Albert Camus, 1913 yılında Cezayir'de doğdu, babası iĢçiydi, annesinin okuma yazması yoktu. Cezayir'de 1934 yılında evlendi. Ġki yıl sonra boĢandı. Komünist parti üyesi oldu, ama 1937'de atıldı. Ġlk romanı Mutlu Ölüm, ancak ölümünden sonra yayımlandı. Ġlk gençlik yıllarında yakalandığı tüberküloz hiç peĢini bırakmadı. Yayımlanan ilk romanı Tersi ve Yüzü'dür (1937). Arkadan peĢ peĢe öteki romanları geldi. 1940 yılında Paris'e geldi. Gençlik yıllarında baĢladığı gazeteciliği hep sürdürdü. 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü aldı. 1960 yılında bir otomobil kazasında yaĢamını yitirdi. Bir hapsedilmiĢliği baĢka bir hapsedilmiĢlikle göstermek, gerçekte var olan herhangi birĢeyle göstermek kadar mantığa uygundur. Daniel de FoeBu güncenin konusunu oluĢturan ilginç olaylar 194.'te Oran'da meydana geldi. Genel düĢünceye göre biraz sıra dıĢı olduğundan bu olayların geçebileceği yer burası değildi, ilk bakıĢta Oran gerçekten de sıradan bir kent, Cezayir 'in Fransız ilinden baĢka bir Ģey değildi. Kentin kendisi de, itiraf etmek gerekir, çirkindir. Dingin görünümlü bu kenti baĢka onca ticaret kentinden farklı kılan Ģeyin ne olduğunu ayırt etmek için biraz zaman gerekir. Örneğin, ne bir kanat çırpıĢın ne de bir yaprak hıĢırtısının duyulmadığı, güvercini olmayan, ağaçsız ve bahçesiz bir kent, tam anlamıyla yansız bir yer nasıl düĢünülür? Mevsimlerin değiĢimi ancak göğe bakılarak anlaĢılır. Ġlkbahar yalnızca havanın niteliğinin değiĢmesinden ya da sokak satıcılarının banliyölerden getirdikleri çiçek sepetleriyle kendini duyurur; çarĢı pazarda satılan bir ilkbahardır bu. Yazın, güneĢ fazla kuru evleri kavurur ve duvarları gri bir külle örter; o zaman artık kapalı kepenklerin gölgesinden baĢka yerde yaĢanmaz. Sonbaharda, tersine çamur tufanı olur. Güzel günler yalnızca kıĢın olur. Bir kenti tanımanın en bildik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıĢtığına, orada birbirlerini sevdiğine ve nasıl öldüğüne bakmaktır. Bizim küçük kentimizde, iklimden belki de, bunların tümü bir arada yapılır, aynı tutkulu ve belirsiz havayla. Yani burada insanın canı sıkılır ve alıĢkanlıklar edinmeye özen gösterir. Burada yaĢayanlar çok çalıĢırlar, ancak hep zengin olmak amacıyla değil. Özellikle ticarete ilgi duyarlar ve onların deyiĢiyle, önce iĢ yapmakla ilgilenirler. Doğal olarak basit keyiflerden de zevk alırlar; kadınlardan, sinemadan ve deniz banyolarından hoĢlanırlar. Ancak, çok mantıklı olarak; bu zevklericumartesi akĢamları ve pazar günlerine saklarlar, çünkü haftanın tüm öteki günlerinde çok para kazanmaya çalıĢırlar. AkĢam, bürolarından çıktıklarında belli bir saatte karelerde buluĢurlar, aynı bulvarda gezinti yaparlar ya da kendi balkonlarına çıkarlar. Daha genç olanların zevkleri Ģiddetli ve kısadır, oysa daha yaĢlıların kötü huyları iĢkolik toplantıları, eĢ dost davetleri ve kâğıt oynanan çevrelerle sınırlıdır. KuĢkusuz bunun yalnız bizim kente özgü bir Ģey olmadığı ve sonuçta tüm çağdaĢlarımız böyle olduğu söylenecektir. KuĢkusuz, bugün, insanların sabahtan akĢama çalıĢtıkları, sonra da yaĢamak için geri kalan zamanlarını kâğıt oynayarak, kafelerde ve çene çalarak harcamayı yeğledikleri kadar doğal hiçbir Ģey yoktur. Ancak bazı kentler ve ülkeler vardır, orada insanlar arada sırada baĢka Ģeyden kuĢku duyarlar. Genelde bu onların yaĢamını değiĢtirmez. Yalnız kuĢku ortaya çıkmıĢtır ve bu da her zaman bir kazançtır. Tersine, Oran kuĢkuları olmayan bir kenttir, yani tümüyle modern bir kent. Buna bağlı olarak, bizim burada insanların birbirini nasıl sevdiklerini belirtmeye gerek yoktur. Erkekler ve kadınlar aĢk edimi denen Ģeyde çabucak birbirlerini yutarlar ya da iki kiĢilik uzun bir alıĢkanlık geliĢtirirler. Bu uçlar arasında çoğunlukla bir orta nokta yoktur. Bu da özgün bir Ģey değil. Her yerde olduğu gibi Oran'da da zamansızlıktan ve düĢünmemekten insanlar bilmeden birbirini sevmek zorundadır. Kentimizde daha özgün olan burada ölmenin güçlüğüdür. Aslında güçlük doğru sözcük değil, rahatsızlık demek daha doğru olacak. Hasta olmak hoĢ bir Ģey değildir, ancak size hastalıkta destek olan kentler ve ülkeler vardır ve buralarda bir bakıma insan kendini bırakabilir. Bir hastanın Ģefkate gereksinimi vardır, bir Ģeye yaslanmaktan hoĢlanır, çok doğaldır bu. Ancak Oran'da iklimin aĢırılıkları, burada yürütülen iĢlerin önemi, dekorun belirsizliği, Ģafağın çabuk sökmesi ve zevklerin niteliği, her Ģey sağlıklı olmayı gerektirir. Bir hasta kendini yapayalnız buluverir. 10 Nüfusun tümünün telefonda ya da kafelerde poliçelerden, konĢimentolardan ve indirimlerden söz ettiği aynı dakikalarda sıcaktan çıtırdayan yüzlerce duvarın ardında kapana kıstırılmıĢ ölmek üzere olan birini düĢünelim. Modern bile olsa ölümdeki rahatsızlık böyle, kurak bir yerde meydana geldiğinde anlaĢılacaktır. Bu birkaç bilgi belki kentimizle ilgili yeterli bir fikir verir. Hem sonra hiçbir Ģeyi abartmamak gerekir. Altı çizilmesi gereken, kentin ve yaĢamın sıradan görünümüdür. Ġnsan alıĢkanlıklarını edindikten sonra günlerini kolay geçirir. Kentimiz tam da alıĢkanlıklar için uygun bir yer olduğuna göre burada bundan iyisi can sağlığı denebilir. Bu • açıdan bakınca, kuĢkusuz yaĢamın çok tutku verici olmadığı görülür. En azından bizde karmaĢa nedir bilinmez. Ve bizim içten, sempatik ve hareketli nüfusumuz buraya yolu