Prof. Dr. Þükrü Halûk AKALIN*
Harp Akademileri Komutanlýðý 2007-2 2008 Eðitim ve Öðretim Yýlý Ýlk Dersi (01 Ekim 2007) Prof.Dr. Þükrü Halûk AKALIN
SÝLAHLI KUVVETLER DERGÝSÝ
4
Ocak 2008 Yýl: 128 Sayý: 395 *Türk Dil Kurumu Baþkaný
Sahibi Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Baþkanlýðý
ATATÜRK ve Cumhuriyet Tar.Uzm. Gülru ÇELEN
12
Tar.Uzm. Gülru ÇELEN*
Sorumlu Müdür Dr.Dz.Öð.Kd.Alb. S. Ömer ERENOÐLU Yayýn Kurulu Öð.Alb. Mesut KIZILCA Tar.Uzm. Kerime ÞAHÝNER Doç. Dr. Neþe ÖZDEN*
Düzeltmen Uzm. Selma OTÇU
*Araþ. ve Konf., TSK ATAREM Genel Sekreterliði
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Sezgi Gücü Doç.Dr. Neþe ÖZDEN
20
Grafik-T Tasarým Ceyhan KURHAN Yönetim Yeri Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Baþkanlýðý Bakanlýklar - ANKARA Tel: (0312) 402 23 14 Faks: (0312) 417 01 32 e-posta: atase_yayim@tsk.mil.tr
*Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coðrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Öðretim Üyesi
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Geleceði ve Türkiye’nin Örgüte Yaklaþýmý Dr.Hv.Ýkm.Bnb. R. Kutay KARACA
28
Yýllýk Abone Bedeli 10 YTL Abone Hesap No: 39775219-5004 Ziraat Bankasý Ankara Saraçoðlu Þubesi Abone-ÝÝþlem-T Takip ve Sorunlar Ýçin Svl.Me. Ýlkay SARIKAYA Tel: (0312) 402 23 18-19-20/1211 Tafics: 537 23 18-19-20/1211-1214-1216
Hv. Ýkm. Bnb. R. Kutay KARACA*
Dr. Hülya TOKER*
Ýkinci Dünya Savaþý Sonrasý Geliþmeler, Türkiye - Birleþmiþ Milletler Ýliþkileri, Kore Savaþý ve Sonrasý Geliþmeler
* SAREM Stratejik Araþtýrmalar Kurulu Asya Uzmaný
Dr. Hülya TOKER
40
Basým Yeri Genelkurmay Basýmevi Bakanlýklar - ANKARA *Gnkur. ATASE Baþkanlýðý, ATEM Baþkanlýðý Tarih Uzmaný
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Baþkanlýðý tarafýndan üç ayda bir yayýmlanýr.
ABD’nin Afrika Ataðý : “AFRICOM” Dz.Kur.Kd.Bnb. A. Suat AKTÜRK
Dz. Kur. Kd. Bnb. A. Suat AKTÜRK*
50
Dergimizdeki yazý ve resimlerin her hakký saklýdýr; ancak kaynak gösterilmek suretiyle alýntý yapýlabilir. Silahlý Kuvvetler Dergisi’nde yayýmlanan makaleler, TSK’nýn deðil yazarlarýnýn kiþisel fikirlerini yansýtýr.
ISSN: 1300-0063
*TMR Bþk.lýðý - Brüksel
Kamengrad’da Þehitlik Anýtý
Ýzmir’in Ýþgalinde Þehit Edilen Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey (Ýzmir Asker Alma Heyeti Baþkaný)
Per. Alb. Sermet TAKTAK*
Top.Alb. Sami EFE*
Top.Alb. Sami EFE
Per.Alb. Sermet TAKTAK
64
56
*MSB Arþiv Müdürü
Türk Kurtuluþ Savaþý’nýn Kadýn Savaþçýlarýndan Kara Fatma
* Top. ve Füze Okl. Öðt. Bþk. Tak. ve Gn. Konular Krl.
Öð.Alb. Kadir Türker GEÇER*
Dr.Öð.Alb. Zekeriya TÜRKMEN*
Öð.Alb. Kadir Türker GEÇER
68
Türk Ýstiklal Savaþý’na Katýlmýþ Bir Abide Þahsiyet: ATATÜRK’ün Askeri Gazi Yakup Satar’ý Ziyaret Dr.Öð.Alb. Zekeriya TÜRKMEN
74 Türk Kurtuluþ Savaþý, Türk milletinin Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliðinde, Birinci Dünya Savaþý sonrasý Türk milletini adeta yok sayan bir muameleye karþý topyekûn giriþtiði ve örneði görülmemiþ büyük bir mücadele sonrasý baðýmsýzlýðýný elde ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yoktan var ettiði çok büyük bir destandýr. Türk milleti bu büyük destaný kadýný, erkeði, yaþlýsý, genci ve ço-
*
Kabiliyete Dayalý Kuvvet Planlama Metodolojisi
cuðuyla hep birlikte yazmýþtýr. Bu büyük özverili mücadeleye katýlanlardan biri de Erzurumlu Kara Fatma (Fatma Seher Haným) ve onun, kadýn savaþçýlarýn da yer aldýðý, müfrezesidir. Kara Fatma, Erzurumlu Yusuf Aða’nýn kýzýdýr. Balkan Savaþý sýrasýnda asker olan Kocasý Derviþ Bey’le Edirne’de bulunmuþ, Birinci Dünya Savaþý’nda, ailesinden dokuz on kadýnla Kafkasya Cephe-
si’nde mücadele etmiþ, kocasý Derviþ Bey Sarýkamýþ Cephesi’nde þehit düþmüþ, Mondros Ateþkes Antlaþmasý sonrasý Ýstanbul’un iþgali üzerine Ýstanbul’a gelmiþ, oradan Üsküdar, Bolu ve Ankara yolu ile Sivas ve Erzurum’a giderek Mustafa Kemal Paþa ile görüþerek görev istemiþ, Erzurum ve Van’da aileleri Ermeniler tarafýndan þehit edilen kýrk üç kadýný yanýna alarak müfrezesini kurmuþtur.2
Kara Harp Okulu Dekanlýðý Temel Bilimler Bölümü Tarih Öðt. El.
1
Tanin; 5 Temmuz 1923, "Kara Fatma" baþlýklý söyleþiden.
2
Fevziye Abdullah Tansel; Ýstiklâl Harbi'nde Mücâhit Kadýnlarýmýz, Türk Tarih Kurumu Basýmevi, Ankara, 1988, s.25-26.
* Genelkurmay ATASE Baþkanlýðý, ATEM, Askerî Tarih Þb. Md.
Hv.Plt.Kur.Bnb. Erdoðan BENLÝ*
Yrd. Doç. Dr. Oðuz ERATAÇ*
Hv.Plt.Kur.Bnb. Erdoðan BENLÝ
80
“Tank Tasarýmýnda XXI. Yüzyýla Uyum” ve Özgün Tasarým Yaklaþýmýyla Geliþtirilmiþ Bir Uygulama Modelinin Deðerlendirilmesi Yrd.Doç.Dr. Oðuz ERATAÇ
86
*BÝLKARDES Þube Müdürlüðü * Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlýk Fakültesi Endüstri Tasarýmý Bölümü eratacoguz@yahoo.com.tr
Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama (RFID - Radio Frequency Identification) Teknolojisi Geliþim Süreci ve Askeri Uygulamalar Açýsýndan Deðerlendirilmesi
Psikolojik Ýlk Yardým Dr. Ýkm. Kd. Bnb. Bülent ÖZDÝL* - Dr. Oðuz CAN
Sað. Yb. Fahriye OFLAZ*
Yrd.Doç.Dr.Sað.Yb. Fahriye OFLAZ
102
Dr. Ýkm. Kd. Bnb. Bülent ÖZDÝL Dr. Oðuz CAN
92 * Ýkm. Mly. Okl. ve Eðt. Mrk. K.lýðý
* GATA Hemþirelik Yüksek Okulu Md.Lüðü
Basýnda Silahlý Kuvvetler
Bilim ve Teknoloji
116
Gökbilim
Jüpiter'in Ay’ýnda Büyük Volkanik Patlama
NASA'nýn Plüton yolcusu Yeni Ufuklar uzay aracýnýn, geçtiðimiz þubat ve mart aylarýnda Jüpiter yakýnlarýndan geçerken aldýðý görüntüler, Jüpiter'in uydusu lo'da dev bir volkanik patlamanýn varlýðýný ortaya çýkardý. ABD, Florida'da 9 Ekimde gerçekleþen bir toplantýda sunulan inceleme sonuçlarýna göre, Tvashtar Yanardaðý’nýn patlamasýyla ortaya çýkan püskürtünün yüksekliði 350 kilometre; yani Everest'in yüksekliðinin 40 katý kadar, Araþtýrmacýlar, patlamanýn gerçekleþtiði sýrada Jüpiter'deki koþullarýn beklenmedik ölçüde durgun olduðunu, ancak Jüpiter'in çekim etkisiyle sürekli bir volkanik etkinlik içinde olan Io'nun bu açýdan onlarý hiç de hayal kýrýklýðýna uðratmadýðýný söylüyorlar. 8 gün içinde çekilen fotoðraf sayýsý 39. Kükürt bakýmýndan oldukça zengin görünen püskürtünün hýzýnýn, saniyede 700 metre olduðu da bulgular arasýnda. Bilim ve Teknik - Kasým 2007
Sigara Alzheimer Riskini Artýrýyor 55 yaþ üstü sigara tiryakilerinde Alzheimer riski yüzde 70 artýyor. Hollanda'da yapýlan bir araþtýrmada, sigara içen insanlarýn Alzheimer'a yakalanma risklerinin daha yüksek olduðu ortaya çýktý. 55 yaþ üstündeki sigara tiryakilerinin, hiç sigara içmeyenlere oranla yüzde 70 daha yüksek Alzheimer riski taþýdýklarý, bu hastalýðýn beraberinde getirdiði geçici felç durumunun da beyin hasarý ve dolayýsýyla erken bunamaya yol açtýðý belirlendi.
Saðlýk
Popüler Bilim - Kasým 2007
Kaðýt Ýnceliðinde, Çelik Gibi Dayanýklý Plastik
Bilim
ABD'deki Michigan Üniversitesi araþtýrmacýlarý, "kaðýt kadar ince, çelik gibi saðlam" plastik üretti. Üniversiteden Nicholas Katav, kil ve öðrencilerin kullandýðýna benzeyen zehirli olmayan bir yapýþtýrýcýdan üretilen bu plastiðin, doðada kolay yok olma özelliðine sahip olduðunu kaydetti. Araþtýrmalarýn baþýnda bulunan Katav, bu plastiðin ekolojik olarak tanýmlanabileceðini ve üretim maliyetinin de düþük olduðunu ifade etti. Bu malzemenin kimya fabrikalarýnda gaz elemanlarýný ayýrmak için gereken enerji tüketimini azaltabileceði, mikroçip ya da biomedikal sensör teknolojisini iyileþtirmekte, asker ve polisleri ve araçlarýný korumak için daha güçlü ve daha hafif zýrh üretmekte kullanýlabileceðini belirten Katav, deneme aþamasýnda olan plastiðin bir iki yýl içinde ticarileþtirilebileceðini kaydetti. Popüler Bilim - Kasým 2007
116
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
120
Okurlarýmýza
H
er yeni yýl; yeni umutlar, yeni beklentiler anlamýna gelmektedir. Her birey kendi adýna yenilikler beklerken bireylerin oluþturduðu, ortak bir amaç çerçevesinde birleþen uluslar da beklentiler içerisine girerler. Uluslarýn beklentileri, ulusal kimliðin korunmasý ve toplumun eðitim, saðlýk, ekonomi, güvenlik gibi doðrudan yaþam kalitesini belirleyen etkenlerinin daha üst düzeylere taþýnmasý ile ilgilidir. Bu beklentiler, bireylerin ve uluslarýn en doðal hakkýdýr. Çünkü toplumlarýn tüm çabalarý daha iyi bir gelecek yaratmak içindir. Bu baðlamda Türk ulusu da daha iyi bir gelecek için gerek kendi adýna gerekse dünya adýna yeni yýldan güzellikler beklemektedir. Ancak ülkemizde ve dünyada bu güzelliklere gölge düþürmeye çalýþan kötü niyetli pek çok kimse bulunmaktadýr. Maalesef bu kötü niyetlerin neden olduðu acýlarý en çok yaþayan ülkelerden biri olarak tarihimizdeki birçok örnekte görüldüðü gibi yeni yýlda da ulusça kenetlenmeli ve çocuklarýmýzýn geleceðini çalmaya çalýþanlarýn karþýsýnda durmalýyýz. Ulus olarak bütünleþmeye en çok gereksinim duyduðumuz þu günlerde, vataný uðruna canýný seve seve feda eden þehit ve gazilerimizi þükranla anarken onlara karþý sorumlu, yarýnýmýza karþý borçlu olduðumuzu unutmamalýyýz. Gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye býrakabilmek için, Millî Mücadele döneminde tüm varlýklarýný ortaya koyarak bize bugünkü çaðdaþ, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni armaðan eden baþta Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm atalarýmýzýn açtýklarý yolda ilerlemeye devam etmeliyiz. Ölümünün 69'uncu yýlýnda, yapýlan törenlerle bir kez daha andýðýmýz ATATÜRK, Türk ulusuyla birlikte çok büyük iþlere imza atmýþtýr. Tarihte örneði olmayan Millî Mücadelemizi cumhuriyet yönetimiyle taçlandýran Ulu Önder, gerçekleþtirdiði devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti'ni çaðdaþ uygarlýklar düzeyine taþýmýþtýr. Bilim ve mantýðý esas alarak gerçekleþtirilen bu devrimler, Türk ulusunu da dünya uluslarý içinde hak ettiði yere getirmiþtir. Dergimizin bu sayýsýnda yer alan "ATATÜRK ve Cumhuriyet" adlý makale, Büyük Önder'deki cumhuriyet düþüncesini ve bu düþüncenin yansýmalarý olan devrimleri iþleyerek bu konuya dikkat çekmektedir. Ayrýca Ulu Önder’in büyük sezgi gücüyle günümüz olaylarýný öngörebilme yeteneði “ATATÜRK ve Sezgi Gücü” konulu yazýda ele alýnmýþtýr. Yine bu sayýmýzda yer alan bir yazýmýzda da Ýstiklal Gazisi Yakup Satar'ýn aðzýndan Kurtuluþ Savaþý günlerini dinleme þansý bulacaksýnýz. Güncel, tarihsel, bilimsel içerikli makalelerimizi ilgiyle okuyacaðýnýzý umuyoruz. Yeni yýlýn, bireysel ve ulusal tüm beklentilerinizi yerine getirmesi dileklerimizle...
Galip MENDÝ Korgeneral ATASE Baþkaný
Prof. Dr. Þükrü Halûk AKALIN*
*Türk Dil Kurumu Baþkaný
Harp Akademilerinde 2007 -2 2008 Eðitim ve Öðretim Yýlýnýn ilk dersi TDK Baþkaný Prof. Dr. Þ. Halûk AKALIN tarafýndan verildi. Türk milletinin göz bebeði Türk Silahlý Kuvvetlerinin bilimsel karargâhý Harp Akademilerinin 2007 - 2008 Öðretim Yýlý açýþ töreninde sizlerle birlikte olmaktan büyük bir onur duyuyorum. Akademinin çok deðerli öðretim kadrosuna ve geleceðimizin güvencesi genç subaylarýmýza baþarý dolu bir öðretim yýlý dilerim. Harp Akademilerimizin ilk dersinin millî benliðimizin temeli Türkçeye ayrýlmasý, Türk Silahlý Kuvvetlerinin Türkçeye verdiði önemin açýk bir göstergesidir. Ülkemizin sýnýrlarýnýn güvencesi Türk Silahlý Kuvvetlerimiz, göklerimizde bayraðýmýzýn özgürce dal-
galanmasýný saðladýðý gibi ses bayraðýmýz Türkçenin de özgürce dalgalanmasýnýn güvencesi olduðunu kanýtlamýþtýr. Türk Silahlý Kuvvetleri bu seferberlikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu yüce ATATÜRK’ün Türk dilinin kendi benliðine, aslýndaki güzellik ve zenginliðine kavuþmasý için, bütün devlet teþkilatýmýzýn dikkatli, alakalý olmasýný isteriz, sözünün gerçekleþtiricisi olmuþtur. Türk Dil Kurumunun kuruluþuna öncülük eden ATATÜRK, dilin yalnýzca bir kurumun, bir bakanlýðýn iþi olmadýðýný; o dili konuþan bütün insanlarýn, bütün kurum ve kuruluþlarýn iþi olduðunu bilimsel gerçekliðin bir ifadesi olarak ortaya koymuþtur.
ATATÜRK’ün dile bu kadar büyük önem vermesi sebepsiz deðildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin “yüksek Türk kültürü” temelinde yükseldiðini belirten Ulu Önder, kültürün temelini oluþturan dilin uluslaþmanýn temelini de oluþturduðunu görmüþtü. Çünkü insan kalabalýklarýný ulus hâline getiren dil, insaný diðer canlýlardan ayýran en önemli özelliktir. Kültürün pek çok tanýmý olduðu gibi dilin de pek çok tanýmý yapýlmýþtýr, bugüne kadar… Dilin birkaç özelliðini öne çýkararak yapýlan bu tanýmlarý sýralamak yerine, iþlevlerinden yola çýkarak dilin ne olduðunu görmeye çalýþalým. Dilin en önemli iþlevi konuþma aracý olmasýdýr. Ýnsanlar duygularýný, düþüncelerini konuþarak; dil aracýlýðýyla baþka insanlara aktararak anlaþma saðlarlar. Konuþma aracý olmasýnýn yaný sýra dil, ayný zamanda bir anlaþma ve bir iletiþim aracýdýr. Elbette, diðer canlýlarýn da ses çýkarma, birbiriyle iletiþim kurma özelliði var, ama dili iþleyerek geliþtiren, yazýya dönüþtüren, düþünce aracý hâline getiren de insanoðlu olmuþtur. Ýnsanlar düþünürken somut varlýklarý zihinlerinde canlandýrabilirler… Ev deyince gözlerimizin önüne bir ev gelir, okul deyince zihinlerimizde bir okul, kitap deyince zihinlerimizde bir kitap canlanabilir. Ama sevgi, nefret, acýma, korku, vicdan gibi kavramlar zihnimizde somut varlýk olarak
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
5
Harp Akademileri Komutanlýðý 2007 - 2008 Eðitim ve Öðretim Yýlý Ýlk Dersi (01 EKÝM 2007) canlanamaz. Bu soyut kavramlarý, ancak karþýlýklarý olan sözcüklerle düþünürüz. Bu kavramlar sözcüklerle canlanýr, sözcüklerle dile gelir. Dilin bir baþka iþlevi, kültürü oluþturmasýdýr. Maddi kültür de manevi kültür de dil aracýlýðýyla oluþur. Kültür deðerlerini yaþatan, kuþaktan kuþaða aktaran da dildir. Kültür deðerlerimizi yazýlý veya sözlü olarak yine dil aracýlýðýyla öðreniriz. Baþka kültürleri de yine dil aracýlýðýyla, ama o kültürlerin dili ile öðreniriz. Bilimin geliþmesinde de aktarýlmasýnda da dil vardýr. Bilimde ulaþýlan noktayý her kuþak yeni baþtan yaþamaz, her þeyi yeniden keþfetmez, ancak öðrenir… Öðrenme de yine dil aracýlýðýyla olur. Bütün bu özellikler, dilin insanoðlu için ne kadar önemli olduðunu ortaya koymaktadýr. Her þeyin temelinde dil olduðunu, dil olmazsa insanlýðýn bugünkü durumuna asla ulaþamayacaðýný görüyoruz. Dili insan hayatýndan çýkaracak olduðumuzda geriye hiçbir þey kalmayacaktýr. Bir an düþünelim… Dil olmasaydý insanoðlu bilimde, kültürde, sanatta, uygarlýkta bugünkü durumuna ulaþabilir miydi? Dil olmasaydý insanlýðýn bugün ne durumda olabileceðini gözlerimizin önünde canlandýrmak zor ama tarihte baþka bir amaçla yapýlmýþ bir deneme, bize dil olmasaydý insanoðlunun ne durumda olabileceðini göstermektedir. Roma-Germen Ýmparatoru II. Friederich, bebeklerin dünyaya hangi dil ile geldiðini merak etmiþ, “Bebekler, dünyaya acaba ilahi bir
6
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
dille mi geliyorlar? Bu dil hangi dildir?” diye. Bu soruya yanýt bulmak isteyen II. Friederich, çeþitli bölgelerden o gün doðmuþ çocuklarý sarayýna getirtmiþ, her biri için ayrý ayrý dadýlar, sütanneler, bakýcýlar görevlendirmiþ. II. Friederich bakýcýlardan özel bir de istekte bulunmuþ: Bebeklere en iyi biçimde bakacaklar ancak onlarla hiç kimse konuþmayacak, asla iletiþim kurmayacaktýr. Birbirini etkilememeleri için bebekler birbirini de görmeyecektir. Hiç kimseyle iletiþim kurmadan, hiç kimseyle konuþmadan büyüyecek bebeklerin konuþma çaðýna geldiklerinde konuþacaklarý dil, kutsal kabul edilecektir. Ýmparatorun emirlerine harfiyen uyan dadýlar, sütanneler, bakýcýlar çok iyi bir biçimde bu bebeklere bakýyorlar, besliyorlar ama bebeklerle asla konuþmuyorlar, iletiþim kurmuyorlar. Bu denemenin sonucunda II. Friederich aradýðý yanýtý bulamadý… Çünkü konuþma çaðýna geldiklerinde bebekler birer birer öldüler… Öz anne babalarýnýn evinde belki de hiçbir zaman tadamayacaklarý yiyeceklerle sarayda beslenen bebekler konuþamadýklarý, iletiþim kuramadýklarý için yaþayamamýþlardý. Ýnsanlarýn karnýný en iyi yiyeceklerle doyurabilirsiniz, onlara en iyi bakýmý saðlayabilirsiniz ama insaný insan yapan temel özelliklerden biri olan konuþma, iletiþim kurma yeteneðinin geliþmesini engellerseniz onu ölüme mahkûm edersiniz… Ýþte bu olay bize þunu gösteriyor ki insanoðlunun varlýðý ancak diliyle mümkün… Dil olmazsa in-
san olmaz, dil olmazsa aile olmaz, toplum olmaz, millet olmaz, kültür olmaz, bilim olmaz, uygarlýk olmaz. Dili insan hayatýndan, toplum hayatýndan çýkardýðýnýzda geriye hiçbir þey kalmaz. Ýnsanoðlunun dünyaya geliþinden itibaren annesinden, babasýndan, çevresinden edindiði dil ana dili olarak adlandýrýlýr. Ana dilini öðrenemeyen bir insan, en önemli yeteneðini yeterince kazanamamaktadýr. Böyle bir insanýn düþüncelerini, duygularýný aktaramamasý; aile bireyleriyle, çevresiyle iletiþim kuramamasý sonucunda kimlik bunalýmý yaþamasý kaçýnýlmazdýr. Ana dilini yeterince öðrenemeyen insan; kültür deðerlerini özümseyemez, ulusal deðerlerinden kopar, giderek kimliksizleþir. Yüce ATATÜRK, bu gerçeði þu özdeyiþiyle vurgulamýþtýr: “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasýflarýndan birisi dildir. Türk milletindenim diyen insanlar, her þeyden önce ve behemehâl Türkçe konuþmalýdýr. Türkçe konuþmayan bir insan Türk harsýna, camiasýna mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doðru olmaz.” Sadri Maksudi’nin Türk Dili Ýçin adlý kitabýna el yazýsýyla yazdýðý sunuþ yazýsýnda da dil ile millî his arasýndaki baðý, millî hissin geliþmesindeki yerini þu sözlerle ifade etmiþtir: “Millî his ile dil arasýndaki bað çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olmasý, millî hissin inkiþafýnda baþlýca müessirdir.”
“Ülkesini, yüksek baðýmsýzlýðýný korumasýný bilen Türk milleti, dilini de yabancý diller boyunduruðundan kurtarmalýdýr.” Bu sunuþ yazýsýný, ülkesini ve yüksek istiklalini korumasýný bilen Türk milletinin dilini de yabancý diller boyunduruðundan kurtarmasý gerektiðini vurgulayarak bitiren ATATÜRK, bu sözüyle ülke baðýmsýzlýðýnýn yaný sýra dilin de baðýmsýz olmasý gereðini ortaya koymuþ bulunmaktadýr. ATATÜRK’ün ülke ve baðýmsýzlýk kavramlarýnýn yanýna dili de eklemesi, gerçekten baðýmsýz ve özgür ülke olmanýn koþullarýný göstermesi bakýmýndan son derece önemlidir. ATATÜRK, uluslaþmanýn dil birliði ile gerçekleþeceði düþüncesindeydi. Bu sebeple ulus olmanýn gereðini ortak bir dile sahip olmakta görmüþtür. ATATÜRK, ulus sözünden ne anlaþýlmasý gerektiðini þöyle açýklamaktadýr: Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkýna Türk milleti denir. ATATÜRK’e göre Türk, ýrki bir kavram deðildir. Millî Mücadele’ye katýlarak baðýmsýzlýk için savaþan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþunda görev alan Türkiye halký, Türk milletini oluþturmaktadýr. Bu milleti oluþturan in-
sanlarýn geçmiþleri de ortaktýr: Türk milletini yapan insanlarýn tarihleri birdir. Þu hâlde, kökeni ne olursa olsun; babalarý, dedeleri, büyük dedeleri, analarý, nineleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþu için çalýþmýþ, bu duygularla donanmýþ, geçmiþi ortak olan herkes Türk’tür. ATATÜRK’e göre, Türk milletinin dili Türkçedir. Bu görüþünü, millet kavramýný açýkladýðý ve bu milletin niteliklerini sýraladýðý sayfalarda kendi el yazýsýyla þöyle yazmýþtýr:
ATATÜRK, Türk milletini oluþturan tabloda milletin yönetim þekli ve devletin niteliði ile ilgili ilk iki maddeden sonra dile yer vermiþtir. ATATÜRK, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkýna Türk milleti denir sözleriyle tanýmladýðý Türk milletinin dilinin de Türkçe olduðunu açýkça belirtmiþtir. Millet olarak varlýðýmýzýn sürmesi, millî bütünlüðümüzün korunmasý açýsýndan Türkçe, asla vazgeçemeyeceðimiz unsurlarýn baþýnda gelmektedir.
”Millet sözünden ne anlaþýlýr, ne anlaþýlmak lâzýmdýr? …Bugünkü Türk milletine bu resim tablosuna bakar gibi bakalým ve þimdiye kadar edindiðimiz bilgilerin yardýmýyla düþünelim! Bu tabloda neler görüyorsak, bir tablo bize neler hatýrlatýyorsa, onlarý birer birer söyleyelim:
Sayýn Genelkurmay Baþkaným,
1. Türk milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur bir devlettir. 2. Türk devleti lâiktir. Her reþit dinini intihapta serbesttir. 3. Türk milletinin dili Türkçedir.
ATATÜRK, Sadri Maksudi’nin kitabýna yazdýðý sunuþ yazýsýnda Türkçenin zenginliðini de seslendirmektedir: Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil þuurla iþlensin… ATATÜRK’ün bu sözü, toplumun Türkçeye bakýþýný etkilemek amacýyla söylenmiþ politik veya ideolojik propaganda sözleri deðildir… Türkçe, gerçekten de zengin ve güçlü bir dildir. Türkçeye bu zenginliði ve gücü saðlayan güç kaynaklarý bulunmaktadýr.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
7
Harp Akademileri Komutanlýðý 2007 - 2008 Eðitim ve Öðretim Yýlý Ýlk Dersi (01 EKÝM 2007) Bu güç kaynaklarýndan en baþta geleni tarihîdir… Türkçe, kökleri yüz yýllar hatta bin yýllar ötesine uzanan yeryüzünün sayýlý dillerindendir. Türkçenin yaþýný ortaya koyan en iyi örnek Sümercedeki Türkçe kökenli sözcüklerdir. Yapýlan araþtýrmalar sonucunda Türkçeden Sümerceye yüz altmýþ kadar sözcük geçtiði ortaya konulmuþtur. Bu þu anlama gelmektedir: Türkçenin Sümerce ile akrabalýðý belki tartýþýlabilir ama Türkçe Sümerceye sözcükler verdiðine göre iki dil ayný çaðda yaþamýþlardýr. Bugün yeryüzünde Sümer diye bir toplum, Sümerce diye bir dil yok ancak Sümerceye sözcükler vermiþ Türkçe, binlerce yýldýr yaþamakta. Dillerin eskiliði, köklü olmasý; söz varlýklarýný geliþtirdiði, dili iþlekleþtirdiði, dil bilgisini kurallý hâle getirdiði gibi onlara anlatým zenginliði de katar. Tarih içerisinde dillerin baþka dillerle girdiði etkileþim, onlarý daha da dirençli kýlar. Türkçenin köklü dil oluþunun bir baþka kanýtý da her dilde ortaya çýkýþý yüzyýllar alan üst anlamlar, mecazlý kullanýmlardýr. Bugün Türkçede kullandýðýmýz “beni kýrmadý” ifadesi bir üst anlatýmdýr, gerçek anlamýn ötesinde mecazlý bir kullanýmdýr. Çünkü “kýrmak” sözü bir camýn, bir tahtanýn, bir bardaðýn bütünlüðünü kaybetmesini ifade eder. Ýnsanýn kýrýlmasý camýn kýrýlmasý gibi deðildir. Böyle bir anlatýmýn ortaya çýkmasý için yüzyýllarýn geçmesi gerekmektedir. Ayný ifadeyi günümüzden yaklaþýk bin dört yüz yýl önce Çin kaðanýndan ressam isteyen Bilge Kaðan, Orhon Yazýtla-
8
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
rý’nda þöyle söylüyordu: Sabýmýn sýmadý… Bu sözü bugün anlamamýz zor olabilir ancak birkaç küçük açýklamayla bu sözlerin hiç de yabancýsý olmadýðýnýzý anlayacaksýnýz. Sab sözündeki /b/ bugün /v/ sesine dönüþmüþtür. Tez, düþünce anlamýnda kullandýðýmýz sav sözünün eski biçimidir sab sözü… Orhon Yazýtlarý’nda ise anlamý “söz”dür… Sýmadý sözünün kökü ise “sýmak”týr ve “kýrmak” anlamýndadýr. Bugün bile Anadolu’da kýrýk çýkýk tedavisi yapan halk hekimlerine sýnýkçý denilmektedir. Bilge Kaðan’ýn sabýmýn sýmadý sözü bugün için “sözümü kýrmadý” demektir. Orhon Yazýtlarý yazý dilimizin baþlangýcýdýr ama kullanýlan iþlek dil ve mecazlý anlatým, Türkçenin birkaç bin yýl öncesinden geliþmiþ bir dil olduðunu göstermektedir. Ýþte böyle bir anlatýmýn ortaya çýkmasý için de yüzyýllarýn geçmesi gerekmektedir. Bilim dili olarak ise Türkçe, IX. yüzyýlda Uygur döneminden itibaren geliþmeye baþlamýþtýr. Uygar bir Türk toplumu olan Uygurlar pek çok bilim dalýnda eserler ortaya koymuþlar, kendi dillerine eserler çevirmiþlerdir. Týptan hukuka, saðlýk bilimlerinden iktisada kadar pek çok konuda eser ortaya koymuþlar ve bu eserlerde Uygur Türkçesiyle türettikleri terimleri kullanmýþlardýr. Türkçenin bilim dili olarak tarihin derinliklerine uzandýðýný görmekteyiz. Ana dilimizin bir baþka güç kaynaðý ise yaygýnlýðýdýr. Türkçe bugün Avrasya bölgesinde on iki milyon kilometrekarelik bir alanda,
çeþitli yazý dilleriyle, lehçeleriyle ve iki yüz milyonu aþan konuþucu nüfusuyla yeryüzünün ilk on dili arasýnda yer almaktadýr. Kesin nüfus sayýmlarý yapýlmayan ülkelerde nüfus artýþ oranlarý göz önüne alýnarak deðerlendirildiðinde Türkçenin yeryüzünde beþinci dil konumunda olduðunu söyleyebiliriz. Türk dilinin çeþitli kollarý, bugün yalnýzca bu coðrafyada deðil; iþ bulmak, iþ kurmak, okumak amacýyla Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya, dünyanýn diðer bölgelerine giden yurttaþlarýmýz sayesinde dünyanýn dört bir bucaðýnda konuþulan dil konumundadýr. Bu yaygýnlýðýyla Türkçe, Türkiye’nin stratejik gücüdür. Türkiye’ye komþu ülkelerde de Türkiye Türkçesini yazý dili, konuþma dili, öðretim ve yayýn dili olarak kullanan önemli bir Türk nüfusu bulunmaktadýr. Türkçenin bir baþka güç kaynaðý, yapýsýdýr. Türkçe eklemeli bir dildir. Eklemeli bir dil için yeni kelimeler, yeni terimler türetmek son derece kolaydýr. Bu konuda isterseniz sözü bir Fransýz dil bilimciye býrakalým. Türkçenin bir dil bilgisi kitabýný da yazmýþ olan Jean Deny Türkçenin yapýsýnýn mükemmelliðini matematik formülüne benzettikten sonra þöyle söylüyor: “Zaman zaman Türkçenin bir akademisyenler topluluðu tarafýndan tasarlanýp, özenle inþa edildiðine inanasým geliyor.” Yabancý bir bilim adamý da yaptýðý araþtýrmayla ana dilini dil bilgisi kurallarýna göre en erken Türk çocuklarýnýn öðrendiðini ortaya koydu. Prof. Klan Delius’a göre bir Alman çocuðu için bu sü-
re 4 - 5 yaþ, bir Arap çocuðu için ise 12 yaþtýr. Prof. Delius, bu durumu Türkçenin mükemmel þekil yapýsýna baðlýyor ve kök - ek birleþmelerinin uyumunu, çeþitliliðini lego oyun taþlarýna benzetiyor. Gerçekten de Türkçenin bu kadar kýsa süre içerisinde dil bilgisi kurallarýna göre öðrenilebilmesi, kurallý yapýsýnýn bir sonucudur. Örneðin “göz” sözünü öðrenen bir çocuk bu kökten yapýlma “gözlük” ve “gözlükçü” sözlerini çok kolay kavrayacak ve öðrenecektir. Bu yapýyla söz, sözlük, sözlükçü; ay, aylýk, aylýkçý gibi pek çok sözü kavrayabilir. Oysa Ýngilizcede bu sözlerin karþýlýklarý olan sözlerin birbiriyle tamamen ilgisiz olduðu görülüyor: eye, glasses, optician. Bu durum Almancada da Fransýzcada da aynýdýr. Bu özellikleriyle geliþmeye en açýk dil olan Türkçede yeni kavramlar için yeni sözcükler ve terimler türetilebileceðini, Dil Devrimi sýrasýnda dilimize bizzat kazandýrdýðý terimlerle ATATÜRK ortaya koymuþtur. Açý, artý, eksi, bölü, üçgen, dörtgen gibi matematik ve geometri terimlerini bizlere kazandýran Ulu Önder; er, teðmen, subay, yarbay, albay, tümen gibi askerlik terimlerini de bizzat türetmiþtir. Bu terimlerin kökleri en eski Türkçe dönemine dayanmaktadýr, kullanýlan ekler ise Türkçenin ekleridir. Türkçenin bir baþka güç kaynaðý, söz varlýðýdýr. Bizim ilk sözlüðümüz, ilk dil bilgisi kitabýmýz, hatta ilk ansiklopedimiz Divanü Lûgat-it-Türk’ü yazan Kâþgarlý Mahmut’un o günün koþullarýnda derlediði söz varlýðý 8500 civarýn-
dadýr. Üstelik bu sayý, o dönemin bütün Türk lehçelerinin söz varlýðýný kapsamaktadýr. Bugün Türk Dil Kurumunun sanal ortamdaki sözlüðü Güncel Türkçe Sözlük’te yalnýzca Türkiye Türkçesinin yazý dilinin söz varlýðý 114.000’i aþmýþtýr. Ama bununla birlikte Türkçenin yerel aðýzlarýnýn söz varlýðýyla, bilim ve sanat terimlerimizle, deyimlerimiz, atasözlerimizle Türkçenin 600.000’e yaklaþan bir söz varlýðý bulunmaktadýr. Bu da Türkçenin son derece zengin bir söz varlýðýna sahip olduðunun göstergesidir. Milletler yaþayýþlarýnda neye önem verirse dillerinde de onunla ilgili geniþ bir söz varlýðý oluþur. Örneðin Türkçede akrabalýk, renk ve yemek adlarý son derece geliþmiþtir, zengindir. Türkçede en uzak akrabaya kadar akrabalýk adlarý bulunmaktadýr. Türkçede yenge, baldýz, elti, görümce olmak üzere dört ayrý akrabalýk adý vardýr. Oysa Ýngilizcede, Almancada ve Fransýzcada bu dört akrabalýk adý birer kelime ile karþýlanmaktadýr. Türkçede halk aðzýnda teyze çocuðu için bile özel bir sözcük olarak “böle” kullanýlýr. Bu söz Kazak ve Kýrgýz Türkçelerinde de yaþamaktadýr. Ne yazýk ki bu sözü yazý dilimize kazandýramadýðýmýz için kuzen sözü moda hâlinde hem de kimi zaman yanlýþ olarak kullanýlýyor. Ürkütücü bir kavram belki ama ölmek ile ilgili olarak Türkçede üç yüze yakýn sözcük, deyim ve hazýr söz kalýbý vardýr. Bütün
bunlar, çeþitli durumlar için kullanýlan Türkçenin anlatým olanaklarýnýn zenginliðini ortaya koymaktadýr. Türkçenin bir baþka özelliði diðer dilleri etkilemesidir. Türkçe iliþkide bulunduðu çok sayýda dili; özellikle Türk uygarlýðýnýn, Türk kültürünün güçlü olduðu dönemlerde artan oranda etkilemiþtir. Bugün, Çincede 300, Farsçada yaklaþýk 3000, Urducada 227, Arapçada yaklaþýk 2000, Rusçada yaklaþýk 2500 olmak üzere çok sayýda sözcüðümüz baþka dillerde kullanýlmaktadýr. Türk Dil Kurumu olarak yakýnda yayýmlayacaðýmýz Türkçenin Verintiler Sözlüðü adlý eserde, diðer dillere Türkçeden geçen yaklaþýk 12.000 kelime yer alacaktýr. Tek tek sayýldýðýnda bir kelimenin birkaç dilde birden kullanýlmasýyla bu sayý 35 - 40 bine ulaþmaktadýr. Örneðin açmak fiilinin türevlerinin pek çok dilde kullanýldýðý görülmektedir. Buna canlý bir örnek, harekete duyarlý olarak kendiliðinden açýlan kapýya Türkçede kimileri “otomatik kapý” derken bu tür kapýya Farsçada “açýlan der” denilmesidir. Türkçe “açýlan” sözü bugün Farsçada aynen kullanýlmaktadýr.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
9
Harp Akademileri Komutanlýðý 2007 - 2008 Eðitim ve Öðretim Yýlý Ýlk Dersi (01 EKÝM 2007) Ýþte Türkçe böylesine geliþmiþ, zengin ve mükemmel bir dildir. Ancak ne yazýk ki Türkçe hiç de hak etmediði olumsuzluklarla karþý karþýya bulunmaktadýr. Bu olumsuzluklar asla Türkçenin yapýsýndan kaynaklanmamaktadýr. Türkçenin gücünden haberdar olmayan kiþilerin, kuruluþlarýn bilinçli ya da bilinçsiz olarak dilimizi yabancýlaþtýrmasýndan, yozlaþtýrmasýndan kaynaklanan sorunlar bulunmaktadýr. Dildeki yabancýlaþmanýn yoðun olduðu alanlardan biri ticari hayattýr. Ýþ yerlerine, ürünlere yabancý adlar verilmesi, dýþarýdan getirilen ürünlerin bir bölümünde Türkçe kullaným kýlavuzu bulunmamasý, yaþanan olumsuzluklarýn baþýnda gelmektedir. Ýþ yerlerine yabancý ad verilmesi ne yazýk ki gittikçe yaygýnlaþtý ve sokaklarýmýzýn, caddelerimizin görüntülerini bozdu. Sokaklarýmýz bize tanýdýk gelmiyor artýk... Büyük alýþveriþ merkezlerinin, büyük maðazalarýn yabancý adlar kullanmasýndan sonra mahalle bakkalýnýn, mahalle kasabýnýn da bu akýma kapýlarak iþ yerine yabancý adlar vermesi, kendisini ördek sanarak göle dalan civciv masalýný anýmsatýyor. Rainbow Kasabý, Groseri Market, Coiffeur Angle gibi sizin de sokaklarýmýzda, caddelerimizde göreceðiniz yüzlerce ad, yabancýlaþmanýn, kendini inkârýn örnekleridir. Bir kasabýn dükkânýna rainbow adýný vermesi kadar gülünç, gülünç olduðu kadar da düþündürücü, kahredici baþka bir þey yoktur. Bunlar yabancý firmalarýn temsilciliðini yapanlar, bayi olanlar deðildir. An-
10
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
cak, bu akýmýn özellikle yabancý firmalarýn temsilcilikleriyle baþladýðýný da belirtmemiz gerekir. Son zamanlarda Türkçe veya Türkçeleþmiþ adlar iþ yerlerinde kullanýlýrken gelenekleþmiþ Türk yazýmý yerine yabancý dil kurallarýna göre yazma eðilimi dikkat çekiyor: Efendy, Eresin Taxim, Eskidji, Laila, Wishne Bar, Neshe, Kitapchi, Shalgam, Yemish, Kebabchi, Derichi... gibi iþ yeri adlarý, Osmanlý Devleti’nin son günlerindeki iþgal dönemi Ýstanbul’unu anýmsatýyor. Bunlarý hangi düþünce ile yapýyorlar anlamak mümkün deðil. Bu, Türkçeyi bir Ýngiliz gibi, bir Amerikalý gibi yazmaktan baþka bir þey deðildir. Alfabemizdeki Þ, Ç harflerini bizzat ATATÜRK’ün baþkanlýðýný yaptýðý bir kurul belirlemiþtir. Bu iþ yerleri ATATÜRK’ün Yazý Devrimi’ne ve 1353 sayýlý Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkýndaki Kanun’a aykýrý hareket etmektedirler. ATATÜRK’ün Yazý Devrimi’ne saygýsýzlýk olarak adlandýrýlmasý gereken bu davranýþý yapanlar uyarýlmalýdýr. Ülkemizin maðazalarýnýn, kuruluþlarýnýn adlarýnýn Türkçe olmasý ve Türk alfabesiyle yazýlmasý esas olmalýdýr. Ýþ yerlerinde yabancý adlar kullanýlmasý, aslýnda yasal bir boþluðun sonucudur. Þirketler kurulurken Sanayi ve Ticaret Bakanlýðý, Ticaret Odalarý isim tescili yapmakta, yabancý adlara izin vermemektedir. Kurulmak istenen bazý þirketlerin adlarý da Türk Dil Kurumuna zaman zaman sorulmakta, yabancý adlara izin verilmemekte-
dir. Ancak bu aþamada kurulacak þirketlerin açacaðý maðazalarýn, iþletmelerin adlarýnýn ne olacaðý, ürünlerini hangi adlarla satýþa sunacaðý sorulmamaktadýr. Bu yüzden, Türkçe adla kurulan þirketler açtýklarý maðazalara, ürettikleri ürünlere yabancý adlar vermektedir. Bunun gözlemini herkes yapabilir. Yabancý adlý bir iþ yerinden yaptýðýnýz alýþveriþ sonucunda size verilen fiþte yazan isimle tabelada yazan ismin farklý olduðunu görürsünüz. Yapýlmasý gereken düzenleme, þirket adlarýnýn yaný sýra maðaza, iþletme adlarýnýn da tescil edilmesi; ürün adlarýnýn denetimden geçirilmesidir. Ýþ yeri adlarý konusunda belediyeler, meclislerinden karar çýkardýklarýnda yasal bir dayanak elde edilmektedir. Türk Dil Kurumunun da teþvikleriyle yüze yakýn belediye, Türkçe ad kullanýlmasý yolunda karar almýþtýr. Türk Dil Kurumu, bu belediyeleri ödüllendirmekte, topluma örnek göstermektedir. Geçen yýl baþlattýðýmýz bir çalýþmayla da iþ yerinde Türkçe ad kullananlarla yabancý olan adýný Türkçesiyle deðiþtiren kuruluþlarý da Türk Dil Kurumu ödüllendirmeye, topluma örnek göstermeye baþladý. Bu etkinlik kapsamýnda pek çok iþ yeri yabancý olan adýný Türkçesiyle deðiþtirdi. Üç büyüklerden Beþiktaþ da BJK Store olan adýný Kartal Yuvasý olarak deðiþtirerek Türk Dil Kurumu ödülünü kazandý. Bir yaptýrým gücü olmamasýna karþýn Türk Dil Kurumu, dilimizi yabancýlaþtýranlara, yozlaþtýranlara uyarý yazýlarý göndermekte, on-
larý Türkçe konusunda duyarlý davranmaya çaðýrmaktadýr. Türkçe gönüllülerinin de katkýlarýyla bu hareketimiz geniþleyerek sürmektedir. Ancak bu konuda yalnýzca Türk Dil Kurumu deðil hemen herkes sorumludur. Dil konusunda bütün kurum ve kuruluþlarýn sorumlu olmasý gerektiðini, “Türk dilinin kendi benliðine, aslýndaki güzellik ve zenginliðine kavuþmasý için, bütün devlet teþkilâtýmýzýn dikkatli, alâkalý olmasýný isteriz.” sözüyle ortaya koyan ATATÜRK, Türkçemiz konusunda hepimizi duyarlý davranmaya çaðýrmaktadýr. Mesleðimiz, görevimiz, makamýmýz ne olursa olsun Türkçenin korunmasý konusunda sorumlulukla, bilinçle hareket etmeliyiz. Türkçenin yozlaþtýrýlmasýna, yabancýlaþtýrýlmasýna izin vermemeliyiz. ATATÜRK’ün görüþlerini, düþüncelerini daima ilke edinen Türk Silahlý Kuvvetlerimizin, Ulu Önder’in bu sözünü de ilke edinmesini ve uygulama alanýna koymasýný Türk Dil Kurumu olarak takdirle karþýlýyoruz. Türk Silahlý Kuvvetleri bünyesinde Türkçe Seferberliði baþlatan ve bunu her kademede baþarýyla uygulayan baþta Sayýn Genelkurmay Baþkanýmýz Orgeneral Yaþar Büyükanýt olmak üzere bütün komutanlarýmýza, subaylarýmýza, emeði geçen herkese Türk Dil Kurumu olarak bir kere daha teþekkürlerimizi sunuyorum. Türkçenin karþý karþýya bulunduðu olumsuzluklarý önlemek için Türkçe bilincinin yaygýnlaþtýrýlmasý gerekmektedir. Dilin kullanýldýðý alanlarda yasal boþluklarýn gideril-
mesi için yasal düzenleme yapýlmasý da gerekmektedir. Bunun için Türk Dil Kurumu üzerine düþen görevi yapmaktadýr.
kurduðumuz yirmi üç çalýþma grubunda yürütülen terim çalýþmalarýyla dilimizin söz varlýðýna yeni terimler kazandýrýlmaktadýr.
Yüce ATATÜRK’ün talimatlarýyla kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçenin söz varlýðýnýn zenginleþtirilmesi, bütün bilim dallarýnda öðretim ve araþtýrmanýn Türkçeyle sürdürülmesi için terim türetilmesi çalýþmalarýný da yürütmektedir. Türk Dil Kurumu, dil bilimi çalýþmalarýný biliþim uygulamalarý aracýlýðýyla yürütmekte yine biliþim uygulamalarý aracýlýðýyla halkýmýzýn kullanýmýna ücretsiz olarak sunmaktadýr. Türkçenin zengin söz varlýðýný tek bir yazýlýmda toplama çalýþmasýný yürüten Türk Dil Kurumu, hazýrladýðý Güncel Türkçe Sözlük ve Yazým Kýlavuzu yoðun diski ile yazý dilimizin söz varlýðýný 114.000 söz, deyim, terim, anlam zenginliðiyle kullanýma sunuyor. Bir sözlükte olmasý gereken sözcüklerin anlamý, kökeni, türü ile ilgili bilgilerin yaný sýra her sözün TRT sunucularý tarafýndan seslendirilmiþ doðru, güzel ve örnek söyleniþinin yer aldýðý yoðun diskte, gençlerimizin, çocuklarýmýzýn söz varlýðýný geliþtirmelerine yardýmcý olacak sözcük oyunlarý da bulunmaktadýr.
Hiç kuþkusuz, Türk dili denilince bu konuda elbette en büyük görev Türk Dil Kurumuna düþüyor. Bu görevin ve sorumluluðumuzun bilincindeyiz. Türk dili üzerine bugüne kadar yaklaþýk bin kitap yayýmladýk, yýllardýr bu konularda araþtýrmalar yapýyor, Türkçenin geliþmesine, zenginleþmesine katkýda bulunuyoruz. Verdiðimiz konferanslar, yaptýðýmýz toplantýlar binlerle ifade edilebilir. Elimizdeki bütün kaynaklarý bu yolda seferber ediyoruz. Dilimizin geliþtirilmesi, zenginleþtirilmesi için her öneriye, her iþ birliðine hazýrýz.
Bütün bilim ve sanat terimlerini bir yazýlýmda toplayan Türk Dil Kurumu, 190.000 terimden oluþan Türkçenin en büyük terim sözlüðü yazýlýmýný da sanal ortamda kullanýma sunmuþtur. Türkçenin bilim dili olarak daha da yaygýnlaþmasý amacýyla ilgili bilim dallarýndaki bilim insanlarýnýn katýlýmýyla
Ülkemizde Türkçe ile ilgili tek resmî kurum Türk Dil Kurumudur. Ancak, bu iþi yapan bir kurum var diyerek herkesin bir kenara çekilmesi, Türkçenin katledilmesine seyirci kalmasý doðru deðildir. Türkçe hepimizin en kutsal varlýðýdýr. Türkçe bizim kimliðimizdir, adýmýzdýr, soyadýmýzdýr, türkümüzdür, þarkýmýzdýr, sevgimizdir. Þairin dediði gibi Türkçe, ses bayraðýmýzdýr. Bayraðýmýzý koruduðumuz gibi dilimizi de korumalýyýz. Biz, dilimizi atalarýmýzdan miras aldýðýmýz kadar, gelecek kuþaklardan da ödünç aldýk. Ele ele verelim, dilimize sahip çýkalým. Gelecek kuþaklara Türk’e yakýþýr bir Türkçe býrakalým… Hepinizi en derin saygýlarýmla selamlarým.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
11
Tar.Uzm. Gülru ÇELEN*
*Araþ. ve Konf., TSK ATAREM Genel Sekreterliði
GÝRÝÞ Dünya tarihinde önemli olaylarýn ve toplumsal deðiþimlerin oluþmasýnda zekâlarý, basiretleri ve bilgileri ile önder þahsiyetler etkili olmuþtur. Liderler, özellikle milletlerin yeniden var olma mücadelesinde gerçekleþtirdikleriyle tarihte silinmez izler býrakýrlar. Tarihte silinmez izler býrakmýþ önderlerden biri de hiç þüphe yok ki çaðdaþ dünyanýn gerçekleri karþýsýnda ayakta kalmasý mümkün olmayan bir imparatorluktan çaðýn dinamiklerine uygun bir ulusal devlete geçiþi baþaran Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
milletini yeniden yaratýp karanlýðý aydýnlýða dönüþtürerek tarihte benzeri olmayan en büyük eserini, Türkiye Cumhuriyeti’ni vücuda getirmiþtir.1 Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak konusundaki az-
Mustafa Kemal ATATÜRK, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun kalýntýlarý arasýndaki ümitsiz, çaresiz, yorgun ve bitkin olan bir ümmetten þahlanmýþ, modern bir millet, yepyeni bir devlet yaratan emsalsiz bir liderdir. Teokratik bir yapýdaki devleti; akla, bilime, kültüre ve eðitime dayalý, millî, çaðdaþ, laik ve demokratik bir yapýya dönüþtüren, dünya tarihinin ender devrimcilerindendir. Büyük Önder, yok oluþ sýnýrýndaki
mini ve kararlýlýðýný, 1924 yýlýnda söylediði þu sözlerle en açýk þekilde ifade etmiþtir: “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun idare; Cumhuriyet idaresidir.”2 “Bütün dünya bilsin ki, benim için bir taraflýlýk vardýr: Cumhuriyet taraftarlýðý, fikirsel ve sosyal inkýlap taraftarlýðý... Bu noktada yeni Türkiye toplumunda bir kiþinin bile bunun dýþýnda kalacaðýný düþünmek istemiyorum.”3
1. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TE CUMHU RÝYET DÜÞÜNCESÝ Devletin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün cumhuriyeti devletin siyasi rejimi olarak seçmesinin nedeni, öðrencilik yýllarýndan beri özlemini duyduðu siyasi rejim olmasýndandýr. Daha gençlik çaðýnda, Mustafa Kemal’in Türkiye’yi modernleþtirme fikirlerine cevap veren tek siyasi rejim cumhuriyettir.4 Topçu stajý için Þam’a gitmeden önce, Beyrut’ta arkadaþlarý ile yaptýðý bir konuþmada þu ifadeyi kullanmýþtýr: “ ... Dava, yýkýlmak üzere bulunan bir imparatorluktan önce bir Türk devleti çýkarmaktýr.”5
1
Çeþitli Ülkelerde Atatürk Ýmajý (Seminer: 03 Kasým 1989), Hazýrlayan Ferihan Gürsoy; Ankara, s. 16 - 17.
2
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. III, Ýstanbul,1954, s. 74.
3
Atatürkçülük (Birinci Kitap), Ankara, 1983, s. 43.
4
Hamza Eroðlu; "Atatürk ve Cumhuriyet", Atatürk'ün Düþünce Yapýsý ve Türkiye, Ankara, 2006, s. 38.
5
Ali Fuat Cebesoy; Sýnýf Arkadaþým Atatürk, Ýstanbul, 1967, s. 108.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
13
ATATÜRK ve Cumhuriyet Mustafa Kemal, çocuk yaþýndan itibaren Batý ile temas hâlinde olmuþtur. Onun doðduðu yer olan Selanik, o dönemde Osmanlý Ýmparatorluðu’nun Batý’ya açýlan penceresiydi. Mustafa Kemal, Selanik Rüþtiyesinde (Ortaokulu) okumuþ; Manastýr Ýdadisini (Lisesi) bitirmiþ; sonra da Ýstanbul’da Harp Okuluna girmiþtir.6 Ünlü tarihçi Enver Ziya Karal, Mustafa Kemal ATATÜRK’te cumhuriyet düþüncesinin doðuþunu þöyle izah etmektedir: “Harp Akademisi’nde, askerliðin uzmanlýk bilimleri yanýnda hitabet, yabancý dil, sosyolojiye merak sardý. Bu arada, istibdat idaresinin yasak etmiþ olduðu inkýlapçý edebiyata da ilgi gösterdi. Fransýz Devrimi bildirilerini okuyor; Namýk Kemal’in özgürlük ile ilgili þiirlerini ezberliyordu.”
savunan) Rousseau, (modern düþüncenin temsilcilerinden olan) Montesquieu’yu okumuþtur ...(Bilgide her türlü dogmatizmi reddeden; toplumlarýn yeniden örgütlenmesini, pozitif bilimleri ve zihinlerde reformu savunan) Auguste Comte, (bilime, özellikle toplum bilimlerine ve köklü bir eðitim reformuna toplumsal kopukluktan kaynaklanan tehlikeleri önleyecek bir araç gözüyle bakan) Durkheim ve (hürriyetin asýl kaynaðýnýn þuur olduðunu, zekâ ile sezginin bilgi vasýtalarý olduðunu vurgulayan) Bergson’u ... Wells’in Cihan Tarihi’ni de hatmetmiþ olduðu anlaþýlmaktadýr.”7
Mustafa Kemal, çok okuduðu için genç yaþýnda engin bir kültüre sahipti. Özgürlükçü, cumhuriyet ve demokrasi taraftarý Batýlý aydýnlarýn eserlerini çok iyi takip etmiþtir. Fransýz Ýhtilali’nin sonuçlarý ile dünyayý nasýl etkilediðini çok iyi görmüþtür. Bu sebeple ne teokratik bir devlet düþünmüþ, ne padiþah ve halife deðiþikliðini çare olarak görmüþ, ne de meþrutiyetin bekleneni getireceðine inanmýþtýr. Açýkça söylemese de Mustafa Kemal’in tavrý, düþüncesi daima halkýn hâkimiyetinden yana olmuþ; millet düþüncesini her þeyin üstünde tutmuþ; daima “millî devlet” ideali ile yaþamýþtýr.8
“... Fransýzca ve Almanca bildiði için, bu dillerden mesleði ile ilgili olanlar baþta gelmekle beraber, tarih, sosyoloji, hukuk kitaplarý vardý.” “Devrin Türk þair ve edipleri arasýnda Ziya Paþa, Namýk Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Emin, Süleyman Nazif’i beðenirdi ... Fransýz düþünürlerinden (siyasal ve hukuksal reformlardan yana olan, Fransýz Devrimi’nin saðladýðý insan haklarýný savunan) Voltaire, (hürriyeti ve insanlarýn eþitliðini
14
6
Bekir Tünay; "Atatürk ve Cumhuriyet", Atatürk Araþtýrma Merkezi Dergisi, c. III, Sayý:7, Kasým 1986, s. 159.
