
eya daha aşağıdan b ının
ha · le r de mu'dal olur. F akihl e . şah ın nadsız olarak dogrudan angi
ğı
e
eya
esi gerekmektedir.
· ğ"
·
a
e r de
·
'a
.
u' dal sayılmaktad .29
'dal, m · · elin geniş tarıfıyle e anlamlı d a m 'dal ile unkat arasında çok · nce b' far ar alah bu fa a şu şekilde işaret etmektedir: � u dal, mçe · di · He r mu dal mu nkat ı dı r Fakat he m nka ' e
.
i
... �-�
'
değild i r. B azılan mu' dalı mürs e l olarak da i imle dırir e· Hakim e
isabtlri, a sl ın da merffı' ve muttasıl oW
-
de
makttl' olarak rivayet edilen, yani tab · �·ye n· bet ed· en had' mu'dal i mini vermektedir.
B un u
ibn Salalı da ben
e
erne
şöyle demektedir : « B en derim ki bu çok güzel bir tesb'tf , bu durumd a bir ravi düşmüş gibi görünüyorsa da, enedden d ..
iki kişidir. Bunlar da s ahabi e RasUlullahtır. Böyle bir had. , m . '
ismi verilmeye daha layıktır. 3 1 Ayrıca Hakim ve diğer mechlll
ravi
bulunan
baz
alimler isnadında m ·· b e m veya
muttasıl
hadise
de
mu'dal
vermektedirler. 32
3)
M ua l l a k Hadis Talik:
��'
müştaktır.
ta'lik'den
mini
' .J'�' � 'ö� \ � gibi tabirlerdeki Ta ' l ik,
lügatta
ittisalin(b�
ilişkinin
kesilmesi manasınadır.
Istılahta ta'likin de çeşitli ta ri fl e ri yapılmıştır:
ı -Senedinin başından bir veya daha fazla ravisi düşm H veya
düş ür ül m üş olup,
2
bn
al�h,
Mu�
30 bn al
Jı 2
A ynı y
av ,
M
,I/ 52 . r.
,
dim
Mu ddi '1-M ğ
cezm
, 55; , 54.
, Il 53.
sigasıyla (Kale, reva JJ
1- Akim, Marifetu Ulumi'l
-
adt , 26;
t..jJJ
gibi
70 1
MOr
1 H di 1 r
v D lll Olm Yön O nd n D
ç
rf
m t
veya adi e
vi
all i ını a ca cezm iga ı · ıe ya an e ri "'y 1 ullanıl ı ğı ı, em iz "'gal ar yla « vi ye, · i a ç aki chul for a · ke · olmaya ter · lerle 1..5 .J » ya ıla ivay tl e için b tab · ·n kullanılmayacağın avu . Ira bu a i iraz d rek, mü eahhir " ndan izzi ( ö. 7 2/ 3 ) gi · pe çok kiş · i c z iga ıyla gelmeyen ivayetler için de a ı abi · i kullandıkların b elir ir. uyCıti de b · zzat eve "'n · yuk daki . \ ifadesine ağmen, Riyazü 's- alihin . 1' e r · n e « �lll _)ij · 1 · .JAt adisi � j�: İ n anlara atill eri e göre da a hakkında muallak tabirini ulland ğ Bu tarife göre mualla had · 1 ilmindeki ifadesiyle « m h muallakın aynı zamanda fazla mu'dalın muallak olduğu ·· yı ü adiftir. raYisinin hazfedildiği du yr ır. yrıca ta'lik Bir ravi hazfı durumund i senedin evveline mahsustur. 35 2 - Bazıları Muallakı, i n dı t am n h zfedilmiş hadis manasına kullanmaktadırlar. «kale Ra ülullah, kale İbn Abbas, kale Ata' >> gibi senedi zikredilmeyerek doğrudan ilk kaynağına nisbet edilen rivayetler de talik'in nevilerinden sayılmıştır.36 Sonraki asırlarda yaşayan birinin, «..ll\ J�.J J\.i» diyerek hadis nakletmesi de ta'lik sayılır. Nitekim mürselin tarifinde aşırı giden bazı kimselerin bu çeşit rivayetleri mürsel saydığın ı görmüştük. 37 3-Diğer bir tarife göre talik, hadisi rivayet eden kimsenin � A A JOJ '-6 ,11,
33
34
İbn S alah, Mukaddime, 20; SuyCıti, Tedrib, 2 1 9.
Suyuti, Tedrib, 220 . A.g.e. 2 1 9. 36 A.g.e. 2 1 9; İ bn H acer, Nüzhetü'n-Nazar, 5 2 .
35
37
Alai, Camiu't-Tahsil, 22.
e
ra bilinme en raviye mah u
e
tur.
hadisin tarifini yapar e muasaratı sözkonusu edenle tarifinde olduğu gibi) e - ü sakmuş olurlar ki, bu yanlı r. ayırmaktır. Hadisin müd lle arasında Şafii , Bezzar ( ö. 292/90 ) Bazı kimseler, ravınin mua ır tedlisten saymışlardır. Fakat bu görü
e
rağbet bulmamıştır.42 Ravi ile şeyhi arasındaki millaleatın yoklu ğu ya kendinin bildirmesiyle veya buna muttali olan bir hadis im amının açıklamasıyla bilinir. Hadisin bazı tariklerindeki şeyh ile ravı arasındaki ravi fazlalığı hemen tedlise hükmetıneye kafi gelmez.43 b ) T ed lisü'ş-ŞüyO h Bu da ravinin rivayet esnasında şeyhini ma'ruf olmayan
• ı İbn Hacer, Nüzhetü'n-Nazar, 5 5 -6; Suy-Uti, Tedrib, I/224; Ayrıca bkz; Sehavı
Fethu'l- Muğis, I/ 169; Alai, Camiu't-Tah sil, I/ 1 08 . .ı SuyCıti, Tedrib, I/224. 43 İ bn Hacer, Nüzhetü'n-Nazar, Tercüme: Talat Koçyiğt. 56.
�JUI�
girme edirler. da bazı benzerlikler
.., __. "�
ra ), tedlis yaptığı
- delli olmaktan
..., .. "'· � C.· .._ . ...
çıkar,
...,_ de · itmiş gibi, mülaki · ·
davranm a durumu an pılan
ını
içerir. Çünkü
şeyhin)
ismini
yani mürsel rivayette yönden müşterektirler.
·
;
üdellis, hadis duymadığı mür ilin mervi anh'tan -..& tı.&,& JL�an • i) hadi rluymadığı bellidir. Bu . ali içerir fakat irsal kavramı tedüsi a n i her müdelles mürseldir fakat her mürsel --- _ A_ .._ . ,
,
7
el· o
.
a
a
p
olmama yönünden de mürselle benzerlikleri erin bir kısmı, tedlisin hükmü mürselin hükmü
.
, / 1 82.
84;
ı 1 ..
uy(ıt
,
Tedrlb, 1/226 v.d.
Prof. Dr. Salahattin Polat
1 75
olmadı ğ ın d a ihtilaf vardır.
«CJC » lafzı b azı karinelerle hadisin i c a ze yoluyla alındığını ifade
ediyo rsa, bu durum muan'an hadisi muttasıl olmaktan çıkarmaz.
Muan' an hadisler de cumhur tarafından, lika' bulunması ve ravinin . tedli ten beri olması şartıyla mu tt as ıl sayılmaktadır. Sema tebeyyün
et m e dikçe munkatı' sayılır diyenler de vardır. İbn Abdilberr: «Harflere ve lafızlara itibar edilmez. A n c ak lika: mücalese, sema' ve
mü ahede
önemlidir»
diyerek,
hadisin
muttasıl
sayılıp
ayılmamasının isnadda kull anıl an ifadelere göre değil, raviler
ar a ındaki irtibata göre tayin ed i l e c e ğ i ne işaret etmektedir.52
6) «� l.>C ' �.J l.>C ' u� c.Jc » G i bi Sened inde M ü bh e m Raviler
Bu l un a n Hadisleri n H ü kmü
Sehavi bu konuyu çok etraflı bir şekilde incelemekte53 ve şöyle
d e mektedir : « Hadisçilerin c umhu ru senedinde mübhem raviler b ul u n a n rivayetlere munkatı' ismini verirler.»54 İ m 3.mü l Ha ram eyn (ö.478/ 1 085) gibi bazı alimler bunlara mürsel ismi vermektedirler.55 ' -
Ravileri bilinmediğinden Ra s ulull ah ' ın (s.a.v.) mektuplarının isnadı da mürsele m ülhaktır. el-Mahsul isimli usUlü fıkh kitabında56«Ravi, riv ayeti aldı ğı kişiyi ma'ruf olm ayan ismiyle zikrederse bu rivayet m ü rs el gibidir» denilmektedir. «� tje» gibi tayini imkansız i siml e r de böyledir. Çünkü bu isimde birçok kiş i vardır. Ebu Davud da mübhematı mürseller kate gorisin de tahric eden müellifler arasındadır. Nevevi de eserlerinin b i rçok ye rinde mübhem şahısları ihtiva eden rivayetlere mürsel i s mini vermektedir. Sehavi'ye göre yukarıdaki iki görüş de hadis alimlerinin çoğunluğunun görüşüne muhalift · r. er-Reşid el-Attar'ın (ö.622/ 1 264) dediği gibi böyl
Suy(ıt , Tedr b, I/2 5-2 1 7. e avi, e u 'l M u ğis , 1 44-6. s. H llim, a · e Ul i 'l a i 28. İmamu'l- aremeyn, Bu an , 1 32-3. -i zi, ahreddin, el-Malı t1l sı
s3
�s
-
,
2(
-
uli'l-
değerlendirme a�'"'""..6...LL.L �'"""·'-L şahit olu oruz. İfad 1 ri · · benim için ta'nın ür mürseli diğerlerininkinci Heınedini, A'ıne , et-Te şey değildir. İsmail b. Ebı Hill • · Amr b: Dinar e uaviye b. urr 'nin sevimlidir. İbn Uyeyne e Süfyan b. ai • · değersizdir. Malik b . Enes'in mür e r· i mürsellerdir. İnsanlar içinde hadi i ond yoktu.»s9 u,.�� .... .&.
57 Emir Padişah, Teysiru't-Tahrir, III/ 1 06. 58 Suy(ıti, Tedrib, I/205; İb n Ebi H atim, Kitabu'l-Merastl, 4. 59 Suyôti, Tedrib, l/20 5 .
taİafından mürsel ta irinin onların aşadığı devir olan hlcn arın a, ani e bau't-tabiın devrinde bu tabirin o ikinci as kull anıl dığını rahatlıkla söyle ebiliriz. Fakat daha önceki
tl, Tedrlb, I/205;
300 .
İbn
Ebi Hatim, IGtibu1-Meıisü, 5-6;
İbn Hacer, Tehzib
Risale, 462-47 1 .
� tb Ebi Hatim, 1Gtabu1-Merisil, 3. 1
İbn Ebı Hi� Kitib u
-Merisil, 4.
Bkz: B uhari, C3.mi'u's-Sahih, Vl/ 1 89; Tarihu1-Kebir, I. Kısım, II, s.ISO,
28 7 r: 2502, 2532, s.
Zehebt, Tezkira, 1/54 .
353,
r:
Bu eser kitabımızın önsözünde
2566, s. 4 1 4 Nr: 1 5 1 0, s. 140 Nr: 524.
tanıtılmıştır.
r:
2010
s.
ay d ede 3 et ·dir.
E mukaye e i ve dan · al ebeplerinin ede a · er çok farklı, zaman yaygın old ğu hicri ilk iki ebeplerini şöylece a ·
·
ad· na ·ed · · ken zatma ve bıktırmadan ç ' ya da adi in . n adı rnuhataplarca veya atlanıyordu · ad ar d layı da m ·· ne d o an hadisin mürsel olarak
M hamm ed
-
hafızla dır.
1
m
..
Prof. Dr. S ı h t
... ... - ....... \.JI' .... ... ...
__....
yö ü üzeri de
z·
att ı
ıl ol ak F
v
ı ğı
ya
1 79
Pol
akihler
ela
......"...... .. ..
n
et ezl di.
. İ
a
ı
'
Bu
Şafıı'ni ( .. 1) olar
ya ehl-i il
·
"
ın ı n
m şh r nakil ş ekl i n de iş it ·ş·
olar ak tuta ad ı ğ ırn dan h di 1 i azı kitap la rı m da kayboldu. Ehl-i ili m a' ru f olan ş yl r· hafızaından verdim. Ayr ıc a 'tabı uz t orku uyla ilmi gereklerini b i r tarafa bırakarak yet c k k d yi ikt i fa ettim.70 Zühri ve Katade ( ö. 1 1 8/736) gibi zatların irsale başvu
i n ad ı
sorunca
da
söylemeleri71
kısaltına
gayesiyl
davrandıklarını gösterir.
b-
Hz.
Peygamber
doğruluğu .ve
(s.a.v. )
güvenilirliği,
zamanına yakınlık, r''vil
insanların birbirlerine itim dı
r'
yaygınlığ neticesi isnad zikrine çok zaman ihtiyaç duyu! uyo v bu hususta tesalıili gösteriliyordu. Bu husus bilha a sah �� b
tab iu n nesli için daha çok geçerliydi. İ bn Sirin'in : «Fitn o çıkıncaya kadar isnad sormazlardı »72şeklindeki meşhur bey gerçeği ifade etmektedir. c-
zamanında , hadis rivayet usulünün
Tabifuı
zab edilmiş kaideleri olmadığından d o layı , rivay t i 1 şe · er· h susunda tesalıili gö s t eriliyordu . Dalı ...,..L e e a'a delalet etmediği belirti! n ..._ ..'-A •
· erde çokça a
a fa
llarulıyor
v
v
D 11 01
YO
n D
a
ya
e e o adis · · . (B ada aye ol a
e edir.75
ı z ismini lar : n fretine yol zileretmek idarecil rin d i n " d kı men veya açabiliyordu. Bu eb pl çok ilgi çekicidir. tamamen kaldırılıyordu. Bu onuda şu mi . Yunus b. Ubeyd (ö. l 40/757) anlatıyor : « a en el- Basri'ye, Ey Ebu Said! Sen Allah Resill.ü'ne ulaşmadığın halde niçin ...ll\ J�.J Ji diyerek rivayette bulunuyorsun? diye sordum. Şöyle cevap verdi: «Ey kardeşimin oğlu! Bana öyle bir şey sordun ki, daha önce bunu bana kimse sormadı. Bana karşı yakınlığın olmasaydı cevap vermezdim. Şimdi öyle bir zamandaYım ki (Haccac'ın zamanını kastediyor) işittiğim herşeyi .+lı\ J�.J Jt! diye naklediyorum. Bunları
73
Ensan, Fevatihu'r-Rahamfıt, I I/ 1 74; Emir Padişah, Teysir, 111/ 1 03. Ensan, a.g.e. II/ 1 74-5; Buhari, Keşfu'l-Esrar, I I I/724; Gazali, el-Mustasfa, 1/170- 1 71· .. Emir Padişah, a.g.e., I II/ 1 03. 75 Ensari, a.g.e., aynı yer.
74
... - -LA -
.....
�u..e derlerdi.
dl ri
et
olduğu onunla
am el
muh ddi lerin icmaı
ardır? ·
t
ab r
a ·
b. e
ravinin ,
'
·
ri aye . aldığı
. id n
g
_
arnmill yollarının
birbiri riyle görü meyen
ür el ri ayetlerin büyük bir
en tahammül metotlarında
m'a)ı ve onunla görüşmesi mümkün
vans olduğu, satın aldığı veya herhangi fakat sahibiyle görüşmediği bir nüshayı
olmuyordiL Çünkü bir kişi b i r şekilde ele geçirdiği,
Kasımi, Kavaidü't-tahdis, 142-3. n Alai, Camiu't-Tahsil, 87,98; ravinin hadis aldığı kişiyi unuttuğuna dair başka misal ler için bkz: Hatib , Kifaye, 372. 7 B u ko nuda bazı meşhur muhaddislerin ifadeleri ve geniş maluınat için bkz: Sezgin B uharf nin Kaynaklan , 1 1 2 -3 .
7 6
O
82 1
i 1 r ve Delil Olma Yönünden De�eri
1 H
ei )
a
azı ,
a e
.
na a
ol yor
79
e le r çok r·vayetle ve m eşhur kişilerden rivayetle
hadi i ke d · nde
küçük birisinden aldığından bu
etmek gib · mazu
görülemeyecek sebeplerle ir
e di e yediremeyip80 mervi anh'ı gi zlem ek, ravilerin
u
za'fını ör ba
e ·· 1 ediyo lardı.
e
i) Zaman bakımından Ra Ulullah'a yakınlık sebebiyle ravi ile
a " ulla
ara ındaki
vasıtanın
olaylaş ırıyordu. Aradaki z
vasıta
azlığı,
az
irsale
olunca
t emek daha kolay oluyordu. j) z·
.&.V .&. .&. A• .LA "' ...
.
a
bunların i IJtinj
ahabenin hepsinin adil sayılması da isnadda sahabenin
.. " .. . ...·...... ... in ve ilme ine gerek hissettirmeyebiliyordu.
a,
başvurma
Çünkü isnadda
. den maksad, ravinin durumu hakkında araştırma erme tir. Sahabe için bu araştırmaya gerek ol m ad ığına göf
i · zikrine de lüzum yoktur.
ö üldüğü üzere, hadisin şöhreti, hadisin sıhhatına güven a gibi gayet meşru ve masum gayelerle irsale başvurulmu h. · za'fını gizlemek gibi son derece tehlikeli maksadari ül edilmiştir.
S EK RSAL I TES P iT ETM E M ETOTLARI ... .. _
.. _ ..
·
· hadi in isnadında irsal olup olmadığı a . b. . : "
anh ara ında b. g · iyle b . · ı r i ·� ...
lika
.&. .LA""'.,...,... • ...,, .&AJ _�
ı
anh
ua ırdırlar u durumda da ir
faka lik ları ahih
ale hükmedilir. Bu
e diğer bazı imamların
ö
am
ab . t
mu arat olma ı ve
rivayelin
muttasıl
bilinme i lazımdır.
u muhaddi in görü üne göre i e mua arat übutu a ran m a z. ani bir kişinin muasır olduğu
ı ğı bir rivaye
I·
am
übutuna bakılmaksızın
adi ri yet tme i onra da başka bir - u. u �l : Bana haber ..
· . ·
"
intibaını uyandıran ibareler
inin i bir
b plerinden biridir. nedle nakletmiş, daha
onra bir r vı ziyade etmişse ve ziyad iz ıl dı kı ınında «l:F» gibi likaa sarili olar y n bir 1 ız kullanılmışsa, rivayetin irsalin h ·· ilir. ün ·· z iy d li isnad sayesinde öbür isnadın illeti ortaya çıkmış lur. Fakat ziya d iz i n " dın, ziyade yapılan kısmında sarili ve kesin ol arak likaa delal t den, ema veya ihbar lafızları varsa, o zaman her iki isnadın da ittisaline h ükm olunur. Çünkü bu durumda ravinin, hadisi önce zrud raviden işitmiş, sonra da onun üstündeki kişiyle karşılaşmış ve ondan da i ş itm iş , dolayısıyla hadisi her iki isnadla da rivayet etmiş olması mümkündür. Yani hadisi ali ve nazil olmak üzere iki isnadla almış ve nakle tm iştir. Durumu bir misaile biraz d ah a açıklayalım: Önümüzde bir hadisin biri ziyadesiz, diğeri ziyadeli iki senedi vardır: V
Raswullah A-C-D 2- Raswullah A-B-C-D İkinci isnadda B ravisi ziyade edilmiştir. Birinci isnaddaki C, A 1-
84 1 MOr el
Hadisler ve Delil Olma YönOndan Oe�eri
dan «An» lafzıyla rivayette bulunuyorsa, C nin A ile lik.aı olmadığına ve birinci isnadın mürsel oldu ğ una hükmedilir. Ama birinci isnadda C, A dan sema ve ihbar lafızlarıyla rivayette bulunuyarsa C'nin A ile mülaki oldu ğ una ve her iki senedin de muttasıl olduğuna hükmedilir. Bu durumda C, A ile de B ile de görüşmüş demektir.81 VI- AYN I HAD i STE I RSAL I LE VAS L I N TEARUZU
Bir hadis bir tarikten mürsel, başka bir tarikten muttasıl olarak rivayet edilmişse ve her iki tarikin ricali de sika ise hangi tarike itibar edilecektir? Yani hadis mürsel mi sayılacaktır, muttasıl rm? Bu konuda muhaddisler arasında ihtilaf vardır. Mesela: «�>-' 'J\ c� 'i» hadisi, «İsrail b. Yunus - Ebu İshak es-Sebıı Ebu Bürde - Ebu Musa el-Eş'ari- Rasülullah (s.a.v. ) » isnadıyla muttasıl olarak; «Süfyan es-Sevri - Şu'be - Ebu İshak - Ebu Bürde Raswullah (s.a.v.)» isnadıyla mürsel olarak rivayet edilmiştir. Çünkü ikinci isnadda Ebu Bürde, alıabi olan Ebu Musa'nın ismini zikretmeden hadisi rivayet etmiştir. Böyle bir rivayette iki ihtimal vardır: 1 - Ya aynı şahıs hadisi bir rivayetinde mürsel, başka bir rivayetinde müsned olarak nakletmiştir. 2- Ya da sika bir şahsın müsned olarak rivayet ettiği bir hadis, yine sika olan başka bir şahıs tarafından mürsel olarak rivayet edilmiştir. Birinci ihtimal ile ilgili olarak, hadisçilerin üç görüş ileri sürdükleri bilinmektedir: a) Mürsel hadisi delil olarak kabul etmeyenlerden bir kısmı, böyle bir rivayeti de delil saymazlar. Yani böyle bir rivayetin irsaline itibar ederek mürsel sayarlar. Üstelik bu rivayetin ravisinin diğer müsned rivayetlerini de kabul etmezler ve ravi'yi «��\ .hiL.ıı: sakıtu'l-hadis»82 olarak cerh ederler. Çünkü bu zat gizlediği raviyi
1
Bkz: Alat, Camiu't- T ahsil , 1 45 v.d.
