www.iscikoylu.org
126345 Say›: 2002-16
34 * Y›l:2 * 2-15 A¤ustos 2002 * Fiyat›: 500 000 TL ISSN: 1303-0299
SUSMAK KAYITSIZ KALMAK EMPERYAL‹ST SALDIRGANLI⁄I CESARETLEND‹RMEKT‹R
Or tado¤u sorununu Or tado¤u halklar› çözecektir Emperyalizm özellikle ABD emperyalizmi dünya halklar›n›n gözlerinin içine baka baka yeni sald›r› planlar› yap›yor. Ancak tüm bunlar bir yandan da dünya ezilenlerinin ABD emperyalizmine olan öfkesini mayal›yor.
Paflabahçe iflçisi direniyor Paflabahçe fiiflecam fabrikas›nda patronun 857 iflçiyi fabrikan›n zarar etti¤i iddias› ile iflten atmaya çal›flmas› üzerine iflçiler 23 Temmuz’da iflyerlerini terketmeme eylemi yapmaya bafllad›lar. Paflabahçe’de 1991 y›l›nda patronun iflçileri iflten atmas› sonucu yine büyük bir direnifl yaflanm›flt›. Direnifli izlemeye giden bas›n mensuplar›n›n içeriye
ABD sald›r› tarihini netlefltiriyor Dünya gündeminde art›k “ABD Irak’a sald›racak m›? sorusu de¤il “ne zaman sald›racak?” sorusu tart›fl›l›yor. ABD ise sald›r›da tetikçilik yapt›raca¤› ülkelerle biraraya gelerek estirece¤i vahflet dalgas›n›n planlar›n› netlefltiriyor. Afganistan’a “sonsuz özgürlük” götüren ABD flimdi de “Irak halk›n› özgürlefltirmek” ad› alt›nda Irak’ta onbinlerce insan› katletmek pahas›na uflak bir hükümet kurma çabas›nda.
Hedef Ortado¤u’da dolays›z hakimiyet “Irak’› halletti¤imizde Ortado¤u’ya müdahalemiz daha rahat olacak” diyen ABD’li flahinler, bu olas› sald›r›n›n ABD için önemini bu sözleri ile ortaya koyuyorlar. Bu bölgesel
ç›karlar›n
yan›nda
ABD’nin ifltah›n› kabartan bir di¤er neden de Irak’›n elinde bulundurdu¤u 112 milyon varillik petrol stoku.
al›nmamas›n›n yan›s›ra, iflçilere getirilen yiyecek ve su gibi temel ihtiyaçlar da verilmiyor. Devletin direnifle karfl› gelifltirdi¤i abluka ise hem Paflabahçe’nin direniflçi tarihine, hem de en ufak bir tepkiye tahammülsüzlü¤ünü ortaya koymaktad›r. Paflabahçe’de devletin sald›r›lar›na ra¤men yükselen ses bizim sesimiz. Bu sese sahip ç›k›p yayg›nlaflt›ral›m.
Çözüm halklar›n devrimci iradesinde Bu sald›r› ABD’nin yutturmaya çal›flt›¤› gibi sadece Saddam diktatörlü¤üne yönelik de¤ildir. Tüm Ortado¤u halklar›n› hedef alan bir katliam haz›rl›¤›d›r. Dünya halklar›n›n bafl düflman› ABD her ne kadar bu sald›r›lar› ile “bar›fl›” getirece¤i yaygaras›n› koparsa da kal›c› bir bar›fl› ancak ve ancak ezilen halklar mücadele ederek kazanabilir. Emperyalizmin dünya halklar›na bar›fl ve demokrasi getirece¤ini beklemek ham hayal olacakt›r. Uzun y›llar›n kanayan yaras› olan Ortado¤u’da da bar›fl› emperyalizmin kanl› müdahaleleri de¤il; Ortado¤u halklar›n›n devrimci iradesi getirecektir.
‹flçi-köylü’den IRAK ÇOK IRAK DE⁄‹L EMPERYAL‹ST SALDIRGANLIK YANIBAfiIMIZDA
Sayfa 30
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
2
Merhaba yoldafllar; Dünyada efline benzerine rastlanmad›k bir direnifle sahne oldu Türkiye zindanlar›. S›n›f savafl›m›m›z›n par›ldayan siperleri olan hapishanelerde ak›llara durgunluk veren katliamlar›n ard›ndan yüzlerce tutsak iflkencelerle birlikte F tiplerine nakledilmiflti. Ard›ndan da devletin yüzlerce manevras›na ra¤men devam eden Ölüm Orucu direnifli... Ve de bugün gelinen aflama. Bugün 8 örgütün temsilcileri yapt›klar› aç›klama ile tecrite karfl›
eylemliliklerin; kurulacak yeni tarz platformlar›n çal›flmalar›n› yapmakt›r. Çevremizde ölüm orucu eylemini sadece ölümlere yol açan, gereksiz bir eylem olarak görenler ve bunun böyle propagandas›n› yapmaya çal›flanlar olabilir. Bunlar do¤ru yaklafl›mlar de¤ildir. Ya da ölüm orucu eyleminin bitirilmesi tecrite karfl› mücadelenin de bitirilmesi de¤ildir. Tecrite karfl› mücadele hem d›flarda hem içerde tüm yak›c›l›¤› ile sürmektedir.
Bunlar›n d›fl›ndaki yine yak›c› bir sorun da F tipi hapishanelerin tutsaklar›n psikolojisinde yaratt›¤› tahribatlard›r. Geçti¤imiz haftalarda avukatlar›n yapt›¤› bir aç›klamaya göre baz› tutsaklar hastanede psikolojik tedavi görecek bir duruma getirilmifltir. Bunun son noktas› da yaflanan ya da yafland›¤› devlet taraf›ndan iddia edilen intihard›r. Geçti¤imiz günlerde Kand›ra F tipinde kald›¤› hücrede ölü bulunan Volkan A¤›rman isimli tutsa-
mücadelede araçlardan biri olan Ölüm Orucu direniflini bitirdi¤ini aç›klam›fl; 2 örgüt ise Ölüm orucunu devam ettirmektedir. Bu aflamada kavranmas› ve anlafl›lmas› gereken en önemli iki konu vard›r. Birincisi Ölüm Orucu eyleminin bitirilmesini asla tecritin kabullenilmesi olarak anlamamak. ‹kincisi de gelinen bu aflamada yap›lacak yeni tarz
Ölüm Orucu eyleminin bitirilmesi ile birlikte hastanede bulunan onlarca tutsak henüz tek bafl›na aya¤a bile kalkamaz durumdayken tekrar F tipi hapishanelere geri götürülmüfltür. Mektup yasaklar›; görüfl ve savunma k›s›tlamalar› devam etmektedir. Özcesi tecrit devam etmektedir. Öyleyse tecrite karfl› mücadele de devam etmelidir/edecektir de.
¤›n babas›n›n anlat›mlar› hepimizi biraz düflünmeye zorlamal›d›r; “O¤lum tecrit koflullar›nda kalmaya bafllad›¤› günden beri çok agresif olmufltu. Çok sinirli idi” Tecrit koflullar›n›n tutsaklarda bir tak›m psikolojik tahribatlar yaratabilece¤i daha önce de yaz›l›p çizilmifltir. Ancak burada “hepsi psikolojik rahats›zl›klar yaflayacak” diye bir kuruntuya
kap›lmak da do¤ru de¤ildir. Devrimci ve komünist iradenin her fleyin üzerinde oldu¤unu hepimize bir kez daha kan›tlayan bir süreçtir Ölüm Orucu süreci. Yaflad›¤›m›z süreç flunu bize bir kez daha göstermifltir. ‹çerde yada d›flarda tüm sald›r›lar tek bir merkezden yönetilmektedir. ‹çerde ve d›flarda ölümlerin, ac›lar›n, iflkencelerin, zulümlerin tek bir sorumlusu vard›r; o da devlettir. Bu anlamda bugün hapishanelerde tecritten kaynakl› sorunlar halen devam etmektedir. Ve dünden daha yak›c› olarak d›flarda birlikte hareket etmek gerekmektedir. Bunun ilk ad›m› ‹stanbul’da oluflturulan Hücre ve Tecrit Karfl›t› Platform’dur. Platform kuruldu¤undan bugüne ilk etkinlik olarak; herkesi tecrite karfl› mücadeleye ça¤›ran bir duvar afifli ç›kartm›fl ve bunu ortak bir flekilde yapm›flt›r. ‹kinci olarak bir el ilan› ç›kar›lm›fl ve bu da yine ortaklafla da¤›t›lm›flt›r. Hatta bu da¤›t›mlar s›ras›nda insanlar gözalt›na al›nm›flt›r. Bu platform tecrite karfl› örülecek mücadelede önemli bir ad›md›r. Ve bu ad›mlar›n daha da ileriye tafl›nmas› bizlerin çabalar› ile olacakt›r. ‹stanbul’da oluflturulan bu platformun di¤er illerdeki ayaklar›n›n olufltrulmas› en az›ndan afifllerinin bildilerinin ortak bir flekilde da¤›t›m›n›n yap›lmas› devletin gündemden düflürmeye çal›flt›¤› bu sald›r›s›n›n sürekli gündemde tutmam›z›n da bir arac›d›r. Bu aç›dan sorun hepimizin; çözüm de hepimizin eme¤i ile olacakt›r. ‹stanbul’dan bir ‹K okuru.
Özcesi tecrit devam etmektedir. Öyleyse tecrite karfl› mücadele de devam etmelidir/edecektir de. Bunlar›n d›fl›ndaki yine yak›c› bir sorun da F tipi hapishanelerin tutsaklar›n psikolojisinde yaratt›¤› tahribatlard›r. Geçti¤imiz haftalarda avukatlar›n yapt›¤› bir aç›klamaya göre baz› tutsaklar hastanede psikolojik tedavi görecek bir duruma getirilmifltir.
TURHAL BÜROMUZ TAfiINMIfiTIR YEN‹ ADRES: YAVUZ SEL‹M MAH. YUVA SOK. UZUNLAR APT. NO:1 TURHAL/TOKAT Gazetemiz Devrim Yolunda iflçi-köylü internette yay›n hayat›na bafllam›flt›r. Adres: www.iscikoylu.org işçi-köylü senin sesin! OKU-OKUT! ABONE OL! ABONE BUL!
ABONEL‹K fiARTLARI 6 AYLIK: 10.200.000 1 YILLIK: 20.400.000 NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir
Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Sema Gül Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul Aksaray fiubesi: 0 751 00 38 65 97 00 00 009 Emlak-Halk Bankas› Atatürt Bulvar› fiubesi: 00 238 041 Vak›f Bank Valide Sultan fiubesi: 401 20 35
2-15 Ağustos 2002
3
işçi-köylü 34
Sadece ad› yeni “Yeni Türkiye” Partisi ve seçim tart›flmalar› Yeni kelimesi kullanılarak oluşturulan partiler, oluşumlar, imajlar egemenlerin kaybettikleri güveni tazeleme amaçlıdır. Ancak bunlar da yetmeyecektir. Çünkü ezilen emekçi halkımız her “yeni” denemesinde ekmeğinden bir parça daha kaybetmiş ve sefalete bir adım daha yaklaşmıştır. Ecevit’in hastal›¤› ile gündeme oturan ard›ndan da DSP’de yo¤unlaflan istifalarla alevlenen erken seçim tart›flmalar› hükümet ortaklar›na hareketli günler yaflat›yor. Bunun d›fl›nda bir de ‹smail Cem önderli¤inde DSP’den istifa eden milletvekilleri taraf›ndan 22 Temmuz’da kurulan “Yeni Türkiye” Partisi ülkenin gündemini meflgul eden konular aras›nda. Son yaflanan istifalarla birlikte mecliste DSP’nin sandalye say›s› 65’e düflmüfl durumda. Di¤er ortaklardan ise MHP’nin 126, ANAP’›n 79 sandalyesi bulunuyor. Henüz partilerinin kuruluflunu resmi olarak bas›na yans›tmadan önce de bulunmaz bir lider edas› ile gazetelerde aç›klamalar yapan, televizyonlara hedeflerini anlatan ‹smail Cem, partisinin görüfllerini k›saca Türkiye’nin üç büyük sorunu olan iletiflimsizlik, üretimsizlik ve iflsizlik fleklinde özetledi. Yoksulluk s›n›r›n›n 1 milyar› aflt›¤› Türkiye’de isimlerinden baflka yeni hiçbir yan› olmayan bu partinin sözünü etti¤i bu sorunlarla mücadele etmesi oldukça zor hatta imkans›z görünüyor. Nedeni ise haftalard›r tart›fl›lan gündemler içerisinde halk›n ac›lar›ndan, sefaletinden söz edilse de bunlara farkl› nas›l bir çözüm getirilece¤i noktas›n›n hep cevaps›z b›rak›lmas›d›r. Sadece sözlerinde halk›n ac›lar›na ortak olan ancak yeni hiçbir fley sunmayan Cem “yeni” ad› alt›nda yarat›lan bu furyan›n pek de tutmad›¤›n› pratiklerle yaflamaktad›r zaten. Halka dönük ilk kitle toplant›s›n› Kayseri’de yapan ‹smail Cem Kayseri Milletvekili olmas›n›n avantaj›n› da kullanarak burada sükse yapmaya çal›flt›ysa da yaflanan protestolar gerçekleri ortaya koymaktad›r. Muzaffer bir siyasetçi edalar› ile halka “yeni vaadlerde” bulunan Cem’in konuflmas› s›ras›nda halktan insanlar›n özellikle esnaf›n “karn›m›z aç”, “sizin nereniz yeni”, “ne yüzle geldin buraya” sloganlar› ile yapt›¤› protesto halk›n tepkisinin görülmesi aç›s›ndan önemlidir. Her ne kadar ‹smail Cem bu yaflananlar› “baz› provokasyonlar olabilir” ve “zamanlama hatas›” fleklinde örtbas etmeye çal›flsa da bu protesto estirilen “yeni” rüzgarlar›n›n tuzla buz oldu¤u bir and›r. Yeni ad›na tek bir cümlenin dahi yer almad›¤› parti program›n›n en önemli bölümlerinden biri de “AB’ye destek koflulsuz sa¤lanacak” bölümüdür. Sadece bu bile herfleyin eskisinden daha kötü olaca¤›n›n bir ispat›d›r. Çünkü AB’nin de Türkiye’ye sundu¤u flartlar aras›nda
“IMF flartlar›n›n harfi harfine uygulanmas›” maddesi, üzerinde en ›srarla durulan maddedir. Ve bugün Türkiye de dahil dünyan›n birçok ülkesinde IMF politikalar›n›n sonuçlar› ortadad›r. Kald› ki zaten bugünden belli olan 2003 y›l› bütçesi ve di¤er IMF dayatmalar› iktidara kim oturursa otursun uygulanacak olan tek program oldu¤una göre yaflanacaklar› bugünden tahmin etmek çok da zor de¤ildir. D›fliflleri Bakanl›¤› görevini yapt›¤› süre boyunca özellikle ‹srail ile Türkiye iliflkilerini boyutland›ran, Yahudi Lobisi ile aras›n› s›cak tutan ‹smail Cem halk nezdinde y›pranm›fl olan mevcut partilerin ve siyaset adamlar›n›n bu imaj›n› yenileme amac›n› da tafl›yor. Tav›rlar›, edalar› ve sözlerinin içeri¤i, vermeye çal›flt›¤› mesajlar ile farkl› görünmeye çal›flan Cem oluflumlar›n›n iflçi-iflveren, köylü, gençlik, sivil toplum örgütlerini bir araya getirece¤ini savunarak “bu yelpazenin içinde Türk-ifl de var TÜS‹AD da” diyerek s›n›f farklar›n› ortadan kald›rmak istemektedir. Ç›karlar› taban tabana z›t olan iki s›n›f›n ç›karlar›n› tek bir oluflumda yani kendi partilerinde göstermeye çal›flmaktad›r. Oluflumlar›nda Parti ismini kullanmamalar›n›n nedenini aç›klayan Cem bunun sebebini de “parti” kavram›n›n toplum nezdindeki y›pranm›fll›¤› olarak belirtti. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda en ince ayr›nt›y› dahi düflünüyormufl gibi görünen yeni oluflumcular›n giderek intifa kaybettikleri ise bir gerçek. Bu hem halk aç›s›ndan böyle olurken hem de kendi içlerinde istifalarla gündeme gelmektedir. Yeni Türkiye Partisi’ni kurduklar›n› ilan etmelerinin hemen ertesi günü partilerinde bafllayan istifalar bunun kan›t›d›r. Zaten yeni ad›na herhangi bir çözüm sunmayan Cem ve partisinin her f›rsatta dile getirdi¤i düflünce özgürlü¤ü konusunun da bir aldatmacadan ibaret oldu¤u ortadad›r. Çünkü yine DSP’den ayr›larak TDP’yi kuran Sema Piflkinsüt olay› DSP kurultay›nda tart›fl›l›rken ‹smail Cem de dahil bugün yeni oluflumda yer alan birçok DSP’li düflünce özgürlü¤üne karfl› oy kullanm›flt›. Bu ve benzeri daha birçok olay; ülkemizde parlamentonun yüklendi¤i misyon; bugün iktidarda olan ya da olmayan eski yeni tüm partilerin rolleri ve geçmifl pratikleri düflünüldü¤ünde ortaya bir gerçek ç›kmaktad›r. Genifl kitlelerin bu kuruma ve partilere güveni kalmam›fl parlamentodan ve partilerden umudu
kesmifllerdir. Yeni ad›yla parlamentoda partilerinden umudu kesen kitleleri bu manevralarla yedeklemeye çal›flmaktad›rlar. Belli dönemlerde seçim tart›flmalar› yo¤unlaflsa da; yeni yeni partiler üretilerek yeni sloganlar ve yeni parti amblemleriyle siyaset sahnesine ç›kar›lsa da yapacaklar› birbirlerinden çok farkl› de¤ildir. Genifl halk kesimleri art›k y›llard›r defalarca kez denedikleri parlamentoya ve bu kurumda bulunan mevcut partilere güvenmemektedir. Bu ve benzeri “yeni” kelimesi kullan›larak yarat›lan partiler, oluflumlar, imajlar bu güveni tazeleme amaçl›d›r. Ancak bunlar da yetmeyecektir. Çünkü ezilen emekçi halk›m›z her “yeni” denemesinde ekme¤inden bir parça daha kaybetmifl ve sefalete bir ad›m daha yaklaflm›flt›r. Onlar bu manevralar› ile
lama harekat› yafland›” demesi de bunun bir göstergesidir. Bu yaflanan geliflmeler sonucunda DSP 65 sandalyesi ile mecliste 4. parti durumuna gelirken flu an meclisteki say› 276 ço¤unluk s›n›r›n›n alt›na düflmüfl durumda. Bu tart›flmalarla birlikte tart›fl›lan erken seçim konusu da hükümet ortaklar›n› birbirine düflürdü. Koltuk telafl›na kap›lan Ecevit seçimlerin, ülkeyi kar›flt›raca¤›n› iddia ederek 2004 y›l›nda yap›lmas›n› öneriyor. Buna dayanak olarak da “böylece yeni oluflumlar›n seçime daha rahat haz›rlanaca¤›n›” sunuyor. AB’nin en istikrarl› savunucusu ANAP ise bu tart›flmalar› da önce AB’ye girmek için dayat›lan flartlar›n yerine getirilmesi cevab›yla yan›tl›yor. MHP ise alçakgönüllü ve ayn› zamanda tehditkar bir havayla “mecliste biz ço-
uyum yasalar›n› görüflmek için acil bir toplant› yapt›. Bu toplant› tüm partilerin efendilerinin ç›karlar›n› savunmaya çal›flt›¤› bir toplant› oldu. Olas› bir erken seçim durumunda AKP ve HADEP’in gösterece¤i performanstan korkan Ecevit ve partisi AB’ye uyum yasalar› noktas›nda olumlu yan›t veriyor. Ecevit’in erken seçimi sürekli çeflitli sebepler öne sürerek ertelemeye çal›flmas›n›n alt›nda yatan gerçek neden ise özellikle HADEP’in seçimlerden kazanabilece¤i potansiyelden duydu¤u korkudur. Ve bu korkusunu; “E¤er 3 Kas›m’da seçim yap›l›rsa AKP ve HADEP alaca¤› oylarla sistemi tehlikeye düflürebilir” sözleriyle aç›kça ifade etmektedir. Üstelik HADEP’in seçim ittifaklar›na s›cak bakmas› da Ecevit’in korkular›n› art›rmaktad›r. AB’nin y›l-
kitleleri kendilerine ve temsil ettikleri düzene yedeklemeye çal›flsalar da bunda baflar›l› olamayacaklar› aç›kt›r. Koalisyon hükümetinin IMF’ye uflakl›ktaki baflar›s› gözler önündeyken AB’ye uyum için daha nitelikli bir hükümet hayali ile dü¤meye bas›lmas› sadece emperyalistlerin o anki ç›karlar›n›n bir gere¤idir. Ve ç›karlar› gere¤i en sad›k uflaklar›n› dahi hiç çekinmeden siyaset sahnesinden silip atabileceklerinin de bir kan›t›d›r. Dün IMF’nin gözbebe¤i Ecevit’in düfltü¤ü aciz durum bugün ortadad›r. Bu yaflananlar›n kurbanlar›ndan olan Ecevit’in “birileri dü¤meye bast› Türkiye’de. Uluslararas› boyutlara ulaflan bir kundak-
¤unluktay›z. Her an seçime gidebiliriz” diyor. Kendi içlerinde bu çeliflkileri öne ç›kartsalar da onlar için önemli olan bir di¤er etken ise halk› henüz istedikleri seçim havas›na sokamam›fl olmalar›d›r. Bu noktada muhalefetteki partilerin de tutumu kendi misyonlar›n› ortaya koymaktad›r. Özellikle DYP Irak’a sald›r› noktas›nda deneyimli oldu¤unu ileri sürerek kendini sürekli ön plana almaya çal›flmaktad›r. Ancak bu ülkede yap›lan istatistikler halk›n art›k hiçbir partiden umut beklemedi¤ini göstermektedir. ‹ster ismi de¤iflsin ister baflrolde oynayan kifliler de¤iflsin bugüne dek yaflananlar bu güvensizli¤in yarat›c›s›d›r. Bu geliflmeler üzerine 22 Temmuz’da meclis seçim ve
maz savunuular›ndan ANAP’›n Mesut Y›lmaz’›n “AB’nin yolu Diyarbak›r’dan geçer” sözleri de böyle bir ittifaka kap› aralad›¤›n› göstermektedir. Bu noktada HADEP’in AB konusu ile ilgili düflünceleri de önemlidir. Girdi¤i yönelimle ba¤lant›l› olarak AB’yi bir çözüm olarak gören HADEP’in yükseliflinin yan›nda yine AKP’nin yükseliflinin önü de Tayyip Erdo¤an’a verilen cezalar ve söz konusu siyaset yasa¤› ile kesilmek isteniyor. Bizim yapmam›z gereken ise tüm bu aldatmaca karfl›s›nda onlar›n manevralar›na kap›lmad›¤›m›z› bu partilere oy vermeyerek ve gerçekleri bir flamar misali suratlar›na indirerek göstermekdir.
4
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
IMF 3. gözden geçirmeyi tamamlad›, s›ra “niyetin” karfl›l›¤›nda Geçti¤imiz hafta Türkiye’ye gelen ve yine bir dizi talimatlar karfl›s›nda kredi
Bakanl›¤›, TOBB ve Bankac›l›k Denetleme Kurulu ile özellikle yak›ndan görüfl-
dilimlerinin serbest b›rak›laca¤›n› özetleyen Uluslararas› Para Fonu’nun (IMF) 3. gözden geçirme çal›flmalar› tamamland›. Maliye
meler yapan ve özellefltirmelerin h›zlanmas›n› emreden IMF heyeti, yine bir dizi y›k›m politikalar›n›n hayata geçirilmesini iste-
yerek içi rahat bir flekilde ülkeden ayr›ld›. 9 Temmuz’da ‹stanbul’da bafllayan gözden geçirme s›ras›nda IMF, alt› ayl›k uygulama sonuçlar›n›n olumlu oldu¤u ve y›l›n ikinci yar›s›nda sa¤lanan dengelerin korunmas› için “ek önlemler” al›nmas› üzerinde ›srarla dururken bir de ufak sitemde bulundu. 2002’de uygulanmas› planlanan toplam 7.1 katrilyon lira tasarruf sa¤layacak tedbirlerin uygulanmas›nda gecikmelerin olmas› heyeti biraz üzmüfl(!) Ama ne ki, y›k›m politikalar›n›n hayata geçirilmesinde geç de olsa üstüne toz kondurmayan Türkiye, özellikle özellefltirme program›na h›z verilece¤ini aç›klay›nca IMF’nin gönlüne giden yolu buldu. Onlar›n gönüllerine refah, halka ise tuzak olan sözler veren Türkiye’nin IMF’ye verece¤i niyet mektubunda ise ne ararsan›z var. Üçüncü gözden geçirme çerçevesinde al›nacak “tedbirlerin” s›raland›¤› ve her türlü siyasi geliflmeye karfl› ekonomik programlar›n tam olarak uygulanaca¤›n›n teminat›n›n verildi¤i niyet mektubunda; 45 bin 800 kamu çal›flan›n›n iflten at›lmas›n›n yan›s›ra bankalara iliflkin de yeni düzenlemeler var. Türkiye’nin verece¤i yeni mektupta; Telekom’un özellefltirilmesinin kas›m ay›na kadar tamamlanaca¤›, TÜGSAfi ve Erdemir’deki kamu hisselerinin elden ç›kar›laca¤›, Vak›fbank’›n özellefltirilmesinin önündeki engellerin kald›r›laca¤› ve fleker fabrikalar›n›n özellefltirilmesine h›z verilece¤i de verilen sözler aras›nda bulunuyor. Tüm bu sözlere karfl›l›k ise, niyet mektubunun a¤ustos ay›nda görüflülüp onaylanmas›n›n ard›ndan IMF, 1.1 milyar dolarl›k kredi dilimini serbest b›rakacak. Yine ekim ay›ndaki gözden geçirmeden sonra da yaklafl›k 1.5 milyar dolarl›k y›l›n son kredisi ile bu y›l tamamlanm›fl olacak. Tabi yukar›-
da sayd›¤›m›z ifllemler ne kadar erken olursa kredi dilimleri de o kadar erken sonuç verir. IMF’nin son yap›lan gözden geçirme çal›flmalar›nda hükümetin içinde bulundu¤u erken seçim öncesi yapt›¤› bir aç›klamaya göre de, ekonomik program›n›n uygulama takviminde biraz esnekli¤e gidilebilece¤inin vurgulanmas›yd›. Tabi hükümet her ne kadar seçim tart›flmalar›na yo¤unlafl›ld›¤› bir süreçte niyet mektubunu imzalasa da, biraz bu karmafl›kl›k içinde verilen sözlerin, yerine zaman›nda getirilmesinden duydu¤u kayg›y› saklayam›yor. Gerçi IMF Türkiye masas› fiefi Juha Kahkonen’in gazetecilere verdi¤i demeçte kriz ortas›nda bile Türkiye’nin güvenini ald›klar›n› belirtmesi, Türkiye’nin uflakl›ktaki güvencesini kan›tl›yor. Bu arada IMF ile yapt›klar› görüflmeleri de¤erlendiren Kamu Bankalar› Ortak Yönetim Kurulu Baflkan› Safa Ocak’›n, kamu bankalar›ndaki özellefltirme plan›nda haz›rl›k aflamas›nda olduklar›n› belirterek “Hatta düzenlemeleri bafllatt›k” diye konuflmas› hükümetin önümüzdeki günlerde iflten atmalar›n ve flube kapatmalar›n yo¤un olaca¤›n› ortaya koyuyor. Bir kez daha ekonomik ve siyasal olarak iplerin “efendilerce” bir o yana bir bu yana salland›r›ld›¤› günümüzde, verilen niyet mektuplar› ile kamu kurulufllar›n›n peflkefl çekilmesi devam ediyor. Özellikle 99’da imzalanan Stand-by anlaflmas› ile 4 y›lda verilecek kredi dilimlerinin 7 kat fazlas›n› Türkiye’nin daha 4 y›l› dolmadan aflmas› nas›l bir borç bata¤›na sürüklendi¤ini göstermek bak›m›ndan en “güzel” örnektir. ‹ç ve d›fl borçlar›n da giderek uçuruma sürüklendi¤i mali politikalardaki dengesizlikle bakal›m IMF güdümlü hükümet nereye kadar Türkiye’de at koflturacak...