7
Enver Ziya Karal; "Atatürk ve Devrim", Konferanslar ve Makaleler (1935 - 1978), Ankara, 1980, s. 5 - 6, 9.
8
Tünay; s. 162 - 163.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
2. CUMHURÝYETÝN KURULUÞU VE GELÝÞMESÝ 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasýyla Osmanlý Ýmparatorluðu’nun Birinci Dünya Savaþý’nda yenilmesi belgelenmiþtir. Bu tarihten iki hafta sonra müttefik donanmasý, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun parçalanmasý konusunda müttefikler arasýnda yapýlmýþ olan gizli anlaþmayý uygulamak maksadýyla Ýstanbul’a gelerek þehre asker çýkarmýþtýr. 15 Mayýs 1919 günü bir Yunan kolordusu, mütareke hükümlerine uygun olarak Türkiye’deki müttefik kuvvetlerin emniyetini saðlamak iddiasýyla Ýzmir’i iþgal etmiþtir. Yunan askerlerinin Ýzmir’e çýkýþý bütün Türkiye’de tepki yaratmýþtýr.9 Bu olaylardan birkaç gün sonra, 19 Mayýs 1919’da, Mustafa Kemal, Üçüncü Ordu Müfettiþi olarak Samsun’da Anadolu topraklarýna ayak basmýþtýr. O gün, Türkiye tarihinde yeni bir devrin açýlmasýnýn ve memleketin iki ayrý kampa bölünmesinin baþlangýcý olmuþtur. Þöyle ki, Ýstanbul’da padiþah ve hükûmeti, müttefiklerle iþ birliði ederek padiþahlýk idaresinin devamýný saðlamaya çalýþacaklar; Anadolu’da ise Mustafa Kemal ile onun etrafýnda topla-
9
nanlar, memleketin toprak bütünlüðü ve millî baðýmsýzlýðý uðruna eþi benzeri görülmemiþ bir mücadeleye atýlacaklar; cumhuriyeti hedefleyen bir millî mücadele baþlatacaklardý.10 Bu büyük hedef doðrultusunda Mustafa Kemal, Anadolu’daki hareketlerinden rahatsýz olan Ýstanbul hükûmetinin kendisini geri çaðýrma emrini dinlemeyip ordudan istifa etmiþ; yabancý iþgalini ve memleketin parçalanmasýný önlemek üzere ortak bir cephe kurma çalýþmalarýna devam etmiþtir. Bu çalýþmalarýn sonucu olarak biri 23 Temmuzdan 07 Aðustos 1919’a kadar Erzurum’da, diðeri 04 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasýnda Sivas’ta toplanan iki büyük kongre, kurtuluþ mücadelesinin esaslarýný tespit etmiþtir.11 Mustafa Kemal, daha Erzurum Kongresi’nin hazýrlýk çalýþmalarý sýrasýnda, cumhuriyetin hükûmet þekli olacaðýný þöyle ifade etmiþtir: “Muhakkak ki, mevcut hükûmet þekli bu memleketin refah, saadet ve terakkisine kafi gelmeyecektir. Baþka bir hükûmet þekli
arayýp bulmamýz lâzým geldiði kanaatindeyim. Açýkça söyleyeyim, hükûmet þekli zamaný gelince cumhuriyet olacaktýr.”12 Erzurum ve Sivas kongrelerinde tespit edilen ve Misakýmillî adýný alan kurtuluþ mücadelesi esaslarý, 12 Ocak 1920’de, Ýstanbul’da toplanan Mebusan Meclisinde 28 Ocak 1920’de kabul edilmiþtir. Misakýmillî; Osmanlý Ýmparatorluðu’nun daðýldýðýný, onunla birlikte Osmanlýlýk, Ýslam birliði ve Turan politikalarýnýn da reddedildiðini açýklamýþ oluyordu. Zaten Mustafa Kemal ne hilafet-saltanat meþrutiyeti, ne Ýslam ittihadý, ne þeriat devleti, ne Turancýlýk ne de sosyalizm yanlýsýydý. Bunlarýn hepsi, daha sonra Nutuk’ta anlattýðý gibi Ulusal Kurtuluþ Savaþý’nýn gerçeklerine ve amaçlarýna aykýrý hayalci serüvenciliklerdi.13 “Çeþitli milletleri, ortak ve genel bir ad altýnda toplamak ve bu çeþitli unsurlardan oluþan kitleleri
Salahi R. Sonyel; Atatürk-The Founder of Modern Turkey, Ankara, 1989, s. 11, 13. Kemal ATATÜRK; Nutuk (1919 - 1927), Hazýrlayan; Zeynep Korkmaz,
Ankara, 1991, s. 1. 10 Kemal Karpat; Türk Demokrasi Tarihi: Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Ýstanbul, 1996, s. 51. ATATÜRK; s. 160. 11 Karpat; s. 51 - 52. 12 Eroðlu; s. 31. 13 Niyazi Berkes; Türkiye'de Çaðdaþlaþma, Ýstanbul, 1978, s. 470, 483.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
15
ATATÜRK ve Cumhuriyet eþit haklar ve þartlar altýnda bulundurarak güçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasi görüþtür. Fakat aldatýcýdýr. Hatta hiçbir sýnýr tanýmayarak dünyadaki bütün Türkleri bile bir devlet hâlinde birleþtirmek, varýlmasý imkânsýz bir hedeftir. Bu, yüzyýllarýn ve yüzyýllarca yaþamakta olan insanlarýn çok acý, çok kanlý olaylarla meydana koyduðu bir gerçektir. Panislamizm ve Panturanizm siyasetinin baþarýya ulaþtýðýna ve dünyayý uygulama alaný yapabildiðine tarihte tesadüf edilmemektedir. Irk ayrýlýðý gözetmeksizin, bütün insanlýðý içine alan tek bir dünya devleti kurma hýrslarýnýn sonuçlarý da tarihe yazýlmýþtýr ... Bizim, kendisinde açýklýk ve uygulama imkâný gördüðümüz siyasi ilke, millî siyasettir. Dünyanýn bugünkü genel þartlarý, yüzyýllarýn dimaðlarda ve karakterlerde yerleþtirdiði gerçekler karþýsýnda hayalci olmak kadar büyük yanýlgý olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklýn, mantýðýn ifadesi böyledir.”14 16 Mart 1920 günü Ýstanbul’un müttefikler tarafýndan iþgali ile Misakýmillî’nin kabul edildiði Mebusan Meclisinin kapatýlmasý üzerine Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisinin toplanmasýna karar vermiþtir. Büyük Millet Meclisi; millî ege-
menliðin emanetçisi, Türk halkýnýn tek temsilcisi olduðu inancýyla hareket ediyordu. Buna dayanarak Ýstanbul hükûmetinin 16 Mart 1920 tarihinden sonra yapmýþ olduðu tüm anlaþmalarý ve taahhütleri Ýstiklal Mahkemesi kararý ile hükümsüz ilan etmiþtir. Ayrýca Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisine bir anayasa projesiyle meclisin mahiyetini ve görevlerini açýklayan bir millî siyaset programý sunmuþtur. Bu, memleketin ilerdeki rejimini tayin eden bir teþebbüstü. Gerçekte cumhuriyetin ilaný demek olan Teþkilat-ý Esasiye Kanunu, 20 Ocak 1921’de kabul edilmiþtir. Anayasaya göre, egemenlik kayýtsýz þartsýz milletindir ve tüm yetkiler Türk devletinin idarecisi olan Büyük Millet Meclisinde toplanmýþtýr. 1921 Anayasasý hilâfet ve saltanattan hiç bahsetmeksizin Türk Devleti adýný kullanmýþtýr.15
14 ATATÜRK; s. 298 - 299. 15 Karpat; s. 52 - 54. Eroðlu; s. 34. 16 Bernard Lewýs; Modern Türkiye'nin Doðuþu, Ankara, 1998, s. 254.
16
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
30 Aðustos 1922’de Büyük Taarruz’un kazanýlmasý ve 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasýndan sonra, Müttefikler Lozan’da yapýlacak barýþ konferansýna Ankara hükûmetini ve Ýstanbul hükûmetini ayný anda davet etmiþlerdir. Mustafa Kemal, hem bu çift baþlýlýða son vermek hem de padiþahýn kendi mevkisini Büyük Millet Meclisinin aleyhine güçlendirmesine engel olmak amacýyla 01 Kasým 1922’de saltanatý kaldýrarak söz konusu tehlikeyi önlemiþtir.16 20 Kasým 1922’de baþlayan Lozan Barýþ Konferansý devam ederken memleket içinde yer alan önemli siyasi geliþmeler saltanatýn kaldýrýlmasýndan sonra yapýlmasý gerekeni gerçekleþtirme hedefine yönelmiþtir. Memleketin dinî baþkaný halifeydi, ama siyasi iktidar Millet Meclisindeydi. Bu durumda siyasi
geliþmeyi mantýksal sonucuna ulaþtýrýp cumhuriyeti resmen ilan etmek gerekiyordu. Böylece 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye bir cumhuriyet, Mustafa Kemal de Türkiye’nin ilk cumhurbaþkaný olmuþtur.17 Mustafa Kemal, Türkiye’nin yeni rejimi için þu ifadeyi kullanmýþtýr: “Cumhuriyet, yeni ve saðlam esaslarýyla, Türk milletini güvenli ve saðlam bir gelecek yoluna koyduðu kadar, asýl fikirlerde ve ruhlarda yarattýðý güvenlik itibarýyla, büsbütün yeni bir hayatýn müjdecisi olmuþtur.”18
Cumhuriyetin ilanýndan sonra, iki büyük gruplaþmanýn memleketteki ve meclisteki durumlarý açýkça belli olmuþtur. Muhafazakârlar halife etrafýnda toplanmaya baþlamýþlardýr. Mustafa Kemal’in önderlik ettiði yenilikçiler, meclis ve hükûmeti kontrolleri altýnda tutmakla beraber, halifeliðin kendi iktidarlarý için bir tehlike teþkil ettiðini biliyorlardý. Çünkü meclisteki bu gruplaþma, hilafet sorununun bir din sorunu olmaktan ziyade, siyasal bir sorun olduðunu göstermiþtir. 1876’da Genç Türklerin anayasaya soktuklarý bu siyasal sorunun din iþlerini de peþinden sürükleyiþine artýk bir son vermek gerekiyordu. Bu sebeple Mustafa Kemal, 03 Mart 1924’te halifeliðin kaldýrýlmasý kararýný vermiþtir. Halifeliðin kaldýrýlmasý kararý, XIX. yüzyýlýn baþlarýndan beri sürüp gelen mücadelede laik-yenilikçi grubun dinci-muhafazakârlara karþý zaferini ifade ediyordu. Din devleti görüþüne karþý ulus devleti görüþünün zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleþmesi yolunda belli bir doðrultuda birbiri ardýna gelecek bir dizi reformun kapýsýný açmýþ oluyordu. Baþka bir deyiþle, asýl büyük sorun olan saltanat-hilafet sisteminin çözümünden sonradýr ki diðer toplumsal deðiþim yollarý kendiliðinden açýlmýþtýr.19
Kurtuluþ mücadelesi baþarý ile tamamlandýktan sonra, 01 Kasým 1922’de saltanatýn kaldýrýlmasý, 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilâný ve 03 Mart 1924’te hilafetin kaldýrýlmasý ile çok uluslu bir imparatorluktan millî bir devlete, Orta Çað teokrasisinden anayasalý bir cumhuriyete geçiþ tamamlanmýþtýr. Mustafa Kemal, hayatýnýn geri kalan kýsmýný, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Anlaþmasý ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin çaðdaþlaþmasý görevine adamýþtýr.20 Türkiye Cumhuriyeti halkýnýn hayatýna medeniyetin gerektirdiði unsurlarýn yön vermesini temel ilke olarak benimsediðini þu sözlerle ifade etmiþtir: “Ben sizin öz kardeþiniz, arkadaþýnýz, babanýz gibi medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halký; fikriyle, zihniyetiyle medeni olduðunu ispat etmek ve göstermek mecburiyetindedir. Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halký aile hayatýyla, yaþayýþ þekliyle medeni olduðunu göstermek mecburiyetindedir. Sonuç olarak medeniyim diyen Türkiye’nin hakikaten medeni olan halký baþtan aþaðýya dýþ görünüþüyle bile medeni ve olgun insanlar olduklarýný fiilen göstermeye mecburdurlar.”21
17 Karpat; s. 56 - 57. Eroðlu; s. 40. 18 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. I, Ýstanbul, 1945, s. 372. 19 Karpat; s. 57 - 58. Berkes; s. 507, 511 - 513. 20 Lewýs; s. 474. 21 Atatürkçülük I: Atatürk'ün Görüþ ve Direktifleri, Ýstanbul, 1998, s. 353.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
17
ATATÜRK ve Cumhuriyet Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, modern dünyada ayakta kalmanýn modern deðerlere dayalý ve çaðdaþ uygarlýðýn aktif bir üyesi olmakla mümkün olabileceðini gözden kaçýrmamýþ; esas hedefin, Batý’daki modern devletlerde var olan tüm kurumlarýn ve deðerlerin oluþturduðu özgün bir “Türk Devleti ve Türk Toplumu” inþa etmek olduðunu ýsrarla vurgulamýþtýr:22 Dolayýsýyla bu büyük liderin 1925’ten 1938’e kadar olan çabalarý, gerek toplum yaþamýnda gerek kiþilerin yaþantýsýnda, çaðdaþlaþma doðrultusunda köklü deðiþiklikler yapmak olmuþtur. Bu köklü deðiþikliklerin baþlýcalarý; eðitim, hukuk, yazý, dil ve genel olarak toplumsal yaþam ve kültür alanýndaki deðiþmeler olmuþtur.23 Þapka giyilmesi hakkýndaki kanunun kabulü (25 Kasým 1925), tekke ve zaviyeler ile türbelerin kapatýlmasýna ve birtakým unvanlarýn kaldýrýlmasýna dair kanunun kabulü (30 Kasým 1925), geleneksel Ýslami saat ve takvim düzeninin uluslararasý saat ve takvim düzenine çevrilmesi (26 Aralýk 1925), Medeni Kanun’un kabulü (17 Þubat 1926), geleneksel Arap harfleri yerine yeni Latin alfabesinin kullanýlmasý amacýyla gerçekleþtirilen Harf Ýnkýlabý (01 Kasým 1928), Türk
Tarih Kurumunun kurulmasý (12 Nisan 1931), Türk Dil Kurumunun kurulmasý (12 Temmuz 1932), Soyadý Kanunu (24 Kasým 1934), kadýnlara milletvekili seçme ve seçilme hakký tanýnmasý (05 Aralýk 1934)24 gibi reformlar, Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir toplumsal düzen yaratma amacýný güden Atatürkçü modernleþmenin somut örnekleridir. Toplumsal alandaki en önemli modernleþme hareketinin Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleþtirilen yeni hukuk düzeni olduðuna þüphe yoktur. Laik cumhuriyet toplumunda, din esaslarýna dayanan hukuk sisteminin yaþayamayacaðý gözleminden hareket edilerek laik hukuk sistemi kabul edilmiþ; laiklik ilkesi 05 Þubat 1937’de altý ilkeden (cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçýlýk, devletçilik, laiklik ve inkýlapçýlýk) biri olarak anayasadaki yerini almýþtýr.25 Bu devrimci uygulamalar sayesinde, cumhuriyetin okullarýnda ve üniversitelerinde yeni bir Türk
nesli yetiþmiþ, bu nesil için imparatorluk sýrttan atýlmýþ bir yük, Türkiye Cumhuriyeti’nin dikdörtgen þeklindeki vataný ise baðlýlýklarýnýn odaðý olmuþtur.26
SONUÇ Türkiye Cumhuriyeti’nin onuncu yýlýný doldurduðu gün, yurttaþlarýna seslenen Mustafa Kemal ATATÜRK, o zamana kadar toplumsal alanda çok ve büyük iþler yapýldýðýný hatýrlatýrken bu iþlerin en büyüðünün, “temeli Türk kahramanlýðý ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti” olduðunu belirtmiþtir. Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gerçekleþtirdiði Türk devriminin bütün verimli baþarýlarýný topluca içeren en canlý örnek niteliðini taþýr.27 Türkiye Cumhuriyeti; çaðýn siyasi ve sosyal geliþmeleri ile Türk toplumunun ulusal özelliklerinin ortaya çýkardýðý, Anadolu Türk varlýðýnýn Misakýmillî sýnýrlarý içerisinde somutlaþtýrdýðý, Mustafa Ke-
22 Mustafa Yýlmaz; "Atatürk'ün Modernleþme Modeli", Atatürk ve Çaðdaþlaþma (Belgeler ve Görüþler), s. 166 - 167. 23 Berkes; s. 511. 24 Utkan Kocatürk; Doðumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalý Atatürk Günlüðü, Ankara, 1999, s. 386, 387, 418, 445, 461, 507, 508. 25 Ýsmet Giritli; "Atatürkçü Çaðdaþlaþmanýn Türk Toplumundaki Sonuçlarý", Atatürk ve Çaðdaþlaþma (Belgeler ve Görüþler), Ankara, 2005, s. 316 - 317. 26 Lewýs; s. 357. 27 Þerafettin Turan; "Türkiye Cumhuriyeti: 'Yeni Devlet' Temeli ve Nitelikleri", Atatürk Yolu, Sayý: 3, Mayýs 1989, s. 451.
18
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
mal ATATÜRK’ün kazandýðý savaþ ve yaptýðý barýþ ile tüm dünyaya kabul ettirdiði büyük bir eserdir.28 Mudanya Mütarekesi’nin 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanmasýyla biten askerî mücadeleden sonra Türk ulusunu tam baðýmsýz, çaðdaþ bir toplum hâline getirme çabalarýnýn somut adýmlarý, savaþ yýllarýnda baþlayan eðitim ve iktisadi seferberlikle desteklenirken cumhuriyetin ilanýný takiben adým adým gerçekleþtirilen siyasi, idari, sosyal, kültürel, mali ve askerî tüm inkýlaplar ve düzenlemeler ATATÜRK’le ayný çaðda yaþayan devlet adamlarýna örnek olmuþtur.29 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Osmanlý Ýmparatorluðu’ndan ayýran iki büyük özellikten biri saltanatýn, kiþisel yönetimin yerine millî egemenliðin geçmesi; diðeri ise devletin din kurallarýna dayandýrýlmaktan kurtarýlarak laik devlet ilkesinin benimsenmesidir. Çünkü devletin laik olmasý, yalnýzca din ve devlet iþlerinin birbirinden ayrýlmasý demek olmayýp düþüncenin, dünya görüþünün ve günlük hayatýn dinsel baskýlardan arýndýrýlmasý ve þeriata dayalý hukuk ile eðitim ve öðretimin de laikleþmesi demekti.30
“Devlet”in hukuksal bir kavram olduðu gerçeðinden hareketle, devlet hayatýnda egemenliðin kimde olduðunun üzerinde duran Mustafa Kemal ATATÜRK, millî egemenliði temel edinmenin bir demokrasi prensibi olduðunu vurgulayarak “Demokrasi ilkesinin en çaðdaþ ve mantýklý uygulamasýný yapan hükûmet biçimi cumhuriyettir.” demiþtir.31 Cumhuriyet yönetiminin benimsenmesinden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni bir anayasa hazýrlamaya çalýþtýðý dönemde Mustafa Kemal ATATÜRK, bu zorunluluðu þöyle dile getirmiþtir: “Millet, Cumhuriyet’in bugün ve gelecekte bütün saldýrýlardan kesin ve ebedi olarak korunmasýný istemektedir. Milletin isteði, Cumhuriyet’in denenmiþ ve olumlu sonuçlarý görülmüþ olan bütün esaslara bir an önce ve tam olarak dayandýrýlmasý þeklinde ifade edilebilir.”32 Böylece cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra, anayasada “Türkiye Devleti’nin hükümet þekli Cumhuriyet’tir.” biçiminde yer alan hüküm, 1924 Anayasasý’nýn Birinci maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir.” þeklinde kesin bir ifadeye dönüþtürülmüþtür. Cumhuriyeti Türk milleti için vazgeçilmez
bir yaþam biçimi olarak gören Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk devriminin ve yeni Türkiye devletinin temel ilkelerini belirlerken “cumhuriyetçilik” ilkesini en baþa yerleþtirmiþtir.33 Türkiye’de cumhuriyet, Batýlý anlamda çaðdaþ cumhuriyet niteliðini taþýyabilecek þekilde geliþmiþtir. Cumhuriyet; ýrk, din, dil ve cinsiyet farký gözetmeksizin bütün vatandaþlarýn paylaþtýklarý ve yararlandýklarý siyasi rejimin adý olmuþtur. Eþitlik ilkesi, herkesin kanun önünde eþitliði, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir özelliðini teþkil etmiþtir. Nüfusun yarýsýný teþkil eden kadýnlarýmýza toplum hayatýnda eþit haklar saðlama, seçme ve seçilme hakkýný eþit þartlarda kullanma Türkiye Cumhuriyeti’nin bir niteliðidir.34 Devrimlerin halka anlatýlmasý bir devlet politikasý olarak benimsenerek cumhuriyet anlayýþý en ücra köþedeki vatandaþa kadar ulaþtýrýlmaya çalýþýlmýþ; bazý mahalli tepkilere raðmen toplumsal hayata yönelik önemli düzenlemeler çok kýsa sürede gerçekleþtirilmiþtir. ATATÜRK, Türk toplumundaki büyük karizmasý sayesinde bütün toplumsal güçleri Türkiye Cumhuriyeti’nin yaþamasý ve yükselmesi ortak hedefi etrafýnda toplamayý baþarmýþtýr.35
28 Ertuðrul Zekai Ökte; "Yeni Kemalizmin Temel Unsurlarý", Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayý: 46, Temmuz 1971, s. 2. 29 Mustafa Balcýoðlu - Doç. Dr. Cezmi Eraslan; "Sonuç", Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II, Ankara, 2002, s. 647. 30 Turan; s. 456 - 457. 31 Afet Ýnan; M. Kemal Atatürk'ten Yazdýklarým, Ankara, 1969, s. 23. Turan; s. 451. 32 ATATÜRK; s. 573. 33 Turan, s. 453. 34 Eroðlu; s. 40. 35 Balcýoðlu - Cezmi Eraslan; s. 651.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
19
Doç. Dr. Neþe ÖZDEN*
*Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-C Coðrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Öðretim Üyesi
10 Kasým 2007 tarihinde, Genelkurmay Karargâhý’nda düzenlenen “ATATÜRK’ü Anma” töreninde A.Ü. Dil ve Tarih Coðrafya Fakültesi Öðretim Üyesi Doç.Dr. Neþe ÖZDEN tarafýndan “Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Sezgi Gücü” konulu konferans verildi. Mustafa Kemal ATATÜRK, devlet adamý kimliði, ileri görüþlülüðü ve entelektüel bakýþýyla gerek resmî faaliyetlerinde ve gerekse halkla buluþmalarýnda, ülke ve insanlýk sorunlarýna büyük bir farkýndalýk ve kararlýlýk ile eðildi. ATATÜRK’ün en önemli meziyetlerinden biri, tarihe ve bilime dayanmak suretiyle ve sezgisiyle, bu dayanaðýn bakýþ derinliðini ve iþlevselliðini artýrarak yaþadýðý günü ve geleceði iyi okuyup deðerlendirmesiydi. Bu çerçevede, “sezgi” kavramýnýn içeriðine deðinilirse “bilgi ” aktarýlan ya da öðrenilen bir olgu iken bu bilginin “zaman, mekan, ölçüt (neden/sonuç, derinlik)” baðlamlarýnda seri bir þekilde motiflendirilmesine katký saðlayan unsur, sezgidir. Bir diðer ifadeyle, doðru ya da yanlýþ bilgiye ulaþmak birçok insan için mümkün olabilecekken bu bilginin hýzla ve içsel olarak kavranýp kullanýlmasý söz konusu olduðunda sezgi gücü önemli bir fark yaratmaktadýr. Ýþte bu noktada, bir sanatçý, bir bilim adamý için de gerekli olan sezgi gücü, büyük liderlerin sahip olmasý gereken en önemli vasýflardan biri olarak belirmektedir. Aksi durumlarda tarih, ülkelerini felakete götüren liderleri de dimaðlara kazýmýþtýr.
1
Mustafa Kemal Paþa, çok cepheli askerî ve siyasi görev yerlerinde, 1911’de Trablusgarp, 1913’te Sofya, 1915’te Çanakkale, 1916’da Doðu Anadolu ve 1918’de Suriye’de Yýldýrým Ordularý Grubu Komutanlýðýndaki faaliyetlerinde, bilgi/sezgi ve deneyiminin ýþýðýnda, büyük askerî baþarýlarýn altýna imzasýný atmýþtýr. Mustafa Kemal, Türk Kurtuluþ Savaþý faaliyetleri dâhilinde ise sezgi ve bilgisini büyük kitlelere aktararak millî bir ülkü etrafýnda Anadolu halkýný bütünleþtirmeyi baþarmýþtýr. 1919’da Samsun’a ayak bastýðýndan itibaren, kendi sözlerine yansýdýðý þekliyle:“Ben, 1919 senesi Mayýsý içinde Sam-
sun’a çýktýðým gün elimde, maddi hiçbir kuvvet yoktu... Ben, Türk ufuklarýndan birgün mutlaka bir güneþ doðacaðýna, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ýsýtacaðýna, bundan bize bir güç çýkacaðýna o kadar emindim ki, bunu adeta gözlerimle görüyordum.”1 diyordu.
Atatürk'ün Fikir ve Düþünceleri, Hazýrlayan Utkan Kocatürk, Ankara, 1971, s.16'dan aktarýldýðý üzere, bk. 01 Nisan 1937 tarihli Cumhuriyet gazetesi.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
21
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Sezgi Gücü Mustafa Kemal’in geleceðe yönelik öngörüsünün somut çareler üretme ve rehberlik yapmaya iliþkin yönelimi, 1918’de Mondros Mütarekesi’nin aðýr þartlarý hakkýnda silah arkadaþý Ali Fuat (Cebesoy) ile fikir alýþveriþinde bulunduðunda ifade ettiði þekliyle: “Artýk milletin bundan sonra kendi haklarýný kendisinin aramasý ve müdafaa etmesi, bizlerin de mümkün olduðu kadar yolu göstermemiz ve bütün ordu ile beraber yardým etmemiz lazýmdýr.”2 diyen çarpýcý cümlesinde gizlidir. Mustafa Kemal, daha 1907 yýlýnda, Þam’da stajýný tamamladýðý sýralarda, parçalanmakta olan Osmanlý Devleti’nin gövdesi üzerine devletin oturtulamayacaðýný, yýkýlmakta olan enkazýn altýnda Türklerin kalmamasý için Türk çoðunluðunun olduðu kýsýmlarda millî egemenlik adýna çaba gösterilmesi gerektiðini deðerlendirmekteydi.3 Bu kurtuluþ fikrine paralel olarak, öncelikle iþgalci güçlere karþý askerî zafer þarttý. Bu noktada, bir an önce güçlü bir düzenli ordu kurulmasý gereksiniminin farkýnda olan Mustafa Kemal, aslýnda bu
ihtiyacý, daha 1913 Balkan Savaþlarý sonrasýnda vurgulamýþtý. 1922’de ise, “Sinir gevþetici sözlere, telkinlere, ehemmiyet ve itimat atfolunmamalýdýr… Ordu ile, muharebe ile, inat ile bu iþin içinden çýkýlmaz tarzýndaki, menbaý hariçte bulunan nesayiha(öðütlere) uymakla, bir vatan, bir millet istiklali kurtulamaz.” diyen eþsiz lider, tarihin böyle bir olay kaydetmemiþ olduðunu hatýrlatmaktaydý.4 Elbette, askerî zaferin ardýndan gelecek daha nice zaferler vardý. Tüm bunlar için, akýlcý bir iç ve dýþ politika geliþtirilmesi gerekmekteydi. Tedbir, temkin, inisiyatif ve giriþime ihtiyaç vardý. Türk Kurtuluþ Savaþý’nýn sonlarýnda, 1922 yýlýnda, Büyük Taarruz’a iliþkin hazýrlýklar gerçekleþtirilirken Meclisteki milletvekillerinden birisi konuþmasý sýrasýnda “Kuva-yý Milliye bir cinnet-i mukaddesedir.” ifadesine yer verince TBMM Reisi sýfatýyla Mustafa Kemal, hemen yanýt vermek suretiyle konuya þu sözleriyle açýklýk getirmiþti: “Ne demek cinnet-i mukaddesedir? Kuva-yý Milliye, hesaptýr, hesap…”
Kurtuluþ Savaþý gerçekten de -Bayar’ýn anýlarýnda yansýtýldýðý gibi- bir matematik mimari ile baþlatýlmýþtý.5 Savaþýn her aþamasýnda, millî liderin ayrýntýlý sevk ve idaresi görülmekteydi. 7 - 8 Temmuz 1919’da, Erzurum Kongresi öncesinde, Mazhar Müfit (Kansu), Mustafa Kemal Paþa ile görüþmelerde bulunduðu sýrada, hükûmetin þeklinin ne olacaðýný sorduðunda Mustafa Kemal Mazhar Müfit’in daha önceden de birkaç kez yinelediði bu sorusuna þu yanýtý vermiþti: ”Zaferden sonra hükûmet þekli, Cumhuriyet olacaktýr.”6 Dahasý, Cumhuriyetin yanýsýra, Padiþah ve hanedan hakkýnda zamaný gelince gerekenin yapýlacaðý, medeni milletler gibi þapka giyileceði ve Latin harflerinin kabul edileceði gibi birçok tasarýmýný da daha o tarihlerde dile getirmiþti.7 1921’de Sakarya’nýn unutulmaz günlerine girerken ve Millet Meclisinde çetin tartýþmalar gündemdeyken de Mustafa Kemal yine, milletlerin buhran anlarýnda “deðerli olduðu kadar tedbirli ve
2
Ali Fuat Cebesoy; Milli Mücadele Hatýralarý, Ýstanbul, 1953, s. 29.
3
Falih Rýfký Atay; Çankaya, Ýstanbul, 1998, s. 46 - 48.
4
Bk.Gazi Mustafa Kemal (ATATÜRK); Nutuk-Söylev, c. II (1920-1927), Ankara, 1999, s. 850; Yakup Kadri Karaosmanoðlu; ATATÜRK, Ankara, 1981, s. 5253. Kocatürk; s. 26.
5 6
Celal Bayar; Atatürk Gibi Düþünmek (Atatürk'ün Metodolojisi), Derleyen Ýsmet Bozdað, 2. Baský, Ýstanbul, 1998, s. 22. Mazhar Müfit Kansu; Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber-I, Ankara, 1997, s. 74. Mustafa Kemal, Cumhuriyet idaresinin kurulacaðýný, Erzurum Kongresi'nin bittiði gün, 8 Aðustos 1919'da arkadaþlarýna söylüyor ve yazdýrýyordu. Bk. A. Afetinan, Devletçilik Ýlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Sanayi Planý 1933, Ankara, 1972, s. 192.
7
22
a.g.e.; s.131.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
basiretli bir evlada sahip olmasýnýn”8 önemini gösterircesine ve büyük bir özenle, zafer yolunu aralayacak stratejisini uygulamaktaydý. Mustafa Kemal iç sorunlarla uðraþýrken iþgalci güçlerin Türkiye’nin imhasý giriþimlerinde iþ birliði içinde olduklarýndan ve Türkiye’nin öneminden sýklýkla bahsetmiþti. “Eðer kuvvetli bir Türkiye mevcut olsaydý denilebilir ki, Ýngiltere’nin bugünkü siyaseti mevcut olmayacaktý. Türkiye, Viyana’dan sonra Peþte ve Belgrat’ta maðlup olmasaydý Avusturya ve Macaristan siyaseti iþitilmeyecekti. Fransa, Ýtalya, Almanya dahi ayný membadan mülhem olarak hayat ve siyasetlerine küþayiþ ve kuvvet vermiþlerdir.” yorumunda bulunduktan sonra, iþgalci güçlerin Türkiye’ye nüfuz etme yöntemlerine deðinerek ve:“…bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takým zihniyetler küþayiþ buldu(ortaya çýktý). Halbuki hangi istiklal vardýr ki, ecnebilerin nesayihi(nasihatý) ve ecnebilerin planlarýyla yükselebilsin” þeklindeki sözleriyle bu deðiþmez gerçeði tekrar gözler önüne seriyordu.9 Mustafa Kemal’in mandacýlýðý ve yabancý yörüngeli kurtuluþ çarelerini reddinin yanýsýra, hayalci ve maceracý oluþum ve politikalara karþý da tedbirli ve tavýrlý oldu-
8
ðu görülür. O’na göre, ”Deðiþik uluslarý ortak ve genel bir ad altýnda toplamak ve bu deðiþik ulus topluluklarýný eþit haklar ve koþullar altýnda bulundurarak güçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasal görüþtür. Ama, aldatýcýdýr. Dahasý, hiçbir sýnýr tanýmayarak dünyadaki bütün Türkleri de bir devlet olarak birleþtirmek, ulaþýlamayacak bir hedeftir... Panislamizm, Panturanizm siyasetinin baþarý kazandýðýna ve dünyayý uygulama alaný yapabildiðine tarihte rastlanamamaktadýr. Irk ayrýmý gözetmeksizin bütün insanlýðý kapsayan tek bir dünya devleti kurma hýrslarýnýn sonuçlarý da tarihte yazýlýdýr.”10 Mustafa Kemal, Türk Kurtuluþ Savaþý’nýn mazlum dünya milletlerine yönelik boyutuna da referans
vererek: ”Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnýz kendi nam ve hesabýna olsaydý, belki daha kýsa, daha az kanlý olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, azim ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiði bütün mazlum milletlerin, bütün þarkýn davasýdýr.”11 diyordu. Bir röportaj vesileyle dile getirdiði: “Çok büyük milletlere ait küçük memleketler vardýr. Ýstikbal, öteki milletlerden ziyade bu milletlere aittir.”12 þeklindeki öngörüsü de aslýnda ATATÜRK’ün bugünümüzü bile aþan bir gelecek zaman dilimini resmeden niteliktedir. Sömürgecilik ve emperyalizmin yeryüzünden yok olacaðý ve yerlerini milletleri kucaklayan bir ahenk ve iþ birliði çaðýna býrakacaðý yönündeki uzak görüþlülüðü
Fethi Okyar; Üç Devirde Bir Adam, Hazýrlayan Cemal Kutay, Ýstanbul, 1980, s. 296.
9
Kazým Öztürk; Atatürk'ün TBMM Açýk ve Gizli Oturumlarýndaki Konuþmalarý II, Ankara, 1990, s. 775 - 776. 10 Nutuk-Söylev, c. II, s. 586 - 587. 11 Mustafa Kemal ATATÜRK; Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri-II, Derleyen Nimet Arsan, 5. Baský, Ankara, 2006, s. 44. 12 Ayýn Tarihi, Sayý: 60, 1938, s. 174.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
23
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Sezgi Gücü ise:“Doðu’dan þimdi doðacak olan güneþe bakýnýz! Bugün, günün aðardýðýný nasýl görüyorsam, uzaktan, bütün Doðu milletlerinin de uyanýþýný öyle görüyorum. Baðýmsýzlýk ve hürriyetine kavuþacak daha çok kardeþ millet vardýr.”13 ifadelerinde hayat bulmaktadýr. Bu paralelde, ATATÜRK, daha 1932’de, Avrupa devlet adamlarýnýn ”baþlýca anlaþmazlýk konusu olan mühim siyasi meseleleri, her türlü millî egoizmlerden uzak ve yalnýz umumun yararýna olarak, son bir gayret ve tam bir iyi niyetle ele almazlarsa”, felaketin önünün alýnamayacaðýný öngördükten sonra, Avrupa meselesinin aslýnda bir “Ýngiltere, Fransa ve Almanya arasýndaki anlaþmazlýklar meselesi” olmaktan çok daha öteye gittiðine iþaret etmiþ; ve yükselen Bolþevizm tehdidine dikkat çekmiþti.14
man nüfus barýndýran Büyük Britanya Ýmparatorluðu’na karþý bir avantaj saðlamýþ; ve Ýngiliz - Bolþevik rekabetinde, Ýngiliz sömürge topraklarýndaki Müslümanlarý Bolþevizmin ilgi sahasýna çekmeyi hedeflemiþti. Nitekim, Kafkasya’da ve Orta Asya(Türkistan)’daki Ýngiliz - Bolþevik rekabetinden galip çýkan, Sovyet Rusya oldu. Ancak unutulmamalýdýr ki ne Sovyet rejimi ne de Bolþevik Rus Devrimi, XXI. yüzyýla taþýnamamýþtýr.
çatýþmasý” deðil, Türk milleti ve insanlýk aleminin “özgürlük, çaðdaþlaþma, uyum ve huzuru”nun tesisi ve idamesi ideali vardýr.
Kýsacasý, Mustafa Kemal liderliðindeki Türk Kurtuluþ Savaþý, dünden yarýna eksilmeden gözlemlenen birçok küresel tehdide, çok cepheli bir mücadele baþlatmýþtýr. Bu haklý mücadelenin dayanaðýnda, “küresel ya da sýnýfsal tasnifler, ýrk, inanç ya da medeniyetlerin
XX. yüzyýlýn ilk yarýsýnda hýzlanan emperyal rekabet ve yeni alternatif arayýþlarý, Birinci Dünya Savaþý sonrasýndaki barýþ sürecini kýsaltmýþ; ve 1939 yýlýnda, yani ATATÜRK’ün 1938’deki vefatýndan 1 yýl sonra, Ýkinci Dünya Savaþý’na giden yolu aralamýþtýr.
Türk Devrimi, XX. yüzyýlda, büyük devletlerin yeni sömürgecilik uygulamalarý sürecinde, mazlum milletler için gerçek bir varoluþ ideali ve medeniyet çaðý öngörmüþ; Türk Devleti’nin XX. yüzyýldaki mucizevi kuruluþ serüveni de bu iradenin somut bir göstergesi ve güvencesi olmuþtur.
ATATÜRK’ün bu irdelemesi kuþkusuz, SSCB’nin zaman içinde daðýlacaðý tahminini de içermekteydi. Nitekim 1917 Bolþevik Rus Devrimi, 1919’da Lenin tarafýndan oluþturulan Üçüncü Enternasyonel aracýlýðýyla “ihtilal fikri” olarak ‘Ýslam’ýn kurtuluþu ve sosyalizm’ gibi tezlere yer vererek temelinde bir anti-ingiliz yayýlma politikasýna yönelmiþti. Böylece Bolþevizm, Hindistan’a uzanan ve bünyesinde milyonlarca Müslü-
13 Kocatürk; s. 324. 14 a.g.e.; s.316. Mustafa Kemal, Türk - Rus iliþkilerinin geliþmesinde yardýmý dokunan Stalin'in, Rusya'nýn gelecekteki þartlarý lehine olarak deðiþtikçe yani kuvvetlendikçe Türkiye'yi uðraþtýracaðýný çok önceden tahmin etmiþti. Bk. Ali Fuat Cebesoy; Siyasi Hatýralar, c. 1, (haz.O.Selim Kocahanoðlu), Ýstanbul, 2002, s. 10.
24
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
ATATÜRK, Ýkinci Dünya Savaþý öncesinde yaþamýþ bir lider olmakla beraber, bu savaþýn bitiminde geliþen Soðuk Savaþ’ýn, aslýnda Türkiye ve tüm Türk coðrafyalarýný ilgilendiren muhtemel yankýlarýný, önceden sezebilmiþtir. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, Almanya ve Ýtalya’da iktidardaki liderlerin siyasi hýrslarýnýn Avrupa’nýn geleceðini etkileyecek muhtemel bir savaþta kilit rol oynayacaðýný ve SSCB’nin yükselen bir güç olarak belireceðini öngörmesi de oldukça kayda deðer… ATATÜRK, savaþ çýktýðý takdirde, Birleþik Amerika’nýn da Birinci Dünya Savaþý’nda olduðu gibi, gelecek bir dünya savaþýnda da tarafsýz kalamayacaðýný farketmiþti.15
1932’de þöyle demekteydi: “Bence, dün olduðu gibi yarýn da, Avrupa’nýn mukadderatý Almanya’nýn alacaðý vaziyete baðlý bulunacaktýr. Fevkalade bir dinamizme sahip olan bu yetmiþ milyonluk çalýþkan ve disiplinli millet, üstelik millî ihtiraslarýný kamçýlayabilecek siyasi bir cereyana kendisini kaptýrdý mý, ergeç Versay Antlaþmasý’nýn tasfiyesine giriþecektir”.17
1938’de, cumhuriyet rejiminin 15. yýlýný kutlama hazýrlýklarý yapýlýrken Prof. Dr. Afetinan da Cumhurbaþkaný M. Kemal ATATÜRK’ün BMM’de vereceði nutuk için hükûmetin hazýrladýðý bilgileri incelediði sýrada þu sözleri dile getirdiðini hatýrlamaktaydý:“Devletler bir ikinci dünya savaþýna hazýrlanýyor. Biz bu durumda iki konuya çok önem vermeliyiz. Biri, doðu ve batý yakýn komþularýmýzla olduðu gibi diðer devletlerle kurduðumuz ittifaklarý kuvvetlendirmek, ikincisi ise yurdumuzun ekonomik durumunu geliþtirmek ve bu bakýmdan ekonomi planlarýmýzý aksatmadan uygulamak.”18 ...
Dahasý, Avrupa devletlerinin Amerika’yý dikkate almadan Orta Doðu sorununa giremeyeceklerini ve para konusundan dolayý -Ýngiltere de dâhil- bütün Avrupa devletlerinin adeta Amerika’nýn etkisi altýnda olduðunu iyi tahlil etmiþti.16
Bir baþka örnek verilirse ATATÜRK hasta yataðýnda bile, çok geçmeden Avrupa’da patlak vereceðini öngördüðü yeni bir dünya savaþý fýrtýnasýnda, Türkiye’nin durumu ve geleceðine dair kaygýlarýný dile getirmekteydi. Ali Fuat (Cebesoy)’ýn kendisini ziyareti sýrasýnda:
Derin öngörüsüyle, Almanya’nýn ikinci bir dünya savaþýna giden yoldaki payýný gözler önüne sererek
“ …pek yakýnda dünya vaziyeti mütareke senelerinden daha çok ciddi olacak ve karýþacaktýr. Ýkinci büyük
15 Kocatürk; s. 317. Ayrýca, Amerikalý kadýn gazeteci Gladis Baker'in ATATÜRK'le mülakatý dâhilinde, ATATÜRK'ün Amerikan siyasetine, sürekli barýþýn nasýl temin edileceðine ve Boðazlar rejiminin deðiþmesine dair görüþ ve öngörüsü için bk. Safa Tekeli, Atatürk ve Anadolu Ajansý, Ýstanbul, 2002, s. 138. 16 ATASE Arþivi, ATA-ZB Koleksiyonu, Kutu:18, Gömlek:63, Belge:63-1a, 63-21a, 22. 17 Kocatürk; s. 317. 18 a.g.e.; s. 7.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
25
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Sezgi Gücü bir harb karþýsýnda kalacaðýz. Dünyaya hâkim olan milletleri idare edenlerin arasýnda, maatteessüf birinci derece devlet adamý çýkmýyor. Avrupa’da birkaç maceraperest Almanya ile Ýtalya’nýn baþýnda cebren bulunuyorlar. Karþý karþýya geldikleri zayýf devlet adamlarýnýn aczinden cüret alýyorlar. Bunlar bugün dünyayý kana boyamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz Rus Sovyet Hükûmeti acizlerle maceraperestlerin yanlýþ hareketlerinden istifade etmesini bilecektir. Bunun neticesinde dünyanýn vaziyeti ve muvazenesi kâmilen deðiþecektir. Ýþte bu devre esnasýnda doðru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamýz hâlinde baþýmýza mütareke senelerinden daha çok felaketler gelmesi mümkündür.”19 diyen ATATÜRK, Türk milletine: “Bu kanlý, tehlikeli durumda tarafsýz kalmak, harbe katýlmamak ve devlet gemisini bu fýrtýna ortasýnda hiçbir maniaya çarptýrmadan yöneterek harb dýþýnda ve barýþ içinde yaþamaya çabalamak bizim için hayati ehemmiyete haizdir.”20 tarzýndaki yol gösterici önerilerini aktarmaya devam etmekteydi. Yaklaþmakta olan ikinci bir dünya savaþý dalgasý arifesinde, ATATÜRK Türkiyesi’nin ikili/çoklu diyaloglara açýk bir yöntem izlemesi ve komþu ülkelerle yaptýðý dostluk paktlarý da aslýnda, Ýkinci
Dünya Savaþý (1939 - 1945) ve bu savaþýn sonundan itibaren geliþen Soðuk Savaþ’ýn yani artýk savaþ arenasý/kurallarý ile sýnýrlý kalmayacak olan örtülü bir savaþýmýn öncül tedbirleri arasýndaydý. ATATÜRK, bu geliþmeler ýþýðýnda, Balkan Antlaþmasý’ný kuvvetlendirmek ve yukarýdan gelecek saldýrýlara karþý bir baraj oluþturmak istiyordu. Ýþte bu süreçte Yugoslavya Baþbakaný Ankara’ya gelmiþti. Bu baþbakan o zaman Hitler Almanyasý’ný tutuyordu. Bir balo davetinde, ATATÜRK net bir tavýrla Baþbakana:“…biz kimsenin düþmaný deðiliz. Biz insanlýðýn düþmaný olanlarýn düþmanýyýz.” açýklamasýnda bulunma gereðini hissetmiþti. Çünkü ATATÜRK’ün de önemle vurguladýðý gibi, bencillik þahsi de olsa millî de olsa daima olumsuz bir duyguydu. Toplumlarýn kendi ülke mutluluklarýnýn yanýsýra, insanlýk alemine de duyarsýz kalmamasý gerekmekteydi.21 Tüm bu hususlar gözönüne alýndýðýnda ATATÜRK döneminin Balkan Antantý(1934) ve Sadabad Paktý(1937) giriþimleri, sadece bir siyasi/diplomatik baþarý deðil, ayný zamanda bir “yöntem, tedbir ve uzun vadeli strateji” örneklemesiydi. Çünkü bu komþu devletlere her hangi bir dýþ güç tarafýndan direkt saldýrý yapýlsa veya bu devletlerin
19 Cebesoy; Siyasi Hatýralar, c. 2, s. 266 - 267. 20 Kocatürk; s. 317. 21 Uluð Ýðdemir; Yýllarýn Ýçinden: Makaleler, Anýlar, Ýncelemeler, Ankara, 1991, s. 30 - 31.
26
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
yanýbaþýnda genç Türkiye Cumhuriyeti sýnýrýnda “yeni manda ya da koloni”ler oluþturulsa ya da büyük güçlerin emperyal araçlarý bu komþu ülkelerin topraklarýnda -Türkiye’nin aleyhine olacak þekilde- konuþlansa ülkemizin zor durumda kalacaðýnýn öngörüsüyle, Türkiye’nin güvenlik stratejisi “ittifaklar, dostluk antlaþmalarý ya da paktlar” desteðinde geliþtirilmiþ; Sadabad ve Balkan Antantý da bu çerçevede önemli bir rol oynamýþtý. Bu sayede, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Milletler Cemiyetindeki duruþunu da güçlendirecek bir bölgesel iþ birliði aðýna önem veren Mustafa Kemal, örneðin, Balkan Konferansý üyeleriyle konuþmasý sýrasýnda, 1931’de, Balkan halklarýnýn birbirlerine kardeþ kavimlerden oluþtuklarý hatýralarýndan vazgeçseler bile, “yepyeni þartlar ve kayýtlar ve geniþ bir zihni-
yet altýnda birleþmelerindeki faydanýn büyük olduðunu” ifade etmekte; ayrýca, “bin bir türlü beþerî ihtiraslarla, dini ayrýlýklarla, bazý tarihî hadislerin býraktýðý dargýn izlerle, geçmiþ zamanlarda, gevþetilmiþ, hatta unutturulmuþ olan hakiki baðlarýn” kuvvetlendirilmesinin gerekli ve faydalý olduðu yeni insani devreye girildiði bilgisini paylaþmayý da ihmal etmemekteydi.22 Tüm bu hassas politika ve dengelerin yanýbaþýnda, ATATÜRK’ün yine önemle dikkat çektiði üzere, her milletin tarihten alacaðý dersler vardý. ATATÜRK, 1930’lu yýllardaki devrim hamlelerinde, tarih ile toplumsal örgüleri kaynaþtýran bilimsel yaklaþýma ve medeniyet perspektifine önem vermiþtir. Prof. Dr. Afetinan, ATATÜRK’ün düþününde tarihin, sadece siyasi ve askerî deðil, “asýl medeniyet müesseselerinin teferruatý ile incelenmesi ve bilinmesi” gereken bir durum olduðundan bahseder. Devamýnda, “Hakikaten de tarih tetkikleri bugün artýk sadece siyasi ve askerî meselelerin çerçevesini çoktan aþmýþ bulunuyor. Modern tarih anlayýþýnda bütün müesseselerin incelenmesi gerekiyor. ATATÜRK’ün yýllarca önce bize verdiði fikir, bugünkü ileri görüþleri ve tarihçilerin kabul etmeye doðru gittikleri esaslarýn tümünü içine almakta.”23 diyerek ATATÜRK’ün bu derin kavrayýþ ve algýlama özelliðini somut bir þekilde örnekler.
Bir diðer deyiþle, ATATÜRK’ün düþününde, bir devlet için, tarihten alýnacak derslerin sonuçlarý, ilim ve fen kurallarý rehberliðinde bir siyasi, sosyokültürel paylaþým ve millî terbiye esasýnda geliþtirilmeliydi. Kuþkusuz, bu sonuçsal tuðlalarýn arasýndaki harç, millî birlik olacaktý. ATATÜRK’ün sezgisiyle pekiþtirdiði ve -günümüz Türkiyesi de dâhil- birçok dünya devletine ýþýk tutacak olan þu satýrlarýna baktýðýmýzda, Türk milletine “birlik olup, hakimiyet esasýný”24 hedef tutmasý tavsiyesinde bulunduðu gerçeðini görürüz. Son tahlilde, ATATÜRK’ün sezgi gücü ve öngörüsü, onun fikirlerinden, okuduklarýndan, yaptýklarýndan ya da konuþmalarýndan alýntýlarla irdelenebilir. Büyük Nutku’nda ve diðer nutuk ve demeçlerindeki isabetli tarihsel, askerî ve siyasi analizleri, muharebelerdeki sevk ve inisiyatifi, günümüz dün-
yasýna uzanan küreselleþme tehditlerine karþý geliþtirdiði çözüm önerileri, bu tür somut örneklemeler arasýnda sayýlabilir. ATATÜRK’ün olay ve olgularý tanýyýp bilme yetisi, içsel öngörüye dayalý sezgi gücü ile birleþince karþýlaþýlan sorunlara tutarlý, seri teþhis ve çözümler yansýtabilmesi sonucunu doðurmuþtur. Yaþadýðý dönemin mandacýlýk ve sömürgecilik gibi sloganlarýnýn takibine baþvurmadan, bir “tam baðýmsýzlýk” iradesi sergilenmesinde ve Türk devrim hamlelerinin “Batýlýlaþma” hevesinde deðil de özgün bir “çaðdaþlaþma” süreci ýþýðýnda gerçekleþmesinde iþte bu sonuçsal çýkarýmlarýnýn, gerçekliði hýzla ve derinliðiyle kavrayan algýlamalarýnýn rolü büyüktür. ATATÜRK’ün sezgi gücünün en büyük göstergesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bizzat kendi varlýðýdýr.
22 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri-II, s. 305 - 306. 23 Afetinan; s.185. 24 a.g.s.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
27
Dr. Hv. Ýkm. Bnb. R. Kutay KARACA*
* SAREM Stratejik Araþtýrmalar Kurulu Asya Uzmaný
Dünya, 1970’li yýllarda petrol ve kaynak kullaným sýkýntýlarýnýn, 1980’li yýllarda kamu finansmanýna baðlý borç problemleri ile çevre sorunlarýnýn, 1990’lý yýllarda küreselleþmeyle artan ekonomik baðýmlýlýðýn, dünyada daha geniþ iþ birliklerine mi yoksa bölgesel çatýþmalara mý yol açacaðý endiþelerini yaþamýþ ve þu anda da yaþamaya devam etmektedir. Siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda yaþanan tüm geliþmeler; geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin ekonomilerinin birbirlerine baðlý olduðu gerçeðini tüm netliði ile ortaya koymuþtur. Günümüzde, devletler için güç tanýmý yalnýzca askerî güç ile sýnýrlanmamýþtýr. Ekonomik gücün ön plana çýkmasý ile devletlerin ekonomik olarak güçlenmek ve pazar oluþturabilmek amacýyla bir araya gelmeye baþlamalarý, daha sonraki dönemlerde siyasal ve askerî iþ birliklerini de beraberinde getirmektedir. Yeni dünya düzeninde Avrupa Birliði (AB), NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaþmasý), APEC (Asya - Pasifik Ekonomik Ýþ Birliði) gibi ekonomik aðýrlýklý kurumlar yeni uluslararasý iliþkiler sisteminin en önemli unsurlarý olarak gündeme gelmektedir. Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýyla birlikte Orta Asya’da ortaya çýkan güç boþluðundan yararlanmak isteyen büyük güçlerin bölgeye yönelik politikalarý giderek bölge ülkelerini etkilemeye baþlamýþtýr.
1
Rusya Federasyonu’nun “yakýn çevre” olarak adlandýrdýðý bölgedeki etkinliðini baþkalarýna kaptýrmama ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin bölgede Asyalý olmayan, kendisinden daha kuvvetli bir gücün varlýðýný tehdit olarak görme düþüncesi bu iki ülkeyi yakýnlaþtýrmýþtýr. 11 Eylül öncesine kadar eski Sovyet coðrafyasýna yönelik Rusya Federasyonu öncelikli bir strateji izleyen ABD’nin, bu yaklaþýmýný terk ederek Orta Asya’da Rusya Federasyonu’nun konumunu zayýflatacak þekilde etkinlik kurmasý üzerine de bölgede yeni ittifaklar oluþmaya baþlamýþtýr.
1990 yýlýndan itibaren uygulanan iktisadi siyasetler, ABD’nin ve Rusya Federasyonu’nun iktisadi olarak etkisinde kalan bölgede, bu dev ülkenin artýk küresel bir yaklaþýmla dýþa açýlmasýnýn ve Soðuk Savaþ’ýn oyuncularýnýn etkisinden kurtulup bölgenin en büyük oyunculardan biri olmasýnýn yolunu açmýþtýr. Büyük oyunculardan biri olabilmek, yalnýzca iktisadi olarak dýþa açýlmayla deðil, bölgenin güvenliðinin saðlanmasýnda da rol oynamaktan geçmektedir.
ABD’nin, Orta Asya’da kendisini göz ardý ederek varlýðýný tehdit etmesi karþýsýnda Rusya Federasyonu, kendisine rakip, ayný zamanda ihtilaflý olduðu iki önemli ülke Çin ve Ýran ile sorunlarýný bir kenara iterek iþ birliðine gitmiþtir.
Kendi inisiyatifinde kurulmayacak bir örgüt veya örgütlerin de gelecekte iktisadi, askerî ve siyasi açýdan Çin’e sorun çýkarabileceði ve Çin’in etkin olduðu bir Asyalý örgütün bölgeyi baþka bir gücün girmesine müsaade etmeden þekillendirebileceði düþüncesiyle ABD’nin tek kutuplu dünya düþüncesine karþý olma politikasý, Çin’i bölgesel örgütlenmenin gerekliliðine inandýrmýþtýr.
Çin’in de yürüttüðü dýþ siyasette, önceliði her zaman güvenlik ve egemenlik kaygýlarý oluþturmuþtur. Bundan dolayý, stratejik yönden baðýmsýzlýk ve iktisatta kendi kendine yetebilme her zaman ön planda tutulmuþtur.