Altı dereceye ayrılan cerh ifadelerinin , hafiften ağıra doğru
s ı ral andığınd a 5. derecesin i
Prof. Dr. SaJahattin Polat 1
85
i ir. Bu da h a inl ikt i r Dolayısıyla b dilmez. .
k do u olma a gerektir? Çünkü g ·· d ü ğü m üz gibi, ir al sebepleri ı zle k, bunlard sadece bir yi, ravınin zayflığından dolayı i olabilir. böyle bi rivayeti müsned kabul iv" y tini hem de diğer müsnedlerini _ .......... .. ..... _y nleri gerekçeleri şöyled i r : Ravi işi tt · ğ i halde, sonradan rivayeti aldığı at hadi · mü ned olarak aldığını bildiği için irsal t tmi ş o lab ili r. Daha onra da unuttuğu raviyi i ad tmi tir. Yahut da önceden müsned olarak nra m rvf anh ı unutarak irsaJ. etmiş olabilir. n e i , d a ı ı c rh t z. F at bunlar, müsned olan Dolayı ıyla i ih olar m a delalet eden lafızlarla ri ayetin ih olarak emaa delalet gelm ini etm yen bir 1 " ı zl abul tmezler. Şafii'nin bu bu'l-Hu yn el-Ba ri, 5 Hatib elgörüşt oldu " Bağdadi 6 v · bn al " 7 ı görü t dirler. c) Bir ü ün ü ·· rü ol , n çok hangi şekilde rivayet ediliyorsa ona itibar dilir diyen 1 r de vardır. Biz ikinci grubun görü ş ünün daha isabetli olduğu kanatindeyiz. İkinci ihtimal, yani bir ravınin irsal ettiğini başka bir ravinin isnad etmesi h usus u n d a ise alimierin görüşleri beş grupta V
·
·
teşkil eden bir cerh lafzıdır. 3 Buhari, Keşfu'l-Esrar, III/727. Buhari, Keşfu'l-Esrar, III/727. 5 Ebu'l-Huse yn el-Basri, el-Mu'temed, 1/639. 86 Hatib, Kifa ye, 4 ı ı . 7 İbn Salah, Mukaddime, 65. 88 Su yüti, Tedrib, I/223.
ad ·
a
ü sel
e
Hadi ç ilerin
·yata dah a uygu dur. Çünkü al i
e
a e vas
ayılır.
ı
a
vasla te cihi, cerhın taöile
fa . lerinden
i 'bar
ed · ·p,
z ve i kan er cemaa
enm
a b. Eba
ivaye ·
y·· n ·· n den
(ö.22 1 /836)
mu asıl
üstün
o
ayılır.
un, ister
]sun değişmez. Çünkü hadise
ma
ı
z·ya e
i
ğ'
· a
ı
z · yadesid ' .
akbuldü .
adis
yrıca irsal
o ra m e rvi
ad eden ·
de o
ü
kündür.
·ğ' 'b· ·
i nad
yr c a
pat e di c i ,
.. ü ..
'1
edılir.
o ya şu m iz ihtiya içi dir.
yi
' z i e i nad eden ' n i abet ed 'p, hıfz
.
ı
a
vehm · mümkün oldugu
· � i ha i ·
afızlar yani
hıfz ahibi
edeni adaletten düşürür diy
.
gö ü tür.96
·
isnad etmesi
m ·· avidir Sübld . . ı r. 97 L.A. �· L·� ...... """"
ize vı'nin benimsediği şu 1 a gerek) de işaret ettiği görüş tür : «A 1 ir alin birbirlerine tercih gibi yukarıd d dır. ğr u olan hareket tarzı, hadis ilminin edilemediği duru mütekaddimündan b u'l-M hdi, ahya b. Said el-Kattan, Ahmed b. Hanbel, Buhari gibi zatların t utt uğu yoldur. O da, bu konuda küll i bir hüküm ve kaide koyınayıp, rivayetleri tek tek araştırarak ve diğer tercih sebeplerini de gözönünde bulundurarak hüküm vermektir. Bu durumda bazen vasl , bazen irsal, bazen ravi sayısının ·
94
9
5
96
9
7
Sehavi, Fethu'l - M uğis, I/ 1 64-5.
Ayni, Umdetü'l-Kan, III/ 1 26.
Sehavi, Fethu'l- Muğis, I/ 1 77.
A.g.e. I/ 1 66; Buhan, Keşfu1-Esrar, III/725.
E
Prof. Or. S 1 h
hadi i bizza mevcu r: la Ra ili
z.
n
Pol t l 89
P
zib (ö.7 1 / 90) : «Bütü hadi leri · z d v 1 r· güt elde meşguldük. i · t · rini bize anlatırlardı. Aslı ab, · it ri yleri arkadaşlarından öğrenip onları · ç · bü ·· b i r g ayr gö t rirl rdi» demiştir. 100 Eb Eyyub eları'ye · « en Allah ResUlü'nün arkadaşı olduğu halde içi bu ü reyre' den hadis rivayet ediyorsun?» « bu Hüreyre RasUlullah'tan bizim orduklar da diye i i tm ediği iz şey eri i itf. Benim için Ebu Hüreyre'den nakletmek , Ra Uluilah'tan nakletmekte daha iyidir> cevabını vermiştir. 101 Şu'be'nin u ifadeleri d Ebu Hüreyre'nin mürsel olarak rivayette b unduğunu gö e i açı ından önemlidir: «Ebu Hü reyre tedli ya ardı (Burada d l ı i mana ınadır). Yani Ka'b el-Ahbar'dan iş i i ğ i yl 1 alı'tan işittiği şeyleri, 2 10 birbirinden ayırmazdı. y İbn Abbas'ın lı " da yaşı küçük olması sebebiyle bizzat z. yg ( . . . ) i ittiği hadislerin sayısı çok azdır. 1 03 Buna rağ h di rivayet etmiştir ki, muksirundan sayılmıştır. D k ki i r aı yapıyordu. Mesela Nesie Ribası konu�unda rivay t iği hadi i kimden işittiği sorulunca, Üsfune b. Zeyd'den (ö.54/673) işittiğini, söylemiştir. Hz. Peygam ber' in, Akabe cemresine kadar telbiye yaptığına dair rivayet ettiği hadisi de, kardeşi Fadl b. Abbas'tan {ö. l 3/634) işittiğini belir tm i ş t ir Hz. Peygamber'le (s.a.v.) küçük yaşta görüşen diğer sah ab ilerin durumları da aynıdır. İbn Ö mer « .US öj4 � � 0A ��� : Kim bir cenazenin namazını kılarsa onun için bir kırat sevap A
.
100
Hakim,
Ma'rifetu Ult1rni'l-Hadis, 14; Serahsi, UsUl, 1/359; Hatib, Kifaye, 384-6; Ramhürmüzi, el-Muhaddisü'l-Fasıl, 235. 10 1 İbn Kesir, el- Bidaye ve'n-Nihaye, VIII/ 109. ıoı Aynı yer. 103 Bkz: Sehavi, Fethu1-Muğis, I/ 1 47; Tehanevi, Kaviid, 1 40- 1.
o
re e
e
a
be
gö e · . 2
a i D evi e rd e i s a l Ta bi a
e e b au, tabiın devrinde ir al ço de · o acagına dair tab· r. 1 07 İb n Ce et ab e ri · kab d · cma, -
·
� .. " -.-A-
••
·
-
3) a)
ü rsel Hadis Rivayetiyle Ş öhret Kazanan Kişilerin
O rselleri n i n Değeri
O rsel Rivayetleri Sahih Say1lan Kişiler:
):
aıd b. el-
yönünden d
V· ,
•
için önemli d ğildir. Şafii,
<
aıd
b.
(güzeldir) » 1 1 7 d mi ir. konusunda
kendind n
sürmü lerdir: 1-
Said'in
mür elleri,
ba kalarının
mürsellerinin
delildir. Çünkü Şafii onun mürsellerini incelemiş ve h p · in a lında müsned olduklarını görmüştür.
1 13
1 14
1 15 11
17
Zeylei,
, asbu r-Raye, 1/52.
uyılti, Tedrlb, I/204-5.
Hatib, Kifaye 3 86; Suyılti, Tedrib, 1 /203 . Hakim Ma'rifetu Ulfuni1-Ha dis, 25.
am Ümm, Vill/78.
1 21
11
1 19 1
20
1 21
uyt1 ti, Tedrib U l 9-20 1 . uyftti, a. g . . U203; Ha b,
Alai, Canuu' - Tah il, 223.
·
e, 404.
M e ela bkz: İbn Ebi Hatim, el -Cerh ve' T dil, u'1"'\A ti, a. .e., 1/204. g 12.3 S u yCıti, a. g .e. U204; Alai, C3miu 't-Tah il 2 3. 1 24 Su yuti" , a. g .e., I/204.
1 22
-
..
...
/5 -6
·
94 1
Ors 1 Hadi ler ve Delil Olma Y OnO nd n D
rf
yap ığı ir aller ol a ge ek ir» ş · de y u la ş 1 2 5 Onun m ·· r elleri i zayıf aya lar i e r. . Ahmed b. anbel, .. el e iç nde a a ve a b. Rebah'ınkilerden daha zayıfı y r. ç ·· n ü bu i · ·, e e 1 gelenden hadi alırlardı» dem · ş ir. 26 ifade Darakutni de, onun mürsel er· de za'f olduğu 1 etmiştir. 27 .
Irili, «İbrahim'in mür eli, muhaddi erin naza da rüzgar gibi ( değersizdir ) » demiştir. 1 28 e er zayıf İbn Sirin de, Ha an ve bu'l- ... ·ye' · m olduğunu belirttikten sonra, «0 ar kendiler · e her hadis ri aye edeni doğru zannederlerdi» dem · ş ir. 1 2 m ·· e e · h daki a 'ı Muhammed b . aıd'in, . değerlendirmesi şu şekildedir: n' ın i ad e ikieri ve işi gi kişilerden rivayeti delil dir. İr al e t · eri i e delil değil d · . 1 30 Herhalde b u zıt görüşlerin te'v· i, İbn acer'in dedigi gibi Hasan'ın mürsellerinin cezm siga ıyla olanlarırun sahih olduğu, diğerlerinin ise zayıf sayıldığı şeklindedir. 1 31 Hasan'ın şu sözü de bu kanaatimizi kuvve endirmektedir: «Ben ne zaman � �� dersem o hadis o kişinindir. Ama ne zaman Jı\ J�.J Jt.! dersem o hadisi yetmiş veya daha fazla kişiden işitmişim demektir.» 1 32 Bu ifadeleriyle cezm sigasıyla yaptığı rivayetlerin sıhhatinin kesin olduğunu belirtmekte dir. <
1 25
Aynı yer.
1 27
Aynı yer; Ayrıca bkz: İb n Hacer, Tehzib, V I I /202. İbn Hacer, Tehzib, I I/270.
1 26
1 28
1 29
1 30 131
Suyüti, Tedrib, 1/204. Alai, Canuu't-Tahsil, ı oo. Suyüti, a.g.e., I/204. Ayn=ı_!_ ye=r� .
-� --
>
Prof. Dr. Salaha 'n Polat 1 95
uhamme b
··n
d 'r (ö.
3
/748)
··
a
edir <JJ\
J
hadi i kimden aldığı
e i
en ileri gelenlerindendir. 1- ·· edir' · n rivayeti aldığı z a ma yaptığını dol ayıs ıyl a a g ı · fade etmektedir.
1 33
ür
akbul ayılan Diğer Tabiller ay a a a, da i · er i zikredilenlere ilaveten, mürsel başka ab ii ler de zikredilmektedir. ri ay e ğe ahya b. Saıd el-Kattan şu sözleriyle d' ğer tab · A eri belirtmiştir: «Said b. mü e e i i er· · a' erden daha çok severim . Cübeyr · ·· elle · e u m ür selleri birbirlerine ücah ' d' · n ll ri i de severim. Muaviye b. b. ya d rlar. · e Zeyd b. Eslem'in u r re n i n ( ·· . 3 5/752) gider. ilik b. Enes'in mürselierinden da a ç �ar içinde Malik'ten hadisi mür ellerini de ço b ğ m ·· r lini Süfyan'ın mürselinden daha s ah ih kim e yoktur. daha çok severim. » 1 34 el
.
'
'
.&. A � "' "' ...
b) M ü rsel R i vayetle ri Zay tf Görü l en Meşhur Mürsel
Ra vii e ri A ta ' b. E b i Ra bah (ö. l l S/733):
Ali b. el-Medin!, «Ata her önüne gelen den alırdı. Mücahid'in m ü rselleri bana g öre onunkilerden çok daha iyidir» demektedir. 135 Ahmed b. Hanbel de «Mürseller içinde Hasan'ın ve Ata b. Ebi
133 tb n Hacer, Tehzib, IX/47 5 . 134 tb n Eb i H atim, Kitabu 'l- Merasil, 3 - 7 ; Alai , Camiu't-Tahsil, 9 9- 1 00
H atib,
Kifaye, 3 86-7; SuyCıti, Tedrib, 11205;
135 İbn Eb i Hatim, Kitabu'l-Me asil, 4; Suy(ıti, Tedrib, I/2 03 .
;
1 36
i h a b ez-Züh ri
n
r. ç ·· u - edini sa za
u e e
as
(ö. l25/742):
ah a b. aıd e - Kattan ve Yahya b. ain onun mürselleri i · : hiç b' ey değildir» tabirini kullanmaktadırlar. İmam afı de Zühri'nin Süleyman b. Erkarn'dan rivayet edip, ... ... ... ..· ... i ermeme i sebebiyle mürsellerinin kabul edilm eyecegini ö leme edir. 1 37 Yahya b . Said'in şu sözleri Zühri'nin mürselleri hakkında ap an en şiddetli tenkittir: « Zühri'nin mürseli diğerlerininkinden ço daha kötüdür. Çünkü Zühri hafızdır. ravinin ismini verme an olan her yerde isim verir. İsmini vermeyi uygun görmediği ra erin i mini vermemektedir. » 138 Yahya bu sözleriyle Zühri'yi zayı e usurlu ravınin durumunu gizlemek için kasıtlı olarak irsal e me e itharn etmektedir. Zühri'nin mürselleri hakkında bulabildiğİrniz tek iyimser değerlendirme Ahmed b. Salih el-Mısri'ye aittir. O, Yahya b. Said'in, in mürselleri hakkında (( �� 'i � h içbir değeri yoktur.» z ·· . d ., ini duyunca, «Yahya nerede, Zühri'nin ilmini bilmek nerede? r m ahya' ı n dediği gibi değildir» demiştir. 1 39 �
...
... ...
...
'
ı
a tade b
a y
'
ia me es- edusi
(ö. l l B/736).
a d, a ade' in mürsellerinin değeri hakkında ... ,... "'""' ... ... » a iri i kullanmakta, böylece onun yı li k dir. 1 40
"' U "'· ""' "' "' ... ...
ı
1-
· in degerini iy d ravilerine d gibi o ı · il ri mürselleri i z yıf ayılmı tır. B u dığını 'bn Receb şöyle dayandıranların mürselleri zayıf
za
anh'a ( endi inden mürsel rivayette bulunulan . ulaşanların mürselleri, böyle nadla
1 4)
. ay
la b 14)
)3
: bn
7;
b
· ' nin t
,
atim,
edrib, 1/205; Alai, 99 v. d .
' tabu'l-Merasil; Alai, Camiu't-Tahsil. Alai'nin mezkur
· · m -i halini içermektedir.
u mam el- vzai, I/58 .
Prof. Dr. Salahatlin Polat 1 99
1
ldukla nı
ortaya koymak için
ı a alı mıştır. 145
geçen bir rivayet, eserin · gerekt ·ği zaman kısaltına gayesiyle la a
5-
taharn
n ı Id h bizza i i ·
ışı
kitabına aldığı
halde o hadi olabilir. 1 4
i
e erierindeki bablarda asıl olarak · d olarak zikredilmişlerdir. 146 Mütabaat a ih hadi te aranan şartlar aranmaz. h · i ş yhinden doğrudan işitmeyip diğer dla ıyla aldığı veya usulüne uygun olarak rivayet di ğ i b i r kit ap ta n naklettiği 147 için ya da hadisi d iği noktasında ş üph eye düştüğü için veyahut diğe hadi lerle il gili kabul şartlarını taşımadığı erin a mak zorunda kal dığı için irsal etmiş
6- Hadi in ma'ruf
ve
ür
ma'lum
duyulm amış t ır. 1 49
1
h 'd a n
Id oJ
•
· i
r viler vasıtasıyla geldiği · n d verilmeye gerek
a) Buhari' n i n S a hih ' i ndeki M ü rseller Buhari'nin Sah ih , ind
,
<<
Jt!
-
ljJ.J - .fi�»
gibi bazı tabirlerle isnadsız olarak nakledil n p ek çok hadis mevcuttur. Eserdeki i s nadlı hadislerin sayısı 7397 iken , i sn adsı z hadislerin sayısı 1 34 1 dir. B u sayıya m evkftf ve makttl' hadisler dahil değildir. Bu sayı yaklaşık olarak kitabın beşte birine tekab ül eder. Bu şekildeki r ivayet ler Buhari'nin eserinin tasnifınden takriben bir asır sonra hadis edebiyatının, üzerinde bir hayli münakaşa edilen bir mevzuu o lmuşt ur.
1 45
tJ
natib, �aye, 395- 6 .
S uyfıti, Tedrib, 1 / 1 1 7 . Sezgin, Buharin in Ka akları, 94- 5. yn 1 18 S 49 uytıt i, T ed ri b, 1/ 1 46-
146
1 17 1
İbn Salah, Muka ddim e, 62. 7.
B
e e erlerinde kendi · olması olarak,
dediği gibi icaze, .... bunları ki ab�& o&....ıı.,&
� -... ... -
...., ...� ...'-&A
"'':T� .... �� ,� ...... 'II""'' ,� �
- L...�-
.. �"·,�o
ill etleri muhtemeldir. > 153 Fuad Sezgin, Buhan · ileri sürülen görüşlerde içinden y� ��·..u bulunduğunu ve kitabın bir erinde · tarzının , eserin başka bir erinde bulunmadığını 154 belirttikten sonra, B arı çözillebilmesi için h adis alına yollarından ....·� bulu ndurulması gerektiğini savunmaktadır. Ona es erin i hazırlarke n, kendisinden önce yazılmı
KWI�mmwn.
&.Lol--�
·--..ıı�
l S3
ıs.
Sezgin , Buharinin Kaynakları, 84- 7. A .g. e., 88 - 9 .
..
o
ı
il
·ç· '
y lla nda
... ... ... -....".. böyl ce b
hadi e r :( h a
rivayet edilebilirdi. · t plarda
·vaye
ancak vicade için tecviz ed · e
bulunulabilirdi.
Bu
kitaplar
· slam
ayıldığından, bunların hepsinin rivaye için imkansızdı. İşte bu imkansızlık neden ·yle « · caze ·
gibi bir kolaylık bulunmuştu . B öylece taleb e, b ·. alın ış olmakla, «oj�\ w�\: Bana icazet yo a nakledebiliyordu. İşte Buhari de, kendine ulaş
o
sema ve kıraa yoluyla rivayetini almamış o d ederken ta' lik tabirleri kullanıyordu. 1 55 Balıari'nin muasırlarından yaptığı ta
e
doğrudan doğruya dinleyemeyip talebe e r · va muhaddislerin
kullanılmaktadır. » 1 56
eserlerinden
ald ğı
«Temriz sigasıyla yapmış olduğu ta'liklere ge rivayetini elde edemediği kitaplar ve bazı filoloj · yaptığı iktibaslara mahsus tur. » 157
a
ce
Kanaatimizce Buhari'nin ta'lik sebepleri hakkın da konulan bu tespitler s.o n derece yerindedir.
b) M üsl im'in Sahih'indeki M ü rsell er Buhari'nin
Sahih'indekiler
kadar olmasa bile
ar
orta
ü lim 'in
Sahih'inde de mattasıl olmayan rivayetler mevcuttur. Bunların on tanesi muhaddisleri n ıstılahındaki mürsellerden dir. üslim bu
1 55 A.g.e., 94-5. 56
A.g.e., 99 .
A.g.e., ı O ı .
için e
müsned a ·
a
M uva a '
c) Mal i k'in Muvatta'
Meşhur muhadd i e de
�\», gibi
tabirlerle
. ayet
hadisleri n 6 1 tane o duğun
Muvatta ' mine 'I-Meani ve 1-EsanUJ162 dördü
hariç
hepsinin
diger
e •
ta ·
•
•
erden
et•
'emhid lıma fi7-
de b had. erden
mu
göstermiştir. Bu dört hadisin de i · aline işaret eden
yönünden destekleyen şahitler vardır. 1 63
158 1 59 1 60 161 1 6ı
1 6)
Suyftti, Tedrib, 1/117 , 206;
Müslim, Hayz, 82 , J/269
Sezgin, a.g.e., 109 .
Suyüti, Tedrib, 1/206-7 . Bunlann hangi hadisler olduğu ve hadis lerin tahlili için
2 1 0.
Bkz: Keşfu'z -Zun fuı , IU I 907
•
olduğunu e mana
1 04 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden De� eri
Süfya n b. Uyeyne'nin şu sö z ·· , İmam Malik' i
ancak sahih
hadisleri irsal e tt iğini göstermektedir. «Malik ancak salıili hadisleri tabiriyle
naklederdi
ve
ancak
s · alardan
rivaye tt e
bulunurdu.» 1 64
d ) S ü nenlerdeki M ü rsel ler Tirmizi ve Ebu Davud'un Sünen'Ierinde de ta'liklere rastlanmaktadır. Tirmizi'nin ta liid er i Müslim'inkilerden daha barizdir. 1 65
VI I I - KAS lTLI OLARAK I RSAL YAP MAN I N ·CAI Z OLU P OLMAD I G I NA DAI R TART I ŞMALAR Bir ravinin kasden irsllinin caiz olup olmadığı konusunda İbn Hacer şunları söylemektedir: «İr al ettiği hadi i kendi ine nakleden şeyh , hem kendisine göre hem de başkalarına göre adil ise irsalin caiz olduğunda ihtilaf yoktur. k ndine göre, hem başkalarına göre adil değilse , caiz olmadığında ihtilaf yoktur. Sadece kendisine göre veya sadece başkasına göre adil ise o zaman irsalin caiz olup olmaması, irsal sebeplerine göre değişir.» 166 Bu ifadelerden anlaşıldığına göre kısaltma, müzakere esnasında konuyu dağıtmamak , hadisin isnadının muhataplarca bilinmesi gibi meşru bir sebepten dolayı irsal caizdir. Rivayetin alındığı kişinin za'fın ı gizlemek gibi meşru olmayan bir sebepten dolayı irsal yapmak ise caiz değildir.
Ebu Zehv, el Ge
·
ad... ve'l -Muhaddisu� 248.
bilgi için bkz:
havt Fethu1-
ezgin, Buharinin Kaynakla� ı 09- 1 1 O.
uğis, 1 / 1 48.
CAGI 1 onu u, başta A V A M- I & A
meşgul e b aşl atan
· ·
r
konun un el
Bu
mü
e ttiğin de n ,
ko
y
önem verilm iş ir.
adi
iı
u
ı
ı
-. 4 4. 4 -... '* A
.
i
•
i
kiden beri
· olarak ilk
rler içerisinde
I · · li kitabıdır.2
1
r
ve hükümlere tesir
ü kitaplarında daha· . çok
rl ri daha ziyade mürsel hadisle
ilgili teknik konul ar a ağırlık verirken, Fıkıh UsUlü kitaplarında
mürsel hadisin delil olması yönün deki ınünakaşalar birinci plana
alı nm ı ş t ı r
.
