10

Page 1

SINIF TEORİSİ

SINIF TEORİSİ DEVRİMCİ TEORİ OLMADAN, DEVRİMCİ PRATİK OLMAZ!

2005 P OCAK-ŞUBAT P

2 AYLIK TEORİK DERGİ

2005 n OCAK-ŞUBAT n 2 AYLIK TEORİK DERGİ n FİYATI: 3 YTL- 3.000.000 TL

4 2004 GENEL DEĞERLENDİRMESİ 4 ÇARPIK DEMOKRASİ BİLİNCİ VE GRUPÇULUK (2) 4 TEORİDE DOĞRULTU’NUN TROÇKİZMİ VE İDEOLOJİK SEFALETİ! (2) 4 TİKB, İŞLEDİĞİ “BÖLÜCÜLÜK” SUÇUNU BAŞKALARINA YÜKLEYEREK TEMİZE ÇIKAMAZ! 4 BİR KEZ DAHA GENEL ELEŞTİRİ! (2)

10

10


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

‹Ç‹NDEK‹LER 2004 GENEL DE⁄ERLEND‹RMES‹................................................ 7 Girifl.....................................................................................................................7 Dünya..................................................................................................................9 AB Anayasas› Ve AB Ordusu...............................................................................14 S›n›fsal Kurtulufl Hareketleri................................................................................18 Ülkede...............................................................................................................21

ÇARPIK DEMOKRAS‹ B‹L‹NC‹ VE GRUPÇULUK (2).............................27 Devrim Cephesini Zay›flatan Hastal›k: GRUPÇULUK.....................................................27 Parti ve Araç-Amaç ‹liflkisi............................................................................................32 ‹dealizmin De¤iflik Bir Tezahürü: Yekpare Parti Anlay›fl›...............................................34 “Farkl› Çeliflkiler Farkl› Yöntemlerle Çözülür”...............................................................36 Amaca Göre fiekillenme; Araçlar› Da Gerçek Gücüne Kavuflturur................................39

TEOR‹DE DO⁄RULTU’NUN TROÇK‹ZM’‹ VE ‹DEOLOJ‹K SEFALET‹ (2) ....................................................................42 TD, Kemalizm Ve Faflizm Konusunda Sa¤ Oportünizmin Teorisini Yap›yor!.................42 TD, Dimitrov’un Faflizm Tahlilini Revize Ediyor!...........................................................45 TD’nin Faflizm Tahlili, Kemalist Diktatörlü¤ün Askeri Faflist Karekterini Aklamaya Hizmet Ediyor!................................................................................ .......................................50 TD’nin Ne Oldu¤u Belirsiz “Demokratik Devrim” Anlay›fl›!..........................................54 “Milli Burjuvazi Karfl›-Devrimcidir”................................................................................60 PKK/Kongra-Gel Kuyrukçulu¤una Devam!..................................................................67 “‹deolojik Kriz Var”! Çözecek Anahtar: MLM’yi Avunmakt›r!......................................72 2 ayl›k teorik dergi 2005 .10. Ocak-fiubat

SINIF TEOR‹S‹ 3

KARDELEN BASIM YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹. Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Erdal GÜLER Yönetim yeri: Millet Cad. Nevbahar Mah. F›nd›kzade Saray Apt. No:57 D:11 K:5 F›nd›kzade/‹ST. Tel: (0212) 584 18 04 Fax: (0212) 584 18 05 Dizgi: Kardelen Yay›nc›l›k Bask›: KAYHAN MATBAASI * Adres: Davutpafla Cad. Güven Sanayi Sit. D Blok No:134 Topkap›/‹ST


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Hangi “Özgün Teori”?................................................................................................76 Sonuç Yerine..............................................................................................................80

B‹R KEZ DAHA GENEL ELEfiT‹R‹ (2).............................................82 MLM Temel Halkad›r...................................................................................................82 Denge Ve Tam Uygunluk Mu, Çeliflki Mi?...................................................................89 Partizan Dergisi Ve Yeni Demokratik Devrim................ .............................................95 Partizan Dergisi Ve BPKD.........................................................................................100

T‹KB, ‹fiLED‹⁄‹ “BÖLÜCÜLÜK” SUÇUNU BAfiKALARINA YÜKLEYEREK TEM‹ZE ÇIKAMAZ!...............................................105 Yalan Ve Abart›larla ‹nfla Edilmifl ‹bretlik Üç Belge, Üç Söylem.................................108 Büyük Bir Demagoji..................................................................................................116 Oral Çal›fllar Cumhuriyet Gazetesi’nin Sesini Dillendiriyor, Ya T‹KB Kimin Sözcülü¤ünü Yap›yor?...................................................................................................................117 Oral Çal›fllar Ve Selim Açan’a Soruyoruz: Görüflme Diyalo¤unu Kesen Kim? Anlaflma Yapmaktan Kaçan-Kaç›nan Kim?..............................................................................119 T‹KB Ve Selim Açan Demagojide S›n›r Tan›m›yor!.....................................................123 Gerçekten H. Selim Açan Ne Yapmak ‹stiyor?..........................................................125 19 Aral›k Bir Tarihti; Önlenemezdi!..........................................................................128 Sonuç Yerine............................................................................................................129

4


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Yeni bir say› ile karfl›n›zday›z. Dergimizde dünyada ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaflanan önemli güncel geliflmelere mümkün oldu¤unca de¤inmeye çal›fl›yor, MLM teorinin klavuzlu¤una baflvuruyoruz. Bu say›m›z›n ilk yaz›s› 2004 y›l›nda yaflanan önemli geliflmeleri ve bu geliflmelerin de¤erlendirilmesini ele almakta. S›n›f mücadelesi aç›s›ndan h›zl› ve hareketli geçen yeni bir mücadele y›l›na girerken, 2004 y›l›nda yaflanan önemli politik geliflmelerin de¤erlendirilmesi, önümüzdeki süreci kavramak ve devrimci müdahalelerde bulunmak aç›s›ndan önem arz ediyor.

SUNU

Gerek dünyada, gerek Türkiye-Kuzey Kürdistan’da önemli politik geliflmeler yaflan›yor. Fakat, belli bir toparlanma yaflamas›na karfl›l›k, komünist ve devrimci hareket hali haz›rda halk kitleleri içerisinde yeterli düzeyde bir politik güç olabilmifl de¤il. Bu, halk kitlelerinin günlük yaflam›n› ve gündemini as›l olarak egemen s›n›flar›n belirlemesine, sanal gündemlerle gerçek gündemlerin üzerinin örtülmesine yol aç›yor. 2004 y›l›nda burjuva medya ve reformist bas›n tamamen AB’ye üyeli¤e kilitlendi.Tüm geliflmeleri bu eksende ele ald›. Deyim yerindeyse, reformistlerin de önemli katk›lar›yla egemen s›n›flar halk kitlelerini tatl› bir rüyan›n içine hapsetmek istedi. Somut baflka bir alternatif halk kitlelerinin gündemine sokulamad›¤›ndan, AB kurtulufl umudu olarak görüldü. Bizler ise, bunun bir rüya oldu¤unu ve halk kitlelerinin buna hapsedilerek uyutulmak istendi¤ini çok iyibiliyoruz. Türkiye-Kuzey Kürdistan halklar› Türkiye’nin AB’ye girmesiyle sömürü ve zulümden, kötü yaflam flartlar›ndan kurtulamayacakt›r. Zaten, AB’li emparyalistlerin Türk egemen s›n›flar›na sunduklar› AB üyeli¤i uzun, ince bir yoldur ve üstelik sonu da belirsizdir. Amaç, Türk egemen s›n›flar›n›n eflit koflullarda AB’ye al›nmas› de¤il, AB kap›s›na demirlenerek AB’li emperyalistlerin politik ç›karlar› için bölgemizde kullan›lmas›d›r. Ucuz iflgücünden yararlanmak istiyorlar. Sömürüden daha katmerli bir pay almak derdindeler. Türk ordusunu Ortado¤u ve Kafkaslar’da kendi ç›karlar› do¤rultusunda koçbafl› olarak kullanmak istiyorlar vs. Sonuç, Türkiye-Kuzey Kürdistan’›n sömürgelefltirilmesi olacakt›r. Yine, 2004 y›l›nda emperyalistler aras›ndaki çeliflkiler de, emperyalizme karfl› dünya halklar›n›n mücadelesi de yükselme e¤iliminde. 2004 y›l›n› ele alan genel de¤erlendirmemizde, bu ve bir dizi temel konulara de¤inilmekte ve gelecek için perspektifler sunulmaktad›r. “Devrimci harekette kronik bir illet: Çarp›k demokrasi bilinci ve grupçuluk” bafll›kl› yaz›m›z, 2 bölümünün bu say›da yay›nlanmas›yla birlikte sona eriyor. Emperyalizm ve ufla¤› Türk hakim s›n›flar› “böl-parçala-yö-

5

net” stratejik politikas›n› her daim kullanmakta ve halk kitleleri, ezilen uluslar aras›nda var olan çeliflkileri kullanarak birbirine k›rd›rmakta. Bu politikay› bofla ç›karacak olanlar öncelikle komünistler ve devrimcilerdir. Ne var ki, kronik bir illet halini alm›fl olan grupçuluk ezilen halk kitlelerinin ve ezilen Kürt ulusunun mücadelesinin daha derli toplu ve güçlü bir flekilde yürütülmesinin önünü alan en büyük engellerden biri durumunda. Devrimciler ve halk aras›nda birlik söylemi s›kça kullan›lmas›na karfl›n, buna z›t pratiklerde ›srar genel e¤ilim durumunda. Grupçulu¤un neden ve niçinleri ve nas›l afl›laca¤›na iliflkin yaz›m›z› okurlar›m›z büyük bir dikkatle okumal›d›r. “Teoride Do¤rultu’nun Troçkizmi ve ideolojik sefaleti” bafll›kl› yaz› dizimiz de bu say›da yay›mlanan 2. bölümü ile sona erdi. “TD, Kemalizm ve Faflizm Konusunda Sa¤ Oportünizmin Teorisini Yap›yor!, TD Dimitrov’un faflizm tahlilini revize ediyor!, TD’nin Ne Oldu¤u Belirsiz “Demokratik Devrim” Anlay›fl›!, PKK/Kongra-Gel Kuyrukçulu¤una Devam!, “‹deolojik Kriz Var”! Çözecek Anahtar: MLM’yi Savunmakt›r!” ara bafll›klar›na yer verilen yaz›, umar›z muhattaplar›n›n kolayc›-abart›l› elefltiri tarzlar›n› sorgulamalar›na ve düzeyli bir ideolojik mücadeleye yol açar. “Bir kez daha genel elefltiri” ve “T‹KB iflledi¤i ‘bölücülük’ suçunu baflkalar›na yükleyerek temize ç›kamaz!” bafll›kl› yaz›lar›m›za da bu say›m›zda yer verdik. ‹lgiyle okunaca¤›n› ve gerekli derslerin ç›kar›laca¤›n› düflünüyoruz.

Düzeltme ve Özür Daha önce 7. Say›m›zda yer alan “28 Mart Yerel Seçim Sonuçlar› Üzerine” bafll›kl› yaz›n›n içinde “Komünistlerin Tutumu Ve Ö¤renilmesi Gereken Dersler” alt bafll›¤›yla yer verdi¤imiz yaz›da yapt›¤›m›z hatay› düzelterek özür dileriz. Yaz›da yer alan “... Partiler nezdinde yap›lan tart›flmalarda belli bir mesafe katedildiyse de ve hatta bu noktada SHP’nin ‘Demokratik Güçbirli¤i’ne dahil edilmesine ra¤men, birli¤i bozmama noktas›nda adaylar›n hangi partiye ait oldu¤una bakarak lokal uygulamalar yap›labilece¤i noktas›nda bir esneklik gösterilmesi fleklindeki bir tutumla ilerlenmesine ra¤men DEHAP, EMEP, ÖDP ve SDP gibi partilerin SHP ile ittifak›, SHP çat›s› alt›nda birleflme gibi ‘teknik’ bir boyuta vard›rm›fl olmas› bir yol ayr›m›na neden oldu” ifadelerinde EMEP, ÖDP ve SDP ile ilgili bölümde pratikte yaflanana tezat ifadeler yer alm›flt›r. EMEP, ÖDP ve SDP yerel seçimlerde SHP ve DEHAP’›n da içinde yer ald›¤› Demokratik Güç Birli¤i’nde yer alm›fl ancak seçimlere SHP’nin çat›s› alt›nda girmemifllerdir. Seçimlere SHP çat›s› alt›nda giren partiler ideolojik ve politik olarak ayn› kulvarda yer alan DEHAP ve ÖTP’dir.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

2004 Genel De¤erlendirmesi 2004, bir yanda Pazar dalafl› kaynakl› emperyalistler aras› çeliflkiler keskinleflmeye ve hegemonya mücadeleleri artmaya devam ederken öte yanda buna karfl›l›k ezilen uluslar›n ve halklar›n devrimci mücadelelerinde de emperyalizme ve yar›-sömürgelerdeki uflak iktidarlara karfl› savafl›m›n yükseldi¤i bir y›l oldu 7

Girifl Yeni bir mücadele y›l›na girerken geride b›rakt›¤›m›z y›l›n politik geliflmelerinin temel bafll›klar itibariyle de¤erlendirilmesi önümüzdeki politik geliflmeleri kavramak ve politik müdahalede bulunabilmek için faydal› olaca¤› inanc›nday›z. Gerek dünyada, gerek Türkiye-Kuzey Kürdistan’da çok önemli politik geliflmeler yaflanmaktad›r. Ancak komünist ve devrimci hareketin hali haz›rda kitleler içerisinde politik nüfuzu yeteri boyutta olmad›¤›ndan, dolay›s›yla sözkonusu politik geliflmeler halk›n gündemine de oturmuyor. Reformist parti ve ak›mlar bu önemli geliflmeleri bir iki makale ve bas›n aç›klamas› ile geçifltirirken devrimci ve komünist hareketin var olan örgütlü-pratik gücü bu geliflmeleri gündeme tafl›makta yetersiz olmakta. Özellikle de egemen medyan›n sansürcülü¤üne reformist bas›n›n sansürcülü¤ü de eklenince halk, bu önemli politik geliflmelerin b›rak›n do¤ru yorumunu bir yana günlük yaflam telafl› içerisinde ne olup bitti¤ini bile do¤ru dürüst takip edememekte. Egemen komprador medya ve reformist bas›n aç›s›ndan 2004 y›l› AB üyeli¤i ve Türk devletinin bu üyelik çerçevesinde yeni ç›karm›fl oldu¤u baz› yasalar›n yorumlanmas›ndan ibaret oldu. Hemen hemen her geliflme de bu ba¤lamda ele al›n›p de¤erlendirildi ve deyim yerindeyse genifl halk kitleleri tatl› bir rüyan›n içerisine itildi. Oysaki bu de¤erlendirmemizde görülece¤i gibi TürkiyeKuzey Kürdistan halk›n› bekleyen ne AB üyeli¤idir ne de


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

bu üyelik çerçevesinde kazanaca¤› bir tak›m haklard›r. Yani “sessiz devrim” olarak tan›mlanan ve adland›r›lan bu süreç do¤ru bir bak›flaç›s›yla de¤erlendirildi¤inde tam tersine Türkiye-Kuzey Kürdistan halk› için tam bir y›k›m süreci olmufltur ve olacakt›r. Bu, sadece Türkiye-Kuzey Kürdistan halk› için geçerli de¤il, genel olarak tüm dünya halklar› için de geçerlidir. Benzer bir süreç Avrupa’dan Amerika-Japonya’ya kadar tüm dünya halklar›n› bekliyor-beklemektedir. Bu ba¤lamda geçmifl y›l›n bir de¤erlendirmesini yapmak ve baz› önemli geliflmelerin yeniden yorumunu yapmak belirtti¤imiz gibi önümüzdeki y›l›n geliflmelerini kavramak ve politika üretmek aç›s›ndan faydal› olacakt›r. 2004, bir yanda Pazar dalafl› kaynakl› emperyalistler aras› çeliflkiler keskinleflmeye ve hegemonya mücadeleleri artmaya devam ederken öte yanda buna karfl›l›k ezilen uluslar›n ve halklar›n devrimci mücadelelerinde de emperyalizme ve yar›-sömürgelerdeki uflak iktidarlara karfl› savafl›m›n yükseldi¤i bir y›l oldu. Ortado¤u, Kafkaslar ve Latin Amerika’da ezilen uluslar›n ve halklar›n mücadeleleri hem yayg›nlaflt› hem de derinleflti. Ancak ezilen uluslar›n ve halklar›n bu yayg›nlaflan ve fliddetlenen mücadelelerinde önderlik sorunu, ideolojik problemler büyük oranda afl›lamad›. Özellikle Ortado¤u ve Kafkaslarda, anti-emperyalist mücadelenin islami, gerici feodalburjuva önderlikler taraf›ndan yürütülüyor olmas› dünya genelinde halklar›n, silahl› mücadele sorununda hakl› savafllar›n desteklenmesi ile emperyalistlerin terör demagojisini ayr›flt›racak bir netlik yaflanmad›. Baflta da emperyalist metropollerde halklar, hakl› savafllar› ve proletarya önderlikli s›n›f savafl›m›n› da içine katan bir flekilde genel bir bar›fl söylemiyle emperyalist sald›rganl›¤a karfl› tav›r koymalar› yaflanan ideolojik karmaflan›n en tipik göstergesi olmufltur. Hatta bu ideolojik karmafla o kadar

kaotik bir hal ald› ki anti-emperyalist mücadele anti-ABD’cilikle ve anti-Bush’çulukla s›n›rlamaya kadar götürdü. Saddam m›, Bush mu, El-kaide mi, ABD iflgali mi ikilemleri ulusal ba¤›ms›zl›k ögeleri dahi gözden ›rak tutularak kötünün aras›ndan iyinin tercih edilmesi gibi bir politika ve düflünüfl tarz› sürekli olarark gündemde tutulmufl ve reel politika ad›na baflka alternatiflerin olmad›¤› gösterilmeye çal›fl›lm›flt›r. 2005 Ocak ay› içerisinde beflincisi Brezilya’da düzenlenen dünya sosyal forumu 2004’te ise Hindistan’da düzenlenmiflti. Dünyan›n birçok ülkesinde ve genel olarak reformist çizgideki politik ak›mlar›n önderli¤inde gerçeklefltirilen bu etkinlikler enternasyonal dayan›flma ve dünyan›n gerçek sorunlar›n›n gündeme tafl›nmas› anlam›nda bir bak›ma faydal› olmakta. Ancak 2004’teki Hindistan sosyal forumu, bir yanda ABD’nin Irak iflgaline karfl› büyük bir protesto alan› haline dönüflmesine ra¤men fakat öte yanda bu forumlar›n sonucunda ortaya ç›kan politik bilinç yukar›da ortaya koydu¤umuz ideolojik kaosun çözülmesine de¤il aksine daha da bulan›kl›¤a hizmet etmifltir. Nepal, Filipinler ve Peru’da Maoistler önderli¤indeki ya da Kolombiya’daki FARC gibi küçük burjuva devrimci politik yap›lar önderli¤indeki silahl› mücadeleler ise alt›n› çizdi¤imiz ideolojik kaosu gidermede önemli politik rol oynamakla birlikte ancak ne yaz›k ki yeterli olduklar› da söylenemez. Ki bu etkisizlikte emperyalist medyan›n sansür rolünü de göz ard› etmemek gerekmektedir. Bu durum, Nepal Halk Savafl› konusunda kendisini çok bariz bir flekilde göstermektedir. Nepal halk savafl› iktidar› ele geçirmenin ön günlerini yaflamas›na ra¤men oysa emperyalist medya tekelleri söz konusu geliflmeleri ya gizlemekte ya da s›n›rl› bir flekilde aktarmaktad›r. fiüphesiz ki her fleye ra¤men Nepal halk savafl› ve yeni demokratik devrimi öncelikle ön Asya’da olmak üzere baflar›l› bir 8


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

flekilde ilerledi¤inde ve iktidar› tümüyle ele geçirdi¤inde dünyadaki s›n›f savafl›mlar›n›n boyutu de¤iflecektir ve Nepal devrimi birçok ülke halk›na esin kayna¤› olacakt›r. Ki bu di¤er ülkelerdeki s›n›fsal kurtulufl mücadelerinin niteli¤inden de önemli de¤ifliklikler gündeme getirecektir. T›pk› Ekim ve Çin kültür devrimi gibi. Bu devrimler nas›l ki di¤er ülekelerde yürütülen s›n›fsal kurtulufl mücadelelerine MarksistLeninist-Maoist önderlik karakteri verdiyse, Nepal devriminin dünya üzerindeki politik sonuçlar› da bu minvalde olacakt›r. Ülkemizde de politik geliflmeler dünya genelinde yaflananlardan çok farkl› de¤ildir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da s›n›f dinamikleri gün geçtikçe daha bir a盤a ç›karak yükselmekte ve devrimci hareket her geçen gün biraz daha kendisini toparlay›p ilerlemektedir. Tüm bu geliflmelere ra¤men ancak reformist politik ak›mlar›n halk üzerindeki ideolojik-politik etkisi henüz yeterli oranda k›r›labilmifl de¤il. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da devrimci durum, Maoist komünistler ve devrimci yap›lar›n ilerlemekte olan devrimci hareketin yan›s›ra halen silahl› gücünü koruyan Kongra-Gel’in varl›¤› da s›n›f savafl›m›nda halk kitlelerine belli bir avantaj sa¤lamakta. Bu dinamikler aras›nda nicel ve ayn› zamanda politik bak›mdan güçlü olan Kongra-Gel’in ulusal burjuva önderlikli çizgisi Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimi aç›s›ndan dezavantajl› bir durum yaratmaktad›r. Bu dezavantaj Kongra-Gel’in son y›llarda daha da derinleflen “reformist” ideolojik hatt›yla daha bir olumsuz boyut almaktad›r. Yani bir yanda devrim cephesinin silahl› güçlerinin yeterince var olmas› ama öte yanda bu önemli ve büyük gücün burjuva önderlikli bir yap› taraf›ndan kumanda ediliyor olmas›, özellikle de milliyetçi ve a¤›rl›kl› olarak da dar ulusal talepli bir hatta yürümesi Türkiye-Kuzey Kürdistan s›n›fsal kurtulufl devriminin en belirgin dezavantajlar›ndan birisini oluflturmaktad›r. 9

Dünya 2004 y›l› ABD için son y›llarda en fazla teflhir oldu¤u y›l olarak geçti. Dünya devrim cephesindeki politik geliflmelere damgas›n› vuran en belirgin iki olay ise hiç kuflkusuz Irak ulusal direniflçilerinin ABD ve iflgal ordular›na karfl› yürüttü¤ü flanl› ulusal direnifl ve Nepal’daki Maoistler önderli¤inde yürütülen Halk Savafl›’d›r. ABD, Irak iflgalini Irak’ta düzenledi¤i say›s›z operasyon ve vahfli katliamlarla devam ettirdi. Bu teflhirlik Ebu Garip hapishanesindeki tutsaklara yönelik baflvurduklar› insanl›k d›fl› iflkencelerle daha bir ayyuka ç›kt›. ‹flkence görüntüleri ve itiraflar›n›n bas›na yay›lmas› üzerine ABD emperyalizmine yönelik nefret dünya halklar›n›n bilincinde daha bir art›fl gösterip kökleflti. “Irak’ta varoldu¤u” iddia edilen kitle imha silahlar›n›n bulunmay›fl›n›n netleflmesi ve resmi raporlara geçmesi üzerine ABD’nin Irak’› iflgal için ileri sürdü¤ü tüm senaryolar ve projeler, tümüyle meflruiyetini yitirmifl oldu. ABD ve uflak iktidarlar› Irak’ta ya da Afganistanl› tutsaklara uygulad›¤› sistematik iflkence suçlamalar›ndan s›yr›labilmek için her zaman baflvurduklar› yönteme yine baflvurdular: iflkencecilerden biriki kifliyi cezaland›rarak iflin içinden ç›kmaya çal›flt›lar. Yapt›ran-emir vereni de¤il yapan› cezanland›rd›lar. fiüphe yok ki di¤er iflkence olaylar›nda oldu¤u gibi bu klasikleflmifl kurtarma operasyonu ABD emperyalizmini iflledi¤i insanl›k d›fl› suçlardan kurtarmaya yetmedi. Ayn› vahfli iflkenceleri ‹ngiltere’nin de Irak’›n baflka hapishanelerinde yapt›¤›n› bu arada not düflelim. Bu barbarl›klar, bas›na da yans›d›. Baflka ülkeler yap›nca “insanl›k suçu iflliyorlar” diye suçlayanlar, ama ifl kendilerine geldi mi en pervas›z iflkenceyi yapmaktan geri durmuyor. Hat›rlanaca¤› gibi 2004 Mart ay›n›n sonlar›na do¤ru ABD’li “dört sivil” Irak ulusal direniflçileri taraf›ndan öldürüldü ve cesetlerini halk direklerde salland›rd› diye emperyalist medya tekellerinde ve Türk


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

komprador medyas›nda haberler ç›kt›. Ölen ABD’lilerin bir “inflaat flirketinde çal›flt›¤›” ilk etapta söylendi. Ama bu haberin yalan oldu¤u çok k›sa zaman içerisinde anlafl›ld›. Öldürülen ABD’lilerin Amerikan istihbarat›ndan oldu¤u a盤a ç›kt›. Öldürülen CIA ajanlar›n›n araçlarda salland›r›lma görüntülerini kendi lehinde dramatize ederek kullanmak isteyen ayn› ABD emperyalizmi Felluce’ye karfl› büyük bir y›k›m ve yoketme operasyonuna giriflti. Ve Felluce’de günler süren iflgalci bir kuflatma gerçeklefltirdi. Felluce’de “1500’ün üzerinde direniflçi öldürdü¤ünü” söyleyen ABD iflgal güçleri ne yaz›k ki bu iddialar›n› da ispatlayamad›. Onca yasa¤a, sansüre ve yönlendirmeli yalan habere ra¤men felluce’de sadece binlerce sivilin öldürüldü¤ü a盤a ç›kt›. Kuflatma alt›nda kalan Felluce’de halk açl›ktan ve susuzluktan da k›r›ld›. ABD iflgal ordular› direniflçilerin Musul’a kaçt›¤›n› iddia etti ve ard›ndan da Musul’a yönelik a¤›r ve barbar bir operasyona giriflti. Belirtmek gerekir ki Irak genelinde ulusal direnifl daha çok Sünni Arap direniflçiler önderli¤inde devam etti, etmeye devam ediyor. Fakat direnifl sadece Sunni araplar taraf›ndan de¤il fiii Araplar içerisindeki belli bafll› gruplarca da desteklenmektedir. Ki bir dönem Necef’te fiii Araplar taraf›ndan gösterilen direnifl çok büyük darbe vurdu iflgalci ordulara. Fakat fiii gericili¤inin bafl› Fistani iflgalci ordularla teslimiyetçi uzlaflmaya girerek direnifle son verdi. Böylelikle direnifl cephesi belli bir zay›flama gösterdi. Fakat hiç durmad›. Ki iflgalci ordular ve emperyalist medyan›n da kabul etti¤i gibi direnifl her geçen gün daha bir yayg›nlaflarak yo¤unlaflt›. Öyle ki ABD iflgal güçleri hemen her gün yeni sald›r›larla karfl›laflmakta ve a¤›r kay›plar vermekte. Bilindi¤i gibi daha önce bu sayfalarda “as›l ve nitelikli ulusal direnifl 9 Nisan’dan sonra bafllayacak” diye saptamalarda bulunmufltuk. Ki aradan geçen iki y›ll›k zaman dilimi bu politik öngörülerimizin ne denli bilimsel oldu¤unu ortaya ç›kard›. Öyleki gelinen aflamada ABD iflgal güçleri düzenli savafl

döneminden kat be kat daha fazla kay›p verdi¤i gibi Irak genelinde ne denetim ne de güvenlik sa¤layabilmekteler. Kaçmak istiyor Irak’tan. Fakat bunu tam ekonomik ilhak ve siyasi mandac›l›kla pekifltirmeden gitmez. Bunun için de ilk olarak 2005 Ocak’›nda seçimlerle ifle bafllamak istedi. Seçimler, ABD iflgalcili¤ine yasal düzlemde bir resmiyet kazand›rman›n manevras›ndan baflka bir amaç tafl›m›yordu.Yap›lmak istenen “demokratik” görünüm alt›nda ABD’nin Irak’› askeri iflgalinin resmilefltirilmesidir. Bunun yan›s›ra gerçeklefltirilen göstermelik seçimlerin sonucundan bile geliflmeler gösterdi ki Irak siyasi dengelerinde de henüz bir a¤›rl›k sa¤layabilmifl de¤iller. Kürt ve fiii hakim s›n›flar›ndan herhangi bir kanat ço¤unlu¤u sa¤layamad›¤› gibi aralar›nda, özellikle de Kürt sorunu noktas›nda ciddi politik çeliflkilerin oldu¤u da bir gerçektir. Bu çeliflki, Kürt yöneticilerinin “federasyon” vb. yönlü taleplaeeri do¤rultusunda çözülmezse hem kukla hükümetin kurulmas›n› engelleyecek geliflmelere hem de ciddi çat›flmalara gebedir. Bu seçimler meflru bir seçim de¤ildir. Zorla, dahas› sömürgecili¤i ve kukla hükümeti meflrulaflt›rmak için iflgalci ordular›n dipçi¤i alt›nda yap›lm›fl seçimlerdir. Seçimlerde ço¤unlu¤u kazanan fiii hakim s›n›flar›n›n kurulacak kukla hükümeti ve anayasay› “islami fleriat yasalar›yla flekillendirece¤i” anlay›fl›n›n ise sözkonusu güçler aras›nda ayr› bir önemli-derin politik çeliflki yaratt›¤›n› da belirtelim. Kerkük’ün Kürtler taraf›ndan yönetilme iste¤i ise mevcut çeliflkilerin baflka bir boyutunu oluflturuyor. Bu konuda sorunlu olan esasta Türkmenlerdir. Kerkük Kürtlerindir. Bunu, dünya alem de biliyor. Körfez savafl›ndan sonra Saddam taraf›ndan zorlakatliamla göçertilen Kürtler bugün kendi yurtlar›na dönüyor. Bunda karfl› ç›k›lacak bir fley yok. Ama Türkmen gerici s›n›flar› Türk devletinin de floven-›rkç› k›flk›rtmalar› sonucu göçedenlerin Kerkük’e dönüflleri10


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ne karfl› ç›k›yor. Türk devleti burada Türkmen kart›n› oynayarak Kürtlerin genifl kapsaml› hak almas›n›n önüne geçmek istiyor. Ama esas amac› olas› genifl kapsaml› Kürt ulusal hakk›n›n elde edilmesinin önüne geçmektir. Çünkü Güney Kürdistan’da Kürtler lehine geliflecek bir hareket ve statü do¤rudan Kuzey Kürdistan’› da etkilemifl olacakt›r. Türk devletinin esas sorunu budur. Türk devletinin gücü yetse ve uluslararas› destek almas› durumunda, özellikle de karfl›lar›nda ABD gibi bir emperyalist haydut olmasa do¤rudan Kürtlerle çat›flmaya, hatta Kerkük’ü iflgal etmek için bir gün dahi beklemeden iflgale yeltenecektir. Irak’ta siyasi istikrar seçimlerle de sa¤lanmad›-sa¤lanamaz. ‹flgalcilik ve onun kukla hükümetleri devam etti¤i müddetçe bir kez de¤il 50 kez dahi seçim yap›lsa yine de siyasi istikrar sa¤lanmayacakt›r. Çünkü ulusal direnifl devam edecektir. Tüm bunlar›n sonucu olarak ABD iflgal güçleri için geriye tek fley kal›yor, o da katliamlar düzenlemek ve iflkencelerle Irak ulusal direniflini bast›rmaya çal›flmak. Felluce’den sonra Bakuba’ya topyekün sald›r›lar› bunun aç›k göstergesidir. Hem de seçim sonras› ve fiubat sonlar›nda yapt›lar bunu. ABD ve di¤er iflgalci güçlerin hiç bir politik manevra ve vahfleti dün oldu¤u gibi bugün de Irak ulusal direniflinin h›z›n› kesmeye yetmedi-yetmeyecek. Taa ki iflgalci ordular Irak’tan çekilinceye dek de bu durum devam edecektir. “Seçim” sonras› direniflçilerin sald›r›lar›n›n daha fazla art›fl göstermesi bunu çok somut bir flekilde ortaya koymaktad›r. Irak ulusal direniflçilerinin savafl›m› hiç flüphe yok ki sadece askeri hedeflere sald›r›yla s›n›rl› olamazd›. Bu askeri savafl› güçlendirmek için ekonomik kaynaklara da sald›r› yapmak flartt›. Ve öyle de yapt›lar. 2004 y›l› boyunca, Irak’ta iflgalci güçlerle ticari iliflkisi olan birçok flirket de hedeflendi. Bu hedefler aras›nda çok say›da Türk flirketi ve çal›flan› da vard›. Özellikle Türk 11

floförlerine yönelik onlarca sald›r› oldu. Bu sald›r›lar sonucu baz› Türk flirketleri Irak’ta ifl yapmama kararlar› ald›. Eylemler gerilletti, Türk devleti ve flirketlerini. Asl›nda Türk flirketleri ABD’nin tafleronlu¤unu yapmaktayd›. Belirtmek gerekir ki eylemler esasta amac›na ulaflt›. Fakat sözkonusu eylemler içerisinde zaman zaman afl›r›ya da kaç›ld›. S›radan kamyon ya da t›r floförlerine yönelik yap›lan hedefsiz sald›r›lar Irak ulusal direniflinin Türkiye-Kuzey Kürdistan kamuoyunda sorgulan›r hale gelmesine de yol açt›. Türk hakim s›n›flar›n›n sözkonusu yanl›fl eylemler üzerine yapt›¤› demagoji halk y›¤›nlar› nezdinde özellikle de geri kesimler üzerinde etkili oldu. Ancak bilinmelidir ki bu olumsuz tepkiler ABD’nin 2004 Kas›m ay› ortalar›nda Felluce’yi yeniden kuflat›p yak›p-y›kmas› üzerine yerini tekrar olumlu tepkilere b›rakt›. Felluce, Hitlerin ‹spanya’da yaratt›¤› GUERN‹KA katliam›ndan, yak›p-y›kmas›ndan farks›z oldu. Vahfli kapitalizmin tanr›s› ABD bir kez daha suç üstü yakaland›. Bu durum dünya kamuoyunu daha üst boyutta ABD iflgaline yöneltti ve dünyan›n birçok köflesinde ABD karfl›t› kitlesel gösterilere yolaçt›. Bu katliam ve barbarl›k üzerine hükümet partisi AKP milletvekillerinden baz›lar›n›n ABD’nin Felluce’de çizdi¤i siyasi tabloyu “soyk›r›m” olarak nitelendirmesi ve baflbakan Recep Tayip Erdo¤an’›n ölenleri “flehit” ilan etmesi üzerine ABD ile Türk devlet iliflkilerinin gerilip-bozulmas›na yolaçt›¤›n› da not düflelim. Ayn› süreçte Birleflmifl Milletlerin de ABD’nin Irak iflgaline karfl› aç›klamalar yapmas› ABD’yi en az›ndan diplomasi alan›nda da yaln›zlaflt›rd›. Ancak tüm bunlar ABD emperyalizmini sald›rgan politikalardan vazgeçirme ya da engellemeye yetmedi. Yetmedi¤i gibi ABD emperyalizmi bu kez hedef tahtas›na ‹ran’› oturtan aç›klamalar yapt›. ABD’de yap›lan Kas›m baflkanl›k seçimlerinden hemen sonra görevinden istifa eden Colin Powell’›n görevini b›rak-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ABD ve di¤er iflgalci güçlerin hiç bir politik manevra ve vahfleti dün oldu¤u gibi bugün de Irak ulusal direniflinin h›z›n› kesmeye yetmedi-yetmeyecek. Taa ki iflgalci ordular Irak’tan çekilinceye dek de bu durum devam edecektir. “Seçim” sonras› direniflçilerin sald›r›lar›n›n daha fazla art›fl göstermesi bunu çok somut bir flekilde ortaya koymaktad›r mas›ndan önce yapt›¤› aç›klamalarla gündeme gelen ‹ran meselesi önceleri Bush yönetimince Powell’›n gaf› olarak nitelendirildi. Ama k›sa bir süre sonra 2005 Ocak’›nda, yani haydut bafl› Bush’un ikinci döneme resmen bafllad›¤› günlerde yapt›¤› konuflmalarda ‹ran’a yönelik sald›rganl›k politikas› resmen bafllat›lm›fl oldu. Bush ve hükümetinin ne kadar yalan söyledi¤i ve yalan üzerine politika yapt›¤› bir kez daha gözler önüne serildi. fiüphesiz ki katil ve vahfli kapitalizmin bafl› ABD emperyalizminin sald›rganl›k politikalar› yaln›zca bununla da s›n›rl› de¤ildi. 2004 y›l›n›n Haziran ay›nda ‹stanbul’da düzenlenen NATO zirvesinde di¤er emperyalist devletleri ve NATO üyelerini Büyük Ortado¤u Projesi (BOP) için ikna etmek için geçiren ABD, y›l›n ilk yar›s›n› Irak iflgali ile birlikte bu tart›flmalara ay›rd›. Zirve öncesinde, özelliklede d›fl iflleri bakan› Colin Powell, savunma bakan› Donald Rumsfeld ve yard›mc›s› Paul Wolfowitz ile birlikte BOP olarak adland›r›lan politikalar›n› di¤er devletlerle ve bas›nda tart›flt›rmak istedi. Ancak ABD, mevcut sald›rganl›k politikalar›n›n yürütücüsü ve ideologlar›ndan olan bu üçlü içinde, özellikle son iki isim alt›n› ne kadar

doldurmaya çal›fl›rsa çal›fls›n BOP için do¤ru dürüst bir aç›klama yapamad› ve BOP’un Ortado¤u için ABD’nin yeni emperyalist hegemonya planlar›ndan baflka birfley olmad›¤› bir kez daha a盤a ç›km›fl oldu. fiubat ay› içerisinde yap›lan NATO zirvesinde de BOP projesi, di¤er emperyalist haydutlar taraf›ndan destek görmedi. ABD, NATO zirvesinden bir kez daha bu yönüyle eli bofl dönerken, zirvede Irak’ta kukla yönetime ba¤l› silahl› güçlerin NATO taraf›ndan e¤itilmesi karar›n› ç›kartt›rarak sözde Irak iflgaline karfl› ç›kan Fransa ve Alman emperyalizmine bu iflgali kabul ettirmifl oldu. Ayn› zamanda NATO üyesi birçok AB ülkesi daha sonra Irak silahl› güçlerinin e¤itimine fiilen kat›lmayacaklar›n› aç›klasalar da NATO bünyesinde bu görevi dolay›s›yla da iflgali kabul etmifl oldular. Büyük Ortado¤u projesi, ABD taraf›ndan Ortado¤u ülkelerine “özgürlük ve demokrasi götürme operasyonu” olarak lanse edilmeye çal›fl›ld›. Ancak Irak’ta ve Afganistan’da s›ca¤› s›ca¤›na meydana gelen geliflmeler, ABD’nin bu demagojisinin ipli¤ini oldukça erken pazara ç›karm›fl oldu. Oysa ABD’nin iste¤i ve amac› aç›kt›. Ortado¤u’da, hem de petrol yataklar›n›n en zengini olan Irak’› önce askeri yolla iflgal etmek, arkas›ndan siyasi ve ekonomik ilhak›n› gerçeklefltirmekti. 25 fiubat günü Colin Povell’in “Irak’a sald›r› yapmakla hata yapt›k, Bush’u ikna edemedim” fleklindeki günah ç›kar›c› söylemi, her fleyi tüm ç›plakl›¤›yla ortaya koyuyor. Önce “kimyasal silah var” bahanesi, arkas›ndan bu tutmay›nca “Özgürlük ve demokrasi götürüyoruz” yalan›n›n arka plan›nda yatan tek bir neden var, o da Or12


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

tado¤u petrol ve enerji kaynaklar›n› yeniden paylaflmak ve pazar› ele geçirmek. Buna ba¤l› ikinci bir neden ise krizde olan ekonomisini savafl harcamalar› ile rahatlatmak ve bu harcamalar›n faturas›n› flimdi Irak’ta oldu¤u gibi iflgal edilen ülke halk›n›n s›rt›ndan ç›karmak. Bundand›r ki ABD’nin salt ele geçirilecek pazara ihtiyac› yok. Ayn› zamanda s›cak savafl yapabilece¤i durumlar da yaratmas› laz›m. Bunun için de yeni tehdit hedefleri belirlemesi flartt›r. Hat›rlanaca¤› gibi Körfez savafl›ndan sonra 13 y›l boyunca ufak çapl› da olsa Irak’› bombal›yordu. Irak, Afganistan ya da daha önce S›rbistan’a oldu¤u gibi büyük iflgal ve sald›r› operasyonlar› düzenlemesi laz›m. Çünkü ABD ekonomisinin önemli bir bölümünü de savafl üzerine kurulu ekonomi oluflturmaktad›r. Buna ekonomisinin ihtiyac› var. Durgunluk içerisinde olan ABD ekonomisi ancak bu flekilde durgunlu¤unu aflabilecek ve yeni yat›r›m alanlar›n› iflgal edilmifl y›k›nt›lar içerisinde yaratabilecek. ABD emperyalizmi 1990 Birinci Körfez savafl› ile birlikte yürüttü¤ü sald›r› savafllar›n› TV’ lerden canl› bir flekilde izlenilecek seyirlik bir olay haline getirmek çabas› içerisinde. Bunu, Birinci Körfez savafl›, arkas›ndan Yugoslavya (S›rbistan) operasyonlar›nda baflard›¤› da söylenebilir. Evlerinden, do¤rudan savafltan etkilenmeyen baflta ABD halk› olmak üzere dünya halklar› savafllara karfl› yani bu seyirlik gösterilere karfl› ciddi bir yabanc›laflma yaflamaktayd›. Emperyalizm lehine olan bu durum k›smen Afganistan, daha çok da Irak iflgali ile birlikte tersine iflledi. Sadece hava bombard›man› ile iflgali devam ettiremeyen iflgalciler mecburen karaya inmek zorunda kald›lar ve ciddi bir direniflle karfl›laflt›lar. Ve yine özellikle ABD’ye dönen ABD askerlerinin cenazeleri, dünyan›n birçok yöresinden gelip de Irak’ta ya asker ya da iflgalcilerin kurdu¤u ekonomi içerisinde yer alanlar direniflin sonuçlar›ndan do¤rudan etkilendiler ve bu barbar emperyalist savafl›n canavar gerçekli¤i ile de do¤rudan etkilenme durumunda kald›lar. 13

Hiç flüphe yokki baflta ABD’nin savafl canavarl›¤› olmak üzere bu tür geliflmelerin pay›yla birlikte son iki y›l içerisinde dünya genelinde anti-emperyalist bilinçte önemli bir geliflme sa¤land›. ABD nezdinde antiemperyalist bilincin ivme kazand›¤› ülkelerden birisi de Türkiye-Kuzey Kürdistan oldu. Irak’›n iflgali ekseninde gündeme gelen bir di¤er önemli politik geliflme de Japonya cephesinde gerçekleflti. II. Emperyalist paylafl›m savafl›ndan yenik ç›kan Japon emperyalizmi o dönemden bu yana bar›fl(!) amaçl› görevlerin d›fl›nda ilk defa bir iflgal harekat›na kat›ld›. Alman ve Japon emperyalizminin askeri alandaki geliflimleri 1990’l› y›llara kadar ‹ngiltere, Fransa, ABD ve SSCB taraf›ndan denetlenmekteydi. Ki uluslararas› iflgal ve istila harekatlar›na da sadece bu devletlerin denetiminde asker gönderme haklar› olan sözkonusu iki emperyalist devlet SSCB’nin da¤›lmas›ndan sonra bu denetim de kalkm›fl oldu. Almanya askeri aç›dan uluslararas› iflgal harekat›na ilk kez Yugoslavya bölünüp-parçalanmas› savafllar›nda kat›l›rken, Japonya da Irak’la birlikte siftah yapm›fl oldu. Böylelikle kendi askeri güçlerini gelifltirme ve kendi iradesiyle kullanma hakk›na kavuflmufl oldu. K›sacas›, bu geliflmeyi emperyalistler aras› çeliflkilerin alm›fl oldu¤u boyutun d›fl›nda de¤erlendirmek mümkün olmayacakt›r. Çünkü ABD emperyalizmi II. Emperyalist paylafl›m savafl›ndan sonra ittifak› olarak gördü¤ü Japonya’n›n geliflmesinden yana. Birinci körfez savafl›nda do¤rudan asker almad›¤› Japonya’dan büyük bir maddi yard›m alm›fl ve deyim yerindeyse savafl›n sponsorlu¤unu Japonya’ya yapt›rm›flt›. Japonya’n›n Irak’a asker gönderme karar› almas› ve iflgale kat›lmas› Japon anayasas›na ayk›r›. Ancak hükümetteki parti ABD emperyalizminin de deste¤i ile bu ad›mlar› att›. Japon halk› ve muhalefet partilerinin tüm karfl› ataklar›na ra¤men Japon egemenleri dünya halklar› için yeni bir tehdit oluflturan bu ad›m› atmaktan çekinmedi.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ABD emperyalizmi, Birleflmifl Milletleri birinci körfez savafl›ndan bu yana gerçeklefltirdi¤i tüm emperyalist sald›rganl›k operasyonlar›nda kendisine engel olarak gördü. Bu nedenle Afganistan sald›r›s›nda NATO kararlar› çerçevesinde kendisine ittifak aray›fl›na girerken, Irak sald›r›s›nda bu deste¤i de bulamad› ve ‹ngiltere ile birlikte göstermelik bile olsa hiçbir uluslararas› hukuk kural› tan›madan pefline takt›¤› devletlerle korsan bir flekilde Irak’a sald›rd›. ‹fline geldi¤i zaman Birleflmifl Milletleri de yan›na alan, gelmedi¤i zaman ise devre d›fl› b›rakan-b›rakmak isteyen ABD emperyalizmi uluslararas› planda tümden tecrit olmamak için Birleflmifl Milletleri yeniden güçlendirmek istemekte ve bu nedenle befli daimi (ABD, Rusya, ‹ngiltere, Fransa ve Çin) üye olmak üzere onbefl geçici üyeden oluflan güvenlik konseyinin yap›s›n› de¤ifltirmek istemekte. Kendi yandafllar›n› güvenlik konseyine, daha do¤rusu G-8 ülkeleri içerisinde olan ama güvenlik konseyinde yeralmayan devleteleri tafl›mak isteyen ABD, Japonya’n›n da güvenlik konseyine daimi üye olmas›n› istemekte. Ancak buna Japon anayasas›n›n d›fl ülkelere asker “göndermeme” kanunu engel. Dolay›s›ylad›r ki ABD bu engeli kald›rmak için Japonya’n›n Japonya’n›n anayasa de¤iflikli¤ini flart koflmakta. Alman devletinin de güvenlik konseyinde daimi üye olmak istedi¤ini belirtelim. Çünkü Almanya uluslararas› diplomasi arenas›nda daha fazla söz sahibi olmak istemekte. Bu nedenle sözkonusu emperyalist devletler Birleflmifl Milletler güvenlik konseyinin yap›s›n› tart›flmak istiyorlar. II. Emperyalist paylafl›m savafl› sonras› oluflan siyasi dengeleri yans›tan güvenlik konseyinin ve Birleflmifl Milletlerin yap›s›n› de¤ifltirerek mevcut siyasi flartlara uyarlamak istemekteler. Fakat evdeki hesap çarfl›ya uymamaktad›r. Her emperyalist devlet kendi ç›karlar› cephesinden soruna yaklaflt›¤›ndan dolay›s›yla sözkonusu sorunlar›n nas›l afl›laca¤› konusunda henüz netleflmifl bir durum ortada yok.

AB anayasas› ve AB ordusu 2004 y›l›n›n önemli politik geliflmelerinden birisini de AB’nin kendi anayasas›n› oluflturmas› ve üye devletlerin siyasi temsilcilerinin bu anayasay› imzalamas› oluflturdu. 29 Ekim tarihinde ‹talya’n›n baflkenti Roma’da tarihi capitol saray›nda törenle imzaya aç›lan AB anayasas› 25 üye ülke ve aralar›nda Türk devletinin de bulundu¤u aday ülkelerle birlikte 29 devlet temsilcisi AB anayasas›n› imzalad›. 2007 y›l›na kadar üye devletlerin tümünde referanduma sunulacak anayasas›n›n tüm üye ülkeler taraf›ndan referandumla kabul edilmesi gerekiyor. Bir ülke sözkonusu anayasay› e¤er “birinci referandumda kabul ettiremezse ikinci kez referandum yapabiliyor ya da üyelikten çekilebiliyor.” Bunun d›fl›nda anayasa maddelerine itiraz da bulunabiliyor. Sözkonusu anayasaya itiraz üye ülkelerin halklar›ndan evvel ABD emperyalizminden geldi. Çünkü sözkonusu AB anayasas› ABD’nin ç›karlar›na ayk›r›. Avrupa’n›n güvenli¤i gerekçesi ile kurulan, dolay›s›yla NATO’yu bofla ç›karacak ve ifllevsizlefltirecek bir AB ordusu kurulmas›n› öngören bu anayasa ile AB, art›k ABD ile askeri (özellikle bu) ba¤lar›n› kopar›p tek bafl›na askeri stratejik merkezi bir güç-blok olmak istemekte. Mevcut durumda AB’nin bafl›n› çeken Fransa-Almanya merkezli devletlerin ABD’ye kafa tutmas› zor. Ancak belirtmeliyiz ki ABD’nin itiraz› AB’nin sözkonusu stratejisini durduracak ya da yavafllatacak gibi de gözükmüyor. Her ne kadar Almanya-Fransa ile ‹ngiltere aras›nda bir rekabet ve çekiflme olsa da, özellikle de AlmanyaFransa iflbirli¤i içerisinde ABD emperyalizmine karfl› k›ta avrupas›n› kendi arkalar›na almak istiyorlar. Rusya ile de iliflkilerini iyi tutan bu ikili AB ordusunun olufluturulmas›n›n da bafl›n› çekmek istiyor. ABD ise AB’nin bu ataklar›na karfl› avrupan›n do¤usundaki sömürgeci operasyonlar›na devam ediyor. 2003 Kas›m seçimlerinde Gürcistan Devlet Baflkan› Eduard fievardnadze ilk se14


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

çimleri kazand›¤›n› aç›klay›p koltu¤unda direnece¤inin mesajlar›n› verince ABD emperyalizmi fievardnadze’ye karfl› Gürcistan’daki büyükelçili¤i arac›l›¤›yla operasyon bafllatt› ve fievardnadze’nin seçimlerdeki rakibi ABD’li avukat Mikail Saaka¤vili’nin taraftarlar› sokaklara dökülerek “kadife devrim” ad› verilen bir operasyonla gerçeklefltirilen ikinci seçimlerin sonucunda kaybetti¤ini aç›klayarak baflkanl›ktan çekilmek zorunda kald›. fievardnadze asl›nda Gürcistan’› ABD’ye peflkefl çekmekte geri durmamas›na ra¤men Rusya’n›n bölgedeki politakalar›na direnemez duruma gelince ABD taraf›ndan gözden ç›kar›ld› ve yerine do¤rudan ABD’den ithal saaka¤vili getirilmifl oldu. Bu arada 4 fiubat 05’te ise Saaka¤vili’nin sa¤ kolu Gürcistan baflbakan› Zurab Jvan›ya ziyaret için gitti¤i bir arkadafl›n›n evinde ölü bulundu. Daha do¤rusu Rusya taraf›ndan kadife devrimin hesab› sorulmufl oldu. ‹kinci operasyon ise Ukrayna’da gerçekleflti. “Kadife devrim” Gürcistan’da birinci y›l›n› doldururken Ukrayna’da seçimler gerçeklefltirildi ve Rusya’n›n aday› olan Viktor yerine ABD’nin aday› seçimleri kazand›. Bunun ad›na da “turuncu devrim” dediler. Ayn› flekilde Kas›m 2004’te gerçeklefltirilen ilk tur seçimlerin sonucunda Rusya yanl›s› Viktor Yanukoviç seçimlerden galip geldi¤ini aç›klam›fl ama Viktor Yuflenko’nun taraftarlar› soka¤a dökülünce ikinci kez seçimlerin yap›lmas›n› kabul ederek ikinci seçimlerin sonucunda ayr›lmak zorunda kalm›flt›r. Medyaya yans›d›¤› ve iddia edildi¤i kadar›yla Rusya bu seçimlerin de hesab›n› Viktor Yuflenko’yu zehirleyerek alm›fl. “Ma¤luptur bu yolda galip” hesab› Yuflenko’yu daha seçimleri kazanmadan zehirleyerek öldürmeye çal›flm›flt›r. fiüphesiz bölgedeki ABD Rusya hegamonya kap›flmas› bu kadarla da s›n›rl› de¤il. Bölgede yeni bir Amerikan Devrimi beklenen ülkeler Ermenistan ve K›rg›zistan’d›r. Bu noktada ilk sinyaller AB’den geldi. Avrupa Karma Parlamenterler meclisi ald›¤› bir kararla Ermenistan Yukar› Ka15

raba¤ konusunda uyar›ld›. Bu karar önerisinin bir ‹ngiliz milletvekilinden gelmifl olmas›n› yeni bir “Amerikanc› devrimin” sinyali olarak alg›lamak gerekiyor. Çünkü bu devrimleri AB’nin de destekledi¤ini belirtmek gerekiyor. AB, Rusya’y› yan›nda görmek istiyor ama kendi denetiminde olan bir Rusya’y›. ABD-Rusya’n›n kap›flmas› ve arkas›ndan Rusya’n›n kendi arka bahçesinde güç kaybetmesi daha çok AB’nin ifline gelmektedir. 2004 Mart ay›nda K›rg›z muhalefet liderlerinin ABD D›fliflleri Bakanl›¤› taraf›ndan Washington’a ça¤r›larak “rejimin de¤iflmesi gerekir” bafll›kl› toplant›larla böylelikle K›rg›zistan’daki Amerikan Devrimi’nin ilk ad›mlar› at›lm›fl oldu. ABD’nin Ortado¤u ve Kafkaslardaki sömürgeci operasyonlar› bunlarla da s›n›rl› de¤il. Suriye ve ‹ran’› hedef tahtas›na koyan ABD emperyalizmi, Bush’un yeniden seçilmesiyle sald›rganl›k politikalar›na, büyük Ortado¤u projesi diye nitelendirdi¤i politikalar›na devam etmekte. Suriye’yi “terörist örgütlere yard›m yapmakla”, ‹ran’› da “nükleer silah gelifltirmekle” suçlayan ABD, bu ülkelere yönelik savafl tehditlerine devam etmekte. Ortado¤u d›fl›nda Kuzey Kore ve Küba’ya yönelik de tehditlerde bulunmakta ve kendince dünyaya yeni bir düzen vermeye devam etmeye istekli. Bu sald›r› politikalar›n›n yürütücüsü olan Bush ekibinin yeniden seçilmesi ABD emperyalizmi aç›s›ndan sadece bir üslup fark› yaratmaktad›r. Çünkü Kas›m seçimlerinde her kim seçilirse seçilsin ABD’nin sald›rganl›k ve sömürgeci savafl politikalar›nda esasta birfley de¤iflmeyecekti. Bir baflka ifadeyle 2004 Kas›m seçimlerinde Bush de¤il, Demokrat Parti’nin aday› John Kerry de seçilmifl olsayd› ABD’nin sald›rganl›k politikalar›nda esasta bir de¤ifliklik olmayacakt›. Tersi anlay›fl ve yorumlar emperyalizmin karakterini anlamamak demektir. Kim bafla geçerse geçsin onlar emperyalist tekelci burjuvazinin ç›karlar› do¤rultusunda hareket etmek zorundad›r. Dahas› Bush mu Kerry mi ikilemli bir tercihli


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

tart›flma yürütmek emperyalist ideologlar›n ifline yarar. Çünkü John Kerry’nin de d›fl politika aç›klamalar› Bush’unkinden farkl› de¤ildi. Ve emperyalizm sömürgesiz, yar›sömürgesiz ve savafls›z (bölgesel veya yerel) yaflayamaz. Bunu kan›tlamak için fazla teorik tart›flmalara girmeye gerek yok. Seçimlerden birkaç gün önce Usame Bin Ladin’in ABD kamuoyuna yönelik yay›nlanan video aç›klamas›ndan sonra Kerry’nin yapt›¤› aç›klamalara bakmak yeterli olur. K›sacas›, bu tür yorumlar›n ve bilinç buland›r›c› görüfllerin sahipleri olsa olsa ancak emperyalist ideologlar ve onlar›n ideolojik ipli¤inden dokunan reformist çevreler olabilir. Onlar sahte gündemler ve ikilemler yaratarak dünya halklar›na sahte umutlar yaymaya çal›flt›lar-çal›fl›rlar. Yoktur birbirlerinden fark›. Kerry ile ABD sald›rganl›¤›n› flekere bulanm›fl mermi gibi gösterceklerdi, ama olmad›. Görünen o ki AB ve Rusya ABD’nin Suriye-‹ran’a yönelik sald›rganl›k politikalar› karfl›s›nda bundan böyle özellikle Irak deneyimini yaflad›ktan sonra daha aktif rol oynama çabas› içerisine girecekler. Çünkü kendi pazarlar›n› daha fazla kaybetmek istmeyirlar-istemezler. Bilindi¤i gibi Suriye ve ‹ran’da en güçlü pazara sahip olan emperyalist devletlerin bafl›n› Fransa-Almanya ve Rusya çekmektedir. Bu Pazar dalafl›ndan dolay› da ABD’nin ‹ran’› hedef yapmas›ndan sonra AB ve Rusya ‹ran’a daha aktif bir flekilde sahip ç›kmaya bafllad›. Özellikle AB deyim yerindeyse ‹ran’a kol kanat gerdi ve onun ad›na aç›klamalar yapmaya kadar ifli vard›rd›. ABD bu neden ve Irak’ta yaflad›¤› tecritli¤i ve içine düfltü¤ü batakl›¤› da hesaba katarak ‹ran’a kolay kolay sald›ram›yacakt›r. ‹ran’dan çok Suriye’ye sald›rma olas›l›¤› daha yüksek gözüküyor. ‹ran’a ise flu aflamada daha çok havadan ufak çapl› taciz bombard›manlar› yapmaya çal›flacakt›r. Bununla bir tarafta ‹ran’› içten içe çökertmeye çal›fl›rken, di¤er tarafta emperyalist devletler ve kamuoyunun genifl tepkisini çekmemeye çal›flacak.

ABD’nin Ortado¤u ve Kafkaslardaki sömürgeci operasyonlar› bunlarla da s›n›rl› de¤il. Suriye ve ‹ran’› hedef tahtas›na koyan ABD emperyalizmi, Bush’un yeniden seçilmesiyle sald›rganl›k politikalar›na, büyük Ortado¤u projesi diye nitelendirdi¤i politikalar›na devam etmekte. Suriye’yi “terörist örgütlere yard›m yapmakla”, ‹ran’› da “nükleer silah gelifltirmekle” suçlayan ABD, bu ülkelere yönelik savafl tehditlerine devam etmekte. Ortado¤u d›fl›nda Kuzey Kore ve Küba’ya yönelik de tehditlerde bulunmakta ve kendince dünyaya yeni bir düzen vermeye devam etmeye istekli ABD’nin ‹ran’a yönelik olas› sald›rganl›¤› ‹ran halk›n›n anti-emperyalist bilincini daha da gelifltirip pekifltirecektir. ABD için ‹ran’›n en zay›f halkas› Kürtler ve Azerilerdir. Bir di¤eri ise ‹ran hakim s›n›flar› içerisindeki liberal kanad› oluflturanlard›r. Dolay›s›yla ABD olas› bir iflgal sald›r›s›nda sözkonusu uluslar›n hakim s›n›flar› ve liberal kanat üzerinden amac›na ulaflmaya çal›flacakt›r. Daha önce de belirtti¤imiz gibi ABD, flu aflamada yeni bir ›rak batakl›¤›n› yaflamak istemiyor. Olas› bir sald›r›da Irak ulusal direnifl cephesi daha bir güçlenece¤i gibi ‹ran ulusal direnifli de güçlenecektir. Savafl genifl alanlara ve cepheye yay›lm›fl olacak. Direnifl cephesi her bak›mdan güçlenecek. Bu da askeri ve siyasi aç›dan ABD’nin zor durumda kalmas›n›, dahas› yenilgisini kaç›n›lmaz k›lacakt›r. Hem de çok büyük kay›plar vererek. Evet ABD, ‹ran üzerinde hegemonya kurmak istiyor. Amaç bu. Bunun için de flu an öncelikle uluslararas› ittifak cephesini geniflletmek istiyor. Tabii bunu ‹ran’a tehditler savurarak yap›yor. 16


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Bir kez daha belirtmek isteriz ki ABD’nin Irak’ta içine düfltü¤ü batakl›k Vietnam sonras› ikinci büyük batakl›kt›r. Her iki ülkede yürütlen ulusal savafl ABD’ye unutamayaca¤› derecede askeri ve siyasi darbe vurmufltur-vurmaktad›r. Her iki ulusal direniflin ortak özellikleri var. Her iki ulusun da iflgal alt›nda olmas› ve dolay›s›yla yürüttükleri savafl›n hakl› ve meflru olmas›d›r. Fakat daha öncede belirtti¤imiz gibi Irak’ta düfltü¤ü batakl›¤› Vietnam’da düfltü¤ü batakl›ka ayn›laflt›rmak do¤ru bir tespit olmaz. Baflka farklar› bir kenara b›rak›yoruz. En önemli ve tayin edici olan fark Vietnam ulusal kurtulufl savafl›na önderlik eden s›n›f ve partilerin niteli¤iyle Irak savafl›na önedrlik edenlerin birbirinden farkl› olmas›d›r. Vietnam savafl›na önderlik edenler komünistlerken, Irak ulusal direnifline önderlik edenler ise komünistler de¤il gerici ‹slami feodal burjuva hareketlerdir. Birisi s›n›fsal kurtulufl eksenli savaflken di¤eri sadece ulusal kurutulufl (iflgalden) eksenli bir savaflt›r. Savafl taktikleri ve askeri hedefler noktas›nda da birçok farkl›l›k vard›r. Vietnam savafl›nda hedefsiz bir savafl yürütülmüyordu. Onlar amaca ulaflmak için her yol mubaht›r askeri-siyasi stratejisini izlemiyordu. Ama Irak ulusal direniflçileri için ayn› fleyi söylemek mümkün de¤il. Tamam›yla “kurflun adres tan›maz” burjuva savafl taktikleriyle hareket etmektedirler. Di¤er farklar› ise s›ralamaya gerek görmüyoruz. Çünkü her iki savafl›n niteli¤i ve gidiflat›na iliflkin detayl› analizi dergimizin ikinci say›s›nda (Haziran-Temmuz 2003) ortaya koyduk. Genifl bilgi için ayn› say›ya tekrar bak›labilir. ABD’nin Irak’› iflgal savafl› sadece ABD’yi bozguna u¤ratmad›. Onun ve di¤er emperyalist haydutlar›n 11 Eylül senaryosu sonras› komünist, devrimci ve ilerici ulusal hareketlere karfl› “antiterör dalgas›yla” bafllatt›¤› yalan ve demagojiyi de yerle bir etti. Terör edebiyat› tutmad›. Afganistan iflgaliyle bir nebzecikte olsa tuttu. Fakat bu terör edebiyat› Irak iflgaliyle geri tepti. ABD’nin “terör” edebiyat›yla ülkeleri iflgal etmek is17

tedi¤i bir bir a盤a ç›kt›. ABD, dünya halklar› nezdinde teflhir oldu. Hem de çok yayg›n ve yo¤un bir flekilde. ABD’nin Afganistan ve Irak’› iflgal, Suriye ve ‹ran’› tehtid savafllar›, Leninist emperyalizm tezinin ne denli bilimsel oldu¤unu bir kez daha ortaya koydu. Leninist emperyalizm tezinin “eskidi¤ini” savunan bilumum emperyalist teorisyenler ve onlar›n kuram›ndan g›das›n› alan reformist-revizyonistler ABD’nin sald›rgan ve iflgalci savafllar›na ne diyecekler acaba? Daha önce de bir çok ülkeyi iflgal edip yerinde yönetmeye çal›fl›yordu emperyalistler. 2.Dünya savafl› sonras›nda Kore, Vietnam, Cezayir, Çad, Libya, Balkanlar, kafkaslar, Zaire, Çad, Panama, Grenada, Fankland ve daha bir çok ülkeye yönelik yap›lan do¤rudan iflgalci sald›r›lar emperyalizmin sömürgecili¤i ifline geldi¤i gibi kulland›¤›n› gösteriyor. Bir baflka ifadeyle bu somut örnekler de gösteriyor ki emperyalizm klasik sömürgecilikten vazgeçmifl de¤il. Ç›karlar›na ve uluslararas› güç dengesi denk düfltü¤ü an fiili iflgal ve istilaya baflvurmaktan çekinmiyor. fiüphesiz ki emperyalist sald›rganl›¤›n bafl›n› dünya halklar›n›n can düflman› ve dünyan›n bafl jandarmas› ABD çekiyor. Dolay›s›yla mevcut durumda halklar›n en büyük tepkisini de bu haydut devlet çekiyor. ABD’nin Irak’› iflgal ve sömürgelefltirme savafl› son 40 y›l›n en güçlü antiABD’ci tepkinin ortaya ç›kmas›na yol açt›. Bu ba¤lamda anti-emperyalist bilinç geliflti. Özellikle de bu durum dini aç›dan müslüman olan ülkelerde katlanarak geliflti. Anti-emperyalist bilinç kendine koflut olarak reformist-tasfiyeci dalgan›n önemli derecede k›r›lmas›na da yolaçt›. Bu kuflatma hala da ve esasta varl›¤›n› sürdürmektedir. ABD’nin haks›z savafl›, Irak’›n hakl› ulusal direnifli, en önemlisi de her geçen bu direniflin ABD ve iflgalci ordulara flok darbeler indirerek büyüyor olmas› uluslararas› düzlemde emperyalist patentli reformist, revizyonist ideolojik ak›mlara da darbeler indirmekte oldu¤unu görmezlikten gelmek olmaz.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Vurgulamak gerekir ki bu savafl ve ona karfl› yürütülen ulusal direnifl savafl› gerçekli¤i içerisinde dünya çap›nda derlenip toparlanan islami ideolojiyi kendisine rehber alan siyasi ak›mlar olmufltur. Bu hareketlerin ço¤unlu¤unun önderli¤i gericidir. Fakat emperyalizme vurduklar› darbeden dolay› da ilerici rol oynamaktad›rlar. MLM’ler olarak bu tür hareketlerin antiemperyalist, anti-iflgalci yönlerini desteklerken fakat gerici siyasi niteliklerini ise teflhir etmeyi devrimci bir görev biliriz. Dünya çap›nda politik gündemin ön s›ralar›nda yer alan bir di¤er geliflme ise Filistin ulusal kurtulufl savafl›yd›. Bu savafl›n birinci derecede önder ve lideri Yaser Arafat öldü. Ve arkas›ndan yeni lider olarak Mahmut Abbas seçildi. Filistin-‹srail savafl› ve sorunu tüm h›z›yla hala ortada duruyor. Diplomatik alanda masa bafl› belli görüflmeler ve ad›mlar at›lsa da ancak bu ad›mlar›n Filistin ulusal sorununun yak›n gelecekte çözülece¤i iflaretini vermiyor. Filistin ulusal sorununun çözümü ya iki uluslu tam ba¤›ms›z devlet, ya da tek bir devlet fakat her iki ulusun da somutta tam hak eflitli¤ini ifade edecek olan “bölgesel özerklik” fliar›n›n gerçekleflmesiyle olur. Tersi “çözüm” formülleriyle Filistin ulusal sorunu hep varl›¤›n› koruyacakt›r. Afganistan’da da 2003 y›l›na oranla iflgalci ordulara yönelik ciddi vurufllar gündeme geldi. ‹flgalci ordular›n ifli bu ülkede de zor. Önümüzdeki süreçte anti iflgalci ulasal mücadelenin daha bir ivme kazanaca¤›n› söylemek için insan›n fazlaca kahin olmas›na gerek yok. Ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤ü zorla gasbedilmifl bir ulusun direnmemesi ve iflgalci güçleri kovmamas› diye bir fley düflünülemez. Bu ülkedeki Maoist örgüt ve gruplar›n bir toparlanma süreci içerisinde olduklar›n› da ayr›ca belirtmek isteriz. Ki Maoist gruplar›n tek Maoist bir parti alt›nda birli¤ini sa¤lamalar› ise Afganistan proletaryas› ve halk› için oldukça önemli bir geliflme oldu¤unu da vurgulamak isteriz.

S›n›fsal Kurtulufl Hareketleri Dünyan›n k›rlar›, eskiden oldu¤u gibi yine s›n›fsal kurtulufl hareketlerinin çekim merkezi olarak varl›¤›n› devam ettirmektedir. Avrupa, özellikle de Bat› Avrupa’da emperyalist ülkelerdeki ekonomik ve sosyal haklar alan›ndaki k›s›tlama, en önenmlisi de iflsizli¤in her geçen gün katlanarak ivme kazanmas›, tabandaki faflist-›rkç› hareketlerin büyümesi emekçi s›n›flar›n mücadelesine belli bir ivme katsa da ancak bu hareketler siyasi iktidar› devrimci anlamda sarsacak bir boyuta evrilmifl de¤il. Bu ülkelerdeki iflçi s›n›f›n›n en büyük dezavantaj› subjektif koflullardan yoksun olufludur. Mevcut partilerden bir kaç› hariç (onlar›n da politik gücü oldukça zay›f) hemen hepsi revizyonist-reformist veya euro komünist partilerdir. Bu ülkelerde en ciddi ve radikal tepkileri anarflist gruplar göstermektedir. Baz› yanl›fl ve hatal› eylem biçimleri olsa da ancak mevcut durumda öne ç›kan ve geliflmekte olan ak›m daha çok anarflistlerdir. Ki “anti küresel hareketlere” damgas›n› da bu ak›mlar vurmaktad›r. Maoist parti ve ak›mlar bu ülkelerde ya örgütlü de¤il ya da örgütlüyse politik etki güçleri zay›ft›r. Küçük burjuva ara ak›m devrimci partileri de ayn› durumu yafl›yor. Bu durum, gerek emperyalist gerekse yar›sömürge kapitalist Avrupa ülkelerinin hepsi için geçerlidir. Dünyan›n k›rlar› dedi¤imiz Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde s›n›fsal kurutulufl mücadelesi aç›s›ndan öne ç›kan ülke ise Nepal’dir. S›n›fsal kurtulufl özneli ak›mlar içerisinde öne ç›kan hareketlerin bafl›n› ise Maoist Partiler önderli¤inde yürütülen Halk Savafllar› çekmektedir. Nepal’da Maoistler önderli¤inde yürütülen Halk Savafl› 2004 y›l›nda da en öne ç›km›fl s›n›fsal kurtulufl hareketi olarak varl›¤›n› sürdürdü. Hem de daha ileri mevziler kazanarak ilerledi. Savafl stratejik sald›r› aflamas›nda seyrediyor. Kral›n askeri darbesinin gücü de bu mücadelenin ve kazan›lm›fl 18


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

mevzilerin h›z›n› kesmeye yetmeyecektir. Savafl, emin ad›mlarla ilerliyor. Hem de ülkenin tüm genelinde iktidar› ele geçirmenin efli¤inde. Dünyan›n çat›s›ndaki bu devrim dünya halklar›na gülümsüyor. Ve uzak olmayan bir gelecekte Nepal Yeni Demokratik Devlet’i kuraca¤›n›n mufltusunu veriyor. Hindistan’da önemli geliflmeler oldu. Bu ülkede Halk Savafl› geçmifl y›llara oranla daha bir ivme kazand›. Bu ülkede HKP (ML) Halk Savafl› ile MKM(Maoist Komünist Merkez)’nin birli¤i sa¤lamas› (birlik kendi içinde baz› ciddi ideolojik problemler tafl›sa da) olumlu bir geliflme olarak tarihe geçti. Bu iki örgütün birlik sonras› devlete yönelik ciddi askeri sald›r›lar›n›n devam etmesi ise apayr› olumlu bir geliflmedir. Peru’daki Halk Savafl›nda geçmifl on y›la oranla ciddi bir toparlanma gözük-

Dünyan›n k›rlar› dedi¤imiz Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde s›n›fsal kurutulufl mücadelesi aç›s›ndan öne ç›kan ülke ise Nepal’dir. S›n›fsal kurtulufl özneli ak›mlar içerisinde öne ç›kan hareketlerin bafl›n› ise Maoist Partiler önderli¤inde yürütülen Halk Savafllar› çekmektedir. Nepal’da Maoistler önderli¤inde yürütülen Halk Savafl› 2004 y›l›nda da en öne ç›km›fl s›n›fsal kurtulufl hareketi olarak varl›¤›n› sürdürdü. Hem de daha ileri mevziler kazanarak ilerledi. Savafl stratejik sald›r› aflamas›nda seyrediyor. Kral›n askeri darbesinin gücü de bu mücadelenin ve kazan›lm›fl mevzilerin h›z›n› kesmeye yetmeyecektir. Savafl, emin ad›mlarla ilerliyor 19

mektedir. Ve bu toparlanmaya koflut olarak da düflmana yönelik ciddi askeri sald›r›lar düzenlenmektedir. Filipinlerde Halk savafl› kendi mevzilerini koruyarak devam etmektedir. Küçük burjuva önderli¤i halk hareketlerinin bafl›n› Kolombiya çekmektedir. FARC, önemli ve büyük bir politik güce sahip, fakat küçük burjuva ideolojik yap›s›ndan dolay› iktidar› alamadan sistemle uzlaflmaya giriyor. Bu durum 1960’lardan bu yana Kolombiya da bir kaç kez tekrarlanm›flt›r. Bu örgüt ve cephe örgütlenmeleri daha çok Kastrocu küçük burjuva ideolojik çizgiden hereket etmektedirler. Latin-Amerika’daki s›n›f özneli devrimci hareketler içerisinde ve politik olarak etkili olan hareketlerin hemen hepsi (PKP ve Kolombiya’daki küçük bir Maoucu grup gibi parti ve örgütler hariç) Kastrocu çizgi ›fl›¤›nda hareket etmektedirler. Ve bu hareketlerin hiç biri iktidar› almadan düzenle uzlaflarak onun yede¤ine düflerek tasfiyeci rol oynam›fllard›r. Latin Amerika ülkelerinde TUPACAMARO diye ifade edilen örgütlenmelerin tümü güzergahta hareket etmifltir. Peru’dan Honduras’a kadar bu çizgide yürümüfllerdir. Enver Hoca’n›n revizyonist-troçkist çizgisini takip eden partilerin hemen hepsi ise (ülkemizdeki bir-iki örgüt hariç) birer yasalc›-tasfiyeci parti haline dönüflmüfllerdir. Bu çizgi do¤rultusunda yürüyen partilerin kendi ülkelerinde politik etki gücü oldukça zay›ft›r. En etkili olanlar›n bafl›n› Ekvator çekmektedir. Troçkizm dünya çap›nda nüfuz alan›n› Rus sosyal emperyalizminin kendi yüzündeki maskeyi atmas› ve di¤er demokratikSosyalist ülkelerin kapitalizme restorasyon süreçlerini aç›ktan tamamlamas›yla birlikte ilk y›llarda belli bir geliflme kaydetmifl olsa da ancak son y›llarda bu geliflim seyrini kaybetti. Ve geriledi. Bu çizginin politik bak›mdan en güçlü oldu¤u ülkelerin bafl›nda ise Arjantin gelmektedir.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

K›sacas›, Marksizmden etkilenmifl ama ona yabanc› ideolojik ak›mlar içerisinde dünya çap›nda hala da hakimiyetini sürdüren yasalc›-reformist ak›mlard›r. ‹deolojik ak›mlar içerisinde geliflmekte olan ak›m ise MLM ak›md›r. Bu ideolojik ak›m uluslararas› düzlemde gün geçtikçe politik nüfuz alanlar›n› daha bir geniflletiyor. Bu genifllemenin birinci ve temel aya¤›n› Maoist ak›mlar›n DEH gibi bir çekirdek örgütü oluflturmalar› ve bunun çizgisi etraf›nda ideolojik netliklerini sa¤lam›fl olmalar› iken, di¤er aya¤›n› ise Peru, Nepal, Filipinler, Hindistan, Türkiye-Kuzey Kürdistan gibi yar›-sömürge yar›-feodal ülkelerde halk savafl›n›n geliflerek boyutlanm›fl olmas› oluflturmaktad›r. Uluslararas› genel çizgide netlik sa¤lamak hiç flüphe yokki tek tek ülkelerde devrim mücadelesini daha emin ve kal›c› bir flekilde ileri tafl›r. Bir baflka ifadeyle ideolojik bak›fl aç›n net de¤ilse yürütece¤in bir savaflta kör topal yürür. Kuruluflu itibar›yla 20 y›ll›k bir tarihe sahip olan Devrimci Enternasyonalist Hareket (DEH)’in geldi¤i aflama küçümsenmemeli. fiüphesiz ki bu örgütlülük henüz uluslararas› düzlemde bütün ülkelerde örgütlenmifl de¤il. Dünyan›n ço¤unluk ülkesinde henüz MLM komünist partiler teflekkül etmifl de¤il. Maoistlerin parti ve örgüt olarak örgütlendi¤i ülkelerin isimlerini kaba taslak sayarsak flunlard›r: Nepal, Hindistan, Peru, Bengladefl, Afganistan, ‹ran, Türkiye-Kuzey Kürdistan, ‹talya, Fransa, Almanya, ABD, Kanada, Kolombiya ve daha bir çok ülkede grup ve çevre fleklinde örgütlenmenin oldu¤u ülkelerden sözedilebilir. Ayr›ca DEH örgütlülü¤ü içerisinde yer almayan fakat çizgisi bak›m›ndan ona yak›n olan bir k›s›m partilerin de (Filipin KP, TKP/ML gibi) oldu¤unu da belirtelim. Bu uzakl›k, söz konusu örgüt ve partilerden kaynakl›d›r. DEH ve Maoizme yaklafl›mlar›ndaki eklektik görüflleri, onlar› halihaz›rda DEH ve çizgisinden uzak tutmaktad›r.