Rusya - Çin iþ birliðinin bölgedeki en önemli sonucu Þanghay Ýþ Birliði Örgütü (ÞÝÖ) olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bu baðlamda Türk Cumhuriyetlerini de içine alan Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün iyi incelenmesi gerekmektedir.1
R. Kutay Karaca; "Çin Halk Cumhuriyeti'nin Yeni Güvenlik Kavramý, Þanghay Ýþ Birliði Örgütü ve Türkiye'nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakýþý", Stratejik Araþtýrmalar Dergisi, Yýl: 2, Þubat 2004, s. 201.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
29
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Geleceði ve Türkiye'nin Örgüte Yaklaþýmý Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Kuruluþu ve Geliþimi Asya’da kurulan ve iktisadi nitelikleri ön plana çýkan APEC, ASEAN (Güneydoðu Asya Ülkeleri Birliði) gibi örgütlerin iktisadi güçlerinin bölgedeki istikrarý ve güvenliði saðlamada tek baþýna yeterli olmamasý ve ülke güvenliðinin sadece iktisadi örgütlenme ile saðlanamayacaðýnýn görülmesi bölge ülkelerini farklý iþ birliklerine yönlendirmiþtir. Bu farklý iþ birliði arayýþlarý 26 Nisan 1996 tarihinde Çin, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kýrgýzistan ve Tacikistan’ýn sýnýr bölgelerinde askerî anlamda karþýlýklý güvenin saðlanmasýyla ilgili antlaþmayý imzalamasýyla sonuçlanmýþtýr. Bu antlaþma sonucunda gerçekleþen oluþum “Þanghay Beþlisi” olarak adlandýrýlmýþtýr.
2
Söz konusu antlaþma; 7000 kilometrelik sýnýr uzunluðunu kapsamýþtýr. Antlaþma uyarýnca, taraflar birbirlerine karþý askerî tatbikat yapmamayý, askerî tatbikatlarý alan ve sayý itibarýyla sýnýrlandýrmayý ve sýnýr bölgelerine yakýn 100 kilometrekarelik alanda askerî harekâtlar da dâhil olmak üzere önemli durumlarý birbirlerine rapor etmeyi taahhüt etmiþlerdir. Oluþumun amacý, tamamen sýnýr güvenliðiyle ilgilidir. Ancak o dönemde ülke basýnlarýnda yer verilmeyen bir durum önem taþýmaktadýr. Çin, bu antlaþmayla özellikle Kýrgýzistan ile Kazakistan’dan kilometrelerce kare toprak almýþtýr. Görüldüðü gibi Orta Asya devletleri, örgüt içerisindeki ilk tavizlerini daha kurulma aþamasýnda vermiþlerdir.2 Þanghay Beþlisi’nin 2001 yýlýnda Þanghay’da toplanan altýncý zirvesine kadar çoðunlukla üye ülkelerin sýnýr güvenliði sorunlarýyla ilgili kararlar aldýðý görülmektedir. Söz konusu zirvede M o ð o l i s t a n’ ý n gözlemci, Çin ve
Rusya ile sýnýrlarý olmamasýna raðmen Özbekistan’ýn üye olarak kabul edilmesiyle iç yapýsýnda deðiþiklik yapmak zorunda kalan örgüt, güvenlik konusunda yapýlan iþ birliðinin yaný sýra askerî ve iktisadi ortaklýðýn da kurulmasýný kararlaþtýrmýþ ve örgütün ismi “Þanghay Ýþ Birliði Örgütü” olarak deðiþtirilmiþtir. Yapýda meydana gelen deðiþiklikler nedeniyle bir sonraki Þanghay Ýþ Birliði Örgütü zirvesinde üye ülkeler, “Ýþ Birliði Örgütü Ana Antlaþmasý”ný imzalamýþlardýr. Bu anlaþma, örgütün kuruluþu için yasal bir temel oluþturmakta ve örgütün amaçlarýný, ilkelerini, yapýsýný ve iþleyiþ kurallarýný ortaya koymaktadýr. Bu zirvede, örgüt, yapýlanmasýnýn uluslararasý bir statü kazanmasý için Birleþmiþ Milletlere (BM) baþvurma kararý almýþ; 2004 yýlýnda da örgüt, BM tarafýndan “uluslararasý örgüt” olarak kabul edilmiþtir. Örgütün merkezi Pekin’de, “terörle mücadele merkezi” de Özbekistan’ýn baþkenti Taþkent’te açýlmýþtýr.3 2005 yýlýnda Moðolistan’dan sonra Ýran, Hindistan ve Pakistan, örgüte gözlemci üye olarak kabul edilmiþlerdir. Þanghay Beþlisi’nin daha çok güvenlik merkezli bir oluþum ol-
Birçok kaynak, topraðýn verildiði yönünde açýklama getirirken Yasin Aslan, 10 Mayýs 2002 tarihinde Kýrgýzistan Parlamentosu Halk Meclisinin, Eski Devlet Baþkaný Askar Akayev ile Çinli meslektaþý Jiang Zemin'in 1999 yýlýnda imzaladýðý sýnýr anlaþmasýný onayladýðýný, anlaþmanýn 95 bin hektar ihtilaflý topraðýn Çin'e verilmesini öngördüðünü, anlaþmanýn milletvekilleri ve halkýn büyük tepkisine neden olduðunu, anlaþmanýn onaylanmasý için üçte ikilik bir kabul gerekirken 60 milletvekilinden yalnýzca otuz altýsýnýn lehte oy kullandýðýný ve 14 Mayýs 2002 tarihinde Üst Meclis tarafýndan üçte ikilik çoðunluk saðlanamadýðýndan Halk Meclisine geri gönderildiðini belirtmektedir. Yasin Aslan; Sarý Ýstila, Berikan Yayýnlarý, Ankara, Ocak 2004, s. 64.
3
30
"Charter for Shanghai Cooperation Organization Adopted at Summit in Russia", People's Daily, 6 Aðustos 2002.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
duðu görülürken dönüþümden sonra iþ birliðinin tüm sahalarý kapsayacak þekilde geniþletildiði görülmektedir. Nitekim Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün gözlemci ülkelerle birlikte coðrafi alan olarak 37 milyon km²’yi kapsadýðý ve bu alanýn Avrasya’nýn %74’ünü teþkil ettiði görülmektedir. Örgütün kapsadýðý nüfus ise yaklaþýk üç milyardýr ki bu da dünya nüfusunun %40’ýný oluþturmaktadýr. Örgüt bir anda dünyanýn en büyük ticari pazarýna sahip olmuþtur. Ayrýca nükleer silaha sahip ülkelerden dördü de örgüt içinde yer almaktadýr. Yine dünyanýn en büyük enerji üretim ülkesi Rusya Federasyonu ile dünyanýn en çok enerji tüketen ülkeleri örgüt içinde bulunmaktadýr. Bu duruma örgüte dâhil üye ve gözlemci ülkelerin sahip olduðu siyasi, askerî ve ekonomik potansiyel de katýldýðýnda örgütün konumu daha net olarak çözümlenebilecektir.
Örgüt, üye ülkeler arasýnda iþ birliðini geliþtiren somut kararlar almayý baþarmýþtýr. Üye ülkeler arasýndaki 7000 km’lik sýnýr (Çin ve Rusya arasýndaki küçük sýnýr dýþýnda) herhangi bir askerî kuvvetin müdahalesine gerek kalmadan çizilmiþtir. Bu baþarý, belki de karmaþýk sýnýr sorunlarýnýn bu kadar kýsa sürede çözülmesi konusunda dünyadaki tek örnektir. Nitekim örgütün askerî ve iktisadi iþ birliðini de içerecek biçimde yapýlanmak istemesinde, sýnýr sorunlarýnýn çözülmüþ olmasýnýn etkisinin büyük olduðu görülmektedir. Örgüt; bölücü ve aþýrý dinî akýmlarla mücadelede sert önlemler almýþ ve bu konularda baþarý saðlamýþtýr. Ancak alýnan bu önlemlerin Rusya Federasyonu’nun Çeçenistan’da, Çin’in de Doðu Türkistan’da uyguladýðý sert politikalarý meþru hâle getirmeye yönelik olduðu bilinmektedir.
Söz konusu ülkelerin 11 Eylül sonrasýnda uyguladýklarý bu politikalar, örgüt aracýlýðýyla uluslararasý kamuoyuna “uluslararasý terörizm” þeklinde kabul ettirilmeye çalýþýlmýþtýr. 1996 yýlýnda sadece beþ ülkenin güvenlik ihtiyacýný karþýlamak ve sýnýr sorunlarýný çözmek amacýyla kurulan Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün her yýl düzenli görüþmeler ile gittikçe geniþleyen ve artýk amacý yalnýzca güvenlik olmayan bir örgüt durumuna geldiði görülmektedir. Üye Ülkelerin Örgüte Yaklaþýmý Örgüte üye ülkeler için örgüt içinde yer alma nedenleri, farklý amaçlardan kaynaklanmaktadýr. Örgütün ana lideri durumundaki Çin, ilk olarak Rusya ile “stratejik iþ birliði” düþüncesini canlý tutarak ABD’nin “tek hiper güç” iddiasýný “çok kutuplu” güçler dengesine çevirmeyi hedeflemektedir. Bundaki ana amaç ise en önemli ihtiyacý olan enerjinin Orta Doðu örneðinde olduðu gibi Orta Asya’da da ABD kontrolüne girmesini engellemektir. Orta Asya’yý Batý’ya açýlýmýn kapýsý olarak gören Çin, bölgenin ekonomisine hâkim olarak bölge ülkelerini kendisine baðýmlý hâle getirmeye çalýþmaktadýr. 2005 yýlý rakamlarýna göre, Çin’in Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün diðer beþ resmî üyesi arasýndaki ticaret hacmi 40 milyar dolara ulaþmýþtýr.
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Sýnýrlarý
Bu rakam, örgütün kurulduðu 2001 yýlýna göre iki kat artmýþtýr. Ayrýca Çin bu ülkelerden Doðu Türkistan’a yardým yapýlmasýný engellemeyi amaçlamaktadýr. Bu
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
31
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Geleceði ve Türkiye'nin Örgüte Yaklaþýmý amaçlar için direkt yaklaþmanýn tarih boyunca Çin korkusuyla yaþayan bölge halklarýný ters etkileyebileceðini düþünen Çin; örgütü amaçlarý için bir araç olarak kullanmaktadýr. Rusya’nýn örgüte yaklaþýmý, tek kutuplu sistemi kabul etmeme, ayrýlýkçý hareketlere desteði kesme ve NATO’nun Kafkasya ile Orta Asya’ya müdahalesine karþý çýkma amacýyla örgütü kullanma yönüyle Çin ile örtüþmektedir. Bunun yanýnda ekonomik olarak güçlenen Çin’i örgüt aracýlýðýyla kontrol ederek “yakýn çevre” olarak gördüðü bölgeden Çin’i uzak tutmaya çalýþmaktadýr. Orta Asya ülkeleri ise öncelikli olarak radikal hareketlere karþý rejimlerini korumayý, bu iki güçten ekonomik yardým almayý, bu ülkelere ticaretlerini artýrmayý, dolayýsýyla baðýmsýzlýklarýný pekiþtirmeyi amaçlamaktadýrlar.
Bu amaçlar dâhilinde örgüt yaptýðý her zirve sonrasýnda yayýmladýðý deklarasyonlar ile ABD’nin devam ettirmeye çalýþtýðý tek kutuplu sisteme; insan haklarý, özgürleþtirme, demokratikleþtirme gibi konular bahane edilerek ülkelerin iç iþlerine karýþýlmasýna, NATO’nun doðuya doðru yayýlmasýna ve ABD’nin oluþturmaya çalýþtýðý füze kalkan sisteminin uygulanmasýna karþý olduðunu da ýsrarla belirtmektedir. Nitekim 05 Temmuz 2005 tarihinde yapýlan zirvede, Afganistan’daki terörle mücadele operasyonunun aktif muharebe aþamasýnýn tamamlandýðýný ve terörle mücadele koalisyonunun ilgili üyelerinin (ABD kastedilmiþtir) Þanghay Ýþ Birliði Örgütüne üye ülkelerdeki altyapý tesislerinin geçici kullanýmý ile üye ülke topraklarýndaki askerî varlýðýnýn sona erme tarihleriyle ilgili karar almasýnýn gerekli olduðu belirtilmiþtir.
Bu kararýn, Özbekistan’ýn ABD askerî varlýðýnýn ülkeden ayrýlmasýný istemesinden hemen sonra verilmiþ olmasý önemlidir. Görüldüðü gibi Çin ve Rusya, örgütü NATO’nun 11 Eylül sonrasý kendine biçtiði yeni küresel statüsüne karþý koyabilecek ya da en azýndan dengede tutabilecek bir tampon örgüt olarak düþünmektedir. Böylece ABD ve NATO ile doðrudan çatýþmaya girmektense Þanghay yapýlanmasýný kullanmayý planlamaktadýrlar. Örgütün Geniþleme Perspektifi Amaçsal olarak inceledikten sonra Batý’da giderek endiþe yaratan örgütün geniþleme perspektifi incelenirse ilk olarak Ýran, Hindistan ve Pakistan’ýn 2005 yýlýnda gözlemci olarak kabul edildiði ve Moðolistan ile birlikte gözlemci sayýsýnýn dörde çýktýðý görülecektir. Bu ülkelerin gözlemci olarak kabul edilmelerinde Rusya ve Çin’in örgüt içindeki tek taraflý politikalarýnýn etkili olduðu görülmektedir. Çin’in örgüt içerisinde görmek istediði Pakistan’a karþýlýk Rusya, Hindistan’ý ön plana çýkarmýþ, Ýran ise her iki ülkenin ABD’ye karþý yürüttükleri politikanýn bir getirisi olarak gözlemci statüsü elde etmiþtir. Burada dikkat çekici olay ise 1997 yýlýnýn sonlarýnda BM’de Fransa ve Çin tarafýndan sunulan “nükleer silah denemelerinin yasaklanmasý” konulu öneridir. Bu öneriden kýsa bir zaman sonra Þanghay Beþlisi yayýmladýðý bildiriyle “nükleer silahlarýn yayýl-
32
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
masýný önleme anlaþmasý” ve “nükleer silah denemelerinin yasaklanmasý anlaþmasý”ný imzalamayan veya onaylamayan ülkelerin bu anlaþmalarý en kýsa sürede imzalamalarýný veya onaylamalarýný istemiþtir. 2050 yýlýnda dünyanýn en büyük nükleer gücü olmasý beklenen Çin’in baskýsý sonucunda açýklandýðý düþünülen bu bildirinin arkasýnda, Çin’in nükleer silah programýný tamamladýðý gerçeðinin bulunabileceði düþünülmekle birlikte bu öneriden sekiz yýl sonra bu antlaþmalarý imzalamayan Pakistan ve Hindistan ile nükleer silah edinme giriþimleri nedeniyle uluslararasý kamuoyunun baskýsýna maruz kalan Ýran’ýn gözlemci olarak örgüte alýnmasýnýn örgütün kurulma amaçlarýyla çeliþtiði görülmektedir. Bu katýlýmlardan dolayý örgüt sekreterliðince defalarca örgütün bir siyasi ya da askerî bir blok yaratmadýðý açýklansa da 2005 yýlýnýn aðustos ayýnda Çin ile Rusya’nýn, Çin’in Shandong Yarýmadasý’nda yaptýðý askerî tatbikata, örgüte üye ve gözlemci ülkelerin savunma bakanlarýnýn, büyükelçilerinin ve askerî ataþelerinin gözlemci olarak katýldýðý görülmektedir. Batý medyasý; gerek 2005 yýlý zirve kararlarý gerekse Rusya ve Çin tarafýndan düzenlenen askerî tatbikata üye ve gözlemci ülkelerin gözlemci statüsünde katýlýmýný örgütün ayrý bir blok yaratmaya çalýþtýðý þeklinde algýlamýþtýr. Bu algýlamadan rahatsýz olan örgüt, genel sekreteri vasýtasýyla “örgütün kesinlikle ayrý bir blok
yaratma ve askerî bir ortaklýk kurma amacýnýn olmadýðýný” açýklamak zorunda kalmýþtýr. Ayrýca mayýs 2006 tarihinde yapýlan Dýþiþleri Bakanlarý Zirvesi’nde de sekreterin yaptýðý açýklamaya yakýn bir açýklamanýn yapýlmasý ve örgütte hâlen gözlemci statüsünde bulunan Hindistan, Pakistan, Ýran ve Moðolistan’ýn yakýn zamanda üye olarak kabul edilmeyeceklerinin açýklanmasý dikkat çekmiþtir. Örgütün geniþlemeye yönelik politikalarýnda Rusya ile Çin’in farklý düþündüðü görülmektedir. Rusya örgütün üye sayýsýnýn artmasýna sýcak yaklaþýrken Çin’in geniþlemenin bir plan dâhilinde ve üye ülkelerce üzerinde mutabýk kalýnacak kurallar çerçevesinde geliþmesinden yana olduðu görülmektedir. Nitekim 2006 yýlý zirvesinde, geniþleme konusunda örgütün üyelerinin kabul edeceði bir metin hazýrlanmasý kararlaþtýrýlmýþtýr. Çin’in geniþlemeye Rusya’dan farklý yaklaþmasýnýn en önemli nedeni örgütün kýsa vadede siyasi, askerî ve iktisadi alanlarda bir güç olarak ortaya çýkamayacaðýdýr. Bu nedenle söz konusu alanlarda örgüt üyeleri arasýndaki güvensizlik giderilene ve bölgede etkili hâle gelinene kadar ABD’nin tepkisi çekilmemelidir. Örgütün en büyük kaynaðýný aktaran Çin’e yapý-
lan ve büyük çoðunluðu Batý tarafýndan saðlanan yabancý yatýrýmýn da kaçýrýlmamasý gereklidir. Ayrýca Çin, bölge ülkeleri dýþýnda üye kabulünün örgütün geliþimini etkileyeceði ve örgütü etkisiz kýlacaðý endiþesini taþýmaktadýr. Bunun yanýnda Ýran’ýn ýsrarla örgüte üye olmak istemesi, Ýran’ýn nükleer silah edinme giriþimi nedeniyle soruna taraf olma endiþesi yaratmaktadýr. Uluslararasý kamuoyuyla ters düþmemek amacýyla sorun çözülmeden Ýran’ýn üye yapýlmayacaðý görülmektedir. Nitekim örgüt sekreterliðince yapýlan her açýklamada bu konunun altý çizilmektedir. Ýran’ýn örgüte üyeliði, Türkiye’nin bölgedeki konumunu da etkileyecektir. Ýran örgüte resmî üye olarak kabul edildiði takdirde Orta Asya ülkeleriyle olan siyasi ve ekonomik iliþkileri daha saðlam zeminde geliþecek ve bölgedeki etkisi daha da artacaktýr. Ýran enerjisini daha güvenli bir þekilde ihraç edebilecektir. ABD ve Fransa gibi ülkeler, Hindistan’ý nükleer bir güç olarak kabul etmek zorunda kaldýklarý gibi böyle bir geliþmede Ýran’ý da kabul etmek zorunda kalabileceklerdir. Bu baðlamda Ýran’ýn örgüte resmî üye olma talebinin jeopolitik amaçlar taþýdýðý görülmektedir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
33
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Geleceði ve Türkiye'nin Örgüte Yaklaþýmý Örgütün, Çin’in desteklediði Pakistan ile Rusya’nýn desteklediði Hindistan arasýndaki sorunlara karýþmama ve böylelikle iki kurucu gücün örgüt içinde ters düþmesini engelleme düþüncesi de yakýn zamanda bu ülkelerin üyeliðini zor hâle getirmektedir. Görüldüðü gibi örgütün geniþleme politikalarý kýsa vadede bir deðiþikliði öngörmemektedir. Ancak geniþlemenin uzun vadeye yayýlmasý da örgütün geleceðini olumsuz yönde etkileyecektir. Dolayýsýyla Ýran nükleer krizi bir sonuca ulaþtýrýlmadan ve Pakistan ile Hindistan arasýndaki görüþmelerde mesafe alýnmadan bu ülkelerin üye olarak kabul edilmesi zor görünmektedir. Ancak örgütün bölgedeki diðer ülkelerin de katýlmasý ile güçlü bir yapýya ulaþacaðý, doðal gaz ve petrolün en yoðun olduðu Orta Asya’da böyle güçlü bir birliðin varlýðýnýn tek kutuplu yapýdan, çok kutuplu yapýya geçebilme düþüncesi nedeniyle bütün dünyayý ilgilendireceði ve bu iþ birliðine karþý da bölgede farklý ortaklýklarýn kurulabileceði de göz ardý edilmemelidir. Örgüte üye olmayan diðer altý ülkeyi de (Moðolistan, Ýran, Pakistan, Hindistan, Türkmenistan, Afganistan) içine alacak þekilde geniþleme siyaseti izlemesi durumun-
4
da ise bölgede Çin - Rusya - Hindistan ittifakýnýn doðabileceði ve bölgenin bu üç ülke tarafýndan þekillendirilebileceði, böyle bir durumda ise bölgeye baþka bir gücün nüfuz etmesinin zor olacaðý görülmektedir. Bütün bunlarýn yaný sýra, Batý’da iktisadi durgunluðun devam etmesi, iþsizlik oranlarýnýn büyümesi, ýrkçýlýðýn yeniden tehdit oluþturmaya baþlamasý, yaþlý nüfusun artmasý ve hayat standartlarýnýn düþmesi nedeniyle Asya’nýn büyük ivmeli iktisadi dinamizminin önem kazanacaðý, bu durumun ise örgütün devamlýlýðýný olumlu yönde etkileyeceði düþünülmektedir. 7’nci Zirve Kararlarý; Enerji Kulübü Olma Ýsteði ÞÝÖ’nün kuruluþundan beri düzenlenen zirvelerden yedincisi, Kýrgýzistan’ýn baþkenti Biþkek’te, 16 Aðustos 2007 tarihinde yapýlmýþtýr. Biþkek’te gerçekleþtirilen zirveye, örgüte üye ve gözlemci ülkelerle birlikte Türkmenistan’ýn da davet edilmesi dikkat çekmiþtir. Rusya ve Çin’in örgüte üye olmayan tek bölge ülkesi Türkmenistan’a yönelik üyelik baskýsýnýn örgütün enerji alanýnda oluþturmaya çalýþtýðý yeni yapýlanmadan kaynaklandýðý de-
ðerlendirilmektedir. Ancak bu giriþimler, Türkmenistan’ýn denge siyasetinin temelini oluþturan ve BM’de de kabul edilen “daimi tarafsýzlýk”4 statüsü nedeniyle þimdilik sonuçsuz kalmýþtýr. Örgüt tarafýndan ilk defa yapýlan ortak askerî tatbikat, zirve öncesinde gerçekleþtirilmiþtir. Tatbikata, örgüte üye ülkeler katýlmýþlardýr. Söz konusu tatbikata, çoðunluðu Rus ve Çin ordularýndan olmak üzere 4000 subay ve asker katýlmýþtýr. Tatbikat, uluslararasý kamuoyu tarafýndan ÞÝÖ’nün Orta Asya’da gün geçtikçe artan nüfuzunun göstergesi olarak görülmüþtür.5 Örgüt tarafýndan zirve sonrasý açýklanan sonuç bildirgesinde6 ABD’ye yönelik eleþtiriler açýk bir þekilde yapýlmamakla birlikte bildirinin hemen hemen tüm maddelerinde yumuþak bir eleþtiri yapýldýðý görülmektedir. Bildirinin önemli maddelerinden biri, “Etkili bir küresel güvenlik sistemi yalnýzca BM çatýsý altýnda gerçekleþtirilebilmeli ve tehditlerle mücadele, çifte standart uygulamaksýzýn uluslararasý hukukun çizdiði çerçevede yapýlmalýdýr. Bu kapsamda ÞÝÖ üyelerinin istediði güvenlik yapýsý; “Uluslararasý iliþkilerde çýkar dengesini gözetecek,
1995 yýlýnda, Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu'nda Türkmenistan'ýn daimi tarafsýzlýk statüsü oy birliðiyle tanýnmýþtýr. Türkmenistan bu statüsü gereði siyasi nitelikteki hiçbir uluslararasý örgütte aktif bir rol almamaktadýr.
5
Rusya ve Çin'in Ural Daðlarýnýn eteklerinde yaptýklarý ortak askerî tatbikatýn ardýndan bu kez iki ülkenin özel kuvvetleri, Moskova'da "Dostluk 2007" adý altýnda terörist saldýrýlara karþý antiterör tatbikatý yapmýþtýr. 100 Rus, 87 Çinli özel kuvvetler mensubunun yer aldýðý Moskova'daki tatbikatta aðýr silahlar kullanan teröristler etkisiz hâle getirilmiþtir.
6
34
Bildirinin tam metni için bk. ÞÝÖ resmî web sitesi, (Eriþim) www.sectsco.org.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
her devletin geliþme yolunu baðýmsýzca seçebilme hakkýný garanti edecek, devletlerin uluslararasý iliþkilere eþit þekilde katýlýmýný saðlayacak, din ve medeniyetler arasýndaki iletiþimi güçlendirecek, politik ve diplomatik araçlarla uluslararasý ve bölgesel anlaþmazlýklar ve krizlerin çözümünü saðlayacak bir mekanizmanýn kurulmasýna dayanmaktadýr. BM Güvenlik Konseyinin uluslararasý barýþý ve güvenliði koruma konumu yeniden tasdik edilmelidir.” þeklindedir. Bu maddeyle ABD’nin BM’den karar çýkarmadan gerçekleþtirdiði Irak harekâtý ve BM’yi yok sayma giriþimlerinin örgüt tarafýndan kabul edilmediði ortaya konmaktadýr. Bunun yanýnda bölgeye yönelik kökten dinci bir tehdit olmasýna raðmen din ve medeniyetler yakýnlaþmasýna deðinilmesinin örgüt içindeki Müslüman ülkelerden kaynaklandýðý düþünülmektedir. Ayrýca insan haklarý, özgürleþtirme, demokratikleþtirme gibi konular bahane edilerek ülkelerin iç iþlerine karýþýlmasýna karþý olunduðu da açýkça ortaya konulmuþtur. Diðer bir madde, uzayda silah konuþlandýrýlmasýnýn engellenmesinin, uzay nesnelerine karþý güç kullanýmýnýn veya bu yönde bir tehdidin önüne geçilmesinin ve
7
bu konuda uluslararasý bir belgenin hazýrlanmasýnýn önemi ve aciliyetinden bahsetmektedir. Bu madde ile örgüt, ABD’nin oluþturmaya çalýþtýðý füze kalkan sisteminin uygulanmasýna karþý olduðunu bir kere daha belirtmektedir. Nitekim örgütün iki ana gücü Çin ve Rusya, bu projeye karþý her türlü engellemede bulunacaklarýný ve bu projenin ikinci bir Soðuk Savaþ yaratacaðýný açýklamýþlardýr.7 Örgüt, bildiride üye devletlerin bilgi teknolojilerinin özellikle uluslararasý güvenlik ve istikrarýn korunmasýna uygun olmayan amaçlar için kullanýmýný tehdit olarak kabul etmek olduklarýnýn üzerinde durmaktadýr. ABD’nin sivil toplum örgütleri aracýlýðýyla bölge ülkelerindeki siyasi yapýyý deðiþtirme gayretleri bölge ülkelerini tedirgin etmektedir. Bu kapsamda söz konusu madde ile özellikle sivil toplum örgütleri tarafýndan kullanýlan bilgilendirme araçlarýnýn kastedildiði düþünülmektedir. Nitekim çaðýmýzýn en önemli bilgi aracý olan Ýnternetin kullanýmý örgüte üye tüm ülkelerde kýsýtlanmýþtýr.
Bildirinin bu zirveyi farklý kýlan yaný ise enerji konusunda aldýðý karardýr. Bildiride bu konudaki madde; “Enerji sektöründeki karþýlýklý güvene dayanan bir birliktelik, ÞÝÖ bölgesinin genelinde güvenlik ve istikrarýn güçlenmesine katkýda bulunacaktýr. ÞÝÖ içerisinde bir enerji stratejisinin oluþturulmasý acildir. Örgüt üretici, geçiþ ve kullanýcý ülkeler arasýndaki mevcut iþ birliðinin geliþtirilmesine çalýþacaktýr.” þeklinde geçmektedir. Ýkili ve çok taraflý enerji anlaþmalarýnda söz sahibi olabilmeyi hedefleyen ÞÝÖ, maddede belirtilen amaca yönelik olarak örgüt içinde yapýlanma kararý aldýðýný açýklamýþtýr. Böyle bir yaklaþým Rusya, Kazakistan, Ýran ve Özbekistan gibi üreticilerle; Çin, Hindistan, Pakistan gibi tüketicileri bir araya getirecek olmasý açýsýndan çok büyük önem taþýyacaktýr. Bunun yanýnda ABD’nin enerji bölgeleri olan Orta Doðu’dan sonra Orta Asya’da da etkin olmasý, örgütün geleceðiyle birlikte
ABD Baþkaný George W. Bush'un 14 Ocak 2004 tarihinde açýkladýðý yeni uzay programýnda; 2020 yýlýnda Ay'da üs kurulmasý, daha sonra da bu üssün kullanýlarak Mars'ta yerleþime geçilmesi hedeflenmektedir. ABD'nin, çok yüksek maliyetli olacaðý ifade edilen uzay programýnda dünya yörüngesine yerleþtirilmiþ uydular aracýlýðýyla savaþ kabiliyetini geliþtirirken ayný zamanda Ay'da bulunan ve dünyanýn enerji ihtiyacýný uygun teknolojiler kullanýldýðýnda binlerce yýl karþýlayabileceði kaydedilen Helyum - 3 üzerinde tekel kurmak olabileceði deðerlendirmeleri yapýlmaktadýr. Böyle bir geliþmenin Çin'in de Ay'a yönelik uzay programý yürüttüðü bir dönemde küresel enerji siyasetinde köklü deðiþiklikler yapabileceði düþünülmektedir. Jim WOLF; "U.S. Eyes Space as Possible Battleground", Reuters, 18 Ocak 2004, (Eriþim) www.globalsecurity.org, 15. 2. 2006.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
35
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Geleceði ve Türkiye'nin Örgüte Yaklaþýmý özellikle Çin’in enerjiyi kesintisiz elde etme düþüncesini olumsuz etkileyecektir. Örgütün enerji üreticisi ülkelerle (Ýran, Kazakistan, Rusya) dev enerji tüketicisi ülkeleri (Çin, Hindistan) bir araya getirdiði, bu konumundan yararlanarak enerji güvenliði konusunda bölgede tek unsur olmaya çalýþtýðý, baþka bir gücün örgüt sýnýrlarý içerisinde etkin olmasýný engellemeyi hedeflediði ve Türkmenistan’ýn son zirveye davetinin temel nedeninin de bu düþünceden kaynaklandýðý görülmektedir. Örgüt, güvenlik kavramý içerisinde siyasi, askerî ve ekonomik ile son olarak da enerji alanlarýnda yapýlanma çabalarýný hýzlandýrmakla birlikte örgütün hýzlý ve çatýyý tam kuramadan geliþim gösterme gayreti bir takým sorunlarý da beraberinde getirmektedir. Örgütün Gelecekte Karþýlaþabileceði Sorunlar Örgütün geleceðine yönelik sorunlara bakýlýrsa ilk olarak örgüt içinde güven ortamýnýn hâlâ tam olarak oluþturulamadýðý karþýmýza çýkacaktýr. Örneðin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin kurmuþ olduðu “Orta Asya Ekonomik Ýþ Birliði Örgütü”ne Rusya’nýn üye olarak kabul edilmesine karþýlýk Çin’e herhangi bir teklif yapýlmamasý, bölge ülkelerinin Çin’e karþý tedbirli olma isteklerinin bir göstergesi olarak deðerlendirilmektedir. Bu kapsamda Rusya ile diðer üyelerin Çin’in gerek iktisadi, gerekse askerî gücünü dengelemek
36
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
amacýyla bölge ile iliþkileri olan ülkelerin (Türkiye, Azerbaycan) ÞÝÖ’ye üye olarak kabul edilmesine olumlu yaklaþabilecekleri düþünülmektedir. Çin’in hýzla büyüyen ekonomisinin ihtiyacý olan petrolün Orta Asya ve Kafkaslarda bulunmasý, Rusya gibi Çin’in de bu bölgelerde saygýnlýk kazanma, siyasi nüfuz sahibi olma ve bu bölgelerde yeni enerji kaynaklarýndan yararlanma düþüncesini ön plana çýkarmasýna neden olabilecektir. Bu durumda Rusya ile olan iliþkisi, uzun dönemde iþ birliðinden çýkýp çekiþmeye dönüþebilecektir. ABD’nin dünyada izlediði tek taraflý politikalar, Tayvan ile Japonya’ya yaklaþýmlarý ve Batý’nýn uyguladýðý silah ambargosu Çin’i þimdilik Rusya’ya baðýmlý kýlmaktadýr. Özellikle silah ambargosunun kalkmasý durumunda Rusya - Çin iliþkilerinin deðiþim gösterebileceði ve bugünkü kadar sýcak olmayacaðý düþünülmelidir. Rusya’nýn Batý’ya yaklaþýmý ve NATO ile giriþtiði iþ birliðinin somut sonuçlar vermesi de Çin - Rusya iliþkilerinin geleceðini etkileyecektir. Görüldüðü üzere bu iki ülkenin rekabetleri çýkarlarý-
nýn önüne geçmediði sürece örgütün devamlýlýðýnda bir sorunla karþýlaþýlmayacaktýr. Çin’in bölgeye nüfus bakýmýndan yayýlýmý ayrý bir sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Özellikle Rusya’nýn Sibirya bölgesiyle, Kazakistan ve Kýrgýzistan bu tehdit altýndadýr. Her iki bölge de nüfus sýkýntýsý yaþamaktadýr. Dolayýsýyla göçe uygundur. Örgütün geleceði noktasýnda ABD’nin izleyeceði politikalar da etkili olacaktýr. ABD’nin 11 Eylül terör saldýrýlarý sonrasý Afganistan’a yerleþmesi, Asya’nýn en önemli ülkelerinden birisi durumunda bulunan ve nükleer antlaþmalara imza atmadýðý için yýllarca ambargo uyguladýðý Hindistan ile nükleer enerji üretim anlaþmasý yapmasý, Pakistan’a yönelik silah ambargosunu kaldýrmasý ve F-16 satýþýna izin vermesi, Kýrgýzistan’daki üssü için ýsrarcý olmasý, örgütün gözlemci üyesi Ýran’ý tehdit etmesi ve bölgenin Batý’ya açýlýþ kapýsý durumundaki Gürcistan’da ABD yanlýsý hükûmetin karþý devrimle iþ baþýna getirilmesi örgütün bölgede geniþlemesine ve etkinliðinin artmasýna karþý atýlmýþ adýmlar olarak görülmelidir.
ABD’nin üs açmak istediði Türkmenistan ise güvenliði için tarafsýzlýk politikasýný benimsemiþtir. 1995 yýlýnda Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nda Türkmenistan’ýn daimi tarafsýzlýk statüsü oy birliðiyle tanýnmýþtýr. Türkmenistan, bu statüsü gereði siyasi nitelikteki hiçbir uluslararasý örgütte aktif bir rol almamaktadýr. Türkmenistan, Birleþik Devletler Topluluðu (BDT) içinde de daha çok ekonomik iþ birliðine iliþkin kararlara imza atmýþ, BDT Kolektif Güvenlik Anlaþmasý, BDT Ortak Hava Savunmasý gibi askerî ve siyasi nitelikli anlaþmalara katýlmamýþtýr. Bu nedenle 27 Aðustos 2005 tarihinde Kazan’da yapýlan BDT zirvesinde Türkmenistan’ýn BDT üyeliðini “ortak üye” seviyesine indirme talebi, Rusya ile yapýlan güvenlik ve ekonomi alanlarýndaki anlaþmalar sebebiyle fazla bir önem taþýmamaktadýr. Bu kapsamda Þanghay yapýlanmasý çerçevesinde Çin - Rusya ittifakýnýn bir askerî güce dönüþmeye baþlamasý, Batýlý güçleri bu ittifaký Hindistan ile dengeleme yoluna itmektedir. ABD’nin NA-
8
TO’yu Orta Doðu’ya çekmek ve Afganistan’da güvenlik iþlerini yaptýrmak ve NATO’yu kendi denetiminde bir dünya jandarmasýna dönüþtürmek düþüncesini taþýdýðý, izlediði politikalarda görülmektedir. Bu durum Avrupalý NATO üyelerince kabul görmemiþ ve NATO içerisinde bir Avrupa - ABD çatýþmasý yaþanmaya baþlanmýþtýr. ABD’nin dünya hegemonyasý için NATO merkezli bir süreçte ýsrarcý olmasýný Rusya - Çin kabul etmeyecektir. Bu noktada ÞÝÖ, Avrasya’da ABD’ye karþý bir denge unsuru olarak iki devlet tarafýndan sürdürülmeye çalýþýlacaktýr. Avrasya bölgesinde Batýlý güçlerle Doðulu güçlerin karþý karþýya gelmesi, bütün dünyayý tehdit edecek bir Üçüncü Dünya Savaþý anlamýna gelebilir ki, buna da ne bölge ülkeleri ne de dünyanýn diðer güçleri izin vermek istemeyecektir.8 Örgütün geleceði, üye ülkeler arasýndaki güven ortamýnýn oluþmasý ve üyelerin ortak müþterekte buluþmasýyla ABD’nin bölgeye yönelik politikalarýna baðlýdýr.
Bunun yanýnda örgütün ABD’ye karþý bir kutup yaratýp yaratamayacaðý, ABD’nin özellikle Türk Cumhuriyetlerine karþý uygulamaya baþladýðý siyasete karþý bir siyaset geliþtirip geliþtiremeyeceði, bölgedeki enerji kaynaklarýnýn örgütün inisiyatifinde kullanýlýp kullanýlamayacaðý örgütün geleceði hakkýndaki ana sorularý oluþturacaktýr. Türkiye’nin Örgüte Yaklaþýmý Þanghay Ýþ Birliði Örgütü; 2006 yýlýnýn ocak ayýnda Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn Rusya ziyaretinde Türkiye’nin gündemine gelmiþtir. O dönemde görülmüþtür ki Türk kamuoyunda örgütün amacý, iþleyiþi ve gelecekte alabileceði rol konusunda bir bilgi eksikliði mevcuttur. Tartýþmalar kýsýr kalmýþ ve yalnýzca örgütün “Varþova Paktý” gibi bir kutup yaratýp yaratamayacaðý üzerine odaklanmýþtýr. Bu noktada tartýþýlmasý gereken “örgütün yeni sistemde alacaðý rolün dünya siyasetine etkisinin ne olacaðý” olmalýdýr. Son zamanlarda Türkiye için bir baþka seçenek olarak Þanghay Ýþ Birliði Örgütü gösterilmekte, hatta örgütün en önemli iki üyesi Rusya ile Çin’in, Türkiye’nin örgüte üyeliðini desteklemekte olduðu yazýlmaktadýr. Ancak kuruluþ amacý, yapýsý ve faaliyetlerine bakarsak bunun pek de öyle olmadýðý ve Rusya ile Çin’in Türkiye’nin örgüte üyeliðini çok istemeyeceði görülecektir.
Anýl Çeçen; "21 nci Yüzyýlda Çin", 2023 Dergisi, Sayý: 69, Ocak 2007, s. 8.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
37
Þanghay Ýþ Birliði Örgütünün Geleceði ve Türkiye'nin Örgüte Yaklaþýmý Rusya, arka bahçesi olarak gördüðü Orta Asya’ya iktisadi, siyasi ve kültürel bakýmdan herhangi bir ülkenin girmesine karþýdýr. Bunda da en ön sýradaki ülke Türkiye’dir. Bunun yanýnda Bakü - Tiflis - Ceyhan Petrol Boru Hattý’nýn açýlmasýyla birlikte Türkiye ile rekabete girmiþtir. Çeçenistan sorununda da Türkiye’yi taraf olarak görmektedir.
paylaþmak istemesini beklemek yanlýþ olur. Bu konudaki en güzel cevabý Çin Ticaret Bakaný Bo Xilai vermiþtir. Dönemin Dýþiþleri Bakaný Abdullah Gül’ün Türkiye’nin AB’ye katýlmasýyla birlikte Asya’ya verdiði önemin azalmayacaðýný belirten sözlerine karþýlýk Çinli bakan, “Ýki ayak bir gemidedir.” Çin atasözünü kullanmýþtýr.9
Çin, Orta Asya - Kafkasya - Türkiye - Avrupa hattýnýn kendi liderliðinde doðudan batýya doðru bir hat olarak uzanmasýný tasarlamakta ama ayný yolun tersine istikamette geliþmesini engellemeye çalýþmaktadýr. Çin, Türkiye ile Azerbaycan arasýnda coðrafi baðýn mümkün olduðunca zayýflamasýný saðlamanýn yanýnda kendi ifadeleriyle “Pantürkizm”i Türkiye sýnýrlarýnda tutmak amacýyla Ermenistan yönetimine destek verme düþüncesi taþýmaktadýr.
Bu söz, Türkiye’nin her iki tarafla da iliþkilerini ayný ölçüde yürüteceðine ve geliþtireceðine inançsýzlýðýn ifadesidir. Ayrýca Türkiye’nin AB’ye üye olamamasý, yönünü Asya’ya çevirmesine neden olacaktýr ki bu da Çin’in özellikle Orta Asya’da çýkarlarýný zedeleyecek ve Doðu Türkistan konusundaki kaygýlarýný da artýracaktýr.
Bu düþünceyle beraber Çin’in, enerji kaynaðý olarak gördüðü Orta Asya ülkeleri üzerinde Türkiye’nin politika yapmasýný engellemeyi hedeflediði görülmektedir. Bunun yanýnda Doðu Türkistan’daki Uygur hareketinin destekçisi olarak Türkiye’yi görmekte ve her platformda Türkiye’yi suçlamaktadýr.
Bütün bunlarýn yanýnda Türkiye bir NATO üyesidir ve AB adaylýðý söz konusudur. Örgüt önümüzdeki dönemde geniþlemesinin önündeki engellerden sýyrýlabilirse bir “cephe” örgütü hâline gelebilecektir.
Orta Asya ile tarihî ve kültürel baðlara sahip olan Türkiye’nin örgüte üyeliði, pastanýn üçe bölünmesi anlamýna gelecektir ki Rusya ile Çin’in bu pastayý baþkalarýyla
9
38
"Gül: 'Kota Sorununu Yatýrýmla Aþalým.' ", Sabah gazetesi, 02 Þubat 2005.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Diðer taraftan her ne kadar üye ülkeler sürekli olarak örgütün üçüncü bir güce veya ülkeye karþý geliþmediðinin altýný çizse de örgütün asil ve gözlemci statüdeki üyelerine bakacak olursak örgütün yarýsýnýn ABD ile ciddi sorunlarý olan ülkelerden oluþtuðunu görürüz. Asil üye olan Rusya, Çin, Özbekistan ve gözlemci statüdeki Ýran bu ülkelerin baþýnda gelmektedir. Batý tarafýndan “Avrupa’nýn diktatörlükle yönetilen ülkesi” olarak nitelendirilen Beyaz Rusya’nýn da yakýnda örgüte gözlemci statüde üye olmasý, örgütün amaçlarý konusundaki þüpheleri daha da artýracaktýr. Bu noktada, böyle bir birliðe Türkiye’nin ne kadar ihtiyacý olduðu iyi deðerlendirilmelidir. Sonuç itibarýyla Rusya ile Çin’in, Türkiye’nin üyelik baþvurusunu sabýrsýzlýkla beklediðini veya Türkiye’nin bu üyeliðe ihtiyacý olduðunu söylemek mümkün görünmemektedir.
iyi deðerlendirmeli, çýkabilecek seçenekler ve açýlýmlar çok daha kapsamlý belirlenmelidir. Türkiye, gerek kendi ekonomik sorunlarýný çözmek gerekse bölgesel bir güç olarak ekonomisini Orta Asya ülkelerine kabul ettirebilmek için iktisadi ve ticari iþ birliðini canlandýrmak zorundadýr. Böyle bir baþvuru yapýlýrsa ABD ve Japonya’ya verilen cevapla karþýlaþacaðýmýz neredeyse kesindir. Þanghay Ýþ Birliði Örgütünde resmî üye, gözlemci üye ve diyalog üyesi (Afganistan) gibi statüler mevcuttur. ABD ve Japonya için bir de “iþ birliði ortaklýðý” statüsünün verilmesi aslýnda bu iki ülkeyi örgütten uzak tutmak için geliþtirilen bir söylemdir. Türkiye’ye de ABD ve Japonya’ya verilen cevaba benzer bir cevap verilecektir. Türkiye’nin bölgeye yönelik politikasý, örgüte üye olmak veya olmamak üzerine oturtulmamalýdýr. Sovyetlerin yýkýlmasý sonrasý kurulan Orta Asya devletleri, gerek baðýmsýzlýklarýný pekiþtirmek gerekse ekonomik atýlýmlarýný tamamlamak için en büyük desteði Türkiye’den beklemiþlerdir. Türkiye’nin Soðuk Savaþ sonrasýna hazýrlýklý olmamasý ve bölgeye karþý yeterli dýþ politika üretememesi, askerî iliþkiler dýþýndaki ikili iliþkilerde hayal kýrýklýðý yaþanmasýna neden olmuþtur. Türkiye’nin bölgedeki en büyük üstünlüðü Türk kökenli halklarla olan kültürel baðlantýlarýdýr. Bu baðlantýlarýn doðru biçimde iþlenmesi durumunda siyasi ve iktisadi iliþkiler daha çabuk geliþebilecektir. Orta
Asya bölgesi, Çin veya Rusya için bir tehdit kaynaðý olabilir; ama Türkiye için bu, hâlâ bir “imkân”dýr. Türkiye; çýkarlarýný doðrudan ilgilendiren bölgeler ve konular üzerine yoðunlaþmalý, yakýn komþularýný ve hedef pazarlarýný iyi belirlemelidir. Bilgi kaynaklarýný gözden geçirmeli, saðlýklý bilgilere dayanarak Þanghay Ýþ Birliði Örgütüyle iliþkilerinde etkin ve güvenilir iþ birliði ortamý yaratmalýdýr. AB ve ABD eksenli dýþ politika seçenekleriyle beraber bölgesel bir güç olmasý dolayýsýyla Türkiye’nin doðal etki alaný içindeki coðrafyada geliþen olaylar karþýsýnda daha etkin bir dýþ politika uygulamasý gerektiði bir gerçektir. Türkiye, örgüte gözlemci ya da üye olarak katýlmak yerine karþýlýklý yarar ilkesi çerçevesinde örgütü oluþturan ülkeler (Çin, Rusya, Kazakistan, Kýrgýzistan, Özbekistan ve Tacikistan) ile örgütle gözlemci statüsünde baðlantýsý bulunan Ýran, Pakistan, Hindistan ve tarafsýz ülke konumundaki Türkmenistan’la ayrý ayrý iliþkilerini geliþtirmelidir. Bunu yaparken de özellikle ekonomik ve ticari iliþkilere aðýrlýk verilmeli, ASEAN ve Þanghay Ýþ Birliði Örgütüyle yaratýlan “serbest ticaret bölgesi” çok
Bu amaçla; bölgesel ticaretin geliþtirilebilmesi için serbest ticaret alanlarýnýn oluþturulmasý, ortak dýþ ticaret siyasetlerinin belirlenmesi ve altyapý yatýrýmlarýnýn saðlanmasý gerekebilecektir. Enerji kaynaðýna sahip olan ülkelerle birlikte enerjinin geçiþ güzergâhýnda bulunan ülkelerin, kendi ekonomilerine büyük katkýlar saðlamaktadýr. Bu baðlamda Türkiye’nin, enerji kaynaklarýnýn Avrupa’ya taþýnmasýný üstlenmesi ve bunu bir strateji hâline getirmesi durumunda hem Türkiye’nin hem de Türk Cumhuriyetlerinin enerjinin pazarlanmasý konusunda Rusya’ya olan baðýmlýlýðý azalabilecektir. Türkiye, GAP (Güneydoðu Anadolu Projesi) ile bölgesel bir gýda ambarý durumuna gelebilecektir. Bu proje kapsamýnda Türk Cumhuriyetlerine ve Çin’e gýda ihracatý yapabilecektir. Bu ihracat, Türkiye’nin son yýllarda ticaret dengesinde fazlasýyla açýk verdiði Çin’e karþý ticari dengeyi yeniden kurabilmesini saðlayacaktýr. Bunun yanýnda Türkiye’nin bölgede izleyeceði politikalarda siyasi, kültürel ve sosyal alanlarý ihmal etmemesi ve özellikle bölge halklarýna yönelik giriþimlerini artýrmasý gerektiði deðerlendirilmektedir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
39
Dr. Hülya TOKER*
*Gnkur. ATASE Baþkanlýðý, ATEM Baþkanlýðý Tarih Uzmaný
Türkiye’nin Batý Ýttifakýna Giriþi
Zira Türk milletinin her türlü özverisi ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin varlýðý, ancak bu kararlý politikalar sayesinde devam ettirilebilmiþtir.
iþ birliði ve kolektif barýþ çabalarýna katýlmasý, 1928 yýlýnda silahsýzlanma konferansýnýn hazýrlýk komisyonu çalýþmalarýna davet edilmesiyle baþlamýþtýr. 1931 yýlýndan itibaren milletlerarasý iliþkilerin buhranlý bir devreye girmesi ve özellikle Avrupa’da patlak veren bunalýmlar doðal olarak Türkiye’yi de etkilemiþtir. Türkiye, revizyonist Avrupa devletlerinin3 yaptýðý gibi bu buhranlarý bencil çýkarlarý için sömürme yoluna gitmemiþ aksine kolektif barýþ ve güvenliðin hararetli bir savunucusu olarak, antirevizyonist bir politika izlemiþtir.4
Cumhuriyetin kuruluþ yýllarýndan 1930 yýlýna kadar Türk dýþ politikasýnýn temelini, Lozan Anlaþmasý sonrasý ortaya çýkan meselelerin çözümü ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararasý alanda hak ettiði yere getirmek, her bakýmdan güvenilir ve istikrarlý bir ülke konumuna ulaþtýrmak oluþturmuþtur. Türkiye’nin uluslararasý
1932 yýlýnda Milletler Cemiyetine üye olmasý, Türkiye’nin milletlerarasý iþ birliðine katýlmasýnýn en önemli adýmý olmuþtur.5 Türkiye, bu tarihten sonra da milletlerarasý iþ birliði ve Batý ittifakýna dâhil olma yolunda önemli adýmlar atmaya devam etmiþtir. 1935 - 1936 yýllarýndan itibaren Ýtalya’nýn Doðu Akdeniz’de izlediði yayýlmacý politika-
Türkiye, Ýkinci Dünya Savaþý’nda coðrafi konumunun öneminden dolayý müttefiklerin ve mihver devletlerin1 savaþa kendi yanlarýnda katýlmasý yönünde yoðun baskýlara maruz kalmýþtýr. Ancak bu baskýlara raðmen ülkenin toprak bütünlüðünü ve baðýmsýzlýðýný taviz vermeden muhafaza etmeye yönelik bir politika takip etmiþtir.2
1
nýn yarattýðý tehlike, barýþýn korunmasý ve saldýrganlara karþý tedbir alýnmasý ihtiyacý, Türkiye’nin milletlerarasý platformda kendisine bir yer bulmasý yönündeki politikasýný sürdürmesi gerekliliðini bir kez daha ortaya koymuþtur.6 Türkiye, tüm bu nedenlerle Ýngiltere ile geçici bir ittifak antlaþmasý yaptýðý gibi bölge barýþýnýn güçlendirilmesi amacýyla Balkan (09 Þubat 1934) ve Sadâbâd (08 Temmuz 1937) Paktlarýnýn kurulmasýnda da öncülük etmiþtir.7 Dünyada barýþýn yýkýlmaya baþladýðý bu devrede, Ýtalya Habeþistan’ý iþgal etmiþ, Almanya Versailles Antlaþmasý’ný ihlal ederek silahlanmaya hýz vermiþ, Japonya da Milletler Cemiyetini terk etmiþtir. Bu çerçeveden bakýldýðýnda; revizyonist devletlerin milletlerarasý hukuku ihlal eden bu hareketleri karþýsýnda Lozan’da kabul edilen Boðazlar teminatý8 ile Türkiye’nin haklarýnýn da korunamayacaðý gün yüzüne çýkmýþtýr.9
Mihver Devletleri: Dünyadaki sömürge alanlarýnýn yeniden paylaþýlmasý talebi ve diðer emperyalist devletlerin ellerindeki sömürgeleri ele geçirmek amacýyla Ýkinci Dünya Savaþý'ný çýkaran Almanya, Ýtalya ve Japonya'dan oluþan emperyalist devletler bloðuna verilen isimdir. Murat Taþtan - Yýldýrým Çelebi; Tarih Sözlüðü, Ankara, 2007, s. 282.
2
Yusuf Sarýnay; Türkiye'nin Batý Ýttifakýna Yöneliþi ve NATO'ya Giriþi, Ankara, 1988, s. 20.
3
Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda statükonun korunmasý ve statükonun deðiþtirilmesi yönünde iki kutup oluþmuþtur. Bu kutuplarda yer alan ülkeler þöyledir: Birinci Dünya Savaþý'nýn getirdiði düzenden hoþnut olmayan revizyonist ülkeler; Almanya, Avusturya, Ýtalya, Macaristan ve Bulgaristan, düzeni korumak isteyen antirevizyonist ülkeler; Ýngiltere, Fransa, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya ve Çekoslovakya'dýr.
4
Fahir Armaoðlu; Siyasi Tarih 1789 - 1960, Ankara, 1964, s. 658.
5
a.g.e.; s. 659.
6
a.g.e.; s. 658.
7
Sarýnay; s. 2, 3.
8
Lozan Konferansý'nda imzalanmýþ olan Boðazlar Sözleþmesi'ne göre, Boðazlardan serbest geçiþin güvenliðini saðlamak amacý ile Çanakkale ve Ýstanbul Boðazlarýnýn her iki kýyýlarý ile Marmara Denizi'ndeki adalar gayriaskerî hâle getirilmiþ ve bu bölgelerde tahkimat yapmak ve asker bulundurmak yasaklanmýþtý. Buna karþýlýk bölgelerin herhangi bir saldýrýya karþý güvenliði de sözleþmeyi imza eden devletlerle Milletler Cemiyetinin garantisi altýna konulmuþtu. Türkiye, Boðazlar üzerindeki egemenliðinin sýnýrlandýrýlmasý demek olan bu hükümleri istemeyerek kabul etmekle beraber, bir ümidi de kolektif güvenlik alanýnda Milletler Cemiyetinin etkili bir rol oynayacaðý ve ayný zamanda da silahsýzlanmanýn gerçekleþeceðiydi. Fakat her iki konudaki ümit de gerçekleþmedi. Ne silahsýzlanma yolunda olumlu adýmlar atýlabildi ve ne de kolektif güvenlik konusunda Milletler Cemiyeti kendisinden bekleneni verebildi. Fahir Armaoðlu; 20. Yüzyýl Siyasi Tarihi 1914 - 1980, Türkiye Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarý, Ankara, 1984, s. 343.
9
Sarýnay; s. 3.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
41
Ýkinci Dünya Savaþý Sonrasý Geliþmeler, Türkiye - Birleþmiþ Milletler Ýliþkileri, Kore Savaþý ve Sonrasý Geliþmeler Sovyet tehlikesine karþý toprak bütünlüðünden taviz vermek istemeyen Türkiye, daha önce de belirtildiði gibi Ýkinci Dünya Savaþý’nda tarafsýz kalmaya çalýþmýþ, –son anda müttefik devletler yanýnda yer almakla birlikte savaþa katýlmamýþtýr- ancak savaþ sýrasýnda izlediði politika, savaþ sonunda yalnýz kalmasýna yol açmýþtýr.10 Bu nedenle Ýkinci Dünya Savaþý’ný izleyen ilk yýlda Türkiye’nin dýþ politikasýnýn en önemli sorunu, savaþ sýrasýnda düþtüðü yalnýzlýktan kurtulmanýn yollarýný aramak olmuþtur. Bu dönemde yine en büyük tehlikeyi Sovyetler oluþturmaktaydý. Zira Sovyetlere göre, Nazi istilasýnýn yükünü ve onlardan kurtuluþun esas külfetini de Sovyetler çekmiþlerdir. Bunun
intikamýný almak düþüncesiyle Türkiye’den boðazlarda üs ve Doðu Anadolu’dan toprak (Kars ve Ardahan) talebinde bulunmuþlardýr. Sovyetlerin bu talebi karþýsýnda Türkiye kendisine denge unsuru olabilecek bir kuvvete dayanma zorunluluðu hissetmiþtir. Sovyet tehdidi karþýsýnda Türkiye’nin beklediði yardým ABD’den gelmiþ; ABD, 1947 yýlýndaki Truman Doktrini ile Türkiye’yi kendi hâline býrakmayacaðýný göstermiþtir. Ancak Türkiye için bu yeterli olmamýþ, fiilî garanti, Türkiye’nin güvenliði bakýmýndan sahip olunmasý gereken asgari zorunluluk niteliði taþýmýþtýr. Türkiye bu nedenle 04 Nisan 1949’da kurulan NATO’ya katýlarak ABD’nin tam desteðini almak istemiþ, bu amaç-
la müracaatýný yapmýþtýr. Kore Savaþý iþte tam bu sýrada meydana gelmiþ ve yukarýda sayýlan nedenlerden dolayý Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyinin 27 Haziran 1950 tarihli çaðrýsýna olumlu cevap vermiþtir. Yine bu nedenlerden dolayý Türkiye’nin Kore Savaþý karþýsýndaki tutumu, ABD’nin giriþimleri ve Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi kararlarý ile tam bir uyum içinde olmuþtur. Türkiye, gerek kendi dýþ politika ilkeleri gerekse dünya barýþýnýn korunmasý düþüncesiyle Kore Savaþý’na, Birleþmiþ Milletler (BM) emrine bir tugaylýk kuvvet göndermek suretiyle en geniþ ve en aktif þekilde katýlan birkaç devletten biri olmuþtur.11 Kore Savaþý’nýn Çýkýþý ve Birleþmiþ Milletlerin Kore Savaþý’na Müdahalesi Sovyetler Birliði’nin Japonya’ya savaþ ilan etmesi üzerine ABD Savunma Bakanlýðýnýn “38’inci paralelin kuzeyindeki Japon kuvvetlerinin Sovyetler Birliði’ne, güneyindekilerin de ABD Komutanlýðýna teslim olmalarý” önerisi üzerine Sovyet kuvvetleri 12 Aðustos 1945’te Kuzey Kore’yi, ABD kuvvetleri de 08 Eylül 1945’te Güney Kore’yi iþgal etmiþlerdir. 38’inci paralelin ara hattý olarak ilan edilmesi üzerine Kore artýk güney ve kuzey olarak ikiye bölünmüþtür.12
10 Sarýnay; s. 42. 11 Meliha Yücel - Emine Yýlmaz; "Kore Savaþý (1950 - 1953) Türkiye ve Dünya Açýsýndan Genel Bir Deðerlendirmesi", Askerî Tarih Bülteni, Sayý: 39, Aðustos 1995, s. 147 - 151. Olaylarla Türk Dýþ Politikasý, c. I, Ankara ,1977, s. 227 - 236. 12 Meliha Yücel - Emine Yýlmaz; s. 140, 141. Armaoðlu; 20. Yüzyýl Siyasi Tarihi, Alkým Yayýn Evi, Ýstanbul, s. 454.