Bu konudaki münakaşaların geniş boyutlar kazanarak süregelmesinin, tarafların müşte rek noktalarda birleşememelerinin ve mes el eye bir türlü çözüm yolu bulunamamasının bazı önemli ·
: llkı; Suyılti, Tedıib, 1/202 Bkt şam, Risale, 472 v.d
Y
nd
D
·· reçte mür el adi · i ta ife göre m ·· r el se e ·ğ tar·fe göre se ed· u o a ara ındaki ge i çizı...L. ınırlar tanımları adi 1 had· i e darından e ge i e ıralanab· ir: "' nluğu la görüşen kibaru't- ab . ,. in adi ler, ütün tabiiierin Hz . Peygamber'd en doğrud · I r. Hakim ve hadisçilerin çoğunluğu bu t · ·
..
... .. _.u ..... .....
<
. bir ravisi düşmüş olan hadisler. Bu ra er ondan sonraki nesillere men up biri i ar e ez. Şafii, Hatib el-Bağdadi, azeri Eb ·ğer bazı hadis imamlarının tarifi bu · · erin munkatı' hakkında yaptıkları tarifi · de o ur a olsun iki veya daha fazla r göre, mu'dal hadisle de mür el ir. m am - arameyn ın e b 1•
'"'a ı ya ılan m .. I ün a alar e na ında ilk · · · er· mür eli gıbi tab· ler ·· aka a onusu edilen mür lin dan ·· eli olmayıp, fakihlerin ı tılahındaki mür I arıyoruz. Mesela Serahsi: i e üçüncü asrın mürselleri bizim llimlerimize göre hu ttir. İlk üç asnn dı ş ı nd akil er i n mürsellerine gelince, Ebu'Ie dullah b. el-Huseyn el-Kerhi (ö.340/952) çeşitli asırlar Has n men up ki llerin mürselleri arasında fark gözetmez»5 der ve ·ru'nin ş u ifadelerinin de bu konuda delil olduğunu söyler: Zamanımızda mürsil adil olursa V� hafızlar tarafından tekzib edilmezse, mürse li huccettir.»6 e kani'nin hatalı olduğunu gösteren misaller pek çoktur. Öyle anlaşılı or ki bu münakaşal � bir kavram kargaşasına yol açmış ve bunun neticesinde bazı llimler hata edebilmiştir. ürselin delil oluşu üzerindeki münakaşaların geniş boyutlar kazanmasında müessir olan önemli arnille rden biri de, Hadi ü n ün bazı genel kaidelerindeki ihtilatlardır. Bu ilitilatların en o emlileri şöylece sıralanabilir. ... ... ... -... ... -...�....
A
'
a )Adaleti meçhul olan kişinin rivayeti kabul edilir mi edilm z
Adil bir kişinin başka bir kiş i de n rivayette bulunm ı, ri dığı i için ta'dil manası ifade eder mi, etmez mi? rivaye i aldığı ki inin add ni m » eya
U A.A"_ ... _.& ...
1 08 1 MOrsel H di ı r v Delil Olma YönOndan D �eri
" iri rl yaptığı rivayet kabul edilir mi edilmez mi? Mutlak ta'dil geçerli midir, yoksa ta<lil sebebinin söylen ınesi g rekir mi?
Ta'dil k nusunda, taöil edenlerin sayısı için b elli bir şart ve ı n ır var mıdır; yoksa bir kişinin ta'dili kafi geli r mi? Ayrıca bu
ta'd ili yapan kişide bazı özelliker aranacak mıdır?
Mür elin delil olup olmayacağı konusundaki münakaşalan
çıkınaza sokan diğer bir husus da, tarafların m ensup oldukları fıkhj
ekolün bu konudaki haklılığını ispat etme endişesini ön plana almalarıdır. Konuyu tarafsız bir şekilde değerlendirme yerine, genellikle peşin hüküm verilm iş ve bu hükmü de tekleyici deliller bulabilmek için gayret gösterilmiştir. Çoğu zaman, karşı tarafın ileri sürdüğü deliller dikkate alı n mayarak, muhal iflerin görüşleri klişeleşmiş itirazlarla reddedil meye çalış
ıştır. Konuyu hall etmek
gayesiyle etraflıca ele alanlar dahi bağl ı bulu dukları mezhebin etkisinden kurtulamamışlard ır.
l l - SAHABEN I N ADALETI VE SAHAB E M Ü RSELLERI NIN
DEL i L OLMA YÖN Ü N D E N D E G E R I Bir sahabinin diğer sahabiden işittiği halde, işittiği sahabinin ismini zikretmeyerek Ras lılullah'tan ( s . a.v. ) işitmiş g ibi naklettiği rivayete sahabi mürseli dendiğini görmüştük.7 Herhangi bir sahabinin rivayetinin mürsel olduğu, yaşının küçüklüğü
veya
naklettiği
olaydan
sonra
Müslüman
olması
imkansızlığıyla bilinir. 8 Sahabenin söz konusu rivayetlerine mürsel ısmı bunların muttasıl s ayılm a sı gerektiğini verilemeyeceğini, savunanlar da vardır. 9 Sahabe mürselinin delil sayılıp sayılm aması konusundaki ihtilaf, sahabenin toptan udlıl sayılıp sayılmaması meselesinden sebebiyle, olaya şahit olmasının
7 Bkz: Kitabunızın daha önce geçen Sahabe Devrinde irsal Tatbikatı başlıklı kısmı. 8 Nevevi, Mecmu', l/54a.
9 Mesela bkz: İbn Sala.h, Mukaddim e, 5 1 .
Prof. Dr. Salahattın Polat 1 1 09
kaynaklan maktad ı r.
ür e l hadi i delil kabul etmeyenler de dahil olmak üzere addisler ve hl- i Sünnet alimlerinin cumhuru, ahab mür eli i d l il kab 1 ederler. Çünkü onlara göre sahabenin hep i ud d ·· r. 10 ab , rivayet ettikleri hadisleri ya Hz.Pey amb d ya da baş a bir alıabiden almışlardır. Tabilden hadi alan a er yo d n ecek kadar azdır. Sahabe mürselinde ey · şi alıabi olduğuna, bütün sahabiler de udul i mi ayll dı a gö dd s ab in hazfı, hadisin sıhhatine zarar , kaynağın adil olup olmadığını ğı n ı ver v rm z. Habe · ka te pit iç· d ' r. V
..
hl - i
le ' nden Ebu İ hak İbrahim b. Muhammed
/ 1 027) , 1 1
adı Ebu Bekr (?) gibi bir kaç kişi sahabi ın dehl aymayışlan birtakım · udw kabul etmediklerinden d _
ahabı olduğu sabit ... ...... ... ... o.&.& .... • .. ...
d
dolayıdır. Eğer göre de sahabe
kayn ağı, almadıkları
ihtilafın
alıp
lar adece Ehl-i
ı ve
Sünn çoğunlu " Bu
akli
d
g
..
ü ü
n
""'·
lil
h
olan ay tl ri ı
10 lt
ll 1
)
ı.
Hatib, Kitay , I/9.
· -i
rifl
.LA ,. ,.,. .... .
i
Zeydiye'nin
d liller ileri sürerler.
ahabenin faziletine dair
.. t rirl r:
ve , M mu', l/54a· Suyüti, Tedrib, l1207; İbn Hacer, 1sabe,
S·
t' , •
� ari m zh b inin h ur imamlarındandır ve Şafii Mezhebine mensuptur. Hatib, · , 4; v mft', 1/5 a. \1 ıvı uhamm d b. biihim 1- zır r-R vdu'l-Ba im 46-8. 1
/ 1 1 ,29, - T vb : 9/ 1 00 el -Enfal: 8/26, 74. el-Haşr: 59/8-10,19, Al-i 1tnran: 3/ 1 1 0, 1did: 57/ o , 1 -B : 3/ 143 1-Furkan: 25/6 3-74, el-Vakıa:
el,Feth: 4
Prof. Dr. Sala
kı ınının fazil olanl
· i ifad
d'yor a da,
ı da b ·· ··
ş
1 1
ahabenin tam amına şamil
e me
edir.22
u kabul edenlerin adaletten maksadı,
ğ v
·
P
·
ha a an uzak ol m ak değildir. İnsanlar sadece peygamberlerdir. Sahabeden sadır
ata a n
adale tler' ne engel değildir. Çünkü burada
mak ad
bulun
aları,
Allah
büyük
asül'ünden
günahlardan
yalan
rivayette
kaçınmaları,
küçük
günahlarda ı rar etmemeler· ve Alah'ın emirlerini yerine getirmeyi . hayatlarını n
mak ad
temel
amacı
yapmalarındandır.23
Eğer
adaletten
gün ah ve h ata işlememek olsaydı yeryüzünde adil kişi
b ulunaınazdı.
Bu görüşü b e n im s eyenler akli delil olarak şöyle bir mütalaada
· ş · in adaler e hükmetmek için zahirine itibar edilir.
bulunurlar :
Çünkü
batını bilmeye i
öl çüsü budur.
dale
taassupla b ağlı
old
1
Onların din ölçül ri v
·
n
kadar sadaka t gö t r fedakarlıklar, insanl ık i
aviler için adalet abilerde mevcuttur. a aydı, büyük bir
a ı
girmezle r ve bu din u \;
tevbeler i,
yoktur. Bütün
·
n
d
i bırakıp İslam' a kardeşle savaşacak
1�
için gösterdikleri
·· nalılardan sonraki eşsiz
adaletl e r i n i n
lilidir.
uğruna, başta canları olm
üz r
h r
RasUJ.ullah
( s.a.v.)
eylerini feda eden, onun
terbiyesinde yetişerek i larnın b ya ıyla b oyanan bu kişilerin, Allah Resül ü'nün a ğzı n d an yalan uydurmaları düşünülebilir mi?24 Sahabenin toptan adil sayılmasına karşı çıkanlar ise, kendi
aralarında farklı gruplara ayrılırlar. Bunların içi nde sahabileri tekfır
edecek kadar ileri gidenler vardır. Şia'nın,
23
Mezk\ır ayet ve
hadislerin, sahabenin tamamına delalet
Inünakaşalar için bkz: Ensari,
�arici'lerin
edip etmediğine dair geniş
24 M uhammed Abdürrezzak H amza, Zuluma tu Ebi Rayye, 2 14 6 - . Accac, es Sünn etü Kable't- Tedvin, 1 90- 1 92, 402-403; Vezir, -
Basim, sO-54.
ve
Fevatihu'r- Rahamut, II/ 1 56 -7.
er-Ravdu'l-
i il · ü rl r: bü ·· gün h işl y l var lı ğı i ar il «unuttu» , 28 «iyi hıfz tenkit ettikleri abittir. y b ·ı· r · etmişlerken, biz onları nasıl toptan adil . n adaletine dair delil olarak ileri sürülen ayet V h değil, çoğunluğu kapsar. Bu ayet ve hadisi r olduğunu göstermez.3 1 Bizce, yukarıda söz konusu edilen, sahab�nin birbiri ı nı tenkitleri, adaleti cerh edici tenkitler değil, hataları d üzel tm_ mahiyetindedir. Aşırı olmamak şartıyla hatalar ve ufak tefek zabt kusurları sikalığa engel değildir. Sahabenin birbirine yalan is adı ise, bu tabirlerin kullanıldığı yerlere bakılınca anlaşılacağı üzere � -... .. .... �
.
25
26
G eniş bilgi için bkz: Amidi, İ hkamu'l-Ahkam, Il/8 1 -2 ; G azaJi, M ustasfa, l/ 1 64-5; el-Bağdadi, el-Fark Beyne'l-Fırak, 1 47- 1 50; 230-32 1 ; eş-Şehristani, Milel ve'n Nihal, I/57; İ bn K uteybe, Te vilu Muhtelefı'l-Hadis, 26; Sofuoğlu Cemal, Şi 'nın Hadis Anlayışı (Basılmamış doktora tezi) , s. 76-80. Bkz: Gazali, Mustas fa, I/ 1 64-5; Amidi, İ hkam, II/81 - 82 ; Caetani, İ lam Tarihi (Terc: H üseyin Cahit,) 1/87- 8 ; Ebu Rayye, Adva ale's- ünneti1-Muhamm diyy 339; Hatiboğlu, M.S., Hz. Peygamberin Vefatından Erneviierin onwıa Kadar lctim Hidiselerle Hadis Münasebetleri (Basılmamış d çentlik tezi), . 69. M .. lim, Cenfu, 27, I /643; e ai, Mevakit, 35, 1/278-9. ·
21
M- lim, Cenaiz, 27, I/668-9
o: 973;
yhald, e - ünenü'l-
..
: 1 537.
ü
, Z lu
yy , 20 -
.
b a
/5 1 .
Prof. Dr. Salahattin Polat 1 1 1 3
e
anas adır. Yalan söyledi manasına değildir. Çünkü yerde « ezebe» fıili «hata etti» manasını ifade eder. 32 · be · semektedir.33 ar· in, iç b· r zaman, sahabenin yalan rivayette da· r bir vak' a kaydetmediğini rahatlıkla ·
aa · izce sahabenin adaleti sözkonusu olunca, onların, es , ·· 'yle ( .a.v.) beraberliklerinin, arkadaşlıklarırun sonucu rı ruhi terakki ler ve üstün meziyetler göz önünde -. ... ... alıdır. ah Res " ü'yle beraber olmanın ayrı bir sırrı ve im iyaz o mas kadar normal bir şey yoktur. Fakat beraberliğin ar ı derece eri vardır. ah Resillü'yle daima beraber olan bir sahabe ile onu bir defa gören eşit değildir. Bu sebepledir ki, Hz. Ö mer a abeye maaş bağlat rken, faz· et ve mertebelerine göre farkl maaş tah i e m işti r. adi UsUlü kitabiarında da öteden beri faziletlerine göre a a en . t nifı yapıla gelmiştir. 34 Aralarındaki bu farklılık bir tarafa, a abenin t slamı harfıyyen yaşamak için g terd· eri gayre ler ve lam uğruna katlandıkları fedakarlıklar ortadadır. AdaJet kısaca; yalanda kaçınma, Allah'ın emir ve nehiylerine riayet etme ·ye tarif edilebileceğille göre,35 sahabiler en mükemmel ekliyle bu özelliklere sahiptirler. İ nsanlık icabı işlemiş oldukları günahlardan hemen tevbe etmişlerdir. Onların eşsiz tevbe örnekleri çoktur. Tevbe edil d iği takdirde günah adalete engel değil d ir. Kaldı ki, başta Bedir Ehli ve Şeceretü ' r-Rı dvan ehli olmak . üzere sahabenin, işlemiş old uklan günahların affedileceğine> onların Allah'ın rızasına mazhar ol duklarına d air ayet ve hadisleri daha önce gördük. Burada sadece bir örnek vermekle iktifa edelim: Hz. Peygamber casusluk suçunu affetmeyip, bütün casusları � - ... ...
..
12
: lS
Bkz: İbn Manztir, Lisanü'l-Arab, 1/709. (K-Z-B/� maddesi.) Ayn� Um detü l - Ka ri, XIV/ 1 50 (Beyrut- 1 348). HAkim, Marifetü Ulumil-Hadis, 22-24. Adaletin çeşitli alimlere göre farklı tarifleri ve b u konuda fazla bilgi için bkz: Koçyiğit, Talat, Hadis I stılahlan 1 7-2 1 . '
,
1 14 1
··
Orsel Had. ler ve Delil Olma Y OnOnden D�eri
ldü rttüğü halde ayn ı
affe
i
ehl inden günahlar
v
uç u i leyen
bu şekilde h are et ol ma ını
tm
g ·· term i tir. 3
ı mü arnaha ile kar ılar
aha ı
t ıb b. ol
e
ine
v
ll n bizim
bı B eltea'yı
ak onun Bedir Re Ulü
onların
ların gü nahları na
odaklanmamız uygun olur mu? ahabe içi nde mün afıklar
lduğu için
dil
ayılamayacaklan
iddia ma gel ince mün afı k olduğu bizce m al u m o l anlar zaten sahabi
değildir.
ifakı bizce bili n
aid 1 rin in uygulanm v
eyenler i e
ıyl a nif
h akl arınci
cerh ve taöil
arı n ı n te piti i m kan ızdır. Z at e n
taö i l kaid 1 ri kiş i n i n zah iri
ahv al i n e göre t atb ik edilir. o rmal hadi ravil r i n i n n i fakı n ı te pit mümkün olmadığı veya o zor olduğu gibi hakl arında bize ulaşan bir bilgi ol m a dıkç a a h ab g i n n m ü n afıkları tespit de imkansı zdır. Bütün bunlara rağmen ce rh ve ta'dil kaidele rinin sahabeye de u gulanma ını kabul etsek bile bu, tatbik imkanı olmayan bir i tekten öte geçmeyecektir. Çünkü ce rh ve ta'd ili yapacak kişi, ya e rh ve tailil ettiği kişiyi yakından tan ımalı, veyahut ce rh ve tadil imamlarının o kişi hakkındaki değe rlendirmele rin i e sas almalıdır. Ce rh ve ta'cül faaliyetinin başladığı döne mle rden itibaren sahabe e rh
gen el olarak bu ameliyenin dışında tutulduğuna göre, sah ab e hangi malzerneye dayanılarak cerh veya ta'dil edilecektir? Cerh ve tadtl ilmi s ahab en in adaleti esası üzerine kurulmuştuı:. Sah abe ile aramızda bulunan bunca asra rağmen neye d ayan arak onları tenkid edeceğ iz ve tenkidlerimiz ne derece sıhhatli olacaktır? Fakat şunu belirtelim ki, sahabenin zabt yönünden cerh edilmesi mümkündür. ravide aranan şartlar adalet şartları ve zabt şartları olmak üzere iki kısımdır. Muhad d islerce şu beş durumda ravi mecruh sayılır. 1 . RaYinin yalan c ılı ğı (hadis uydurduğunun sabit olması) . 2.
Yalanla itharn edilmesi yala cılığı).
36
(Hadis
Müslim, Fedailü's- S ahabe, 1 6 1 , IV/ 1 94 1 -2 ; No: 2493.
dışındaki konularda
P rof. Dr. Sa\ahattin Po\at \
115
Ravınin f (gü ah arlığı) . . zh pl re mensup olması. 4. Ra nin b 1 a ı. 5. Ravıni ech u arıda iğimiz gibi, ahabe b u beş yönden cerh edil m z. habenin hepsi udfddür demelerinin ud a zab y ·· n ·· den tenkid edilebilirler. Bir ravinin m ana ı brhin zabt ku u ları şunlardır: 1 . u-i h z (hafıza zayıflığı). 2. retü'l - ğalat (ç k yanılma) . 3. h . 4. artu'l-ğa (çok d ' S. uhal tü · a ika ravile rin rivayetine muhalif olma ) . aha b er biyle utkanlık yanılma gibi hu u l a rda a göre bu yönden tenkid dil a yakışmayacak bir duru �'"'nin birbirlerini t e nkit! ri yönünden birbiri r· · m dik. 3.
-
� & .....
· y tin başta
ah
1
deği i arya
I
d an
gelen
Bu
çlarından
Çünk " Ra Cılull
od rn psikoloji de
'
i rl
· d
d n unutmaları old
biri
..,_ ..__ ..
iili
·
1
hu uslan kolay kolay
ri birinden dinlemek
olm yıp günlük h at ıral ar şeklinde
hayatlarının
olduğundan,
a zordur. İnsan, birinin naklettiği bir olayı
kola ca unu abilir ama, aynı olayı ke ndisi yaşamışsa kolay kolay
unutmaz.
Ayrıca Rasftlullah'ın (s.a.v.) bazı sahabilere hafızalarının ku e tl e nın esi için yaptığı dualar da hatırlanmalıdır. Bütün bunlara
rağmen bazı sahabilerden vaki olan tek tük zabt kusurlan diğer
sahabilerin ri a etleriyle karşılaştınlmak suretiyle düzeltilmiştir.
1 16
1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma
YOnOnden
D�eri
l l l - SAHAB E D I Ş I N DA K I K I Ş I L
R IVAY T L E R I 1
DE 1
RI
M Ü RS E L
OLMA YÖ Ü D E
D GERI
İ lam alimlerinin çoğunl ğ u sahabe mü e e ini d e · ola ak kabul ettikleri halde ahabe dışındakilerin mürse er· in de · olup olmadığı konu un da ihtilaf etm · ş erdir. Delil ol p o ayacağı münakaşa edilen bu mür eller, mutlak m nkatı' manas a olan fu aha ıstılabın daki ·· rsellerdir. Fakat ş n beli telim ki, münakaşa konu u olan bu mür eller inkıta dış da, kab ü e engel başka bir kusuru olmayan rivayetlerdir. Yani isnad d · şah ların s ika olması ve diğer za'f sebeblerinden arı olma ı aı · de ü elin delil olup olmayacağının münakaşa ı öz o · halde mürsel, ittifakla merdftddur. u m e er· a acağında ittifak edilmiştir : I - Mürsil adil ol azsa. e e en 2 - Mürsil adil ol çekinmeyen bi şı 3 - Mür el rivay u 4- Mür ll doğuruyorsa. Çün ·· ·· el hadisin nasih olam y Bunların dı ı d · yacağı öy ece hakkında pek ço sıralanabilir: 1 - Saha be mürseli d d " il, hi bir ür 1 i ye ak olarak
huccet değildir. 2 - Mutlak olarak huccettir. 3 - Sadece sahabenin mürseli huccettir.
4- ilk üç asrın yani sahabe, tabitın ve etbau't-tabiin'in
huccettir. 5 - Ancak sika kişilerden huccettir.
37 HitU, el-Hadisü1-Mürsel, 61 .
rivayette bulunanların
mürselleri mürselleri
Prof.
Dr.
Satahattin Polat
1
117
6 - Sadece S ai d b . el- Müseyyeb'in mürselleri huccettir.
7- Mürsel hadisin ilgili olduğu konuda, o mürsel hadisten başka
delil yoksa h uccettir.
8- Mürsel hadis müsned hadisten üstündür.
9- Mürselle nedben ihticac edilir, vücftben değil.38
1 0- Mürsel hadis çeşitli şekillerde takviye edilirse huccettir.39
l l - Ancak hadis imamlarının mürs eli huccettir. Başkalarının
huccet değildir. 40 12- Sa d ece kibaru't- tabiinin mürselleri huccettir. 1 3 - Sa dece tabiunun mürselleri huccettir. 4 1
ki
Bütün b u farklı görüşler üç grup altında toplanabilir: ı - Mürsel hadis mutlak olarak huccettir.
2- Mutlak olar� huccet değildir.
3- Bazı şartlarla huccettir.
Biz mürs elin delil olup ol m ayaca ğı hakkındaki münakaşaları
bu plan dahilinde inceleyec eğiz.