Daha öncede vurgulad›¤›m›z gibi Maoist ak›mlar güçlenmektedir. Dünya çap›nda hakim ve ayn› zamanda geliflmekte olan esas ak›m devrim ak›m› oldu¤u gibi s›n›f savafllar›ndaki yükseliflte bir kaç y›l öncesine k›yasla daha da yükselifl göstermektedir. ABD, dünya halklar›n›n bafl düflman› olarak varl›¤›n› devam ettiriyor. Gidiflat daha uzun y›llar dünya jandarmal›¤›n› kimseye b›rakmayaca¤›n› gösteriyor. Marksist görüntülü ideolojik ak›mlar içerisinde en tehlikeli olan ak›m reformizmdir. Dolay›s›yla okun sivri ucunu reformizme yöneltmeliyiz. Dini-islami ideolojiyi kendisine rehber alan gerici feodal ideolojilere karfl› mücadeleyi de küçümsememeliyiz. Bu ak›mlar ve mücadeleleri siyasi olarak kendi ba¤r›nda her ne kadar anti-emperyalist özellik tafl›sa da ideolojik aç›dan oldukça gericidirler. Ki söz konusu hareketler Marksizm kaynakl› sol kategoride de¤erlendirilemez. Ayn› durum di¤er milliyetçi burjuva hareketler için de geçerlidir. Hiçbirisi sol kategoride ele al›namaz. Sol kategorideki hareketler ancak mevcut iktidar› de¤ifltirmeyi hedefleyen ve kendisine nihai olarak komünizmi hedef alan Marksizmden etkilenmifl hareketler olur. Yoksa ulusal Pazar› için, daha do¤rusu uluslara göre örgütlenmeyi esas alan bir hareket sol hareketler kategorisinde de¤erlendirilmez. Çünkü onun program› ve hareket çizgisi biçimde de olsa komünist de¤il. Fakat bu, o hareketin devrimci ve ilerici karakter tafl›mad›¤› anlam›na gelmez. Devrimci ve ilerici karakter tafl›mak farkl› sol kategoride yer almak farkl›d›r. Birisi direkt olarak Marksizm ve ideolojiyle iliflkili söylem iken di¤eri siyasi durufl ve tutumlarla iliflkilidir. Bir hareket ideolojik çizgisi bak›m›ndan reformist ve revizyonist olabilir ama siyasi olarak devrimci güçler içerisinde yer al›r-alabilir. Ya da reformist-revizyonist olan bir parti belli tarihi-siyasi koflullar alt›nda karfl›-devrimci de olabilir. Ayn› durum ulusal hareketler için de geçerlidir. Yani ulusal burjuva hareketlerde kendi içinde 20


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

devrimci ve reformist diye ikiye ayr›l›r. Günümüzdeki ulusal hareketlerin hemen hepsi, özellikle de geriye dönüfllerden sonra sosyalizmin güçlerine yak›n durmaktan çok emperyalist ve gerci devletlere daha fazla yak›n durmakta ve onlarla uzlaflma yollar›n› aramaktad›rlar. Kendisiyle do¤rudan çeliflkili olan güçler d›fl›ndakilerle “denize düflen y›lana sar›l›r” misali erken uzlaflma yollar›n› ararlar. PKK ve KongraGel’in 1990 sonras› uzlaflmac›l›¤›n› h›zland›rmas›n› uluslararas› geliflmelerden ayr› düflünmek, diyalektik bir yaklafl›m olmaz. PKK, 1990 öncesi Rusya sosyal emperyalistte olsa ona çok güveniyordu. PKK, Rusya’y› soyalist de¤erlendiriyor, onun iflgalci hareketlerini “sosyalizm” ad›na yap›yor diye destekliyordu. Ne zamanki Rusya Gorbaçov’la birlikte yüzündeki maskeyi ç›kard›, iflte o zaman PKK’de kuruluflu itibar›yla kendi ba¤r›nda tafl›d›¤› reformist ideolojik hatt›n› daha da derinlefltirdi. Ve bu kez Avrupa-ABD emperyalist kap›lar›n› çalarak destek bulman›n yollar›n› arad›. Bu, ciddi bir ideolojik sorundur. ‹deolojik alandaki uzlaflmac›l›k siyasi alanda do¤al olarak erken k›r›lma ve teslimiyeti getirir. Kendi ba¤›ms›z siyasi gücüne ve gerçek dostlar›na güvenmek yerine d›fl-gerici emperyalist güçlere güvenerek siyaset yapman›n sonucu da pek tabii ki Kongra-Gel’in durdu¤u yer olur. Ki bu çizgi terkedilmedi¤i, özellikle de Apo’dan devrimci anlamda kopuflu sa¤lamad›klar› müddetçe daha da olumsuzlu¤a evrilecektir. O durumda sadece ideolojik olarak de¤il, siyasi olarak da reformist olup ç›kacaklard›r. E¤ilim ona do¤rudur.

Ülkede Ülkede ekonomik durum hiç iyi gitmiyor. Tam tersine her geçen gün daha da kötülefliyor. Hükemitn “ekonomi iyileflti” söylemleri kocaman bir demagoji ve palavradan ibarettir. Bir ülkenin ekonomisinin iyileflmesinin en belirgin özelli¤i o ülke 21

halk›n›n gelir da¤›l›m›ndaki ald›¤› payla orant›l›d›r. Al›m gücü her geçen gün düflüyor. YTL; ise göz boyamaktan öte bir anlam ifade etmiyor. ‹fade etmedi¤i gibi halk›n cebini daha da kötü etkiledi. Bu durum t›pk› AB üyesi ülkelerin kendi ulusal paralar› yerine 2002 y›l›nda Euro’ya geçifline benzedi-benziyor. Her fleyi bir kenara b›rakal›m ulusal paralardan Euro’ya geçiflle nas›l ki halk›n ekonmik durumu düfltü, YTL’ye geçiflle de ülke halk›n›n ekonomik durumunda iyileflme de¤il kötüleflme oldu. Küsurlu kurufllar›n halka geri verilmedi¤ini, düz hesaplarla halk›n cebindeki paralar›n çekildi¤ini pazarda-ma¤azada al›verifl yapan halk›m›z çok iyi bilir. Bunu da bir kenara b›rak›yoruz. Son bir y›lda, yani 2004 y›l› itibar›yla bu ülke insan›n, dahas› yeni do¤an bir bebe¤in 2003 y›l›na oranla daha fazla borçland›r›ld›¤›n› söylersek, orada milli gelirdeki art›fl›n de¤il düflüflün oldu¤unu herkes anlar. Bu hükümet ifl bafl›na geldi¤inde kifli bafl›na düflen borç miktar› 3086 dolarken, bu miktar 2004 y›l› itibar›yla 4200 dolar olmufltur. Yani iki y›l içerisinde kifli bafl›na yaklafl›k 1200 dolar daha fazla borçlanma alt›na girilmifltir. Bu, TC tarihi boyunca rekor borçlanma olarak de¤erlendirilmektedir. Emperyalistlere, IMF ve dünya bankas› gibi emperyalist sermaye kurulufllar›na olan d›fl borç miktar› 35.4 milyar dolar, Açl›k s›n›r› 514 milyon TL, ‹flsizlik resmi rakamlara göre % 13, gayriresmi % 20’nin (do¤ru olan budur. Çünkü hükümet kendisini iyi göstermek için gerçek rakamlar› gizliyor) üzerinde, Tar›m ve köylülük her geçen gün tam bir çöküfl yaflayarak yoksullaflmaktad›r. Küçük ve orta ölçekli esnaftan binlercesini iflas ederek yoksullaflm›fl; 2004 itibar›yla 17271 küçük esnaf dükkan› ve 7600 flirket kapanm›flt›r. Borcuna borç ekleyerek ve bu borcu da daha yüksek faizlerle emperyalist devletle-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

re ödemeye çal›flan bir ekonominin iyileflti¤ini ve iyi oldu¤unu söylemek için insan›n ya politikadan anlamamas› ya da burjuvazinin kiral›k kalemflörü olmal›d›r. Emperyalizme göbekten ba¤›ml› bir ekonominin geliflece¤ini ve bunun da halk›n refah›n› yükseltece¤i tezini, emperyalist ideologlar ve ulusal bak›mdan ihanetçiler d›fl›nda kimse savunamaz. Halk›m›zn geri kesimi burjuvazinin ekonomi politikalar›ndan anlayamad›¤› için devlet ve onun siyasi alandaki borazanlar› siyaseten daha fazla yalan ve demagoji yapabiliyor. Halk kitlelerini manipüle edebiliyor. Halk›m›z›n önemli bir kesimi sisteme alternatif politik önderlikten yoksun oluflu ve geçmifl hükümet krizlerinden çok çektikleri için bu hükümetin yapt›klar›n› sineye çekmeye çal›fl›yor. Yoksa memnun olduklar›ndan de¤il. flüphesiz halk› hükümet lehinde en çok manipüle eden bir kurum da yaz›l› ve görsel komprador medyad›r. Açl›k, h›rs›zl›k, fuhufl, sokak çocuklar› gibi toplumsal olaylar›n her geçen gün 盤 gibi büyümesi bu sistem ve hükümetin ekonomisinin iyi yolda oldu¤unu de¤il, kötü yolda oldu¤unu gösterir.Bu tür toplumsal olaylar›n 盤 gibi büyümesinin bir nedeni varsa o da sistemin mevcut ekonomik, siyasi ve kültürel yap›lanmas›d›r. Burjuva ideologlar› ve medyas› ekonomik tabloyu ne denli toz pembe bir flekilde göstermeye çal›fl›rsa çal›fls›n ancak bu yalan balonlar› her geçen gün biraz daha patlayarak siyasi tepkilere yol aç›yor. Ekonominin iyi gitmedi¤i bir yönetim pekala siyasi erkini de iyi yönetemez. Evet hala hükümet düzleminde de olsa belli bir siyasi istikrar söz konusu. Ki 2004 yerel seçimlerinde oylar›n› art›rmas› da bunu gösteriyor. Ancak vurgulamal›y›z ki bu oy art›fllar› mevcut hükümetin ekonomik ve siyasi alanda iyi fleyler yapt›¤›ndan de¤il, halk›n do¤ru bir önderlikten yoksun oluflundan kaynaklad›r. Ki seçim tarihlerine bir bakal›m bir o partiye bir bu partiye oy ak›fl›n›n sa¤lanmas›n›n ana nedeni alterna-

tifsiz olufllar›d›r. yoksa bu ülkenin gelmifl geçmifl sistem partisi, hükümet ve iktidarlar›n›n halka verdi¤i daha fazla sömürü ve zulümden baflka bir fley de¤il. Ayn› durum AKP ve hükümeti için de geçerlidir. Dolay›s›yla, yani bu sistemsel gerçeklikten dolay›d›r ki bu hükümet ve partinin ömrü de uzun sürmeyecektir. Hükümet Avrupa Birli¤ine üyelik noktas›nda 17 Arayl›k 2004 günü 3 Ekim 2005'te bafllamak üzere "müzakere tarihi" ald›.. Ve bunu zafer sarhofllu¤uyla kutlamaya çal›flt›. Fakat dü¤ün-bayram flenlikleri pek uzun sürmedi. Çünkü gerek AKP içinde gerekse di¤er parti ve hakim s›n›f klikleri aras›nda 17 Aral›k zirvesini pekte olumlu karfl›layanlar olmad›. Hakim s›n›flar›n MHP’sinden di¤er CHP’sine kadar tüm parti ve klikleri AB üyeli¤ini hareretle savunuyor, fakat gerek hükemete muhalefet bab›nda gerekse Kemalist devlet ve Misak› Millicilik bab›nda karfl› ç›kt›¤› noktalar da sözkonusudur. Örne¤in, Kuzey K›br›s sorunu çözülmeden Güney K›br›s'›n tan›nmas›, “Kürt, alevi ve az›nl›klar” sorunu, “tam üyelik de¤il özel statü”, "serbest dolafl›m hakk›n›n tan›nmamas›" gibi önemli politik konularda yo¤un çeliflkiler sözkonusudur. Bu çeliflkili durum AKP ve hükümetini önümüzdeki süreçte siyasi olarak daha da zorlayaca¤a benziyor. Hükümetin ve partinin kendi içinde sa¤lad›¤› iki y›ll›k balay› süreci de h›zla bitmeye do¤ru yüz tuttu. Turizm bakan› Erkan mumcu ve onu takip eden bir kaç milletvekilinin hükümetin icraatlar›n› ve AKP’yi elefltirerek istifa etmesi ve yeni parti aray›fllar› içerisinde olmas› gibi geliflmeler hükümetin kendi içindeki klik dalafl›n›n daha da k›z›flaca¤›n› gösteriyor. Türban vb. sorunlar da hükümeti ve AKP içi kanatlar çat›flmas›n› zorluyor. Bilindi¤i gibi AKP, 3 Kas›m seçimleri öncesinde “hükümet olunca türban sorununu çözece¤iz” vb. yalan üzerine kurulu propagandalar› sonucu oldukça fazla oy toplam›flt›. Aradan iki y›l geçti ama sözünü yeri22


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ne getirmedi. Dolay›s›yla bu sözkonusu taban AKP’yi, daha do¤rusu ‹slami milli görüflçü kanat AKP’yi zorluyor. Ayn› flekilde 1 Mart tezkeresi ve Felluce katliam›na karfl› gerek baflbakan gerekse AKP milletvekillerinin “flehit”, “soyk›r›m” vb. gibi ifade ve tutumlar almas› da ABD ile hükümet aras›nda ciddi so¤ukluklar yaratm›fl durumda. Bu da sadece ABD’yi de¤il gerek AKP içindeki gerekse ABD’ci di¤er klikleri rahats›z etmektedir. Ki son zamanlarda ABD emperyalist kalemflörlerinin AKP ve hükümet karfl›t› yaz›lar yazmas› bunun göstergesidir. Dahas› ABD, ülkede yükselen anti-ABD’ci bilinçten oldukça rahats›z. Bundan sadece ABD rahats›z de¤il, onun ülkedeki paral› yazarlar› ve klikleri de rahats›z. ABD flu an durumu kendi lehine nas›l çevirece¤inin hesab›n› yap›yor. Bunun için önce yerli kiral›k ulusal hain kalemflörlerini devreye sokuyor. Arkas›ndan görsel bas›n arac›l›¤›yla “antiABD’ci” kampanya ve yükselifli durdurmak için tart›flma platformlar› düzenlemek için dü¤meye basm›fl durumda. Son bir kaç haftad›r görsel medyada bunun yo¤un tart›flmalar› yap›lmaktad›r. ABD bu gidiflat› durdurmak için her yola baflvuruyor. Bu araçlardan birisi de yerli televizyon kanalar›ndan birisini do¤rudan kullanmak için yasa ç›kartma bask›s›n› uyguluyor. Evet AKP ve hükümet esasta bütünlü¤ünü koruyor. Mevcut durumda olas› bir ge23

nel seçim olsa tek bafl›na hükümet olma olas›l›¤› çok yüksek olmasa da var. Ki bu durum AKP kurmaylar› taraf›ndan da tart›fl›l›yor. Daha fazla teflhir olmadan bir erken seçim düflünüyorlar. Çünkü önümüzde gerek ekonomik gerekse siyasi bak›mdan AKP ve hükümetini çok zor dönemler bekliyor. AKP’nin söz konusu sorunlar› çözmesi de zor. Çeliflkiler daha da derinleflecek. Ve AKP teflhir olacakt›r. Dolay›s›yla yeniden hükümet olmas› veya en az›ndan parlamentoda ço¤unlu¤u sa¤lama olana¤›n› yitirecek. Hatta parti olarak bile siyasi sahneden silinebilir. Bunun için AKP bu süreci yaflamadan erken seçim hesaplar› yapmaktad›r.. Tabii bu hesap içerisinde Tayyip’i Cumhurbaflkan› yapmada var. Haz›r AKP parlamentoda Cumhurbaflkan› seçecek ço¤unlu¤a sahipken Tayyip de cumhurbaflkan› olmak ister. Tabii ki buna hakim s›n›flar, özellikle de ordu kanad› müsaade ederse. Tayyip o durumda Sezer sonras›n›n cumhurbaflkan›d›r diyebiliriz. Hakim s›n›flar›n TUS‹AD kanad› hükümeti ekonomi-politikalar›n› özellefltirme ve AB gibi konularda “a¤›r” gitti¤ine dair elefltirmeye bafllad›. AB’ye üyelikte ifli yavafl ald›¤›, “müzakareci” vb. heyetin henüz atanmamas› konusunda elefltirilerini aç›ktan dillendirdiler. Onlar›n seçim vb. kayg›lar› olmad›¤› için emperyalist efendilerinin buyurduklar› politikalar› bir an önce uygulanmas›n› isterler. Daha fazla ba-

AKP d›fl›ndaki di¤er düzen partileri henüz AKP ve hükümetine alternatif olacak bir güce sahip de¤iller. Çünkü AKP’nin politikalar› yerine koyacaklar› yeni politikalar yok. Art› olarak di¤er partiler hükümet olduklar› dönemlerde y›prand›klar› için güçlü muhalfette yürütemiyorlar. fiu dönem sar›ld›klar› daha çok K›br›s vb. sorunlard›r. Ki o da AB’ye karfl› olduklar›ndan kaynakl› de¤il, K›br›s’taki iflgalci statülerini korumak ve AB’den taviz koparmak içindir


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

¤›ml›l›k için daha h›zl› ekonomik ve siyasi kararlar al›nmas›n› isterler. Fakat hükümetler için durum ayn› de¤il. Çünkü partilerin seçim kayg›lar› var. Seçim dönemlerinde halka bir çok vaatlerde bulundular.Yeniden seçilme kayg›lar› oldu¤u için do¤rudan kamuoyunu karfl›lar›na almak istemezler.Onun için emperyalist efendileri ve yerli hakim s›n›flar›n dayatt›¤› kararlar› hemen uygulamazlar. Yavafl yavafl uygularlar. Tabii ki bir de bu politikalar›n karfl›s›nda halk muhalefeti güçlü ise o zaman istedikleri yasalar› daha uzun ve zorlukla ç›kartabilirler. ‹flin bir baflka boyutunu da klikler aras› çeliflkinin kendisi oluflturmaktad›r. Örne¤in devlet merkezli Kemalist politikalar› birden bire ve k›sa sürede de¤ifltirmeleri mümkün olmaz. Bunun karfl›s›nda ordunun bir kanad› ve kat› Kemalist parti olan CHP gibi parti ve onun temsil etti¤i hakim s›n›f klikleri sözkonusudur. Bu çeliflki ve sorunlar önümüzdeki süreçte de devam edecektir. AKP d›fl›ndaki di¤er düzen partileri henüz AKP ve hükümetine alternatif olacak bir güce sahip de¤iller. Çünkü AKP’nin politikalar› yerine koyacaklar› yeni politikalar yok. Art› olarak di¤er partiler hükümet olduklar› dönemlerde y›prand›klar› için güçlü muhalfette yürütemiyorlar. fiu dönem sar›ld›klar› daha çok K›br›s vb. sorunlard›r. Ki o da AB’ye karfl› olduklar›ndan kaynakl› de¤il, K›br›s’taki iflgalci statülerini korumak ve AB’den taviz koparmak içindir. Merkez sa¤ faflist partiler da¤›n›k. Hiç birisi de anti-emperyalist olmad›¤› gibi anti-AB’ci de de¤il. MHP’nin zaman zaman ç›k›fl yapmas› tamam›yla taban›n bask›lanmas› sonucudur. Yoksa MHP’nin kendisi de 1990-2002 y›llar› aras› hükümet döneminde en koyu AB’ci ve AB kanunlar›n›n alt›na imza atan uflak bir partidir. Ayn› durum merkez sol faflist partiler için de geçerli. Bunlar›n hiçbiri de AB karfl›t› partiler de¤il. CHP’den SHP’ye kadar hepsi de AB çizgisinde yürümektedirler. Ve de koyu AB’cidirler. Baz› noktalarda sesle-

rini ç›karmalar› ise tamam›yla Kemalist Misak-i Millicilik ve devlet politikalar›ndan kaynakl›d›r. Bir kez daha vurgulamam›z gerekir ki Kemalist devletçilik konusunda merkez sol partiler sa¤ merkez partilerden daha tutucu ve gericidirler. Bu kesim içerisinde de yeni parti aray›fllar› söz konusu. Deniz Baykal’›n bafl›n› çekti¤i CHP’de yeni kopufllar ve bu kopufllar sonucu yeni parti kurma aray›fllar› sözkonusudur. Mantar gibi düzen partisi üremektedir. Bu da hakim s›n›flar›n siyasi ba¤lamda mevcut iktidarlar›n› istedikleri gibi yönetememelerinin göstergelerinden birisini oluflturmaktad›r. Ki bu durum sadece partilerle ba¤›nt›l› de¤il mevcut devlet sisteminin 1923 y›l›ndan bugüne kadar kurulufluna yön veren Kemalist ideolojik-siyasi çizgisinden kaynakl›d›r. Öyle ki bir çok yasayla, AB’ye üye olma aya¤›yla da olsa Kemalist devlet çizgisi önemli derecede parçaland› diyebiliriz. Fakat Kemalist devlet çizgisi baflta devletin anayasas› olmak üzere hala da üçlü (yasama, yürütme ve yarg›) aya¤›n yönetilip yönlendirilmesine karakterini vermektedir. Bu konudaki hakim s›n›f klikleri aras› çeliflkiler önümüzdeki süreçte de devam edecektir. Hatta bu çeliflkinin kendisi AB’ye üyeli¤i redde kadar da götürebilir. Bu olas›l›k var. Bu durum kendi içerisinde farkl› nedenlerle de olsa ancak nesnel olarak AB karfl›tl›¤› cepheyi geniflletecektir. Bu ba¤lamda ve her nedenle olursa olsun Kemalist kli¤in AB karfl›tl›¤› söylem ve olas› tepkileri AB karfl›t› anti-emperyalist kampanyalar›n ifline yarayacakt›r. Bu, nesnel olarak böyledir. Bu durum farkl› sözkonusu parti ve s›n›flarla ittifak yapmak farkl› fleydir. Bunlar› birbirine kar›flt›rmamal›y›z. Sözkonusu s›n›f ve partilerle devrimimizin mevcut aflamas›nda herhangi bir ittifak iliflkisine girilemez. Hepsi de stratejik s›n›f düflmanlar›m›zd›r. Bu ittifak politikas› sadece düzen partileri için geçerli de¤il, orta burjuva sa¤sol kanat partilerinden baz›lar› için de ge24


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

çerlidir. Örne¤in milli burjuvazinin sa¤ kanad›n› temsil eden Refah partisi veya günümüzde ulusalc›l›k ad› alt›nda daha çok ordu eksenli politika yürüten ‹flçi Partisi (‹P) için de geçerlidir. Örne¤in bir ÖDP gibi AB’ye üyeli¤i savunan partilerle de do¤al olarak anti-AB kampanya yürütülemez. Keza DEHAP gibi partilerle de ayn› düzlemde kampanya yürütmenin koflullar› yoktur. K›sacas›, AB üyeli¤i vb. gündemlerle halk›n bilinci kuflat›l›p buland›r›lmaya çal›fl›l›yor. Denilebilinir ki ne kadar antiABD’ci tepki varsa tersinden de o kadar AB’ye sempatiyle yaklafl›l›yor. Hakim s›n›flar ve kimi orta burjuva partiler y›llard›r AB rüyalar›yla yat›p kalk›yor. Bu yat›p kalk›fllar hiç flüphesiz ki kitlelerin genifl kesimini etkiliyor. AB üyeli¤ine adeta kurtulufl gözüyle yaklafl›l›yor. Bunun ideolojik propagandas› alabildi¤ine yayg›n ve yo¤un bir flekilde yap›l›yor. Kitleler mevcut sistemin ekonomik ve siyasi bask›s›ndan kurtulmas› için AB sistemi fl›r›nga ediliyor. Tamam bir ABD gibi ortada Irak’›n iflgali ve türk ordusunun kafas›na çuval geçirme yok. Bu anlamda AB’nin hegemonyas› derinden ve sessiz bir flekilde ülkeyi ve kitleleri kuflat›yor. T›pk› flekere bulanm›fl mermi gibi. Daha önce belirttik ki AB tart›flmalar› önümüzdeki süreçte daha da yo¤unlaflacak. Komünist ve devrimci güçler Irak iflgali ve sonras›nda Anti-ABD’ci kampanyalarda epeyice etkili oldular. Baflta iflgalin etkisi olmakla birlikte bu devrimci aktiviteler anti-ABD’ci bilinci gelifltirmede tayin edici oldu. Bu önemli seviyeyi daha da ileri tafl›mak gerek. ABD karfl›t› bilinci AB karfl›s›nda da yakalayabiliriz. Az önce belirtti¤imiz dezavantajlar olsa da bunu yaratmak mümkündür. Bu konuda genifl ittifakl› ve uzun süreli kampanyalar sürdürülebilinir. Aç›lan kampanya ile yetinmemeli, tam tersine bunu bir ön ad›m olarak ele almal› ve uzun y›llara yaymal›y›z. Anti-AB’ci, daha do¤rusu yukar›da alt›n› çizdi¤imiz güçler d›fl›nda kalan tüm parti ve örgütlerle genifl 25

cepheli ve merkezi bir AB kampanyas› yürütmenin koflullar› mevcuttur. Güçleri birlefltirmek için özel çaba harcanmal›. Eylem ve ittifaklar konusunda genel perspektifimiz belli. Dolay›s›yla ayn› fleyleri tekrarlamayaca¤›z. Bu süreç bir yandan anti-AB bilinci gelifltirirken di¤er yandan birlikte ifl yapma ve devrimci hareketin daha bir derlenip toparlanmas›n› sa¤layacakt›r. Irak iflgali devrimci hareketin nefes al›p toparlanmas› için önemli bir avantaj oluflturdu. Dolay›s›yla baflta komünistler olmak üzere tüm devrimci hareket do¤an f›rsatlar› kaç›rmamal›d›r. Bunu devrim lehine kullanmal›d›r. Zaten önderlik denen fley de devrim için do¤an f›rsatlar› do¤ru ve yerinde de¤erlendirmek de¤il midir? Devrimci harekette önemli bir toparlanma oldu¤u göze çarpmaktad›r. Ki devrimci durumda da gözle görülür bir yükselifl ve dinamizm söz konusu. Devrimci durum daha da iyiye do¤ru gidecektir. Yukar›da ortaya koydu¤umuz ekonomik koflullar bunu daha da elveriflli k›lacakt›r. Devlet her ne kadar reformist-tasfiyecilerin önünü belli boyutlarda açsa da, ancak bilinmelidirki bu politik aç›fllar geçicidir. Çünkü bu ülkede devrimin objektif koflullar› daha çok komünist ve devrimci parti ve yap›lanmalar›n lehinedir. Mevcut feodal burjuva sistemin güçsüz ekonomik durumu ve demokrasi d›fl› faflist rejimden dolay› reformlar yap›lmas›na müsait de¤il. Evet devlet bu güçlerin önünü baz› dönemler açmaya çal›fl›yor. Bu durum farkl› fakat reformlar yap›lmas› farkl›d›r. Reformist-tasfiyecili¤in devrimci-ilerici kitle üzerinde hala da ciddi etkisi var. Fakat bu, bu kuflatman›n etkisi her geçen daha fazla k›r›lmaktad›r. Bu k›r›lma devrimci durumun yükselmesi ve Maoist hareketin Halk savafl›n› yükseltmesi durumunda daha güçlü bir flekilde k›r›lacakt›r. Ki önümüzdeki süreç bunu k›rman›n daha güçlü dinamizmini kendi


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

içinde tafl›yor. Gerilla savafl›n› bir kenara b›rakal›m. ‹zmit-SEKA iflçilerinin yakt›¤› devrimci atefl bu ülke iflçi s›n›f› ve halk› için büyük bir meflaledir. Yeterki baflta biz Maoistler olmak üzere devrimciler objektif koflullar›n bilimsel analizini yaparak bundan do¤ru sentezlere vars›n. En önemlisi de subjektif güçlerini do¤ru ve yerinde harekete geçirebilsin. K›sacas› geliflmelerin yönü devrim ve komünistlerin lehinedir. Bu f›rsatlardan do¤ru bir flekilde yararlanmak, biz Maoistler aç›s›ndan daha önemlidir. Çünkü di¤er devrimci hareketlere oranla çok büyük avantaj›m›z var. Her fleyden önemlisi ulusal ve uluslararas› ideolojik-siyasi çizgimiz bilimsel, do¤ru ve nettir. Bunun uluslararas› düzlemde yaflanm›fl somut sahalar› da var. Nepal, Peru, Hindistan, Filipinler ve daha bir çok ülkede yürütülen Halk Savafllar› bunun somut kan›t›d›r. O nedenle ülkemizdeki Maoist hareketin her zamankinden daha fazla koflullar› mevcuttur. Bu ba¤lamda Kaypakkaya’n›n 1972’de ortaya koydu¤u Komünist Manifesto düne göre daha fazla yolumuzu ayd›nlat›yor. Bugün yap›lmas› gereken ana görev Kaypakkaya çizgisinde daha sebatl› ve kararl› bir flekilde halk savafl› prati¤ine yüklenmek, onun ilkelerine sar›lmak ve da¤›n›k durumdaki Maoist güçleri bir çat› etraf›nda derleyip toparlamakt›r. Bu görev lay›k›yla yerine getirildi¤i durumda reformist-tasfiyecili¤in politik-ideolojik etki gücü uzun sürmez. Bu tür çizgiler her zaman olur. Fakat toplum üzerindeki nüfuzlar› devrimci durumun geriledi¤i, devrimci hareketin ise da¤›n›k ve iyi olmad›¤› dönemler kadar etki güçleri olmaz. Tam tersine bu güçler devrimci durum ve hareketin geliflmesi durumunda sisteme daha fazla yaklaflmak yerine ondan uzaklaflmaya do¤ru meyil gösterirler. Dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de ideolojik mücadelede okun sivri ucunu yasalc›-tasfiyeci reformistlere yöneltmeliyiz. 26


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Çarp›k Demokrasi Bilinci Ve Grupçuluk (2) Devrim Cephesini Zay›flatan Hastal›k: Grupçuluk

E

mperyalizmin en etkili silah› hangisidir? Büyük ekonomik gücü, devasa savafl teknolojisi vb maddi olgular m›? yoksa, enternasyonal proletarya ve dünya halklar›na karfl› kulland›¤› “böl-parçala-yönet” stratejik politikas› m›d›r? Elbette ekonomik gücü ve devasa savafl teknolojisi, küçümsenecek fleyler de¤ildir. Ama bunlar, do¤ru bir politika ile kuvvetli bir yumruk haline getirilmifl ezilen milyonlar karfl›s›nda yenilmeye mahkumdurlar. Yoksul ama güçlü 27

Devrimci hareketin, kendi geçmiflini ele almada da grupçu ve tek yanl› davranmaktad›r. Kendi tarihini özetlerken, bunu do¤ru-yanl›fl, olumluolumsuz yönleriyle bir bütün olarak de¤erlendirip gerekli dersleri ç›karmak yerine, olumluluklar›na methiye düzmenin ötesine geçmeyen bir ajitasyon diliyle iflin içinden s›yr›lmaya çal›fl›yor

bir yumruk fleklinde birleflmifl Vietnam ulusu, dünyan›n en büyük ekonomik ve askeri gücüne sahip ABD emperyalizmini yenilgiye u¤rat›p bu gerçekli¤in en çarp›c› örne¤i olarak tarihe not edilmedi mi? Dolay›s›yla bu konuda baflka örnek vermeye gerek yok san›r›z. Emperyalizm “böl-parçala-yönet” stratejik politikas› ile uluslar aras›nda yapay çeliflkiler ç›kar›p k›z›flt›rarak uluslar›, halklar› birbirine k›rd›r›yor. Emperyalizm bunu yapar da uflaklar› geri durur mu? Elbette hay›r. Onlar da amaçlar›na ulaflmak için envai çeflit yöntemlere baflvuruyor, kitlelerin geri de¤er yarg›lar›n› her gün besliyor ve böylece dünya çap›nda genel hakim bir kültür oluflturuyor.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Ülkemizdeki hakim s›n›flar da emperyalizmle iflbirli¤i içinde ayn› politikay› uygulamaktad›r. Bu ideolojik ve siyasi hakimiyet sonucu yarat›lan kültür, on milyonlarca insan› ne hale getiriyor? Dini bak›mdan Alevi-Sünni, dahas› bunlar› da kendi içinde tarikatlarapostlara fleklinde ayr›yor, ilaveten laik, anti-laik olarak bölüyor; Hemflericilik fleklinde Sivasl›-Kayserili, flural› bural›, o mahalleden bu mahalleden, beri köylü öteki köylü olarak; flu bu futbol tak›m›n›n, CHP'li AKP'li taraftar› vb. vs olarak bölünme uzay›p gidiyor... Nereye kadar? “her koyun kendi baca¤›ndan as›l›r” veya “gemisini kurtaran kaptand›r” fleklinde sözlerde ifadesini bulan bireysel kurtulufl üzerinden hegemonik olarak gelifltirilen bireycili¤in “köfleyi döndün mü, paçay› kurtard›n demektir” felsefesi bafl tac› edilerek milyonlarca insan birbirinin aya¤›n› kayd›ran, birbirin k›skanan, birbirinin mutsuzlu¤u üzerine mutluluk kurmaya çal›flan, k›saca birey de olamayan, kiflilikleri parçalanan, birbirine has›m, zalim sömürücü sisteme itaatkar kullar haline getiriliyor. Tabii ki bu geri ideolojik hegemonya ve hakim kültür ve anlay›fl›n karfl›t› da birlikte var. “Yarin yana¤›ndan gayr› her fleyde hep birlikte” diyen Bedrettin de bu topraklar›n insan›yd›. “Komflu, komflunun külüne muhtaçt›r” özdeyifli de bu halk›nd›r, imece kültürü de. Keza, faflizm taraf›ndan boyunlar›na ilmek geçirilen siper yoldafllar›n› kurtarmak için kendi yaflam›n› feda eden, diktatörlük taraf›ndan infaz edilen devrimci dostlar›n›n intikam›n› alan devrimci, komünist önderler de bu halk›n evlatlar›d›r. Yine, bu halk›n devrimci evlatlar›n›n ayn› siperlerde düflmana karfl› direniflleri, savafllar› var; kanlar› birbirine az kar›flmad›, birbirleri için az ölmediler... Ne var ki, halk›m›z›n ve devrimci komünist hareketin olumluluklar›yla övünmekle yetinemeyiz. Bu olumluluklar›n bize emretti¤i, onlar› daha da güçlendirerek büyütmektir. Bunun için de olumsuzluklar›n

üstüne yürüme cesaretine sahip olunmal›d›r. Aç›kça kabullenmek gerekir ki, devrimci hareketin bugünkü durumu bu bak›mdan hiçte iç aç›c› de¤il. Grupçuluk alabildi¤ine yayg›n. Ve bu, salt bugünün sorunu de¤il, geçmiflten beridir yaflana gelen bir sorundur. Dönem dönem olumlu geliflmeler yafland›ysa da bunlar k›sa süreli geliflmeler olmaktan öte gitmedi. Öyle ki, birbirlerine karfl› fliddet kullanmaya ve bunun da pek istisna olmayan bir yayg›nl›kta cereyan etti¤ine, spotlar halinde de olsa yaz›m›z›n ilk bölümünde vurgu yapm›flt›k. Bu nedenlerledir ki bu önemli sorun üzerinde durmak ve tart›flmak zorunday›z. Grupçulu¤a çarp›c› bir örnek olarak 1 May›s 1996 Kad›köy Mitingindeki flu olay› ele alal›m: Bilindi¤i üzere bu miting, 1977 y›l›ndan sonra ilk kez yüz binlerin bir araya geldi¤i en kitlesel miting olmufltu. Ayn› zamanda devrim ve demokrasi cephesindeki tüm güçlerin bir arada oldu¤u bir alan oldu. Miting alan›ndaki kürsü, T‹KB taraf›ndan, bütün bu güçler ve yüz binlerce kitle hiçe say›larak iflgal edildi. Bu grubun amac›, örgüt propagandas› yapmakt› ve yapt›. Ve bunu da iyi bir fley yapm›fl gibi yay›nlar›nda savundu. Oysa o özgülde amaç, kürsünün herhangi bir gurubun propagandas› için kullanmak olamazd›. 1977 y›l›ndan o tarihe kadar 1 May›s kutlamalar›n›n tekrar meflrulaflt›r›l›p kitlelere mal edilebilmesi için uzunca y›llar yo¤un bir çaba verilmifl, büyük bedeller ödenmifl ve sonuçta bu baflar›lm›flt›r da. Art›k orada kitlelerin s›n›fsal ve ulusal taleplerinin devrimci bir tarzda ifllenmesi, kitlelerin bu vesileyle bir ad›m daha ileri tafl›nmas› somut hedeftir. Ancak, küçük burjuvazi kitlelerin taleplerini devrimci tarzda ifllemeyi, bir ad›m ileri tafl›yarak siyasallaflt›rmay› esas almak yerine kürsüyü iflgal edip kendi örgüt bayra¤›n› açmay›, yani örgüt propagandas› yapmay› esas al›yor. Kitlelerin uzun vadeli kazan›mlar› yerine, benim ad›m duyulsun, örgütümün propagandas› yap›ls›n dürtüsüyle hareket 28


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ediyor. Büyük hedef ve görevler yerine bu cülükle ayr› davranm›fl, bununla da kalmadenli küçük hesaplar yap›yor. yarak ölüm orucu aleyhinde propaganda Üstelik tüm bunlar›, o s›rada dahil ol- yapmaya kadar ifli götürmüfltür. Keza, ayn› prati¤in ve anlay›fl›n sahipleri, F tiplerine du¤u platformun iradesini çi¤neyekarfl› direnifl sürecinde ise bütün sa¤ rek yap›yor. Dostlar›yla vard›Felduyu çeperini parçalayarak, burju¤› ortak tutumu bir kenara va bas›n›n›n kendilerine açt›¤› atarak grupsal ç›karlar›sefi aç›dan, tarisayfalarda devrimci tutsaklan›n esiri oluyor. Genehin olumluluklar›n› inr›n direnifline aç›ktan dil le zarar veren bir tukar eden tutum ile olumuzatmaktan ve direniflin tumu sergilemekten suzluklar›n› sahiplenmeyen tu- destek güçlerinin direnifle zerre kadar teredtum aras›nda özde bir fark yok- mesafeli durmalar›n›, düt duymuyor. tur. ‹kisi de öznelci, tek yanl› bir Bununla, nas›l bundan kendi dar grup bir demokrasi tutumdur. Siyasal anlamda durum ç›karlar› için faydalananlay›fl›na sahip biraz farkl›. Biri geçmifli tümden inmay› umut etmekten oldu¤unu da orkar eden bir tövbekarl›kta konakla- geri kalmam›fl, gelinen taya koymufl aflamada ise, daha da oluyor. Demek m›fl oluyor. Öteki ise bir bütün inkar- ileri giderek, aç›ktan ki herhangi bir c› davranm›yor, hiç olmazsa olumlu- do¤ru söylemeyerek süreçte, alanda luklar›n› sahipleniyor. Ama, bu sa- gerçekleri çarp›tmakta ortak bir devrimhiplenifl tek yanl› oldu¤u, olumhiçbir sak›nca görmeci otorite kurulyen bir “rahatl›k” örne¤i suzluklardan ders ç›karmad›¤› mufl olsa, ilk f›rsergileyebilmifltir. Bu için alttan alta olumluluklar›n› satta darbeci bir grubun söz konusu etti¤ida kemiren-tüketen bir mant›kla onu tekelimiz bu prati¤i, öncesi ve mecraya do¤ru akmak- sonras› ile birlikte etrafl› olane almaya çal›flacakt›r. Hay›r, abartm›yoruz, bu tan kurtulamaz rak belgeleri ve bütün gerçe¤i mant›¤›n kaç›n›lmaz do¤al ile beraber bu say›m›zda ve ayr› sonucu olarak bu ortaya ç›kar. bir yaz›da oldukça kapsaml› bir flekilAnlay›fl, oraya götürür. Ki, zaten de ifllendi¤i için, burada ayr›ca tekrara girmeselemiz, her hangi bir örne¤in salt o an meyece¤iz. Burada sadece grupçulu¤a bir ki durumuyla ilgilenmek de¤il. Daha ötesiörnek teflkil etmesi bak›m›ndan de¤inip gedir. O anki prati¤in neye hizmet etti¤i, alçiyoruz. t›nda yatan anlay›fl›n ne oldu¤udur. E¤er Bir dernekten tutal›m da askeri bir alana buralar eflilmezse, yüzeysel bir yaklafl›mla kadar hemen her yerde grupçuluk hastal›ele al›n›rsa, gerçekten de kime hizmet etti¤›yla karfl›laflmak mümkün. PKK/Kongra¤i, alt›nda yatan anlay›fl›n ne oldu¤u ve vaGel'lin Kürt illerinde kendi grubu d›fl›ndarabilece¤i sonuçlar› kestirebilmek de önlekilere hayat hakk› tan›mama prati¤i ile her mek de olanakl› olmaz. hangi bir kitle örgütünde, dernek, sendika Devam edelim. vb. yerlerde yönetime baflka yap›lardan bir Ayn› grupçu anlay›fl, ayn› y›l hapishane- kifli fazla koyabilmek için parmak ›s›rtan ler cephesinde devrimci tutsaklar›n devle- manevralara giren anlay›fllar veya her hantin hücre sald›r›s›n› püskürttü¤ü genel dire- gi ortak bir eylem program›n› illa kendi isniflte de tamamen grupçu hesaplar›n bir tedi¤i biçime büründürmek için ifli olduürünü olarak kendini “ayr›” ve “öncü” gös- bittilere getiren pratik ve anlay›fllar aras›nterebilmek için olmad›k gerekçeler üretme- da özünde bir fark var m›? Yok. Çünkü, ye yöneltmifl ve kendinden menkul bir ön- özünde hepsi de grupçuluktan kaynakl›d›r. 29


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Propaganda/ajitasyon dilinde dahi bu hastal›k kendini gösterebilmektedir. Legal bir bildiri da¤›t›m›n› bile yere gö¤e s›¤d›r›lamaz bir ”savaflç›l›k” , “hücum ruhu” örne¤i olarak verenler var. Ama, diyelim ki, kendi d›fl›nda bir yap› çat›flmada düflmana 8-10 kay›p verdirten bir darbe indirdi¤i halde buna gözlerini kapayabiliyor, olmam›fl gibi davranabiliyor ve haber de¤eri olarak bile görmeyebiliyor. Oysa “savaflç›l›k” , “hücum ruhu” düflmana indirilen her devrimci darbeden coflar, sahiplenir. Ama ne yaz›k ki küçük burjuva grupçu anlay›fl, devrimci de¤erler bizimdir diye sahiplenmeye girmiyor. Fakat silahl› mücadele-eylemler kitlelerin ileri kesimini ve devrimci hareketin taban›n› coflturan, egemenlere karfl› öfkelerini d›fla vuran bir manivela ifllevi gördü¤ünden, ordu örgütlenmesini benimsememesine karfl›n kitlelere yönelik ajitasyonda “tugaylar” , “müfrezeler” gibi kavramlar› eksik etmiyor. Biraz dikkatli bir okur, bunun hem abart›c›l›k hem de grupçu bir tarz oldu¤unu ve abart›c›l›k ile grupçulu¤un da birbirini besledi¤ini rahatl›kla görebilir. Baflka bir örnek daha verelim: Bir kitle gösterisine tafl›yabildi¤i kitle oran›n› olmas› gerekenle k›yaslama yerine kendinden az katm›fl olan grup veya gruplarla k›yaslayarak “ben flu kadar katt›m, senin katt›¤›n say› ne ki konufluyorsun” türünden söylemlerle durumu idare etmeye çal›flan tutum. Düzene karfl› kitleleri seferber etme, alternatif bir tutarl›l›kla bunu uygulamak yerine sanki kendisini di¤er gruplardan daha çok say›ya sahip oldu¤unu kan›tlamakla s›n›rland›rm›fl bir “devrimcilik”, devrimin dost güçleriyle dayan›flmay›, ortak eylem birliklerini örme iste¤i hiçbir tutarl›l›k arzetmez. Bu, baflkaca ideolojik zaaflar›n yan› s›ra, ayn› zaman da rekabetçi bir reflekstir. Oluflmufl eylem birlikleri içinde dahi bu rekabetçili¤i elden b›rakmaz. Di¤er gruplara nazaran es kaza bir kitle fazlal›¤› oluflmuflsa, bunu, di¤erleri üzerinde bas›nç oluflturmak, hegomonik bir güç olma hevesiyle kullanma e¤ilimi gelifltirmenin ötesinde bir

fleye hizmet etmez. Devrimci hareketin, kendi geçmiflini ele almada da grupçu ve tek yanl› davranmaktad›r. Kendi tarihini özetlerken, bunu do¤ru-yanl›fl, olumlu-olumsuz yönleriyle bir bütün olarak de¤erlendirip gerekli dersleri ç›karmak yerine, olumluluklar›na methiye düzmenin ötesine geçmeyen bir ajitasyon diliyle iflin içinden s›yr›lmaya çal›fl›yor. Elbette, olumluluklar kitlelere tafl›nmak durumundad›r. Bunlar› k›skançl›kla sahiplenmek gerek. Hele de reformizmin, tasfiyecili¤in revaçta oldu¤u dönemlerde tarihsel devrimci de¤erleri daha da güncellefltirmek ihtiyaçt›r. Bunu, yapmal›y›z. Fakat, kendi tarihini “analiz” iddias›yla yap›lan de¤erlendirmeler tamamen farkl› bir kategoridir. Tarih, tek yanl› olarak ne sadece olumluluklardan oluflur ne de olumsuzluklardan. ‹yi-kötü, do¤ru-yanl›fl, ilerigeri, hakl›-haks›z aras›ndaki mücadele bütünüdür tarih. Onun içinde iflinize geleni al›p gelmeyeni yok saymak gibi keyfi bir tutumu reddeder s›n›f mücadelesi tarihi. Gerçekçi olmak, gerçekleri her yönüyle görmek ve geri-yanl›fl yönlerden gerekli dersleri ç›karmakla ileri-do¤ru olan büyütülebilir ve ancak o zaman tarih sahiplenilmifl olunur. Felsefi aç›dan, tarihin olumluluklar›n› inkar eden tutum ile olumsuzluklar›n› sahiplenmeyen tutum aras›nda özde bir fark yoktur. ‹kisi de öznelci, tek yanl› bir tutumdur. Siyasal anlamda durum biraz farkl›. Biri geçmifli tümden inkar eden bir tövbekarl›kta konaklam›fl oluyor. Öteki ise bir bütün inkarc› davranm›yor, hiç olmazsa olumluluklar›n› sahipleniyor. Ama, bu sahiplenifl tek yanl› oldu¤u, olumsuzluklardan ders ç›karmad›¤› için alttan alta olumluluklar›n› da kemiren-tüketen bir mecraya do¤ru akmaktan kurtulamaz. Ben hep iyi yapar›m, benim örgütüm hep do¤ruyu yapar, iyi fleyleri hep ben-benim örgütüm yaratt›, tarih benimle bafllar, benimle biter yaklafl›m›, ben-merkezci bir yaklafl›md›r. Bu, grupçulu¤u büyüten, ör30


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

gütlerin içinde, devrimin dost güçleri aras›nda ve halk içinde birli¤in zeminini dinamitleyen, parçal› durufllar› ço¤altan, devrim saflar›nda kan kayb›na neden olan bir y›¤›n yanl›fl prati¤in de ortaya ç›kmas›na yol açan bir anlay›fl› güçlendirir. Ortak faaliyetlerde, kendi olumluklar›, baflkalar›n›n da olumsuzluklar› üzerinde polemik yürüten yaklafl›mlar da grupçulu¤un de¤iflik bir türevidir. Halk›m›z›n güzel bir sözü var: Önce i¤neyi kendine bat›r, sonra çuvald›z› baflkas›na. Bu çok do¤ru bir sözdür. Ama grupçulu¤un gözleri kör etti¤i küçük burjuva yap›larda özelefltiri, adeta kendini küçük düflürme gibi görülüyor. Elefltiri ise, bir gurur vesilesi olmaktad›r. Böyle olunca da burnundan k›l ald›rmayan bir kibirlilikle herkes birbirine verip verifltiriyor. Sonuç? Benzer olaylar›n yafland›¤› k›s›r döngü oluyor. Birlikte hareket etme, sa¤l›kl› ve nispeten uzun sürebilecek eylem birlikleri oluflturma ihtiyac›, hemen herkesçe kabul edilmesine karfl›n, ifl bunun pratik ayaklar›n› örmeye geldi mi an›nda de¤iflivermekte. Diyelim ki bir hareket ortaya böyle bir öneri att› ve bunun u¤rafl›na girdi. Bakm›fls›n›z ki baflka bir yap›n›n yay›n organlar›nda öneri sahibi yap›ya yönelik oldukça kaba ve o yap›yla aras›ndaki mesafeyi daha da açmay› hedefleyen polemik yaz›lar› yay›nlamaya bafllam›fl. Devrimci bir yap›n›n önerisinin do¤rulu¤u ve yanl›fll›¤› üzerine tart›flma yürütmesi gerekirken, bunu bir tarafa b›rak›p kaba bir polemik üslubuyla ka¤›da kaleme sar›l›yor Yar›nlara, do¤ru bir mecrada akabilmek, bugünün ihtiyaçlar›na devrimci temelde yan›t olabilmek için grubun ç›karlar› de¤il, devrimin ihtiyaçlar›n› esas alan bir siyaset gelifltirme ihtiyac›n›n ne denli gerekli oldu¤unu uzun uzad›ya anlatmaya gerek yok san›r›z. Bunun için de, öncelikle devrimin dost ve ittifak güçlerini do¤ru tan›mlamak ve bu konuda sa¤lam bir perspektife sahip olmak flartt›r. Hangi s›n›flar devrimin dostudurlar, hangi politik güçler ittifak güçleridir vb. vs. 31

Kendine “komünist” s›fat›n› yak›flt›r›p proletaryan›n en yak›n müttefiki olan köylülü¤ü yok sayan, devrimin dostlar›yla birlikte sadece hareket etmeyi de¤il, onlarla iktidar› paylaflmas› gerekti¤ini de kavramayan, dolay›s›yla proletaryan›n s›n›fsal ç›karlar›na ayk›r› davranan anlay›fllar›, proletarya ideolojisiyle kötürümlefltirmek flartt›r. Çünkü, Marks'›n dedi¤i gibi, proletarya yaln›zca kendisini de¤il, bütün insanl›¤› kurtarmas› gereken bir tarihsel misyona sahiptir ve e¤er insanl›¤› kurtaramazsa kendisini de nihai kurtulufla kavuflturamayacakt›r. Bu, devrimci s›n›f mücadelesinin temel perspektifidir. Bunu kavrayamayan bir yaklafl›m, bugünden yar›nlara do¤ru ne dost düflman ayr›m›n› ne temel ve taktik ittifaklar›n› ne de devrimden menfaati olan s›n›flar ve onlar›n politik örgütlülükleriyle iktidar› paylaflmay› ve dolay›s›yla bu s›n›f ve gruplara karfl› proletarya demokrasisiyle yaklaflmay› becerir. Bu meselelerin hiç birinde tutarl› ve do¤ru bir politika gelifltirip uygulayamaz ve kal›c› baflar›lar elde edemez. Devrimin dost güçleri, yar›n›n devrimci iktidar›n›n da ortak güçleridir. Bunun yerine siyasal rakip olarak görmek, ise devrimci ittifak politikas›nda ciddi bir sapmay› ifade eder. Böylesi sapmalar da devrimin dost güçleri aras›nda pek çok olumsuz geliflmeyi kaç›n›lmaz hale getirir, getiriyor da. Çünkü, ideolojik rakip olarak görmek farkl›d›r, siyasi rakip olarak görmek ise tamamen farkl›d›r. Bir örgüt kendi d›fl›ndaki örgüt ve partileri küçük burjuva vb olarak tan›mlad›¤›nda, bu, ideolojik bir farkl›l›kt›r ve rakip ideolojik ak›mlardan biri olarak de¤erlendirilebilir ve bar›flç›l yöntemlerle ideolojik mücadelesini sürdürür. Bunun da aralar›ndaki devrimci dostlu¤u zedeler hiçbir yan› yoktur. Aksine, yarar› vard›r. Ama, devrimin dostlar›na karfl› siyasal mücadele verilmez, onun için de siyasal rakip olarak görülemez. Çünkü siyasal mücadele, iktidar mücadelesidir. S›n›f düflmanlar›na karfl› yürütülür; fliddet dahil her mücadele


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

yöntemine bafl vurulur. Fakat, devrimin dost güçlerine karfl› olsun, parti-örgütler içinde olsun, siyasi mücadele yürütülmesini savunmak, yanl›flt›r. Siyasi mücadele, sadece s›n›f düflmanlar›m›za karfl› yürütülür. Parti-örgüt içinde ve partiler aras›nda, yani halk içi çeliflkilerde geçerli tek do¤ru metot ideolojik mücadeledir ve de bar›flç›l yöntemlerle yürütülür. Dolay›s›yla, devrimci parti ve örgütler bir birlerinin siyasal rakipleri de¤ildir. Fakat, bir kez böyle görülmeye baflland› m›, yukar›daki örneklerde de görülece¤i üzere pek çok yanl›fl›n, olumsuzlu¤un ortaya ç›kmas›na vesile olunur. 12 Eylül öncesi ve

lam›na gelir. Kendi ad›m›za, böyle bir lükse sahip de¤iliz ve böyle de davranmayaca¤›z. Grupçulu¤u besleyen, çarp›k bir demokrasi kültürüne neden olan en önemli nedenlerden biri de, hiç kuflku yok ki araçamaç iliflkisinin pratikte nas›l kavrand›¤› ile do¤rudan ilgilidir. Meselenin bu yönünü es geçemeyiz.

Parti ve Araç-Amaç ‹liflkisi S›n›f mücadelesinde Partinin araç m› amaç m› oldu¤u ve bunlar aras›ndaki iliflkide hangisinin öncelikli oldu¤u, bu önceli¤in neye göre belirlenmesi gerekti¤i gibi temel sorunlar, çok aç›k ki proletarya ide-

A

maçtan sapma düzeltilemedi¤i taktirde, iflçi s›n›f› ve emekçi halk›n bafl›na yeni belalar›n aç›lmas›yla sonuçlan›r. ‹flçi s›n›f› ve halklar›n can›-kan›-al›n teriyle elde edilmifl kazan›mlar›n kayb›na yol açar. T›pk›, geçmiflin sosyalist ve demokratik cumhuriyetlerde yeni tipte burjuvalar›n peydahlan›p iktidar› ele geçirerek yeniden kapitalizme dönüflleri gibi... Bütün bunlar, do¤ru bir çizgi izleyip izlememe sorunudur. Yani, niyet olarak komünizmi isteyip istememe sorunu de¤ildir, nas›l bir çizgiyle bu mücadelenin sürdürüldü¤üdür. Bu, tayin edici noktad›r ve asla ak›llardan ç›kar›lmamal›d›r sonras› bir çok devrimci örgüt aras›nda bu rekabetten ve çarp›k demokrasi anlay›fl›ndan kaynakl› olarak birçok olumsuzlu¤un yafland›¤› ve bu olumsuz geliflmelerin yer yer flu veya bu biçimiyle çat›flmaya dönüfltü¤ünü bilmeyen yoktur. Bu handikap henüz afl›lm›fl de¤il. Dahas›, hala benzer olaylar gündeme gelebilmektedir. Aflmak için, her fleyden önce, meseleyi sa¤l›kl› olarak tart›flabilmek gerekiyor. Çok ac›d›r ki böylesine hayati önemde olan bir meseleyi, devrimci olgunlukla tart›flabilme kültürü bile henüz yeterince sa¤lanabilmifl de¤il. O halde, önce bunu sa¤layacak duyarl›l›kla meseleye e¤ilmek gerekti¤i, apaç›k ortadad›r. Sorunu geçifltiren bir mant›kla davranmak, bilinmeli ki, ayn› k›s›r döngünün süregitmesini çaresiz olarak kabullenmek an-

olojisinin emretti¤i muhtevada kavranmam›flt›r. Ne neyin hizmetinde, hangisi di¤eri için var, hangisinin ötekine feda edildi¤ini hem net olarak anlayabilmek, nedenlerini bilimsel olarak tahlil edebilmek ve ard›ndan da do¤ru ve berrak bir sonuca varabilmek için bu konuyu derinli¤ine ele almak gerekmektedir. Partiler nedir, niye ortaya ç›km›fllard›r, iflçi s›n›f› partilerini di¤er tüm partilerden ay›ran temel özellikler nelerdir? Halk ve devrim için yola ç›kan, hatta bu u¤urda önemli ifller yapan, çeflitli zaferler kazanan, önemli de¤erler yaratan, daha da ötesi devrimlere önderlik yapan-gerçeklefltiren partiler bile, nas›l oluyor da yenilgilere, de¤erlerin dejenere olmas›na ve hatta karfl›t›na dahi dönüflebilmekteler? Bilinmelidir ki, hiçbir fley birden bire 32


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ortaya ç›kmaz ve yine öyle de ortadan kalkmaz. Yeryüzünde her politik ve fleyin bir tarihsel geliflimi var; önce oluflurlar, ifllevlerini yerine getirirler ve yerlerini baflka fleylere b›rakarak hayattan çekilirler... Gezegenimizde, bafllang›çta organik madde de yoktu ama zamanla olufltu... Maymunlar›n bir türünün insana dönüflerek insanl›¤›n ortaya ç›k›fl›ndan bu yana kaç yüz bin y›l geçti? ‹nsan, önce do¤aya karfl› savaflarak kendini var etmeye çal›flt›. Bu sürecin belli bir aflamas›ndan sonra, do¤al ifl bölümü yerini zorunlu ifl bölümüne b›rakt›... Derken, ilkel komünal toplumdan ilk s›n›fl› toplum olan köleci topluma geçildi. ‹nsanl›¤›n s›n›fl› toplumdan önceki serüveni, öylesine uzun bir tarihi kapsamaktad›r ki, bunun yan›nda s›n›fl› toplumlar›n tarihi henüz çocukluk aflamas›nda denecek kadar azd›r. Ancak, s›n›fl› toplumlar da ortaya ç›kt›klar› gibi kalmad›. Köleci toplumdan sonra feodal ve kapitalist toplumlar... Bunlarla da s›n›rl› kalmayacak; zorunlu olarak nitel s›çramalarla, devrimlerle sosyalist ve komünist topluma do¤ru gidecektir... Burada flu soru karfl›m›za ç›k›yor: Madde bir biçimden baflka bir biçime; insanl›k, s›n›fs›z toplumdan s›n›fl› topluma ve s›n›fl› toplum da ayn› kalmay›p de¤iflikliklerden geçerek sürekli ilerlerken, insan düflüncesi hangi mecralarda ak›yor? Hep ayn› m› kal›yor yoksa o da m› de¤iflikliklere u¤ruyor? Düflünce alan›nda da durum; dura¤an de¤ildir, sürekli bir geliflim göstermifltir. ‹nsan›n, ilkin do¤aya karfl› verdi¤i var olma mücadelesi, onu, zamanla do¤a hakk›nda birçok fleyin bilgisine sahip olma durumuna getirdi. S›n›flar›n ortaya ç›k›fl›yla birlikte, her toplumsal gerçekli¤e uygun dünya görüflü ve düflüce metotlar› olufltu. Ama bunlar da olduklar› gibi kalmad›lar. Mao Zedung'un ifade etti¤i gibi; “ Antikça¤›n diyalekti¤i ortaça¤lar›n metafizi¤ine, ortaça¤lar›n metafizi¤i de modern zaman›n diyalekti¤ine dönüfltü.” Çok aç›k ki, bütün bunlar; insan›n ilkel komünal dönemden s›n›fl› topluma, s›n›fl› 33

toplumlar›n da ayn› kalmay›p de¤iflik aflamalarda geçmesi ve düflüncenin de ilerleyifli, tek düze olmad›. Karfl›tlar›yla girdikleri mücadeleler ve bu mücadelelerin tarihsel geliflimi ile gerçekleflti. Hiçbir fley karfl›t› olmaks›z›n ne var oldu ne de geliflti. Her hangi bir nesneden tutal›m da, bütün canl› varl›klara, s›n›flara ve düflünceye de¤in her fley karfl›t›yla birlikte vard›r. Ba¤r›nda karfl›t›n› tafl›mayan tek bir fley gösterilebilir mi? ‹flte, parti ve Marksizm'in ortaya ç›k›fl› ve geliflimi de böyledir. Tarihsel bir kesitte ortaya ç›kt›klar› gibi, geliflimlerinin de tarihsel bir süreci vard›r. Proletarya, burjuvaziyle birlikte tarih sahnesine ç›kt›. Bu s›n›flar›n ideolojileri ve partileri de öyle flekillendi. Her daim de mücadele halindeler. Burjuvazi, kendi iktidar›na ve bunu korumak için bir y›¤›n araca sahip. Proletarya ise henüz kendi iktidar›na sahip de¤il. Siyasi iktidarlar› ele geçirmek için her ülkenin koflullar›na uygun de¤iflik mücadele araçlar›na ihtiyaç duyar ki, bunlardan en önemlisi ve baflta geleni, partidir. Çünkü, parti olmaks›z›n proletarya ve halklar›n nihai kurtuluflu sa¤lanamaz. Ama, öyle böyle bir parti de¤il, bilimsel bir dünya görüflüne, do¤ru bir siyasal çizgi ve örgütsel politikaya sahip bir parti. Dolay›s›yla, s›radan bir araç de¤il, stratejik bir araçt›r. Ama nihayetinde bir araçt›r. Tam da burada, proletarya ile burjuvazi ve dolay›s›yla partileri aras›ndaki temel ayr›m›n alt›n› çizelim: Burjuvazi, sömürü ve bask›ya dayanan kendi iktidar›n› ebedi olarak korumak ister. Ama proletarya, sadece siyasi iktidar› ele geçirmek için mücadele etmez. Çünkü onun nihai amac›, kendisiyle birlikte bütün s›n›flar› ve s›n›f mücadelesi araçlar›n› (devlet, parti vb. gibi) ortadan kald›rarak s›n›fs›z, sömürüsüz, bask›s›z, s›n›rs›z bir dünya için dövüflmektir. Proletaryan›n temel amac› budur. Bütün araçlar› ( parti, ordu, devlet, vb.) bu amaç do¤rultusunda kullan›r. Onun için parti-örgüt, iktidar her fley de¤ildir. Onun için, kendisiyle birlikte bütün insanl›¤› komünist topluma


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

götürmek her fleydir. ‹flte, proletaryan›n, ça¤›m›z›n en devrimci s›n›f› olmas› buradan gelir. ‹deolojisinin bilimsel do¤rulu¤u da bu topraktan beslenir. Her fleyi onun nihai ç›karlar›na göre, onun bilimsel ideolojisiyle ele alman›n temel kriter olmas› da bu sebepledir. Araçlar da buna hizmet etmek zorundad›r ve asla bu amaca gölge düflürmemelidir. Esas amac›, kendisiyle birlikte bütün s›n›flar› ortadan kald›rmak iken, onun, bu mücadele için kulland›¤› araçlar› amac›n önüne ç›karmas›, nereye götürür? Hedeften sapmaya...! Amaçtan sapma düzeltilemedi¤i taktirde, iflçi s›n›f› ve emekçi halk›n bafl›na yeni belalar›n aç›lmas›yla sonuçlan›r. ‹flçi s›n›f› ve halklar›n can›-kan›-al›n teriyle elde edilmifl kazan›mlar›n kayb›na yol açar. T›pk›, geçmiflin sosyalist ve demokratik cumhuriyetlerde yeni tipte burjuvalar›n peydahlan›p iktidar› ele geçirerek yeniden kapitalizme dönüflleri gibi... Bütün bunlar, do¤ru bir çizgi izleyip izlememe sorunudur. Yani, niyet olarak komünizmi isteyip istememe sorunu de¤ildir, nas›l bir çizgiyle bu mücadelenin sürdürüldü¤üdür. Bu, tayin edici noktad›r ve asla ak›llardan ç›kar›lmamal›d›r. Bu noktada tam bir bilinç aç›kl›¤› olmal›d›r. Çünkü, bu çok önemli tayin edici bir husustur. Çizgi do¤ru olmazsa ne olur? Devrimin, halk›n ç›karlar›, sosyalizm ve komünizm için çaba harcanabilir, birçok de¤er ve kazan›m da yarat›labilir ve hatta iktidar da olunabilir ama asla iflçi s›n›f›n›n nihai kurtuluflu sa¤lanamaz ve karfl›t›na dönüflmesi önlenemez. Bunlar, sadece muhtemel olas›l›klar de¤il, s›n›f mücadelesi taraf›ndan ispatlanm›fl tarihsel tecrübelerdir. Sovyetler Birli¤i, Çin, Arnavutluk ve daha baflkalar› sosyalist ve halk demokrasileri ile yönetiliyorlard›. Ama nas›l ki do¤ru çizgiden sapt›lar ve bunu da düzeltmek yerine sistemlefltirdiler, iflah olmaz iktidarlar ve partiler haline geldiler; birer gerici iktidar ve partilere dönüfltüler. Bu tarihi tecrübe unutulmamal›d›r.

Bir dönem bask› ve sömürüye karfl› mücadeleye önderlik eden bu partiler, ne oldu da zamanla karfl›tlar›na dönüfltüler? Yanl›fl olan neydi? Marksizm miydi yoksa bunlar›n Marksizmi terk etmesi mi? Elbette, Marksizmi terk etmeleriydi. Ama hiç biri, bafllang›çta Marksizmi terk etme niyetinde de¤ildi. Çünkü Marksizm, s›n›f ve halk›n ç›karlar›n›n ideolojisiydi ve bunu aç›ktan söylemeleri, alafla¤› edilmelerine yol açard›. ‹nsanlar, Marksizmi terk etmek için mi Marksist olurlar? Tabi ki hay›r. ‹nsanlar, Marksizme sar›larak s›n›f ve halk›n kurtuluflu için savaflt›lar-savafl›yorlar. ‹deolojiden sapmad›klar› ve sapmaya düfltükleri durumda da bunu fark ettiklerinde düzeltenler, devrimi sonuna kadar sürdürdüler. Ancak sapmay› derinlefltirenler, iflah olmazlar Marksizmden kopup yeni burjuvalara dönüfltüler ve parti ve devlet kontrolünü ele geçirerek kapitalizme dönüfl yapt›lar. Onlar için art›k amaç, komünizm de¤ildi. ‹ktidar ve partileri ele geçirdikten sonra var güçleriyle bütün çabalar› bu araçlar›-iktidarlar›n› korumak oldu. Ancak Çin, K.Kore gibi birkaç istisna d›fl›nda iktidardaki revizyonist KP’leri kapitalist dönüflümün belli bir aflamas›nda ya kendilerini feshettiler ya da bürokrat-sosyalist maskeyi at›p gerçek yüzüyle a盤a ç›kan burjuvazi taraf›ndan yasad›fl› ilan edilerek kapat›ld›lar. Yani, araçla amaç yer de¤ifltirdi.

‹dealizmin De¤iflik Bir Tezahürü: Yekpare Parti Anlay›fl› fiu meseleler üzerinde biraz dural›m. Sosyalist ve halk demokrasilerini gerisin geriye dünya kapitalist-emperyalist sisteme entegre eden kapitalist yolcu kadrolar nerede ve nas›l ortaya ç›kt›lar? D›flardan m› geldiler? Hay›r. Hepsi de istinas›z o ülkelerin içindeki insanlard›. Peki bunlar birden bire mi ortaya ç›k›p o partileri ve iktidarlar› ele geçirdiler? Hay›r. Hepsi de uzun y›llard›r o partilerin kadrolar›yd›lar. Üstelik 34


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

baz›lar›, devrim öncesi de mücadele yürüt- Bu da olumsuzluktan tekrar olumlu¤a do¤müfl ve devrime birçok hizmette bulunmufl ru bir dönüflmedir. Bütün bunlar birden bikadrolard›. O zaman, nas›l oluyor da bunlar re olmuyor. Bireylerin kafalar›nda ileri ve karfl›t›na dönüflebiliyor? ‹flte meselenin can gerinin, do¤ru ve yanl›fl›n aras›nda süren damar› da buras›d›r! Evet, nas›l?... fliddetli ve karmafl›k bir mücadelenin sonucu olarak ortaya ç›k›yor. Kimileri diyebilir ki Yanl›fl fikirlere karfl› mü“devrime inançlar›n› yiDemek ki, mücadele, tirmifllerdi de ondan.” cadele, idari tedbirlerle ol- sadece karfl›t s›n›flar araBu, as›l sorunun üzerin- maz. Yanl›fl düflüncelerin s›nda sürekli olmakla s›den atlamak d›fl›nda bir n›rl› de¤il, bireyin içinde fark edilebilmesi, insanlar› anlam ifade etmez. Hay›r, de sürekli cereyan eder. iflin özü öyle de¤il. ‹flin tamamen veya büyük Çünkü, komünist de olsa, özü, çizgi meselesidir. ‹n- oranda etkisi alt›na alama- insanlar, toplumdan yal›sanlar komünist olabilir- mas› için, insanlar›n kafala- t›lm›fl de¤iller; içinde yaler. Hatta çok sa¤lam ko- r›n›n içindeki düflünceleri flad›klar› toplumun kültümünist de olabilirler. tereddütsüz ortaya koyabi- ründen, al›flkanl›klar›ndan Ama bu demek de¤ildir etkilenirler. Bu bizi flu soki burjuva ideolojisinden lecekleri canl› bir siyasal at- nuca götürür; demek ki bihiç etkilenmezler. Daha mosferin yarat›lmas› gere- rey çeliflkisiz bir varl›k deda ötesi, ayn› beyinin kir ve bunu sa¤lamak esas- ¤ildir. Parti ve örgütler ink›vr›mlar›ndan burjuva ta önderliklerin görevidir sanlardan meydana geldiideolojisini de tafl›rlar. Bu ¤ine göre, bu çeliflkili duiki ideoloji sadece iki karfl›t s›n›f›n aç›ktan rum kaç›n›lmaz olarak örgüt ve partilere de siyasi mücadelesi fleklinde cereyan etmekle yans›r. Bu da flunu gösterir: Parti, yekpare kalmaz. Bireylerin beyinlerinde de sürekli de¤il, çeliflkili bir birliktir. Birinci nokta, mücadele halindeler. Sözün özü; bir kez bu. devrimci, komünist olduktan sonra art›k o ‹kinci önemli nokta; burjuva ve komüinsan hep komünist, devrimci kalacakt›r nist ideoloji her bireyin kafas›nda da sürekanlam›na gelmez. Öyle olsayd›, komünist li mücadele halinde oldu¤una göre, bunlapartilerin içinde yeni burjuvalar ç›kmazd›. r›n toplam›n›n yans›mas› olarak partiler Ülke tarihimizde de buna benzer pek içinde bu mücadele kaç›n›lmazd›r. Bu, iraçok örnek vard›r. Yaflamlar›n›n sonuna ka- demiz d›fl›nda bir olgudur. ‹ste¤e ba¤l› bir dar iyi birer komünist ve devrimci olarak durum de¤ildir. D›fl›m›zdaki dostlar›m›z, kalmay› baflaranlar oldu¤u gibi, bir dönem tamamen bu nesnellikten hareketle iki çizmücadele içinde yer alm›fl baz› kimseler, gi mücadelesini savunuyor olmam›z› “bundaha sonra s›n›f mücadelesini b›rakt›lar. lar parti içinde ikinci bir çizginin olmas›n› Baz›lar› ise karfl› devrime iltihak ektiler. istiyor” yönlü söylemlerle meselenin özü Aralar›nda fiemsi Özkan gibileri ise polis üzerinden atl›yorlar. Oysa, savunulan, “içitaraf›ndan göz alt›na al›nan devrimcilerin mizde ikinci bir çizgi de olursa, iyi olur” desorgular›na bile kat›ld›lar. Bu, olumluluk- ¤ildir, zaten tamamen irade d›fl›nda bir nestan olumsuzlu¤a do¤ru bir dönüflmeyi ifade nellik olarak örgüt içinde zuhur eden bu dueder. Tersi örnekler de mevcut. Gerilemifl, ruma karfl› iki çizgi mücadelesinin kaç›n›lb›rakm›fl, poliste çözülüp bir daha devrim- maz oldu¤u gerçekli¤ini kabul etmek ve bucilik yapmayaca¤›n› söyleyen pek çok in- nun da do¤ru yöntemlerle verilmesi gerektisan, hatalar›n› gördükten ve yard›m edil- ¤idir. E¤er gerçekleri olgularda arayacakdikten sonra tekrar toparlan›p iyi birer dev- sak, bu meselede durum tam da böyledir. rimci olmay› baflarm›fl ve mücadeleye pek Parti denen canl› mekanizma, çeliflkili çok hizmette bulunarak flehit düflmüfllerdir. 35


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

bir birlik oldu¤una göre, bundan ürkmeli miyiz? Kesinlikle hay›r. Çünkü, çeliflki olmaks›z›n geliflme olmaz. Önemli olan, çeliflkiyi geliflmenin motoru olarak ele al›p gereklerini yerine getirmektir. Bu yap›ld›kça, devrim ilerler. Ama keyfi bir tutumla onu yok saymak, tersi sonuçlar do¤urur. Çünkü, bir olguya gözlerini kapatmak, onu ortadan kald›rmaz. Nesnelli¤in d›fl›na ç›k›p idealistçe çeliflkiyi reddetmek, onun do¤uraca¤› sonuçlar› engellemez. Devrimci, her fleyden önce, gerçekçi olmak zorundad›r. S›n›f mücadelesi ideolojik boyutuyla parti içinde ve bireylerin beyninde de sürekli vard›r. Bu gerçekli¤i sadece kabul etmeyip do¤ru bir anlay›fl ve yöntemde ifadesini bulan iki çizgi mücadelesiyle kesintisiz bir halde yürütülmedi¤i takdirde, bireyin de partilerin de kazan›ld›¤› zaman iktidarlar›n da konaklayaca¤› minder; burjuvazinin minderi olur. S›n›f mücadelesinin tarihi tecrübeleri, bunu unutmamam›z gerekti¤ini emreder. “Birlikten söz etti¤imiz anda ayr›l›k da mevcuttur; ayr›l›k mutlakt›r... Durmadan bölünmez birlikten söz etmek ve mücadeleyi a¤z›m›za almamak, marksist-leninist bir tutum de¤ildir. Birlik, mücadeleden geçer ve sadece bu yolla sa¤lanabilir. Parti içinde, s›n›flar konusunda ve halk içinde de bu geçerlidir... Çeliflmeler ve mücadele olmasayd›, dünya olmazd›, ilerleme olmazd›, hayat olmazd›, hiçbir fley olmazd›. Durmadan birlikten söz etmek 'durgun bir göl'e benzer; cans›zl›¤a yol açar. Birli¤in eski temelini y›kmal›, bir mücadeleden geçmeli ve yeni bir temel üzerinde birleflmeliyiz. Hangisi daha iyidir; durgun bir göl mü, yoksa coflup kükreyerek akan bitmez tükenmez Yangze mi? Parti içinde ayn› fley geçerlidir, s›n›flar ve halk için de. Birlik-mücadele-birlik: Bu, görevimizi yerine getirmifl oldu¤umuzu gösterir.” ( Mao Zedung, cilt 6, sf 68 ) Bütün bunlar, bizi flu noktaya götürmektedir: Sosyalist toplumda kapitalist yolcular partinin içinden ç›kt›klar›na göre, geriye dönüfller için en ciddi tehlike, parti içi ide-

olojik mücadelenin do¤ru, sistemli ve etkili yürütülememesi oluflturur. Bu, art›k s›n›f mücadeleleri tarihi taraf›ndan kan›tlanm›fl bir olgudur. E¤er bu mücadele do¤ru çizgi ve yöntemlerle yürütülürse, esasta geliflme olumlu yönde olur ve baflar›ya gidilir, devrim kazan›r. Yanl›fl çizgi ve yöntemlerle yürütülürse, tersi sonuçlar kaç›n›lmaz olur. Peki bu mücadeleyi hangi mekanizma sa¤layacakt›r? Birey salt kendi bafl›na m› yapacakt›r? Elbette de¤il. Partiler organize edecektir. Parti denen mekanizma, sonuçta tek tek birey ve organlar›n toplam›ndan oluflmaktad›r. Bu durumda da önderlik çizgisinin belirleyici fonksiyona sahip oldu¤unun alt›n› çizelim. Zira, partiler içinde de irademiz d›fl›nda do¤ru ve yanl›fl olaca¤›na göre, do¤ru ile yanl›fl aras›ndaki mücadelenin devrim lehine sonuçlar do¤urmas› için, bilimsel anlay›fl ve yöntemlerle bu mücadelenin de icra edilmesi gerekmektedir. Buna kim önderlik edecek? Parti önderlikleri. Ama nas›l?