42
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Kore’de Japon egemenliðini yok etmek amacýyla böyle bir çözüm bulunurken diðer taraftan Sovyetler Birliði, Kuzey Kore’de kendi prensiplerine uygun komünist rejimin alt yapýsýný oluþturmaya ve komünist bir Kore ordusu kurulmasý ve geliþtirilmesi çalýþmalarýna baþlamýþtýr. Bu þekilde yeniden çýkmaza giren Kore meselesi; Birleþmiþ Milletlere götürülmüþtür. Birleþmiþ Milletler Komisyonunun uyarýlarý sonucu 1948 yýlýnda Güney Kore’de Kore Cumhuriyeti, Kuzey Kore’de de Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti kurulmuþtur. Her iki bölgede farklý hükûmetlerin kurulmasý üzerine Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu’nun 14 Kasým 1947 tarihli kararýyla Sovyet (Aralýk 1948) ve ABD (Haziran 1949) ordularý Kore’yi boþaltmýþlardýr. Ancak 1949 yýlý sonunda Çin’in komünist idare altýna girmesi ve komünizmin Asya’daki durumunun kuvvetlenmesi üzerine bundan yararlanmak isteyen Sovyetler, ABD’yi Güney Kore’den atmak ve hâkimiyetine daha fazla toprak ve insan katacak bir peyk oluþturmak amacýyla Kuzey Korelileri savaþa hazýrlamaya baþlamýþtýr.13 Kore anlaþmazlýðý, 25 Haziran 1950 sabahý Kuzey Kore’nin, Güney Kore askerlerinin 38’inci paralel boyundaki sýnýrý geçtiklerini ile-
ri sürerek sýnýrý teþkil eden 38’inci paralel boyunca saldýrýya geçmeleriyle sýcak savaþa dönüþmüþtür. Bu durum karþýsýnda ABD’nin isteðiyle Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi, 25 Haziran 1950’de toplantýya çaðrýlmýþtýr. Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye saldýrmakla barýþý bozmuþ olduðuna karar vermiþtir. Birleþmiþ Milletlerin saldýrýyý durdurmak ve anlaþmazlýðý barýþ yoluyla çözmek amacýyla yaptýðý giriþimleri hiçe sayan Kuzeyliler, taarruza devam ederek Seul’ü ele geçirmiþlerdir. Bunun üzerine Birleþmiþ Milletler, 27 Haziran 1950’de üyelerine Güney Kore Cumhuriyeti’ne yardým çaðrýsýnda bulunmuþtur. BM bu çaðrý ile üyelerine bir emir vermemiþ, BM Anlaþmasý hükümleri uyarýnca devletler arasý barýþ ve güvenliðin tesis edilmesi için Güney Kore’ye yardým edilmesini tavsiye etmiþtir. Nitekim BM Anlaþmasý’nýn 42’nci maddesi, Güvenlik Konseyine milletlerarasý barýþ ve güvenliðin korunmasý ya da yeniden kurulmasý için hava, deniz ve kara kuvvetleri va-
sýtasýyla gerekli gördüðü her türlü teþebbüse geçebilme yetkisini vermekteydi. Yine anlaþmanýn 43’üncü maddesi, BM üyesi devletleri milletlerarasý barýþ ve güvenliðin korunmasýný desteklemek üzere Güvenlik Konseyinin çaðrýsý ile ve özel bir anlaþma gereðince konseyin emrine gerekli silahlý kuvvetleri vermekle yükümlü tutuyordu. Ancak 43’üncü maddenin öngördüðü özel anlaþmalar yapýlmamýþ olduðundan BM ordusu kurulamamýþtý. Bu nedenle söz konusu kararla konsey, üye ülkeleri sadece davet etmekle yetinmek zorunda kalmýþtýr.14 Aralarýnda Türkiye’nin de bulunduðu on altý devlet, Birleþmiþ Milletlerin çaðrýsýna olumlu cevap vermiþ ve bu devletlerin gönderdiði yardýmlardan Birleþmiþ Milletler Kuvvetleri teþkil edilmiþtir.15 Bu devletlerden Avustralya, Belçika, ABD, Filipin, Fransa, Habeþistan, Hollanda, Ýngiltere, Kanada, Lüksemburg, Portoriko, Tayland,
13 Meliha Yücel - Emine Yýlmaz, s. 141 - 148. 14 Ahmet Yücel; "Kore Harbinin Türk Dýþ Politikasýna Etkisi", AÜ Türk Ýnkýlap Tarihi Enstitüsü, Yayýnlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, s. 27. 15 Kore Harbinde Türk Silahlý Kuvvetlerinin Muharebeleri (1950 - 1953), Gnkur. Basýmevi, Ankara, 1975, s. 60, 61.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
43
Ýkinci Dünya Savaþý Sonrasý Geliþmeler, Türkiye - Birleþmiþ Milletler Ýliþkileri, Kore Savaþý ve Sonrasý Geliþmeler Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan devletleri kara kuvvetleri; Avustralya, ABD, Hollanda, Ýngiltere, Kanada, Kolombiya, Tayland, Yeni Zelanda devletleri deniz kuvvetleri; Avustralya, Belçika, ABD, Güney Afrika Birliði, Ýngiltere, Kanada, Yunanistan devletleri hava kuvvetleri göndermiþlerdir.16
masý için acele askerî tedbirlerin uygulanmasýnýn þart olduðu bildirilmiþtir. Ayrýca BM Kore Komisyonu raporundan anlaþýldýðýna göre barýþýn yeniden tesisi maksadýyla BM üyesi olan devletlerin Güney Kore Cumhuriyeti’ne gereken yardýmý saðlamalarý tavsiye edilmiþtir.”17
Gönderilen bu kuvvetlerle oluþturulan Birleþmiþ Milletler kuvvetlerinin baþkomutanlýðýna 24 Temmuz 1950’de General Douglas Mc Arthur atanmýþtýr.
TBMM’nin 30 Haziran 1950’de yapýlan oturumunda, ”BM Anlaþmasýna bütün imkân ve samimiyetle uymanýn Türk dýþ politikasýnýn temelini teþkil ettiði, Güney Kore’de meydana gelen tecavüze karþý BM hemen harekete geçmeseydi bunun sadece çatýþma bölgesi için deðil bütün dünya için emniyetsizlik kaynaðý olacaðý, bu kapsamda bütün kuvvetlerini harekete geçiren ABD’nin hareketinin barýþ ortamý arzu eden bütün devletlerce desteklenmesi gerektiði”, Dýþiþleri Bakaný Fuat Köprülü tarafýndan ifade edilmiþtir.18
Birleþmiþ Milletlerin ye’den Yardým Talebi
Türki-
Birleþmiþ Milletlerin yardým çaðrýsý ve bu çaðrýnýn Türkiye’de nasýl karþýlandýðý konusundaki geliþmelere baktýðýmýzda öncelikle yardým çaðrýsýnýn 28 Haziran 1950’de BM Genel Sekreteri Trygve Lie’nin þu telgrafý ile yapýldýðý görülmektedir: “Kuzey Kore birliklerinin Güney Kore’ye saldýrmasýnýn barýþý ihlal ettiði, çatýþmalarýn bir an önce durdurulmasý istenmesine raðmen Kuzey Kore makamlarýnýn hem çatýþmayý durdurmadýðý hem de kuvvetlerini 38’inci enlem dairesinin kuzeyine çekmediði, devletler arasý barýþ ve emniyetin yeniden kurul-
16 Meliha Yücel - Emine Yýlmaz; s. 145. 17 Yücel; s. 28. 18 a.g.t.; s. 28, 29. 19 a.g.t.; s. 29. 20 a.g.t.; s. 33, 34.
44
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Dýþiþleri bakanýnýn 01 Temmuz 1950’de BM genel sekreterine gönderdiði cevapta; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin BM Anlaþmasý’ndan kaynaklanan taahhüt-
lerine sadýk olduðu, bu kapsamda Güvenlik Konseyinin bu hususta alacaðý kararlara uymaya hazýr olduðu belirtilmiþtir. BM Genel Sekreteri Trygve Lie, 15 Temmuz 1950’de üye devletlere gönderdiði telgrafla; Güney Kore’ye askerî yardým yapýlmasýný istemiþtir.19 Bu istek üzerine 25 Temmuz 1950’de, Ankara’da, cumhurbaþkaný baþkanlýðýnda toplanan Bakanlar Kurulu, Genel Sekreter Trygve Lie’nin 15 Temmuz 1950’de üye devletlere gönderdiði telgrafa istinaden Güney Kore’ye 4500 kiþilik bir askerî kuvvet gönderme kararýný almýþtýr.20 Türkiye’nin Göndermesi
Kore’ye
Asker
Bakanlar Kurulu kararý doðrultusunda, Birleþmiþ Milletler emrinde görev almak üzere Ankara’da, üç piyade ve bir topçu taburuyla yardýmcý birliklerden oluþan bir tugayýn hazýrlýðýna baþlanmýþtýr. 1’inci Türk Tugayý adýný alan birlik,
Tuðgeneral Tahsin Yazýcý komutasýnda, 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 er olmak üzere toplam 5090 kiþi mevcuduyla 19 - 20 Eylül 1950’de nakledilmek üzere Ankara’dan Ýskenderun’a gitmiþtir. Ýskenderun’dan hareket eden birlikler, 25 - 26 - 29 Eylül 1950 tarihlerinde üç kafile hâlinde Kore’ye intikal etmiþtir.21 Türk Tugayý 8’inci BM Ordusuna baðlanmýþ ve tugaya "North Star- Kutup Yýldýzý" kod adý verilmiþtir. 7 Kasýmda Türk Tugayý ilk olarak Seul'ün 46 km kuzeybatýsýndaki Munson bölgesinin emniyetini saðlamakla görevlendirilmiþtir. Tugay, öncelikle 25’inci Amerikan Tümeninin geri bölgesini emniyete alarak tümenin Sunchon bölgesinde toplanmasýný saðlamýþtýr. Bu sýrada tugay, 9’uncu Amerikan Kolordusunun ihtiyatýný teþkil etmek üzere 22 Kasýmda Kunuri'ye hareket etme emri almýþtýr.22 26 Kasým günü Kunuri'de toplanmasýný henüz tamamlamamýþ olan Türk Tugayýna Tokchon bölgesinde bulunan 9’uncu Kolordu ve 8’inci BM Ordusunun sað yanýný koruma görevi verilmiþtir. Tugay plân gereði 27 Kasým sabahý Tokchon istikâmetinde sarp ve ormanlýk bir arazide ileri yürüyüþüne devam ederken 9’uncu Kolordu Komutanlýðýndan bir emir almýþtýr.
Emirde Tugayýn Tokchon'a gitmeyerek önceki gece konaklanýlan Wawon'un doðusunda kalmasý ve yolu burada kapamasý bildirilmiþti. Bu durum karþýsýnda Tugay Wawon Boðazý’na dönmek ve Tokchon-Kunuri yolunu Wawon Boðazýnda kapama kararý almýþtýr. 28 Kasým 1950 sabahý baþlayarak devam eden Çin Ordusunun taarruzu akþama kadar devam etmiþ, düþmanýn kuþatma hareketi baþarýyla karþý konularak geçici olarak durdurulmuþtur. 28/29 Kasým gece yarýsý, düþmanýn ve muhtemelen gerillacýlarýn ani saldýrýsýyla karþýlaþýlmýþtýr.23 29 Kasým günü tugay komutaný ilerde kalan kuvvetlerin
geriye çekilmeleri için Sinnimni'ye bir taarruz yaptýrmýþtýr. Böylece ilerideki tepelerde bulunan birliklerin emniyetle geri çekilmeleri saðlanmýþtýr. 29/30 Kasým gecesini çarpýþarak geçiren Türk Tugayý, 30 Kasým günü Kunuri'ye ulaþmýþtýr. 25 Kasým akþamý baþlayan Kunuri Muharebeleri 01 Aralýk sabahýna kadar aralýksýz devam etmiþtir. Türk Tugayý Wawon'da, Sinnimni'de, Kunuri ve Sunchon Boðazlarýnda kahramanlýk destanlarý yazarak ve göðüs göðüse çarpýþarak Çin taarruzlarýný durdurmuþtur. 8'inci BM Ordusuna üç altýn gün kazandýrarak geri çekilmesini saðlamýþtýr.
21 Kore Harbinde Türk Silahlý Kuvvetlerinin Muharebeleri; s. 440. 22 Mim Kemal Öke, Unutulan Savaþýn Kronolojisi Kore 1950-53, Ýstanbul, 1990, s. 88, 89. 23 Meliha Yücel-Emine Yýlmaz, "Kore Savaþý (1950-1953) Türkiye ve Dünya Açýsýndan Genel Bir Deðerlendirmesi", Askeri Tarih Bülteni, Sayý 39, Aðustos 1995, s. 154.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
45
Ýkinci Dünya Savaþý Sonrasý Geliþmeler, Türkiye - Birleþmiþ Milletler Ýliþkileri, Kore Savaþý ve Sonrasý Geliþmeler Türk Tugayýnýn Kunuri destaný Türkiye'de ve tüm dünyada büyük yankýlar uyandýrmýþtýr. Türkiye'den baþta Baþbakan, Genelkurmay Baþkaný, Milli Savunma Bakaný olmak üzere binlerce tebrik telgrafý gönderilmiþtir. Dýþ basýnda Türk Tugayýnýn kahramanlýðý günlerce yazýlmýþtýr. Birleþmiþ Milletler Ordusunun yüksek rütbeli komutanlarý yayýmladýklarý mesajlarla Türk Tugayýnýn bu büyük zaferini kutlamýþtýr.
Türk Tugayý, 25 - 27 Ocak 1951 tarihlerinde Kumyangjang-ni Kasabasý, 156 ve 185 rakýmlý tepelerin ele geçirilmesinde görev alarak bunu da baþarýyla yerine getirmiþtir.24 Türk Tugayýnýn göstermiþ olduðu bu baþarýlardan dolayý ABD Kongresi tarafýndan “Mümtaz Birlik Niþaný” ve beratý,25 ayrýca Güney Kore Cumhurbaþkaný tarafýndan da baþarýlarýndan dolayý Türk Tugayýna “Cumhurbaþkanlýðý Birlik Niþaný” verilmiþtir.26
Daha sonra Kore’ye üç Türk Tugayý daha gönderilmiþtir. 02 Temmuz 1951’de 2’nci Deðiþtirme Tugayý, 05 Temmuz 1952’de 3’üncü Deðiþtirme Tugayý, 06 Temmuz 1953’te 4’üncü Deðiþtirme Tugayý Kore’de görev almýþtýr.27 3’üncü Deðiþtirme Tugayýna, 28 Mayýs 1953’te Wegas - Elko Karsan Muharebelerinde gösterdiði üstün baþarýlardan dolayý ABD Cumhurbaþkaný adýna, 8 nci Ordu komutaný tarafýndan “Legion of Merit (Liyakat Niþaný)” verilmiþtir. Savaþýn baþýndan itibaren stratejik noktalarda görev alan Türk Tugaylarý, kendisine verilen görevleri en iyi þekilde yerine getirmiþ ve katýldýðý muharebelerde; 37 subay, 26 astsubay, 658 er olmak üzere toplam 721 þehit, 2147 yaralý, 346 hasta, 234 esir ve 175 kayýp vermiþtir.28 462 Türk þehidi, Güney Kore topraklarýndaki Pusan Þehitliði’nde bulunmaktadýr.29 Üç yýl devam eden Kore Savaþý’ný bitirmek üzere 10 Temmuz 1951’de müzakeresi baþlayan ve iki yýldýr yapýlmasý beklenen mütareke, 27 Temmuz 1953 günü saat
24 a.g.e.; s. 216, 219, 443. 25 2000'li Yýllara Girerken Türk Ordusu, Hazýrlayan: Mehmet Özel, Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Ankara, 1999, s. 398. Nazým Dündar Sayýlan; Kore Harbinde Türklerle, MEB Yayýnlarý, Ýstanbul, 1996, s. 470. 26 2000'li Yýllara Girerken Türk Ordusu, s. 398. 27 Kore Harbinde Türk Silahlý Kuvvetlerinin Muharebeleri, s. 387, 443, 444. 28 a.g.e.; s. 417. 29 Yurtdýþý Þehitlikler, MSB Yayýnlarý, Ankara, 1999, s. 26.
46
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
10.00’da, Panmunjým’da Birleþmiþ Milletler adýna General Harrison ve komünistler adýna Nam Ýl tarafýndan imzalanmýþtýr.30 Böylece pek çok kiþinin ölümüne sebep olan bu savaþ, istenilen baþarý tam olarak elde edilemeden sona ermiþtir. Kore Savaþý’nýn Sonuçlarý Hiç þüphesiz, savaþýn kazandýrdýklarýndan çok kaybettirdikleri daha çoktur. Ancak önemli olan bu kayýplarýn boþ yere deðil belirli bir amaç doðrultusunda verilmiþ olmasýdýr. Kore Savaþý da diðer savaþlarda olduðu gibi pek çok insan kaybýna, pek çok yýkýma, pek
çok yerin harap olmasýna neden olmuþtur. Üç yýl süren Kore Savaþý’nda her iki taraf da çok büyük zayiat vermiþtir. Komünist Çin ve Kuzey Kore ordularýnýn kayýplarýnýn bir buçuk milyonu bulduðu belirtilmektedir. Güney Kore, 220.000’i asker, 1.000.000’u sivil olmak üzere, 1.220.000 insan kaybetmiþ, 5.000.000 Güney Koreli evsiz kalmýþtýr. BM ordusunun kayýplarý Türkler dâhil 94.000 ölü olmak üzere 500.000 kiþiyi bulmuþtur. Türk Tugaylarýnda en büyük zayiat da birinci kafilede olmuþtur. Kore’de üç kafilede toplam 14.936 askerimiz savaþmýþtýr. Mevcudumuzla oranlandýðýnda zayiatýmýz %22’yi bulmuþtur.31
Kore Savaþý’nýn sonuçlarýný Türkiye açýsýndan deðerlendirdiðimizde; Türkiye, Ýkinci Dünya Savaþý sonrasý içinde bulunduðu yalnýzlýktan kurtularak Batý bloðunda yer alma yolunda çok büyük bir adým atmýþtýr. Nitekim bu dönemde Batý ülkelerinin Sovyet tehditleri karþýsýnda güvenliklerini saðlamak amacýyla NATO’yu kurmalarý, ayný tehditlere maruz kalan Türkiye açýsýndan önemli bir destek unsuru olarak algýlanmýþtýr. Her ne kadar Sovyet tehditlerine karþý ABD’nin askerî ve ekonomik desteðini almýþ olsa da bu desteðin karþýlýklý bir ittifaka dayanmamasý nedeniyle güvenlik meselesini tamamen halledememiþtir. Diðer taraftan Avrupa Ýktisadi Ýþ Birliði Teþkilatýna ve Avrupa Konseyine alýnarak Avrupalý devlet kimliði kazanmýþ ancak yine de güvenliði bakýmýndan duyduðu endiþeleri giderilmemiþtir. Bu sebeple güvenliðini tam olarak saðlayabilmek amacýyla NATO’ya girmek için faaliyetlerini yoðunlaþtýrmýþ ancak Türkiye’nin NATO’ya girme isteði Batýlý devletler tarafýndan olumlu karþýlanmamýþtýr.32 Batýlý devletlerin bu konudaki düþünceleri Kore Savaþý ile deðiþmeye baþlamýþtýr.
30 Ali Denizli; Kore Harbi'nde Türk Tugaylarý, Ankara, 1994, s. 170. 31 Kore Harbi Kore Türk Tugayý ve BM Askerlerinden Alýnan Dersler, Edok Yayýnlarý, s. 75. 32 Sarýnay; s. 103.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
47
Ýkinci Dünya Savaþý Sonrasý Geliþmeler, Türkiye - Birleþmiþ Milletler Ýliþkileri, Kore Savaþý ve Sonrasý Geliþmeler
Kore Savaþý’ndan sonra, Türkiye’nin NATO’ya alýnmasý konusunda öncelikle ABD’nin tavrý deðiþmeye baþlamýþtýr. Çünkü Kore Savaþý, o zamana kadar çýkmasý beklenmeyen bölge savaþlarýnýn hiç de ihtimal dýþý olmadýðýný göstermiþ ve NATO ülkelerini özellikle ABD’yi Sovyetler karþýsýnda daha etkili tedbirler almaya yöneltmiþtir. Bu nedenle Batý ülkelerinin savunmasý için önemli bir stratejik bölgede bulunan Türkiye, NATO’ya alýnmýþtýr. Böylece Türkiye, Sovyet tehditlerine karþý güvenliðini tam olarak saðlamýþ, ayný zamanda kalkýnmasý için gerekli olan dýþ yardýmlarý da düzenli bir þekilde almaya baþlamýþtýr. Türkiye, NATO’ya girmekle sadece güvenlik meselesinde Batýlýlarla yakýn iþ birliði kurmakla kalmamýþ,
33 Sarýnay; s. 104. 34 Denizli; s. 185.
48
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
tam manasýyla Batý bloðunun bir üyesi olarak milletlerarasý meselelerde Batýlýlarla ortak bir politika takip etmeye baþlamýþtýr. Fakat kýsa süre içinde sorunlarýný sadece Batý bloðu içinde çözemeyeceðini anlamýþ, 1960’lý yýllarda, özellikle 1974 Kýbrýs Harekâtý’ndan sonra çok yönlü bir politika takip etme lüzumunu hissetmiþtir.33 Türkiye, yalnýz siyasi alanda itibarýný yükseltmekle kalmamýþ, Kore Savaþý’nda Türk askerinin kahramanlýðý, yiðitliði, fedakârlýðý ile üstün askerliði ve saðlam karakteri tüm dünyanýn takdirini kazanmýþtýr. Türk Tugayý, Kore Muharebelerinde aldýklarý bütün görevleri büyük baþarý ve kahramanlýklarla yerine getirerek Türkün ölmez savaþçý ruhunu dünyaya duyurmuþtur.
Türk Tugayý, Kore’ye ayak bastýðý tarihten ateþkes antlaþmasýnýn yapýldýðý tarihe kadar muharebelerin hep en can alýcý bölgelerinde görevlendirilmiþtir. Mehmetçiðin üç yýl içinde kazandýðý on dört baþarýlý muharebeden dördü Kore Savaþý’nýn kaderini ve seyrini deðiþtirmiþtir.34 Ayrýca Kore’de savaþarak büyük deneyim kazanan subay ve astsubaylar, yurda dönüþlerinde çeþitli sýnýf okullarýna ve Kara Harp Okuluna öðretmen olarak atanarak savaþta edindikleri tecrübeleri yeni kuþaklara aktarmýþlardýr. Kore Savaþý, Türk Milletinin ordusuna olan sarsýlmaz güveninin de bir kat daha artmasýna neden olmuþtur. BM bu savaþla, 1950 yýlýnda istilaya uðramýþ bir ülkenin özgürlüðü ve dünya barýþý için ilk defa silahlý müdahale kararý almýþ ve üye ülkeleri yardýma çaðýrmýþtýr. BM’nin çaðrýsýna ABD’den sonra ilk olumlu cevap Türkiye tarafýndan verilmiþ; bu cevap sembolik deðil gerçekten üstün muharebe gücüne sahip tugay seviyesindeki bir birliðin BM ordusu emrine verilmesi þeklinde olmuþtur. Kore Savaþý sonucunda Güney Kore’nin komünistlerce iþgali engellenmiþtir. Ancak bu savaþ sonucu problem tam olarak çözülememiþ, Kuzey ve Güney Kore’nin varlýðý kalýcý hâle gelmiþtir.
sisi ve korunmasý maksadýyla UNPROFOR adý altýnda kurulan Birleþmiþ Milletler Barýþ Gücüne 04 Aðustos 1993 - 20 Aralýk 1995 tarihleri arasýnda alay seviyesinde bir kuvvet göndermiþtir. Daha sonra Arnavutluk’taki olaylar üzerine, bu ülkeye yapýlacak insani yardýmýn güvenle daðýtýlabilmesi amacýyla 16 Nisan - 01 Aðustos 1997 tarihlerinde bir Deniz Piyade Tabur Görev Kuvveti ve karargâhta görevli 20 subay/astsubay ile katýlmýþtýr.
Kore Savaþý; Türkiye - Güney Kore Cumhuriyeti arasýndaki dostluðun temelini oluþturmuþ; bu savaþ sonrasýnda iki ülke arasýndaki siyasi, sosyal, kültürel iliþkiler günümüze kadar uzanan süreçte her alanda artmýþtýr. Türkiye ve Güney Kore halklarý arasýnda her geçen gün daha da artan dostluk iliþkileri, bundan sonra da siyasi, kültürel, ekonomik alanlarda devam edecektir.
bat 1994 tarihleri arasýnda katýlmýþtýr. Yine ayný dönemlerde Bosna-Hersek’te insani yardým harekâtý için emniyetli bölgeler te-
Türk Silahlý Kuvvetleri yine ayný düþünceden hareketle uluslararasý barýþýn korunmasý uðrunda Makedonya, Bosna, Kosova, Afganistan, Lübnan’a da birlik göndermiþtir. Dünya barýþýnýn korunmasý amacýyla, Türk Silahlý Kuvvetleri yüklendiði bu misyonunu gelecekte de sürdürmeye devam edecektir.
Türkiye, Kore Savaþý’ndan sonra da dünya barýþýna katký anlamýnda çeþitli ülkelere birlikler göndermiþtir. Bu baðlamda, öncelikle Somali’de düþmanlýklarýn durdurulmasý ve insani yardým harekâtý için güvenli bir ortam saðlanmasý amacýyla “Ümit Operasyonu” adý altýnda icra edilen insani yardým ve barýþý koruma harekâtýna 02 Ocak 1993 - 22 Þu-
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
49
Dz. Kur. Kd. Bnb. A. Suat AKTÜRK*
*TMR Bþk.lýðý - Brüksel
Afrika’nýn Önemi IXX. yüzyýlda, misyonerlerin açtýðý yolda geliþen sömürgecilik akýmý, bugün yeni bir anlayýþ ve farklý yöntemlerle, enerji boyutuyla karþýmýza çýkmaktadýr. Bu baðlamda Afrika kýtasý, enerji alanýndaki çýkar çatýþmasýnýn yeni alaný olacak gibi görünmektedir. Dünya kara yüz ölçümünün %35’ine ve dünya nüfusunun %25’ine sahip olan Afrika kýtasýna yönelik olarak baþta Çin ve ABD olmak üzere çeþitli ülke ve organizasyonlarýn sürekli artan bir ilgisi bulunmaktadýr. Bu ilginin temelinde ekonomik nedenler aðýrlýkla yer almakla birlikte, siyasi ve askerî sebepler de büyük ülkelerin Afrika kýtasýna yönelik faaliyetlerine yön vermektedir. Bir örnek vermek gerekirse; Afrika ile iliþkilerini geliþtirmeye çalýþan ülkelerin en baþýnda gelen Çin, bu yönde büyük atýlýmlar yapmaktadýr. Bu kapsamda 2000 yýlýnýn ekim ayýnda oluþturulan Çin - Afrika Ýþ Birliði Forumunun 4 Kasým 2006’da yapýlan toplantýsýnda, Çin ile Afrika arasýnda yeni bir stratejik ortaklýk kurularak iliþkilerin geliþtirilmesine karar verilmiþtir.1
ABD’nin Afrika’ya Açýlýmý 2015’te petrol ihtiyacýnýn %25’ini Afrika’dan saðlamayý planlayan ve kýtada üstünlüðü ele geçirmek isteyen ABD; son olarak buraya askerî komutanlýk kurma kararý almýþ ve bu kapsamda, Afrika kýtasýndaki elli üç ülke ile güvenlik, insani yardým ve diplomatik alanlarda iþ birliðini geliþtirmek amacýyla, ABD Savunma Bakanlýðý tarafýndan büyük çaplý bir karargâh teþkil edilmesine karar vermiþtir.2 Resmî açýklamalarda, “Afrika’ya yönelik gayretlerin birleþtirilmesi” gerekçesi gösterilmiþtir. Bu arada, Savunma Bakaný Robert Gates, “US Africa Command: AFRICOM” isimli komutanlýðýn 2008 yýlýnýn eylül ayýna kadar tamamlanacaðýný belirterek “Komutanlýk, Afrika ile güvenlik iþ birliðini güçlendirecek; müttefiklerimize yeni fýrsatlar yaratacak.” þeklinde ifadede bulunmuþtur.3 Ancak birçok uzmana göre asýl neden, ABD’nin Geniþletilmiþ Orta Doðu ve Kuzey Afrika Projesi çerçevesinde, zengin petrol yataklarýyla çoktan Rusya ve Çin’in iþtahýný kabartan “Kara Kýta”da var olma isteði yatmaktadýr. Yeni komutanlýðýn askerî varlýðýnýn emarelerini, ABD’nin; 1992 - 1994 yýllarýnda Somali’deki insani yardým harekâtý, 1990’lý
1
Anadolu Ajansý (Ýnternet), 6. 11. 2006.
2
Jane's International Defence Review, Nisan 2007, s. 11.
3
Sabah Gazetesi, Ýnternet Haberleri, 8 Þubat 2007.
4
Jane's International Defence Review, s. 11.
yýllarýn sonunda, Clinton döneminde, þüphelenilen biyolojik silahlar nedeniyle Sudan’a yönelik füze saldýrýlarý ve son olarak 2007 yýlýnýn ocak ayý baþýnda, Somali’deki El-Kaide hücrelerine yönelik düzenlemiþ olduðu hava saldýrýlarýnda görmek mümkündür. ABD’nin, þu anda Afrika kýtasýna yönelik ilgisi, Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonraki en yoðun dönemini yaþamaktadýr. Bu kapsamda AFRICOM; Cibuti’deki 1500 kiþilik Müþterek Görev Kuvveti inisiyatifi ile özel kuvvet timlerinin, on ülkede gerçekleþtirdiði askerî eðitimi içeren antiterör giriþimi gibi iki büyük giriþimin de sorumluluðunu üstlenecektir.4 Genel anlamda Afrika’ya yönelik politikasý ele alýndýðýnda ABD’nin; Politik olarak; küresel tehditlere karþý caydýrýcýlýk saðlamak ve uluslararasý ortamlarda varlýk ve güvenilirliðini devam ettirebilmek amacýyla Afrika ile iliþkisini artan bir þekilde devam ettirmesi, bu kapsamda ikili veya diðer unsurlarýn katýlýmýyla birlikte, bölgeye yönelik giriþimlere aðýrlýk vermesi, Askerî olarak; dünyanýn farklý bölgelerinde olduðu gibi Afrika kýtasýnda da mevcut tehditlere (yasa dýþý göç, terörizm, uyuþturucu kaçakçýlýðý, büyük iç çatýþmalar
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
51
ABD'nin Afrika Ataðý: "AFRICOM" vb.) karþý caydýrýcýlýk saðlamak, muhtemel krizlere anýnda müdahale edebilecek þekilde, diðer ülke ve uluslararasý kuruluþlarla eþ güdüm içerisinde ve Afrika Birliði ülkelerinin izin verdiði ölçüde, sýnýrlý sayýda harekâta (insani yardým, barýþý koruma) etkin katýlým saðlamasý, ¾ Ekonomik olarak; bölgeye yönelik icra ettiði görev ve harekâtlarla uyum içerisinde, bölge halkýnýn güvenini kazanmak ve uluslararasý saygýnlýðýný saygýnlýðýný sürdürmek amacýyla, insani yardým harekâtý benzeri faaliyetler (eðitim, vb.) icra etmesi muhtemel görünmektedir.
Sorumluk Sahasý Kurulacak bu yeni komutanlýk, ABD’nin 6’ncý Bölgesel Muharip Komutanlýðý olacaktýr. Hâlihazýrda, sorumluluk sahasý Afrika’nýn
muhtelif bölgelerini kapsayan üç büyük komutanlýk (Avrupa Komutanlýðý - EUCOM, Merkez Komutanlýðý - CENTCOM ve Pasifik Komutanlýðý - PACOM) bulunmaktadýr.5
Komutanlýðýn Teþkili ABD'nin Afrika kýtasýnýn Mýsýr hariç (CENTCOM'un sorumluluðunda kalacaktýr.) tüm ülkelerine yönelik güvenlik politikasýnýn liderliðini üstlenecek olan AFRICOM, ilk olarak EUCOM'un Kelley Barracks Stuttgart / Almanya'daki karargâhýnda konuþlanacak, müteakiben Afrika'da teþkil edilecektir. 10 Temmuz 2007 tarihi itibarýyla AFRICOM'un komutanlýðýna atanan Orgeneral William E. Ward komutasý altýnda teþkil edilen karargâhta, askerî personele ek olarak ABD'nin çeþitli sivil
Mevcut durum
5
52
http://www.defenselink.mil/News/NewsArticle.aspx?id=2940, 18 Nisan 2007.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
ajanslarýndan çok deðiþik nitelikteki temsilcilerden oluþan 1000 civarýnda personel görev yapacaktýr. Böylelikle, Afrika'daki misyona hem askerî hem de sivil perspektiften bakabilmek amaçlanmaktadýr.
Orgeneral Ward
Tam harekât kabiliyetine ulaþtýðýnda alacaðý durum
Geçiþ döneminde, altmýþ personelden oluþacak tim (Implementation Planning Team), bu dönem içerisinde karargâhýn büyüklüðüne, Afrika'daki mevkisine ve kýta içerisine birliklerin nasýl bir rotasyona tabi olacaðýna iliþkin çalýþma yapacaktýr.6 Timin baþkanlýðýný ve icra direktörlüðü görevini yürütmekte olan Tümamiral Robert Moeller tarafýndan, "Afrika kýtasýnýn ABD için öneminin artmasý ile birlikte, AFRICOM'un tek yetkili komutanlýk olarak Afrika'ya yönelik gayretlerin birleþtirilmesinde etkin rol oynayacaðý", benzer þekilde ABD Baþkaný Bush tarafýndan "Komutanlýðýn, Afrika ile güvenlik iþ birliðini kuvvetlendireceði, Afrika ülkelerinin yeteneklerinin geliþtirilmesi için yeni fýrsatlar yaratacaðý" ifade edilmiþtir.7
nýn ekim ayýnda ulaþmasý hedeflenmiþtir.8
Karargâhýn Misyonu Afrika Komutanlýðýnýn statüsünün ana karargâh seviyesine çýkarýlmasý; ABD Silahlý Kuvvetlerindeki, küresel güvenlik stratejisi açýsýndan büyük sembolik deðiþimi yansýtmaktadýr. Zira uzun yýllardýr Savunma Bakanlýðýnýn sivil kesimi, klasik büyük çaplý harekâtlara yö-
AFRICOM'un ilk harekât kabiliyetine 2007 yýlý içerisinde, tam harekât kabiliyetine ise 2008 yýlý-
nelik hazýrlýklara odaklanan ABD askerî perspektifini, küçük çatýþmalardan, insani yardýma kadar geniþ yelpazeye sahip daha geniþ harekât çerçevesine geniþletmenin yollarýný aramýþtýr. Karargâhýn misyonu belirlenirken Afrika ülkeleri ve ABD ajanslarý ile koordine kurularak çatýþmalarýn azaltýlmasý, güvenliðin artýrýlmasý, teröristlerin maðlup edilmesi ve krizlere müdahaleye destek saðlanmasý amaçlanmýþtýr. Bu maksatla9 karargâhýn muhtemel görevlerinin: BM'nin görevlerinin bir parçasý olarak Afrikalýlarý eðitmeye ve teçhizatlandýrmaya yönelik ortaklýk yeteneðini, Afrika içinde ve diðer herhangi bir bölgede inþa etmek, Afrika'daki birliklere ve ABD'nin hükûmet ajanslarýna lojistik destek saðlamak, Harekât alanýna yönelik güvenlik iþ birliði faaliyetlerini icra etmek,
6
http://www.army.mil/-news/2007/02/08/1758-africa-command-geared-toward-stability/, 18 Nisan 2007.
7
http ://www.defenselink.mil/News/NewsArticle.aspx?ID=2946, 18 Nisan 2007.
8
http://www.army.mil/-news/2007/02/08/1758-africa-command-geared-toward-stability/, 18 Nisan 2007.
9
USA DOD web page, USAFRICOM presentation, 7 February 2007. 10 http://www.defenselink.mil/news/newsarticle.aspx?id=32925, 3 Mayýs 2007.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
53
ABD'nin Afrika Ataðý: "AFRICOM" Afrika'nýn AFRICOM'a Bakýþý Savunma Bakanlýðý, Devlet Bakanlýðý ve ajanslar ile Cibuti'deki Müþterek Görev Kuvveti ve Geçiþ Timinde görevli ABD'li yetkililerin, Afrika'daki çeþitli ülkelere (Nijerya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Kenya, Etiyopya, Gana, Senegal) ve Afrika Birliðine son dönemde yaptýklarý ziyarette, Afrika'daki ülke ve organizasyonlarý AFRICOM'la ilgili bilgilendirme gayreti içinde olduklarý gözlenmektedir.10
Ortaklarýn antiterörizm kabiliyetlerini artýrmak, Ýnsani yardým faaliyetlerini geniþletmek,
afetlerin
etkisini
azaltmak, Ýnsan haklarýna saygýyý geliþtirmek, Afrika'daki bölgesel organizasyonlarý desteklemek,
Afrika ve ABD birliklerinin eðitim faaliyetlerini koordine etmek, Afrikalý subaylarý eðitim amacýyla ABD'deki askerî okullara davet etmek olabileceði belirtilmiþtir. Elbette, karargâh sadece barýþ dönemi faaliyetleri icra etmeyecek, emredildiðinde Afrika kýtasýnýn herhangi bir bölgesindeki bir harekâtýn planlama ve icrasýnda baþrolü oynayacaktýr. Bununla birlikte, komutanlýk hiçbir þekilde Irak ve Afganistan'daki harekâtý etkilemeyecek ve bunlara müdahil olmayacaktýr. ABD tarafýndan 2007 mali yýlýnda 50 milyon dolarlýk bütçe ayrýlan komutanlýðýn, 2008 yýlýnýn bütçesi belirlenmeye çalýþýlmaktadýr.
10 http://www.defenselink.mil/news/newsarticle.aspx?id=32925, 3 Mayýs 2007.
54
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Yapýlan ziyaretlerde, ABD'li yetkililer tarafýndan Afrikalý muhataplarýna; AFRICOM'un teþkilindeki gerçek amacýn; sadece terörizmle mücadeleye yönelik gayretlerin birleþtirilmesi olduðu, Çin'in mevcudiyetine karþý veya enerji kaynaklarýna yönelik bir niyetlerinin olmadýðý, komutanlýðýn kurulmasýnýn Afrika kýtasýnda daha çok ABD askeri anlamýna gelmediði, hâlen ABD'nin Afrika kýtasýnda bü-
yük yatýrýmlarý bulunduðu, komutanlýðýn organizasyonu, muhtemel görev alanlarý ve karargâhýn mevkisine iliþkin her türlü görüþ alýþveriþine açýk olunduðu belirtilmektedir.
me brifingi oluþturmuþtur. ABD Savunma Bakanlýðý yetkililerin düzenlediði ve bütün NATO, AB ve NATO dýþý ülkelerin davet edildiði brifingde, ABD yetkilileri tarafýndan;
Yine ABD'li yetkililerin ifadelerine göre görüþmeler süresince Afrikalý muhataplarýndan genellikle olumlu ve samimi tepkiler alýndýðý, herhangi bir karþý fikrin duyulmadýðý dile getirilmektedir.
Hâlihazýrda Afrika'ya yýllýk 9 milyar dolarlýk harcama yapýldýðý,
ABD'nin Temaslarý Afrika'ya yaptýðý açýlýmýn gerek bölge ülkeleri gerekse bölgeye yönelik ilgisi bulunan diðer ülke ve organizasyonlar nezdinde yanlýþ anlamalarýn önüne geçmek amacýyla, ABD'nin yaptýðý tanýtým ataklarýndan birini de 12 Eylül 2007 tarihinde NATO karargâhýnda icra ettiði bilgilendir-
Bu giriþimin, sadece askerî kesimin deðil hükûmet dýþý organizasyonlarý da içeren geniþ bir sivil kesimin katýlýmýný öngördüðü, ABD'nin diðer beþ bölgesel muharip komutanlýðýnýn, muharip (combatant) unsurlara odaklanýrken AFRICOM'un güvenlik iþ birliðini esas alan muharip olmayan (non-combatant) unsurlarý da kapsadýðý,
Çin ve Rusya baþta olmak üzere, diðer ülke ve organizasyonlardan þu ana kadar herhangi resmî bir karþýlýk alýnmadýðý, giriþimden bu ülkelerin de haberdar edildiði ifade edilmiþtir.
Sonuç ABD tarafýndan kurulmakta olan AFRICOM; Afrika'nýn stratejik önemini ortaya koymasý, ajanslar arasý etkileþimi öngören yenilikçi bir yapýya sahip olmasý ve güvenlik ile istikrarý kuvvetlendirmek amacýyla, ortaklýk yeteneðine vurgu yapmasý temel amacý ile ABD'nin Afrika'daki artan çýkarlarýný koruma ve dünya hegemonyasýný güçlendirmeye yönelik olmasý yönleriyle dikkat çekmektedir.
Bu giriþimin, herhangi yeni bir üs veya ek bir kuvvet öngörmediði,
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
55
Per. Alb. Sermet TAKTAK*
*MSB Ar綻iv M端d端r端
Türk tarihinde, adý bilinen ve bilinmeyen çok sayýda kahraman vardýr. Bu kahramanlarýn bazýlarý ise yaþanan olayla birlikte bir sembol olarak tarihe geçmiþlerdir. Bu makale ile Yunanlýlarýn 15 Mayýs 1919’da, Türk topraklarýný ilhak giriþiminin birinci aþamasý olan Ýzmir’in iþgali sýrasýnda, Yunan askerleri tarafýndan þehit edilen Ýzmir Asker Alma Heyeti Baþkaný Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in hayatýnýn ve yaptýklarýnýn tanýtýlmasý hedeflenmiþtir.
25 Temmuz 1900’de Nizamiye 39’uncu Piyade Alayý, 3’üncü Tabur, 2’nci Bölüðe tayin edildi. Hava deðiþimi nedeniyle Ýstanbul’da bulunduðu sýrada, boþ geçen zamanýnda yararlý olmak istediðini belirten bir baþvurusu üzerine, 19 Aðustos 1901’de ilk görev yeri olan Genelkurmayýn 3’üncü Þube-
Süleyman Fethi, 1879’da Üsküdar’da doðdu. Babasý Mehmet Ýzzî Efendi, annesi Feride Haným’dýr. Ýlk öðrenimini Üsküdar’da tamamladýktan sonra, 29 Mayýs 1894’te, Pangaltý’daki Harp Okuluna girdi. 1896’da buradan baþarýlý bir þekilde 1312-10 sicil numarasýyla Piyade Teðmen olarak mezun oldu. 1899’da Harp Akademisine girdi. Harp Akademisini 17 Ocak 1900’de Kurmay Yüzbaþý olarak bitirdi ve Genelkurmayýn 3’üncü Þubesine tayin edildi.
1
11 Þubat 1903’te Kýdemli Yüzbaþý Süleyman Fethi Bey, Dördüncü Rütbeden Mecidiye Niþaný ve 27 Ocak 1904’te Ýftihar Madalyasý ile ödüllendirildi. 25 Mart 1906’da, Irak’taki 6’ncý Orduyu teftiþ etmek için, Ferik Veli Paþa baþkanlýðýnda kurulan teftiþ heyetinde görev alýp Baðdat ve Basra’da incelemelerde bulunan Süleyman Fethi Bey, 05 Aðustos 1907’de Dördüncü Osmanî Niþaný ile ödüllendirildi.
KURMAY ALBAY SÜLEYMAN FETHÝ BEY KÝMDÝR?1
Kurmay Yüzbaþý Süleyman Fethi Bey, 16 Mart 1900’de 5’inci Ordu emrine verildi. 24 Nisan 1900’de 33’üncü Piyade Alayý, 3’üncü Tabur, 3’üncü Bölüðe,
Süleyman Fethi Bey, 23 Þubat 1902 tarihi itibarýyla Kolaðalýðýna (Kýdemli Yüzbaþý) terfi ettirilip 03 Nisan 1902’de, Menteþe Sancaðý’na baðlý Kavaklýdere Köyü’nde zýmpara madeni çýkarýlmasý için görevlendirildi.
Kýdemli Yüzbaþý Süleyman Fethi Bey, 03 Nisan 1908’de Rusya sýnýrýnda bozulan ve zarar gören sýnýr taþlarýnýn düzeltilmesi ve tamir edilmesi için Fahri Paþa’nýn baþkanlýðýnda oluþturulan komisyonda görevlendirildi.
sine tekrar tayin edilerek bu þubenin asli görevlerinden Seferberlik ve Harekât-ý Askerîye iþlerinde görevlendirildi.
27 Temmuz 1908’de Binbaþýlýk rütbesine terfi ettirilen Süleyman Fethi Bey, 13 Ocak 1909’da, 3’üncü Ordunun ýslahý için, Cemal Paþa tarafýndan Selanik’teki 17’nci Nizamiye Tümeni Kurmay Heyetine seçildi.
Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey'in askerlik safahatý ile ilgili bilgiler, MSB Arþivi'ndeki Sic: 312-10 nolu þahsi dosyasý ile 2098 numaralý emeklilik iþlem dosyasýndan alýnmýþtýr.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
57
Ýzmir’in Ýþgalinde Þehit Edilen Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey (Ýzmir Askeralma Heyeti Baþkaný) 18 Mart 1908’de geçici olarak yeni teþkil edilen Genelkurmay Merkez Þubesine atandý. 26 Aðustos 1909’da Jandarma Dairesi 1’inci Þube Müdür Yardýmcýlýðýna, 31 Aralýk 1909’da Þura-yý Askerîye’ye atandý. Ancak, 04 Ocak 1910’da, Jandarma Dairesinin ihtiyaçtan dolayý talep etmesi sonucu, tekrar Jandarma Dairesindeki görevine iade edildi. Bu görevinde bir yýla yakýn çalýþtýktan sonra, Genelkurmay Baþ-
kaný Ýzzet Paþa’nýn isteði üzerine Genelkurmay Baþkanlýðý 3’üncü Þubeye tayin edildi ve burada seferberlik ve þimendifer ile ilgili konularda çalýþtý. Süleyman Fethi Bey, 11 Mart 1911’de Kaymakamlýða (Yarbay) terfi ettirildi. Ayný tarihte, Müstakil Hicaz Tümeni Komutaný Abdullah Paþa ile Kurmay Heyeti subaylarý arasýnda çýkan anlaþmazlýklarýn ve bölgede cereyan eden olaylarýn incelenmesi amacýyla, Müstakil Hicaz Tümeni Kurmay Heyetine atandý. Mekke Emiri’nin isteði üzerine, 12 Haziran 1911’de Konfide’ye2 gönderildi. 05 Aralýk 1911’de, Asir Muharebelerinde baþarýlý oldu ve Abha’nýn kurtuluþundan sonra, Taif’e döndü.3 Zorunlu hizmetini (memâlik-i harre müddeti) tamamladýðýna ve Ýstanbul’a dönmesinin uygun olduðuna dair, 04 Mayýs 1913 tarihli bir telgraf aldý. Bunun üzerine 05 Mayýs 1913’te yola çýkan Yarbay Süleyman Fethi Bey, 14 Eylül 1913’te Harbiye Nezareti Müsteþar Yardýmcýlýðýna tayin edildi. Harbiye Nezaretinin 09 Aðustos 1914 tarihli tezkeresiyle, Harbiye Nezareti Müsteþar Yardýmcýsý Albay Mahmut Kâmil Bey’in asýl görevine geri dönüþüne kadar, müsteþarlýk ve askerî teþrifatçýlýk görevini vekâleten üstlendi.
58
2
Konfide, Yemen'de bulunan bir þehirdir.
3
Asir ve Abha Yemen'de; Taif, Arabistan Yarýmadasý'nda bulunan þehirlerdir.
4
Bu göreve, 1916'dan itibaren sýkýntý çektiði rahatsýzlýðý nedeniyle atanmýþtýr.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
28 Aðustos 1915’te, Alman Ýmparatoru tarafýndan Ýkinci Sýnýf Demir Salip Niþaný ile ödüllendirildi. 14 Eylül 1915’te, Miralaylýða (Albay) terfi ettirildi ve 23 Eylül 1915’te 48’inci Tümen Komutanlýðýna atandý. 12 Þubat 1916’da 2’nci Ordu Komutanlýðý emrine atandý. Katýldýðý savaþlarda aldýðý yaralar nedeniyle rahatsýzlandý ve tedavisinin yapýlmasý için Almanya’ya, Wiesbaden’deki kaplýcalara gönderildi. Buradaki tedavisi sekiz hafta sürdü. Avusturya-Macaristan hükûmeti tarafýndan, 05 Aralýk 1916’da Üçüncü Sýnýf Harp Liyakat Madalyasýyla ödüllendirildi. 23 Nisan 1917’de, Umur-ý Muhâkim Müdürlüðüne atandý. 23 Eylül 1917’de, daha önce almýþ olduðu Dördüncü Osmanî Niþaný, Kýlýçlý’ya dönüþtürüldü. 19 Ekim 1917’de, ona, AvusturyaMacaristan Ýmparatoru tarafýndan, Üçüncü Sýnýf Harp Alametli Liyakat-i Askerîye Salibi verildi. 15 Ekim 1917’de Alman Ýmparatoru’nun Ýstanbul’u ziyareti münasebetiyle, ikinci Sýnýf Kýlýçlý Kýrmýzý Kartal Niþaný aldý. Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey, 12 Nisan 1918’de saðlýk nedenleri de göz önüne alýnarak 4’üncü Kolordu Ýzmir Ahz-ý Asker Heyeti Riyasetine tayin edildi.4
15 - 16 Mayýs 1919’da, Yunanlýlarýn Ýzmir’i iþgal ettiði sýrada “zito Venizelos” diye baðýrmadýðý için süngülenerek aðýr yaralandý. 23 Mayýs 1919’da kaldýrýldýðý hastanede þehit oldu. ÝZMÝR’ÝN ÝÞGALÝ, KURMAY ALBAY SÜLEYMAN FETHÝ BEY’ÝN ÞEHÝT EDÝLÝÞÝ Mondros Mütarekesi hükümlerince, deðiþik bahanelerle, Anadolu’nun birçok yeri Ýtilaf devletleri askerleri tarafýndan iþgal edilmeye baþlanmýþtý. 15 Mayýs 1919 tarihinde yürütülen bu istila harekâtýnýn bir safhasýný oluþturan Ýzmir’i
iþgal etme iþlemi gerçekleþti. Her ne kadar Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasý sýrasýnda Ýtilaf devletleri Ýzmir’in kesinlikle iþgal edilmeyeceðini taahhüt etmiþ olsalar da 14 Mayýs 1915 gecesi, gece yarýsýnda Ýzmir valisine ve kolordu komutanýna, Amiral Calthorpe imzalý bir nota verilerek Yunan askerlerinin Ýzmir’e çýkacaklarý bildirilmiþ, bunlara karþý konulmamasý istenmiþti. Söz konusu notada þu ifadelere yer veriliyordu:“Mondros Mütarekesi’nin 7’nci maddesi gereðince, Ýtilaf devletleri adýna, Ýzmir’in Yunan askerî birlikleri tarafýndan iþgal edileceði, bu kararýn
Bâb-ý Âli’ye de bildirildiði ve 15 Mayýs 1919’da Yunan silahlý deniz müfrezelerinin saat 07.00’den itibaren iskeleleri iþgal edecekleri, arkadan gelecek olan diðer çýkarma birliklerinin de saat 08.00’de Ýzmir’e ulaþacaklarý, esef verici olaylara meydan vermemek için Osmanlý birliklerinin bulunduklarý yerlerde kalmasý, bir Ýngiliz deniz piyade müfrezesi tarafýndan iþgal edilecek olan telgrafhanede, sansür edilmek kaydýyla resmî haberleþmelere izin verileceði ve Yunan askerî makamlarýnýn isteklerinin bildirilmesini beklemeleri gereði…”5
Yunan askerleri Ýzmir Limaný’nda toplanýrken görülüyor.
5
“Yunan Tümeni Bugün Çýkýyor", Ýstiklal Savaþý Gazetesi, Hazýrlayan: Ömer Sami Çoþar, 15 Mayýs 1919, s. 1.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
59
Ýzmir’in Ýþgalinde Þehit Edilen Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey (Ýzmir Askeralma Heyeti Baþkaný) 17’nci Kolordu Komutaný sabaha karþý emrindeki birliklere þu talimatý verdi:“Yarýn sabah Yunan birlikleri þehre çýkacaklar ve peyderpey þehri iþgal edeceklerdir. Üzüntü verici olaylarýn yaþanmamasý için bütün askerî birlikler, bulunduklarý garnizonlarda kalacaklardýr.”6 Ýzmir’in iþgal edileceði haberi, aslýnda 13 Mayýs 1919’da, metropolitlikte yapýlan bir toplantýda, Anadolu Rumlarýnýn ileri gelenlerine bildirilmiþti. Saat 14.00’ten itibaren kavaslar, papazlar, Rum ve Yunanlý gazeteciler ile cemaatin bütün ileri gelenleri metropolitlikte olaðanüstü bir toplantýya çaðrýlmýþlardý. Halk, önemli bir þeylerin olduðunu anlamaya baþlamýþtý. Ayafotini Kilisesi’nde toplanýlýyordu. Metropolit Hrisostomos ile Anadolu’nun baþpapazlarý Yunan ordularýný karþýlamak ve takdis etmek mutluluðuna eriþmek için derin bir sevinç içindeydiler. Kilise hýnca hýnç dolmuþtu. Herkes kendisini sevince boðacak haberi öðrenmek için hemen karþýdaki Yunan Konsolosluðundan gelecek olan Mavrudis’i bekliyordu. Sonunda Yunan heyeti baþkaný metropolitliðe geldi. Hýzlý adýmlarla metropolithanenin salonunda heyecanlý bir þekilde yürüdü. Yanýndaki Metropolit Hrisostomos ise göz yaþlarýna boðulmuþtu. Hiç vakit kaybetmeden Mavridus, Venizelos’un beyannamesini oku-
60
maya baþladý. Beyannamenin ilk sözcüðü ile birlikte hem salon içinde hem de salon dýþýnda “zito, zito” sesleri yükselmeye baþladý. Salondakiler birbirlerine sarýlýyorlar, sevinçlerini paylaþýyorlardý. Venizelos beyannamesinde, Anadolu’daki Rumlara ve Yunanlýlara þöyle sesleniyordu:“Yunanistan, Ýzmir’i iþgal etmek üzere Barýþ Konferansý tarafýndan görevlendirildi. Asýrlarca beklenen emelimiz tahakkuk etmiþtir. Milletimiz idrak edeceklerdir ki, bu karar, konferansý idare edenlerin vicdanýnda Enosis’in -ilhak-, Ýzmir’in Yunanistan’a ilhakýnýn yer bulmasýndan sonra verilmiþtir. Balkan Harbi’ne kadar ayný boyunduruk altýnda esir bulunduðumuz için bugün, Küçük Asyalý Rum kalplerinin, ne derece sevinç duygularýyla dolu olacaðýný iyice hissediyorum. Duygularýn açýða vurulmasýný önleyecek deðilim. Fakat bu gösterileri halk arasýnda, vatandaþ unsurlarýn hiçbirine karþý husumet hareketi mahiyetini almayacaðýna eminim. Aksine olarak fazla sevinç gösterisi diðer un-
6
a.g.h.; s. 1.