·
1 - Mürsel Hadisi M utlak Olarak Delil Kabu l Edenler ve Delilleri
Şu
llimler mürseli mutlak olarak delil sayanlar arasında
zikredilmektedir:
Ebu Hanife
(ö. I S0/767),42 Evzai (ö. l 57/773),43 Süfyan es-Sevri
nsan, Fevatihu'r-Rahamtlt, 11/ 1 74-5; İci, Şerhu Muhtasarrl-Münteha, II/74-5; ralısi, UsUl, 1/363; Tehanevi, Kavai d fi Uh1mi'l-Hadis, 1 57-9.
�:C1ıniu't-Tahsil, 28, 47-8.
�b, Kifaye, 384; Suy(ıtl, Tedrib, 1/ 1 98-9; Sehavi, Fethu1-Muğis, 1/ 1 33; Basri
U!eıned, 628-9.
AYnı yer; Ceb\ıri
, Fıkhu'l- tmam el-Evzai, 1 /57.
,
el
1 18 1
Orsel Hadisler ve Delil Olma
YönOnden
De� eri
nes (ö. 79/7895 ) 45 Ebu Haşim (?), İb n Ce ir t- ab ri (ö. 3 1 0/922 ) ,47 Ebu Bekrer-Razı Cessas (ö.370/980) Tahavi (ö. 3 2 1 /9 3 3 ) ,49 eyfu'd- Dın el- m idi ( ö.63 1 / 1 233).50 İb ayyim 1 - Cevziyye (ö. 75 / 1 3 50) İb Kesir (ö.774/ 1 372) ,51 Mu'tezile'in cumhuru 52 aliki ve Hanefi fukah a sını n çoğu uğu ür eli mutlak olarak delil kabul ederler. Ahmed b. Hanbel'in de mürseli delil saydığını s öyleyenle r var a da, ehavi bunun doğru olmadığını, hmed b. Hanbel'in, bir konuda mürsel hadisten başka delil yoksa mürseli delil saydı ğını belirtmektedir. 53 Görüldüğü gibi mürseli mutlak olarak delil kabul edenleri n gen llikle fakihler olduğu dikkati çekmektedir. Bu grubun ileri sürdükleri deliller; icma, nakli deliller ve akli deliller olmak üzere üç kısım dır. ( ö. 6 / 777) ,44
•
a ) i cma' iddias ı
Bu görüşün sahipleri, sahabe ve tabitin devrinde, adil ravinin mürsel rivayetinin delil olacağına dair icma hasıl olduğunu ileri s ürerler. Bu iddialarını ispat sadedinde sahab e ve tabitin arasında irsilin çok yaygın olduğunu, içlerinden hiç kimsenin buna karşı çıkmadığını ifade ederler54 ve derler ki: Sahabe birbirlerinin mürsel
Risale u Ebi Davud ila Ehl i Mekke, 277.
5
a "b, Ki fa ye, 384; Suy(ıti, Tedrib, I/ 1 98- 9; Amidi, İhk" ği
, I/ 1 3 3 .
) 628-9.
so
3 -5.
SJ
52
ı, 7.
S3
-7 .
,
1 1 2·
ul-
Prof. Dr . Selahattin Polat
1 1 19
rivay tl erini kabul ettikleri gibi, ss tabiun da aynı yolu tutmuştur.
P k
ok
tabii, mürsel h adis rivayetiyle meşhur olduğu halde, unlara karşı çıkan herhangi bir tab ·ı olmamıştır. Eğer o devirde mür el hadi delil sayılmasaydı, rivayet etmeleri manasız olurdu. Çünkü hadi , amel edilmesi için rivayet edilir. İ bn Sirin'in « Fitne ıkıncaya kadar biz h adisi isnad etmezdik . . . » şeklindeki ifadesi, o devirde ir alin n kadar yaygın olduğunu gösterir.s6 Hatta Taberi, tabinn'un mürseli kabulde icma ettiklerini belirttikten sonra, mürseli kabul etmeyen ilk kişinin İ mam Şafii olduğunu öyler. s7 unu da belirtelim ki iddia edilen bu icma, kendi ifadelerine göre za ru r i değil, istidlalidir. Dolayısıyla muhalefet edenin küfrü gerekm e z. ss
ah abe ve tabinn devrinde mürselin delil kabul e d ildi ği, şöyle bir mantıki i s tidl al ile ispata çalışılmaktadır: B ilh assa büyük tabillerin irsalinde üç ihtimal vardır. 1 - o rivaye ti , adil olmayan birinden irsal etmişlerdir. 2- Adil bir raviden işittikleri halde, delil olmadığına kanaat
getirdikle ri nden dolayı irsal etmişlerdir. 3 - Mürselin de müsned gibi delil olduğunu kabul ettiklerinden dolayı irsal etmişl erdir. . Bu üç ihtimal dışında başka bir ihtimal yoktur. Birinci ihtimal batıldır. Çünkü adil olmayan bir kişiden, durumunu belirtıneden rivayette b ul unan ravinin, mürsel olsun müsned olsun hiçbir rivayeti kabul edilmez. Tabitın hakkında böyl e bir ş ey
düşünülemez. İkinci ihtim al de batıldır. Bu ihtimali kabul edersek, tabiunun herhangi bir kon udaki yegane delili gizlediklerini veya isnadını
;s
Sahabe devrindeki irsai tatbikatı ve sahabenin mürsel rivayetlere karşı tutumu kitabın daha
önceki kısımJannda ele alınmıştı.
� UsUl I/362. S7 Su)ıiti, Tedrib, I/202. 56
sı
Alat camru't-Tahsil, 72; Fenfui, FusCılu1-Bedayi', II/23 1.
1 20 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma Yön O nden DeOerf
vermeyerek işe yaramaz hale getirdiklerini kabul etmiş oluruz ki, onlar hakkında bu da düş .. nülemez. eriye üçüncü ihtimaJi kabul etmek kalıyor ki o da, mürseli de müsned gibi delil kabul ettikleri dir. 59 Hatta daha ileri giderek, asr-ı saadetten günümüze kadar mür eli kabulde icma meydana geldiğini, halef selef bütün ümmetin «Jı\ J� .J Jt!» diyerek mürsel rivayette bulunduğunu, kitapların böyle rivayetlerle doldurulduğunu ve buna kimsenin karşı çıkmarlığını savunanlar da vardır. 60 İcma iddiasında bulunanlar, bilhassa sabaheye ve tabifın devrinde isoadların araştırıldığı ve bazı mürselierin kabul edilmediği şeklindeki itirazlara cevap olarak, bu faaliyetlerin mürseli inkar için değil, kesin kanaat edinmek için yapıldığını belirtirler. Son devir alimlerinden Kevseri bu hususu şöyle dile getirmektedir: «Selefın irsal eden ravilere karşı yaptıkları itiraz ve münakaşalar, mürseli delil saymadıklarından değil, mürsile karşı güvensizlikten ileri gelmektedir. Aynı itiraz ve soruşturmalar bazı müsnedlere karşı da gösterilmiştir. Dolayısıyla mesele irsal ve isnad meselesi değil, raviye güven veya güvenmeme meselesidir.61 Bir takım tarihi. vakıalar bu icma iddiasının kabulünü imkansızlaştırmaktadır. Sahabe ve tabiunun isnada ne kadar önem verdiklerini gördük. Mesela İbn Abbas, «�\ J�.J Jli» diye hadis
rivayet eden Büşeyr el-Adevi'yi dinlememiş ve: «İnsanlar uysal bineğe d� huysuz bineğe de binmeye başlayınca (Yani herke s her önüne geleni rivayete başlayınca) dikkatli davranmaya başladılo>62 demiştir. İbn Sirin'in «Fitneye kadar isnad sormazlardı. Fitneden sonra
59
60
61
62
Buhari, Keşfu'l-Esrar, 111/724.
Ag.e. IW725.
Kevseri, Fıkhu Ehli'l-lrak ve Hadisihim, 3 3 . Müslim, Mukaddime, 1/ 1 3.
Prof.
f
Dr.
Salahattin Polat \ 121
hadis aldığınız ş e rin ismini söyleyin demeye başladılar. . . . 63 eklindeki beyanı · e, yine aynı zatın, « Biz Hasan ve Ebu'I-Aliye'nin mür ellerini kab etmeyiz. Çünkü onlar hadis aldıkları kişilere dikkat etınezle >>64 tarz daki ifadesi, tarihi t atb ikat ı ortaya koymas ı · d · . ·tab m ız açı ın d an öne daha önceki is na d bölümünde naklettiğimiz, · SA , Zühri, Şa'bi gibi büyük tabillerin isnada erdikleri e e miye · gö teren beyanlar ve isnadsız rivayetlere karşı gö te r m · ş oldu arı sert tepkileı-65 mezkur icma iddiasının gerçeğe uygun olmad ğını göstermeye kafidir. İ lk iki nesil zamanında ir alin yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu, mürselin herkes tarafından del· kabul edildiğini göstermez. b) Na kli Del i l le r
Bazı aye t ve hadi lerden dolaylı olarak mürselin delil oluşuna delil ge t i rilm ektedi r :
«Mü'minlerin hepsi optan sefere çıkacak değill erdir. Onların her kesiminden bir grup da, d. konusunda· köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükler · zaman a · eri n i uyarmak için geri kalsalar iyi o l ur. Umulur lar. >>66 Bq. ayet , savaştan geri · · nü gerektiriyor ve inzar kalan alim grubunu n ha e ir al edenin ar�sında ayırım esnasınd a h ab eri isnad ed .
yapmıyor. Şu ayet de mürselin hucciyyetine delildir: « İndirdiğimiz apaçık
ve
delill eri
hidayeti
Kitap'ta
açıklamamızdan
sonra
onları
gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün
lanet etme
konumunda
olanlar
lanet
eder.»67 Ayet Allah'ın
indirdiklerini tebl�ğ etmenin ve b u nlarla amel etmenin vücubuna delalet
eder.
Ayetten,
mürselle
müsned
ayırımı
yapmadan
'3IUmh ürmüzi, el-Muh addisü'l-Fasıl, 208-9; İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't-Ta'dll, I/ 28
fA Ensart, Fevatih u'r-Rah aınut , II/ 1 76.
: Mürsel hadisi huccet kabul etmeyen Tabiller için bkz. Tehanevi, Kavaid, 146-8. 67
Tevbe: 19/122.
� 2/1 59. R"'- -�-.
1 22 1
Orsel
H
disler ve Delil Olma Yönünden Değeri
« ı J _) » d · yen ravinin tebliğ etti ği şeyin kabul edilm esi g r ti ği hükmü ç aktad ır. u ayet de, adil ve sika olan ravinin rivayetinin araştırılması yeceğine delalet etmektedir: « Ey iman e denler! Size bir bir haber getirirse bilmeyerek bir topluluğa zarar ve rip ya ığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. »6 Bu ayetteki emir ya ilzamidir veya tahkik içindir. İlzami i e, artın ademi, meşrutun ademini gerektirir. ( Burada (( şarf, muhbirin fı kı, ((meşrut'' ise araştırm adır. ) Emir tahkiki ise, o zaman fı kın yoldu ğu, kabul ün s ılıhatini ifade eder. 69 Raswullah'ın: «Benim söylediklerimi başkalarına ulaştırın» ,7° « özlerimi, burada bulunanlar bulunmayan lara ulaştırsınlar»71 mealindeki hadisleri, mürseli de müsnedi de şam ildi r Çünkü Raslllullah tebliği emrederken bu ikisi arasında ayırım yapmamaktadır. Eğer ravin i n tebl iğ ettiği şeyle amel etmek gerekmiyorsa, tebliğ manasızdır. ..
.
Görüldüğü gibi ayet ve hadisler zorlamalarla deiil haline getirilmek istenmektedir. Bu n a ssl ard aki mutlak ifadelerden
mürselin hucciyyetini istinbat etmek s on derece zordur. Çünkü bu
ayet ve hadislerin konumuzia alakasını kurmak oldukça güçtür.
c) A li Deliller
olmayac ağı konus undaki bu t atların ağırlık nokta sını akli delille r üzerin deki münakaşalar eş · etmektedir. Mü rs el i delil kabul edenlerin ileri sürdükleri akli Mürsel
hadisin
de · er şunlardır:
delil
olup
Prof. Dr. Salahattin Polat 1 1 23
c 1 ) Ad a l et Va sf1 n 1 Ta ş 1 ya n B i r Ravin i n Rivayeti , M e rvi An h ' 1 (Ke nd i s i n d e n Rivayet Ald 1 ğ 1 K i ş iyi )Ta ' dil anas 1 na Gel ir
Bu grubun temel hareket noktalarından b iris · olan b u delilin
mahiyeti öyledir: Adil bir ravinin', ismini vermediği bir kiş· den ri vaye tte bulunması, o kişiyi ta'dil mesabesindedir. ravinin adaleti ve emi nliği, ika olmayan bir kişiden aldığı bir rivayeti Rasülullah'a ( .a.v. ) i n ad etmesine engeldir. ravi o rivayetin Rasulullah'a ait old uğu na kesinlikle kanaat getirmeseydi, hadisi Rasulullah'a nisbet etm ezdi. Adil ravinin, hadisin sıhhatine kanaat getirmesi, hadisi aldığı kiş in in adaletine kanaat getirmesine bağlıdır.72 Eğer bu ravi, hadi i aldığı kişinin ismini verip tadıl sebepierini zikretmeden adal eti ni ta sr i h etseydi -mesela, «0 bana göre sikadır» deseydi had isi kabul edilirdi. Hadisçiler öteden beri ta'dil sebeplerinin zikrine Iüzum görme zl e r. Çünkü bunları tek tek saymak son derece
güç,
hatta imkansızdır.
Kişi
büyük günahlardan kaçınıp, farzları
ihlal e tm ed ikç e sika sayılır. 73 Sika b ir kişinin mu tlak olar ak yap t ığı tezkiyesi kabul edildiğine göre, ismin i vermediği bir ki ş ide n rivayette bulunması da tezkiye sayılmalıdır. Sika bir kişinin, hadisi aldığı kişi sika olmadığı halde,
ismini gizlernesi düşünülemez. Çünkü bu onun sikalığına aykırıdır. Hatta ravinin, mervi anh'ın ismini vermemesinin, ismini verip de ta'dil ve cerhi konusunda kanaat beyan etmemesinden daha üstün olduğu savu n ulm akt ad ı r. Çünkü ravi, mervi anh'ın (h adi s i aldıgı kişinin) ismini ve rd iği zaman onun hakkında araştırma yapmayı ilgililere b ı rakm akta dı r. İsmini vermediği zaman ise, onun adaletini taahhüt etmiş olmaktadır. ravi, mervi anh' ın adaletine �üphede uzak bir şekilde kanaat getirmeseydi, ismini vermemezlik etmezdi. Çünkü s · ka bir kişinin, sika olmadığını bildiği bir kişiden, �mini verm eden rivclyette bulunması sikalığına aykırıdır. Hele ·
1 24 1
O
1 H di
1 r
v D lll Olm
YönOnd n D
rl
i a 'i
.. zm
ivay
i
v
ığı
m
(hadi i
tarihi
vakıalar,
'ı
cezm e daıe i ve
esin demektir.
a " ı ı ah' a nisbet
· · mkü gördüğü z. eygamber'e
ayan ı m ) yalan ılı ayıl ır. 7 4 i anın i r ali n i n ta' il yıl acağı ş . de . bu . . talaaları ab 1 m i zi gü 1 ş ir n b z h us si v ar ır. nların e n . . n mli i ür il' i a'dil i n d yan 1 ış 1 bi l c ğ' dir. Kaldı ki cerh V ir ravi, başka bir kişiye aa il i i had ıd i r · bi ki iy g .. r ik la ruh ola b ili . B i r · şinin u tali lamadığı bazı kusurlara, u ali olmu labilir. ğ r ürsil, mervi a h'ın ismini r eydi, lki d m crfıh olduğunu görecektik. Hadis Usulünün aid 1 rine gör , bir ravi hakkında hem cerh hem ta'dil mevcutsa rh rcih edil r k, ravi mecruh sayılır. Bu kaide gözönünde bulundurulunca mezkfır ihtimalin ne derece önemli olduğu gör ül ü r. Ayrıca
sikanın
daim a
s ikadan
rivayet
etmediğini gö termektedir. Ş u ' b e ve Yahya b. Said gibi meşhur
bütün rivayetlerini s ika kişilerden almadıklarını kendi ifadeleriyle beyan etmektedirler.7 5 Süfyan es Sevr!, İmam Mal ik ve Şafii g i bi m e şhu r alimierin m e c r uh kişilerden münekkid
muhaddisler
ri ayette bulundukları malumdur. 76
Bahsettiğimiz bu iki husus, mürseli delil saymayanlar arafın dan itiraz olarak ileri sürülmüş, fakat karşı taraftan ikna ed 'ci bir cevap veril ememiştir. 77 Dah a önce irsal se b epl eri kısmında detaylarıyla ele
74 Amidi, i1ıkam, Il/
14; Basri, Mu'temed I/634-5; İmamu1-Haremeyn,
Clmiu't-Tahs11, 75-6. 75 İhn Receb, Şerhu ll li't-Tin4niz 105.
76 Buhaıi, Keşfu1-Esnlr, III/723, 725; Amidi, thkam, Wl 35. 77 Bkz: Buhari, Keşfu'l-Es r r, III/725; Arnidi, thkam, II/ 1 14- 1 1 8. a
aldığımız
Burhan, 1/634-5; AJat
Prof. Dr. Salahattin Polat 1 1 25
gi b i
çok farkl ı sebeplerle irsale başvurulmuştur. Ravinin adaletine
d air kesin kanaat irsal sebeplerinde n sadece bir tanesidir. Bunun
yanı nda,
mürsel hadisi şaibe altında bırakan pek çok irsal sebebi
mevcuttur.
i
Bu
husus
sikanın
irsllinin
ta'dil
sayılmasını
rm e ktedir. Fakat b azı mürsillerin şahsiyetine ve rivayet güçle ş t il mindeki otoritesine karşı duyulan itimadın da onların mürsel rivayetlerini kabul edilebilir bir dereceye çıkaracağını kabul etmek
taraftarıyız. Günümüzde olduğu gibi tarihte de, n aklettiği haberler büyük bi r güven duygusuyla kabul edilen , herhangi bir hadis
rivayet ettiği zaman kaynağı n ı sormaya gerek duyulm ayacak kadar i t im at e ttiğimiz kişiler m evcuttu.
c2) M ü rsel Had is De l i l O l a ra k Ka b u l E d i l mezse , Muan'an Hadisin de Del i l Sa y i i mamas ı Gerekir Mürseli delil kab ul edenler onu, muan'an hadisle kıyaslayarak fikirlerinin doğ r ul uğ unu ispata çalışmaktadırlar. Bu konuda temel
hareket noktaları mürselle m uan'an arasındaki benzerliklerdir.
«U)li uc W)l9» şeklinde yapılan bir rivayette, «UC» lafzıyla birbirine bağlanan bu iki kişiden birinin diğerinden işitmeyip, hadisi başka bir şahıs vasıtasıyla almış olması ihtimali mevcuttur. Çünkü «UC » lafzı sarili olarak semaa delalet etmez. Bu vasıta
meçh uldür ve adil olmayabilir. Yahut raviye göre adil olduğu halde, ,
başkalarına göre adil olmayabilir. Bütün bu ihtimallere r ağm en muan'an rivayet i c ma e n makbul sayılmıştır. Aynı ihtimaller muan'an rivayetin delil sayılmasına engel olmadığına göre, mürsel rivayetin delil sayılmasına da engel olmaz. Aynı ih timaliere binaen
bir
çeşit rivayeti delil saymazken, diğer bir çeşit rivayeti delil saym ak doğru değild i r. 78 «UC » lafzı se m aa hamledilebilir; irsalde ise böyle bir durum yoktur» diye yapılan bir itiraza karşı ise şu şekilde cevap
verilmektedir:
« raviye karşı beslenen hüsn-ü zandan dolayı, mutlak bir IMız olan « WC» lafzını semaa hamledebiliyorsak, mutlak bir
Buııarr ' I<eşfu'I - Esrar, III/ 726; Alai,
Cami u' t-Tah sil, 78 .
1 26 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma YOnünden D�eri
ekilde yapıla n i rsali haml ede bili riz. 7 9 .
de rivayeti n
adil
b i r kiş i d e n
al ı n d ığına
B urada ş u n u bel irtel im ki, m uan 'an rivayet ile mürsel rivayet
ara ında mezku r ben zerli kler bulun m akl a beraber, muhaddislerin cu mhuru na göre
ravin i n
tedlisle
m a 'ruf olmaması
ve
l ika'ın
mümk ün olması80 şartıyla m uan 'an ri vaye t muttasıl sayılm ışt ı r. H a tta bunda muhaddi !erin icm a ı olduğu nu savu nanlar
da vardır.81
M ü r el ri vayet ler için ise böyle bir durum mevzub ahi s değildir. Bu e bep te n d ol ayı m ür eli m uan 'anla layaslamak doğru değildir.
d) Diğer Deliller
s ü rd ükl er i t a l i m ahiyette bunların da kısaca belirtilmesi
Mürsel i delil kabul edenlerin ileri
birtakım d el il l er daha vardır ki, yerinde
ol a c a kt ı r
.
1 - Müfti, müsteftiye (fetva
sorana), «Allah Resfılü (s.a.v.) şu haclisede şu şekilde hüküm verdi» dediği zaman, is n a d zikretmese dahi, müsteftlııin o hükü m le amel etmesi gerekir. Ay n ı ş ekild e mürsil, «Allah Resulü (s.a.v. ) buyu �du ki» dediği zaman riv ayetin in
kabul edilmesi gerekir. Nasıl ki, müfiinin zahirdeki ilmine ve adaletine binaen fetvasıyla amel e d i l iyo rs a , mürsilin de zahirdeki
rivayetini kabul etmek gereki r.82 2 - Bir hakim, iki a d il şahidin şehadetine dayanarak hüküm verse ve bunu tescil etse hükmü geçerlidir. Şahitlerin is mini zikretmediği gerekçesiyle kimse bu hükme itiraz edemez. Aynı şekilde şeyhinin ismini z ikretm e d i diyerek mürsilin rivayeti de sıdkına ve adaletine bina en
reddedilemez. 83
3-
79
Hz.
Ömer,
Serahsi, UsUl, I/362.
Ebu
Musa
el-Eş ' ari'ye
yazdığı
meşhur
80 Buhar! gibi bazı muhaddisler likaın i mkan ını kafi görmeyi p sübutunu şart koşmak 1
82 3
tadrrlar.
İ bn Salah, Mukaddime, 56.
Serahsi, UsUl, I/362.
Ayn ı yer.