işçi-köylü 34
S›n›fsal yaklafl›m ERKEN “SEÇ‹M”E DO⁄RU “YEN‹” DE⁄‹L “Y‹NE” “Yeni” kelimesinin “yine”nin yerine kullan›lmas›n›n son bir örne¤i olarak piyasaya sürülen “Yeni Türkiye” isimli parti/oluflumun liderlerinden ‹smail Cem , muhtemel 3 Kas›m seçimlerinden 1. olarak ç›kacaklar›n› iddia etmifl bulunuyor.1 Türkiye’deki son 4 genel seçimden hep farkl› bir partinin 1. olarak ç›kmas› gerçe¤inden de güç alan bu iddian›n esas dayana¤›, önümüzdeki seçimlerin AB üyeli¤i masal›nda hangi partinin daha inand›r›c› olaca¤›na ba¤l› bulundu¤u varsay›m›d›r. Önümüzdeki sürece, her fleyiyle dökülen bu düzenle ba¤lar›n› en çok kopartan›n, “yeni” oldu¤una en fazla inand›ran›n damga vuraca¤› düflünülüyor. Bu konuda en önemli argüman “AB üyeli ¤i” dir. Çünkü art›k mevcut düzen içerisinde “yeni” bir alternatifin yarat›lmas› imkans›z hale gelmifl bulunuyor. Anlam olarak “yeni”2 ye de¤il ancak “yine” ye uygun bütün oluflumlar ve söylemler tükenmifltir. Irak, Afganistan, Filistin meselelerinde, IMF-DB iliflkilerinde, AB’ye üyelik konusunda emperyalizmle göbekten ba¤›ml›l›k iliflkisi iyice a盤a ç›kan komprador burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n faflist rejimi, programlar›ndan öte söylem düzeyinde de ayn›laflan partileriyle “yenilenme” yi baflka dünyalara (AB) havale ederek tutunmaya çal›fl›yor. ABD emperyalizmi de ayn› taktikle hareket etmifl ve “Yeni Dünya Düzeni” ismini “eski” ile ba¤›n› kopartmak için kullanm›flt›. Bir zaman-
2-15 Ağustos 2002
5
lar›n “Yeni Demokrasi Hareketi” tutmam›fl, kompradorlar›n tan›nm›fl simas› Cem Boyner çabuk havlu atm›flt›. fiimdi de karfl›m›za her biri tescilli halk düflman›, emperyalist ufla¤›, üstelik son dönemin iktidar›nda bafl rolleri paylaflanlar›n “Yeni Türkiye” palavras› ç›kar›l›yor. Bunlar›n baflka bir takti¤i de “parti” kelimesinden özellikle kaç›nmalar›d›r. Berlusco ni’ nin “Forza (Haydi) ‹talya” ’s›ndan afl›r›lan bu yöntemle, halk›n düzen partilerine olan antipatisinden etkilenmemek hedefleniyor. Aralar›nda bu kadar “ciddi” kap›flma yaflayan partilerin kardefl oldu¤u, hakim s›n›flar›n ortak ç›kar kurumlar› olarak rol oynad›klar›n›n bugün için kan›tlar› daha da ço¤alm›flt›r. Nitekim bu partiler devletten dolayl› de¤il do¤rudan desteklenmektedirler. 3 Faflist düzen partileri iktidardan muhalefete 180 derece çark etmenin say›s›z örneklerini vermekle halk›n gözünde büyük ölçüde teflhir olmufllard›r.4 2001 fiubat y›k›m›n› emperyalistlerin her türlü deste¤ine ra¤men aflamayan ve ekonomiye iliflkin bütün parametrelerde meydana gelen bozulmay›5 ve sosyal y›k›m› engelleyemeyen egemenler, çareyi seçimle sa¤lanabilecek bir soluklanmada görüyorlar. K.Dervifl, “Siyasi iktidar›n arkas›nda halk deste¤i laz›m” diye ç›k›fl yoluna vurgu yapm›fl ve erken seçime aylar önce iflaret etmiflti.6 Erken seçime yönelim, AB silah›n›n etkisini sürdürmek ad›na somut ad›m-
lar›n at›lmas› (Kopen hag Zirvesi, Aral›k 2002) ve ABD önderli¤indeki Irak iflgal ve sald›r›s› gibi kritik sorunlar aç›s›ndan da “yeni”lenmifl ve kitle deste¤i elde etmifl bir hükümet yaratma amac›n› gütmektedir.7 Parlamento seçimlerinin hiçbir fleyi de¤ifltirmeyece¤ine olan kitlelerdeki inanç daha da M.Ali büyümektedir. Bayar, C.Uzan, M.Gökçek, Y.G.Özden, M.Soysal, M.Karayalç›n vd.lerinin parti kurmalar› ya da mevcut partilerin bafl›na getirilmeleri, AKP’den YTP’ye “de¤iflim”ci “oluflum”cu “yeni” ç›k›fllar›n boy vermesi hakim s›n›flar›n hem çaresizliklerine hem de kitleler nezdindeki deflifrasyonlar›na kan›t oluflturuyor. Sadece iktidar partilerinin de¤il “muhalif” düzen partilerinin de inand›r›c›l›klar›n› yitirdikleri toptan erozyona karfl›l›k gelen bir dönem yafl›yoruz. Uzun bir süredir yap›lan kamuoyu anketlerinde baraj›n üstüne ancak 1-2 parti ç›kabilmekte, iktidar partilerinin toplam› dahi baraj› zor geçmekte, karars›zlar ve oy vermeyeceklerini beyan edenlerin yüzde 40’lar› aflan bir oran› tutturduklar› görülmektedir.8 Reformist partilerin çeflitli ittifak ve birleflme aray›fllar›yla kitlelerin düzene olan ba¤lar›n›, parlamentoya olan inançlar›n› tazelemeye hizmet eden politikalar›, halk›m›z›n gerisinde bir durufla tekabül etmektedir. Komprador patron-a¤a devletinin tam bir ortaoyunu sergiletti¤i, finans›n› dahi kendisinin kotard›¤› 9, bu sefer yüzlerine sadece AB maskesi takacak kadar ayn›laflt›klar›, büyük bölümünün Dervifl’i saflar›na katma peflinde “seçim” in kofltu¤u 10 basit manada bir seçim olmad›¤› bile aç›kça gö-
rülüyor. Ezilenlerin düzenle olan ba¤lar›n› kopartmak ve kurtulufllar›na giden yolda ilerlemek için flartlar›n iyice olgunlaflt›¤› koflullarda, seçim aldatmacas›na karfl› kampanyalara h›z vermeliyiz. Bunun, seçimin de bafll›ca nedenlerinden ve temalar›ndan olan AB üyeli¤i masal›na karfl› yürütülecek propaganda çal›flmalar›n› da içermesi gerekmektedir. Bu dönemki siyasi faaliyetimizin bu iki konuyu tamamlayan üçüncü aya¤›n› ise, ABD önderli¤inde Irak’a karfl› gerçeklefltirilecek ve faflist diktatörlü¤ün de aktif k›l›naca¤› haks›z savafla karfl› mücadelemiz oluflturacakt›r. 1-Financial Times, 26. 07. 2002, 2-Meydan Larousse, cilt 12, sf. 774, “Kullan›lmam›fl olan. O zamana kadar söylenmemifl, düflünülmemifl, gösteril memifl olan. Daha önce kilerden farkl› olan. Ta n›nmayan, bilinmeyen.” 3-1983-1998 aras› dönemde parti gelirlerinin yüzde 45’i Hazine yard›mlar›ndan sa¤lanm›flt›r.. 4-Mesut Y›lmaz, TBMM Kürsüsü, 12.12.1994, (‹ktidara yönelik olarak) “Bat›ya flirin görünme sevdas›na kap›ld› n›z, bu sevdadan vazgeçin....Yani siz bat›n›n, aman Türkiye bölünmesin diye bir derdinin oldu¤unu mu zannediyorsunuz?”, “Bugün bizi k›nayan bat›l› ülkelerin kendi bütünlükleri söz konusu oldu¤u zaman, hürriyetlere getirdikleri k›s›tlamalara yüzlerce örnek verebilirim.” 5-2001’de ekonomi yüzde 9.4 küçüldü. Herkes yüzde 27.2 fakirleflti. En alt ile en üst gelir aras›ndaki fark 236 kata ç›kt›. Kifli bafl›na gelir 3095 dolardan 2160’a geriledi. ‹ki milyon kifli iflsizler kervan›na kat›ld›. Asgari ücret 184.251.937 , açl›k s›n›r› 334.158.000 , yoksulluk s›n›r› ise
1.016.000.000 TL. Yeflil kartl›lar›n say›s› 12.021.827’ye yükseldi. Halk›n yar›s› yoksulluk, yoksullar›n yar›s› açl›k s›n›r›n›n alt›nda “yafl›yor”. 6-Kemal Dervifl, 09. 05. 2002, “Erken seçim tarihi belirlensin.” 7-Sabanc›, 18. 07. 2002, “B›çak s›rt›nda bir ekonomi, titizlikle sahip ç›k›lmas› gereken bir ekonomik program, kaç›r mak üzere oldu¤umuz AB treni, s›n›rlar›m›zda savafl rüzgarlar›.” 8-TÜSES’in Veri Arafl t›rma isimli kurulufla yapt›rd›¤› ülke çap›ndaki son anket,, 17. 07. 2002, “Baraj› geçen tek parti AKP (19.2), Karars›z oran› 24.79, Oy kullanmayacaklar›n oran› ise 16.93. ‹ktidar partilerinin toplam› 11.89.” ATO’nun anketi, 27. 07. 02, “Karars›zlar›n oran›: yüzde 45.1.” 28. 07. 2002 günü ‹zmit Karamürsel’in Ere¤li beldesinde yap›lan belediye meclisi üyelikleri seçimlerinde, her renkten faflist ve reformist partilerin var güçleriyle yürüttükleri kampanyaya karfl›n sand›k bafl›na gitmeyenlerin oran› yüzde 18.1 olarak gerçekleflti. 9-Faflist düzen partilerine bu seçimler için Hazine’nin yapaca¤› “yard›m”›n toplam› 70 trilyon olarak aç›kland›. 10-Dervifl’in me sih/mehdi/kurtar›c› olarak ra¤bet görmesi, seçimle hiçbir fleyin de¤iflmeyece¤i ve IMF-DB programlar›n›n kesintisiz uygulanaca¤›n›n bir baflka aç›k göstergesidir.
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
6
Grev kararlar› as›ld› ‹stanbul: Belediye-‹fl Sendikas› örgütlü oldu¤u ilçe belediyeleri ile görüfltü¤ü Toplu ifl Sözleflmelerinden olumlu sonuç ç›kmay›nca grev kararlar›n› ast›. Avc›lar, Bak›rköy, Gaziosmanpafla, Zeytinburnu, Güngören ve Bayrampafla’da grev kararlar› as›l›rken Büyükflehir, Maltepe ve Adalar’da T‹S imzaland›. Avc›lar Belediyesi’nde ise grev karar› as›ld›ktan sonra 23 Temmuz günü taban fiyat 24 milyon, K›dem fiyat› da 100 milyon belirlenerek imza at›ld›. Belediye-‹fl Sendikas› ‹stanbul ilçe belediyeleriyle yapt›¤› 2002-2004 T‹S görüflmelerinin üzerinden 6 ay geçmesine ra¤men Toplu ‹fl Sözleflmelerinde anlaflma sa¤lanabilmesi için Belediye-‹fl, “mevcut çal›flma koflullar›n›
Kamu çal›flanlar›n›n 1989 y›l›ndaki ‹flçi s›n›f›n›n bahar eylemlilikleriyle geliflen mücadeleleri sonucunda h›zlanan örgütlenme faliyetleri ilerleme kaydetmifltir. Kamu çal›flanlar› meflru fiili eylemliliklerinin sonucu olarak sendikalar›n› kurarak demokratik, ekonomik haklar›n›, sosyal haklar›n› gelifltirme hedefli, grevli, toplu sözleflmeli bir sendikaya kavuflma mücadelesi verirken, s›n›f›n kendisine yönelik sömürü, talan ve haks›zl›klara karfl› da mücadele etmifl, s›n›f›n ç›karlar›n› gelifltirmek ve mücadeleye ivme kazand›rmay› baflarm›flt›r. Yasal engeller olmas›na ra¤men hedefledi¤i grevli, toplu sözleflmeli sendikal yasa düzenlemesi için meflru ve fiili eylemliliklerle üretimden gelen gücünü de dönem dönem kullanm›flt›r. KESK’e ba¤l› sendikalar belli dönemlerde etkin eylemlilikler yaparak Toplu Sözleflmeye haz›rl›k için deneyimler kazanm›fllard›r. Bu dönemde KESK’in düzenledi¤i Ankara eylemlilikleri yüzellibin kiflilik kat›l›mla düzenlenmifltir. Fakat yönetim organlar› reformist ve bürokratik sendikal anlay›fllar›ndan kurtar›lmad›¤› için giderek s›n›f›n sorunlar›ndan uzaklaflmas› kaç›n›lmaz olmufltur. KESK, kamu çal›flanlar›n›n
düzenleyen idare maddelerinin kabul edilmesi”ni ve insanca yaflanacak bir ücretin patronlar taraf›ndan kabul edilmesi gerekti¤ini belirtiyor. Bunun gerekçelerini geçmifl dönemde de kabul edilen bugün de mevcut bulunan idare maddelerini patronlar›n üye olduklar› iflverenler sendikas› olan M‹KSEN’in kabul etmemesinden dolay› kabul etmediklerini söylüyorlar. ‹lk grev karar› 18 Temmuz günü Güngören Belediyesi’ne “Direne direne kazanaca¤›z”, “Sadaka de¤il insanca yaflam istiyoruz” sloganlar›yla as›ld›. Ertesi günlerde Avc›lar, Bayrampafla, Zeytinburnu, G.O.P, Bak›rköy Belediyelerine grev kararlar› as›ld›. Belediye-‹fl 2 No’lu fiube Baflkan› Hasan Gülüm; “sendika ola-
güvenini kazanmak için iflyeri baz›nda komiteleflerek s›n›f sendikac›l›¤›n› hedefleyerek ve örgütleyerek meflru ve fiili eylemliliklerle s›n›f›n sorunlar›n› sahiplenerek, üretimden gelen hizmet gücünü kullanmaya yönelmelidir. Sadece ekonomik sendikac›l›k ve reformist sendikal anlay›flla s›n›f›n sorunlar› çözülmedi¤i gibi sorunlar›n a¤›rl›¤› içinde sahte sendikalara ve özellikle KamuSen’e pirim verilmifltir. Merkezi emek platformu içinde düzene hizmetle kendini yükümlü sayan sar› sendikalar›n da geliflmesine zemin haz›rlanm›fl, pirim verilmifltir. Yap›lan eylem ve etkinliklerle sorunlar› çözme yerine sahte sendikalara meflrutiyet kazand›r›lm›flt›r. Kamu Emekçileri; toplu görüflme tasla¤›n› Toplu Sözleflme’ye çevirmek için iktidarlar›n ve hükümetlerin, sahte sendikalar›n gerçek yüzlerini a盤a ç›karmak için mücadele etmelidir. Kamu çal›flanlar›n›n ekonomik, demokratik sorunlar›n› ele al›p canal›c› noktalarda ortaklaflarak s›n›f›n sorunlar› üzerinden bir ç›k›fl yapmal›d›r. Baflta IMF, Dünya Bankas› gibi emperyalist kurumlar taraf›ndan dayat›lan politikalara karfl› mücadele ederek, özellefltirmeyle ge-
rak bütün iyi niyetimizi bugüne kadar kullanarak daha iyi yaflam ve çal›flma koflullar›n›n
olabilece¤i bir Toplu Sözleflme hedefliyoruz. Bugün ise greve ç›kmadan önce bundan
KESK ve Toplu Görüflme süreci len sald›r›lar› baflta iflsizlik, sömürü ve talan politikalar›n› teflhir ederek milyonlarca kamu emekçisiyle birlikte karfl› koymay› örgütlemelidir. Bugün emperyalistlerin terörle mücadele ad› alt›nda dünyan›n çeflitli ülkelerinde yaflayan yoksul emekçi halklara, s›n›f kardefllerimize yönelik sald›r› politikalar›n› teflhir etmeli ve anti-emperyalist eksende bir mücadele hatt›n› örmelidir. ABD emperyalizminin Irak’a yönelik sald›r› planlar›n›n son aflamas›na geldi¤i bugün TC devletinin de tetikçili¤ine soyundu¤u sald›rganl›¤a bu eksende karfl› durmal› bölge halklar›yla dayan›flmay› kamu çal›flanlar› olarak etkin bir flekilde göstermelidir. Kamu-Sen ve benzeri sahte sendikalar milyonlarca kamu emekçisinin sorunlar›n› çözmek yerine bu sorunlar› a¤›rlaflt›rarak düzene hizmet etmektedir. Özellikle geçti¤imiz hafta yo¤un bir flekilde tart›fl›lan yetki sürecine bakt›¤›m›zda da Çal›flma Bakanl›¤› ile Kamu-Sen’in ortaklafla yapt›¤› yolsuzluklar› görüyoruz. Usulsüz ve hukuksuz bir flekilde yüzlerce insan Kamu-Sen’e üye gösterilirken, KESK’in üye say›s› ise
türlü yöntemlerle düflük tutulmaya çal›fl›lm›flt›r. KESK bu yolsuzluklar› tüm taban›na anlat›p yaflananlar› her platformda teflhir etmelidir. Bu noktadaki çal›flmalar sonucu KESK’e ba¤l› birçok sendikan›n bu uygulamalar› protesto etmek için Ankara 1 No’lu ‹fl Mahkemesine baflvurmas› üzerine yürütme karar› flimdilik durdurma karar› alm›flt›r. fiu an için toplu görüflme yapabilecek hiçbir sendika ve konfederasyon yetki alamayacak. Zorunlu emeklili¤e, yüzdelik zamlara, iflten ç›kart›lmalara, paral› e¤itime ve paral› sa¤l›¤a karfl› ortak mücadele etmeyi hedeflemelidir. Do¤al çevrenin bozulmas›na, tar›m›n tasfiyesine, ülkemizdeki hayvanc›l›¤›n yok edilmesine, zorunlu göçün ve ülkenin çeflitli bölgelerindeki ablukalar›n kald›r›lmas› için halk›n sorunlar›yla sorunun birlefltirip, birlikte ele al›p ortak mücadele Bu aflamada KESK’in toplu görüflmeyi toplu sözleflmeye çevirme çal›flmalar› oldukça önem kazanmaktad›r. Ve bu mücadele sadece sloganlardan ç›k›larak pratik ad›mlar at›larak yeniden örülmelidir. Bunda ba-
sonra olabilecek olumsuzluklar›n yaflanmamas› için patronlar› uyar›yoruz” dedi.
flar›l› olman›n s›rr› da kamu çal›flanlar›n›n talebi olan grevli, toplu sözleflmeli ve siyaset hakk›n› da içeren haklar konusunda ›srarl› olmaktan geçmektedir. Ayr›ca ülkedeki yak›c› gündemlerine müdahale etmekte KESK’in bu mücadelesini yo¤unlaflt›rmas›nda bir ad›md›r. Örne¤in yukar›da sözünü etti¤imiz Irak sald›r›s› bu konulardan biridir. Ya da hapishanelerde halen devam eden tecrit uygulamas› ve gelinen noktada koflullar›n iyice a¤›rlaflmas›na karfl› mücadele esasta kamu emekçilerinin kendilerinin etraf›na örülen hücrelere karfl› mücadelesi anlam›na da gelmektedir. Bunlar›n d›fl›nda bu mücadele içinde talep edilecek ve üzerinde çal›flma yürütülecek birçok nokta bulunmaktad›r. Özellikle IMF’nin gözden geçirmeleri sonras› iyice yo¤unlaflan kamuda istihdam›n azalt›lmas› ad› alt›nda yüzlerce kamu çal›flan›n›n iflten at›lmas› da sendikalar›n aktif olarak mücadele etmesi gereken bir politikad›r. Yine özellefltirmelerde emekçiler için ayn› sonun yaklaflmas› anlam›na gelmektedir. Bunlar›n d›fl›nda ayr›ca; -Kamu Emekçilerinin iflyerlerinin ve çal›flma ortamlar›n›n sa¤l›kl› ve hijyenik olmas›, ayn› zamanda ça¤›n araç ve gereçlerine uygun donan›mda olmas›
-Çal›flanlar›n mesai ve yolluk haklar›n›n günün gerçekçi koflullar›na göre maddi olanaklara kavuflturulmas› -Demokratik örgütlenmeyi hedefleyip, çal›flanlar›n benimsedi¤i demokratik yönetim biçiminin hayata geçmesi -Bürokratik ve partizanca atamalar›n yerine yetkin yönetici ve özerk yönetim biçiminin sa¤lanmas› -‹flten ç›karmalara ve özellefltirmelere karfl› daha etkin mücadele kamu emekçilerinin talepleri aras›ndad›r. Y›llard›r emekçi halk›m›z› ve kamu emekçilerini enflasyon alt›nda inim inim inleten siyasi iktidar ve hükümetlere karfl› emekçi s›n›f›n kurtuluflu, s›n›f sendikac›l›¤› politikalar› ve programlar› do¤rultusunda örgütlenmekten geçmektedir. ‹flyerlerimizde fiili, meflru eylemliliklerle hizmet gücümüzü kullanman›n yüzdelik zamlar yerine toplu sözleflme ve grev haklar›m›z› hayata geçirmenin yolu örgütlü bir karfl› duruflla mümkündür. Bunun için bütün kamu emekçilerini ve emek dostlar›m›z› s›n›f mücadelesinin önünde duran bu a¤›r yükü omuzlamaya, s›n›f›n ç›karlar›n› a¤›rl›k merkezi yapan politika ve yönelimlerle hareket etmeye davet ediyoruz.
işçi-köylü 34
7
2-15 Ağustos 2002
Paflabahçe iflçileri iflten at›lmaya karfl› direniflte Paflabahçe iflçileri semtlerde dolaflarak; “fiiflecam› kapatmak istiyorlar. Bundan sonra da Tekel ve kundura fabrikalar›n›, hastaneleri, okullar› ve gecekondular› kald›rmak istiyorlar. fiiflecam’a ve Beykoz’a sahip ç›kmak için cam iflçilerini destekleyelim.” ça¤r›s›nda bulunuyorlar. Kartal: Beykoz’da Paflabahçe fiiflecam fabrikas›nda patronun 857 iflçiyi fabrikan›n zarar etti¤i iddias› ile iflten atmaya çal›flmas› üzerine iflçiler 23 Temmuz’da iflyerlerini terketmeme eylemi yapmaya bafllad›lar. Eflleri ve çocuklar› ile birlikte fabrikan›n içinde bulunan iflçilere çevredeki insanlardan ve de Beykoz halk›ndan destek ya¤›yor. 4 Temmuz 1935 y›l›nda 400 çal›flan› ile üretime geçen Paflabahçe fabrikas› dönem dönem yine büyük direnifllere mekan olmufl bir fabrika. 1991 y›l›nda patronun iflten atma sald›r›lar› sonucu da yine büyük bir direnifl yaflanm›flt›. Halk›n büyük ço¤unlu¤unun geçimini bu fabrikada çal›flarak sa¤lad›¤› Beykoz’da direnifl bafllad›¤› günden itibaren yo¤un bir polis ablukas› var. Kristal-‹fl Sendikas›’n›n örgütlü oldu¤u Paflabahçe fabrikas›ndaki direniflte aileleri ile birlikte yaklafl›k 2500 kifli olan iflçiler s›k s›k “Paflabahçe iflçisi yaln›z de¤ildir”, “91 ruhu geri gelecek” sloganlar›n› atarak direnifle devam ediyor. Paflabahçe iflçilerinin bu direnifline ayr›ca Tekel iflçileri ve Deri Kundura iflçileri de destek veriyor. Ancak
polis ilk günden beri direnifl alan›na gelen ziyaretçileri içeriye almayarak direnifli tecrit etmeye çal›fl›yor. Fabrikan›n mecburen önünden geçmek zorunda kalan arabalar bile didik didik aran›yor. Direnifle korna çalarak destek veren araç sürücülerinin ehliyetlerine el konuluyor, gözalt›na al›n›yor. Ayr›ca geliflmelerin bas›na yans›mamas› için bas›n mensuplar› da içeriye al›nm›yor. D›flardan verilen su ve yiyeceklerinin de içeriye al›nmamas› iflçileri b›kt›rmaya yönelik sald›r›lardan sadece baz›lar›. Direniflin duyulmas›n›n ard›ndan pani¤e kap›larak bölgeye ziyaretlerde bulunan ‹stanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, ‹stanbul Valisi Erol Çak›r ve Beykoz Kaymakam› Cengiz Gökçek sözde iflçilerin ma¤duriyetini gidermek amaçl› daha do¤rusu daha rahat sald›rabilme amaçl› eflleri ve çocuklar›n› evlerine göndermelerini istemiflti. Ancak polisin tüm bu y›ld›rma ve b›kt›rma çabalar›na karfl› direnifl hergün daha da boyutlanarak devam ediyor. ‹flçiler ayr›ca halk›n deste¤ini daha da art›rmak için her akflam kendi aralar›nda oluflturduklar› bir
komiteyi mahallelere gönderiyorlar. ‹flçiler de kap› kap› semtleri dolaflarak megafonla” fiiflecam› kapatmak istiyorlar.
d›rmak istiyorlar. fiiflecam’a ve Beykoz’a sahip ç›kmak için cam iflçilerini destekleyelim.” ça¤r›s› yap›yorlar. Yine her ak-
daha iyi anlafl›labilir. Birincisi; fiiflecam fabrikas›n›n direnifl tarihinin oldukça zengin olmas›. Özellikle 1991 y›l›nda yaflanan
Bundan sonra da Tekel ve kundura fabrikalar›n›, hastaneleri, okullar› ve gecekondular› kal-
flam saat 21:00’de fabrika önünde toplanarak “fiiflecam kapat›lamaz”, “‹flçi halk elele haydi zafere”, “‹fl ekmek özgürlük” vb. sloganlar atan iflçiler yolu trafi¤e kapat›yor. Halk›n deste¤inin yan›nda ayr›ca demokratik kurum ve kurulufllardan ve sendikalardan da iflçilere destek ya¤›yor. Bu ziyaretlerde bulunan kurumlardan biri de ‹stanbul Tabip Odas›. Tabip Odas› ayr›ca olas› rahats›zl›klara karfl› direnifl alan›na bir de çad›r kurmufl durumda. Yine direnifle destek için Beykoz’a giden Bas›n-‹fl ve Belediye-ifl 2 Nolu fiube yöneticileri ve iflçiler de polisin engeli ile karfl›laflt›lar. Önlerine polis barikat› kurulan sendikac›lar ›srarlar› sonucu bahçe kap›s›na kadar gelerek burada direnifli selamlad›lar. ‹flçileri ziyaret eden kurumlar aras›nda Tüm-Tis, Hava-‹fl Genel Merkezleri, Haber-‹fl 1 Nolu flube ve Yol-‹fl 1 Nolu flube flöneticileri de bulunuyor. Devletin Paflabahçe direnifline olan yo¤un ablukas› düflünüldü¤ünde bunun nedenleri
grev buna güzel bir örnektir. Bir ikincisi de; bugün devletin en ufak bir tepkiyi dahi sindirmeye çal›flt›¤› koflullarda direniflin ortaya ç›kmas› ve halk›n da genifl deste¤ini alarak büyüyor olmas›d›r. Herhangi bir direnifli bitirmek için birinci olarak onu tecrit etmeyi ikinci olarak da içten baltalamay› planlayan devlet ,bunlar› kolayca gerçeklefltiremedi¤i koflullarda pani¤e kap›lmaktad›r. Direnifle verilen halk deste¤i bugün için birinci yöntemi alafla¤› etmektedir. Yine direnifli b›rakmak isteyen bir iflçiye eflinin söyledi¤i; “b›rak›rsan eve gelme akflam” sözleri de iflçi ve ailelerinin kararl›l›¤›n› göstermektedir. Ancak tüm bunlar sadece iflçilerin veya ailelerinin direniflleri ile de¤il hepimizin direnifli ile çözülebilecek sorunlard›r. Bugün Paflabahçe iflçilerinin direnifli hepimizin direniflidir. Emek verdi¤imiz ölçüde kazand›klar› zafer de hepimizin zaferi olacak.
Tafleron iflçiler haklar›n› kazand› Samsun: TÜGSAfi’a ba¤l› Azot fabrikas›nda çal›flan 81 tafleron iflçi, ‘96 y›l›ndan beri verdikleri sendikal mücadele ile Petrol ‹fl Sendikas›’n›n yard›m›yla toplam 1 trilyon 300 milyar lira ald›lar. ‹lk kez 1996 y›l›nda örgütlenen fakat TÜGSAfi (Türkiye Gübre Sanayi ve Afi) patronlar›nca kabul görülmeyen iflçiler ile Petrol ‹fl 9798 y›llar›nda Toplu ‹fl Sözleflmesi ile ilgili Çal›flma Bakanl›¤›’na baflvuruda bulunmufltu. Fakat Azot idaresinin “biz muhatap de¤iliz. ‹flçiler taflerondur, hiçbir sözleflmeden yararlanamaz” demesi üzerine Sendika, azot hakk›nda alacak davas› açarak T‹S ile ilgili bütün
haklar›n mahkeme yoluyla al›nmas›n› baflard›. 2 sene süren davadan sonra ise patronlar çeflitli tedbirler alarak (vardiya, ifl da¤›l›m› vs.) tafleron iflçileri sendikal› iflçilerden ay›rmak istedi. Bu kez sendika yeniden yerel mahkeme ve yarg›tay karar› ile dava açt›. Bu dava da 2001 y›l›nda sona erdi. 2002 y›l›n›n May›s ay›ndaysa yarg›tay, toplam 1 trilyon 300 milyar liran›n müteahhit iflçilerine verilmesini kararlaflt›rd›. 81 iflçi kifli bafl›na 12 ila 20 milyar aras›nda de¤iflen paralar› geçti¤imiz günlerde ald›. Konuyla ilgili görüfllerini ald›¤›m›z sendika yönetiminden Adem Külek, devletin mevcut yasa bofl-
luklar›ndan yararlanarak müteahhit eliyle ucuz adam çal›flt›r›lmas›n› engellemeye çal›flt›klar›n› söyledi. Tafleron firma ad› alt›nda nerede çal›fl›l›yorsa çal›fls›n bulunduklar› sendikalara bask› yaparak haklar›n› savunmas›n› istedi. Öte yandan kaliteli gübre üretimi ve köylünün ekonomik olarak yararland›¤› TÜGSAfi’›n özellefltirme konusunda yeniden gündeme gelerek eylül ay›na kadar ifllemlerin tamamlanmas› bekleniyor. fiimdilik bu konuda pek ses olmasa da ileriki günlerde hareketli zamanlar gelece¤e benziyor.