“Farkl› Çeliflkiler Farkl› Yöntemlerle Çözülür” Bu konuyu biraz deflelim. Her geliflme, genelden ba¤›ms›z olmamakla birlikte kendine has özellikler ihtiva eder. Yine, genel durum ve geliflmeler de öyle; birbirlerinden farkl›l›klar arzedebilir ve bunlar aras›ndaki farkl›l›klar kiminde nitel, kiminde ise nicel muhtevada olurlar. Bu genellemeden bile flu sonucu ç›karmak mümkün: Her farkl›l›k bir çeliflkiye tekabül eder. Birbirinden farkl› olan çeliflkiler ise ancak farkl› yöntemlerle çözülebilir. Bundan hareketle; Parti içinde do¤ru ile yanl›fl aras›ndaki mücadelede temel metot ne olmal›d›r? Bunun için önce flu temel ayr›m yap›lmak zorundad›r. ‹ki farkl› olguyu kesinlikle birbirinden ay›rmal›y›z; Do¤ru ile yanl›fl aras›ndaki iliflki ve devrimle karfl›-devrim aras›ndaki iliflki. Devrimle karfl›-devrim aras›n36


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

daki çeliflkinin çözüm yöntemi, fliddettir. Do¤ru ile yanl›fl aras›ndakinin ise bar›flç›ld›r; ikna, e¤itim, elefltiri-özelefltiriyle yürütülmek zorundad›r. Bunlar asla birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. Yanl›fl fikirlere karfl› mücadele, idari tedbirlerle olmaz. Yanl›fl düflüncelerin fark edilebilmesi, insanlar› tamamen veya büyük oranda etkisi alt›na alamamas› için, insanlar›n kafalar›n›n içindeki düflünceleri tereddütsüz ortaya koyabilecekleri canl› bir siyasal atmosferin yarat›lmas› gerekir ve bunu sa¤lamak esasta önderliklerin görevidir. Bu sadece örgüt içinde de¤il, örgüt d›fl›nda devrimin dost güçleri ve halka karfl› da uygulanacak biricik do¤ru yöntemdir. Çünkü, gerek örgüt içinde olsun gerekse örgüt d›fl›nda devrimin dost güçleri ve halk nezdinde olsun, nihayetinde bütün bunlar halk içindeki çeliflkiler kapsam›ndad›r ve bu çeliflkiler, kesinlikle do¤ru ile yanl›fl aras›nda tamamen bar›flç›l metotlarla yürütülerek çözüme kavuflturulmak zorundad›r. Bu kategorideki çeliflkileri flu veya bu gerekçeye s›¤›narak zorla-fliddetle çözmeye çal›flmak, halk›n menfaatlerine zarar veren bir tutumdur. Zira, halk saflar›ndaki do¤ruyanl›fl aras›nda süren bir mücadeledir bu. Do¤ru ve yanl›fl. Her politik düflünce, sonuçta bir ideolojiye tekabül eder. Esasta ya proletarya ideolojisine ya da burjuva ideolojisine. Dolay›s›yla, do¤ru ile yanl›fl aras›ndaki mücadele, asl›nda ideolojik mücadele demektir. Bir di¤er ifadeyle, iki çizgi mücadelesidir. Geliflmenin motoru da budur. Örgüt içinde do¤ru-yanl›fl çizgi mücadelesi olmazsa, örgütte geliflme de olmaz. fiayet bu çeliflki olmasayd›, parti ve örgütler çok donuk ve cans›z olurlard›. Bu mücadelenin metodu, as›l olarak ikna, e¤itim, dönüfltürme, elefltiri-özelefltiridir demifltik. Örgüt içinde buna yön verecek olan ilke, demokratik-merkeziyetçiliktir. Politikalar›n belirlenmesi ve kararlar›n al›nmas›, tart›flma yoluyla kolektif olarak yap›lmak zorundad›r. Önderliklerin seçimi de öyle. Bu, demokrasi demektir. Politika37

lar belirlenip kararlar al›nd›ktan sonra da art›k bunlar› uygulamak esast›r. Bu da merkeziyetçi yöndür. “Demokrasi olmadan do¤ru bir merkeziyetçilik olamaz, çünkü insanlar›n düflünceleri farkl›d›r ve fleyleri kavray›fllar›nda birlik yoksa, o zaman merkeziyetçilik gerçeklefltirilemez. Merkeziyetçilik nedir? Merkeziyetçilik, kavray›fl, siyaset, planlama, kumanda ve hareket birli¤inin sa¤lanmas› temelinde do¤ru fikirlerin merkezilefltirilmesidir. Buna merkezi birlefliklik ad› verilir. ...merkezi birlefliklik nas›l gerçeklefltirilebilir? Demokrasi olmazsa, tecrübeleri do¤ru bir flekilde özetleyemeyiz. Demokrasi yoksa, kitlelerden fikir gelmiyorsa, iyi bir çizgi, iyi genel ve özel siyasetler ve yöntemler ortaya koymak imkans›zd›r.” ( Mao, cilt 6, sf 256) Her konuda insanlarda anlay›fl birli¤ini beklemek, idealizmdir. Tart›flmalar sonucunda insanlar ikna da olmayabilirler. Ama ço¤unlu¤un oluflturdu¤u irade taraf›ndan al›nan kararlar› uygulamak zorundad›r. Kendi düflüncesini ise koruma ve mücadelesini verme hakk› vard›r. Ço¤unluk ve önderlik ise sadece bu hakka sayg› duymakla kalmayacak, az›nl›¤›n bu hakk›n› garanti alt›na almakla mükelleftir. ‹rade ve eylem birli¤ini bozmadan az›nl›¤›n bu hakk›n› kullanabilece¤i mekanizmalar yaratacakt›r. Bu, do¤ru fikirlerin mücadele yoluyla daha da güçlenmesine, geliflmesine hizmet eder. Bir örgüt içinde ayr› fikirlerin ortaya ç›kabilece¤ini kabul etmek ve ama ikna olmad›klar› durumda o fikrin etkisinde olan insanlar›n üzerinde bas›nç oluflturmak yahut tasfiyeye yönelmek, yanl›fl ve zararl› bir mücadele metodudur. ‹nsanlar irade ve eylem birli¤ini bozmad›klar› sürece, farkl› fikirlerinden dolay› hiçbir iradi tedbir uygulamas›na maruz kalmamal›lar. Farkl› fikirler üzerinde bas›nç oluflturmak, insanlar›n kafas›n›n içindeki düflünceleri ortadan kald›rmaz, kald›ramaz. Hiçbir partinin yekpare olmad›¤›, çeliflkili bir birlik oldu¤unu ve bunun isteklerle alakas›z tamamen nes-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

nel bir durum oldu¤unun alt›n› çizmifltik. E¤er böyle olmasayd›, birey, parti ve iktidarlar›n geriye dönüflleri mümkün olur muydu? Elbette olmazd›. Ama ne oldu? K›sa ve özet olarak olan flu idi: Özellikle Sovyetler Birli¤inde, ideoloji ve siyasetten çok teknik ilerleme ve ekonominin geliflmesine a¤›rl›k verildi. Teknik ve ekonominin geliflmesine çal›flmak yanl›fl de¤ildi. Yanl›fl olan, bununla birlikte ideoloji ve siyasete gerekli önemin verilmemesiydi. Bu yanl›fl, komünist çizgiden çok her hangi bir alanda uzmanlaflman›n daha fazla prim etmesine yol açt›. Üretimin gelifltirilmesinde siyasete de¤il maddi teflviklere öncelik verildi. Zamanla uzmanl›k-uzmanlar her fley, çizgi ise tali bir duruma düflürüldü. Yönetenlerle yönetilenler aras›ndaki çeliflki, görülmek istenmedi veya yeterince do¤ru yöntemlerle mücadele edilmedi. Bunun yerine, idari tedbirler devreye girdi; merkezin görüfllerinden farkl› görüfl ve çizgiye sahip olanlar› mücadele yoluyla dönüfltürmek yerine özelefltiriye zorlama ve özelefltiri yapmayanlar› partiden tasfiye etmek, “partiyi oportünizmden ar›nd›rma” ad›na baflvurulan esas yöntem haline getirildi. Kitle inisiyatifi harekete geçirilmiyor, kitlelerin sosyalizmin meselelerine aktif kat›l›m› yeterince sa¤lanam›yordu. Bu, önderli¤i partinin, partiyi de kitlelerin ç›kar›ndan kopmaya götürerek, parti içinde bürokratik yap›n›n güçlenmesine, yeni burjuvalar›n ortaya ç›kmas›na yol aç›yordu. Yeni burjuvazi güçleniyor, parti ve devlet içinde kilit noktalar› ele geçiriyordu. Bunun böyle oldu¤u fark edildi¤inde, art›k çok geçti. Zira, 20. kongre ile yeni burjuvazi parti ve devlet kontrolünü ele geçirmiflti. Onlar için art›k amaç flu idi: Ele geçirdikleri parti ve devlet iktidar›n› korumak! Hem de kitlelere karfl›! Mao, SBKP'nin 20. kongresinden, hatta Stalin yoldafl›n ölümünden önce bu tehlikeyi fark ediyor, uyar›larda bulunuyordu. 20. kongre sonuçlar› durumu bütün ç›plakl›¤›yla gözler önüne sermifl ve Mao'nun uyar›la-

r›n›n ne kadar hakl› oldu¤unu teyit etmiflti. Stalin yoldafl›n ölümünden sonra ise, art›k zamanla SBKP revizyonistlerine karfl› aç›k ideolojik mücadeleye giriflmesi kaç›n›lmaz hale gelmiflti. Tabii ki sadece SBKP revizyonistleriyle s›n›rl› de¤ildi mücadele. Çin'de, Parti ve devletin bafl›nda bulunan çok say›da revizyoniste karfl› da mücadele etmek zorundayd›. Ama bu, öyle idari tedbirlerle üstesinden gelinebilecek bir durum de¤ildi. Kitle inisiyatifini harekete geçirmeli, alttan yukar›ya do¤ru parti ve devleti elefltirme, denetleme ve iflah olmazlar› kitle inisiyatifiyle alafla¤› etmeliydi. Zira, hedef, kitlelerin devrimcilefltirilmesi, do¤ru çizginin kitlelere mal edilmesi idi. Devrim, tam da buydu! Bunun için de, demokratik bir ortam›n hakim olmas› gerekmekteydi. Kitlelerin harekete geçip parti kadro ve önderlerini elefltiriye bafllamas›yla birlikte, bu kitle selinin önüne gerici bentler oluflturmaya yeltenen kadrolar da hareketlendi. Mao'nun tavr›, tereddütsüz olarak kitlelerden yana oldu ve merkezi kadrolara flunu ö¤ütledi; “Bürolarda oturup rapor dinlemenin bir yarar› yoktur. Tek yol kitlelere dayanmak, kitlelere güvenmek, sonuna kadar mücadele etmektir. Devrimin bize karfl› çevrilmesine haz›rl›kl› olmal›y›z. Parti ve hükümet önderli¤i ve sorumlu partili yoldafllar buna haz›rl›kl› olmal›d›rlar. fiimdi devrimi sonuna kadar sürdürmek istiyorsan›z, kendinizi disipline sokmal›, geride kalmamak için kendinizi yenilemelisiniz. Aksi halde, sadece devrimin d›fl›nda kal›rs›n›z. “Atefli kendi vücutlar›n›za yanaflt›rmak, yanmas› için alevleri körüklemek sizin görevinizdir. Buna cesaret edecek misiniz? Çünkü atefl, kafalar›n›z› da yakacakt›r.” ( cilt 6, sf 365) Görüldü¤ü gibi, modern revizyonistlerin aksine, Mao, gerekti¤inde partiye karfl› da devrimin örgütlenmesi ve gerçeklefltirilmesinden yanad›r. Bafl›nda bulundu¤u parti için kitlelere “Karargah› bombalay›n!” tarihi ça¤r›s›n› yap›yordu. ‹flte aradaki nite38


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

lik fark! Çünkü, o, partinin bir araç oldu¤unu ve amaçla çeliflir hale geldi¤i zaman, kitlelerin nihai ç›karlar› u¤runa onun da devrilmesi gerekti¤ini, devrimin esas oldu¤unu en billur haliyle çözümlemiflti. Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin gerçek mahiyeti buradad›r. Parti, örgüt, önderlerin ç›karlar› de¤il, s›n›f ve halk›n ç›karlar› esast›r. Parti, örgüt ve önderlerin ç›karlar› ile kitlelerin s›n›fsal ç›karlar› çeliflti¤i durumda, korunmas› gereken kitlelerin s›n›fsal ç›karlar›d›r. Gerçek ve tutarl› devrimciler ile komünistlerin tercihi bu olur. Parti, örgüt, önder fetiflizmi yaratarak her fleyi bunlar›n ç›karlar›na göre düzenlemek, bunlarla kitlelerin s›n›fsal ç›karlar› aras›nda çeliflki olufltu¤unda bunlara karfl› mücadele etmek yerine “kul” misali hizmet etmek, ne ad›na yap›l›rsa yap›ls›n, s›n›f ve halktan yana tutarl› devrimci bir tav›r olmaz. Parti, örgüt ve önderler, kendilerine yönelik kitlelerin elefltiri ve denetimini sa¤lamakla görevlidirler. Halk›n, taraftar, sempatizan, militan ve üyelerinin elefltiri ve denetimine aç›k olmayan, bizatihi bunu örgütlemeyen, buna önderlik etmeyen ve kendisine karfl› da devrim yapmayan parti, örgüt ve önderlikler önünde sonunda devrimin d›fl›nda kal›rlar. Çünkü mutlak ve kal›c› olanlar bunlar olmayacak, sürekli olan devrimdir ve her devrim, kendini yenileyerek, kendi ba¤r›ndaki geriliklere karfl› devrim yaparak ilerler. S›n›f mücadeleleri tarihi bunu yeterince ortaya koymad› m›? Bu tarihi tecrübeye dayanarak flunu söylemeliyiz ki, enternasyonal proletarya olarak siyasi iktidarlar›m›z› geçici olarak kaybettik. Bir dönemin güçlü ve do¤ru bir çizgiye sahip partilerimizi de kaybettik. Yenilginin a¤›r tahribatlar›yla yüz yüze kald›k. Ama meseleye derinden vak›f olursak, söz konusu geçici kay›plar›m›za ra¤men ayn› zaman da çok güçlü oldu¤umuzu da görebiliriz. fiimdi, olabildi¤ince zengin bir tecrübe haznesi önümüzde duruyor. Bunu kav39

rarsak, emperyalizm ve dünya gericili¤i karfl›s›nda yenilmez bir silah›m›z olacak, kavrayamazsak, bu, kendimizi vuran bir silaha dönecek. Mesele bu kadar berrak! Peki, s›n›f mücadelesinin bu tarihi tecrübesinden devrimci hareket gerekli dersleri ç›karabilmifl midir? Dahas›, kendi tarihi birikimlerini olumlu ve olumsuz yönleriyle tahlil ederek do¤ru bir senteze ulaflabilmifl midir? Tek kelimeyle, hay›r. E¤er ç›karabilmifl olsayd›, parti ve araç-amaç iliflkisinde halen bu denli bir bozulma yaflan›yor olur muydu? Özürlü bir demokrasi anlay›fl› ve gurupçuluk illeti halen çok güçlü olarak kendini var edebilir miydi? Kuflkusuz ki bu sorunlar› yine tart›fl›yor olurduk ama mücadelede böylesine a¤›r ve derin tahribatlar yarat›r düzeyde olmazd›. Bu kadar s›k aral›klarla ve yayg›n olarak ortaya ç›kmazd›. Tahribatlar› daha az olur ve nispeten daha kolay giderilirdi..

Amaca Göre fiekillenmek; Araçlar› da Gerçek Gücüne Kavuflturur Araçlar›n amaca uygun olmas›, amaç esasl› bir siyasal kültürü de gerektirir. Yay›n organlar›na flöyle genel anlamda tahlilci bir gözle bak›ld›¤›nda, bu siyasal kültürün yeterince ifllenmedi¤i, bunun yerine araçlar› yücelten bir kültürün yayg›nlaflt›¤› rahatl›kla görülebilir. Mesela; “her fley parti için” , “her fleyim partiye-harekete feda olsun” , “önderlik her fleyimizdir” vb gibi söylemlerle çokça karfl›lafl›lmaktad›r. Elbette bir devrimci, yoldafllar› ve örgütünü korumak ve gerekti¤inde de bunlar için her fleyi göze almak zorundad›r. Fakat bunu, asla s›n›f ve halk›n nihai menfaatlerinin önüne ç›karacak denli yanl›fl bir söylemle ifade etmemelidir. Bunlar yerine flu söylemler daha do¤ru olmaz m›? “Her fley devrim ve halk için” , “ her fleyim s›n›f ve hal-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ka feda olsun.” Parti-örgütler de devrimin, s›n›f ve halk›n gerçek menfaatleri için çabalad›klar› durumda anlam bulduklar›na göre, her fley s›n›f-halk-devrim için ve her fleyim bunlara feda olsun demek, daha do¤ru ve kapsay›c› bir ifadedir. Ki, bu, zaten yoldafllar› ve parti-örgütleri de içine alan bir ifadedir. Ama tersi söylem ayn› kapsay›c›l›kta olmad›¤› gibi, niyetlerden ba¤›ms›z olarak örgüt ve önder fetiflizmine kap›lar› aralayan söylemlerdir. Kifliler putlaflt›r›lmaz! Örgütler büyük kay›plara u¤rad›¤›, a¤›r tahribatlar yaflad›¤› veya önderleri düflman karfl›s›nda beklenmeyen bir olumsuzlu¤a düfltü¤ü yahut da mücadeleyi terk ettikleri zamanlarda, genelde, o saflarda y›llar› kapsayan bir bunal›m yaflanmaktad›r. Umutsuzluk, karamsarl›k ciddi boyutlara varmaktad›r. Fakat, saflardaki insanlar amaç merkezli perspektifle biçimlenirlerse, bu gibi durumlar›n tahribat› asgariye indirilmifl olunur. Örgütler-partiler yenilebilir, tek tek insanlar yenilebilir ama devrim asla durmaz, yaralar›n› sararak yürüyüflüne daha güçlenmifl olarak devam eder. Çünkü, s›n›flar var oldu¤u sürece s›n›f mücadeleleri kaç›n›lmazd›r ve ne denli tersliklerle karfl›laflm›fl olsa da devrim önünde sonunda muzaffer olacakt›r... ‹flte, bu bilimsel gerçekli¤i felsefi, politik-ekonomi ve bilimsel sosyalizm boyutlar›yla kavratmak mümkün k›l›nd›¤›nda ifller daha düzgün olarak yolunda gider. Bu, amaca kilitlenmifl bir yürüyüfl olur. Ancak, bunun yerine, araca-kiflilere endeksli bir flekillenifl; örgüt ve kifli fetiflizmine dönüflür. Böyle bir fetiflizm yarat›ld›¤›nda art›k örgüt ve önderler dokunulmaz mabetlere dönüflür. Kürt hareketinde bunun en tipik örne¤i, A. Öcalan ve PKK/Kongra-Gel fetiflizmidir. Bunlar ortaya ç›k›fllar›ndaki hedefleri ba¤›ms›z Kürdistan iken gelinen aflamada bu hedefi aç›ktan reddettikleri ve bunun birinci dereceden siyasetini yapan›n da A. Öcalan olmas›na ra¤men hala A.

Öcalan için “Güneflimiz” denmesi, “savaflta da bar›flta da seninleyiz Öcalan” denerek Öcalan taraf›ndan ortaya konan teslimiyetçi çizginin gözü kapal› onaylanmas› neyi göstermektedir? Kürt ulusunun gerçek ç›karlar›n› ve çizgiyi esas alan bir flekillenme de¤il, önderi esas alan bir kültürel flekillenme oldu¤u ortadad›r. Ve önder, ç›k›fl›n›n tam tersi bir rotaya-hem de aç›ktan- girdi¤i halde hala “günefl” olarak kabul görüyorsa, devrimci bir siyasal kültürden çok yüzeyde devrimci ama özünde tap›nmac› bir siyasal kültürel flekilleniflin oluflturuldu¤u apaç›kt›r. Baflta ortaya “ba¤›ms›z Kürdistan” hedefi konmufl. Silahl› mücadele bunun için benimsenmifl. Sonra ne olmufl? Zamanla, silahl› mücadele düflman› masaya oturtmak ve baz› anlaflmalar yapmak amac›yla yürütülür hale gelmifl. Ama kimse, bu politika ba¤›ms›z Kürdistan hedefimize hizmet mi ediyor yoksa zarar m› veriyor diye tart›flamam›fl. Sonras›nda ise, A. Öcalan o güne kadar ileri sürdü¤ü hemen her fleyi mahkum eden ve mevcut devlet yap›s›ndaki “baz› bozukluklar›n” giderilerek devletin güçlendirilmesine yönelik bir çizgi oluflturdu. Örgüt bu çizgiyi, “Manifesto” diye sahiplendi. Örgütte, “bu nas›l ifl?” sorusunu çok az insan sorabildi. Bunlar› saymazsak, herkes yine yönünü bu mabede çevirdi. Bunun nedenlerinden biri söz konusu yap›da demokratik bir iflleyiflin olmamas› iken, ikinci nedeni de oluflturulan önder fetiflizmin bir sonucu olarak “Serok böyle diyorsa bir bildi¤i vard›r” fleklinde dile gelen tap›nmac›l›kt›r. Bu durum sadece Kürt hareketine mi mahsus? Bizce de¤il. Elbette bir Kürt hareketi kadar geliflmifl de¤il ama, var. E¤er devrimci hareketin kimi bölükleri bu musibetten gerekli sonuçlar› ç›karmazsa, farkl› tarihsel koflullarda yeni Öcalan ve KongraGel örneklerinin yaflanmas› iflten bile de¤il. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ha40


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

reketine musallat olan çarp›k demokrasi bilinci ve gurupçulu¤u tart›flmaya açma ihtiyac›n›n ne kadar gerekli-nesnel oldu¤u, yaz›m›z›n bu ikinci bölümünü yaz›yorken, Kongra-Gel'in Yunanistan'da DHKC taraftarlar›na, ard›ndan da DEHAP'›n ‹stanbul'da HÖC'lülere yönelmesi ile de do¤ruland›. Bu üzücü geliflmeler, böyle bir konuyu tart›flmaya açma gereklili¤ini ne yaz›k ki bir kez daha gösterdi. Hemen belirtelim ki; bu olaylardan birkaç ay önce de Kongra-Gel Dersimde Maoistlere sald›rd›¤›nda, Maoistler bu tutumu teflhir etmifl ve meselenin do¤ru ele al›nmas› yollar›n› göstermifl, bunlardan bir yöntem olarak da devrimci yap›lardan teflekkül olacak bir komisyon önermifllerdi.. Bu öneri o s›ralar hayata geçmediyse de, ‹stanbul'daki söz konusu olaylar ard›ndan böyle bir komisyonun oluflmas› ve taraflar›n da komisyonun varaca¤› sonuçlara sayg›l› olaca¤›n› beyan etmifl olmalar›, sevindirici ve olumlu bir geliflmedir. Bu olumlulu¤u vurgulamakla beraber, flunun alt›n› çizmekte yarar var: “Olumlu bir ad›m at›ld›, böyle fleyleri tart›flmaya gerek yok” gibisinden mazeretlere s›¤›n›larak, devrimci hareketteki çarp›k demokrasi anlay›fl› ve gurupçulu¤u ön yarg›s›z tart›flmaktan kaç›n›l›rsa, bugün de¤ilse de yar›n, yaz›m›zda de¤indi¤imiz türden geliflmeler ve geliflmelerin devrim saflar›nda yol açt›¤› tahribatlar›n benzerleriyle karfl›laflmak, önlenemez. Zira, sorunlara neden olan anlay›fllar yerli yerinde durdukça, bu yaklafl›mlar asgari oranda da olsa giderilmedikçe, ortaya ç›karaca¤› olumsuz sonuçlardan kaç›nmak, hayaldir. Böyle bir yan›lsamaya düflülmemeli.

41


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

TEOR‹DE DO⁄RULTU’nun Troçkizmi ve ‹deolojik Sefaleti! (2) TD’ye göre “e¤er bir ülkede kapitalist üretim iliflkileri hakim” de¤ilse o ülkenin siyasi yönetimi ne denli “floven” ve “›rkç›” olursa olsun yine de faflist olarak nitelendirilemez. Yine bu anlay›fl sahiplerine göre büyük toprak sahipleriyle komprador burjuvalar iktidar› birlikte yönetemez-bir arada duramaz. Veya yar› feodal iliflkiler dedin mi bununla kat› feodalizm anlafl›l›r-anlafl›lmal›d›r. Dolay›s›yla buradan hareketle de bizi “Osmanl› dönemini de faflist diktatörlük olarak tan›ml›yoruz” diye ithamda bulunarak demagoji yapmaktan geri durmuyor

TD, Kemalizm ve Faflizm Konusunda Sa¤ Oportünizmin Teorisini Yap›yor! Belirtmek gerekir ki ülkemizde Kemalizm ve Kemalist devletle ideolojik-siyasi aç›dan köklü kopuflu sa¤layamayan bütün küçük burjuva hareketler ülkemizdeki faflizmin iktidara gelifli konusunda da sa¤ oportünizmden kurtulam›yor. Ülkemizdeki faflizmin 1923 sonras› infla edildi¤ini inkardan geliyorlar. 1950 öncesinde faflist diktatörlük yok. Faflizmin iflbafl›na geliflini ya 1950’li ya da 1970’li y›llar›n bafl›nda bafllat›yorlar. Kimisi bunu, ülkede “kapitalizmin hakimiyetine”, kimisi ise sadece askeri darbelere (hem de 1970 sonras›) ba¤layarak teorilefltirmeye çal›fl›yor. Yine bu iki sa¤ fikrin ideolojik olarak kesiflti¤i di¤er temel noktalardan birisi de Kemalizm ve Kemalist diktatörülü¤ün “küçük burjuvazinin radikal kesimi” veya “milli burjuvazinin siyasi temsilcisi” olarak tan›mlanmas›d›r. Bir baflka ifadeyle sözkonusu oportünist görüfl sahipleri “bizimki gibi yar›-feodal yar›-sö42


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

mürge ülkelerde faflizmin iflbafl›na gelemeyece¤ini” savunman›n yan›s›ra Kemalizm ve Kemalist diktatörlü¤ü milli ve küçük burjuva hareket olarak tan›mlay›p flirin göstermeye çal›fl›yorlar. Yine bu oportünist görüfllerin sonucu olarak içine düflttükleri derin politik yan›lg›lar›ndan birisini de Türkiye-Kuzey Kürdistan’da hüküm süren askeri faflist diktatörlü¤ün 1923 y›l›ndan günümüze (80 y›ld›r) devam etti¤i gerçekli¤ini görememeleri oluflturmaktad›r. Oportünizmin mevcut faflist rejimin Türk Genel Kurmay› taraf›ndan yönetilmesinin tarihi olarak “12 Mart 1970’i” belirlemesi ise onun daha da sa¤-uzlaflmac› fikirlere savruldu¤una ayna tutuyor. Hem daha derin bir sa¤ oportünizm fleklinde! Dolay›s›ylad›r ki bu yaz›m›z›n ana konusunu, ad›geçen konularda sa¤ oportünist bak›flaç›s›na sahip Teoride Do¤rultu’nun elefltirisi oluflturacakt›r. fiüphesiz ki TD’ya yönelik yürüttü¤ümüz elefltiriler ayn› siyasi çizgiye sahip di¤er ak›mlar için de geçerlidir. Faflizmin tan›m›, tarihi ve iflbafl›na gelifl biçimlerine iliflkin yap›lan teorik tart›flmalar yeni de¤il. Bunun tarihi, onlarca y›l öncesine kadar gitmektedir. Ki sözkonusu polemiklerin en yo¤un bir flekilde yafland›¤› dönem ise 1970’li y›llar›n ortalar›d›r. Bu tür konular üzerine polemik yapmak iyidir. Daha do¤rusu teorik mücadele yürütmek iyi, yürütmemek kötüdür. Hem de bunu keskin ve amans›z bir flekilde yürütmeliyiz. Hat›rlanaca¤› gibi Kongre’nin yapt›¤› tarihi muhasebede, özellikle de 1980’li y›llar ve sonras› için teorik alanda mücadelenin yeterince yap›lmad›¤›na dair dikkatleri çekmiflti. Bu bilinçten hareketle kongre sonras› bu alan üzerinde önemle yo¤unlaflm›fl durumday›z. Bunu, yeter ki ideolojik mücadelenin ruhuna uygun yapal›m. Verimini süreç içerisinde alaca¤›m›z kesindir. Bu yöntemin do¤ru ve bilimsel bir flekilde uygulanmas› teorik netlik-ayr›flma ve bilinç zenginli¤iayd›nl›¤›n› daha fazla pekifltirecektir. S›n›f mücadelesinin siyasi ve ekonomik, özellikle de siyasi mücadeleye daha fazla katk› sunacak, onun yolunu daha net bir flekilde ay43

d›nlatacakt›r. Unutulmamal›d›r ki herhangi bir politik soruna iliflkin bak›fl aç›s› ne kadar do¤ru ve bilimsel ise siyasi duruflu da o kadar do¤ru mecrada yürüyecektir. Teorik alandaki mücadelenin s›n›f mücadelesinin önemli üç aya¤›ndan birisini oluflturdu¤unu her Marksist bilir. Elbette ki bu mücadeledeki amaç dar ufuklu küçük burjuva grup yap›s›n› tatmin etmek için de¤il, ikna olmak ve etmek için olmal›d›r. Bu, ayn› zamanda kendimizi iknay› da içerir. Tersi sidik yar›fl› olur. Bu tür yöntemlerin s›n›f mücadelesine yarar› de¤il, zarar› dokunaca¤› kesindir. Biz bu tür tart›flmalarda yokuz ve olmayaca¤›z da. Sözümüzü daha fazla uzatmadan TD’nin faflizm tahlili ve ülkemizdeki faflizmin iflbafl›na gelifline iliflkin söylediklerini aktaral›m: “...mali sermayenin var olmad›¤›, tekelci kapitalizmi bir yana b›rak›n, daha kapitalizmin dahi hakim olmad›¤›, (abç) hala toprak a¤alar› s›n›f›n›n iktidar› alt›nda ‘yar›feodal’ ekonomik yap›daki bir ülkede nas›l faflist diktatörlük olabilir?” “Bu topraklarda faflist diktatörlü¤ü, bir yar› askeri diktatörlük olarak infla eden 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin tekelci kapitalizmin geliflimiyle ve ona karfl› geliflen devrim tehdinin bertaraf edilmesi karfl›devrimci giriflimiyle ba¤l› oldu¤u aç›kt›r.” (abç) (TD. Say› 15, Sf; 61) TD oportünizminin tezlerinin özü nedir? Önce bunlar› özetleyelim: * Kapitalist iliflkilerin hakim olmad›¤› hiç bir ülkede faflizm ve faflist diktatörlük olmaz. * Bir ülkede faflizmin iflbafl›na gelmesi için illa da o ülkede tekelci kapitalizm veya kapitalizm hakim olmal›d›r. * Komprador kapitalist iliflkilerle feodal iliflkilerin iç içe geçti¤i, dahas› komprador burjuvazi ile büyük toprak a¤alar› s›n›f›n›n birlikte devleti yönetti¤i veya bu iki s›n›f›n ortak diktatörlü¤ü alt›nda yürütülen diktatörlük faflizm olmaz. ‹lla da tekelci kapitalizm,


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

illa da tekelci burjuvazi tek bafl›na iktidar›devleti yönetmelidir! * Yar›-feodal ekonomik iliflkilerin hakim oldu¤u ülkelerde faflizm ve faflist diktatörlükten söz etmek yanl›fl ve hatal› bir görüfltür. * Türkiye-Kuzey Kürdistan’da kapitalizm hakimdir. Bu ülkedeki tekelci kapitalizmin geliflimiyle orant›l› olarak faflizm iflbafl›na gelmifltir. * Ülkede, 1970’ler öncesi kapitalizm de¤il feodalizm hakimdi. 1970 öncesi M. Kemal dönemi de dahil devlete sadece büyük toprak a¤alar› s›n›f› hakimdi. * Ordu-MGK, Türk devletini 1970 sonras› yönetmeye bafllam›flt›r. * Bu ülkede faflist diktatörlük, 12 Mart 1970 ve 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle infla edilmifltir. * Faflizm, ancak askeri darbelerle iflbafl›na gelir-gelebilir. * Parlemanter maskeli faflizm olmaz. * M. Kemal’in partisi CHP vb. gibi “sosyal demokrat” parti ve hükümetler iflbafl›nda oldu¤u zaman o rejim faflist olmaz. * Faflizm, sa¤ parti ve hükümetlere özgü bir ideolojik-politik rejimdir!. * 1970’ler öncesi askeri darbe hiç olmam›flt›r. Olmuflsa da bu, “sol” ve “demokratik”tir veya feodal karakterli askeri darbeler oldu¤u için faflist de¤il. * Kemalizm, faflist ideoloji, M.Kemal dönemi ise askeri faflist diktatörlük olamaz. * Kemalizm ve Kemalist diktatörlük milli veya küçük burjuva bir s›n›f›n ve hareketin ideolojisi ve diktatörlü¤üdür. * 1923-1970 aras› devleti yöneten egemen s›n›flar feodal a¤alar, milli burjuvazi veya küçük burjvazidir. * Devlet için komünizm ve devrim tehdidi sadece 1968’ler sonras› bafllam›flt›r. Devlet daha önce komünist, devrimci ve ulusal hareketi tehdit unsuru olarak görmüyordu. Ya da bu güçler devleti tehdit etmiyordu. * En ›rkç›, floven ve gerici devlet terörü

ilk olarak 12 Mart 1970 yar›-askeri darbesiyle infla edilmifltir. * Kemalist devletin 1930’larda ‹talyaMusolini’den alarak infla etti¤i “anayasa”, 12 Mart 1970 öncesine kadar faflist de¤il. * Kemalist diktatörlük askeri bir diktatörlük de¤il. * 1960 askeri darbesi faflist de¤il, gerici veya demokratiktir. * Faflizmi, bir baflka ifadeyle faflist diktatörlü¤ü bizimki gibi ülkelerde tüm egemen s›n›flar de¤il, sadece tekelci burjuvazinin bir kanad› (sa¤) uygular. Onu da sa¤›n “en gerici” kanad› MHP gibi partiler iflbafl›na geldi¤inde uygular. Teoride Do¤rultu’nun konu hakk›nda sa¤ oportünist tezlerinin özet sonuçlar› bunlard›r. Böyle oldu¤u, kaynak vererek yapt›¤›m›z aktar›mlar›n özünü deflifre etti¤imizde görülecektir. TD’nin sa¤ oportünist tezlerini analiz etmek için fazla ayr›nt›lara girmeye ihtiyaç yok. Bu, HÖ (Haydar Özkan)’nün yaz›s›ndan yapt›¤›m›z aktar›mlarla da ortada. Kald› ki TD, sözkonusu tezleri yeni savunmuyor. Bu görüflleri öteden beri savunmaktayd›. Öyleki bu tezlerin tarihi ve teorik esin kayna¤› fiefik Hüsnü, Hikmet K›v›lc›ml›, M. Çayan ve Deniz Gezmifl’lere kadar gitmektedir. Dahas› ayn› sa¤ oportünist görüflleri Do¤u Perinçek ve ‹flçi Partisi de savunmaktad›r. Bu, vb. konularda fiefik Hüsnü’den M. Çayan ve Deniz’lere, oradan da D. Perinçek ve TD’ye kadar (1923’ten günümüze) bilumum küçük ve orta burjuva hareketlerin hemen hepsi ayn› teorik eksende buluflmaktad›r. Ve ayn› küçük burjuva kökenli hareketler aradan 30 y›l geçmesine karfl›n hala da Kemalizm ve faflist diktatörlük konusundaki sa¤ görüfllerinden vazgeçmifl de¤iller. Ülkedemizdeki faflizmi, Kemalist ideoloji ve Kemalist askeri diktatörlükten hep ay›rd›lar. Yoldafl Kaypakkaya ve onun kurucu önderi oldu¤u Partimiz d›fl›nda kalan bütün (M. Suphi dönemi TKP’si de dahil)sol hareketler Kemalizm ve Kemalist diktatörlü¤ü faflizmden apayr› bir iktidar 44


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

olarak ele al›p de¤erlendirdiler. ‹kisini karfl› karfl›ya koydular. Yoldafl Kaypakkaya’n›n “Kemalist diktatörlük ayn› zamanda bir askeri faflist diktatörlüktür,” tezine hep s›rt dönerek derin bir politik körlük ve Kemalizm uzlaflmac›l›¤› içerisinde oldular.

Dimitrov’un faflizm tahlilini revize ediyor! TD, Dimitrov’un emperyalist devletler için geçerli olan faflizm tahlilinin ayn›s›n› bizimki gibi yar›-sömürge yar›-feodal ülkelere indirgeyerek mekanizme düflüyor. Mekanikli¤e düflmesinden öte onun görüfllerini tahrifata u¤rat›yor. Teorik demagoji yap›yor. Dolay›s›yla bir türlü gerek teorik gerekse pratik oportünizmden kurtulam›yor. Bu mekanik tespitleri sadece faflizm tespitleriyle s›n›rl› kalmay›p baflka politik-ideolojik konulara da yans›yor. Tam bir dogmatiklik ve flablonculuk içerisinde MLM’i ters-yüz ediyor. fiüphesiz ki Dimitrov’un faflizm üzerine söylediklerini çarp›tan sadece TD de¤il bütün küçük burjuva oportünistleridir. Bütün küçük burjuva oportünistleri yaz›dan aktard›¤›m›z gibi bizimki gibi ülkelerde faflizmin iflbafl›na gelmesi için “kapitalizmin hakim olmas›” flart›n› kofluyor. TD’ye göre “e¤er bir ülkede kapitalist üretim iliflkileri hakim” de¤ilse o ülkenin siyasi yönetimi ne denli “floven” ve “›rkç›” olursa olsun yine de faflist olarak nitelendirilemez. Yine bu anlay›fl sahiplerine göre büyük toprak sahipleriyle komprador burjuvalar iktidar› birlikte yönetemez-bir arada duramaz. Veya yar› feodal iliflkiler dedin mi bununla kat› feodalizm anlafl›l›r-anlafl›lmal›d›r. Dolay›s›yla buradan hareketle de bizi “Osmanl› dönemini de faflist diktatörlük olarak tan›ml›yoruz” diye ithamda bulunarak demagoji yapmaktan geri durmuyor. K›sacas› TD, hangi ülkede faflist diktatörlükten sözedilirse o ülkelerin hepsinde de kapitalist iliflkiler hakim demektir teorisini savunuyor. Bu hakimiyet olmadan o ülkelerde 45

faflist diktatörlükten söz edilemez diyor. Böylelikle o, Dimitrov’un emperyalist ülkeler için ileri sürdü¤ü tezlerin ayn›s›n› yar›feodal yar›-sömürge ülkeler için de geçerlidir deyip bir ç›rp›da sözkonusu ülkeler kendi aras›ndaki ekonomik-siyasi farklar› da ortadan kald›r›yor. TD’ ye, ‹spanya, Portekiz, Polonya, Finlandiya, Yunanistan, Arjantin gibi yar›-sömürge ülkelerdeki bir dönemin faflist diktatörlüklerini bir kenara b›rakarak soral›m; devrim öncesi Arnavutluk (Ahmet Zo¤o rejimi) ve Küba (Batista dönemi rejimi), Endonazya’da Suharto, Filipinlerde Marcos, Panama’da Noriega, Nikaragua’da Somaza, fiili’de Pinochet, Irak (Saddam dönemi), ‹ran(1980 öncesi fiah R›za Pehlevi dönemi), Uganda (‹di Amin dönemi), Afganistan, Pakistan gibi ülkelerdeki askeri faflist diktatörlükler için ne diyor? Bunun gibi yar›-feodal üretim iliflkisinin hakim oldu¤u daha onlarca ve ayn› zamanda faflist, hem de askeri diktatörlüklerin iflbafl›nda oldu¤u ülke ismi sayabiliriz. Yoksa bu ülkelerde de mi kapitalizm hakimdi? Bu ülkelerdeki üretim iliflkisi yar›-feodal. Bu ülkelerin üretim iliflkisinin yar›-feodal oldu¤unu (TD ve onunla faflizm konusunda ayn› oportünist görüflleri savunanlar› saymazsak) dünya alem biliyor. ‹nsaf!!! Bu kadar öznelci tahlile de pes do¤rusu! Dahas› da var: 1920-30’lar›n Güney Avrupas›, Balkan ülkeleri ve Macaristan’da da m› burjuva demokartik devrim yap›ld› veya kapitalizm hakim hale geldikten sonra m› faflist diktatörlükler iflbafl›na geldi? TD teorik tutarl›l›k aç›s›ndan günümüzde, hatta 1920’li y›llardan bu yana dünyada kapitalist üretim iliflkisinin hakim olmad›¤› hiç bir ülkeden söz etmemelidir. 1950’ler öncesini bir kenara b›rak›n. Günümüzde dahi Latin Amerika’dan Afrika’ya, oradan da Asya’ya kadar uzanan üç k›tada yüz’ün üzerinde yar›-feodal iliflkilerin hakim oldu¤u ülke ismi sayabiliriz. Kald› ki yazar›n kendisinin de, TürkiyeKuzey Kürdistan’daki faflizmin tarihini 12 Mart 1970’le bafllatmas›n›n teorik arka pla-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

n›n› da ülkenin kapitalist de¤il yar›-feodal iliflkilerin hakim oldu¤u teorisi anlafl›lmaktad›r. Kendi oportünist teorisini sa¤lama almak için önce ülke kapitalisttir tezini getiriyor, sonra faflizmin inflas›n› 12 Martla birlikte bafllat›yor. Tabii ki bu teorisi tutmuyor. Teorisi t›pk› “yamal› bohça gibi” yama tutmuyor. TD, 1970’le birlikte faflizmi bafllat›rken ayn› zamanda Kemalizm ve Kemalist diktatörlü¤ü feodal ideoloji ve diktatörlük olarak tan›mlad›¤›n›n ay›rd›nda de¤il. Oportünizm budur iflte. Nereye çekersen oraya gider. Onun için ilkelerin önemi yoktur. Öyle de¤ilse, 1923-1970 aras› iktidara hangi s›n›f ve s›n›flar hakimdi? Egemen s›n›f›n veya s›n›flar›n ad›n› koymal›d›r! A¤alar m›? Milli burjuvazi mi? Küçük burjvazi mi? Yoksa komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f› birbirine kopmaz ve içiçe bir flekilde mi yönetiyor? Sorular› daha da uzatabiliriz. Ama ihtiyaç yok. TD oportünizmini daha yak›ndan ve derinli¤ine alg›lamak için Dimitrov yoldafl›n faflizmin s›n›f niteli¤i ve ideolojik aç›dan özellikleri üzerine söylediklerini özetlemekte fayda var. Dimitrov yoldafl›n bu iki nokta ve onunla ba¤›nt›l› olarak yapt›¤› aç›l›mlar kavran›rsa, TD vd. oportünistlerin faflizm üzerine yapt›¤› teorik demogojiler de daha kolay alt edilmifl olur. Bu kavray›fl “yok tekelci kapitalizm, yok kapitalizm hakim olduktan sonra ancak faflizmden sözedilir-edilebilir” söylemlerinin ne denli anti-bilimsel ve demagojik tezler oldu¤u anlafl›l›r. Sözü Dimitrov yoldafla b›rakmadan faflizmin emperyalizm ça¤› ve emperyalist siyasi gericili¤in bir sonucu olarak ortaya ç›kt›¤›n› bir kez daha vurgulamak isteriz. Ve buna ek olarak iktidara geliflinin ise ilk olarak emperyalist ülkelerde de¤il, Bulgaristan gibi henüz tekelci kapitalizmin hakim olmad›¤›, dolay›s›yla burjuva demokratik devrimin yap›lmad›¤› yar›-sömürge bir ülkede iflbafl›na geldi¤ini (1923) bir kez daha belirtmek isteriz. Dimitrov yoldafl ideolojik aç›dan faflizmi flöyle tan›ml›yor:

“‹deolojik aç›dan faflizm, esas olarak milliyetçilik ve flovenizm fikirlerine sar›lmaktad›r. Bunun için, yerli iflçileri, di¤er ülkelerden gelen iflçilere karfl› ç›karmaya, özellikle iflsizleri aldatmaya ve kitlelerin dikkatini iç siyasi meselelerden d›fl siyasi meselelere çekmeye çal›flmaktad›r. Bunun için kitleleri di¤er halklara karfl› k›flk›rtmakta, milli floven duygular› körüklemekte ve iflçi s›n›f›n›n durumunun komflu bölgelerin ve topraklar›n fethedilmesiyle düzelece¤ini söylemektedir.” (abç) ( Savafla ve Faflizme Karfl› Birleflik Cephe. Sf,27) Dimitrov faflizmin s›n›f temeline iliflkin ise flu tan›mlama ve vurgular› yapmaktad›r: “Faflizmin s›n›f niteli¤i ... Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi’nin 13. Oturum’unda do¤ru olarak tan›mlad›¤› gibi iktidardaki faflizm, finans kapitalin en gerici, en floven ve en emperyalist unsurlar›n›n aç›k terörcü diktatörlü¤üdür.”(abç) “Faflizmin en gerici türü, Alman tipi faflizmdir. Alman faflizmi, sosyalizm ile hiçbir ortak yan› olmad›¤› halde, kendisine nasyonal-sosyalist ad›n› verecek kadar yüzsüzdür. Hitler faflizmi, yaln›zca burjuva milliyetçili¤i de¤il, ayn› zamanda gaddar flovenizm demektir.O, siyasi haydutlu¤un yönetim sistemidir. ‹flçi s›n›f›, köylülü¤ün devrimci unsurlar›, küçük burjuvazi ve ayd›nlar›n üzerinde bir provokasyonlar ve iflkenceler sistemidir. O, ortaça¤ barbarl›¤› ve canavarl›¤›d›r, di¤er halklara karfl› doludizgin sald›r›d›r.” (abç) “Faflizm, finans kapitalin iktidar›n›n ta kendisidir. Faflizm, iflçi s›n›f›n›n ve köylülü¤ün devrimci kesimlerin ve ayd›nlar›n fliddetle ve kanla ezilmesinin örgütlendi¤i düzendir. Faflizm, d›fl siyasette, di¤er halklara karfl› hayvanca nefreti körükleyen flovenizmin en vahfli biçimidir.”(abç) (age.Sf,59) Dimitrov ve Komüntern faflizmin ideolojik ve s›n›fsal nitelik-özelliklerini bu sözlerle aç›kl›yor. fiimdi ise Dimitrov yoldafl›n sözleriyle 46


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

TD’nin ileri sürdü¤ü, hatta Dimitrov’a atfen savundu¤u tezleri karfl›laflt›ral›m: TD’nin konuya iliflkin söylediklerini karfl›laflt›rmak için bir kez daha aktar›yoruz: “E¤er faflizm, Dimitrov’un (sizin de kabul etti¤iniz) tan›mdaki gibi ‘mali sermayenin en gerici, en terörist, en floven kesimlerinin diktatörlü¤ü ise, tekelci kapitalizmi bir yana b›rak›n, daha kapitalizmin dahi hakim olmad›¤›,... ‘yar›feodal’ ekonomik yap›daki bir ülkede nas›l faflist diktatörlük olabilir?” Bir kere daha alt›n› çizerek vurgulamak isteriz ki biz, faflizmin tan›m› noktas›nda, özellikle de bizimki gibi ülkeler aç›s›ndan TD ile ayn› düflünceleri paylaflm›yoruz. ‹kinci olarak TD’nin, Dimitrov’a ait olarak t›rnak içinde verdi¤i al›nt›y› eksik ve yanl›fl verdi¤ini belirtmek isteriz. Do¤rusu yukar›ya aktard›¤›m›z gibidir. Ve orada faflizmin tan›m›n› yaparken bu tan›m› bütün ülkeler için de¤il, emperyalist ülkeler için, baflta da Almanya için yapmaktad›r. Yazar al›nt›y› bir kez daha ve do¤ru okuma zahmetine katlan›rsa yanl›fl aktard›¤›n›n fark›na var›r. “Emperyalist unsurlar›n›n” vurgusunu unutuyor. Ya da unutkanl›ktan geliyor. Çünkü oportünist teorinin ifline gelmiyor. Lütfen demogoji yapmay›n! Dimitrov yoldafl, faflizm üzerine olsun baflka konulu makelelerinde olsun hiç bir zaman faflizmin iktidara gelmesi veya faflizm tan›m› için TD gibi illa da “kapitalist iliflkiler hakim olmal›d›r” flart›n› koflmuyor. Bu, TD’nin Dimitrov’u tahrifata u¤ratarak yorumlamas›d›r. Dimitrov’un söylediklerini yukar›ya aktard›k. O, faflizm; ideolojik olarak dokusunu milliyetçi ve flovenist fikirlerden al›rken, s›n›fsal (faflist) niteli¤ini ise tamam›yla bu fikirler üzerinden karakterize eder diyor. Hangi s›n›flar? Emperyalist bir ülkenin tekelci burjuvazisinin (finans kapital) bir kanad› için bu tan›m› yap›yor. Faflist ideolojiye sahip bir kanad›n parlemento-hükümet yoluyla (kitleler içerisinde tabandan tavana do¤ru örgütlenerek) iktidara gelmesinden sonra onun uygulayaca¤› diktatörlük de pek tabiiki “en gerici, en floven ve en aç›k terör47

cü diktatörlük,” diye tan›mlad›¤›m›z faflist diktatörlükten baflkas› olamaz. Her siyasi kurum ve iktidar savundu¤u ideoloji do¤rultusunda siyasi flekillenmesini yarat›r. Faflist ideoloji de burjuva idelojisidir. Ama ortaya konuldu¤u gibi onun “en gerici, en floven ve ›rkç›” halidir. Ayn› flekilde burjuva demokrasisinin hüküm sürdü¤ü rejimler de tekelci burjuvazinin diktatörlü¤üdür ve gericidir. Fakat faflist de¤ildir. Yoksa her iki diktatörlü¤ün beslendi¤i ideoloji ayn›d›r ve s›n›f olarak burjuvazidir. K›sacas›, faflizmin s›n›fsal niteli¤ine iliflkin aktard›¤›m›z pasajdan da anlafl›laca¤› gibi Dimitrov, emperyalist ülkeler için geçerli olan s›n›fsal temel (finans kapital) olgusunu bütün ülkelerdeki faflizm için flart koflmuyor. Dimitrov ne diyor? “‹ktidardaki faflizm,” diyor. Kimdir bu ülkeler? Faflizmin iktidarda oldu¤u üç emperyalist ülkeden sözediyor. Bunlar Almanya, ‹talya ve Japonya’d›r. Kald›ki bu devletler aras›nda da ayr›m yap›yor ve “en gerici türü” olarak da Almanya’y› gösteriyor. Faflizimin en gerici türü diyor? Kim için, Almanya için! Ne diyor “en emperyalist unsurlar›n›n” diyor! Yar›-sömürgelerdeki faflist diktatörlükler veya TD’nin söylemiyle “mali sermaye” sahipleri “en emperyalist unsurlar” m›d›r? Yoksa ülkenin kompradorlar› ve büyük toprak a¤alar› m› bu mali sermayeyi elinde bulunduruyor? Sözün özü, hiç kimse Dimitrov’dan “emperyalist ülkelerdeki (iktidardaki) faflizmin s›n›fsal temeli için yapt›¤› tan›m› yar›sömürge yar›-feodal, hatta yar›-sömürge kapitalist ülkeler için de yap›yor” fleklinde bir kan›t gösteremez. Onun s›n›fsal niteli¤i olarak ortaya koydu¤u “ en gerici emperyalist unsurlar” flart› emperyalist ülkelerin d›fl›nda hiç bir ülke için geçerli olamaz. Çünkü böyle bir ekonomik gerçeklik yok. Tekelci kapitalizm ülkemize hakim de¤il. Tekelci kapitalizmin hakimiyeti demek o ülkenin emperyalist ülke olmas› demektir. Dolay›s›yla


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

TD’nin, emperyalist ülkeler için ileri sürülen “s›n›fsal temel flart›n› bizimki gibi ülkeler için de geçerlidir” fleklinde ele alarak bizi elefltirmesi, kendi oportünist teorisini meflrulaflt›rma amaçl›d›r. Çünkü faflizm, bir ideolojidir. Bu ideolojinin ana dokusunu milliyetçi ve floven fikirler oluflturur. Konumuzun daha bir netlikle alg›lanmas› için bir kifli “ekonomik-s›n›fsal bak›mdan iflçi olabilir ama siyasi niteli¤i bak›mdan faflist olabilir” kuram› üzerinde birazc›kta olsa dural›m: Bilimsel sosyalizmin kuramc›lar› bir kiflinin ekonomik durumu farkl› ama politik durumu farkl› olabilir diyor. Bunlar birbiriyle tezatl›k gösterebilir. Çünkü politik duruflu ald›¤›-savundu¤u ideolojiden ayr› düflünülemez. Daha aç›k bir söylemle üretimde oynad›¤› rol bak›mdan iflçi olan her insan için politik olarak komünist denemez. Bir iflçiye, bir kifliye komünist demek için iflçilerin Komünist ideolojiyle donanmas› flartt›r. Kim komünist ideolojiyi teori-pratik diyalekti¤i içerisinde savunup uyguluyorsa ancak o kifliler komünist olabilir. Ancak flunu da bilmeliyiz ki s›n›fsal bak›mdan, bir baflka ifadeyle s›n›f nesnelli¤i bak›m›ndan iflçi s›n›f› gerici bir s›n›f de¤il ilericidir. Tarihsel olarak böyledir. Bu s›n›ftan tek tek insanlar›n faflist ç›kmas› o s›n›f›ngenel karekterine damgas›n› vurmaz. Ayn› durum tersi için de geçerlidir. Elbette ki ulus milliyetçili¤i, ›rkç›-flovenist ve antikomünist fikirler kapitalizm ve emperyalizmle birlikte ortaya ç›k›p geliflti. ‹flin bu boyutunu reddeden yok. Kald› ki dünyada kapitalizmin girmedi¤i bir ülke de yok. Dolay›s›yla dün oldu¤u gibi bugün de dünyan›n bütün ülkelerinde hem milliyetçilik hem de ›rkç›l›k (flovenizm) vard›r. Burada kavranmas› gereken ana halka bir devlet ve onun mevcut siyasi iktidar›n›n faflist ideolojiyle flekillenip flekillenmemesi gerçekli¤i olmal›d›r. Bundand›rki biz bir iktidar, bir devlet ve biçimini veya bir partiyi tan›mlarken o parti ve devletiniktidar›n, özellikle de devleti tahlil ederken mevcut anayasas›n›n hangi ideolojik-siyasi çizgiyle donand›¤›na bakmal›y›z. Di¤er yaklafl›m tarzlar› biçimseldir. Devletin ve mevcut diktatörlük biçimini görmezden gelen sa¤ oportünist fikirlerdir. Bu ideolojik berrakl›k sa¤lanmadan hiç bir gerici sistem ve devlete karfl› uzun ve kal›c› siyasi mücadele yürütülemez! Dimtrov yoldafl›n söyledikleri aç›k ve net bir fleklinde ortada. Sözkonusu tan›m› yar›-feodal yar›-sömürgeler için yapmad›¤›n› faflizmin emperyalist ülke-

TD, illa da tekelci kapitalizmin hakimiyetini ar›yor. O, aramaya devam etsin. Ve bu oportünist anlay›fl›yla 1970 öncesini kurtarmaya çal›fls›n. Bizimki gibi ülkelerde faflizmin s›n›fsal temelini tekelci kapitalizm olarak ararsan oportünizmden kurtulamazs›n! Daha önce ve söz konusu yaz›da (program aç›l›m›) belirtti¤imiz gibi bizimki gibi ülkelerde faflizmin s›n›fsal temeli de¤il sosyal dayana¤› s›n›flar mevcuttur. Bunlar da komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›d›r. “Feodal faflizm” ifadesini de tamam›yla bu gerçekli¤in sonucu kulland›k 48


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

lerde iktidara gelifl biçimiyle bizimki gibi ülkelerde gelifl biçiminin farkl› oldu¤u tezinden dahi anlayabiliriz. Faflizm, üçlü faflist kamp› oluflturan emperyalist ülkelerde tabandan tavana (afla¤›dan yukar›ya) do¤ru örgütlenerek iflbafl›na gelirken, oysa bizimki gibi ülkelerde yukar›dan afla¤›ya do¤ru iktidara gelir diyor. Faflizmin iktidara gelifl biçimindeki farkl›l›k dahi sözkonusu ülkelerin ekonomik ve siyasi bak›mdan farkl› oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Bu nesnel ekonomik farkl›l›ktan dolay›d›r ki Dimitrov’un iflaret etti¤i gibi birisinde afla¤›dan yukar›ya do¤ru “bar›flç›l”, di¤erinde askeri darbe, bir baflka ifadeyle yukar›dan afla¤›ya do¤ru iktidara gelmektedir. Konuya iliflkin sözü Dimitrov yoldafla b›rak›yoruz: “Faflizm, burjuvazinin s›n›f egemenli¤inin son aflamas›d›r. Bütün burjuva ülkeleri, birbiri ard›na, er geç darbe veya ‘bar›flç›’ yollarla faflizme geçmektedir. Bu geçiflin yöntemlerinin vahfli veya yumuflak olmas› önemli de¤ildir ve yaln›zca söz konusu ülkedeki durumun özelliklerine, s›n›f ve siyasi güç iliflkilerinin sosyal yap›s›na ba¤l›d›r.” “... bir dizi kendine özgü tarihsel, ekonomik ve siyasi nedenlerin burjuvaziyi kaç›n›lmaz olarak faflizm yoluna sürükledi¤i güneydo¤u Avrupa, Balkan ülkeleri, Macaristan ve di¤er ülkeler için daha çok geçerlidir. Bu nedenlerin en önemlileri flunlard›r: “Balkanlar’da ve Macaristan’da henüz tamamlanm›fl bir burjuva demokratik devrim yoktur. Burjuvazi, geçmiflte halk y›¤›nlar›n›n feodalizme ve mutlakiyete karfl› mücadelesinde kendisini önder olarak ön plana ç›kartan, onu ideolojik ve siyasi bak›mdan kitlelerle s›k›ca birlefltirecek devrimci görevlerini yerine getirmemifltir. Köylüler, burjuva demokratik devrim sayesinde toprak sahibi olmam›flt›r. Tersine, onlar yaln›zca, sermayenin ilk birikim amac›na hizmet eden s›n›rs›z sömürü ve talana hedef olmufllard›r. Feodalizm nihai olarak yok edilmemifl, milli mesele çözülmemifltir. “Balkan ülkeleri ve Macaristan, emperyalizmin yar› sömürgeleri durumundad›r. 49

Bunlar ço¤unlukla emperyalist ülkelerdeki çok geliflmifl kapitalizmin fliddetli rekabeti alt›nda ezilen c›l›z sanayiye sahip tar›m ülkeleridir. “Balkan burjuvazisi ve bütün güneydo¤u Avrupa burjuvazisi, özellikle Balkan ve di¤er güneydo¤u Avrupa ülkelerinin emperyalist ve Sovyet düflman› savafl›n haz›rl›klar›na kat›lmalar› için emperyalizmin yapt›¤› bask› sonucunda, kaç›n›lmaz olarak bu yolu izleyeceklerdir. Proletaryan›n, köylülü¤ün ve ezilen milliyetlerin devrimci hareketinin bast›r›lmas›, da¤›t›lmas› ve zay›flat›lmas›, bu savafl›n önkofluludur. “Ancak Güneydo¤u Avrupa ülkelerindeki özel koflullar faflizme, kendine özgü karakter vermektedir. Bu özellik, öncelikle, örne¤in ‹talyan faflizminden farkl› olarak, faflizmin bu ülkelerde alttan, bir kitle hareketiyle, devlet ve hükümet biçimi olarak de¤il, tersine yukar›dan gelmesinde yatmaktad›r. Gasp edilmifl bir devlet iktidar›na, burjuvazinin askeri gücüne, banka sermayesenin mali gücüne dayanan faflizm, kitlelere nüfuz etmeye ve kendine kitleler aras›nda ideolojik, siyasi ve örgütsel bir dayanak yaratmaya çal›flmaktad›r. Bulgaristan’da bu, 9 Haziran askeri faflist darbesiyle oldu. Yugoslavya’da faflizmin tezgahlay›c›s› ve örgütleyicisi, monarflizm, militarizm ve banka sermayesinin ittifak›d›r. Romanya ve Yunanistan’da küçük de¤iflikliklerle ayn›s› oldu.” (abç) (Dimitrov. age, Sf; 23-24-25-26) Al›nt›lar› ço¤altabiliriz. Dimitrov’un faflizm üzerine söyledikleri aç›k ve net. Ama TD gibileri kendi sa¤ oportünist fikirlerine hakl›l›k kazand›rmak için Dimitrov’u tahrif ederek soruna yaklafl›yorlar. Dimitrov’un emperyalist ve yar›-sömürgeler için söyledikleri bunlar. Yar›-sömürgelerdeki faflizm için “kapitalizm hakim olmal›” flart›n› kofluyor mu? Tam tersine oralarda burjuva-demokratik devrimin yap›lmad›¤›n›, feodalizmin tasfiye edilmedi¤ini ve milli meselenin çözülmedi¤ini aç›k aç›k ortaya koyuyor. Tar›m ülkeleri ve toprak sorunu gündemdedir, köylülü¤ün toprak soru-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

nu çözülmemifltir diyor. Dimitrov’un bizimki gibi ülkelerdeki faflizm üzerine söyledikleri bu kadar net ve aç›kken, buna karfl›n TD’nin kalk›p ülkemizde faflizmin iktidar olmas› için “kapitalizm egemen olmal›d›r” flart›n› ileri sürmesi, teorik demagoji yapmaktan baflka bir anlam ifade debilir mi? Hay›r!

Faflizm Tahlili, Kemalist Diktatörlü¤ün Askeri Faflist Karakterini Aklamaya Hizmet Ediyor! Daha önce de iflaret etti¤imiz gibi TD faflizm tahliliyle, 1923’le birlikte tam anlam›yla iktidara oturan M. Kemal ve devamc›s› hükümet ve iktidarlar›n 12 Mart 1970’e kadarki faflist karakterini gizlemeye hizmet ediyor. Kemalist diktatörlük, bafl›ndan sonuna kadar askeri bir faflist diktatörlüktür! Savafl›n bafl›nda yer alan askeri komuta kademesinin hemen hepsi oldu¤u gibi Ankara hükümeti ve iktidar›na da önderlik yapm›flt›r. Onun en üst yöneticisi, bakan ve bürokratlar› olmufltur. Hat›rlatmaya gerek yok ki TC 1945’lere kadar tek parti (M. Kemal’in partisi CHP) ve tek “milli flef” taraf›ndan yönetildi. Her türden demokrasi d›fl› bir yönetim flekli! Tek parti ve tek flef taraf›ndan yönetilen bir iktidar, faflist de¤il de nedir? Bu dönem içerisinde bir-iki parti kurulduysa da ancak bunlar›n ömrü çok k›sa oldu. Çünkü sözkonusu partiler kuruldu¤u gibi M. Kemal ve iktidar› taraf›ndan kapat›ld›! Mustafa Suphi ve 14 Yoldafl› 1920 y›l›nda M. Kemal’in bafl›nda bulundu¤u Ankara hükümeti taraf›ndan katledildi! 14 Kas›m 1922 tarihli ‹zvestia gazetesinde geçti¤i gibi “Kemalist hükümet, komünistleri takip ettirerek, emperyalist devletlerin teveccühünü kazanmak emelinde” yürüdü!

Komünist Partisi’ni ve Komünizm propagandas›n› yasaklayan maddeleri (141,142. maddeler) anayasaya yerlefltiren M. Kemal’in bafl›nda oldu¤u hükümettir. Mevcut “anayasa” ve faflist maddeler 1930-35 y›llar› aras›nda M. Kemal hükümeti taraf›ndan faflist Mussolini’nin (‹talyan) anayasas›ndan al›nm›flt›r. 1 May›s’›n iflçi bayram› olarak kutlanmas›n›n yasaklanmas› 1923 y›l›ndan k›sa bir süre sonra gerçekleflti. Hemen hemen bütün sendikalar kapat›ld›! ‹flçi s›n›f› hareketini ezmek için her türlü yola bafl vuruldu? 1927 y›l›nda Frans›zlara ait Adana-Nusaybin demiryolunda çal›flan iflçilerden bayram arifesinde avans almak için greve giden 700 iflçiyi katleden M. Kemal hükümetidir! Hükemeti elefltiren, hatta elefltirme ihtimali bile olan gazeteler kapat›lm›flt›r! Yüzlerce komünist, ayd›n, demokrat, ilerici ve yurtseveri iflkencelerden geçirterek zindanlara t›kanlar›n bafl›nda M. Kemal hükümeti ve diktatörlü¤ü vard›r! Kemalist diktatörlük, “Bir Türk dünyaya bedeldir,” “ne mutlu Türküm diyene”, “her Türk asker do¤ar,” “Türkçe konufl, çok konufl”, “Türk övün, çal›fl güven”, vb. gibi ›rkç›-floven sloganlar› ülkenin her köflesine, okullara, dairelere, her yere soktu. Ermeniler ve Kürt ulusu en vahfli ve barbar bir flekilde M. Kemal ve diktatörlü¤ü taraf›ndan katledildi! 1925 y›l›nda kurulan ‹stiklal mahkemeleri ve iki y›l süren s›k›yönetim döneminde yüzlerce, binlerce Kürt idam edilip zindanlara t›k›ld›. Yüzlerce Kürt ayd›n› ve yurtseveri M. Kemal ve onu takip eden CHP hükümetleri döneminde iflkenceden geçirilip zindanlara t›k›ld›! Kemalist diktatörlük milli meselede tam bir Türk flovenistidir! “Bütün milletlerin Türklerden türedi¤i” fleklinde ›rkç›-faflist teoriyi piyasaya sürdü. Di¤er az›nl›k milliyet50


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

leri ise tamamen tarihin sayfalar›nda sildi. lizm kuyrukçulu¤u had safhada. Ki bu sa¤ Bütün dillerin “Türkçeden do¤du¤unu” ileri liberal anlay›fllardan hareketle de bir çok sürerek Günefl Dil Teorisi safsatas›n› yayd›. küçük burjuva hareket devletin en tayin edi‹kinci dünya savafl›nda Hitler faflizmini ci hakimiyet arac› olan beyaz orduyu, askeri-siyasi hedef olarak belirlememekdestekleyen Kemalist devlet ve te, ona karfl› mücadele yürütmeonun CHP hükümetidir! mektedir. Adeta ordunun sol TD, demokKi devletin ayn› ideaya¤›n› oluflturmaktad›rlar. olojik-siyasi çizgisi ve ratik devrim ve Daha önce alt›n› çizdi¤iuygulamalar› (hatta bir onunla do¤rudan iliflkili miz gibi yine bir çok küde askeri darbe yap›olan çeliflkiler sorununda çük burjuva sol harekelarak)1970’lere katin sisteme erken dedar devam etmifltir. tam bir idealizm örne¤i sergimirlemesinde bafll›ca lemektedir. Ne oldu¤u belirsiz Tüm bunlar›n yarol oynayan fikirlern›nda 1960 askeri bir demokratik devrim teorisi ve den birisi de Kemadarbesiyle orduya temel çeliflki savunuyor. Bir yanda lizm ve Kemalist devleti daha fazla kapitalizm hakim diyor ama öte diktatörlük hayranl›yönetmesi için yanda demokratik devrimi savunu¤› de¤il mi? Dolay›özel yetkiler ves›ylad›r ki oportürilmifltir. Ve bu yor. Bir yanda devrimin temel çeliflnizm ülkemizdeki yetkiler anayasa kisi olarak emek sermaye çeliflkisifaflizmi M. Kemal maddesi haline ni belirliyor, ama di¤er yanda döneminden bafllatgetirilmifltir. Ki bu “anti-emperyalist demokratik maz. Milli Birlik Komidevrim” diyor. Bir tarafta “deKemalizm ve Ketesidir. Bugünkü malist diktatörlü¤e iliflad›yla Milli Güven- mokratik devrim” diyor, ama di¤er tarafta bu devrimin kin söyleyeceklerimizi lik Kurulu daha fazla uzatmadan sözü (MGK)’dur. alt›n› “siyasi özgürlükleYoldafl Kaypakkaya ve finuTüm bunlar Dimitri kazanma” olarak rov yoldafla b›rak›yoruz. rov’un “faflizm, iflçi s›n›dolduruyor “Kemalist Diktatörlük ‹flçiler, f›n›n ve köylülü¤ün devrimköylüler, flehir küçük burjuvazisi, küci kesiminin ve ayd›nlar›n fliddetle ve kanla ezilmesinin örgütlendi¤i dü- çük memurlar ve Demokrat ayd›nlar üzerinzendir. Faflizm, d›fl siyasette, di¤er halkla- de Askeri Faflist bir diktatörlüktür.” Yoldafl ra karfl› hayvanca nefreti körükleyen flove- kaypakkaya bu belirlemeyi yapt›ktan sonra nizmin en vahfli biçimidir,” tan›mlamas›n› o da sözü finurov’a b›rak›yor: do¤rulam›yor mu? “Her ne kadar baz› görüntüsel demokratik flekiller mevcutsa da (seçimle meydaM. Kemal ve devam› hükümet-iktidarlar›n›n yapt›klar› ortada. Kemalist diktatörlü- na getirilen parlamento v.s) Türkiye’de ¤ün yapt›klar› tarihe not düflülmüfl belgeli bugün (1920) mevcut olan düzenin özü, faflist uygulamalard›r. O halde Kemalist re- bütün demokrasilerden uzak bir diktatorjimin 1970 öncesi sürecini faflist olarak ni- yad›r(abç) (yani faflizmdir). Egemen parti telendirmemek için geriye Kemalizm kuy- d›fl›nda hiç bir parti örgütü yoktur ve hiç bir rukçulu¤u ve faflizmi kapitalizmin hakimi- partinin de meydana gelmesine imkan verilmemektedir. Sosyal demokrat parti bile yayetine ba¤lamaktan hiç bir fley kalm›yor! Kemalizm ve kemalist diktatörlü¤ün ni- saklanm›flt›r. Gazete ve dergiler, bir an dahi teli¤ine iliflkin dün oldu¤u gibi bugün de gevflemeyen s›k› bir kontrol alt›ndad›r. Hatyo¤un tart›flmalar yaflanmaktad›r. Kema- ta bu gazete ve dergilerde hükümet aleyhi51


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ne, ileride herhangi bir makalenin ç›kabilmesi ihtimali dahi, bunlar›n kapat›lmas›na yetiyor”.(Türkiye Proletaryas›. sf.21) “Bugünkü Türk hükümeti bir diktatorya (faflizm olmal›) hükümetidir. Çünkü egemen olan Türk burjuvazisi tamamen güçsüzdür ve geliflebilmek için emekçi halk› ezmek zorundad›r.” (age. Sf,22) “... sendikalar hemen hemen yasaklanm›flt›r; kurulmas›na izin verilen federasyon ve dernekler, hay›r iflleriyle yetinip devlet kontrolü alt›nda çal›flmak zorundad›r” (age.sf, 24). “her türlü iflkolu dernekleri ve dernek birlikleri yasakt›r...” (age. sf.25) “... kanuna göre, ‘memur ve iflçi iflini terkedebilir, fakat her türlü gösteri, eylem ve ifl özgürlü¤üne halel getiren hareketler yasak edilmifltir’” (age. sf, 26) “... Kemalistler de, Jön Türkler gibi yaln›z emekçi kitlelerinin deste¤i ile iktidara gelebilirdi. Jön Türkler gibi, Kemalist devrimin ilk aylar›nda milli burjuvazi, iflçi örgütlerinin kurulmas›na engel olmad›. Ancak, bu sendikalar s›rf s›n›fsal nitelikte de¤ildi; baz›lar› burjuvazinin etkisi alt›ndayd›” (afe.sf,42) “Kemalist burjuvazi emperyalistlerle bar›fl pakt›n› imzalad›ktan sonra (...), burjuvazinin art›k emekçi kitlelerinin deste¤ine ihtiyac› kalmam›flt›. S›n›f kavgas›n›n büyümesine engel olmak laz›md›; öyle ya, yerli olsun yabanc› olsun, bu kavga bütün sömürenlere, bütün kapitalistlere karfl› aç›k bir savafl halini almak üzere idi. “Kemalistler, Komünist Partisi’nin ve iflçi hareketinin can›na okudu. Komünist Partisi yeralt›na inmek zorunda kald›. Birçok ünlü üyesi, bu arada Mustafa Suphi hunharca öldürüldü, hayatta kalanlar takibe u¤rad›, hapislere at›ld›. 1923 senesinde ‹stanbul Milletleraras› ‹flçi Birli¤i kapat›ld›. Kapat›lmas› için 1 May›s gününün kutlanmas› ile ilgili bildirilerin da¤›t›lmas› bahane edildi. Birli¤in ileri gelenleri tutukland› ve t›pk› vaktiyle Jön Türklerin proletarya s›n›f hareketinin ‘hesab›n›’ gördükleri, burjuvazi kontrolünde sözümona iflçi ör-

gütleri kurmaya koyulduklar› gibi, flimdi de Kemalistler, kendi burjuva sendikalar›n›, iflçi eylemine karfl› mücadele arac› olarak kulland›lar”. (age. sf, 43) Amele Teali’nin ya¤ma edilmesi üzerine yay›nlanan Komintern Yönetim Kurulu bildirisinde flöyle deniliyor: “Halk Partisi hükümeti (Kemalistler), uzun zamandan beri sendika eylemini eline geçirip faflist bir örgüt haline getirmeye çal›flt›lar”. (age. Sf,47) “Türkiye, iflçi hareketinin en zalim takibata u¤rad›¤› ülkelerden biridir. Komüntern’in III.Kongresi (1924 y›l›nda) özel bir kararda Türkiye iflçi s›n›f›na yap›lan bu bask›lar› fliddetle protesto ederek flu bildiriyi yay›nlam›flt›: “ ‘Komüntern’in III. Kongresi, Türk Kemalist hükümetinin Türkiye devrimci iflçi örgütlerine yapt›¤› bask›y› ve iflçileri u¤ratt›¤› kovuflturmay› fliddetle protesto ediyor!...’” (age. Sf; 59) “...Kürt isyan›ndan sonra 1925 senesinde ‹stiklal Mahkemeleri kurularak, yine iki y›l müddetle s›k›yönetim ilan edilmiflti. Bu olay vesile edilerek iflçi, köylü ve genellikle bütün emekçi kitleleri a¤›r takibata u¤rat›ld›. Ayd›nl›k ile Orak-Çekiç gazeteleri kapat›ld›. Türk iflçi liderleri, türlü iflçi birlikleri ve bu gazeteleri ç›karan yay›nevleri sorumlular› ‹stiklal Mahkelelerinde 10-15 sene hapis cezalar›na mahkum oldular.” “Tarihin tekerürü! T›pk› bunun gib, devrimin sonunda emekçi kitlelerinin s›rt›ndan iktidara gelmifl olan Jön Türkler de ayn› fleyi yapm›fllard› vaktiyle. Fakat ne oldu? Jön Türkler eninde sonunda Alman emperyalizminin itaatkar aleti haline geldiler” (age. sf,59-60) “...‹flçi hareketini ezmek için Kemalist hükümet her araca baflvuruyor, her fleyi mübah görüyor. ‹flçi örgütlerinin ilerici üyelerini polis gece yar›s›ndan sonra, flafak vakti evinden al›p karakola götürüyor. Birkaç gün tutuklu tutuyor... Sebep? Hiç. Filan tarihte, falan günde kravatlar›n rengi ne 52


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

imifl. Kasketlerinde nas›l iflaretler varm›fl, ne konuflmufllar acaba?” “Kemalistler baflka görüfl aç›s› olan kimseleri iflten kovuyor...” (age. Sf, 67) “...1925 y›l›nda birkaç flehrin telgraf (telsiz) memurlar›n›n maafllar›na zam yap›lmas› için girifltikleri grev de bast›r›ld›. Hükümet bu iflin arkas›nda yine komünistlerin bulundu¤unu ileri sürerek grevcileri tutklad›. Adana’da bu emir yerine getirildi ve birçok grevci telgrafç› Ankara’ya istiklal mahkemesine sevkedildi. Suçlar›, hükümet aleyhine bir komplo imifl.” (age.sf;68-69) (‹. Kaypakkaya. Seçme Yaz›lar. Sf, 129130-131-132-133) Kemalist diktatörlü¤ün uygulamalar›na iliflkin daha çok örnekler var. Fakat bu kadar› yeterlidir. TD’ye sormal›? Kemalist diktatörlü¤ü faflist olarak nitelendirmemek için geriye herhangi bir argüman kald› m›? Vahfli miliyetçilikten-›rkç›l›¤a, gaddar antikomünist bask›lardan tüm demokratik haklar›n k›s›tlanmas›na, oradan da tek parti ve milli flef yönetimine kadar, tüm bunlar bir iktidar› faflist de¤erlendirmek için yeterli politik argümanlar de¤il midir? Ülkemizde tekelci kapitalizm hakim de¤il. Faflizmi tan›mlamak veya bir iktidara faflist demek için bundan baflka argümanlar aran›r m›? TD, illa da tekelci kapitalizmin hakimiyetini ar›yor. O, aramaya devam etsin. Ve bu oportünist anlay›fl›yla 1970 öncesini kurtarmaya çal›fls›n. Bizimki gibi ülkelerde faflizmin s›n›fsal temelini tekelci kapitalizm olarak ararsan oportünizmden kurtulamazs›n! Daha önce ve söz konusu yaz›da (program aç›l›m›) belirtti¤imiz gibi bizimki gibi ülkelerde faflizmin s›n›fsal temeli de¤il sosyal dayana¤› s›n›flar mevcuttur. Bunlar da komprador bürokrat burjuvazi ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›d›r. “Feodal faflizm” ifadesini de tamam›yla bu gerçekli¤in sonucu kulland›k. Yani bizdeki faflizm ayn› zamanda bütün demokrasilerden uzak olan feodal karakter tafl›maktad›r. Bunu da feodal s›n›flarla komprador burjuvazi birlikte uygulu53

yor.Yoksa Osmanl› dönemi için veya emperyalizm öncesi faflizmden söz eden yok. Bunu, TD de biliyor ama demagoji yap›yor. Mao, Çin’in 1928-49’lar aras› diktatörlü¤ü için “feodal faflist diktatörlük” tan›mlamas› yap›yor. Bunu söylerken ortaça¤ Çin’inde faflizmin oldu¤unu mu kastediyordu? Lenin bir çok makalesinde Rusya için “feodal emperyalist” devlet ifadesi kullanmaktad›r. Acaba Lenin bu ifadeyi kullan›rken emperyalizm tan›m›n› bilmiyor muydu? Bu konunun teorisyeni cahillik mi yapt›? Demagoji yapmaya gerek yok. Bu ifadelerle kastedilen bellidir. Rus imparatorlu¤u sömürgecilik ba¤lam›nda emperyalist özellik tafl›d›¤› için bu vurgu yap›l›yor. Bizim de “feodal faflizm” ifadesini kullanmam›zdaki amaç bellidir. Böyle olmasayd›, bizim ülkemizde de faflizm afla¤›dan yukar›ya do¤ru kitle temeli yaratarak gelirdi. Yani tekeleci kapitalist iliflkiler hakim olsayd› Almanya ve ‹talya da oldu¤u gibi kitleler içerisinde örgütlenerek, onlara ekonomik k›r›nt›lar vererek parlemento ve hükümet yoluyla iyiden iyiye iktidara otururlard›. Ama ekonomik olarak oldukça güçsüz ve emperyalizme göbekten ba¤›ml› bir ülkede kitleler ancak “cebir-sopayla susturulabilir”! Nitekim bütün yar›-sömürgelerde bu yolla faflizm iktidara oturmufltur. Bu da flunu aç›kça göstermiyor mu? Bir ülke feodalizme ne kadar yak›nsa o ülkedeki ekonomik durum o kadar geri ve kötüdür. Ki siyasi rejimler de o kadar gaddar ve vahfli olur. Yoksa TD, “siyasetin ekonominin yo¤unlaflm›fl ifadesi” oldu¤unu veya “siyasi üst yap›n›n alt yap›n›n bir ürünü oldu¤u” Marksist kuram›n› unuttu mu? K›sacas› TD, bizim do¤ru bir flekilde kulland›¤›m›z “feodal faflizm” ifadesi üzerinde demagoji yapaca¤›na faflizm ve Kemalizm’e iliflkin savundu¤u sa¤ oportünist fikirleri üzerinde kafa yorsun. Bu oportünist görüfllerinin özelefltirisini yaps›n. TD, Kemalizm ve faflizm konusunda içine düfltü¤ü sa¤ oportünizmden kurtulmad›¤› müddetçe onun da ak›beti di¤er tasfiyeci


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

küçük burjuva hareketler gibi ayn› limana demirlemesi olacakt›r. Çünkü Kemalizm ve Kemalist diktatörlü¤ü do¤ru tahlil etmeyen bir hareket uzun vadeli radikal mücadele yürütemez. Bu, ideolojik bir sorundur, hem de çok ciddi bir sorundur. Mevcut devlet ve onun sistemine yön veren paradigmay› yanl›fl ortaya koymak ondan kopmay› de¤il kopmamay› getirir.