Prof. Dr. Salahatlin Polat 1 1 27
unda « Had ceza ı tatbik ed i l m iş olanlar, yalancı şah itl iği d il m i olanl ar veya d avac ı yahut d aval ıya akrab a o l anlar t rü u dUldurler»84 karşı b i rb i rlerine ü l ü manlar bütün hari b i rşey bili n m edikçe, d m edir. Bu ifadeleriyle, adal eti n akze decek al ar ı ge re kt i ğin e ayılm s adil ü Iümanların z a h i ri e r i n e bakarak i ar t e tm kt ed ir. Mü rsel rivayette ismi h azfedilen kişi de b öyl e di r . )ani adildir. ok a daha önce de bel ir t t i ğ i mi z gibi, adil bir kişi ond an ir al etm ezd i . 85 4ü r el hadis delil olarak kabul edilmediği takdirde, m ctu
ün netl erin çoğu h ü k ü m süz ve işe yaramaz hale gelmektedir. çünkü mür el hadisler bir araya toplanmış ve elli cüz kadar bir ha m e ul aşmı ş t ır. 6 Mürsel oldukları gerekçesiyle bu kadar hadisten
mü tağn i kalınmas ı doğru değildir ve çok büyük bir kayıptır. 87 Bu d el i l i e re karşı muhalif grup tarafından yapılan itirazlar şu
ekild edir: «Müfti ile mürsilin kıyaslanınası doğru değildir. Avamdan olan
ınüsteftinin,
m üft i n in
m esnedlerini araştırmaya eh liyet i ve imkanı oktur. B una mecbur da d eğ i l d i r. Çü n kü o sırf mukalliddir. Fakat müftilerin en a l i m i n i araştırmasının gerekli olup olmadığında ibtilaf vardır. Hal b uki rivayetle ihticac edebilmek için raYisinin
durumunu araştırmak gereklidir. Mürsel hadiste ismi verilmediği
için, kimliği bilinmeyen bir kişi ile ilgili bu araştımanın aptlahilmesi mümkün
değildir. Dolayısıyla müfti ile mürsili
kıyaslamak yanlıştır.
ve rd i ğ i hükümde şahitlerin ismını verme mecburiyeti b ul u n m amas ı meselesi de mürselin hucciyyetine delil olamaz. Çünkü hakim, kendine has bir takım metotlarla şahitlerin Hakimin
adaletine
,
ı
kanaat
getirdikten sonra hüküm verebilir. Ravinin ise
mektubun tam metni için bkz:
Kasani, Bedayiu's-Sanayi' VII/9; Serahsi, Mebsut,
�V60; Hamidullah, el-Vesaiku's- Siyasiyye, No: 327.
Omiu't-Tahsil, 79. � eserin ismini ve müellifini tespit edemedik. Keşfu1-Esrar, III//725.
. .
28 1
Orsel Had. er ve
adece
·
ki llerden
D il Ofma
YOnünden D�eri
a kişilerden de
rivayet etme mecburiyeti
rivayette
gö termektedir.
Ravı
bulunabi lir.
rivayeti
aldı ğı
kiş i n i n
a ıklar bazen de bu işi ilgililere bırakır.
hükmü le rivayet birbi ri ne kıyaslanam az. 88 Hz.
Ömer'in
mektubuna
gel ince,
yoktur.
vclkıalar
Tarih i
Zayıf
da
bunu
duru m u nu
bazen
Dolayısıyla h a kim i n
onda
M üsl ü m an l ar ın
adaletinin ara tırılına ı gerekmeyeceğine dair bir işare t yoktur. Tam aksine araştırınayı gerekli kılan , had cezası tatbik ed i l m i ş olmamak,
alana olmamak gibi ifadeler vardır.
Hadi le r i n ço ğun un zayi ' olacağı gerekçes iyle mürsel hadisi
delil olarak kabul etmek de pek isabetli olmasa gerek. Esasen seneddeki inkıta'dan dolayı mürsel hadisin sübutu, yani All ah Resill ü'nün ağz ınd an çıkıp çıkmadığı şüphelidir. Sünnetin zayi' olacağı endişesiyle mürsel hadisin kabulü ge r eki r s e , b ütün zayıf hadislerin de delil sayılm ası gerekir. Çünkü zayıf olduklarından
dol ayı delil s ayılm aya n hadislerin s ayısı p ek çoktur. Halbuki All ah
Resill ü'nün ağz ı n dan çıkmış ol m a ihtimali bulunmasına ra ğme n
zayıf hadisler deW kabul ed ilm emektedi r. Mürsel hadisler için de
durum aynıdır.
etice olarak diyebiliriz ki, mürsel hadisi delil sayanların
bazı
delill eri zayıf kalmakta ve yapıl a n itirazlara verilen cevaplar ikna
edici olamamaktadır.
e) Mürsel Hadisi Delil Olarak Kabu l Eden lere Hadisle Müsned Hadisin Mu kayesesi
Göre Mürsel
Mürseli delil kabul edenler, kuvvet b akı m ı nd an mürselin mi
yoksa müsnedin mi üstün olduğunda ihtilM etmişlerdir. Bu ihtilaf,
bilhassa mürselle müsned, mana bakımından tearuz halinde
bulunduğu zaman önem kazanmaktadır. F akat şunu hatırlatalım ki ,
bu ihtilaflar müsnedin ve mürselin bütün ravileri sik.a olduğu
zaman sözkonusudur. Herhangi birinin senedinde z ayıf bir ravi
81 AW, Clrniu't-Tahsil, 89-90.
Prof. Dr. S Jahattin Polat 1
ar
a aralarında mukaye e yapı l am az. Bu onuda üç görüş m evc uttur:
1-
i
1 29
ür el müsnedden üstündür. Çünkü mürsil
ilm ine ve
alığına binaen i min i zikretmediği ravi in adaletini taahhüt
ediyorken i nad ede!l ravı, m ervi anh'ın ism i n i vererek a ra ş tır ın ayı ilgililere bırakmakta dır. 89
2- Mür elle müsned kuvvet ve delil olma b akı m ı ndan eşittir.
tki i teacuz ederse tercih i rsal ve i s n ad a göre değil, diğer tercih
un
u rl a rı na göre yapılır. İ b n Cerir et- Taberi, Ebu'l- Ferec el- Malilô
(?) ve Ebu Bekr el -Ehberi (ö.3 75/986) b u görüştedirler.90
3- Mü ned mürsel den üstündür. Mürselle amel edilmesine
rağmen, tearuz h alin d e müsned tercih edilir. Ahmed b. Hanbel,
Mllikil erin cum h uru, Ta h avi ve Ebu Bekr er-Razi, Cessas gibi
Haneillerin m uh akkıkl a rı bu görüşü benimserler.91 Mürselin delil
ol up olmayacağı hususu bir tarafa, bizce
isabetli
olan üçüncü görüştür. D aha önce incelediğimiz gibi irsal sebepleri
·
çok çeş i tl i dir. Rivayetin sıhhatinden emin olmak sebebiyle irsal
etm ek, ir al sebeplerinden sadece bir tanesidir. B u n u n yan ın da un utma, ravin in za'fını gizleme, kısaltına gibi bir takım tasvib
s e b ep l e rl e de ü stün sayanlar,
irsale başvurulmuştur. Mürseli y egan e irsal sebebi rivayetin müsnedden sıhhatinden emin olmakmış gibi fıkir yürütmektedirler. İbrahim en - ehai gibi hadisi aldığı kişilerin sayısı çok fazla olan mürsiller varsa da, bu diğer raviler için ölçü olamaz. edilemeyecek
2· ürse l H a d i s i M utla k Ola ra k Del il Kabul Etmeyenler ve eli ileri
Tespit edebildiğimiz kadarıyla kaynaklar, şu alimleri mürseli
rahsi, Mebsüt, XX:VII/ 143, Sehavi, ethu'l-M ği , l/ 1 33-4; , a.g.e., 29.
·vi, Feth u'l- Muğis,
1 / 1 33; Alai, Camiu't-Tahsil, 29.
lai,
iu't-
il,
1 30 1
Ors ı
Hadi
ı r
ve Delil Olma YOnünden DeOeri
mu tlak larak delil kabul etmeyenl er arasında s ay m akt a d ı rlar : 92 Abdul lah b. Abba ( ·· .68/68 7) , a i d b. e l - Müseyyeb ( ö. 94/7 1 2) ,
Yahya b.
aid I - Kattan (ö. 1 98/8 1 3 ) , Yahya b. Main (ö. 233/847), Ebu me Züheyr b. Harb (ö.234/848), Eb u B ekr b. Ebi Şeybe ( '' .235/ 49) Ahmed b. Hanbel (ö.24 1 /8 5 5 ) , Buhari (ö.256/870) , Hay
Mü lim (ö.26 1 /874), Ebu Zür'a (264/877), Ebu Davud es-Sicistani
(ö.2 75/888), Ebu Hatim er- Razi (277/890) , Tirmizi ( 2 79/892) , Nesai (ö. 303/9 1 5 )
İbn Huzeyme (ö.3 1 1 /92 3 ) , İbn Ebi H at im er-Razi
(ö. 327/938)
(ö. 385/99 5 ) ,
Darakutni
(ö.403/ 1 0 1 2),
Hakim
en -Nisaburi
Ebu
B ekr
(ö.405/ 1 0 1 4) ,
el- Bakillani
İbn
Hazm
(ö.456/ 1 063), Beyhaki (ö.458/ 1 065), Hatib el - Bağdadi ( ö . 463/ 1 07 0), İbn
(ö.463/ 1 070) , Gazali
Abdilberr
(ö. 676/ 1 2 77) ,
İbn
Hacer
el -Askalani
(ö. SOS/ 1 1 1 1 ) ,
Nevevi
(ö. 8 52 / 1 47 7 ) ,
Şevkani
(ö. l 250/ 1 8 32) .
Genel olarak ifade edecek olursak, hadisçilerin çoğunluğu, hatta
tamamı
diyebileceğimiz
kısmı,
Şafıilerin
cumhuru,
Milikilerin bir kısmı, pek çok Fıkıh UsUlü imaını mürseli zayıf hadis kategorisine sokarlar ve delil olarak kabul etmezler. 93
Z ahi rile r de kabul etmeyenler arasındadır. 94
Bu arada bir kaç alim vardı r ki, bunların mürsel hadis
konusundaki görüşleri yanlış anlaşılmıştır. Yeri hu s us u incelemek uygun olacaktır.
gelmişken
bu
Hakim, İmam Malik'in mürseli delil s aymarlığını iddia eder ki, ,
bu yanlıştır. Maliki mezhebinin ileri gelenlerinin bildirdiğine göre
İmam Malik, mürseli delil kabul ediyordu.95
Bkz: Şevlci.nl, İrşadü'l-Fuhw, 62; Haşim Cemil Abdullah, Fıkhu Said b. el- Müseyyeb, 131; Nevevi, Şerhu'l-Müslim, I/ 1 32; İbn Ebi Hatim, Kitabu'l-Merasil, 7; Hatib el Bağdadi, Kifaye; 387; İbn Hazm, ihkam, 1 1 / 1 35 v.d.; İbn Hacer, Nüzhetü'n-Nazar, 54; Alai, Camiu't-Tahsil, 30-3 1 ; Hitfı, el-Hadisu'l-Mürsel, 1 6- 1 8; Tirmizi, Kitabu'l llel, (Sünen'in sonunda), V/753; Sehavi, Fethu'l Muğis, 1/ 1 35-6; 93 Alai, Camiu't- Tahsil, 30-3 1 . 94 Ensan, Fevatihu'r-Rahamut, 11/ 174. 95 Tehanevi, Kavaid fi Ulümi'l-Hadis, 1 47 (Dipnot). 92
, adı
eder ·
a ın, m ·· r
iki ·
bunla ı
olarak redd
ya
der. 96 Ebft a d, Kitabu 'l-Merasft · de bazı a e i nda .l.iua\ l �_rJ\J 'i.J : Müs e d şekilde nakledild· , ama b a değil dir, mürsel olan daha sahihdir» şekl ' nde bir ifade kullanmaktadır. Bundan, on n mürseli delil saydı ğı manası ..
Bu ibarenin manası, hadisin müsned olan r ivaye t· alıili değildir; hadis aslında mürs el olarak rivayet edil miştir,
çıkarılmamalıdır.
demektir.97
a) Mürsel
Delilleri
Hadisi Del il Olara k Kabul Etmeyenlerin Nakli
Mürselin delil ol a m ayac ağına şu ayetler delil getirilmektedir:98
«Hakkın da bilgi s ah ib i olmadığın bir şeyin ardınca gitme.»99 << eytan size kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilemeyeceğiniz eyleri söylemenizi emreder.» 100 Bu ayetlere göre, mürsel hadiste �mi zikredilmeyen ravi mechul olduğu ve durumu bilinmediğine göre, m ürs el rivaye t in kabul edilmesi, bilinmeyen şeyin ardından
�tmektir.
Bu konuda şu ayet de delil olarak ileri sürülmüştür:
«Mü'minlerin hepsi toptan savaşa katılacak değillerdir. Öyleyse
onların her kesiminden bir grup, din konusunda köklü ve derin bil� sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için
ge · kalsınlar. Omulur ki sakınırlar. » 101
tl, Tedrib, I/202; HitU, el-Hadisu'l-Mürsel, 1 6- 1 8.
r
�
Ebft Hatim, Kitabu'l-Mera sil,
·, caıruu't-Tahsil, 60-6 1 .
t 17/36. · "'
.
ra;
2/69.
25 (Naşirin önsözü).
1 32 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma YönOndan D
yette delil olan ilm · ilmin delil olma
ğına iş
et
rl
olan
· şi t il ulunduğu ·
Şu iki had · - i şerifın i
, ha is ı vay ve mutta ıl olmayan rivay tin kabu l d · ım ettiği belirtilm ktedir: Peygamberimiz
(s.a.v.)
b uyurm şt r
ki:
« iz
i itiyor unuz, sizden başkaları işitir. Sizden işite lerde işitir.»
1 02
Diğer
hadis
ise
şöyledir :
«Sözümü
işitip
benden
de diğe rle ri hıfzeden
ve işitmeyeniere aynen nakledenlere Allah yüz aydınlığı 1 0 3 versin.» 1 04 Bu hadislerin delil olarak ileri sürülmesine şu şekilde itiraz
edilm işt i r : Bu hadisler, kişinin işitınediği hadisi r ivayet ve irsal etmesinin caiz olm ayacağına delil olabilir. İ ş itilerek irsal edilen
hadislerin delil olmayacağına dair bu h a d i s l e rd e hiçbir i şaret yoktur. » ıos
Dikkat edilirse ilk iki ayet dışındaki ayet ve hadislerin,
mürselin delil olaınayacağına dair h içbir delaletlerinin bul u n m adı ğı görülür. Bir takım istenmektedirler.
zorlamalarla
delil
olarak
kull anılmak
b) Akli Delilleri
b1 ) M ü rsel Had iste
i s m i li kred i l meyen Ravi Mechuldür
Muhaddisler rivayetin kabulü iç i n
102 E. Davud, 11m:
,
ravilerinin adaletinin
10, lli/321; Hakim, Müstedrek, I/95; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, I/ 1 3 7
(Hakim
hadise sahih dem i ştir . Fakat hadis hasendir. Hadisin zayıf olduğunu iddia eden hiç
103
kimse yoktur. Bkz: Alal, Camiu't- Tahstl,
51).
«Allah yüz aydı nlı ğı versin» diye tercüme ettiği m i z Arapça kelime
«�\ � » şek·
lindedir . « i)...;aj» yüz güzelliği ve parialdığı manasınadır. Bundan maksat Allah yü
104 105
zünü güldürsün demektir. Hadisin <<Allah rahmet etsin» şeklinde rivayetleri de vardır. Ebu D avu d, İlm; ı o, 111/322; Tirmizi, İ lm: 7, V/34; İbn Mace, Mukaddime, 1 8 ,1 /84 ·
b. Hanbel, Müsned, 1/437, 111/22 5. Alai, Cami u 't - Tahsil, 60-6 1 . S; Ahmed
Prof. Dr. Salahattin Polat
1 1 33
bilinmesinin gerekli olduğunda icma' etmişlerdir. 106 Mürsel hadiste 111 e rvi anh meçhul olduğundan dolayı adaleti h akkında bilgi sah ib i
olmak i m ka n s ı zd ı r. Adaleti bilinmeyen kişinin rivayetini kabul etmek ise caiz değildir. 107
İsnadda ismi zikredildiği halde m echul olan kişinin rivayeti 111 echuliyetinden dolayı kabul edilmemektedir. Bunda muhaddisler ara s ı n d a ittifak vardır. 108 Mürselin kabul edilmemesi ise daha
evladır. Çünkü mürsel d e m ervi anh 'ın hem aynı (kimliği), hem hali mechU.l ( Me ch U lü ' l- Ayn ve Mechulü'l- Hal)'d ür. 109
Muhaddislerin ıstılahındaki kullanımıyla tabifrn mürselleri de delil ol amaz. Çünkü tabiiler sadece sahabeden hadis almamış, başka bir tab ii d en veya Raslliullah'la sohbeti sabit olmayan kişilerde n de hadis almışlardır. Bunların zayıf olması mümkündür. Tabiunu n rivayetlerini sahabeden almış olduğu gerekçesiyle, tabiun mürselin i delil saymak doğru değildir. 1 10 Kanaatimizce bu mütalaalar son derece isabetlidir ve hadis tenkitçiliğinin ruh un a daha uygun dur.
b2) Sikan ı n
Riva y eti Ta 'dil Say1 lmaz
Mürseli delil sayanlar, sika bir kişinin b aşka bir kişi den rivayette b ul unm asını n , mervi anh için tadil manasını tazammun ettiğini b elir tm ekteydiler. Mürselin delil sayılmasında temel hareket noktası bu olduğu için, mürseli delil saymayanlar en çok bu konu üzerinde durmak ih t iyac ı nı hissetmişlerdir. ·
Silcanın rivayeti n i n ta'dil
sayılacağı iddiasının doğru olmadığı oirkaç yönden ispata çalışılmaktadır: . ı - Adil bir ravi her zaman hadisi aldığı kişinin durumunu belirtmez. Bazen s ükllt eder. Bu sükut, tadil manasına gelmediği
A.�e., 61.
Hatib Kifaye, 387. ,
llin Sal31ı, Mukaddime, 100.
evevi, Mecmıi, I/52 b; Gazill , Mustasfa,
1 / 169. ı f\itl, Tedrib, I/ 1 98; Şevkini, İrşadu'l-F uht11 , 64.
1 34 1
MOrs el Hadisler ve Delil Olma Yön O nden D�eri
gibi cerh man asın a da gelmez. B unun del ili, mervi anh'ın durum u sorulduğu zaman , bazen ta'd il, bazen cerh etmeleridir. Eğer cerh etmemek taöil sayılsaydı, ta'dil etmemek de cerh s ayılırdı. Halbuki her ikisi de yanlıştır. Sükuttan cerh ve taöil hükmü çıkmaz.
Ravinin , rivayet i aldığı kişi hakkı n da görüş b eli ı:tmemesi ta'dil
manasma gelmez. Çünkü o kişi hakkı nda b ilgi sahibi olmadığı ve
b ir kanaata varamadığı için susuyor olab i lir.
2- Adil in, bir kişiden rivayeti ta'dü sayılsayd ı , rivayet etmemesi
de cerh sayılırdı . Halbuki bir kişiden sayılmayacağında
ittifak
vardı r.
Bir
r ivaye t etmemenin cerh kişi ni n bütün s ika l ard a n
r ivayette bulun m ası imkansızdır. 3- Mürsil, mervi anh'ın ism ini vermeden sika olduğunu tasrili etse, yine rivayeti kabul edilmez. Çünkü ismini verseydi belki biz, on u n muttali olamadığı bir kusura muttali olup mervi anh'ı ce�hedecektik. İsim vermeden yapılan tezkiye kabul edilmeyince, h em isim vermeden, hem tezkiye edilmeden yapılan rivayetin kabul edilmemesi ise daha evladır. 1 1 1 Bütün bunlara ilaveten Yahya b. Main, Şu'be, Süfyan es-Sevri, Şafii, Malik, Ebu Hanife gibi sika oldukları tartışmasız kabul edilen kişilerin, çeşitli sebeplerle bazen z ayıf ve metrük ravilerden rivayette bulundukları tarihi bir gerçektir. 1 1 2 H a tt a İbn Salalı gibi m uh addi sl er, bir alimin bir hadisle amel etmesi veya bir hadise göre o
aHmin, ilgili hadisin sıhhatına kanaat geti rd iği manasına gelmeyeceğini ifade ederler. Çünkü, ihtiyata riayet için veya o konuda ba şka delil bulunmadığından yahut da o hadis e muvafık gelen başka bir takım deliller bulunduğundan söz fetva vermesinin d ahi
kon u s u hadise uygun fetva vermiş olabilir.1 13 Mürseli kabul etmeyenlerce savunulan en dikkat çekici
111
1 12
1 13
ve en
Hattb, Kifaye , 388-9 ; Gazali, Mustasfa, 1/ 1 69- 1 70; Ensari, Fevatihu'r- Rahamut, II/1 76; İb n Salah, Mukaddim e, 99.
Bkz: S uy(ı tu , Teddb, 1 /3 14-5 ; Buhari, Keşfu'l-Esrar , 111/723; İbn Hazm, thkam,
II/ 1 35 v.d.
İbn Salah, M ukaddim e, 1 00.
udur: İrsalin, is i zi edilmeyen ravi veya raviler r etli nda taöil man a ı i fade ettiği n · ka bul etsek d ah i , m ü rsil b u h esela Zühri gi b i b i r hadis i m am ı dahi m<lilind yanılmış olabilir. i
a
zayıf
e
metruk bir ravi olan Sül eyman b. Erkam 'ı adil zan nederek,
ond an mür el olarak rivayette bulun muştur. 1 1 4 Bunun misalleri
oktur.
.
mümarese ve ictihad işi d i r ismini verseydi, bizim nazarımızda mecruh olacaktı . Bir şahıs bir kişi tarafından taöil edilince, artık o ah ın adaleti ta h akkuk etmiştir denilemez ve bu ta'dil başkaların ın, adı geçen ravin i n durumunu araştırma gereğini ortadan kaldırmaz. Cerh ve ta ö il kitapları bir imam tarafından ta'dil edilirken, diğer bir imam tarafından cerh edilen ravilerle doludur. l l S Hüsnü zann tarafı ağır basan bazı kişilerin, mervi anh'ı adil zann etmeleri neticesi irsal ederek naklettikleri bazı rivayetlerin, islam tarihinde ne kadar telafısi imkansız zarariara yol açtığını �ade etmesi açısından, İbn Hacer'in şu sözleri çok dikk a t çekicidir : «Şu husus, mürseli delil kabui edenlerin belini kıracaktır : ahabenin çoğunun h ayatta olduğu İ sl am ın ilk devirleri ile, tabiüıı Cerh ve taöil etmek tecrübe,
Belki mürsil, mervi anh'ı n
ve
daha s on raki nesillerde, güzel bulunan bir şeyi hadis olarak
yaymak, baricilerin ortaya çıkardığı bir bid'attı. Çok zaman sünni oir kişi bu hadisi işitir ve hüsnü zannından dolayı hadisi aldığı hl inin ismini zikretmez. Daha sonra maktu' (mürsel) hadislerle aınel eden kişiler gelir, o rivayetlerle amel ederler. » 1 1 6 .. Mürseli delil sayanların önemli delillerinden birisi de şu ekildeydi. «Mervi anh mürsile göre adil olm as aydı hadisi Rasfılullah'a (s.a.v.) nisb et etmezdi. Mervi anh'ın adil olmadığını ·e bile haberi Raslılullah'a is nad fısktır, adalete engeldir. Mürsilin olduğu bilindiğine göre m�rvi anh da adildir.» Bu iddia da siıdir. Çünkü mürsil hakikatte adil olmadığı .halde, mervi anhı ,
.