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
8
Turhal’da çapayla örülen yaflam Kimi üç kuruflluk ekmek paras›, kimi çocu¤una defter-kalem paras› kazanmak için römorklara doluflan kad›nlar, genç k›zlar güneflin kavurucu s›ca¤›nda adeta unutuyorlar insan olduklar›n›. Turhal: IMF politikalar›yla tar›m› bitirmeyi hedefleyen TC, uygulad›¤› kotalarla, ürünlere verdi¤i düflük taban fiyatlar›yla, benzine, mazota yapt›¤› zamlarla üreticiye ve köylüye zor günler yaflatmaya devam eder-
manzara yine mevsimlik ›rgatlar›n resmidir. Kimi üç kuruflluk ekmek paras›, kimi çocu¤una defter-kalem paras› kazanmak için römorklara doluflan kad›nlar, genç k›zlar güneflin kavurucu s›ca¤›nda adeta unu-
ken, bir de üretim yapacak topra¤› olmayan köylüler var yaflad›¤›m›z co¤rafyada. Bunlar yaflamak zorunda b›rak›ld›klar› yoksulluk nedeni ile gazetemizde s›kça iflledi¤imiz mevsimlik ›rgatlar. Tokat ve ilçelerinde yaflayanlar›n sabah›n alt›s›nda ve akflam›n yedisinde gördükleri
tuyorlar insan olduklar›n›. Bölgenin verimlili¤iyle çapalanacak ürünlerin çeflitlili¤iyse tek sevinçleridir. Yaz›n ilk çal›flt›klar› çapa ifli, pancar tarlalar›, sonraysa s›ra nohut yolumuna geliyor, derken domates ba¤lama vs. Evini geçindirmek için t›ka basa dolu römorkla o tarladan,
bu tarlaya koflturan ve y›llar önce köyünden Turhal’a göçetmek zorunda b›rak›lan, yaflam›n› çapaya ba¤layan Seher teyzeyle yapt›¤›m›z söylefli çekti¤i s›k›nt›lar› anlatmaya yeterli olacakt›r. Okuma yazmas› olmad›¤› için “ben nas›l diyeyim ki”lerle söze bafllayan Seher teyze bize söz b›rakm›yor, anlat›yor çapayla ördü¤ü yaflam›n›... - Köyünden ne zaman geldin? Buras› ile köyün aras›ndaki yaflam›nda ne gibi farkl›l›klar var? Seher Teyze: Köyümüzden buraya 4 y›l önce geldik. Ev yok, gittim bir tan›fltan 20 milyon ald›m, ev tuttum. Oca¤a koyacak ya¤ bulam›yorduk. Çok zor günler geçirdik, hala geçiriyoruz. Kira veriyoruz, çocuklar okula gidiyor, adam hasta çal›flm›yor. Ama köy eyiceydi. Köyde makta veriyorlard›, k›r›m veriyorlard› geçinip gidiyorduk. Köydeyken sabun bulamad›¤›m›z oluyordu. Bizim köyde ç›ra çok, ç›ray› sobaya dolduruyorduk, kül tutard›. Külü tenekede ›slard›k, çamafl›r› içine basard›k. Sabah›nan da kalkar tokaçlard›k, sabundan beyaz ederdi, flimdi onu da bulam›yoruz. Köyümüz eyiceydi. Bize dokunmasalar köyümüz-
Tekel’de soygun IMF ufla¤› olan DSPMHP-ANAP koalisyonlu hükümetin halk düflman› icraatlar›ndan birisi de Tekel Yasas›yd›. Üreticilerin tüm karfl› ç›kmalar›na, hatta Cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer’in vetosuna ra¤men uflak koalisyon hükümeti yasay› meclisten aynen geçirmiflti. Bu yasayla IMF’nin Tekeli özellefltirerek baflta Philip Morris olmak üzere uluslararas› sermayeye peflkefl çeke-
ce¤i haberlerini daha önce yay›mlam›fl ve yaflanacaklara dikkat çekmeye çal›flm›flt›k. Bu yasa, belirlenen bölgeler d›fl›nda üretim yapanlara 3 ay ile 3 y›l aras›nda de¤iflen oranlarda hapis cezas› verilmesini hükme ba¤l›yor, ayr›ca 2000 ve 2001 y›llar› aras›nda destekleme al›m› yap›lmayaca¤›n› belirtiyordu. Tekelde yaflanan son yolsuzluklar ile üreticilere ve emekçilere karfl› bu kadar ac›mas›z
olan devletin s›ra sigara tekellerine gelince yard›m duygular›n›n kabard›¤› ve hemen flefkatli kollar›n› onlara açt›¤› ortaya ç›kt›. Tekel’in uluslararas› sermayeye gönüllü yard›mlar› flöyle geliflti: Amerika sigara tekeli Philip Morris 17 Ocak 2000’de Tekel’e baflvurarak Virginia ve Burley tipi 2 milyon 900 kilo tütün karfl›l›¤›nda Tekelden Ad›yaman ve Yaylada¤ kökenli tütünden 9 milyon
den ç›kmazd›k, yaylal›k da eyiceydi, flimdi bombofl, köyde evimizin önünde domatesimizi, maydanozumuzu, so¤an›m›z› ekiyorduk. Bir tarlam›z vard› ufak, ekinimizi de ekiyorduk, geçinip gidiyorduk. - Çapaya belli bir grup gidiyorsunuz. Nas›l gidiyorsunuz ve ne kadar al›yorsunuz? Seher Teyze: Ben 4 y›ld›r çal›fl›yorum. Çapaya çavufl götürüyor. 5 milyon yevmiye veriyor. Asl›nda 7 milyon ama çavufl bizi arabas›yla getirip götürdü¤ü için 2 milyonunu kendi al›yor. Çavufl bir de 10 milyon yevmiye al›yor. Önceleri traktörlen gidiyorduk. fiimdi çavufl yeni araba ald› onla gidiyoruz. Yevmiyemizi çavufl günlük vermiyor. Toplans›n sonra veririm diyor. Çavufl çal›flm›yor elinde de¤ne¤inen bafl›m›zda dolan›yor. - En çok nereden gelen oluyor? Hangi iflleri yap›yorsunuz? Ald›¤›n›z para geçinmenizi sa¤l›yor mu? Seher Teyze: Çapa 50 gün sürüyor. Sabah saat 6’dan akflam 7’ye kadar çal›fl›yoruz. Önce pancar tarlas›nda sonra nohut toplamaya, en son da domates çitlemeye, k›rmaya, sökmeye gidiyoruz. Her yerden gelen oluyor. Çerdi¤in, Keçeci, Kar-
126 bin 896 kilo istedi. Tekel yetkilileri 21 Ocak 2000’de bir araya gelerek Philip Morris’ten al›nacak tütünlere eksper raporu olmadan bu takas› imzalad›lar. Oysa 1177 say›l› Tütün ve Tekel kanununa göre al›nacak tütünlerin Tekel bünyesindeki eksperlerce önceden görüldükten ve raporland›ktan sonra al›nmas› gerekmektedir. Philip Morris’in haline çok ac›yan Tekel yetkilileri Ad›yaman kökenli tütünü 1998’deki fiyat› olan 1 dolar 45 sente, Yaylada¤ kökenli tütünü ise 1998’deki fiyat› olan 1 dolar 55 sente satarlar. Aradaki fiyat fark›n›n tekel
k›n, Sar›alan... En çok kad›nlarla gençler çapaya geliyor. Kalabal›k gelenler daha çok kazan›yor, ben tek çal›fl›yorum. Yevmiyem yetmiyor. Kira var, çocuk okula gidiyor, adam hasta çal›flm›yor, ald›¤›m›z para yetmiyor. Köyde de arazimiz neyim yoktu ama köy daha eyiceydi. Bu ifller sürekli olmuyor. Ya¤murlu, çamurlu günlerde ifle gidemiyoruz. Baflkaca da gelirimiz olmad›¤› için k›fl›n zorlan›yoruz. Çapaya gelenlerin içinde köyden göç edenler de var. Kimi ufak bebesiyle geliyor. Sade yemek vakti ara var. fiimdi Çay köyünde çal›fl›yoruz. Devletin flirketiymifl neymifl onlar›n arazide domates ba¤lamaya gidiyoruz, ekmek vermiyorlar? Kendimiz götürüyoruz. Bugün kad›n›n biri sofray› gözlüyor ki bu kad›n ne yer ne içer diye. Gitmifl demifl ki k›z anam o kad›n yavan ekmek yiyor. Bana bir salk›m üzüm getirmifl. Ama bugün flirketin sahibi adam sak›z da¤›tt› bize. Bugün yoksul köylünün al›nteriyle ceplerini dolduran ve onlar›n gönlünü bir sak›zla almaya çal›flan patron-a¤alar›n devleti yar›n bu nas›rl› ellerin, örgütlü öncü güçle birleflmesiyle yok olup gidecektir.
yetkililerinden ç›kmad›¤› aflikard›r. Bunlar Tekel yetkililerinin marifetlerinden sadece biri. 8 Nisan 2002’de “Duvagit” adl› yedek parçan›n al›m› için yap›lan ihale Tekel yetkililerinin yine cömert tav›rlar›na maruz kalm›flt›r ve piyasada fiyat› 44 milyon TL olan parçan›n 1 milyar TL’ye al›nd›¤› ortaya ç›kt›. Üreticilere karfl› taviz vermeyen ve destek al›m›n› engellemek için yasa ç›kartan devlet, s›ra emperyalistlere ve komprador burjuvaziye geldi¤inde halk›n s›rt›ndan cömertlik yap›p halk›n eme¤ini satm›flt›r.
işçi-köylü 34
9
2-15 Ağustos 2002
Trakya’da bu¤day kepek fiyat›na tefeciye... Trakya’da bu¤day hasada bafllad›. Y›l boyunca süren gübreydi, mazottu, ya¤murdu tart›flmalar›ndan sonra nihayet köylü için “güzel günler” geldi. fiimdi hasat vakti! Hasatla beraber fiyatlar aç›klanmaya baflland›. Toprak Mahsulleri Ofisi bu¤day›n birim fiyat›n› 205 bin lira olarak aç›klad› ve al›mlara bafllad›. Fakat bu fiyattan al›nan mahsulün paras›n›n yar›s› köylüye veriliyor di¤er yar›s› da “1 ay” sonraya taahhüt ediliyor. Oysa ayn› bu¤day›n maliyet fiyat› uzmanlar taraf›ndan 294 bin lira olarak aç›klan›yor. Bu durumda köylü mahsulünü peflin para al›p borçlar›n› ödemek ad›na ça¤dafl tefecilere (tüccara) 194-200 bin lira aras› veriyor. Lüleburgaz Ziraat Odas› Baflkan› Recep Hangi bir yerel gazeteye yapt›¤› aç›klamada; “Ofis götürdü¤ümüz bu¤day› 1 kilo kepek fiyat›na al›yor, böyle giderse kimse ofise ürün satmaz. Herhalde ofisler de kapan›r. Bölgemizde yetiflen bu¤day ofis taraf›ndan 205 bin liradan al›n›yor. Fakat maliyet 294 bin lira. Verilen maliyeti kurtarm›yor. Çiftçi ne yiyecek ne içecek. Dekar bafl›na verim düflük; mazo-
ta %200, gübreye %200 zam... Orada çiftçilik daha çok kazand›rd›¤› için çiftçi Yunanistan’a, Romanya’ya gitmeye bafllad›. Çiftçi zaten k›fl boyunca ald›¤› mazotu borç alm›fl, gübreyi borçla alm›fl, bu yüzden çiftçi peflin ödeme yapan tüccar› seçiyor. Böyle giderse önümüzdeki sezon ofisler kapan›r” dedi. Devletin IMF-DB patentli politikalar› tar›mda üretimi olanaks›z k›l›yor. Ülkenin eflitsiz gelifliminin bir ürünü olarak nispeten mekanizasyon ve (makinal› tar›m) toprak da¤›l›m›ndaki durumun di¤er bölgelere göre daha “adaletli” oldu¤u Trakya’da son y›llarda ürünleri hasat etmek için baflka bölgelerden biçer döver geliyor. Ve bu hizmet karfl›l›¤›nda peflin parayla çal›fl›yor. E¤er köylüde peflin para yoksa ürünün bir k›sm›na fahifl fiyattan el koyuyor. Çaresiz köylü de buna raz› oluyor. Böylece resmi tefeci devlet, köylünün eme¤ini baflka bir kategoride resmi tefeci tüccara, üretim araçlar›na sahip büyük toprak sahiplerine peflkefl çekmifl oluyor. Bütün bunlarla ilgili olarak bir Trakya köylüsü flöyle diyor;
“Eme¤imizin karfl›l›¤›n› alamad›¤›m›z bir yana her y›la borçlanarak giriyoruz. Bizim elimizde para etmeyen bu¤day, elimizden ç›k›nca de¤er kazan›yor. Bu¤day›n para etmedi¤i do¤ru de¤il. Bu ülkede bu¤day para ediyor etmesine ancak, bize de¤il baflkalar›na kazand›r›yor. Biz ürünümüzü tüccara
teslim etmek zorunda kal›yoruz. Borçlar belimizi büküyor. Bize art›k ekmeyin demeye getiriyorlar. Böyle giderse önümüzdeki y›llarda birçok çiftçi tarlas›n› bofl b›rakmak zorunda kal›r. Bu durumdan sadece biz de¤il herkes etkilenir.”
Aflatoksin oyunu bu kez incire vurdu Tonlarca incir gümrük depolar›nda çürüyor Verimli topraklara sahip olan Türkiye, f›nd›ktan-tütüne, üzümden çaya, ayçiçe¤inden incire genifl bir ürün yelpazesine sahip. Türkiye’de köylülü¤ü bitirmeyi, tar›m› d›fla ba¤›ml› hale getirmeyi hedefleyen emperyalist güçler ve on-
lar›n yerli uflaklar› IMF politikalar›yla verilen düflük taban fiyatlar›, uygulanan kotalarla köylüyü üretemez duruma getirirken; köylünün binbir çileyle üretti¤i ürünü AB standartlar›na uygun olmad›¤› gerekçesiyle gümrüklerde çürütmek-
ten kaç›nm›yor. Bugün AB’yi cennet bahçesi göstermeye çal›flanlar geçmiflte Gümrük Birli¤ini (GB) cilalayanlard›. Yoksul köylüye, üreticiye vaatlerde bulunanlar, “GB büyük yat›r›m getirecek” diyorlard›. Ama aksine GB, köylünün ürününün önüne alternatif ç›kararak üreticinin de¤il, AB’nin yarar›na olmufl, Türkiye aç›k bir pazar olarak kullan›lm›flt›r/kullan›lmaktad›r. Tüm bunlar egemenlerin yalanlar›n› ve amaçlar›n› gözler önüne sererken, köylünün ürünü de gümrüklerde çürümeye b›rak›lmaktad›r. Geçti¤imiz günlerde Ege Kuru Meyve ve Mamülleri ‹hracatç›lar› Birli¤i Baflkan› Erdinç Kapkaç, AB üyesi ülkelerden aflatoksin de¤eri yüksek oldu¤u gerekçesiyle geri
gönderilen kuru incirlerin, gümrükte ithal muamelesi gördü¤ünü, Türkiye’ye sokulmad›¤›n› ve gümrükte bekleyen incirlerin çürüdü¤ünü söyledi. ‹hraç edilen kuru incirlerin gönderilmeden önce Tar›m Bakanl›¤› taraf›ndan analiz edildi¤ine, 15 ile 35 ton aras›ndaki her partiden 300’er graml›k 100 numune al›nd›¤›na ve bunlar›n ezilip hemojenize edilerek, aflatoksin kontrolünden geçildi¤ine de¤inen Kapkaç, analiz sonucunda bir belge verildi¤ini bildirdi. “‹ncir Sa¤l›k Sertifikas›” ad›yla verilen bu belgede, incirin üretim aflamas›ndan-tafl›nmas›na kadar olan dönemde hijyen kurallar›na uyuldu¤unun tescil edildi¤i vurgulan›yor. Kapkaç ayr›ca “bu belge olmadan AB üyesi ülkelere yat›r›m yapam›yoruz.
‹hracat›n yap›ld›¤› ülkeler, gönderilen maldan numune al›yorlar ve aflatoksin alt limitine yak›n ç›kt›¤›nda ise mal› reddediyorlar. Bu incirler aflatoksinli oldu¤u gerekçesiyle geri gönderildi¤i için, ithal muamelesi görüyor ve ihracatç› mal›n› Türk gümrü¤ünden de geçiremiyor” Bu manzaraya yabanc› olmad›¤›m›z› daha önceki yaflanan benzer olaylar›n (f›nd›k, kuru üzüm vs.) gazetemizde ifllenmesinden hat›rlayacaks›n›z. Tüm bunlar bize bir kez daha gösteriyor ki emperyalistlerin ve onlar›n yerli uflaklar›n›n amac› kendi stoklar›n›n pazar koflulunu yaratmakt›r. Ve Türkiye’deki tar›m› tasfiye etmenin ad›mlar› olan bu uygulamalar emperyalizme uflakl›ktaki tescilin di¤er bir ad›d›r.
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
10
F Tiplerinde amaç; fiziksel ve psikolojik imha Amaç fiziksel ve psikolojik imha. Bu onlar›n plan›, onlar›n amaçlar›. Tahribat ve kimi k›r›lmalara ra¤men siyasi tutsaklar›n yaflama ba¤l›l›klar› ve direngenlikleriyle bu politikalar›n›n bofla ç›kaca¤›na asla inanc›m›z› yitirmemeliyiz. Hapishaneler acil tedavi edilmesi gereken hasta tutsaklarla dolu. Y›llard›r hapishanelere yönelik dur durak bilmeyen sald›r›lar, katliamlar, fiziksel ve düflünsel imha politikalar› son 2 y›ld›r doruk noktas›na ulaflm›fl durumdad›r. Buca, Diyarbak›r, Ümraniye, Ulucanlar katliamlar›, 96 Ölüm Orucu ve SAG direnifllerini takip eden ve hapishaneler sürecinin en a¤›r ve en çok bedel ödenen 19 Aral›k katliam› ve 20012002 Ölüm Oruçlar› direniflleri
hapishane koflullar›nda yeterince tedavi edilmedikleri için oldukça kötüdür. Ço¤u Wernike Korsakof hastal›¤›na yakalanm›flt›r. Onun d›fl›nda birçok organlar› Ölüm Orucu’nun yaratt›¤› tahribatlar nedeniyle ifllevini yeterince yerine getirememekte, yaflam› oldukça zorlaflt›rmaktad›r. Katliama dönüflen operasyon nedeniyle birçok yerinden yaralanan tutsaklar›n tedavileri yap›lmayarak tahribat›n daha da derinleflmesine zemin haz›rlanmaktad›r. Menenjit ve kemik erimesi
sonucunda yüzlerce flehit ve gazi yaflam›m›z›n bir parças› haline geldi. Tecritin k›r›lmas› ve ölümlerin durdurulmas›na kilitlenen mücadele içinde hapishanelerde yaflanan hak gasplar›, keyfi uygulamalar, Ölüm Oruçlar›, operasyonlarda gündeme gelen sakatlanmalar ve kötü yaflam koflullar›ndan ötürü oluflan ölümcül ya da tedavi edilmedi¤i için basit bir hastal›¤›n sonradan yaflam› tehdit eder hale gelmesi ile tutsaklar›n sorunlar› yeterince kamuoyuna tafl›namad›. Ve bugün bir dosya halinde sunulan, yüzlerce kifliyi kapsayan hasta listeleri içeridekilerin ne tür ac›larla ve insanl›k d›fl› koflullarda yaflad›klar›n›n somut bir belgesidir. Dosya incelendi¤i zaman flu tür rahats›zl›klar yafland›¤› görülecektir. Özellikle onlarca tutuklu ve hükümlülerden 1996 Ölüm Orucu ve 2001-2002 Ölüm Orucu’na kat›lanlar›n sa¤l›k durumu
olanlar, beyinde damar t›kan›kl›¤› olanlar, siroz hastal›¤›, ba¤›rsak ülseri, beyin travmas›, kalp hastas›, böbrek rahats›zl›klar›, lenf fliflmesi, karaci¤er yetmezli¤i, akdeniz anemisi, tifo, ba¤›rsak çürümesi, vb. vb. hastal›klar söz konusudur. Ve kimileri de birden fazla önemli say›lacak hastal›kla yaflam›n› sürdürmeye çal›flmaktad›r. Tüm bunlar›n yan›nda yo¤un tecrit, izolasyon ve keyfi uygulamalar sonucu a¤›r psikolojik sorunlar yaflayan, kendine ve yan›ndakilere zarar veren tutuklu ve hükümlüler var. ‹çe kapanma, sald›rganl›k, epilepsi, kurgu, kuflku, halisünasyon, vb. hastal›kla birlikte yaflanmakta ve bunlar›n hiçbir tedavileri yap›lmamaktad›r. Amaç fiziksel ve psikolojik imha. Bu onlar›n plan›, onlar›n amaçlar›. Tahribat ve kimi k›r›lmalara ra¤men siyasi tutsaklar›n yaflama ba¤l›l›klar› ve direngenlikleriyle bu politikalar›n›n bofla ç›kaca¤›na asla inanc›m›z› yitir-
memeliyiz. Hücre koflullar›nda yaflayan her tutsa¤›n dedi¤i gibi. Diyebilirim ki yaflamda bulunacak en insanl›k d›fl› sistemlerden birisidir insan› insans›zlaflt›rmak! Ama ‘hakl› bir dava ayn› zamanda ahlaki bir üstünlük sa¤lar’. (Sabah Tufan› cilt 1 sayfa 422) sözünde oldu¤u gibi hakl›l›¤›n verdi¤i güç ve özgür gelece¤e olan inançla insans›zl›¤› bile yenebiliriz-yeniyoruz!..” Evet onlar tecrit terörüne karfl› direniyorlar. Bizlere düflen görev de tecritin k›r›lmas›na, insans›zlaflt›rman›n ortadan kalkmas›na omuz vermektir. Tablodaki gerçekli¤in a¤›rl›¤› kimilerimizi iki yönlü olumsuz etkileyebilir. Birincisi; Zulümde s›n›r tan›mayan devletle bafla ç›k›lamaz, mevcut koflullar› de¤ifltirmek mümkün de¤il. ‹kincisi; Muhalefet edersem benim de yolum F tipine düfler, kald›ramam. Böyle düflünenler yan›lg› içerisindedirler. Evet devlet zulümde s›n›r tan›mayabilir. Ama karfl›s›nda ciddi bir muhalefet olmad›¤›ndand›r. Zulmü geriletmek, gasp edilen kimi haklar› almak bu sistemde de mümkündür. Tarihimizde bunun örnekleri yaflanm›flt›r. Cunta koflullar›nda dayat›lan hapishane yaflam›n› ço¤u insan biliyor. Ama öylesi bir cehennemin içinden ç›k›ld›. fiimdi de ç›k›labilir ya da d›flar›n›n koflullar›nda gaspedilen ekonomik demokratik haklardan birileri kazan›labilir. Yeter ki ›srarl› olal›m, yeter ki birlikte muhalefeti yükseltelim. Ayr›ca “F tipine girerim” korkusuyla d›flar›da yaflamak içeride F tipinde bulunmaktan daha çok insan› insan olarak y›pratabilir. Zira sinmifllik, korku, insan soyunun yaflayaca¤› en büyük belad›r ki her türlü hastal›¤a davetiye ç›kar›r. ‹nsan›n, insan do¤as›n›n direnme gücüne güvenelim, umut edelim. Ve yüzümüzü zor koflullarda da olsa yaflayan umutlar›n› ve coflkular›n› canl› tutan insanlara dönelim. Onlar baflarabiliyorsa bizler de baflarabiliriz. Devletin yaratmak istedi¤i F tipi korkusunu birlikte mezara
gömelim. ‹HD VE A‹LE ÖRGÜTLÜLÜKLER‹NDEN ORTAK AÇIKLAMA 19 Temmuz 2002 günü ‹HD ‹stanbul fiubesi’nde F tipleriyle ilgili bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Aç›klamaya ‹HD yönetiminden, ‹HD Cezaevi Komisyonu’ndan, TUYAB’dan, TUAD’dan ve TAYAD’dan temsilciler kat›ld›. ‹HD yönetimi ad›na konuflma yapan Gülseren Yoleri; Tecrit, izolasyon ve hak gasplar›n›n yaratt›¤› tablonun insanl›k d›fl› oldu¤unu, ‹HD olarak tüm bunlara karfl› durduklar›n› bundan sonra da duracaklar›n› aç›klad›. Özellikle Kand›ra F tipi’nde Volkan A¤›rman’›n intihar etmesi (ya da öldürülmesi) mevcut gerçekli¤in çarp›c› bir sonucudur. Yeni Volkan A¤›rmanlar›n gündeme gelmemesi için demokratik kamuoyunun duyarl›l›¤›n›n acilen yükseltilmesinin zorunlulu¤unu vurgulad›. Kurumlar ad›na haz›rlanan bas›n metninin okunmas›ndan sonra aile kurumlar›n› temsilen tutuklu yak›nlar› birer konuflma yapt›. TUYAB ad›na konuflan bir tutuklu yak›n›; “Ortak olarak haz›rlad›¤›m›z sa¤l›k raporuna bir göz atmak dahi gerçekli¤i gözler önüne sermekte ve her türlü konuflmay› anlams›z k›lmaktad›r. Bizler yine de huzurda bu tabloyu yaratan koflullardan söz etmek istiyoruz” dedi. Evlatlar›n›n sa¤l›k ile ilgili karfl›laflt›klar› engelleri ana hatlar›yla özetleyerek;. Revir ve hastaneye gitmede zorluk ç›karma, flikayetleri dinlememe, ezbere ilaç verme, ilaç paralar›n› tutsaklara ödetme; Onur k›r›c› aramalar ve dayatmalar; Mahkeme ve sevklerde hücrelere bölünmüfl ringlere bindirme; Kollardan ve bacaklardan koltuklara kelepçeleme; Havaland›rma, su, yiyecek, sigara vb. gibi hiçbir temel ihtiyac› karfl›lamama; Fahifl kantin fiyatlar› ve sa¤l›ks›z beslenme fleklinde 9 bafl-
l›k alt›nda s›ralad›ktan sonra “zindan içinde zindan yaflat›lan evlatlar›m›z üzerindeki bu bask› ve yasaklar son bulmal›d›r” diye konufltu. TUAD ad›na konuflma yapan tutuklu yak›n› ise; “Burada daha çok F tiplerinden sözedildi. Kamuoyu az çok F tipleri hakk›nda bilgi sahibidir. Ama bizim evlatlar›m›z›n flimdilik yerlefltirildi¤i oda tiplerinde yaflananlar F tipinde yaflananlardan geri kalmamaktad›r. 4 kiflinin yerleflece¤i yerlere 8-10 kifli (henüz di¤er yerler tamamlanmad›¤› iddias›yla) yerlefltirilmektedir. Evlatlar›m›za yemek mazgaldan verilmeye çal›fl›lmakta, insan onuru hiçe say›lmaktad›r. Son günlerde tutuklular›n sa¤ ve sollar›ndaki bölümlere adli tutuklular yerlefltirilmekte ve bilinçli olarak evlatlar›m›za sözlü sald›r›larda bulunulmakta, hakaret edilmekte ve pet flifleler at›lmaktad›r. Kimi yerlerde Kürtçe konuflmalar sorun haline gelmekte ailelerimiz konuflamadan geri dönmektedir. Özellikle yaral› yakalananlar›n tedavileri hiç yap›lmamakta, di¤erlerine de büyük zorluklar ç›kart›lmaktad›r” diyerek PKK davas›ndan tutuklu ve hükümlülerin yaflad›¤› sorunlar› dile getirdi. Son olarak TAYAD ad›na söz alan Volkan A¤›rman’›n babas› Niyazi A¤›rman, hapishanede hala devam eden ölüm oruçlar›na de¤indikten sonra “evlad›m›n ölüm haberini Ankara’da toplad›¤›m›z 100 bin imzay› çeflitli kurumlara verirken ald›m. Ben evlad›m› kaybettim ama istiyorum ki bundan sonra hiçbir evlad›m›z› kaybetmeyelim. Ölümün yüzü so¤uktur arkadafllar, ölüm o¤luma hiç yak›flmam›flt›” derken gözyafllar›n› tutamad›. Salonda bulunan kimi tutuklu yak›nlar› da kendilerini tutamayarak yüksek sesle a¤lad›. Son olarak “kahramanlar ölmez halk yenilmez” sözlerine z›lg›tlar ve alk›fllarla destek verildi. Bas›n aç›klamas› bittikten sonra ‹HD önünde Volkan A¤›rman’›n ölümü nedeniyle 5 dakikal›k oturma eylemi yap›ld›.
işçi-köylü
34
Bursa Özel Tip Hapishanesi’nde bask› ve tecrit Bursa: 25 Temmuz’da Bursa Özel Tip Hapishanesi önünde biraraya gelen aileler, hapishane müdürü ve savc›s› hakk›nda suç duyurusunda bulundular. Tutuklu ve hükümlü aileleri konuyla ilgili ‹HD Bursa fiubesi’nde bir bas›n aç›klamas› yaparak hapishanede yaflanan bask›lar› anlatt›lar. Özellikle 19 Aral›k katliam›ndan sonra hak gasplar›n›n daha da boyutland›¤›na dikkat çeken Tutuklu Aileleri ‹nisiyatifi, “çocuklar›m›z içeride tamamen birbirinden tecrit edilmifl, hiçbir ortak çal›flma ya da görüflme imkan› tan›nmamaktad›r. Sosyal yaflamdan koparmak amaçl› kitap, gazete, dergi vb. verilmemektedir. Çocuklar›m›z›n a¤›r hasta olmas›na ra¤men hiçbir flekilde tedavileri yap›lmamaktad›r” fleklinde konufltular.