7
Ýzmir'i Ýþgale Davet Edildik", Ýstiklal Savaþý Gazetesi, 15 Mayýs 1919, s. 2.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
surlara karþý kardeþlik hisleri göstermekle olmalýdýr. Bu unsurlara anlatýlmalýdýr ki, biz diðerlerinin zararýna, kendi üstünlüðümüzü zorbalýðýmýzý yerleþtirerek boyunduruðun kaldýrýlmasýný kutlamýyoruz. Yunan hürriyetiyle, cins ve mezhep farký olmadan eþitlik ve adalet bahþedeceðiz. Genel unsurlara karþý bu itimat ve emniyeti telkin etmekle yalnýz millî cevherimize sadýk kalmayacaðýz. Fakat yüksek millî menfaatlerimize de mükemmel þekilde hizmet etmiþ olacaðýz. Ýtalyan unsuruna özellikle özenli dikkat gösterilmelidir. Ýzmir’in Yunan iþgali hususunda Ýtalya’nýn da diðer müttefiklere katýlmasý göz önüne alýnmalýdýr. Yunanlý Küçük Asya’dan ricamýn faydasýz kalmayacaðýný ve Ýzmir’i kendisine “Ýhya-yý Millî Ýncilini” getirmek suretiyle yakýnda ziyaret edeceðimi ümit ederim.”7
Beyanname, özenle seçilmiþ sözcükleriyle hemen dikkat çekmektedir. Ne var ki, yerli Rumlar daha önce silahlanmýþ/silahlandýrýlmýþ olduðundan Yunan birlikleri karaya ayak basar basmaz yaðma, talan ve katliama baþlamýþlardý. 15 Mayýs 1915’te, saat 08.40’ta Yunan Efzun birlikleri Ýzmir Limaný’na çýktý. Askerler, metropolit tarafýndan takdis edildi. Limanda toplanmýþ on binlerce yerli Rum, elindeki Yunan bayraklarý ve çiçeklerle kordon boyunu doldurarak Yunan iþgal kuvvetlerini çýlgýnca alkýþladýlar.8
Efzun Alayýnýn ilk çýkan taburu, büyük bir törenle Ýzmir Metropoliti Hristostomos tarafýndan takdis edildi. Limandaki törenden sonra Yunan askerleri, Türk mahallelerinin içinden geçmeye baþladý. Yerli silahlý Rumlarýn da takip ettiði yürüyüþ kolunun baþ tarafý, kýþla hizasýný geçip yola saptýktan sonra bir el silah sesi duyuldu. Efzun Taburu önce sesin geldiði istikamete doðu hareket etti. Sonra kýþlaya mevzi alarak kýþlayý ateþ altýna aldý. Ardýndan süngülü müfrezeler kýþlaya girdi. Kýþla komutaný da dâhil olmak üzere kýþ-
Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in þehit edildiðinde üzerinde bulunan kanlý elbisesi
ladaki bütün Türk subaylarý türlü hakaret ve kötü muamelelerle esir edildi. Hukuk-ý Beþer gazetesinin baþyazarý Hasan Tahsin’in (Osman Nevres) silahýndan çýkan mermi ile bir Yunalý asker öldü, bunun üzerine Hasan Tahsin, Yunan askerlerinin süngü darbeleriyle þehit edildi.9 Esir alýnan Türk subaylarý limana götürülürken geçilen yol boyunca, yerli Rumlarýn ve Yunan askerlerinin fiilî saldýrýlarýna uðrayan 9 subay þehit oldu,10 21 subay da yaralandý. Geri kalanlar ise Patris vapuruna götürülüp geminin ambarýna hapsedildi. Türk subaylarýndan, kýþladan alýnýp limana götürüldüðü sýrada “zito Venizelos” þeklinde baðýrmalarý istenmiþti. Bu isteðe karþý koyan Albay Süleyman Fethi Bey, Yunan askerinin süngü darbesiyle yere yýðýldý.11
(Genelkurmay ATASE Baþkanlýðý Askerî Müze ve Kültür Sitesi Komutanlýðý/Ýstanbul)
8
Genelkurmay ATASE Arþivi, ÝSH, Klasör No: 15, Bel. No: 1
9
“Ýþgalin Ýlk Kurþunu ve Ýlk Þehidimiz", Ýstiklal Savaþý Gazetesi, 16 Mayýs 1919, s. 6. 10 "15 Mayýs Günü 8 Subay ve Bir Er Þehit Edildi" Ýstiklal Savaþý Gazetesi, 21 Mayýs 1919, s. 3. 11 Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey'in 15 Mayýs 1915'te yaralandýðý olaylar sýrasýnda, þehit edilenlerin adlarý þöyledir: Kurmay Karargâhý Birinci Þubeden Üçüncü Kýsým Mümeyyizi Nadir, Levazým Birinci Kýsýmdan Üçüncü Kýsým Mümeyyizi Ahmet Hamdi, Alay Katibi Fethi, Levazým Ýkinci Kýsým Amiri Kýdemli Yüzbaþý Hüseyin Necati, Kolordu Baþhekimi Yarbay Mehmet Þükrü, Týbbî Ecza Müdürü Eczacý Kýdemli Yüzbaþý Ahmet, Ýnþaat Bölüðünden Ahmet, 4 ncü Kolordu Askerlik Dairesinden Kýdemli Yüzbaþý Nazmi Bey, Ýstiklal Savaþý Gazetesi, 17 Mayýs 1919, s. 3.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
61
Ýzmir’in Ýþgalinde Þehit Edilen Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey (Ýzmir Askeralma Heyeti Baþkaný) Eþi Edibe Haným ve yakýnlarý, Ýzmir’i iþgal eden Yunan birliði komutanýndan, Albay Fethi Bey’i kendilerine vermelerini istediler. Ama Yunan komutaný, yaralý Türk albayýný vermedi. Fethi Bey’in yakýn bir dostu, Ýzmir’deki Fransýz Baþkonsolosluðuna baþvurdu. Fransýz baþkonsolosunun yardým ve aracýlýðýyla Fethi Bey, Yunanlýlarýn elinden alýndý. Ardýndan da Ýtalyan Hastanesi’ne yatýrýldý.
Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in mezarýnýn bulunduðu Ýzmir Narlýdere Þehitliði
karþý kendi varlýklarýný ortaya koymasý adýna bir gövde gösterisi hâlini aldý. Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in naaþý bugün Ýzmir’deki Narlýdere Þehitliði’ndedir.
Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey ve onun gibi Türk vataný ve bayraðý uðrunda canýný feda etmekten kaçýnmayan aziz þehitlerimizi saygý ve þükranla bir kez daha anýyoruz.
Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in Osmanlýca yazýlý orijinal mezar taþý
23 Mayýs 1919’da, kaldýrýldýðý hastanede þehit olan Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in naaþý, dostu Ali Þefik Bey’in Küçük Fettan Sokaðý’ndaki evine getirildi. Bir gün sonra yapýlan cenaze töreni, Ýzmir’deki Türklerin iþgale
62
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in Ýzmir Narlýdere Þehitliðinde bulunan mezarý
Ek 1: Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey’in ödüllendirilmesi hakkýnda teklif yazýsý ÜST DÜZEY SÝVÝL VE ASKERÎ YÖNETÝCÝLER, SUBAYLAR VE ASKERÎ PERSONELDEN ÜSTÜN HÝZMETLERÝ GÖRÜLENLERÝN ÖDÜLLENDÝRÝLMESÝ HAKKINDA TEKLÝF YAZISI (Sadece Bir Kiþiye Aittir) MENSUP OLDUÐU SINIF
KURMAY
RÜTBESÝ
ALBAY(MÝRALAY)
PERSONEL ÝÞLERÝNDEKÝ KAYITLI BÝRLÝÐÝ ÞÝMDÝKÝ BÝRLÝÐÝ MÜLGA 4’ÜNCÜ KOLORDU AHZ-I ASKER HEYETÝ REÝSÝ ADI, BABA ADI VE MEMLEKETÝ
SÜLEYMAN FETHÝ BEY, MEHMET, ÜSKÜDAR
DUHULÜ
-
NASBI
-
SÝCÝLÝ
312-10
HANGÝ HÝZMETÝNDEN DOLAYI TALTÝFÝN TEKLÝF OLUNDUÐU NE ÞEKÝLDE VE ÞÝMDÝYE KADAR HANGÝ TARÝHLERDE NÝÞAN, MADALYA TALTÝFE LAYIK VE KIDEM ZAMMI SÜRETÝYLE TALTÝF EDÝLDÝÐÝ? OLDUÐU (OLAY YERÝ VE TARÝHÝ AYRINTILI VE AÇIK OLARAK ANLATILACAKTIR)
23 MAYIS 1919’DA ÝZMÝR’ÝN YUNANLILAR TARAFINDAN ÝÞGALÝ ESNASINDA MÝLLÝ ÞEREF VE ASKERLÝK NAMUSU UÐRUNDA HAYATINI FEDA ÝLE ÞEHÝT OLARAK HAYATA VEDA ETMÝÞTÝR.
TERFÝEN
ALAYINDAN ÝTÝBAREN KOMUTANLARIN VE DAÝRE BAÞKAN VE MÜDÜRLERÝNÝN TEKLÝFLERÝNÝ TASTÝK YERÝ 15 Ekim 1923 Genelkurmay Baþkaný Fevzi (ÇAKMAK)
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
63
Top.Alb. Sami EFE*
* Top. ve Füze Okl. Öðt. Bþk. Tak. ve Gn. Konular Krl.
Mezar, baþta dinî bayram günlerinde olmak üzere çok sayýda ziyaretçi çekmektedir. Bu mezarlýðýn devamýnda bulunan dik yamaçtaki sýk ormanlýk alan içinde eski mezar taþlarý bulunmaktadýr. Yüzyýllarýn meydana getirdiði tahribatýn sonucu olarak mezarlarýn büyük kýsmý kaybolmuþtur. Yapýlan çalýþmalarda, bu mezarlarýn Kamengrad’ýn fethine katýlan Fatih’in askerlerine ait olduðu tespit edilmiþtir. Bir zamanlar 36 adet olan mezar taþlarý, bugün sadece 11 adettir.
Bosna-Hersek’in kuzeybatýsýnda, Sana Nehri kýyýsýnda kurulmuþ Sanski Most adlý þirin bir yerleþim yeri vardýr. Coðrafi özelliklerinden dolayý bu bölge antik çaðlardan beri yerleþim merkezi durumundadýr. Sanski Most’a 11 km mesafede Donyi Kamengrad denilen Osmanlý tarihi açýsýndan önemi büyük, ancak kendisi oldukça küçük olan bir köy bulunmaktadýr. 1463 yýlýnda Fatih Sultan Mehmet, Kamengrad Kalesi’nin fethinin ardýndan ilk namazýný burada kýlmýþ ve bölgede Müslümanlýðýn yayýlmasý amacýyla bir mihrap, minber ve musalla taþý yaptýrmýþtýr. Bunlar daha sonra deðiþik zamanlarda onarýma tabi tutulmuþtur. Bölgede bulunan mezarlýkta mihrap, minber ve musalla taþý ile yaklaþýk 200 adet mezar mevcut olup bunlardan 96 adedi 1800’lü yýllara ait Osmanlý mezarlarýdýr. Geri kalanlarý ise köyde yaþayan Müslüman halka aittir. Mezarlýkta bulunan minber ve mihrabýn arka yüzündeki Osmanlýca kitabede: “Allah’ýn sesinin duyulmasý maksadýyla Fatih Mehmet burada bir mihrap ve minber yaptýrmýþ, 15 yýl önce hainler burayý imha etmiþlerdir.
Tamiratý yaptýran Diyanet Ýþleri Baþkaný Konyiç’li Haciç Ýsmail Þükrü Efendi. 1 Þaban 1327.” (18 Aðustos 1909) yazmaktadýr. Her yýl, temmuz ayýnýn ilk cuma günü, Boþnaklar geniþ bir katýlýmla burada “Fatih Sultan Mehmet Musallasý Törenleri” düzenleyerek Osmanlý fethinin yýl dönümünü kutlamaktadýrlar. Ayrýca, mevcut mezarlýða 150 metre mesafede tek bir mezar bulunmaktadýr. “Baþsýz Þehit” mezarý denilen bu mezarda yatan kiþi için halk arasýnda, Kamengrad Kalesi’nin fethi sýrasýnda kafasý kopan bir Osmanlý askerinin kafasýný kolunun altýna alýp savaþmaya devam ederek o bölgeye kadar geldiði ve orada þehit düþtüðü rivayet edilmektedir. Yörede yaþayan halk için bu mezarýn manevi deðeri son derece büyüktür. Mezarýn korunmasý için 1938 yýlýnda yanýna yeni bir cami yapýlmýþtýr.
Bölgede bulunan mezarlarýn þehit olan askerlerimize ait olduðu tespit edilir edilmez Millî Savunma Bakanlýðýna gerekli baþvurular yapýlmýþ ve bunun sonucunda bakanlýk, bölgede bir anýt yapýlmasýný kararlaþtýrmýþtýr. Bosna’da bulunduðumuz sýrada birkaç defa bölgeye giderek anýtýn yapým çalýþmalarýný yerinde gördük. Yapýmý hýzla tamamlanan anýt, 9 Aðustos 2001 tarihinde açýlýþa hazýr hâle getirildi. Anýtýn açýlýþ töreni hazýrlýklarýný yapabilmek için açýlýþ tarihinden bir gün önce, yani 8 Aðustos günü Sanski Most’a giderek otele yerleþtik. Otelde biraz dinlendikten sonra bizi orada bekleyen Sanski Most Belediyesinde görevli Kerkük Türklerinden olan dostumuz Emir Kasapoðlu ile Kamengrad’a doðru yola çýktýk. Kamengrad’da bizi Fatih Sultan Mehmet Camisi’nin imamý karþýladý. Ýmam, uzun yýllar Türkiye’de kaldýðý için oldukça güzel Türkçe konuþmaktaydý. Ýmam,
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
65
Kamengrad’da Þehitlik Anýtý bizi evinde misafir ettikten sonra hep birlikte köyün yaný baþýndaki anýtýn inþa edildiði tepeye yöneldik. Açýlýþ sýrasýnda anýtý süslemek amacýyla yanýmýzda tabanlýklarýyla beraber yirmi kadar Türk bayraðýný da oraya götürmüþtük. Yalnýzca üç kiþi olduðumuz için bayraklarý ve diðer malzemeleri taþýmak oldukça yorucu oluyordu. Bu arada, 12 - 13 yaþlarýnda bir erkek Boþnak çocuðu da bisikletiyle beraber yanýmýza geldi ve hazýrlýklarýmýza yardýmcý oldu. Yanýmýzda bulunan Türk bayraklarý ve balonlarla çocuðun bisikletini süsledik. Hazýrlýklar için köyden gelmesi gereken birtakým malzemeyi bisikletiyle alýp bize getiriyordu. Bizi o kadar çok benimsemiþti ki kesinlikle reddetmemize raðmen eline bez alýp tozlanan ayakkabýlarýmýzý bile silme-
ye çalýþýyordu. Yorucu bir çalýþma sonucu hazýrlýklarýmýzý bitirdik ve yüksekçe bir yere çýkarak eserimizi hayranlýkla seyretmeye baþladýk. Gerçekten de anýt çok güzel ve görkemli olmuþtu. Ancak açýlýþ ertesi gün olacaðý için buranýn güvenliðinin saðlanmasý gerekiyordu. O gün yaþadýðýmýz yorgunluðu ertesi gün tekrar yaþamamak için yaptýðýmýz hazýrlýðý bozmak istemiyorduk. Ýmama dönerek: - Bu bayraklarý burada býrakýrsak baþlarýna bir þey gelir mi? diye sordum. Ýmam gülümseyerek: - Komutan, bunlar Amerikan, Ýngiliz bayraðý olsa baþlarýna bir þey gelmeyeceðini garanti ede-
rim. Burada kimse onlarý almaz. Ancak Türk bayraðý olunca iþ biraz deðiþir. Çünkü köylüler hatýra olarak saklamak üzere bu bayraklarý çalarlar. Siz merak etmeyin ben bunlarý evime götürür, sabah erkenden ayný düzeni alýrým, dedi. Türkiye dýþýnda bir ülkede, ay yýldýzlý bayraðýmýza gösterilen bu sevgi karþýsýnda hem çok sevinmiþ hem de onur duymuþtum. Böyle bayrak hýrsýzlýklarýna ne kadar çok ihtiyacýmýz var diye düþünmekten kendimi alýkoyamamýþtým. Ertesi gün anýtýn açýlýþýna, Büyükelçimiz Ahmet Kamil Erozan, Askerî Ataþemiz Kurmay Albay Aytekin Erol, Millî Savunma Bakanlýðýmýzýn anýtýn yapýmýna katkýda bulunan personeli, büyükelçilik mensuplarý, Bosna-Hersek Reis-ül Ulemasý Profesör Doktor Mustafa Çeriç Efendi, Yazar Amir Taliç ve Sanski Most Belediye Baþkaný ile bugüne kadar yapýlan Osmanlý eserlerini ve þehit mezarlarýný koruyan sevgili Sanski Most/Kamengrad halký katýlmýþlardý. Tören tam bir þenlik havasý içinde gerçekleþti. Halka, ülkemizi tanýtan cd, broþür, bayrak, lokum ve þerbet ikram ettik. Açýlýþ töreni sonunda þehitlik örtüsü olan bayrak, ataþemiz tarafýndan belediye baþkanýna teslim edildi.
Þehitlik Açýlýþ Töreni - Kamengrad
66
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Artýk görevimiz sona ermiþ, ayrýlýk vakti gelmiþti. En zoru, baþtan beri bizi yalnýz býrakmayýp her iþimize koþan sevimli küçükten
Kamengrad köyünden anýtýn görünüþü ayrýldýðýmýz andý. Cüzdanýmdan 20 Alman marký çýkararak hizmetlerine karþýlýk olmak üzere çocuða uzattým. Çocuðun fakir bir ailesi vardý. 20 mark ise Bosna þartlarýna göre oldukça büyük bir paraydý. Hele o yaþtaki biri için küçük bir servet bile sayýlabilirdi. Buna raðmen çocuk, parayý elinin tersiyle itip eliyle arabamýzýn bagajýnýn üzerindeki büyük boy Türk bayraðýný iþaret ederek: - Ben para istemem, bana bayraðý ver, dedi. Hýçkýrýklarýma hâkim olamadým. Göz yaþlarýmý saklamaya çalýþarak çocuða hem bayraðý hem de parayý (zorla) verdim. O zamanki çocuk, bugün delikanlý olmuþtur. Acaba þimdi ne yapýyor? Bir kez daha gitsem onu bulabilir miyim? Bilemiyorum...
Bu yaþadýklarýmýz, Boþnaklardaki Türk ve Türkiye sevgisinin ancak küçük yansýmalarýydý. Acaba Osmanlý’nýn attýðý bu sevgi temellerinin üzerine yeni binalar inþa edebiliyor muyuz? Acaba Osmanlý’nýn emaneti olan bu insanlarýn sevgilerine layýk olabiliyor muyuz? Bu konuda Türk Silahlý Kuvvetlerinin çabalarýna devletin diðer kurumlarý, sivil toplum örgütleri, aydýnlarýmýz yeterince destek olabiliyor mu? Bir gün Bosna’ya yolunuz düþerse o ýssýz dað baþýný mekân tutmuþ þehitlerimizi ziyaret etmeyi unutmayýn. Bu ziyareti onlara çok görmeyin olur mu?
Þehitlik Anýtý - Kamengrad
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
67
Öð.Alb. Kadir Türker GEÇER*
Türk Kurtuluþ Savaþý, Türk milletinin, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliðinde, Birinci Dünya Savaþý sonrasý Türk milletini adeta yok sayan bir muameleye karþý topyekûn giriþtiði ve örneði görülmemiþ büyük bir mücadele sonrasý baðýmsýzlýðýný elde ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yoktan var ettiði çok büyük bir destandýr. Türk milleti, bu büyük destaný kadýný, erkeði, yaþlýsý, genci ve ço-
cuðuyla hep birlikte yazmýþtýr. Bu büyük özverili mücadeleye katýlanlardan biri de Erzurumlu Kara Fatma (Fatma Seher Haným) ve onun, kadýn savaþçýlarýn da yer aldýðý müfrezesidir. Kara Fatma, Erzurumlu Yusuf Aða’nýn kýzýdýr. Balkan Savaþý sýrasýnda asker olan kocasý Derviþ Bey’le Edirne’de bulunmuþ, Birinci Dünya Savaþý’nda, ailesinden dokuz-on kadýnla Kafkas Cephe-
si’nde mücadele etmiþ, kocasý Derviþ Bey Sarýkamýþ Cephesi’nde þehit düþmüþ, Mondros Ateþkes Antlaþmasý sonrasý Ýstanbul’un iþgali üzerine Ýstanbul’a gelmiþ, oradan Üsküdar, Bolu ve Ankara yolu ile Sivas ve Erzurum’a giderek Mustafa Kemal Paþa ile görüþerek görev istemiþ, Erzurum ve Van’da aileleri Ermeniler tarafýndan þehit edilen kýrk üç kadýný yanýna alarak müfrezesini kurmuþtur.2
*
Kara Harp Okulu Dekanlýðý Temel Bilimler Bölümü Tarih Öðt. El.
1
Tanin; 5 Temmuz 1923, "Kara Fatma" baþlýklý söyleþiden.
2
Fevziye Abdullah Tansel; Ýstiklâl Harbi'nde Mücâhit Kadýnlarýmýz, Türk Tarih Kurumu Basýmevi, Ankara, 1988, s. 25 - 26.
Kara Fatma, Mustafa Kemal Paþa’nýn talimatý ile Ýstanbul’a gelmiþ, Topkapýlý Pire Mehmet ve Laz Tahsin’le birlikte müfreze oluþturmuþ, Ýzmit’e gelerek burada kardeþi Süleyman ve Van’dan yüz elli kiþilik çetesiyle gelerek kendisine katýlan kardeþi Mehmet Çavuþ ile birlikte Kocaeli mýntýkasýnda Ermeni ve Rum çetelerinin yaný sýra Ýngiliz iþgal kuvvetleri ile mücadeleye baþlamýþtýr.3 Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’a müfrezesi ile birlikte bilfiil katýlmýþ ve Bursa’nýn kurtuluþunda görev almýþtýr. Sakarya Meydan Muharebesi sýrasýnda 26 - 27 Aðustos tarihli Liva Tamimi ile çavuþluða, Büyük Taarruz öncesi Ankara’da “Çiçek Bayramý”4 sýrasýnda Mustafa Kemal Paþa ve Rus Sefiri Aralov’un da bulunduðu bir etkinlik sýrasýnda düzenlenen bir atýþ müsabakasýnda birinci olduktan sonra teðmenliðe ve Büyük Taarruz sonrasý da üsteðmenliðe terfi ettirilmiþtir.5
yüzlü, kara gözlü, yaþlýca bir kadýndý. Bir defasýnda, yine bir çeteci olan ve annesiyle birlikte savaþlara katýlan oðlu ile Elçiliðe geldi. Fatma’nýn sýrtýnda siyah bir ceket, altýnda çizgili bir eteklik, ayaðýnda çizme vardý. Belindeki geniþ kuþaðýnda tüfek mermileri, kama, omzunda da kayýþ görünüyordu.”6
Kara Fatma ile Ankara’da karþýlaþan Sovyetler Birliði Sefiri Aralov, onu þu ifadelerle tanýmlamaktadýr: “Birkaç sefer Elçiliðimize savaþçý kadýnlardan Fatma Çavuþ da geldi. Fatma Çavuþ, bir çetenin baþýnda bulunuyordu. Yunanlýlarla ve asilerle dövüþmüþtü. Fatma Çavuþ kýsa boylu, zayýf, enerjik
Kara Fatma, Büyük Taarruz sonrasý, temmuz 1923’te, Ýstanbul’a gelmiþ ve Tanin gazetesinin muhabiri ile bir söyleþi yapmýþtýr. Bu söyleþide muharebelerde yaptýklarýna iliþkin bilgiler verdikten sonra ibret alýnmasý gereken þu ifadelerle söyleþiyi noktalamýþtýr: “Bundan sonra erkek, kadýn hep
Kara Fatma’nýn müfrezesinden bir grup ile çekilmiþ fotoðrafý
beraber çalýþacaðýz. Kadýn peçesiz ve yüzü açýk gezmekle namusunu kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki bunlar arasýnda peçe ve çarþaf düþünecek hâlde deðiliz, Ýstanbullu hemþirelerimize silâh kapýp cepheye gidin denilemez; fakat onlara düþen iþ, silâh kullanmaktan daha büyüktür. Þimdiden sonra Anadolu’ya gitmeli ve cahil Anadolu kadýnýnýn gözünü açmalý. Anadolu halký hele kadýnlarý, Ýstanbullu hanýmlarý seve seve karþýlayacak, onlarýn söylediklerini harfiyen yapacaktýr. Kadýn neden erkek kadar çalýþmasýn! Bugün Anadolu’da bir ailede iki erkek varsa yanýbaþýnda
3
a.g.e.; s. 27 - 28. Ayrýca bk. Ýlknur Kalýpçý; Atatürk Araþtýrma Merkezi Dergisi, Sayý: 42, c. XIV, Kasým 1988, Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. Yýlý Özel Sayýsý.
4
Muhtemelen 01 Mayýs Bahar Bayramý.
5
Tansel; s. 29 - 35. Ayrýca bk. Kara Fatma; Ýstiklâl Savaþýnda Kara Fatma, Aydýnlýk Basýmevi, Ýstanbul, 1944.
6
S. Ý. Aralov; Bir Sovyet Diplomatýnýn Türkiye Hatýralarý-I, Çev. Hasan Ali Ediz, Cumhuriyet Gazetesi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1997, s. 97 - 98.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
69
Türk Kurtuluþ Savaþý’nýn Kadýn Savaþçýlarýndan Kara Fatma on da kadýn vardýr; bunun için kadýn erkek hep beraber çalýþacaktýr. Bunun kimseye bir zararý yok, belki faydasý çoktur... Çocuklarýmýz mutlaka okumalýdýr. Ben çok iyi biliyorum ki bugün Anadolu’da erkek ve kýz bütün çocuklar okuyacak olurlarsa Anadolu’nun hâli deðiþecek, Türk’ün yüzü gülecek, iþi düzelecek, bütün batýl düþünceler kalkacak, Türkler yaþamaya baþlayacaktýr. Ýþte bu maksatla küçük kýzýmý okutmak için þimdiden çalýþýyorum.”7 Hâkimiyet-i Milliye, Yeni Gün, Vatan, Ýstikbâl, Ýkdâm, Akþam, Tevhid-i Efkâr ve Tanin gazeteleri Kara Fatma ile yapýlan söyleþileri yayýnlamýþlarsa da8 yaþamýna iliþkin en ayrýntýlý bilgi, kendisi tarafýndan 1944 yýlýnda Ýstanbul’da bastýrýlan “Ýstiklal Savaþý’nda Kara Fatma” isimli küçük kitapçýkta bulunmaktadýr. Kara Fatma, 1944 yýlýnda yayýmladýðý bu anýlarýnda “Üsteðmenlik maaþýmý ne için Kýzýlay’a terkettim” alt baþlýðý altýnda “Vatanýn büyük kurtarýcýsý Ebedî Þefin layýk olmadýðým büyük iltifatý beni son derece sevindirmiþti. Esasen bütün emel ve arzum yapmýþ olduðum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyordum. Bu itibarla taltif
edilmiþ olduðum rütbemin mukabilinde verilecek maaþýmý Kýzýlay’a terk etmekle son vazifemi yaptým.”9 sözlerinden anlaþýldýðý üzere Büyük Taarruz sonrasý üsteðmen rütbesine terfi ettirilmiþ ve bu kapsamda kendisine maaþ baðlanmýþ, ancak o, kendisine baðlanan bu maaþý büyük bir yüce gönüllülükle Kýzýlay’a baðýþlamýþtýr. Fakat zaman içinde büyük maddi sýkýntýlar çekmeye baþlamýþ, 1946 yýlýnda kendisine Ýstanbul Defterdarlýðýnda bir iþ verilerek maaþa baðlanmýþ, torunlarýnýn yatýlý okullarda okutulmasý saðlanmýþ, ayrýca 1954 yýlýnda Vatani Hizmet Tertibinden maaþ baðlanmýþtýr. Kara Fatma, 1955 yýlýnda Erzurum’da vefat etmiþtir.10 Kara Fatma, ekonomik sýkýntý çektiði 1944 yýlýnda muhtemelen kendisine gelen bir teklif üzerine anýlarýný kaleme alarak bastýrmýþtýr. On beþ sayfadan oluþan bu anýlarýnýn son sayfasýnda yer alan “Muhterem Vatandaþlarým, yurtdaþlarýmýn bana göstereceði yüksek alaka ve hamiyetlerine güvenerek pek muzdarip olarak yaþamakta olduðum gayrikabili tahammül bu acý günlerime nihayet verebilmek emelile ve bir hatýramý
7
Tanin; 05 Temmuz 1923, "Kara Fatma" baþlýklý söyleþiden.
8
Tansel; s. 25 - 39.
neþretmek mecburiyetinde kaldýðýmý teessürle arz ederim. Kara Fatma” þeklindeki ifadeden ciddi bir ekonomik sýkýntý çektiði, bir lira karþýlýðý satýlacak bu kýsa aný kitapçýðý ile bu sýkýntýlarý biraz hafifletmeyi umduðu anlaþýlmaktadýr. Kara Fatma’nýn kendi anlatýmýyla anýlarý þu þekildedir: ÝSTÝKLAL SAVAÞINDA KARA FATMA11 Ýlk Ýstiklal Harbine Nasýl Ýþtirak Ettim?12 Osmanlý Devleti, Cihan Harbi’nde maðlup çýktýktan sonra Yurdumuzun düþman tarafýndan iþgalinde Ýstanbul’da bulunuyordum ve tam otuz yaþýnda idim. Daima zaferden zafere koþan ecdadýmýn ahfadý olan bütün vatandaþlarýmýn bu esarete karþý duyduklarý hicran ve elemi beraber yaþýyorduk. Varlýðýný ve benliðini kaybetmemiþ Türk milletinin geçirdiði bu esaret felaketinin ýstýrabýna tahammül etmeðe imkân kalmamýþtý ve sui tesadüf bu felâkete munzam olarak rahatsýz yatýyordum. Bu güzel yurdumun bir an evvel hürriyetine ve istiklâline kavuþmasýna sabýrsýzlanýyor, maneviyat ve imanýmda kuvvetli yer almýþ olan bir þey varsa o da vatandaþla-
9
Kara Fatma; s. 14. 10 Tansel; s. 37 - 39. 11 Kara Fatma; a.g.e. 12 Kara Fatma tarafýndan hazýrlanmýþ olan metnin orijinalliðini bozmamak için ifade, cümle yapýlarý ve dönemi içindeki yazým biçimleri olduðu gibi yansýtýlmýþ, bazý noktalama iþaretleri düzeltilmiþtir. Gerekli açýklamalar köþeli ayraç içinde verilmiþtir.
70
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
rýmýn arasýnda vatanperver bir kahraman zuhur ederek bu karanlýðý aydýnlatacaðýndan emindim. Ýþte Rabbimin bana verdiði bu ilhanda yanýlmamýþ ve Türk milletinin kurtarýcýsý büyük ATATÜRK’ün Sivas’ta faaliyete geçtiðini haber aldýðým dakikadan itibaren duyduðum sevinci tariften acizim ve ilk iþim kýsa bir hazýrlýktan sonra Sivas’a müteveccihen hareket etmeði kararlaþtýrdým. Hemen yola çýktým ve Gülcemal vapurile Samsun’a oradan da Sivas’a vardým.
nýmýzda bulunan küçük bir lokantaya beni kabul ettiler ve orada pantolonunun ayaklarýna kapanarak hem gözlerimden kanlý yaþlar akýyor, hem de bu aziz vataný kurtaracak sensin, bütün millet senin emrini bekliyor demiþtim. ATATÜRK, kendi ellerile beni yerden kaldýrarak alnýmdan öperek: S1 – Adýn ne? C1 – Fatma. S2 – Sen silah kullanmasýný bilir misin?
Aziz Bir Günün Hatýratý. Ebedi Þef’e Nasýl Kavuþtum?
C2 – Bilirim.
Sivas’ta Türk milletini esaretten kurtarmak için ilk karargâhýný Sivas’a kuran büyük kurtarýcý ATATÜRK’ün yanýna varmak pek ehemmiyetli bir mesele idi. Çünkü kuvvetle muhtemel bir sui kasdi önlemek için sýký kontrol ve tarassut [gözetleme] tesis edilmiþ idi. Mustafa Kemal’in huzuruna çýkabilmek için muhtelif kýyafete girerek üç günlük bir mücadeleden sonra devamlý takibim neticesi olarak Sivas’ta öðle yemeðine davetli bulunduðu bir yere giderken yolda yakaladým. Üzerimde çarþaf ve yüzüm de peçe ile kapalý idi. Kendisile bir mesele hakkýnda görüþmek istediðimi söyleyince ilk defa sert bir lisan kullanarak: “Ne görüþeceksin?” mukabelesinde bulundular. Kalbimdeki vatan aþký bu sert muameleye galib gelerek derhâl peçemi kaldýrdým ve Ýstanbul’dan buraya kadar sizinle görüþmek için geldiðimi maruzatýmýn bir dakika için dinlenmesini ýsrarla rica ettikten sonra pek yaký-
C3 – Binerim.
S3 – Ata biner misin? S4 – Harpten, ateþten korkmaz mýsýn? C4 – Muharebe bana düðündür Paþam! ATATÜRK bana daha baþka þeyler sordu. Cevaplarýmdan hoþlanmýþ olacak ki: Þu dakikada bütün kadýnlarýmýz senin gibi olsa idi Kara Fatma, diyerek bir daha alnýmdan öptü ve iþte o dakikadan itibaren adým Kara Fatma kaldý ve kendi elile yazdýðý kâðýdý vesika olarak bana verdi, sýkýþýk vaziyetlerde iþine yarar haydi göreyim seni verdiðim talimatý unutma; bir an evvel Ýstanbul’a git, hazýrlan ve hemen iþe baþla, dedi. Sevincimden deliye dönmüþtüm. Sivas bana dar geliyordu ve hiç kimseye bir þey söylemiyordum. Derhâl Ýstanbul’a müteveccihen yola çýktým, Ýstanbul’a gelir gelmez tanýdýðým ve güvendiðim Topkapýlý Pire Mehmet ve Laz Tah-
sin’e ATATÜRK’ten getirdiðim kâðýt ile delikanlýlarý kandýrarak on beþ kiþilik bir çete kurdum. Hepsini köylü kýyafetine sokarak daðýnýk bir hâlde Haydarpaþa’dan trene binerek hep beraber Ýzmit’e indik. Evvelce kararlaþtýrdýðýmýz vechile hepimiz de Erzurum muhaciri olduðumuzu ve buralara iþ için çalýþmak üzere geldiðimizi soranlara söylüyoruz ve bu suretle Ýzmit’in köylerine giderek gizlice bir yandan propaganda diðer taraftan iþimize yarayabilecek delikanlýlarý kandýrarak mevcudumuzu takviye etmeðe çalýþýyordum. Ýzmit’in civarýndaki ilk vardýðýmýz Gülbahçe köyünün eþrafýndan Murat Aða ile kýsa bir zamanda anlaþtýk ve kendisine tam bir itimat hasýl ettikten sonra biz “Mustafa Kemal’in çetesiyiz ve ben reisiyim” deyince derhâl Murat Aða yerinden fýrladý ve ellerime sarýlarak “Bu memlekette senin gibi Türk kadýnlarý oldukça Türk milleti zeval görmez ve görmeyecektir. Sen dünya ve ahiret kardaþým ol ve bana emret ne istiyorsan yapacaðým.” demekle tam bir mertlik göstermiþti. Ýþte bu suretle mevcudumuz 96 kiþiye iblâð ile bütün nevakýsý [noksanlarý] ikmal ederek buradan Bahçecik, Servetiye tarikiyle [yoluyla] Oðul Paþa köyüne inerek orada da karargâh kurdum. Cephemizin kumandaný evvelce miralay olup paþalýða terfi eden topçu Kara Emin Paþa idi. Bir müddet buralarda düþmanla çarpýþtýktan sonra lüzumuna binaen Kaynarca, Bereket ve Alakaya istikametine hareket emrini aldým ve burada
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
71
Türk Kurtuluþ Savaþý’nýn Kadýn Savaþçýlarýndan Kara Fatma düþmana karþý cephe tutmuþ bulunuyorduk. Kumandanýmýz da Üsküdarlý Miralay Neþet Bey’di. Bu cephede bir müddet düþmanla savaþýrken düþman iþgalinde ölüp cephemizin durumu itibarile ehemmiyeti haiz bulunan (Fýndýktepe) tarafýmýzdan düþmandan istirdat [geri alýnarak] edilerek Türk’ün þanlý bayraðýný diktikten sonra o zaman duyduðum sevinç heyecanýný hatýrlamadan geçmek mümkün deðildir. Bu cephedeki vazifemiz nihayet bulduktan sonra Geyve’de bulunan Halit Paþa merhumun emrine girmiþtik ve kendisinden aldýðým emir üzerine Adapazarý, Hendek, Düzce mýntakalarý dahilindeki asker firarisi ve eþkýya takibine memur edildik. 96 kiþiden ibaret bulunan mevcudumun kifayetsizliðini takdir eden Kocaeli grup kumandaný Halit Paþa kadromu 300 kiþiye iblað etmiþ [arttýrmýþ], müstakil seyyar müfreze namýný almýþ bulunuyordum. Bu havalide eþkýya takibatý esnasýnda geçirdiðim mühim bir hadiseyi nakletmeden geçemeyeceðim. 40 Müsellah [Silahlý] Eþkýya Ýle Karþý Karþýya Hendek’le Düzce arasýndaki Nüfren Boðazý’nýn yakýnýndaki bir köye karargâhý kurmuþtum. Maiyetim köyün müsait evlerine istirahatleri için yerleþtirilmiþti. Ben de köyün eþrafýndan Abaza Þirin Bey tarafýndan kendi hanesine misafir edilmiþtim.
Takibat sahasýnda faaliyete geçmiþ bulunuyordum. Hatta emniyet tertibatý bile almaða lüzum görmemiþtim. Faaliyetimizin ikinci günü gecesi sabaha karþý birdenbire uykumdan uyandýrýldým, gözlerimi açýnca karþýmda adedini sonradan tespit ettiðim 40 kiþilik eþkýyanýn reisleri Lima ve Ýbrahim baþýnda olduðu hâlde birdenbire karþýmda buldum.
dehalet edecek [katýlacak] asker firarisi ve eþkýyalarýn hakkýnda Ankara’dan af istihsal edeceðimi katiyetle ifade ederek derhâl ATATÜRK’e bir telgraf çektim. Ýki saat zarfýnda bunlar hakkýnda telgrafiyyen af kararýný temin etmek suretile bu havalide ne kadar asker firarisi ve eþkýya varsa tamamen dehalet etmelerini temin ettim.
Bu emrivaki beni bir hayli sarsmýþtý. Fakat mukadder olan akýbetin önüne durmak mümkün olamayacaðýný idrak ederek soðukkanlýlýkla: “Siz kimsiniz ve müsaade almadan ne cesaretle odama girdiniz.” þeklinde sert bir sual açtým. Ýçlerinden birisi: “Sizinle görüþmek için geldik.” cevabýnda bulundu.
Teðmenlik Kazandým?
Eþkýyalarýn reisi Limo ve Ýbrahim bana: “Sana bir recaya geldik.” dedikleri zaman biraz yüreðim ferahlamýþtý ve kendilerine: “Derhâl oturunuz!” dedim ve oturdular.
Rütbesini
Nasýl
Ýstiklal Harbi’nin son taarruzundan evvel 1338 (1922) senesinde çiçek bayramý münasebetile Ankara’da davetli bulunduðum esnada davetlilerden baþta ATATÜRK olmak üzere Rus Sefiri Aralov yoldaþ, Meclis Reisi General Kâzým Özalp [26 Kasým 1924 01 Mart 1935 tarihleri arasýnda Meclis baþkanlýðý yapmýþtýr.13],
Görüþtüðüm eþkýyalarýn reisi Limo ve görüþmelerimde almýþ olduðum fikrî düþüncelerimde þu neticeye varabildim. 300 kiþinin baþýnda çete reisi olarak “þu kadýnlýðýmla” vatan mücahidi sýfatile beni karþýlarýnda görmeleri bunlarý çok muazzap etmiþ olmalý ki: “Biz sana teslim olmaða geldik.” cevabýný verdiler ve ben de kendilerine þerefim üzerine söz vererek bu kýrk eþkýya dahil olmak üzere on beþ gün zarfýnda kendi mýntakamda bana Kara Fatma ölünceye kadar çýkarmadýðý asker üniformasýnýn içinde
13 http://www.tbmm.gov.tr/biyog/tbmmbsk.htm
72
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Van Mebusu Hasan Bey ve hatýrlayamadýðým bazý zevatýn muvacehesinde iþlemeli güzel bir gümüþ sigara tabakasý millî bir menfaat için kendi aralarýnda müzayedeye çýkararak ATATÜRK’ün üzerinde kaldý ve kendisine verildi. Tabakayý eline alarak bu tabakanýn kime hediye edilmek muvafýk [uygun] olacaðýný heyetin huzuruna sordular, derhâl Rus sefiri, Kara Fatma’ya hediye olunmasý mütaleasýný ileri sürdüler ve bu teklif heyetçe müttefikan alkýþlarla kabul edildi. Fakat ATATÜRK, benim çok iyi silâh kullandýðýmý iþittiðini ve tesadüfen bu çiçek bayramýnda eyi silâh kullanan maruf niþancýlar arasýnda bir müsabaka tertip edilmiþ bulunduðundan bu müsabakaya iþtirakimi tensip buyurdular ve muvaffak olduðum taktirde sigara tabakasýný bu suretle hediye edileceðini emir buyurdular. Ben de müsabakaya iþtirak ederek birinciliði kazandýðýmdan son derece haz duyarak hem mezkûr [söz konusu] tabakayý bana hediye ettiler hem de teðmenlik rütbesi ile beni taltif buyurdular. Düþmana Nasýl Esir Oldum ve Nasýl Kaçtým? Altýmdaki Ceylan ismindeki güzel tâlim ettirilmiþ çok akýllý bir hayvandý, âdeta bir piyade neferi gibi düþman mevziine sokulmakta fevkalade mahirdi. Afyon civarýnda Sürmeli köyünde bulunan düþmana müfrezemle taarruz esnasýnda hayvanýmla düþmanýn mev-
ziine sokulmak icap etti. Bu esnada düþman tarafýndan bir kement atýlarak yakalanmýþtým ve hayvan da þahlanarak bizim tarafa firar etmeye muvaffak oldu. Ben de bu suretle düþmana esir olmuþtum. Beni yakaladýklarý zaman gözlerim baðlanarak kendi mevzilerinin iki saat gerisinde bir yere götürülmüþtüm ve burada gözlerimdeki mendil çözüldü ve Sürmeli köyünde kurmuþ olduklarý karargâhlarýnda yarým saat isticvap edildim [sorgulandým], benden izahat almak için mütemadiyen sýkýþtýrýyorlardý, ben de verdiðim cevaplarda kaçamak cevaplar veriyordum. Bunlar arzu ettikleri maksadý temin edemediler. Bunun üzerine baþkumandanlarý olan Trikopis’in yanýna götürdüler ve beni görünce son derece hayretle bana bakýyordu ve “Sen, Kara Fatma” diye üç defa hayretle ismimi tekrarladý ve biraz sonra hayret ettiðinin sebebini son sualinden anladým. Meðer bunlar Kara Fatma’yý devasa bir þey tahayyül ediyorlarmýþ ve ben de bunlara cevaben “Anadolu’daki Kara Fatmalarýn en kuvvetsizi benim” demiþtim ve bilahare beni bir yere kapadýlar. Evvela baþýma dört tane süngülü nöbetçi diktiler, birkaç gün geçtikten sonra bir kiþiye indirilmiþti ve bu nöbetçinin yanýna bir misafir arkadaþý geldi, mütemadiyen þarap içiyorlardý, misafir olan arkadaþý kalktý gitti. Bu nöbetçi þarap içmeðe devam ediyordu. Herhâlde çok içmiþ olmalý ki sabaha karþý sýzdýðýný gördüm fakat bir türlü inanamýyordum. Bir iki yoklama-
dan sonra hakikaten sarhoþ olduðuna kanaat getirmiþtim ve belindeki kasaturasýný yavaþça çýkararak kafasýna bütün kuvvetimle kasaturayý indirmiþtim ve derhâl öldü, derhâl kafasýný keserek kendi üzerindeki çantanýn içine koydum ve çantayý yan tarafýma astým, elindeki silahý alarak ortalýk aðarmadan yola çýktým, bir hayli müþkülattan sonra kaçmaða muvaffak oldum. Ve on dokuz gün sonra Sürmeli köyündeki ovada bulunan kýtamýn baþýna geçtim. Bu muvaffakiyetimden sonra üsteðmenliðe terfi ettirildim. Üsteðmenlik Maaþýmý Ne Ýçin Kýzýlay’a Terk Ettim? Vatanýmýn büyük kurtarýcýsý Ebedî Þef’in layýk olmadýðým büyük iltifatý beni son derece sevindirmiþti. Esasen bütün emel ve arzum yapmýþ olduðum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyordum. Bu itibarla taltif edilmiþ olduðum rütbemin mukabilinde verilecek maaþýmý Kýzýlay’a terk etmekle son vazifemi yaptým. Muhterem Vatandaþlarým, Yurtdaþlarýmýn bana göstereceði yüksek alaka ve hamiyetlerine güvenerek pek muzdarip olarak yaþamakta olduðum gayrikabili tahammül bu acý günlerime nihayet verebilmek emelile ve bir hatýramý neþretmek mecburiyetinde kaldýðýmý teessürle arz ederim. KARA FATMA
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
73
Dr.Öð.Alb. Zekeriya TÜRKMEN*
* Genelkurmay ATASE Baþkanlýðý, ATEM, Askerî Tarih Þ. Md.
TSK ATATÜRK Araþtýrma ve Eðitim Merkezi (ATAREM) Genel Sekreterliði tarafýndan 2001 yýlýnda baþlatýlan ve Silahlý Kuvvetler Dergisi’nde uzun bir süre yayýmlanan “ATATÜRK’ün Yakýn Çevresinde Bulunanlarla Mülakatlar” baþlýklý yazý dizimizi bu sefer Birinci Dünya Savaþý ve Türk Ýstiklal Savaþý’na katýlan ve kendisini “ATATÜRK’ün askeri” olarak tanýmlayan kahraman gazimiz Eskiþehirli Yakup Satar ile yaptýðýmýz görüþmeye ayýrdýk. Son beþ yýlda sayýlarý bir elin parmaklarý kadar azalan gazilerimizi yaprak dökümü misali birer birer kaybediyoruz. ATAREM’in bahse konu mülakatlarý kapsamýnda bu abide þahsiyetlerin hayatta kalanlarýyla görüþmeler yapmayý planlamýþ; ancak faaliyetlerimizin yoðunluðundan dolayý buna fýrsat bulamamýþtýk. Gazete ve radyo - televizyon haberlerinden Ýstiklal Savaþý kahramanlarýnýn ölüm haberlerini okuyup izledikçe hep þunu söyledik: “Keþke hayattayken gidip görüþmüþ olsaydýk!” Yakup Satar, Konyalý Ýstiklal Savaþý Gazisi Veysel Turan’ýn vefatýndan sonra hayatta kalan az sayýdaki gurur kaynaklarýmýzdan biridir. Gazi Yakup Satar, Ýstanbul’da lisansüstü eðitimimi yaptýðým dönemde tanýþtýðým Arþiv Uzmaný Sinan Satar’ýn dedesiydi. Arkadaþým Sinan Bey’le görüþtüðümüzde ga-
zi dedemizin hâlini ve hatrýný sorup bilgi alýrdým. Yakup Satar ile iki yýl evvel bir mülakat yapmayý planlamýþtým, ancak onun saðlýkla ilgili sýkýntýlarýndan, bizim de yoðun çalýþmalarýmýzdan dolayý bunu gerçekleþtirememiþtim. 2007 yýlý yaz izni için Bursa’ya giderken Osmangazi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden arkadaþýmýz Doç. Dr. Mehmet Topal’a Eskiþehir’e uðrayacaðýmýzý ifade ederek Ýstiklal Savaþý gazimizi ziyaret etmek istediðimizi belirttim. Mehmet Bey, gazimizin torunu Sinan Bey’in de Eskiþehir’de olduðunu belirtince gazi dedemizle nihayet görüþme fýrsatý bulabileceðimizi düþündüm. Ýlkokul çaðlarýmda, Birinci Dünya Savaþý’na, Ýstiklal Savaþý’na ve Kore Savaþý’na katýlmýþ muharip gazilerimizin harp hatýralarýný, cephe hikâyelerini dinleyerek büyüdüm. Özellikle tarihimizin son yüz yýllýk kesitinde vataný için hiçbir kuþaðýn yapamadýðý kadar fedakârlýk yapan, kan ve can veren bu âbide insanlardan dinlediklerimin hepsini anladýðýmý söyleyemem. Hatta bir ölçüde, içlerinde çeþit çeþit
ölüm motifi gizlenmiþ cephe hikâyelerinden baþka açlýk, sefalet ve bulaþýcý hastalýklardan çektiklerini dinledikçe onlarý çocukça hülyalarýmda canlandýrarak ürktüðümü, korktuðumu dahi söyleyebilirim. Bu kahramanlardan dinlediðim her hikâyeyi, olaylarda geçen ülke coðrafyasýna ait isimleri çocukluk hayalleriyle bir yerlere yakýþtýrýrdým. Ancak, o yýllarda dinlediðim hiçbir hikâyede, Osmanlý Devleti’nin çöküþünden yeni bir Türk devletinin kuruluþuna uzanan tarihî sürecin ayrýntýlarýný fark edemedim. Bütün bu dinlediklerim içerisinde büyük dayým, rahmetli “Ýbrahim Aða”dan duyduðum Rusya’daki esaret anýlarý, köydeki1 komþularýmýzdan “Havranlý Dede”nin2 Yemen ve Mýsýr’daki esaret anýlarý, “Koca Halil Ýbrahim Dede”nin ve köyümüzün emektar muhtarý “Emin Çavuþ”un Birinci Dünya Savaþý anýlarý vardý ki onlarýn anlattýklarýný ancak üniversite yýllarýmda idrak edebildim; bu hatýralarýn tarihçi olmamdan dolayý benim için hep özel bir yeri oldu. Köyümüzde
1
Bursa, Karacabey'e baðlý Seyran Köyü.
2
Uzun yýllar Suriye/Havran'da askerlik yaptýðýndan dolayý herkes bu adla bilirdi. Bunun gibi askerlik yaptýðý yere göre lakap alan pek çok insan vardý.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
75
Türk Ýstiklal Savaþý'na Katýlmýþ Bir Abide Þahsiyet: Atatürk'ün Askeri Gazi Yakup Satar'ý Ziyaret herkesin “Fatma Anne”si, “Koca Hala”mdan3 dinlediklerim, belki de benim daha sonra tarihe olan ilgimin de temelini oluþturdu. Ondan, aðabeyi Salih dedemin Çanakkale Cephesi’ne gönderiliþ hikâyesi ve þehitlik haberini nasýl aldýklarýný, daha sonra Yunan iþgali döneminde köyde kalan yaþlý erkeklerle kadýn ve çocuklarýn çektikleri sýkýntýlarý, ekmek bulamadýklarýnda ot köklerini un gibi öðüterek yediklerine dair hikâyeleri zaman zaman dinleme fýrsatý bulmuþtum. Ýlkokul öðretmenizin özellikle tarih derslerinde bizi onlarla konuþmaya teþvik yönünde verdiði ödevleriyse severek yapardým. Çoðu zaman da yaþlýlarýn idare lambasý dedikleri kör kandilin ýþýðý altýnda bu hikâyeleri dinlediðim ve çocukça hayallere daldýðým olurdu. Büyük dedem Salih Çavuþ’un Çanakkale Cephesi’ne gidip de dönmeyiþini, kardeþi Adem’in ise ancak Kurtuluþ Savaþý sonunda köyüne dönüþünü, Yunan iþgali yýllarýnda çekilen sýkýntýlarý çocukluk hafýzamda bir yerlere kaydettim. Yukarýda adlarýný saydýðým kiþiler dýþýnda, çocukluk yýllarýnda iþgal acýlarýný tatmýþ olan Pir Ýsmail Dayý’dan, Yetim Mustafa Dayý’dan, Korucu Ahmet ve Hasan Dayýlardan, Koca Ferhat Dede’den, Tarakçý Ýsa Dayý’dan, Bakkal Küçük Osman Dayý’dan, dedem Çabuk Hüseyin’den geçmiþle ilgili dinlediklerimi ise bir masal gibi hatýrlýyorum. Aslýnda bahsettiðim bu kahramanlarýmýzýn, delikanlýlýklarýnýn en
3
76
güzel yýllarýnda Çanakkale, Yemen, Kafkasya ve Galiçya cephelerinde baþlayan maceralarý, Beyaz Deniz kýyýlarýndaki kasabalar ve Sibirya’nýn Mançurya ile kesiþtiði ücra köþelerinde, Yemen ve Mýsýr gibi kýzgýn iklimlerde devam etmiþti. Vatanlarýndan kilometrelerce uzak diyarlarda günlerini dipçik, açlýk ve ölüm korkusu altýnda geçiren bu insanlarýn anlattýklarýnda hep ilgimi çeken bir þeyler bulmuþtum. Çoðu, geride yaþlý ana-baba veya genç eþini, sözlü veya niþanlýsýný býrakarak vatan savunmasý için seferberlik emrini alarak cepheye koþmuþtu. Bunlarýn büyük bir kýsmý da cephelerde erimiþ; en talihsizleri de Rusya steplerinde, Arabistan’ýn, Yemen’in, Mýsýr’ýn, Filistin’in kýzgýn çöllerinde, Galiçya ve Sibirya’nýn buz sahralarýnda her türlü zorluklara göðüs gererek yaþamak için direnmiþlerdi. Bu talihsiz insanlardan dinlediðim ve “hep sýla özlemi” kokan hikâyeler, zihnimde anlatýlmasý mümkün olmayan sorular uyandýrmaktaydý. Vatan özlemi içinde, çölün kýzgýn kumlarýnda veya Sibirya’nýn soðuk ikliminde yaþadýklarý sýkýntýlarý, esaret acýsýný, tifo, kolera ve verem illetinden çektikleri sýkýntýlara dair hikâyeleri, ülke topraðýna yüz sürme þansýný yakalayanlardan dinleyebilmek, gerçekten benim için büyük bir þanstý.
Eskiþehir’e uzanan yolculuðum esnasýnda, iþte bütün bunlarý zihnimden geçirdim. Arþivlerde yaptýðým araþtýrmalarda kýymetini bilemediðimiz bu kahramanlarýn, çaresizliðin girdabýnda kader diye boyun büküp çektiði sýkýntýlarý belgesel olarak tespit edenlerden biri olduðumdan sözlü olarak bunlarý dinlemek benim için çok önemliydi. Ýþte bu duygularla Eskiþehir’e vardýk. ATATÜRK’le birlikte Ýstiklal Savaþý’na katýlmýþ bir askeri olan Gazi Yakup Satar ile görüþecektik. Mehmet Bey’in evinde kýsa bir görüþmeden sonra Yakup Satar’ýn torunu Sinan Bey’i aradýk. Gazimizin saðlýk durumunu sorduk. Saðlýk durumunun iyi olduðunu ancak, artýk yaþý gereði (113 yaþýnda) bazý melekelerini yitirdiðini, sað kulaðýnýn duymadýðýný, sol kulaðýnýn ise aðýr iþittiðini belirttiler. 2 Eylül 2007 günü, oðlum Oðuzhan ile birlikte Mehmet Bey ve Taner Beylerin refakatinde, saat 14.00’te Yakup Satar’ý Eskiþehir merkezinde bulunan Hacý Seyit Mahallesi’ndeki evinde ziyarete gittik.
1866 - 1978 yýllarý arasýnda yaþamýþ, 112 yaþýnda vefat etmiþ, Tanzimat, Meþrutiyet ve Cumhuriyet dönemi olmak üzere üç devri yaþamýþ insanlardandý.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
metçiðin kendinden üst rütbeli birini komutan olarak görmesi ve ona göstermek istediði içten gelen saygýnýn ifadesinden baþka bir þey deðildi. Türk milletinin askerlik kültüründe, askerî terbiyesinde öteden beri var olan bir hareketi gazimiz de bunca yaþýna raðmen göstermek, dýþa vurmak istemiþti.