1
•
,
', <lmiu't-Tahstl, 8 1 - 8 2. ·�
gıe., 62-64; İbn Hazm, f� U170.
İhka m, Il/ 1 35 v.d; Buhari, Keşfu1-Esrar, Illl 723; Gazali,
r, Lisanu'l- Mizan, 1/ 1 1 .
1 36 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden De�eri
adil zan netmiş olabilir. Bir kişinin mecruh bir kişiyi, adil za nn ede rek ta'd il etmesi, ta'd il edenin fıskını _gerektirmez . Bu bir nevi ic tihaddır. Kişi ictihadında hata etmekle fas ık o l ma z . 1 1 7 b3 ) Şahadette l rsa l Kab u l Ed i l med i ğ i n e Göre , Rivayette l rsa l de Kabul Ed il memel i d i r « Şeh a d e ale'ş-şehade: Şahitliğe şahitlik etmek» 1 1 8 zikir ve tadil
mesabesinde değildir. Yani şehadette irsal, ta'd il manası ifade etmez. Per ' mesabesinde olan şahitler tarafından, asıl ş ah i tl e r in isimleri zikredilmeden şehadette bulunulmasının makbu l o l m a d ı ğı nda ittifak vardır. O halde rivayette irsalin de ta'dil manası ifade etmemesi ve kabul edilmemesi gereki r. Çünkü, şahedetle de rivaye t l e de hüküm sab it olmaktadır. Şehadetle sabit olan hüküm özel, r ivaye tl e sabit olan hükü m ge n e l di r. Bu yönden müşterektirler. Her iki s in de de ad al eti n ş a r t old u ğ u n da i tt i fak v a rd ır. Ş ehadette
irsal icmaen sahih olmayınca rivayette de ahih olm aması gerekir.119 Muhaliflerin, riv aye tl e şehadeti a ında çe ş i tli yö nl e rde n 0 1 2 dolayısıyla b· ya lanmaması ge rektiği farklar olduğu, şeklindeki itirazlarına karşı ş ·· yl c v v r · edir . «Rivayet ve
1 17
1 18
Alai, Camiu't-T ahsil, 8 1 -82.
«Şehade ale'ş-Şehade» : Herhangi bir h di
d
kim elerin, mahkemede
şehadette bulun maları için, başka şahı ları i had tm leri, yani
<Biz şu hususa şu şe
kilde şahidiz. Fakat şu mazeretimizden do l ayı mahk meye gidip şehadette
buluna
mayacağız. Bizim yerimize şu şekilde şehade t ediniz» demeleri ve buna binaen
şahısların mahkemede ş ah i tl ik etmeleridir. Böyle bir durumda işhad eden
o
şahsa ASL, işhad edilen ş ah s a da PER ' denir. Şehadet üzerine şehadetin kıyasen caiz olma ması gerekirken, istihsanen dört mezhepçe de cevaz verilmiştir. Bu şehadete cevaı ve
rilıneseydi bazı haklar zayi olabilirdi.
1 19 1 20
Şehadet üzerine şehadetin kabulü için gerekli
olan şartlarda fakihler arasında ihtilaf edilmişt ir . Fakat şehadet esnasında asıl şahitle rin isminin zikredilmesinin şart olduğunda ittifak vardır. Bkz: Bilmen, Ömer Na s uh i, Istılahatı Fıkhiye Kamusu, VIII/ ı 48 v.d.
Basri, Mu'tem ed, I/6 3 1 ; Gazili, Mustasfa, 1 / 1 69 ; Serahsi,Usftl, 1/363; Amidi, ilıkam, II/ 1 1 4; Hati b, Kifaye, 389. Suyüti, Tedrib , I/ 322-4, de rivayetle şehadet arasındaki 2 1 fark sayılmaktadır.
b4) MOr
hhir
re kir
ı rl
n
1 H
ı r v
)M r
1 H
lll
ım
YOnand n
DO
r1
di elil Say ı l t rsa M uhadd islerin lsnadla I ştigalleri Abes Ol u rd u I h di
m.. r
d l ll
ilm k ed ir.
i ı r
i li t ri r
ın ı 1 rdı r.
I.
.
m
na
il m
u
Çünkü, ravilerin
isnad
hadis
h alleri n i
i lm inin
araştırmak,
lde et m ek içi n uzun ve m e ş akkatli h atta
bu
ömürl e r i n i
uğ u rda
a ilgili i l i m iere dai r yüzle rce cilt eser m eyd a n a
1 hadi
del i l ol acaksa bu kadar meşakkate ne
akkat
larak
z. ı ıs
katian m al ar ı düşünülemez. Şu halde D o l ay ı s ıy l a
gerek l i d i r.
m ü r s el
isnad
r iv aye tl e r kabul
m ü t ala aya karşı muhali flerce, isnadın lüzum suz olmadığı
u faydaları olduğu belirtilerek cevap ve ri l m i ş t i r : 1-
ortaya çıkan
r ı ? A ı rl ar boyu bu kadar alimin l üzu m s uz ve abes bir şey
i in bu n a m mutl k
rini
katl n m ı şlar,
ti i l m i t i r. Mü r
z
ı rl a rca
sayıdığı nda
Rivayet
isnad
edilince
herkes
tarafından
ravının
durumunun araştırılması mümkün olur. Ravinin adaleti hakkın da,
ara tırma neticesinde hasıl olan kanaat, i r s al d e ki
kanaattan daha
kendi araştırmasının neticesine, başkasının araştırması n eticesi hasıl olan kanaattan daha fazla k uvvetlidir.
Çünkü
insan
güven ir.
2 - Bazen ravi, hadisi �ldığı kişi h akkında müsbet veya menfi
bi r kanaata varamaz ve ilgililerin araştırma yapması için mervi anh 'ın ismi n i ve ri r. 3 - İsnad, ravi'lerin mertebesinin bilinmesine ve aralarında
mukayeseler yapılmasına imkan sağlar.
4- İrsal ruhsat, isnad azimettir. İsnad irsalden üstündür.
İsnadın kabulünde ittifak, irsalin kabulünde ihtilaf vardır. Kal dı ki
mürsel, müsnedi nesh edemez. 1 26
125
Buhar!, Keşfu'l-Esrar, III/723; B as ri, Mu'temed, I/637 ; Fenari , Fuswu'l-Beda�'
II/231; Hatib, Kif3ye, 402.
ıuEnsan, Fevatih, II/1 76; Basri, a.g. e. I/63 7; Buhari, Keşfu'l-Esrar, III/727; Amidi, thkam, II/1 18.
i adın n azarı i ·b a aldı � a
fa dal ann ı olm an uz 3-
u.
ür el Ha dis_i Bazı Şa rtla rla De l i l Saya n la r Ve I leri ürdü le ri Şa rtla r 1 h a di
i mutlak olarak delil kabul edenler ve mutlak olar d lü abul etmeyenler arasındaki münakaşalarda, mutlak reddedenlerin haklılığının daha ağır bastığı kan aatı nd a olmamıza ragm en taraflardan birinin ifrat, diğerinin tefrit içinde olduğunu ö�ememiz haksızlık olmasa ge rektir. Çünkü her iki taraf da, mür eller ara ındaki kuvvet ve za'f bakımından mevcut olan farkları öz önüne alm am akta dırl ar. Ayrıca bazı konularda, bazı hadislerle amel edilebileceği ge rçeği gözd en uzak ar arla za tutulmamalıdır. Mürsel hadis zayıf hadisler kat ego ris in de mütalaa e bile, uhaddislerin ve fakihlerin çoğunluğu bazı şartlarla ür
·
za m
hadi lerle
am
el edileceği görüşündedirler. Hal böyle olunca
el hadi leri bazı özelliklerine göre değerlendirmeye tabi
gereği ortaya çıkmaktadır. İleri sürülen şartları bir tarafa
·
ili
m ·· e
o
i, UsUl, I/36 3 .
el hadislerin delil olup olmayacağı konusunda en un,
·· r elin
özelliklerine
göre
değerlendirme
1 4 0 1 MOrsel Hadi ler ve Delil Olma YönOndan De�eri
yapmak olduğunu söyleyebiliriz. Muhaddislerin, m ü rsel hadisi zayıf s aym al arına ra ğmen, ku vvet dereceleri bakım ından s ı ralamaya tabi tutmuş olmaları, bu kanaatim izin
h aklı lığını
kuvvetlendi rmektedir.
Muhaddisle rc e
yapılan bu d recelendirme, kuvvetl i den zayıfa doğru şöyledir: 1 - Hz. PeygamberClen sema'ı sabit sahabenin mürsel i .
2 - Rivayeti mevcut, fakat semaı sabit ol mayan sahabe nin
mürseli .
. 3 - Muhadram'ın mürseli .
4 - Said b . el - Müseyyeb gibi m utkinlerin (hadis tahammül
rivayeti n d e m ahir ve titiz kişilerin ) mürseli. 5-
Şa'bi
ve
ara ş t ı ran ları n mürseli.
Mücahid
gibi,
şeyh lerinin
ve
d ur u ml arını
6- Hasen el - Basri g ib i , herkesten hadis alanların mürseli.
7- Kü ç ük tabiiierin mürseli. 1 28 Bu
sıralama sadece mürsilin
duru m u
gözönüne
alınarak
yapılmıştır. Mürselin kuvvet ve za'fına tesir eden dah a başka unsurlar da mevcuttur. Bunlar göz önünde bulundurulduğunda, bu sualama daha değişik ve karmaşık olacaktır. Bu unsurlar üzerinde ileride yeri geldikçe durulacaktır. Mürseli şartlı kabul edenlerin ileri sürdüideri farklı şartlar şöylece sıralanabilir:
a) Senedden Düşen Ravin in Sahabi Olduğu Bilinirs e Mürseli Makbul Sayanlar
Burada sahabi mürseli ve muhaddislerin ıstılahındaki mürsel söz konusudur. Sahabi veya tabii kendi sarih haberleriyle, ancak sahabiden rivayette bulunduklarını bildirirlerse, bu kişilerin mürselleri -mürseli delil sayınayan alimler de dahil olmak üzere ulemanın cumhuru tarafından delil kabul edilir. 129 Çünkü
1 28
1 29
Sehavi, Fethu'l-M uğis, 1/ 148. Gazali, Mustasfa, 1/1 7 1 ; İbn Receb, Şerh u I le lf t Tirmizi, 244. -
p
1 1 1
a i zara ve şahıs pek ço I a ığ da · · af e · e a ö e, alıabi d ğu zan edile ek ismi azfedile ulundu ahab"' olmama ı ih imali her zaman mevcuttur. Bu inin ina n m ez " r ür elierin de delil sayılamıyacağı ihtimal anaatİ deyiz . y
·
b) adece Kiba ru 't-Ta biin ' i n M ü rse l Rivayetl e ri n i a bul
Bu
aya n la r
görüşün
temel
hareket
noktası,
kibaru 't-tabiin'in
rivayetlerinin çoğunun sahabeden alınmış olmasıdır. Sahabe de
udiıl ol d uğu n a göre ir alin zararı yoktur. 1 3 1
Bir önceki görüşü incelerken zikrettiğimiz ihtimal burada da mevcuttur. Ayrıca kibaru 't- tabiin' in , bazen kendileri gibi bir
tabilden rivayette bulundukları da bir gerçektir. Bu durumda bu
görüşün
dayanağı da z ayıfl am ı ş ol maktad ır.
c) Sadece Ta biO n u n M ü rsel R ivayet le ri n i M a kbu l Say a n l ar aynaklarda İmam Malik, Malikilerin cumhuru, Ah m ed b.
Hanbel gibi mürsel hadisi makbul sayan muhaddislerin, sadece tabit1n m ürs eli ni makbul saydıkları şeklinde yorumlar mevcuttur. 1 32 Faka kayn aklarda İmam Malik ve Malikilerin, hem mürseli mutlak delil sa anlar arasında133 he m de sadece tabitın mürselini delil sa anlar arasında gö s terilm i ş olması, ilk bakışta tenakuz intibaını ermektedir. Kanaatimizce bu problem mürsel hadisin tarifındeki
ilitilaftan kaynaklanmaktadır. İmam Malik
uı ı
itU, el-Hadi u'l-Mürsel, 73. caıruu't-Tahsil, 28. Bu görüşü benimseyenlerin kimler olduğuna da bir malumata rastlayamadık. A �,
yru ye .
wH
tabiundan olduğuna
ıb, Kifaye,
dair kaynak
384; Suy(ıti, Tedrib, 1/ 1 98-9; Sehavi, Fethu'l�Muğis , I/ 1 33.
1 42 1 MO rsel Hadisler ve Delil Olma YOnOndan De�eri
göre, onun mutlak olarak kabul ettiği mürsel, tab · un mü olmaktadır. Çünkü tabi un devrinde, daha sonraki n e s · eri ü söz konusu değildir. Malikilerin delil saydığı mürs el de b ç i mürsel olsa gerektir. Ahmed b. Hanbel'den ise, mürsel i n hucc·yy · konusunda müsbet ve menfi iki rivayet bulunmaktadır. Bu problem de, Ahmed b. Hanbel'in, hakkında b aşka hadis b lunmayan konularda mürsel hadisle amel ettiği ş e kli n d e ki r·vayet e1 çözümlenmiş olmaktadır. Sadece tabilin mürselini kabul edenler, gerekçe ol ar ak, tabilinun Hz. Peygamber tarafından hayırlı nes · o arak tav if edil m iş ol m as ı n ı , 1 35 o devir de sı dk ve emanetin yaygınlıgını ve tabiunun r iv aye tlerinin çoğunluğunu sahabeden almış ol mal arın ı gö termektedirler. 1 36 Bunlara karşı şu şekilde itiraz edilmektedir : Mezkür hadis-i
şerifte, ilk üç asırda yalan yokken , daha sonralan ortaya çıkar
denilmiyor. Hadisin sonundaki
«Y�\ � �
:
sonra yalan
yaygınlaşır» ifadesinden, ilk üç a s ı rd a da yalanın mevcut oldugu, fakat
yaygın
olmadığı
anlaşılıyor.
R avil e r in
durumlannın
araştırılması, yalan ve yanılma iht i m al i n e binaendir. İbn Abbas'ın Büşeyr b. Ka'b'ın rivayetini d inl e m eyip , sebep olarak da insanların her bi n eğe bi n d iği n i gös t e r m esi 1 37 buna delil dir. İbn Sirin'in, fitneden sonra isnad sorulmaya başlandığına dair ifadesi138 bu gerçeği ortaya koymaktad ır. Ayrıca tabilin arasında H ar i s el- A'ver,
Atıyye b. Safa el-Avfı gibi yalancı olarak tavsif edilen kişilerin bulunduğu da bir gerçektir. Dördüncü ve daha sonraki asırların mürsellerinin reddindeki gerekçe, yani yalan ve hata ihtimali,
134 Sehavi, Fethu'l-Muğis, I/ 1 33.
ilk üç
.
135 Varyant farkları olmakla birlikte Hadis mealen şöyledir: «Asırlann en hayırlısı benim
asrundır. Sonra onian takibedenler. Sonra onları takibedenler, Sonra yalan yayılır.�
Bkz: B uhari, Fedailu
Ashab i n - N ebi, ı , IV/ 1 89; Müslim, Fedillu's- Sahabe, 2 10-214, '
IV/ 1 963; E. D avu d , Sünne, 9. ' -
136 Buhari, Ke şfu l Esrar, 111/727; Serahsi, UsUl, 1/363 . 13 7 Müslim, Mukaddime, 7, (1/ 1 3) 138 Fitneden m aks adın ne old uğun a dair bkz: s. 16 v.d.
Prof. Or. S
�
ço
.
rı rııı ırıii r . . nun vo
"f
ııı ıı
o� 11 eu
d) ll
'
.
1�.
er i n ı n
.
u
n
eve d fa rk vard ır.
·· tü n ü yle
r.
Sadece b
. k ab u l '' n u ge .
hattin Pot t
1
1 43
ihti m al i n azlığı ve ya
" htimalin azl ğı, ilk e t ' rme z .
ı 39
evirlerin
tba u 't-tci b ii n )
i n As r ı n ( Sa hcl b e , T cl b O ar Oçe ıı e ri n i Ma k b u l S a y a n l u rs a a
.
1
. . c!" k en z ikrett ikl e n. ko nus u olunc k ynaki arın ıttlJ.a su go ru ş fı fu ka h � s ı nd a n İ s � b. Eban'dır. İ s � b. Eban'a göre Ifan e · �1 ki e ma ' ru f o l m a dıkça tab ı u n ı etme n s d r cu a ma nlar iJlc ı 1 " ' ' . a l y a i i n i n m ürselle r i m ut l ak olarak kab ul edilir. İ lk üç ııı ii! tl, .,e et baU t t ise s a d ece n akil i mamlarının 140 m ü r sell eri kabul r asırd an s s kab u l e dil m ez . EbU Bekr er-Razi, Cessas, Pezdevi, a · 1 · · � ,. b a ş ed il '" ad"'ı z h b i n i n mil tea hh ı' r un aı ım erı nın cum h uru ve K"' Me e ( b . Ali b . Nasr es- Sa'lebi el- Bağdadi' el- Maliki bd iil 03 1 ) b u gö r üşü tercih e t m i ş le rd i r. 1 4 1 o( 4 22u1 I örü ün b ir onceki goruş ten c���kı , �tb au "' ' t-ta"' b · "'ı · ı nın ş g . B .. saym ış ol m al a r ıdır. Bu go ruşu b enımseyenl er, b ir .. !i n i d e d elil örü ş ü n sah iplerin ce ile ri sürülen deliller i ileri sürmüşler ve rşı yap ıl an i tira zl ar ın aynısı bunlara karşı da yapmışlardır.
.. . .
söz
· rll
•
"' ./'.
·
5�3 � r�
�J1ıUl��eh
'
"'
·
h ab
··
··
··
·
·
�ilf� ��:a !
e ri n i M a kbu l Sa y a n l a r N ak il im a miarı n ı n M ü rs el Rivayetl . Nakil iın am ından m aks adın ne olduğu na dair değişik izahlar yapılmış tır: �azı �iı_nler, « rh ve t a'dil k nusunda kendilerine e)
�!
?
. _ şeklınde tarıf ederlerke n; Fenari , müracaat edilen kişilerdır» t «İsnad e seydi rivayeti kabul edilec ek olan, yan i kendi si adil olup, adil olanlardan rivayet ettiği bilinen ki ş il erdi r » 143 diye tarif etmişt ir. ka b. Eban ise, « İ ns anları n kend isind en ilim almalarıyla şöhret
··, cam iu't - T ah sil, 93 -4 . N .. � ımaınından m aksad m ne olduğu b ir son raki başlık altın da ele alın acaktır . M , a.gi/.e., 27·92 - 3 ; erah si, Usu l, 1/ 363; A m i di, İhkam, II/ II 1 1 2·, Buh ari Keşfu'l, n� n �
,
•
Alij
, a.�e., 94; İm am u'l
�
us
lu I-
,
a r m ey n,
edayi ' I /23 0 .
urh�d n, 1/63 7.
1 44 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma YönOndan Degeri
bulan kişidir» demektedir. 1 44 Bu tariflerdeki ifade tarzları farklı olmakla birlikte, her üçünün de müşterek olduğu nokta, nakil imam ı n ı n hadis ilminde, özellikl e cerh ve taöilde otorite olan bir kişi olduğudur. akil
imamlarının
mürsellerin i
delil
sayanlar
üç
grub a
ayrılmaktadır:
1 - Her asırdaki nakil imamları n ı n mürselleri m utlak olarak
makbuldür. İ bnu'l -Haci b 1 45 ve İ bnu'l- Hümam 1 46 ( ö.&6 1 / 1 4 57 )
bu
görüşü benimserler. 2 - İ lk üç asır dışındakilerden nakil imam l arının mürselleri makbuldür. Bu İsa b. Eban'ın görüşü d ür. İbnu'l-Hacib ile İbn Eban'ın görüşlerinin farkı şudur: İbnu'l-Hacib ilk üç asırda da mürseli kabul için, mürsilin nakil imamlarından olmasını şart koşarken, İbn Eban ilk üç asır için bu şartı koşmamaktadır. Ayrıca İbn Eban'a göre, imam olmayanların mürsellerini kabul hususun d a, mürselleri imarnlara arz oluncaya kada r tevakkuf olunur. 147 3 - Nakil imamlarının «�.J �J.::a.» şeklindeki mübhem m ü rs elle ri merduddur. «�\ �A» gibi tadil ifade eden lafızlarla rivayet ettikleri mürseller makbuldür. Çünkü imam olan kişi ancak
ravinin sikalığına kanaat getirirse böyle tadil ifadesi kullanır. Onun bu ifadesi, mervi anh'ın durumu hakkında güven uyandırmaktadır. İ m fun ü l Haram eyn ve ona tabi olanlar bu görüştedirler.148 Görüldüğü gibi üçüncü grup, nakil imamının mürselini kabul için ta'dtl ifade eden bir lafız kullanmasını şart ko şarken, ilk iki grup, hangi lafzı kullanırsa kullansın, nakil imamlarının mürselini m akbul saymamaktadırlar. Bu üç grup müştereken, delil olarak, tab iun devrin de nakil ' -
144 Serahsi, Usul,
145
1/363.
Alai, a.g.e., 94 .
146 Emir Padişah, Teysir,
1 47
Serahsi, Usul ,
1/363.
148 İmamü'l-Harameyn,
III- 1 02; Hitu, a.g.e., 1 1 - 1 3.
Burhan, I/6 3 7-9.
dogrudan
dü
n
e
ravın in
adil_ olmadığı
c
zm
·
n
bi
Ra Ulull
h ad · i
·ş·
er
14
·vaye i
'a i sn ad ed · ce, i nsan sene de
a old ğun a kan aat ge t i r i yor.
h alde
··
i
il
cezmen
z.