Tecrit karfl›t› bildiriyi da¤›tan aileler gözalt›na al›nd› ‹stanbul: Hücrelerde yaflanan insanl›k d›fl› tecrit ve izolasyona karfl› seslerini yükselten tutsak yak›nlar› Hücre ve Tecrit Karfl›t› Platform’un bildirilerini da¤›t›rken gözalt›na al›nd›lar. 23 Temmuz’da Kad›köy Sal›pazar›’nda bildiri da¤›tan TUYAB’l› ailelerden Mehmet Soylu ve Sultan Fidan polis taraf›ndan zorla kelepçelenerek gözalt›na al›nd›. Gözalt›na al›nanlardan Mehmet Soylu, polis arabas›ndan halka seslenerek; kendilerine karfl› hukuksuz davran›ld›¤›n›, bildirinin yasal oldu¤unu ve içindekileri halk›n bilmesi gerekti¤ini söyledi. Gözalt›na al›nanlar ertesi gün ç›kar›ld›klar› mahkemede serbest b›rak›ld›lar. 25 Temmuz’da da Eminönü’de yine ayn› bildirileri da¤›tan ailelerden 4 yafl›ndaki o¤luyla birlikte Semiha K›rkoç, Gülnaz Koç, Nimet Aslan, Gamze Sa¤l›k, Derya Ç›takbafl zorla gözalt›na al›nd›lar. Gözalt›na al›nanlar ayn› gün serbest b›rak›ld›.
“F” tipi ölüme suç duyurusu ‹stanbul: Kand›ra F tipi Hapishanesi’nde ölü bulunan Volkan A¤›rman için, TAYAD, TUYAB ve ÖZGÜR-DER, 23 Temmuz günü Sultanahmet Adliyesinde suç duyurusunda bulundular. Üç ayr› tutuklu ve hükümlü aileleri derne¤i ad›na suç duyurusu dilekçesini savc›l›¤a veren Volkan’n babas› Niyazi A¤›rman, o¤lunun ölüm haberini, tecrit uygulamalar›na karfl› toplad›klar› 100.000 imzal› dilekçeyi TBMM ‹nsan Haklar› Komisyonu Baflkanl›¤›’na verdikleri s›rada ö¤rendi¤ini; o¤lunun insanl›k d›fl› tecrit politikalar›n›n bir sonucu olarak öldü¤ünü ve Volkan’›n ölümünden Adalet Bakan› Hikmet Sami Türk’ün sorumlu oldu¤unu söyledi. 24 Temmuz günü ise, ‹HD ‹stanbul fiubesi, TUYAB ve Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i üyeleri Sultanahmet Adliyesindeydiler. Dernek üyeleri, Volkan A¤›rman’›n ölümünden sorumlu olan Hikmet Sami Türk’ün TCK’n›n 455. maddesi gere¤ince yarg›lanmas› için savc›l›¤a suç duyurusunda bulundular.
2-15 Ağustos 2002
11
Aileler konufluyor F tipi hapishanelerde tecritin yol açt›¤› ruhsal ve fiziksel rahats›zl›klar artarken tutsaklar›n tedavileri yönünde hiçbir ad›m atmayan hapishane idaresinin tutumu ailelerin tepkisini çekiyor. 345 gün Ölüm Orucu yapan Taylan Balatac› geçti¤imiz ay tedavisi tamamlanmadan tekrar hapishaneye götürülmüfltü. Taylan Balatac›’n›n Ölüm Orucu’na son verdi¤inde durumunun çok a¤›r oldu¤unu ve bunun sonucunda ciddi bir tedavi yap›lmadan tekrar Tekirda¤ Hapishanesi’ne gönderildi¤ini söyleyen kardefli Eylem Balatac›’dan kardeflinin durumu hakk›nda bilgi ald›k. Eylem Balatac›; “Bir ay içinde herfleyi bitirdiler. Taylan do¤ru dürüst bir tedavi görmedi. Ölüm Orucu’ndan kaynakl› bir tedavi yapmad›klar› gibi aya¤›nda kurflun vard›, onunla ilgili de birfley yapmad›lar.” diyerek
hapishane idaresinin tutumunun genel olarak hem tutsaklara hem de ailelere engel ç›karma amaçl› oldu¤unu belirtti. Taylan’›n d›fl›nda birçok tutsa¤›n da ayn› durumda olEylem Balatac› du¤una dikkat çeken Eylem Balatac›, ihtiyaçlar› olan havlu, bardak ayr›ca hapishanede gibi ihtiyaçlar›n› dahi ‘depoda’ yaflanan tecrit kodiye vermiyorlar. ‹stiyorlar ki flullar›na da de¤indi. para verip tekrar als›n” fleklin“Giyecek götüremide konuflan Eylem Balatac›, ziyoruz. Ayda bir kez Taylan Balatac› yaretler s›ras›nda görüflmelerial›yorlarm›fl. Taylan nin sürekli dinlenmesinin de hapishaneye tekrar tecrit politikas›n›n bir ürünü olgideli bir ay oldu. Bir kez gömlek gö- du¤unu söyledi. Eylem Balatac› son türmüfltük onu da almad›lar ‘hakk›n›z› olarak gazetemiz arac›l›¤›yla tutsak aikaybettiniz, öbür aya getirin’ dediler. lelerine ve duyarl› kamuoyuna çocukHastaneye götürüldükten sonra eflyala- lar›n›n sorunlar›na sahip ç›karak birr›n› depoya koymufllar. Tekrar gitti¤in- likte hareket etmeleri ça¤r›s›nda den beri hala vermediler. En zorunlu bulundu.
Kör, sa¤›r ve dilsizleri oynamaya devam ediyorlar Ankara: Yüzbin imzayla Ankara’ya gelip, imzalar› Cumhurbaflkanl›¤›, Adalet Bakanl›¤› ve Baflbakanl›¤a veren TAYAD’l› aileler 18 Temmuz 2002 tarihinde ‹HD Genel Merkezinde bir bas›n aç›klamas› düzenledi. HADEP, EMEP, TMMOB, PSAKD, Halkevi, Hac› Bektafl Veli derne¤i temsilcilerinin de kat›ld›¤› bas›n toplant›s›nda ilk sözü ‹HD Genel Baflkan› Hüsnü Öndül ald›. “Tecrit sorununun bir an önce çözülmesini istiyoruz. Biz art›k analar›n gözyafl› dökmesini istemiyoruz.” diyen Öndül sözü TAYAD’l› ailelere b›rakt›. Aileler ad›-
na bas›n metnini Anadolu TAYAD Baflkan› ‹smail Kara okudu. Kara; tecrit sorununu çözene kadar Ankara’ya gelip giriflimlerde bulunacaklar›n› aç›klay›p “kör, sa¤›r ve dilsizleri oynamaya devam ediyorlar. Tecrit ve Ölüm Orucu sürüyor. Daha nereye kadar sessiz kalacaklar?” deyip mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini belirtti. Kara’n›n ard›ndan sözü, 1995 y›l›nda gazete da¤›t›rken polisler taraf›ndan katledilen ‹rfan A¤dafl’›n annesi fiükran A¤dafl ald›. A¤dafl “insanlar art›k kör ve sa¤›r olmamal›, bu soruna sessiz kalmamal›” deyip Ankara
Numune Hastanesi’ne yeni atanan bir komutan›n, Ölüm Orucu direniflçileri için daha önce içeri al›nan içme sular›n› art›k almad›¤›n› belirtip, ayn› komutan›n “çocuklar›n›z ya ölüm orucunu b›raks›nlar yada gebersinler” dedi¤ini söyledi. Bas›n a¤alar›na da seslenen A¤dafl “bas›n a¤alar› art›k çocuklar›m›z›n kan›ndan rant elde etmeyi b›raks›nlar” deyip sözü HADEP Genel Baflkan Yard›mc›s› Hamid Geylani’ye b›rakt›. Geylani “e¤er bugün bu sorun hala çözülmemiflse bunda hepimizin pay› vard›r” deyip birlikte mücadale etmek gerekti¤ini söyledi. Di¤er kurum temsilcileri ve ailelerin söz almas›n›n ard›ndan bas›n toplant›s› bitirildi.
F Tipinde herfley yasak Ankara: 19 Aral›k 2000 tarihinde devletin hapishanelere yapt›¤› “Hayata Dönüfl” katliam›ndan bu yana F tipi hapishanelerde tecrit sald›r›s›na maruz b›rak›lan devrimci ve komünist tutsaklar her türlü bask› ve yasakla karfl› karfl›yalar. Aileleriyle haftada bir saatten fazla görüfltürülmeyerek, mektuplar›na el konularak, tek ve üç kiflilik hücrelerde tecrite maruz b›rak›lan tutsaklar›n kald›klar› hücrelerde gerekli ihtiyaçlar›n› bulundurmalar› da yasak. ‹HD Ankara fiubesi’nin Temmuz 2002 tarihli bülteninde yay›nlad›¤› habere göre
tutsaklara afla¤›daki ihtiyaçlar› yasak: *Üç kitaptan, iki giysiden fazlas›, *K›rm›z› renkli giysiler, *Mavi ve yeflil renkli iç çamafl›rlar›, *Bere, flapka ve kapflonlu giyecekler, *Ka¤›t makas›, plastik dosya, kalemtrafl, silgi, delgeç, her türlü renkli ka¤›t, resim yapmak için resim kalemi, k›rm›z› kalem, *Cam bardak dahil her türlü cam eflya, *Gözlük silme bezi, plastik kutu fleklinde olan gözlük k›l›f›,
*Naylon poflet, çanta, *Takvim, *Tespih (tutsaklar›n zeytin çekirdeklerinden kendilerinin yapt›klar› tespihler de dahil) *Teyp, *Saç kurutma makinas›, *Görüfllere ve hastanaye giderken üzerinde kalem, ka¤›t, çakmak ve sigara bulunmas›, *Hücrede duvara resim yap›flt›rmak, *Hastaneye, mahkemeye, revire, görüfle vb. giderken tesadüfen koridorlarda karfl›laflt›¤›n›z arkadafllara “merhaba” demek.
12
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü
34
Devletin seçim bütçesinin faturas› emekçilerin s›rt›nda Maliye Bakanl›¤›’n›n 2003 y›l› Bütçe Haz›rlama Rehberi’nde sinyalleri verilen Sosyal harcama k›s›tlamalar› ve özellefltirmeler de gösteriyor ki plan›-projesi çoktan çizilen erken seçimin faturas› yine yoksul emekçi halka patlayacak. Emperyalistlerin kendilerine daha da uyumlu bir hükümet bulma aray›fllar›yla start alan erken seçim tart›flmalar› devam ederken burjuva siyasetçilerinin “memleket ad›na”
p›lacak olan seçimlerin erkene ald›rt›lmas›yla yaflanacak s›k›nt›lar emekçi halk›m›z için ayn› senaryonun farkl› figüranlarla sahne almas›yla yaflanacak yine zulüm olacak.
görünen dalafllar› da devam ediyor. Bu çerçevede 3 Kas›m’da yap›lmas› olas› erken seçimin erken oluflu, bir an önce yap›lmas› gereklili¤i ve haz›rl›k çal›flmalar› konusundaki tart›flmalar›n›n gölgesinde ise “seçim bütçesi” çal›flmalar› boy verdi. Normal koflullarda 18 Nisan 2004’de ya-
Papucu dama at›lan Ecevit, inceden inceye seçimin gereksizli¤ini vs. dillendirirken, AB flakflakç›s› M. Y›lmaz’sa misyonu gere¤i “AB uyum yasalar›”n›n erken seçim gündeminden daha erkene al›nmas›ndan yana dem vurmaya devam ediyor. Politikalar›n› sa¤lama almak için,
erken seçime iliflkin endiflelerini Yüksek Seçim Kurulunun endifleleriyle maskeleyerek Bakanlar Kurulu Toplant›s›nda dillendiren Mesut Y›lmaz, güya YSK’ya tercüman oldu. YSK Baflkan› Tufan Algan’›n bas›na da deklare etti¤i s›k›nt›lar; 18 Nisan 1999’dan beri seçmen kütü¤ünün yenilenmemesi, 25’e yak›n partinin oy pusulas›n›n 40 milyonu aflan seçmen say›s›na göre bas›m›n›n uzun sürecek olmas›, seçimlerin 18 Nisan 2004’de planlanmas›yla ayr›lmayan seçim ödene¤i gibi birkaç noktada toplan›rken Bakanlar Kurulu toplant›s›nda tart›flmalar bir noktada yo¤unlaflt›. Maliye Bakan› Sümer Oral, erken seçimi garantiye alman›n çabas›yla, bakanl›¤›n yedek ödenekleri gözden geçirece¤ini, bu da yetmezse seçime girecek partilere yap›lacak yard›m ve seçim harcamalar›n› kapsayan 120 trilyonluk ek bütçe haz›rlanabilece¤ini belirtti. “Endifleniz olmas›n ödenek s›k›nt›s› yaflanmayacak” sözleriyle bu konuda teminat veren Sümer
Oral asl›nda almam›z gereken ince mesaj› da veriyor. Ayn› günlerde su yüzüne ç›kan yeni tasarruf tedbirleri ve IMF’ye verilen yeni niyet mektubunda sakl› gerçeklikleri; “at›l iflçi” s›fat›yla iflten at›lacak 12 bin kifliyi, daha da kesintiye u¤rayacak sa¤l›k ve sosyal hizmetlerini(!) yeni zam ve vergileri. Erken seçimi pek de içine sindiremeyen ANAP’l› Çal›flma Bakan› Yaflar Okuyan’sa “halk sever” postunu giyinerek SSK ve Ba¤-Kur’un finansman s›k›nt›s›n› dile getirerek, öncelikli ödene¤in buralara aktar›lmas›n›n önemine vurgu yap›yor. “SSK ve Ba¤Kur’un sadece ilaç firmalar›na 711 trilyon, Sa¤l›k hizmetlerineyse 200 trilyon borcu var” derken, erken seçim, kendi klik ç›karlar›na yatsayd› bunlar› ifade eder miydi? Kuflkusuz etmezdi. Kemal Dervifl’in Okuyan’a hiddetlenerek sarf etti¤i itiraflarsa kesinlikle daha dürüstçeydi(!) “Herkesin ödenek talebi var. Oysa biz programa s›k› s›k›ya ba¤l› kalmak zorunday›z” di-
yerek IMF’nin önlerine koydu¤u programa nas›l da s›k› s›k›ya ba¤l› kalma çabas› içinde olduklar›n›, SSK’ym›fl, Ba¤-Kur’mufl, Sosyal Hizmetler’mifl hepsinin hikaye oldu¤unu belirtiyor. Maliye Bakanl›¤›’n›n 2003 y›l› Bütçe Haz›rlama Rehberi’nde sinyalleri verilen Sosyal harcama k›s›tlamalar› ve özellefltirmeler de gösteriyor ki plan›-projesi çoktan çizilen erken seçimin faturas› yine yoksul emekçi halka patlayacak. Soka¤a at›lan iflçinin bo¤az›ndan kesilen ekmek, yeni zamlarla, vergilerle kasalara dolan paralarla harmanlan›p, hükümet olma h›rs›yla yan›p-tutuflan burjuva siyasetçilerine bayrak-afifl; rüflvet liralar› olacak. Bu gerçekli¤e yabanc› olmayan yoksulemekçi halk›m›z›n bu tabloda göstermesi gereken tek tav›r bizler için bir gelecek vaad etmeyen patron-a¤alar›n kukla partilerine, seçim zaman› en güzel cevab› vermek, hiçbirine oy vermemek olmal›d›r.
Jandarman›n roket mermisi can ald›! Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 3 kardeflten ikisinin ölümü birinin de a¤›r yaralanmas›n›n nedeninin çocuklar›n buldu¤u roket mermisi de¤il, bizzat Jandarma Tabur Komutanl›¤›ndan f›rlat›lan roket mermisi oldu¤u ö¤renildi. Olay HADEP Hakkari ‹l Baflkan› Selahattin Suva¤c›, HADEP Van ‹l Baflkan› Mehmet Tekin ve ‹HD Van fiubesi’nden Av. Emrullah Akyürekli’den oluflan heyetin ma¤dur aileyi ziyaret etmesiyle a盤a ç›kart›ld›. Olay, bas›nda ilk etapta çocuklar›n bofl arazide bulduklar› mermiyi eve getirip oynamaya bafllamalar›yla mer-
minin patlad›¤› ve iki kardeflin patla- na geldi” dedi. Çocuklar›n amcas› ma sonucu öldü¤ü biçiminde yer al- Hüsnü Aslan ise; “bomba uzmanlam›flt›. Ancak yaflananlara büyük tepki r›nca seri numaras› tespit edilen rogösteren halk, bir heyetin ketin tabura ait olduNeredeyse her kar›fl oluflturalarak olay›n ince¤u tart›fl›lmaz bir gerçek. Olay ayd›nlat›l›nlenmesi talebinde buluntopra¤› may›n du. Oluflturulan heyet, tarlas›na dönüfltürülen caya kadar hukuki müölümün yafland›¤› mahalcadelemizi sürdüreceT. Kürdistan’›nda leye giderek halk›n anlat›- devlet yaflanan ölüm- ¤iz ve hakl› oldu¤umum›na baflvurdu. Olay›n leri yeterli bulmayarak zu bildi¤imiz bu davagörgü tan›klar› verdikleri y› kazanaca¤›z” dedi. bizzat kendisi Konuya iliflkin aç›klaifadelerde; “Çocuklar katlediyor. bahçede oynarken ben de ma yapan Av. Akyürekevimin balkonundayd›m, li yaflananlar›n yanl› ve kufl gibi bir fleyin bahçeye indi¤ini çarp›t›larak kamuoyuna lanse edildigördüm. Tam o s›rada patlama meyda- ¤ini, çocuklar›n askeri alana girdikleri
iddias›n›n as›ls›z oldu¤unu söyleyerek, bu haberleri k›nad›klar›n› söyledi. Neredeyse her kar›fl topra¤› may›n tarlas›na dönüfltürülen T. Kürdistan’›nda devlet kazayla may›nlara çarparak yaflanan ölümleri yeterli bulmayarak bizzat kendisi katlediyor. Üstelik de savafl koflullar›n›n devam etti¤i koflullarda kullan›lan yöntemlerde. Kürt halk›na karfl› kullan›lan haks›z savafl yöntemleri ara verilmeksizin t›rmand›r›larak devam ettiriliyor. Ancak birfley unutularak; May›n tarlas›na döndürülen bu topraklarda bir gün mutlaka umudun kardelenleri boy verecektir.
2-15 Ağustos 2002
13
işçi-köylü 34
MGK talimat› verdi OHAL kalks›n! OHAL’in yeni ad› “Güneydo¤u Müsteflarl›¤›” MGK geçti¤imiz aylarda yapt›¤› rutin toplant›s›nda uzun süredir tart›fl›lan OHAL
d›r›lmas›na iki ilde de son kez uzat›lmas›na karar vermiflti.
y›llard›r tart›fl›lan “Güneydo¤u Müsteflarl›¤›”n›n 1 Ocak 2003’de OHAL’in kaldr›lma-
konusunda yeni bir karar alm›flt›. OHAL’in iki ilde kal-
Geçti¤imiz ay sonunda toplanan MGK, kurulmas›
s›ndan sonra uygulamaya sokulmas›n› planlad›klar›n› be-
lirtti sat›r aralar›nda. Kamuoyuna tam anlam›yla aç›klanmayan “Güneydo¤u Müsteflarl›¤›” çeflitli çevrelerin tepkisiyle karfl›land›. HADEP fi›rnak ‹l Örgütü Baflkan› Resul Sadak konuya iliflkin yapt›¤› aç›klamada OHAL’den sonra getirilmek istenen müsteflarl›¤›n isim de¤iflikli¤inden baflka bir fley olmad›¤›n› söylüyor. Saddak, “Halk›n çekti¤i s›k›nt›lara bir an evvel son verilmelidir” diyor. Güneydo¤u Müsteflarl›¤›’n› da flirin göstermeye u¤raflan devlet kurumun misyonunu güvenlikten öte, bölgeyi ekonomik ve sosyal aç›dan kalk›nd›racak bir kurum olarak lanse ediyor. Demokratikleflme imaj›n› belirginlefltirmek amac›yla OHAL’i kald›r›yoruz 盤›rtkanl›¤› yapan TC’nin bu ka-
rar›n›n tam anlam›yla bir düzmece oldu¤unu anlamak için çok fazla zaman›n geçmesine gerek kalmad›. MGK’ya ba¤l› olarak çal›flacak olan Müsteflarl›¤›n OHAL kanunlar›n› devam ettirmekten baflka bir misyonunun olmad›¤› ortada. Üstelik de egemenlerin tüm cilalama çabalar›na ra¤men. Y›llardan beridir OHAL’le yönetilen bölge insanlar›na yönelik yap›lan katliamlar›n sorumlular› a盤a ç›kar›lmam›flt›r. Kürt ulusu birçok insanl›k d›fl› uygulamaya maruz kalm›fl ve bunlar OHAL yöneticilerinin bilgisi dahilinde yap›lm›flt›r. fiimdi bu uygulamalara ara verilmeksizin, eskimifl, teflhir olmufl yüzlerine yeni bir k›l›f Güneydo¤u Müsteflarl›¤› k›l›f›n› takarak devam edecekler.
Geriye dönüflün zorunlu beyan›: “Köyümü terör bask›s› nedeniyle terkettim” Köyünüzde diz boyu yaflanan devlet terörü sizi topraklar›n›zdan kopar›p, bir kenara atm›flsa ve devletin “bölgede huzur sa¤land›” demagojilerine istemeden inand›ysan›z ve köyünüze dönmeye karar verdiyseniz, karfl›n›za kaymakaml›kça flöyle bir dilekçe ç›k›veriyor son zamanlarda. “Dilekçedeki hususlara göre köyünüzü... a- ‹fl bulmak için b- Çocuklar›n e¤itimi için c- Daha iyi hayat flart› elde etmek için d- Köy içi huzursuzlu¤u nedeniyle e- Sa¤l›k sebebinden f- Terör nedeninden g- Kan davas› sebebiyle h- Di¤er nedenlerden sebeplerden birinden kaynakl› terk ettiniz.” Bu gerçeklik böyle olmasa da bu fl›klardan birini iflaretlemezseniz köyünüze dönemezsiniz. Bu traji komik
dilekçenin sonuysa aynen flöyle bitirilmekte; “Köyümü terör nedeniyle boflaltm›fl bulunmaktay›m. fiu anda geri dönüfl yapaca¤›m. Köyümde terör bask›s› olmad›¤›ndan devletten herhangi bir maddi talepte bulunmadan, köyüme dönmek istiyorum.” Geçti¤imiz günlerde Mardin’in Derik ilçesine ba¤l› Ba¤acas› köyü sakinlerinin, köye geri dönüfl talebini Derik ‹lçe Kaymakaml›¤› “Köyümü PKK yakt›” yaz›l› dilekçelere imza atma flartlar›yla kabul edece¤ini söyledi. Kaymakaml›¤›n flart›n› kabul etmeyen köylüler, haklar›n› arayacaklar›n› belirttiler. Derik köylüleri daha önce de geri dönüfl için baflvurduklar›n› ancak giriflimlerinin olumsuz sonuçland›¤›n› belirttiler. Bölgede birçok köylünün A‹HM’e yapt›¤› baflvurular›n say›s› kabar›rken böyle bir pansumana ihtiyaç duyan devlet, AB’ye tam üyelik s›fat›n› kazanma telafl›ndan bu yo¤un performansa girmifl olmal›. Köylerine geriye dönenler için (ki
bunlar özelde koruculu¤u kabul eden köylülerdi) para ve hayvan yard›m›nda bulunan devlet, bu göstermelik jestini(!) daha fazla sürdüremeyece¤ini, hayvanlar›n› yakt›¤›, evlerini y›kt›¤› köylüye befl kurufl yard›m(!) etmeyece¤ini ayan-beyan koyuyor
ortaya. Devletin bu ikiyüzlü tavr›na, piflkinli¤e göz yumup, boyun e¤ip dilekçeleri imzalayanlar olacakt›r belki. Ancak onlar›n bu tabloda hangi koflullarda, neler yapaca¤› konusunda endiflelenmemekse iflten bile de¤il.
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
14
Dogmatizm Genel do¤rular›, nesnellikten kopuk olarak ele almak, tekrarlamak, onu her koflulda uygulanabilir görmek, dogmatizmin en tipik özelli¤idir. Bilmeliyiz ki dogmatikler gelifltirici de¤il, da¤›t›c›, y›k›c›, sekter ve tasfiyecidirler. Dogmatizm MLM’yi bir eylem k›lavuzu olarak ele almaz. Bir dogma olarak, yani de¤iflmeyen statükocu bir anlay›flla ele al›r. Sosyal de¤iflimlere gözünü kapar. Sosyal prati¤i inceleme, araflt›rma yerine herfleyi kat› bir flema olarak ele al›r. Bu flematik anlay›fllar kendini pratikte sol sekter bir flekilde gösterir. Dogmatizm, g›das›n› idealizmden al›r. Diyalekti¤in de-
¤i gibi “Devrimci eylemsizlik politikas›n›” izliyor demektir. Oysa MLM’nin kendisi bir eylem demektir. Hareket ve de¤iflim demektir. Geliflmelere aç›k ve onlara uygun örgütlenme yap›lmas› ya da örgüt politikas› üretilmesi demektir. Ama dogmatizm bütünüyle bunlara kapal›d›r. Ve kendi sa¤c›l›¤›n› keskin sloganlarla gizlemeye çal›fl›r. Dogmatizm kitlelerden
dir, körlüktür. Felsefi olarak idealizm, siyasi olarak dogmatizm, örgütsel olarak da tasfiyeciliktir. Siyasette dogmatizm geçmifle s›k› s›k›ya ba¤l›d›r, geliflim onun düflman›d›r. Herfleyin geçmiflteki gibi olmas›n› ister ama gerçekler zorlay›c›d›r, geçmiflin eksikli¤ini paramparça eder, sürekli yenileflir, yenilefltirir. Dogmatizm, gerçekli¤in bu yenilefltirici eylemini eskiyi tabulaflt›-
zen di¤eri ortaya ç›kar. Dogmatizm iradecidir. Sosyal prati¤in geliflimini reddederek, birfleyin kendi iradesinin belirledi¤ini var sayar. Ve öyle hareket eder. MLM’yi bir eylem k›lavuzu olarak ele almad›¤› için bütünüyle siyasal eylemsizlik içindedir. Siyasetle u¤raflmak, geliflmeleri yorumlamak ve onlar› lehimize dönüfltürmek için siyasal ve örgütsel politikalar üretmek
Dogmatizm kitlelerden uzaklaflmak, varolan koflullardan devrimin lehine yararlanmamak, sürekli de¤iflim içinde olan sosyal prati¤in can al›c› sorunlar›ndan kopuk olmak, bütün bu geliflmeleri görmezden gelmek demektir.