TD’nin Ne Oldu¤u Belirsiz “Demokratik Devrim” Anlay›fl›! TD, demokratik devrim ve onunla do¤rudan iliflkili olan çeliflkiler sorununda tam bir idealizm örne¤i sergilemektedir. Ne oldu¤u belirsiz bir demokratik devrim teorisi ve temel çeliflki savunuyor. Bir yanda kapitalizm hakim diyor ama öte yanda demokratik devrimi savunuyor. Bir yanda devrimin temel çeliflkisi olarak emek sermaye çeliflkisini belirliyor, ama di¤er yanda “anti-emperyalist demokratik devrim” diyor. Bir tarafta “demokratik devrim” diyor, ama di¤er tarafta bu devrimin alt›n› “siyasi özgürlükleri kazanma” olarak dolduruyor. Bir yanda demokratik devrim diyor, ama öte yanda sosyalist devrim-toplu ayaklanmac› mücadele yolu izliyor. Gelece¤in iktidar›n›n ismini demokratik mi yoksa sosyalist mi diye koymuyor? TD, bilimsel bir yöntemle bafl çeliflki, bafll›ca çeliflki tespiti yapm›yor, bu bilimsel yöntemi hiç kullanm›yor. Kullanmad›¤› gibi ortaya koydu¤u temel çeliflki tespitinde de tam bir paradoksluk içerisinde bo¤uluyor. Velhas›l çeliflkiler, demokratik devrim ve gelece¤in iktidar› konusunda paradoks yafl›yor. Bir söyledi¤i di¤eriyle çelifliyor, di¤eri ise bir baflkas›yla çelifliyor. Yaln›zca bu konularda de¤il yaflad›¤› paradoks. Hemen hemen tüm temel konularda ayn› paradoksu sergilemektedir. Oportünistte olsa oturmufl tutarl› bir düflüncesi yok. Hiç flüphesiz bunun nedeni, daha önce de parmak bast›¤›m›z gibi TD’nin içinde bulundu¤u ideolojik krizdir.

‹flte TD’nin söyledikleri: “Ancak ST ‘toprak devrimi sorunu’ kavram›yla ortaklaflt›rmaya çal›flsa da feodal köylülü¤ün toprak sorunuyla ‘yoksul köylülü¤ün topraks›zl›¤›’ sorunu bambaflka iki fleydir. Birincisinin kayna¤› feodalizmdir. Çözümü, topra¤›n köylülere da¤›t›lmas›d›r. ‹kincisinin kayna¤› kapitalizmdir. Çözümü burjuva s›n›f iktidar›n›n devrilmesi, fabrikalara el konulmas› ve kapitalist toprak sahiplerinin elindeki arazilerin kolektiflefltirilmesidir. ST’nin bahsetti¤i ‘toprak devrimi sorunu’ köylü s›n›f›n›n toprak a¤as›na karfl› mücadelesine de¤il; proleter ve yar›proleter köylülü¤ün toprak için; küçük-orta köylülü¤ün ise topraklar›n› yitirmemek için banka tekellerine ve kapitalist toprak sahiplerine karfl› direnifline ve mücadelesine yol açar.” (abç)(TD. sf,63) “... Türkiye, iflbirlikçi tekelci kapitalizmin egemen oldu¤u, emek sermaye çeliflmesinin temel çeliflme haline geldi¤i ... bir ülkedir” (abç) (Garbis Alt›no¤lu’nun derledi¤i TK‹H ve TKP/ML Hareketi Birlik Kongresi Belgeleri. Sf, 50) “Türkiyenin emperyalizme ba¤›ml› bir yar›-sömürge olmas›, faflist diktatörlük alt›nda bulunmas›, Kürt ulusunun (ulusal ve dinsel az›nl›klar›n) vahfli bir boyunduruk alt›nda tutulmas›, yar›-feodal iliflkilerin ihmal edilemez varl›¤› nedenleriyle devrimimizin ilk ad›m› anti-emperyalist demokratik devrimdir. Bu devrimin özü politik özgürlü¤ün kazan›lmas›d›r.” (abç)(agb.sf,51) Oportünist tezleri özetleyelim: * ‹flbirlikçi tekelci kapitalizm hakimdir. * Burjuva demokratik devrim yap›lm›flt›r. * Köylülü¤ün toprak sorunu yoktur. Feodalizm tasfiye olmufl, dolay›s›yla köylülü¤ün geriye kalan di¤er sorunlar›n›n çözümü de tekelci burjuvaziyi iktidardan alafla¤› edecek sosyalist devrime ba¤l›d›r. * Ülke, emperyalizmin yeni-sömürgesi kapitalist bir ülkedir. 54


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

* Yar›-sömürge kapitalist toplumun temel çeliflkisi emek-sermaye çeliflkisidir. * Temel çeliflkiyi meydana getiren süreçten do¤an bafll›ca çeliflkiler tesbiti yapmaya gerek yok. Temel çeliflki tespiti yapmak yeterlidir. * Temel çeliflkinin s›n›fsal planda temsilcileri hangi s›n›flard›r vb. yönlü tespit yapmaya gerek yok. * Temel çeliflki emek-sermaye çeliflkisidir ama bu çeliflkinin çözümü sosyalist devrimle de¤il, demokratik devrimle çözülür. * Bafl çeliflki tespiti yapmak do¤ru de¤il. * Emperyalizm ile ülke ulusu veya halk› aras›ndaki çeliflki tespiti yapmak do¤ru de¤il. Ya da milli çeliflki diye bir çeliflki tespitine gitmeye gerek yok. * Günümüz feodalizmini temsil eden büyük topraka¤alar› s›n›f› emperyalizmin sosyal dayana¤› bir s›n›f de¤il. Bunlar›n hepsi de kapitalist çiftlik beyleri olmufltur. * Demokratik devrimin özü, feodalizmi tasfiye edilmesi ve bu ba¤lamda toprak devrimi de¤il, “politik özgürlükleri kazanma” sorunudur. * Politik özgürlüklerin önünde engel faflizmdir. Faflizm y›k›l›nca demokratik devrim sorunu da hallolur. Sorun, demokrasi sorunudur. * Anti-feodal mücadeleyle anti emperyalist mücadele içiçe de¤il. *Anti-feodal demokratik devrim mücadelesinin faflizm veya y›k›lmas›yla alakas› yoktur. * Faflizmin, feodalizm veya yar›-feodal iliflkilerle iliflkisi yoktur. Anti-feodal mücadelenin anti faflist mücadeleyle iliflkisi yoktur. Veya anti-feodal, anti emperyalist mücadelenin s›n›f bileflenleriyle anti-faflist mücadelenin s›n›f bileflenleri bir ve ayn› de¤il. * Egemen s›n›flar›n tümü faflizmi uygulamaz, sadece hükümette olanlar uygular. * Faflizm, bir iktidar biçimi de¤il, bir hükümet biçimidir. 55

* Demokratik devrimle milli devrim içiçe de¤il. * Milli demokratik devrim diye bir ifade, bir süreç yoktur. * Milli Demokratik Devrim formülasyonu Mao’ya ait oldu¤u için kullanm›yoruz. * Demokratik Devrim sonras› iktidar›n biçimi ve ad›n› koymaya gerek yok? Demokratik Halk ‹ktidar› veya Sosyalist olarak nitelemek do¤ru de¤il! ‘‹flçi-Emekçi Sovyetleri’ demek yeterlidir! * Bu iktidar›n burjuva m› yoksa proleter mi oldu¤unun önemi yok. * ‹flçi-Köylü temel ittifak› m›? O da ne? Bu gibi sorunlar bizi pek ilgilendirmez. Yar›-troçkist TD’nin tezlerinin özeti bunlar. fiimdi ise bu tezlerin elefltirisine geçelim. Hemence belirtelim ki TD, yak›n devrim, çeliflkiler ve ittifaklar noktas›nda tam bir ideolojik kaos yaflamaktad›r! Ne diyor? Ülke “yar›-sömürge kapitalisttir” diyor, ama temel çeliflki tespitini buna uygun yapm›yor. Bu konuda dahi ciddi bir felsefi idealizm ve tutars›zl›k içerisindedir. Temel çeliflkinin ne oldu¤u-ne anlama geldi¤i noktas›nda bilinç aç›kl›¤› yok. Bir kez daha temel çeliflkinin tan›m›n› yapal›m: Temel çeliflki, bir ülkenin sosyo ekonomik yap›s›n›n bafl›ndan sonuna kadar hiç de¤iflmeden varl›¤›n› sürdüren çeliflkidir. Bir baflka ifadeyle temel çeliflki, bir toplumsal sürecin bafl›ndan sonuna kadar o sürece damgas›n› vuran ve kendi ba¤r›nda bir dizi önemli çeliflkiyi tafl›yan ana çeliflki demektir. Süreç de¤iflmedikçe temel çeliflki de¤iflmez. Her toplumsal sürecin ancak bir temel çeliflkisi olur. Yine bafl çeliflki de¤iflir ama temel çeliflki de¤iflmez. Yar›-sömürge yar›-feodal sosyo ekonomik yap›ya sahip olan ülkemizin temel çeliflkisi emperyalizm, komprador bürokrat kapitalizm ve feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflkidir.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Fakat TD b›rakal›m ülkemizin sosyo ekonomik yap›s›n› bizim gibi de¤erlendirmesini bir kenara, yanl›fl ve hatal› tespitine ra¤men kendi anlay›fl› do¤rultusunda temel çeliflki tespitini dahi do¤ru yapm›yor. Ne diyor? Bir yanda ülke için “yar›-sömürge, kapitalist” tespitini yap›yor, ama öte yanda temel çeliflkiyi belirlerken de mevcut toplumsal sürecin yar›-sömürge boyutunu görmeden yap›yor. TD, “ülkeyi yar›-sömürge” olarak tan›mlamad›¤›n› da itiraf etmelidir. “yeni-sömürge” vb. ifadeleri ifl olsun diye kullan›yor. Gerçekte ise ülkenin emperyalizmin bir yar›-sömürgesi oldu¤unu savunmuyor. TD’nin temel çeliflki tespiti ancak emperyalist ülkeler için geçerli olabilir. Çünkü emperyalist ülkelerde iflgalin olmad›¤› koflullarda temel çeliflki ve bafl çeliflki bir ve ayn›d›r. Bu ülkelerde “emek sermaye” çeliflkisi hem temel hem de bafl çeliflkidir. TD, kendi içinde tutarl› olmak için temel çeliflki konusunda “emperyalizm, iflbirlikçi tekelci kapitalizm ve büyük toprak sahipleriyle, genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki” tespiti yapmal›d›r. Bu tespitiyle ya ülkenin milli ba¤›ms›zl›k sorunu oldu¤unu unutmufl ya da t›pk› emperyalist ülkeler gibi ba¤›ms›zl›k diye bir sorunu yoktur tezini savunuyor. ‹kinci tezi savunuyorsa, o zaman bunu, sa¤a-sola manevra yapmadan aç›ktan söylenmelidir. O zaman da teorik tutarl›l›¤› sa¤lamas› aç›s›ndan “anti-emperyalist demokratik devrim” söyleminden vazgeçmesi gerekir. Yoksa emperyalizm, yar›-sömürge sürecin ana yan›n›, bu ba¤lamda da milli yan›n› oluflturmuyor mu? Ne oldu¤u belirsiz “demokratik devrim” dedi¤iniz fleyin milli yan› yok mu? Varsa, yani milli ve demokratik devrim iç içe ise o halde bu sürecin, efldeyiflle milli demokratik devrim sürecinin tek bir temel çeliflkisi olur. Onu da az önce belirtti¤imiz flekilde tespit etmeniz flartt›r.

Bu tespiti bafl çeliflki olarak belirleyebilirsiniz. Ancak o zaman teorinizde tutarl› olabilirsiniz. Fakat o durumda, yani emek sermaye çeliflkisini bafl çeliflki olarak tespit etmeniz durumunda, bunun s›n›fsal düzlemdeki ifadesi de proletarya ile burjuvazi aras›ndaki çeliflki fleklinde olmal›d›r. Temel çeliflki “emek sermaye çeliflkisidir” deyip iflin içerisinden ç›kamazs›n›z. Ana süreç ve bu sürece ba¤l› ara aflamalar yok mu? Bu temel çeliflkinin ekonomik, s›n›fsal düzlemdeki yans›mas› ne? Bu, hangi s›n›flar ve hangi süreci temsil ediyor? Bu sürecin aflamalar› yok mudur? Bu sürecin içerisinde öne ç›km›fl baflka çeliflkiler yok mudur? Öne ç›km›fl çeliflkilerden herhangi birisi bafl çeliflki olarak tespit edilmez mi? Milli veya demokratik yan›n a¤›rl›kta oldu¤u koflullarda nas›l bir çeliflki tespiti yapacaks›n›z? ‹çinden geçti¤imiz aflaman›n bafl çeliflkisi ne? Bu çeliflkinin düflman ve dost kutbunu hangi s›n›f ve güçler oluflturmaktad›r? Çeliflkinin ana ve ikinci yönünü hangi güçler oluflturuyor? Milli veya halk›n birleflik cephesi diye bir anlay›fl›n›z yok mu? Varsa, bu, hangi dönemde nas›l bir anlay›fl ve hangi s›n›flara dayanarak oluflturulmal›d›r? Onun için bu gibi çok önemli teorik, felsefik sorunlar Marksizmin sorunlar› de¤il. Bu gibi sorunlar üzerinde kafa yormaya gerek yok diyor. TD, bu tutumunu sürdürdükçe Bernstein’in “amaç hiç birfley, hareket herfleydir” revizyonist ideolojik hatt›ndan asla kurtulamayacakt›r. ‹deoloji (MLM) yerine günü kurtarma siyaseti esas al›n›rsa ne gerici sistemden ne de Bernstein revizyonizminden köklü kurtulufl olur. Temel, bafll›ca ve bafl çeliflki gibi kavramlar; bunlar aras›ndaki iliflki ve ayr›m noktalar›n› felsefik aç›dan en kapsaml› ve derinlikli bir flekilde ortaya koyan Mao’dur. TD de bundan olsa gerek ki, yani Maoizm virüsü kendisine bulaflmas›n diye bu kavramlar›n yan›ndan dahi geçmek istemiyor. Geçmeyince de iflte böyle oportünizmin 56


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ideolojik girdab›ndan kurtulam›yor. Bu, bafll› bafl›na ideolojik bir sorundur. Bilim ve bilimsel teoriyi k›lavuz almayanlar›n siyasi sonu burjuvazinin yan› olur. TD, kendi sosyo ekonomik yap› anlay›fl›na uygun temel çeliflki tespiti yapmad›¤› gibi, önüne koydu¤u “yak›n devrim” tipini de do¤ru tespit etmiyor. Bir yandan kapitalizm hakim ve buna ba¤l› olarak yanl›fl da olsa emek-sermaye çeliflkisini temel çeliflki olarak belirliyor, ama öte yandan “demokratik

ile burjuvazi aras›nda tespit eder, dolay›s›yla bu çeliflkinin mant›ksal sonucu olarak da sosyalist devrim modelini savunursun. Ama TD öyle yapm›yor. Di¤er konularda oldu¤u gibi bu noktada da tam bir oportünizm örne¤i sergiliyor. TD’nin bu konudaki anlay›fl› da tutars›zl›klarla doludur: fiöyle ki; TD gerçekte sosyalist devrimi savunuyor, fakat her ne hikmetse bunu aç›ktan savunmuyor. Proletarya ile burjuvazi aras›nda bafl çeliflki tespiti yapm›yor ve yak›n devrimin ad›n› sosyalist devrim olarak koymuyor Bir kez daha tekrarlamak isteriz ki biz ne söz konu- ama gelece¤in iktidasu yaz›m›zda ne de baflka yaz›lar›m›zda milli burjuva r›n›n alt›n› doldururken Sosyalist devrim s›n›f›n›n tümü için “devrimcidir” nitelendirmesi yap- ve sosyalist devlet mad›k. Yapmay›z da. Bizim teorik esin kayna¤›m›z modelini savunuyor. MLM’nin kuramc›lar›d›r. Marks-Lenin-Mao’dur. TD, T›pk› Troçki gibi Mao’nun milli burjuvazi için söylediklerini do¤ru gör- ‹flçi-Köylü temel ittimeyebilir. Ama TD’ye Lenin yoldafl›n ezilen ulusun fak›n› savunmuyor. burjuva hareketlerini “devrimci” ve “reformist” diye ‹flçi-Köylü iktidar›n› ikiye ay›rd›¤›n› hat›rlamas›n› isteriz. Gerçi MLM’nin ise hiç savunmuyor. Hangi s›n›flar gelecekuramc›lar›n›n milli burjuvaziye iliflkin ne söyleyip söy- ¤in iktidar›nda yer lemedi¤i TD’yi pek ilgilendirmedi¤i için Lenin’in söyle- alacak? Bu nas›l bir mini de hat›rlatman›n pek de¤eri olmaz. Dün oldu¤u demokratik iktidar? gibi bugün de milli burjuvazinin iki kanad› oldu¤unu Fazla örnek sunmaya gerek yok. Öysavunduk-savunuyoruz. le ki TD, baz› dönemlerde iflçi sözcüdevrim” tespitini yap›yor. Üstelik de- ¤ünü dahi unutmufltu. Emekçi s›n›flar mokratik devrimin özünü de “politik deyip geçiyordu. Ki ayn› elefltirileri özgürlükleri kazanma” olarak belirleye- kendileri de kendi iç belgelerinde yapceksin. Neresinden tutarsan tut elinde m›fllard›. Onlar için Marksist-Leninst oportünizmden baflka bir fley kal›r m›? literatür ve terminolojinin art›k bir Diyalektik yöntem bilimine sahip önemi kalmam›flt›. Hepsi tek bir s›n›f olan her Marksist çok iyi bilir ki “fark- olmufltu. O da halk ve “emekçi s›n›fl› çeliflkiler farkl› yöntemlerle çözü- lar”! ‹flçi de, köylü de, küçük burjuva lür.” Dolay›s›yla bu kuram› bilincinde da emekçi s›n›f›ndand›r ama bunlar›n yer edinen bir hareket “kapitalizmin hepsi de ayr› ayr› s›n›f ve ara tabakahakim oldu¤u” bir ülke için “demok- lard›r. Öyle ki son zamanlarda “emekratik devrim” tezini savunmaz. Burada çi” söyleminden dahi neredeyse vazsavunaca¤› do¤ru tez sosyalist devrim geçmifl durumdad›r. Bunun yerine çoyöntemi olur. Bafl çeliflkiyi proletarya ¤unlukla “ezilenler” ifadesini kullan57


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

maktad›r. TD, unutmamal›d›r ki “ezilenler” ifadesiyle “emekçiler” ifadesi bir ve ayn› fleyler de¤ildir. Her bir emekçi ayn› zamanda bir ezilendir ama ayn› fley her ezilen için söylenemez. “Ezilen Milletler” ve halk kavram›n› göz önüne getirerek düflünün! “Ezilen milletler” kategorisi içerisinde bir ulusun emekçi halk› yer ald›¤› gibi sözkonusu ulusun burjuvazisi ve toprak a¤alar› da yer al›r. Bu ba¤lamda ç›karlar› kesiflmektedir. Fakat s›n›fsal bak›mdan ç›karlar› kesiflmez. Özcesi, “emekçi s›n›flar” ifadesiyle “ezilenler” ifadesini bir ve ayn› ifadelermifl gibi ele almak veya kullanmak do¤ru bir anlay›fl de¤il. Bu, akla karay› birbirine kar›flt›rmak gibidir. Bu, Marksist literatürde yer edinmifl s›n›f kavramlar›n› “ortadan kald›rmaya” çal›flan emperyalist ideologlar›n de¤irmenine su tafl›r. Oportünizmin en karakteristik özelliklerinden birinin de kitlelerin bilincini buland›rmak için kavram kargaflal›¤› yaratmak oldu¤unu bilmek-kavramak zorunday›z. TD’nin bilinç buland›ran tezlerinden birisini de “demokratik devrimin özünü politik özgürlükleri kazanma” olarak lanse etmeye çal›flmas›d›r. Demokratik devrim dedin mi ilk akla gelecek olan toprak devriminin kendisi olmal›d›r. Bir baflka ifadeyle bu, feodalizmin tasfiye edilerek köylülük sorunun çözülmesi demektir. Bu devrim, serbest rekabetçi dönemde burjuvazi önderli¤inde yap›l›rken, emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›nda ise proletarya önderli¤inde yap›lmaktad›r. Burjuvazi, ça¤›m›zda devrimci barutunu yitirdi¤inden, dolay›s›yla bu iflin çözümü proletaryan›n omuzlar›na binmifl durumdad›r. Bunu, sadece Mao de¤il Lenin ve Stalin yoldafllar da belirtir. Ama TD, teorisinde ilham kayna¤›n› söz konusu ustalardan almad›¤› için, kerameti kendinden menkul bir flekilde demokratik devrimin özünü “politik özgürlükleri kazanma”ya indirgiyor. Yeni oportünist teoriler yaratma peflinde kofluyor. Bugüne kadar demokratik devrimin özünü, dahas› bu teorinin dayand›¤› ana zemi-

ni feodalizmden ayr› olarak ele alan bir ustaya daha denk gelmedik. Demokratik devrim ekonomik alt yap›da öncelikli olarak feodalizmi hedef al›r. fiüphesiz ki bunun bir yan›n› da komprador kapitalizm ve emperyalizme karfl› olmak oluflturur. Günümüzde bu üçü birbirinden ayr›lmaz. Bu üç da¤›n ittifak› sonucu üst yap› flekillenerek varl›¤›n› sürdürmektedir. Bunu söylerken hiç kimse ortaça¤a özgü feodalizmden sözetti¤imizi sanmas›n. TD, bu konuda demaogoji yap›yor. Bizim dedi¤imiz yar›-feodalizm, kapitalist iliflkilerle feodal iliflkilerin birçok biçimde içiçe geçti¤i, fakat feodal iliflkilerin a¤›rl›kta oldu¤u ara-geçiflli bir ekonomik yap›lanmad›r. Mevcut ilerici üretici güçlerin önünde engel teflkil eden en gerici güçler bu üç da¤ oldu¤undan, temel çeliflki de bu üç da¤ ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki olur. Günümüzde yar›-sömürgelikle yar›-feodallik ve bunun siyasi ifadesi olan milli ve demokratik yanlar birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Dolay›s›yla anti-feodal mücadeleyle antiemperyalist mücadele hiçbir zaman birbirinden ayr›lmaz bir bütünü oluflturur. ‹flgalci koflullarda anti-emperyalist mücadelenin öne geçmesi, ayn› zamanda bafl çeliflkinin de yer de¤ifltirimesi demektir. Bir baflka söylemle, iflgalci koflullarda feodalizmle genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflki yerini emperyalizmle ülke aras›ndaki çeliflkiye (milli) b›rak›r. Bir di¤er önemli nokta: Bizim ki gibi ülkelerde anti-feodal mücadelenin s›n›f bileflenleriyle anti faflist mücadelenin s›n›f bileflenleri bir ve ayn›d›r. Bu ba¤lamda Halk›n Birleflik Cephesi’yle anti faflist cephenin bileflenleri de bir ve ayn›d›r. Fakat TD’nin “demokratik devrim” ve faflizm teorisine göre bir ve ayn› de¤il. TD aç›s›ndan faflizmle günümüzün feodal iliflkileri birbiriyle ba¤daflmaz. Faflizm, feodalizmin ekonomik gericili¤inden beslenmez. Sadece tekelci kapitalistlerin bir kanad›ndan g›das›n› al›r. Dolay›s›yla bir hükümet de¤iflikli¤iyle de faflizm y›k›l›r. Bu anlay›fl faflizmi, bir iktidar 58


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

de¤iflikli¤inden öte hükümet de¤iflikli¤i derekesine indirgemektedir. Feodalizm, politik özgürlüklerin önünde engel de¤il mi? Faflizmin, feodal üretim iliflkileriyle iliflkisi yok mu? Ülkemizdeki cebir-sopan›n bu kadar vahfli olmas›n› geri feodal ekonomik iliflkilerden nas›l ayr› düflünebilirsiniz? Milli demokratik devrimin tamamlanmas› faflizmi, bir baflka deyiflle emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizmin siyasi iktidar›n› y›k›p yerine demokratik halk iktidar›n› kurmak de¤il mi? Kapitalizm hakim olmadan da, yani yar›-feodal yar›-sömürge iliflkilerin hüküm sürdü¤ü ülkelerde devleti tehdit eden komünist, devrimci geliflmeler olmaz m›? Bugün Maoistler önderli¤inde Halk Savafl›’n›n yürütüldü¤ü Peru, Nepal ve Hindistan gibi ülkelerde, dahas› geçmiflte demokratik ve sosyalist devrimini yapan ülkelerin birço¤unda geri feodal iliflkiler hakim de¤il miydi? Öyle ya Troçkist görüfl sahipleri geri feodal iliflkilerin hakim oldu¤u tek tek ülkelerde demokratik, sosyalist devrimler gerçekleflmez diyor. Bunun için illa da kapitalizmin hakimiyetini ve ayr›ca bütün ülkeler toptan devrim aflamas›nda olmal›d›r flart› ar›yor. Köylülü¤ün sosyalizmi benimseyece¤ini reddetmektedirler. ‹flçi-köylü temel ittifak›n› reddediyorlar. TD de reddediyor. O da yar›-feodal iliflkilerin hakim oldu¤u ülkelerde faflizm diye bir olgudan sözedilemez diyor. Ancak kapitalizm hakim olduktan sonra faflizm iktidara gelir diyor. Bu, en özlü ifadeyle ne demek? “Yar›-feodal iliflkilerin hakim oldu¤u toplumlarda proletarya ve halk›n, devleti tehdit edecek örgütlü gücü ve ›rkç›l›¤›n güçlü zemini yok”, demektir. Dolay›s›yla bu gibi ülkelerde faflizm iktidara gelmez.” Bu teori, ne ad›na infla edilirse edilsin sonuçta yar›-feodal yar›-sömürge ülke devrimlerini reddetmektir! Bu, ayn› zamanda “dünya devriminin f›rt›na merkezlerini Latin-Amerika, Afrika ve Asya ülkeleri oluflturmaktad›r”, bilimsel tezini reddetmek de¤il midir? 59

TD, sosyalist devrime önce hangi iktidardan geçerek varacak? Bunun ad› demokratik iktidar de¤il mi? Bu iktidar›n s›n›f bileflenlerini kimler oluflturuyor? Bu iktidar, biçimde burjuva özde proleter de¤il mi? TD’nin “yak›n devrim” teorisinin Sovyet devrim modeliyle de alakas› yok. Görülmemifl-iflitilmemifl ucube bir devrim teorisi modeli! Politik özgürlüklerin önünde hangi s›n›flar engel teflkil ediyor? Üç büyük da¤ de¤ilse, dahas› sizin faflizm tan›m›n›za göre sadece bir kanat (“ülkemizdeki faflizmi tekelci burjuvazinin sadece bir kanad› uygular” tezinize göre) faflist ise, söz konusu kanad›n hükümetten gitmesiyle “faflizm de y›k›l›r”. Bu de¤iflikli¤in ad›n› niye-neden demokratik devrim olarak koyuyorsunuz? Bildi¤iniz gibi emperyalist ülkelerde faflizm devrimle y›k›lmad›. Keza ‹spanya, Portekiz, Yunanistan gibi kapitalist ülkelerde de faflizm, demokratik veya herhangi bir devrimle y›k›lmad›. Burjuvazinin faflist olmayan kliklerinin iktidara hakim olmas› ve halk muhalefetiyle y›k›ld›. Oysa Demokratik Devrim, ad› üzerinde s›radan bir demokrasi sorununa indirgenemez. Bu bir devrim sorunu, hem de burjuvaziden proletaryan›n omuzlar›na devredilen bir devrim sorunudur. Bu, ekonomik anlam›n› alt yap›daki en gerici üretim iliflkilerini temsil eden feodalizmin politik bir devrim yoluyla tasfiye etmesinden al›r. Dayand›¤› s›n›f ise köylülüktür. Toprak esasta köylülü¤ün sorunudur. Sözün özü, toprak devrimi eflittir demokratik devrim. Toprak devrimi elbette ki ayn› zamanda bir demokrasi sorundur. Ondan hiç ayr›lmaz ve ayr› ele al›namaz. Çünkü feodalizm, demokrasi ve demokratikli¤in reddidir. Ayn› flekilde faflizm de öyle. Fakat TD soruna bu do¤ru bak›fl aç›s›yla yaklaflmak yerine görüldü¤ü gibi demagoji yaparak yaklafl›yor. Faflizmi bir kenara, feodalizmi ise di¤er kenara atarak birbirinden ba¤›ms›z bir flekilde ele al›yor. Siyasi gericili¤i sadece tekelci kapitalistlere özgü bir fley olarak ele al›yor. Feodal gericili¤i faflizmle ba¤daflt›rm›yor. Özcesi


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

TD, proletarya önderli¤indeki demokratik devrimin içini boflaltarak dejenere ediyor. ‹çeri¤ine göre de¤il görüntüsüne göre teori üretiyor. Ona, ad›ndan baflka hiç bir iliflkisi olmayan anlamlar yükleyerek teorik demagoji yap›yor. Bu da kitlelerin bilincini buland›rmaktan baflka bir amaca hizmet etmiyor. Bilerek veya bilmeyerek yap›ls›n sonuçta tüm politik çarp›tmalar devrime hizmet etmez. Çünkü hedef flafl›rt›yor! Kitleleri, devrimin do¤ru mecras›na de¤il yanl›fl yoluna sevkediyor. Toprak devriminin, iflçiköylü temel ittifak›n›n savunulmad›¤› bir devrim modeli için, “demokratik devrim” tan›m› yap›lmaz. TD, kendi içinde tutarl› olmak istiyorsa, zaman geçirmeden düflündafl› (ayn› genel siyasi siyasi çizgiyi savunan) TK‹P gibi aç›ktan “sosyalist devrim” tezini savunmal›d›r.

“Milli Burjuvazi Karfl›-devrimcidir”! TD’nin teorik oportünizmi di¤er konularda oldu¤u gibi ülkemizdeki milli bujruvaziye (Türk veya Kürt) iliflkin yapt›¤› saptamada da kendisini göstermektedir. Hem de kendi içinde bir dizi çeliflkili yanlar tafl›yarak. Kald› ki TD’nin gerçek siyasi çizgisi de bu de¤il mi? TD, Türk ve Kürt milli burjuvazisi için sa¤-sol kanat ayr›m› yapmadan hepsini bir torbaya koyarak ya “karfl›-devrimci” ya da devrimci ilan ediveriyor. Üstelik bunun (Türk milli burjuvazisini) tart›flmas›n›, sadece Refah ve ‹flçi Partisi üzerinden yap›yor. Türk milli burjuvazisi denilince onun akl›na sadece bu iki parti geliyor. Ve Türk milli burjuvazisinin ilerici ve devrimcili¤inin kriteri olarak “Kürt sorununa” yaklafl›m›yla s›n›rl› bir flekilde ele al›yor. O, s›n›flar› ekonomik durumuna göre de¤il flu veya bu partinin siyasi e¤ilimine göre tespit ediyor. Küçük burjuva dar ufkuyla tahlil etmeye çal›fl›yor: O, Türk milli burjuvazisinin tümünü karfl›-devrimci ilan ederken solsekterizme, Kürt ulusal burjuvazisinin tü-

münü ise devrimci ilan etmekle sa¤-liberal anlay›fl ve prati¤e düfltü¤ünün bilincinde olmad›¤› gibi, çok bariz bir flekilde teorik sefalete ve çifte standartç›l›¤a da düflüyor. Milli burjuvaziyi tan›mlama konusunda içine düfltü¤ü teorik cehaletini örtüfltürmek için ST’ye sald›r›yor. Onun literatüründe Türk-Kürt milli burjuvazi içerisinde sa¤-sol kanat ayr›m› yap›lamaz! Türk veya Kürt milli burjuvazisinin tek bir kanad› var o da ya karfl›-devrimci ya da devrimcidir. Milli burjuvaziyle ittifak› stratejik de¤il, taktik bir sorun olarak de¤erlendiriyor. Milli burjuvazi noktas›nda TD’nin görüflleriyle “karfl›-devrimci” olarak nitelendirdi¤i ‹flçi Partisi’nin görüflleri ters orant›l› olsa da ancak özünde çak›flmaktad›r. Birisi sa¤, birisi sol yaklafl›m içerisinde olsa da ancak her iki anlay›fl da ideolojik özü bak›mdan ayn›d›r. Her ikisi de düflünce yöntemi olarak öznelcilikten beslenmektedir. Kald› ki TD, Türk ve Kürt milli burjuvazisini de¤erlendirirken iki yönden oportünizme düflmektedir. Mesele daha iyi anlafl›ls›n diye ayn› konu üzerine yoldafl Kaypakkaya’n›n dönemin revizyonisti, günümüzün ise milli burjuva partilerinden ‹flçi Partisi’nin lideri D. Perinçek’le yapt›¤› polemikleri de aktaraca¤›z. 1.) TD’dan Türk ve Kürt milli burjuvazisi için seçme tezler: “Milli burjuvazi’ye gelince... Büyük burjuvaziyi tan›mlayamad›¤›n›z (ST kastediliyor-stn.) için orta burjuvaziyi de tan›mlayam›yorsunuz. Ekonomik bak›mdan tekelci büyük burjuvaziye ba¤lanm›fl, emperyalist küreselleflmenin emegin kazan›lm›fl haklar›n› gasp etmesinden (Kölelik yasas› vb.) ç›kar sa¤layan, tekelleflmeye çal›flan, ama emperyalist küreselleflmeden zarar gördü¤ünde de ba¤›r›p ça¤›ran bir s›n›ft›r orta burjuvazi. Ama nihayetinde halka karfl› tekelci burjuvaziyle birleflmekte tereddüt etmez. Dahas›, Türk orta burjuvazisi, Kürdistan’›n sömürgelefltirilmesinden de ç›kar sahibidir ve floven politikada tekelci burjuvaziyle kaynafl›r. Refah partisi hükümeti örne60


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

¤inde gördü¤ümüz gibi, bu s›n›f iktidar olanaklar›n› eline geçirmeye bafllad›¤› anda, bundan antiemperyalist tedbirler almak için de¤il, tersine, bizzat tekelleflmek için faydalan›r ve emperyalizme de boyun e¤er. Bu olgu, iflçi Partisi’nin Rus-Çin emperyalizmi yandafl› politikalar›ndan veya geçmiflin Refah Partisi’nin hükümet prati¤inden görülebilir.” “ ... sonuçta ‘k›z›lelma ittifak›n›’ oluflturan MHP, BBP, ‹P, Ülkü Ocaklar› gibi parti ve örgütler ‘milli burjuva ak›mlar’ olarak ilan edilmifl oluyor. ST’ye göre milli burjuva ak›mlar karfl›devrimci de¤ildir. Tek tek baz› karfl›devrimci politikalar› vard›r. MHP ve BBP’ye uyguland›¤› anda, ST’nin tezi tüm ak›l s›n›rlar›n› zorluyor. E¤er MHP karfl›devrimci de¤ilse bu memlekette karfl›devrimci kimdir soras› geliyor insan›n!” “Di¤er yandan, ST’nin Kürdistan’daki milli burjuvaziyle ilgili ... taktik ittifaklar›n olanakl› oldu¤u tespitleri do¤ru ve yerindedir. Ancak bu olgu Kürdistan üzerindeki sömürge boyunduru¤uyla ba¤l›d›r ve ayn› ilerici rolü Türk orta burjuvazisi oynayamaz. Sömürge bir ülkenin orta burjuvazisiyle, ulus devletini kurmufl, ama sonradan emperyalizmin yeni sömürgesi olmufl bir ülkenin orta burjuvazisi ayn› kategoriler içinde de¤erlendirilebilir mi?” (abç) (TD. sf,62-63) 2.)Do¤u Perinçek’in milli burjuvazi üzerine söyledi¤i: “12 Mart’tan sonra dünyada ve Türkiye’de Siyasi durum” broflüründe flöyle diyorlar: “ Büyük burjuvazi ve orta burjuvazi bir arada duramaz.” (‹brahim Kaypakkaya. Seçme yaz›lar.sf.420) 3.) ‹brahim Kaypakkaya’n›n söyledikleri: “Bu, bir genellemedir. Baz› özel flartlarda do¤ru olabilecek olan bir ifade, genelendi¤i zaman tamamen yanl›fl olur. Bu, orta burjuvazinin s›n›fsal karakterinin inkar›d›r. Bu revizyonistler, Marksizm-Leninizm’in orta burjuvazi hakk›ndaki yarg›s›n› bilmi61

yor olamazlar. ‘Orta burjuvazi’ zaman zaman devrim saflar›na, zaman zaman karfl›devrim saflar›na kat›l›r. Bir kanad› devrim saflar›na kat›l›rken, bir kanad› da karfl›devrim saflar›na kat›labilir vb”. Revizyonistler bir ç›rp›da dünya tecrübesini çi¤neyip geçiyorlar ve onun yerine kendi gerici ütopyalar›n› koyuyorlar. Ülkemizin gerçekleri de, milli karakterdeki orta burjuvazisini, güçlü bir devrimci siyasi hareket olmad›¤› dönemlerde, uzun y›llar, komprador büyük burjuvazi ve toprak a¤alar› kliklerine yaltakland›klar›n›n say›s›z örneklerini vermektedirler. ‘Büyük burjuvazi ve orta burjuvazi bir arada duramaz” ifadesi, ülkemizin gerçeklerine de ayk›r›d›r. Çin’de orta burjuvazinin, bir çok defalar Guomindang’›n peflinden gitti¤ine Mao Zedung iflaret etmektedir. Orta burjuvaziye lay›k olmad›¤› bir nitelik atfetmek, revizyonist hainlerin orta burjuvaziye bel ba¤lama e¤ilimlerinin baflka bir görüntüsüdür.” (age. Sf,420) Okur milli burjuvaziye iliflkin söylenen her üç görüflü de karfl›laflt›rs›n. Biz TD’nin söylediklerini özetleyelim: 1.) Milli burjuvaziyi sa¤-sol veya devrimci karfl›-devrimci diye kanatlara ay›rmak yanl›flt›r. 2.) Türk milli burjuvazisi her durumda karfl› devrimcidir. Hiç bir durumda ilerici ve devrimci yan tafl›maz. Bu s›n›f› siyasal alanda Refah ve ‹flçi partisi temsil etmektedir. 3.) Kürt milli burjvazisi her koflul alt›nda devrimci ve ilericidir. S›n›f olarak Kürt burjuvazisi içerisinde veya bu burjuvaziyi siyasal alanda temsilen hiç bir parti ve grup gerici, karfl›-devrimci olamaz. Ve hiç bir zaman karfl› devrimci politika izlemez. 4.) Kürt ulusal burjuva hareketi içerisinde devrimci veya reformist ayr›m› yap›lamaz! Hepsi de devrimci kategoridedir. 5.) Dolay›s›yla Lenin yoldafl›n “Refosmist ulusal hareketler” diye bir ifade kullanmas› yanl›flt›r. Bunun için de Kürt ulusal hareketi gibi hareketler her halükarda desteklenmelidir.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

6.) Türk milli burjuvazisi emperyalizm, komprador veya tekelci burjuvaziyle iliflki ve ittifak kurar, fakat Kürt burjuvazisi hiçbir zaman kurmaz. Kürt burjuvazisi her koflul alt›nda anti-emperyalist ve anti-sömürgeci ilerici-devrimci politik durufla sahiptir. 7.) Türk milli burjuvazisi emperyalizm ve onun yerli uflak s›n›flar›yla her zaman için bir arada dururken, Kürt milli burjuvazisi ve partileri sözkonusu karfl›-devrim güçleriyle hiç bir koflul alt›nda birarada duramaz. 8.) Devrimci ve ilerici bir parti hiç bir zaman ve hiç bir koflul alt›nda karfl›-devrimci bir politika izleyemez. Bir politikada karfl›-devrimci durufl sergilemesi, o hareket/partiyi karfl›-devrimci olarak nitelendirmek için yeterli bir ölçüttür. TD oportünizminin milli burjuvazi üzerine söylediklerinin özet sonuçlar›n› daha da uzatabiliriz. Fakat bunlar konunun anlafl›lmas› için yeterlidir. Öncelikle TD’nin milli burjuvaziye iliflkin söylediklerimizi çarp›tt›¤›n› vurgulamak isteriz. Bir kez daha tekrarlamak isteriz ki biz ne söz konusu yaz›m›zda ne de baflka yaz›lar›m›zda milli burjuva s›n›f›n›n tümü için “devrimcidir” nitelendirmesi yapmad›k. Yapmay›z da. Bizim teorik esin kayna¤›m›z MLM’nin kuramc›lar›d›r. Marks-LeninMao’dur. TD, Mao’nun milli burjuvazi için söylediklerini do¤ru görmeyebilir. Ama TD’ye Lenin yoldafl›n ezilen ulusun burjuva hareketlerini “devrimci” ve “reformist” diye ikiye ay›rd›¤›n› hat›rlamas›n› isteriz. Gerçi MLM’nin kuramc›lar›n›n milli burjuvaziye iliflkin ne söyleyip söylemedi¤i TD’yi pek ilgilendirmedi¤i için Lenin’in söylemini de hat›rlatman›n pek de¤eri olmaz. Dün oldu¤u gibi bugün de milli burjuvazinin iki kanad› oldu¤unu savunduk-savunuyoruz. Söylediklerimiz bu kadar aç›k ve net. Sa¤ ve sol diye iki kanada ayr›l›r. Sa¤ kanat gerici, karfl›-devrimci iken, sol kanat ilerici- devrimcidir.

‹kinci olarak bizim milli burjuvaziyle (sol kanad›yla) ittifak›m›z›n “taktik” de¤il stratejik bir sorun oldu¤unu bir kez daha alt›n› çizerek belirtelim. Üçüncü olarak tekrar vurgulamak isteriz ki herhangi bir s›n›f- s›n›flar, parti veya örgütlerin siyasi e¤ilimi baz al›narak analiz edilmez. Bir s›n›f ve s›n›flar “ekonomik durumuna göre tahlil edilir.” fiüphe yok ki her s›n›f›n siyasi e¤ilimi de ekonomik durumuna göre flekillenir. Bunun için fazla ayr›nt›ya durmaya gerek yok. Siyaset ekonomi iliflkisini bilenler bu konuyu fazla tart›flmaz. TD, s›n›flar› tahlil sorununa bu Marksit kuramdan hareket ederek de¤il önce “hangi parti siyasi temsilcisidir?” sorusuyla yaklafl›yor. Bir parti veya örgütte ekonomik durumuna göre de¤il savundu¤u siyasi program ve eylem çizgisine göre de¤erlendirilir. Anlafl›lmas› için bir partinin baflkan›, dahas› yönetimi ekonomik bak›mdan komprador, büyük toprak a¤as› veya TD’nin söylemiyle “iflbirlikçi tekelci kapitalist” olmayabilir, fakat o parti, egemen s›n›flar›n siyasi temsilcisi bir parti ve ayn› zamanda faflist olabilir. Bunlar birbiriyle çeliflmez. Ama flu çeliflir: ekonomik bak›mdan komprador, tekelci veya a¤a olan bir s›n›f, bir insan proletar ve yoksul köylü gibi düflünemez. O ne zaman düflünebilir? Ekonomik olarak yoksullafl›p proleterleflti¤i zaman. Ki bu da birden bire olmaz. Süresi olur. TD, ideolojik olarak do¤ru-sa¤lam bir görüfle sahip olmad›¤› için s›n›f ve partileri tahlil yönteminde de teorik oportünizmden kurtulam›yor. flüphesiz ki bu oportünizm kendisini Türk milli burjuvazisinde sol, Kürt milli burjuvazisinde ise sa¤-liberal flekilde gösteriyor. fiüphe yok ki TD’nin Türk milli burjuvazisi karfl›s›nda sol-sekter, Kürt milli burjuvazisi karfl›s›nda ise kuyrukçu bir çizgi izlemesinin arka palan›n› vurgusunu yapt›¤›m›z öznelci oportünist teori oluflturmaktad›r. 62


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ci kanat dahi komünist-devrimci güçlerin yan›nda yer almaz. Almakta zorlan›r. Yer almas› tamam›yla komünist ve devrimci hareketin do¤ru bir siyaset izlemesi ve devrim mücadelesinin seyrine ba¤l›d›r. Daha önceleri de iflaret etti¤imiz gibi bir parti sadece bir veya bir-kaç politikas›na göre de¤erlendirilmez. Buna göre de¤erlendirildi¤inde toptanc› sol-sekter Troçkist anlay›flla karfl›-devrimci nitelendirip ç›kars›n. TD’nin anlay›fl›na kal›rsa EMEP, ÖDP, SDP ve DEHAP, hatta Kongra-Gel’i de karfl›-devrimci olarak nitelendirmek gerek. Bu partiler CHP veya SHP ile ittifaka gidiyorlar m›-gittiler mi? Gittiler! Hem de seçimler döneminde. TD, ‹P’nin karfl›-devrimci olmas› için MHP vb. partilerle ittifak›n› görürken EMEP, ÖDP, DEHAP, SDP gibi küçük ve orta burjuva partilerinin CHP ve SHP ile ittifak›n› niye TD, ulusal sorundaki bak›flaç›s›n›n sonucu olarak g ö r m ü y o r ? Yoksa CHP ve PKK/Kongra-Gel’e kuyrukçuluk yapmaya devam ediyor. SHP karfl›-devDaha önce belirttik: TD ve öncelleri gerek PKK gerekse de- rim partisi devamc›s› Kongra-Gel konusunda genel olarak do¤ru bir si- ¤il mi? yaset izlemedi-izlemiyor. TD, ulusal sorun ve PKK karfl›s›nE¤er karfl›devrimin partida 12 Eylül Askeri cuntas› öncesinde bir yan›yla sol-sekter di¤er yan›yla ise esasta sosyal floven siyaset izlerken, an- leriyse, o halde cak bu çizgi 1980’li y›llar›n ortalar›yla birlikte (silahl› mü- TD’nin tutarl› olmas› için ad› cadeleyi bafllatmas› ve bir güç haline gelmesi) sa¤-libaral geçen partileri kuyrukçu bir hatta dönüfltü de karfl›-devrimci olarak nitelendirmesi si gibi) faflist veya TD’nin deyifliyle karfl›- gerekmez mi? devrimci s›n›flar veya onlar›n siyasi temsilTD, ‹P üzerinden bizi elefltirirken ne dicisi partilerle bazen ayn› politikalarda buyor? “MHP karfl›-devrimci”, o halde bu karluflmas›, ya da belli dönemlerde ittifak (k›z›l fl› devrimci partiyle ittifak yapan (k›z›l elma elma gibi) yapmas›, o parti veya partileri ittifak› da olsa) partiler de karfl› devrimcidir. karfl›-devrimci ilan etmek için yeterli poliTD’ye göre devrimci-ilerici bir parti kartik nedenler olamaz. fl›-devrimin paritileriyle hiç bir zaman ittiBu tür durufllar milli burjuvazinin sadece sa¤ kanad›na özgü de¤il bazan sol kana- fak yapmaz, bir arada duramaz. Onun için d›na da uygun düfler. Özellikle de devrim milli burjuvazinin emperyalizm, feodalizm cephesinin zay›f-geri oldu¤u dönemlerde ve komprador kapitalizm taraf›ndan ezilmeb›rakal›m sa¤ kanad› bir kenara sol-devrim- sinin hiç bir önemi yok. Dahas› bu nesnel

TD, eklektik oportünizmin içerisinde bariz bir flekilde kulaç at›yor: Bir yandan milli burjuva s›n›f› içerisinde sa¤-sol, devrimci karfl›-devrimci kanat ayr›m› yapm›yor, ama di¤er yandan ise Türk milli buruvazisinin tümü için karfl›-devrimci, Kürt milli burjuvazisinin tümü içinse devrimci tan›m›n› yapmaktan geri durmuyor. TD, böylelikle kald›rd›¤› tafl› aya¤›na vurdu¤unun fark›nda de¤il. Birincisi, ister Türk isterse Kürt olsun her iki ulusun da milli burjuvazisi içerisinde sa¤-sol, bu ba¤lamda devrimci, karfl›-devrimci kanatlar vard›r. ‹kincisi, her iki ulusun milli burjuvazisi aras›nda fark vard›r, ama bu “ayr›m” birisinin tümüyle karfl›-devrimci, di¤erinin ise tümüyle devrimci oldu¤u fleklinde de¤ildir. Üçüncüsü, milli burjuvazinin veya onu temsil eden partilerden birisinin (‹flçi Parti-

63


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

gerçeklik milli burjuvaziye, özellikle de sol kanada devrimci-ilerici bir siyasal e¤ilim kazand›rmaz. Tabii bunu Türk milli burjuvazisi için yap›yor. Ama ifl Kürt milli burjuvazisine geldi mi bir anda her fley unutularak soruna yaklafl›l›yor. Keskin solcu anlay›fltan sa¤-liberal oportünist anlay›fla savruluyor. ‹flte tamda bu noktada ‹brahim’in D. Perinçek revizyonisti için söylediklerinin ayn›s› TD için de geçerlidir. Do¤u Perinçek revizyonisti dönemin milli burjuvazisi veya partisinin devrimci ve ilericili¤i için tek kriter olarak savundu¤u (yukar›da da aktard›¤›m›z gibi) “karfl›-devrim partileriyle ittifak kuramaz, bir arada duramaz” anlay›fl›ndayd›. TD ise bunun soldan yorumunu Türk milli burjuvazisi için sa¤dan ise Kürt milli burjuvazisi için yapmaktad›r. O da ittifak kurarsa karfl›-devrimci olur. Dolay›s›yla bu noktada D. Perinçek’le görüflleri çak›fl›yor. D. Perinçek, “milli burjuvazi hiç bir koflul alt›nda karfl›-devrim partileriyle bir arada duramaz-ittifak kuramaz, kurarlar ise devrimci ve milli olamazlar derken, TD de ayn› görüflleri ‹P örne¤inde görüldü¤ü gibi “karfl›-devrim partileriyle ittifak kuran partiler devrimci de¤il karfl›-devrimcidir” diyor. Tabii bunu da sadece MHP, BBP gibi partilerle ittifaka indirgiyor. TD’ye göre ‹P, e¤er bu “k›z›l elma” ittifak›n› MHP gibi faflist partilerle de¤il de CHP, DYP, ANAP, DSP ve SHP gibi partilerle kurmufl olsayd›, “karfl›-devrimci” olmayacakt›. Bunu söylerken eklektik oportünizmin girdab› içerisinde oldu¤unu ise farketmiyor. Veya ifline gelmiyor. Türk milli burjuvazisi için söylediklerini Kürt milli burjuvazisi için söylemiyor. Toptanc› mant›kla birisi yap›nca karfl›-devrimci, di¤eri yap›nca devrimci oluyor. Soral›m; CHP ve SHP, hatta ANAP ile ittifak› oluflturmak veya savunmak devrimci bir politika ve durufl mu? Bu ülkede en devletçi ve ayn› zamanda en Kemalist partinin CHP’nin oldu¤unu tar-

t›flmaya gerek var m›? fiovenizmin suç ortakl›¤›n› yapmak karfl›-devrimci bir politika oluyor da, Avrupa Birli¤i’ne (AB) üyeli¤i savunmak ve bunun çabas› içerisinde bir siyaset izlemek devrimci-ilerici politika m› oluyor? AB ve di¤er emperyalist devletlerin bu ülkenin milli kaynaklar›n› sömürmesi yok mu? Bu karfl› devrimcilerin milli görevi olmaz m›? ABD’nin Irak’› iflgaline karfl› sessiz kalmak veya bu iflgali alk›fllamak-desteklemek devrimci-ilerici bir durufl ve politika m›? Rus sosyal emperyalizminin ideolojiksiyasi savunuculu¤unu (DDKD, Özgürlük Yolu (PSK), gibi reformist ulusal hareketler savunuyordu) yapmak, devrimci-ilerici durufl mu? Dahas› bu çizgi sonucu onlarca komünist ve devrimcinin öldürülmesi mi devrimcilik ve ilericilik? Hem de bu hareketlerin reformist çizgileri sonucu TD’nin bildi¤i düflündafllar› katledildi. Rusya’n›n Macaristan, Çekoslovakya ve Afganistan müdahalelerini desteklemek mi devrimci ve ilerici politika? Komünist ve devrimcileri katletmek, devrimci-ilerici politika ve durufl mu? Demek ki bir hareket, bir parti sadece flu veya bu karfl›-devrimci politikay› savunduuygulad› diye hemen karfl›-devrimci ilan edilmez. O özgülde savundu¤u ve uygulad›¤› politikalar› karfl›-devrimci ve gerici olur ama bu, o hareketin karfl›-devrimci de¤erlendirilmesi için henüz yeterli argümanlar olmaz. Sistemleflmifl bir çizgi ve bütünlük arz etmesi gerekir. Milli burjuvazinin sa¤ kanad›n› tart›flm›yoruz. Bu kanat bafl›ndan sonuna kadar karfl›-devrimcidir. Ve sadece fiili iflgal koflullar›nda milli devrim saflar›nda yerini al›r. Dolay›s›yla tart›flma konumuz buras› de¤il. Kald› ki zaman zaman karfl›devrimci politikalar izlemek sadece Milli burjvazinin sol kanad›na özgü bir fley de¤il. Bu tür durumlara komünist ve küçük burjuva parti ve hareketler de düflmüfltür. Bunun örnekleri hem ülkemiz devrimci hareket ta64


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

rihinde hem de di¤er ülkelerin tarihinde çokçad›r. ‹sterseniz bunu da tart›fl›r›z! Bilinmelidir ki Türkiye-Kuzey Kürdistan Komünist ve devrimci hareketinin ideolojik hastal›klar›ndan birisini de bir parti analiz edilirken genel siyasi çizgisi ( ulusal ve uluslararas› çizgisi) de¤il bir-iki politikas›n›n baz al›nmas› oluflturmaktad›r. Bak›fl aç›s› bu olunca elbetteki tam bir ideolojik kaos olur. Bu bak›fl aç›s› do¤al olarak örgütsel ayr›l›klardan tutal›m da kuyrukçulu¤a, oradan da sekter-kaba yaklafl›mlara kadar bir çok yanl›fl› beraberinde getiriyor. Hatta bu tek yanl› oportünist görüfl aç›s› örgütleri daha da olumsuzlu¤a iterek ölümlere varan çat›flmalara sürüklüyor. Komünist-devrimci ve ulusal hareketin 30 y›ll›k tarihine bir göz at›n, bunun örneklerini çok bulursunuz. TD’nun kendisi de hat›rlar. Karfl›l›kl› çat›flma ve ölümlerin arka plan›nda oportünist tezlerin yatmakta oldu¤unu görürsünüz. Öyle ki bir dönem Kürt ulusal hareketine karfl› “hep mücadele, ittifak ve uzlaflma hiç yok” sol-sekter siyaset tarz› izleyenler ama bir baflka dönem (ulusal hareket güçlü oldu¤u) hep ittifak, mücadele hiç yok sa¤-kuyrukçu çizgiyi izlemifl-izlemektedirler. Bu çizgi sahiplerinden birisini de TD ve öncelleri oldu¤unu belirtelim. Ezilen ulus hareketlerinin her halükarda “demokratik” muhtevas›n›n olmas› farkl› fley, ama bu haraketlerin tümünün devrimciilerici olmas› ise farkl› fleydir. ‹flte TD’nun akl›n›n elvermedi¤i nokta buras›d›r. Lenin milli bask› alt›ndaki uluslar›n (sömürge veya ba¤›ml›) milli burjuvazisinin kendi içerisinde ekonomik-siyasi bak›mdan iki ayr› gerçekli¤i görmemifl olsayd› bu hareketleri “devrimci” ve “reformist” diye ikiye ay›rmazd›. Ve bunlardan “devrimci” karakterde olan hareketleri destekleriz derken ama “reformist” karakterde olanlar› ise “desteklemeyiz” tespitine gitmezdi. TD’nun oportünizmi ya Leninist söylemden habersiz oluflundan ya da “güçlü” olan karfl›s›nda oportünist bir flekilde boyun e¤mesindendir. Sonuçta her iki siyasi olumsuzlu¤un da nedeni 65

ideolojiktir. Do¤ru bir analiz bilimsel bir dünya görüflüyle do¤rudan orant›l›d›r. S›n›flar› tahlil ederken bak›fl aç›n do¤ru de¤ilse pratikte de ya sol ya da sa¤ bir çizgiye savrulursun. Bilinir ki her bir siyasi çizgiyi belirlemede tayin edici olan unsur siyaset de¤il ideolojidir. Hangi ideolojiyi savunursan o siyasi çizgi do¤rultusunda yürürsün. Her bir siyasi çizgi bir ideolojinin, her ideoloji bir s›n›f›n, her s›n›f da bir ekonomik zemine ba¤l›d›r. Tersi düflünceler idealizmdir. Kald› ki Türk milli kapitalizmi, emperyalizm, komprador kapitalizm ve büyük toprak a¤alar› s›n›f›n›n ekonomik ve siyasi bask›s›na maruz kalm›yor mu? Ayn› durum Kürt milli burjuvazisi için de geçerlidir. Yaln›z o, bu üçlü bask›ya ek olarak bir de milli bask›ya maruz kal›yor. Bu anlamda ezen ulus burjuvazisiyle aras›nda çeliflki mevcuttur. Ki ulusal mücadeleyi de kendi pazar›na sahip ç›kmak için yürütüyor. Yaln›z burada bir noktan›n alt›n› önemle çizmek istiyoruz: Kürt ulusu demek veya Kürt ulusal burjuvazisi demek tek bafl›na ne PKK’dir, ne de di¤er Kürt ulusal hareketleridir. Kürt ulusal burjuvazisi bu hareketlerle s›n›rl› de¤il. Bir çok egemen s›n›f partisi milli burjuva sa¤ partiler içerisinde örgütlüdürler. Ki bu hareketlerin ulusal bask›ya karfl› ç›kt›klar› ve bu yan›yla reformist veya devrimci mücadele yürüttükleri do¤ru, fakat bu hareketlerin anti-emperyalist yanlar›n›n güçlü oldu¤u ne yaz›k ki söylenemez. Bunu ABD ve AB’ye karfl› tutumlar›nda çok somut bir flekilde görebiliriz. Fakat ayn› fley Türk ulusal burjuvazisi için söylenemez. Belirtmek gerekir ki bu gibi çok uluslu yar›-sömürge ülkelerde ezilen ulusun ulusal burjuvazisinin anti-emperyalist yan› ezen ulusun ulusal burjuvazisi kadar güçlü de¤ildir. Çünkü ezilen ulus ad›na yola ç›kan burjuva hareketler kendi pazaran›n önünde engel güç olarak emperyalizmi de¤il, ezen ulusun burjuvazisi ve devletini görmektedirler. Dolay›s›yla bu güçler do¤rudan emperyalizme yönelmek yerine egemen ulus burjuvazisine yönelmektedir. Yönelirken de


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

denize düflen y›lana sar›l›r misali emperyalist devletler baflta olmak üzere bir çok gerici devletle iflbirli¤i, ittifak yolunu ararlar. Dolay›s›ylad›r ki bu tür ulusal hareketlerin anti-emperyalist yanlar› güçlü de¤ildir. Ancak bu ulusun milli burjuvazisi devrimin içinden geçti¤imiz döneminde milli bask›dan kaynakl› olarak komünist ve devrimcilere daha yak›n durur, durmaya çal›fl›r. TD’ye göre Türk milli burjuvazisi üzerinde emperyalizmin ve yerli egemen s›n›flar›n›n bask›s›-sömürüsü yoktur. Onu devrimci-ilerici k›lacak hiçbir faktör yoktur. Ama Kürdisdan ulusal burjuvazisi “ulusal boyunduruk (kendilerinin deyifliyle “sömürge”) alt›nda oldu¤u için tümden devrimci-ilericidir. Bu ne demektir? Bu, Türkiye’yi tamamen emperyalizmden ba¤›ms›z olarak gören bir anlay›flt›r. Öyle ya, Türk milli burjuvazisi üzerinde emperyalizmin bask›s› yoksa veya buradaki milli kapitalizmin geliflmesi önünde emperyalizm engel de¤ilse o halde neden Türkiye için emperyalist nitelendirmesi yapm›yorsunuz ki? Tersi durumda, yani emperyalizmin baflta ekonomik ilhak› olmak üzere siyasi bask›s› da varsa, pekala Türk milli burjuvazisinin bu olgularla çeliflkisi yok mu? Ayn› flekilde komprador kapitalizm ve feodalizm milli kapitalizmin geliflmesi önünde engel de¤il mi? E¤er engeldir diyorsan›z, o zaman bu nesnel ekonomik gerçeklikten kaynakl› olarak Türk milli burjvazisinin sözkonusu güçlerle siyasi çeliflkisi olmaz m›? Onlara karfl› mücadele yürütmez mi? En az›ndan bir kanad›? Peki bu da ona devrimci-ilerici karakter vermez mi? Daha aç›k bir deyiflle Türk milli burjuvazisinin anti-emperyalist, anti- feodal ve antikomprador kapitalist mücadelesi proletaryan›n önderli¤inde yürütülecek olan demokratik devrimine güç katmaz m›, onu gelifltirip güçlendirmez mi? Bir nokta daha: TD’nin unuttu¤u, yani her ne kadar Kürdistan için “sömürge” vb. tezleri savunsa da ancak bu, onun Kürt so-

runu karfl›s›nda do¤ru bir anlay›fl ve durufla sahip oldu¤unu göstermez. O, Kürdistan’› “sömürge” olarak de¤erlendirmekle yanl›fl yapt›¤› gibi, ayn› zamanda pratikte kimi zaman sa¤ kimi zaman ise sol çizgi izlemektedir. ‹flte bu zigzagl› oportünist çizgileri ne Kürt ulusunun gerçek ba¤›ms›zl›¤›na ne de bütün uluslardan halk›n gerçek kurtulufl mücadelesine hizmet etmiyor. O, emperyalizmin sömürgesi uluslar›n durumuyla, yar›-sömürge ülkelerdeki ezenezilen ulus iliflkisi ve buradaki s›n›flar›n mevzilenmesini birbirine kar›flt›rarak derin bir teorik oportünizme düflmektedir. Birinci yanl›fl›; Kürdistan’› sömürge olarak tan›mlamakla, ikinci yanl›fl› Kürt ulusal burjuvazisinin tümünü devrimci ilan etmekle, üçüncü ve en ciddi yanl›fl› ise tümünü devrimci ilan etti¤i bir burjuvaziyle ittifak› stratejik de¤il “taktik” bir sorun olarak ele almakla yapmaktad›r. ‹flte ne savundu¤unu, ne yapt›¤›n› bilmeyen flaflk›n bir insan gibi bir sol’a bir sa¤’a politik yalpa yapma buna derler. TD’nin di¤er konularda oldu¤u gibi bu konuda da kafas› hayli kar›fl›k. fiüphesiz ki Türk milli burjuvazisinin de ulusal bask›da belirleyici olmasa da pay› var. Türk milli burjuvazisi ezen-ezilen ulus iliflkisinde “milli misak-i”cidir ve bu anlamda sosyal floven ve s›n›f iflbirlikçidir. Ama bu s›n›f›n emperyalizm karfl›s›ndaki tutumu öyle de¤ildir. Onun en güçlü yan› anti-emperyalist olufludur. Bu burjuvazi ABD’nin Irak’› iflgali, AB üyeli¤i konusunda sözü geçen Kürt burjuva reformist veya devrimci kanat partilerinden daha ileri ve devrimci durufl sergilemifltir-sergilemektedirler. K›sacas›, durumu her iki ulusun milli burjuva partileri somutunda ve özgün sorunlar› ba¤lam›nda de¤erlendirmek gerek. Yoksa tüm ezilen uluslar›n (ister sömürge, ister ba¤›ml›, isterse yar›-sömürge olsun) milli burjuvazisi için ayn› MLM kuram geçerlidir. Birisi için farkl› di¤eri için farkl› bir milli burjuva tan›mlamas› yok Marksizm’de. Türk Milli burjuvazisinin milli bask›da 66


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

suç ortakl›¤› yapt›¤› noktas›ndaki görüfllerimiz yeni de¤il, yoldafl Kaypakkaya’dan günümüze kadar savunagelmekteyiz. Ama bu, birinin tümden karfl›-devrimci di¤erinin ise tümden devrimci olarak de¤erlendirilmesini getirmez. Yukar›da ortaya koyduk. Her iki ulusun da ulusal burjuvazisinin hem devrimci hem de karfl›-devrimci kanatlar› var. Bu da öncelikli olarak söz konusu s›n›f›n ekonomik yap›s›ndan kaynakl›d›r. Dolay›s›yla her iki ulusun ulusal burjuvazisinin Demokratik devrim karfl›s›ndaki durufl ve paydalar› esasta ayn›d›r. Sözün k›sas›, TD’nin gerek milli burjuvaziye iliflkin teorisi gerekse bu ba¤lamda bize yönelik yürüttü¤ü elefltireler ideolojik g›das›n› eklektizmden almaktad›r. TD, MLM’nin kuramc›lar›na göre de¤il onun karfl›t› düflünce ak›mlar›n›n kuramc›lar›na göre teori üretiyor. MLM kuramc›lar di¤er konularda oldu¤u gibi bu konuda da pek ilgilendirmiyor. Böyle olunca da bir türlü oportünizmden kurutulam›yor. ‹deolojiyi günü birlik siyaset yapmaya feda ederek pragmatist hat izliyor. Devrimci teori ›fl›¤›nda hareket etmedi¤i için de pratikte kör-topal yürüyor. Dolay›s›yla bir yerde sol-sekter, di¤er yerde ise sa¤-liberal çizgi izlemekten kurutulam›yor. Bütün küçük burjuva hareketlerin en belirgin ve ayn› zamanda ortak siyasi e¤ilimi de budur.