Ç · · n ··
düşen ravl
Peygamber'e
i
n adı,
mür ilin i m am olm as ı n ı b ı r akı n ı z , adil olmasına engeldi r. ı so Bun lara karşı, tabilin devrinde nakil i m am l arı n ı n mürseli n i abulde
icma'
ol m a d ığ ı ,
o
devi lerdeki
hadis
otoritelerinin
mür ellerinin n akil i m aın ı olm alarından dolayı değil, ravllerin dururnlarını bil meleri neticesi sadece adil olanlardan irsal
ettiklerin�den d o layı kabul edildiği şeklinde itiraz edilmekted ir.
Ayrıca hadi te imamlık mertebesine ulaşmış birçok kişinin, çeşitli aiklerle
zayıf
ravilerden zikredilmektedir. ı s ı
irsal
ettiklerine
dair
tarihi
vak' alar
i m aın ı adil olmayan kişiden irsal etmez, şeklindeki delile karşı şu itiraz yapı l m aktad ı r : «Nakil imamına göre adil olan kişi başkalarına göre adil olmayabilir. Cerh ve ta'dil e hlin i n , haklarında ihtilaf ettikleri nice şahıslar vardır. Bu ihti l a f halinde, cerh tercih edilerek ravi mecruh addedilir. » 1 52 aki1
Görüleceği üzere, mürseli mutlak olarak kabul edenlere karşı varid olan itirazlar, aynen nakil imamlarının mürselini delil kabul edenlere karşı da vari dd i r. Buna rağmen biz, nakil im aml arın ın mürsellerinin, diğer kişilerin mürselierinden daha kuvvetli olduğunu b en ims emekte yiz . Daha önce de belirttiğimiz gibi
mürsilin özelliklerine göre kuvvet kazanan bazı mürseller, yerine
göre delil olarak kullanılabilir. Fakihler h e rh an gi bir konuda hüküm
verirken ellerindeki h ad i s i n sıhhatini araştırma dışında pek çok
delile ve karİneye müracaat etmekte ve hükümlerini ona göte ermektedirl er.
ı
'
'� ArnırPadişah, Teysir, III/ 1 03 -4; İci, Şerhu Muhtasari'l- Münteha, ll/74.
ynı yerler. Aiai '1 A!Aı, Cbni u't- Tah sil, 8 1 - 2; A midi , thkam, II/ 1 35. , a.g. e ., 94-6. 15!
1 46 1 Mürsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden Değeri
f) Sadece S i ka K i ş i l e rd e n R i vayet Etti ğ i B i l i n e n K i ş i l e ri n M ü rsel Rivayetl e ri n i M a k b u l S a ya n l a r
Yahya b. Said el-Kattan, Ali b. el-Medini, Alai, Ebu Bekr er Razi, İbn Teymiyye (ö. 728/ 1 327) , İbnu ' s - S üb ki , İbnü'l- Hümam, İbn Abdilberr ve pek çok alim, adeti sadece sika kişilerden irsal etmek olanların mürsellerinin kabul edileceği görüşündedirler. 1 53 İbn Receb, Ahmed b. Hanbel'in de aynı görüşte olduğunu belirtir ve buna delil olarak Ahmed b. Hanbel' in, « Hasan ve Atanın mürselleri, mürselierin en zayıfıdır. Çünkü onlar her ön ün e gelenden hadis alırlardı», «Abdurrahman b. el- Mehdi (ö. l 97/ 8 1 4) «�.J l.>C » şeklinde bir hadis naklettiği zaman o hadis delildir. Malik b. Enes, malum olmayan bir kişiden hadis naklettiği zaman da
delildir» şeklindeki ifadelerini gösterir. 1 54
Ahmed b. Hanbel'in, mürseli delil kabul ettiği ve etmediği
çelişki de bu şekilde çözümlenmiş olmaktadır. Yan i mürseli kabul et m e si veya etmemesi mürsilin durumun a göre değişmektedir. şeklindeki birbirine zıt iki riv aye t i n m e vc u d iy et i nde k.i
imam Şafii' nin de aynı görüşü benimsediğin i şu ifadelerinde n
,
anlıyoruz: « İ bnu'l-Müseyyeb'in munkatı (mürsel) rivayetlerinin,
b ul du ğu m u zd an ve onun ancak sikalardan rivayet e tt iğ i ni b il d i ğ i m i z de n dolayı kabul ede ri z Durum u onun gibi olan herkesin munkatı'ını kabul ederi z » 155 Malikilerin bir kısmının da b u görüşü b enims e diği isnadlı ve salıili olduğuna d elale t eden ş ey l e r .
.
kaynaklarda belirtilmektedir. 1 56
arasında zikrettiğimiz Ebu Bekr er- Razi , mürsilin sikadan rivayetle ma' ruf olması şartını ilk üç asır dışındakiler için gerekli görmekte, ilk üç Yukarıda
ismını
bu
goruşu
benimseyenler
1 53 Alai, a .g. e . 33 -4 ; İbn Teyıniyye, M inh acu' s - S ünn e , IV / 1 1 7;
III/727; HitCı, el-Hadisu'l-Mürsel, 52.
154 İbn Receb, Şerh u İ leli't- Tirm izi, 1 OS
1 55 şam, el - Ümm, 111/ 188.
156 I. b n Receb, Şerhu
v.d. 239-4 1 .
Ilel, 243; Şevkini, İrşadü'l-Fuhlli, 64-5.
Buhari,
Keşfu'l-Esrar,
Prof. Dr. Salahattin Polat
1 147
a ı r ı ı n u arta lüzum olmadığını bel irtmektedir. 1 57 tir I h adi onu unda en de ayl ı eseri te'l if eden Alru, adeti adil lm a anlardan ir al etmemek olan kişilerin mürselleri n i n
mak ul olacağı görüşünü tercih etmekte ve i l k asırlarda d a bu görü ün b nim ndiğin i belirtmektedir. İlk asırlarda bazı mür elierin m akbul ayılıp, bazılarının makbul ayılmamasını bu ekil d izah etmektedir. Yan i sikadan irsal etmekle ma'ruf olan ların
m ü r eli
ri
m
a kb u l
ayılm ış
böyle
olmayanların ki
makbul
ayılmaın ı t ı r. 15 Bu görüşe, mürsilin mervi anh'ın adaleti konusunda yan ılabileceği şeklinde itiraz edilmektedir. M ür si lin adeti, sadece
ika ki ilerden r ivayet etmek olsa dahi , a kalar ın a göre erhedilecekti. 159
adil
olmayabilir.
m ü r s il in adil saydığı kişi, İsmini
verseydi
b el ki
Alai bu i t i ra z ı haklı bulmakta ve bu itiraza imkan vermemek
i in hem m ü rs il e
göre, hem de başkalarına göre
sika
olan
ki ilerden irsal eden mürsillerin mürsellerinin makbul sayılm ası
erekt igini avunmaktadır. 1 60 Alai'nin mezkur itiraza m a h al kalmamaktadır.
bu görüşü kabul
Mürsil, cerh ve ta'dil ehlinden ise
etti� biliniyorsa,
a ikardır.
e d ild iğ in de
ve sadece sikalardan irsal
mürselin önemli ölçüde kuvvet kazanmış olacağı
Bu çeş i t mürsellerin,
mürseller içerisinde en kuvvetiisi oldugunu rahatlıkla söyl eyebiliri z Kaynaklar, hadis imamlarının umhurunun, sadece sikadan irsal edenlerin mürselleriyle, böyle mü rse ll erini ayırdıklarını birbirinden olmayanların kaydetmektedirier. 161 .
::
:i
·
m, Keşfu'l-Esrar,
aı, a.g.e., 96 v. d . ..
III/727.
Hitiı, el-Hadisu'l- Mürsel, 52- 3. Alii, Camiu't- Tahsil, 96. Alai, a.g.e., 97.
n
iv y
un
1 ri
'-> "- V A0 _
... idir? r i ki: •
t " b'un · li · . b'r had is u tt i' n) zl rse bu d 1 r i) i i b zı t y dici ş yl r aranır. ·n ( r· ı - ür I h di bakılır: Güv nilir hadis hafızları benzer bir hadi i mü n d bir kilde Ra ülullah'tan n akl ed iyo rl a r sa, bu , n1ür ilin hadi i aldığı kişinin kim olduğunu ortaya çıkarır ve mür ilin hıfzına delalet eder. 2 - Eğer mürsel hadise benzer mü n d bir rivayet bulunam azsa, mür el hadi in ricali dışındaki kişilerce irsal edilen be nzer bir mür el bulunup bulunmarlığına bakılır. Eğer b öyle bir mürsel ri ayet bulunursa bu, önceki mürseli kuvvetle ndirir. Fakat bu birinci şıkta zikretti ğimiz mürselden dah a z ayıf olur. 3- B öyl e bir takviye edici mürsel bulunaın azsa, e lim i zdeki mürsele muvafık bir sahabe kavli ( sözü) bulunup bulunmarlı ğ ına bakılır. Böyle bir sahabe kavli bulunursa -inşallah- mürselin salıili un ( 'b "
bir aslı olduğu anlaşılı r.
4- Ehl-i ilmin bu mürselin manasına muv a fık şekilde fetva verdikleri görülürse durum yine böyledir. Yani mürsel hadisin aslı olduğu anlaşılır.
Sonra bakılır: Ravi, rivayet i aldığı kişinin ismini verseydi,
mechw ve rivayetinden
yüz çevrilen bir kişi olmadığı görüle cekse
(yani mürsilin s ade ce silcalardan rivayet aldığı biliniyorsa) bundan
rivayetin sıhhati anlaşıl ı r. Mürsel hadis, hafızlardan birinin h adisine
muvafık ise, veya hafızların hadisine fazlalık yönünden değil de
metinde veya senedde noksanlık yönünden muhalifse, bu durum
i
·
·
aldıkları
kişi
hakkında
çi o duğu, bir kısmının ise
son
derece
müsamahakar
or e daha sora şöyle devam ediyor: e a ı e gafletten uzak olan kişiler, büyük _.e ·n m · · rs e ll e r inden kaçınmaktadırlar. Ashabın
ah edi _.. V.ıı.A. __ _ _
ashabın bir a i A n arasında niçin fark gözetiyorsun çoğunluğuyla görüşen kişilerin zayıf e azi ğından dolayı. r fa ya a
abiUnun mütekaddimleri ile ,
·
ş
' ld
ü lle ri a u n l rdı : enz r b i r mü n ed )dür. Bu d ·· rt ta ·y un ur ri a i nadı far ı lan başka bir m ü r 1 mü r el m v fık ah abi avl i aı ·mı rin oğunluğunun o m ü rsele uygun fetv ver e · . u dört yoldan biriyl e takviye edil m eyen kibaru't- tabiin mü Il ri makbul ol madığı gibi, nl r dışındakilerden h i çbi r m nin m ü r el i d makbul d ğildir. Şafıi' n ' n ifadel erin de ki 'baru't- abiinden m u rad rivayet! rin in çoğu ahabeden olan ığaru't-tabi i n d e n abiilerdir. abiınden olan tabiile dir. ı 3
m aksad
ise
rivayetlerinin
ço ğu
ukarıdaki
ekillerden biriyle takviye edilmiş b ile o lsa, mür el hadi ler mutta ıl hadislerin derecesine çıkamaz. Bu da, 2-
m ervı anh'ın zayıf olma ihtimalinin devam etmesinden dol ayıdır. 3-
afıi'ye göre mürsel hadis, sadece tabitin mürseline mü nha ır bir tabir d eğil d ir Ona göre, senedden düşen ravi, sahabe dı ında bir veya birden fazla kişi olsa da hadis mürseldir. Eğer böyle olma aydı, «mürsil, şeyhinin ismini verseydi rivayeti makbul olan 'şilerden olması lazımdır» şeklinde bir ifade kullanmazdı. ahabenin adaleti tartışma konusu edilmediğine göre, tabitın m ürselin de ismi zikredilmeyen sahabi i ç in böyle bir şart koymuş .
olması düşünülemezdi.
4- Ş afıi sığaru't-tabiin'in ve onlardan sonrakilerin mü rs ellerini ak olarak reddetmez. Araştırma neticesi s adece adil ol anl ardan · sal e · eri ortaya çıkanların mürsellerini m a kb ul sayar. Fakat 'baru't- abiinöen sonra böyle b ir kişinin bulunduğunu bil me di ğini ,
e ay eder 5-
ı 2 Şa
"
,
ad · s hafızlarının mürsel hadise, başka bir hadi le
· ale, 46 1 -467.
163 Bennan1, Haşi ye ala em'il-Cevam i', I / 1 70.
Prof. Or. Sal h
in P
\ 1 151
muvafakat e t m eleri de mür il i n h ı fzı na delildir. 6-
afı.ı ' n i n arad ı ğı ş artları haiz olan mür elle amel etmek ona
göre caizdir. Fakat m utta ıl haberle amel etmenin gerekli olduğu gibi gerekli değild i r.
7- Mü rsel anh ' ı n hal i bütün bu takviyelere rağmen mechwdür.
İ mi zikredil e zayı f lma iht i m ali vardı r. 8-
D e ğişik
bi rbi rl e r i n i takviye e tt ikl e r i zan nedilen bir takı m mürseller vardır kan allardan
mü rsel
olarak
rivayet
edilen
ve
ki , a l ı nda h ep inin kayn akları b i rd i r. Mesela, Hasen el-Basri, Ebu' l
Al i ye
,
İbrahi m en-
i nad.larla
ehai ve Züh ri' den mürsel olarak ve çeşitli
nakledilen ,
( nam azda)
kahkahanın
(sesli
olarak
gülm e n i n ) hükmüne dair hadisin kaynağı Ebu'l- Aliye'dir. Bütün
kanallard a hadis Ebu'I-Aliye'den alınmıştır. Bu i n cel i ğe dikkat
edilmesi gerekir. Çün kü bu durumda mürselin takviyesi söz konusu olamaz. 1 64 D aha
sonraki
alimler
tarafı ndan
Şafıi' nin
ifadelerindeki
proble ml i ve k apalı noktalar izah edilmiş, bazı hususlarda farklı yo rum l a r getirilmiştir. Mürsel hadisin değeri konusundaki münakaşaların tarihi seyri içeris � nde Şafii'nin görüşünün özel bir yerinin bulunması ve üzerinde çok fazla münakaşa yapılmış olması hasebiyle, onun görüşünün yorumları üzerinde kısa da olsa durmanın gerekli olduğu kanaatindeyiz. 1 - İ mamü'l- Harameyn, Şafii'nin mürseli re.ddetmediğini aradığı şartların mürseli kuvvetlendirrnek için olduğunu, ileri s ürd üğ ü şartları haiz olmasa da insana itimad telkin eden mürsellerle amel edi le b ile c e ğin i benimsediğini belirtmektedir. 165 İbnü's - Sübki, İ bnu' s S em ' an i (ö.5 1 0/ 1 1 1 6) ve Kadi -
Şafii alimi, imamü,l olduğunu, Şafii'nin takvi e
Abdülvehhab (ö.422/ 1 03 1 ) gibi pek çok Harameyn 'in bu kanaatinin hatalı
edilmemiş mürseli tek b aşına delil saymadığını b e l i r t m ktedirl r. 1 66
164
165
1 66
Alli, Camiu't-Tahsil, 3 7-44.
.İmamü 1-Harameyn, el-Burhan, V640.
HitCı, el -Hadisu'l -M ü rsel, 56; I<.anüi, Şerhu Tenkihi1-Fus0l, 164.
1 52 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden De�eri
Şafi.i'nin «Mürselin kabulünü müstehab görürüm (�\), fakat muttasılın delil olduğu gibi delil olur diyemem» şeklindeki ifadesinde yer alan «estehıbbü» ket · m esini, Kadi Ebu Bekr «gerekli görmem» mana ına alırken, Beyhaki ve Nevevi « .Jl:i=.l : terc ih ederim» mana ına geldiğin i b elirtirler. 1 67 Kadi Ebu Bekr'in anlayışına göre, Ş afi i, şartları haiz mürselle a m el e dil m eyebil i r kanaatindeyken, d i ğ r iki al i m e g ö re , ş a rtla r ını haiz olan mürselle 2-
amel etm yi etm meye tercih etmektedir.
3 - Bazı Şafii alimleri, imamları tarafından zikredilmeyen
mür eli de tekleyici ve delil olmaya uygun hale geti r i c i bir takım
unsurlardan bahsetmişlerdir. Maverdi'nin, Şafii' ninkilere
ekiediği
takviye unsurları şunlardır : a) Mürselin kıyasla desteklenmesi. b) Mürselin ihtiva ettiği hükmün, karşı çıkan olmaksızın insanlar arasında yayılması. c) Mürselin hükmüyle, bir asrın mensupları tarafından · amel edilmesi.
d) S ahab i fiilinin mürsele muvafık lm
ı.
o
Bunların, mürsel için takviy alimler arasında ihtilaf vardır.
uyU ı
«Ehl-i ilmin çoğunluğunun m ür
li
· r. 16
tarzındaki ibaresinin kapsamına gird · ğ · 4- Alimleri öteden beri m şgul
d
Şafıi'nin, Said b . el- Müseyyeb'in mürseli rin
olduğudur.
Muhtasar'ul-Müzenf i imli
ayacağında · · , Şafıi'nin tva vermesi»
k
r e,
en b i ri de,
t munu n ne
a ıi' i
,
«İbnu'l
Müseyyeb 'in mürseli bize göre hasendir» 1 6 d diği kaydedilmiyştir.
Bu
s ö z ün d en maksadının ne olduğu hakkında büyük ihtilaflar
bir yerdeki bu konudaki
ortaya çıkmıştır. Diğer
şu ifadesi de farklı yorumlara
müsait olduğundan,
ilitilatların büyümesine sebep
olmuştur: «Başkalarının munkatı'ını kabul
167
168
169
SuyUti, Tedrib, I/202.
SuyUti, Tedrib, I/20 1 -2; Hitu, a.g.e . ,
Ş afii, Ümm , VIII/78.
43 v.d.
etmediğiniz halde,
Prof. Dr. S ı
! bn u '1 -Mü yy b ' . kil d rim i: İbn 'l
·
iç
hattin
Pol
t 1 1 53
·
i nad ı
urumu
ikal ı ı \J
İbn u 'l -
ibi
d ri z. · ıl " l i m l i , Müt kaddi iki tü rl ü izaht b ul u n m u ş l a r r: » 1 70
m
atı'
rivayetleri ni
kabul
amları n ı n bu sözleri hakkında
I-Mü yy b ' i m ü r el leri huccettir. Başkaların ınki huc t d ğ i l di r id'in ür ellerini incelem iş ve aslında h p i n i n mü n d olduğunu görmüştür. b) İbnu'l - Mü eyyeb'in mürselleri de diğerlerininki gibi delil . değildir. Fakat Ş afii , onun mürsellerini diğerlerine tercih etmiştir. Mür Il r arasında tercih caizdir. Hatib el-Bağdadi, Ebu Bekr el Beyhaki, Ebu Bekr Kaffai (ö.507/ 1 1 1 4), Nevevi, Maverdi, İbn Ebi Hatim gibi Şafii mezhebinin en büyük otoriteleri ikinci şıkkı tercih etm ekted i rle r. Bu görüşlerine delil olarak İbnu'l-Müseyyeb'in, müsned t arik i b u l u na m aya n pek çok m ürs el i olduğunu ve Şafii'nin on a ait birçok mürs li abul t m ed i ğ ini göste r i rl e r. 171 Alai birinci şıkkı t erc i h tmekte ve şöyle demektedir: <<Şafii'nin, İbnu 'l -Müseyy b i n mürsellerini diğerlerinden istisna etmesi, onun mürselini tek başına delil kabul ettiğini gösterir. Eğer Said'in mürsellerin i de zikr ttiği takviye unsurlarıyla desteldendiği zam a n kabul etseydi, o n u n mürselleri ile başkalarının mürselleri a)
aid b.
.
'
ara s ı n da ayırım yapma
ı manasız olurdu.» Alai ayrıca fikrini te'yit için, seleften pek çok kişinin Said'in mürsellerinin sahih olduğuna dair ifadelerini sıralamaktadır. 1 72 Şafıi'nin, Said'in mürsellerinden bazılarını kabul etm mesini ise, mürsel olduklarından değil, daha
şam, illi 1 71 N ev vi, 1 70
1 72
.
M
cm
',
1/53 -5 b;
Kitabu'l·M r il, - 7; B u it d I rin b ·
mür l l ri
d ·r
i
n
,
di
h vi u'l-
thu,l-Muğis,
ur 1 ı .
kz:
I/ 140;
İbn Ebi Hatim,
Said b. El- Müseyyeb,in
1 54 1 MOrs 1 Hadi ler v Delil Olma YönOnd n D�eri
u
tli d l i l l rl
aıd 'i n
mür
tea uz
l leri n i n
tti kleri n ci n d i r şekl i n de i zah etmekt edi r.
bir
la ın ı n ı n
m üs n ed
tarikieri
olm adı ğ ı
kl i n d ki i i raza karşı ise şöyl e cevap ver mekted i r : «Şafii, onun ad ce
i kalardan i rsal ett iği n i b i l d iği n de , m üsned t ariki ol m ayan
m ü r ell e ri n i d afı fn i n
kabul etm i ş t i r. 1 7
i fa deleri
d i kkatle
i ncel endi ği n de,
A l a i n i n yoru m u '
i abetli görü n m e k t edir
.
Mil'nin karşı
m ü r el hadisin
birtakım
itirazlar
h ucciyyeti
yapıl m ı ştır.
konusundaki
B u n lardan
en
görü şüne öneml ile ri
öyledir: «Mü r el,
diğer
bir
tarikden
müsned
o larak
geliyorsa, bu
d u r umda müsnedle amel edi l i r, mürsel l e değil . Çünkü müsn ed
ri vaye ti n mevcut olduğu yerde mürselle
amel
etmeye
yokt u r. »
l üzum
Bu i tira za karşı Şafii alimlerince şöyle cevap verilmektedir: «Şatifnin burada kas te tt iği t akviye eden müsned, tek başına ihticaca elverişli olm ayan müsneddir. Bu takviye neticesi, müsnedle değil m ürselle amel edilmiş olmaktadır. Müsned rivayet, ismi
hazfedilen mervi anh'ın kim old u ğ u n u bilmemizi sağlam akta
ve
hazfedilen ravinin mechuliyetinden dolayı mürsele arız olan za'f
m üs n ed , ihticaca selahiyetli olsa bile, o zaman da hem müsned, hem mürsel her ikisiyle amel edilmiş olur. Bu durumda tek müsned tariki olan bir salıili hadis, bu ikisiyle tearuz etse, ikisi tek kalan s ah i h hadise ortadan kalkmaktadır. 1 74 Mürseli takviye e d e n
te rcih edilir. » 1 75
delil olmaya elverişli olmayan bir müsnedle veya başka b ir mürselle, Diğer bir itiraz da ş u ş ekil d e di r : «Mürselin kendi başına
yahut da alimierin çoğunluğunun görüşüyle desteklenmesi, zayıf v�
delil olmayan bir şeyin, yin e zayıf ve delil olmayan b i r şeyle
1 73
1 74 1 75
Ala!, Cami u't-Tahsil, 45-7.