¤iflim, hareket, geliflim ve olgular›na özünde karfl›d›r. Slogan olarak diyalektik materyalizmi kabul etse de, diyalekti¤in temel yasalar›n› korumad›¤› için ona uygun hareket etmez. Bu anlamda da dogmatizm gerçek yaflamdan, gerçeklerden uzaklaflmak anlam›na gelir. Parti bu anlay›fla müdahale etmedi¤i sürece, s›n›f mücadelesinden uzaklafl›r ve kitleleri devrime kazanamaz. Sosyal prati¤in çeliflkilerini göremeyen, de¤iflen durumlara özgü politikalar üretemeyen, güncelli¤i yakalayamayan ve bu politikalara uygun örgütlenmeler yapmayan ya da örgüt politikas› izlemeyen bir KP, Lenin yoldafl›n belirtti-
uzaklaflmak, varolan koflullardan devrimin lehine yararlanmamak, sürekli de¤iflim içinde olan sosyal prati¤in can al›c› sorunlar›ndan kopuk olmak, bütün bu geliflmeleri görmezden gelmek demektir. Dogmatizm, geneli özelle, önderli¤i kitlelerle birlefltiremez. Çünkü nesnel yasay› kavrayamaz. Baflta oyuncu olmamakta adeta ›srar edip seyircili¤i ye¤ler; puta taparcas›na bir çalkan›flta feryad› koparanlar ilginçli¤i, kariyerizmi tabu edenlerdir. Tabulaflt›rma eylemi idealizmin pisli¤idir. Tabulaflt›rmak ayn› zamanda statükoyu kutsamakt›r. Bu da Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimi de¤ildir, bilimsel de¤il-
rarak sekterce reddeder, çünkü o öznelcidir k›saca gökyüzünü bakt›¤› delikten gördü¤üyle s›n›rl› sayanlar soyundand›r. Subjektivizmi incelerken de belirtti¤imiz gibi dogmatizm ve subjektivizm özünde ikiz kardefltir ve ideolojik kaynaklar› ayn›d›r. Özleri ise sa¤c›l›kt›r. Dogmatizm kendini sol sekter bir siyasal politikayla ortaya koyarken, subjektivizm kendini daha çok sa¤c›l›k ve liberalizm olarak gösterir. Ama subjektivizmin oldu¤u yerde z›dd› olan dogmatizm de vard›r. Birinin varl›¤› di¤erinin varl›¤›n›n koflulunu haz›rlar. Çünkü bu anlay›fllar›n zemini ayn›d›r. Ancak bir parti içinde bazen biri, ba-
“entellerin ifli” olur. Keskin laflar aras›na gizlenerek sözde keskin devrimcili¤ini ispatlamaya giderler. Sosyal yaflam› incelemeyi küçümseyen, Parti’nin mücadelesini gelifltirecek yeni yeni taktik politikalar üretmeyi “kuflkuculukla” karfl›layan kifliler, özünde MLM’ye sald›r›s›n› ve siyasetten bihaber olduklar›n› gizlemek için bu tür yollara baflvururlar. Ve bu tür kifliler siyaseti küçümsemelerini sekterlikle gizlemeye çal›fl›rlar. Zira dogmatizm ve onun besledi¤i sekterizm nerede olursa olsun insanl›¤›n kurtulufluna bir engeldir. Dogmatizmle beslenen statükoculuk ve sekterizm her zaman had›m edici-
dir, çünkü o gerçekli¤in dinamizminin düflman›d›r. Bunu da Marksizm-LeninizmMaoizm bilimi kabul etmez. Somut koflullar›n somut tahlili, taktik strateji iliflkisi, zaman mekan kavramlar›n› bir yana b›rakarak, nesnel güçle öznel gücün ritmik uyumunu kurmadan, bir iki süslü lafla, s›n›f mücadelesine önderlik yap›lamaz ve iktidar al›namaz. Zaten buna kimse de inanmaz. T›kan›kl›klar, yetmezlikler bilimsel sorgulamadan uzak iki beylik lafla küllendirilemez. Bilimsellik bir iki parlak laf yerine bugün öncünün programatik yaklafl›m›na ba¤l› kal›narak stratejik yaklafl›m›na uygun taktiklerle an’› tan›mlamay› ve onun ihtiyaçlar›na uygun çal›flma biçimleri gelifltirilerek mevcut durumu devrimin ç›karlar› do¤rultusunda de¤ifltirerek ve nihai hedefe giden yolda ilerleme sa¤lar. Dogmatikler kitlelere Parti’nin siyasetini götürmeyi küçümserler. Siyasal çal›flman›n bütün çal›flmalar›n can damar› oldu¤u ilkesini sözde kabul etseler de pratikte reddederler. Türkiye gibi ülkelerde, savafl örgütü olan ve silahl› mücadele veren KP’de kendini salt askeri eylemlere önem veren bir biçimde gösterirken silahlara siyasetin yol göstericili¤i i¤difl edilir. Sözde siyasetin yol göstericili¤i kabul görse de pratikte herfley askeri eylem anlay›fl›yla ifadelendirilir. Dogmatizm, keskin MLM kesilir. O görünüflte komünist ilkeleri “baz al›r”. Bunun politikadaki esnekli¤ini kavray›p yaflama geçirmesini beceremez. Dogmatik anlay›fla sahip kiflilerde parti ruhu parti bilinci, örgüt bilinci, s›n›f bilinci zay›ft›r. Bu zay›fl›klar›n› keskin sözlerle ve sekter tutum içine girerek gizlemeye çal›-
işçi-köylü
fl›rlar. Sosyal pratiklerdeki de¤iflimleri parti biliniyle yaklafl›p, partinin ve devrimin ileriye tafl›nmas›n›n vesilesi yapmak yerine sosyal prati¤in engeliyle karfl›lafl›nca da devrimci ruhlar›nda önemli bir gerileme gözükür. Ve d›fl koflullar› olunca da partiden ve mücadeleden kopabilirler. Dogmatizm kitleleri küçümser. Kitlelerden ö¤renmeyi, tekrar kitlelere gitmeyi ve tekrar kitlelerden ö¤renmeyi reddeder. Kitlelere tepeden bakar. Ve onlara kitabi bilgilerle gider. Bu hareket kendini be¤enmifl küçük burjuva ayd›n›n›n tavr›d›r. Dikkat edilirse küçük burjuva örgütlerinin yaklafl›m› ya sa¤d›r, ya da soldur. Esas olarak da kitle ile Partinin ba¤lar›n› kopar›r. Partiyi kitlelerden kopuk bir avuç ayd›n›n partisi haline getirir. Ve
parti kitleleri kucaklay›p devrime kanalize edemez. Hangi flekilde ortaya ç›karsa ç›ks›n dogmatizmin etkileri parti içinde yenilmedikçe parti çelikleflmifl bir savafl örgütü haline gelemez. Dogmatizm kitlelerden kopuflun ifadesidir. Partiyi küçültme, s›n›f savafl›m›ndan uzaklaflt›rma, mücadeleyi dar kal›plar içine s›k›flt›rma, dogmatik anlay›fllar›n varaca¤› son durak olur. Dogmatizmin kitlelere yaklafl›m› sekterdir. Kendisi savaflt›¤› zaman kitlelerin peflinden gelece¤ine inan›r. Özünde ise halka güveni yoktur. Diyalektik materyalizmin yasalar›n› teori ve prati¤i yans›tmayan bir anlay›fl›n, ileriye yönelik hareket etmesini ya da partiyi s›n›f mücadelesine önderlik eden seviyeye yükseltmesini bekleyemeyiz. Çünkü geliflme yasalar›na ters
PUSULA Devrimin kaptanlar›, yap› ustalar› kadrolar bizimdir Proletarya Partisi ideolojik ve politik hatt›yla kadro ve kurumlar›yla bir bütündür. Proletarya Partisi kitleleri örgütleme ve yönetme yetene¤ine sahip kadrolarla kendi egemenli¤ini sa¤layabilir. Güç ve otorite olabilir. Program ve yönelimi maddi güce dönüflebilir. Proletarya Partisi’nin politik önderlik kurumunun temel tafllar› olan kadrolar›n rolü tayin edici önemdedir. Politik çizgiyi kavrayan ve bu çizgiyi benimseyerek yaflama uygulamada yetenekli becerikli olan ve belirlenen çizginin maddi güce dönüflmesi konusunda feda ruhuyla dolu olan kadrolar olmadan politik çizgi yaflam bulamaz. “Kadrolar her fleyi belirler”derken Stalin yoldafl, bu belirlemenin önemine vurgu yap›yordu. Daha fazla ilerlemede bilincin rolü yaflamsald›r. Kadrolar›n rolü, bilincin rolü ilerlemenin motorudur. Parti çal›flmas›nda düzeyin, niteli¤in ve baflar›n›n vazgeçilmez flart›, yüksek bir politik düzeydir. Politik düzeyin altta oldu¤u bir çal›flma alan›nda baflar› elde edilemez. Politik düzeyin yükseltilmesi, politik çal›flman›n art›r›larak yo¤unlaflmas›yla, s›n›f savafl›m›n›n prati¤inde yer al›nmas›yla baflar›l›r. Düzenli ve sistematik hale getirilen politik çal›flma politik düzeyi art›r›r. Politik düzeyin nitelikli art›fl› s›n›f savafl›m›nda mevzi kazan›mlar›n›n yarat›lmas›n› sa¤lar. Devrimci hareketi do¤ru yönlendirmek, devrim olgular›n›n bütünlüklü kavran›fl›yla olur. MLM
2-15 Ağustos 2002
15
34
bak›fl aç›s› ve MLM yöntem, devrim bilimini ortaya ç›kar›r. Devrim bilimi olan MLM’yi bütünlüklü kavray›fl devrimci harekete do¤ru tarzda yön verir. Bugün her alanda niteli¤in ve düzeyin artt›r›lmas› önümüzde duran bir görevdir. Soyut bilim yoktur, somut bilim vard›r. Bilimin vard›¤› en geliflmifl düzey MLM’dir. Bu bilim somut olgular›n somut tarzda incelenmesidir. S›n›f savafl›m yasalar›n›, geliflme hükmeden yasalar› kavramak ancak bilimin güçlü kavran›fl›yla mümkündür. Somutu, bizim d›fl›m›zda geliflen somut geliflmeleri kitlelerin hareketini, iflçi-köylülerin-ö¤renci gençli¤in-kamu emekçilerinin hareketlerini incelemek bu hareketlere yön veren yasalar›n özünü kavramak, yapmam›z gereken budur. Peki bu nas›l olacakt›r? Kitlelerin hareketlerini d›flar›dan gözlemleyerek mi yoksa hareketin içinde yer alarak m› bunu baflaraca¤›z? Elbetteki hareketin içinde yer alarak bunu yapaca¤›z. T›pk› armudun tad›n› de¤ifltirmek için armudu ›s›rmak espirisinde oldu¤u gibi yapaca¤›z, yani kitlelerin içinde olarak devrimcilik yapaca¤›z. Kitleler içinde olunmadan devrimcilik yap›lmaz! Varl›k koflulumuz s›n›f mücadelesidir. S›n›f mücadelesi kitlelerin bulundu¤u yerlerdir. S›n›f savafl›m›n›n her prati¤i her geliflimi daha ileri düzeyde bir bilincin oluflmas›n› sa¤lar. Bu geliflmelerin do¤ru bir bak›fl aç›s›yla gözlemlenip çözümlenmesi sonu-
hareket edenlerin, sosyal prati¤in alt›nda ezilmeye mahkum olacaklar›n› bilmeliyiz. Yani geliflen olaylara, de¤iflimlere gözünü kapay›p genel flablonlar alt›nda hareket etmektir. Daha do¤rusu dogmatizm Proletarya Partisi’nin önüne belli kitabi bilgilerin d›fl›na ç›kamayan belli flablonlar koyar. Ve somut koflullar›n somut analizini reddeder. Marksizm’in bütün ustalar› Marksizm’in bir dogma de¤il, eylem k›lavuzu oldu¤unu s›k s›k tekrarlar. Dogmatikler ise Marksizm’i salt bir dogma olarak ele al›p onun bilimsel geliflmesi önünde set çekerler. ‹ster dogmatik öznelcilik olsun, ister subjektivizm olsun, ister dar deneyimcilik olsun, böylesi anlay›fllar geliflimimiz önünde önemli bir handikapt›rlar. Çünkü burjuva ideolojisinden kaynaklanan bu hasta-
l›klar afl›lmadan, Parti bu hastal›klara karfl› MLM’nin bilimsel eylem k›lavuzu ile donat›lmadan savafl›m›z› bir ad›m gelifltiremeyiz. O halde hem kendimizi ve hem de genel ve özel sorunlara yaklafl›mda, fleyler aras›ndaki iliflkileri birbirleri üzerindeki etkileri ve bunlar› çevreleyen koflullar› iyi bir analiz sürecinden geçirmek ve kavramak önemlidir. Bilmeliyiz ki: Genel söylemler basma kal›p söylem ve lafazanl›k, sorunlar›n ve geliflimlerinin kavranmas› ve ona do¤ru müdahaleyi gerçeklefltirmek için yetmez. Kendi subjektif dünyam›za göre de¤il, nesnel dünyan›n somut gerçekli¤ini ve ak›fl›n› do¤ru de¤erlendirip kavrad›¤›m›zda etkili olabiliriz. Genel do¤rular›, nesnellikten kopuk olarak ele almak, tekrarlamak, onu her koflul-
cu hareketin geliflim yönüne do¤ru bir yön verilir. Kitlelerin her alanda güven verici do¤ru bir önderlik bekledikleri bir süreçten geçiyoruz. Bu tarihsel görev ancak s›n›f karfl›tlar›m›zdan daha güçlü ve bilimsel bir donan›m›n kuflan›lmas›yla mümkün olur. Günlük ve dönemsel ekonomik-politik-sosyal geliflmeler ve de¤iflmeler, do¤ru bir tarzda gözlemlenip, bilimsel tarzda çözümlenip bu çözümlemeler do¤rultusunda harekete yön verilemezse baflar› elde edilemez. Bilginin geliflim düzeyi devrimci prati¤in geliflim düzeyiyle orant›l›d›r. Devrimci bilginin düzeyi geri ise orada devrimci prati¤in, devrimci çal›flman›n ileri düzeyinden bahsedilemez. Devrimci çal›flma ve pratikte nitelikli bir düzey beklemek ancak devrimci teorinin düzeyinin art›r›lmas›yla olur. Bugün ideolojik-politik düzeyi yüksek yönetici ve örgütleme kapasitesi ileri kadrolara ve bilinçli çal›flan, örgütleme ve yönlendirme yetene¤i olan kurumlara daha fazla ihtiyaç vard›r. Kadrolar›n sahiplenilmesi, onlara gerekli de¤er ve önemin verilmesi devrimin daha ileriye tafl›nmas›na hizmet etmeyi amaçlar. Devrimin bilinçli emekçileri, yap› ustalar›, kaptanlar› olan kadrolara de¤er vermek devrime ve Proletarya Partisi’ne verilen önemle ilintilidir. Emperyalizmin, faflizmin ve her türden gericili¤in ideolojik, psikolojik, moral sald›r›lar› karfl›s›nda, her türden savruluflun güçlü ortam›nda, proleter bilinç ve proleter sorumlulukla, proleter terbiyemizle kadrolar›m›z› sahiplenmeli onlara hak ettikleri de¤eri vermeliyiz. Bugün kadro ve kurumlar›m›z devrimin birer mevzileri ve güçlü kazan›mlar›d›r. Bunun bilincinde olarak hareket edece¤iz. Bu de¤er-
lerin birikimi, tecrübesi ve kazan›m›yla s›n›f savafl›m›n›n sorunlar›na yo¤unlaflaca¤›z ve mevzilenece¤iz. Canl› ve dolays›z tecrübenin, birikimin yönlendirilici¤iyle yürüyece¤iz. Sömürücü egemen s›n›flar›n ellerindeki sermayenin, teknolojik olanaklar›n›n, hizmetlerinde bulundurduklar› kelle avc›lar›n›n, haydutlar›n ve kolluk güçlerinin, tanklar›n›n ve k›y›c› uçaklar›n›n varl›¤›na karfl› devrimin kazan›mlar› ve avantajlar› oldukça fazlad›r. Proletaryan›n elinde do¤rulu¤u ve bilimselli¤i defalarca ispatlanm›fl bilimsel bir dünya görüflü vard›r. S›n›f savafl›m›n›n son yüz y›ll›k savafl deneyimine yenilgilerden kay›plardan kan ve ac›lardan süzülüp dam›t›lan korkunç bir tarih miras›na sahiptir. Proletaryan›n ülkemizdeki bölü¤ü son otuz y›l›n dolays›z birikimine ve s›nanm›fl yenilmez kadrolar›na sahiptir. MLM biliminin gücü, program›n do¤rulu¤u yönelimin ak›lla cesareti birlefltiren kadrolar›yla zorluklar alt edilecektir. Ak›lla cesaretin, partiyle kitlelerin, politik önderlikle taktik önderli¤in sentezi, yönelimin h›z›n› art›racakt›r, yürüyüflün uygun hale getirilmesi sa¤lanacakt›r. Bugün daha iyi ö¤renmeye, daha iyi düflünmeye, daha iyi çal›flmaya, daha iyi örgütlenip daha iyi savaflmaya ihtiyaç vard›r. Baflkan Mao der ki; “Ak›lla cesareti birlefltiren generallerdir bizim istedi¤imiz. Hem ak›ll› hem de cesur olmak için bir yönteme sahip olmak gerekir. Bu yöntem, hem ö¤renirken ve hem de ö¤renileni uygularken kullan›lmal›d›r. Hangi yöntem? Yöntem, düflman›n ve kendi durumumuzun bütün yönleriyle bilinmesi, her iki taraf›n hareketlerine egemen olan yasalar› bulmak ve bu yasalar› uygulamakt›r” Gerçe¤e ve bilgiye ulaflmak için do¤ru düflünmek göründü¤ü
da uygulanabilir görmek, dogmatizmin en tipik özelli¤idir. Bilmeliyiz ki dogmatikler gelifltirici de¤il, da¤›t›c›, y›k›c›, sekter ve tasfiyecidirler. ‹liflkilerde yap›c›, gelifltirici de¤ildirler. Merkeze kendini koyar, diyalektik materyalist tarih bilincini, politika ve prati¤ini koyamaz. Saflar›m›zda bu bak›fl aç›s› sonucu birden fazla kopufl olmufl bunlar›n baz›lar›n› diyalektik hükmünü sürdürerek tarih sahnesinden silmifltir. Bu aç›dan dogmatizme karfl› uyan›k olarak, onun neden ve sonuçlar›n› bilince ç›kararak, yarat›c› ve gelifltirici bir temelde, s›n›f mücadelesi denizinde yetkince konumlanal›m. Mücadele etmek bir istemden öte bir zorunluluk ve görevdir. Devam edecek gibi basit ve kolay de¤ildir. Tarihin yasalar›n›, savafl›n yasalar›n›, hareketin ve çeliflmenin yasalar›n›, devrimin yasalar›n› bütünüyle incelemenin yolu her fleyi derinli¤ine düflünmektir. Herfley ç›plak bir gözlemle kaba yüzeysel bir yaklafl›mla üstünkörü bir de¤erlendirmeyle anlafl›lmaz, kafa yorarak, emek ve zaman harcayarak, olgular› bir bütün inceleyerek gerçe¤e ulaflabiliriz. Parti çal›flmalar›n› yürütmeye yetenekli kadrolar, savafl yasalar›n› yönetmeye yetenekli kadrolar, kültür ve sanat çal›flmalar›n› yöneten kadrolar tayin edici önemdedir. Dolays›z tecrübenin eme¤in direniflin var olan kadrolar›n› sahiplenerek genç ve dinamik kadrolar yetifltirilir. Eme¤in direniflin ve sürecimizin kadrolar› devrimci savafl ve devrimci e¤itim gibi temel ve merkezi görevin ö¤retmenleri olacakt›r. Temel yönelimin ve sürecin ihtiyaçlar› göz önüne al›narak, merkezi iki temel görevin üzerinde yo¤unlaflarak, planlar yap›lmal›d›r. Planlama olmadan hiçbir fley olmaz. Planlama olmadan devrimci savaflta süre¤enlik ve zafer, planlama olmadan iflçi s›n›f› içindeki faaliyette kitlesellik, yeralt› örgütlülü¤ünde kal›c›l›k, kadro e¤itme ve yetifltirmede süreklilik, süre¤en bir politik önderlik yarat›lamaz. “Plans›z insan olmaz” der Lenin yoldafl. Bu tecrübeyi dikkatle izlemeliyiz. ‹lkesel hata yapmayarak, do¤ru politik ve askeri taktikler uygulayarak enerji ve çabam›z› art›rarak, sürecin ve yönelimin sorunlar›na ve beklenen ihtiyaçlara yan›t olabiliriz. Her fleyin temeline devrim ve parti kayg›s›n› koyabilirsek yan›t ve çözüm olunur.
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
16
Türk, Kürt ve Çeflitli Milliyetlerden Emekçi Halk›m›za Emperyalist haydutlar, kanl› ellerinizi Ortado¤u’dan çekin! Aç›klama: Elimize posta kanal›yla ulaflan afla¤›daki bildiriyi konunun güncelli¤i aç›s›ndan oldu¤u gibi yay›nl›yoruz. Tarih bize göstermifltir ki emperyalistler, sorunlar›n çözücüsü de¤il yarat›c›s› olmufltur. Bütün haks›z ve gerici savafllar›n alt›nda onlar›n imzas› vard›r. Ezilen halklar›n sosyal ve ulusal kurtulufl mücadelelerini bast›rmak, engellemek için ak›t›lan kan›n arkas›nda onlar›n i¤renç sömürü ç›karlar› vard›r. Yine emperyalistlerin her f›rsatta dile getirdikleri “bar›fl”, “demokrasi”, “insan haklar›” demagojilerinin alt›nda yatan gerçek de haks›z savafl k›flk›rt›c›l›¤› ve yarat›c›l›¤›d›r. Bugün, bafl›n› ABD’nin çekti¤i emperyalist haydutlar yine bu gerekçelerle Irak halk›na sald›r› haz›rl›¤› içindeler. Her gün Filistin’de kad›n ve çocu¤u katleden ‹srail siyonistlerinin arkas›nda yine ABD haydudu vard›r. Bu haydut devletin, “insan haklar›”, “demokrasi”, “terörizmle mücadele” vb. tüm söylemleri birer demagojiden ibarettir. 11 Eylül sald›r›lar›n› yeni katliamlar›n›n h›z›n› art›rmak için bir dönüm noktas› olarak kullanan emperyalistler özellikle de savafl tekellerinin temsilcisi Bush-Cheney yönetimindeki ABD önderli¤i ve BM, AB, IMF, NATO vb. emperyalist kurulufllar taraf›ndan s›n›r tan›maz bir ölçüde dünyan›n dört
bir yan›nda alabildi¤ince kan dökmektedir. Ka¤›t üzerinde de kalsa baflta kendi ülkelerinde olmak üzere dünyan›n birçok ülkesinde en temel haklar› rafa kald›rmak için çaba harcanmaktad›r. Özellikle ABD Baflkan› Bush’un diline dolanan “ya bizdensiniz ya da yok olacaks›n›z” tehditleri al›p bafl›n› gitmektedir. Kendilerinin d›fl›nda herkesi terörist olarak gören emperyalistler aç›ktan tüm dünya halklar›na ölüm tehditlerinde bulunmaktad›rlar. Afganistan’a “sonsuz özgürlük” ad› alt›nda sald›rarak binlerce insan› katleden ABD flimdi de önüne “Irak halk›n› özgürlefltirmeyi” koymufl durumdad›r. ABD haydudunu ve suç ortaklar›n› Ortado¤u’ya çeken gerçek “Saddam diktatörünün bölge halk› için oluflturdu¤u tehdit” de¤ildir. Onlar› bölgeye çeken yeralt› zenginlik kaynaklar›d›r. Yani Ortado¤u ve Kafkaslardaki petrol, enerji ve su kaynaklar›n› denetim alt›na alma çabas›d›r. Ve bundan dolay› haydut ABD Irak halk›na sald›rarak bölge halklar›na korku ve gözda¤› vermek istemektedir. Saddam diktatörü, bu sald›r› politikas›n› gerçeklefltirmek için uydurulmufl bir gerekçedir. Çünkü biz iyi biliyo-
Wolfowitz: “Irak’a sald›raca¤›z” Hükümet: “Karar sizindir” Ortado¤u’ya hakim olabilmek ad›na birçok katliamlar›n alt›na imza atan ABD, Irak’a yap›lacak olas› bir sald›r› harekat›n›n zeminlerini h›zland›rarak haz›rl›yor. Y›llard›r, petrol zengini Irak’›n hayali ile yaflayan ve Afganistan’a “doymadan” gözünü Irak halk›n›n kan›na diken ABD, teknik haz›rl›klar›n› ve uluslararas› arenada “destek aray›fllar›n›” sürdürürken, Türkiye’ye biçti¤i payla da s›rt›n› sa¤lama almaya çalfl›yor. Bu nedenle geçti¤imiz hafta Türkiye’ye gelen ABD Savunma Bakan Yard›mc›s› Paul Wolfowitz, Ankara’y› ziyaret ederek TC’nin Irak sald›r›s› karfl›s›nda yapmas› gerekenleri s›ra-
lad›. Öncelikli olarak, geldi¤inin ilk günü Conrad Otel’de Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakf›’n›n haz›rlam›fl oldu¤u konferansa kat›lan Wolfowitz, burada yapm›fl oldu¤u konuflmada sebebi ziyaretinin nedenlerini daha bafltan itibaren ortaya koyarak, sald›r› için hakl› olduklar›n› ve Türkiye’nin yapmas› gerekenleri özetliyordu. Wolfowitz, konferansta Türkiye’yi öve öve bitiremezken Türkiye’nin Kore’de ABD askerleriyle omuz omuza savaflmas›n› örnekleyerek alttan alta “Irak’ta da omuz omuza olal›m” mesaj›n› veriyordu. Ve Wolfowitz konuflmas›n›n devam›nda Irak’› ac› çeken bir ülke olarak tan›mlayarak sald›r›n›n nedenini
ruz ki, Saddam ile somutlanan gerici diktatörlü¤ü yaratan ve besleyen yine bu haydutlard›r. Haydut oldu¤unu pervas›z aç›klamalarla ortaya koyan Bush yönetimi bu sald›rgan politikas›yla ayn› zamanda ülke içinde karfl› karfl›ya bulundu¤u açmaza da çözüm bulmak umudundad›r. fiirket yolsuzluklar›na ad› kar›flan ABD yönetiminin iç kamuoyunun dikkatini Irak’a ve hatta Saddam Hüseyin’e yöneltmesi onun amac›n› bir kez daha ele vermektedir: Sars›lan güven, ABD halk›n›n geri yanlar› kullan›larak onar›lmak isteniyor. Sürekli olarak Saddam’›n çok kötü bir insan oldu¤una vurgu yap›larak ve özellikle kitle imha silahlar› bulundurdu¤u bahaneleri ön plana ç›kart›larak sald›r›n›n zemini haz›rlanmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu konuyla ilgili Türkiye’nin tavr›na bakt›¤›m›zda ise Türk egemenlerinin katliamlara tam destek verdi¤ini görüyoruz. Daha önce Afganistan sald›r›s›nda da ABD’nin en iyi ufla¤› olma rolünü baflar›yla oynayan Türkiye flimdi de Irak sald›r›s› için haz›rlan›yor. Geçti¤imiz haftalarda ABD’li ‘flahinlerin’ Türkiye ziyareti de bu amac› tafl›yordu. ‹ncirlik Üssü’ne yap›lan asker y›¤›na¤› vb. haz›rl›klar da Türkiye’nin sald›r›da üs“hedefimiz demokrat Irak’› kurmak” diye belirterek AB-Türkiye iliflkilerine de de¤inmeden edemiyordu. “Türkiye’nin Avrupa entegrasyonu ABD’nin ç›kar›nad›r.” Wolfowitz, bas›na verdi¤i demeçte her ne kadar “yaln›zca Türkiye’nin fikirlerini almaya geldik” dese de, yapt›¤› aç›klamada niyetinin hiç de öyle olmad›¤›n› iflitmeyen kulaklara bile f›s›ld›yordu. “Türkiye olsun veya olmas›n Irak’a sald›raca¤›z” Peki bu yani Türkiyesiz Irak’a sald›r› plan› ne kadar ifller? Ebette ki bu konuda Türkiye’nin ABD’ye karfl› durmas› zaten olas›l›k olarak bile gündeme gelemez. Nitekim, ABD’de yay›nlanan The Times gazetesinin Wolfowitz ziyareti sonras› Ankara görüflmelerini de¤erlendirdi¤i yaz›da “Türkiye’nin deste¤i oldu¤u takdirde ABD’nin sald›r› maliyeti %50’ye iner” aç›klamas› ve Ecevit’in Wolfowitz ile görüflmesinde “bizim tercihimiz konunun
lenece¤i rolü ortaya koyuyor. Bu tabloda Türk egemenleri de üniformalar›n› giymekte gecikmediler. Onlar savafltan medet umuyorlar. Yaflanan karambol s›ras›nda bu kargafla ortam›ndan yararlanma hayalleri ile yan›p tutufluyorlar. Onlar›n bu hayalleri ise ülkeyi yeni katliam maceralar›n›n içine sürüklüyor. Emperyalist savafllardan halk›n yarar›na birfley ç›kt›¤› görülmemifltir zaten. Ve bu olas› savafl da emperyalist bir savaflt›r. Halklar› hedef almakta ve katledilen, ac› çeken yine halklar olmaktad›r. Tüm bunlar bize, bugün emperyalistlerin bölge halklar›na yönelik tehdit ve sald›r›lar›na karfl› tav›r almay› buna karfl› mücadele etme görevini koyuyor. Bundan dolay›d›r ki bugün devrimci görev emperyalist sald›rganl›¤a ve olas› iflgale hay›r demektir; “Ortado¤u sorunlar›n› Ortado¤u halklar› çözecektir!” fliar›n› daha güçlü hayk›rmakt›r. Unut-
mamak gerekir ki emperyalist iflgale hay›r demek Irak’taki gerici diktatörlü¤e evet demek de¤ildir! Bizler bu talanc› savafllara karfl› ç›kmal›y›z. Buna karfl› ç›karken de gerçek ve kal›c› bir bar›fl›n ancak ve ancak emperyalizmin yok olmas›yla gelece¤ini de bilmeliyiz. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda önümüzdeki görev, haks›z savafla karfl› kampanyalar örgütlemektir. En genifl kitleleri harekete geçirip bu kampanyalar etraf›nda toparlayabilmektir. Bu bilinç ve sorumlulukla, tüm ilerici, devrimci güçlere, emperyalist iflgale karfl› olma onurunu ve cesaretini tafl›yanlara ça¤r›m›z fludur: Susmak, kay›ts›z kalmak emperyalist sald›rganlar› cesaretlendirmektir. Emperyalistlerin sald›r›lar›n› sessizce onaylamakt›r. Karfl› koymak, ilerici ve devrimci olman›n vazgeçilmez görevidir. Görevimizi unutmayal›m!
EMPERYAL‹STLER ORTADO⁄U’DAN DEFOLUN! ORTADO⁄U’NUN SORUNLARI ORTADO⁄U HALKLARININ DEVR‹MC‹ ‹RADES‹YLE ÇÖZÜLECEKT‹R!