Bizi, gazimizin torunu Sinan Bey ile kýzlarý karþýladýlar. Gazimiz, þu anda 85 yaþýnda olan kýzý ile ayný evde kalýyordu. Diðer kýzlarý da onun bakýmýný üstlenmiþ durumdaydýlar. Salonda bulunan vitrine, Yakup Satar’a çeþitli resmî kurumlar tarafýndan verilmiþ plaket ve þiltlerin yerleþtirildiði, duvarlarda çerçeveli madalya beratlarýnýn bulunduðu gözümüze çarptý. Bir de ziyaret edenlerin duygularýný kaleme aldýklarý bir defter tutulmaktaydý. Oðlum ile birlikte biz de duygularýmýzý bu deftere yazdýk. Kah-
raman gazimize olan duygu ve dileklerimizi ifade ettik. Sinan Bey, hâl hatýr sorulmasýndan sonra bize aile köklerinden bahsetti. Dedesinden dinlediklerine göre, aile kökleri Kýrým Türklerine dayanýyordu…
Salondaki konuþmanýn ardýndan Gazi Yakup Satar’ýn odasýna geçtik. Kendisini odadaki yataðýnda bir yastýða yaslanmýþ oturur durumda bulduk. Uyku ile uyanýklýk arasý bir durumdu bu. Selam vererek yanýna vardýðýmýzda o da selamýmýza karþýlýk verdi. Kahraman gazimizin elini öptükten hâlini hatýrýný sorduktan sonra sesimizi da-
Sinan Bey, dedesi Gazi Yakup Satar’a, Genelkurmay’da görevli bir albay arkadaþým seni ziyarete gelecek diye söylemiþ. Ayakta durmaya dermaný olmamasýna raðmen, 113 yaþýndaki gazimiz bizi elbiseleriyle ve kalpaðýný giyip madalyasýný takarak ayakta karþýlamak istediðini belirtmiþ. Sinan Bey, dedesine gelenin sivil giyimli, torunu yaþýnda biri olduðunu belirterek buna gerek olmadýðýný ifade etmiþ. Gazi Yakup Satar, askerlik terbiyesi gereði bunlarý yapmak istemiþ; ayakta durmaya mecali olmamasýna raðmen, bir Türk subayýný böyle karþýlamak istemiþti. Böyle düþünmesi bizleri son derece duygulandýrdý. Bu, yaþý, mesleði ne olursa olsun, Meh-
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
77
Türk Ýstiklal Savaþý'na Katýlmýþ Bir Abide Þahsiyet: Atatürk'ün Askeri Gazi Yakup Satar'ý Ziyaret ha iyi duyurabilmek için yanýna oturduk. Bunca yaþýna raðmen gazimizin saðlýkla ilgili kimi sorunlarý olsa da bilinci yerindeydi. Söylediklerini dikkatlice dinlediðimizde rahatlýkla anlayabildik. Bizim sorularýmýza karþýlýk vermeye gayret etti. Gazi Yakup Satar’a nasýl asker olduðunu, hangi cephede savaþtýðýný sorduk. Torunu Sinan Bey’in yardýmýyla bize hatýrladýklarýný þöyle anlattý: “1915 senesinde askere gittim. Ýlk askerlik eðitimine Ýstanbul’da baþladýk. O zaman Alamanlarýn yanýnda harbe girmiþtik. Bir gün bir Alaman zabiti gelerek ben dahil 200 kadar Türk askerini kuracaklarý gizli gaz birliðine seçtiler. Bu birlik, Irak Cephesi’nde Ýngilizlere karþý harp edecekti. Bize eðitim verdikleri yer de gizli tutuldu. Orada Alaman malý maske ve gaz muharebesi için gerekli elbise ve teçhizatý verdiler. Sýrtýmýzda tüpler, içinde barut olmayan roketlerle askerî eðitime devam ettik. Seçme askerlerden oluþan bizim birliðimize ‘Gazcýlar’ adýný verdiler. Alamanlar, bize verdikleri eðitim sýrasýnda tüplerin ve roketlerin
içinde düþmana karþý kullanacaðýmýz zehirli gazýn bulunduðunu söylediler. O zaman Avrupa cephelerinden gelen haberlerden duyuyorduk. Alaman’ý da Ýngiliz ve Fransýz’ý da bu gazý muharebelerde kullanýyorlarmýþ. Ýstanbul’da eðitilen bu özel birliðin içinden ben dâhil 50 kadar askeri seçerek trenle Baðdat’a gönderdiler. Baðdat’a geldiðimizde bizden diðer Türk askerlerine bu eðitimi vermemizi istediler. Bizler öðrendiklerimizi öðretmeye baþladýk. Ancak, Ýstanbul’dan gelen bir haberde muharebelerde kesinlikle gaz kullanýlmayacak deniyordu. Baþkumandanlýktan böyle bir emir gelince gaz birliði laðvedildi. Bizi diðer askerler gibi silahlandýrýp Basra’ya gönderdiler. Ben makineli tüfek birliðine niþancý olarak görevlendirildim. Basra’da Ýngilizlere karþý muharebe ederken kolumdan yaralandým. Birliðimiz düþman karþýsýnda muvaffak olamayýnca bizi kuþatan Ýngilizlere esir düþtük. Tam altmýþ üç gün Ýngilizlerin elinde esir kaldýk. Daha sonra esir deðiþimi yapýldý, bizi býraktýlar. Deniz yoluyla yirmi bir günde Ýstanbul’a ulaþtýk.” Gazimize, Ýstiklal Savaþý’na nasýl katýldýðýný sorduðumuzda ise þunlarý anlattý: “Basra Cephesi’nde esaretten kurtulduktan sonra Ýstanbul’a oradan da trenle Eskiþehir’e gelmiþtik. Mustafa Kemal Paþa’nýn baþa geçmesinden sonra ilan edilen seferberlik üzerine biz de Batý Cephesi Komutanlýðý emrinde askere alýndýk. Yunan o zaman Eskiþehir’i iþgal etmiþti. Bizi kýsa bir eðitimden sonra muharebe için cepheye gönderdiler. Ben makineli tüfekçi olarak görevlendiril-
78
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
dim. 1921 yýlýnýn aðustos sonu eylül ayý baþlarýnda Sakarya Meydan Muharebesi’nin en zor günlerini yaþadýk. Elde avuçta bir þey yoktu. Bize cephe hattýnda verilen mermi sayýsý çok kýsýtlýydý. Kumandanlarýmýz her defasýnda, aman idareli kullanýn diye bizleri uyarýyordu. Askerin yiyeceði de yoktu. Susuzluk ise bir baþka dertti. Cephede ekmek daðýtýldýðý zaman bayram ederdik.” Gazi Yakup Satar’a Sakarya Meydan Muharebesi esnasýnda Baþkomutan Mustafa Kemal Paþa ile karþýlaþýp karþýlaþmadýðýný sorduðumuzda; gazimiz biraz düþündükten sonra þunlarý söyledi: “Baþkumandanýmýz Gazi Mustafa Kemal Paþa, cephede muharebe eden askeri sýk sýk teftiþ ederdi. Biz de onun bu teftiþlerinden cesaret alýr, düþman karþýsýnda elimizdeki kýt imkânlara raðmen korkusuzca direnir, savaþýrdýk. Muharebeler çetin bir þekilde devam ediyordu. Bir gün arkadaþýmla birlikte bir tepenin yamacýnda nöbetteyken (þimdiki Duatepe) baþkumandan geliyor dediler. Bizler bir yandan dürbünle düþmaný gözetliyor, birlik komutanlarýna bilgi veriyor-
duk. Yunan ordusuna her konuda takviye yapýlýrken bize yapýlamýyordu. O zaman millet olarak her bakýmdan yokluk ve yoksulluk içindeydik. Biz siperlerden etrafý gözetlerken baþkumandan yanýmýza geldi. ATATÜRK’ü ilk defa orada, muharebe hattýnda yakýndan gördüm. Elinde dürbünü ile etrafý gözledikten sonra, yanýndaki subaylara birliklerin kaydýrýlacaðý yerleri eliyle iþaret ederek sert emirler verdi. Daha sonra bize dönerek hâl hatýr sordu. Vatan müdafaasý uðruna yaptýðýmýz görevin çok mühim olduðunu söyledi. Biz de elimizden geleni yapýyoruz ve bundan sonra da yapacaðýz kumandaným diye karþýlýk verdik. Bizim siperlerden ayrýlmazdan önce, yarýn sizin bölüðe üçer günlük ekmek daðýttýracaðým diyerek uzaklaþtý. Sanki bize hazine baðýþlamýþtý. Bu habere çok sevindik. Nöbet dönüþü arkadaþlara, ben Baþkumandan Mustafa Kemal Paþa ile görüþtüm yarýn bizim bölüðe üçer günlük ekmek daðýtacak diye söylediðimde hiçbiri buna inanmak istemedi. Hadi caným sende dediler. Neden ve nasýl inansýnlar ki? Kimi zaman buðday kavurgasý, kimi zaman da bulduðumuz ayrýk otlarýnýn köklerini geveleyerek açlýðýmýzý yatýþtýrmaya çalýþtýðýmýz arkadaþlarýmýz bana inanmak istememiþlerdi. Ertesi gün olduðunda bölüðümüze üçer günlük ekmek gelince hepsi hayretler içinde kalarak bana minnettar olduklarýný belirttiler.” Gazimizi fazla yormadan Ýstiklal Savaþý ile ilgili hatýrýnda kalan bir baþka hatýrasýný anlatmasýný istedik. Gözlerini hafif aralayýp ufka
dalarak þunlarý söyledi: “Büyük Taarruzdan önceydi. Bir gün arkadaþlarla bir plan yaptýk. Bölüðümüzü iki gruba ayýrýp tatbikat yaptýk. Bir yandan da hazýrlýklarýmýzý denetliyorduk. Birinci grup Türk, ikinci grup Yunan tarafýný temsil ediyordu. Biz tatbikatý yaparken yakýnýmýzdan geçen Ýsmet Paþa, bizi görünce künyelerimizi toplattý. Ardýndan arkadaþlarla birlikte büyük bir telaþa kapýldýk. Ýsmet Paþa habersiz bu tatbikatý yapmamýz nedeniyle bize ceza verecek diye beklemeye baþladýk. Biz ceza beklerken bir gün Ýsmet Paþa bizi huzuruna çaðýrdý ve kendi gayretlerimizle yaptýðýmýz bu tatbikattan dolayý bizi tebrik etti. Bütün efrada birer paket sigara ve kibrit hediye ederek bizleri birliðimize gönderdi.” Gazi Yakup Satar, konuþmalarý esnasýnda bize “Ben, ATATÜRK’ün askeriyim!” diyerek vurgu yapýyor ve bundan duyduðu gururu tekrarlýyordu. Biz de Büyük Önder ATATÜRK’ün hayatta kalan bu silah arkadaþýný görmekten büyük onur duyduk. Yaþayan gazilerimizin biriyle yaptýðýmýz bu görüþmede onun sesini kýsa süreli de olsa kayda aldýk. Özellikle gençlere ve subay adaylarýna bir tavsiyesi var mý diye sorduðumuzda: “Biz bu memleketin kurtuluþunda daðda bayýrda koþturduk. Düþmaný yurttan attýk. Benim onlara diyeceðim þudur. Bu memleketin düþman iþgalinden nasýl kurtulduðunu unutmasýnlar. Devamlý bunlarý okusunlar. Biz
ATATÜRK’ün emrinde, onun baþkumandanlýðý altýnda zaferler kazandýk. Memlekete sahip çýksýnlar. Birlik ve beraberlik içinde olsunlar. Elimizde hiçbir imkân yoktu ama biz birlik ve beraberlikle bu zaferleri kazandýk. Gençlerden isteyeceðim þudur ki bu memleketi çok sevsinler. Subaylarýmýz ülke için ellerinden geleni yapýyorlar. Onlara söyleyin, hepsi bana haklarýný helal etsinler!” diyerek konuþmasýný tamamladý. Biz de: “Yakup Dede, asýl senin hakkýn bizde çok. Sen bizlere hakkýný helal et. Bu vatanýn kurtuluþu uðruna yaptýklarýnýzý ne yapsak ödeyemeyiz.” dedik. O da: “Bütün komutanlarýmýza, subaylara, askerlere benden selam söyleyin. Allah, devlete ve millete zeval vermesin!” diyerek konuþmasýný tamamladý. Gazimizin bakýmýnýn ailesi tarafýndan üstlenilmesine raðmen özellikle Türk Silahlý Kuvvetlerinin onun her türlü ihtiyacý ile yakýndan ilgilendiðini belirttiler. Biz de Gazi Yakup Satar’a yaptýðý açýklamalardan dolayý teþekkür ederek kendisine saðlýk ve esenlikler dileyip yanýndan ayrýldýk. Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
79
Hv.Plt.Kur.Bnb. Erdoðan BENLÝ*
*BÝLKARDES Þube Müdürlüðü
Günümüzde askerî güce ayrýlan bütçeler gün geçtikçe azalmakta, bunun doðal sonucu olarak da çoðu ülke silahlý kuvvetlerinde “etkinleþerek küçülme” arayýþlarý hýzla devam etmektedir. Bu sebeple, mevcut ve olasý senaryolar karþýsýnda ihtiyaç duyulacak kabiliyetleri karþýlamak üzere, baþlangýçtan itibaren karþýlýklý çalýþabilir bir kuvvet yapýsý oluþturarak harekât etkinliðini artýrabilecek, kuvvetler arasýndaki kabiliyet tekrarlarýný önleyerek daha az maliyetle müþterek kuvvet yapýlarýnýn oluþturulmasýný saðlayabilecek bir kuvvet planlama süreci arayýþý tüm dünyada sürmektedir. Bu makalede; söz konusu arayýþlar sonucu ortaya atýlmýþ yaklaþýmlardan en fazla kabul gördüðü deðerlendirilen, dolayýsýyla kendi sistemimizi geliþtirmede faydalý olacaðý düþünülen “Kabiliyete Dayalý Kuvvet Planlama Metodolojisi” incelenecektir. Ýncelemeye, kabiliyet ve kabiliyete dayalý kuvvet planlama kavramlarýnýn tanýmlarý ile baþlanacaktýr. Kabiliyet, belirli bir yer ve zamanda istenen bir etkiyi oluþturma ve bu etkiyi belirlenmiþ zaman aralýðýnda devam ettirme yeteneðidir. Kabiliyet; insan, teþkilat, doktrin, eðitim, imkân, lojistik, altyapý ve bilgiyi barýndýran sistemlerce üretilir.
Ancak bu noktada özellikle vurgulanmasý gereken husus, kabiliyetin sadece yeni bir imkân temini ile deðil, sahip olunan bir imkâný algýlama ve kullaným tarzýnýn eðitim, doktrin, teþkilat vb. yöntemlerle deðiþtirilmesi veya mevcut imkânýn yeni bir unsurla geliþtirilmesi ile de elde edilebileceðidir. Kabiliyet kavramýný açýkladýktan sonra kabiliyete dayalý kuvvet planlamasýný ise þöyle tanýmlayabiliriz. Mevcut ve öngörülen savunma ve güvenlik ortamýný resmeden senaryolarýn analizi ile kabiliyet mevcudiyeti ve boþluðunu tespit edip bu boþluðu kabiliyet hedeflerine dönüþtüren süreçtir. Kabiliyete dayalý kuvvet planlama süreci; yukarýdan aþaðýya kuvvet geliþtirme rehberi mahiyetindeki, kabiliyet yol haritalarý geliþtirir.
Kuvvet planlama yaklaþýmlarý, tahmin edileceði üzere harekât planlama yaklaþýmlarý ile paralel bir geliþim süreci izlemiþtir (Þekil-1). Düþmanýn karþýlaþýlan tüm hedeflerine taarruz edilmesine odaklanan hedef odaklý yaklaþým kapsamýnda tehdide dayalý, sadece bir üst amaca yönelik hedeflere taarruz etmeye odaklanan amaç odaklý yaklaþým kapsamýnda konsepte dayalý ve son olarak da bu iki yaklaþýmý da kapsayan ve harekât ortamýndaki tüm amaçlara yönelik doðrudan ve dolaylý etkilere odaklanan ve tüm millî güç unsurlarýnýn katýlýmýyla harekâtýn icrasýný öngören etki odaklý yaklaþýmla birlikte ise tehdide ve konsepte dayalý kuvvet planlamalarýnýn kuvvetli taraflarýný bünyesinde toplayan, kabiliyete dayalý kuvvet planlamasýndan söz edilmeye baþlanmýþtýr.
Þekil-1 1: Kuvvet planlama yaklaþýmlarýnýn geliþim süreci
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
81
Kabiliyete Dayalý Kuvvet Planlama Metodolojisi
Bu yaklaþýmlara örnek vermek gerekirse Soðuk Savaþ döneminde NATO, tehdide dayalý bir kuvvet yapýlanmasý ve amaç odaklý harekât planlamasý benimsemesine raðmen günümüzde artýk etki odaklý anlayýþý benimsemekte ve bir dönüþüm süreci geçirmektedir. ABD ise günümüzde tamamen etki odaklý yaklaþýmý ve kabiliyete dayalý kuvvet planlamasýný benimsemekte, 2008 yýlýndan itibaren bu yeni süreçleri tüm kurumlarýnda uygulamaya koyacaðýný belirtmektedir. Ülkemizde ise kuvvet ihtiyaçlarýnýn konsepte, kuvvet yapýlanmasýnýn ise tehdide dayalý olduðu ve harekât planlamasýnýn da tehdit odaklý olduðu söylenebilir. Tanýmlara kýsaca deðinildikten sonra þimdi de kabiliyete dayalý kuvvet planlama metodolojisi özetlenecektir. Öncelikle, kazanýlacak kabiliyetlerin hangi zamana yönelik olduðu politik ve stratejik
82
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
seviyede tanýmlanýr. Takiben bu zamandaki ortam, tehdit ve teknoloji tanýmlamalarý yapýlýr. Bu noktada önemli olan, tehdidin kim olduðu deðil; onun nerede, nasýl ve ne yapabileceðidir. Bir sonraki basamakta bu tanýmla-
malarý içeren senaryolar üretilir. Bu senaryolardan en muhtemel olanlarý seçilerek bunlara yönelik harekât planlarý geliþtirilir. Yapýlan harekât planlarýnýn kuvvet planý, kabiliyetler þeklinde tanýmlanýr. Tanýmlanan kabiliyetler mevcut kabiliyetlerle karþýlaþtýrýlýr ve mevcut olmayan kabiliyetlerin elde edilme derecesini belirlemede kullanýlacak ölçütler belirlenir. Takiben tüm senaryolara iliþkin hâlihazýrda sahip olunmayan kabiliyetler bir havuzda toplanýr ve oluþturulan bu müþterek kabiliyet havuzu tüm kuvvetlerin platformlarýna daðýtýlýr. Kuvvetler de tahsis edilen bu kabiliyeti karþýlayacak platform geliþtirme faaliyetlerine baþlar. Örneðin (Þekil-2), üretilen toplam on bir senaryodan en muhtemel olaný, analitik yöntemlerle belirlenen üç, dört, altý ve
Þekil-2 2 : Kabiliyete Dayalý Kuvvet Planlama Metodolojisi örneði
yedinci senaryolara yönelik harekât planlarý yapýlarak ve bu planlarýn gerektirdiði kuvvet, kabiliyet istekleri olarak belirlenir. Bu kabiliyetler, mevcut kabiliyetlerle karþýlaþtýrýlýr ve ihtiyaç duyulan ilave kabiliyetler tespit edilir. Ýhtiyaç duyulan bu müþterek kabiliyet havuzu; kara, deniz, hava ve uzay kuvvetleri platformlarýna daðýtýlýr. Böylelikle deðiþik kuvvetlerin platformlarý tek bir bütünün parçalarý olarak geliþtirilecekleri için daha en baþtan müþterek ve karþýlýklý çalýþabilir olurlar. Diðer bir ifadeyle, çok namlulu roketatarýn kapatamadýðý kabiliyet boþluðunu fýrkateyn, fýrkateynin kapatamadýðý kabiliyet boþluðunu da muharip uçaklar kapatabilir. Mevcut millî kuvvet planlama sisteminde, politik seviye deðerlendirmelerle Türkiye’nin millî askerî stratejisi hazýrlanmakta ve bu
da Planlama Programlama Bütçeleme Sistemi (PPBS) sürecine yön vermektedir. PPBS ve Planlama Programlama Bütçeleme ve Uygulama Sistemi (PPBUS)’nde kuvvetler ayrý ayrý ihtiyaçlarýný belirlemekte ve belirlenen ihtiyaçlar üst seviyede müþterek ve karþýlýklý çalýþabilir hâle getirilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu durum ise giderilmesi çok maliyetli sistemler arasý uyumsuzluðu veya kuvvetlerde kabiliyet tekrarlarýný beraberinde getirmektedir. Mevcut süreç, bazý açýlardan kabiliyete dayalý kuvvet planlama sürecini andýrmakla beraber en büyük fark; mevcut sistem, tümevarým mantýðýyla çalýþýrken kabiliyete dayalý kuvvet planlamasýnýn tümdengelim mantýðýný kullanmasýdýr. Mevcut kuvvet planlama süreci, alt seviyede her kuvvetin
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
83
Kabiliyete Dayalý Kuvvet Planlama Metodolojisi Kuvvet planlamasý ile ilgili yaklaþýmlarý, hýrsýzlýða karþý alýnacak önlemlere iliþkin bir örnek olayla özetlemek mümkündür (Þekil-3). Evini hýrsýzlýða karþý korumaya kararlý olan bir kiþi; eðer tehdide dayalý düþünürse mahallesindeki hýrsýza karþý ilk aklýna gelecek yöntemlerden olan saðlam bir kilide ve pencere demirlerine sahip olma yoluna gidecektir. Eðer konsepte dayalý düþünürse ilk akla gelen tedbirlerin yanýnda, gazete ve televizyon haberlerinden takip ettiði hýrsýzlýk haberlerindeki deðiþik uygulamalarý da irdeleyerek kapýdan ve pencereden eve girme tekniklerine karþý aldýðý tedbirlerin yanýnda, iyi bir alarm temini gibi tamamlayýcý çözüm tarzlarý da üretecektir. Nihai olarak eðer kabiliyete dayalý düþünürse mevcut ve ayrý ayrý planlamasýnýn üst seviyede geç kalmýþ bir entegrasyonunu, dolayýsýyla kýsmen karþýlýklý çalýþabilen kuvvetleri öngörmekteyken kabiliyete dayalý kuvvet planlama süreci, yukarýdan aþaðýya iþleyen ve zaten müþterek doðan kuvvet yapýsý çalýþmalarýný öngörmektedir. Ayrýca tehdide dayalý kuvvet planlama, harekât ortamýnýn sadece geleneksel boyutu ile ilgilenirken mevcut ve olasý senaryolara dayanan kabiliyete dayalý kuvvet planlama, harekât ortamýnýn bu boyutuna ilave olarak asimetrik ve belirsizlik boyutuyla da ilgilenir.
84
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Þekil-3 3 : Örnek olay
olasý hýrsýzlýk senaryolarýný da kapsayacaðýný düþündüðü saðlam bir kilide sahip olma, pencere demirleri, iyi bir alarm temini, komþunun keskin kangal köpeðinden faydalanma ve komþularla ortak site güvenliði sistemi kurma gibi çözüm tarzlarý üretecek, bu tarzlarý komþularýyla birlikte etkinliklerine ve diðer tedbirleri de kapsama durumuna göre aðýrlýklandýracak ve bu iþ için ayýrdýðý bütçe ile karþýlaþtýrarak en iyi çözüm tarzýný üretecektir. Kuvvet planlama sürecinde, günümüz itibarýyla gelinen son basamak olan kabiliyete dayalý kuvvet planlama metodolojisinin faydalarýný aþaðýdaki gibi sýralamak mümkündür: Bu süreçte, tehdidin kim olduðu ile deðil, ne yapabileceði ile ilgilenildiði için öngörüler ve bunlara yönelik çözüm önerileri saydam bir ortamda aðýrlýklandýrýlýr, test edilir ve tartýþýlýr. Böylelikle sivil - asker her türlü uzmanlýk alanýndan faydalanýldýðý için süreç daha profesyonel, hýzlý ve kapsamlý bir þekilde geliþir ve harekâtýn her boyutu kapsanýr.
Teknoloji geliþtirilmesine ihtiyaç duyulacak alanlar (ARGE alanlarý) ve proje öncelikleri daha doðru tespit edilir. Kabiliyet üretilirken harekât planlarý yapýldýðý için, benzer bir senaryo ile karþýlaþýldýðýnda kolay harekât tarzý üretilebilmesine yardýmcý olur. Tümdengelim anlayýþýna sahip olan bu bütüncül süreçte bir konudaki kabiliyetlere yoðunlaþarak ihtiyaç duyulacak diðer konulardaki kabiliyetlerde boþluk býrakýlmasý durumu söz konusu olmaz. Sonuç olarak; müþtereklik ve küçülerek etkinleþme yollarýnýn arandýðý günümüzde; kabiliyete dayalý kuvvet planlama metodolojisinin, kuvvet planlama faaliyetlerinde sýkça yaþanan pek çok soruna çözüm getirebileceði, dolayýsýyla mevcut kuvvet planlama sistemimizi daha da etkinleþtirme ve geliþtirme yönünde oldukça faydalý olacaðý deðerlendirilmektedir.
KÝEFER, T.; Capabilities Based Planning Framework, CDR, Joint Staff J7 JTCD, 14 October 2004. DAVÝS, Paul K.; Analytic Architecture for Capabilities-Based Planning, Mission-System Analysis, and Transformation, National Defense Research Institute. JOINT OPERATIONS CONCEPTS, November 2003. MY 369-1(C) sayýlý TSK Planlama Programlama Bütçeleme Sistemi Yönergesi, 2001. AKSOY, E.; Kabiliyete Dayalý Kuvvet Planlamasý ve Türk Silahlý Kuvvetlerine Uygulanabilirliði, Silahlý Kuvvetler Akademisi, Ýstanbul, 2005.
KAYNAKLAR Joint Capabilities Integration &
Kabiliyetler, müþterekliðe uygun olarak sürecin baþýnda tanýmlandýðý ve böylelikle gereksiz tekrarlarý önlediði için maliyet etkindir.
Development System, (JCIDS) Overvi-
Süreç sonunda sahip olunan sistemler, karþýlýklý çalýþabilir sistemlerdir.
Guide to Capability-Based Plan-
ew, 18 October 2004, Joint Staff/J-7. ALLEN, Dr. T.; Analysis to Support Capabilities-Based Planning, IDA, 19 21 October 2004.
ning, The Technical Co-operation Programme (TTCP).
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
85
Yrd. Doç. Dr. Oðuz ERATAÇ*
* Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlýk Fakültesi Endüstri Tasarýmý Bölümü eratacoguz@yahoo.com.tr
7735 10.307 Askerî teknolojilerin geliþtirilmesi ve kullanýlmasý, yalnýzca ulusal güvenlik sorunlarýný çözümlemekle kalmayýp, ayrýca doðrudan ya da dolaylý olarak üst düzeyde ekonomik deðerleri de oluþturmaktadýr. Gerek bölgesel gerek küresel kapsamda ilgili pazarlarda var olabilecek ekonomik deðerleri oluþturabilmek, ülke politikalarýyla belirlenecek bir etkinlik olsa da sonuç olarak özgün ve nesnel gerçeklerin üretimleriyle de doðrudan iliþkilidir. Ýlgili teknolojileri oluþturmak ve bunlarýn dinamiðinin üretime yansýmasý, özgün ve kimlikli ürünlerin yaratýlmasýný da olanaklý kýlmaktadýr.
Yeni teknolojilerin yeni ürünlere aktarýlmasýnýn sorunlarý ve yüksek maliyetleri ulusal güvenlik gereksinimleri için fazla bir önem taþýmayabilir; zira deðer dönüþümleri her zaman olasýdýr. Ayrýca bu tür bir amaç kapsamýnda, yeni teknolojilerin geliþtirilmesinde gözlenen sorunlar ve üretim maliyetleri doðal olarak iþin kendi standartlarý dâhilinde yorumlanabilir ve minimalize edilebilir. Teknoloji, tasarým ve üretime iliþkin bu olgularýn savunma endüstrisinin önemli konularýndan biri olan ve pek çok teknoloji ve uzmanlýðýn senteziyle oluþan AMT’ler, üzerinde odaklanmasý, üretim ölçütlerinin; ülke ekonomisi ve endüstrisinin olanaklarýna göre saptanmasýný gerektirir. Her endüstriyel ürün gibi AMT üretimi de temel üretim unsurlarýnýn bir araya getirilmesiyle olanaklý hâle gelmekle birlikte,
endüstriyel ve teknolojik kapasitenin düzeyiyle de sýnýrlýdýr. Üretim sektöründe endüstriyel olanaklarýn, dolayýsýyla üretim yeteneklerinin yeterince geliþkin olmasý yüksek teknolojilerin üretimini ve tasarýma aktarýlmasýný da büyük ölçüde gerçekleþtirebilmektedir. Ancak olanak ve sýnýrlarýn belirgin olduðu hâllerde, çözümlemeler mühendislik ve tasarýmcýlýðýn bireysel etkinliðini daha çok gerekli kýlar. Teknoloji ve endüstriyel aktivitenin olanak ve sýnýrlarý ne olursa olsun tüm üretim nesnelerinin nihai sonuçlarý, biçimsel çözümlemelerden ibarettir. Söz konusu biçimsel çözümlemeler yeni, yüksek ya da olgunlaþmýþ teknolojilerin doðru olarak seçimi ve kullanýmýnýn nesnenin amaç ve iþlevine uyumla sentezlenmesi gibi uzmanlarýn bireysel etkinlikleriyle saðlanmaktadýr. Söz konusu üretim nesnesi silah-araç olan bir AMT olduðunda tasarýmcýlýk ve mühendislik ara-
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
87
" Tank Tasarýmýnda XXI. Yüzyýla Uyum " ve Özgün Tasarým Yaklaþýmýyla Geliþtirilmiþ Bir Uygulama Modelinin Deðerlendirilmesi sýndaki etkileþim, daha çok mühendislik ve askerlik kararlarýna dönük olarak iþlemektedir. Bu arada endüstri tasarýmcýsýna düþen sorumluluk bu iki uzmanlýðýn karar ve yetkilerini deðerlendirerek kullanmak ve ürettiði biçimsel çözümlemeleri nesnel gerçekliðe ulaþtýrmaktýr. Bunlarýn yaný sýra uzmanlýk yetkileri ölçüsünde alýnacak kararlarý yönlendirmek ve önerilerde bulunmaktýr. Bu kapsam perspektifinden bakýldýðýnda deðerlendirilmekte olan üretim nesnesi, özgün bir tasarým yaklaþýmý olarak bir AMT’dir. Söz konusu model önerisinin kimliði, T205 olarak kodlanmýþtýr. T205 üretim ve iþleve baðlý olarak bazý farklarla diðer modellerden ayrýlabilir. Asýl olarak taretin geometrisini belirleyen bu farklar, iki temel sorunun ilgisinde oluþturulmuþtur. Bunlardan biri güvenlik, ikincisi ise, yine güvenlik içermekte olan mühimmatýn tanka yüklenmesidir. Bu iki unsurun rasyonalize edilmesi sonucunda taret geometrisi biçimlenmiþtir. Taret, güncel teknoloji ve uygulama yöntemlerine uyumla 20 ve 40 mm kesitlerindeki plaklarýn bir araya getirilmesiyle oluþturulmuþ bir bütündür. Üst platformda yalnýzca mürettebat transferini saðlayan iki giriþ bulunmaktadýr. Platform, bunlardan baþka bir açýklýk bulun-
88
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
durmayan rafine bir bütün olarak önerilmektedir. 120 mm mühimmatýn tanka yüklenmesi ve düzenlenmesi, taret arka panelinin ana yapýdan geriye doðru kayarak ayrýlmasýyla çözümlenmiþtir. Önerinin ana temasý olan bu “ejekt” bölmesi, tank içinden elektronik ve manuel olarak kontrol edilen bir hidrolik düzene sa-
hiptir. Bölmenin üç kez ejeckt yapmasýyla 57 adet 120 mm mühimmatýn yüklenmesi tamamlanýr. Son yüklemede taretteki bu bölmede 19 adet hazýr 120 mm mühimmat kalmakta, diðer 38 adedi ise tankýn içinde belirlenmiþ yerlerine konumlandýrýlmaktadýr. Seri yüklemede kolaylýk ve güvenlik saðlayan bu sistem ek bir iþlevi de içermektedir. Kabin içinde ani bir ýsý ve basýnç yükselmesi hâlinde algýlayýcý sensorlarýn etkinleþtirdiði sistemde, otomatik ejekt oluþmakta ve bu bölüm, tank dýþýna tahliye edilmektedir. Bu yaklaþým, mürettebat güvenliðinin saðlanmasýnýn yaný sýra tankýn da yeniden düzenlenmesini olanaklý kýlabilir.
Güvenlik etmeninin ana temasý asýl korumanýn saðlanmasýdýr. Bu da kesinlikle doðru bir geometrinin seçimiyle biçimlendirilmiþ zýrh konstrüksiyonudur. T205’in taretini ve þasinin bazý bölgelerinin güvenliðini saðlayan kaplamalar, dört farklý ögenin bir araya getirilmesiyle oluþturulmuþ bir yapýsal bütünlüktür. Bu ögelerin birincisi, taret dýþ yan yüzeyini oluþturan modüler özellikteki bloktur. 60 derece açýyla birleþtirilmiþ 10 mm kesitli iki plak ve bunlarýn arasýnda oluþan boþluða yerleþtirilmiþ termal mukavemet malzemesini içerir. Taret altýna dönen plakaya ise yine 60 derecelik açýlarla üretilmiþ prizmatik reaktif zýrh eklenmiþtir. Böylece taret ve þasi arasý izole edilmiþtir. Bu ikinci ögedir.
Üçüncü ise taret dýþ yan yüzüne asýlmýþ semi – modüler özellikteki ögedir. Bu elemanýn iç boþluðuna da modüler olanýn benzerinde, termal mukavemet malzemesi yerleþtirilmiþtir. Söz konusu termal mukavemet yapýlarýnýn iç yüzeylerinde silindir formunda bir iç boþluk bulunmaktadýr. Bu boþluk hem termal mukavemet yapý malzemesini azaltmak dolayýsýyla yapýyý hafifletmek, hem de dördüncü öge olan silindirik yapýda ve dönel bir eleman olan mekanik koruyucunun konstrüksiyona yataklanmasýný saðlamaktadýr. Bu dört eleman sýrayla bir araya getirilerek bir blok oluþturmakta ve taret yanlarýna dýþtan sabitlenerek (asýlarak) uygulanmaktadýr. Tank ana þasisinin her iki yanýnda konumlandýrýlmýþ seperatörler, asýl olarak tank yanlarýyla birlikte, palet ve portör takýmýnýn güvenliðini sað-
lamak amacýný kapsar. Bu ögeler diðer tank tasarýmlarýnda var olanlardan bazý küçük farklarla ayrýlmaktadýr. Model üzerinde görüldüðü gibi bu seperatörler, ( etekler ) düz plakalar hâlinde olmayýp üst ve alt kenarlarýndan 60 derecelik açýlarla bükülerek þekillendirilmiþtir. Böylece söz konusu ögeler prizmatik ve kütlesel bir geometriye ulaþtýrýlmýþtýr. Bu form seperatörlerde bir iç boþluk oluþturmaktadýr. Elde edilen bu iç boþluða hafif metal malzemenin kullanýmýyla uygulanmýþ ve 45 derecelik açýlarla oluþturulmuþ panjur elemanlar konumlandýrýlmýþtýr. Tank ve mürettebat güvenliðinin korunumu için hafif bir konstrüksiyon saðlamak amacýyla kesitlendirilmiþ bu ögeler ( etekler ) yapýlarý ve amaçlarý gereði masif ve homojen bir yapý içermez. Bu elemanlar ana þasinin dýþ kýsýmlarýnda, yani çamurluk yanlarýnda yukarý ve aþaðý doðru çalýþabilir þekilde uygulanmýþtýr. Bu þekilde çalýþmayý saðlayan mafsallý yapýnýn, mürettebat tarafýndan kolayca kullanýlabilmesi için hafif ve dayanýklý konstrüktif özellikte ve çok parçalý olarak üretilmesi gözetilmiþtir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
89
" Tank Tasarýmýnda XXI. Yüzyýla Uyum " ve Özgün Tasarým Yaklaþýmýyla Geliþtirilmiþ Bir Uygulama Modelinin Deðerlendirilmesi Tank ve piyadenin iþlev bütünlüðüyle koordinasyonu için eðer gerekiyorsa bu tür elemanlarýn eteklerde konumlandýrýlmasý daha doðru olacaktýr. T205 olarak önerilen tank tasarýmýnda her tank için sað ve solda olmak üzere toplam iki etek bu nedenle diðerlerinden farklý olarak tasarlanmýþtýr. Çatýþmaya giren piyadelerin, göðüs, karýn ve diz üstü bölümlerinin korunmasýný içeren bu ögelerin kullanýmýnýn, tank ve piyade koordinasyonu açýsýndan daha iþlevsel bir ortam oluþturacaðý düþünülmüþtür. Bu elemanlarýn bir baþka iþlevi de tank yanlarýnda mevzilenen piyadelerin güvenliðini saðlamak amacýyla 60 derecelik açýlarla yanlara doðru açýlabilen ek üst kapaklar bulunmaktadýr. (Bu elemanlarýn benzerleri Leopard
90
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
2 A5 – A6 tanklarýnda üstte taret yanlarýnda bulunmaktadýr. Ancak kullanýmlarý sýrasýnda tareti dolayýsýyla da topu ve eþ eksenli makineli tüfeði bloke ettiklerinden tankta iþlev karmaþasýna neden olmaktadýrlar.)
Tank ana þasisinde izlenen bir diðer tasarým yaklaþýmý ise sürücü çevresidir. Bütünüyle simetrik bir tasarým olan T205’ in sürücü çevresi, top kundaðýnýn altýnda ve tam simetri ekseninin ortasýnda yer almaktadýr. Bu ko-
Motor BG
1500 dizel
Aðýrlýk ton
65
Güç aðýrlýk oraný BG/ton
23.076
Namlu ile uzunluk mm
10307
Uzunluk mm
7735
Geniþlik mm
3972
Yükseklik mm
2640
Ana silah mm
120 yivsiz
Eþ eksenli makineli tüfek mm Mühimmat adet
num sürücünün görüþ alanýný 105 derecelik açýyla sýnýrlandýrmakla beraber her iki yanda eþit görüþ saðlamakta ve sürücü güvenliðini arttýrmaktadýr. Kokpite giriþ kapaðý yukarý kaldýrýlýp öne doðru kaydýrýlarak ve istenilen aralýk býrakýlarak açýlabilmekte ve kapanabilmektedir. Bu iþlem sürücü tarafýndan kullanýlan mekanik ve manuel bir iþlemci aracýlýðýyla yapýlmaktadýr. Sürücünün sað ve sol yanýnda yer alan bölmelerde toplam 38 adet 120 mm top mermisi ( veya tanksavar roketi ) konumlandýrýlmýþtýr.
12.7 57+10
Hýz yol km
70
Menzil yol km
500
yansýtan bu proje modeli, mesleki uzmanlýk ve bireysel bir etkinlik yaklaþýmýdýr. Bu doðrultuda “tank tasarýmýnda özgünlük kavramý” ve üretim teknolojilerinin irdelenmesi, barýþ durumlarýnda ekonomik kâr ve
koruma, savaþ durumlarýnda ise geri besleme, ileri harekât ve destek gibi aktif ve pasif bir baský unsuru olarak var olabilecek düþünsel oluþumlarýn, nesnel olarak belirlenmesine destek olacaktýr. Bu tür projelerin nihai sonuçlarý ise ülke ve bölge dinamiðinin ve gereklerinin, siyasi ve maddi kültüre dönüþümünü de saðlayacaktýr.
Teknolojýk ve tasarýmsal bir araþtýrmanýn nihai olmasa da temel ve karakteristik bulgularýný
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
91
Dr. Ýkm. Kd. Bnb. Bülent ÖZDÝL* - Dr. Oðuz CAN
* Ýkm. Mly. Okl. ve Eðt. Mrk. K.lýðý
1. Otomatik Tanýmlama Sistemleri Otomatik Tanýmlama Sistemleri (Auto - ID) en geniþ anlamda; insan müdahalesi olmadan her türlü bilginin toplanarak doðrudan bilgisayar sistemlerine girilmesi iþlemini içeren sistemlerdir. Otomatik Tanýmlama Sistemlerinin baþlýca kullaným amaçlarý; standardizasyon, senkronizasyon (eþ güdüm), otomasyon ve izlenebilirlik saðlayarak koordinasyon ve entegrasyonu saðlamaktýr. Bu kapsamda baþlýca “Otomatik Tanýmlama Sistemi” teknolojileri þunlardýr: 1. Ýzleme teknolojileri, 2. Biyometrik/güvenlik temleri,
sis-
3. POS (point - of - sale : satýþ noktasý) ve elektronik ödeme sistemleri, 4. Elektronik eriþim kontrolü, 5. Ses tanýma teknolojileri, 6. Optik karakter tanýmlama teknolojileri, 7. Kart okuyucular, 8. Barkod teknolojileri,
Þekil-1 1: Otomatik tanýmlama sistemlerinin faydalarý
galarý üzerinden bir okuyucu ile tanýmlanmasýný saðlayan teknoloji olup barkod sistemlerinin bir sonraki nesli olarak karþýmýza çýkmaktadýr. En basit anlamda bir Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama Sistemi; bir verici etiket (transponder=transmitter+responder), okuyucu, anten ve yazýlýmdan oluþur. RFID teknolojisi, etikete yüklenmiþ olan bilgilerin radyo frekans iletiþim ile uzaktan toplanmasý ile ilgilenmektedir. Etiketten (vericiden) elde edilecek bilgiler kilobyte derecesine ulaþabilmekte, bu sayede etiket tarafýn-
dan kaydedilecek (geçmiþ sýcaklýk verileri gibi) bilgilerin de izlenmesi saðlanabilmektedir. Genel anlamda otomatik tanýmlama ve veri kontrolü uygulamalarýnýn kesinlik (doðruluk) ve hýz olmak üzere iki temel yararý bulunmaktadýr. Yapýlan istatistiklere göre verilerin klavyeden elle girilmesinde, ortalama üç yüz karakterden biri kesin olarak hatalý olmaktadýr. Barkodlama yaparken ise bu olasýlýk üç milyonda bire düþmektedir. Ayrýca barkodda veri giriþi ortalama on kat daha fazladýr.
9. Smart kart (çipli - yonga içeren kart) teknolojileri, 10. RFID (Radyo frekanslý kimlik tanýmlama) sistemleridir. Otomatik tanýmlama sistemleri içerisinde yer alan “Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama Sistemi”, nesnelerin tanýmlanmýþ elektronik etiket üzerinde tanýmlanmýþ özel kodunun radyo frekans dal-
Þekil-2 2: Barkod yapýsý
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
93
Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama (RFID - Radýo Frequency Identýfýcatýon) Teknolojisi Geliþim Süreci ve Askerî Uygulamalar Avrupa Mal Numaralama Sistemi (EAN - European Article Numbering) Dünya ticaretindeki hýzlý geliþmeler ve ticarete konu olan mallarýn çeþitliliðinin artmasý, bu mallar için uygulanacak standartlarýn yetersizliðini ortaya çýkarmýþ ve mallarýn tanýmlanmasý için bir sistem meydana getirmek amacýyla on iki Avrupa ülkesinin öncülüðünde “Avrupa Mal Numaralama Sistemi” geliþtirilmiþtir. Günümüzde Avrupa Mal Numaralama Sistemi, Evrensel Ürün Kodu, perakendecilikte en çok kullanýlan ticari barkod standardýdýr. 1997 yýlýnda sisteme yasal bir statü kazandýrmak ve uygulama kurallarýný tanýmlamak amacýyla “Avrupa Mal Numaralandýrma Birliði” kurulmuþtur. Merkezi Brüksel’de bulunan bu birliðe Türkiye de üyedir. EAN’ýn Türkiye’deki yasal temsilcisi ise, merkezi Ankara’da bulunan ve TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliði) bünyesinde, dünya ticaretine uyum saðlamak ve üreticilerimizin ihtiyaçlarýný karþýlamak amacýyla kurulmuþ olan “Millî Mal Numaralandýrma Merke-
zi”dir. Perakende ve uluslararasý satýþlarda kullanýlan, sadece sayýsal ve 13 haneden oluþan “Avrupa Mal Numaralama Sistemi”nde ilk üç hane ülke, sonraki dört hane firma, onu izleyen beþ hane ürün kodu, en sondaki karakterse kontrol kodudur. RFID sistemlerde kullanýlan Elektronik Ürün Kodu (EPC - Electronic Product Code) numaralandýrma sistemi ise Evrensel Ürün Kodu (UPC - Universal Product Code)’na benzer olarak elektronik ürünü tanýmlayan ürüne ait tek koddur. Þu an EPC global Gen1 standardý kullanýmda olup Gen2’ye geçiþ süreci devam etmektedir. Elektronik ürün kodu ile üretici, ürün, versiyon ve seri numarasý ve diðer rakamlar ile ekstra bilgiler tanýmlanýr. Etiketler (vericiler) mikroçipten (yonga) yapýlmýþ olup; bir anten ile irtibatlýdýr. EPC kodu etikete kaydedilmiþtir. Etiket diðer etiketler ile veya okuyucular ile diðer yazýlým ve donaným altyapýsýný kullanarak radyo frekans dalgasý ile haberleþerek veriyi yayýmlar.
Þekil-3 3: EPC genel yapýsý
94
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Etiketler genel olarak aktif, pasif ve yarý pasif olarak gruplandýrýlmaktadýr. Pasif etiketler enerji gerektirmeyen (pilsiz) bir yapýda olup en basit anlamda, istek geldiðinde cevap veren etiketlerdir. Okuyucunun oluþturduðu elektromanyetik alan içinde bu mikroçipler harekete geçer ve mikroçipte saklanan veriler okuyucu tarafýndan alýnýr. Diðer yandan aktif etiketler batarya içermekte olup iletiþimi baþlatabilme özelliði vardýr. Yarý pasif etiketler ise bataryalý olmakla beraber iletiye cevap verir ama iletiþimi baþlatamazlar. Aktif etiketler daha pahalý olmakla birlikte 300 metreye kadar okunma uzaklýðýna sahiptir. Pasif etiketler sýnýrlý bir okuma uzaklýðýna sahiptir ve herhangi bir bakým gerektirmemektedir. Pasif etiketlere 64 bit’ten 1 kilobyte’a kadar, aktif etiketlere 128 kilobyte’a kadar bilgi yazýlabilir. Ömürleri ortalama 10 yýl olup; - 45 ila + 250 °C sýcaklýk aralýðýnda çalýþabilmektedirler. Etiketler sadece bir kez programlanabilir türde (read only) ya da tekrar programlanabilir (read/write) türde olabilir. Ya da sabit
Açýsýndan Deðerlendirilmesi müzde en fazla kullanýlan otomatik tanýma sistemidir. Bu sistemler ucuz olmakla birlikte, veri depolama kapasitesi yetersiz olup programlanabilir deðildir.
Þekil-4 4: RFID genel sistem topolojisi
bir bilgi deðiþtirilemez olarak saklanýrken diðer bilgiler silinip tekrar yazýlabilmektedir. 2. RFID Sisteminin Diðer Otomatik Tanýma Sistemleri (Auto - ID) Ýçindeki Yeri Otomatik tanýma sistemleri (Auto - ID), kendi içinde farklý teknolojileri içermektedir. Optik Karakter Tanýma Sistemleri (OCR Optical Character Recognition), farklý yazý tiplerinin makineler tarafýndan okunup anlaþýlmasýný saðlamaktadýr. Ancak sistemin pahalý olmasý nedeniyle kullaným alaný dar bir çerçevede kalmaktadýr. Örneðin, bankalarda çeklerin okunup sisteme kaydedilmesinde OCR teknolojisi kullanýlmaktadýr. Biyometrik sistemler, insan kimlik bilgisinin yüz, ses veya göz gibi
biyolojik özelliklerinin ortaya çýkarýlmasýnda kullanýlmaktadýr. Barkod sistemleri, ürün veya malzeme tanýma amaçlý olarak günü-
Çipli kartlarda (akýllý kart) bu yetersizlikler belli oranda ortadan kalkmakla beraber, mikroçip ve okuyucu arasýnda elektronik bilet uygulamalarýnda olduðu gibi mekanik temasýn gerekliliði bazý dezavantajlar taþýmaktadýr. Zaman içindeki aþýnma ve kirlenme, okuyucunun kartý tanýmasýnda sorun çýkarabilir. Kredi kartlarý ve personel takip sistemlerinde çipli kart kullanýmý yaygýnlaþmýþtýr. RFID sistemleri, otomatik tanýma sistemleri arasýnda en fazla çipli kartlar ile benzerlik göstermektedir. 3. RFID Teknolojisinin Özellikleri ve Tercih Nedenleri RFID Teknolojisinin tercih edilmesini saðlayan genel özellikler þunlardýr:
Þekil-5 5: Otomatik tanýma sistemleri (Auto - ID)
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
95
Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama (RFID - Radýo Frequency Identýfýcatýon) Teknolojisi Geliþim Süreci ve Askerî Uygulamalar • RFID etiketleri çok farklý biçimlerde þekillendirilebilir. 1- 2 milimetreden 10 santimetreye kadar çapý olan, ortasý oyuk, vidalanabilir küçük diskler þeklinde olabilmektedir.
• Barkodda olduðu gibi okuyucunun etiketi görmesi gerekmez. • Etiketteki bilgi üretim ya da taþýma süreci içerisinde kolayca deðiþtirilebilmektedir. • Kir, toz, nem ve yüksek/düþük ýsý gibi zor çevre koþullarýnda bile sorunsuz çalýþmaktadýr. • Etikete daha fazla bilgi depolanabilmektedir. • Aktif RFID etiketleri bulunduklarý ortam hakkýnda da bilgi saðlayabilmektedir (sýcaklýk / basýnç gibi).
• Kapý giriþ - çýkýþ kontrollerinde kullanýlmak üzeÞekil-6 6: RFID’ýn farklý kullaným þekilleri re bir saat içine yerleþtirilebileceði gibi bir süpermarkette • Hayvanlarýn deri altýna enürünlerin üzerine yapýþtýrýlabilen jekte edilmek üzere, 12 milimetreetiket þeklinde de olabilir. den 32 milimetreye kadar uzunluða sahip cam kapsüller þeklinde oluþturulabilinmektedir. • Hatasýz, enerji ve bakým gerektirmeyen kablosuz iletiþim saðlamaktadýr.
Þekil-7 7: RFID cam kapsül yapýsý
96
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
• 2,4 GHz, 13,56 MHz, 865 - 868 MHz (Avrupa) ve 902 - 928 MHz (Kuzey Amerika) RFID etiketleri ve uygulamalarý için ISO standartlarý (ISO 18000, 14443, 15693) oluþturulmuþtur.
Þekil-8 8: RFID’ýn saat olarak kullaným þekli
4. RFID Teknolojisinin Kullaným Alanlarý RFID teknolojisi çok yeni olmayýp ilk kullanýmý 1940’lý yýllara dayanmaktadýr. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda ordu tarafýndan kullanýlan bu teknolojinin ticarileþtirilmesi ancak 1980’lerin baþýnda gerçekleþmiþtir. Geçtiðimiz 20 yýl boyunca bu teknoloji ABD, Ýtalya, Fransa, Portekiz ve Norveç’te otoban ve köprülerde geçiþlerin ücretlendirilmesinde, çiftlik hayvan-
Þekil-9 9: RFID akýllý etiket
Açýsýndan Deðerlendirilmesi larýnýn izlenmesinde, nükleer madde stoklarýnýn kontrolü ve izlenmesinde, otomobil üretiminde araçlarýn montaj hattý üzerinde izlenmesinde kullanýlmýþtýr. Þimdiye kadar bu teknoloji pahalý ve sýnýrlý olduðundan ticari faaliyetlerde yaygýn olarak kullanýlamamýþtýr. 2000 yýlýnda RFID etiketlerinin fiyatý 1 Amerikan dolarý civarýndayken bugün etiketlerin fiyatý 20 cente kadar düþmüþtür. Avrupa’da yürütülen bir araþtýrmada WORM (write once, read many / tek yazma, çok okuma) pasif etiketlerin fiyatýnýn 2008’de 5 avro cent civarýnda olacaðý beklenmektedir. RFID etiketlerinde, kitlesel üretime geçilmesi ve malzemenin ucuzlamasýyla fiyatlarýn çok daha düþük seviyelere inmesi beklenmektedir. 2006’dan itibaren Avrupa perakende sektöründe RFID etiketlerin sadece palet ve karton kutularda deðil, tüm ürünlerin üzerinde yer alacaðý tahmin edilmekte, 2008 yýlýnda Avrupa’daki 2,60 milyar adet ürünün üzerinde RFID etiketlerinin yer alacaðý belirtilmektedir.
Perakende sektöründe yer alan büyük þirketlerden Metro AG, Wal - Mart ve Tesco, RFID konusunda pilot çalýþmalara baþlamýþlardýr. Metro AG Almanya, Düsseldorf’da “Geleceðin Maðazasý” konsepti ile bir alýþveriþ maðazasý açmýþtýr. IBM, SAP, Intel ve diðer bilgi teknolojisi firmalarý, burada yapýlan çalýþmalara destek vermektedir. Bu maðazada tüm ürünlerin üzerinde RFID etiketleri bulunmaktadýr. Tüm ürünler, raflar üzerinde ve depolarda bulunan okuyucularla izlenmektedir. Tedarikçiler, elektronik sistem dâhilinde ürün stoklarýný izleyebilmektedir. Taþýma sepetlerindeki okuyucular ile müþterinin alýþveriþi izlenmekte, insansýz kasalarda kredi kartlarý ile ödeme yapýlabilmektedir. Yine dünyanýn en büyük perakende þirketlerinden biri olan Wal - Mart, aralarýnda Kuzey Amerika’nýn en büyük bisiklet tedarikçisi olan Pacific Cycle ve mobilya ithalatçýsý olan Victory Land Group’un da olduðu 300 adet te-
darikçisini tüm palet ve karton kutularda RFID etiketi uygulamasýna baþlatmýþtýr. Ýkinci 300 adet tedarikçisinin geçiþ sürecine ise 2007 yýlý içinde baþlanacaktýr. RFID teknolojisinin geniþ bir kullaným alaný bulunmaktadýr: • Tedarik zinciri yönetiminde, • Perakende/stok yönetiminde/akýllý ürün rafý sistemlerinde, • Donmuþ gýda ve süreli ürün takibinde, • Büyük hayvan çiftliklerinde, • Kütüphane otomasyon sistemlerinde, • Kargo, konteyner daðýtým/takip sistemlerinde, • Hava yolu, yolcu/valiz, yükleme/indirme sistemlerinde, • Depo yönetim/takip sistemlerinde, • Güvenlik sistemlerinde, • Üretim bantlarýnda, • Otomasyon sistemlerinde, • Görme özürlülerin ürünler hakkýnda bilgi almasýný saðlamak için (ilaç vb.), • Binalara hýzlý ve güvenli giriþ/çýkýþý saðlamak için, • Arabalarda hýrsýzlýðý engellemek, bilgi almak için (tekerlek basýncý, iç sýcaklýk),
Þekil-1 10: EU 15 perakende pazarý için RFID etiket adedi (milyon parça)
• Deðerli dokümanlarýn (kimlik, pasaport, kombine bilet vs.) ve ürünlerin kopyalanmasýný önlemek için,
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
97
Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama (RFID - Radýo Frequency Identýfýcatýon) Teknolojisi Geliþim Süreci ve Askerî Uygulamalar • Limanlarda, yükleme/boþaltma/depolama iþlemlerinde, • Kumarhanelerde, sahte fiþlerin engellemesinde ve oyuncularýn takibinde, • Hapishanelerde, hükümlülerin takibinde, • Otoyol, köprü, otopark otomatik geçiþ sistemlerinde kullanýlmaktadýr. Taiwan’da SARS virüsünün hastane içinde yayýlmasýný önlemek amacýyla, hastalarýn bedenlerinde bu çipleri taþýmasý istenmiþ ve kapý giriþ kontrollerinde bu çipler kullanýlmýþtýr. Gelecekte RFID etiketleri taþýyan pasaportlarda, yüz veya parmak izi parametreleri mikroçip içinde saklanacaktýr. Marks and Spencer, RFID sistemini 3,5 milyon adet yeniden kullanýlabilir taþýmacýlýk malzemesi (palet, çelik kafes vs.) üzerinde denemiþtir. Bu uygulama sayesinde stok sayýmý için gerekli zamanýn %80 oranýnda düþürüldüðü rapor edilmiþtir. Siemens AG’nin donmuþ gýda sektöründe yapmýþ olduðu bir uygulamada 132.000 avroluk yatýrým, 1 - 2 yýl içinde kendini amorti etmiþtir. Marks and Spencer yaptýðý çalýþmada, RFID sisteminin sermaye maliyetinin, barkod sisteminin yýllýk maliyetinden %10 daha az olduðunu ortaya koymuþtur. RFID teknolojisi ile ürün tanýtýmlarý ve çapraz satýþlar yapýlabilmektedir. Örneðin New York’taki Prada maðazasýnda, RFID etiketi
98
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
olan bir ürün, soyunma odasýna götürüldüðünde ürünle ilgili bilgiler ya da ilgili baþka ürünlerin bilgisi LCD ekranlardan görsel olarak müþteriye sunulmaktadýr. 5. Askerî RFID Uygulamalarý: Amerikan Savunma Bakanlýðýnca özellikle tedarik zinciri foksiyonel sürecinde ve ticari iþlemlerinde RFID’nin standart hâle getirilmesi çalýþmalarýna 2003 yýlý sonu itibarýyla baþlanmýþtýr. Bu doðrultuda Tedarik Zinciri Malzeme Yönetimi Yönetmeliði (DoD 4140.1-R), Savunma Ulaþtýrma Yönetmeliði (DoD 4500.9-R) ve 129 numaralý askerî standart güncellenmektedir. RFID teknolojisinin seçiminde birinci öncelik olarak ömür devri (miat) takibi ve yönetiminde bu sistemin avantajlarýndan yararlanýlmasý amaçlanmaktadýr. Diðer yandan pasif RFID’nin üreticiden son kullaným noktasý (tüketiciye) olan tedarik zinciri yönetimine uygunluðu ve kalitesi sorgulanmýþtýr.