HitCı, el -Hadisu'l- Mürsel, 45 - 5 . A yrıca b kz.: S eh avi , Fe th u'l-Muğis, Mukaddime , 49; Basri, Mu'te med, 629; Tehanevi, Kavaid , 1 48. evevi, Mecmu', l/54a ; Emir Padi şah, Te sir, 111/ 1 05. y
1/ 143 ; İb n Salah,
1 76 Basri, el-Mu'temed, I/638; Buhari, Keşfu'l-Esrar, 111/726. 1 77 Sahavi, Fethu'l-Muğis, I/ 1 43; Emir Padişah, Teysiru't-Tahir, lll/ 105; Mahalli ,
rhu
Cem 'i'l-Cevami' II/ ı 70; Ensari, Fevatihu'r- Rahamüt, II/ 1 76-7; Hiüı, el- Hadi u'l-
Mürsel , 47.
1 78 İbn Hazm , el-lh.kam, II/ 1 92 - 3 .
1
O
H di
1 r v
D Iii O ma YOnOnd n D�
ri
c ği n · il ri ü r r. 179 y · r izi, uyu ı, · n d · e r Ebu İ hak el - İsferru i İbn · a e , nu'l- ayyim el- evziyye · n u'l- ü am, Sehavi gibi pek o alim enedinde yalancı olmamak şart yla imler tarafından cct 1 i 'I- kabu1 gören yani kabul edilen" zayıf had. slerle am el edi! ceği görüşün dedirler. 1 80 i şte Şafii ve Debusi gib. alimierin in a lar veya alimler tarafından kabul gören mürselleri del il a aları, kabu1 gören zayıf hadis! e am el edilmesi kabilindendir. Biz e mürseli belli şartlarla kabul edenler içerisinde ihtiyata en uygun görüşü, ani ortaya koymuştur. Mürseller içerisinde en kuvvetlisi, -sahabe mürseli hariç- sika olduğu bilinen kişil erde n ir al edenlerin mü rsel l e ri yl e Şafii'nin saydığı şekilde takviye edilen mür ellerdir diyebiliriz. Şafii de zaten bu iki çeşit mürseli kabul d·
A
·ı
"
•
,
etmekted ir. i)
Mürsel Hadisten Başka D el i l i n B u l u n mad i ğ i B i r
Konuda
M ü rs e l Rivayeti Ma kbu l Saya n lar
Herhangi bir konuda mürsel hadisten b aşka delil yoksa, o konuda hüküm verirken ya re'ye başvurulacak veya mürsel hadisle amel edilecektir. Alimierin çoğ unluğu zayıf hadisi kıyasa ve re'y ile hüküm vermeye tercih etmektedirler. Mürsel hadisi delil kabul etmeyen alimler dahi, böyle bir durumda mürsel hadisle ameli,
zayıf hadisle amel şeklinde mütalaa etmekte ve mürselle ihticac
etmektedirler. Ebu Hanife, İmam Malik, Ahmed b. Hanbel, Ebu
Davud es S i ci s tan i , Nesai, İbn Ebi Hatim gibi pek çok fıkıh ve hadis
imaını iki şartla zayıf hadisle am el edileceği görüşündedirler:
1
-
Hadisin za'fının ş iddetl i olmaması ve senedinde yalancı
b lunmaması.
2- Bir m e s ele d e
1 79
1 80
,
o
zayıf hadisten başka d elil bulunmaması.181
Debt1si, Takvimü'l -Edille, l O I b- 1 02a. Leknevi, el-Ecvi b etu'l-Fadıla, 228-23 8
sonuna ekledi · risalesi .
(Naşir Abdulfettah EbU Gudde' nin
eserin
Prof. Dr . Sa\ahattin Po\a\ \
Bu
'\ 57
b a ğl a md a Ebu Davud, «Bir konuda mürsel hadis dışında
müsn e d bir rivayet yoksa, mürselle ihticac edilir» demiştir.182
Ahmed b. H anbel de , «Hadisin zayıfı bile re'yden kuvvetlidin)
de m iş tir . 1 8 3
ehavi , Ahmed b. Hanbel' in, mürseli delil saymayanlardan
olduğu halde, isminin mürsel hadisle ihticac edenler arasında
zikredilmesini şöyle yorumlamaktadır : « Ahm e d b. Hanbel, zayıf
hadisle ve zayıf hadislere dahil olan mürsel hadisle, o konuda başka delil yoksa ihticac ederdi .» 1 84 İmam Şafii'nin de bir meselede, mürsel hadisten başka hadis yoksa, amel ettiği şeklinde yorumlar mevcuttur. 185
j ) M ü rsel H ad i si S adece Fedailü'\-A'ma\ Konulannda Del\\ Sa y a n l a r
Muasır müeUiflerden Muhammed Him, mürsel hadislerin
değeri konusuna
tahsis ettiği eserinde, mürsel hadisle amel
meselesini şöyle bir neticeye bağlıyor : «Bize sorulursa ki: Muhaddislerin ve usuleillerin cumhuruna göre m ü rsel hadisin makbul olma d ı ğı belirtildi. O hal de mürsel
hadisle mutlak olarak mı amel edilmez, yoks a bazı şartlarla amel
edilebilir mi? Deriz ki: Alıkam - ı şer ' iyye de mutlak olarak amel
edi l me z . Onunla bir hararnı helal, bir helali haram kılamayız.
Ç ünkü o, bize göre, delil olmayan zayıf hadis nevilerinden biridir. Fedailü'l-a'malde ise, muhaddislerin zayıf hadisle amel edilebilmesi için ileri sürdüideri şartları haiz olduğu müddetçe mürselle amel
edilir. Bu şartlar şunlardır:
1 - Za'fı şidde tli olmamalı.
Mesela, irsalle beraber başka bir za'f seb e bin e de sahip bulunmamalı. Senedinde yalancı veya yalanla
N/1 /347.
1 82 Risaletü Ebi Davud İla Ehl-i Mekke, 277. 1 83 İbn Hazm, Muhalla, J/68; Sehavi, Muğis, I/BO.
1 84 Sehavi, a. g. e. I/1 33. 1 85 Sehavi, a.
g.e. I/20, 1 42, 268.
1 58 1 MOrsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden De�eri
itharn edi l m i ş b i r ravi bulunm amalı . 2- Mür el in i ht iva ett iği hükü m , İslam ı n genel kaide lerinden biri n i n kap arn ı içine girmel i .
3 - Hadisin ü b u tuna ya n i b u h adisle arnel i n s ü n n e t olduğuna i tikad edi l m em l i . Bütün b u şartlar b u m ü rsel h adise m u a r ı z, s ahih bir hadis
bulunmadığı müddetçe geçerl i d i r. 1 86
Zayıf hadisle amel konusunda ali m l e r
arasında
üç
mevcuttu r:
görüş
1- Mutlak olarak amel edil mez.
2 - Mutlak olarak amel edilir.
3 - Bazı kon u larda bazı şartlada amel edilir.
Mürsel hadisi zayı f kabul edenlere göre , mürsel hadisle amel
konusu ile zayıf hadisi e am el konusu birbirinden ayn d eğildir. Zayıf had.isle ame1 konusunda yukarıda saydığımız üç görüşten birini benimseyenler, m ü rsel hadisle amel konusunda da aynı görüşü benimserler. k)
ibn Serhan'ın Mürselin Değeri
H a kk ı n d a ki
Görüşü
Bağdad fakibierinden İbn Berhfın Eb u ' l - F e th Ahmed b. Ali'nin (ö.5 1 8/1 1 24) el- Usul isimli eserinde m ü rs e l i n değeri h akkında ortaya koyd.uğu bir görüşü vardır ki, sadece ona hastır. Başka kimse tarafından benimsenmemiştir. Bu görüşünü şöyle ifade etmektedir: «Bize göre mürsel hakkındaki d o ğr u görüş ş udu r: İrs al , cerh ve t aöil konusunda bizim mezhebimizin d oğru olduğuna inanan birinden sadır oluyorsa, o kişinin mürsel rivayetini de, mü s ned rivayetini de kabul ederiz.
Cerh ve tadil hususunda
bizim
mezhebimize muhalif olanların mürsel rivayetlerini kabul etmeyiz. Çünkü zikretmediği ravinin, rivayeti kabul edilmeyecek biri
olması
mümkündür. İ s m ini vers eyd i belki rivayetini reddedecektik.»
1 86
Hitu, el-Had isü'l-M ürsel, 75. Zayıf hadisle arnelin hükmü konusundaki ihtilaflar için bkz: Leknevi, Ecvibetü'l-Fadıla, 36-64; Tehanevi, Kavaid Fi Ulumi'l-Hadis, 91 1 7.
Prof. Dr. Salahattin Polat
Bu görüş d ta'dil m
a
\ 1 59
adil bir ravinin bir kişiden rivayette bulunmasının
ind
olduğu esa ına dayandığından, «mürsile göre
dil olan , başkalarına gö e adil olmayabilir)) şeklinde tenkid dilm kt dir. 1 7 lında u tenkit, İbn Berhan' ın kendi ifadelerinde ın ut r. akat o, b tenkidi cerh ve ta'dilde kendi mezhebine muhalif olanl r t vcih derken, kendi mezhebine muvafık olanlar i i n yn ı n · di geç rli a la c ağı n hesaba katmamaktadır. Bütün Berhanın bu görüşü, kend i s i n i n asıl b unların yan ı da bize İb a d ı bir yana, m zhep alimlerinin h adi s l e rle amel ederken ın o
n Id hadi in
zh p pren iplerine uygun olup olmamasını esas aldıkl arı n ı d ifr etm i ve cesurca dile getirmesi açısından çok azın'ın şu ifadeleri de aynı gerçeği ön mlidir. Bu konuda İbn yan ıtmakta dır : « anefıler, Malikiler ve Hanbeliler, mürseli delil aydıkl a r ı n ı ·· yi r l e r ke n , imamlar nın görüşlerine muhalif olunca, mür li
n
çok terk ed
ki i o lu yo rl ar » 1 .
1) Mürsel Had is i n Değe i Konu iller
gör
ma' Um imam da
olarak ka d
rivayet tir. �ne mü r ii1 r ayrılıkl arı v
delil olm z
1
nda Şia'n 1n Görüşü
.. yl dir: «Bir ravi'nin,
ıtalı veya vasıtasız
· h zfederek yaptığı azla ol un hadis yaca ğında görüş
1 r. 2- Mutlak olarak r'
-ı Kerim'le veya
ı· il te'kid olunursa ve en mütevatir bir h ında makbul sayılırsa delil önemli i, a h ı olabilir diy nl r. ör miır 1 hadi Şia uleması arasında kabule Anla ıldı � ın şayan görülür d Iii olabilir. abule şayan olabilmesi için ise,
. ai, caıruu't- Tah il, 1 05.
lbn Hazm, İhkam, II/ 1 36 .d.
O1
H d
1
r v D ll Olma YönOnd n D
iı
eri
uy
Ü RSEL HAD I S I N D GERI ÜZERI D EKI Ü AKAŞALAR I N DEGE RLEN DI RlLM ESI
IV-
b.
u 1
aıd
1- a
1
b. el -
de ·
9
erin
eya
kab
i dır.
görd ··
azın
atta
hu u unda ic
a oldu "
ka
bazı şah ı
u öyl me
ür el hadi i peşin hü .. ml redde e kanaa i ize d oğ u ol değeri k u undaki en ı· değerlendi e ler artlardaki i abet za'f der c ler· ·
m ür
alı bi hadi olmalıdır. 1
uh
la ı d' .190 a
a
ü e
· i
a
li. 3-
o
mur
r.
7-
Bu
mal, "
- ---..l � .lt
· ,nın H
lll 35.
Prof. Dr. Salahattın Polat
e t
ür
ır.
ir d
"
1 161
i e tesir eden, rav1nin hadis imaını e mekle ma'ruf olması gibi unsurlar o andır. Ayrıca mü rsel hadis, kendi
b
· r·yıe kuvvet kazanabilm ektedir. Mürsel konularda
bazı
dah i,
tesiri
de ecesin i n
delil
olarak
olacaktır. Mürselin
ularında delil olabileceğini savunanlar
iğ · m · z gibi za'fı şiddetli olmayan bazı zayıf ı da t az artla la d I · ol ak kullanılabilmektedir. Öte yandan I rin · t piti d , m · selin kuvvet derecesinin tayininde e · i ola a kt ı r e ic i ibarıyla, mürsel hadisin kuvvet derecelerine gör ı alan a ın n daha detayi ve o mple ks olma ı gerekecektir. ar ılaştığımız h rhangi b . mür el hadis, müsned bir kanaldan da g 1 · ş olab il . veya az t ·ye edici unsurlara sahip olabilir. ad i U A • • t ol ve i'tibar tabir za f h edilen aşka rivayetlerin li ir. Bütün bu -.. ... ... ..... ... ...· y .
t yerine, etraflı
: Bir kişinin li delil kabul delil kabul '
bul aynıarnası
f olan bir alimin
uvafık hüküm
farklı yorumlara y.a
b.
Said el-Kattan, Zühri,
'b· i imleri, kaynaklarda mürseli
da z'
edilen kişilerden bir kısmı,
hur olmuşlar; diğer bir kısmının
endilerince makbul olduğuna ·:
Hanefiler, Malikiler ve
oy erlerken, imamlarının
� \
1 1
1 62 1 MOrsel Hadisler ve D Iii Olma Yön O nden DeOer1
görüşlerin muhalif olunca, mürseli en çok terkeden kişi oluyorlar.» İbn Hazm bu üç m zhep mensuplarının amel etmedikleri mürsellere misaller verdikten sonra, bunların sayısının ikibine ulaştığını belirtiyor ve tenakuza düştüklerini ifade ediyor. 1 92 Kev ri d Şafii'nin aynı tenakuza düştüğünü şöyle ifade ediyor: «Şafıi'nin özlerind tutarsızlıklar vardır. Bir yerde Said b. el- Müseyyeb'in mürselleri hariç, mürsel h adisin mutlak olarak delil olmadığın ı belirtirken , bazı meselelerde Said b. el-Müseyyeb'in mür ellerini de terk etmiştir. Bunlara misal olarak, buğdaydan fıtır sadakasının iki müdd olduğu, muahidin diyeti, babasını dövenin öldürülmesi ile ilgili rivayetleri göstermektedir. B azen de İbnu'l Müseyyeb'in dışındaki kişilerin mürsellerini kabul etmektedir. Başka bir yerde ise, belli şekillerde takviye edilen mürselin kabul edileceğin i söylemektedir. Beyhaki gib · alim er onun bu da büyük 1 ma ifadelerindeki müşkilin çö zümünd e ve yo
zorluklar çekmişlerdir. Bizzat
'n · n ke
fakihlerin ıstilahındaki mana ıyi
·· li
Yine Kevseri, Buhar! v hadis işitmeyen bazı ravA dair örnekler verer
bu
ı ı
arasında zikredilme inin t n şöyle demektedir: «Bunların
uz
y
ll
ü nea · de
de a
eyenler hıh y
e e ve
b· r kişi olmasından, yahut da ad e · erinden dolayıdır. O halde munkatı' olmal rı ra hadislerin bu eseriere alınması, mürseli kabul v onu ahih saymak demektir. Dört mezheb imamları da mürseli makbul sayınakla beraber, kabul şartlarında ihtilaf etmişlerdir. » 194 Kevserinin fikirlerinin Buhar! ile ilgili kısmına katılmıyoruz. Çünkü, mezkllr hadisler delil sayıldıklarından değil, daha önce hadiste imam olma ı n d a n,
1 92
1 93
İbn Hazm, İhkam, 11/ 1 36 v.d.
Kevserl, Fıkhu Ehli'l-Irak ve Hadisihiın, 33-4.
1 94 Tehanevi, Kavaid fi Uhlmi'l-Hadis. l 44-6.
Prof. Dr. Salahattin Polat
1 1 63
Buhari'nin Sahih'indeki mürseller başlığı altında b eli rttiği m iz bazı sebeplerle Sahihayn'a alınmışlardır. Alimi rin, tenakuz gibi görünen d avr an ışl ar ı nın değişik sebepleri olabileceğini belirtmekle ye t i neli m . 1 95 B izim burada d ikkat çekmek istediğimiz husus, mürseli mutlak kabul veya reddedenlerin, zaman zaman katı kaidelerinden vazgeçmek zorunda kaldıklarıdır. Diğer taraftan, ilk asırlarda mü rsel hadislerin, mürsillerin durumuna göre değerlendirilip bazılarının mürselinin kabul edildiği, b azılarınınkinin de kabul edil me diği gerçeği göz önüne alınırsa, bu tenakuz gibi görünen davranı şl arı n nedeni ortaya çıkar. Kaldı ki, mürsel hadisler, bütün muhaddis l erce merdud ad d ed i lm i ş değild i r. Geçmişte ilgili bölümlerde zikre tt iğimiz üzere mü rsel hadisi mutlak olarak veya bazı şartlarla makbul sayan isimler arasında b azı muhaddisler de bulunmaktadır. İbn Receb, genellikle fakihlerin mürse kullan m al arıyl a, m
addi ie
münafi olm adığı n ı b li r iyo
hafızları,
tek tek h r
adi ·
göre, isnadında ir al ol
zayıftır. Fakibi i Bazı karineler, b
ederse, onu ka bu1
hakikati budur. » 1 9
195Bu
·
zayıf a ı
aynıasının a sl ın d a birbirine
·· yıece izah e diyor : «Hadis
yy n bi ha ' hl r ·
hadisi delil olarak
nların kaidelerine s bu inkıtadan dolayı
u m ·· r elin muhtevasıdır.
bir as l ı olduğuna delalet
ür e e amel etmelerinin
sebeplerin ilk akla gelenleri şunlardır: Mürseli kabul etmeyen bir alim, o konuda
m ürselden
başka delil bul am adığı ndan mürselle amel etmiştir. Veya bizim kendi siyle amel e tti ğin i zannettiğimiz mürsele muvafık başka deliilere istinad etmiştir. Ay nca mürseli kabul etmeyen bir alimin baze n mürsel hadi sl e amel etmesi, zayıf ha
disle amel meselesi şeklinde mütalaa edilirse ortada müşkil kalmaz . Çünkü bazı
hallerde zayıf hadisle amel edilmesi zayıf hadisin huccet olduğu manasma gelmez.
Mürseli huccet s ayan bir llimin de, bazı mürsetlerle amel etmemesi, o mürselin da ha kuvvetl i deliliere tearuz etmesinden ileri gelmiş olabilir. Bunların dışında başka
196
sebepler de m evc utt ur .
İbn Receb, Şerh u Deli't- Tirmizi , 23-3.
e
al
ı
a
ara
a
yerine,
ö e değe e
..."-A ... ...
� ... ... a
··
·
e
ge eke e e adisi e
� \J. .�. ... oıı..LA, �ır.
Bu
etle eliren
o ası. 2 - ürselin bazı akviye un urlan e karineler e de teklenmesi. 3 - ürsilin hadis ilminin ileri gelen kişilerinden olması. 4-Mürsilin, şeyhlerinin durumuna d . at eden ve bu konuda araştırma yapma ehliyeti bulunan bir kim e olması. 5-İsnaddan düşen ravi sayısının az olması. Bir mür el rivayette bu ş artl ardan ne kadar fazlası bir arada bulunur a, mürselın kuvveti o oranda artar ve onu daha da kuvvetlendirir. Kafi nass gerekti rmeye n konularda delil olabilir. Muası r hadi araş tı rma cıl ar ı n ı bekleyen önemli bir görev vardır. O da, mümkün olduğu kadar bü ·· n mürsel hadislerin bir
araya toplanması ve yukarıda saydıklarımız dışında tespit edilecek bütün takviye unsurları da dikkate alınmak suretiyle, tek tek
Prof. Or. Selahattin Polat 1 1 65
ine 1enerek,
kuvvet
derecelerine
göre
s ınıfland ı rm aya
tabi
tutulma ıdır. B öylece hem muayyen bir mürseli reddedenlerin veya kabul ed nlerin i abet derecesi ortaya ç ıka c a k, hem de geçmiş
a.Iiml rden bir kısmına karşı, mürselle amel ettikleri gerekçesiyle
yapılan s uçlamala ın n e ölçüde haklı ve isabetli olduğu ortaya
ç ıkac aktı r. Ayrıca m ürsel o l d u ğu gerekçesiyle peşinen reddedilen
r ivaye t l e r, yeterli derecede kuvvet kazandıkları takdirde, gü n ü m ü zd ki b azı p roble m l ere ışık tutabilecektir. Yalnız şunu belirtelim, bu tutum, m u haddislerin son derece sağlam ve isabe · kaidelerini k a t iyye n h i ç e s aym a k o lm ayac aktır Çünkü mürsel hadis hiç bir zaman s a h i h ve mutta ıl bir hadisin mertebesine çıkamayacak tır. bir kısım
.
1 68 ,
..
Y
o
a
B di öl ül rin g ayar , fakihler met .... · ... ... dair ka aat er n kar ·
fakihl rin h ·· ·· İ
bir d
Ond
ar t
d ğil
ç
O
di i
- - ··'"""
ğer
armad
i
rivay tin muh ev
tekleyen bütün unsurlar v
ine r
ıg
1
lf
V
b
ütünüd ·· r.
Bu farklı tavır, bir yandan muhaddislerin metotlarındaki a amlığı
or aya
�
koyarken,
diğer
yandan
fakihlerin
hüküm
i tinbatı e na ında ne kadar etraflı değerlendirme yaptıklar kadar detaylı ve ha sas ölçülere riayet ettiklerini gösterir Fakihlerin kabullerine
mürsel
rağmen,
hadislerin
tek
tek
değeri
mürsel
konusundaki
rivayetler
söz
ı, ne
teorik konusu
olduğunda, bu teorik kabullere tamamen uym adıklar ı tarihi bir gerçektir.
Mezhep
prensiplerine
uyan
mürseller
kab ul
gerekç el eri üretilirken, mezhep prensiplerine ters dü ş e n
edilip
mürseller
için de ret gerekçeleri üretilmiştir. Bu tutum sadece mürseller için değil belli öl ç üde bütün hadisler için söz konusudur. Bunda yukarıda b elittiğim iz gibi fakihlerin hüküm verirken konularıyla ilgili delil ve karineleri tek tek değil, bir bütün olarak değerlendirmeleri önemli b ir etkendir. Bu tavrın sonucu olarak, çoğu zam an hadislerden işlerine geleni �dıkları, işler ine gelmeyeni almadıkları gibi bir intiba oluşabilmektedir. Mürsel hadisleri değerlendirmede en doğru yol, peşinen kabul
.
veya red değil, mürsel hadisteki bazı özelliklere, mürseli takviye eden uns rlara ve mürselin delil olarak kullanılacağı konuya göre ... ... _.", �. ... ...
vermektir.