TKP/ML MK-SB Temmuz 2002 operasyon olmadan halledilmesidir. Yine de belirleyici olan sizsiniz (yani ABD’dir) demesi, Türkiye’nin (yoruma bile ihtiyaç duymadan) durumunu oldu¤u gibi çiziyor. ABD’nin sald›r› maliyetinin %50’ye inmesi aç›kças›; hükümetin tam deste¤i, hava ve kara üslerinin sonuna kadar aç›lmas› ve di¤er komflu ülkelerle Türkiye’nin aras›n› iyi tutarak belli anlamlarda destek sa¤lanmas›. Pazarl›¤›n karfl›l›¤› ise, Türkiye’nin 5 milyar dolarl›k borcunun silinmesidir. Türkiye’nin pazarl›k durumunda baflka yapaca¤› bir fley yok. Çünkü Wolfowitz ziyareti ile baz› burjuva kalemflörlerin yazd›¤› gibi ipler Türkiye’nin de¤il ABD’nin elindedir. Bu durumda Türkiye’nin olumsuz bir yan›t vermesi beklenilemez. Öte yandan, bütün ifllerini ithal bakanlar ve sözcüleriyle halleden ABD, bu iliflkilerini gizleme ihtiyac› bile dumuyor. Wolfo-
witz’in otelden sonra akflam yeme¤i olarak Mustafa Koç’un bo¤azdaki yal›s›n› seçmesi tesadüfi de¤il. Konuyu tesadüfi k›lmayan, yeme¤e kat›lan isimler. Paul Wolfowitz, DTP Genel Baflkan› M. Ali Bayar, Kemal Dervifl, TÜS‹AD Baflkan Yard›mc›s›, Beymen’in patronu eski politikac› Cem Boyner ile Irak’a yap›lacak sald›r› yan›nda “yeni partisine de” tavsiyelerde bulunmak üzere bulufltu. Böylece arkas›na daha güçlü art› puan almas› daha kolay isimlerle bu ifli yürütecektir. Görüldü¤ü gibi Wolfowitz’in ziyareti IMF heyetinin de oldu¤u bir dönemde ne amaçlad›¤›n› ortaya koyuyor. Türkiye’nin tutumuna karfl›l›k ya borçlar silinecek ve IMF kredileri artacak ya da... Ya da baflka flans› yok asl›nda. Tek seçenek bizim halklar›n kardeflli¤ini örgütleyerek emperyalizmin hayallerini bofla ç›kartmam›zdad›r.
işçi-köylü 34
17
2-15 Ağustos 2002
OR TADO⁄U SORUNUNU OR TADO⁄U HALKLARI ÇÖZECEKT‹R
ABD’nin Irak katliam›nda son ad›mlar
Ortado¤u’da kendi lehine dengeleri pürüzsüz bir flekilde oturtmas› aç›s›ndan Irak’›n “halledilmesi” ABD için çok büyük bir anlam ifade etmektedir. Dick Cheney’in Saddam’› devirmeyi Ortado¤u’da genifl bir operasyon için gerekli gördüklerini söylemesi bu operasyonun ABD için önemini gösteriyor. Neredeyse kesinleflen Irak sald›r›s› için ABD kollar› s›vam›fl son haz›rl›klar›n› yap›yor. Özellikle geçti¤imiz hafta sonu ABD’li savafl uzmanlar›nca yo¤un bir ziyaret trafi¤ine kap›lan Türkiye ise bu sald›r› s›ras›nda üstlenece¤i rollerin son ezberini yapmakla meflgul. ABD’li flahinler olarak adland›r›lan grubun içinde özellikle Filistin’e olan düflmanl›¤› ile tan›nan ABD Sa-
ca¤› ise gün gibi ortada olan bir gerçek. Körfez savafl›ndan bu yana 12 y›ld›r ülkeye uygulanan ABD ambargosu sonucunda bu y›l›n ilk dört ay›nda 5 yafl›n alt›nda 24 bin 769 Irakl› çocuk yaflam›n› yitirmifl durumda. Önceki y›llara bakt›¤›m›zda da bu tablo pek farkl› de¤il. 1990 y›l›n›n tümünde ambargo nedeni ile ölen çocuk say›s› 8.903 iken bu say› 1999 y›l›nda 8.044’ü bulmufltur.
ra’da yap›ld›. Üç gün süren toplant›da hakim görüfl her ne pahas›na olursa olsun Saddam rejiminin devrilmesi oldu. Bu arada toplant›ya Ürdün’den Prens Hasan’›n da kat›lmas› son haftalarda tart›fl›lan müdahalede Ürdün’ün rolü konusunda kafalarda kar›fl›kl›k yaratt›. Ürdün hükümeti bir yandan bunun kendisi ile alakal› bir tutum olmad›¤›n› söylerken bir yandan da Irak sald›r›s›n-
vunma Bakan Yard›mc›s› Paul Wolfowitz, d›fliflleri bakan› Grossman ve hava kuvvetleri komutan› Rolstan’›n ziyareti bu konudaki son tafllar› yerli yerine koymak amac›n› tafl›yordu. ABD’li emekli korgeneral Mc Inerney söyledi¤i flu sözlerle hem Irak sald›r›s›n›n kesinli¤ini hem de Türkiye’nin bu sald›r›daki rolünü ve alaca¤› tahribat› aç›kça ortaya koyuyor; “Irak’a karfl› bir operasyonda Türkiye’den daha önemli bir müttefikimiz olmayacak. Türkiye’nin yard›m› kesinlikle istenecek.” Irak’a yapaca¤› sald›r›y› masumane bir flekilde “Irak’›n yeniden yap›land›r›lmas›” veya “Irak halk›n›n özgürlefltirilmesi” olarak lanse etmeye çal›flan ABD’nin bu planlar›n›n tutmaya-
ABD’nin dolayl› ya da dolays›z bu katliamlar› sadece Irak’la da s›n›rl› de¤il. Son günlerde ‹srail’in Filistin’e sald›r›s› sonucu çocuklar›n ço¤unlukta oldu¤u onlarca Filistinli yaflam›n› yitirmiflti. ‹srail’in arkas›ndaki as›l katliamc› gücün ABD oldu¤u hat›rlan›rsa ABD’nin sald›r›lar›n› hakl› zeminlere oturtma çabalar›n›n hiçbir ifle yaramayaca¤› ve kendi elleri ile yaratt›¤› bu öfkenin kurban› olaca¤›n› söylemek yanl›fl olmaz. Ayr›ca uzun bir dönemdir kamuoyuna yans›yan ve konuflulan Irakl› Kürt muhaliflerin toplant›s› da 13 Temmuz gecesi Lond-
da topraklar›n› kulland›rtmayaca¤› yönlü propagandalar yap›yor. Ama bir yandan bunlar olurken bir yandan da Prens Hasan’›n bu toplant›ya kat›l›yor olmas› alttan alta yap›lan planlar›n da bir göstergesi.
Bir yanda Irak’l› muhalif liderlerin “Saddam’› nas›l devirelim” konulu bu toplant›s› devam ederken bir yandan ABD’nin Irak’›n güneyindeki uçufla yasakl› bölgeye girmesi ve sivillere sald›rmas› toplant›dan ç›kacak olan sonucu ve ilerde yaflanacak olan daha büyük sald›r›lar›n sinyallerini veriyor. Irak’ta sald›r›dan ve Saddam’›n devrilmesinden sonra nas›l bir rejimin oturtulaca¤›, ABD ufla¤› muhaliflerin nas›l görevlendirilece¤i konular›n›n tart›fl›ld›¤› toplant›da Irakl› eski generaller 15 kiflilik bir askeri konsey oluflturdular. Irak ordusu eski çal›flanlar›ndan Tevfik El Yassiri’nin toplant›y› teorik ve pratik konular›n tart›fl›ld›¤› iki bölüme ay›rmas› toplant›n›n amac›n› anlatmaya yetiyor. Tümgenerale göre toplant›n›n teorik bölümünü Saddam’›n ard›ndan oluflturulacak yeni sistemin ince ayr›nt›lar› olufltururken, pratik bölümde ise daha çok askeri konular konuflulmufl ve 15 kiflilik konseyin oluflturulmas› karar› al›nm›flt›r. Bu toplant›da konuflulanlar ve ortaya ç›kan sonuçlar göstermektedir ki ABD’nin ve ABD yanl›s› Irakl› muhaliflerin kendi deyimleriyle “Irak’› özgürlefltirme operasyonlar›” esas olarak ordu yoluyla yap›lacak bir iç darbeyi esas a l m a k t a d › r. Toplant› sonucunda aç›klanan sonuç bildirgesi de esas olarak buna hizmet eder amaçtad›r. Bu arada sald›r›n›n ilk gündeme geldi¤i günden bugüne sürekli yalan bombard›man› ile katliamlar›na vesile arayan ABD’nin bu yalanlar› da bir bir ortaya ç›k›yor. Körfez savafl›ndan sonraki yedi y›l boyunca Irak’ta BM’nin silah denetçili¤ini yapan Scott Ritler geçti¤imiz günlerde yapt›¤› bir aç›klamada uzun y›llar Irak reji-
mini devirmek için ‹ngiliz ‹stihbarat Servisi ile birlikte Saddam’›n elinde kitle imha silahlar› bulundu¤u yönlü yanl›fl bilgilendirmeler yayarak propaganda yapt›klar›n› itiraf etti. Bundan önce de Irak’›n kesinlikle “hay›r” diyece¤i istekler dayat›larak bunun sonuçlar› kullan›lmak istenmiflti. Zaten bu güne kadar yap›lan tüm yalan haberlere ra¤men Irak’›n kitle imha silahlar› bulundurdu¤una dair gerçekçi bir kan›t bulunmufl veya kamuoyuna sunulmufl de¤il. Üstelik flu da bir gerçek ki dünyadaki en büyük kitle imha silah› üreticisi ABD’nin kendisinden baflkas› de¤ildir. Geçti¤imiz günlerde yap›lan MGK toplant›s›nda da ele al›narak de¤erlendirilen Irak operasyonunda Türkiye için önemli konulardan biri de ‹ncirlik üssünün kullan›m› olacak. MGK’n›n ‹ncirlik’i kulland›rtmama gibi bir görüntü yaymas›na en güzel yan›t› ise Paul Wolfowitz’in bir bas›n toplant›s›ndaki soruya verdi¤i yan›t oluflturuyor; “biz zaten ‹ncirlik’i uzun y›llard›r kullan›yoruz.” ABD’nin tüm dünya halklar›na karfl› bafllatm›fl oldu¤u sald›r› harekat›n›n flimdiki durak noktas›n› Irak oluflturuyor. Ancak Irak sald›r›s›n› tek bafl›na ABD’nin Saddam’› devirmek için yapt›¤›n› düflünmek ve bununla yetinmek yanl›fl olacakt›r. ABD için Saddam’› devirerek yerine kendisine tam uflakl›k yapacak bir iktidar›n yerlefltirilmesi elbette ki çok önemlidir. Ancak bu sald›r›y› ABD’nin Ortado¤u planlar› çerçevesinde ele almak ve de¤erlendirmek daha do¤ru olacakt›r. Ortado¤u’da kendi lehine dengeleri pürüzsüz bir flekilde oturtmas› aç›s›ndan Irak’›n “halledilmesi” ABD için çok büyük bir anlam ifade etmektedir. Dick Cheney’in Saddam’› devirmeyi Ortado¤u’da genifl bir operasyon için gerekli gördüklerini söylemesi bu operasyonun ABD için önemini gösteriyor. Ayr›ca yap›lan devasa haz›rl›klar da bunun bir kan›t›. Ayr›ca Irak’›n flu an elinde bulundurdu¤u 12 milyar varillik petrol rezervi de ABD’nin ifltah›n› kabartan nedenlerden biridir.
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
18
Uluslararas› Ceza Mahkemesi ölü do¤du UCM Amerikan emperyalizminin y›prat›lmas› amaçl› AB plan›n›n önemli bir arac› haline getirilmek istenmektedir. Mahkeme Amerikan sald›rganl›¤›n›n yarg›land›¤› ve teflhir edildi¤i bir platform olarak infla edilmek istenmektedir. Soyk›r›m, iflkence, a¤›r savafl suçlar› ile sald›rganl›k suçuna iliflkin uluslararas› bir yarg› mercii olarak Uluslararas› Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Tüzü¤ü 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlü¤e girdi. Tüzü¤ün yürürlü¤e girmesiyle birlikte UCM’nin olas› yarg›sal prati¤i ile ilgili tart›flmalar da alevlendi. ‹lk bak›flta devletler taraf›ndan ko¤uflturulmas› mümkün olmayan, ko¤uflturulmayan suçlar›n ve suçlular›n yarg›lanabilmesine kap› açt›¤› düflünülerek olumlu bir ad›m olarak karfl›lanan UCM, birçok devletin Roma Tüzü¤ünü onaylamamas› ve dahas› mahkemeyi kuran ve iflleyifl kurallar›n› koyan sözleflmenin eksiklikleri nedeniyle ölü do¤du. Hukuki aç›dan mahkemenin yarg›lama yetkisi suç ifllenen devletin sözleflmeyi onaylamas›na ba¤l›. Devletin yetkisi bununla da s›n›rl› kalmamakta, yedi y›l gibi uzun bir süre mahkemenin yarg›lama yetkisini kullanmas›na engel olabilmektedir. Roma tüzü¤ündeki bir baflka eksiklik de BM Güvenlik Konseyine verilen yarg›lamay› 12 ay süreyle erteleme yetkisidir. Bu erteleme yetkisinin bir veya iki kere denilerek s›n›rlanmam›fl olmas› da Güvenlik Konseyinde etkili olan bir ülkenin yarg›lamay› sonsuza dek erteleyebilecek olmas› gerçe¤i ile bizi yüzyüze b›rakmaktad›r. ‹flin bir baflka yönü de UCM’nin yarg›lama alan›na giren suç tiplerinin tam olarak tan›mlanmam›fl olmas›d›r. Bunun tipik örne¤i sald›rganl›k suçudur. Bu suç tipiyle ilgili olarak önerilen tan›mlamaya ABD muhalefet etti¤i için düzenleme yap›lamam›flt›r. Tan›mlanan suçlar aras›nda durum hiç iç aç›c› de¤ildir. Hukuki aç›dan yap›lacak
incelemeyle bu eksiklikler art›r›labilir. Ancak sorunun özünü daha çok biçimsel bir tak›m flartlar ortaya koyan hukuk de¤il, kurallar›n oluflmas›n› sa¤layan ekonomik ve siyasal gerçeklikler belirlemektedir. Bu aç›dan olaya yaklaflt›¤›m›zda görmekteyiz ki UCM emperyalist güç dalafl›n›n bir ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r. Roma tüzü¤ünü her ne kadar BM içinde yer alan 80’in üzerinde ülke imzalam›flsa da, mahkemenin asli kurucular› Avrupal› emperyalistlerdir. Tüzü¤ün yürürlü¤e girdi¤i son bir ay içinde yaflanan geliflmeler bu durumu çok net bir biçimde ortaya ç›kartmaktad›r. ABD’nin Irak’a yapaca¤› olas› sald›r› iyice netleflirken, bu sald›r›n›n temel sebebinin Irak’›n kitle imha silahlar›na sahip olmas›n›n yaratt›¤› tehlike de¤il tam aksine küçük Bush’un ABD’nin çöküflteki ekonomisini silah sanayiine dayanarak yeniden yap›land›rma projesi oldu¤u da netleflmektedir. Dolar›n, Euro karfl›s›nda son bir ayda h›zla de¤er yitirifli, Afgan savafl›n›n Amerikan ekonomisi için yeterli kayna¤› yaratamad›¤›n› göstermektedir. Küçük Bush Irak’a, daha sonra Hatemi kli¤ine karfl› politikas›n› de¤ifltirdi¤i ‹ran’a, “fler mihveri” nin bir di¤er üyesi Kuzey Kore’ye askeri harekat planlar›n› ve niyetini aç›kça ortaya koymufltur. Asl›nda bu durum çökmekte olan emperyalist bir güç için kaç›n›lmaz bir süreçtir. Sermaye ihrac›na dayanan emperyalist sömürü sisteminde sürekli artan bir tarzda sermaye ihraç olana¤›na sahip de¤ilseniz yani di¤er emperyalist klikler karfl›s›nda sermaye ihrac› konusunda zaafiyete düflmüflseniz emperyalist gücünüzü sürdürmenin geriye kalan tek koflulu aske-
ri gücünüzün yaratt›¤› dayatmalarla varl›¤›n›z› sürdürmeye çal›flmakt›r. 20. yüzy›l›n ilk yar›s›nda emperyalist motor güçler olan ‹ngiltere ve Fransa bu yöntemi pervas›zca kullanm›fl, çöküfllerini birkaç on y›l geciktirebilmifllerdir. Bütün bu süreçte insan haklar› ve demokrasi havarisi kesilen ABD emperyalist gücünü ‹ngiliz ve Frans›z emperyalizmi ile s›cak çat›flmaya girmeksizin sürekli büyütmüfl ve ikinci dünya savafl›n›n yaratt›¤› uygun koflullarda dünyan›n teritoryal paylafl›m› alan›nda baflat güç haline gelmifltir. fiimdi ise Avrupal› emper-
onaylamam›fl dolay›s›yla mahkemenin yarg›lama yetkisini de tan›mam›fl olsa bu durumun sürgit bu flekilde sürme olas›l›¤› mevcut de¤ildir. ABD flu veya bu flekilde sözleflmeyi imzalamaya ve mahkemenin yarg› yetkisini kabul etmeye mecbur b›rak›lacakt›r. Zira Küçük Bush’un Amerikan ekonomisini silah sanayiine dayanarak yap›land›rma plan› kamu harcamalar›n›n artmas›n› ve bu art›fl›n finansman›nda Paris ve Londra kuluplerinin mali deste¤ini zorunlu k›lmaktad›r. Yani ABD, Avrupa sermayesine ihtiyaç duyacakt›r. IMF’nin Türkiye’ye dayatt›¤› düzenlemeler
yarg›lama yetkisi içine sokulabilmesi olas›l›¤› son derece güçlüdür. Hatta böyle bir öneriyi TC devleti yapm›fl ancak bu öneri flimdilik kabul görmemifltir. Avrupal› emperyalistlerin asli hedefi Amerikan emperyalizmi oldu¤u için terör suçu ba¤lam›nda bir tart›flma yaratmaktan kaç›n›lm›flt›r. Ancak burjuva s›n›f›n›n asli düflman› proletaryan›n örgütlülüklerini ve eylemliliklerini sürgit kendi yedinde kurulan UCM’nin yarg› alan›ndan uzak tutmayaca¤› da aç›kt›r. Esasen uluslararas› planda görev yapacak her mahkeme siyasal bir yarg› organ› ola-
UCM Amerikan emperyalizminin y›prat›lmas› amaçl› AB plan›n›n önemli bir arac› haline getirilmek istenmektedir. Mahkeme Amerikan sald›rganl›¤›n›n yarg›land›¤› ve teflhir edildi¤i bir plartform olarak infla edilmek istenmektedir. Her ne kadar ABD Roma tüzü¤ünü onaylamam›fl dolay›s›yla mahkemenin yarg›lama yetkisini de tan›mam›fl olsa bu durumun sürgit bu flekilde sürme olas›l›¤› mevcut de¤ildir. yalistler Almanya ve Fransa 20. yüzy›lda yaflanan oyunu yeniden sahneye koymaktad›r. Bu kere baflat güç ABD emperyalizmi dünya üzerindeki hükümranl›¤›n› sürdürmek için giderek daha fazla askeri güç kullanma yoluna giderken ekonomik ve siyasal planda iyice y›pranacak, insan haklar› ve demokrasi havarili¤ine soyunan Avrupal› emperyalistler ise güçleneceklerdir. UCM Amerikan emperyalizminin y›prat›lmas› amaçl› AB plan›n›n önemli bir arac› haline getirilmek istenmektedir. Mahkeme Amerikan sald›rganl›¤›n›n yarg›land›¤› ve teflhir edildi¤i bir plartform olarak infla edilmek istenmektedir. Her ne kadar ABD Roma tüzü¤ünü
gibi Avrupal› emperyalistler de ABD’ye finans ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas› karfl›l›¤›nda Roma tüzü¤ünü onaylamay› dayatabileceklerdir. Emperyalistlerin kendi iç çat›flmalar› aç›s›ndan durum bu iken, UCM, ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelesi veren güçler içerisinde bir tehdit olas›l›¤›n› içerisinde bar›nd›rmaktad›r. Mahkemenin yarg›lama alan› flimdilik salt devletlerin veya devlet yanl›s› militarist örgütlenmelerin iflledi¤i ve/ veya iflleyebilecekleri suçlar› kapsar iken 11 Eylül sonras› emperyalist güçlerin yönelimleri nedeni ile terör suçu ad› alt›nda yap›lacak bir düzenleme ile ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelesi veren siyasal öznelerin eylemlerinin de mahkemenin
cakt›r. Siyasal yarg›lama yapan organlar ise adaletten çok kendini besleyen güçlerin ç›karlar›n› koruma temelinde hareket edecektir. Bu nedenle adalet arayan ve adalete en çok ihtiyac› olan dünyan›n ezilen halklar› ve proletarya, birleflmifl milletler ve benzeri uluslararas› emperyalist örgütler nezdinde kurulacak yarg› organlar›n›n adalet sa¤lamayaca¤› bilincinden hareketle bu tip güçlerin müdahalelerinden ar›nd›r›lm›fl yarg› organlar›n›n oluflturulmas› için mücadele etmelidir. As›l olan özgürlük mücadelesidir. Ve özgürlük mücadelesi hiçbir s›n›f›n bir baflka s›n›f› sömürememesi amac›yla yap›l›r. S›n›f mücadelesinin baflar›s› her zaman adaletin de bizzat kendisidir.
işçi-köylü 34
2-15 Ağustos 2002
19
‹srail katliamlar› bu kez Gazze’de yo¤unlaflt› “Güvenlik” gerekçesiyle yeni Yahudi yerleflim birimleri kurma karar› alan ‹srail; Celile ve Negev bölgesinde, 4 yerleflim birimi daha kuracak. Her birine 200 ile 1500 ailenin yerlefltirilmesi planlanan birimler Filistin ‹nsan Haklar› Merkezi (F‹HM) taraf›ndan tepkiyle karfl›land›. ABD’nin Ortado¤u’ya hakim olma planlar›yla yazd›¤› kanl› senaryo, ‹srail’in baflar›l› performans›yla bildi¤imiz seyrini koruyor. Filistin halk› siyonizme teslim olmamak için direnmeye devam ederken, yap›lan intihar eylemleriyle tamamen ç›lg›na dönen ‹srail Gazze’ye yapt›¤› son sald›r›larla Filistin halk›n›n kan›na doymad›¤›n› gösterdi. 20 Temmuz’da ‹srail’in Baflkenti Tel-Aviv’in güneyinde yap›lan intihar eyleminde 8 kifli ölmüfl, 30 kifli de yaralanm›flt›. ‹flgale her gün yeni bir gerekçe bulan ‹srail bu eylemin ard›ndan yeni bir sürgün hamlesi bafllatt›. Filistin’lilerin çal›flt›¤› fabrikalar› bombalayarak ifle baflayan ‹srail ordusu; son olarak da bombal› intihar eylemleri yapan gerillalar›n ailelerini, Bat› fieria’dan Gazze’ye sürüyor. Özellikle Nablus kentini kuflatan ‹srail askerleri evlerini yak›p-y›kt›¤› 22 kifliyi önce gözalt›na ald› sonra da Gazze’ye sürdü. Hemen hemen hepsi Hamas Militanlar›n›n akrabas› olan bu insanlar›n maruz kald›¤› bu durum Hamas’›n silahl› kanad› ‹zzettin El Kas›m Tugaylar›n›n ‹srail’e kanl› yan›t mesajlar›n› da beraberinde getirdi. Cenevre Sözleflmesine ayk›r› olan ve savafl suçu say›lan bu sürgünler uluslararas› bir tepkiye dönüflürken ABD de yine dümen çevirerek ‹srail’i elefltirdi. Bu durumda tükürdü¤ünü yalamayan ‹srail ise geliflen bu tepkilerle “do¤rudan terör eylemleriyle ba¤lant›s› olmad›klar› sürece, s›n›r d›fl› edilmenin yasal olmayaca¤›” karar›na vard›¤›n› söylese de yine bildi¤ini okuyor. Gözalt›nda tuttu¤u 16 Filistinli’ye sürgün karar›na iptal baflvurusu tan›yan ‹srail’in bu konudaki flartlar›ysa flöyle; Konuyla ilgili hukuki baflvurular› has›ralt› etmek isteyen ‹srail, tutuklula-
ra hukuki giriflimden vazgeçmeleri karfl›l›¤›nda, sürgün karar› al›nmas› halinde 12 saat önceden haber verip, itiraz süresi tan›yacak. Uluslaras› tepkileri azaltman›n bu komik manevras› eminiz k›sa zamanda fiyaskoyla sonuçlanacak. GAZZE’DEK‹ KATL‹AM ALANI, TANKLARLA, ZIRHLI ARAÇLARLA KAYNIYOR ‹srail hava kuvvetleri 23
katliam fiaron taraf›ndan “büyük bir baflar›” olarak de¤erlendirilirken yine geliflen uluslararas› tepki ‹srail’lilere a¤›z de¤ifltirtti. ‹srail Maliye Bakan› Silvan fialam askeri bir radyoda yapt›¤› aç›klamada “fiaron’un bölgede sivillerin bulundu¤undan haberi yoktu” diyerek Gazze’nin göbe¤indeki sokakta helikopterlerden o gece çekilen resimleri dahi hiçe sayarak piflkin bir yalan söyledi.
ilk talep böyle gelirken ABD’nin dokunulmazl›k talebi yüzünden a¤›r darbe yiyen UCM’nin kurulufl anlaflmas› ‹srail taraf›ndan da onaylanmad›. Bu durumda katliam sorumlular›n›n UCM’de yarg›lanmas› mümkün de¤il. Gazze’deki katliam›n yank›lar› sürerken dil ucuyla ‹srail’i elefltiren ABD yine yapaca¤›n› yapt› ve sald›r›dan sonra ‹srail’e 200 milyon dolarl›k bir yard›m karar› ald›.
Temmuz 2002 gecesi ABD yap›m› F-16 uçaklar›ndan f›rlat›lan füzelerle Gazze’de bulunan Hamas Lideri Salah fiehadal’›n oturdu¤u apartman› vurmufltu. ‹çlerinde Salah’›n da oldu¤u ve 8’i çocuk 15 kiflinin yaflam›n› yitirdi¤i katliam›n ertesinde yap›lan cenaze töreninde ABD ve ‹srail karfl›t› sloganlar at›l›rken, 300 bin Filistinli’nin öfkesi sokaklara s›¤mad›. ‹srail’in yapt›¤› bu
Katliamdan sonra iç kamuoyunda da belli bir tepki alan ‹srail’liler BM Güvenlik Konseyi’ni ola¤anüstü toplant›ya ça¤›rarak tepkileri dizginlemenin yollar›n› arad›. fiaron dahil katliamda rol alan subaylar›n Uluslararas› Ceza Mahkemesi’nde yarg›lanmas›n› talep eden Filistin Elçisi Nas›r El-Kidvan’›n istemi ise sonuçsuz kald›. 1 Temmuz’da faaliyete bafllayan UCM’ne
Emperyalist efendisinin, s›rt›n› s›vazlayarak yapt›¤› bu jesti ‹srail Gazze’de yeni bir iflgal ile karfl›lad›. Gazze’deki katliam›n üzerinden daha bir hafta geçmeden 7 tank iki z›rhl› personel tafl›y›c› ve 1 cip deste¤indeki ‹srail askerleri 26 Temmuz sabah› makinal› silahlarla atefl açarak Gazze’ye girdi. Birçok kiflinin yaraland›¤› bu iflgal harekat›n›, Cenin yak›nlar›n-
daki Yamun köyü bask›n› izledi. Evleri yakan ‹srail askerleri 5 kifliyi de tutuklad›. ‹srail’in bu sald›r›lar›na karfl›n ufak çapta eylemler yapan Filistinli’ler herfleye ra¤men direnmeye devam ediyor. ‹SRA‹L’‹N YEN‹ ‹fiGAL PLANI: 14 YEN‹ YAHUD‹ YERLEfi‹M‹ YAPMAK “Güvenlik” gerekçesiyle yeni Yahudi yerleflim birimleri kurma karar› alan ‹srail; Celile ve Negev bölgesinde, 4 yerleflim birimi daha kuracak. Her birine 200 ile 1500 ailenin yerlefltirilmesi planlanan birimler Filistin ‹nsan Haklar› Merkezi (F‹HM) taraf›ndan tepkiyle karfl›land›. F‹HM’in yapt›¤› aç›klamalara göre amaç; mevcut yerleflimleri geniflletmek ve bunlar› ‹srail topraklar›yla birlefltirmek için yeni bir karayolu infla etmek. Bu plan 17 Temmuz 2007’ye kadar yani befl y›l boyunca geçerli olacak. Son iki y›l boyunca çok miktarda tar›msal araziye el koyan ‹srail, yakt›¤›-y›kt›¤› evlere de yenilerini ekleyecek gibi. Tam da bu talan›n ortas›nda yalpalayan Arafat son olarak ABD baflkan› Bush taraf›ndan hiçbir diplomatik iliflkide muhatap al›nmayacakken, 2003 Ocak’›nda yap›lacak olan genel seçimler döneminde Ortado¤u’da kazanlar daha da kaynayaca¤a benziyor. Bugün Filistin halk›n›n yaflad›klar›na ortalama bir tepki dahi gelifltirmeyen, gelifltiremeyen Arap ülkeleri de Arafat gibi yalpalamaya devam ederken art›k tablo daha da netleflmektedir. Filistin halk›n›n kendisi ve kendisi gibi ezilen halklardan baflka dostu ve müttefiki yoktur.
2-15 Ağustos 2002
20
işçi-köylü 34
“Cem büyük burjuvazinin, Özkan silahl›-silahs›z bürokrasinin, Dervifl de IMF’nin temsilcisidir” Özellikle ABD’nin 11 Eylül sald›r›s› sonras› dünya pazarlar›na hakim olma ekseninde gelifltirdi¤i sald›rganl›klar, ülkemiz hakim s›n›flar› cephesinde yaflanan son geliflmeler ve bunlar›n içinde öne ç›kart›lan seçim eksenli Yeni Oluflum tart›flmalar›, yap›lmas› planlanan ve haz›rl›klar› h›zland›r›lan Irak sald›r›s› ve Türkiye’nin bu durumdan nas›l etkilenece¤i, böylesi bir sald›rganl›¤a karfl› neler yap›labilece¤i ve son olarak da Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi (ILPS)’ni nas›l de¤erlendirdi¤i üzerine gazeteci-yazar Haluk Gerger’le söylefli yapt›k.