Amerikan Savunma Bakanlýðý (DoD), tedarikçilerinin 860 ila 960 MHz frekans aralýðýnda, okuma mesafesi 3 metreye kadar olan pasif etiketler kullanýmýna geçiþini 2005 yýlý itibarýyla zorunlu hâle getirmiþtir. 2007 yýlýndan itibaren tüm malzemeler için geçiþ sürecinin tamamlanmasý öngörülmektedir. ABD Savunma Bakanlýðýnýn “Tedarikçi Pasif RFID Bilgi Kýlavuzu”nda sýnýflandýrýlmýþ malzemeler için aþaðýdaki geçiþ süreci planlanmýþtýr. Diðer yandan, ABD Deniz Kuvvetleri Envanter Kontrol Noktasý (NAVICP), lojistik, depolama, bakým ve diðer hizmetleri sunmaktadýr. NAVICP 1985 yýlýnda Ýleri Ýzlenebilirlik ve Kontrol Sistemini (ATAC - Advanced Traceability and Control) kurmuþ olup 25 milyar Amerikan dolarý deðerinde, çoðu deniz aþýrý, yýllýk 500.000 adet parçayý izlemektedir. Bu izleme ve yönetim sistemi dünyanýn her yerinde hava ve deniz üslerinde, ATAC sahalarýnda ve ABD Deniz kuvvet-
Tablo-1 1: ABD Savunma Bakanlýðý RFID geçiþ planlamasý Yýlý
2005
2006 2007
Sýnýfý
Kapsamý
Class I
Alt sýnýflar-paketlenmiþ operasyonel rasyonlar
Class II
Giyim, bireysel ekipmanlar ve aletler
Class VI
Kiþisel talep edilen malzemeler
Class IX
Silah sistemleri, onarým parçalarý ve komponentler
Class III (P)
Paketlenmiþ petrol, yaðlayýcýlar, koruyucular, kimyasallar ve katký malzemeleri
Class IV
Ýnþaat, bariyer malzemeleri
Class VIII
Týbbi malzemeler (ilaçlar hariç)
Tüm sýnýflar Tüm malzemeler
Açýsýndan Deðerlendirilmesi
Þekil-1 11: RFID uygulamasýnýn þematik gösterimi
leri tedarikçilerince iþletilen ticari, bakým/onarým tesislerinde hareket hâlindeki malzemelerin izlenmesi için kullanýlmaktadýr.
parçalarý, Irak El Esad hava
NAVICP, 2005 yýlý baþlarýnda devreye aldýðý uygulamada, arýzalanan malzeme ve diðer yedek
Norfolk’ta bulunan depolarýna
üssünden Norfolk’a ve buradan da
Savunma
Lojistik
Ajansý
(DLA - Defense Logistic Agency)’nýn kadar
pasif
izlemektedir.
RFID
kullanarak
NAVICP’in RFID uygulamasýnda üç hedefi vardýr: 1) Yüksek hacimli gerçek uygulama ortamýnda pasif RFID uygulamasýnýn geçerliliðini sorgulamak, 2) Kaynak izlenebilirliðinin artýrýlmasý ve süreçlerin iyileþtirilmesindeki potansiyeli tespit etmek, 3) RFID uygulamasýnýn getireceði ek maliyetleri ölçümlemektir.
Þekil-1 12: Askerî uygulamaya bir örnek
Uygulamada 300.000 adet, baþlangýçta 64 bit ve daha sonra 96 bit Sýnýf 1 EPC etiketler (verici) satýn alýnmýþtýr. Danýþman firma (proje yönetimi) ile radyo frekanslarý þartlarýnýn tespiti, saha kontrolleri, RFID donaným ve yazýlýmýnýn mevcut ATAC - Ýleri Ýzlenebilirlik ve Kontrol Sistemi - ile entegrasyonunu gerçekleþtirmiþ, sabit okuyucular, RFID etiketlerini okumak ve yazmak için gerekli el terminalleri, kodlayýcý ve yazýcýlar, bilgisayarlar edinilmiþtir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
99
Radyo Frekanslý Kimlik Tanýmlama (RFID - Radýo Frequency Identýfýcatýon) Teknolojisi Geliþim Süreci ve Askerî Uygulamalar
Þekil-1 13: Amerikan Savunma Bakanlýðý RFID uygulama çalýþmalarý
Proje organizasyonu, RFID sisteminin mevcut sistem ile birlikte çalýþmasýný saðlamýþ, seyrüsefer aleti, þanzýman, avionik parçalar, atýþ sistemleri vb. arýzalý parçalar, Irak El Esad üssünden Norfolk’a gönderilmiþ, burada bulunan on altý istasyondan birinde pasif RFID okunarak kabul edilmiþtir. Daha sonra paletlere yüklenerek diðer DLA tesisine veya yüklenicilere iletilmektedir. Proje uygulama süresince DLA depolarýna iletilmek üzere Norfolk’a 17.760 etiketli konteyner ve malzeme gönderilmiþtir. Bu uygulama süresince kaydedilen önemli hususlar þunlardýr. 1) Baþlangýçta, yükleme alanýnda telsiz telefon kullanýmý nedeniyle frekans kirliliði el terminallerinin çalýþmasýný etkilemiþtir.
2) Deneme boyunca konteynerlerin okunmasýnda %93,8, diðer malzemelerin okunmasýnda %82,4 baþarý saðlanmýþtýr.
197.237 Amerikan dolarý ise proje danýþmanlýk, mühendislik ve seyahat masraflarý olarak toplam 254.000 Amerikan dolarýdýr.
3) Toplam okutulan parçalarýn maddi deðeri 200,2 milyon Amerikan dolarýdýr.
NAVICP, saha denemesi ile ilgili sonuç raporunda NAVICP ve ATAC’daki birkaç tedarik zinciri sürecinden konteyner ve parça seviyesinde pasif RFID kullanýmýnýn otomasyon ve hatalarý azaltma potansiyelinin mevcut olduðunu ifade etmektedir. Raporda özellikle yükleme ve teslimatta, daha yüksek okuma doðruluk oraný saðladýðý ve iþçilik maliyetlerini azalttýðý vurgulanmaktadýr.
4) RFID sistemi, ATAC’ýn önceki barkod sisteminin okuyamadýðý 12,6 milyon Amerikan dolarý deðerinde 350’den fazla parçayý okumuþtur. 5) Projenin maliyeti; 11.400 Amerikan dolarý ile 300.000 adet EPC pasif etiket (etiket fiyatý : 38 cent, yaklaþýk 56 kuruþ YTL); 45.768 Amerikan dolarý ile iki el, iki sabit RFID okuyucu, iki barkod tarayýcý, üç adet etiket kodlayýcý yazýcý, montaj ekipmanlarý, bilgisayarlar, antenler ve yazýlým;
Diðer yandan, Araþtýrma Geliþtirme ve Mühendislik Komutanlýðý (RDECOM)’na baðlý Natick, Massachussetts’te konuþlandýrýlmýþ olan Natick Askerî Sistemler Mer-
Þekil-1 14: Amerikan Savunma Bakanlýðý RFID uygulama çalýþmalarý
100
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Açýsýndan Deðerlendirilmesi kezi misyonunda yer aldýðý þekliyle, “Sistem yaklaþýmý içerisinde muharip unsurlarýn beka, idame, hareket kabiliyeti, muharebe etkinliðinin ve yaþam kalitesinin artýrýlmasý için” çalýþmalar yapmaktadýr. Müfrezeler için rasyonlar geliþtiren Askerî Sistemler Merkezi - Natick - ve Muharebe Beslenme Programý ve askerlerin silah sistemleri dýþýndaki her türlü gereksinimini karþýlayan Savunma Lojistik Ajansý (DLA - Defense Logistis Agency) RFID kullanýmýna geçmektedir. SONUÇ RFID teknolojisi; senkronizasyon, koordinasyon, izlenebilirlik, standardizasyon ve otomasyon açýsýndan önemli yararlar saðlamaktadýr. RFID teknolojisi sayesinde fire oranlarýnýn düþürülmesi, stok yönetiminin daha az çalýþan ile saðlanmasý ve iþçiliðin azaltýlmasý ile stok maliyetleri düþmektedir. Özellikle, “Tam Zamanýnda Üretim/Bakým (JIT - Just in Time), koruyucu toplam üretken bakým uygulamalarýnda RFID, yeni yetenekler sunmaktadýr. Üretici ve kullanýcý sayýsý hýzla artmakla birlikte yaygýn kullanýmý için geçiþ sürecini hâlen tamamlamamýþtýr. RFID ile desteklenen tedarik zinciri uygulamalarýnda zincirde etkinlik, doðruluk ve güvenlik saðlanabilmektedir. Gerçek zamanlý stok ve lojistik bilgisi; üretici, tedarikçi, daðýtýcý ve perakendeciler tarafýndan zincirin her aþamasýnda paylaþýlmaktadýr.
Askerî açýdan ABD Savunma Bakanlýðýnýn uygulamalarýnda da görüldüðü üzere özellikle envanterin ömür devrinin takibi konusunda daha etkin lojistik destek saðlanmasý, stok maliyetlerinin azaltýlmasý bakýmýndan RFID teknolojisi ilgi çekmektedir. Sistemin açýk sistem olmasý nedeniyle kullanýmýnda güvenlik ilkesinin ayrýca incelenmesi gerekecektir. ABD Savunma Bakanlýðý bu nedenle ilk planda pasif etiketleri tercih etmiþtir. Diðer yandan RFID uygulamalarýnda, sistemin bazý fiziksel özelliklerinden dolayý da sorunlar ortaya çýkabilmektedir. Bunlardan biri, farklý okuyuculardan gönderilen sinyallerin çakýþmasý diðeri de çok fazla sayýda etiketin, okuyucunun etki alanýna girmesidir. Ayrýca RFID sisteminin kurulduðu ortam da önem taþýmaktadýr. Örneðin yüksek frekanslý dalgalar su içinde emilirken, düþük frekanslý dalgalar da metal nesnelerden etkilenmektedir. Bu nedenlerden dolayý sistemin tasarýmý, uygulama baþarýsý için çok büyük önem taþýmaktadýr. Yakýn gelecekte RFID teknolojisinin kullanýmýnýn artarak bir standarda dönüþmesi söz konusu olduðundan Türk Silahlý Kuvvetleri tarafýndan RFID alanýndaki geliþmelerin yakýndan takibi (05 - 07 Eylül 2007 tarihinde düzenlenen RFID Avrasya Konferans ve Fuarý (Ýstanbul)’nýn sonuçlarýnýn takibi, Telekomünikasyon Kurumu tarafýndan yapýlacaðý bildirilen frekans
tahsisi vb.), bu konuyla ilgili uzman bir ekibin kurulmasý, konunun proje hâline getirilerek TSK yararýna kullanýmýnýn irdelenmesinin önem arz ettiði deðerlendirilmektedir. KAYNAKLAR TANYAÞ, Mehmet; TZY ve Kalder Kýyaslama Grup Projesi Sunumu, 16 Kasým 2005. Frost&Sullivan, www.frost.com ALTUNYUVA, Fethi; TOBB - GS1 Türkiye, ÝTÜ RFID Uygulamalarý Semineri Sunumu, http://www. epcglobaltr.org/rfid.php Sun Microsystem, “Developing Auto ID Solutions Using Sun Java System RFID Software” http://java.sun.com EPCglobal, http://www.epcglobalinc.org www.siemens.com/simatic- sensor/rf ÜSTÜNDAÐ, Alp; ÝTÜ RFID Araþtýrma ve Test Merkezi, RFID Teknolojisi ile Ýþ Süreçlerinde Paradigma Deðiþikliði, 2005. ÜSTÜNDAÐ, Alp; ÝTÜ RFID Araþtýrma ve Test Merkezi, RFID Teknolojisi 10.12.2005. http://www.zebra.com/id/zebra/na/ en/index/rfid/ top_ten_best_practices.html ÖÐER, Cengiz; ÝTÜ RFID Uygulamalarý Semineri, Siemens Sunumu, 12.10.2006. The Under Secretary of Defense, RFID Politikasý, Memorandum, Washington, 30 Temmuz 2004. NATICK, RFID Technology Demonstration, Ýlk Gözlem Raporu, 28 Þubat 2004. RFID Journal, https://www.rfidjournal.com/article/articleview/1457/1/4/ - 41kOffice of the Deputy Under Secretary of Defense, www.dodrfid.org/ www.rfidjournal.com/article/articleview/1982/1/4/ - 41k United States Department of Defense Suppliers’ Passive RFID Information Guide Version 8.0. RFID Eurasia, Conference and Exhibition, www.rfideurasia.com, Ýstanbul.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
101
Yrd. Doç. Dr. Sað. Yb. Fahriye OFLAZ*
* GATA Hemþirelik Yüksek Okulu Md.Lüðü
PSÝKOLOJÝK ÝLK YARDIM Günümüzde, insan eliyle yaratýlan ve doðal afetler sonucu sýklýkla yaþanan travmatik olaylara maruz kalma ile ilgili yaþanan acýlarýn yaygýnlýðý ve sýklýðý çok artmýþ durumdadýr. Ancak bu travmalara maruz kalan kiþilerin ihtiyaçlarýný karþýlamaya dönük ilgi ve çabalar göreceli olarak yeterli deðildir. Travmanýn insan ruhu ve kendilik algýsý üzerindeki duygusal ve sosyal alandaki önemli etkileri bilinmekle beraber önleyici stratejiler geliþtirmek için daha çok çabaya ve araþtýrmaya gereksinim vardýr. Travma yaþayan bireylere psikolojik olarak acil yardým edilmesi gerektiði geniþ çapta kabul gören bir kavram olmasýna raðmen ilk saatlerde ya da günlerde bu kiþilere nasýl yardým edileceði konusunda çok az þey bilinmektedir. Çok yakýn bir þiddet, kayýp, yaralanma ya da ölüm tehdidine maruz kalan kiþiler genellikle Travma Sonrasý Stres Bozukluðu (TSSB) gibi psikiyatrik problemler nedeniyle sýkýntý yaþamaktadýr. TSSB, travmatik olayýn tekrar tekrar yaþanýyor gibi hissedilmesi, olayý hatýrlatan durum ve kiþilerden kaçýnma davranýþlarý, duygusal küntlük, aþýrý uyarýlmýþlýk hâli yani sürekli tetikte olma ve anksiyete gibi belirtiler içeren bir sendromdur. TSSB, genellikle travmaya maruz kaldýktan he-
men sonra baþlamaktadýr ve bu dönemde Akut Stres Bozukluðu (ASB) olarak adlandýrýlmaktadýr. Bazý vakalarda, ASB kendiliðinden iyileþmekle beraber bazý vakalarda da iyileþmeyerek kronik TSSB’ye dönüþmektedir. TSSB, genellikle madde baðýmlýlýðý, depresyon ve diðer anksiyete bozukluklarýna da neden olan, kiþinin evde ve iþte sorumluluklarýný yerine getirmesini engelleyen, topluma maliyeti oldukça yüksek bir bozukluktur. Bu nedenle TSSB ve travmayla ilgili komorbid diðer bozukluklarýn önlenmesi öncelikli ele alýnmasý gereken bir konu hâline gelmiþtir. Erken giriþimlerin etkinliðini dikkate alýrken travmatik stres reaksiyonlarýnýn normal seyrini göz önüne almak gerekir. Araþtýrma
bulgularý, insanlarýn çoðunluðunda kronik TSSB geliþmediðini ve spontan iyileþmenin travmaya normal bir yanýt olduðunu göstermektedir. Ancak, Akut Stres Reaksiyonu (ASR) gösteren bireylerde TSSB riskinin yüksek olmasý, erken önleyici müdahalelerin yapýlmasýnýn önemine iþaret etmektedir. Bu doðrultuda travma yaþayan bireyler için fiziksel ilk yardým gibi psikolojik ilk yardýmýn da yapýlmasý gerekliliði literatürde sýk sýk vurgulanmaktadýr. Dünya Saðlýk Örgütü ve Amerikan Ulusal Travma Sonrasý Stres Bozukluðu Merkezi, travmaya maruz kalan kiþiler ile kurtarma ve yardým ekipleri için bir tedavi seti olarak “Psikolojik ilk Yardým” (PÝY) önermektedir. Bu konuda hazýrlanmýþ özel kýlavuzlar bulunmaktadýr. Bu PÝY uygulama kýlavuzlarý, travma sonrasýnda ortaya çýkan ilk stres belirtilerini azaltmayý, kýsa ve uzun vadeli uyuma dönük iþlevselliði desteklemeyi hedeflemektedir. Bu kýlavuzlar, travma yaþayan her bireye ya da yaþanan her yerde uygulanabilecek þekilde düzenlenmiþtir. Bir felaketin ardýndan, bir barýnakta, hastanede, triaj alanlarýnda, aile yardým merkezlerinde ve diðer toplum merkezlerinde, ayrýca bir doðal afetle ilgili olmayan diðer yerlerde de (kadýn sýðýnma evleri, savaþ ortamý, hastane travma merkezleri vb.) uygulanabilir olduðu belirtilmektedir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
103
Psikolojik Ýlk Yardým Psikolojik Ýlk Yardým Nedir? Psikolojik ilk yardým (PÝY), fiziksel ilk yardým kadar doðal ve olmasý gereken, bilinmesi gereken bir kavramdýr. Psikolojik ilk yardým, basit bir þekilde ister fiziksel yaralanma nedeniyle isterse hastalýk ya da aþýrý stresten kaynak-
lansýn, duygusal sýkýntý yaþayan birine yardým olarak tanýmlanabilir. Duygusal sýkýntý, her zaman bir yara, kýrýk bir bacak ya da fiziksel hasar nedeniyle çekilen aðrý kadar görünür deðildir. Bununla birlikte aþýrý heyecan, þiddetli korku, aþýrý endiþe, derin depresyon ve aþýrý huzursuzluk ve öfke, etkili baþ etmenin bozulduðunu gösteren stres belirtileridir. Belirtiler daha fark edilir oldukça acilen yardým etme ihtiyacý ortaya çýkar ve bu durumda önemli olan nasýl yardým edeceðini bilmektir. Bir yerimiz yaralandýðýnda gördüðümüz anlayýþlý yaklaþým aðrýyý azaltan bir ilaç ya da bandajýn yaptýðý etki gibi bir psikolojik etki yapar. Bir yürüyüþ yapmak, bir arkadaþla konuþmak duygusal krizlerle baþ etmek için bilinen en iyi yollardýr.
104
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Psikolojik Ýlk Yardýmýn Temel Ýlkeleri Psikolojik ilk yardým, basit ve kolay uygulanabilir uygulamalarý içerir. Ayný bir kýrýða splint koymak gibi yapýlacaklar sýralýdýr. Yapmaya karar vereceðiniz þey, bireyi gözlemleme ve ihtiyaçlarýný anlama becerinize baðlýdýr. Ortaya çýkacak stres reaksiyonlarý kiþinin kendi iþlevselliðini ve birlikte olunan ve çalýþýlan herkesi etkileyeceðinden herkes kendine, takým arkadaþýna ve biriminin fonksiyonlarýný sürdürebilmesine yardým edebilmek için psikolojik ilk yardýmý nasýl yapacaðýný bilmelidir. Bu konuda ilk stratejilerden biri 1919’da geliþtirilmiþtir ve günümüzde de birçok ordu tarafýndan kullanýlmaktadýr. Bu strateji, “cephe tedavisi” olarak anýlmaktadýr. Bu tedavi üç temel ilkeye dayanmaktadýr; 1. Yakýnlýk: Tedavi genellikle travmanýn olduðu yerde ya da yakýnýnda yapýlýr. 2. Aciliyet: Tedavi, belirtiler görülür görülmez baþlatýlýr. 3. Ümit aþýlama: Kiþi bu krizin geçici olduðu ve giriþimler sonlandýðýnda önceki hâline döneceði konusunda temin edilir. Bu konuda, günümüzde yapýlan çalýþmalar ise bir felaket ya da travmayý takiben beþ temel prensibin psikolojik ilk yardýmýn temelini oluþturduðunu vurgulamaktadýr:
1. Emniyet duygusunu saðlama, 2. Sakin olmayý saðlama, 3. Öz etkililik ve toplumsal etkililik duygusunu saðlama, 4. Diðer insanlarla baðlantýda kalmayý saðlama, 5. Ümit aþýlama. Psikolojik emniyet duygusunu saðlamak, travma sonrasý stres reaksiyonlarýnýn biyolojik özelliklerini, sakin olmayý saðlama ise bir çok duruma yaygýnlaþabilen travmayla ilgili anksiyeteyi azaltýr. Öz etkililik, kiþinin stresli durumla baþ etme kapasitesine olan inancýný artýrýr. Sosyal desteðin emosyonel iyilik hâlini ve iyileþmeyi desteklediðini belirten literatüre dayandýrýlan “baðlantýlý kalmayý saðlama”; pratik problem çözme, anlayýþ ve kabul, travmatik yaþantýyý paylaþma, normalizasyonu ve baþ etmeyi karþýlýklý öðrenme gibi sosyal destek aktiviteleri için fýrsatlar yaratýr. Ümit aþýlama, felaket sonrasý giriþimlerin önemli bir parçasýdýr ve optimist kiþilerin, olumlu beklentileri olanlarýn, yaþamýn ve kendi davranýþlarýnýn tahmin edilebilir oluþuna iliþkin algýlarý olan kiþilerin travma sonrasýnda daha iyi olduðunu belirten bilimsel çalýþmalara dayanmaktadýr.
Günümüzde tedaviler, bu belirtilen ilkelere dayanarak olay yerine yakýn yerlerde yapýlmaktadýr. Öncelikle kurbanýn yeme, içme, uyuma gibi fizyolojik ihtiyaçlarý karþýlanmaktadýr ve kiþinin diðerlerinden ayrý, izole ve yalnýz hissetmesini ya da yabancýlaþmasýný önleme amaçlanmaktadýr.
ASKERÎ DURUMLAR PSÝKOLOJÝK ÝLK YARDIM
VE
Askerî harekâtlar, savaþ ve çatýþmalar gibi durumlar genellikle kötü hava þartlarýnda yerine getirilen ve belli saatlerde belli þeylerin yapýldýðý durumlardýr. Bu dönemlerde askerlerin fiziksel ve ruhsal dayanýklýlýk sýnýrlarý zorlanýr. Askerî ortamda yargýlamanýn bozulmasýna neden olan bir stres reaksiyonu ise yeterince erken dönemde tespit edilemezse askerî birlikteki (manga, takým, bölük vb.) her bir bireyin savaþ alanýnda ölmesine, yaralanmasýna ya da görevin yerine getirilememesine neden olabilir. Psikolojik ilk yardým, normal aktivitelerde özellikle de çok kötü koþullarda ve düþmanýn olduðu bir ortamda yürütülen askerî harekâtlar sýrasýnda askerin ruhsal ve fiziksel performansýný sürdürmesine yardýmcý olur. Ayrýca görevden ya da bir çatýþmadan dönen askerlerin de bu yardýma ihtiyacý olmaktadýr. Askerî koþul ve ortamlarda, hayatýný kaybetme ve yaralanma korkusu, arkadaþlarýnýn ölümünü görmek, esir düþme, hayatta kalma suç-
luluðu, uykusuzluk, halüsinasyonlar, gece kabuslarý, depresyon, anksiyete ve sürekli tetikte olma, yaþanan ruhsal travmalardan sadece birkaçýdýr. Savaþ ortamlarýndan dönen birçok askerde bu nedenlerle uyum sorunlarý olabilmektedir. Askerî ortamda psikolojik ilk yardýmýn ve tedavinin amacý askerin görev öncesindeki iþlevselliðine ve üretken bir askerî yaþantýya geri dönmesini saðlamaktýr. Her giriþim, askerin çatýþma ortamýnda iþlevsel olmasýný saðlayacak yeteneklerini yeniden restore etmeye ve göreve hazýr olmasýný saðlamaya dönüktür. Askerlikte psikolojik ilk yardýmýn amaçlarý; askerin stres reaksiyonlarý ile baþ etmesine yardým etmek, destekleyici olmak; askerin kendine ve baþkalarýna zarar verebileceði davranýþlarý önlemek ya da gerekiyorsa kontrol altýna almak ve stres reaksiyonlarý ile baþ ettikten sonra en kýsa sürede askeri görevine geri göndermektir.
PSÝKOLOJÝK ÝLK YARDIM UYGULAMASI Aþýrý stres belirtilerini yaþayan kiþi, yaptýðýnýn genellikle farkýnda olmamakla beraber, bunu kendini korumak için yapar. Eðer kiþi bunlarýn normal ve anlaþýlabilir olduðunu anlarsa kendini daha güvenli hissedecektir. Yardým etmeye çalýþan kiþinin anlamak istediðini fark ettirme yönünde göstereceði çaba, özellikle de sakin kalabilirse kiþiye kendini daha iyi hissettirecektir. Duygusal reaksiyonlar yaþayan kiþi için, baþkalarýnýn kendisinden korktuðunu hissetmek kadar korku yaratan baþka bir þey daha yoktur. Bu nedenle sakin kalmaya çalýþmak önemlidir. Bir fincan çay veya kahve önermek, ismiyle seslenme gibi tanýdýk þeyler, küçük bir yaraya dikkati verme, yapabileceði basit iþler verme ya da tanýdýk insanlarýn ve aktivitelerin görülmesi, kiþinin korkusunu yenme yeteneðini güçlendirir. Eðer yardým eden kiþi de heyecanlý, kýzgýn ya da ani davranýþlar gösteriyorsa iyi yanýt alýnamayabilir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
105
Psikolojik Ýlk Yardým A. Rahatlama ve Boþalmayý Saðlama (Ventilation) Kiþinin sakinleþtikten sonra stresli olayla ilgili rüyalar görme olasýlýðý vardýr. Uyanýkken bile olay hakkýnda düþünebilir, hatta olaya cevaben verdiði kiþisel tepkileri tekrarlayabilir. Bu doðal örüntü, stresle baþ etmeye yardým eder. Sonuçta, olayýn baþlangýçta ne kadar ürkütücü olduðunu hatýrlamak zorlaþýr. Duygusal sýkýntý yaþayan bireye ilk yardým yaparken bu doðal örüntüyü yaþamasýna izin vermek gerekir. *Onu konuþmaya teþvik edin, iyi bir dinleyici olun, ne olduðunu ya da olduðunu düþündüðü þeyi kendi kelimeleri ile anlatmasýna izin verin. Eðer arkada býraktýklarý ile ilgili (aile, mali problemler vb.) endiþeler ve problemler strese ekleniyorsa bunlar hakkýnda konuþmak da kiþiye yardým eder. *Sabýrlý dinleme davranýþýnýz onunla ilgilendiðinizi gösterir ve kiþisel felaketini açýklamaya çalýþýrken korkusunu da yenebilir. *Konuþmakta zorlanmaya baþlarsa bir çay/kahve molasý önerin. O, hazýr olduðunda onu tekrar dinleyeceðiniz konusunda kiþiyi temin edin. *Neler olduðuna iliþkin algýlarýný gerçekçi bir bakýþ açýsýna getirmesine yardým edin; fakat bu konuda tartýþmayýn. Örneðin arkadaþlarý/yakýnlarý yanýnda ölürken kendisi sað kaldýðý için suçluluk hissediyorsa onun canlý kalmasýndan dolayý sevindiðinizi ve diðerlerinin ona ihtiyacý olduðu-
106
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
nu ona mutlaka söyleyin. Kendi hatasý ya da dikkatsizliði nedeniyle yakýnlarýnýn ölümlerinden kendisini sorumlu tutuyorsa (doðru da olabilir) cezalandýrýcý ve suçlayýcý olmayan bir tutumla, olayýn karmaþasý içinde hatalarýn ve kazalarýn olabileceðini fakat hayatýn devam etmesinin gerektiðini kavramasýna yardým eder. Bu ilkeler sivil felaketlerde de savaþ ortamlarýnda da aynýdýr. Bu psikolojik ilk yardým tedbirleri ile bireylerin ve askerlerin çoðu çabucak iyileþir. B. Aktivite / Aktif Tutma Savaþ ve bir felaket nedeniyle emosyonel bozukluk yaþayan birey, temel olarak bir anksiyete ve korku kurbanýdýr. Korkuyu kontrol etmenin en iyi yolu ise aktif olmaktýr. Neredeyse tüm askerler taarruz etmeyi beklerken ya da pusudayken önemli derecede anksiyete ve korku yaþarlar, ancak hareket etmeye baþladýklarýnda bu hisler azalýr. Etkili performans göstermekten gurur duyarlar ve iyi asker olduklarýný bilmekten hoþlanýrlar. Fiziksel kapasitesinde sorun olmayan emosyonel bozukluðu olan bireyler için aktiviteler çok yararlýdýr. Bireyin ilk korku-
sunu yenmesine yardým ettikten sonra kendine güven kazanmasýna yardým eder. *Yapacak yararlý iþler buldukça iþlevselliðinin devam ettiðini fark etmesini saðlayýn ve aktif kalmasýný teþvik edin. Örneðin, sedyeleri taþýma (ama çok aðýr yararlýlarý deðil), kamyonlarýn yüklenmesi, etrafýn temizlenmesi, siper kazmasý, baþkalarýna yardým etmesi istenebilir. *Eðer mümkünse normal görevine ya da yaþamsal rutinlerine geri gönderin. *Güçlü yönlerini araþtýrýn ve onlarý uygulamasýna yardým edin. Sadece etrafta boþ boþ dolaþmasýna izin vermeyin. Ona ne yapacaðýný ve nerede yapacaðýný söyleyerek yönlendirici olabilirsiniz. Yönergeler basit ve açýk olmalý; tekrar edilmeli, makul ve yapýlabilir þeyler olmalýdýr. *Panik yaþayan kiþi tartýþmacý olacaktýr. Duygularýna saygý gösterin, fakat daha acil, elde edilebilir ve karþýlanmasý gerekli ihtiyaçlara iþaret edin. Aþýrý enerjisini boþaltacaðý fýrsatlar yaratmak önemlidir ve her þeyden önemlisi onunla tartýþmamak gerekir.
*Eðer yararlý bir iþ yapmasýný saðlayamazsanýz onun bu aþýrý reaksiyonunun ortama yayýlmadan önce davranýþlarýný kontrol edebileceði bir yardým alýn. Gerekirse kiþiyi sýnýrlayarak ya da tecrit ederek bu enfeksiyöz duygularýn yayýlmasýný önlemek önemlidir. Aktif olmak, kiþiye üç þekilde yardým eder: Kendini unutur, aþýrý gerginliði için bir çýkýþ noktasý bulur ve kendine yararlý bir þeyler yapabildiðini kanýtlamýþ olur. Aktif tutma; kiþinin korkusunu, etkisizlik ve iþe yaramama duygusunu yenmesine yardýmda çok önemli katký saðlar. C. Dinlenme Özellikle savaþ koþullarýnda, duygusal reaksiyonlarýn primer sebebinin fiziksel bitkinlik olduðu zamanlar vardýr. Canýndan bezmiþ, kirli bir asker için uygun dinlenme, içmek için iyi bir su, sýcak yemek, giyeceklerini deðiþtirmek
ve banyo yapma fýrsatý saðlamak (týraþ olmak) olaðanüstü sonuçlar yaratabilir. Fiziksel ve fizyolojik ihtiyaçlarýn kaþýlanmasý psikolojik ilk yardýmýn öncelikli uygulamalarýndan biridir. D. Grup Aktiviteleri Çalýþan, tehlikeyle karþýlaþan ve ciddi problemlerle uðraþan bireyler için baðlarý sýký ve güçlü bir grubun üyesi olmak iyi bir þeydir. Böyle bir gruptaki her birey, diðer grup üyelerini destekler. Bireyler ayný ilgileri, amaç ve problemleri paylaþtýklarý için daha fazla þey yaparlar ve daha iyi çalýþýrlar; daha da önemlisi daha az endiþe yaþarlar. Oyunu kazandýran ya da savaþta tepeyi aldýran, bu grup ruhudur ve psikolojik ilk yardým çantasýnda olmasý gereken en etkili araçtýr. Askerin gruba geri dönmesini saðlamak, sistemin içinde ve etkili olduðunu görmesine izin vermek, aidiyet ve emni-
yet duygusunu tekrar oluþturmasýný saðlar ve onun grup içinde yararlý bir üye olmasýna yardým eder.
ASKERÎ ORTAMLARDA KARÞILAÞILABÝLECEK STRES REAK SÝYONLARI VE PSÝKOLOJÝK ÝLK YARDIM GEREKTÝREN DU RUMLAR Psikolojik ilk yardým en çok, asker duygusal sýkýntýsý nedeniyle görevi yerine getiremediðinde gerekir. Stres; çatýþmalarda, terörist eylemlerde ve tutsak alýndýðýnda olduðu gibi doðal afetlerde ve büyük kazalarda da kaçýnýlmaz bir durumdur. Bu gibi durumlarda yaþanan birçok sýkýntý geçicidir ve kiþi iyi bir cesaretlendirme ile görevine devam edebilir. Stres belirtileri birkaç dakikadan birkaç saate ya da güne kadar devam edebilir. Bununla beraber, stres reaksiyonlarý kiþiyi önemli derecede çalýþamaz hâle getirmiþse bu duygular bulaþýcý olabilir ve sadece bunlarý hisseden kiþiyi deðil bütün birliði ve çevreyi tehlikeye atabilir. Acil bir fiziksel yaralanma ihtimali olmadýðýnda bile psikolojik zararlar olabilir. Örneðin, birisi stres nedeniyle fonksiyon gösteremiyorsa bu durum kiþinin kendine güvenini kaybetmesine neden olabilir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
107
Psikolojik Ýlk Yardým Bazen insanlar felaketler sýrasýnda iyi bir þekilde iþlevselliklerini sürdürürler fakat daha sonraki zamanlarda iþ performansýný ve yaþam kalitesini bozan duygusal yara izlerinden dolayý sýkýntý yaþamaya baþlayabilirler. Eðer anýlar çok acý veriyorsa kiþi bu anýlarý canlandýran tüm durumlardan kaçýnmaya baþlar. Sosyal olarak geri çekilme yaþýyorsa ve anksiyete, depresyon, kötü madde kullanýmý belirtileri varsa kiþinin tedaviye ihtiyacý vardýr. Polislerin, itfaiyecilerin, acil servis teknisyenlerinin ve felaketlerde müdahale eden diðer çalýþanlarýn deneyimleri, rutin psikolojik ilk yardým uygulamasýnýn, gelecekte ortaya çýkacak TSSB olasýlýðýný azalttýðýný kanýtlayýcý niteliktedir. Bu nedenle, kendi kendine yardým ve akran yardýmý olarak psikolojik ilk yardým, olumsuz koþullarda iyi görünen bireyler de dâhil olmak üzere, tüm bireylere yararlý olmaktadýr. Bunun yanýnda, felaket ve savaþ ortamlarýnda psikolojik ilk yardým ile fiziksel ilk yardým kol kola gitmelidir. Fiziksel bir yaralanmanýn ya da iþlevsel bozukluða neden olan bir durumun keþfedilmesi, psikolojik hasar olasýlýðýný dýþarýda býrakmaz. Aðrý çeken, þokta bedeninin ciddi bir zarar görmesinden korkan ya da ölüm korkusu yaþayan kiþi þakalara, kayýtsýz yanýtlara, korkulu ve acýma içeren bir ilgiye iyi yanýt vermez. Korku ve anksiyete, ayný kan kaybýnda olduðu gibi bireyin ya da askerin gücünü alýr, götürür. Fiziksel bir yaralanma ve onun neden olduðu koþullar, fiziksel hasardan potansiyel olarak daha
108
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
ciddi olabilecek emosyonel hasarlara neden olabilir ve her iki durum da tedavi gerektirir. Parmak kesilmesi gibi küçük bir yaralanma birçok insanda duygusal bir reaksiyona neden olur. Yaralanan bireyin kendini kötü hissetmesi normaldir. Yaralanma büyüdüðünde özellikle de yaralanan vücut parçasýnýn kiþi için anlamý büyük olduðunda kiþi daha fazla güvensiz olur ve korku duyar. Örneðin genital bölge ya da göz yaralanmalarý küçük bile olsa insana kendini çok kötü hissettirir. Bazý vücut bölgeleri ise kiþinin kendi özel sebepleri nedeniyle çok rahatsýz edici olabilir. Yaralanmýþ kiþi, kendini daha az güvende hisseder, daha asabidir ve daha korkuludur. Tüm bunlar sadece ne olduðu ile ilgili deðil bu yaralanma sonucunda neler olabileceði ile ilgili düþünceleri nedeniyledir. Bu korku ve güvensizlik kiþiyi huzursuz, inatçý ve mantýksýz hâle getirir. Ona yardým ederken bu davranýþlarýn özellikle yardým edene yönelik olmadýðý akýlda tutulmalýdýr. Yaralý bireyin sabýra, güven veren bir tutuma, desteðe ve cesaretlendirmeye ihtiyacý vardýr. Baþlangýçta takdir ediyor görünmese de ya da uyuþmaz görünse de yardým edilmeye çalýþýldýðýný anlar.
SAVAÞ YORGUNLUÐU VE DÝÐER SAVAÞ STRES REAKSÝ YONLARI Savaþ yorgunluðu, geçici emosyonel bir bozukluk ya da fonksiyon yetersizliðidir. Daha önceden normal olan bir askerin, savaþta karþýlaþýlan aþýrý ve üstesinden gelinmesi zor strese tepkisi olarak ortaya çýkar. Savaþ yorgunluðunun dinlenme, fiziksel olarak yeniden þarj olma saðlama ve güveni tekrar oluþturacak aktivitelerle iyileþtiði belirtilmektedir. Her ne kadar fiziksel yorgunluk ya da uykusuzluk dönemlerinden sonra sýklýkla görülse de bunlar olmadan da görülebilmektedir. Tüm savaþan ve savaþa destek olan birliklerde yoðun ve uzamýþ durumlar karþýsýnda hissedilme olasýlýðý vardýr. Belirtiler bazen olumsuz davranýþlar þeklinde ortaya çýkabilir. Bunlar basit bir dinlenme, tazelenme ve güvenin yeniden saðlanmasýndan baþka müdahaleler gerektirdiðinden savaþ yorgunluðu olarak adlandýrýlmazlar. Bu olumsuz davranýþlar alkol kullanýmý, düþman esirlerine ya da sivillere gaddarca davranma, yaðmalama, firar ve kendini yaralama þeklinde olabilir. Bu zararlý savaþ stres reaksiyonlarý, iyi bir psikolojik ilk yardým ile önlenebilir. Önlenemezse ve bu olumsuz davranýþlar ortaya çýkarsa bu kiþilere onaylama ve dinlenme yerine disiplin cezasý uygulanýr.
Stres Reaksiyonlarý Birçok insan talihsizlikler baþýna geldiðinde ya da felaketlerle karþýlaþtýðýnda o anda deðil, durum geçtikten sonra reaksiyon gösterir. Herkes biraz korku hisseder. Bu korku, daha önce yaþadýklarýndan daha büyük olabilir ya da korkularýnýn her zamankinden daha fazla farkýnda olabilirler. Böyle bir durumda kendilerinde titremeler, terleme, bulantý - kusma ya da þaþkýnlýk hâli yaþanabilir. Bu reaksiyonlar normaldir, bununla beraber bazý reaksiyonlar (kýsa ya da uzun sürsün) eðer kontrol edilmezlerse bazý problemlere neden olurlar. Bu aþýrý stres belirtileri aþaðýda özetlenmiþtir: A. Duygusal Reaksiyonlar: 1) En yaygýn stres reaksiyonu, etkisiz performans göstermedir. Örneðin yavaþ düþünme (yavaþ reaksiyon gösterme), gürültülerden ve gördüklerinden önemli olanlarý ayýrt etmede güçlük, bir þeyi baþlatmada güçlük, kararsýzlýk, dikkati odaklamada sorun yaþama, daha önceden bilinen iþleri yapmaya eðilimin artmasý ve bildik detaylarla aþýrý uðraþma. Bu durum kiþinin aþýrý pasif olduðu (sadece oturma ya da ne yapacaðýný bilmeden dolaþma) bir duruma kadar ilerleyebilir. 2) Daha az sýklýkla karþýlaþýlan bir reaksiyon da kontrolsüz duygusal patlamalar yaþamadýr (aðlama, gülme, haykýrma vb.). Bazý bireyler ise tam aksi þekilde içe kapanýp sessizleþirler ve kendilerini herkesten izole etmeye çalýþabilirler. Kontrolsüz reaksiyonlar ya be-
lirtildiði gibi yalýn þekilde ortaya çýkabilir ya da baþka tepkilerle birlikte görülebilir. (Bir dakika önce aðlarken bir dakika sonra kahkaha atabilir.) Bu durumdaki kiþi huzursuz görünür ve hareketsiz duramaz, amaçsýz bir þekilde etrafa koþturuyor olabilir. Ýçinde büyük bir öfke ya da korku hissediyordur ve fiziksel hareketleri bunu gösterebilir. Öfkeliyken ayýrmaksýzýn etrafýndakilere çarpabilir/vurabilir.
Desoryante ve sersemlemiþ görünür ve hafýzasýnýn bir kýsmýný ya da tamamýný kaybetmiþ gibi görünebilir. Böyle durumlarda, özellikle de kiþinin kafa travmasý geçirmediðine iliþkin bir görgü tanýðý yoksa saðlýk personelinin bu ihtimali hýzlýca araþtýrmasý gerekir. Problem tam olarak tanýmlanýncaya kadar askerin/kiþinin kendisini daha tehlikeli bir duruma maruz býrakmasýna izin verilmemelidir.
B. Uyum Yeteneðinin Kaybolmasý:
C. Uyku Bozukluklarý ve Tekrarlý Yaþantýlar
1) Baþ edemediði tehlikeli durumdan ümitsizce uzaklaþma çabasý içinde olan kiþi, panik yaþayabilir ya da þaþkýn bir hâlde olabilir. Bir topçu ateþinin tam ortasýndayken kiþi aniden görme ve iþitme yeteneðini kaybedebilir. Zihinsel yetenekleri bozulabilir, net bir þekilde düþünemez ya da basit emirleri bile yerine getiremeyebilir. Kiþinin yargýlamasý bulutlandýðýndan ve davranýþýnýn olasý sonuçlarýný anlayamadýðýndan düþman ateþinin ortasýnda ayakta durup kalabilir ya da yanan bir binanýn içine dalabilir. Hareket etme yeteneðini kaybedebilir (donup kalýr), felç gibi olabilir ya da bayýlabilir.
Bir felaket nedeniyle aþýrý stres altýnda kalmýþ kiþi genellikle uyku sorunu yaþar. Birey eþini, babasýný ya da yaþamýndaki diðer önemli kiþilerin bu olayda öldüðünü gördüðü gece kâbuslarý yaþayabilir. Bu kâbuslarýn, travmatik olaydan ya da savaþtan kýsa bir süre sonra olduðunda normal sayýldýklarý unutulmamalýdýr. Zaman geçtikçe kâbuslar daha azalýr ve daha az korkutucu bir hâl alýr. Aþýrý vakalarda, uyanýkken bile tekrar tekrar olayý düþünebilir, tekrar oluyor gibi hissedebilir ve stresin bir kýsmýný tekrar tekrar yaþar. Bazýlarý için bu tekrar yaþantýlar nihai iyileþme için gereklidir. Bu nedenle anormal
2) Bazý durumlarda ise kafa yaralanmalarý bu aþýrý stres belirtilerine neden olabilir. Örneðin kiþi þaþkýn bir hâlde ve ortalýkta amaçsýzca dolaþýrken bulunabilir.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
109
Psikolojik Ýlk Yardým olarak görülmemeli ve yargýlanmamalýdýr. Olayý tekrar yaþantýlayan kiþi için bu reaksiyon yýkýcý ve rahatsýz edici olabilir. Böyle bir durumda, kiþinin olay hakkýnda, yaþantýsý ve duygularý hakkýnda detaylý þekilde konuþmasýný saðlayacak fýrsatlar yaratmak önemlidir. Ancak kiþi buna zorlanmamalýdýr. Bunun yerine sýk sýk ortam yaratýlmalý, mahrem bir yerde ve bir kiþi ile konuþmaya cesaretlendirilmelidir. 1 ☺Tablo-1
D. Psikiyatrik Komplikasyonlar Yukarýda A, B ve C kategorilerindeki davranýþlar tanýmlanmýþ olsa da genellikle bazýlarý zamanla deðiþir ve bazýlarý da deðiþmez. Sýcak yemek, uyumak için zaman, biraz hava almasý için fýrsatlar sunulsa da gün içinde durumunda bir düzelme olmayan ya da daha kötü olan kiþiler týbbi/psikiyatrik bakým almayý gerektirir. Zamanla düzelip düzelmeyeceðini görmek için bu kiþileri bekletmemek gerekir.
Asker ve görev için problem yaratabilecek olan aþýrý stres ya da savaþ yorgunluðu reaksiyonlarýný tanýmak için uzmanlýk eðitimi almýþ olmak gerekmez. Þiddeti daha az olan reaksiyonlarý tanýmak daha zordur. Kiþinin yardýma ihtiyacý olup olmadýðýný belirlemek için kiþinin görevini yaparken anlamlý davranýþlar gösterip göstermediðini, kendine bakýp bakmadýðýný ya da anormal dýþa dönük davranýþlar gösterip göstermediðini gözlemek gerekir.
Hafif savaþ yorgunluðu
BELÝRTÝLER *
KENDÝ KENDÝNE YARDIM YA DA TAKIM ARKADAÞI YARDIMI
1. Sinirlilik ve gerginlik,
1. Görev performansýný sürdürün, o andaki göreve odaklanýn.
2. Soðuk terleme, aðýz kuruluðu, 3. Çarpýntý ve baþ dönmesi, 4. Bulantý, kusma, ishal, 5. Bitkinlik, 6. Titrek ve aðlamaklý olma, 7. Boþ boþ ve uzaklara bakma, 8. Anksiyete, kararsýzlýk, 9. Çabuk kýzma, þikayet etme/sýzlanma, 10. Unutkanlýk, konsantre olamama,
2. Askerden verilen görevi yapmasýný bekleyin. 3. Sakinliðinizi koruyun; yönlendirici olun ve kontrolü elinizde tutun. 4. Askerin, bu tepkilerin normal olduðunu ve onda bir sorun olmadýðýný bilmesini saðlayýn. 5. Askeri; durum, hedefler, beklentiler ve destekler konusunda bilgilendirin. Söylentileri kontrol edin. 6. Askerin kendine güvenini yeniden kazanmasýný saðlayýn ve onunla baþarmak hakkýnda konuþun.
11. Uykusuzluk ve kâbuslar,
7. Askerin, dinlenme saatleri dýþýnda eðlence aktiviteleri ve malzeme bakýmý gibi iþlerle üretken olmasýný saðlayýn.
12. Ses ve hareketlerden kolay irkilme,
8. Askerin, iyi bir kiþisel hijyeni sürdürmesini saðlayýn.
13. Takýma ve kendine olan güveni kaybetmeye baþlama, kýzma,
9. Mümkün olduðunca çabuk, yeme içme ve uyku ihtiyacýný karþýlamasýný saðlayýn.
14. Düþünme, konuþma ve iletiþim kurmada güçlük...
10. Duygularý hakkýnda konuþmasýný saðlayýn. Keder ve endiþe duygularýný küçümsemeyin. Pratik tavsiyelerde bulunun.
* Bu belirtilerin çoðu veya tamamý hafif savaþ yorgunluðunda görülür. Savaþ sýrasýnda her normal kiþide görülebilir ancak kiþi görevini yerine getirebilir.
110
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
2 ☺Tablo-2
Daha aðýr savaþ yorgunluðu
BELÝRTÝLER *
MÜDAHALE**
1. Sürekli etrafta dolaþma,
1. Askerin davranýþlarý, eðer görevi, baþkalarýný ve kendini tehlikeye atarsa askeri kontrol etmek için ne gerekiyorsa onu yapýn.
2. Ani ses veya hareketler olduðunda ürkme ve kaçma, 3. Tüm vücutta ya da kollarda titreme,
4. Fiziksel bir nedeni olmadan bir vücut parçasýný kullanama- 2. Eðer asker üzgünse iþ birliði içinde onunla sakince konuþun. ma (el, kol, bacaklar), 5. Görememe, iþitememe ya da hissedememe (kýsmi yada to- 3. Askerin güvenilirliði konusunda endiþe olursa; tal kayýp), * askerin silahýný boþaltýn, * eðer aþýrý endiþe varsa silahýný alýn, 6. Fiziksel tükenme, aðlama, 7. Ateþ altýndayken donup kalma ya da panik içinde koþma, * sadece güvenlik ya da transfer gerektiðinde fiziksel olarak tespit edin. 8. Boþ bakýþlar, ayakta dururken sendeleme ve sallanma, 9. Hýzlý ve uygunsuz konuþma, 10. Tartýþmacý ya da kayýtsýz davranýþlar, 11. Kiþisel hijyene özensizlik, 12. Tehlikeye aldýrmama, 13. Hafýza kaybý, 14. Þiddetli kekeleme, geveleme ya da hiç konuþamama, 15. Uykusuzluk ya da kâbuslar, 16. Olmayan þeyler görme ya da duyma, 17. Hýzlý duygusal deðiþim, 18. Sosyal çekilme, apati/duygusal küntlük, 20. Histerik patlamalar, 21. Garip ya da kendinde deðil gibi davranýþlar...
4. Herkesi, bu belirtilerin büyük olasýlýkla savaþ yorgunluðu belirtileri olduðu konusunda ve askerin çok çabuk iyileþeceði konusunda bilgilendirin ve temin edin. 5. Eðer savaþ yorgunluðu belirtileri devam ederse; * askeri daha güvenli bir yere alýn, * askeri asla yalnýz býrakmayýn, tanýdýðý birinin yanýnda olmasýný saðlayýn, * kýdemli çavuþu ya da subayý bilgilendirin, * askeri, týbbi personelin muayene etmesini saðlayýn. 6. Askere, yemediði, uyumadýðý ve dinlenmediði zamanlarda yapacak bir iþ verin. 7. Askeri, 24 saat içinde tam olarak göreve döneceði konusunda temin edin ve hazýr olur olmaz normal görevine dönmesini saðlayýn.
* Bu belirtiler hafif savaþ yorgunluðu belirtilerine ek olarak görülür. ** Bütün bu prosedürleri kendi ve takým arkadaþý yardýmýna ek olarak uygulayýn.
3 ☺Tablo-3
Savaþ yorgunluðunu önleyici tedbirler
1. Takýmýnýza yeni katýlanlara hoþ geldin deyin ve onlarý hýzlý bir þekilde tanýyýn. Eðer siz yeniyseniz arkadaþ edinmek için aktif davranýn. 2. Fiziksel olarak fit olmaya çalýþýn (güç, dayanýklýlýk ve çeviklik açýsýndan). 3. Kendinizi ve arkadaþýnýzýn hayatýný kurtaracak yardým becerilerini bilin ve uygulayýn. 4. Hýzlý gevþeme tekniklerini öðrenin ve uygulayýn. 5. Evde ve takýmda iþler zorlaþtýðýnda birbirinize yardýmcý olun. 6. Bilginizi taze tutun, komutanlarýnýza sorun ve söylentilere kulak asmayýn. 7. Herkesin yiyecek, su, barýnma, hijyen ve temizlenme ihtiyaçlarýný karþýlamasý için birlikte çalýþýn. 8. Görev ve güvenlik uygun olduðunda uyuyun ve herkesin uyumasý için zaman bulmasýna yardým edin. * Sadece güvenli yerlerde ve günde en azýndan 4 saat uyumaya çalýþýn (mümkünse günde 6 - 9 saat uyuyun). * Uzun görevlere çýkmadan önce iyi uyumaya dikkat edin. * Uygun zaman olduðunda þekerleme yapýn ama görev için tamamen uyanýk olabilecek kadar zaman býrakýn. * Uykusuz kalýrsanýz sonra mutlaka o açýðý kapatýn. ☺Tablolar FM 4-25.11 (FM 21-11)’den doðrudan çevirilerek oluþturulmuþtur. (http://www.operationalmedicine.org/TextbookFiles/FirstAid.htm)
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
111
Psikolojik Ýlk Yardým Ani sivil felaketlerle ilgili çalýþmalara göre, bir kural olarak insanlarýn %70 - 80’i duygusal reaksiyonlar gösterirken %10 - 15 daha þiddetli bozukluklar göstermektedir (B ya da C grubundaki belirtiler). Diðer %10 - 15 ise etkili ve sakin bir þekilde çalýþmaya devam edecektir. Çalýþmaya devam edebilen grup genellikle önceden bir felaket deneyimi olanlar ya da felaket koþullarýnda yapabilecekleri etkili bir iþi olan kiþilerdir. Polis, itfaiyeci, acil servis uzmaný ve askerler gibi bu koþullarda birimin %99 ya da %100 etkililikte görev yapmasýný saðlamaya yönelik eðitim almýþ kiþilerde, diðer bir deyiþle bu koþullar konusunda hazýrlýklý olan kiþilerde daha uyuma dönük tepkiler görünmektedir. Fakat ani ve beklenmeyen dehþetin; fiziksel yorgunlukla, bitkinlikle ve arkada býraktýklarý (aile vb.) ile ilgili dikkat daðýtýcý endiþelerle birleþtiðinde bazen çok iyi eðitilmiþ kiþilerin bile geçici kaybýna neden olabileceði unutulmamalýdýr. PSÝKOLOJÝK ÝLK YARDIMI UYGULAYAN KÝÞÝLERÝN FARKINDA OLMASI GEREKEN ÖZELLÝKLER a. Koþullar ne olursa olsun sizin de askere/bireylere yönelik bilinçli ya da bilinçsiz duygusal reaksiyonlarýnýz olacaktýr. Reaksiyonlar bireye/askere yardým etmenize yardýmcý da olabilir yardýmýnýzý engelleyebilir de. Yorgun ve endiþeli olduðunuzda olaðandan çok daha yavaþ davranan ya da aþýrý abartan birine karþý çok çabuk sabýrsýz olabilir, kýzgýnlýk hissedebilirsiniz. Çok sayýda fizik-
112
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
sel yaralýnýn olduðu zamanlarda görmediðiniz hasarlara kýzmanýz çok doðaldýr. Fiziksel yaralar görülebilir ve kolayca kabullenilebilir. Ancak emosyonel sýkýntýlarý bir yaralanma olarak kabul etmek çok daha zordur. Öte yandan, aþýrý sempati duyma eðilimi de ortaya çýkabilir. Yetersiz bir kiþiye duyulan aþýrý sempati ve acýma, iliþkiye negatif duygular kadar zarar verici olabilir. Stres altýndaki kiþi, sizin üzülmenize deðil yardýmýnýza ihtiyaç duyar. Bu yaklaþým daha yetersiz hissetmesine neden olabilir. Ýyileþeceðine, görevine geri dönebileceðine ve iyi bir asker olacaðýna inanmalýsýnýz ve bu inancý da davranýþlarýnýzla ve sözlerinizle göstermelisiniz. Sakin tutumunuz, güveniniz ve yeterliliðiniz kiþiye kendini güvende hissettirecektir. b. Askerî ortamlarda askeri iyileþmeye ve çok tehlikeli bir koþula geri dönmeye teþvik ederken suçluluk hissedilebilir (özellikle de siz
daha güvenli ve rahat bir yerde kalýyorsanýz). Bu durumda eðer göreve dönerse ve görevini iyi yaparsa kendini güçlü ve tam hissedeceði unutulmamalýdýr. Öte yandan, eðer evine psikolojik rahatsýzlýk nedeniyle gönderilirse kendinden þüphe edeceði ve genellikle yaþamýnýn geri kalanýnda yetersizlik ve güvensizlik hissedeceði de akýlda tutulmalýdýr. c. Hatýrlanmasý gereken diðer bir þey de savaþ ortamýnda bu askerin yerine baþkasýnýn savaþtýðýdýr. Bu geçici savaþ yorgunluðunu yaþayan asker, birimine ve arkadaþlarýnýn yanýna geri dönerse yeni bir yere tayin olmaktan daha az yük taþýyacaktýr. d. Bir taraftan sabýrsýz, hoþgörüsüz ve kýzgýn olmamaya çalýþýrken öte yandan kaygýnýzýn fazla artýp artmadýðýna da dikkat etmelisiniz. Bu tür duygular yardýmýnýzý engelleyeceði gibi net kararlar alma becerinizi de bozar.
e. Uyguladýðýnýz psikolojik ilk yardýmýn fiziksel olarak yaralanmýþ olan askerin/bireyin iyileþmesinde katkýsý ve deðerinin büyük olacaðý unutulmamalýdýr. f. Her bireyin, kiþiden kiþiye, zamana ve koþullara göre deðiþmekle beraber (siz de dâhil olmak üzere) bir potansiyel duygusal yüklenme noktasý olduðunu unutmayýn. Birinin geçmiþte bir strese anormal yanýt vermesi bir sonraki strese de ayný þekilde yanýt vereceði anlamýna gelmez. Ne kadar katý ve dayanýklý görünürse görünsün her bireyin anksiyete ve stres belirtileri gösterebileceði unutulmamalýdýr. Strese karþý kimse tamamen baðýþýk deðildir. Psikolojik ilk yardýmý yapacak kiþi eðer ortamýn dýþýndan gelen biriyse mümkün olduðunca çabuk, olayýn niteliðini, ortamý, yönetimin yanýtýný, organizasyon politikalarýný ve düzenlemeleri ve mevcut hizmetleri daha olay yerine gelmeden önce öðrenmelidir. Ortama ulaþtýktan sonra insanlarýn nasýl tepki verdiðine ve etkileþtiðine dikkat etmelidir ve yardýma ihtiyacý olan insanlarý tanýmlamaya baþlamalýdýr. Birçok insanýn yardýma ihtiyaç duyduðu yerlerde, kimin yardýmdan yararlanabileceði ya da en fazla yarar saðlayacaðý konusunda önceliklerini belirlemeli ve ortamýn zamansal
ve çevresel kýsýtlýlýklarý içinde nasýl bir temas saðlayacaðý konusunda plan yapmalýdýr. Ayrýca, felaket ortamlarýnda ya da yoðun stres yaþanan savaþ gibi durumlarda fiziksel olarak yaralanmýþ birçok kiþinin distresini önemsememe ve psikiyatrik belirtilerini bildirmeme eðiliminde olduðu unutulmamalýdýr. Özetle, psikolojik ilk yardým uygulayan kiþinin sakin olmasý ve açýk düþünüyor olmasý önemlidir. Akut distres belirtileri çok çeþitlidir ama psikolojik ilk yardýmý yapacak kiþi özellikle konfüze, disoryante, panik durumunda olan, aþýrý derecede içe dönmüþ, apatik ya da kendini kapatmýþ, aþýrý öfkeli ya da dürtüsel davranan kiþilere dikkat etmelidir. Tüm bu giriþimlerin amacý kronik psikiyatrik komorbiditeyi azaltmaktýr.