PKK/Kongra-Gel Kuyrukçulu¤una Devam! TD, ulusal sorundaki bak›flaç›s›n›n sonucu olarak PKK/Kongra-Gel’e kuyrukçuluk yapmaya devam ediyor. Daha önce belirttik: TD ve öncelleri gerek PKK gerekse devamc›s› Kongra-Gel konusunda genel olarak do¤ru bir siyaset izlemedi-izlemiyor. TD, ulusal sorun ve PKK karfl›s›nda 12 Eylül Askeri cuntas› öncesinde bir yan›yla solsekter di¤er yan›yla ise esasta sosyal floven siyaset izlerken, ancak bu çizgi 1980’li y›llar›n ortalar›yla birlikte (silahl› mücadeleyi bafllatmas› ve bir güç haline gelmesi) sa¤-li67

baral kuyrukçu bir hatta dönüfltü. TD’nin Kürdistan’› “sömürge”, “seksiyon”, “ PKK, küçük burjuva bir harekettir,” “ulusal demokratik mücadele yürütüyor”, “Kürdistan devrimini PKK’ye havele etme,” “iktidar için mücadele eden güç”, “üst düzey ve uzun vadeli çeflitli ittifaklar”, “Apo için ölüm orucu eylemi yapma”, “canl› kalkan olarak savafl› engelleme prati¤i” gibi belirleme ve pratiklerin tümü PKK’nin 1984 sonras› geliflimiyle koflutluk sa¤layan sa¤liberal teorisinin sonucudur. Bu, küçük burjvazinin “güçlü” karfl›s›ndaki politik e¤ilimidir. Hemen hemen tüm küçük burjuva hareketler PKK güçsüzken (12 Eylül cunta öncesi) sald›rm›fl, ama güçlü oldu¤u dönem ise onun kanatlar› alt›na, hem de sa¤ pragmatist bir anlay›flla kuyrukçu olarak girmifltir. Hat›rlan›rsa kendi iç belgelerinde de “PKK kuyrukçusu siyaset izlediklerine” dair özelefltiri vermifllerdi. Üstelik sözkonusu özelefltiri PKK’nin ulusal devrimci karakterinin güçlü oldu¤u dönemde (1999 öncesi) verilmiflti. O gün bile “kuyrukçuluk yapt›klar›n›n” özelefltirisini yapan TD, gelinen aflamada, özellikle de “canl› kalkan” vb. gibi ittifak ve pratikleriyle daha sa¤ kuyrukçu bir hat izledi¤ini görmelidir. Ki ayn› TD, tam da bu sa¤ kuyrukçu ittifak ve çizgiyi sergilerken, PKK Maoist ve devrimci harekete sald›rd›-sald›r›yordu. Daha aç›kças›, PKK’yi “küçük burjuva devrimci hareket” olarak tan›mlad›¤› bir dönemde “kuyrukçuluk yapt›k” özelefltirisini, “küçük burjuva reformist hareket” tan›mlamas›n› yapt›klar› PKK’ye endeksli sergiledikleri pratiklerinin hayli hayli kuyrukçu bir çizgi oldu¤unu bilmek zorundad›rlar. Devrimci sürecinde yapt›¤›n kuyrukçuluksa “reformist” de¤erlendirdi¤in dönemde yapt›¤›n ise kuyrukçulu¤un daniskas› olur! TD, Kürdistan devrimini PKK, Türkiye devrimini ise kendi düflündafllar› yapacak teorisini y›llarca yapt›. Kuzey Kürdistan halk›n›n ve ulusunun gerçek kurtuluflunu birlikte ve komünist partileri önderli¤i alt›nda örgütlemeyle de¤il de PKK’ye havele ederse, tabii ki sa¤ kuyrukçu olur. Çünkü


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

TD’nin Türkiye-Kuzey Kürdistan iflçi s›n›f› ve halk›n›n kurtuluflu için savundu¤u tez oportünisttir. Bu ideolojik-teorik oportünizm “güçlü” karfl›s›nda her türden kuyrukçulu¤u getirir. TD, neredeyse PKK’nin her savundu¤unu ve yapt›¤›n› savunur duruma gelmiflti. Bu kuyrukçulu¤unun sonucu olarak da PKK’nin 1999 öncesi ilan etti¤i, hem de tek tarafl› tüm “ateflkesleri” do¤ru bir politika deyip hararetli bir flekilde savunmufl-desteklemifltir. Ayn› süreçte politika yap›fl tarz›nda dahi PKK’den oldukça etkilenmifl ve ona özenmifltir. “‹deoloji hiçbir fley politika her fley” deyip, ideolojiyi politikaya yedirerek günlük-k›sa vadeli hesaplara göre politika yapm›flt›r. Ayn› ideolojik etkileflimle ayn› tarihi kesitlerde “iflçi s›n›f›” söylemini dahi neredeyse a¤z›na almaz olmufltur. PKK’nin politik etki gücü bir çok küçük burjuva hareketi, ideolojiyi bir kenara b›rakmas› için sersemlefltirmifltir. “Ne ideoloji”, “politika politika” deyip adeta “tarihin sonu” teorisini gelifltiren emperyalist ideolog Fukuayama’lara güç kat›lm›flt›r. ‹flçi s›n›f› söylemi yerine “emekçi s›n›flar” kavram›n› kullanm›flt›r. Kald› ki bu elefltiriyi sadece biz yapm›yoruz-yapmad›k. Kendi iç tart›flmalar›nda dahi bu durum gündeme getirilerek elefltiri konusu yap›lm›flt›r. Belirtmek gerekir ki sözkonusu ortayolcu küçük burjuva ak›mlardaki ideolojik k›r›lmalar Gorbaçov’un reformist ve neo-libaral söylemleriyle daha bir h›z kazand›. Ki bu ideolojik dalgadan sadece PKK gibi ezilen ulus milliyetçisi hareketler de¤il, TD gibi E. Hocac› ak›mlar da etkilendi. MLM söylemlerkavramlar yerine neoliberal ve popülist söylemler tercih edildi. Amaç (ideoloji) de¤il, günü kurtarma üzerine politikalar yapma h›z kazand›. TD, bu günübirlik oportünist çizgisini hala da devam ettiriyor. Bundan kurtulamaz da. Kurtulmas› için öncelikle ideolojik hatt›n› de¤ifltirmesi flartt›r. Kendisinin de yerinde tespit etti¤i gibi izinde yürüdükleri “uluslararas› Komünist hareket ideolojik ve örgütsel bir kriz yaflamak-

ta”d›r.(abç)(agd.sf,53) Bu, Hocac› çizgi etraf›nda yürüyen siyasi ak›m ve hareketer için do¤ru bir tespittir. Fakat ayn› tespiti kendisi ve savundu¤u siyasi hareket için yapmamas› tutars›zl›kt›r. Bir yandan “uluslararas› komünist hareket ideolojik ve örgütsel kriz yafl›yor” diyeceksin, ama öte yandan bu krizin neresinde oldu¤unu, ondan nas›l etkilendi¤ini ortaya koymayacaks›n. Böyle teori olmaz! Bilinmelidir ki tek tek ülkelerdeki revizyonizm veya oportünizm, dahas› MLM’ye yabanc› bütün ideolojik ak›mlar uluslararas› revizyonizm, reformizm, Troçkizm veya anarflizmden ayr› olarak ele al›namaz. E¤er Hocac› ak›mlar uluslararas› düzlemde “ideolojik kriz” yafl›yorsa, ayn› krizi TD de yafl›yor demektir. Bunlar birbirinden ayr›lmaz. TD ve düflündafl› hareketler bize göre zaten derin bir ideolojik kriz yafl›yor. Ama burada meselenin kilit noktas› bu krizden TD’nin de etkilendi¤idir. Bu, normal etkilenme de¤il. Ciddi boyutta bir etkilenmedir. TD, ister kabul etsin isterse etmesin, daha önce de bir çok kez iflaret etti¤imiz gibi derin bir ideolojik kriz yaflamaktad›r. Bu ideolojik krizin do¤al sonucu olarak da devlet, devrim, parti ve sosyalizm sorunlar›nda oportünist fikirler savunuyor. PKK gibi hareketlerin kuyru¤una tak›labiliyor. TD’nin ulusal sorun konusunda oportünistli¤ini kan›tlamak için fazla örnek sunmaya, san›r›z gerek yok. Tutars›zl›¤›n› görmek isteyenler için PKK’ye iliflkin yap›lan Marksizm d›fl› tespitlere, dahas› flu anki tespitleriyle prati¤ini karfl›laflt›rmalar› yeterli olur. TD, ne diyor? “Öcalan’›n ‹mral› çizgisi, ideolojik teslimiyet, politik irade k›r›lmas›, yenilgi ve tasfiyecilik çizgisiydi. PKK bunu, 7. Kongre’de onaylayarak, küçük burjuva ulusal devrimci çizgiden, küçük burjuva ulusal reformcu çizgiye geçti. Bu tasfiyeci çizginin gere¤i olarak gerillalar Güney’e çekilmifl ve silahl› mücadeleden vazgeçildi¤i aç›klan68


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

m›flt›. 8. Kongre’de PKK’nin tasfiye edilerek yerine KADEK’in kurulmas› ile yenilgi hukukilefltirildi, ulusal devrimci hareketin, ulusal reformcu bir harekete dönüfltürüldü¤ü resmen ilan edildi.” “‹ktidar talep eden çizgisiyle” “Leninizm emperyalizmle uzlaflan ulusal hareketlerin reformist karakterini aç›klayarak, Kongra-Gel gerçe¤ini teflhis etmemizi sa¤layacak ideolojik donan›m› haz›rlam›flt›. Bu nedenledir ki, küçük burjuva ulusal devrimcili¤inden küçük burjuva reformculu¤una k›r›l›p savrulurken oldu¤u gibi, bundan burjuva reformculu¤una do¤ru gerilerken de Leninizm aleyhtarl›¤›n›n güncellefltirilmesi oldukça anlaml›d›r.” (abç) (agd. sf, 25-26-27) ‹lk olarak TD’nin gerek PKK’yi gerekse devam› olan Kongra-Gel’i “küçük burjuva hareket” olarak tan›mlamas›n›n, do¤ru ve bilimsel bir tespit olmad›¤›n› belirtelim. Ne PKK ne de Kongra-Gel Kürt küçük burjuva bir hareket de¤il, Kürt milli (orta) burjuvazisinin (devrimci) siyasi temsilcilerinden biri olan milliyetçi bir harekettir. Bu, PKK’nin ç›k›fl›ndan beri böyledir. Bir baflka ifadeyle PKK, siyaset sahnesine ç›kt›¤›ndan günümüze kadar Kürt ulusal burujuvazisinin talepleri ve amaçlar› do¤rultusunda örgütlenmifl bir harekettir. Onun ideolojikprogramatik ve örgütsel hatt› kuruluflundan bugüne proletaryaya, dahas› s›n›fsal kurtulufla göre de¤il, uluslara göre örgütlenmeyi esas alan milliyetçi burjuva bir harekettir. ‹kinci olarak Öcalan’›n “ideolojik çizgisindeki teslimiyeti” ‹mral› süreciyle bafllatm›fl oldu¤u düflüncesi, TD’nin Leninist devrim ve örgütlenme anlay›fl›ndan ne denli uzak oldu¤unu gösteriyor. Yukar›da da vurgulad›¤›m›z gibi, e¤er Öcalan’›n ideolojik teslimiyet çizgisinin tarihi aran›yorsa, bunun en do¤ru tarihi 1999 ‹mral› sonras› de¤il, ilk kuruldu¤u dönemdir. Çünkü bu hareket ç›k›fl› itibar›yla her ne kadar Marksizm’den etkilenmifl olsa da, ancak bu çizgi milliyetçi burjuva ideolojisinin hakim oldu¤u bir çizgiydi. Ki PKK’yi siyasi olarak bu69

raya kadar getiren de bu milliyetçi burjuva ideolojisiydi. Milliyetçili¤in beslendi¤i ideolojinin burjuva ideolojisi oldu¤unu vurgulamaya gerek yok. Kald› ki bu gibi milliyetçi ak›mlar Marksizm içinden ç›km›fl ve onu revize eden sa¤ veya sol oportünist küçük burjuva bir hareket ve ak›mlar de¤il. Dahas› bu gibi hareketler ve ideolojik ak›mlar “sol” hareketler kategorisinde de¤il, burjuva hareketler kategorisinde de¤erlendirilir. Çünkü onlar›n program› ve amac› komünizmi hedef almak üzerine de¤il, kendi ulusal devletlerini kurmaya yönelik ulusal burjuva karakterlidir. Stalin yoldafl bu tür hareketleri keyfi için “burjuva karakterli hareketler” olarak nitelendirmiyor. Üçüncü olarak, PKK iktidar hedefli, yani mevcut iktidar› y›k›p bunun yerine iflçi s›n›f›n›n veya kendi ulusal burjuva iktidar›n› geçirmek için de¤il, ulusal devletini (ulusal bayra¤›n›) kurmaya yönelik bir mücadele yürüten bir hareketti-harakettir. Onun derdi hiçbir zaman mevcut siyasi iktidar› de¤ifltirmek de¤il. Öyle olsayd› ayr› örgütlenmeyi (ulusa) esas alarak de¤il birlikte örgütlenmeyi esas al›rd›. Ancak o zaman PKK için siyasi iktidar mücadelesi yürütüyor belirlemesi do¤ru olurdu. Bu konuda teorik oportünizm içerisinde olan yaln›zca TD de¤il, Maoist hareket d›fl›nda kalan bütün hareketlerdir. Ki bu hatal› teorik bak›flaç›s› sonucu olarak da yukar›da alt›n› çizdi¤imiz gibi PKK’yi “sol hareketler” kategorisinde de¤erlendirmektedirler. Bu yanl›fl teorileri sonucudur ki ‹mral› sonras› PKK’ye yönelik bir uçtan di¤er uca yanl›fl de¤erlendirmeler yap›ld›. Dördüncüsü, PKK “silahl› gücünü Güney’e çekmekle teslimiyetçi ve reformist” oldu, ya 2004 Haziran’›ndan sonra savafl› bafllatmakla ne oldu? Dün Güney’e çekildi reformist, bugün silahlar› patlatt› devrimci mi oldu? Ne kadar basit ve ucuz, bir o kadar da s›¤ bir de¤erlendirme!


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Beflinci olarak, Lenin yoldafl›n “devrimci” ve “reformist” ulusal hareketler tan›m›n› tahrifata u¤rat›yor. TD, Lenin’i tahrifata u¤ratt›¤› gibi teorisi ve prati¤iyle de uyum içerisinde hareket etmiyor. Tam bir tezatl›k içerisinde hareket etmektedir. Bir yandan ulusal hareketi “reformist” de¤erlendir, ama öte yandan destekler. Lenin böyle yorumlanmaz-alg›lanmaz! Bu, Leninist bir anlay›fl ve tutum de¤il. Tam tersine onun ad›na tezlerinin içini boflaltarak hareket etmektir. Ki bu konuda sadece küçük burjuva oportünizmi yanl›fl hareket etmiyor. Ayn› hatal› tespitler ve pratikler Maoist hareket saflar›nda (TKP/ML) da var. Lenin yoldafl bu kadar hem de aç›ktan çarp›t›larak sorunlara yaklafl›lmaz. Lenin yoldafl uluslar ve sömürgeler sorununu tart›fl›rken ulusal hareketler içerisinde “devrimci” ve “reformist” ayr›m›n› keyfi olarak yapm›yor. Bir teoriye uygun pratikte hangi siyaset izlenmelidir tezini de ortaya koyuyor. Sözü Lenin yoldafla b›rak›yoruz: “..., dikkatleri özellikle geri kalm›fl ülkelerdeki burjuva demokratik hareket sorunu üzerine çekmek istiyorum. Aram›zda baz› görüfl ayr›l›klar›na neden olan sorun, iflte budur. III. Enternasyonal’in ve Komünist partilerin geri kalm›fl ülkelerdeki burjuva demokratik hareketi desteklediklerini ilan etmelerinin, ilkelerde ve teoride do¤ru olup olmad›¤›n› aram›zda tart›flt›k; bu tart›flma sonunda ‘burjuva demokratik’ hareket teriminin yerine ‘devrimci-ulusal hareket’ terimini kullanmay› oybirli¤iyle kararlaflt›rd›k. Kuflkusuz, her ulusal hareket, ancak burjuva demokratik bir hareket olabilir, çünkü geri kalm›fl ülkelerin nüfusunun büyük kitlesi, burjuva ve kapitalist iliflkileri temsil eden köylülerden meydana gelmektedir. Bu ülkelerde, genel olarak kurulduklar›n› kabul etsek bile, proleter partilerinin köylü hareketiyle belirli iliflkiler kurmadan, köylü hareketini eylemde desteklemeden, bu geri ülkelerde sosyalist bir taktik ve siyaset izleyebileceklerine inanmak, hayale kap›lmak olur. Ama flöyle itirazlar olmufltur: E

¤er biz, burjuva demokratik hareketten sözedersek, reformist hareketle devrimci hareket ars›ndaki ayr›m silinmifl olacakt›r. Oysa, son zamanlarda, bu ayr›m, geri kalm›fl ülkelerde ve sömürgelerde bütün aç›kl›¤›yla belirli bir hal alm›flt›r, çünkü emperyalist burjuvazi bütün araçlara baflvurarak, reformcu hareketi, ezilen halklar aras›na da ekmeye çal›flmaktad›r. Sömürücü ülkelerin burjuvazisiyle sömürgelerin burjuvazisi aras›nda bir ölçüde yak›nlaflma olmufltur, öyle ki, s›k s›k ve belki de ço¤u durumda, ezilen ülkelerin burjuvazisi, bir yandan ulusal hareketleri desteklerken, ayn› zamanda, emperyalist burjuvaziyle anlaflma halindedir, yani emperyalist burjuvaziyle birlikte devrimci hareketlere karfl› ve devrimci s›n›flara karfl› savafl›m vermektedir. Bu, komisyonda yads›namaz bir biçimde tan›tlanm›flt›r; ve bu yüzden, bu ayr›m›n gözönünde tutulmas›n›n ve hemen her yerde ‘burjuva demokratik’ terimi yerine ‘devrimci-ulusal’ teriminin kullan›lmas›n› tek do¤ru davran›fl sayd›k. Bu terim de¤iflikli¤inin anlam› fludur ki, biz, sömürge ülkelerin burjuva kurtulufl hareketlerini, ancak bu hareketler gerçekten devrimci olduklar› taktirde, bu hareketlerin temsilcilerinin o ülkelerdeki köylülü¤ü ve sömürülen genifl kitleleri, devrimci bir ruhla örgütlendirmemize engel olmad›klar› taktirde desteklemeliyiz ve destekleyece¤iz. E¤er bu koflullar yerine getirilmezse, bu ülkelerde reformcu burjuvaziye karfl› (...) savafl›m veririz.” (abç)(Lenin,UKTH. Sf, 222-223) TD’nin Kongra-Gel’e iliflkin yapt›¤› tespitleri (“küçük burjuva reformist”, “burjuva reformist”) yukarda aktard›k. Daha önce belirttik: Kongra-Gel çizgisi kendi ba¤r›nda çok ciddi boyutta reformist özellikler tafl›sa da ancak bu çizgi hala da hakim durumda de¤ildir. Yani KongraGel’e damgas›n› vuran yön reformist de¤il devrimci ulusalc› çizgidir. Önemli bir vurgu: Bir hareketi “devrimci ulusalc› hareket” olarak de¤erlendirmek 70


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

demek ayn› zamanda onun her türlü haraketini de “destekleriz-desteklenmelidir” anlam›na gelmez-gelmemelidir. Çünkü bir ulusal hareketin devrimci karakter tafl›mas› demek o hareketin her yapt›¤› politikan›n devrimci-ilerici oldu¤u anlam›na gelmez. Tersi durum “reformist ulusal hareketler” için de geçerlidir. Bir hareket reformisttir diye bu, art›k o hareketin hiç ilerici-devrimci politika izlemedi¤i-izlemeyece¤i anlam›na gelmez. Bu ba¤lamda “reformist ulusal hareketlerin” de destekleyece¤imiz yönleri olabilece¤ini ak›ldan ç›karmamal›y›z. Bu iki önemli vurguyu yapt›ktan sonra TD’nin tutras›zl›klar›n› elefltirmeye dönelim: TD, Kongra-Gel’i “reformist ulusal hareket” olarak tan›ml›yor. Bir yandan bu tan›mlamay› yap›yor ama öte yandan Kongra-Gel’i destekliyor. Hem de bunu, tasfiyecilik ve reformizme kan tafl›yan “canl› kalkan” örne¤inde ve Kongra-Gel’in kuyru¤una tak›larak yap›yor. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turflusu!” Do¤rusu böylesi oportünizme flapka ç›kar›l›r! Lenin ne diyor? “Reformist ulusal hareketler desteklenmez” diyor! Lenin mi do¤ru söylüyor yoksa TD mi do¤ru yap›yor? Bir yandan “reformist” de¤erlendir, ama öte yandan seçimlerde DEHAP’› desteklemek veya onunla ittifak yapmak için didinip dur. Bir yandan reformist de¤erlendir, ama öte yandan savafl› durdurmak için “canl› kalkan” siyaseti izle! Bir yandan “tasfiyeci ve burjuva reformist” de¤erlendirmesini yap, ama öte yandan tasfiyeci-reformizmin de¤irmenine su tafl›! Bu, ne yaman çeliflki? Bu, nas›l bir Leninist yaklafl›m? Bunun neresinde devrimci tutarl›l›k? Bir komünist, bir devrimci sözüyle özüyle bir oland›r. Ama TD’de bunu gör71

mek mümkün de¤il. TD için Lenin yoldafl›n “reformist ulusal hareketlere” iliflkin yapt›¤› de¤erlendirme ve görevlerin hiç önemi yok. Onun için Lenin’i pragmatist bir flekilde sömürmek önemlidir. Ki ayn› pragmatizm Kongra-Gel’e yaklafl›mda da kendisini gösteriyor: “Ben canl› kalkan siyasetine kat›laca¤›m, sen de bana etkili oldu¤un yerlerde imkan sa¤layacaks›n”. Onun için MLM ilkeler ve do¤rular önemli de¤il. O, siyasette “do¤rulardan hareket etmeyi de¤il, ne faydal›ysa o do¤rudur”, ilkesinden hareket etmeyi amaç edinmifltir. ‹flte bu, pragmatizmdir. Pragmatizm amaca ulaflmak için her yolu mubah görür. Pragmatizm nereye kadar götürür? Ancak s›n›rl› bir yer ve geçici baflar›lar elde etmeye kadar götürür. Sonu hüsrand›r! TD’nin özden çok biçim a¤›rl›kl› siyaset tarz› PKK’nin ismini de¤ifltirmesi karfl›s›nda gösterdi¤i tepkiden de anlafl›l›yor: “PKK’nin K’si, en az›ndan Kürt sömürücü s›n›flar›n›n de¤il Kürt ezilenlerinin ve sömürülenlerinin damgas›n› tafl›yan bir ulusal hareketi simgeliyordu.” (agd.sf,30) Bir partinin, bir hareketin kendisini “iflçi”, “komünist”, “Emek” vb. olarak adland›rmas›ndan hareketle bir partiyi “ezilen ve sömürülenlerin damgas›n› tafl›d›¤›” fleklinde göstermek, tamam›yla ideolojik bir yan›lsamad›r. Sadece isimden hareketle bir parti ezilenlerin, hele hele sömürülenlerin hiç mi hiç temsilcisi olamaz. Bugün dünyada kendisini iflçi, komünist, emek vb. isimler alt›nda tan›mlayan partiler oldukça fazla. Ama bu partilerden MLM ideolojiyi savunanlar›n d›fl›nda kalanlar›n hiçbirisi komünist de¤il. Kimisi küçük burjuva devrimci partiler, kimisi karfl›-devrimci partiler durumundad›r. Hatta kimisi “‹ngiliz ‹flçi Partisi” somutunda görüldü¤ü gibi devlet-iktidar, dahas› emperyalizmin temsilcisi durumunda gerici partilerdir. Geçmiflin Komünist s›fatl› ama sosyal faflist partilerini hat›rlatmaya gerek görmüyoruz. Euro komünist partileri de.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

TD’nin PKK için “en az›ndan” da olsa “ezilen-sömürülenleri simgeledi¤i” tan›mlamas› yapmas› do¤ru de¤il. Bu, “e¤er devrimci güç” anlam›nda söyleniyorsa, bu nitelik ismini de¤ifltirmesinden dolay› ortadan kalkmad›. Çünkü devrimci karakterini hala koruyor. Yok PKK e¤er Kongra-Gel öncesinden “devrimcu ulusalc›” hareket de¤ilse, geriye ya komünist olmas› ya da halk hareketi olmas› kal›yor. TD, aç›ktan söylemese de ancak gerek isim de¤iflikli¤i noktas›ndaki hay›flanmas› gerekse “Kürdistan devrimini PKK’ye havale” etmesinden de anlafl›l›yor ki PKK’yi Komünist hareket olarak belirlemektedir. TD, isim de¤iflikli¤ine hay›flanaca¤›na PKK için yapt›¤› yanl›fl saptama ve kuyrukçu siyasetinin özelefltirisini yapmal›d›r. TD’nin “reformist” tan›m›na göre Kongra-Gel devrimin de¤il karfl›-devrimin güçleri aras›nda olmal›d›r. Ama TD’de bu tutarl›l›k nerede? Görüldü¤ü gibi TD, PKK ve Kongra-Gel konusunda o kadar yanl›fl tespitler ve birbirini tutmayan pratikler sergiliyor ki, hangi yaklafl›m›na el atsak orada bir tutars›zl›k ve eklektik oportünizm hemen kendisini a盤a vuruyor. Sözün özü, TD’nin Kongra-Gel’e yönelik yapt›¤› tespitler subjektif ve bir o kadar da çeliflkilerle doludur. Pratikte sol subjektif tespitine dahi uygun hareket etmiyor. Bunun z›dd› sa¤ kuyrukçuluk yap›yor. fiüphesiz bu da TD’nin eklektik oportünist çizgisinden kaynakl›d›r. TD ve TD gibi ara-orta ak›mlar›n genel siyasi çizgisi de zaten budur. Belirtmek gerekir ki TD’nin Kongra-Gel güdümlü sa¤ kuyrukçu bir siyaseti, devrimci çizgiye de¤il yasalc› tasfiyeci, revizyonist-reformist ak›mlar ve karfl›-devrimin sa¤ uzlaflmac› çizgisine kan tafl›yor. Bu tav›r, devrimci fliddet, silahl› mücadele gibi anlay›fl, eylem ve hareketlere karfl› ideolojik-siyasi sald›r›lar›n doluduzgin bir flekilde yürütüldü¤ü süreçte daha fazla güç katmaktad›r. Ezilen ulus hareketleri gözü kapal› ve basit pragmatist ç›karlar peflinden koflularak desteklenmez. PKK’nin veya baflka bir ulu-

sal hareketin dar milliyetçi ve sa¤-uzlaflmac› yanlar› desteklenerek devrim ve devrimci cephe güçlendirilemez. Siyasette kuyrukçuluk ba¤›ms›zl›k ve baflar›y› de¤il, teslimiyet ve tasfiyecili¤i getirir.

“‹deolojik Kriz Var”! Çözecek Anahtar: MLM’yi Savunmakt›r! TD, “Uluslararas› ideolojik kriz var,” tespiti yap›yor. Bu tespiti bir bak›ma do¤ru bir tespittir. Bir bak›ma diyoruz, çünkü kriz içerisinde olan Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisi de¤il, ondan etkilenen küçük burjuva ideolojik ak›mlard›r. ‹flte kriz içerisindeki ideolojik ak›mlardan birisi de TD’nin alt›n› çizdi¤i gibi Enver Hoca taraf›ndan yar›-Troçkist, yar›-revizyonist görüfllerin sentezi olarak infla edilen küçük burjuvazinin ideolojisini savunan TD ve onun düflündafl› olan siyasi hareketlerdir. Evet, TD do¤ru bir noktaya iflaret etmifl. Fakat bu nokta sadece buzda¤›n›n görünen yüzü. Biçimden hareket edip sorunun özünden kaçm›fl. “‹deolojik ve örgütsel kriz” hangi ideoloji ve siyasi çizginin sonucu olarak ortaya ç›kt›? Bunun arka plan› ne? Bir baflka ifadeyle sözkonusu “kriz” herhangi bir siyasi çizgiden ba¤›ms›z bir flekilde mi ortaya ç›kt›? Bu “kriz” gökten zembille mi indi? Bu, vb. gibi “kriz” sorunsal›n›n ana kayna¤›n› oluflturan temel noktalar› yan›tlamam›fl. Yan›tlamaktan kaçm›fl. TD, bu krizden kurtulmak için eski görüflleri tekrar m› edecek, yoksa ondan kurtulmak için köklü bir flekilde özelefltiri vererek MLM ideolojiye mi sar›lacak? Ancak gidiflat o ki ve ileride aktaraca¤›m›z gibi TD, geçmiflin yar›-troçkist, yar›-revizyonist çizgisinden kurtulmay› de¤il, onda ›srar etmekte kararl› gözüküyor. Bu düflünüfl yöntemiyle TD vd Hocac› ak›mlar de¤il 50 y›l, yüzlerce y›l dahi geçse “ideolojik ve örgütsel kriz”den asla kurtulamayacakt›r. Tam tersine bu ideolojik hatlar› 72


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

onlar› geçmiflte oldu¤u gibi siyasi olarak daha da olumsuz kulvarlara savuracakt›r. Bunun için fazla örnek sunmaya gerek yok: Hocac› çizgide yürüyen TDKP ve kardefl partilerinin durdu¤u yer ortada. TD’nin de ayn› çizgide yürümesi onu EMEP’in yan›ndan baflka yere götürmeyecektir. Çünkü Hocac› çizginin bundan baflka buyurdu¤u yol yoktur. Konumuzun daha bir alg›lanmas› için TD’nin soruna iliflkin savundu¤u tezlerden özet aktar›mlar yapal›m: “1990’da SB ve Do¤u Avrupa ülkelerinin çözülmesi, sosyalist Arnavutluk’un emperyalist kuflatma karfl›s›nda diz çökmesi, zaten da¤›n›k ve parçal› olan UKH saflar›nda ‘ideolojik belirsizlik ve kargaflal›¤›’ daha da derinlefltirdi. Sadece revizyonist ve orta yolcu ak›mlar de¤il, baz› komünist, devrimci parti ve örgütler de reformizm veya tasfiyecili¤in yolunu tuttular, reformist ve sosyal demokrat partiler haline geldiler.” “...2002 y›l›nda gerçeklefltirdi¤i 3. Kongresiyle, ‘uluslararas› komünist hareketin ideolojik ve örgütsel bir kriz yaflamakta’ oldu¤unu tespit etti.” “... tek tek ülkelerde ve dünyada komünist hareketi etkisiz, marjinal k›lan nedenlerden biri olan bu krizden ç›k›fl, ancak, devrimci siyasal savafl›m› ilerletme ve etkin bir ideolojik mücadele yürütmekle mümkündür.” (agd.Sf,52-53) TD, sorunun ad› ve çözümünü do¤ru koymuyor. Analiz yöntemi hatal›. Sorunun kayna¤›n› içte aramak ve ideolojik-siyasi nedenlerine inmek yerine d›flta arayarak felsefi idealizmin teorisini yap›yor. Sovyetler Birli¤i (SB) ve Do¤u Avrupa devletlerinin yüzlerindeki sosyalist maskeyi ç›kar›p atarak burjuvazinin kamp›na aç›ktan iltihak etmesi, MLM’in geliflmesi aç›s›ndan olumsuz de¤il, olumlu ve iyi bir ad›m oldu. O güne kadar, özellikle de 1960’l› y›llarla birlikte, daha do¤rusu SB ve onun güdümündeki Do¤u Avrupa ülkeleri yüzlerindeki “sosyalist”, “marksist” söylemlerle kitlelerin politik bilincini buland›r›yordu. Kitle73

ler, gerçek MLM’lerle sahte Marksistleri’leri ay›rt edemiyor, en önemlisi de Sovyet Rusya’n›n dünya çap›ndaki siyasi gücünden daha fazla etkileniyordu. Dolay›s›ylad›r ki 1990 y›l›nda Gorbaçov’la birlikte aç›ktan yüzdeki maskenin ç›kar›l›p at›lmas› “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›¤› art›rmard›”, tam tersine daha bir netlik ve berrakl›k kazand›rd›. Bu geliflme Mao’nun, özellikle de Sosyalizm sorunlar›na iliflkin bilimsel sosyalist tezlerinin ne kadar do¤ru ve bilimsel oldu¤unu bir kez daha gözler önüne serdi. Onun bilimsel tezlerinin daha anlafl›l›r bir flekilde kitlelere nüfuz etmesinin yolunu döfledi. O tarihe kadar modern revizyonist düflünce ve ak›mlar›n kitleler içerisindeki ideolojik-siyasi nüfuzunu k›rmak daha zordu. Çünkü marksist maskeli sahte sosyalist güçler ne kadar fazlaysa “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›k” o kadar daha fazla olur. ‹deolojik aç›dan gizli düflmanlar› alt etmek aç›k düflmanlardan daha zordur. fiüphesiz ki bu sosyalist maskeli gerici güçlerin aç›ktan karfl›-devrime iltihaklar›n›n devrim güçlerini siyasi aç›dan etkiledi¤ini görmezlikten gelemeyiz. Karfl›-devrimin ideologlar› bunu, “ideolojiler öldü”, “tarihin sonu” vb. tezlerle teorilefltirmeye çal›flt›. Fakat bu tezlerin ömrü de marksizm karfl›t› di¤er “yeni” tezler gibi uzun olmad›. Aradan on y›l gibi bir zaman bile geçmeden burjuva ideologlar birbirine girdi. Girmek zorundayd›lar. Çünkü, tarihin yarat›c›s› s›n›flar mücadelesi nesnelli¤ini korudu¤u müddetçe bu gerici tezler hangi ad alt›nda ortaya ç›karsa ç›ks›n onun Marksizm karfl›s›nda hiç bir hükmü yoktur. Onun dayand›¤› temel güçleri ancak geçici olarak etkileyebilirler. Ama asla tarihin ak›fl›n›, MLM’nin bilimselli¤ini engelleyemezler. ‹flaret eti¤imiz gibi revizyonist-reformist tezler her dönem tasfiyeci dalgan›n daha fazla geliflmesine hizmet eder. Fakat bu sanal teorilerin etki gücü her zaman için geçici olmufltur. Öyle olmasayd› emperyalist ideologlar Marks’tan bu yana MLM’in karfl›s›na “yeni,” “yeni” teorilerle ortaya ç›kmazlard›-ç›kmazlar.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

K›sacas› TD, bu durumdan savundu¤u Hocac› ideolojiden dolay› karamsarl›k ve umutsuzlu¤a kap›lm›flt›r. Bu geliflmeyi ve yönünü do¤ru de¤erlendirmedi¤i gibi, ona koflut olarak MLM’ye karfl› umutsuzluk ve karamsarl›¤a kap›lm›flt›r. “Yeni hocac› tanr›lar” bulman›n peflindedir. Hocac› ak›mlar›n 1990’l› y›llarla birlikte ideolojik deprasyon geçirmeleri normaldir. Çünkü onlar E.Hoca ve Arnavutluk yönetimine dini bütün bir flekilde ba¤lanm›fllard›. E. Hoca’n›n Mao’ya ölümünü takip eden y›llarda (1977-78) Troçkist-revizyonist cepheden sald›r›lara geçmesiyle birlikte yolunu bulan TD ve di¤er ara-orta ak›mlar 1990 y›l›nda Arnavutluk’un kendi yüzündeki sosyalist maskeyi aç›ktan atmas›yla floka girdiler. Bu geliflmeden birkaç gün öncesinde Arnavutluk’u kurtarmak için kitap yazan TD teorisyenleri, Arnavutluk depremiyle tam bir depresyon geçirdiler. T›pk› Modern revizyonizmin güdümündeki ideolojik-siyasi ak›mlar gibi, onlar da Arnavutluk flokunu yaflad›. Oysa bilmiyorlard› ki, Arnavutluktaki geriye dönüflün ideolojik-siyasi temeli ve tarihi E. Hoca’n›n Mao’nun tezleri nezdinde MLM’ye yönelik yapt›¤› sald›r›larla do¤umdaflt›r. Maoistler bunun bilincindeydi. Arnavutluk’un üst yap›s›nda (parti yönetiminde) 1976’lar sonras› bafllayan süreci modern revizyonizmin “yeni” bir versiyonu olarak tespit etmiflti. Bunu, bir baflka ifadeyle Arnavutluk Emek Partisi(AEP)’nde hakim olan çizgiyi ise 1981 y›l›nda gerçeklefltirdi¤i 2. Konferans’ta “revizyonist” olarak de¤erlendirmiflti. Dolay›s›yla 1990 y›l›ndaki Arnavutluk görüntüsü iflleyen ve tamamlanan bir sürecin patlama noktas› oldu. Hepsi o kadar. Fakat TD Arnavutluk’taki geliflmeleri her fley 1990 y›l›nda bafllam›fl gibi gösteriyor. Tarihten ve mevcut Arnavutluk iktidar›na yön veren partiden; partinin ideolojik ve genel siyasi çizgisinden kopuk metafizik bir anlay›flla soruna yaklafl›yor. “Emperyalist kuflatma karfl›s›nda diz çökme”.

Bir iktidar, bir devlet emperyalist kuflatma karfl›s›nda neden-niçin diz çöker? Bunun ideolojik-siyasi arka plan› yok mu? Dahas› bu diz çöküfl birden bire mi ortaya ç›kt›? Bunun tarihi geçmifli yok mu? 1990 öncesi hangi parti ve çizgi iktidara önderlik yap›yordu? Birden bire veya bir-iki ay içerisinde mi Arnavutluk karfl›-devrimin bayra¤› alt›na geçti? TD, bu gibi soru ve sorunlar› yan›tlamaktan kaç›yor. Bu, düpedüz felsefi idealizmdir. Arnavutluk böyle savunulmaz! ‹deolojik kriz böyle giderilmez. Tam tersine daha da ideolojik batakl›¤a savrulursun. TD, bu sorular› yan›tlamaktan kaçmayacak! Sorun ve sorular›n do¤ru ve bilimsel yan›t›n› bulmaya çal›flacak. Bunun do¤ru yan›t›n› da ancak MLM bilgi teorisini savunmakla verebilir. Baflka bir tarih bilinciyle de¤il, ancak materyalist tarih bilinciyle Arnavutluk sürecini de¤erlendirebilir. Yoksa, oldu bittilerle 1990 y›l›ndaki Arnavutluk geliflmesini ne de bunun sonucu ortaya ç›kan “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›¤›” aflabilir. Daha önce belirttik ki, Maoistler bu dönemeçler içerisinde “ideolojik ve isayasi deprasyon” geçirmemifltir. Tam aksine daha güçlü ve sa¤lam bir flekilde ç›km›flt›r. Maoist partiler önderli¤inde yürütülen Halk Savafllar› bunun en somut yan›t›n› oluflturmaktad›r. Ama Hocac› partiler öyle de¤il. Hemen hepsi birer yasalc›-reformist parti olup ç›kt›lar. Bu süreç E. Hoca döneminde bafllam›flt›. Çünkü onun çizgisi bu tür siyasi örgütlenmeleri emrediyordu. 1990 y›l› aç›k patlamas› ise bu iflin tuzu-biberi oldu. Yoksa Hocac› partilerin ideolojik deprasyonlar› Mao’nun de¤il E. Hoca çizgisi ›fl›¤›nda rotalar›n› çizmekle bafllam›flt›r. Bundand›r ki TD’nin yapmas› gereken ilk fley önce ideolojik-siyasi çizgisini sorgulamak olmal›d›r. Bunun yolu da MLM ideolojiyi olmazsa olmaz bir ilke olarak savunmaktan geçer. Yoksa verece¤i “ideolojik mücadelenin” hiç bir k›ymeti harbiyesi olmaz. ‹deolojik krizden kurtulmak için önce bilimsel bir idelojiye sahip olacaks›n. Buna sahip olman durumunda ancak o zaman do¤ru bir ideolojik 74


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

(teorik) mücadele yürütebilirsin. Aksi durumda ne “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›ktan” kurtulur ne de do¤ru bir fikir mücedelesi yürütürsün. Bir sa¤’a bir “sol”a sapman kaç›n›lmaz olur. Bir gün gelir PKK, bir gün gelir DHKP/C, bir gün gelir EMEP’li çizgide olursun. ‹deolojinin ve onun emretti¤i ilkelerin sa¤lam ve bilimsel olmay›nca do¤ru bir siyasi çizgi de tutturamazs›n. Hocac› çizgi ›fl›¤›nda yürüyenler için söylediklerimiz tarihi kan›tlar›yla da ortadad›r. Ekvator, Brazilya vd. ülkelerdeki AEP’çi partilerin akibetlerine iliflkin örnek vermeye gerek yok. Bunun için EMEP’in geldi¤i yere bak›n yeter. Tek bir cümleyle sözlerimizi ba¤layacak olursak, TD’nin teorisine, siyasi çizgisine yön veren, onun savundu¤u yar›-Troçkist, yar›-revizyonist dünya görüflüdür. Ki ideolojik sefaleti de tamam›yla anti-MLM dünya görüflünden kaynakl›d›r. Bir hareket neden-niçin ideolojik olarak sefalet içerisinde olur? ‹ki ideoloji (burjuva ve proletarya) aras›nda bocalarsa! Dahas› bu iki ideolojiiki çizgi aras›nda kal›n çizgilerle net ve kesin bir ayr›m yapmazsa-yapamazsa siyasi olarak da sa¤ ve sol oportünizmden hiç bir zaman kurtulamaz. TD’nin bizi elefltirirken de ortaya att›¤› fikirlerdeki Troçkizm ve ideolojik sefaletin kendisi de anti-MLM ideolojiden kaynakl›d›r. Hiçbir siyasi olgu herhangi bir ideolojiden ba¤›ms›z olarak ortaya ç›kmaz. ‹deolojiler s›n›flarla birlikte ortaya ç›km›flsa, her siyasi olgu da diyalektik olarak bir s›n›fa ve onun ideolojisine ba¤l› olarak geliflir. Baflar›l› veya baflar›s›z olsun, her siyasi olgunun kayna¤›nda mutlak bir flekilde ideoloji vard›r. TD, her ne kadar Arnavutluk’taki geliflmeleri bunun d›fl›nda göstermeye çal›flsa da ama gerçekleri-gerçek sebepleri örtemez. Çünkü politik baflar›s›zl›klar›n ana nedenini d›flta arayanlar, hiçbir zaman gerçek diyalektikçi olamad›-olamaz. Onlar olsa olsa diyalektikten etkilenmifl idealistler olur. Ne demek “emperyalist kuflatma alt›nda diz çökme”? Komünistler hiçbir gerici kuflatma alt›nda diz çökmez! Ama Arnavutluk 75

Emek Partisi komünist bir siyasi çizgi do¤rultusunda yürümedi¤i için emperyalizm karfl›s›nda diz çöktü. Lenin ve Mao’nun, özellikle de Mao’nun vurgulad›¤› gibi do¤ru bir ideolojik ve siyasi çizgiye sahipsen hiçbir gerici güç seni yenilgiye u¤ratamaz. Elbetteki emperyalizm ve tüm gericilik kaybetti¤i siyasi iktidar mevzilerini tekrar ele geçirmek için her yola baflvuracakt›r. Hem de daha h›rç›n ve pervas›z bir flekilde. Bu, bilinmeyen fley de¤il. Mesele do¤ru bir siyasi çizgiye sahip olup olmama meselesidir. Soruna bu görüfl aç›s›yla yaklaflmad›¤›n zaman üretti¤in teori bir “mazeret” teorisinden öteye geçmez. TD, mazeret teorileriyle yaklafl›yor. Niye orada duruyor Komünist Partisi? Onun ideolojik-politik görevi yok mu? Bürokratlaflm›fl Komünist Partisi kitlelere önderlik yapabilir mi? Kitlelere nüfuz etmeyen bir siyasi güç iktidarda kalabilir mi? Kalamaz! Çünkü o komünist maskeli partiler zaten burjuvalaflm›flt›. Dolay›s›yla burjuvalaflan bir parti ve iktidar›n 1990 y›l›nda yapaca¤› tek bir fley geriye kal›yordu, o da Gorbaçovlar gibi yüzündeki sosyalist maskeyi ç›kar›p atmak! Sözün özü, TD soruna materyalist de¤il idealistçe yaklafl›yor. Neden-sonuç diyalektik iliflkisini do¤ru kuram›yor. Sonuçtan hareket ediyor. Arnavutluk ne yapsayd› da yine “emperyalist kuflatma alt›nda diz çökecekti”, Troçkizmin teorisini yap›yor. Geriye dönüflün temelinde AEP’in yar›-Troçkist, yar› revizyonist siyasi çizgisi oldu¤u gerçekli¤ini görmezden geliyor. Böylelikle “tek ülkede devrim yapma” anlay›fl›n› reddeden Troçkizm’e savruluyor. Troçki de “tek tek ülkelerde sosyalizm zafere ulaflmaz” diyor. TD de, aç›ktan savunmasa da, savunduklar› ayn› kap›ya ç›k›yor. Durum böyle olunca, yani “tek ülkede sosyalizmin zafere ulaflaca¤›” Leninist devrim teorisini savunmad›¤›n zaman, pek ala devrimin ve iktidar›n baflar›s›zl›¤›n›n esas nedenini de izlenen yanl›fl siyasi çizgiye ba¤lamazs›n. Politik yenilgi, baflar›s›zl›k ve geriye dönüfllerin temelinde MLM d›fl› siyasetler yatmaktad›r. MLM ideoloji yenilmez. Ne za-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

manki ona uygun siyaset izlemezsen iflte o zaman baflar›sz›l›k ve yenilgi de kaç›n›lmaz olur. ‹flte Arnavutluk’tan Çin ve Sovyetler’e kadar geriye dönüfllerin temelinde ora komünist partilerinin revizyonistleflmesi yatmaktad›r. Bu ülkelerdeki geriye dönüfllerle birlikte siyasi yenilgiler al›nm›flt›r, fakat ideolojik yenilgi al›nmam›flt›r. MLM ideolojiyi yenecek hiçbir ideoloji yoktur ve olamaz. Çünkü o nesnel gerçeklerden ç›kan bilimsel dünya görüflüdür. Bu bilimselli¤e sahip olmayanlar 1990’la birlikte bir kez daha ideolojik deprasyon geçirdi. Yenilgi ve geriye dönüfllerin nedenini Komünist partilerinin revizyonistleflmesinde de¤il MLM’de arayarak MLM ideolojiye sald›r›ya geçtiler. TD de ayn› öznelci düflünce yöntemiyle “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›k var” tespitini yap›yor. Bu, olsa olsa ancak TD ve savundu¤u Hocac› ak›mlar için geçerli olabilir. Kald› ki bu ak›mlar da “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›ktan” hiç kurtulamayacakt›r. Çünkü ara s›n›f ideolojileri bafll› bafl›na bir ideoloji ve siyasi merkez de¤il. Dolay›s›yla ara s›n›flar varoldu¤u müddetçe bu ara ak›m, bir baflka ifadeyle orta yolcu ak›mlar hep varolacakt›r. Ama iki (proletarya, burjuvazi) ideoloji aras›nda hep zigzagl› olacakt›r. Tercih TD’nindir! “‹deolojik belirsizlik ve kargaflal›ktan” kurtulman›n iki yolu var: ya MLM ideolojiyi k›lavuz edinecek, dolay›s›yla kendi siyasi tarihini ve teorisini sorgulay›p MLM saflara kat›lacak, ya da ayn› belirsiz Hocac› çizgide yürümeye devam edecek. Baflka yolu yok. TD’nin ikinci yolu de¤il birinci yolu tercih etmesini isteriz. Çünkü ikinci yolun sonunda kurtulufl de¤il eskiyi tekrar etmek ve en iyi halle EMEP’in yasalc›-tasfiyeci liman›na demirlemek var. Belki ondan da olumsuz bir siyasi savrulufl?!

Hangi “Özgün Teori”? TD, “dogmatizmi y›kmak” ve teoride “de¤iflim” ad›na MLM’nin can›na okumam›z› buyuruyor. Bunu da ancak “‹. Kaypakkaya’n›n 1972 y›l›nda ortaya koydu¤u genel siyasi çizgiyi reddetmekle” bafllatabilirmi-

fliz. Niye mi? ‹brahim’in 1972 manifestosu “dogmatik” oldu¤u için. TD, ne diyor-ne yapmam›z› istiyor? “Gerçeklik ne ölçüde de¤iflirse de¤iflsin, onlar Kaypakkaya’n›n 1972’de yazd›klar›n› savundular. Sonuçta hem 1972’ye çak›l›p kald›lar ve de¤iflime gözlerini kapad›lar, hem de zihinlerindeki formülleri gerçe¤in yerine ikame ettiler. Böylece teori, devrimci prati¤in önün açan bir anahtar olmaktan ç›kt›, tersine bu siyasi hareketleri bakarkör haline getiren bir pasl› kilide dönüfltü. Siyasi özgüvensizli¤e kaynakl›k etti. Ülkenin maddi gerçekli¤i zemininde politika yapan, ama bu gerçekli¤e dair özgün bir teori gelifltirmek için yap›lan her sorgulamay› ‘Maoizmden sapma’ olarak gören bu yöntem, giderek büyüyen bir krize kaynakl›k etti. Sorun her seferinde ‘oportünist önderlikler’e mal edildi.” (TD. say›15-sf,64) Bu tezleri özetleyelim: * Kaypakkaya ve Kaypakkaya’n›n 1972’de ortaya koydu¤u manifesto oportünisttir. Çünkü Kaypakkaya gerçeklere uygun teori üretmemifltir. * S›n›f Teorisi, Kaypakkaya’n›n 1972 manifestosunu savundu¤u için dogmatik oportünisttir. * Kaypakkaya de¤il, onun teorisini de¤ifltirmek isteyenler, daha aç›kças› Kaypakkaya’n›n teorisi ve siyasi çizgisinden koparak “özgün teoriler gelifltiren önderlikler ve oluflumlar ML’dir. * Kaypakkaya ve S›n›f Teorisi’nin “yöntem krizinin” nedeni Mao’yu ve Maoizm’i savunmas›d›r. * ST’nin ‘yöntem krizinden’ ve oportünizmden kurtulmas› için Maoizm ve Kaypakkaya’y› reddetmesi flartt›r. Bu oportünist tezlerin özet sonuçlar›n› daha da uzatabiliriz. Biz TD’nin tam tersini söylüyor ve savunuyoruz: Bir kez daha söylüyor, bin kez daha vurguluyoruz ki bizim yolumuz Mao ve ‹brahim Kaypakkaya’n›n yoludur. MLM ve 76


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

‹. Kaypakkaya’dan ne kadar uzaklaflm›flsakuzaklafl›lm›flsa o kadar da sapma içerisine girmifliz-girilmifl demektir. Dün de bugün de bunu savunuyoruz. Bunda garipsenecek bir fley yok. Tam tersine bu yolu benimsememek anti-bilimselliktir. “Dogmatizmi” elefltirme ad› alt›nda Marksizm’e sald›r›lara müsaade etmeyece¤iz. Bunu formüle etmek çok zor de¤il. Ya da söyledi¤imiz çözülmeyecek bir denklem de¤il. Bir kez daha; MLM ilkeleri uygulad›¤›n zaman baflar› uygulamad›¤›n zaman ise baflar›s›zl›k kaç›n›lmazd›r diyoruz. Bu, MLM’nin evrensel kuram›d›r. Ve flunu diyoruz ki bütün ara ak›mlar bu gerçeklik ve bilimselli¤in bilincinde olmad›klar› içindir ki, dolay›s›yla içinde bulunduklar› “ideolojik kriz ve kragaflal›¤›n” nedeninin de “MLM’den uzaklaflmak” olarak alg›lamamaktad›rlar. Bunu somutlamak için uluslararas› planda canl› örnek vermeye gerek yok. Buna, en canl›, yal›n ve yak›n tan›kl›¤› partimiz tarihi ayna tutmaktad›r. TD, e¤er kendi siyasi tarih bilincini yoklay›p 1976 Koordinasyon Komitesi (KK) dönemine kadar giderse, o zaman KK’n›n Kaypakkaya’y› reddedifliyle Mao’yu reddediflini atbafl› bir flekilde yürüdü¤ünü görür. Ki Mao’dan ve Kaypakkaya’dan uzaklaflma ayn› zamanda TD’nin ideolojik k›r›lmas›n› da h›zland›rm›flt›r. Bunun doru¤una ise Enver Hoca’n›n a¤z›ndan Mao’ya yönelik ç›kan her sözü itirazs›z bir flekilde kabul edip sald›r›ya geçmeleriyle ulaflm›flt›r. TD ve öncelleri, “do¤matikli¤i” elefltirme ad› alt›nda MLM’ye sald›rd›lar. Hem de dolu dizgin bir flekilde. TD ve öncelleri en büyük ideolojik k›r›lmay› Hocac› çizgiye entegre olmakla yaflad›lar. ‹lk büyük k›r›lmay› Kaypakkaya’n›n k›z›l manifestosunu reddetmekle, ikincisini ise AEP’in kuyru¤unda Mao’ya cepheden sald›r›ya geçmekte yaflad›lar. Yoksa Hocac› çizgi sahiplerinin 1990 y›l›nda yaflad›¤› “ideooljik kriz ve kargaflal›k” bir sonuçtur. Dedi¤imiz gibi bunun tarihi kökleri eskiye, ideolojik kayna¤› ise E.Hoca’n›n revizyo77

nist-Troçkist çizgisine dayanmaktad›r. Hoca ne dediyse bir koro fleklinde Mao flahs›nda MLM’ye sald›ran bu ara ak›mlar, böylelikle en büyük dogmatik ve flabloncu olduklar›n› da ortaya koydular. MLM’den uzaklaflmak oportünizm de¤il de nedir? Bu, iki flekilde kendisini gösterir: birincisi, genel ideolojik-siyasi çizgi bak›m›ndan uzaklaflma, ikinci olarak ise güncel taktik-politikalar boyutuyla uzaklaflmakt›r. Birinci uzaklaflma o partinin niteli¤ini belirler, ikincisi ise o partinin niteli¤ini de¤il baz› dönem ve durumlarda taktik oportünizme düflüflünü ortaya koyar. Sistemleflmifl çizgi (program, platform) boyutuyla MLM’den uzaklaflan bir parti MLM de¤il sa¤, sol oportünist, revizyonist veya reformist olur ç›kar. Ayn› akibete önderlikler de u¤rar. Nitekim “KK” ve Bolflevik Partizan’› (“yurtd›fl› hizbi”) oluflturan kadrolar›n akibeti bu mecrada seyir etmifltir. Bu önderlikler (1976=tam ve 197881=esasta) d›fl›ndakiler için Maoistlerin yapt›¤› belirleme s›r de¤il. E¤er yüzlerce sayfal›k “tarihi muhasebe” kitab›n› okumuflsan›z, orada var. Hem de detaylar›yla ortaya konulmufltur. Hangi alanda ve hangi tarihi koflullarda ve nas›l bir oportünizme düflüldü¤üne dair kapsaml› ve derinlikli ideolojik analiz yap›lm›flt›r. Bunlar; iç ve d›fl, subjektif ve objektif flartlarla birlikte ele al›narak senteze gidilmifltir. Hatalar›n ideolojik, s›n›fsal ve tarihsel kökleri analiz edilmifltir. Biz söylemiyoruz. Lenin ve Mao diyor ki; “her politik baflar›s›zl›¤›n arka plan›nda mutlak olarak bir ideoloji yatar”. Buna göre bir önderlik taktik-politik hata yap›yorsa, demekki orada MLM ilkelere göre hareket etmemifltir. Bu, o özgülde felsefi olarak idealizme, düflünce yöntemi olarak ise öznelcili¤e düflmek demektir. Felsefi idealizmden beslenen öznelcilik tek yanl›l›k de¤il mi? Her hangi bir politik soruna yaklafl›rken e¤er orada tek yanl› bir tutum sergilenmiflse, bu, baflar›s›zl›k olmaz m›? O halde o özgülde diyalektik yöntem yerine metafizik tek yanl›l›¤a düflmek


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

MLM düflünce yönteminden sapmak de¤il midir? Bu da, yani en küçük bir politik-taktik olay özgülünde dahi geliflse düflülen hatan›n ideolojik adland›r›lmas› sapma olarak yap›lmaz m›? Bu, sa¤ veya sol olur, fark etmez. TD, böylesi olaylara MLM bilgi teorisiyle yaklaflmad›¤› için, dolay›s›yla o bir önderlik bir dönem hata yapm›fl veya baflar›s›z olmuflsa bunun ideolojik adland›r›lmas›n› da yapmaz. “Baflar›s›z” deyip iflin içerisinden ç›kar. Bu siyasi baflar›s›zl›¤›n ideolojik ve s›n›fsal kayna¤› yok mu? Bunun Marksizm’de adland›r›lmas› yok mu? Kendi iç belgelerinde “bir dönemin önderlik faaliyetini baflar›s›z” de¤erlendiriyor, ama bunun ideolojik ad›n› koymuyor. Niye baflar›s›z oldun? Bunun siyasal, örgütsel, askeri ve ideolojik nedenleri yok mu? Yan›lg› ve hataya düflmedin mi? Düfltüysen, bu tek yanl›l›¤›n sonucu de¤il mi? Dahas› baflar›s›zl›k ve yenilgilerin s›n›fsal ve tarihsel dokulardan uzak, ilahi bir flekilde mi gelifliyor? “Baflar›s›z” deyip iflin içinden ç›kamazs›n. Bu, en ucuz ve ayn› zamanda en bürokratik siyaset tarz›d›r. Lenin der ki komünistli¤in en ciddi yan› kendi hatalar›na karfl› dürüst yaklaflmakt›r. Dürüstlük, bilimselliktir-aç›kl›kt›r. Kendi hatalar›na karfl› bilimsel yaklaflmayanlar›n komünist ciddiyet ve dürüstlükle uzaktan-yak›ndan alakas› olmaz. Ancak onun lafz›ndan hareket ederler. Olur ya, yani sözkonusu politik baflar›s›zl›klar›n ideolojik kayna¤› ve adland›rmas›n› yaparlarsa, bu da “örgüt içerisinde iki çizginin varl›¤›” tezini savunmaya kadar götürür. Oysa onlar örgüt içerisinde “iki çizgi, iki farkl› görüfl olmaz,”diyor. Bu kabullenme Hocac› idealist parti anlay›fllar›n› parçalam›fl olacak. Statükolar›na dokunmak istemiyorlar. Bundand›r ki “baflar›s›zl›¤›n” ideolojik arkaplan›n› MLM’den sa¤ veya sol sapma olarak koymazlar. Ama gerçekler öyle de¤il! Parti içerisinde iki çizgi yok mudur? Parti içinde iki farkl› görüflün varl›¤›n› kim ortadan kald›rabilir? Veya onu görmez-

TD’nin iki çizgiyi reddetmesinden tutal›m da politik-örgütsel baflar›s›zl›klar›n ideolojik arka plan›n› ortaya koymaktan kaç›nmas›na kaynakl›k eden ideolojik doku hiç flüphesiz Hocac› monolotik (tekçi; farkl› fikir yok tek fikir, z›tlar›n birli¤i yok yek pare) parti anlay›fl› ve yap›s›d›r. Dolay›s›ylad›r ki bizim “önderlik vb. sorunlara iliflkin analiz etme yöntemimizi” do¤ru karfl›lamaz likten gelir-gelebilir? Bu da nereye kadar götürüyor? Örgütsel ayr›l›k ilan edenlere karfl› kaba ve sekter politika izlemeye kadar götürüyor. Hatta bu monolotik parti anlay›fl› bir çok devrimcinin ölümüne de yolaçm›flt›r-açmaktad›r. Oysa bilinmelidirki s›n›flar ve s›n›f mücadelesi ortadan kalkmad›¤› müddetçe parti içinde iki çizginin varl›¤› ve mücadelesi de devam edecektir. Fazla uzaklara gitmeye gerek yok: Bir dönem “PKK kuyrukçulu¤u” yap›ld›¤›na dair özelefltiri vermediniz mi? “Kuyrukçulu¤un” Marksist literatürdeki ideolojik arka plan› ne? Bu, sa¤-liberal anlay›fllardan kaynakl› de¤il mi? Sa¤-liberal siyasetler “kuyrukçulu¤u” getirirse, o halde bu siyasete yol açan anlay›fllar Marksizm’den sapma de¤il mi? TD’nin iki çizgiyi reddetmesinden tutal›m da politik-örgütsel baflar›s›zl›klar›n ideolojik arka plan›n› ortaya koymaktan kaç›nmas›na kaynakl›k eden ideolojik doku hiç flüphesiz Hocac› monolotik (tekçi; farkl› fikir yok tek fikir, z›tlar›n birli¤i yok yek pare) parti anlay›fl› ve yap›s›d›r. Dolay›s›ylad›r ki bizim “önderlik vb. sorunlara iliflkin analiz etme yöntemimizi” do¤ru karfl›lamaz. Ayr›ca bizim kendimize karfl› “siyasi öz78


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Biz Mao’nun ve Kaypakkaya’n›n yolunda yürümeye devam edece¤iz. Hem de her zamankinden daha kararl› ve ›srarc› bir flekilde. Ve flunu da belirtmek isteriz ki, bugüne kadar her kim veya kimler bizi “dogmatik ve revizyonist”likle elefltirmiflse, tarih onlar›n, en az›l› dogmatik ve revizyonist oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Fazla söze gerek yok! ‹flte ideolojimiz ve siyasi çizgimizin kan›t›: Peru, Nepal, Filipinler, Hindistan, ‹ran, Afganistan, ABD, ‹talya ve daha nice ülkelerde kurulu ve gün geçtikçe daha da art›fl gösteren Maoist partiler ve önderli¤inde yürütülen halk savafllar›! güvensizli¤imizin” olmad›¤›n› bilmelidir. Bunun için kendimizi fazla anlatmaya ihtiyaç duymuyoruz. Buna tarihimiz tan›kt›r. E¤er öyle bir güvensizli¤imiz olsayd›, yukar›da iflaret etti¤imiz uluslararas› ideolojik kargaflal›klarda bizde en az TD vb. gibi sars›l›r ve yolumuzu flafl›r›rd›k. En olumsuz (yenilgi vb.) dönemlerimizde bile MLM’ye karfl› güvensizli¤imiz geliflmedi, bir o yana bir bu yana rota k›rmad›k. Öyle olsayd›k “ideolojik belirsizlik ve kargaflal›k var” tespitini biz de yapard›k. Biz önderliklerimizi sorgulad›k. Bu sorgulama bazan yan›lg›l› da olabilir. Yan›lg›l› sorgulamalar›m›z dahi kendi içinde bizi gelifltirecek ö¤eler tafl›d›. Bunlardan ö¤renmesini bildik. Fakat hiçbir zaman “siyasi özgüvenimizi yitirmedik”! Ya hep ya hiç düz mant›¤›yla hareket etmedik. Siyasi özgüvenlerini yitirenler MLM ideolojiye sald›r›r. Hatalar ve baflar›s›zl›klar›n nedenini kendisinde de¤il d›fl faktörlerde arar. ‹dealistçe düflünüp metafizikçe analiz yapar. Sözlerimizi daha fazla uzatmak istemiyoruz. TD’nin analiz “yöntemindeki marksistli¤inden” hiç geçilmiyorki hangisini 79

kendimize rehber(!)alaca¤›m›z› flafl›rd›k! Hangi tez ve elefltirisine el atsan orada Marksizm’den etkilenmifl küçük burjuvazinin idealist dünya görüflünü bulursun. Analiz yöntemin felsefi idealizmden g›das›n› alan öznelcilik olursa pek tabii ki do¤ru bir senteze ulaflamazs›n. Kald› ki TD’nin yak›n devrim teorimizi “Maoculu¤un yöntem krizi” olarak tan›mlamas›n›n ana nedeni de içinde bulundu¤u “ideolojik kriz ve kargaflal›k”tan ayr› düflünülemez. Dolay›s›yla “yöntem krizi” içerisinde olan biz de¤il TD’nin kendisidir. Biz Mao’nun ve Kaypakkaya’n›n yolunda yürümeye devam edece¤iz. Hem de her zamankinden daha kararl› ve ›srarc› bir flekilde. Ve flunu da belirtmek isteriz ki, bugüne kadar her kim veya kimler bizi “dogmatik ve revizyonist”likle elefltirmiflse, tarih onlar›n, en az›l› dogmatik ve revizyonist oldu¤unu kan›tlam›flt›r. Fazla söze gerek yok! ‹flte ideolojimiz ve siyasi çizgimizin kan›t›: Peru, Nepal, Filipinler, Hindistan, ‹ran, Afganistan, ABD, ‹talya ve daha nice ülkelerde kurulu ve gün geçtikçe daha da art›fl gösteren Maoist partiler ve önderli¤inde yürütülen halk savafllar›! Ya Hocac›lar ne yap›yor/nereden nereye kofluyor? Onlar›n kofltuklar› kulvar ve demirledikleri liman reformist-revizyonist cepheden radikal devrimci çizgi ve durufllara sald›rmaktan baflka bir yer olmad›. Halk savafllar› ve silahl› mücadele yürüten parti ve hareketleri “terörist” olarak nitelendirip burjuvazinin ideolojiksiyasi de¤irmenine su tafl›d›lar-tafl›yorlar. EMEP’in Evrensel’i bunu yapm›yor mu? Bu reformist savrulufllar›n› Hocac› revizyonist çizgiden ayr› düflünebilir misiniz? ‹deoloji d›fl› m›? Yasalc›-tasfiyeci çizgiye savrulmalar› ideolojiktir-siyasidir ve evrenseldir. Evrenseldir çünkü, bir ülkedeki devrimci veya revizyonist, reformist ya da baflka bir oportünist çizgi olsun hepsinin de beslendi¤i uluslararas› bir çizgi vard›r. Özgül ve evrensel olarak biribiriyle ba¤›nt›l›d›r. Komünist veya reformist, revizyonist çizgiler bir ülkeyle s›n›rl› de¤il. S›n›rl› olmad›¤› gibi bu çizgiler ana dokusunu uluslararas› çizgilerden


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

al›r. Her çizginin uluslararas› boyutu oldu¤u gibi yine her çizginin evrensel ölçekte bir kiflide billurlaflmas›ndan dolay› onun ad›yla an›lmas› gerekir. Baflka bir ifadeyle her belirgin ideolojik ak›m bir kiflinin ad›yla an›l›r. T›pk› di¤er mucitler gibi, ideoloji alan›ndaki çizgiler ve ak›mlar da Marksist, Leninist, Maoist veya Troçkist gibi kiflilerin ad›yla an›l›r-sembolleflir. TD vb. gibi ara-siyasi ak›mlar›n izinde yürüdü¤ü çizginin mimar› da Enver Hoca’d›r. Dolay›s›yla TD’nin Troçkizmi ve ideolojik sefaleti tamam›yla hocac› bak›fl aç›s›n›n sonuçlar›d›r. Bizim siyasi hatalar›m›z›n arka plan›nda yatan ana neden ise dünden bugüne Maoizm ve Kaypakkaya çizgisini lay›k›yla savunup uygulayamay›fl›m›zd›r. TD vars›n analiz yöntemimizi Maoculuktan kaynakl› “yöntem krizi” olarak nitelendirsin. Biz belirlemeden gocunmuyoruz. Tam tersine bunu bir iltifat olarak kabul ediyoruz. Fakat gerçek öyle de¤il. Yani gerçekte lay›k›yla Maoizm’i ve Kaypakkaya çizgisini her alanda (teori ile pratik, bilme ile yapma, subjektif olanla objektif olan›n birli¤i) savunup uygulayamad›k. TD’nin deyifliyle “ideolojik belirsizlik ve yöntem krizine” giriflimiz onlara yak›nlaflt›kça de¤il, uzaklaflt›kça kendisini gösterdi. TD’nin bir kanad› baflta olmak üzere saflar›m›zdan gerek hizipsel gerekse baflka oluflumlar fleklinde ayr›larak kendisini ifade edenlerin vard›klar› son dura¤› hep birlikte görüp yaflad›k. Bunun örneklerinden birisini de TD’nin çok yak›ndan tan›d›¤› 1976’n›n oportünist KK’s› önderli¤inde kurulan TKP/ML Hareketi’dir. TKP/ML-Hareketi’nin bugünüyle gerçek TKP(ML) ile aras›nda devrimcilik d›fl›nda hiç bir ideolojik ba¤ var m›/kald› m›? “‹brahim’i aflma” ad› alt›nda yola ç›kt›. Sonra “Maoyu aflt›”, daha sonra “aflmalar” derken son durak olarak Hocan›n revizyonist liman›na s›¤›nd› kald›. Oysa “dogmatizmi aflma” maskesi alt›nda yapt›¤› ‹brahim ve Mao’yu inkar etmekti. Unutmayal›m ki Bernstein’den günümüze “dogmatizmi aflal›m” ad› alt›nda teori üretenlerin hemen hepsi kaflarlanm›fl revizyonist ve oportünist-

ler olup ç›km›fllard›r. Kautsky (Lenin’e karfl›), Troçki, Buharin (Lenin ve Stalin’e karfl›), Kruflçev, Brejnev ve Enver Hoca (Mao’ya karfl›) farkl› tarihsel-siyasi koflullarda yaflam›fllar fakat hepsi de birbirini takip eden reformist-revizyonistler olarak MLM’nin “yeni dönem” sembolleflmifl karfl›tlar›d›r. TD’nin de tarihi boyunca yapt›¤› budur. fiüphesiz ki revizyonizmin götürece¤i durak t›pk› SBKP modern revizyonist çizgisinde yürüyen “komünist partilerinin” 1990 y›l›nda yaflad›¤› flokun ayn›s› olduolacakt›r. TD’nin bize yönelik ideolojik sald›r›lar›n›n kayna¤›nda da bu ideolojik revizyonizm yatmaktad›r. Ki Maoizm’in dünya çap›ndaki nüfuz alanlar›n›n gün geçtikçe yayg›nlafl›p genifllemesi de sözkonusu oportünistlerin ideolojik sald›ralar›n›n daha da artmas›na vesile olmufltur-olmaktad›r. Çünkü her türden oportünizm MLM’nin nüfuz alanlar›n› geniflletmesini istemez. fiüphesiz ki uluslararas› oportünizmin ülkemizdeki aya¤› da var. ‹flte bunlardan birisini de TD oluflturmaktad›r. Yine ayn› ve birbirini takip eden süreçte Kongra-Gel’den DEHAP’a, oradan da EMEP’e kadar kimi reformist parti ve ak›mlar›n Maoist partiye karfl› haçl› seferi bafllatmas› tesadüfü de¤il. Bir yandan faflist diktatörlük siyasi, askeri ve psikolojik sald›r› yürütürken öte yandan reformizm-revizyonizm ve mililyetçilikten g›das›n› alan kimi kurum ve hareketlerin ideolojik-siyasi sald›r›lar›ya geçmesi Maoist Parti’nin yanl›fl yolda de¤il do¤ru mecrada yürüdü¤ünü gösterir.

Sonuç Yerine TD’nin elefltirilmesi gereken yönleri bunlarla s›n›rl› de¤il. Burada elefltirisini yapt›klar›m›z d›fl›nda daha esasl› oportünist tezleri söz konusu. Parti, devlet, devrim ve sosyalizm sorunlar›na iliflkin savundu¤u tezlerin tümü elefltirilmesi gereken noktalard›r. Tüm bu konular› ele al›p elefltirmek bu yaz›m›z›n kapsam›n› aflmaktad›r. O nedenle biz elefltirilerimizi TD’nun sözkonusu 80


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

elefltiri yaz›s› ve bununla ba¤›nt›l› olan biriki nokta üzerinde s›n›rl› tutup yürüttük. TD ile genel siyasi çizgimiz bir bütün olarak tezatl›k teflkil etmektedir. Mücadele biçimlerinden örgüt biçimlerine, Parti içi demokrasiden iki çizgi mücadelesine, sosyalizm sorunlar›ndan devrimimizin özü ve biçimine, oradan da uluslararas› komünist hareketin bir merkez etraf›nda örgütlenece¤i ba¤lay›c› ilkeler ve daha bir çok temel konuda farkl› teorilere sahibiz. Dolay›s›yla iki partinin ne örgütsel ne de uluslararas› bir komünist hareket etraf›nda merkezi bir birli¤i sözkonusu olamaz. Çünkü ikisi de hem öz hem de nitelik bak›m›ndan birbirinden farkl› komünist, devrimci partilerdir. Birisi Bernstein’den Enver Hoca’ya uzanan Troçkist-revizyonist ideolojik hat etraf›nda flekillenen küçük burjuva devrimcisi bir hareket iken, di¤eri Marks’tan Mao’ya uzanan bilimsel sosyalist çizgi etraf›nda flekillenen komünist bir harekettir. Bundand›r ki ST ve TD’nin dünyay› yorumlamas› ve olgular› çözüm yöntemi de farkl›d›r. Birisi (ST) diyalektik ve tarihsel materyalizmin ›fl›¤›nda hareket eden, di¤eri ise bu (TD) ›fl›ktan etkilenen ancak hakim politik çigisi metafizikçilik ve idealizm üzerine kurulu olan bir hareket ve çizgidir. TD’nin “‹deolojik kriz ve kargaflal›¤›”da bundan ba¤›ms›z de¤il. TD’nun siyasi çizgisine yön veren ideolojik hat Hocac› Troçkist-revizyonist k›rmas› bir çizgidir. Eklektik, oportünist fakat ayn› zamanda küçük burjuvazinin sol kanat devrimcisi bir harekettir. Analiz yöntemi metafizik, felsefi bak›flaç›s› ise öznelciliktir. Tarih anlay›fl› idealist, günlük siyaset yöntemi ise pragmatisttir. Parti anlay›fl›, iki çizgiyi reddeden Hocac› monolitizm (tekçilik) ve anti-demokratiktir.