IMF’nin ve TÜS‹AD’›n bütün direktiflerini yerine getiren, Amerikan emperyalizmine hizmetlerini bitiren bu Hükümet art›k ifllevini tamamlam›fl, giderek bir yüke dönüflmüfltür. Toplumsal deste¤ini yitiren siyasal iktidara karfl›, egemenler baflka bir “yeni” ile gözba¤c›l›¤› yapmak zorundayd›lar.
-Oldukça karmafl›k bir süreçten geçiyoruz. ABD öncülü¤ünde ve “terörizmle mücadele” ad› alt›nda emperyalizmin sald›rganl›¤›n›n artt›¤› bir süreç. Dünya çap›nda yeni emperyalist düzenlemeler ve müdahaleler gündemde. Emperyalizmin bu yönelimini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? - Sizin de belirtti¤iniz gibi, bugün ABD, dünya çap›nda büyük bir sald›r›n›n öncülü¤ünü yapmaktad›r. Bu sald›r›, bir yandan, uluslararas› sermayenin yeryüzünün dörtbir yan›na nüfuz ederek üretim-da¤›t›m sürecinin her alan›nda sömürüsünü gerçeklefltirmesini, bir yandan da bunal›m›na böylece çare bulmas›n› sa¤lamaya yö-
nelik. Öte yan›yla da emperyalist sald›r›, bunu mümkün k›lacak politik, askeri, hukuki, vb. üstyap›y› dünyaya dayatmay› amaçl›yor. Sonuç olarak da, hem eme¤in, hem de mazlum halklar›n bütün temel kazan›mlar›n›n ortadan kald›r›ld›¤› bir yeni düzen hedefleniyor. Bu sald›r›da ve hegemonyas›n› dayatma amac›nda ABD, büyük olanaklara sahip oldu¤unu düflünüyor. Gerçekten de, belli bir perspektiften bak›ld›¤›nda, Amerika’n›n göz kamaflt›ran bir güç ve zenginli¤e sahip oldu¤u görülüyor. Amerikan sermayesi ve politikac›lar›, ellerindeki nükleer silahlar ve savafl makinas›yla neredeyse mutlak bir y›k›m gücüne, buna karfl›l›k, teknik ve mali olanaklar›yla da yine mutlak bir imar gücüne sahip olduklar›n› düflünüyorlar. Böylece de, ellerindeki bu olanaklarla, dünyay› Amerikan yaflam tarz›ndan, liberal kapitalizmin normlar›ndan ve sermayenin ç›karlar›ndan yeniden “yaratmak” istiyorlar. Sald›r›, sermaye ve emperyalizmin yeni kazand›¤› özgüvenle birlikte yo¤unlafl›yor. Buna karfl›l›k, genel olarak kapitalizm, özel olarak da Amerikan Düzeni büyük bir bunal›mla da pençelefliyor. Bugün, üretimden kopmufl devasa bir finans sermayesi, borsa, spekülasyon, döviz, kara para oyunlar›yla, bono, tahvil, faiz, rant, gelirleriyle, patent, bilgi, imaj satarak büyüyor. Dünya ticaretinde her 1 dolara karfl›l›k 100 dolar spekülasyona gidiyor, dolafl›mdaki “de¤er”lerin sadece yüzde on’u gerçek mal ve hizmetlerden olufluyor. Bu arada, büyüme her yerde düflüyor, durgunluk egemen oluyor, ortaya ç›km›fl bulunan afl›r› üretim/sermaye fazlas›yla kar e¤ilimi (ve dolay›s›yla üretim) düflüyor, borç yükü art›yor, spekülasyon öne
ç›k›yor. ABD’de ise, ard arda iflaslar ve devasa ticaret aç›klar› ekonomiyi zorluyor. Bugün dünyan›n en borçlu ülkesi olan ABD’nin, d›fl ticaret a盤›n› kapatabilmesi için günlük 1,5 milyar dolarl›k sermaye girifline gereksinimi var. Oysa, borsada Amerikan flirketlerinin ve dolar›n de¤er kaybetmesiyle ortaya ç›kan gerçek bunun tam aksi yönünü iflaret ediyor. ‹kinci Dünya Savafl› sonras› y›llarda sanayileflmifl dünyan›n toplam üretiminin neredeyse yar›s›n› gerçeklefltiren ABD’nin bu pay› sürekli geriliyor. Amerikan Bunal›m› elbette sadece ekonomik alanda kendini göstermiyor. Dünya nüfusunun yüzde befl kadar›n› oluflturan Amerika’n›n hapishane nüfusu ise, günlük iki milyonla, dünya hapishane nüfusunun yüzde yirmibefline ulafl›yor, idam cezalar› ve tutuklamalarda da ABD liderli¤i elinde tutuyor. Benzer biçimde, öteki emperyalist metropollerde de bunal›m derinlefliyor. Her yerde, iflçilerin, eme¤in, büyük mücadeleler sonunda elde edilmifl kazan›mlar› geri al›n›yor. Refah devletindeki gerilemeler, terörle mücadele bahanesiyle, demokratik mevzilerin berhava edilmesiyle birlikte gelifliyor. Mazlum insanl›k ise, bu bunal›m›n elbette as›l yükünü çekiyor, faturas›n› ödüyor. Bugün dünyada 1,5 milyar insan temiz içme suyunu bile bulam›yor. 1,5 milyar insan günde bir dolardan azla yetinmek zorunda. Üç milyar ise, günde iki dolardan az kazan›yor. Açl›k ve sefalet milyarlar›n yazg›s› olmufl durumda. Üç kiflinin toplam varl›¤›, 600 milyondan fazla insan›n yaflad›¤› 48 ülkenin y›ll›k gelirinden daha fazla. Dünyan›n en zengin on kiflisinin toplam varl›¤›, “Geliflmekte olan ülkeler” veya
“Üçüncü Dünya” diye adland›r›lan, emperyalist ülkeler d›fl›nda kalan bütün ülkelerde yaflayan herkesin bir y›ll›k gelirinin toplam›ndan daha büyük. Bunun ç›ld›rm›fl, zulüm ve fliddet dolu bir dünya oldu¤u çok aç›k. 21. Yüzy›lda, insanl›¤›n herkesin bütün temel ihtiyaçlar›n›n karfl›lanabilece¤i bir düzeyi yakalam›fl oldu¤u bir momentte, liberal kapitalizminin yaratt›¤› tablo iflte bu… Ve emperyalist sald›r› da, iflte bu tablo insanl›¤›n de¤iflmez yazg›s› olsun diye gerçeklefltiriliyor… 11 Eylül’le birlikte, bu sald›r› daha da yo¤unlaflt› kuflkusuz. Afganistan’daki insanl›k d›fl› savafl, sald›r› aysberginin sadece flimdilik görünen ucu. ABD’nin sald›r› listesinde, Filipinler’den Sudan’a, Irak’tan Kuzey Kore’ye, Nepal’den ‹ran’a, Suriye’den Venezuella’ya, hatta M›s›r’a, Lübnan’a, Çin ve Rusya’ya uzanan pek çok ülke var. Amerikan askeri varl›¤› yeryüzünün bütün denizlerinde, hava sahalar›nda, k›talar›nda yay›lmaya devam ediyor. Baflta CIA olmak üzere istihbarat örgütlerinin önderli¤inde yeni bir y›k›c› yeralt› terör sald›r›s› ve kontrgerilla eylemleri de bafllat›lm›fl durumda. Bu arada, ABD baflta pek çok emperyalist ülkede ç›kart›lan “anti-terör yasalar›”yla da sald›r› demokratik muhalefeti, göçmenleri, yasal ve demokratik kazan›mlar›, genel olarak eme¤i ve onun örgütlenmelerini hedef al›yor. -Ülkemizdeki egemenler cephesinde yaflanan son geliflmeleri bu anlatt›klar›n›zla ba¤lant›land›rmak mümkün mü? -Bu büyük ve çok yönlü, çok boyutlu sald›r›da, emperyalizm, her yerde, kendi iflbirlikçilerini, bir baflka ifadeyle tetikçilerini de yarat›yor ve silahland›r›yor. Her ülke içinde
işçi-köylü 34 sermaye ve onun zor ayg›tlar›ndan oluflan bir merkez, bir yandan kendi halklar›na karfl› sermayenin genel sald›r›s›n› gerçeklefltiriyor, bir yandan da emperyalist yay›lmac›l›¤›n ve terörün vurucu gücünü oluflturuyor. Tabii bu sald›r›, özellefltirmeden iç güvenlik operasyonlar›na, düflük yo¤unluklu çat›flmalara, sendikas›zlaflt›rmaya, s›n›f tahakkümünü güçlendiren e¤itim uygulamalar›na, ABD önderli¤indeki savafllarda yer almaya kadar uzan›yor, içerde ve d›flarda pek çok alan› kaps›yor… Örne¤in Ortado¤u’da, Amerikan emperyalizmi kendisine müttefik olarak ‹srail Siyonizmini, Arap iflbirlikçili¤ini, Körfez feodal gericili¤ini ve Türk Militarizmini seçerek bölgeyi kuflat›yor. Nepal, Filipinler, Pakistan gibi Asya ülkelerinde gerici militarist yönetimleri do¤rudan Amerikan askeri varl›¤›yla destekliyor. Güney Amerika’da ise, Venezüella örne¤inde görüldü¤ü gibi, askeri darbeler bile yürürlü¤e konulabiliyor, Kolombiya’daki gibi halk güçlerine karfl› do¤rudan silahl› sald›r›lar düzenleniyor, ya da Arjantin örne¤inin ortaya koydu¤u gibi, ülkeler IMF politikalar› yoluyla çökertiliyor. Afrika ise, bildi¤iniz gibi, daha 1980’lerdeki yeniden yap›land›rma politikalar›yla bütünüyle açl›¤a mahkum edilmifl durumda… Türkiye, bu emperyalist sermaye sald›r›s›n›n hem arac›, tetikçisi, hem de hedefi, kurban›. Tabii tek bir Türkiye yok. Sald›r›n›n neresinde bulunuldu¤u s›n›fsal konuma ba¤l›. ABD, Yeni Dünya Düzeni sald›r›s›yla birlikte Türkiye’ye, 1950’lerdekine benzer bir stratejik rol biçmifl durumdad›r. Bunun ilk aya¤›n› ise, kaç›n›lmaz olarak, halka emperyalist istikrar›n (ölü topra¤›n›n) dayat›lmas›, ülke yap›s›n›n buna göre biçimlendirilmesi çabalar› oluflturmufltur. Ne var ki, kimi stratejik kazan›mlara karfl›n, emperyalizm ve iflbirlikçileri, ülkenin yap›sal bunal›mlar›na kal›c› çözümler getirememifllerdir. Yaflanan ekonomik iflas ortada. Günü kurtarmak ve uluslararas› tefecilerin alacaklar›n›n ödenmesi için, kan bedeli ve militer roller karfl›l›¤›nda IMF devreye sokulmufltur ama deli¤e bu yama da küçük gelmektedir. Üstelik ülkede siyasal istikrar da sa¤lanamam›flt›r. Son bunal›mla birlikte düzen partileri tam bir çöküfl sürecine girmifllerdir. Reformist partiler de alternatif oluflturamam›fl, en küçük demokratik taleplerin bile takipçisi olamam›fllard›r, çünkü rejim çizdi¤i çerçeve içindeki her oluflumu militarist/devletçi/flovenist cenderesinde hapsetmifl durumdad›r. Bunu kabullenenlerin bir manevra olana¤› da elbette olmamaktad›r. Ne var ki, halk›n tepkisi ve kopuflu sonucu düzen partilerinin hiçbiri rejimin ihtiyaç duydu¤u alternetif merkez olma ifllevini de yerine getirememektedir.
21 Son süreçte biliyorsunuz, Rejim, seçim dahi yapamaz hale gelmiflti; bir seçimde AK Parti’nin, tek bafl›na ya da Saadet Partisiyle birlikte iktidara gelme olas›l›¤›, HADEP korkusu ve hatta sadece iki-üç partinin baraj› aflabilece¤inin hesaplanmas› elbette bir meflruiyet krizine ve istikrars›zl›¤a iflaret etmekteydi. Böyle bir durumda, büyük sermayenin ve emperyalist odaklar›n krize acil çare olarak öne sürdü¤ü “reform”lar›n gerçekleflmesi de tabii mümkün olamamaktayd›. AB’ye kap›lanma hesaplar› da bu durumdan olumsuz etkilenmekteydi. -”Yeni Oluflum”un ya da Yeni Türkiye Partisi’nin bu geliflmeler içerisindeki yeri nedir? Ve iddia edildi¤i gibi bu “Yeni Oluflum” egemenler cephesinde yaflanan bunal›ma ve siyasi istikrars›zl›¤a çözüm üretebilir mi? - Yeni Türkiye Hereketi’nin oluflturulmas›, rejimin ve d›fl destekçilerinin bir siyasal alternatif oluflturma ve seçimleri kurtarma çabalar›n›n bir ürünü olarak de¤erlendirilebilir. IMF’nin ve TÜS‹AD’›n bütün direktiflerini yerine getiren, Amerikan emperyalizmine hizmetlerini bitiren bu Hükümet art›k ifllevini tamamlam›fl, giderek bir yüke dönüflmüfltür. Toplumsal deste¤ini yitiren siyasal iktidara karfl›, egemenler baflka bir “yeni” ile gözba¤c›l›¤› yapmak zorundayd›lar. Anlafl›lan, Cem büyük burjuvazinin, Özkan silahl›-silahs›z bürokrasinin ve Dervifl de IMF’nin temsilcileri olarak bir yeni restorasyon koalisyonunu deneyecekler. AB üyeli¤i de, halkta sahte umutlar yaratma sürecinin bir yemi olarak kullan›lacakt›r. Tabii bütün bunlar›n beyhude çabalar oldu¤unu söylemeye gerek yok. Rejimin ölümcül bunal›mlar›n› ve bu arada siyasi istikrars›zl›¤›n› aflabilece¤ini kimse düflünmüyor. Belki medya manipülasyonu ve baflka zorlamalarla günü kurtarmak mümkün olabilir ama bunun da net sonucu sorunlar›n a¤›rlaflmas› ve iyice içinden ç›k›lmaz hale gelmesi olacakt›r. -Genel Kurmay ve Baflbakan Irak’a yönelik ABD sald›r›s›nda ‹ncirlik Üssü’nü kulland›rmayacaklar›n› söylediler. Ancak k›sa süre önce ülkemize gelerek bir dizi görüflmelerde bulunan ABD Savunma Bakan Yard›mc›s› Wolfowitz ise, ‹ncirlik’i zaten kulland›klar›n› söylemiflti. TC Devleti gerçekten ABD’nin isteklerine “Hay›r” diyebilir mi? Ya da ABD’nin Irak’a dönük sald›r›s›nda TC Devleti’nin tavr› ne olur? -Türkiye, ‹kinci Dünya Savafl›’ndan bu yana, ekonomik kalk›nmas›n› Bat› yard›mlar›na ba¤lam›flt›r. Daha do¤rusu, rejim ve onun egemenleri, burjuvazi, onun bürokrasisi, yani Türkiye Düzeni, Bat›’ya, onun politik/askeri desteklerine ve ekonomik yard›mla-
2-15 Ağustos 2002
r›na (borç, kredi, hibe, vs.) s›¤›nm›flt›r. Bunun karfl›l›¤› olarak da, kendi bölgesinde emperyalizmin tetikçili¤ine, fedaili¤ine, jandarmal›¤›na talip olmufltur. Bir baflka ifadeyle, stratejik konumunu pazarlayarak “kan paras›” elde etmeye uyarlam›flt›r iç yap› ve iflleyifliyle d›fl politikas›n›. Bunu zaman›nda Kore’de yapm›flt›r. Ortado¤u politikalar›nda yapm›flt›r. Sovyetlere karfl› uygulam›flt›r. Bugün de, IMF’den borç para karfl›l›¤›nda Afganistan’da asker bulundurmaktad›r. Ayn› politikay› Irak’ta da uygulamaya eli mahkumdur. Ayr›ca burada bir baflka konu daha önem kazanmaktad›r. Türkiye rejimi, bilindi¤i gibi, orada bir “Kürt Oluflumu”na karfl›d›r, hatta bunu savafl nedeni sayabilecek kadar so¤ukkanl›l›¤›n› yitirmifl durumdad›r. Bu durumda,
efendiler de kirli ifllerini yapt›rd›klar›na pek fazla sayg› duymazlar. Yani sonuçta rejimin bu alanda ödeyece¤i bedeller de katlanarak artacakt›r… -Emperyalizmin hem dünya çap›nda hem de ülkemiz özgülünde giriflti¤i sald›r›lara nas›l karfl› koyabiliriz? -Bugün anti-emperyalist ve genel olarak da demokrasi mücadelesi devrimci öncünün müdahelesini beklemektedir. Türkiye’de kimi faflist “milliyetçi” odaklar, dinci gericili¤in bir bölümü ve floven/militarist/devletçi “Sol” Kemalistler, silahl›-silahs›z bürokrasinin de perde arkas›ndaki deste¤iyle, liberal kapitalizmin kozmopolitizmine karfl› bir cephe oluflturmufllard›r. Bunu anti-emperyalist olarak kabul etmek son derece yan›lt›c› olur. Devlet gücü-
tikler, tutarl› stratejik hedefler için hayata geçirilebilsin. -Hem dünya halklar›, hem de Türkiye halklar› aç›s›ndan dayan›flman›n ve mücadele etmenin etkin bir arac› olabilecek olan Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi’ni (ILPS) nas›l de¤erlendiriyorsunuz? -Küresel sald›r›s›n› dünya halklar›na karfl› vandal bir ya¤ma mant›¤›yla ac›mas›zca sürdüren beynelmilel sermayeye karfl›, kuflkusuz, emek ve halk güçleri de küresel bir karfl› koyuflu örgütlemek durumundad›rlar. Bir anlam›yla, sermayenin talan serbestisinin ve uluslararas› hareketlili¤inin en üst düzeyini ifade eden Küreselleflme sürecinde emek ulusal s›n›rlar içine hapsedilmek ve orada da yerli sermaye ile onun devletinin bu ifller için yet-
olas› bir harekatta, Türkiye’nin “malum bölge”de askeri bir varl›k oluflturmaya çal›flaca¤›, kapsaml› k›r›m operasyonlar›na giriflece¤i (ABD ve ‹ngiltere’nin iznine ba¤l› olarak) beklenmelidir. -Komflumuz olan Irak’a dönük emperyalist bir savafl›n ülkemize etkisi ne olur? -Bu durumda, Türkiye’deki ekonomik/sosyal kriz elbette derinleflecektir. Militarizm ve flovenist duygular›n k›flk›rt›lmas› karfl›s›nda bir Kürt duyarl›l›¤› da herhalde ortaya ç›kacakt›r. Böylesi bir maceran›n karfl›l›¤›nda al›nabilecek üç-befl milyar dolar da zaten yabanc› bankalara borç faizinin taksidi olarak gidecektir. Arap aleminde ise, Rejime karfl› daha 50’lilerde oluflmufl bulunan olumsuz duygularda elbette bir patlama yaflanacak, Türkiye hem mazlum insanl›¤›n vicdan›nda mahkum olacakt›r, hem de Avrupa’da, Amerika’da ilerici kesimlerce bir kez daha d›fllanacakt›r. Ayr›ca biliyoruz ki, emperyalist
nün s›n›rlanmas›na karfl› ortaya ç›kan gerici milliyetçi tepkiler, son tahlilde, Düzen’in efendilerinin bir bölümüne hizmet etmektedir. Benzer bir biçimde, demokrasi mücadelesinde de Küreselleflme ve AB rüzgar›n› arkas›na alan liberaller öne ç›km›fl görünüyorlar. Elbette bu da sahte bir demokrasi aldatmacas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Halk güçlerinin, genel olarak eme¤in, özel olarak da iflçi s›n›f›n›n bu tür anti-emperyalist ya da demokratik görünen düzen muhalefetlerinden bir kazançlar› olamaz. O halde, antiemperyalist, anti-faflist “ulusal/demokratik” görevler ancak devrimci öncünün önderli¤inde halk güçlerince ve mutlaka antikapitalist bir özle ve devrimci bir tarzda örgütlenmeli, yürütülmelidir. Burada herfleyden önce Devrimci güçlerin “ifl ve güç birli¤i” sa¤lanmal›d›r ki, sa¤l›kl› bir ittifaklar politikas› da yürürlü¤e sokulabilsin, etkin bir mücadele cephesi aç›labilsin, yarat›c› tak-
kinlefltirilmifl silahl› güçlerinin zulmüne havale edilmek istenmektedir. Emek ve halk güçleri bu tecriti öncelikle ideolojik ve siyasal alanda k›rabilirler, bu iflbirli¤ini örgütlü bir biçimde hayata geçirebilirler. Anti-emperyalist ve demokratik görevleri, s›n›f perspektifli sa¤lam bir ideolojik kavray›fl ve genifl bir demokratik temel üzerinden infla edebilen uluslararas› dayan›flma birliktelikleri kuflkusuz güçlü mücadele silahlar›d›rlar. Kapitalizmin dinamikleri ve günümüzde ald›¤› biçim, emekçi halklar›n kendi uluslararas› örgütlülü¤ünü güçlendirmeyi zorunlu k›l›yor. Bu ayn› zamanda devrimci mücadelenin en temel miraslar›ndan birine sahip ç›kmak, iflçi s›n›f›n›n devrimci mücadelesinin derslerini iyi kavram›fl olmak anlam›na da gelmektedir. Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi’ni de böyle bir perspektiften bakarak bir kazan›m olarak de¤erlendiriyorum..
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
22
Birleflik Cephe Filipinler’de Arroyo Hükümetini sars›yor Filipinler’de Filipinler Komünist Partisi’nin ça¤r›s› ile hareketlenen halk, baflbakan Arroya’n›n ulusal demecini da¤›tt›¤› kongrenin yak›nlar›ndan bariyerleri y›karak baflbakan›n portresini atefle verdi. Filipinler Komünist Partisi kurucusu Jose Maria Sison, uzun soluklu bir savafl anlam›na gelse de Baflbakan Gloria Arroyo’yu devirmek için ça¤r› yapt›. Sison, Hollanda’dan “ABD-Arroyo Rejimini Defet!” slogan›yla ça¤r›s›n› yaparken “genifl halk kitleleri rejimin uflakl›k, rüflvet, yalan ve bask›s› alt›ndad›r” dedi. Ulusal Demokratik Cephe (NDF) lideri Sison, “ülkedeki tüm solcular 2004’ten önce Arroyo’yu iktidardan indirecek ya da 2004’teki baflbakanl›k seçimlerinde kaybetmesini sa¤layacak yetenekte genifl birleflik cephe güçlerini yaflama geçirecektir” dedi. Sison, ayr›ca hükümetin geçen y›lki görüflmelerin ertelenmesiyle bar›fl görüflmelerini sürekli baltalamay› planlad›¤›na dikkat çekti. Ve Baflbakan Arroyo’nun, y›ll›k ulusal demecini yapaca¤› gün için planlanan komünist hareketle ittifak içindeki çeflitli
sol gruplar›n gösterilerini fliddet kullanarak da¤›tmay› planlad›¤›n› da sözlerine ekledi. Nitekim Arroyo’nun güçlü bir hükümet ve “terörizme” karfl› amans›z bir savafl sözü verdi¤i 22 Temmuz günü yap›lan protestolara devlet fliddetle sald›rd›. ‹kisi gazeteci olmak üzere en az 16 kiflinin yaraland›¤› ve 11’inin tutukland›¤› bir gösteri düzenlendi. 15 bin gösterici Arroyo’nun ulusal demecini da¤›tt›¤› Kongre’nin yak›n›ndaki bariyerleri y›karak Arroyo’ya istifa ça¤r›s› yapt›. Gösteriye kat›lan halk, ayn› zamanda daha ucuz elektrik ve daha fazla toprak taleplerini de dile getirdi. Polis protestoculara tazyikli su ve coplarla sald›rd›. Arroyo karfl›tlar› ise barikat olarak kullan›lan demir parmakl›klar› y›kt› ve Arroyo’nun portresini atefle verdi. Ve coplarla sald›ran polise tafllarla cevap verdi.
‘Carlo kalbimizde, gelece¤imiz sat›l›k de¤ildir!’ Küreselleflme karfl›tlar› bu kez Carlo Guiliani için yürüdü. 2001 y›l›nda ‹talya’n›n Cenova kentinde G-8 ülkelerinin toplant›s›n› protesto etmek için alanlara ç›kan küreselleflme karfl›tlar›n›n eylemlerine karfl› ‹talyan devleti çok sert “önlemler” alm›fl ve bu sert önlemler çerçevesinde 23 yafl›nda bir ‹talyan genç; Carlo Guiliani, ‹talyan jandarmas› Carab›neri taraf›ndan vurularak öldürülmüfl ve askeri bir cip taraf›ndan ezilmiflti. Ancak “demokrasinin befli¤i” Avrupa’da bu cinayetle ilgili hiçbir mahkeme bafllamam›fl durumda. Küreselleflme karfl›tlar› bu olay›n birinci y›ldönümünde Carlo’yu unutmad›lar ve büyük bir yürüyüfl düzenlediler. Cenova’da düzenlenen yürüyüfle 50 bini aflk›n küreselleflme karfl›t› kat›ld›.
Geçti¤imiz y›lki G-8 Zirvesinin bitifl tarihi olan 21 Temmuz’da düzenlenen yürüyüfl öncesinde oluflturduklar› minbere çiçekler ve mesajlar koyduktan sonra k›z›l bayraklarla Cenova caddelerinde yürüyüfle geçtiler. Bu yürüyüflle ayn› zamanda Cenova’dan sonra “Küreselleflme karfl›t› hareketin” hala ayakta oldu¤u gösterilmek isteniyordu. Yürüyüfl kortejinin en önünde “Carlo kalbimizde, gelece¤imiz sat›l›k de¤ildir” yaz›l› dev pankart tafl›d›lar. Carlo için düzenlenen anma törenlerinde Carlo’nun babas› da konuflma yapt›. 19 Temmuz’da da Yunanistan’›n baflkenti Atina’da bir yürüyüfl gerçeklefltirildi. Yürüyüflün ard›ndan yap›lan anmaya binlerce küreselleflme karfl›t› kat›ld›.
işçi-köylü 34 Hamma Hammabi için mektup ‹stanbul: El Babil Gazetesi Yay›n Yönetmeni Hamma Hammabi’ye Ben Ali diktatörlü¤üne karfl› sürdürdü¤ü mücadele nedeniyle (1999) 9 y›l 3 ay hapis cezas› verilmiflti. Hammabi, ayn› zamanda Tunus ‹flçileri Komünist Partisi (PCOT) sözcülü¤ünü de yap›yordu. Türkiye’deki ayd›n-sanatç› ve gazeteciler, 24 Temmuz günü Hammabi’nin serbest b›rak›lmas› için Taksim’deki Tunus Konsoloslu¤una “Türkiye Hammabi ile Dayan›flma Komitesi” imzal› mektup b›rakt›lar. Türkiye Yazarlar Sendikas›ndan Gülsüm Cengiz, ‹stanbul Barosu’ndan Ali Sayd›, Ça¤dafl Gazeteciler Derne¤i’nden Kiraz Biçici, Evrensel Gazetesi’nden Fatih Polat imzal› mektupda Hamma Hammabi’nin koflulsuz serbest b›rak›lmas› istendi. ‹stanbul Barosu Genel Sekreteri Ali Sayd› Tunus’ta demokratik hak alma mücadelesinin sembolü haline gelen Hamma Hammabi’nin efli ve Avukat› Radia Nasravi’nin de bask›lardan nasibini ald›¤›n› belirtti. Avukat Radia Nasravi’nin bütün demokratik yollar›n t›kanmas› karfl›s›nda baflvurdu¤u açl›k grevinin taleplerini desteklediklerini söyleyen Ali Sayd›, düflünce önündeki engellerin kald›r›lmas›n› istedi.
Nijeryal› kad›nlardan iflgal Nijerya’da kad›nlar ifl, okul ve yat›r›m talebiyle ChevronTexaco’ya ba¤l› 4 flubenin petrol terminallerini iflgal etti. Gbaramatu toplulu¤undan silahs›z olan kad›nlar, 16 Temmuz günü Escravos için her gün 110.000 varil ifllenmemifl petrol (kapasitesinin dörtte biri) pompalayan 4 istasyonun (Abiteye, Makaraba, Oleru Creek ve Otunana) kontrolünü ele geçirdi. fiirket yönetimi ise protesto bafllamadan önce çal›flan iflçileri istasyondan tahliye etmiflti. ‹flçilerle kad›nlar› karfl› karfl›ya getirmeye çal›flan patronlar, iflçilerin ifllerine ne zaman dönebilece¤ini de aç›klam›yorlar. Polis ise bölgeyi kuflatma içine ald›. Nijeryal› kad›nlar›n istekleri ise insan gibi bir yaflam. Çocuklar› için okul ve ifl, kasabalar›na elektrik, su ve di¤er yaflamsal ihtiyaçlar›n› karfl›lanmas›n› istiyorlar. 17 Temmuz günü Abitiye istasyonuna gelen iki Chevron Texaco yetkilisini taleplerini görüflmek üzere flark› söyleyen ve danseden 100 kad›n karfl›lad›. ChevronTexaco-Escravos’un 25 Nijeryal›’y› ifle alaca¤›n›, bölgede okullar infla edilece¤ini, su elektrik flebekesi döflenece¤ini aç›klamas› üzerine kad›nlar istasyondaki eylemlerine son verdiler.