UYGULAMA ÝÇÝN PRATÝK ÝPUÇLARI Baþkalarýnýn duygularýna saygý göstermek a. Yardým etmeye çalýþtýðýnýz bireyi/askeri alay etmeden kabul edin. Herkesin kendine özgü duygularý olma hakkýný kabul edin. Duygu, inanç ve davranýþlarýnýz farklý olsa bile, suçlamayýn, hissetme ve tepki gösterme tarzýný yargýlamayýn/durdurmayýn. Göreviniz bu zor koþulda ona yardým etmektir, eleþtirmek deðil. Hiç kimse üzgün olmak ya da endiþeli olmak istemez; eðer yapabilse zaten sizin karþýnýzda olmazdý. Yardým aradýðýnda, kiþi ani bir reddetme ya da suçlama deðil, korkularý ile ilgili olarak ilgiye ihtiyaç duyar ve ilgi bekler. Bu sorunlarla iyi koþullarda baþ etmiþ olmaktan dolayý kendinizi güçlü hissedebilirsiniz ama bu koþullarýn gelecek sefere tam tersi olmayacaðýnýn garantisi yoktur.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
113
Psikolojik Ýlk Yardým b. Ýnsanlarýn çok farklý ve çeþitli etkenlerden oluþan bir yapýsý olduðunun farkýna varýn. Bütün insanlar ayný koþullarda ayný tepkileri vermezler. Her bir birey kendisine özgü olan hem bilinçli hem de bilinçsiz karmaþýk ihtiyaç ve motivasyonlara sahiptir. Genellikle bardaðý taþýran son damla, kiþinin dolmasýna neden olan stresli koþullarýn neden olduðu son þeydir; stresörün kendisi deðildir. Altta baþka bir problem vardýr. Bu nedenle, bir yaralanma ya da bir felaket her birey için ayrý bir anlam taþýr. Diðer kiþinin duygu ve reaksiyonlarýný paylaþamasanýz da ve hatta reaksiyonlar size saçma ve acayip görünse de bir nedenden dolayý öyle hissettiðinin ve yaptýðýnýn ayrýmýnda olmalýsýnýz. Bu koþullar altýnda yapabileceðinin en iyisini yapýyordur. Sizin olumlu yardýmýnýz ve güveniniz, onun daha iyiyi yapmak için ihtiyacý olan þey olabilir. Emosyonel ve fiziksel yetersizliði kabul etmek a. Duygusal yetersizliði fiziksel yetersizlik gibi kabul edin. Eðer bir düþme anýnda askerin ayak bileði burkulursa hiç kimse (kendisi bile) hemen koþmasýný beklemez. Askerin duygulanýmý da aðýr topçu ateþi ya da vahþet nedeniyle ortaya çýkan aþýrý stres nedeniyle belki geçici olarak gerilebilir. Bir mola vermeden hemen eyleme geçmesini istemeyin. Bazý bireyler kendilerini daha çabuk toparlarlar, bazýlarý da toparlayamazlar. Emosyonel dengesi bozulmuþ bir kiþi, ayný ayaðý burkulmuþ kiþi gibi ger-
114
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
çek bir durumdur. Ancak maalesef birçok insan görebildiði þeyleri (yara, kanama veya hasta bir akciðer filmi vb.) gerçek sayma eðilimindedir. Bazý kiþilerde, kiþinin duygularýnda ya da zihninde bir sorun yaþadýðý ile ilgili bunun sadece bir imajinasyon olduðunu, gerçekten hasta olmadýðýný ve kiþilerin bunu iradelerini kullanarak yenebileceklerini düþünme eðilimi vardýr.
b. “Bunlarýn hepsi senin kafanda”, “Boþver býrak gitsin” “Kendini kontrol et” gibi ifadeler yardýmcý olduklarýný düþünen kiþilerce sýk kullanýlan ifadelerdir. Gerçekte bu sözler anlayýþsýzlýk gösterdiðinden kýzgýnlýk yaratýr. Bu sözler sadece yetersizlik ve zayýflýðý vurgular. Bu gibi ifadeler, psikolojik ilk yardýmda kullanýlmaz. Yaralanmasýna yönelik güçlü duygusal reaksiyonlarý olan psi-
kolojik ya da fiziksel hasta kiþi böyle hissetmek istemez. Etkili olmayý ister, fakat geçici olarak korku, anksiyete, suçluluk ya da yorgunlukla baþ edemiyordur. Kendini kayýp hisseder ve duygularýný kontrol edemez. Baþkalarý yapabilirken baþarýsýzlýðýný hatýrlatmak, ona kendini daha kötü hissettirir. Ýhtiyacý olan þey, soðukkanlý, sakin ve olumlu cesaretlendirme içeren bir yaklaþýmdýr. Örneðin, herkesin onun kendini toparlayacaðýna inandýðýný hatýrlatmak ve kiþiye güven göstermek. Genellikle bu temin etme, yapacaðý basit fakat nasýl yapýlacaðýný bildiði yararlý þeylerle ilgili açýk direktifler ve cesaretlendirme ile birlikte yapýldýðýnda etkililik hýzlýca yeniden kazanýlýr. Ýnsanlara ne hissetmeleri, ne düþünmeleri ya da yapmalarý gerektiðini ya da daha önce nasýl
yapsalardý iyi olacaðý hakkýndaki fikirlerinizi söylemeyin. Ýnsanlara kiþisel davranýþ ve inançlarýný sebep göstererek neden acý çektikleri konusundaki görüþlerinizi söylemeyin (tüm bunlar yeterlilik duygusunu azaltýr). Sýkýntýda görünen kiþinin emosyonel gücü olduðuna inanmak Sýkýntýdaki bir askerin/bireyin göründüðünden daha güçlü olduðunun farkýnda olun. Yaralý ya da hasta birey en iyisini yapamayabilir. Kiþiliðinin güçlü yönleri korku, belirsizlik ve aðrýnýn arkasýnda gizlenmiþ olabilir. Çok kýsa bir zaman önce yanýnýzda etkili bir þekilde çalýþmýþ olsa bile sadece o anki baþarýsýzlýðýný görmek çok kolaydýr. Yardýmýnýzla tekrar yararlý biri olacaktýr. Onu iyi bir asker, niþancý ya da arkadaþ yapan her neyse hâlâ oradadýr ve onun sadece yardýma ihtiyacý vardýr.
KAYNAKLAR NERÝA, Y. ; Prevention of posttraumatic sequelae: therapeutic intervention in trauma survivors, 2001. Forum, (, retrieved on August 14, 2007). Ruzek JI, Brymer MJ, Jacobs AK, Layne CM, Vernberg EM, Watson PJ; “Psychological First Aid”, Journal of Mental Health Counseling, 2007. Bisson JI, Cohen JA; “Disseminating Early Interventions Following Trauma”, Journal of Traumatic Stress, 2006. MCEVOY, M. ; “Psychological First Aid: Replacement For Critical Incident Stress Debriefing?”, Fire Engineering, 2005. FM 4-25.11 (FM 21-11) NTRP 402.1.1AFMAN 44-163(I) MCRP 3-02G First Aid, First Aid For Psychological Reactions, Chapter 8 , December 2002 (retrieved on August 16, 2007 ). Wain H, Bradley J, Nam T, Waldrep D, Cozza S ; Psychiatric Interventions with Returning Soldiers at Walter Reed Psychiatric Quarterly, 2005.
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
115
Gökbilim
Jüpiter'in Ay’ýnda Büyük Volkanik Patlama
NASA'nýn Plüton yolcusu Yeni Ufuklar uzay aracýnýn, geçtiðimiz þubat ve mart aylarýnda Jüpiter yakýnlarýndan geçerken aldýðý görüntüler, Jüpiter'in uydusu lo'da dev bir volkanik patlamanýn varlýðýný ortaya çýkardý. ABD, Florida'da 9 Ekimde gerçekleþen bir toplantýda sunulan inceleme sonuçlarýna göre, Tvashtar Yanardaðý’nýn patlamasýyla ortaya çýkan püskürtünün yüksekliði 350 kilometre; yani Everest'in yüksekliðinin 40 katý kadar, Araþtýrmacýlar, patlamanýn gerçekleþtiði sýrada Jüpiter'deki koþullarýn beklenmedik ölçüde durgun olduðunu, ancak Jüpiter'in çekim etkisiyle sürekli bir volkanik etkinlik içinde olan Io'nun bu açýdan onlarý hiç de hayal kýrýklýðýna uðratmadýðýný söylüyorlar. 8 gün içinde çekilen fotoðraf sayýsý 39. Kükürt bakýmýndan oldukça zengin görünen püskürtünün hýzýnýn, saniyede 700 metre olduðu da bulgular arasýnda. Bilim ve Teknik - Kasým 2007
Sigara Alzheimer Riskini Artýrýyor 55 yaþ üstü sigara tiryakilerinde Alzheimer riski yüzde 70 artýyor. Hollanda'da yapýlan bir araþtýrmada, sigara içen insanlarýn Alzheimer'a yakalanma risklerinin daha yüksek olduðu ortaya çýktý. 55 yaþ üstündeki sigara tiryakilerinin, hiç sigara içmeyenlere oranla yüzde 70 daha yüksek Alzheimer riski taþýdýklarý, bu hastalýðýn beraberinde getirdiði geçici felç durumunun da beyin hasarý ve dolayýsýyla erken bunamaya yol açtýðý belirlendi.
Saðlýk
Popüler Bilim - Kasým 2007
Kaðýt Ýnceliðinde, Çelik Gibi Dayanýklý Plastik
Bilim
ABD'deki Michigan Üniversitesi araþtýrmacýlarý, "kaðýt kadar ince, çelik gibi saðlam" plastik üretti. Üniversiteden Nicholas Katav, kil ve öðrencilerin kullandýðýna benzeyen zehirli olmayan bir yapýþtýrýcýdan üretilen bu plastiðin, doðada kolay yok olma özelliðine sahip olduðunu kaydetti. Araþtýrmalarýn baþýnda bulunan Katav, bu plastiðin ekolojik olarak tanýmlanabileceðini ve üretim maliyetinin de düþük olduðunu ifade etti. Bu malzemenin kimya fabrikalarýnda gaz elemanlarýný ayýrmak için gereken enerji tüketimini azaltabileceði, mikroçip ya da biomedikal sensör teknolojisini iyileþtirmekte, asker ve polisleri ve araçlarýný korumak için daha güçlü ve daha hafif zýrh üretmekte kullanýlabileceðini belirten Katav, deneme aþamasýnda olan plastiðin bir iki yýl içinde ticarileþtirilebileceðini kaydetti. Popüler Bilim - Kasým 2007
116
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Yaratýcý Olan Yuvada Kalýr
Ekoloji
Kuþlarýn kýþ gelmeden daha sýcak bölgelere göç etmek zorunda olup olmadýðý, beyinlerinin büyüklüðüyle doðru orantýlý. Göç etmeyen kuþlarýn beyinlerinde özellikle nidopallium adý verilen bölge, göçenlerinkine oranla daha büyük. Beynin bu bölgesi muhtemelen kuþlarýn davranýþýnda büyük esneklik saðlýyor. Bir kuþ türünde göç etme mesafesi arttýkça, beynin (telensefalon) büyüklüðü de azalýyor. Beynin aslen mekansal düzenlemelerden ve yön bulmadan sorumlu bölümü hipokampus ise göçmen kuþlarda daha büyük. Kýþ aylarýnda yiyecek bulamayan kuþlar üretken olmak zorunda. Karatavuklar karýn altýndaki yiyecekleri aramak için bir dal parçasý kullanýr. Þakrakkuþu kýþ mönüsünde leþe de yer verir. Göçmen kuþlarýnsa stratejileri farklýdýr: Yiyecek bulamayýnca giderler. Barcelona Hür Üniversitesinden Daniel Sol ve ekibi, kuþlarýn göç hareketinin bölgedeki yiyeceklerle ilgili koþullarýn deðiþmesine ayak uydurmaktan daha az zekâ gerektirdiðini saptadý. Buna göre, göçmen kuþlarýn beyinleri göç etmeyenlerinkinden daha küçük. Sol ve meslektaþlarý Avrupa'da, iskandinavya'da ve Rusya'nýn batýsýnda yaþayan 105 serçe türünün beyin büyüklüðüyle ilgili verileri inceledi. Bu kuþ türünün beslenme stratejileriyle ilgili kapsamlý bilgilere de sahiptiler: 298 "yaratýcý" beslenme biçiminden çoðu kýþý evlerinde geçiren serçelere aitti. Yaratýcýlýktaki artýþ, beynin büyüklüðündeki artýþla paralel: Yalnýzca zeki kuþlar kýþý kuzeyde geçirebilir.
Ekoloji
GEO - Kasým 2007
Kan Emici Böcekler En Doðru Yerden Sokabiliyor
Isýnýn, bit, tahtakurusu, sivrisinek ve diðer kan emicilere damarlarý bulma ve en doðru yerden sokma konusunda yol gösterdiði ortaya çýktý. Fransa'daki François Rabelais de Tours Üniversitesi ve Brezilya'daki Oswaldo Cruz Derneði ile Minas Gerais Federal Üniversitesi'nden bilim insanlarý, kanla beslenen böceklerin nasýl kan damarlarýný kolayca bulabildikleri sorusuna yanýt aradý. Tahtakurularýný inceleyen araþtýrmacýlar, bu hayvanlarýn hortumunu deriye temas etmeden ve deri üzerinde gezdirmeden doðrudan bir damarýn üzerine yerleþtirdiklerini gördü. Bir tavþanýn derisi üzerinde 1,5 dereceye kadar onlarca noktada ýsý farkýnýn olduðu saptamasýndan yola çýkan biliminsanlarý, böceklerin damarlarý bulmak için bu ýsý farklýlýklarýný kullanabileceklerini düþündü. Bilim insanlarý, ýsýnýn isteðe göre ayarlanabildiði, metal plakadan ve damar görevi gören metal bir telden oluþan yapay bir deri tasarladý. Böcekler, yapay deriye de canlý derisine verdikleri ayný tepkiyi verdi, hortumlarýný telin en sýcak bölümüne soktular. Bu arada araþtýrmacýlar, tahtakurularýnýn antenlerinin ýsý duyarlýlýðýnda önemli rol oynadýðýný da gördü. Yapay deriyle karþýlaþan böceklerden sadece bir anteni olanlar hedefi þaþýrýrken iki anteni de olmayanlar deriyi sokamadý. Popüler Bilim - Kasým 2007
Önce Dövün Sonra Yiyin
Saðlýk
Bol bol çið sarýmsak yemenin toplumsal yaþama olmasa da kalbe iyi geldiði doðru. Ama sarýmsaðýn yararlarý en çok nasýl ortaya çýkýyor? ABD Tarým Bakanlýðý bünyesinde yapýlan bir çalýþmaya göre, sarýmsaðý önce döverek sonra da hafifçe piþirerek. Sarýmsaðýn, týpký soðan gibi tiosülfinat adý verilen kalp koruyucu bileþiklerce zengin olduðu bir süredir biliniyor. En çok göz yaþartýcý özellikleriyle tanýnan bu kükürt bileþikleri, kan basýncýný düþürmenin yaný sýra, kanda pýhtý oluþturma açýsýndan potansiyel tehlike yaratabilecek trombosit kümelerini de parçalayabiliyorlar. Þu ana kadar sarýmsaðýn bu olumlu özelliklerinin en çok çið olarak ve bütün halindeyken yenildiðinde ortaya çýktýðý düþünülürken yeni araþtýrma bunun böyle olmadýðýný göstermiþ bulunuyor. Hem dövülmüþ hem de bütün sarýmsaðý kaynatma, geleneksel ve mikrodalga fýrýnda piþirme aþamalarýndan geçirip sonuçlarý da pýhtýlaþma önleyici etkinlik bakýmýndan deðerlendiren araþtýrmacýlar, en büyük puaný dövülmüþ ve hafifçe piþirilmiþ sarýmsaðýn aldýðýný söylüyorlar. Mikrodalga fýrýnsa öyle görünüyor ki sarýmsaðýn bu 'kan inceltici' etkisini olduðu gibi yok ediyor. Bilim ve Teknik - Kasým 2007
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
117
Ekoloji
Küresel Isýnmaya Karþý ilginç Proje
Okyanusun dibine batýrýlan dev plastik borularla mikroorganizmalarýn yüzeye çýkarýlmasý ve bulut oluþumuna katký saðlamasý düþünülüyor. Ýki bilim insaný, küresel ýsýnmanýn etkilerini önlemeye yönelik ilginç bir proje ortaya attý. Okyanuslara dev plastik borular yerleþtirilmesini öneren projenin ayrýntýlarý þöyle: 200 metre uzunluðunda, 10 metre çapýndaki yüz binlerce dev plastik boru okyanuslara yerleþtirilecek. Bu borularýn dibe batýrýlmasýyla, mikroorganizmalar açýsýndan zengin dip suyu yüzeye çýkartýlacak. Bu mikroorganizmalarýn yukarý çýkmasýyla da deniz yüzeyinde oluþacak küçük bitkiler karbondioksiti emip bulut oluþmasýný saðlayan dimetil sülfat gazý üretecek. Oluþacak bulutlar da dünyanýn üzerini kaplayarak ýsýnmayý önleyecek. Bazý biliminsanýarý öneriyi tartýþýlmaya deðer bulurken bazýlarý da "tam bir zaman kaybý" olarak tanýmladý. Popüler Bilim - Kasým 2007
Ekoloji
Nesli Tükenenlerin Kýrmýzý Listesi
Dünya Koruma Birliðinin Cenevre'de açýkladýðý ve 2007 Kýrmýzý Listesi'ni de içeren raporda tam 41 bin 415 canlý var ve bunlarýn 16 bin 306 tanesi, yani üçte birinden fazlasý yok olma tehdidiyle karþý karþýya. Tüm kategorilerde kötüleþme var, tek istisna 15 yýl önce dünyadaki en nadir papaðanlardan olan Mauritus Eko papaðanýnýn artýk daha az tehlike altýnda olmasý. Soyu tükenen canlý sayýsýnýn 785'e ulaþtýðý belirtilen raporda 65 canlýnýn da ancak koruma altýnda yaþamaya devam edebildikleri vurgulanýyor. Ýnsanýn en yakýn akrabalarýndan gorillerin nüfusunda Ebola virüsünün de etkisiyle son 25 yýlda yaklaþýk yüzde 60'lýk bir düþüþ kaydedilmiþ. Mercanlar ise bu yýl ilk kez tehlike listesinde. Çin'de bulunan bir tür olan Yangtze nehir yunuslarýnýn soylarý neredeyse tükenmiþ durumda. Hindistan ve Nepal timsahlarý da en çok tehdit altýndaki canlýlardan, son dokuz senede sayýlarý yüzde 58 azalmýþ. Barajlar, sulama projeleri, madencilik gibi çalýþmalar sonucu eski yaþam alanlarýnýn yalnýzca yüzde 2'si geriye kalmýþ. Akbabalarýn nesli ise beslenebilecekleri büyük memelilerin sayýsýnýn azalmasý, yaþam alanlarýnýn daralmasý ve enerji hatlarýnda çarpýlmalarý sebebiyle tehlikede. Besi hayvanlarýný korumak için çakal, sýrtlan gibi yaðmacý hayvanlarý öldürmede kullanýlan zehirli yemler de akbabalarý etkiliyor. Meksika ve Kuzey Amerika'da 738 sürüngen tehlikede, bunlardan 90'ýnýn nesli tükenmek üzere. Fazla avlanma ve akvaryumculuk meraký nedeniyle balýk neslinde de azalmalar söz konusu. Bitkilere gelince bu yýl listede bulunan 12 bin 43 bitkinin 8 bin 447 adedi tehdit altýnda olarak sýnýflanmýþ. 15 milyonu saptanmýþ, ancak toplam sayýsý 100 milyon olarak tahmin edilen canlý türleri açýsýndan en büyük, tehdit insanlarýn faaliyetleri. Canlýlarýn doðal yaþam alanlarýnýn yýpranmasý, hava ve çevre kirliliði, fazla ekim, fazla avlanma ve hastalýklar; bunlarýn tümü yeryüzündeki canlýlarýn yok olma tehlikesiyle karþý karþýya gelmesine neden oluyor. Alanýndaki en etkin çalýþma olarak nitelenen rapora göre bu güne kadar yapýlanlar yetersiz, çok daha geniþ çaplý ve organize çabalara ihtiyaç var. Popüler Bilim - Kasým 2007
Teknoloji
e-p postalar Bizi Aptallaþtýrýyor mu?
Çaðýmýzýn en etkin iletiþim araçlarý telefon, e-posta ve anlýk ileti programlarý. Birçoðumuzun bu araçlarla iliþkisi çok güçlü! Ýngiltere' de 1100 gönüllüyle yapýlan bir araþtýrmaya göre, baðýmlýsý olduðumuz bu araçlar zekâ testlerinden elde ettiðimiz sonuçlarý olumsuz yönde etkiliyor. Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsünden Glenn Wilson, bir zekâ testi sýrasýnda çalan telefon, gelen e-posta ya da anlýk iletilerin geçici bir süreliðine de olsa performansý etkilediðini ve test sonuçlarýný ortalama 10 puan düþürdüðünü söylüyor. Ayný düþüþ, marihuana kullanan ya da uykusuz bir gece geçirenlerde de görülmüþ. Uzmanlar, modern yaþam iletiþim araçlarýný çok fazla kullananlarýn zekâ katsayýlarýnýn deðil, ama performanslarýnýn etkilendiðini belirtiyorlar. Bu tür zekâ testleri, testi yapan kiþinin üzerinde yoðunlaþmasýný gerektiriyor. Oysa modern çalýþma ortamlarýnda birçok iþi ayný anda yapmak gerekiyor. Harvard Üniversitesi'nden Bob Stickgold, insan beyninin yalnýzca tek bir þeye yoðunlaþmaktansa, deðiþen durumlara karþý çok çabuk tepki verebilecek biçimde geliþtiðini söylüyor. Biliminsanlarý, atalarýmýzýn ormanýn derinliklerinden aniden fýrlayan bir kaplana karþý gösterdikleri çabuk tepkiyle, bizim çalan telefona ya da zýplayýp duran "yeni bir e-postanýz var!" uyarýsýna gösterdiðimiz tepkinin ayný olduðu görüþündeler. Farklý bir durumu haber veren iþaret, beynimize çok çabuk ve güçlü bir biçimde geliyor. Basit beyin sapý mekanizmalarýysa, hemen yapmakta olduðumuz þeyden vazgeçip dikkatimizi yeni duruma vermemizi saðlýyor. Bu yeni durum, kimi zaman dikkatimizin odaðýný deðiþtirmeyi gerektirmeyen bir þey olsa da beynimiz bunu yapar. Ancak toparlanýp yeniden gereken duruma hak ettiði dikkati vermesi uzun sürmez. Bu araþtýrma sonucuna göre, bir iþ yapmaktayken çalan telefon ya da gelen bir e-posta kýsa süreliðine de olsa dikkatimizi daðýttýðý için o iþteki performansýmýzý düþürüyor. Belki bu araþtýrmada konu bilgisayarlar ya da televizyon deðil, ama araþtýrmaya konu olan araçlar da çaðýmýzýn en yaygýn kullanýlan iletiþim araçlarýndan ve beynimizi etkiledikleri açýk. Bilim Teknik - Ekim 2007
118
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
Bebeklik Anýlarým Nereye Gitti?
Bilim
Fotoðraf albümlerime ne zaman baksam belleðime dair ufak bir ayrýntý (?) kurcalýyor zihnimi. Çocukluk resimlerim fotoðrafýn çekildiði güne dair tanýdýk sahneler ve hisler çaðrýþtýrsa da yaklaþýk 3 yaþýmdan öncesine ait fotoðraflarýma tamamen yabancý kalýyorum. Sanki o anlarý hiç yaþamamýþým gibi! Öyle ki, bebekliðimle ilgili annemden dinlediðim hikâyeler bile hatýrlatamýyor bana o dönemimi. Kendi kendime soruyorum: "Bebeklik anýlarým nereye gitti?" Bu soru biliþsel süreçleri sorgulayan psikologlarýn da ilgisini çekiyor olmalý ki konuya dair yapýlan çalýþmalar artarak devam ediyor. Bugüne deðin "bebeklik amnezisi (bellek yitimi)" adý altýnda ortaya atýlmýþ onlarca kuram ve bu kuramlarý doðrulayýp yanlýþlayan yüzlerce çalýþma bulunuyor. Birkaç tanesini sizlerle paylaþmak istiyorum. Psikoloji denildiðinde birçoðumuzun aklýna gelen ilk isimlerden biri olan Sigmund Freud kendi kuramýyla baðdaþacak þekilde çocukluk amnezisi için de bilinç dýþý bir bastýrma mekanizmasýndan bahsediyor. Freud özellikle de sosyal çevre tarafýndan hoþ görülmeyecek ve cinsel içerik barýndýran anýlarýn çocukta ruhsal rahatsýzlýk yaratacaðýný, bu nedenle de bilinçaltýna atýldýðýný savunuyor. Ancak sýçanlarla yapýlan çalýþmalar bebeklik amnezisi adý verilen bu bellek kaybýnýn insanlardakine benzer sosyal kaygýlar gütmeyen denek sýçanlarda da gözlemlendiðini ortaya koyuyor. Bu çalýþmalar Freud'un kuramýna gölge düþürüyor. Konuya dair bir diðer iddiaysa üzerinden yýllar geçen anýlarýn unutulmasýnýn doðal olduðuna yönelik. Ancak farklý yaþ gruplarýyla yapýlan çalýþmalar bu iddiayý da yanlýþlýyor. Örneðin, 30 yaþýndaki biri aradan geçen sene sonrasýnda 10 yaþýndayken yaþadýklarýný hatýrlayabiliyorken 13 yaþýndaki biri 3 yaþýnda yaþadýðý hiçbir þeyi hatýrlayamýyor. Öyleyse sorunun kaynaðý aradan geçen yýl sayýsýnda deðil, bebeklik dönemindeki belleðin nitelik ve niceliðinde yatýyor. Bu baðlamda bebeklerin olay belleði olmadýðý ortaya atýlabilir. Oysa söz konusu amnezi yalnýzca belli bir kritik dönemi kapsýyor. Bu dönemin dýþýnda kalan erken dönem anýlarý bellekte týpký sonraki dönemlerinkiler gibi taze tutulabiliyor. Dolayýsýyla bebeklik amnezisinin olay belleði yoksunluðuna baðlý olduðu da kuvvetli bir varsayým olarak durmuyor. Öyleyse en kabul gören sav hangisi? Biliminsanlarý bugün bebeklik amnezisini nasýl açýklýyor? Beynin ilk yýllarýndaki sinirsel yapý farklýlýðýyla. Doðumumuzdan sonraki ilk yýllarda beynimizde bellek oluþumunda önemli rol üstlenen hipokampüs ve ön korteks bölgeleri henüz tam geliþmemiþ oluyor. Ýlk iki yaþ boyunca bu beyin bölgelerindeki sinir hücreleri arasýnda hýzlý bir iletiþim aðý oluþturularak geliþim devam ediyor. Bu nedenle de o yýllara ait anýlarýmýz net deðil. Ancak 3 yaþýndan itibaren geliþim daha yavaþ bir seyirde iþliyor. Dolayýsýyla anýlarýmýzýn saklanabilmesi için sinirsel altyapý büyük ölçüde kurulmuþ oluyor.
Týp
Bilim Teknik - Ekim 2007
Kansere 'Dur' Demek Mümkün Olacak
Ýtalyan bilim insanlarý tüm kanser türlerinin dörtte üçünde, tümörlerin büyümesinde önemli rol oynayan bir gen buldu. Biliminsanlarý þimdi bu genin faaliyetini durdurmayý hedefleyen ilaçlar geliþtirerek hastalýðý durdurmayý ya da yavaþlatmayý umuyor. Ýtalyan biliminsanlarý, kanser tedavisinde etkili olabilecek önemli bir buluþa imza attý. Ýtalyan Chieti Üniversitesi'nde görev yapan biliminsanlarý, kanser türlerinin dörtte üçündeki tümörlerin büyümesinde etkili olan bir gen buldu. Yapýlan araþtýrmalarda, "TROP 2" adý verilen genin göðüs, kolon, mide, akciðer, prostat, yumurtalýk ve pankeras gibi tümörlerde aktif olduðu görüldü. Ýncelenen tümör çeþitlerinin yüzde 65 ila yüzde 90'ýnda da "TROP 2" genine rastlandý. Laboratuvarda geliþtirilen 1755 tümörde de genin aþýrý aktif olduðu saptandý. Bilim insanlarý þimdi buluþtan yola çýkarak bu genin aktivitesini hedef alacak ilaçlar geliþtirmeyi, böylece de hastalýðýn ilerleyiþini yavaþlatmayý ya da tamamen durdurmayý umuyor. Popüler Bilim - Kasým 2007
Kan Proteinleriyle Alzheimer Tanýsý
Bilim
Toplumun genellikle yaþlý kesiminde ortaya çýkan ve beyin hücrelerinde geliþen hasara baðlý olarak bellek, düþünme ve davranýþla ilgili iþlevlerde ciddi kayýplara yol açan Alzheimer hastalýðýnýn tanýsýný koymak, þimdilik ancak diðer olasý zihinsel rahatsýzlýklarýn dýþlanmasýyla mümkün, Hastalýðý ölümden önce kesin biçimde saptamada kullanýlabilecek bir test henüz yok; tek yapýlabilen, beyin dokusunun ölümden sonra incelenerek hastalýða özgü yapýlarýn ortaya çýkarýlmasý. Araþtýrmacýlarsa hastalýðýn mutlak imzasý olabilecek biyolojik iþaretleri bulmak için çoktandýr kollarý sývamýþ durumdalar. Bu konuda oldukça önemli bir adýmsa Stanford Üniversitesi Týp Okulu araþtýrmacýlarý tarafýndan atýldý. Araþtýrmacýlarýn kanda keþfettikleri 18 protein, þimdilik taný koymada oldukça net sonuçlar verebilecekmiþ gibi görünüyor. Bulgularýn kesinlik kazanmasý, daha ayrýntýlý testleri bekleyecek. Her þeyin beklendiði gibi gitmesiyse hastalýðýn tanýsýný koymanýn artýk basit bir kan testine baðlý olacaðý anlamýna geliyor.
Bilim Teknik - Kasým 2007
Silahlý Kuvvetler Dergisi, Ocak 2008, Sayý 395
119
ARÞÝV BELGELERÝYLE ERMENÝ FAALÝYETLERÝ 1914-1 1918 Cilt VII Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Baþkanlýðý Birinci Dünya Savaþý’nda, Doðu Cephesi’nde Ruslara karþý muharebeler devam ederken özellikle geri bölgede günahsýz sivillere karþý katliamlar ve askerî ikmal yollarýndaki tesis ve askerlere saldýrýlar, Ermeni terör örgütleri ve çeteleri tarafýndan aralýksýz olarak sürdürülmüþtür. Ordunun geri bölgesini emniyete almak ve günahsýz sivilleri korumak maksadýyla bölgede zorunlu olarak tehcir uygulamasýna geçilmiþtir. Bu tehcir uygulamalarýnda özellikle Ýçiþleri Bakanlýðý ve Baþkomutanlýk tarafýndan suistimalleri önlemeye yönelik tedbirlerin alýndýðý ayrýntýlarýyla belgelerde yer almaktadýr. Çocuklarýn maðdur olmamalarý için Ermenilerin bulunduðu Meskene’de, iaþesi askerî birimler tarafýndan karþýlanmak üzere bir yetimhane tesis edilmiþ, göçmenlerin gidecekleri yol güzergâhlarý belirlenerek askerî lojistik destek noktalarýnda iaþe ve konaklama yerleri oluþturulmuþtur. Buralarda göçmen vatandaþlar þartlar elverdiði ölçüde maðdur edilmemeye çalýþýlmýþtýr. Genelkurmay ATASE Baþkanlýðý Arþivindeki mevcut belgelerden hazýrlanan Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918 adlý dizinin bu cildinde yukarýda belirttiðimiz hususlarla ilgili belgeler yer almaktadýr. Bu belgeler, tarihî gerçekleri saptýrmak isteyenlere cevap niteliðindedir. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Baþkanlýðý Yayýnlarý, 2007
Atatürk'ten Ulusa Sesleniþ Ali Cem VATANTÜRK Bu kitap, ATATÜRK’ün belli durumlarda söylediði sözlerden derlenmiþtir. Yazar, kitabý yazmaktaki amacýný þu sözleriyle açýklamaktadýr: "Atatürk'ten Ulus'a Sesleniþ"i hazýrlamaktaki amacým; günümüz Türkiyesinde yaþanan bazý olumlu ve olumsuz geliþmelere Atatürk'ün bakýþ açýsý ve sözleriyle bakarak günümüze ýþýk tutmak, toplumca birbirimize kenetlenmemiz ve Cumhuriyet bayraðý altýnda toplanmamýz gereken bir dönemde tamamen birleþtirici ve birbirimize sonsuz bir sevgi ve baðla sarýlmamýz gerektiðine, her alanda Büyük Türkiye idealimize ulaþmamýzý saðlayacak atýlýmlarý gerçekleþtireceðimiz günlere doðru hýzla ilerlememizin ancak ve ancak Atatürk ilke ve inkýlaplarýnýn ve Atatürkçü düþünce sistemi içinde milletçe tek vücut olarak saðlanabileceðine olan inancýmý tüm toplumumuzca bilinmesine raðmen tekrar hatýrlatmaktýr. Fark Yayýnlarý, 2007
ZAFERE GÝDEN YOL S. Eriþ Ülger Mustafa Kemal'in önderliðinde kurtuluþun ve kuruluþun tüm kahramanlarý bu kitapta bir araya geliyor. Tanýklarýyla, bilinmeyen belgeleriyle tüm ulusun kaderini belirleyen olaylarýn birinci elden derlenen öyküsü ve yeni Türkiye'nin doðuþu Zafere Giden Yol'da canlanýyor. Aratýrmacý yazar S. Eriþ Ülger, bu zorlu yolculuðun önderi Mustafa Kemal'i, onunla birlikte özgürlük ve uygarlýk yolunda ölümü bile göze alan tüm ulusumuzun var olma savaþýný anlatýyor. Ayrýca iç isyanlar ve Çerkez Ethem'in ihaneti, Ýzmir Suikasti, Mustafa Kemal'in Kazým Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Hüsrev Gerede gibi silah arkadaþlarýyla yollarýnýn ayrýlmasý, onun demokrasi ve din anlayýþý, devrimlerin hýz kazanmasý Zafere Giden Yol'da yer alýyor. (Tanýtým Yazýsýzýdýr) Remzi Kitabevi, 2007
VEDA ‘ESÝR ÞEHÝRDE BÝR KONAK’ Ayþe KULÝN Ayþe Kulin, Osmanlý Ýmparatorluðu'nun son günlerinde, iþgal altýndaki Ýstanbul'da bir konakta yaþananlarý anlatýyor bu kez. Son Maliye Nazýrý ve ailesi aracýlýðýyla o dönemin resmini çizen Veda, çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Millîciler arasýnda sýkýþan o dönem Osmanlý aydýnýnýn da öyküsünü dile getiriyor. Ayþe Kulin'in her zamanki ustalýklý ve sürükleyici üslubu ile okurlarýnýn elinden býrakamayacaklarý bir kitap bu. Günümüz Türk Edebiyatý’nda neredeyse eþsiz olan, biyografik veriler ile roman tekniðini birleþtirmekteki ustalýðýný bir kez daha sergileyen Kulin, bu kez bir Ýstanbul öyküsü ile bir imparatorluk tarihini birlikte ele alýyor. Everest Yayýnlarý, 2007
YAYININ ADI
DERGÝ, BÜLTEN VE ARMAÐANLAR Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 111) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 112) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 113) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 114) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 115) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 116) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 117) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 118) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 119) Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (Sayý: 120) Stratejik Etüt Bülteni (Sayý: 90-91) Stratejik Etüt Bülteni, (Sayý: 92) Stratejik Etüt Bülteni (Sayý: 93) Stratejik Etüt Bülteni (Sayý: 94) Stratejik Araþtýrma ve Etüt Bülteni (Sayý: 1) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 2) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 3) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 4) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 5) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 6) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 7) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 8) Stratejik Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 9) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 46) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 47) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 48) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 49) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 50) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 51) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 52) Askerî Tarih Bülteni (Sayý: 53) Askerî Tarih Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 1) Askerî Tarih Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 2) Askerî Tarih Araþtýrmalar Dergisi (Sayý: 3) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 4) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 5) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 6) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 7) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 8) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 9) Askerî Tarih Araþtýrmalarý Dergisi (Sayý: 10) ATATÜRK Haftasý Armaðaný (10 Kasým 2002) ATATÜRK Haftasý Armaðaný (10 Kasým 2003) ATATÜRK Haftasý Armaðaný (10 Kasým 2004) ATATÜRK Haftasý Armaðaný (10 Kasým 2005) ATATÜRK Haftasý Armaðaný (10 Kasým 2006) SEMÝNER BÝLDÝRÝLERÝ VE KONFERANSLAR VII, Askerî Tarih Semineri Bildirileri I VII, Askerî Tarih Semineri Bildirileri II VIII, Askerî Tarih Semineri Bildirileri I VIII, Askerî Tarih Semineri Bildirileri lI IX, Askerî Tarih Semineri Bildirileri-I IX, Askerî Tarih Semineri Bildirileri-ll Onuncu Askerî Tarih Sempozyumu Bildirileri On Birinci Askerî Tarih Sempozyumu Bildirileri Türk-Ýsrail Müþterek Askerî Tarih Konferansý I Türk-Ýsrail Müþterek Askerî Tarih Konferansý II Ýkinci Uluslararasý Sempozyum Bildirileri Üçüncü Uluslararasý Sempozyum Bildirileri Proceedings Of The Second International Symposium Proceedings Of The Third International Symposium Dördüncü Uluslararasý Sempozyum Bildirileri Proceedings Of The Fourth InternatÝonal Symposium KATALOG VE DÝZÝNLER Osmanlý-Rus Savaþý Zaman Dizini (1877-1878 ) Gnkur. ATASE ve Dent. Bþk.lýðý Yayýn Kataloðu Süreli Yayýnlar Makaleler Dizini -II-
YAYIM YILI
DEPO MEVCUDU (ADET)
BÝRÝM FÝYATI (YTL)
%30 ÝNDÝRÝMLÝ YTL FÝYATI
%30 ÝNDÝRÝMLÝ YTL FÝYATI
2001 2001 2002 2002 2003 2003 2004 2005 2006 2007 1997 1998 1999 2000 2001 2003 2004 2004 2005 2005 2006 2006 2007 1999 1999 2000 2000 2001 2001 2002 2002 2003 2003 2004 2004 2005 2005 2006 2006 2007 2007 2002 2003 2004 2005 2006
10 50 70 90 100 160 160 150 340 165 20 80 100 140 70 50 130 120 140 140 125 180 225 40 40 70 110 80 110 150 150 50 80 120 150 150 190 120 150 140 140 50 50 120 200 200
1,60 1,80 2,60 3,10 1,50 2,00 15,00 5,00 10,00 12,00 0,20 0,35 0,70 2,00 3,10 3,00 3,50 4,00 5,00 3,50 4,00 2,50 7,00 0,80 1,00 1,20 2,00 2,25 3,00 2,60 4,70 2,00 2,00 2,50 2,50 4,00 3,00 2,50 2,50 6,00 8,00 6,55 2,50 4,00 3,50 4,00
1,12 1,26 1,82 2,17 1,05 1,40 10,50 3,50 7,00 8,40 0,14 0,25 0,49 1,40 2,17 2,10 2,45 2,80 3,50 2,45 2,80 1,75 4,90 0,56 0,70 0,84 1,40 1,58 2,10 1,82 3,29 1,40 1,40 1,75 1,75 2,80 2,10 1,75 1,75 4,20 5,60 4,59 1,75 2,80 2,45 2,80
0,96 1,08 1,56 1,86 0,90 1,20 9,00 3,00 6,00 7,20 0,12 0,21 0,42 1,20 1,86 1,80 2,10 2,40 3,00 2,10 2,40 1,50 4,20 0,48 0,60 0,72 1,20 1,35 1,80 1,56 2,82 1,20 1,20 1,50 1,50 2,40 1,80 1,50 1,50 3,60 4,80 3,93 1,50 2,40 2,10 2,40
2001 2001 2003 2003 2005 2006 2007 2007 2000 2003 2004 2005 2004 2004 2007 2007
40 50 60 120 200 240 240 280 60 100 70 140 10 50 40 90
5,35 5,60 3,75 3,75 10,00 10,00 15,00 10,00 2,85 2,50 7,50 6,00 7,50 10,00 10,00 15,00
3,75 3,92 2,63 2,63 7,00 7,00 10,50 7,00 2,00 1,75 5,25 4,20 5,25 7,00 7,00 10,50
3,21 3,36 2,25 2,25 6,00 6,00 9,00 6,00 1,71 1,50 4,50 3,60 4,50 6,00 6,00 9,00
2004 2005 2000
150 270 40
2,50 1,00 1,55
1,75 0,70 1,09
1,50 0,60 0,93
YAYININ ADI
YAYIM YILI
DEPO MEVCUDU (ADET)
BÝRÝM FÝYATI (YTL)
%30 ÝNDÝRÝMLÝ YTL FÝYATI
%30 ÝNDÝRÝMLÝ YTL FÝYATI
BROÞÜR VE KÝTAPLAR Birinci Dünya Savaþý'nda Osmanlý Ordusunun Azerbaycan ve Daðýstan Harekâtý 2002 290 2,95 2,07 1,77 Yýldýrým (Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet) 2002 120 8,85 6,20 5,31 Tarihte Türk-Bulgar Ýliþkileri 2004 100 5,00 3,50 3,00 Ýngiliz Belgelerinde Ýkinci Dünya Savaþý Öncesi Türk-Ýngiliz Ýliþkileri (1938-1939) 2004 90 10,00 7,00 6,00 1877-1878 Osmanlý-Rus Harbi Balkan Cephesi 2004 130 10,00 7,00 6,00 Balkan Harbi'ne Katýlan Komutanlarýn Bibliyografyasý 2004 160 8,50 5,95 5,10 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-1) 2005 10,00 7,00 6,00 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-2) 2005 3900 10,00 7,00 6,00 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-3) 2006 2500 15,00 10,50 9,00 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-4) 2006 2500 15,00 10,50 9,00 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-5) 2006 2900 15,00 10,50 9,00 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-6) 2006 2900 15,00 10,50 9,00 Arþiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri (Cilt-7) 2007 3300 15,00 10,50 9,00 Bir Asker Öyküsü 2005 2300 1,50 1,05 0,90 Bir Asker Öyküsü (2'nci baský) 2006 3100 1,00 0,70 0,60 ATATÜRK I (Çizgi Romaný) 2006 9 10,00 7,00 6,00 ATATÜRK II (Çizgi Romaný) 2006 2000 10,00 7,00 6,00 ATATÜRK'ün Not Defterleri 1 (2. baský) 2005 2000 10,00 7,00 6,00 ATATÜRK'ün Not Defterleri 2 (2. baský) 2005 2000 5,00 3,50 3,00 ATATÜRK'ün Not Defterleri 3 (2. baský) 2005 2000 5,00 3,50 3,00 ATATÜRK'ün Not Defterleri 4 (2. baský) 2005 2000 10,00 7,00 6,00 ATATÜRK'ün Not Defterleri 5 (2.baský) 2005 2000 10,00 7,00 6,00 ATATÜRK'ün Not Defterleri 6 (2.baský) 2005 2000 7,50 5,25 4,50 ATATÜRK'ün Not Defterleri 7 2007 2000 7,50 5,25 4,50 XX. yy. Ýlkyarýsýnda Türk-Bulgar Askerî-Siyasi Ýliþkileri 2005 200 3,50 2,45 2,10 Birinci Dünya Savaþý'nda Doðu Cephesi, Mareþal Fevzi Çakmak 2005 800 10,00 7,00 6,00 Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Sofya Askerî Ataþeliðinin Türk-Bulgar Ýliþkilerine Yansýmalarý (1913-1938) 2006 190 5,00 3,50 3,00 Irak Muharebeleri'nde 3'üncü Piyade Alayý Hatýralarý 2006 180 4,00 2,80 2,40 Birinci Dünya Savaþý'nda Mýsýr Seferi Çerçevesinde Birinci Kanal Akýný 2006 180 2,50 1,75 1,50 Tarihte Türk-Rumen Ýliþkileri 2006 35 10,00 7,00 6,00 Stratejik Araþtýrma Dergisi Kýbrýs Özel Sayýsý 2006 50 1,00 0,70 0,60 Atatürkçü Düþünce Yapýsý ve Türkiye 2006 20 5,00 3,50 3,00 Balkan Savaþý'nda Mürettep 1'inci Kolordunun Harekâtý 2006 250 2,50 1,75 1,50 Çeþitli Savaþlardaki Sahil Çýkarmalarý 2006 250 4,00 2,80 2,40 Kafkas Cephesi'nde 10'uncu Kolordunun Birinci Dünya Savaþý'nýn Baþlangýcýndan Sarýkamýþ Muharebelerinin Sonuna Kadar Olan Harekâtý 2006 250 5,00 3,50 3,00 Ýstiklal Savaþý'nda Kütahya Eskiþehir Muharebeleri 2006 240 5,00 3,50 3,00 Türk Ýstiklal Savaþý'nda Birinci Ýnönü Muharebesi 2006 150 3,00 2,10 1,80 1918 Yýlýnda Türk Ordusunun Filistin ve Suriye'den Çekiliþinde 3'üncü Süvari Tümeninin Harekâtý 2006 90 3,00 2,10 1,80 Ýstiklal Savaþý Hatýralarý Sakarya Meydan Muharebesinde 1'inci Grup 2006 150 3,00 2,10 1,80 Birinci Dünya Savaþý'nda Doðu Cephesi'nde Sað Kanat Harekâtý 2006 250 7,50 5,25 4,50 Birinci Dünya Savaþý'nda Kafkas ve Irak Cephesi'nde 5'inci Seferi Kuvvetler (52'nci Tümen) 2006 150 5,00 3,50 3,00 Balkan Savaþý'nda Çatalca ve Sað Kanat Ordularýnýn Harekâtý Savaþýn Siyasi ve Psikolojik Ýncelemeleri (Cilt l-ll-lll-) 2006 250 5,00 3,50 3,00 Birinci Dünya Savaþý'nda Osmanlý Rumeli Müfrezesi (Takviyeli 177'nci Piyade Alayý) 2006 150 4,00 2,80 2,40 Ýstiklal Savaþý Hatýralarý Gediz, Kütahya ve Ýkinci Ýnönü Muharebeleri'nde 61'inci Tümen 2006 150 5,00 3,50 3,00 Balkan Savaþý'nda Þarköy Çýkarmasý ve Bolayýr Muharebeleri 2006 150 7,50 5,25 4,50 Birinci Dünya Savaþý'nda 10'uncu Kolordu ve Sarýkamýþ Muharebeleri Hakkýnda Bir Konferans 2006 150 5,00 3,50 3,00 Türk Ýstiklal Savaþý'nda Sakarya'dan Mudanya'ya 2006 250 10,00 7,00 6,00 Sakarya'dan Ýzmir'e kadar 1'inci Kolordu 2007 150 3,50 2,45 2,10 Ýstiklal Savaþý'nda 4'üncü Kolordu 2006 150 8,00 5,60 4,80 Birinci Dünya Harbi'nde Bakü Yollarýnda 5'inci Kafkas Tümeni 2006 60 6,00 4,20 3,60 Çanakkale Savaþý Anýtlarý ve Þehitlikleri 2007 650 2,00 1,40 1,20 57'nci Tümen ve Aydýn Millî Mücadelesi (1918-1920) 2006 140 12,00 8,40 7,20 Balkan Savaþý'nda Edirne Kale Muharebeleri (Cilt I-II) 2006 150 7,50 5,25 4,50 Gördüklerim Yaþadýklarým (Erzurum 1917-1918) 2007 2600 5,00 3,50 3,00 Uluslararasý Askerî Tarih Dergisi 2007 90 10,00 7,00 6,00 International Review Of Military History 2007 50 10,00 7,00 6,00 Birinci Dünya Savaþý'nda Kafkas Cephesi Hatýralarý 2007 165 4,00 2,80 2,40 Ýstiklal Harbi'nde 2'nci Kolordu 2006 165 8,00 5,60 4,80 Birinci Dünya Harbi'nde Azerbaycan ve Daðýstan Muharebeleri (15'inci Piyade Tümeni) 2006 165 7,50 5,25 4,50 Birinci Dünya Savaþý'nda Kafkas Cephesi'ndeki Muharebeler 2007 290 3,00 2,10 1,80 1912-1913 Balkan Savaþý'nda Ýþkodra Savunmasý (I. ve II. Cilt) 2007 165 12,00 8,40 7,20 Türkçenin Doðru Kullanýmý 2007 1000 4,00 2,80 2,40 Subay ve Komutan Ýle Konuþmalar 2007 500 1,50 1,05 0,90 NOT: 1. Satýþ yerleri: Genelkurmay ATASE Baþkanlýðý (Bakanlýklar/ANKARA), KKK.lýðý Askeri Basýmevi Müdürlüðü, Askerî Müze ve Kültür Sitesi K.lýðý (Harbiye/ÝSTANBUL), 1’inci Ordu K.lýðý Selimiye/ÝSTANBUL, 3’üncü Ordu K.lýðý ERZÝNCAN, kitaplar satýþ reyonlarýnda satýlmaktadýr. 2. Gnkur. ATASE Baþkanlýðý yayýnlarýndan uygun görülenlerin satýþý TSK mensubu subay, astsubay, askeri ve sivil memurlar ile bunlarýn emeklilerine, askerî ve sivil okul öðretmen ve öðrencileri ile Türk Askerî Tarih Komisyonu üyelerine % 40 indirimli olarak birer adet satýlýr. Ayrýca en az 10 adet kitap/dergi satýn alan dernek, vakýf, kurum, kuruluþ ve yayýnevlerine ATASE Bþk.lýðýnýn onayý ile %30'a kadar indirim uygulanýr. Sivil þahýs kurum ve kuruluþlara normal fiyatýndan satýlýr. [TSK, Yayýn ve Yayým Yönergesi 66-1 (B) 2. Bölüm, 6. kýsým madde 6 a,] 3. Ziraat Bankasý Saraçoðlu Þubesi 3408764 No'lu hesaba istenilen kitap ücretlerinin yatýrýlmasýndan sonra; dekontu, kitap listesi, kimlik fotokopisi (askerî öðrenci, memur, öðretmen kimlikleri) ve T.C. Kimlik Nu.sý açýk adres ve telefon numarasý Gnkur. ATASE Baþkanlýðýna (06100 Bakanlýklar / ANKARA) posta veya faks (0312 4170132) ile gönderilmesi durumunda kitaplar kargo ile kargo ücreti alýcý tarafýndan ödenmek üzere gönderilebilir. 4. Yayýnlara ulaþabilmek için irtibat telefonu Kitap Satýþ Sorumlusu Niyazi ÇAKIR: 0 312 402 23 18-19/1213-1243-4022331 - Tafics: 537-2331-525-2331 web sitesi: www.tsk.mil.tr elmek: atase_yayim@tsk.mil.tr
YAYIM ÝLKELERÝ -
Silahlý Kuvvetler Dergisi'nde askeri, taktik, ekonomik, politik, tarihî, sosyo-kültürel, edebî, teknik, güncel konular ile strateji alanýnda bilimsel metotla hazýrlanmýþ makaleler yayýmlanmaktadýr.
-
Makaleler, devletin anayasal rejimine, kurum kuruluþlarýna, yasalarýna, tüzüklerine, özel emir ve yönergelerine saygýlý bir tutum içinde kaleme alýnmýþ olmalýdýr.
-
Gönderilecek makale on beþ sayfayý geçmemeli, A-4 kaðýdýnýn bir yüzüne gelecek þekilde bilgisayar ortamýnda Microsoft Word programýnda yazýlmalý, CD'ye yüklenerek bilgisayar çýktýsý ile birlikte bir üst yazý veya dilekçeye ekli olarak yazý sahibinin baðlý olduðu makam veya doðrudan yazarý tarafýndan Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Baþkanlýðý Bakanlýklar/Ankara adresine gönderilmelidir. Dilekçede “banka hesap numarasý”, “T.C. kimlik numarasý” ve “vergi dairesi numarasý” belirtilmelidir.
-
Makalede yabancý kökenli sözcüklere yer verilmemeli, iþlenen konu gereði yabancý kökenli sözcük kullanmak gerekse dahi bunlarýn Türkçe karþýlýklarý tercih edilmelidir.
-
Görsel malzemeler (fotoðraf, harita, kroki, çizelge), fotoðraf kartýna basýlmýþ olarak veya ayrý bir CD'ye 300 dpi çözünürlükte ve tiff formatýnda kaydedilmiþ olmalýdýr.
-
Makalenin telif (yazma), derleme ya da çeviri olduðu belirtilmeli; telif ve derlernelerde sayfa altýnda ve numaralandýrýlmýþ olarak dipnot (adý soyadý; kitap / makale adý, cilt / sayý, yayýn evi / il / basým evi, yýl, sayfa numarasý þeklinde) ve kaynakça verilmeli; çevirilerde ise orijinalin yazarý, dili ve hangi yayýndan tamamen veya kýsmen çevirildiði gösterilmelidir.
-
Baþka bir baþlýkla da olsa, herhangi bir yerde daha önce yayýmlanmýþ yazýlar kabul edilmez.
-
Gelen makaleler dergi inceleme kurulunca deðerlendirilir ve düzenlenen rapora göre iþleme tabi tutulur.
-
Yayýmlanacak makalelerde inceleme kurulunca gerekli görülen küçük düzeltmeler yapýlabilir.
-
Silahlý Kuvvetler Dergisi'nde makalesi yayýmlanan yazarlara mevcut mevzuata göre telif hakký ödenir. Telif hakký talep edilmiyor ise bu durum, makalenin eklendiði dilekçede özel olarak belirtilmelidir.
-
Silahlý Kuvvetler Dergisi'nde yayýmlanan makaleler yazarlarýnýn þahsi görüþlerini içermektedir. Bu nedenle, Türk Silahlý Kuvvetlerinin resmi görüþlerini yansýtmamaktadýr.
-
Gönderilen makaleler yayýmlansýn veya yayýmlanmasýn iade edilmez.