81


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

B‹R KEZ DAHA GENEL ELEfiT‹R‹! (2) MLM TEMEL HALKADIR

G

enel elefltiri bafll›kl› yaz›m›z›n birinci bölümünde flimdiki Partizan dergisinin proletaryan›n ustalar›n› eflitleyerek ayn› seviyede gösterme ve birbirlerinden “nitel farklar› yok” anlay›fl›yla takdim etme yanl›fl yönelimi üzerinde durmaya çal›flm›flt›k... Bilimimizin nitel aflamalar›n› kavramak flöyle dursun, onu geriye çeken ve bunu da “Maoizm” ad›na yapan bir anlay›fl sadece yanl›fl de¤il, ayn› zaman da tehlikelidir ve tabii ki üzerinde durmam›z gerekirdi. Marksizim-Leninizim-Maoizm 3. nitel aflamas›n› (bilimimizde) yads›yan popüler çizginin elbette felsefi bir temeli vard›r... Kominizme yürüyüflte, proleteryan›n tecrübesinin nicel ve nitel anlamda günümüzdeki en ileri seviyesini oluflturan ve her alanda (hem de nitel ilerlemelerle) daha da yükseklere tafl›mam›z gereken Büyük Proleter

Kültür Devrimi’nin evrensel dersleri (yani MLM), ustalara yaklafl›mda, kaba eflitlikçi bir anlay›flla uygulanamaz. Partizan dergisi, bilimimize Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin yani MLM’nin enternasyonal proleteryaya kazand›rd›¤› donan›m›n bilincine ne yaz›k ki ulaflamam›flt›r. Temel mesele budur. Çeflitli savrulufllarda kendisini gösteren olumsuz sonuçlar, y›¤›naktaki bu temel hatadan yani hatal› ideolojik zeminden ötürüdür. Bilimde nitel geliflme gerçe¤ini anlamayan, gelifltirme sorumlulu¤una karfl› oluflan yönelim, statükocu-metafizik bir Partizanc›l›kt›r. Böyle bir yönelim; ideolojik içerikte do¤mato-revizyonizm, metotta metafizikten köklü kopmamay› ifade eder. Bu, ayn› zamanda dinsel-felsefi bir yaklafl›md›r. UKH’n›n do¤rular›na de¤il, hatalar›na sar›lan, do¤rular›n gelifltirilmesini de¤il, objektif geliflmelere ba¤l› olarak geçmiflte do¤ru olsa da eskiyen yanlar›n› tekrar eden statükocu Partizanl›¤›n, Maoist Ko82


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

ministleri “döneklik” ve “inkarc›l›k”la suçlamas› diyalektik felsefeye ulaflamayan metafizik yaklafl›m›n›n sonucudur. Do¤mato-revizyonist hatalar›n felsefi temeli budur. Partizan dergisi, do¤rular›n› sahiplenerek Maoizm’le nitel olarak ileriye tafl›nm›fl Komüntern ve Stalin miras›n›n tali hatalar›na Mao’nun yöneltti¤i elefltirileri paylaflmam›za ...diyor ki; (pzn 51 ) “MKP teorisyenleri her f›rsatta Komüntern’i de elefltirmekten geri durmuyorlar.. (…)Bunlar da …ABD/RCP’in çok büyük teorisyen önderinin Komüntern’e getirdi¤i Troçki k›rmas› elefltirileri aynen kabullenmifl olmal›lar ki al›nt› bile göstermeye gerek duymam›fllar . (…) Darbecilikten (…) yar› Troçkizm’e bir evrilifl.. (…) MKP teorisyenleri devrim s›ras›nda Bolfleviklerin emperyalist kuflatmaya karfl› izledi¤i takti¤in ‘yanl›fl’ oldu¤unu ileri sürerek emperyalistlerin ve gericilerin devrimi bo¤ma u¤rafllar›n› göz ard› etmekte.” Proleter dünya devrimi bugün iki bafll›ca bileflenden oluflur: Sömürge, yar›-sömürge yar›-feodal ülkelerde Yeni Demokratik Devrim, emperyalist-kapitalist ülkelerde ise Sosyalist Devrim! Troçki, her yerde özü-içeri¤i-biçimi-niteli¤i ayn› tek tip devrim teorisini savunuyordu. Sürekli Devrim Teorisi denilen idealist-metafizik ve dolay›s›yla asl›nda devrimden vazgeçen çizgisi yanl›flt›. Elbette her yerde her zaman, proletaryan›n devrim mücadelesine, enternasyonal proletaryan›n tecrübesinin günümüzdeki doru¤u olan Büyük Proleter Kültür Devrimi ve onunla ulafl›lm›fl MLM rehberlik etmelidir. Bu rehberlik, MLM’yi somut koflullarla birlefltirmeyi gerektirir. Evrensel Proleter devrim teorisi, farkl› koflullar yüzünden özelde somut farkl› biçimler al›r. Özgülde farkl› karakter-nitelik al›r. Biçimde de¤ifliklikler gösterir. ‹flte, Troçki, yanl›fl çizgisi yüzünden bu hakikati anlayam›yordu, anlayamazd›. Dolay›s›yla Çin devrimine formel-biçimci bir yaklafl›m gösteriyor ve “proleter de¤il” diyerek sal83

d›r›yordu. Köylülü¤ü temel al›yor, sosyalist biçim içermiyor sebepleriyle karal›yordu. Emperyalist boyunduruk, yar›-feodal yap› dolay›s›yla devrimin anti-emperyalist görevleri, toprak devrimi meselesi ve köylülü¤ün böyle bir durumda temel düzeydeki önemi onu ilgilendirmiyordu. Çin koflullar›na ba¤l› olarak devrimin görev ve niteli¤ini kavramayan Troçki, Çin Yeni Demokratik Devrimi’nin biçimdeki farkl›l›klara ra¤men, komünizm-Proleter Dünya Devrimi'nin bir parças› oldu¤u gerçe¤ini de mekanik yaklafl›m›yla reddediyordu... Bu konularda al›nt› vermedik. Partizan dergisinin itiraz› varsa, Mao'nun Çin Yeni Demokratik Devrimi'nin niteli¤i-karakteri-görevleri-hedefleri-itici güçlerini konu alan makalesini, Komüntern ve Stalin Troçki ile tart›flmalar›na yeniden bakmal›d›r. Proletarya Diktatörlü¤ü meselesini Marksist-Leninist-Maoistlerin nas›l ele ald›klar›, Partizan’›n "nitelik" sorununa yaklafl›mdaki yanl›fllar›na verilebilecek bir baflka örnektir. Komün, Sovyetler ve Çin’de biçimde farkl›yd›lar. Fakat bu farkl›l›¤a ra¤men hepsi de içerikte-özde proletarya diktatörlü¤üdür. Neden özleri ayn›yd›? Çünkü, içerikte ayn› genel özellikleri yans›t›yordu. Sosyalizm ve komünizm amac›na yöneliyorlard›. Bunun için iktidarda proletaryan›n egemen rolüne sahiplerdi. Amaçlar› temelinde her özgülün koflullar›na göre biçimlenmifl özel bir ittifak içindeydiler. Proletarya iktidar›n›n farkl› koflullarda yol ve yöntemlerle ald›¤› özgün biçimi-özgün niteli¤i anl›yorsak, proletarya diktatörlü¤ü, her bir koflulda ayn› biçim al›r diyebilir miyiz? Özgün nitel farklar (koflullardaki) gere¤i, proletarya iktidar›n›n ald›¤› özgül biçimler, proletarya diktatörlü¤ünün ayn› öze sahip oldu¤unu yads›maya götürmez. Geçmiflte bunu anlamayanlar, iflçiköylü hükümeti biçimini, proletaryan›n yönetici-egemen rolüne, sosyalizm ve komünizme yürümesi gerçe¤ine ra¤men, proletarya diktatörlü¤üyle ba¤daflt›ram›yorlard›.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Zinovyev-Troçki'nin düz mant›¤›n› Stalin deflifre ediyordu ve Leninizm'i savunuyordu. Demek ki Partizan dergisi flunu da anlamal›d›r; öz ayn› olsa da proletarya diktatörlü¤ü farkl› koflullarda de¤iflik biçimler alabiliyor. Nicel-nitelik tart›flma meselesinde, bir baflka örnek olarak; Milli Meselenin ekonomik özü ve de¤iflik koflullarda sosyal-siyasal çözüm yolu konular›nda de¤iflen özellikleri de k›saca ele alal›m.. Milli mesele, milli bask› her yerde ayn› ortak öz içerir. Fakat her bir bölgede toplumsal-siyasal-tarihsel-sosyal koflullarda kendine has baz› özellikler alabilir, alm›flt›r. Milli bask›, tarihsel–ekonomik bir kategoridir. Uluslar›n do¤ufluyla, bir baflka deyiflle kapitalizmin flafa¤›yla birlikte ulusal bask› ve eflitsizlikler de gündeme geldi. S›n›fsal bask›n›n tarihi s›n›flar›n ortaya ç›kmas› ile bafllam›flt›r. Bask›n›n bu iki biçimi (s›n›fsal-ulusal) nitel olarak farkl›d›r. "Ezenin ezilene bask›s›d›r" biçimli "bask› bask›d›r nitel fark yoktur" diyemeyiz. Cins bask›s› da bunlardan nitel olarak farkl› bir özgünlüktedir. Kar›flt›r›lamazlar! Her bir bask›n›n niteli¤i, amaçlar› farkl›l›klar tafl›r. Kar›flt›ranlar milli bask›y›, s›n›fsal bask› fleklinde ele alanlar, s›n›fsal kurtulufl ad›na, Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Hakk›’n› çarp›tmakta, onun tarihsel meflruiyetini (ezilen uluslarda) tan›may›p, sosyal flovenizme düflmektedirler. Ayn› hatay› cins bask›s›na karfl› mücadele noktas›nda da erkek egemen flovenizmi ile tekrarlamaktad›rlar. Uluslar, kapitalizmin flafa¤›n›n ürünüydüler. Kapitalizm meta üretiminin zaferi için yurt içi pazar› ele geçirme, ayn› dili konuflan halk› siyasi olarak birlefltirmek zorundayd›. Ulus da, onunla iliflkili ulusal hareket de pazarda do¤du. Ancak milli hareket bu ortak iktisadi temele ra¤men Avrupa ve Asya'n›n farkl› koflullar›nda sosyal-siyasal farkl› geliflme seyri izledi. Bunlar biliniyor. MKP kongre belgeleri de konuyu etrafl›ca açm›flt›... Ekim

Devrimi’yle milli meselenin ele al›n›fl ve çözüm yolunda köklü nitel de¤ifliklikler gündeme geldi. fiu aç›kt›r ki, nitel de¤ifliklere ra¤men onun ekonomik özü yine pazar sorunuydu. ‹brahim Kaypakkaya'n›n yaklafl›m› da böyleydi. Öz-biçim, içerik-nitelik z›tlar›n birli¤idir. Kar›flt›r›lamazlar. Evet iliflkilidirler ancak ayn›laflt›r›lamazlar. Kapitalizm ile emperyalizmin özü farkl› de¤ildir. Temel çeliflki ayn›d›r. (üretimin toplumsall›¤› ile özel mülkiyet aras›ndaki çeliflki) kapitalizmin üst seviyesi, en yüksek aflamas› olan emperyalizm dönemi daha öncesine göre nitel farklarda gösterir. Lenin bunlar› izah etti. Yetmez mi?.. Partizan'›n nicelik-nitelik meselesine yaklafl›m›, bu meseleleri do¤ru flekilde izah edemez. Felsefi sapmas›, bilimimizi, emperyalizmi, devrimi, ulusal sorunu ele al›flta olgular› "hay›r biz öyle de¤iliz" deseler de, yerli yerine oturtamaz durumuna götürmektedir. Teorinin diyalektik sistemati¤i böyle bir yaklafl›mda yamal› bir bohçaya dönüflür... Proletarya diktatörlü¤ünün özü ve de¤iflik somutlarda ald›¤› özgül biçim, keza Proleter Dünya Devrimi'nin farkl› iktisadisiyasi-sosyal koflullarda özde de¤il, biçimde gösterdi¤i zorunlu de¤ifliklikler ve di¤er örnekleri Partizan Dergisi'nin nicelik-nitelik sorununu ele al›fltaki felsefe sapmas›n› göstermek içindir. Bu örnekler kesinlikle çarp›t›lmamal›d›r. Maoizm, Marksizm'in Çin koflullar›ndaki, Leninizm Rusya somutundaki uyarlanmas› fleklinde de s›n›rland›r›lamaz. MLM, komünizm mücadelesinde enternasyonal proletaryan›n günümüzdeki doru¤udur. Proletaryan›n evrensel ideolojisi-teorisinin 3. yeni-nitel aflamas›d›r. Bir baflka nokta... Partizan dergisi, Stalin yoldafl›n tali düzeydeki hatalar›na yönelik Mao yoldafl›n ileri sürdü¤ü elefltirileri benimsiyor olmam›z›, “bunlar Troçki k›rmas› teorilerle Stalin’e sald›r›yorlar” fleklinde bir kurguya dönüfltürerek sözüm ona bizi “mahkum ediyor. Oysa, özünde Stalin’in tali yanl›fllar›na 84


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

sar›larak Mao’nun teorisine sald›r›yor. Bu- mak de¤ildir. Nesnel bir durumun tespitinunla Stalin savunuculu¤u yapt›¤›n› san›- dir. Ve bu ilerleme, nitel bir aflama olarak yor. Ama Stalin’in do¤rular›na de¤il, takristalize olmufltur. Nas›l? Hem kendinden li yanl›fllar›na sar›larak! Heyöncekilerden ö¤renerek, hem de hataPartihat!... lardan köklü koparak. Bu gerçe¤in zan dergisi, izahat›, “ustalar› karfl› karfl›ya Stalin’in do¤rular›n›n getiriyorlar” kabilinde geri Stalin yoldafl›n tali de¤il, tali hatalar›n›n savuduygulara hitap eden popünulmas› orta-yolcu ekdüzeydeki hatalar›na lektizmin itiraf›d›r. Bir yönelik Mao yoldafl›n ileri list argümanlara tenezzül etmek yerine, iflin teorik yar› Enver Hoca'c›l›ksürdü¤ü elefltirileri benimsi- özü üzerine kafa yormatan muzdarip olma durumudur. Enver Hoca yor olmam›z›, “bunlar Troçki tart›flma ciddiyet ve sone yap›yordu? Stalin k›rmas› teorilerle Stalin’e sald›- rumlulu¤u ile davran›lve Komüntern mirar›yorlar” fleklinde bir kurguya mal›. s›n›n esas›n› olufltu- dönüfltürerek sözüm ona bizi Anlamak istemeyenran do¤rular›n›n de- “mahkum ediyor. Oysa, özünde ler için bir kez daha vur¤il, hatalar›n›n bayragulayal›m. Maoizm el¤›yd›. Kruflçev ve Stalin’in tali yanl›fllar›na sar›la- bette, Marks-Engels-LeDeng’te öyle. Bilindi- rak Mao’nun teorisine sald›r›- nin-Stalin'den ö¤rendi. ¤i gibi bu çizgi, ulus- yor. Bununla Stalin savunu- Hem do¤rular› nitel olarak lar aras› komünist hareculu¤u yapt›¤›n› san›yor. gelifltirerek (prati¤e ba¤l› ket saflar›nda çok önem- Ama Stalin’in do¤rular›- olarak) ve hem de hatalarli tahribatlara yol açt›... dan köklü koparak ö¤rendi. na de¤il, tali yanl›flPartizan dergisini vuran bu Kaba tekrarla yetinmedi. Bililar›na sar›larak! mimizi yeni bir aflamaya ulaflt›rtahribatt›r. Maoizm'i, Markizm-Leninizm'in nitel olarak d›. Öyleyse, Maoizm, bilimimizi, yeni bir aflamaya ulaflt›r›lm›fl gerçe"bir ad›m ileriye götürmek" de¤il, yeni¤ini adeta " ustalar› birbiri karfl›s›na koy- nitel 3. aflamaya ulaflt›rman›n ifadesidir. mama" (!) ad›na yads›maya götüren budur. Dahas›, Maoizm, TKP/ML'nin dedi¤i gibi, Komüntern ve Stalini sözde müdafaa biçi- "Mao, s›n›f›n dört büyük ustas›n›n bafllatt›miyle bofl veren bu oportünizm, Maoizm ¤› ifle devam etti." (18) fleklinde sadece bir bilimimize nitel katk›lar›n›n objektif olarak devaml›l›k de¤il, ayn› zamanda hatalardan reddidir. Büyük Proleter Kültür Devrimi'ne köklü kopufl, do¤ru temelde nitel ilerlemeobjektif olarak sald›r›d›r. 25. Y›ldönümü dir. "Ustalar› savunma, birbirlerinin karfl›vesilesiyle Muhasebe eksenli bir doküman- s›na koymama" ad›na nitel geliflme aflamada TKP/ML flöyle diyordu: lar›n› ortaya koymaktan kaç›nmak, hep ay"Sadece Marksizm-Leninizm'i (...) tan›- n› de¤erlendirme, MLM'yi tahrif etmektir. mak yeterli de¤ildir. Maoizmi de tan›yarak Bu tahrifat MLM formülasyonu cilas›yla bu kavray›fl› bir ad›m ileri götürmek önem- kurtar›lamaz. Bilimimizdeki yeni-nitel bir lidir"(17) "Yeterli de¤il", "Bir ad›m ileri aflama olan Maoizm'in mahiyetine vak›f götürmek önemli" demek olumlu ancak ek- olunmaz, uygulama sadece vitriner bir forsiktir. Aç›k söylüyoruz. Biz Mao'yu, Sta- mülasyon olarak sözde sahiplenilirse, hiçte lin’le ayn› seviyeye koymuyoruz. Diyoruz do¤ru yap›lm›fl olunmaz. ‹deolojik oportüki, bilimimizin bafll›ca kilometre tafllar› nizme kap›lar aralanm›fl olur. olarak esasta Marks-Lenin-Mao taraf›ndan Yaz›m›zda, felsefi alanda k›sa Stalin nitel düzeyde gelifltirildi. Bu, proletaryan›n de¤inisin de göstermeye çal›flt›¤›m›z, büyük ö¤retmenlerini karfl› karfl›ya koy- Mao'nun da elefltirdi¤i metafizik sapma, 85


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Stalin yoldafl›n sosyalizme diyalekti¤i köklü uygulamamas›, sosyalizmde antagonist s›n›f çeliflkisi niteli¤ini görememesi ve bu konudaki tali hatalar›n›n felsefi temelidir. S›n›fs›z, burjuvas›z sosyalizm teorileri zaten iflas etmifltir. Maoizm'in ideolojik, teorik do¤rulu¤u kan›tlanm›flt›r. Stalin yoldafl›n do¤rular› de¤il, tali olan felsefi-ideolojik-politik hatalar› ise Sovyetler Birli¤i'nde yeni burjuvazinin iktidar› gasp etmesinde fevkalade kullan›lm›flt›r. Proletaryan›n siyasi iktidar› kaybetmesinde rol oynam›flt›r. MLM'nin ise ideolojik do¤rulu¤u ortadad›r. Görmemeyi avantaj telaki edenler, büyük bir ideolojik gaflet içindeler. Çok aç›k ve nettir. Sosyalizmde üretim araçlar› mülkiyetinin sosyalist dönüflümü sonras›nda da kimin kazand›¤› kesin anlamda yine belli de¤ildir. Kapitalizmden, Komünizmn'e geçifl dönemi olan sosyalist dönemde hala burjuvazinin topra¤› mevcuttur. Çünkü, proletarya devrimi ile siyasal iktidar›n ele geçirilmesi, mülkiyet biçiminin sosyalist devlet mülkiyetine dönüfltürülmesi durumunda da tüm sosyalizm boyunca, antagonist s›n›f çeliflkileri ve mücadele mevcudiyetini sürdürür. Sosyalizm'de burjuva sosyal iliflkilerin temsilcisi olan yeni burjuvazi, esasta parti ve devlet iktidar› içinde kümelenir. Esasta önemli bir ad›m olmas›na ra¤men, mülkiyet iliflkilerinin sosyalist dönüflümü, problemin kesin çözümü demek de¤ildir. Bahsi geçen kamulaflt›rma zorunlu olarak, toplum ad›na parti ve devletin kontrolünü içermektedir. Bu, henüz kelimenin tam anlam›yla gerçek bir toplumsallaflt›rmay› ifade etmez. Keyfi olmayan ve atlanamaz bu zorunlu durum, sosyalizmde kapitalizmin topra¤›n›n mevcudiyetini de beraberinde tafl›r. Toplumda gerek devrilen eski s›n›flar ve gerekse yeni burjuvazinin dayand›klar› ve eskinin arma¤an› olan nesnel çeliflmelerin sosyalizmde de varl›¤›n› gösterir. Sosyalizmde parti ve devlet gerçe¤i, yöneten-yönetilen, kafakol, k›r-flehir çeliflkisini anlamak içinde yeterlidir. "Herkesin yetene¤i, herkesin eme¤i kadar" da¤›l›m›, sosyalizmde de zorunlu

bir burjuva hukuktur. Öyleyse, yeni burjuva hukuku esas tehlikedir ve yabanc›laflman›n sosyalizmde de kuvvetli temelini kavramak hiçte zor de¤ildir. Proletarya diktatörlü¤ü alt›nda devrimi komünizme kadar mütemadiyen sürdürme gereklili¤ini, parti ve devleti devrimi sürdürmenin arac› olarak kavray›p kuflanman›n önemi ve böyle olabilmesi için do¤ru çizginin hayati rolünü, yani Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin evrensel derslerini kavramak durumunday›z. Bu aç›dan diyoruz ki, Maoizm'i savunmayan komünist olamaz! Proletarya diktatörlü¤ü alt›nda tüm sosyalizm dönemi boyunca devrimi sürdürebilmek için gerekli donan›m› Büyük Proleter Kültür Devrimi yani MLM ile sahip olabiliriz. Maoizm savunulmadan ML savunulamaz. Partizan dergisini yönlendiren k›lavuz dokümanlar diyor ki, "Stalin savunulmadan ML savunulmaz" (Partizan say› 13.14.15) Bu doküman›n müdafaa etti¤i, Stalin'in ilerletilmesi gereken do¤ru de¤il. Öyle olsayd› MLM'e ç›k›l›rd›. Bekçili¤i yap›lan, Stalin'in tali plandaki hatalar›d›r. Yukar›da aktard›¤›m›z Partizan dergisi fliar›, ML'i savunmas› bu hatalar› savunmaya indirgenmektedir. Bunun içindir ki, Partizan dergisinin bu konulardaki ideolojik durumu oldukça vahimdir. Göstermek istedi¤imiz bu vahim durumdur ve yapmak istedi¤imiz bu hastal›¤›n tedavisine yard›mc› olmak, dönüfltürmektir. Maoist komünistleri Stalin ve Komüntern'e "her f›rsatta" sald›rmakla, "Yar› Troçkizm'e evrilmek"le (Bkz. Pzn. Say› 51 sf. 46.46.49) suçlayan Partizan dergisi, asl›nda MLM’yin reddini seslendiriyor. Sosyalizm ve Stalin konusunda Mao'nun dedikleri flunlard›: "Stalin, sosyalist sistemde üretim iliflkileri ile üretim güçleri aras›nda ve üst yap› ile ekonomik temel aras›nda çeliflmeler oldu¤unu uzun zaman reddetti. Sosyalist üretim iliflkileri ile üretim güçleri aras›ndaki çeliflmeden ilk olarak ölümünden bir yol önce SSCB'de Sosyalizm'in Ekonomik Sorunlar› adl› yaz›s›nda tereddütlü bir flekilde söz etti. Ve hatal› siyasetlerle yanl›fl düzen86


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Proletarya diktatörlü¤ü alt›nda tüm sosyalizm boyunca temel görev devrimi sürdürmektir. Üretici güçleri gelifltirecek, üretimi art›racak olan da budur. Ancak devrimi sürdürmenin mant›¤› esasta üretici güçleri gelifltirmek, üretimi art›rmak meselesi de¤ildir. Komünizm do¤rultusunda toplumu her yönlü dönüfltürmektir. Partizan dergisinin yapt›¤› nedir? “Bazen makine-kadroteknik gibi ö¤eler”i “sosyalizmin zaferini güçlendirmek için” öne ç›karmak 87

lemelerin ilerde mesele ç›karaca¤›n› kabul etti. ...sosyalist sistemde üretim iliflkileri ile üretici güçler aras›nda ve üst yap›yla ekonomik temel aras›ndaki çeliflmeler meselesini en önemli meseleyi el almad›. Bunlar›n sosyalist toplumu ileriye götüren temel çeliflmeler oldu¤unu da kavramad›"( Mao Seçme Eserler 5. sf. 432.) Demek ki sosyalizmin çeliflmelerini 1936'daki sosyalist dönüflümler gerçe¤inde reddeden Stalin, ölümünden bir y›l önce bunlardan tereddütlü bahsetmifl olsa da bu çeliflmeleri esasta kavramadan, Mao'nun deyimiyle; "önemli mesele olarak ele almad›" bu hata, felsefi alanda metafizik bak›fl aç›s›n›n küçümsenemez düzeydeki mevcudiyetinden kaynaklan›yordu. Bunun için Mao diyor ki; "Marksist karfl›tlar›n birli¤i teorisi, s›n›f çeliflmesi ve sosyalist toplumda s›n›f mücadelesi konusunda ve uluslar aras› mücadele konusunda ortaya ç›kan yeni uygulanmal›d›r." (age.sf.439.) Peki, Partizan dergisi ne diyor? Birlikte okuyal›m: "... 1936 y›l›ndaki Raporu’ndaki bunlar aras›ndaki çeliflkiler yok sayan Stalin, SSCB'de Sosyalizmin Ekonomik Sorunlar› adl› önemli eserinde bu yan›lg›s›n› ya da bu yan›lg›ya yol açan eski formülünü yetersiz ve belirsiz görerek düzeltir" (Partizan say› 15.sf.21, alt›n› çizen Partizan dergisi) "Stalin 1936 y›l›ndaki çözümlemesini 1952 y›l›nda yapt›¤› ikinci çözümlemeyle adamak›ll› yerli yerine oturtur. Do-

lay›s›yla birinci yan›lg› yine Stalin'ce afl›lm›flt›r" (age. Sf. 22) fiimdi soral›m: Stalin sosyalizm çeliflkilerini görmüfl, çeliflmelerini "çözümleyerek" adamak›ll› yerli yerine oturtmuflsa, Sosyalizms›n›flar, s›n›f mücadelesi yeni burjuvazi, sosyalizm dönemi boyunca komünizm do¤rultusunda toplumu de¤ifltirmek için devrimi devam ettirmek (BPKD)vb. konularda Mao'nun katk›lar› ne ola ki! Bu durumda Mao’dan geriye ne kal›r? Olsa olsa “Marksizmin Çin somutuna uyarlanmas›” kal›r. ‹flte Partizan dergisinin Maoculu¤u! Maoizmi yeni nitel aflama olarak tespit etmifl olmam›za karfl› ç›kmas›n›n anlatt›¤› zaten tam da bu de¤il mi? Asl›nda, Partizan dergisi, bizim üzerimizden Mao ve Maoizm’i tart›fl›yor. Elbette tart›flma hakk› ve özgürlü¤ü vard›r. Ama bunu dürüstçe yapm›yor. Yani aç›ktan, ben Maoizm’i tart›fl›yorum demiyor ve bunu aç›ktan yapm›yor ama bizi vesile ederek Maoizm’e sald›r›yor. ‹deolojik sald›r›n›n en tehlikesi, bizzat o formülasyonu yahut formülasyonun somutlaflt›¤› flahsiyeti savunur gözükerek ona yap›lan sald›r›d›r. ‹flte, konuyu etrafl› ifllememizin gereklili¤i de buradan kaynakl›d›r. Devam edelim... Stalin 1936’da flunlar› söylüyordu "... iflçi s›n›f› ile köylülük aras›ndaki, ayn› flekilde bu s›n›flar ile ayd›nlar aras›ndaki s›n›r çizgisinin silindi¤ini, ve eski tdoplum ve eski s›n›f tekelci-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

li¤inin yok oldu¤unu gösterir. Bu demektir ki, bu toplumsal gruplar aras›ndaki mesafe git gide azal›yor. (...) bu toplumsal gruplar aras›ndaki politik çeliflkilerin de yok oldu¤unu, silindi¤ini gösterir.” (Leninizm’in sorunlar› sf. 625) Kendisini dayatan pratik gerçekler karfl›s›nda formül olarak söylemenin yetersizli¤ini görmesi problemlerin oldu¤unu alg›lanm›fl olmas› bilinçli kavram düzeyinde bir teorik s›çramay› hiçbir flekilde ifade etmiyordu. Hatalar› köklü aflam›yordu. Partizan dergisinin aktard›¤›m›z al›nt›lar›nda söylenen, "adamak›ll›" aflt›¤›d›r. Mao'nun elefltirisinin haks›z oldu¤udur. Yani Maoizmi yeni nitel aflama göstermenin "abartma" oldu¤u, Stalin'in meseleyi çözerek "yerli yerine oturttu"¤udur. Bu kökten ve tamam›yla yanl›flt›r. Partizan dergisinin "yerlini yerine oturttu" dedi¤i Stalin'e, Sovyet ‹ktisad›n›n Elefltirisi adl› eserinde Mao flöyle diyordu. "Stalin sadece üretim iliflkilerinden söz ediyor, üst yap›dan ve üst yap› ile iktisadi temel aras›ndaki iliflkiden söz etmiyor" "Stalin siyasete de¤il, sadece ekonomiye de¤iniyor" "Stalin sadece teknoloji ve teknik kadroyu vurgulad›. (...) Siyaset yok, kitleler yok" (Sovyet ‹ktisad›n›n Elefltirisi sf. 139.140.141) "Onlar teknolojinin, kadrolar›n her fleyi belirledi¤ine inan›yorlar, her zaman k›z›ldan de¤il, uzmanlardan, kitlelerden de¤il, kadrolardan sözediyorlar" (agf.146.147) do¤rudur ve bu elefltirileri yapan da Mao'dur. "... sosyalizmin kurulufl sürecinde makine, kadro, teknik vb. gibi ögeler zaman zaman göreli olarak öne ç›kar›lm›flsa, bu, yaln›zca sosyalizmin zaferini perçinleme sürecinde proletaryan›n siyasal taktiklerinin bu süreçte ald›¤› biçimdir. Bu demektir ki, Stalin'e bu bazda yönelen elefltirilerin alt›ndaki toprak da kurudur " (Pzn. 14. sf. 38)

Sözde amac›m›z "komünizm" demekle ekonomizm hakl› ç›karmaz. Üretici güçler teorisi Komünizm itibariyle meflru k›l›nmaz. Proletarya devrimini sürdürme de¤il de, böyle "taktik"lerle, Partizan’›n bahsetti¤i gibi, "sosyalizmin zaferi perçinlenmez." Partizan dergisi ise üzerine komünizm etiketi as›ld›ktan sonra her fley tamamd›r, her fley komünizme hizmet ediyor pragmatizmini savunuyor. Deng, "önemli olan fareyi yakalamakt›r. Fareyi yakalayan kedinin beyaz ve siyah olmas› fark etmez" pragmatizminden bu kopmama hastal›¤›, aç›k yanl›fl hatalara ra¤men söz konusu anlay›fllar o süreçte "proletaryan›n siyasi taktiklerinin(...) ald›¤› biçim" fleklinde meflrulaflt›r›l›p bayraklaflt›r›l›yor. Mao'un aç›k elefltirisini "Stalin'e ....yönelen elefltirilerin alt›ndaki toprakta kupkurudur" diyerek yads›yor. Maoizm'i savunmak bu mudur? De¤ildir ve aç›kça söylenen fludur; Mao'nun Stalin elefltirilerinin "alt›ndaki toprak kupkurudur." “.... ilk elefltiri –iddia düzeyinde- gerçekten Stalin üretici güçlerle üretim iliflkileri aras›nda çeliflmenin sosyalist bir toplumda ortadan kalkt›¤›n› savundu mu? ‹ddia sahiplerine ancak kargalar güler” (Pzn Sf 51) Al›nt›n›n dedi¤i öz olarak fludur. Maon’un elefltirisi haks›zd›r, kuru bir iddiad›r, kargalar›n gülece¤i kaale al›nmaz bofl bir sözdür. Asl›nda haks›z olan tabii ki Partizan dergisidir. Notki’nin sorular›na verdi¤i yan›tta Stalin sosyalizmde (Pzn dergisinin düzeltmiflti dedi¤i dönemde de) bizzat Partizan dergisinin dahi bir yerde itiraf etmek zorunda kald›¤› gibi “Üretici güçlerle üretim iliflkilerinin niteli¤i aras›nda tam bir uygunluk oldu¤unu söylüyor. (Sosyalist rejimde) Ancak Stalin Notki’ nin yanl›fl yaklafl›mlar›n› düzeltmek için ‘tam uygunluk’ sözcükleri diyor ‘kesin anlamlar› içinde ele al›namazlar’ (Pzn 14 sf 36) Durum aç›kt›r! 88


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

DENGE VE TAM UYGUNLUK MU, ÇEL‹fiK‹ M‹? Kendi söyledi¤ini (Stalin üretici güçlerle üretim iliflkileri aras›ndaki iliflkiyi sosyalizmde red etmedi fleklindeki kendi sözleri) Notki nin sorular›na verdi¤i cevapta Stalin’in “tam uygunluk” ama “kesin anlamlar› içinde ele al›namaz” sözlerini aktararak bizzat kendileri de bofla ç›karan Partizan dergisinin yapt›¤›, Mao’ya karfl› Stalin’in hatalar›n›n savunulmas›d›r. Bu noktalarda MLM’nin reddidir. . Sosyalizmde de üretici güçlerle üretim iliflkileri aras›nda ne tam ne de çeliflkisiz uygunluk bulunur. Her fleyde ve sosyalizmde de çeliflki esast›r. Diyalekti¤i kabul edenler bunu bilir. 1936 çözümlemesinde yoldafl Stalin’in aktard›¤›m›z pasajlar›nda iflçiler ile köylüler ve bunlarla ayd›nlar aras›nda “s›n›r çizgisi silinmifltir” ekonomik ve politik çeliflkiler “yok olmufltur” anlay›fl›, çeliflkiyi yads›yan diyalektik olmayan metafizik uygunluk teorisidir. Denge teorisidir. Her madde bir çeliflkidir. Hareket-mücadele-dönüflüm çeliflkinin sonucudur. Çeliflki esast›r.Denge gibi görünümler geçicidir. S›n›flara bölünmesi anlam›nda de¤il ama Komünizm de çeliflkidir. Çeliflki-hareket-mücadele-dönüflüm, hiçbir fleyde ve hiçbir zaman bitmez. Her maddedeki harekete neden olan çeliflkidir. Mutlak olan dengesizliktir. Diyalekti¤i sosyalizme uygulam›fl olsayd› (her fley gibi partiye) Stalin, sosyalizmi, partiyi metafizik hatas› dolay›s›yla monolotik ele almazd›. Sadece tek yanl› birlik-uyum-denge olarak ele almazd›. Yada sorunlarla yüz-yüze gelindi¤in de partiyi-sosyalizmi çeliflki d›fl›nda telakki eden anlay›fl›n›n sonucu olarak meseleyi emperyalizm taraf›ndan d›flar›dan dayat›lm›fl bir ajanl›k sorunundan ibaret görmezdi. Baflkan Mao, Sovyetler’de sosyalist inflada Stalin’in hatalar›n› elefltirerek ve bu hatalardan koparak ilerledi. Marksist ekonomi politi¤e tayin edici bir nitel katk› olmas›na ra¤men ekonomi politi¤e katk› sadece sosyalist infla meselesinden ibaret de¤ildir. Bu çok önemliydi ama yaz›m›z›n il89

gili bölümlerinde, yeni demokratik iktisat ve buradan sosyalizme geçifl dinami¤i, sorunun ele al›n›fl› üzerinde de ayr›ca durmaya çal›flaca¤›z. Mao her bafll›ca konu gibi sosyalizm meselesinde top yekun nitel bir ilerlemeydi. O güne kadar ki do¤rular›n ne sadece kaba devam› ve ne de bu do¤rular›n nicel bir gelifltirilmesinden ibarettir. Tecrübelerden ö¤renerek bilimin di¤erleri gibi bu konuda da yeni bir aflamaya tafl›nmas›yd›. Mao öncesi elbette genel do¤ru aç›mlamalar vard›. Ancak her fley hatas›z de¤ildi. Her fley eksiksiz-tam de¤ildi. Olamazd›. Baz› fleyler tecrübe s›n›rl›l›¤› v.b aç›dan anlafl›lmas› flimdi zor olmasa da eksikti-yetersizdi. Engels’in dediklerini ele alal›m. “Üretim araçlar›na toplum taraf›ndan el konulmas›yla meta üretimi ve bunun sonucu, ürünün üreticiler üzerindeki egemenli¤i ortadan kalkar. (Anti- Dühring sf 447) Sosyalizmde böyle olmad›¤› görüldü. Sosyalizm de toplum ad›na, parti ve devletin kontrolüyle, sosyalist devlet mülkiyeti olan dönüflümlerle Engels’in dedi¤i noktaya var›lamayaca¤› görüldü. Sosyalist dönüflümler esas› önemli bir ad›m olsa da halen gerçek bir toplumsallaflmay› ifade etmez. Buradaki toplumsallaflma parti ve devlet kontrolünü içerir. Dolay›s›yla burjuva bir yön tafl›r. Üreticilerin kendi aralar›ndaki iliflkilerin-eflitsizliklerin köklü çözümüne götürmez. Yani Engels’in dedi¤i gibi sorun köklü kalkmaz. Kapitalizmden komünizme bir geçifl evresi olan sosyalizmde köklü çözümlenmemifl bu sorunlar v.b hem üst yap› hem de alt yap›n›n de¤ifltirilmesinde proletarya devriminin sürdürülmesinin gereklili¤ini anlat›r. Engels bunu Mao gibi ortaya koyamad›, koyamazd›. Mao bu eksikli¤i tecrübelerin ve prati¤in yard›m›yla gördü, Marksizmi do¤ru uygulayarak nitel olarak aflt›. Sosyalizmde toplum ad›na üretim araçlar›n›n parti ve devlet taraf›ndan kontrol edilmesiyle “meta üretimi ve bunun sonucu olarak ürünün üreticiler üzerindeki egemenli¤i” ortadan kalkmaz. ‹flte Mao bu


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

noktada Çin ve Sovyet tecrübesinin yard›m›yla hatalar›n-eksiklerin nitel düzeyde afl›lmas›n› ifade eder. Marks’›n Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk›’s›n›n önsüzünde Engels flöyle der. “‹nsanlar her fleyi, ünlü ‘de¤er’in ifle kar›flmas› olmaks›z›n çok yal›n biçimde düzenleyeceklerdir” (Sf 483) Sosyalizmde böyle olamayaca¤› flimdi art›k bellidir. Yaflanan sosyalizm pratikleri de gösterdi ki, de¤er yasas› hiçte öyle kolay ortadan kalkmad›, tarih olmad›, olmaz!... Yoldafl Lenin de Engels’in ayn› içerikdeki al›nt›s›n› vererek (Devlet ve Devrim eserinde) sosyalizm ve buna tekabül eden proletarya diktatörlü¤ü evresini çok k›sa bir dönem olarak ele almaktayd›. Engels’ten flunu aktar›yordu. “Proletarya iktidar› ele geçirir ve üretici güçleri ilk etapta devlet mülkiyetine dönüfltürür. Bunu yerine getirerek proletarya kendisine proletarya olarak son verir. Tüm s›n›f çeliflkilerine ve antagonizmalar›na son verir.” Böyle olmad›¤›n›, olamayaca¤›n› görmedik mi? Gördük ve sosyalizmin ne oldu¤u, sorunlar› ve neler yapmam›z gerekti¤ini de kavramak durumunday›z. Gerçi Lenin, sonra sosyalizmin sorunlar›yla ilgilendi, meselenin basit olmad›¤›n› belirtti. Sosyalizmin çeliflkileriyle ilgilendi. Rus Komünist Partisi’nin Taktikleri Üzerine Rapor ‹çin Tezler bafll›kl› Komüntern’ e sunulan görüfllerde flunlar› söyledi. “Tar›m› yeniden örgütlemeye muktedir bir genifl ölçekli makine sanayi sosyalizm için mümkün olan yegane maddi temeldir. Fakat kendimizi bu genel tez ile s›n›rlayamay›z bu daha somut hale getirilmelidir. Teknolojinin en son baflar›lar›n› temel alan ve tar›m› yeniden örgütlemeye muktedir, genifl ölçekli endüstri tüm ülkelerin elektirifikasyonu anlam›na gelir.” Sosyalizm esas olarak a¤›r endüstri, makine sanayi, modern teknoloji, elektirifikasyon de¤ildir. Bunlar› önemser ama esas olarak bu de¤ildir. Komünizme yürüyüfl için devrimi sürdürmeyi esas almakt›r. ‹deolojik ve siyasi çizginin tayin edicili¤ini kavramak ve uygulamakt›r. Devrimi esas

alarak üretimi art›rmakt›r. Marks, Engels, Lenin ve Stalin elbette revizyonist üretici güçler teorisine karfl›yd›lar. Ayn› zamanda iradecilik ve idealizme de karfl›yd›lar. Ne ki, bu, onlarda “her fley tamamlanm›fl-hiç hata yok” noktas›na götüremez. Genifl ölçekli makine sanayi-a¤›r sanayi, ileri teknolojiyi, sosyalizm elbette önemser. Ancak bunlar› sosyalist inflan›n mutlak vazgeçilemezi göremeyiz. (Devrimi sürdürmenin, bunun için ideolojik ve siyasi çizgiyi esas alman›n önüne ç›karamay›z) Mao, Lenin için flöyle diyordu “Lenin der ki ‘bir ülke ne kadar geri olursa, kapitalizmden sosyalizme geçifl o kadar güç olur’ bu gün bu iddia do¤ru görülmemektedir. Asl›nda ekonomi ne kadar geri olursa, geçifl o kadar daima az zordur, çünkü halk ne kadar yoksul olursa devrimi o kadar çok ister” (Sovyet ‹ktisad›n›n Elefltirisi sf 46) Proletarya diktatörlü¤ü alt›nda tüm sosyalizm boyunca temel görev devrimi sürdürmektir. Üretici güçleri gelifltirecek, üretimi art›racak olan da budur. Ancak devrimi sürdürmenin mant›¤› esasta üretici güçleri gelifltirmek, üretimi art›rmak meselesi de¤ildir. Komünizm do¤rultusunda toplumu her yönlü dönüfltürmektir. Partizan dergisinin yapt›¤› nedir? “Bazen makine-kadroteknik gibi ö¤eler”i “sosyalizmin zaferini güçlendirmek için” öne ç›karmak. Yani proletarya diktatörlü¤ü alt›nda devrimi sürdürmekten vazgeçmek. Madde-bilinç, üst yap›-alt yap› iliflkileri ve sosyalizmdeki özgünlükleri konusunda Maoist nitel s›çraman›n bilincinde olmayan Partizan dergisi, üretici güçler teorisi kaynakl› hatalardan muzdariptir. Bu yanl›fl çizgiye MLM ile meydan okuyuflumuzu, üretici güçler-Avrupa merkezci anlay›fllara Maoist çizgide karfl› geliflimizi “Troçkizm” olarak damgalayan Partizan Dergisi’ne, Troçki’nin ne dedi¤i ve kendileriyle ortakl›klar›n› göstererek, aflmalar›na yard›mc› olmay› da görev biliyoruz. Sosyalist infla konusunda genelde hatal› çizgisinin bir yönü de fluydu, Troçki, Par90


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

tizan dergisinin de “Göreli olarak esas al›nabilir” dedi¤i ve sosyalizmi makine-teknoloji-sanayi den ibaret görüyordu. Devrimi sürdürme de¤il, h›zl› bir sanayileflme program› öneriyordu. ‹flçi-Köylü temel ittifak›n› reddediyordu. NEP politikas›n› sol lafazanl›kla yads›yordu. Marksizmin özüne de¤il, lafz›na sar›l›yordu. Bu laf›zla “tek ülkede sosyalizm mümkün olmaz, dolay›s›yla genel bir Avrupa devrimi olmadan, Sovyetler birli¤inde sosyalizmin inflas› olanaks›zd›r” diyordu. Baz› tali hatalar yapsa da yoldafl Stalin Leninizm’i savundu. Dünya devriminin hizmetinde sosyalist infla prati¤ine girildi. Köylülü¤ü-tar›m› hesaba katmayan h›zl› sanayileflme tek yanl› projesiyle, NEP’e karfl› ç›kan Troçki dönemin koflullar›n›n bu zorunlu siyasetinin daha baflka koflullarda eskidi¤ini de anlamaktan uzakt›. Sol lafazanl›¤› sa¤c›l›¤a dönüfltü. NEP’in terk edilmesi gereken dönemde, yap›lmas› gereken zengin ve orta köylülü¤e yönelme, tar›m›n kolektiflefltirilmesi mücadelesine karfl› ç›kt›. Buharin gibi kapitalizmin unsurlar›n›n korunmas›, NepmanlarKulaklar›n hedeflenmemesi gerekti¤ini söyledi. Troçki ve Buharin’in çizgisi yanl›fl, baz› tali hatalar içerse de Stalin’in çizgisi do¤ruydu. On büyük iliflkide Mao’nun da izah etti¤i gibi Stalin’de hata olan kolektiflefltirme siyaseti de¤il, baz› ideolojik siyasi çizgi problemleri ve kitle çizgisindeki meselelerdi. Bu problemler, köylülü¤ü zora sokan uygulamalara götürdü. Troçki’nin “olamaz” dedi¤i sosyalizmin inflas›n›n tek ülkedeki zaferinin mümkün oldu¤u görüldü. Eskiden mümkün görülmeyen “tek ülkede sosyalizmin inflas›” eksik anlay›fl› 1915 y›l›nda ki Avrupa Birleflik Devletleri adl› makalesinde Lenin flöyle aflmaya çal›flm›flt›. Demiflti ki; kapitalizmin eflitsiz politik gerçekli¤i tek ya da birkaç ülkede sosyalizmin zaferini mümkün k›lmaktad›r. Troçki, Marksist teorinin özünü de¤il, lafz›n› ald›¤› için eskimifl formülasyonlara tak›l›p kal›yordu. Troçki, bilimin, yeni geliflmelerle eskiyen baz› anlay›fl ve formülasyonlar›na bir bekçi misali sar›l›yordu. Hat91

ta Lenin’den bile al›nt›lar veriyordu. Evet, Lenin Rusya’da “Aral›k ayaklanmas›” sonras› Avrupa devrimi imdada yetiflmezse, tek bafl›na Rusya proletaryas›n›n kavgas›n›n zaferinin mümkün olmayaca¤›n› söylemiflti. (1905’ lerde) Bilimin özüyle (koflullara ba¤l› geliflmesiyle) de¤il, lafz›yla ilgili Troçki bu eskimifl ve afl›lmas› gereken formüle sar›l›yordu. Rusya’n›n ekonomik gerili¤ini gerekçe göstererek, üretici güçler teorisi eksenli bir yaklafl›mla, sosyalist inflaya karfl› ç›k›yordu. 2. enternasyonal revizyonizminin yapt›¤› da buydu. Onlarda Marksizmin özüne düflmand›lar, ama lafz›n› al›yorlard›. Bat›da sanayi devrimlerinin ortaya ç›kard›¤› tarihsel rolüyle de oldukça güçlü iflçi s›n›f› gerçekli¤i ve Avrupa çap›ndaki güçlü devrimci dalga ortam› üzerinden yükselmifl dönemin Marksist devrim stratejisini o koflullarla iliflkisi içerisinde ele alm›yorlard›. Biçimsel yaklafl›yorlard›. Çarp›t›yorlard›. Devrim ancak üretici güçlerin geliflkin oldu¤u Avrupa’n›n ifli olarak görüyorlard›. Rusya’daki devrimi-sosyalist infla mücadelesini “sen de nereden ç›kt›n” misali ve geleneksel formüllere uymuyordu. Bu yüzden küçümsüyor, reddediyorlard›. Devrimin f›rt›na merkezinin, eskinin tersine, Rusya’ya kayd›¤› gerçe¤ine ›srarla karfl› ç›k›yorlard›. Bilimin özde de¤il sözde ve biçimci bu sahiplenifli, kapitalizmin emperyalizm aflamas›n›n ortaya ç›kard›¤› yeni gerçeklere ve çeliflkilerin nas›l bir hal ald›¤›na revizyonist çizgileri gere¤i vak›f olam›yorlar. Partizan dergisine hat›rlat›r›z ki, Üretici güçler teorisi ve Avrupa merkezcilik hem Troçki ve hem de bir 2. Enternasyonal hastal›¤›d›r. MKP’nin bunlara elefltirisinden Partizan dergisi niye rahats›zd›r? 2. Enternasyonal’in revizyonist üretici güçler teorisinin elefltirilmesinden, Leninist emperyalizm tahlilini ve Leninist devrim anlay›fl›n›n savunulmas›ndan niye rahats›zd›r. Marks döneminin aksine Avrupa de¤il, devrim oda¤›n›n Rusya gibi emperyalizmin zay›f halkalar›na kayd›¤›n› belirtmemizden, buna karfl› ç›kan revizyonist üretici güçler teorisine Maoist meydan okuyuflu-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

muzdan niye rahats›zd›r? fiunu söyleyelim, revizyonist üretici güçler teorisi afl›lmasayd›, Ekim Devrimi’nin zaferi mümkün olmazd›. Sosyalizmi üretici güçlerin yüksek derecede geliflme seviyesine ba¤lad›klar› içindir ki, hem Troçki ve hem de 2. Enternasyonal revizyonizmi Ekim devrimine karfl› durdular-küçümsediler-reddettiler. Bu saçmal›klar› deflifre eden Leninist çizgi Ekim devrimi ile taçland›. Sosyalizm üretici güçlerin geri oldu¤u ülkelerin ifli olamaz diyen Troçkizm ve 2. Enternasyonal revizyonizmi, yenildi! Bu yenilgiyi gösteren Leninist çizgiyi bilinçli savunuflumuzu Partizan dergisi flöyle de¤erlendiriyor. “‹flçi s›n›f›n›n bilimsel dünya görüflüne olan düflmanl›¤› d›fla vurmakt›r. Marksizmi ‘Avrupa Merkezci’ bir düflünce tarz› olarak göstermeye çal›flanlar, Troçkistler ve Marksizmi revize etmeye çal›flan MKP gibi küçük burjuva oportünist ak›mlard›r” (Pzn say› 51 sf 46-47) Üretici güçler teorisini elefltirmek proletarya bilimini savunmakt›r. Revizyonizme karfl› ç›kmakt›r. Avrupa Merkezci olan Marksizm de¤il, Troçkizm ve 2. Enternasyonal revizyonizmidir. Onlar›n üretici güçler teorisi savunuculu¤udur. Bunlar› elefltirmifl olmam›z› “Troçkist”likle suçlamak, iftira ve rasgele damgalamay› siyaset haline getirmektir. Hem düflünce ve hem de metot olarak bu Partizan dergisi duruflu Marksizme yabanc›d›r. Partizan dergisi bize Troçkizm, oportünizm çamuru ataca¤›na onlar›n ne oldu¤u ve hangi tarihsel süreçlerde ve nas›l ortaya ç›kt›klar›n› kavramaya çal›flmal›d›r. ‹flçi aristokrasisinin ç›karlar›n› teorilefltiren ve bu ç›karlar yüzünden emperyalist sömürgecili¤i “barbarl›¤a karfl› medeniyet” olarak destekleyen revizyonizmdi. Ezilen ulus ve halklar›n devrim mücadelesine “sosyalizm barbarlar›n ifli olamaz” anlay›fl›yla karfl› ç›kan revizyonizmdi. Sömürgeleri sanayilefltiriyor gerekçesiyle emperyalist boyunduru¤u öven revizyonizm, ezilen ülkelerde devrime aç›ktan karfl› ç›k›yor, kapitalist ekonomiye geçebilmeleri için “modern bat› devletlerinin” boyunduru¤unu kabul etmeye, onlara

entegre olmaya ça¤›r›yorlard›. Üretici güçler teorisi savunuculu¤u “Avrupa Merkezci” emperyalist flovenist 2. Enternasyonal ihanetini MLM’nin rehberli¤inde y›rtan Maoist komünistleri Troçkizmle suçlayan Partizan dergisi, flunlar› bilmiyor mu? “sürekli devrim” dedi¤i teorisiyle Troçki, proleter dünya devriminin bir bilefleni olarak ezilen ülkelerde Yeni Demokratik Devrim mücadelesine karfl›yd›. Köylülü¤ün devrimci rolünü anlamaktan uzakt›. Bu ülkelerde demokratik devrimin ve niteli¤ini anlamak durumunda de¤ildi. Buralarda proletaryan›n “ço¤unluk” de¤il zay›f oldu¤u ve kapitalist geliflme seviyesinin “gerili¤i” gerekçesiyle devrime karfl› ç›k›yordu. Ezilen ülkelerin emperyalistler taraf›ndan talan›ndan edilen karlar›n k›r›nt›lar›yla beslenensat›n al›nan iflçi aristokrasisinin ç›karlar›n›n savunulmas›n› temsil eden revizyonizm, emperyalizm ve kapitalizm kuyrukçulu¤uydu. Bernfltayn-Kautskici emperyalizme yedeklenme stratejisi bu durumla alakal›d›r. Sosyalizmi yüksek kapitalist geliflme seviyesi dedikleri esas›nda barbar uygarl›kla eflitleyen revizyonizme Troçkizm özde karfl› de¤ildi. Kendisi de Avrupa merkezciydi. Ekonomistti. Çin devrimine bunun için karfl› ç›k›yordu. Marksizm-Leninizm düflman› Troçkist “vulger Marksizm”e meydan okuyuflumuz ve Marksizm’in ekonomizme indirgenmesi safsatas›na, devrimi-sosyalizmi üretici güçlerin yüksek geliflme seviyesine ba¤layan, dolay›s›yla, Avrupa d›fl›ndaki devrimi, cahillerin reaksiyonu fleklinde damgalayan revizyonizme karfl› mücadelemiz Partizan dergisini niye rahats›z ediyor? Sebep, elbette bilimimizin Maoizmle katetti¤i yeni nitel geliflme aflamas›n›n kavranmamas›yla ilgilidir. Diyalektik de¤il, bu mekanik-ekonomist kaba maddecilik ve bu kaba pozitivizm, bir revizyonizm niflanesi olarak, proletarya devrimini (özellikle ezilen ülkelerde) reddediyordu. Marksizm Avrupa merkezci de¤ildi. Marks›n kendi koflullar›nda genel Avrupa devrim beklentisi o objektif koflullarda do¤ruydu. Emperyalizm ile birlikte baflka 92


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

koflullar ortaya ç›kt›. Eski formülle hareket edenler bir geleneksel yerleflik al›flkanl›k yaratma durumundayd›lar. Bunu yarat›rken Marksizm’in özüne de¤il, lafz›na dayanmaktayd›lar. Marks dönemi objektif koflullar›n›n sonucu ve tecrübelerin s›n›rlamalar› vesilesiyle durumu anl›yoruz. Maoizm öncesi anlam›fl olsak da baz› tali hatalar› Maoizm seviyesiyle ele alma ve aflma durumunday›z. Mao da böyle yapt›. Partizan dergisi bize sald›r›rken asl›nda Mao’ya sald›r›yor. Sovyet ders Kitab› ve Siyasal ‹ktisat Üzerine Notlar’da Mao flöyle diyordu. “Devrim kapitalist üretkenlik düzeylerinin yüksek ve proletaryan›n çok oldu¤u bat› ülkelerinde de¤il de, kapitalist üretkenlik düzeyinin görece düflük ve proletaryan›n görece zay›f oldu¤u do¤u ülkelerinde baflar›ld›” (sf 151). Yanl›fl olan Marksizm de¤il, koflullarda meydana gelen de¤iflikliklerin objektif sonucuydu bu. Strateji ve taktikleri koflullarla iliflkisi içerisinde ele almay›p, her durumda mutlak izlenmesi gereken kutsal kanunmufl gibi addedenler revizyonistlerdi. Mao revizyonizme meydan okudu. “Bat›n›n kapitalist ülkelerinde istihdam ve ücret düzeyi görece daha yüksektir. Bu ülkelerdeki iflçiler burjuvaziden derin bir flekilde etkilendiklerinden, sosyalist dönüflümü tamamlamak o kadar kolay olmasa gerekir. Ayr›ca makineleflme derecesi yüksek oldu¤undan baflar›l› bir devrimden sonra bafll›ca sorun makineleflmek de¤il, halk› dönüfltürmek olacakt›”(Seçeme Eserler 6, sf 167) Peki Mao’nun bu söyledikleri Marksizm’in reddi miydi? Hay›r, ilerletilmesiydi! Objektif s›n›rlamalar›n yol açt›¤› zay›fl›klar ve geliflmelere ba¤l› olarak eskiyen ve de¤ifltirilmesi gereken önceki öngörülerle Lenin de u¤raflt›. Elefltirdi. 1920’de Komüntern’le Milletler Ve Sömürgeler Sorunu yaz›s›nda flunlar› diyordu: “fiimdi kurulufllar›na do¤ru yol almakta olan, savafltan beri de ilerleme yönünde belli baz› ad›mlar att›klar› görülen geri kalm›fl ülkeler için kapitalist ekonomik geliflme aflamas›n›n kaç›n›lmaz oldu¤u iddias›n› do¤ru buluyor muyuz? Buna olumsuz cevap verdik 93

(....) enternasyonal, geri kalm›fl ülkelerin (...) kapitalist aflamadan geçmek zorundan kalmadan, Komünizme varabilecekleri tezini de teorik gerekçesini göstererek savunmal›d›r” (Toplu eserler 31 Sf 340-345) Demek ki geçmiflte devrim için belli bir kapitalist geliflme aflamas›n›n zorunlu oldu¤u fleklinde bir yön içeren geleneksel bir yaklafl›m mevcuttu. Lenin’de bunu elefltirdi, Mao da! Yine eski yaklafl›m seviyesinde, “tek ülkede sosyalizmin zaferi” mümkün görülemiyordu. Lenin önderli¤indeki Komüntern 4. kongresi bu konudaki Marksist tezi flöyle ifade ediyordu: “4. Dünya kongresi, bütün ülkelerin proletaryalar›na, proletarya devriminin tek bir ülkede asla bütünüyle zafer kazanmayaca¤›n›, zaferin dünya devrimi olarak uluslar aras› alanda kazan›lmas› gerekti¤ini hat›rlat›r” önceleri, Lenin ve Stalin’in görüflü böyleydi. Onlar aflt› ama, Troçki bu görüflte çak›l›p kald›. Komünizm elbette flu veya bu ulusal s›n›rlar içinde kazan›lamaz. Enternasyonal proletaryan›n dünya çap›ndaki mücadelesiyle kazanaca¤› nihai hedeftir. Komünizmin hizmetinde flu veya bu halkada sosyalizmin kesin de¤il ama zaferinin mümkün oldu¤unu pratik hayat ispatlad›. Troçki Komünizm’le sosyalizmi ayn›laflt›r›yordu. Dolay›s›yla birkaç, ya da tek ülkede sosyalizmin zaferini olanaks›z görüyordu. Onun sürekli tek tip devrim teorisi yanl›flt›. Troçki, Sosyalizmin zaferini ancak “Avrupa’da birden ve efl zamanl› olanakl›” görüyordu. Rusya’da sosyalist inflay› bofl ve umutsuz bir çaba olarak de¤erlendiriyordu. Tek ülkede sosyalizm olmaz anlay›fl›yla Sovyetler de sosyalist inflaya karfl› ç›k›yordu. Ekim devrimi ve sonras› bilinen olumsuz rotas›n›n nedeni, savundu¤u bu yanl›fl çizgiydi. Troçki’ye karfl› Stalin çizgisi do¤ruydu ama hatas›z da de¤ildi. Sosyalizmin zaferi mümkündü ama bunu yoldafl Stalin gibi “kesin zafer” fleklinde sunmak yanl›flt›. Stalin sosyalizmin kesin olmayan Rusya’da ki bu zaferini “sosyalist toplumun inflas›n›n tamamlanmas› (....) herkese ihtiyac›na göre (...) komünist topluma girmifl olma”


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

(SBKB Tarihi, k›sa ders Sf 4189) fleklinde gösteriyordu. Hatas›n› daha da ileriye götürüyor, devletin Komünizmde de var olaca¤›ndan bahs ediyordu. “Devlet komünizm döneminde varl›¤›n› sürdürecek mi? Evet, e¤er kapitalist kuflatma ortadan kald›r›lmazsa, e¤er d›fl sald›r›, askeri sald›r› tehlikesi yok edilmezse sürdürülecek” (Leninizmin sorunlar› Sf 731-732) Kapitalist kuflatma alt›nda ve bir ülkede Komünizm olmaz. S›n›fs›z toplum olan Komünizm devletle ba¤daflmaz. Devlet, s›n›f karfl›tl›klar›n›n ürünüdür. Stalin sosyalizmle Komünizmi kar›flt›rman›n yan› s›ra Leninist devlet ö¤retisinde bir k›r›lma içine giriyor. Sosyalist inflada müdafaa edilmesi gereken zaferi savunmak “kesin zafer” fleklindeki Stalin’in teorik sapmas›n› elefltirmeyi de gerektirir. Mao da öyle yapt›. Peki Partizan dergisi Mao’ya ne diyor? Önce Mao’nun dedikleri: “A¤›r sanayi ve hafif sanayi ve tar›m sorununa gelince, Sovyetler birli¤i son ikisine yeterince önem vermedi (...) halk›n k›sa ve uzun vadeli ç›karlar›n› birlefltirmede baflar›l› olamad›lar. Çeli¤in temel makinenin de yürek ve ruh oldu¤unu söyleyerek, a¤›r sanayinin önemini büyüttüler. Stalin bir yandan üretim araçlar›n›n devletin mülkiyetin de oldu¤unu söylüyor, di¤er yandan ise köylülerin onu sat›n alacak güçlerinin olmad›¤›n› söylüyor. Asl›nda Stalin kendisini aldatmaktad›r. Devlet köylülü¤ü çok s›k› hiç esnek olmayan bir flekilde kontrol etti. Stalin iki geçifl için uygun yol ve araçlar› bulamad›. (....) üst yap›dan ve üst yap› ile iktisadi temel aras›ndaki iliflkiden söz etmiyor ..... sadece ekonomiye de¤iniyor. ....halk›n rolü, emekçinin rolü, bunlara de¤inmiyor” (Sovyet iktisad›n›n Elefltirisi Sf 139-140-141) fiimdi de Partizan dergisine bakal›m. Partizan dergisine göre ise fl›pka geçidinde her fley yolunda. Maoizm’de ne ki, Mao’nun Staline elefltirileri ne ki? Var olan baz› ufak tefek sorunlar› da (!) 1950’lerde Stalin bizzat kendisi aflm›fl zaten. Diyorlar

ki “Stalin’e bu konuda hiçbir hakl› temele dayanmayan elefltiriler yöneltilmektedir” “buna ancak kargalar güler” (Partizan 14 Sf 36) demektedirler. Hadi bunlar neyse ama, ya fluna ne dersiniz; “Mao Stalin’in ekonomik-teorik çözümlemelerini paylaflt›” (age. sf 44). Buyrun! Hem de Mao’nün yukar›ya aktard›¤›m›z onca elefltirisine ra¤men! Bu kadar›na da pes do¤rusu! Hay›r, kesinlikle paylaflmad›! Bu, Partizan dergisinin konuya iliflkin soyut teorilerine Mao’yu alet etme seviyesizli¤i d›fl›nda bir fley de¤ildir. Mao, burjuva hukuku ve ideolojisini y›kmam›z gerekir dedi. Bunun mahiyetini, dayand›¤› toplumsal çeliflkileri aç›klad›. Diyordu ki: “Meta üretiminin var olmas› m› daha iyi yoksa olmamas› m›? Herkes bunu incelemeli, Stalin’in son mektubundaki görüfl aç›s›, hemen hemen tümüyle yanl›fl. Temel yanl›fl köylülü¤e duyulan güvensizliktir. (Seçme Eserler 6, sf.103) Yeterince aç›k de¤il mi? Bu, apaç›k durum neyi gösteriyor? Durum; Stalin’le Maonun her konuda hem fikir olmad›klar›n› anlat›yor. Göstermeye çal›flt›¤›m›z gibi di¤er konular›n yan› s›ra, meta üretimiplanlama-de¤er yasas›-sosyalizmde bafl çeliflki meselelerinde Mao, Stalin’le hem fikir de¤ildi. Mao sosyalizmde de proletarya burjuvazi bafl çeliflkisini ele al›yor, do¤ru siyasi çizginin önemine ve bu temelde kitlelerin proletarya devrimine seferberli¤ine dikkat çekiyor, Stalin’in hatalar›n› paylaflm›yordu. Kapitalist ülkelerle aradaki uçurumlar› kapatmak için a¤›r sanayi yar›fl›n›, h›zl› sanayileflmeyi siyasi çizginin önüne geçirmiyordu, proletarya devrimini sürdürmeyi esas al›yordu. Partizan dergisi bu temel ay›r›mlar› yok farz ediyor. Örne¤in geriye dönüfl sorununda Mao Stalin’le hem fikir miydi? De¤ildi. Maoizm’e ulaflmak yerine “Stalin savunulmadan ML savunulamaz” demek Stalin’in do¤rular›n›n de¤il hatalar›n›n savunuculu¤udur. Maoizm’in reddidir. Maoizm flahs›nda MLM’ye sald›rmakt›r. 94


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Günümüzde, tüm sosyalizm dönemi boyunca proletarya ve burjuvazi aras›ndaki çeliflkiyi, bunlar aras›ndaki sürekli s›n›f mücadelesini ve toplumdaki nesnel çeliflmelerden kuvvet alarak parti ve devlet iktidar›n›n beyninde kümelenen yeni burjuvaziyi görmemekte inat eden, dolay›s›yla, proletarya diktatörlü¤ü alt›nda devrimin mütemadiyen sürdürülmesi konusunda BPKD’ nin evrensel derslerini yads›yan yani bilimimizin Maoizmle ulaflt›¤› yeni nitel aflama ile bütünleflmeyen her kim olursa olsun, Komünist de¤ildir. Stalin’in tali hatalar›n› savunan Partizan dergisi, bilimi eski seviyede bile tekrar etmemekte, daha da ötesi, bir k›r›lma durumu içinde oldu¤unu göstermektedir. “Stalin savunulmadan Marksizm Leninizm savunulamaz” fliar› hatalar› yüklenen partizan dergisinin MLM’ye karfl› inatç› bir ayak direyiflidir. Proletarya bilimi böyle savunulamaz-uygulanamaz-gelifltirilemez. Devrimci proletarya biliminin her alanda topyekun ilerletilmifl olmas›n› temsil eden Maoizm’in savunulmas› proletarya biliminin di¤er ustalar›n›n savunulmas›n› da kapsar. Bu, en yüksek seviyeyi savunmay› esas almak yerine, objektif koflullar-s›n›rlamalar v.b aç›s›ndan geçmiflte savunulmas› mümkün olmayan aflamalar›n seviyesinde kalmak bir yana onu bile k›ran Partizan dergisi yürüyüflü, proletarya bilimini savunma de¤ildir. Do¤ru fludur. Maoizm savunulmadan ML savunulamaz! Sosyalizmde iktisadi-siyasi-sosyal nedenlerini eski tecrübe ve pratik yoluyla ulafl›lm›fl yeni nitel ilerleme seviyesiyle izah ederek, BPKD çözümünü gösteren Maoizm’in katk›lar›n› Partizan Dergisi objektif olarak reddetmektedir. Partizan dergisinin söylediklerine bir daha bakal›m. “En nihayeti revizyonizm tehlikesini, Yareflenko ile girdi¤i polemikte de geri dönüfl sorununu ana hatlar›yla ele al›yor” (Pzn 14 Sfç 42). Yani Stalin yoldafl sosyalizmde geri dönüfl sorununu ve buna karfl› mücadelenin derslerini özetlemifl. Sorunu 95

çözmüflse Partizan dergisine sormak isteriz. O zaman nedir Mao’nun katk›s›? Bazen dillendirdi¤iniz “katk›” kelimeleri bu durumda ölü bir sözcükten öteye bilimsel herhangi bir de¤er tafl›yabilir mi? Oysa gerçek fludur. Tar›m ve endüstride sosyalist dönüflümlerin gerçeklefltirilmifl olmas›ndan sonra, Stalin sosyalizmin “Antagonist çeliflkilerden ar›nd›¤›” görüflündedir. Tehlikenin sadece devrilmifl eski sömürücü güçlerin kal›nt›lar›ndan ya da emperyalist müdahale ve komplolardan, kendi deyimi ile “d›fl tehlike”den gelece¤i düflüncesindedir. Tehlikenin esasta parti ve devlet içinde kümelenen yeni burjuvaziden geldi¤ini ve toplumsal sebeplerini görememektedir. Mülkiyet iliflkilerindeki sosyalist dönüflümlere ra¤men, devam eden eme¤e göre iflleyifli içerdi¤i problemleri, üretim iliflkilerinden üreticilerle-yöneticiler, üreticilerin kendi aras›nda ve kafa-kol, k›r-kent çeliflmelerinin ve s›n›f karakteri proleter olsa da “burjuvas›z burjuva devlet” gerçe¤inin dolay›s›yla devrimi sürekli devam ettirme ihtiyac›n›n teorisi yoktur. Hatalar ise vard›r. Demektedir ki, sosyalist dönüflümlerin tamamlanmas›ndan sonra “kapitalizmin basit restorasyonu art›k olanaks›zd›r.” Pratik, bu yaklafl›m›n yanl›fll›¤›n› gösterdi. Partizan dergisi görmemekte niçin direniyor? Maoizm’i savunmadaki kavray›fls›zl›k, seviye gerili¤i ve eski hatalar› paylaflt›¤› için.

PART‹ZAN DERG‹S‹ VE YEN‹ DEMOKTRAT‹K DEVR‹M Lenin-Stalin yoldafllar ve Komüntern, emperyalist kapitalist ülkelerle sömürgeyar› sömürge ülkelerde devrimin koflullar aç›s›ndan görevler itibar›yla, biçimde var olan ay›r›m çizgilerini genelde do¤ru ortaya koydular. Troçkist sürekli devrim vitrinli tek tip devrim teorisi bundan ayr›yd›. Troçki ezen ezilen ülkeler ay›r›m›n›, iktisadi-siyasi-sosyal koflullardaki farkl›l›klar› dolay›s›yla amaçta de¤il, objektif koflullar-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

daki farkl›l›klar ve bundan kaynaklanan görevler gere¤i devrimin biçimde ayr›l›klar gösterebilece¤ini yads›yordu. Stalin yoldafl, Troçkist çizgiye hakl› olarak karfl› ç›kt›. Genelde do¤ruydu. Do¤rular›, bayra¤›m›zd›r. Ancak Komüntern ve Stalin yoldafl’ta bu noktada tali hatalar da vard›. Bunlar› da görece¤iz. Bayrak edindi¤imiz do¤rular›n bizlere yükledi¤i komünist sorumluluk gere¤i görmek zorunday›z ki, bu, ne Stalin yoldafl›n do¤rular›n›n önemini azalt›r ne de proletaryan›n befl ö¤retmeninden biri oldu¤u gerçekli¤ini ortadan kald›r›r. Bu, bu kadar aç›k ve kesin. Gerisi laf-ü güzaft›r! Çin’de Vang Ming’ler do¤rular› de¤il, bu bahsetti¤imiz hatalar› temsil ediyorlar-

y›fl›klar› pratik tecrübelerin yard›m›yla aflt›. ‹ki çizgi mücadelesi yoluyla hatalardan koparak do¤rular› yeni bir nitel aflamaya ulaflt›rd›. Hatalara karfl› mücadeleyi niye görmek istemiyorsunuz. Partizan dergisi cevap vermelidir. “Çin devrimi Stalin’in iradesine karfl› gelerek zafer kazand›” diyen Mao de¤il midir? Önceleri sol, sonra sa¤ oportünist Vang Ming’lerin çizgisinde Komüntern ve Stalin yoldafllar›n da rolü oldu¤unu Mao belirtiyordu. Diyordu ki: “Devrimimiz baflar›ya ulaflt›¤›nda Stalin bunun sahte bir fley oldu¤unu söylemiflti (....) Amerikaya karfl› direnme ve Kore’ye yard›m etme savafl› verdi¤imizde devrimimiz (onun gözünde) gerçeklik ka-

Partizan dergisi bilimimizin BPKD ile ulaflt›¤› yeni nitel ç›k›fl noktas›n› kavramamaktad›r. Böylece, asl›nda BPKD’nin gerçek mahiyetini de yeterince bilince ç›karamam›fl oldu¤unu da gösteriyor. Olabilir. Ama devrimci teoride muhafazakarl›k, bunlar›n giderilmesine hiç mi ama hiçbir olumlu katk› sunmayaca¤› gibi, daha geri pozisyonlara sürüklemeyi de kaç›n›lmaz hale getirir d›. Sovyet devrimi kopyac›l›¤› yap›yorlard›. Do¤matiklerdi. Daha Çin devriminin seyri içinde Mao, yanl›fl çizgilere karfl› mücadele içerisinde, yeni demokratik devrimiktidar-iktisat-birleflik cephe ve bu görevleri icra etmenin yolu olarak Halk savafl› konular›nda nitel katk›larla bilimimizi ilerletiyordu. “Yeni bir fley yok-fark yok ne niteli” misali yaklafl›mlarla Partizan dergisi, fark›nda m› de¤il mi bilinmez ama Mao’yu inkar ediyor, Mao’nun bu bilimsel ve pratik nitel katk›lar›na karfl› geliyor. Diyor ki: “Lenin ve Mao’yu karfl› karfl›ya getiren sol oportünist, inkarc› bir yaklafl›md›r. Bunlar›n s›k s›k Mao’ya ‘yeni nitel’ yak›flt›rmas›n da bulunmas› sonradan dönmelerin marifetleri” (Pzn 51 Sf. 49) Bin kez tekrar etsek de azd›r, bir kez daha diyoruz ki yoldafllar: Mao, Marks-Engels-Lenin-Stalin’in ö¤retilerine dayand›. Uygulayarak gelifltirdi. Ayn› zamanda za-

zand›. (....) biz meselelerin üzerine gittik ama onlar bunun sözünü bile etmediler” (Yay›mlanmam›fl yaz›lar Sf.51) 1943’te Stalin, Çan Kay fiek’e karfl› iç savafl› onaylamad›. Çan Kay fiek’le ifl birli¤i önerdi. Bu, o dönem izledi¤i ve bir stratejik yönelime dönüfltürdü¤ü, faflist kampa karfl› ittifak siyasetinin her yerde aynen uygulanmas›n› isteyen anlay›fl›n›n sonucuydu. Uygulayan Fransa-‹talya-‹spanya devrimlerini yenilgiye götüren sonuçlar›n› gördük. Karfl› ç›kt›¤›m›z Sovyetlerin korunmas› görevi de¤ildir. Di¤er ülke devrimlerinin tek yanl› Sovyet d›fl politikas›na endekslenmesidir. Proleter dünya devriminin diyalektik ele al›nmamas›d›r. Tek yanl› Sovyetler birli¤ine tabi k›l›narak her ülke devriminin körü körüne bunu takip etmeleri gerekti¤i yanl›fl anlay›fl›d›r. Bu hatal› teorinin temelleri Komünternin 1928 6. kongresinde at›lm›flt›r. Bu hatay› 1927‘ler96


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

de Stalin formüle etti ve diyordu ki, kim Sovyetleri “koflulsuz” destekliyor, kim “kay›tlar” koymadan her durumda mutlak ve elefltirisiz savunuyorsa o “devrimci”dir. Proleter “enternasyonalist”tir .Merkezi görevi her bir yerde mutlak olarak böyle ortaya koymak, proleter dünya devriminin ilerletilmesini diyalektik ele almaktan uzakt›r. Devrimi böyle mutlak reçetelere hapseden mekanizm ve idealizmi elefltiriyoruz. Tarihsel koflullar ve zorunluluklarla ilgili siyasetleri-taktikleri teorilefltirme hatas› 7. kongrede daha da uç boyutlara götürüldü. Geçici ittifaklar olmaz, böyle taktik bir plan savunulmaz demiyoruz. Elefltirdi¤imiz yanl›fl bir çizgi ile bunun stratejik bir e¤ilime-teoriye dönüfltürülmesi hatas›d›r. Troçkizme Mao’da ve Mao’nün ö¤rencileri olan bizler de karfl›y›z. Stalin ve Komünternle de Partizan dergisi gibi her konuda hem fikir de¤iliz. Genelde do¤ru çizgilerine ra¤men Stalin ve Komüntern yeni demokratik devrim ve Halk Savafl› konusunu bütünlüklü anlam›fl de¤illerdi. Çin’de Komüntern’in temsilcisi Brodoni’nin rolü, Stalin ve Komüntern’den ba¤›ms›z de¤ildi. Sovyetler ve Komüntern’in uluslar aras› strateji ve taktik siyasetlerinin de bir gere¤i olarak Brodin, Mao’nun çizgisine ra¤men, Gomindang ve Çan Kay fiek’le birli¤i her fleyden önde tuttu. Komünternin hatalar›n› çok daha sa¤da yorumlad›. Peki bunda Çan Kay fiek’i Komüntern yürütme kurulu fahri üyeli¤i ile taltif eden Stalin ve Komüntern’in rolü yok muydu? Çan Kay fiek’in ihanetinden sonra bile yoldafl Stalin onu küçük burjuva dost görüyordu. Sonra geri alsa da yoldafl Stalin, 1926 telgraf›nda Çin’de k›rdaki devrimci köylü hareketinin silahl› bafl kald›r›fl›na olumsuz tutum ald›. Sol oportünist Vang Ming’in sa¤a çark ederek Mao’nun 1935’lerdeki halk demokrasisi ça¤r›s›na Sovyetlerin d›fl politika stratejisine endeksli karfl› ç›k›fl›, Komüntern’in 1935 7. kongresinin sa¤ hatalar›ndan ba¤›ms›z de¤ildi. Mao bu hatalara meydan okudu. ‹yi yapt›. Stalin ve Komünterne kö97

rü körüne ba¤l› kalsayd› Çin devrimi zafere ulaflamazd›. Bu ve di¤er noktalardaki elefltirilerimizi anti Komünterncilik, “Troçkizm k›rmas›” “yar› Troçkizme evirilifl” olarak gösteren Partizan dergisine sorar›z. Ayn› elefltirileri Mao da yapmad› m›? Niye Mao’ya aç›kça Troçkist demiyorsunuz? Asl›nda bize sald›rarak diyorsunuz. Partizan dergisinin elefltiri konusu yapt›¤›m›z savrulufllar›n›n temelinde, Maoizm’e sözde “evet” dese de gerçek anlamda savunmamak yatmaktad›r. Mao ile Stalin’in hatalar›n› uzlaflt›rma gayreti ve do¤mato revizyonist Enver Hoca’dan köklü kopmama ›srar›, yoldafllar›m›z›n temel hastal›¤›d›r. Esas mesele olan Maoizm’e sar›lmadan, Enverci hat ile sonuçlar üzerine cebelleflmek, onun do¤mato revizyonizminden köklü kopufla götürmez. Parti tarihimizin de anlatt›¤› budur. Partimizi geçmiflte zincirleyen bu eklektik oportünizmdi. Partizan dergisi bu eklektik oportünizmden köklü kopmamakta direnmektedir. Bize Troçki çamuru f›rlatsa da bizzat kendi çizgisinde kökleri eskidende mevcut, Mao’yu fiziken kaybetti¤imizden sonraki Enver Hoca çizgisinin yükünü s›rtlamaktad›r. Partizan dergisi bu yönüyle Kruflçev ve Deng Siao Ping modern revizyonizminden de kopamamaktad›r. 1. Konferans›m›z›n esasta do¤ru-Komünist nitelikli miras›n› de¤il, reddedilmesi gereken olumsuzluklar›n› s›rtlamaktad›r. Ne kadar keskin karfl› ç›k›yor görünürse-görünsün, 1. Konferans›n bu olumsuz topra¤›ndan beslenerek eklektik-oportünist çizgiye evirilen 1. MK’m›z›n hatalar›na sar›lmaktad›r. 1. Konferans›m›z›n temel hatas›, Mao’nun bilimimize nitel katk›lar›n› anlamamas› ve bunun içindir ki Maoizm’i reddetmesiydi. Konferans›m›z flöyle diyordu... “Her ne kadar Engels, Stalin, Dimitrof, Enver Hoca ve Mao Ze Dung büyük ö¤retmenler olmakla birlikte, teoriye yeni temelde bir katk› yapmam›fllard›r” Mao’nun nitel fark› yok anlay›fl›yla Partizan dergisi yukar›daki al›nt›da ki de¤erlendirmelerin devam›d›r. Mao’ya “usta”


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

deyip “Maoizm” formülasyonunu sözde kabul ederek ayn› anlay›fl› sürdürmektir yapt›¤›. Böyle bir yönelimle 1. MK’sini (özü atlayarak sadece sonuçlar› itibariyle) yanl›fl çizgisine karfl› ç›kman›n köklü bir de¤eri olamaz. 1976 Koordinasyon Komitesinin hatal› çizgisiyle sonuçlar üzerine sözde hesaplaflman›n köklü bir k›ymeti olamaz. Çünkü; Koordinasyon Komitesi ve 1. MK’n›n savruluflunun, halk savafl› çizgisine karfl› duruflun temelinde Maoizme yabanc›laflma vard›r. 1. MK 7. toplant›s›nda bu aç›kça ifade edildi. “parti çizgimiz Mao Zedung’un eserleri temelinde yükselmifltir (...) 1. Konferansta reddedilen anlay›fllar Mao’nun eserlerinde mevcuttur (....) bu yaz›lar›m›zda eklektik bir durum yaratmaktad›r.” Do¤ru söylüyor. Partimizi yaratan Maoizmdi. 1. Konferans bu noktada bir k›r›lmay› da temsil eder, zira o zaman “Mao Zedung Düflüncesi” formülasyonun reddedilmesinin nedeni de buydu. K›r›lma ortayolcu merkezci eklektik bir çizgiye yol aç›yordu, Mao savunuculu¤u güdüktü. Bir yandan sözde Mao savunuculu¤u bir yandan da en temel nitelik katk›lar konular›nda karfl› durufl. Stalin’in hatalar›n›n tekrar edilmesi. Maoizm ile Stalin’in hatalar› ba¤daflt›r›lamaz. Ba¤daflt›rma bir eklektizm örne¤i ve asl›nda Maoizm’in utangaçça reddidir. Söz konusu eklektizm Partizan dergisinde de mevcuttur. BPKD yani MLM, yeni-nitel bir evredir. Maoist nesil ve onun bir parças› olan partimiz bu aflaman›n ürünüdür. Partizan dergisi evrensel tarihi öneme sahip bu yeni ç›k›fl noktas›na karfl›, kendili¤indencilikte direnen muhafazakar mevzileniflte ç›kmama inad›d›r. Y›¤›naktaki temel hatas› budur. Maoist bilimsel ç›k›fl› bizim nezdimizde “inkarc›l›k”la suçlamaktad›r. Bilim kendisini elefltiriden muaf tutmaz. Kendisine de diyalekti¤i uygulamak durumundad›r. Bilimi elefltiriden-diyalektikten muaf tutmayanlar, geliflmelere ba¤l› olarak, eskiyeni-s›n›rlamalar vesilesiyle geçmiflte görülmesi mümkün olmayan meseleleri pekala kavrayabilirler. Maoizme ulaflma, savun-

ma, uygulama çizgisi ve prati¤ini “Troçkizm” olarak suçlayan muhafazakarl›k bilmelidir ki, Stalin ve Komünternin hatalar›ndan kopulmadan Maoizme ç›k›lamaz. Ç›kamayan Partizan dergisi, Hocac› külfetle yüklüdür. Enver Hoca da Maonun Stalin ve Komünterne elefltirilerini Partizan gibi reddetmekte, onlar›n hatalar›n› teorilefltirmekteydi. Bu temelde Mao’yu “Marksizme düflman” gösteren Hoca gibi Partizan dergisi de do¤rudan Maonun flahs›na sald›rmasa da, Maoizm’i savundu¤umuz için bizi “sonradan görme ve dönek” fleklinde de¤erlendirmektedir. Enver Hoca daha aç›k davran›yor. Maoizme aç›ktan bayrak kald›r›yordu. Partizan dergisi ise Komüntern ve Stalin’in hatalar›n› savunurken bir yandan da Maoizm’i sözde savunmaktad›r. Yani do¤mato revizyonist anlay›fl eklektizm ile harmanlanmaktad›r. Enver Hoca flöyle diyordu. “Mao Ze Dung önderli¤indeki ÇKP ile Stalin önderli¤indeki SBKP aras›ndaki çeliflkiler, ÇKP ile Komüntern aras›ndaki çeliflkiler, ilkeler üzerine, (....) çeliflmelerdir. Örne¤in ÇKP MK, Komüntern’in Çin’de devrimin (....) hakk›ndaki tezlerini benimsemedi” (Emperyalizm ve Devrim Sf 348-349) Tahrifatlar› bir yana, Enver Hoca do¤mato-revizyonist görüfllerine Stalin ve Komünternin tali hatalar›n› da gerekçe yapmaktad›r. Onlar›n hatalar›n› savunmaktad›r. Bu tali hatalar› savunmada Partizan dergisi de, Enver Hoca ile ortak durumdad›r. Komüntern ve Stalin, esasta (devrim aflamas› ve görevleri, köylülü¤ün rolü, gibi) Enver Hoca’ n›n aksine Mao ile içerikte ayn› yönelime sahipti. Troçkist çizgiye karfl›yd›. Mao da biz de karfl›y›z. Devam edelim. Mao Stalin’e ne diyordu. “Çin’de yeni demokrasi meselesini tam anlamad›, iktidar› almam›za karfl› ç›kt›” (Yay›mlanmam›fl yaz›lar Sf169) Stalin’in böyle yapmas›n›n sebebi izledi¤i uluslar aras› ittifak siyasetini her bir ülke için stratejik bir aflamaya dönüfltürmesiydi. Yeni demokrasi stratejisi 98


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

böylece buland›r›l›yor, “Burjuva demokrasisi” yeni demokrasiye geçmeden mutlak izlenmesi gereken stratejik bir aflama olarak ele al›n›yordu (objektif olarak). Bunu, al›nt›y› verdi¤imiz yerde Mao ile diyalo¤ içinde Kay fieng aç›kça flöyle ifade ediyordu. “Yeni demokrasi üzerine, dünya komünist hareketi aç›s›ndan çok önemlidir. ‹spanyol yoldafllara sordu¤umuzda kendileri için meselenin yeni demokrasiyi de¤il, burjuva demokrasisini kurmak oldu¤unu söylediler. Kendi ülkelerinde, üç noktayla: orduyla, köylük bölgelerdeki siyasi iktidarla ilgilenmediler. Kendilerini tamamen Sovyet d›fl politikas› ihtiyaçlar›na uyarlad›lar ve hiçbir fley baflaramad›lar” (Age Sf 169) Çan Kay fiek’in diyalo¤daki bu sözlerini Mao flöyle noktal›yordu. “Bunlar Cen Du Sio’nun politikalar›yd› (...) bu tamamen yanl›flt›r.” “Bunlar ayn› zamanda ne siyasi iktidar› istiyor ne de köylülü¤ü seferber ediyorlard›. O s›rada Sovyetler Birli¤i onlara flöyle dedi. E¤er proletarya önderli¤ini kabul ettirirseniz, ‹ngiltere ve Fransa buna karfl› ç›kabilir ve bu Sovyetler Birli¤i’nin ç›karlar›na uygun düflmez.” (Age S.f 169) Kaçak davranmaya gerek yok, aç›k olal›m. Partizan dergisi, ne diyorsunuz? Bunlar “mülteci görüfller” midir? Popülistçe geri duygular› okflayarak siyaset yapmak, evet makyavelist bir siyasettir, pragmatist felsefenin siyasetidir, ekonomizmin cilvesidir, ama Maoist siyaset de¤ildir. Bilimsel yöntem ise hiç de¤ildir. Mao’nunda yukar›da söyledi¤i gibi ‹spanya devriminin yenilmesinde, Komüntern-Stalin ve Sovyetler birli¤inin rolü vard›. Yanl›fl direktifler verdiler. Çin’e de vermifllerdi. Mao kabul etmedi, uygulamad›. Devrim bu hatalara itaat etmemekle iyi yapt› ve Çin’de zafer kazand›. Do¤rular› savundu¤umuz için bizi “döneklikle” damgalayanlar, bu konularda Mao’ya ne diyecekler? Ak›ma karfl› yüzme cesareti gösterilmelidir. Partizan dergisi bunu yapam›yor. Mao ak›ma karfl› yüzmede örnektir. Ve diyordu ki, “3. Enternasyonalin 99

da¤›lmas›ndan önce bile, biz 3. Enternasyonalin emirlerine bile itaat etmiyorduk. (...) On y›l boyunca onlara hiç itaat etmedik. (Age. S.f 170) Maoizm’in rehberli¤inde bizde hatalara itaat etmiyoruz. Partizan dergisi bundan ötürü bizi “döneklikle” suçlamas›, Maoizm’in reddine baflka bir örnektir. Hatalara hürmet göstermeyece¤iz. Boyun e¤meyece¤iz. Zay›fl›klar› elefltirmekten korkmayaca¤›z. Bilimin böyle geliflece¤ini bilece¤iz. Bu suç ise Mao gibi bu suçu ifllemeye devam edece¤iz. Proleter dünya devriminin bir üssü olarak Sovyetler birli¤inin korunmas›na duyarl›l›k reddedilemez bir gereklilikti. Böyle bir gereklilik, her parçada proletaryaya kendi burjuvazisinin hesab›n› görmedeki esas rollerini unutturmaya götürülemez. ABD-‹ngiltere-Fransa ile 1946 Sovyet uzlaflmas›na (Taktik olarak anlafl›labilir) Mao’nun yaklafl›m› ö¤reticidir. “Böyle bir uzlaflma, kapitalist dünya ülkeleri halklar›n›n ayn› flekilde davran›p kendi ülkelerinde uzlaflmalar›n› gerektirmez.” Oysa Komüntern ve Stalin uluslar aras› ittifak›n zarar görmemesi kayg›s›yla her yere uzlaflma telkin ediyorlard›. Kurtulufl savafl› s›ras›nda Mao, Stalin için flöyle diyordu. “Devrime h›z vermemizi istemedi” yani telkin edilen devrim de¤il, burjuva demokratik cumhuriyet siyasetidir. Yeni demokrasi genel program› de¤il, uluslar aras› Sovyet ittifak siyasetinin Çin’de bir strateji olarak ele al›nmas› talimat›d›r. Bu talimat› Mao reddetti, bizde reddediyoruz. Elefltirdi, bizde ondan ö¤renerek elefltiriyoruz, elefltirece¤iz. Çin’e Marksizm Lenizmi getiren ekim devrimiydi. ÇKP, onun ürünüdür. Marks, Engels, Lenin, Stalin elbette proletaryan›n evrensel ö¤retmenleriydiler. Mao’da onlardan ö¤renerek, uygulayarak ve prati¤in ortaya ç›kard›¤› sorunlar› çözüp yeni katk›larla gelifltirerek ilerleme çizgisindeydi. Yeni Demokratik Devrim, Yeni Demokrasi,


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Sosyalizm ve di¤er konulardaki nitel ilerleme, geleneksel mülkiyet, geleneksel fikirlerden t›pk› Marks ve Lenin ve metotlar› gibi köklü kopufltu. Ne Yeni Demokrasi, ne de Sosyalizm kutsanan-mutlaklaflt›r›lan fleyler de¤ildir. Tarihsel zorunlu görevlerdi. Amaç Komünizmdi. Bu perspektifle “yeni demokrasi”yi sa¤lamlaflt›rman›n ötesine geçmeyen burjuva demokratik ideallerle s›n›rl› burjuva devrimcili¤i deflifre edildi. Sosyalizme gitmeyen, komünizme yürümeyen toprak reformunu her fley zanneden burjuva çerçeveyi sonuna kadar yaflatmaya kendilerine hasredenlerin sözde bilimselli¤i ancak dinsel olmay› hak ediyordu. Demokratik Devrim’den sonra derhal sosyalizme yürüme, proletarya iktidar› alt›nda devrimi devam ettirme konusunda eriflilen yeni-nitel teorik aflama, Komünist partisidevlet iktidar› içinde kapitalist yola koyulmufl yeni burjuvay› rahats›z etti. ‹leri gitmek istemeyen geçmiflin bu devrimci demokratlar›, geçmiflte de komünist de¤il, saflara komünist ideolojiyle kat›lmam›fl, burjuva toplum özlemleriyle yer alm›fl ve sosyalizme, komünizme yürüyüfle engel olmaya çal›flan gerici rolleriyle sahneye ç›km›fllard›. Mao’nun Yeni demokratik devrim teorisi ve stratejisi de bilimimizde yeni-nitel evrensel önemde bir ilerlemeydi. Yeni Demokratik devrim-Yeni demokratik ‹ktisat, kendi bafl›na ba¤›ms›z de¤il, sosyalizme yürüyüflte zorunlu-aflamal› bir diyalektik iliflki içinde ele al›nd›. Yeni Demokratik Devrim’in iktisadi-siyasi politikas› ile Halk Savafl› Stratejisi aras›nda da do¤rudan bir iliflki vard›r. ‹lgisiz ve her biri kendi bafl›na ö¤eler de¤ildir. Hepsi icra edildikleri tarihsel koflullarda da dünya devriminin, onun Komünizm amac›n›n hizmetindeydiler. ‹ttifaklar (Cephe) politikas› da öyle. Öyle olmasayd›, Komüntern-Stalin ve Dimitrof’un da hatalar›n›n rol oynad›klar› ve ‹spanya‹talya-Yunanistan partilerinin yapt›klar› gibi, yeni demokrasiyi yads›yan ve burjuva demokrasisini mutlak-zorunlu stratejik bir aflama olarak kabul edip yenilgiye yol açan hata afl›lamazd›. DHD-DH‹-Halk Savafl›

konular› da bunlarla iliflkili Cephe-ittifaklar konusundaki Maoist görüfllerin muhtevas› da evrensel yeni nitel bir aflamay› temsil eder.

PART‹ZAN DERG‹S‹ VE BPKD Partizan dergisi bilimimizin BPKD ile ulaflt›¤› yeni nitel ç›k›fl noktas›n› kavramamaktad›r. Böylece, asl›nda BPKD’nin gerçek mahiyetini de yeterince bilince ç›karamam›fl oldu¤unu da gösteriyor. Olabilir. Ama devrimci teoride muhafazakarl›k, bunlar›n giderilmesine hiç mi ama hiçbir olumlu katk› sunmayaca¤› gibi, daha geri pozisyonlara sürüklemeyi de kaç›n›lmaz hale getirir. Dolay›s›yla, muhafazakarl›k ve kibirlikten uzak durarak ö¤renmeye çal›flmak, her zaman için en devrimci yoldur. Ö¤renmemek için ç›k›fl noktam›z ise yine her zamanki gibi proletaryan›n ö¤retmenleri olmal›. O halde birlikte kulak verelim: Marks 1871 tarihinde Kugelman’a onun Paris Komün’ünü herhangi bir güncel geliflmeyle bir tutarak tarihsel önemini yads›yan anlay›fl›n› elefltiren bir mektupta flöyle diyordu: “13 Haziran 1849 vb. küçük burjuva gösterilerini, Paris’teki güncel savafl›mla karfl›laflt›rman› hiç anlam›yorum.... Paris taraf›ndan verilen kavga sayesinde iflçi s›n›f›n›n kapitalist s›n›f ve kapitalist devlete karfl› savafl›m› yeni bir evreye girmifltir. Bu kavgan›n sonucu ne olursa olsun evrensel tarihi önem tafl›yan yeni bir ç›k›fl noktas› elde etmifl oluyoruz” Marks’tan sonra, Ekim devrimi-Leninizm yeni-nitel bir evre ve ç›k›flt›. BPKD Maoizm’le evrensel tarihi önem tafl›yan yeni bir ç›k›fl noktas›yd›. Yeni bir aflamayd›. Partizan dergisinin bilinci bu de¤ildir. Kendili¤indencidir. Bir örnek verelim. Mustafa Suphi TKP’si döneminde bilimimiz, MLM aflamas›na ulaflamam›flt›. Yani o dönem bilindi¤i gibi BPKD’mi söz konusu de¤ildi, yaflanmam›flt›. Bilimimiz Leninizm aflama100


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

s›ndayd›. Ve Mustafa Suphi TKP’si de Leninizm’in yani Ekim Devrimi’nin evrenselnitel derslerinin ürünüydü. O zaman niye Maoizm seviyesine ç›kamam›flt› diye suçlanamaz ve bundan ötürü elefltirilemez. Ancak, BPKD ile enternasyonal proletaryan›n evrensel ö¤retisi baflka nitel yeni bir aflamaya yükseldi. MLM’ye ulaflt›. Yeni MLM partiler bunun ürünü olarak ortaya ç›kt›lar. Ulafl›lan bu yeni ç›k›fl evresiyle bütünleflmeyip, bilimi eski seviyede tekrar edenlere bu gün MLM diyemeyiz. Mustafa Suphi yaflad›¤› dönem gere¤ini yapt›. ML idi. Ortaya ç›kmam›fl PBKD’nin do¤al olarak g›yaptan bilinmesi imkans›z seviyesini yakalayamazd›. Kimse o dönemler yakalayamad›. Bunun için hiç kimse suçlanamaz, suçlamad›k. Ama ondan seksen y›l› aflk›n bir zaman sonra bile ve Büyük Proleter Kültür Devriminin evrensel tarihi dersleri ortam›nda, Mustafa Suphi seviyesinde kalmak komünist olmaya yetmez. Bilimimizin ikinci kilometre tafl› Leninizm aflamas›n› tekrarla yetinmek, komünist olmaya yetmez. Partizan dergisi sadece bu yetmezlik düzeyini de¤il, hatta o aflamadan da k›r›lmalarla uzaklaflan çizgi hatalar›ndan muzdariptir. Bilimimizin, Marksizm Leninizm Maoizm gibi 3 bafll›ca aflamas›n› ve MLM gibi ulafl›lm›fl 3. nitel doru¤unu görmemekte inat eden Partizan dergisi, her bir dönemdeki Komünist Parti’lerin geliflme seviyelerinin, nitel farkl› aflamalar›n› ayn› gösterme marifetinden vazgeçmelidir. Bize bilimimizin geçmiflinden “piflmanl›k” duyma yaftas› asan Partizan dergisi bu tutumuyla Maoizm’e tövbeyi dillendiriyor. Bu kötü dillendirifle iliflkin ünlü tezini aktarmakta fayda var. “Kaypakkaya’n›n kurdu¤u TKP/ML ile Mustafa Suphi TKP’si aras›nda nitel bir fark yok. (...) nitel fark koymak bir öncekinin komünist olmad›¤› anlam›na gelir” (Partizan 51 Sf 46) ‹tiraf edilen fludur: BPKD bilimimizde yeni nitel bir aflama de¤ildir. Yeni nitel bir aflama görmek, bilimimizin eski seviyelerini Komünist görmemek anlam›na gelir. Bu 101

bilimsel de¤il, tarihi yozlaflt›rmaya hizmet eder. Ekim devriminin ürünü olan o partilerle, BPKD’nin eseri olan partiler biribirilerinden elbette kopuk de¤illerdir. Ancak, sadece birbirilerinin kaba tekrar›ndan da ibaret de¤illerdir. Nitel düzeyde ileriye gitmeyi de temsil ederler. (Bilimin geliflme aflamalar›na ba¤l› olarak) “Nitel fark konulamaz-ayn›d›rlar” anlay›fl› tam bir kaba evrimcilik ve kaba mekanizm flaheseri (!) dir. Partizan dergisinin yapt›¤› TKP(ML)’nin BPKD’nin ürünü oldu¤u gerçe¤inin reddidir. Kaypakkaya çizgisi, BPKD’nin yani MLM’nin ürünüydü. MLM’nin evrensel derslerinin Türkiye Kuzey Kürdistan co¤rafyas›na uygulanmas› ve devrimimizin önder çizgisinin tesisiydi. Koordinasyon Komitesi ve 1. MK’n›n ekletik çizgisi gibi, Partizan dergisi de, MLM’den kopukBPKD’den azade bir Kaypakkaya güzergah› resmi çiziyorlar. Bu tamam›yla yanl›flt›r. “Hareketimizin BPKD’nin ürünü oldu¤u belirtilmeli” diyen Yoldafl Kaypakkaya’n›n sadece ismi de¤il, onu yaratan bu içeri¤in kavranmas› flartt›r. Enternasyonal proletaryan›n dünya çap›ndaki komünizm mücadelesinde BPKD yeni nitel bir aflamad›r. Ve TKP(ML)’de bu aflaman›n ürünüdür. Dolay›s›yla TKP(ML) Türkiye-Kuzey Kürdistan devrim tarihinden Komünist hareketin sadece kaba bir devam› de¤il, yeni-nitel bir 盤›rd›r. Hem bilimimizdeki nitel geliflme seviyesi ile bütünleflmek ve hem de geçmifl hatalardan köklü kopufl aç›s›ndan bu, böyledir. Ki hatalardan kopufl MLM ile bütünleflme sayesinde olmufltur. Mustafa Suphi TKP’sini Ekim devrimi yaratm›flt›. Mustafa Suphi TKP’sinin niteli¤i Komünistti. (Hatalar› vard› ve bunlar› yaz›m›z›n baflka bir bölümünde ele alaca¤›z. Kaypakkayac› geliflme temeline dayanmay›p bu hatalar› aklayan Partizan dergisinin durumunu ayr›ca göstermeye çal›flaca¤›z) Partizan dergisi, yaflayan-canl›-geliflen proletarya bilimini donduruyor. Din derecesine düflürüyor. Kaypakkaya’n›n BPKD’nin ürünü olarak kurucu önderli¤ini yapt›¤› TKP(ML) Mustafa Suphi TKP’sinin Komünist miras›n›


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

savundu. BPKD sayesinde onu yeni bir aflamaya ulaflt›rd›. BPKD’ne ra¤men bu yeni aflamaya ç›kmasayd›, eskinin kaba bir tekrar›ndan ibaret olsayd› aç›k söylüyoruz Komünist olamazd›. Partizan dergisine göre BPKD mi hiçte çok fley de¤ildir. Zira, partimizin do¤uflunda BPKD’nin tayin edici rolünü reddetmesi, onu s›radan bir mesele gibi göstermesi baflka neyi anlat›r ki? Daha önceki yay›n organlar›m›zdaki dizi yaz›lar›m›zda Partizan dergisinden al›nt›larla meseleleri ele alm›flt›k. Partizan dergisinin “‹brahim’den Mehmet’e” bafll›kl› yaz›s›ndaki asl›nda geriye gidiflten de ibaret olmayan bilimimizin eski seviyesini de k›ran yönelimini elefltirmifltik. Partizan dergisi, damgalamalar› bir kenara b›rak›p bu konular üzerinde kafa yormal›-

Partizan dergisi ekonomist-kendili¤endenci sapmay› düzeltmek, özelefltiriyle köklü aflmak görevini üstlenmiyor. Aksine 2003 EylülEkim tarihli 51. say›s›nda ayn› sapmada devam bayra¤› kald›r›yor. Marksizm’in ç›k›fl›na iliflkin bu say›da söylenenler tam da bu kendili¤endencili¤e k›skançl›kla sar›lma durumudur d›r. Duygular› pragmatistçe okflama “marifeti” devrimin sorunlar›n› halletmiyor, edemez de. Bunu, görmelisiniz. Komünist partisinin objektif temeli proletarya s›n›f›d›r. Proletarya olmasayd› komünist partisi olmazd›. Fakat proletarya partileri kendili¤inden do¤maz. KP bilinçli bir organizmad›r. Bu organizma, baflta Maoist ideolojik temel olmak üzere, Marksist Le-

ninist Maoist genel siyasal çizgi ve program d›fl›nda ortaya ç›kamazlar. MLM donan›m› ifade eden her Komünist partisinin bu bafll›ca bileflenlerine proletaryan›n kendili¤inden mücadelesi içerisinden eriflilemez. Partizan dergisi çizgisine göre ise eriflilebilir. Ona göre 15-16 Haziran iflçi s›n›f›m›z›n kendili¤indencili¤i aflmayan flanl› mücadelesi partinin yarat›lmas›nda “tayin edici” faktördü. Kaypakkaya güzergah›na BPKD ile de¤il, bu kendili¤indenci mücadele ile ulafl›ld›. Bunlar› daha önceki yaz›lar›m›zda al›nt›lar vererek ele alm›flt›k. Partizan dergisi bu ideolojik siyasi meselelerle di¤erleri gibi cebelleflmedi. Onlar› sessizce geçifltirirken bol miktarda küfür edebiyat› ile idare etti. Küfürle u¤raflacak zaman›m›z yok. Partizan dergisi ekonomistkendili¤endenci sapmay› düzeltmek, özelefltiriyle köklü aflmak görevini üstlenmiyor. Aksine 2003 Eylül-Ekim tarihli 51. say›s›nda ayn› sapmada devam bayra¤› kald›r›yor. Marksizm’in ç›k›fl›na iliflkin bu say›da söylenenler tam da bu kendili¤endencili¤e k›skançl›kla sar›lma durumudur. Diyorlar ki: “Proletarya ile burjuvazinin, ezenler ile ezilenler aras›ndaki antagonist çeliflmenin ve kapitalist üretimdeki anarflinin bir sonu olarak ortaya ç›km›flt›r. (...) Marks ve Engels (....) burjuvazi ile iflçi s›n›f› aras›ndaki uzlaflmaz karfl›tl›¤›n, yani s›n›f mücadelesinin bir ürünü olarak ortaya ç›kt›lar” (Pzn 51 sf. 47) Ne “flahane” teoriler de¤il mi? Proletarya burjuvazi aras›ndaki çeliflki kendili¤inden Mark102


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

sizmi ç›kar›yor. 15-16 Haziran Kendili¤inden ‹brahim’ler ç›kar›yor. Böyle ne bilim ne de onun rehberlik etti¤i devrimci komünist bilinç ç›kmaz. Marksizm “usta beyin” lerin toplumsal koflullara ra¤men k›ymeti kendinden menkul “deha” lar›n›n elbette keyfi bir icatlar› de¤ildir. ‹nsan bilincinin toplumsal koflullarla iliflkisini idealistler reddederler. Marksizm s›n›f mücadelesinin yine kendili¤indenci bir sonucu de¤ildir. S›n›f mücadelesini ve burjuvazi proletarya çeliflmesini Marksistler keflfetmediler. Bunu onlardan önce söyleyenler vard›. Komünist ideoloji Marks ve Engelsin de manifestoda ifade ettikleri gibi, ne toplumsal pratikten soyut, ne de deha beyinlerin kendinden menkul bir sonucu de¤ildi. Gözlerinin önünde cereyan eden gerçek hareketti. Bu hareketin kendili¤inden sonucu da de¤ildi. Hareketin Bilinçli analizi ve senteziydi. S›n›f mücadelesinin objektif kanunlar›n›n kavranmas› bilinçli müdahale ile denetim alt›na al›nmas› ve proletarya diktatörlü¤ü ve komünizme gidifl bilimsel kavray›fl›yd›. Yani Partizan dergisi gibi bir kendili¤indencilik meyvesi de¤ildi. Marksist bilince proletarya burjuvazinin kendili¤inden mücadelesi çerçevesi ile kendili¤inden ç›k›lmaz. Bunu yaz›m›z›n birinci bölümünde anlatmaya çal›flm›flt›k. Daha önceki dizi yaz›lar›m›zda da ›srarla gösterme çabas› içerisinde olmufltuk. Partizan dergisi anlamamakta ›srar ediyor. Enternasyonal proletaryan›n ortak evrensel rehber ideolojisi-bilimi-teorisi Marksizm Leninizm’e ulaflm›fl olmam›za yol açan BPKD’ni bir “d›fl olgu”, bir “Çin ifli” telakki etmeye devam ediyor. dolay›s›yla “‹ç çeliflkiler tayin edicidir” gerekçesiyle partimizin kuruluflunda Kültür Devrimi de¤il 15-16 Haziran kendili¤inden iflçi hareketi tayin edici faktördür diyor. Marksizm’in do¤uflunu ele al›flta yukar›ya ald›¤›m›z Partizan al›nt›s›nda da görülebilece¤i gibi, kavram düzeyinde bilgiye-teoriye kendili¤inden mücadele çerçevesinde ulafl›labilece¤i hükmünü veriyor. Yanl›fl! Proletarya enternasyonal bir s›n›ft›r. Proletarya dünya devrimi onun ortak görevi, ko103

münizm onun dünya çap›ndaki ortak mücadelesinin nihai amac›d›r. Marksizm Leninizm Maoizm hangi parçada olursa olsun proletaryan›n “d›fl” de¤il ortak ideolojik temeldir. Her halkada somut koflullardaki farkl›l›klara daha önce iflaret etmifltik. Bu aç›dan sadece biçimde ayr›l›klar gösteren görevleri evrensel ö¤retinin rehber ve proleter enternasyonal içeri¤ini yads›madan ve her yerde görevleri dünya devriminin hizmetinde do¤ru ele almam›z› gerektirir. Ekim, Çin ve BPKD’nin dersleri evrenseldir. Proletaryan›n teorisi evrenseldir. Öyleyse bu evrensel ö¤reti hiçbir yerde proletarya için bir d›fl olgu de¤ildir. Hiçbir yerde Marksizm Leninizm Maoizm flimdi de¤il, yar›na ertelenecek bir mesele de¤ildir. Kültür devrimi, Marksizm- Leninizm-Maoizm’dir. Kültür devrimi, yani Maoizm her bir durum ve zamanda rehberdir. fiimdi zaman› de¤il, gelince düflünebiliriz fleklinde ele al›namaz. Bugünden her bir fleye her bir göreve, BPKD yani Maoizm önderlik etmezse komünizme ç›k›lmaz. Deng Sia Ping niye burjuva devrim aflamas›na çak›l›p kald›? Çünkü ona komünizm ö¤retisi de¤il burjuva ideolojisi rehberlik ediyordu. Bugün bize kültür devrimi laz›m de¤il dersek, burjuva devrimcili¤i aflamay›z. Yeni demokratik devrime de sosyalizme de gidemeyiz. Ki bizim yetinece¤imiz hedef yeni demokrasi ve sosyalizm de de¤ildir. Komünizme gitmek istiyoruz. Komünizme gitmek için bugünden ve her fleye BPKD rehberlik etmelidir. Bugünden Komünist hareket ancak bu rehberlikle yani Maoizm’le infla edilebilir. Aksi halde komünist stratejik devrimcilik terk edilmifl, konjoktürel burjuva devrimcilikle yetinilmifl olur. Partizan dergisi bu meseleleri anlamamaktad›r. Parti tarihimizde 1.MK’s›n›n sistemlefltirdi¤i ve BPKD’ni evrensel görmeyen sadece bir “Çin” özgüllü¤ü ve sadece ancak belli koflullarda “geçerlidir” fleklinde sunan yaklafl›mla hareket etmektedir. 9. Toplant›s›nda 1. MK’s› flöyle diyordu: “Mesela Çin’in özgül flartlar›n›n ürünü olan, Çindeki geliflti¤i flekliyle BPKD’nin


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

evrensel bir ilke imifl gibi ortaya koymak teorik do¤ma yaratmakt›r.” Partinin kuruluflunun ideolojik temeline bu karfl› koyufl do¤al olarak Maoizm’i reddetti. Sol ve sa¤ savrulufllar Maoizm’in reddi temelinde cereyan etti. 1. MK’s›n›n sa¤ ve sol siyasetlerine itiraz ederken bile, Partizan dergisi onun ideolojik temellerimize meydan okuyan yönelimini paylaflmaktad›r. Böyle olmaz, olmamal›d›r. BPKD’mi “bir özgül flartlar” meselesi de¤ildir. “Bir özel koflullar ilkesi” de¤ildir. Evrensel ve her durumda yürüyüflümüze yön vermesi gereken proletaryan›n rehber ideolojisidir. Yani Marksizm Leninizm Maoizm’dir. Parti tarihimizde, 1-2. MK- Konferans-DABK-sonras› önderliklerin bu konudaki k›r›lmalar›na MKP kongresi Maoist bir neflter vurdu. Silahl› mücadele, Halk Savafl› bu ideolojik temele oturtulamazsa Maoist yönelim temsil edilemez. Devam edece¤iz. Maoist parti, iki çizgi mücadelesi ve Partizan dergisi üzerinde duraca¤›z. Partizan dergisinin yanl›fl çizgisinin toplumsal ve parti tarihimizdeki kökleri, partizan dergisinin eklektik oportünist enternasyonal çizgisini ve di¤er baflka meseleleri ele alaca¤›z. Partimizin ismi, Halk Savafl›, kitle çizgisi gibi meseleler üzerinde de duraca¤›z.

104


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

T‹KB, ‹flledi¤i “Bölücülük” Suçunu Baflkalar›na Yükleyerek Temize Ç›kamaz! Bu yaz›m›zla bir yanda H. Selim Açan’n›n Radikal gazetesinden Ufuk Çizgisine uzanan röportajlar zinciriyle ortaya att›¤› yalan, iftira ve demagojileri deflifre etmek iken öte yanda ise baflta HSA olmak kayd›yla T‹KB ve onunla ayn› çizgide olan kendi hatal› yanlar›n› göstermek için ayna tutmakt›r. Dolay›s›yla yapaca¤›m›z elefltiriler herfleye ra¤men bu dostlar›m›z›n devrimci kalmas› için gösterdi¤imiz çaba olarak alg›lanmal›d›r

2

0 Ekim 2000 Ölüm Orucu (ÖO) direniflinin 4. y›l›n› geride b›rakt›k. Bu eylem her ne kadar taktik bir yenilgiyle (kazan›lm›fl haklar›n birço¤unun kaybedilmesi ve ileri sürülen taleplerin esas›n›n elde edilmemesi bak›m›ndan) sonuçlanm›fl olsa da ancak ideolojikpolitik durufl ve özellikleri (ilkler) bak›m›ndan oldukça büyük-tarihi zaferlere de tan›kl›k yapt›. fiüphesiz ki bu tarihi direnifl kendisine iliflkin çok çeflitli yorum ve elefltirileri de beraberinde getirdi. Çokça yaz›l›p çizildi. Daha da yaz›lacak. Düflman da dostta kendi s›n›f penceresinden saptamalar yapt›. Kald›ki direnifl üzerine yap›lan de¤erlendirmeler-tart›flmalar sadece ülkemizdeki s›n›f ve ak›mlarla s›n›rl› kalmad›. Ülke s›n›rlar›n› aflarak dünyaya taflt›. Taflmamas›n›n da mümkünat› yoktu. Direnifl 105

üzerine ama yanl›fl ama do¤ru politikayla ilgilenen herkes konuflup yorum yapt›. Elbette bunu, direniflin politik etki gücünün büyüklü¤ü yaratt›. Bilinirki bu uzun süreli tarihi direnifl diyalektik ba¤r›nda büyük bir direnifle daha tan›kl›k etti. ‹flte bu, direniflin politik nüfuz alan›n› daha da yayg›nlaflt›r›p geniflletti. Bu, 19-22 Aral›k aras› günlerde 28 flehit, yüzlerce yaral›n›n kanlar›yla yaratt›¤› destans› kahramanl›k direnifliydi. Bu, söz konusu tarihi sürecin kanla yaz›lmas›n›n ikinci dönüm noktas›yd›. Dünya halklar› ve devrim tarihi bu denli uzun süreli ve özellikleri bak›m›ndan oldukça genifl ve büyük olan bir ölüm orucu direnifline ilk kez tan›kl›k ediyordu-etti. Evet bir 1996 ölüm orucu eylemi gibi talepleri bak›m›ndan istenen hedefe ulafl›p zaferle sonuçlanmad›. Ancak tarihi haf›zas›n› yoklayanlar iyi hat›rlar ki bu eylem ve


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

o sürecin bir sonucu olan 19 Aral›k direnifli dünya çap›nda halklar›m›z›n dima¤›na unutumayaca¤› çok çeflitli ve etkili ilkleri yazd›rd›. ‹ster dost ister düflman olsun her kesim bilir ki Ekim ÖO direniflimiz halklar›m›z›n devrim tarihine birden fazla ilk(ler)i yazd›rd›. Hiç flüphesizki bu ilklerin ve büyük tarihin yarat›lmas›n›n birinci derecedeki faktörü ÖO direnifliyken ikinci derecede ise 19 Aral›k Kahramanl›k direniflidir. K›sacas›, bir kez daha belirtmemiz gerekirse Ölüm Orucu eylemimiz taktik yenilgiyle sonuçland›. Ancak politik-ideolojik sonuçlar› bak›m›ndan halklar›m›z ve devrimci hareketin tarihine çok önemli diyebilece¤imiz ilk(ler) ve kazan›mlar›n yaz›lmas›na da tan›kl›k etti. Direniflin bu boyutunu görmeden bir de¤erlendirme yapmaya kalk›flmak do¤ru ve bilimsel tutum olmayacakt›r. Baflar›s›zl›k deyip o büyük eylemin olumluluklar›n› bir ç›rp›dan gözden ç›kar›p inkardan gelemeyiz. Sonuç “baflar›s›zd›r” deyip o önemli tarihi süreci bir ç›rp›da kenara atamay›z. Neden-sonuç diyalekti¤i içerisinde çok yönlü yaklaflmal›y›z. Tersi, tarihi inkarc›l›k ve tarihi de¤erlere gölge düflürmek ve ihanet etmekten baflka bir prati¤e hizmet etmez. Hemence belirtelim ki konumuz, bu tarihi direnifli detaylar›yla (tarihçesi, neden ve sonuçlar›) ele al›p irdelemek veya anlatmak de¤il. Hat›rlanaca¤› gibi bu sürece iliflkin daha önce özlü bir flekilde yap›lan muhasebe dergimizin sayfalar›nda da yerini ald›. Dolay›s›yla sürece iliflkin geçmiflte yapt›¤›m›z analizimiz bugün de geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, sözkonusu sürece iliflkin yap›lan özlü muhasebe hakk›nda bilgi edinmek isteyenler Maoist Komünistlerin kamuoyuna sundu¤u; “ ... Bu Tarih Bizim” adl› belge (Kardelen Y›y›nc›l›k) ve dergimizin 2. say›s›n› okuyabilirler. Öyleyse neden böyle bir yaz› kaleme ald›k? Efldeyiflle böyle bir yaz›n›n yaz›lmas›ndaki amaç ne olabilir? Bu, bafll›ktan da anlafl›laca¤› gibi ÖO direnifli boyunca ba-

zan fazla bazan az “bölücü” durufluyla direniflin sekteye u¤ramas›nda pay sahibi olan; yalan ve demagoji üzerine siyaset yapmay›, dahas› sa¤ uzlaflmac› çizgisini “düflmanla diplomasi yap›l›r” k›l›f› alt›nda gizlemeyi bir erdem sayan devrimci ama oportünist küçük burjuva bir hareketin elefltirisi olacakt›r. Üstelik elefltirisini yapaca¤›m›z hareket ve çizgi sahipleri, Ekim ÖO direnifline belli bir tarihi kesitten sonra (19 Aral›k) sürüklenme fleklinde de olsa kat›lan ve ayn› zamanda 19 Aral›k süreci boyunca devrimci bir durufl sergileyen harekettir. Elefltirilerimizin muhatab› T‹KB, H. Selim Açan ve onlar›n yalan ve iftiralar›na çanak tutan Al›nteri ve devamc›s› Ufuk Çizgisi adl› gazetelerdir. Tarihi bilincini canl› tutanlar hat›rlayaca¤› gibi sözkonusu hareketin, hapishane direniflleri karfl›s›ndaki bölücü durufllar› sadece 2000 Ölüm Orucu direnifliyle s›n›rl› de¤il. Bu hareketin belirgin bir flekilde d›flavuran bölücülü¤ünün tarihi 1996 ÖO’na kadar dayanmaktad›r. Bu de¤erlendirmemizi yeni de¤il daha önce gerek 96 ÖO sürecini de¤erlendirirken, gerekse de¤iflik yaz›lar›m›zda belgeleriyle ortaya koymufltuk. Elefltirilerimiz içerisinde 2000 Ölüm Orucu’nun bafllamas›na iliflkin yap›lan demagoji ve yalanlar›n (Radikal gazetesiyle yapt›¤› röportaj) yan›t› da yer almaktayd›. Gerçe¤i söylemek gerekirse gelinen aflamada ad› geçen hareketi ve söylediklerini gündemimize al›p tart›flmay› gereksiz bulmaktay›z. Fakat söz konusu hareket yapt›¤› yalan ve demagojilerle had s›n›r›n› aflt›. ‹fli z›vanadan ç›kard›. ‹fli ideolojik mücadele yürütüyorum ad› alt›nda bin bir türlü yalan ve komplo teorileri üretmeye kadar götürdü. 20 Ekim Ölüm Orucu direnifli denilince her gün yeni yeni yalanlar üretmeye bafllad›. Dostça elefltirilerini ve elefltirilmemizi sayg›yla karfl›lar›z. Dostça elefltirilerin bizi gelifltirece¤inin de bilincindeyiz. Bugüne kadar buna çok büyük bir de¤er de verdik. Buna, tarihimiz tan›kt›r. Tarihi muhasebede ortaya koyduklar›m›z bu106


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

nun canl› tan›¤›d›r. Ama “elefltiriler” yalandedikodu, dahas› komplo teorileri üzerinden infla edilirse, bunu da hofl karfl›lamam›z› kimse bizden beklemesin. Çünkü söylenenler, ortaya at›lan iddialar öylesine es geçilecek küçük ve basit fleyler de¤il. Bilinmelidir ki dostlu¤un en temel kriteri birbirinin haklar›n› gözetmek ve s›n›rlar›n› aflmamak demektir. E¤er bir hareket kendi dostlar›n› elefltiri yap›yorum ad› alt›nda had s›n›r›n› aflarsa, yani bu elefltirileri yalan-demagoji ve iftirayla örüyorsa, o durumda sözkonusu dost güç sadece ideolojik bak›mdan de¤il siyasi bak›mdan da “dibe vuruflu” yafl›yor demektir. Yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde ortaya koyaca¤›m›z gibi T‹KB ve Selim Açan elefltiri s›n›rlar›n› aflt›. Hem de fazlas›yla! ‹fl, sadece basit kuramsal biriki yalanla s›n›rl› kalmad›: “Devlet anlaflmak istiyordu ama onlar anlaflm›yordu” diyerek aç›ktan yalan söyledi. Bununlada kalmad›. 19 Aral›k katliam›n›n esas sorumlulu¤unu MKP ile DHKP-C’ye yükleyerek karfl›-devrimin ifline yarayan ajitasyon ve propagandaya giriflti. Geçmiflteki “sol” söylemlerini üstlenmek yerine bunu MKP ve DHKP/C’nin üzerine atma pervas›zl›¤›n› gösterdi. 360 derecelik sa¤ bir manevrayla inkara kalk›flt›. Dahas› da dört y›ld›r Ölüm Orucu direnifline yönelik yalan söyleme ve karaçalmaya doymad›. Gelinen aflamada ise iyice zivanadan ç›k›p pervas›z bir flekilde “19 Aral›k bask›n›nda MKP ve DHKP-C’nin haberi vard› ama kimseye söylemediler,” iftiras›na baflvurdu. K›sacas›, ufuksuzluk ve umutsuzluk teorisini yapmakta olan yar›-Troçkist “Ufuk Çizgisi” gazetesi ve onun H. Selim Açan’la (HSA) yapt›¤› son röportaj ve de¤erlendirmeler, yan›t vermemiz için barda¤› tafl›ran son damla oldu. ‹deolojik, politik ve örgütsel aç›dan “dibe vurmufl” bir hareket kendisini nas›l varetmeye çal›fl›r? Onun için iki yol vard›r: ya mevcut hatal› politik çizgisini tüm boyutlar›yla sorgulay›p aya¤a kalkacak ya da kendi hatalar›nda ›srar etmeyi sürdürecek. 107

Bunlardan birinci yol devrimci yol iken ikinci yol ise hiç kuflkusuz gerici ve yanl›fl yoldur. ‹kinci yolda ›srar edenlerin sonu yoktur. Onlar›n gidecekleri son nokta ya kendilerini tümden tasfiye etmek olacak ya da siyasi olarak reformist-tasfiyeci limana demirlemek olacakt›r. Bu gibilerin geçmifl, hem de yak›n örnekleri (Dev-yol’dan Kurtulufl’a, TKEP’ten TDKP’ye kadar) çoktur. Elbette ki bu oportünistleri batakl›¤a sürükleyen ana doku o harekete yön veren genel ideolojik-siyasi çizgileridir. Bir baflka söylemle kendi hatal› politik çizgilerini ve tarihlerini MLM bilimin terazisine vurmamakt›r. Bu tür hareketler yer yer de olsa, yani hatalar›na iliflkin bir söz etmifllerse bunun da esas nedenini kendi ideolojik-politik veya taktik çizgisinde aramak yerine d›flar›ya ba¤lam›fllard›r. Hatalar›n›n esas nedeni olarak her halükarda kendi d›fl›ndaki güçleri görür ve onun üzerinden siyaset yapmaya çal›fl›r. Yaz›m›z›n muhatab› T‹KB de bu ikinci yolda yürümekte ›srar eden devrimci örgüt ve partilerden birisidir. “Devrimci hareketin dibe vuruflundan” sözediyor, ama kendisini buna katm›yor. Bu “dibe vurufl” tespitini baflta kendisi için yapm›fl olsayd› daha do¤ru-bilimsel olurdu. Ancak o zaman geliflirdi. Kendisine hiç dokunmuyor. Burnundan k›l ald›rm›yor. Burnundan k›l ald›rmad›¤› gibi baflka örgütlere yalan ve iftira atmay› erdem sayarak kendisini ayakta tutmaya çal›fl›yor. “UÇ” gazetesine yans›yan karamsar ve umutsuz ruh halidir. fiimdiden söyleyelim: T‹KB, UÇ gazetesi ve HSA izledikleri bu yanl›fl ve geri siyaset tarz›yla do¤ru mecraya de¤il daha olumsuz mecraya akacaklard›r. Bu yaz›m›zla bir yanda HSA’n›n Radikal gazetesinden Ufuk Çizgisine uzanan röportajlar zinciriyle ortaya att›¤› yalan, iftira ve demagojileri deflifre etmek iken öte yanda ise baflta HSA olmak kayd›yla T‹KB ve onunla ayn› çizgide olan kendi hatal› yanlar›n› göstermek için ayna tutmakt›r. Dolay›s›yla yapaca¤›m›z elefltiriler herfleye ra¤men bu dostlar›m›z›n devrimci kalmas› için gösterdi¤imiz çaba olarak alg›lanmal›d›r.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Biz burada T‹KB’ye yönelik elefltiri yapmakla yetinmeyece¤iz. Bununla birlikte HSA’n› ve onun yalanlar›na çanak tutan ufuksuzlu¤un teorisini yapan Ufuk Çizgisi (UÇ) gazetesini, ortaya att›¤› iddialar› kan›tlamaya davet edece¤iz. Aksi halde HSA ve ufuksuzluk çizgisini yayma-

reket, bir gazete ve kifliyle tart›flma yapm›fl olaca¤›z. “Bölücülük” ve “dibe vurmufllu¤unu” gizlemek için “yavuz h›rs›z ev sahibini bast›r›r” misali MKP, DHKP/C ve TK‹P’e sald›ran ufuksuz, umutsuz ve takats›z kalm›fl küçük burjuva oportünist bir hareketle tart›flaca¤›z. Dolay›s›ylad›r ki devrimci okurlar›Biz burada T‹KB’ye yönelik elefltiri yapmakla yetinmeyece- m›z ad› ge¤iz. Bununla birlikte HSA’n› ve onun yalanlar›na çanak tutan çen oportüufuksuzlu¤un teorisini yapan Ufuk Çizgisi (UÇ) gazetesini, orta- nist harekeya att›¤› iddialar› kan›tlamaya davet edece¤iz. Aksi halde H.Se- tin gerçek lim Açan’la ve ufuksuzluk çizgisini yaymaya çal›flan “UÇ” gaze- yüzünü daha iyi ve tesini “yalanc›” ve “iftirac›” olarak teflhir etmeye çal›flaca¤›z yak›ndan tan›mak için gerek ya çal›flan “UÇ” gazetesini “yalan- T‹KB belgelerinden gerekse di¤er c›” ve “iftirac›” olarak teflhir etmeye belgelerden aktard›klar›m›z› ve yoçal›flaca¤›z. rumlar›m›z› iyiden iyiye karfl›laflt›raOkur, HSA ve “UÇ” gazetesi için rak okumal›d›r. “yalan söylüyor” diye bir tabir kuland›¤›m›z için kusura bakmas›n. Bu Yalan ve Abart›larla ‹nfla Ediltabirleri kullanmak zorunda kald›k. mifl ‹bretlik Üç Belge=Üç Söylem! Çünkü Hasan Selim Açan ideolojik olarak fikir mücadelesi ve elefltiri Belge 1: T‹KB’nin 2000-2001 yapm›yor, aç›ktan yalan söylüyor. O da yetmiyormufl gibi komplo teorile- Ölüm Orucuna Bak›fl Aç›s›. Yaz›l›fl tarihi: 04.12.2000 ri üretiyor. Bunlar› belgeleriyle ortaya koyup tart›flaca¤›z. HSA ve UÇ gibi belgesiz ve yalana-dolana göre “ ‘‹nfla edilmekte olan F tipi bitart›flmayaca¤›z. Somut tart›flaca¤›z. nalar›nda k›smi tadilat yap›larak 12 Hem de yalan söylediklerini kendi kiflinin-o da gündüzleri- birlikte yabelgelerinden ortaya koyarak kan›t- flamas›na imkan verecek bir hale gelayaca¤›z. Bunlar› ortaya koydu¤u- tirilmesini’ yeterli gören”, muzda okurun kendisi de bize hak “... bu tür öneriler, liberal demokvermifl olacakt›r. Ve okur, T‹KBratlar veya sa¤ tasfiyeci bir yaklafl›HSA için “yalan” söylüyor”dan baflm›n sahipleri taraf›ndan daha önceka bir ifade kullanmay› uygun bulleri de dillendirilmiflti.” mayacakt›r. Dolay›s›yla elefltirimiz “... bafllam›fl olan ÖO eylemi, üçüne yöneliktir. Yaz›m›z›n ak›fl› içee¤er böyle bir ‘çözüm’le noktalanarisinde aktaraca¤›m›z al›nt›larda da cak olursa, o zaman, koflullar ve görülece¤i gibi dün söyledi¤ini baflka bir gün 180 derece inkardan gele- dengelerdeki elveriflsizlikten ya da rek ifli iftiraya kadar götüren bir ha- ÖO eylemcisi devrimcilerin kararl›¤›ndaki bir zay›fl›k vb.’den dolay› 108


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

de¤il, tamamen eyleme yön veren politik perspektifteki k›r›lma ve zaafiyetten dolay› politik-tarihsel anlam ve sonuçlar› bak›m›ndan iddias›n›n tam tersi bir rol oynam›fl olacakt›r.” “Sizler sözünü etti¤imiz temelde bir ‘çözüm’ü kabul edecek olsan›z dahi, kendi ad›m›za biz bu uzlaflmay› kabul etmeyece¤iz. Faflizmin tecrit ve izolasyona dayal› sald›r›s›na karfl› mücadeleyi, ‘F tipleri kapat›ls›n, F tipi projesinden vazgeçilsin’ temel talebi ekseninde sürdürmeye devam edece¤iz. Ama sizlere dostça önerimiz, böyle bir tavizi sizlerin de vermemesi, cezaevlerindeki bütün devrimcileri ve devrimci hareketin gelece¤ini ilgilendiren böyle bir konuda kendi bafl›n›za hareket ederek sonuçlar› herkesi ba¤layacak ad›mlar atmaman›zd›r. Böyle bir geri ad›m› atmaktansa, yeni revize edilmifl F tiplerinin flimdiden bir biçimde kabul edildi¤i fleklinde bir sonuç ve görüntü yaratmaktansa, ÖO eylemini uygun bir biçimde bir süreli¤ine durdurma-erteleme formülünü düflünmeniz daha do¤ru olacakt›r.” (abç) Belge 2; Radikal Gazetesi. 18 Haziran 2001. Gazeteci Nefle Düzel’in H. Selim Açan’la yapt›¤› Röportajdan Nefle Düzel (ND): “... Adalet Bakan› ölüm oruçlar›n› durdurabilmek için isteklerin büyük bir k›sm›n›n kabul edildi¤ini aç›klad›. Birçok insan›n hayat›n› kurtarmak mümkünken, neden ölüm oruçlar›n› o zaman b›rakmad›n›z?” H.Selim Açan (HSA): “Bana göre de politik bir hata yap›ld›. O noktada, ‘her ne kadar devletin verdi¤i sözleri tutaca¤› konusunda güvensizlik içindeysek de, Adalet Bakanl›¤›’n›n toplumsal bir mutabakat sa¤lanmadan hücre tipi cezaevlerine geçilmeyece¤i sözüne bir flans tan›mak için eylemimizi ask›ya al›yoruz ve geliflmeleri gözleyece¤iz’ denebilir109

di. Ama arkadafllar›m›z, devletin sözlerine olan güvensizli¤i daha öne ç›kararak sorunun di¤er yönlerini gözden kaç›rd›lar. O dönemde ölüm oruçlar› genel de¤ildi. Ölüm orucunu yürüten üç örgüt vard›. Onlar›n taleplerini paylafl›yorduk ama, onlar bu eyleme zamanlama bak›m›ndan erken ve isabetsiz bir tarihte bafllam›fllard›.” (abç) ND: “Sanki Adalet Bakan›’n›n önerilerinin reddedilmesi kamuoyunun bu olaya gösterdi¤i dikkatin da¤›lmas›n›n dönüm noktas› oldu. Bu saptamaya kat›l›yor musunuz?” HSA: “Evet. 19 Aral›k’ta insan›n tüylerini her yönüyle diken diken edecek bir katliam yafland› ve ne ac›d›r ki toplumdan buna do¤ru dürüst bir tepki, gür bir ses bile ç›kmad›. Tabii ki söyledi¤inizin pay› oldu, ama bu duyars›zl›¤›n bütün sorumlulu¤u da içeridekilere y›k›lmamal›.(abç) Ayd›nlar ve sivil toplum örgütleri bu trajediye kay›ts›zlar. Bizim hatalar›m›z› öne ç›kararak vicdanlar›n› rahat ettiriyorlar” ND: “O s›rada, ölüm orucunun düzenleyicileri aras›nda, ‘bu önerileri kabul edelim, insanlar›n hayatlar›n› da kurtar›r›z’ diyenler olmad› m›?” HSA: “Oldu. Tan›¤›y›m. Di¤er örgütler eylemin ask›ya al›nmas›n›, e¤er sözler tutulmazsa birlikte eyleme bafllanmas›n›, ölüm oruçlar› 40’c› gündeyken, can kay›plar› henüz olmam›flken önerdiler.”(abç) Belge 3, Ufuk Çigisi gazetesi, say›-4: Hasan Selim Açan’la yap›lan röportaj. Tarih: Aral›k 2004 Ufuk Çizgisi (UÇ): “..., 19 Aral›k operasyonunu önlemenin mümkün olup olmad›¤›... Daha önceki röportajlar›n›zdan birinde, ak›lc› bir manevrayla bunun ihtimal dahilinde oldu¤unu hizssettirmifltiniz. Son olarak bu konuyu da biraz açar m›s›n›z?” HSA: “Bu konuda dün ne diyorsak bugün de ayn› görüflteyiz.” “19 Aral›k operasyonunun önünü almak mümkündü! Bu f›rsat hem de iki kere geldi


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

‘sol’ tasfiyecilerin önüne. Birincisini 4 Aral›k tarihinde yapt›¤›m›z bir öneriyle biz sunduk kendilerine; ondan bir hafta kadar sonra da arabulucu heyetlerle yapt›klar› görüflmeler s›ras›nda bizzat kendilerinin önce ‘tamam’ dedikleri bir formülün sonucu oldu¤unu daha sonra ö¤rendi¤imiz bir geliflme yaratt› bunun elveriflli zeminini. Ama ikisini de de¤erlendiremediler, çünkü durumun ve gidiflin fark›nda de¤illerdi.” (abç) “Üzerinde çok demagoji ve spekülasyon yap›laca¤›ndan ad›m›z kadar emin oldu¤umuz halde, 4 Aral›k 200 tarihli mektubumuzda, erken ve zamans›z buldu¤umuz ÖO eylemine ‘ara vermeleri’ önerisinde bulunduk! ... ‘ 9 kifli mi yoksa 12 kifli mi?’ temelindeki pazarl›klar›n taraf› olmufllard›!!! ‘Eylemi böyle sürdürece¤inize flimdi ara verin, yar›n bir gün hep birlikte daha güçlü bir biçimde tekrar bafllar›z’dedik. ... Bundan bir hafta kadar sonra, dönemin Adalet Bakan› o bilinen demecini verdi. Ne diyordu o demeçte? ‘F tiplerinin aç›l›fl›n› erteleyece¤iz! Toplumsal mutabakat sa¤lanmadan, demokratik kurulufllar›n da kabul edip onaylayacaklar› düzenlemeleri yapana kadar F tiplerini açmayaca¤›z! ... Bu demeç üzerine bir parça ak›l ve feraset gösterilse, ... bir flans tan›mak amac›yla eylemimizi ask›ya al›yoruz!’ fleklinde bir aç›klama yap›lsayd› kim ne kaybederdi?”(abç) T‹KB ve HSA’n›n söyledikleri belgeleriyle birlikte orta yede duruyor. Ki bu belgeleri biz yazmad›k. Söylenenler T‹KB ve HSA’n›n yazd›klar› ve yapt›¤› iki röportajdan al›nm›flt›r. Ortada bir yalan ve çarp›tma varsa bunlar›n hepsi belgelerde mevcuttur. HSA’n›n söylemiyle “bir parça akl› ve feraseti” olan, ama sorunlara dürüst yaklaflan herkes HSA’n›n ne denli demagoji yap›p ve iki yüzlü oportünizm içerisinde k›vrand›¤›n› görmüfl olur. Biz HSA için bunlar› söylerken “bir parça akl›” ve “feraseti” var m› yok mu tart›flmas›n› yapmayaca¤›z. Ama HSA için flunu rahatl›kla söyleyebiliriz ki onun hem bir

parça akl› hem de feraseti vard›r. Ancak belirtmek gerekir ki HSA bu sorunu irdelerken akl›n› ve ferasetini yanl›fl yönde kullan›yor. Bu ba¤lamda da HSA için ferasetsizdir diyoruz. Çünkü onun sorunlara yaklafl›mda baz ald›¤› ölçüt proleter dürüstlük ve bilimsel dünya görüflü de¤il küçük burjuva ideolojisi ve bireycili¤inin yön verdi¤i grupçuluk, yalan ve abart› üzerine siyaset yapma tarz›d›r. Bu, bir çizgi sorunudur. Küçük burjuvazinin bak›fl aç›s›yla siyaset yapma ve olaylar› analiz etme tarz›d›r. Baflka söylemleri bir kenara b›rak›rsak T‹KB’nin 4 Aral›k günü “ara verin, b›rak›n” diye yapt›¤› öneriyle Adalet Bakan›n›n 9 Aral›k günü yapt›¤› aç›klama ve flartlar aras›nda bir ba¤ kuran var m›? Dahas›, T‹KB ve HSA, hem de ND ile yapt›¤› röportajda efendim biz “Adalet Bakan›’n›n yapt›¤› aç›klama sonras› devletebakana “bir flans tan›mak için, eylemi ask›ya al›n önerisi götürdük”, diyor. Böyle bir öneri yok. Do¤ru söylemiyor! Ama o, akl›n› ve ferasetini o kadar kaybetmiflki bu uydurmas› yetmiyormufl gibi di¤er örgütlerinde “flans tan›mak için eylemi ask›ya al›n” önerisi götürdü¤ünü söylüyor. Bu bilgi de kesinlikle do¤ru de¤il. O dönem ölüm orucu d›fl›nda duran örgütlerin temsilcileri ve yetkilileri sa¤. Varsa böyle bir fley kalk›p söylesinler. Yok böyle bir öneri! O halde T‹KB ve HSA neden-niçin böylesine kocaman yalanlar üretiyor? Yalanlarla nereye varmak istiyor? HSA’n›n dahas› da var: Adalet Bakan›’n›n ça¤r›s›na bir “flans tan›y›p eylemi ask›ya almayanlar›” ak›ls›zl›k ve ferasetsizlikle itham ediyor. HSA, kendisini ak›ll› baflkalar›n› aptal yerine koyaca¤›na önce kendi akl› ve anlay›fl›n› sorgulas›n! HSA, ya akl›n› kaç›rd›¤›n›n ya da tam bir iki yüzlü küçük burjuva gibi hareket etti¤inin fark›nda de¤il. fiöyle ki; bir yanda bizleri “sol” bir söylemle “9-12 kiflilik ko¤ufllar›” dillendirdi¤imiz için “bu siyasetle F tiplerini kabul etti¤imizi,” “sa¤ uzlaflmac› davrand›¤›m›z›”, elefltirerek ve daha kö110


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

tü sonuçlar do¤mas›n diye “eylemi b›rakmam›z›, ara vermemizi” önerisi ve anlay›fl›n› savunacaks›n, di¤er yanda ise “sol” önerilerinden 5 gün sonra (9 Aral›k) Adalet Bakan›’n›n ça¤r›s› ve aç›klamas›na “bir flans tan›mak ve eylemi ask›ya almad›¤›m›z için” bizi ak›ls›zl›k ve feratsizlikle suçluyor. Bunlar› söylerken her ne hikmetse bizim için “arabulucu heyetlerle yapt›klar› görüflmeler s›ras›nda bizzat kendilerinin önce ‘tamam’ dedi”¤imizin de vurgusunu yapmaktan da geri durmuyor. Burada fark›nda olmadan da gerçe¤i söylüyor! Öncelikle tüm kamuoyunun ve okurlar›n bilgisi için bir kez daha önemle tekrarlamak gerekir ki HSA’n›n iddia etti¤i gibi T‹KB’de dahil CMK (Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu) üyesi herhangi bir örgüt Adalet Bakan›’n›n “9 Aral›k aç›klamas›” sonras› “flans tan›mak için eylemi ask›ya al›n” yönlü bir öneriyi ne do¤rudan ne de dolayl› böyle bir flekilde dilendirmifltir. Bu iddia ve söylem tamam›yla hiç bir gerçeklik pay› olmayan tamam›yla soyut bir uydurmad›r! Bunun yalan oldu¤unu ispatlamak için fazla uza¤a gitmeye gerek yok. Konuya iliflkin üç belgede “b›rakmak” ve “ara vermek” için T‹KB’nin hangi amaçla söz konusu öneriyi ileri sürdü¤ünü ve bunun tarihi gözönüne getirilirse T‹KB’nin Adalet Bakan›’n›n aç›klamas›ndan sonra “flans tan›mak için ask›ya al›n” yönlü öneri sunduk” söyleminin yalan ve demagoji oldu¤u gün gibi ortadad›r. Bizleri Adalet Bakan›’n›n ça¤r›s›ndan 5 gün öncesinde “9-12 kiflilik ko¤ufllara raz›l›kla, dolay›s›yla “sa¤ uzlaflmac›l›kla” elefltiren “sol” söylemli bir T‹KB, Adalet Bakan›’n›n aç›klamas›ndan sonra “flans tan›mak için eylemi ask›ya al›n, b›rak›n” gibisinden bir öneri getirir mi? Getirmez-getirmedi de! Çünkü o zamana kadar laftan ibaret yapt›¤› “sol”culu¤un alt›nda yatan sa¤c›l›¤› bütün aç›kl›¤›yla ortaya ç›kar; ki bunu asla yapmazlar-göze almazlar.. Öyleyse bir HSA ve T‹KB o günün ko111

flullar›nda bir yanda ‘sol’ bir söylem alt›na gizlenirken ama öte yanda 18 Haziran günü N. Düzel’le yapt›¤› röportajda 180 derecelik bir manevra yapt›? Hem de yalan söyleme ihtiyac›n› duydu? Bundand›r ki öncelikle T‹KB’nin o günün görünürde sol, ama özünde sa¤ uzlaflmac› söylem ve durufllar›n›n politik nedenleri ve ideolojik kayna¤› üzerinde durmak flartt›r. ‹lk olarak direniflin 4 Aral›k 2000 öncesi, bir baflka ifadeyle direniflin 45’li günlerde ald›¤› boyut-nitelik ve dönem itibar›yla T‹KB’nin politik bak›mdan haleti ruhiyesini ortaya koymak gerek. Çünkü söz konusu politik-tarihi süreç bilinmeden hem T‹KB’nin Radikal ve UÇ gazetesi üzerinden yayd›¤› yalan haber ve iftiralar›n amac› ve neden-niçinleri anlafl›lamaz. Direnifle ve önderlerine karalama ve çamur atmalar› hiç de amaçs›z de¤ildi! Her bir politik tavr›n bir nedeni oldu¤u gibi amac› da vard›r. Bu, z›tlar›n birli¤inin vazgeçilmez yasas›d›r. Bunun gibi her yalan, dahas› her bir politik yalan da amaçs›z söylenmez. Her politik yalan da bir ideolojik bak›fl›n-duruflun sonucu olarak söylenir. Direniflin taktik aç›dan yenilgi ve baflar›s›zl›kla sonuçlanmas› ve aradan geçen dört y›ll›k zaman dilimi içerisinde kimi ak›mlar ve kiflilerin tarih bilinci iyiden iyiye çarp›klaflt›¤›ndan, dahas› baz› küçük burjuva ak›mlar›n küçük burjuva grup hesab›yla direnifle yaklaflmalaran›n da pay›yla birlikte direnifl ve örgütleyicilerine olur olmaz soyut ve kaba sald›r›lar›n artmas›n› da beraberinde getirdi. Bu ba¤lamda devrimci tarih bilincini tazelemek ve okurun do¤ru analiz yapmas› için söz konusu tarihi süreci ve öne ç›kan özelliklerini sat›rbafllar›yla özetlemek gerekir. Önce flu noktan›n alt›n› bir kez daha çizmek isteriz: Direnifl sadece somut talepleri bak›m›ndan do¤ru de¤ildi. Bafllang›ç zamanlamas› da ba¤r›nda baz› dezavantajl› (CMK üyesi di¤er örgütlerin ve PKK’nin kat›lmamas› gibi) yanlar tafl›sa da esasta do¤ru ve yerindeydi. Bu zamanlaman›n ne denli bilimsel ve somut oldu¤u direniflin


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

30’lu günlerinde çok çarp›c› bir flekilde ortaya ç›kt›. 30’lu günlerde ne oldu? Birincisi, direnifl 30’cu güne kadar Süresiz Açl›k Grevi (SAG) biçiminde sürdürülürken bu tarihten sonra ölüm orucuna çevrildi. ‹kincisi, direnifl ölüm orucuna evrilirken kendi beraberinde devasa bir sahiplenmeyi de beraberinde getirmifl oldu. Direnifle sadace ülkemizin ileri kesimi (yurt içi ve d›fl›yla birlikte) ve kitleler sahip ç›kmad›. Di¤er ülke devrimcileri ve ilericileri de sahip ç›kt›. Öyle ki komprador medya direnifli birinci haber olarak geçmeye bafllad›. Bu direniflin devasa bir boyuta yükselmesinde önemli bir pay›n da dönemin ‹stanbul Baro Baflkan› Yücel Sayman’›n yaz›l› ve görsel medya arac›l›¤›yla devlete ve halka yönelik “önce ölümleri durdural›m” ça¤r›s›n›n da büyük bir pay›n›n› da oldu¤unu bir kez daha hat›rlatmak isteriz. Hiç flüphesiz ki direniflin ölüm orucuna evrilmesi, özelikle de 35’li günlerle birlikte devasa bir kamuoyu deste¤ini arkas›na almas›n›n en önemli politik nedenlerinden biri kitlelerin ölüm orucu gibi bir eylem ve sonuçlar› noktas›nda yak›n tarih bilincine sahip olmas› gerçekli¤idir. Neydi bu etkiyi yaratan yak›n tarih bilinci? Bu, 4 y›l öncesinin ölüm orucu direniflinden baflkas› olamazd›. Hat›rlanaca¤› gibi 1996 May›s-Temmuz Ölüm Orucunda 12 flehit ve onlarca gazi vermifl, direnifl ise her bak›mdan zaferle sonuçlanm›flt›. Ayn› zamanda direnifle kamuoyu taraf›ndan ileri düzeyde, özellikle de flehitlerle birlikte kitlesel olarak sahip de ç›k›lm›flt›. Söz konusu direnifl kitlelerin bilincinde çok derin ve kapsaml› etki yaratt›. ‹flte tüm bu politik etkileflim; çok say›da flehit ve gazinin verilmifl olmas›, en önemlisi de direniflin kitlelerin bilincinde henüz canl›l›¤›n› korumufl olmas› gibi önemli politik faktörler 2000 ölüm orucunun k›sa sürede genifl kamuoyu deste¤ini arkas›na almas›n› sa¤lam›fl oldu.

Tarih bilinci derken, bununla do¤ru bir tarih bilincini kastediyoruz. Do¤ru bir tarih bilinci, halk›n ve devrimcilerin kan ve al›nterleri sonucu yaratt›¤› devrimci de¤erlerin diyalektik ve tarihsel materyalist görüfl aç›s›yla analiz etmektir. Bu, hangi devrimci örgüt ve parti taraf›ndan yarat›l›rsa yarat›ls›n hiç bir ayr›m gözetmeden sahiplenmek komünistlerin görevidir. Ben yoksam, yani benim partim yoksa o eylem yanl›fl veya o de¤er benim de¤il deyip iflin içerisinden ç›kmak komünist ve devrimcilerin ifli olamaz. Halk›n yaratt›¤› (bu, ister devrimci “sol” politik örgütler baz›nda geliflsin, ister devrimci ulusal haraketler, isterse halk›n kendili¤inden gelme hareketeleri sonucu geliflsin farketmez) s›n›fsal ve toplumsal de¤erlerin hepsi bizimdir. Ve hepsine de göz bebe¤imiz gibi sahip ç›kmal›y›z. Tarih dedi¤imiz nedir ki? Halk›n, ezen ve sömürenlere karfl› verdi¤i mücadele de¤il midir? Dahas› tarih, s›n›f mücadeleleri sonucu yarat›lmad› m›? Komünistler olmadan da tarih yarat›ld›-yarat›l›yor. Ki komünistlerin öncülü¤ü ve önderli¤i alt›nda yarat›lan tarihin geçmifli yüzelli y›l› geçmez. Dolay›s›yla tarihe sahip ç›kmak sadece “komünistlerin öncülü¤ünde” yarat›lan tarihle s›n›rl› tutulamaz. Böyle bir s›n›rland›rmaya gitmek ancak kendi bulundu¤u da¤›n tepesinden öteyi görmek istemeyen küçük burjuva ben-merkezcilerin ifli olur. Bu, ayn› zamanda tarihi inkarc›l›k demektir. Çünkü tarih, az önce de vurgulad›¤›m›z gibi sadece bir parti, bir örgütle yarat›lmaz. Tarihi inkarc›l›¤›n bafllad›¤› yerde, bir baflka söylemle halk güçlerinin yaratt›¤› tarihe sahip ç›kmamak halka ve dost devrimci güçlere yabanc›laflmak demektir. Bu da elbette ki ideolojik aç›dan komünist ve devrimci çizgi olamaz. ‹flte T‹KB’nin 2000 ölüm orucu direnifline yaklafl›m›nda izledi¤i siyaset tarz› da budur. Tek kelimeyle tarihi inkarc›l›k ve çarp›t›c›l›kt›r. Ve o, bu küçük burjuva siyaset tarz›ndan dolay›d›r ki 4 Aral›k önerilerinin arkaplan›nda yatan gerçek niyetlerini de gizlediler. 112


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

‹flaret etti¤imiz gibi T‹KB’nin solculu¤u 30 Eylül 2000 öncesine kadar baflta MLKP olmak üzere ölüm orucunu savunmayan di¤er örgütleri “sa¤c›” vb, nitelendirme ve avunmalarla devam etti. Nas›l ki, MKP ve DHKP-C hapishaneler cephesinde eylemi bafllatman›n zaman› gelmifltir karar›n› aç›klay›nca, T‹KB’nin solculu¤u bu kez yerini “erkendir-zamans›zd›r”a b›rakt›. Dahas›, “d›flar›s› bu ifli götürüyor, hapishanelerin iflin yükünü üzerine almas›n› do¤ru bulmuyoruz” gibisinden bir anlay›flla deyip eyleme kat›lmad›lar. K›sacas›, tam bir oportünizm örne¤i sergilediler Neydi gerçek niyetleri? Gerçekte MKP ile DHKP-C’nin “9 ile 12 kiflilik ko¤ufllar› kabul etme” vb. gibi sa¤-uzlaflmac› söylem veya durufllar› m›yd›, yoksa baflka nedenler mi? T‹KB, direniflle ba¤›nt›l› olan di¤er konularda samimi davranmad›¤› gibi MKPDHKP-C ve TK‹P’in CMK üyesi di¤er örgütlere 2 Aral›k günü yapt›¤› “ölüm oucuna kat›l›n” ça¤r›s›na verdi¤i yan›tta da gerçekleri söylemiyor-samimi davranm›yordu. Günefl balç›kla s›vanmaz! Üç örgütün önerisine kay›ts›z kalanlar, 10 Aral›k’ta 1 haftal›k açl›k grevi yapmay› “zorunluluk” olarak görmüfllerdir. Üstelik, bu bir haftal›k açl›k grevinin ad›n› ve amac›n› nas›l koyacaklar› noktas›nda ilginç tart›flmalar yapm›fl, ama bir isim bulamam›fllard›r. Dahas› “3-4 gün sonra ölüm orucunun bitece¤i-kazan›mlar-fleklinde bir fikirle açl›k grevinin süresiz olaca¤›ndan netleflmifl ama “destek açl›k grevi” demeye de dilleri varmam›flt›r! Yukar›ya direniflin 4 Aral›k öncesi ald›¤› boyutu aktard›k. T‹KB ve CMK üyesi 113

di¤er örgütler 30’lu günlere kadar direnifl aleyhinde (“erken ve zamans›zd›r”) yönlü aç›ktan ajitasyon-propaganda yapt›lar. Kald› ki T‹KB, Eylül sonlar›na kadar “ölüm orucuna var›z” diye de di¤er örgütler üzerinden “solculuk” yap›yordu. MLKP gibi örgütler iflin bafl›nda, yani 2000 Ocak-fiubat’›nda tart›flmalara baflland›¤›nda “ölüm orucunda yokuz” diyordu. Bunu, “esas olarak içerideki güçler üzerinden de¤il d›flar›daki güçler üzerinden yapmal›y›z ve devlet bizi F tiplerine götürse de yine de bu eylemin ad› “ölüm orucu direnifli de¤il fiziki olarak kurallara uymamak fleklinde olmal›d›r” vb. yönlü siyaset savunuyordu. 19 Aral›k bask›n› sonras›na kadar da bu anlay›fl ve siyaset tarz›n› izledi. Yine oportünistlik yaparak söylediklerinin ve savunduklar›n›n arkas›ndan durmad›. Ve 2001 Ocak ay› içerisinde sürdürdükleri açl›k grevini ölüm orucuna dönüfltürdüler. ‹flaret etti¤imiz gbii T‹KB’nin solculu¤u 30 Eylül 2000 öncesine kadar baflta MLKP olmak üzere ölüm orucunu savunmayan di¤er örgütleri “sa¤c›” vb, nitelendirme ve avunmalarla devam etti. Nas›l ki MKP ve DHKP-C hapishaneler cephesinde eylemi bafllatman›n zaman› gelmifltir karar›n› aç›klay›nca, T‹KB’nin solculu¤u bu kez yerini “erkendir-zamans›zd›r”a b›rakt›. Dahas›, “d›flar›s› bu ifli götürüyor, hapishanelerin iflin yükünü üzerine almas›n› do¤ru bulmuyoruz” gibisinden bir anlay›flla eyleme kat›lmad›lar. K›sacas›, tam bir oportünizm örne¤i sergilediler. Bu aç›klamalar›nda da samimi de¤illerdi. Gerçek hesaplar› af üzerineydi. Çünkü o dönem af tart›flmalar› yo¤undu. “Af ç›karsa ç›k›p gideriz.” Arkada üç befl kifli kal›r. Gerisi tufana m› tutuluyor ne olursa olsun hesab› içerisindeydiler. Eyleme geçmemelerinin gerçek nedeni buydu. Ki onlar gibi di¤er örgütler de ayn› düflünüyordu. Ama dürüst davran›p bunu aç›ktan dillendirmiyorlard›. Olmaya ki kendilerine “sa¤c›” denilsin! Bu siyasetle kendi sa¤c›l›klar›n› m› kurtard›lar? Tek kelimeyle hay›r!


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Direnifl niye erken ve zamans›zd›? Ne zaman bafllayacak-bafllat›lacakt›? Üstelik aradan y›llar geçmesine karfl›n hala da flu tarih ve koflullarda eylemi bafllatmak do¤ruydu, vb. yönlü sorular› yan›tlayan bir örgüt var m›? ‹flte oportünizm budur. Öngörüsüzlük; politik geliflmelerin yönünü önceden görüp tav›r almak yerine geliflmelerin gerisinde kal›p kuyru¤una tak›lmak, kendili¤indenci bir hareket tarz› izlemek,... iflte tüm bunlar sa¤ oportünizmin daniskas›d›r. T‹KB, 1995 sonras› hep ayn› çizgiyi izlemifltir. 1995 y›l› sonras›nda gündeme gelen tüm uzun süreli SAG ve ölüm orucu direniflleri için ya “hükümet yok, hükümet bofllu¤u var” deyip eylemlere kat›lmam›fl (‘95 Ekim-Kas›m SAG’da böyle yapm›flt›r) ya da “erken deyip” eylemlere sonradan kuyrukçu bir flekilde kat›lm›flt›r. 1996 ve 2000 ölüm orucuna kuyrukçu bir flekilde kat›lm›flt›r. K›sacas›, T‹KB’ye göre 1995 sonras› gündeme gelen eylemlerden hiçbirinin zamanlamas› do¤ru de¤ildi? Büyük taktiksiyenlere sormak laz›m? “Hükümetsiz” ve “erken” bafllayan 45 günlük 1995 SAG’si nas›l baflar›ya ulaflt›? Ayn› flekilde “zamans›z” dedikleri 1996 ölüm orucu direnifli nas›l zafere ulaflt›? Ki 2000 Ölüm Orucu da öyle. 19 Aral›k’tan bir hafta öncesine kadar direnifl tam da zaferin ufkunda yürüyordu. Hem de genifl kamuoyunu arkas›na alarak. O halde “erken”, “zamans›z” ve “hükümet bofllu¤unu” gerekçe gösterip eyleme kat›lmayanlara veya kat›l›p da elefltirenlere sormak laz›m? Zamans›z bafllat›lan bir eylem kendili¤inden baflar›y› getirir mi? Somut durum dedi¤imizde bunun içerisinde zamanlama kriteri yok mu? O halde somut duruma uygun olmayan bir eylemi bafllatmak baflar›y› getirir mi? Yoksa sözkonsu baflar›lar tesadüfü mü oldu? Subjektif niyetler gerçeklerin yerine konularak taktik belirlendi mi orada baflar› elde edilmez. Öyleyse T‹KB bu yanl›fl teorileri üretmek için kendisini neden o kadar zorluyor? fiüphesiz bunun politik nedeni de ideolojiktir. Amaç belli:

“sol” görünüm alt›ndaki kendili¤indenci sa¤ oportünist çizgisini gizlemek! Direnifl, gerek zamanlama gerekse talepler bak›m›ndan do¤ru ve yerinde bafllad›¤› için 40’l› günlerle birlikte doru¤a ulaflt›. Bu günler gelip çatt›¤›nda 20 Ekim’de direniflin bafllamas›na karfl› ç›kan tüm örgütlerin bu anti-propaganda faaliyetleri bofla ç›kt› ve tersine döndü. Her fleyi bir kenara b›rakal›m PKK dahi resmi düzeyde ça¤r› yaparak içeride ve d›flar›da destek sundu. Kamuyonunun direnifli devasa sahiplenifli CMK’n›n eyleme kat›lmayan di¤er örgütlerini zorlad›. Onlar üzerinde bas›nç yaratt›. Art›k “erken ve zamans›z” gibi söylemleri de unuttular. Direnifl ve eylemin pratik gücü susturdu. Çünkü geriye direnifl için söyleyecekleri fazla bir söz kalmam›flt›. Pratik ve direniflin ald›¤› boyut tüm demagojik söylemleri alt üst etmeye yetti. Öyle ki bu geliflim, direnifl d›fl›nda kalan örgütlerin eyleme neden-niçin kat›lmad›klar›n›n soyut ve demagojik gerekçelerini bile tuzla buz etmeye yetti. Sesleri soluklar› kesildi. Sözkonusu örgütlerin taban kitlesi bu kez örgütlerine eyleme kat›lmalar› için bas›nç oluflturmaya bafllad›. Bu tarihi kesit ayn› zamanda direniflin maddi(talepler) kazan›mlar bak›m›ndan da baflar›ya ulaflmas›n›n öngünlerini yaflamaktayd›. Sözünözü, direnifl, 40’c› günlere vard›¤›nda herkesi etkiliyor ve di¤er örgütlere art›k eyleme geçin ça¤r›s› yap›yordu. ‹flte tam da bu aflamada T‹KB bu büyük geliflmeleri hazmedemedi! Direnifle ve büyük zaferin öngünlerini yaflayan direnifli sahiplenmek yerine, onu bofla ç›kartmak en az›ndan kendi taban›n›n kendi üzerlerinde yaratt›¤› bask›lanmay› bofla ç›kartmak için “bunlar 9-12 kiflilik ko¤ufl sistemini pazarl›k yaparak F tiplerini kabul ediyorlar,” vb.yönlü demagojik sol söylemlerle kendince direnifli gölgelemeye çabal›yordu. Dahas› kendilerininde 4 Aral›k mektuplar›nda ifade ettikleri gibi bu “9-12 kiflilik ko¤ufllar kabul edilerek eyleme son verilirse, bunu kabul etmeyeceklerinin” sol söy114


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

lemlerine yaz›l›-sözlü devam ettiler. Onun da ötesinde 9-12 kiflilik ko¤ufllar› kabul edece¤imize “eylemi b›rakmam›z-ara vermemiz” için öneride bulunma küstahl›¤›n› da elden b›rakm›yordu! Asl›nda kendileri de bu düzlemde bir anlaflman›n yap›lmas›n› çok istiyordu. Ama “solculuklar›na helal gelmesin”, diye bu isteklerini aç›ktan dillendirmediler. Keskin “anti-F tipici” olduklar›n› dillendirmekten geri durmad›lar. Öylesine ileri gittiler ki bizim F tiplerini kabul etti¤imizi-sa¤ uzlaflmac› oldu¤umuzun propagandas›n› yapt›lar. Bizlere nisbet olsun diye Al›nteri’nde “talep net: F tipleri kapat›ls›n!” solgan›n›, manfletten att›lar. Küstahl›k ve bölücülüklerini o kadar ileri götürdüler ki bunu 1996 gazisi C. Gürbüz arac›l›¤›yla görsel ve yaz›l› bas›n üzerinden “bu eylem ve taleplerle baflar›ya var›lmaz, sonuç al›nmaz” vb. yönlü anti-ajitasyon ve propaganda yapmaya kadar vard›rd›lar. Direniflin devasa büyüklü›¤ünü hazmedemiyorlard›! Haz›ms›zlard›! Haz›ms›zl›klar›n› gidermek için baflka araçlar› kalmam›flt›. Ama ne bölücü tutumlar› ne de burjuva medya üzerinden yapt›klar› anti-propaganda faaliyetleri direniflin kendi yata¤›nda emin ad›mlarla yürümesini etkiledi. Üst perdeden solculuklar›, eylemin olas›, hem de ufukta görünen baflar›s› karfl›s›nda kendi tabanlar›n› ayakta tutma-tatmin etmek için her zamanki gibi üretilmifl oportünist manevralardan baflka bir amaç tafl›m›yordu. Sa¤c›l›klar›n› gizlemek için “sol” söylem alt›na gizlendiklerini 18 Aral›k Radikal ve UÇ gazetesinin HSA ile yapt›¤› röportajda da somut olarak görebiliriz. Ne diyor HSA? “Eylemi ask›ya almalar›n›, dahas› Adalet Bakan›’n›n 9 Aral›k ça¤r›s› sonucu “eylemi b›rakmalar›n›n önerisini götürdük”, diyor. HSA, ne kadar desteksiz yalan söylüor? Belgeleri ve söylenenleri aktard›k. Bu bel115

geleri tarihleriyle birlikte herkes karfl›laflt›rs›n. O belgelerde HSA’n›n ve T‹KB’nin A. Bakan›’n›n 9 Aral›k aç›klamas› sonras› “eylemi ask›ya al›n veya ara verin” yönlü bir önerisinin oldu¤unu okuyan oldu mu? Böyle bir öneri yok. Büyük bir yalan var ortada. Kald› ki at›lm›fl bu yalan, HSA’n›n 5 gün önce ölüm orucu örgütlerini “sa¤c›uzlaflmac›”olarak de¤erlendirmesinin tutars›zl›¤›n› da ortaya koyan belge niteli¤indedir. Bu, bir itiraft›r! ‹flte bilinciyle ayaklar› ayn› anda yürümeyen oportünistler HSA örne¤inde oldu¤u gibi mutlak bir gün kendini ele verir. Çünkü çarp›k düflünüp çarp›k yürüyorlar. Bu yalan, her ne kadar lafta “912 kiflilik ko¤ufl sistemini kabul etmeyi sa¤-uzlaflmac›” olarak nitelendirse de ancak özünde dillendirilen ko¤ufl sistemini kabul etmenin itiraf›d›r. ‹flte sahte solcular›n marifetleri ancak böyle olur! Önceleri baflkalar› üzerinden çokça solcu hesaplara gireceksin ama ifl gelip kap›ya dayan›nca t›pk› T‹KB’nin yapt›¤› gibi bin bir dereden su getirereceksin, üstelik en geri talep ve haklarla uzlaflmay› kabul edeceksin. Bunun neresinde devrimci Marksist politika? Bundan sapt›n m› daha da ileri giderek yalvar yakar olursun. Radikal ve UÇ gazetesi röportaj›nda HSA’n›n yapt›¤› gibi devlete flirin gözükmek için yalan söylemek zorunda kal›rs›n. Çünkü bu çizgi sahipleri kendi politik güçlerine güvenmiyor. Çünkü bu çizgi sahipleri gerçeklere göre siyaset yapm›yor. Çünkü bu çizgi sahipleri büyük düflünmek yerine kendi küçük dükkanlar›n› kurtarmak için küçük hesap peflinde koflarlar. Çünkü onlar için önemli olan halk›n genel ç›karlar› de¤il kendi küçük burjuva ç›karlar›d›r. Bunun için de geçmifllerinin muhasebesini yapmazlar. Hatalar›n› görmezler-görmek istemezler. Geçifltirirler-unutturmaya çal›fl›rlar. Ama gerçeklerin üstünü örtmeye hiç kimsenin gücü yetmez. T›pk› güneflin balç›kla s›vanmayaca¤› gibi! HSA’ da yalan söylemekle veya bir dönem sol kesilmekle kendi sa¤-uzlaflmac› siyaset tarz›n› gizleyemez. Yalanlar›n›n ömrü de ancak “yats›ya kadar” sürer!


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Bu “zeki” ve feraseti genifl(!) olan arkadafllara sormal›? Madem ki söz konusu örgütlerin akl› ve feraseti k›tt›ysa, o halde siz yaman zeki insanlar ve taktiksiyenler neden-niçin “eyleme ara verebilirsiniz, flans tan›yabilirsiniz” önerisinde bulunmad›n›z? O zaman olmayan ak›l ve ferasetiniz bir veya dört y›l sonra m› akl›n›za geldi? “Minareyi çalan k›l›f›n› da bulur!” T‹KB kendisini ak›ll› baflkalar›n› aptal olarak de¤erlendirmekle tam da kendi siyasi miyoplu¤unu ortaya koymaktad›r. Daha önce bir çok kez vurgusunu yapt›k. T‹KB’nin Adalet Bakan›’n›n aç›klamas› üzerine “bir flans tan›mak için eyleme ara verin” yönlü ne sözlü nede yaz›l› bir önerisi olmam›flt›r. Dolay›s›yla T‹KB’nin “biz, b›rakmalar› için öneri götürdük” söylem ve iddias›n›n kocaman bir yalan ve demagoji oldu¤u a盤a ç›kt›. ‹kinci olarak T‹KB o koflullarda böyle bir öneri getirmezdi. Niye mi? 5 gün önce en uçtan sol görünerek bizleri “9-12 kiflilik ko¤ufllara tav oluyorlar” fleklinde sa¤ teslimiyetçilikle suçlayan bir hareket 5 gün sonra kalk›p söylediklerinin tersi yönde bir öneri ile ortaya ç›kmaz. Hele ki T‹KB gibi bir hareket hiç mi hiç ortaya ç›kmaz. Çünkü son 30 y›ll›k Türkiye devrimci hareketi içerisinde kendi hatalar›na karfl› T‹KB kadar tutucu bir harekete daha denk gelmedik. Burnundan hiç mi hiç k›l ald›rtmaz! O, ne savunmuflsa ne yapm›flsa hepsini do¤ru savunup do¤ru uygulam›flt›r iddias›ndad›r. Dahas› da baflka örgütlerin baflar›l› olmas›n› asla istemeyen kibirli küçük burjuva bir hareketin, hem de direniflin zafer an›n›n öngünlerinde kalk›p böylesine bir öneriyle ortaya ç›kmas› hiç düflünülemez. Yaflad›kgördük. O, taban›n›n bu büyük direnifl karfl›s›nda etkilenmemesi için her türlü yalan ve demagojiye baflvuruyordu. Hala da devam ediyor. K›sacas›, sald›r›lar›n›n üç boyutlu amac› vard›. Bunlar; birincisi direniflin zaferin öngünlerini yafl›yor olmas›, ikincisi direniflin devasa bir boyut kazanm›fl olmas›n›n haz›ms›zl›¤›, üçüncü ve ayn›

zamanda bunlara koflut olarak da bir yandan sa¤ uzlaflmac› durufllar›n› (eylem baflta kat›lmamalar›) kamufle etmek di¤er yandan ise direniflin kendi tabanlar› ve genifl kitleler üzerinde yaratt›¤› politik etki gücüydü. Tüm bu nedenler, HSA’n›n dedi¤i gibi A. Bakan›n›n 9 Aral›k aç›klamas› sonras› “flans tan›y›n, eyleme ara verin” vb. önerisini götürdük iddia ve söylemlerinin tamam›yla uydurulmufl kocaman bir yalandan ibaret oldu¤unu ortaya koymak için yeter argümanlard›r. Kald›ki söyledikleri yalanlara sadece MKP-DHKP/C tutsaklar› de¤il, tüm CMK bilefleni örgütler ve tutsaklar tan›kt›r. Bir ço¤u hala yafl›yor. Belgeler ortadad›r. Tersini iddia eden varsa buyrun kan›tlas›nlar!

Büyük bir demagoji! Gerçi yalan söylemek demagoji yapmaktan daha olumsuz ve kötü bir tarzd›r. yalan söyleyen pekala demagoji de yapar. Hem de daha kolay. Çünkü HSA gibiler için yalan ve demagoji üzerine siyaset yapmak kendilerinin iki yüzü gibidir. O, bu sorun özgülünde MKP ve DHKP-C ile tart›fl›rken torbas›n›n yar›s›n› yalan yar›s›n› da demagojiyle doldurmufltur. 9 Aral›k sonras› “eyleme ara verin önerisi götürdük” söylemiyle HSA’n›n yalan söyledi¤ine dair belgeleri ortaya koyduk. Bu konuyla ba¤›nt›l› yapt›¤› demagoji ise bize “ara verin, b›rak›n” vb. söylem ve “önerilerinin” yer ald›¤› “4 Aral›k” tarihli mektupta yazd›klar› ve düflündüklerinin A. Bakan›’n›n 9 Aral›k aç›klamas›yla ba¤ kurulmas›d›r. Birisi 4 aral›k, di¤eri 9 Aral›k. 4 Aral›k mektubunda solculuk var. Ve buna iliflkin belge var. Ama 9 Aral›k sonras› ça¤r› yapt›klar›na dair hiç bir belge ortada yok. Nereden bunu uyduruyor? Öyleyse 4 Aral›kta söylediklerini (“b›rak›n, ara verin”) neden-niçin 9 Aral›k bakan›n aç›klamas›ndan sonra “yapt›k” demagojisine bafl vurdular? Neden ve amaç belli: bir yandan üç 116


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

örgütü devlete daha fazla hedef göstermek (hiç bir zaman anlaflmaz-uzlaflmaz gibisinden), öte yandan kendilerini flirin göstermek çabas›d›r. Dahas› amaçlar› 19 Aral›k katliam›n›n esas sorumlusu olarak üç örgütü hedef gösterip teflhir etmekti. Bir çok yalan ve demagoji sa¤ uzlaflmac› durufllar›n› gizlemek için yap›ld›. Hem de geçmiflte baz› kurumlar›n “9-12 kiflilik ko¤ufllar›” dillendirmesine sol bir tarzla karfl› ç›kanlar, bu kez “9 kiflilik-12 kiflilik ko¤ufllar”› b›rakal›m bir kenara ondan daha geri taleplerle anlaflmaya raz› olduklar›n› yalvar-yakar bir flekilde bas›na-devlete ilettiler. Belgeler her fleyi kan›tl›yor. T‹KB’nin o tarihi koflullarda (40’l› günlerde) olas› bir anlaflmadan yana olmad›¤›n› tam tersine sol söylemler ad› alt›nda eylemin gücünü zay›flatmak ve baflar›s›z k›lmak için her türden bölücü bir çaba içerisinde olduklar›, 1996 Ölümü Orucu gazisi C. Gürbüz üzerinden yaz›l› ve görsel medyaya; “bu eylem, ileri sürülen taleplerle baflar›ya ulaflmaz-ulaflmayacakt›r” vb. yönlü iletilen mesajlarla da sabit ve somuttur. Bu bölücü tav›rlar tarihe belgeli bir flekilde not düflülmüfltür. Dolay›s›yla bunlar› kim tarihten silebelir ki? Direnifl karfl›tl›¤› bölücü söylem ve durufllar›n hepsi de tarihe not düflülmüfltür. Bölücü olduklar› ve olas› bir anlaflmadan yana olmad›klar› kendi belgelerinden de aktard›¤›m›z gibi aç›k ve net bir flekilde orta yerde duruyorken art›k Selim Açan’›n kalk›p MKP ve DHKP-C’yi A. Bakan’›n aç›klamas›na güvenmeyip “eylemi b›rakmad›lar”, “flans tan›mad›lar”, dahas› “ak›ls›zl›k ve ferasetsizlik yapt›lar” vb. yönlü itham etmesinin anlam› ve amac› ne olabilir? Düflmana yaranmak! Teslimiyet ve boyun bükmeyi emretmek! Komünist ve devrimcilerin söz ve davran›fllar›ndan çok düflmana güvenmeyi tavsiye etmek! Düflman›n sözünü teminat olarak almak! Hem de T‹KB bunu, bakan›n “9 Aral›k aç›klamas›n›n” oyun oldu¤u tüm boyutlar›yla a盤a ç›kmas›na karfl›n yap›yor! 117

Oral Çal›fllar Cumhuriyet gazetesinin sesini dillendiriyor, Ya T‹KB kimin sözcülü¤ünü yap›yor? Selim Açan’la Oral Çal›fllar ayn› dili konufluyor. Her ikisi de eylemi b›rakmak için dönemin Adalet Bakan›’n›n 9 Aral›k aç›klamas›n› teminat olarak al›nmas›n› buyuruyor. Dahas› ikisi de, MKP-DHKP/C ve TK‹P’li tutsaklardan katil bakan›n aç›klamalar›n› güvence olarak al›p eylemi b›rakmad›klar› için özelefltiri istiyor. Emirleri olur(!) Kendi ad›m›za konufluyoruz: Bir hatam›z› gördü¤ümüz yerde özelefltiri veririzverdikte. Ama bu konuda verilmesi gereken bir özelefltiri yok. Bir özelefltiri verilmesi gerekiyorsa (vermeleri de gerekir) o da O. Çal›fllar ve Selim Açan gibi sözkonusu tarihi büyük direnifl karfl›s›nda bölücülük yapanlar ve gerçekleri halka aç›klamayanlard›r. Direniflçilerin sözü ve pratik duruflunu teminat olarak almak yerine sistemin siyasi sözcüsü ve katil A. Bakan›’n›n sözlerini güvence alarak eylemin gücünü bozmaya çal›flanlar özelefltiri vermelidir! O. Çal›fllar’›n eylem bafllamadan önce A. Bakan›’n›n ne kadar “iyi niyetli” oldu¤una dair tutsaklar› ve kamuoyunu ikna etmeye çal›flt›¤›n› hat›rl›yor ve biliyoruz. O. Çal›fllar’›n hangi amaçla Bayrampafla hapishanesine gitti¤ini Selim Açan ve T‹KB’de iyi hat›rlamal›d›r. O. Çal›fllar, ÖO’nun bafllamas›n› önlemek için ziyaret kabinlerine kadar gidip-geçmiflteki prestijini de kullanarak- kimi tutsaklar ve temsilcileriyle görüfltü. “Eyleme bafllamay›n” dedi: “ Eyleme bafllarsan›z ülke ve hükümet Avrupa birli¤i karfl›s›nda kötü bir imaj edinmifl olur, dolay›s›yla AB’ye almazlar,” vb, yönlü AB’ci olmam›z› da buyurdu. O, bir yanda A. bakan›n›n sözcülü¤ünü yaparken öte yanda ise zay›f halka olarak gördü¤ü T‹KB ile direnifl karfl›t› ittifak kurmaktan da sak›nmad›. Ayn› fleyi T‹KB de sergiledi. O gün bugündür de ittifaklar› hiç bozulmuyor ve direnifl karfl›s›nda ayn› dili


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

konuflmaya özen gösteriyorlar. Birisi A.Bakan›’n›n resmi-aç›ktan sözcüsü di¤eri ise teslimiyet ve boyun bükmenin politik sözcülü¤ünü yaparak bugüne kadar geldiler. O. Çal›fllar, direnifl boyunca A. Bakan›’n› savunmakla büyük bir hata yapt›¤›n› görmek ve bunun özelefltirisini tarihe-halka vermek zorundad›r. Hiç flüphesiz onun direnifl özgülünde iflledi¤i en büyük hata A. Bakan›’n›n yapt›¤› 9 Aral›k aç›klamas› sonras› Y. Kemal ve di¤er ayd›nlar› direnifl aleyhinde örgütleyip yönlendirmesidir! “Bakan›n›n aç›klamas›n› güvence olarak al›n ve eylemi b›rak›n” kendi anlay›fl ve siyasi durufluna Y. Kemal’lerin de imza atmas›nda bafl rolü oynad›. Daha da ileri giderek kamuoyu ve tutsak ailelerini “bakan anlaflmak istiyor ama tutsaklar anlaflm›yor” deyip, direniflçiler aleyhine k›flk›rt›p hedef flafl›rtt›. Oral Çal›fllar’da Selim Açan’da çok

Söylendi¤i gibi d›flar›da baz› kurumlar›n “12 kiflilik ko¤ufllar›” dillendirdi¤i do¤rudur. Fakat T‹KB’nin bu söyleme karfl› ç›k›fltaki amac› üzüm yemek de¤il ba¤c›y› dövmektir. Daha önce T‹KB’nin “12 kiflilik” ko¤ufllar söylemine, karfl› ç›k›fl›n›n neden-niçinlerini ortaya koyduk. ‹fl olsun, kendisini tatmin, dahas› varetmenin bir kald›rac› olarak karfl› ç›k›yordu. Yoksa T‹KB’nin kendisi de iyi hat›rlar ki CMK bileflenleri May›s-Haziran toplant›lar›nda da yerald›¤› gibi meselenin özü; “F tiplerini kapat›p kapatma olarak de¤il veya ko¤ufllar›n kaç kiflilik (16 veya 30 olsun farketmez gibisinden) olup olmamas› olarak de¤il, bu stratejik sald›r› plan›n›n özünü nas›l bofla çakart›r›z” odakl› ele al›nmaktayd›

iyi biliyor ki anlaflmak istemeyen direniflçiler de¤il bakan ve devletin kendisidir. Oral Çal›fllar direniflçiler aleyhinde gelifltirdi¤i propaganda sonras›nda üç temsilcinin kendisine “tarafl› davranma” diye yazd›¤› mektubu iyi ve do¤ru hat›rlamal›d›r. O. Çal›fllar’a tüm direniflçileri temsilen Ayd›n Hanbayat, Ercan Kartal, fiadi Özbolat 16 Aral›k tarihli mektuplar›nda flöyle sesleniyordu: “Do¤rular›, gerçekleri saklamak haks›z olandan yana ‘TARAF’ olmak anlam›na gelir. Haks›z olan›n istedi¤i gibi halk› flekillendirmesine izin vermek, buna müsaade etmek demektir. GERÇEKLER‹ AÇIKLAYARAK, HALKI B‹LG‹LEND‹REREK ‘TARAFSIZ’ KONUMUNUZU SÜRDÜRMEN‹Z‹ BEKL‹YORUZ.” ‹flte direniflçilerin ve temsilcilerinin iyiniyeti ve dürüstlü¤ü bu! Bu mektupta çok aç›k ve net bir flekilde O. Çal›fllar’a “tarafl› davranmamal›s›n” ça¤r›s› yap›l›yor! “Gerçekleri halktan gizleme, oldu¤u gibi aktar, dürüst ol, daveti yap›l›yor!” O. Çal›fllar’›n devlet-bakan yanl›s› tutumu sadece 19 Aral›k öncesiyle s›n›rl› de¤il elbette. O, liberal-reformist ayd›n çizgisiniduruflunu 19 Aral›k sonras› da sürdürdü. Hiç bir gün kalk›p gerçekleri halka aç›klamad›. Gerçekleri gizleyerek hep bakan› korurken, tutsaklar› suçlad› ve suçlamaya da devam etti. Ölüm Orucu direnifli ve 19 Aral›k katliam› karfl›s›nda duyarl› olan herkes 19 Aral›k sonras›, dönemin ‹stanbul baro baflkan› Yücel Sayman ve Mehmet Bekaro¤lu’nun bas›na yapt›klar› flu önemli aç›klamay› hat›rlar: “Kendilerinin devlet taraf›ndan oyuna getirildi¤ini, oyun oynad›¤›n›, anlaflma diye bir niyetin olmad›¤›n›,” vb.yönlü aç›klamalarda bulundular. Fakat O. Çal›fllar tüm bu aç›klamalar ve de devletin 19 Aral›k katliam›na ra¤men yine de bakan ve devlet lehine hamasi konuflmalar yapma ve yaz› yazmaya devam etti. O da yetmiyormufl gibi bakan› “bar›fl güvercini” 118


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

olarak ilan etmekten geri durmad›. Oral Çal›fllar, “güvercinler” olarak nitelendirdi¤i A. Bakan›’n›n sa¤ kolu olan Ali Suat Ertosun’un “yüksek hizmet madalyas›yla” ödüllendirildi¤ini de hat›rlamal›d›r. Nedenniçin bu “yüksek hizmet madalyas›” verildi? Bunun muhasebesini hiç yapt› m›? Bilmiyorsa, biz söyleyelim: Yüzlerce insan›n katledilmesinin bafl figüranlar›ndan birisi oldu¤u için! F tiplerine geçiflte katlimac› bafl aktörler aras›nda yer ald›¤› için mükafatland›r›ld›. O. Çal›fllar bu geliflmelerden habersiz olamaz. Habersiz de¤il. Ama sözkonusu geliflmeleri do¤ru bir flekilde yorumlamaktan-kamuoyuna aç›klamaktan çekinir. Çünkü onun bu olay özgülünde gerçekleri halka aç›klama diye bir derdi yok. Onun derdi bakan› korumak ve temize ç›kartmakt›r. ‹flte o bu tutumuyla bir kez daha gerçek bir ayd›n olmad›¤›n› ortaya koydu. Gerçek bir ayd›n, hiçbir zaman gerçekleri halktan gizlemez; onun en büyük görevi her türlü bedeli göze alarak gerçekleri halka aç›klamakt›r. O. Çal›fllar gerçek bir ayd›n olma görevini ilk olarak D. Perinçek ve partisiyle birlikte hareket etti¤i süreçte b›rakt›. ‹kinci olarak ise Cumhriyet gazetesinde yazar olarak çal›flmaya ad›m atmakla, bir baflka deyiflle ‹lhan Selçuk’un ideolojik-siyasi tornas›na girmekle b›rakt›. Bilindi¤i gibi burjuva medyada köfle yazarl›¤› yapmak için ilk ifllem sözkonusu gazetenin ideolojik ve siyasi bak›mdan tam yetkili patronunun karfl›s›na ç›kar›larak baz› sözler al›n›r. Bu sözleri vermeyenler gazeteye köfle yazar olarak al›nmaz. Bunun örnekleri çokçad›r. Kan›tlamak için de fazla örnek sunmaya gerek yok. Bunu, bir dönemin Ayd›nl›kç› kadrolar›ndan olan Gülay Göktürk’ün (flu an Nazl› Il›cak’›n “DB.Tercüman’”›nda köfle yazarl›¤› yap›yor) Günefl Gazetesinde yazarl›¤a “hangi aflama ve ifllemden sonra al›nd›¤›” iyi bilinmektedir. G. Göktürk 1980’li y›llar›n bafl›nda Günefl Ga119

zetesine yazar olarak çal›flmak için bafl vurdu¤unda, önce gazetenin birinci derecede siyasi patronu Güneri Civao¤lu’nun karfl›s›na ç›kart›l›r. G. Civao¤lu herkese karfl› uygulad›¤› siyasetin ayn›s›n› Gülay Göktürk’e de uygular ve ona; “gerçekleri yazmaktan, devrimci söylemlerden, yani ‘solcu’luktan uzak duraca¤›na” dair yemin ettirir. O da yemin etmekten çekinmez. Böylelikle geçmifl teslimiyetçi çizgisini üç-befl kurufl paraya satarak daha da derinlefltirir. Bu bilgiyi, “Yar›lma” adl› kitab›nda Gün Zileli, bu geliflmeleri oldu¤u gibi aktarmaktad›r. O. Çal›fllar, ‹. Selçuk’un siyasi patronlu¤unu yapt›¤› Kemalist Cumhuriyet gazetesinin liberal kanad› içerisinde yer alan yar›ayd›n reformist bir yazard›r. Hat›rlanaca¤› üzere bir dönem A. Bakan› da Cumhuriyet gazetesinde yazarl›k yapmaktayd›. O da Kemalist cumhuriyetçilerdendir. Dolay›s›yla her ikisinin de ideolojik-siyasi çizgisi esasta ayn›d›r. Önemli bir nokta daha: O. Çal›fllar da t›pk› H.Sami Türk gibi, AB’cidir. AB flakflakç›l›¤›n› yapmaktad›r. Ülkenin, AB’ye sömürgeci ba¤›ml›l›¤›n› savunmaktad›r.

O. Çal›fllar ve Selim Açan’a soruyoruz: Görüflme diyalogunu kesen kim? Anlaflma yapmaktan kaçan-kaç›nan kim? 9 Aral›k sonras› heyetlerle ( ki O. Çal›fllar’›n kendisi de bu heyet içerisinde yer almaktayd›) yap›lan son görüflmede: “anlaflma yap›l›rsa, bu anlaflmay› tan›mam, kamuoyuna tekzip ederim” dayatmas›n› yapan kim? O. Çal›fllar söz konusu heyet içerisinde de¤il miydi? Üstelik bu görüflmeye 9 Aral›k açaklamas›n› desteklemesi ve kamuoyunu yanl›fl yönlendirmesine karfl›n arac› heyet içerisinde gelmesi kabul edilmedi mi? Var›lan aflamada direnifl temsilcilerinin


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

talebi; “görüflmelerin devam etmesi ve anlaflman›n sa¤lanmas› için “Adalet Bakan›’ndan olas› bir anlaflmay› tekzip etmeyece¤ine dair sözün al›nmas›” de¤il miydi? Bu konuda M. Bekaro¤lu kaç kez Bakanla telefon görüflmesi yapt›? Ancak katil A. Bakan› “olas› bir anlaflmay› tan›may›p kamuoyuna tekzip edece¤ini” her defas›nda söyledi ve bunda da diretti. Bu dayatma üzerine baflta arac› heyet olmak üzere görüflmeler kesilmedi mi? O. Çal›fllar, bu gerçekleri unuttu mu? Bu gerçekleri nas›l unutabilir? Görüflmelerin hangi aflamada neden-niçin ve kimler taraf›ndan kesildi¤inin canl› tan›¤› de¤il mi? O, unutabilir ama tarih asla unutmaz! Ki tarih, gerçeklerin üstünü örtenleri asla affetmemifltir! Baflta M. Bekaro¤lu olmak üzere heyetten di¤er arac›lar görüflmelerin hangi aflamada ve neden kesildi¤inin canl› tan›¤› de¤il mi? 9 Aral›k sonras› görüflmeler (12 Aral›k günü yap›lan) A. Bakan›n›n dayat›c› tutumu üzerine kesilmedi mi? K›sacas›, gerçekler bu kadar aç›k ve net bir flekilde ortada yerde duruyorken O. Çal›fllar’›n hala da kalk›p bu ç›plak tarihi inkardan gelerek temsilciler “anlaflmaya yanaflmad›” yönlü de¤erlendirmelerde bulunmas›n›, nas›l yorumlamal›? Gerçekleri neden aç›klam›yor, tarih karfl›s›nda dürüst davranm›yor? Dürüstlük gerçekleri oldu¤u gibi aktarmakt›r. Neden, devlet ve hükümeti de¤il de direniflçileri hedef gösteriyor? Direniflçiler kötü niyetli olsayd›, bir baflka ifadeyle direniflçiler anlaflmadan yana olmasayd› üç temsilci ad›na 16 Aral›k günü O. Çal›fllar’a “gerçekleri halka oldu¤u gibi aktarmal›s›n” yönlü mektup, yazarlar m›yd›? Tarafs›zl›¤a davet eder miydi? Dahas› da var: Görüflmelerin direniflçiler taraf›ndan de¤ilde devlet ve onun bora-

zan› A. Bakan› taraf›ndan kesildi¤ini iki temsilcinin ‹stanbul Cumhuriyet Bafl savc›s› Ferzan Çitici ve ‹. Baro baflkan› Y. Sayman’la 17-18 Aral›k gecesi yapt›klar› görüflme somut bir flekilde ortaya koymuyor mu? “Temsilciler, görüflmeyi kesen biz de¤iliz bakand›r” diye söz konusu arac›lara bildirmediler mi? Bu mesaj ve görüflmeler üzerine 18 Aral›k (Pazartesi) günü M. Bekaro¤lu görüflmeleri sürdürmek için Ankara’dan yola ç›kmad› m›? M. Bekaro¤lu yola ç›karken ayn› gün devletin hükümetinde üçlü zirve yap›lmaktayd›. Bu görüntüyü herkes görsel medyadan izledi. Bu üçlü zirve içerisinde yer alanlardan birisi katil S. Tantan iken di¤eri ise H. Sami Türk de¤il miydi? Devlet, bask›n için bütün haz›rl›klar›n› tamamlam›flt›. Sadece dü¤meye basmak kalm›flt›. Ve sözkonusu üçlü zirvede de bask›n dü¤mesine bast›lar. Bunu, dönemin ‹çiflleri bakan› olan S. Tantan katili de 19 Aral›k sonras› yapt›¤› bas›n toplant›s›nda itiraf etmedi mi? Her fley bu kadar bariz bir flekilde ortada olmas›na karfl›n S. Açan ve O. Çal›fllar’›n anlaflmayan taraf olarak devrimcileri suçlamas›, iyi niyetli bir tutum olabilir mi? Bu da gösteriyor ki, yani OÇ ve HSA hiç bir talep üzerinden anlaflma yapmadan direniflin bafllad›¤› gibi b›rak›lmas›n› istiyor. Hay›r! Koflullar, direniflin lehineydi. Dolay›s›yla bu koflullar alt›nda direnifli talepler konusunda anlaflma yapmadan b›rakmak do¤ru bir taktik olamazd›. Kaybettirirdi. A. Bakan›n›n dan›flman› O. Çal›fllar reformisti ve S. Açan oportünisti gibi sonuçtan hareket ederek o tarihi koflullar› de¤erlendirmeye kalk›flmak, devrimci taktik ve politikan›n zerresini anlamamakt›r. Bazan öyle anlar olur ki anlaflmas›z da eylemi b›rak›l›r. Taktikler, özellikle de askeri taktikler yüzde yüz baflar›lar üzerine belirlenmez. Dolay›s›yla baflar›s›z oldu¤umuz bir taktikte ›srar etmeyiz. Yani “ya hep ya hiç” toptanc› mant›¤›yla bir eylem çizgisi belirlenmez. Bundan öte hiç bir maddi kazan›m el120


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

de etmeden de eylemler b›rak›labilinir veya geri çekilinir. Bu tür taktileri gütmek savafl›n yasalar› içerisindedir. Bunlar iflin abcsidir. Fakat o tarihi koflullar (iç ve d›fl), özellikle de direniflin ald›¤› boyut direnifli anlaflmas›z b›rakmay› de¤il b›rakmamay› emrediyordu. Kald›ki bu noktada bir bak›ma O. Çal›fllar’›n konuflmaya hakk› var. Ama Selim Açan’›n hakk› hiç yok. Çünkü O. Çal›fllar, tarih ve direnifl karfl›s›nda suç ifllemifl olsa da en az›ndan o A. Bakan›’n›n aç›klamas›ndan sonra “bakana güvenip eylemi b›rak›n” ça¤r›s›nda bulunmufltu. Ya Selim Açan? Onun böyle bir ça¤r›s› ve önerisi yoktu? Tam tersine yüksek perdeden solculuk yap›p direniflçileri sa¤c›l›kla suçluyordu. Bir kez daha alt›n› çizerek vurgulamak istiyoruz ki HSA’n›n iddia etti¤i gibi A.bakan›n›n “9 Aral›k aç›klamas›ndan” sonra kendileri de dahil hiç bir örgüt “eylemin ask›ya al›nmas›n›, e¤er sözler tutulmazsa birlikte eyleme bafllar›z” önerisini getiren olmad›. Bu, H. Selim Açan’›n devlete flirin gözükmek için uydurdu¤u kocaman bir yalan ve demagojiden ibarettir. Onun için S. Açan’›n bu konuda konuflmaya hiçbir hakk› yoktur. Sözün özü, tarih bilinci dumura u¤ramayan ve artniyetli olmayan herkes, görüflmelerin kesilmesinde tek suçlunun A. Bakan› oldu¤unu söyler. Direniflçilerin süreci daha fazla uzat›p propaganda yapma diye bir derdi ve amac› da yoktu. Çünkü buna ihtiyaçlar› yoktu. Örgütlerin propagandas› direnifl boyunca yeterince olmufltu. Geriye direnifli sürdürmek için sadece ileri sürülen talepler üzerinde anlaflma sa¤lamak kalm›flt›. Bilindi¤i gibi onun da son aflamas›na gelinmiflti. Fakat bu son aflamay› A. Bakan› ve devlet engelledi. Dolay›s›yla “ direniflçiler örgüt propagandas›na ihtiyaç duyduklar› için anlaflmaya yanaflmad›lar,” vb. yönlü yorumlar›n hepsi, subjektif ve demagojik söylemlerden ibarettir. Her fley ortada. Politik olaylar› tarihi 121

koflullar›yla birlikte ele al›p de¤erlendirmeyenler tarihi inkarc›lar ve politik olarak kör olanlar olur ancak. Özcesi, devletin ve hükümetin anlaflma yapma diye bir derdi-niyeti yoktu. 9 Aral›k aç›klamas› kamuoyunu oyalama amaçl› bir taktikti. Bask›n ve katliam› meflru k›lmak, dahas› F tiplerine geçmek için bir yandan geri cepheyi sa¤lama almak di¤er yandan ise bask›n›n haz›rl›klar›n› tamamlamak için baflvurulan zaman kazanma takti¤iydi. Bu takti¤in oyalamak amaçl› oldu¤unu S. Tantan’›n aç›klamalar› somut bir flekilde gözler önüne serdi. Dönemin katil ‹çiflleri Bakan› S. Tantan 19 Aral›k bask›n›n›n hemen arkas›nda yapt›¤› bas›n aç›klamas›nda; “bu oparasyon plan›n› aylar öncesinde haz›rlamaya-tamamlamaya bafllam›flt›k”, demedi mi? Yoksa O. Çal›fllar ve S. Açan bu aç›klamalar› da m› unuttu? Burdur-Bergama bask›nlar› F Tiplerine geçiflin alt provalar› olarak yap›lmad› m›? Uflak vb. adli hapishanelerde olaylar oluyor, ama devrimcilerin bulundu¤u hapishaneler gündeme al›narak hedef gösteriliyordu. Devletin adli hapishaneler üzerinden dahi hedef göstermesi bofluna de¤ildi. D›flar›da “ha flu gün ha bugün bask›n yap›lacak” söylentileri dolaflm›yor muydu? Hatta olas› bir bask›nda devletin “200 kadar tutsa¤› öldürmeyi göze ald›¤›n›” iflitmeyen yoktu. Tüm bunlar ifl olsun diye mi yap›ld›? Ya da F tiplerine bofluna m› para yat›rd›lar? Di¤er söylemleri bir kenara b›rakal›m flimdiki A. Bakan› C. Çiçek’in “F tiplerini AB ve ‹MF istedi biz de yap›p-uygulad›k” yönlü aç›klamas›n› da m› iflitmediniz? Bu denli politik miyopluk olur mu? Grup hesapl› sa¤-teslimiyetçi teoriler üretmeye pes do¤rusu! Tüm bu geliflmeler belgeleriyle somut ve sabit olmas›na karfl›n hala da S. Açan ve O. Çal›fllar gibilerin komünist ve devrimcilerden “anlaflmaya yanaflmad›lar” diye özelefltiri istemelerinin, amac› ne olabilir? Amaçlar› aç›kt›r ki direnifl boyunca içine


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

düfltükleri olumsuzlu¤u gizlemek istiyorlar. O. Çal›fllar’›n amac› belli: O, A. Bakan› ve onun flahs›nda devleti hakl› ç›kartmak istiyor. O, Adalet Bakan›’n›n bas›n alan›ndaki sözcüsü durumundayd›. Bu anlamda O. Çal›fllar’›n devletin yetkili a¤›zlar›n›n dahi yapt›¤› “tarihi” itiraflar› ve oynamak istedikleri oyunlar› unutmak-unutturmak için özel çaba sarf etmesi normal karfl›lanabilir. Çünkü o’nun bu konudaki siyasi duruflu ideolojik-siyasi bak›mdan g›das›n› liberal kemalist çizgiden almaktad›r. Tabiiki bunu da “sol” ayd›n-demokrat sosu vererek yap›yor. Ama tarih O. Çal›fllar’› asla affetmeyecek! Halk ve devrimciler aç›s›ndan, özellikle de ideolojik aç›dan en tehlikeli olan da bu tür “ayd›n”lar›n söylemleridir. Bir baflka ifadeyle “reformist ayd›nlar”›n söylemleri t›pk› “flekere bulanm›fl mermi” gibi tehlikelidir. Onlar, öncelikli olarak ideolojik olarak insanlar›n bilincini kuflatmaya-hegamonya alt›na almaya çal›fl›r. Bunu, baz› politik geliflmeler karfl›s›nda ilerici siyasi durufllar göstererek güçlendirmeye çal›fl›rlar. Daha çokta kendilerini “insan haklar› ve demokrasi” söylemleriyle halka kabul ettirme yolunu seçerler. Ama gerçekte ise bu olay özgülünde de görüldü¤ü gibi devlet ve onun hükümetlerinden, özellikle de “sosyal demokrat” görünümlü düzen partilerinden tam kopuflu sa¤lamazlar. K›sacas›, mevcut gerici sistem ve emperyalizme karfl› radikal bir durufl göstermeyen bir insan gerçek bir ayd›n olamaz. O, olsa olsa ancak “ayd›nc›k” olabilir. Dolay›s›yla halk›m›z› O. Çal›fllar gibi yar›-ayd›nlar›n ideolojik kuflatmalar› karfl›s›nda daha fazla uyan›k k›lmak ve bilinçlendirmek zorunday›z. Ya Selim Açan ve T‹KB ne yap›yor? Neden-niçin gerçekleri halktan gizleyip-tarihi inkardan geliyor? Tarihin ve direniflin gerçeklerini O. Çal›fllar gibi çarp›t›yor? Onun diliyle konuflup direnifl ve direniflçilere sald›r›yor? fiüphesizki her fleyin bir nedeni oldu¤u

gibi her bir politik duruflun da bir nedeni, bir amac› vard›r. Dolay›s›ylad›rki S. Açan’›n O. Çal›fllar’la ayn› dili konuflmas› tamam›yla savundu¤u ideoloji ile do¤rudan iliflkilidir. Bu durufl ve söylemleri daha çok küçük burjuvazinin sa¤ kesimi üretir-temsil eder. Bu politik durufl ve e¤ilimler, esas olarak dönemin politik zorluklar› sonucu ortaya ç›kan küçük burjuvazinin sa¤-liberal politik ruh halidir. Bilindi¤i gibi küçük burjuvazinin sa¤ politik ruh hali kendisini daha çok devrimci durum, devrimci hareket, politik yenilgi ve örgütün moral bak›m›ndan geri oldu¤u flartlarda gösterir. Bu bilinçten haraketle T‹KB ve Selim Açan’›n sa¤-libaral ideolojik bak›fl aç›s› ve siyasi duruflunu da gerek Ölüm Orucu direnifli gerekse devrimci hareketin “dibe vuruflu” hakk›nda yapt›¤› analizlere (bunlara yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde daha da de¤inece¤iz) bakarak tespit edebilirsiniz. Yaz›m›z›n ak›fl› içerisinde belgeleriyle ortaya koyaca¤›m›z gibi S. Açan’›n sa¤-uzlaflmac› ruh hali kendisini öylesine belirgin bir flekilde d›fla vurmufltur ki 19 Aral›k bask›n›n›n esas sorumlusu olarak komünist ve devrimcileri göstermeye kadar gitmifltir. T‹KB, sald›rd›kça sald›r›yor. Tam bir hezayan içerisinde sald›r›yor. Ama sald›r›lar› tutmuyor. Her “yeni” sald›r› ata¤›na kalkt›¤›nda ise daha da oportünist pozisyon al›yor. Büyük tarihi olaylar karfl›s›nda bölücülük yapanlar›n devrimci hareketin tarihi karfl›s›ndaki durumu T‹KB örne¤inde görüldü¤ü gibi her geçen gün daha da dibe do¤ru gidifltir. Çünkü s›n›f mücadelesi bölücü durufllar› asla affetmemifltir. Ya özelefltiri yap›p düzeleceksin ya da daha da batakl›¤a do¤ru gideceksin. Baflka yolu yok. T‹KB’nin direnifl boyunca bir ‘sa¤’a bir sol’a manevra yap›fl›n›n ideolojik aç›dan bafll›ca nedenlerinden birisi de direnifl özgülünde halka, tarihe ve kendi taban›na karfl› düfltü¤ü aymazl›ktan ileri geliyor. T‹KB’nin direnifl öncesinden bugüne kadar söyledikleriyle yapt›klar› hiç biribirini tut122


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

mad›. Kah sol, kah devlete flirin gözükmek için sa¤-uzlaflmac› kesildi. Ama hepsi de özünde sa¤c›l›klar›n› kamufle etmek için baflvurdu¤u oportünist manevralard›. T‹KB ve S. Açan dürüst de¤il! Sorunlara yaklafl›m tarz› artniyetli ve bir o kadar da dar grupçudur. Üstelik bu siyaset tarz›n› on binlerin gözünün içine baka baka yalan söyleyerek yap›yorlar.

T‹KB ve Selim Açan Demagojide S›n›r Tan›m›yor! T‹KB, “9-12 kiflilik ko¤ufllar dillendiriliyor” meselesinde de demagoji yapt›-yap›yor! Söylendi¤i gibi d›flar›da baz› kurumlar›n “12 kiflilik ko¤ufllar›” dillendirdi¤i do¤rudur. Fakat T‹KB’nin bu söyleme karfl› ç›k›fltaki amac› üzüm yemek de¤il ba¤c›y› dövmektir. Daha önce T‹KB’nin “12 kiflilik” ko¤ufllar söylemine, karfl› ç›k›fl›n›n neden-niçinlerini ortaya koyduk. ‹fl olsun, kendisini tatmin, dahas› varetmenin bir kald›rac› olarak karfl› ç›k›yordu. Yoksa T‹KB’nin kendisi de iyi hat›rlar ki CMK bileflenleri May›s-Haziran toplant›lar›nda da yerald›¤› gibi meselenin özü; “F tiplerini kapat›p kapatma olarak de¤il veya ko¤ufllar›n kaç kiflilik (16 veya 30 olsun farketmez gibisinden) olup olmamas› olarak de¤il, bu stratejik sald›r› plan›n›n özünü nas›l bofla çakart›r›z” odakl› ele al›nmaktayd›. Do¤rudur, sözkonusu toplant›larda DHKP-C “ko¤ufl sistemini de¤il, F tiplerini kapatmay›” savunuyordu. Ama bu, neyi de¤ifltirir? Meselenin özünü de¤ifltirir mi? Ya da DHKP/C’nin önce “F tipilerini kapat›lmas›n›” sonra “ko¤ufl sistemini savunmas›”, F Tipleri konusunda savundu¤u ana politikan›n özünü-esas›n› de¤ifltirir mi? Hay›r, de¤ifltirmez! Kald› ki görüflmelerde “12-16 veya 18 kiflilik ko¤ufllar” önerisini ilk olarak tutsaklar de¤il, arac› heyetler sundu. Baflta da TMMOB’un kendisidir. 123

TMMOB, mimari yap› “18 kiflilik ko¤ufllar için müsaittir” demiflti. K›sacas›, “kaç kiflilik ko¤ufllar olsun” vb. tart›flmalar arac› heyetler taraf›ndan çözüm önerileri olarak öneri sürülmüfltür. Hem direniflin ana amac› hapishanelerin üzerinde “F tipi” yaz›p yazmamas› de¤il buna yüklenen politik misyonun önüne geçmekti.. Bizim tart›flt›¤›m›z ana konu budur. Dolay›s›yla burada herkesin temel ald›¤› F Tipleriyle yapmak istedi¤i politik-örgütsel tecriti ve teslim almay› önlemek, bir baflka ifadeyle devletin TREATMENT (tretman) politikas›n› bofla ç›kartmakt›. Tersi durumda, yani sorunu sadece ko¤ufllar›n nicelik say›s›yla s›n›rlamak yanl›flt›-yanl›fl siyaset olurdu. Meselenin özü politik direnme, teslim olup olmama fleklinde ele al›nmal›d›r. Yoksa ko¤ufl sistemi cunta döneminin Diyarbak›r ve Mamak Özel Tip Askeri hapishanelerinde oldu¤u gibi 40-50 kiflilik ko¤ufllar fleklinde olsa ne ifle yarar? Ki sözkonusu hapishanelerde ko¤ufllar 50-100 kiflilikti. Fakat bilindi¤i gibi tutsaklar her iki hapishanede de politik olarak teslim olmufltu. Dolay›s›yla bu süreç boyunca söz konusu hapishaneler tam bir politik tabutlu¤u and›r›yordu. Ayr›ca bilinirki Özel Tip hapishaneler de politik tutsaklar› teslim almak ve izole etmek amac›yla yap›lm›flt›. Devletin özel tipler üzerinden gerçeklefltirmeye çal›flt›¤› politik teslim alma projeleri büyük direnifller sonucu geri püskürtüldü. Buna karfl›n hapishanelerin tabelas›ndaki “özel tip” ifadesi duruyordu. Demek ki bu gibi konularda bilince ç›kar›lmas› gereken ana halka politik tabutlu¤a geçit verip vermemek olmal›d›r. Kuflkusuz sorunun di¤er boyutu da (ko¤ufl kapasiteleri vb.sorunlar) önemlidir ama bu, olmazsa olmazlar›m›z aras›nda ele al›namaz-al›nmamal›d›r. Bir komünist için olamazsa olmazlar ancak alt›n› çizdi¤imiz ilkesel sorunlar olur. ‹lkesel konularda taviz verilmeyece¤ini her komünist ve devrimci bilir-bilmek zorundad›r. Bunun d›fl›ndaki konularda duruma göre taviz ve-


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

rilir veya verilmez. Politikada karfl›l›kl› tavizler vermek mücadelenin vazgeçilmez yasalar› içerisindedir. Sözün k›sas›, T‹KB kendisinin de savunmad›¤› bir konuda DHKP/C’yi elefltirmesi demagoji yapmaktan baflka bir anlam ifade etmiyor. Bir yanda daha önce kendin ko¤ufl sistemini savunacaks›n, ama di¤er yanda ise ayn› görüflleri (“ko¤ufl” sistemini) ÖO’nun 40’l› günlerinde savunmaya kalk›flt›¤›nda onlar› sa¤-uzlaflmac›l›kla elefltireceksin. Bunun neresi devrimci tutarl›l›k ve dürüstlük? Gerçekleri oldu¤u gibi halka ve devrimci kamuoyuna aç›klamayan, üstelik kendi gerçek düflüncelerini bile halktan gizlemeyi bir erdemlik gösterisi sayanlar demagojiden baflka bir fley yapm›yor demektir. Siyasette demagoji yapmak komünistlerin siyaset tarz› olamaz. Bu yöntemi siyaset haline getirenler ya burjuva politikac›lar› ya da onlar›n ideolojik ipli¤inden dokunmufl küçük burjuvalard›r. Yapt›klar› demagojilere kendileri de inanmam›fl olacaklarki HSA’n›n kendisi bile Radikal gazetesiyle yapt›¤› röportajlar›nda; “9-12 kiflilik ko¤ufllar üzerinden anlafl›r›z” vb.yönlü söylemleri a¤z›na dahi alm›yor-almak istemiyor. O çok zeki ve anlay›fll› (!) dostumuz bu röportaj›nda her ne hikmetse talepler noktas›nda dün sa¤-uzlaflmac› olarak elefltirdiklerinin çokça gerisine düfltü. Anlaflma olsunda nas›l olursa olsun yalvar-yakar bir tavur sergiledi. Dili tutuldu-lal oldu. Öyle ki 4 Aral›k günü sol perdeden söyledikleri sözlerden eser kalmam›flt›. 180 derece tornistan yaparak özündeki sa¤’› d›flavurdu. Oportünizm böyledir. Nerede kendi ç›kar› varsa ona göre görüfl de¤ifltirir. Onun için genelin ç›kar› önemli de¤il. T›pk› Bukalemun gibidir. ‘Sol’la sa¤ düflüncelerin ikiz kardefl oldu¤unu ise belirtmeye gerek yok. Birbirinden kopmazlar, birbirini beslerler. Her ikisi de MLM düflünce ve siyasi çizgiler için tehlikeli düflünce ak›mlar›d›r.

‹ftira! Selim Açan demagoji ve yalan marifeti üzerine infla etti¤i “elefltirilerini” iftira atmaya kadar vard›rd›. H›z›n› yalan söylemek ve demagoji yapmakla alamam›fl olacak ki iftira atma marifetini devreye soktu. HSA 19 Aral›k bask›n› için UÇ gazetesiyle yapt›¤› röportajda ne diyor, hangi iddiada bulunuyor? Önce HSA’n›n yeni incilerini aktaral›m: UÇ: “ ‘ Rendavulu bask›n’ diye bir deyim kulland›n›z. Bunu biraz açar m›s›n›z?” HSA: “19 Aral›k sald›r›s›, öyle beklenmedik bir zamanda gerçeklefltirilen ‘ani’ bir bask›n falan de¤il! Göstere göstere geldi. Ayr›ca böyle bir oparasyona giriflilmesinin kesin oldu¤u istihbarat› DHKP/C ve O zamanki TKP(ML) temsilcilerine önceden iletilmifl.(abç) Ama onlar, ... kendilerine iletilen bu bilgiyi ne di¤er devrimci örgütlerle paylaflt›lar ne de kendileri ciddi önlem alm›fllar!” “... arabulucular, bu konuda ald›klar› istihbaratlar› da aktararak kesinlikle bir oparasyon yap›laca¤›n› ›srarla ve defalarca söylüyorlar. ‘bizim yapabilece¤imiz bir fley kalmad›. flimdi biz gidiyoruz ama bundan sonra gelenler art›k operasyon için gelecekler ve flunu da bilin, bunun da eli kula¤›nda. ...” fiimdi Selim Açan’›n yan›tlamas› gereken sorular: 1.“Oparasyona giriflilmesinin kesin oldu¤u istihbarat” bilgisinin önceden sözü edilen örgütlere iletildi¤i bilgisi ve iddias›n› kim veya kimler söyledi-ileri sürdü? 2. HSA, böyle “bir bilginin verildi¤i” iddias›n›n do¤ruluk derecesini ilgili örgüt ve temsilcilerinden ö¤renme ihtiyac›n› neden-niçin duymad›? 3. “... fiimdi biz gidiyoruz ama bundan sonra gelenler art›k operasyon için gelecekler ve flunu da bilin, bunun da eli kula¤›nda” diyenler kimler? 4. 17-18 Aral›k gecesi Y. Sayman ve F. Çitici ile yap›lan görüflmede “operasyon 124


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

olur mu, olmaz m› sohbeti içerisinde F.Çitici’nin “ben burada oludu¤um müddetçe oparasyon olmaz-müsaade etmem” diye bir söylemde bulundu¤unu iflitti mi? 5. 19 Aral›k’tan yaklafl›k bir hafta öncesinde bafllayan çeflitli geliflmeler üzerine ara maltan›n iflgal alt›nda tutulup nöbet tutuldu¤unu ve gardiyanlar›n say›ma dahi gelmedi¤ini-al›nmad›¤›n› hat›rl›yor mu? Dahas›, bask›n sabah› düflman›n avukat görüfl yerinden nöbetçileri görür görmez G3’lerle tarad›¤›n› ve bu tarama s›ras›nda Ölüm Oruçcular›n›n oldu¤u ko¤uflun önünde nöbet tutan DHKP/C’li Mustafa Y›lmaz’›n yaraland›¤›n› iflitti mi-hat›rl›yor mu? 6. HSA, bu direnifl ve onunla ba¤›nt›l› söylentiler boyutuyla devrimci siperlerde omuz omuza savaflt›¤› devrimci parti ve örgütlerin söyledi¤i ve yapt›klar›na m› yoksa reformist yar›-ayd›n çizgi sahiplerine mi güvenecek? 7. Ölüm Orucu bafllamadan önce tüm hapishanelere “efl zamanl› ve efl güdümlü bir flekilde bask›n yap›laca¤›n› ve bu bask›nlarda 200 tutsa¤› öldürmeyi göze ald›klar›na” dair tehdit ve söylentilerin ortal›kta dolaflt›¤›n› iflitip-hat›rl›yor mu? Tüm bu önemli soru ve sorunlar›n yan›t› ve kan›tlanmas› Selim Açan’› bekliyor! Hemence belirtelim: “Operasyona giriflilmesinin kesin oldu¤u istihbarat›n›”n›n MKP ve DHKP/C’ye verildi¤i iddias›n› kocaman bir yalan ve bir o kadar da iftira olarak de¤erlendiriyoruz. ‹ddia sahipleriyle kamuoyu önünde yüzleflmeye de haz›r›z. Özellikle de S. Açan ve bilgi kayna¤›n› bu iddialar›n› kan›tlamaya davet ediyoruz. Çünkü bu iddia öylesine yenilir-yutulur bir iddia de¤il. Selim Açan ispatlamal›d›r iddialar›n›. Bu, s›radan bir iddia de¤il do¤rudan sözkonusu örgütleri ve temsilcilerini flaibe alt›nda b›rakmakt›r. Elefltiri böyle yap›lmaz. Bu, elefltiri de¤il do¤rudan iftira atmakt›r. Daha önce de parmak bast›¤›m›z gibi “devletin tüm ha125

pishanelere efl zamanl› bir flekilde bask›n yapacak” vb. yönlü söylentileri, ölüm orucu bafllamadan önce de ortal›kta dolafl›yordu. Bu söylentileri de sadece MKP ve DHKP/C de¤il dünya alem iflitmiflti. Hat›rlanaca¤› gibi Burdur ve Bergama bask›nlar›, devrimci örgütler taraf›ndan F tiplerine geçiflin alt provalar› olarak de¤erlendiriliyordu. Bunun tart›flmalar› ve yorumlar› kendi gazetelerinde de var! Özcesi, oparasyonlar konusunda dünya alemin iflittikleri d›fl›nda MKP ve DHKP/C’nin ayr›ca özel bir bilgisi olmam›flt›r. Her kim ki “özel ve kesin bir bilgi vermifliz” diyorsa, o kifli veya kiflileri söylediklerini kan›tlamaya davet ediyoruz! Bu sözlerinin arkas›nda durmayanlar tarih taraf›ndan birer iftirac› olarak an›lmaktan kurtulamayacakt›r.

Gerçekte H.Selim Açan ne yapmak istiyor? 19 Aral›k katliam›n›n arkas›ndan dört y›l geçti. Bugüne kadar iddia etmedi¤i bir fleyi dört y›l sonras›nda ileri sürmesindeki amac› ne olabilir? Tek cümleyle bunun anlam› “çamur at izi kals›n”! Selim Açan, sözkonusu örgütlerin “bask›ndan kesin bilgileri var” iddias›n› ilk kez getiriyor. Bu bilgi özgülünde “olabilirlik” kuram›n› dahi akl›na hiç mi hiç getirmiyor. Net ve kesin bir flekilde konufluyor. Verilen bilgide yan›lg› b›rakm›yor. O, her kim söylemifl veya böyle bir iddia ortaya atm›flsa bu bilginin do¤rulu¤u- yanl›fll›¤›n› bile tartmadan kapitalist spekülatörler gibi piyasaya sürüyor. Anlat›lan bilgilere kendisini o kadar tek yanl› bir flekilde kapt›rm›flt›r ki bilimsel flüphecili¤in b’sini bile akl›na getirmeyerek hemen iflin siyasi ticaretini yapmaya koyulmufl. Verilen bilgi do¤ru mu yanl›fl m›, abart›l› m› gibi yan›lg›l› paylar›n olabilece¤ini araflt›r›p ve düflünme zahmetine kap›lmadan hemen sald›r› malzemesi yapmaya koyulmufl.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

Selim Açan, Marksizm’in bilimselli¤ini sa¤layan temel argümanlardan birisinin bilimsel flüphecilik oldu¤unu bilir. Bilimsel flüphecilik, tüm bilgileri(do¤ru da olsa) yan›lg› pay› b›rakarak ele alan bir düflünce-inceleme yöntemidir. Selim Açan, edindi¤i bilginin kayna¤›na tam güvenmifl olsa bile yine de bu bilginin yan›lg›l› olabilece¤ini düflünerek haraket etmeliydi. Fakat ne yaz›k ki Selim Açan bu bilimsel yöntemi tercih etmedi. O, di¤er bir çok olay› de¤erlendirmede içine düfltü¤ü felsefi idealizme bu olay özgülünde de düflmekten kurtulamad›. Öznelci düflünce yöntemiyle kaba ve sekter sald›r›ya geçti. Olay›n bir taraf› bilgiyi aktaran ise di¤er taraf›n› ise iddian›n muhatablar› oluflturmaktad›r. Kald› ki ikinci taraf dediklerimiz kendi dostlar› ve ayn› zamanda y›llarca omuz omuza mücadele yürüttü¤ü arkadafllar›d›r. ‹ddia, çok ciddi ve boyutlu bir iddia! Olay, ufak ve s›radan bir sorun de¤il ki yapt›¤›n-yapaca¤›n yanl›fll›k da ufak olsun. Do¤rudan do¤ruya örgütleri ve temsilcilerini zan alt›nda b›rak›yorsun. Operasyondan kesin bilgileri var ama tedbir almad›lar. Dolay›s›yla insanlar› bilinçli olarak ölüme terk ettiler. Dahas› araflt›rma yapmadan, en önemlisi olay›n iddian›n muhataplar›na bile sorma gere¤i duymadan 19 Aral›k’› “randevulu bask›n” olarak de¤erlendirmek bir devrimcinin ifli olmasa gerek. Elefltiri yapabilir. Buna her zaman oldu¤u gibi bugün de a盤›z. Ama yalan ve demagoji üzerine elefltiri infla edilmez. ‹ftira at›larak ideolojik mücadele yürütülmez! Çizgisi yanl›fl olabilir. Politikas› yanl› olabilir, hatt› bu yanl›fl politikalar sonucu bir örgüt zarar da görebilir. Dahas› yenilgi de alabilir. Ama bir devrimci, hem de on y›llar›n› devrimci mücadele içerisinde geçirmifl bir insan elefltiri yürütürken bunu iftira atmaya kadar götürmez. Araflt›r-sor. MKP ve DHKP/C’nin verece¤i yan›tlar seni tatmin etmeyebilir. Ama önce araflt›r ve sor. Tek taraftan ald›¤›n bilgileri yan›lmaz-mutlak bir bilgi olarak ele al›p hemen sald›r›ya

geçme. Bilgi kaynaklar›n› yan›lmaz otorite olarak görme. Ne olursa olsun, yani karfl› taraf ne kadar olumsuz olursa olsun yine de diyalekti¤in yasas› gere¤i az›c›kta olsa güven duy. Güven-güvensizlik bir madalyonun iki yüzü gibidir. Senin bilgi kayna¤›n örgütleri-dostlar› birbirine düflürmek için kötü amaçl› da olabilir. Öfkeyle-tepkiyle do¤rular› yakalayamazs›n. Dostluklar› pekifltirmek yerine zay›flat›rs›n. K›sacas›, küçük burjuva grup ç›karlar›n› bilimsel düflünmenin yerine geçirdin mi hem dostlar›na hem de kendi örgütüne zarar vermifl olursun. ‹ftira atarak dostluklar› pekifltiremezsin. Bu pasl› silahla baflta kendi örgütünü vurmufl olursun. Hiç flüphesiz bu kadar kötü duruma düflmeyi küçük burjuvazinin grup ruhundan ayr› düflünebilir miyiz? Grupçu ruh hali gerek örgüt içinde gerekse dostlar aras› sorunlar›n çözümünde olsun devrimi de¤il karfl›-devrimi besler. ‹flte Selim Açan’› da bu direnifl özgülünde yalan ve iftiralara sürükleyen ideolojik doku grupçulu¤u öne ç›kartarak sorunlara yaklafl›m tarz›d›r. Çaresiz ve umutsuz bir halde sald›r› yap›yor. Dostlu¤u ve halk›n ç›karlar›n› düflünerek de¤il kendi grup ç›karlar›n› öne ç›kartarak sald›r› yap›yor. Bu da örgütler aras› iliflkileri olumlu de¤il olumusuz etkiliyor. Bu tür iliflkiler de do¤al olarak devrimi de¤il karfl›-devrimi güçlendirmifl olur. Kimse S. Açan için bizim gibi düflünsün, bizim gibi analiz etsin beklentisi içerisinde olamaz. Bu kuram sadece S. Açan için geçerli de¤il ayn› örgüt içerisinde olanlar için de savundu¤umuz bir düflencedir. Bir baflka ifadeyle b›rakal›m S. Açanla ayn› görüflleri savunmay› bir kenara ayn› örgüt içerisindeki insanlar için dahi her konuda ayn› fikirleri savunma flart› koflulmaz. Kald› ki bunun imkan› da yoktur. Bu ba¤lamda S. Açan ÖO direnifli ve direniflle ba¤›nt›l› di¤er geliflmeleri yanl›fl analiz edebilir. Bunu hoflgörüyle karfl›lamak gerek. Ama S. Açan bunu yapm›yor. O, yalan ve iftiralar üzerinden siyaset yap›yor. Elefltiri 126


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

de¤il dedikodu yap›yor. Elefltiriyi karfl› taraf› ikna etmek ve ayn› zamanda kendisinin ikna olmas› için de¤il küçük burjuvazinin öç alma h›rs›yla yap›yor. Direnifl aleyhinde söylenen her bir söz ve iddian›n onun için gerçek olup olmamas›, kayna¤›n›n sa¤lam olup olmas› hiç önemli de¤il. Yeter ki MKP ile DHKP/C aleyhinde bir söz söylensin, o, bu sözlere “denize düflen y›lana sar›l›r” misali, hemen kurtar›c› olarak sar›l›r. Onun için do¤rular› yakalamak önemli de¤il. Önemli olan direnifl boyunca içine düfltü¤ü “bölücülük” vb. gibi olumsuz tutumlar›n› gizlemektir. Çünkü onun için özelefltiri yapmak büyük bir suç say›l›r. T‹KB’nin 30 y›ll›k tarihine bak›n. Örgütün, önderlik kademesi olarak kendi hatalar›ndan sözetti¤i-

ak›mlar›n bu halka ve tarihe karfl› aç›klamas› gereken birçok fley vard›r. Çünkü onlar direniflin bafllang›nc›ndan bugüne kadar tarih karfl›s›nda demagoji ve yalanlarla hareket ettiler. Do¤rular› ve gerçekleri halka oldu¤u gibi aktarmak yerine yalan ve demagojiyle iflin üzerini örtmeye çal›fl›p bölücü-y›k›c› durufl sergilediler. Selim Açan direnifl karfl›t› bölücü; sekterat ve y›k›c› tav›rlar›n› iftira atmakla birlefltirdi. Doru¤a vard›rd›. Çürük ve kof kaynaklar› kendisine dayanak yap›p komünist ve devrimcilere sald›r›y› bir erdem-bir siyaset haline getirdi. Bir haraket, bir insan bir direnifl için ideolojik söylemlerinde ancak bu kadar dibe vurabilir. Yalan ve iftirac›l›k bir örgütü, bir politik

T‹KB’nin kendi defterinde hatalar›n karfl›s›nda “özelefltiri yap” diye bir kanun yoktur. Özelefltirinin yan›nda geçilmez. Ne söylemifllerse do¤ru söylemifller, ne yapm›fllarsa hep do¤ru yapm›fllar. Bir baflka ifadeyle T‹KB, “ne bilinirse ben bilirim, ne varsa benim bahçemde var”, diyen tipik benmerkezci bir harekettir. Burnundan k›l ald›rmaz! Bu, monolotik(tekçi) parti ve örgütlerin ortak özelli¤idir! ne dair elle tutulur tek bir cümle-söz bulamazs›n›z. Hata varsa bunu alt kademelere yükler. Önderlik hep do¤ru söylemifl ve yapm›fl ama alt kademeler yerine getirmedi¤i için baflar›s›zl›k olmufl. Kendi hatalar›n› hep mazeret teorisi üreterek örtmeye çal›flm›flt›r. Dolay›s›yla kendisinin bafl›nda olmad›¤› Ekim ölüm orucu direnifli için de olumlu demesi düflünülemez! “Ben varsam her fley iyi, yoksam her fley kötü” ben-merkezcili¤i üzerinden siyaset yapmaya çal›flan bir hareketin sadece bu konuda de¤il di¤er hatalar›na dürüst yaklaflmas› da beklenemez. Ekim ölüm orucu karfl›s›nda tam bir paranoyak gibi hareket ediyor. Bu konu üzerine tart›flmay› daha fazla uzatmak istemiyoruz. Bu süreçle ba¤›nt›l› olarak halktan ve kamuoyundan gizlenen hiç bir fley olmad› ve olmaz da. Fakat Selim Açan gibi küçük burjuva unsur ve siyasi 127

kurumu ve flahsiyeti siyasi çöküfle götürür. Ki bir örgüt veya parti gerek politika üretme gerekse fikir mücadelesi alan›nda ne kadar yalan ve iftira at›yorsa o kadar da siyasi çöküntü içerisinde demektir. Abart›, yalan ve iftira üzerine siyaset yapmak ideolojik-siyasi güçsüzlü¤ün sonucudur. Abart›, yalan ve iftira üzerine siyaset yapma tarz› burjuvaziye aittir. Bu araçlarla ayakta durmaya çal›fl›yorlar. Fakat görelidir iktidarlar›. Nihayetinde çökmeye mahkumdurlar. Çünkü feodal-burjuvazi tüm üst yap› kurumlar›yla (ideoloji, siyaset, kültür, ahlak vb. gibi alanlar) çürümüfl ve çökmüfllerdir. Dolay›s›yla hangi haraket ya da politik kifli burjuvazinin dikkat çekti¤imiz siyaset tarz›ndan beslenerek politika yaparsa o hareket taa bafltan kaybetmifltir. ‹deolojisi bilimsel olmayan›n genel siyasi çizgisi de do¤ru olamaz.


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

19 Aral›k Bir Tarihti; Önlenemezdi! HS. Açan bilerek veya bilmeyerek 19 Aral›k katliman›n sorumlusu olarak devleti de¤il MKP, DHKP/C ve kahramanca direnenleri gösteriyor. Ne diyor? “19 Aral›k operasyonunun önünü almak mükündü! “Bu f›rsat hem de iki kere geldi ‘sol’ tasfiyecilerin önüne!” (Ufuk Çizgisi. Say›.4) Daha önce aktard›k. ‹ki kere f›rsat ellerine geçti dediklerinden birisi kendilerinin ‘sol’ perdeden at›flla 4 Aral›k günü eylemi “sa¤ uzlaflmac›l›k bir flekilde sürdürece¤inez b›rak›n” ça¤r›s› iken di¤eri ise A. Bakan›’n› 9 Aral›k aç›klamas›n› güvence olarak al›p eylemi b›rakmay›fl›m›zd›r. Özet olarak HSA’n›n burada söyledi¤isöylemek istedi¤i flu: 19 Aral›k bask›n› ve katliman›n sorumlusu devlet de¤il MKP ve DHKP/C’dir. Bu, ne demektir? MKP, DHKP/C ve TK‹P her iki ça¤r›ya uyup eylemi b›rakmad›¤› için 19 Aral›k bask›n› oldu? Buraya kadar bir anl›k da olsa HSA’n›n dediklerini do¤ru oldu¤unu kabul edelim. Bir baflka ifadeyle söz konusu üç örgüt eylemi b›rakma yerine sürdürdü¤ü için devlet 19 Aral›k günü oparasyon yapmak için dü¤meye bast›. Ya 19-22 Aral›k günü yap›lan katlimalar›n sorumlusu kim? Barikat arkas›nda teslim olmadan direnmek mi? Yoksa PKK tutsaklar› gibi “bize kar›flmay›n, biz bu iflin içerisinde yokuz” deyip elleri yukar› kald›rarak d›flar› ç›kmak m›? HSA’n›n o büyük zekas› ve ferasetinden(!) hareket edilirse, 19-22 Aral›k günü barikat arkas›nda direnifli de¤il teslim olmay› tercih etmeliydik. Öyle ya 19 Aral›k bask›n› ölüm orucu

devam ettirildi¤i için, katliam ise barikat arkas›nda direnifl sürdürüldü¤ü için meydana geldi. Her ikisi de tarihi bir eylem. Her ikisinin de özünü oluflturan direnmek ve teslim olmamakt›r! Her iki durumda da devlete teslim olmay›p direnildi¤i için bask›n yap›ld›-katledildiler. HSA, bilmelidir ki direnmeyenler ve teslim olanlar de¤il direnenler tarih yarat›r. Siz hiç has›mlar›na karfl› direnip-savaflmayanlar›n devrimci tarih yaratt›¤›n› iflittiniz mi, gördünüz mü? 19 Aral›k gibi büyük bir kahramanl›k günü yarat›lm›flsa hiç kuflkusuz bunun ana kayna¤› komünist ve devrimcilerin direnme bilinci ve cüretine sahip olufllar›d›r. Bu bilinç ve cüret olmasayd› 19 Aral›k gibi kanla yaz›l› bir tarih yarat›lamazd›! Dolay›s›yla 19 Aral›k diye bir günden de sözedilmemifl olurdu.

Devlet, niye-neden sald›rd›? F tipleri stratejik plan›n› gerçeklefltirmek için! Devlet, silah ve bombalarla karfl› konuldu¤u için bombalad›, yak›p- yakt›? Teslim olmad›klar› için! Devlet ne zaman sald›rmaz? Onun saf›nda yer tuttu¤un zaman! Düflman ne zaman katletmez? Politik olarak direnip savaflmad›¤›n zaman! K›sacas›, devlet niye katletti? Direnifli k›rmak ve F tiplerine geçmek için! Her halükarda da iki güç karfl› karfl›ya çat›fl›yor: Biri, direnen ve teslim olmayan devrimci güç, di¤eri ise bu güçleri teslim almak isteyen düflman-devlet güç. O halde direnmek ve savaflmak m› suç, yoksa teslim olmak m›? ‹flte, HSA’n›n “19 Aral›k’› önlemek mümkündü” sözünü gerçekli¤e dönüfltürmek için geriye tek bir fley kal›yor? O da direnmemek ve teslim olmak! 128


2005 *10* Ocak- ubat SINIF TEOR S

HSA, her iki durum için de direnifli ve savaflmay› de¤il teslimiyeti öneriyor. Bunu yerine getirmedikeri için de sözkonusu üç örgütü “tasfiyeci” ve 19 aral›k katliman›n sorumlusu olarak nitelendiriyor. Evet 19 Aral›k’›n yarat›lmas›nda baflta söz konusu üç örgüt olmak üzere direnen örgütlerin hepsi sorumludur. Ama bu destans› direnifli yaratt›klar› için. Devlet ise katliamdan, yak›p-y›kmadan sorumludur. Hem de tek sorumlu. 19 Aral›k’› 19 Aral›k yapan da ölümüne gösterilen kahramanca direnifltir. Bu anlamda HSA, “19 Aral›k’› önlemek mümkündü” sözünün tek bir geçerli yan› vard›r, o da her iki süreçte direnmeden teslim olmak! Bu anlay›fl ve duruflla ancak 19 Aral›k önlenirdi. Yoksa direndi¤in ve savaflt›¤›n müddetçe o gün de¤il baflka bir zaman 19 Aral›k gününü yaflam›fl olurdun. Çünkü düflman hiç bir anlaflmaya yanaflm›yordu. Tek yöntemi vard› operasyon! O gün olmasa baflka zaman yapacakt›! Bundand›r ki komünist ve devrimcilerin o tarihi günü yaratmas› kaç›n›lmazd›. Çünkü düflman komünist ve devrimcileri direnmeye mahkum etmiflti! Sözünözü, anlaflmaya yanaflmayan düflman, bask›n yap›p katleden düflman! Komünist ve devrimcilerin tek suçu ise direnmek! Baflka suçlar› yok. Ki bu suçu da dün oldu¤u gibi bugün de seve seve kabul ettik-ediyoruz-edece¤iz!

Sonuç Yerine T‹KB, süreci çok boyutlu analiz etmek ve buradan do¤ru-devrimci sonuçlar ç›karmak yerine sonuçtan hareket etmeyi, yalan ve iftiralarla örülü burjuva, küçük burjuva siyaset yöntemini tercih ediyor. Do¤rular› de¤il grubunun ç›karlar›n› esas alarak pragmatist siyaset izliyor. Bilindi¤i gibi pragmatist siyaset izleyenlerin amaca ulaflmak için bafl vurdu¤u önemli araçlardan birisi de yalan ve iftirac›l›kt›r. “Araç herfley amaç ise hiçbir fley” pragmatist felsefesinin buyurdu¤u siyaset tarz›n› 129

izledin mi yalan söyleme ve iftira atmaya da mecbursun. Yalan ve iftirac›lar ne olur? Ayn› zamanda büyük bir bölücü olur! Hiç kuflku yokki bu bölücüler bölücülüklerini gizlemek için hep baflkalar›n› “bölücü” olarak suçlarlar. T‹KB’nin, tarihi ölümü orucu direnifli ve 19 Aral›k için söylediklerini de felsefi olarak pragmatizm, düflünce yöntemi olarak öznelcilik, pratik-politik çizgi olarak sa¤-liberal uzlaflmac› çizgisinden ayr› düflünemeyiz. Bu çizgi sahipleri bazan sol görünseler de ancak bu, sa¤ çizgilerini gizlemek içindir. T‹KB’nin 1995 sonras› hapishaneler cephesinde izledi¤i çizgi (CMK üyesi olarak) kendili¤indenci sa¤ oportünist çizgidir. Direnifllerin bafllamas›na flu veya bu gerekçeler ileri sürerek hep karfl› ç›km›flt›r, ama direnifller bafllay›nca veya belli bir kesitinde direnifle kat›lmak (1995 SAG’si hariç) zorunda kalm›flt›r. T‹KB’nin kendi defterinde hatalar›n karfl›s›nda “özelefltiri yap” diye bir kanun yoktur. Özelefltirinin yan›nda geçilmez. Ne söylemifllerse do¤ru söylemifller, ne yapm›fllarsa hep do¤ru yapm›fllar. Bir baflka ifadeyle T‹KB, “ne bilinirse ben bilirim, ne varsa benim bahçemde var”, diyen tipik benmerkezci bir harekettir. Burnundan k›l ald›rmaz! Bu, monolotik(tekçi) parti ve örgütlerin ortak özelli¤idir! Bu ben-merkezci anlay›fllar› onlara baflka devrimci örgütlerin baflar›s› karfl›s›nda sevinmeyi de¤il sevinmemeyi getirir. Kendi örgütleri d›fl›nda sa¤lanan baflar› karfl›s›nda haz›ms›z olurlar. Onu baflar›sz göstermek için binbir türlü oportünist teori üretmeye çal›fl›rlar.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.