23
2-15 Ağustos 2002
Meksika’da köylüler topra¤› için isyan etti Güçlü bir isyan gelene¤ine sahip olan Meksika köylüleri, topraklar›n›n metrekaresi 70 cent’e ellerinden al›nmas›na karfl› isyan etti. Meksika hükümetinin 22 Ekim 2001 tarihinde Baflkent Meksiko’nun 30 km yak›n›ndaki San Salvador Atenco’da Texoco’daki uluslararas› havaalan›na alternatif bir havaalan›n›n yap›laca¤› karar›n› almas› üzerine bu tarihten itibaren köylülerin hoflnutsuzlu¤u sürerken; bu hoflnutsuzluk isyana dönüfltü. 4 bin 450
hektar üzerine kurulmas› tasarlanan ve 2,3 milyar dolara mal olacak olan havaalan›n›n kurulaca¤› topraklar için Meksika devleti köylülere metrekare bafl›na 70 cent (0.6 dolar) ödeyece¤ini aç›klam›flt›. 11 Temmuz günü bu ya¤may› protesto etmek için düzenledikleri gösterilere devletin sald›rmas› ve bir kifliyi döverek öldürmesi, 30 kifliyi yaralayarak 12 kifliyi de tutuklamas› üzerine köylüler 19 kifliyi rehin ald›. Ellerindeki rehineleri b›rakmak
için havaalan› inflas›na dair kararnamenin yürürlükten kald›r›lmas›n› ve tutuklanan köylülerin serbest b›rak›lmas›n› flart kofltular. Köylüler, polisin sald›rmas› durumunda da b›çaklar ve molotof kokteylleri ile savaflacaklar›n› ifade ettiler. Köylülerin toprak isyan›na komflu eyaletlerdeki çiftçiler, ö¤renci örgütleri ve sendikalar da destek verdi. Direniflin sürdü¤ü günler boyunca kasabaya giden bütün yollar› kamyonet ve traktörlerle kapatan köylüler, bu süre içinde yal-
n›zca gazetecilerin geçifline izin verdi. Köylülerin bu isyan› ve verilen destekler sonucu Meksika hükümeti geri ad›m att›. Hükümet, havaalan› inflaat›n› “gözden geçirece¤ini” duyurdu ve tutuklanan köylüleri serbest b›rakt›. Bunun üzerine hükümetle görüflmelerde bulunan Atenco köylüleri de ellerindeki rehineleri serbest b›rakt›. ‹syan›n bafllad›¤› günlerde sert aç›klamalar yapan ve köylülerin “d›fl mihraklarca” desteklendi¤ini ileri süren devlet yetkilileri; havaalan› inflaat›yla topraklar› ellerinden al›nacak köylülere ev, okul ve tar›m yapabilecekleri yeni topraklar vaad etti. Bu baflar›yla Meksika köylüleri direnifli ve zaferi bir kez daha gösterdi.
Yunanistan’da 17 Kas›m Örgütü operasyonlar› Yunanistan’da 27 y›ldan bu yana faaliyet gösteren 17 Kas›m örgütüne yönelik Yunan devletinin son günlerdeki operasyonlar› iyice gündeme oturmufl durumda. Geçti¤imiz haftalarda yapaca¤› bir bombalama eylemi s›ras›nda ele geçiri-
len bir militan›n yaral› yakalanmas›n›n ard›ndan örgütün bu olay› protesto için ayn› bölgede bir bombal› eylem daha yapmas› Yunanistan’da örgütün gündeme oturmas›na yol açt›. 27 y›l boyunca hakk›nda herhangi bir bilgi edinilemeyen
örgüt, Yunanistan’da “hayali örgüt” olarak isimlendiriliyordu. Ancak yaflanan son olaylar üzerine Yunan polisinin yapt›¤› operasyonlarla örgütün çöküfl aflamas›nda oldu¤u belirtiliyor. Yunan polisi, militanlar›n yakalanmas›n›n ard›ndan birçok “faili meçhul” olay› da bu örgüte yüklemekte geç kalmad›. Türkiye’nin Atina Büyükelçili¤i birinci müsteflar› oldu¤u dönemde bombal› sald›r›ya u¤rayan ve yaral› kurtulan Deniz Bölükbafl› olay› da hemen yakalanan militan›n üzerine y›k›ld› bile. Yine yap›lan aç›klamalara göre yakalanan bu kiflinin itiraflar› do¤rultusunda örgütün lideri oldu¤u iddia edilen Aleksandros Yiotopulus yakaland›. Bu geliflmelerin ard›ndan örgütün üyeleri oldu¤u iddia edilen 6 kifli daha yakaland›. Yiotopulus’un ise gerçek kimli¤ini kabul etti¤i ancak suçlamalar› kabul etmedi¤i belirtiliyor. Örgütün Atina’n›n elit çevreleri taraf›ndan iyi tan›nan aile çevreleriyle de ba¤lant›s›n›n tespit edilmesi Atina’n›n elit kesimini oldukça tedirgin etti. Yu-
nan bas›n›na göre örgütün uzun y›llard›r darbe almamas›n›n nedeni örgüt üyelerinin “öteki yaflamlar›.” Normal yaflamlar›nda lüks bir hayat süren örgüt üyeleri böylece kamufle olabiliyor. Türkiye bas›n›nda da örgüte ve militanlar›na yönelik dezenformasyon amac›n› tafl›yan haberler yap›ld›. Bu örgütün DHKP/C örgütü ile ba¤lant›s›n›n kurulmak istenmesinin d›fl›nda gazetelerde örgüt elemanlar›n›n borsa hesaplar›ndan tutun da cinsel tercihlerine kadar birçok noktada oldukça “tan›d›k” haberler yap›ld›. Bu arada Yunan bas›n›nda ç›kan bir haberde de örgütün en son darbeyi NATO güçlerine karfl› gerçeklefltirece¤i bir eylemle vuraca¤› haberleri yap›ld›. DHKP/C örgütü ile iliflki ise örgütlerin birlikte hareket ederek Yunanistan’daki Türk devlet adamlar›na yönelik eylemler yapacaklar› fleklinde kuruldu. DHKP/C Balkanlar Temsilcili¤i ise konu ile ilgili yapt›¤› aç›klamada bu haberlerin tamamen yalan oldu¤unu belirtti.
2-15 Ağustos 2002
Evrensel Bak›fl Enternasyonal faaliyetimizin dayand›¤› ana hususlar Tüm dünya devrimci ve komünistlerinin de bildi¤i gibi, enternasyonalist olman›n tek tek komünist partilere yükledi¤i en önemli (esas) görev, kendi ülkesinde sömürücü s›n›flar›n diktatörlü¤üne son verip, eme¤in özgürleflmesini sa¤lamakt›r. Emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›nda komünistler, kendi ülkesini emperyalizmin esaret zinciri olan boyunduruktan kurtararak, proleter dünya devrimi zincirleri halkas›na yeni bir halka ba¤lama görevi ile karfl› karfl›yad›rlar. Bu görevin yan›s›ra, komünistlerin enternasyonalizm alan›nda önemli bir görevi daha vard›r. Komünist parti, enternasyonal proletaryan›n ortak amaçlar› do¤rultusunda çaba göstermek ve belli fedekarl›klarda bulunmak zorundad›r. Dünyan›n herhangi bir ülkesinde geliflen devrimci mücadeleye maddi, manevi ve s›n›f mücadelesinin do¤ru bir güzergahta yürüyebilmesi için siyasi, ideolojik, kültürel vs.. dayan›flma içerisinde olma ve destek sunma göreviyle karfl› karfl›yad›r. Tüm bunlar›n olabilmesi için KP kendi üyelerini ve etkiledi¤i taban› enternasyonal bir bilinç ve kültür ile yetifltirmek zorundad›r çünkü, nihai olarak tüm insanl›k s›n›fs›z ve s›n›r bir toplumda yaflacakt›r. Yerküremizin de¤iflik k›talar›nda, degiflik bölgelerinde ve degiflik ülkelerde s›n›fs›z ve s›n›rs›z bir dünya için mücadele edenler, de¤iflik milliyet-
işçi-köylü 34
24
lerden gelseler de ortak bir kültürü, bilimi, duyguyu, umudu, sevinci ve kavgay› canbedeli, gönüllüce kabul etmifllerdir. Bugün tan›masa da, görmese de, onlar en ufak bir kayg› dahi tafl›madan ayd›nl›k özgür yar›nlarda el ele tutuflacaklard›r. Onlar›n davas›, kavgas›, sevdas›- onlar›n duygusu, çoflkusu, tasas› ve gene onlar›n dünü, bugünü, yar›n› ortak bir bilincin ve amac›n ürünüdür. Dünya komünist hareketinin durumu (siyasiideolojik-örgütsel) hepimizce malum. Rus Sosyal emperyalizmin toptan çöküflü, AEP modern revizyonizminin çöküflü, emperyalizmin ‘yeni dünya düzeni’ safsatalar› ve en sonu emperyalizmin 11 Eylül sald›r›s›ndan sonra “terörizmle mücadele” ad› alt›nda dünya halklar›na yönelik bafllatt›¤› “haçl› seferi” vb...gibi sorunlar uluslararas› komünist hareketin önüne çok karmafl›k ve zor görevler koymufltur. Tüm bunlar, kendi ülkesinde devrim yapma görevine soyunan KP’lerin enternasyonal görevleridir. “Ben kendi ülkemde devrimci mücadelemi yürütüyorum, dünyadaki geliflmeleri takip ve tahlil ediyorum” demek enternasyonalist görevlerin yeterince yap›ld›¤› anlam›na kesinlikle gelmez. Enternasyonal politikam›z, UKH’de yaflanan baz› sorunlara yönelik yaklafl›m›m›z flu esaslara dayanmaya devam etmelidir: Dünya proleter devrimlerine, Enternasyonalizme
yap›lacak en önemli ve biricik katk› ülkemizdeki devrimci mücadeleyi daha da gelifltirmek ve bunu ülke çap›nda devrimle taçland›rmakt›r. Emperyalist dünya sisteminin esaret zincirinin ülkemizdeki halkas›n› parçalayarak proleter devrimler halkas›na eklemek Enternasyonal olman›n biricik görevidir. Proletarya Partisi, Marksizm-Leninizm-Maoizm temelinde proletarya enternasyonalizmini rehber al›r. Uluslararas› Komünist Hareketin ideolojik-siyasal birli¤i MLM zemininde yaflam bulacakt›r. Enternasyonal faaliyette Marksist-Leninist-Maoistlerin birli¤ini sa¤lamak temel çal›flmad›r. Marksist-Leninist-Maoist güçler uluslararas› alanda da¤›n›kt›r. Bunlar tek bir platform ve uluslararas› örgütlenme içerisinde de¤ildirler. UKH’nin birli¤inin daha güçlü ve nitelikli zeminde sa¤lanmas›, MLM güçlerin bundan sonra yapacaklar› ortak katk›lara ba¤l›d›r. Komünist güçler aras›nda ideolojik-teorik-pratik aç›dan, güven, ciddiyet yaratmak, çözüm gücü olmak esast›r. MLM güçler aras›nda belli, hatta ciddi ideolojiksiyasal farkl›l›klar vard›r. Kimileri halk savafl›n›n tüm dünyada geçerli oldu¤unu (örne¤in PKP, ABDDKP) kimileri ise Proletarya Partisi gibi, halk savafl›n›n yar›-sömürge yar›feodal ülkelerin devrim stratejisi oldu¤unu söyler. MLM’yi yarat›c› flekilde kendi ülkelerinin özgün koflullar›na uygulayan Komünist Partiler, PKP’de “Gonzalo Düflüncesi” ve NKP(M) örne¤inde de “Prachanda Yolu” kavram›n› eklemifl durumdalar. Bu yaklafl›mlar›n ele al›nmas› ve önemle incelenmesi gerekmektedir.
Komünist Partilerin deneyimlerini mutlaka almal›y›z. Proletarya Partisi, özellikle uluslararas› alanda teoriye çok daha fazla önem vermek zorundad›r. Çünkü önünde tahlil edip çözmesi ve tav›r almas› gereken onlarca teorikideolojik- sorun vard›r. Proletarya Partisi, UKH’nin birli¤ini sa¤lama ve bu sürece katk› sunmay› ciddi MLM güçlerin ortak inisiyatifi temelinde ele al›r. Koflullar› olgunlaflt›rarak, di¤er kardefl partilerin çok yönlü destek ve katk›s›n› alarak, onlar› da bu sürecin sahibi yaparak ›srarl›, planl›, hedefli bir çal›flma yürütmeyi amaçlar. Proletarya Partisi, emperyalizme karfl› mücadeleyi dünya çap›nda gelifltirmek, güçlendirmek ve örgütlemekle yükümlü oldu¤unu kabul eder. Anti-emperyalist hareketler yaratmak için özel çaba gösterir. Bu faaliyetlerde somut hedef ve kampanyalar üzerinden siyasal birli¤i ve dayan›flmay› temel alan iliflkilere önem verir. Devrim cephesini gelifltirmek ve güçlendirmek için bu nitelikteki güçlerle ikili, çoklu iliflkilere girer. Anti emperyalist, anti-faflist ve di¤er devrimci güçleri MLM biliminin diyalektik gerçekli¤i alt›nda seferber etmek, bu güçleri MLM bilimiyle donatmak için çaba sarfeder. ‹ster komünist isterse de anti-emperyalist zeminde olsun, ister ikili isterse de çoklu iliflkilerde olsun Proletarya Partisi, di¤er kardefl ve dost partilerin, iç-ifllerine kar›flmas›na kesinlikle müsaade etmez. Ayn› flekilde kardefl ve dost partilerin içifllerine kar›flma hakk›n› kendisinde görmez. Proletarya Partisi, ister kardefl isterse de dost güçler ile girdi¤i iliflkilerde bir tarafta ideolojik-siyasal olarak ortak bir anlay›fl ve
kavray›fl› yakalamay›, di¤er taraftan da pratik aç›dan ifl-birli¤i ve dayan›flmay› gelifltirmeyi hedefler. Proletarya Partisi, tüm ikili ve çoklu iliflkilerde karfl›l›kl› sayg›, eflitlik ve örgütsel ba¤›ms›zl›¤› her flart alt›nda korumay› benimser. Çoklu iliflkilerde veya platformlarda, seminer ve konferanslara kendisine ilgili konular üzerinde görüfllerini ifade etme hakk› verildi¤i sürece, ideolojik mücadele yürütme koflullar› oldu¤u sürece kat›l›r. Bu gibi platformlarda di¤er kardefl ve dost güçlerin mücadele deneyimleri, tecrübelerinden ö¤renirken, onlarla ortak bir anlay›fl› gelifltirmeye de özel çaba gösterir. Bu platformlarda ele al›nan konular hakk›nda yay›nlanan bildirge ve deklarasyonlar kendi ideolojik-siyasal-örgütsel hatt›na uygun düfltü¤ünde imzalar, ters geldi¤inde ise imzalamaz. Zorunluluk içeren platformlara kat›lmaz. Her platformu somut olarak ele al›r, birbiriyle kar›flt›rmaz. Herhangi bir platforma kat›l›m› ve ayr›l›fl› tamamen kendisi belirler. Proletarya Partisi, komünist ve anti-emperyalist zeminde devrimci cephenin oluflumu için gösterilen çabalar›n yan›s›ra, politik partilerin içinde aç›ktan yer almad›¤› ama ideolojik-siyasal aç›dan yön verdi¤i anti-emperyalist, anti-faflist demokratik kitle karakterli uluslararas› kurumlar›n oluflumuna destek verir. Bu oluflumlar› emperyalist güdümlü “insan haklar› kurumlar›”, “hükümet d›fl› kurumlar” vb karfl›, halklar›n demokratik ve yasal zeminde oluflturdu¤u alternatif örgütlenmeler olarak görür.
işçi-köylü 34
25
2-15 Ağustos 2002
Sel 35 can ald› Takdir-i ilahi de¤il, devletin vebali Geçti¤imiz ay yaflanan sel felaketinin çamuru henüz kurumadan; Rize, Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, K›rflehir, Samsun ve Bart›n’a düflen sa¤anak ya¤›fl›n etkisiyle yine ayn› manzaralarla karfl›laflt›k. Daha do¤rusu, ne 1 ay ne de 3 y›l öncesinde yaflanan felaketlerden ders ç›kartmak istemeyen devletin sorumsuzlu¤u ile yüzyüze kalarak Karadeniz halk› bir kez daha ac›lar›n› kendi kendine sarmaya mahkum oldu. Alt yap› eksikli¤inin olmad›¤› tek bir yer bulunmayan Türkiye’de ya¤›fl›n 4 mevsim oldu¤u Karadeniz’de her y›l bu aylar ayn› sorunlar tekrarlansa da yine ölülerin, yaral›lar›n ve kay›plar›n çokça telafuz edildi¤i bir hafta geçirdik. Özellikle Rize’de etkili olan sa¤anak ya¤›fl›n dereleri tafl›rmas› ve topraklar› afl›nd›rmas›yla sele kap›lan 23 kifli öldü, 8 kifli kay›p, 500 ev boflalt›ld› ve 100 köy yolu kapand›. Gazeteyi ç›karmaya haz›rland›¤›m›z son günlerde toplam 6 ilde toprak kaymas› yafland› ve selde bo¤ulanlar›n toplam say›s› ise 35’e ulaflt›. Felaketler zinciri yaln›z bunlarla da s›n›rl› kalmad› elbette. Ayn› aileden geriye birkaç kiflinin kald›¤› felakette ifl sahalar›n› da yitiren Karadenizlilerin gelece¤i de toprak alt›nda kald›. Fekaletten kurtuldu¤una m› sevinsin, yoksa difliyle t›rna¤›yla yaratt›¤› onca y›ll›k birikimin bir anda yok olmas›na m› üzülsün? Ne yapaca¤›n› bilemeyen Rizeliler, geçim kaynaklar› olan çay› da vere-
cek fabrikay› art›k bulamayacak. Çünkü Rize’de kurulu 7 çay fabrikas› sel sonras› üretim d›fl› kald›, tarlalar, ba¤lar yerle bir oldu. Felaket tablosu böyle kara haberlerle artarken, felakete kol-kanat açan devlet cephesinde ise durum halk›n sorunlar›ndan çok uzakta seyrediyor. Yine her felaket sonras›nda oldu¤u gibi arama-kurtarma çal›flmalar›na oldukça geç bafllanmas›, can kayb›n›n artmas›na vesile olurken, devletin “o çok h›zl› yard›m eli” imaj› da yerle bir olmufltur. ‹nsanlar çaresizce kendi gücüyle ilk elden kurtarma çal›flmalar›na bafllam›fl, göçen evlerin içine gömülen insanlar›n 盤l›klar› çoktan derinliklere kar›flm›flt›. “Yard›m edin”. Bu
盤l›¤› ilk kez duymuyorduk asl›nda. ‘99 Adapazar› ve Düzce depremlerinde oldu¤u gibi do¤a olaylar›n›n karfl›s›nda sessizce oturan ve ancak birbirlerine dalaflarak zaman geçiren hükümetin suskunlu¤unda hep bu 盤l›k vard›. fiimdi de ayn› sesler yükseldi ama bu kez yard›m yerine bir toprak da devlet eliyle at›ld› üstlerine. Yaflanan felaketin üzerinden epey bir zaman geçtikten sonraysa Mesut Y›lmaz’dan Bahçeli’ye ve Baykal’a kadar birçok politikac› halk›n “yan›na” koflmufltu. Ama elbette ki onlar›n derdi ne olanlar› yerinde görmek ne de halka moral vermekti. Onlar yaln›zca seçim tart›flmalar›n›n yo¤unlaflt›¤› son günlerde oy avc›l›¤›na ç›karak, gelecek seçimler öncesi puan toplamaya çal›flt›. Yoksa bu felaket öncesi halk›n sorunlar› hiçbirini ilgilendirmiyordu. Olaylar›n bir baflka boyutunu ise geçici para yard›mlar› ile halk›n tepkisinin yat›flt›r›lmas› oluflturuyordu. Devlet bu sel felaketinde de ayn› takti¤i kullanarak olanlar›n unutulmas›n›, hiç
yaflanmam›fl gibi gösterilmesini sa¤lama almaya çal›flt›. Bay›nd›rl›k ve ‹skan Bakanl›¤› Acil Yard›m Fonu’ndan sel fekaletine kap›lan Yozgatl›lara 100 milyar lira gönderildi. Sorumlular bu illere giderek olay tespit çal›flmalar›na “yak›ndan” kat›ld›. Elbette ki halk›na susma avantas› olarak birkaç milyar veren devletin tespitine göre “taktir-i ilahiydi”. Yap›lacak olansa “devlete güveni kaybetmeden” yerinde beklenilmesiydi(!) Evet, rant peflinde koflup, IMF’ye niyet mektuplar› vererek efendilerine iyi bir uflak görüntüsü çizen hükümet; yaflanan felaket ile kimin yan›nda oldu¤unu bir kez daha gösterdi. Halka s›ra gelince adeta a¤›z birli¤i yapm›flças›na ödenek s›k›nt›s›n› dillendirenler ne birkaç torba yiyecekle ne de birkaç kurufl parayla bu halk› sat›n alamaz. Bu halk›n daha fazla yalana ihtiyac› yok. Son yaflanan sel de asl›nda Karadeniz’i de¤il, temellerinden çürük olan devleti vurdu. Devlete güven ise taflan öfkelerin alt›nda kald›...
26
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
Sessizli¤imizi veriyoruz caddelere Birgün türkümüzü hayk›racaklar diye
K
avgaya ve insanl›¤a adanm›fl bir yürekti aram›zdan ayr›lan. O kavgas›n› ve düflüncelerini kalemiyle, fliirleriyle veren usta bir flairdi. Halk›n ac›lar› ve devrimci mücadele, fliirlerinin ana konusuydu. Yakaland›¤› o amans›z hastal›¤› s›ras›nda bile dizeleri yine umuda dairdi. “Bir f›rça bir f›rça daha/ Dünya-
n›n her yerinde/ Renkten renge fiubat Ressamlar›/ Küllenmifl yürekler için/ da¤ düflmemifl umutlar için/ Her tuvalde yepyeni tuvaller için/ Bir f›rça bir f›rça daha” diyerek yine umudu, yine kavgay› iflledi m›sralar›nda. “Ateflin ve Güneflin Çocuklar›” kitab›yla y›llard›r her türlü zulmü yaflayan ama boyun e¤meyen Kürt halk›n›n onurlu mücadelesini anlat›r m›sralar›nda. Serh›ldanlard›r Ona ilham kayna¤› olan, yürekten ve inançla verilen kavgad›r fliirlerinde dile gelen. Zalim Dehak’a karfl› Demirci Kawa’n›n yakt›¤› özgürlük atefli harlan›r fliirlerinde. Yak›lan özgürlük ateflinin dumanlar› sarar Ninova’n›n zulüm sa-
raylar›n›. “Demirci Kawa tanr›sal Dehak taht›nda / elinde balyoz/ iner kalkar beyin sürülen yaral› bafla/ Medya’dan yükselen havarlar ad›na/ Babil’de çekilen ahlar ad›na/ Bir daha-bir daha/ ‹skit gözünden sözülen yafllar ad›na/ Elam kilerinden çal›nan afllar ad›na/ beyinleri ç›kar›lan gencecik bafllar ad›na/ Bir daha-bir daha” Y›k›lacakt› zulüm saraylar›, böyle al›nacakt› çekilen zulmün intikam›, böyle diyordu flairin m›sralar›. ‹hanete yer yoktu Onun kavgas›nda. Direnifl ve direnmek asloland›. Düflüncelerin ve ideallerin için girdin mi bu yola ne geri dönmek vard›, ne de teslim olmak. ‘80’li y›llar›n a¤›r zulüm günlerinde Diyarbak›r zindan›nda yaflan›lanlar› dizeleriyle destanlaflt›r›r; yaflanan vahfleti, direnifli ve teslimiyeti. ‹hanete yakt›klar› bedenleriyle yan›t olan dörtlerin direnifli dillenir; “Dört yoldafl o gün bahar›n koynuna girdiler/ ölümün alçald›¤›n› gözleriyle gördüler/ Gömleklerini kalemlerini ve saatlerini/ An›ls›nlar diye sevdiklerine verdiler/ Ve dört a¤›zdan üç kibritin ›fl›kl› sesini/ Gök gürültülerini ç›ld›rtarak gürlediler” Çukurova’n›n ›rgatlar›d›r dizelerinde okudu¤umuz! Sonra; “Çukurova çeflitlemeleriyle....” Çukurova emekçisinin çilekefl yaflam›, ancak bitmeyen umudunu görürüz... belirir yaflam›m›zda. Kavgaya davet eder bizleri; “Bitmedi daha/ sürüyor o kavga/ Ve sürecek/ Yeryüzü aflk›n yüzü oluncaya dek” dizelerinde. Alpler’den Munzur’a uzanan Barbara’n›n destan›n› okuruz dizelerinde. Enternasyonali ö¤reniriz bir kez daha Onun yazd›klar›yla. Halklar›n kurtulufl mücadelesini fitilleyen ateflin özgürlük ateflinin da¤larda yak›ld›¤›n› biliriz. Elde silah bu tarihi yazanlar› görürüz Barbara’y› anlatan dizelerinde. “Sular Tan›kt›r Aflk›m›za” kitab›yla 69 gün süren bu destans› direnifle alt›n
harflerle düflen 12’lerimizi dinleriz ondan. “Alevden bantlar ba¤lanm›fl bafllara/ her karar bir tarih düflürüyor gün yüzüne” Ölümü de¤il yaflam› büyütmenin bu onurlu mücadelesinde ‘96 SAG ve ÖO direnifli destanlafl›r dizeleriyle. Direniflçilerin her hücresinin bir bombaya dönüfltü¤ü bu tarihsel çarp›flmada Onun flu dizelerinde seslendik gelece¤e; “Aln›n›zda dalgalanan bayraklar ad›na/ Bayraklarda yaflayan ölümsüzler ad›na/ durmak yok bu kofluda, teslim olmak yok/ a¤›t yok dilimizde/ dizlerde titreme yok/ Kaç günefl sönerse sönsün içimizde/ Hep ayd›nl›kta yakalayaca¤›z ölümü/ ya flafak sökerken ya da günefl yükselirken/ sizin sesiniz olup sizi hayk›raca¤›z/ Biz kazanaca¤›z- Biz kazanaca¤›z” Büyük usta Naz›m’› dinleriz Onun kaleminden. “Gördüler ki yeryüzünün bütün ›fl›lt›l› sesleri Naz›m’›n yüre¤i çarp›yor hala. Ama mezarda de¤il, yeryüzünün heryerinde çarp›yor. Japonya’da, Hindistan’da, Küba’da, Macaristan’da Fransa’da ve kendi ülkesi Türkiye’de çarp›yor. Bu yüzden al›p Naz›m’›n sesini yanlar›na, büyük bir ›fl›k patlamas›yla da¤›ld›lar. Yeryüzünün her metrekaresine.
Hep bir a¤›zdan Naz›m Naz›m diye” fiimdi dostlar› kavga insanlar› Adnan, Adnan diye ba¤›r›yor hep bir a¤›zdan. Yakaland›¤› akciger kanseri hastal›¤› nedeniyle bir süredir Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gören usta flair ve kavga adam› Adnan Yücel 24 Temmuz 2002 tarihinde sabaha karfl› aram›zdan ayr›ld›. Yücel için ö¤retim görevlisi oldu¤u Çukurova Üniversitesi’nde bir u¤urlama töreni düzenlendi. Demokratik Kitle Örgütleri, ayd›n, sanatç› ve birçok çevreden yaklafl›k 250 kiflinin kat›ld›¤› u¤urlama töreni 1 saat kadar sürdü. U¤urlama töreninde Çukurova Üniversitesi Dekan› Necmi Yaflar ve üniversite rektörüyle birlikte Ozan Telli k›sa birer konuflma yapt›lar. Telli yapt›¤› konuflmada devrimci hareket aç›s›ndan sanat›n önemine vurgu yaparak Adnan Yücel’in devrimci sanata katk›lar›ndan söz etti. Tabutu ambulansa alk›fllarla bindirilen Yücel’in cenazesi Elaz›¤’a gönderildi. Ozan Telli Londra’da Karl Marx’›n mezar›ndan ald›¤› topra¤› Adnan Yücel’in mezar›na serpilmesi için a¤abeyi Ali Yücel’e teslim etti.
49 y›ll›k yaflam fiair Adnan Yücel, 1953 y›l›nda Elaz›¤’da do¤du. Orta ve lise ö¤renimini Elaz›¤’da yapan Yücel, 1975 y›l›nda ise Diyarbak›r E¤itim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyat› bölümünden mezun oldu. Buradaki e¤itiminin ard›ndan Ankara Üniversitesi E¤itim Fakültesi Güzel Sanatlar E¤itimi bölümünü de bitiren Yücel 1979 y›l›nda Ça¤dafl Türk Edebiyat› üzerine yüksek lisans yapt›. Yücel s›ras›yla Elaz›¤-Karakoçan Lisesi, Ankara Yeniflehir Lisesi, Ankara Y›ld›r›m Beyaz›t Lisesi ve Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde edebiyat ö¤retmenli¤i yapt›. 1987 y›l›ndan itibaren de Çukurova Üniversitesi E¤itim Fakültesi Türk Dili bölümünde ö¤retim görevinde bulunuyordu. Yücel bu görevinden hastal›¤› nedeniyle emekliye ayr›lmak zorunda kald›.
işçi-köylü 34
27
2-15 Ağustos 2002
Türküler devlet k›skac›nda Patron-a¤alar›n demokrasi 盤l›klar›n›n dilden düflmedi¤i flu dönemde yine tahammülsüzlük-zorbal›k yasalar› iflliyor. Bir taraftan AB üyeli¤i tart›flmalar› ekseninde “Demokratikleflme” flarlatanl›¤›
yap›l›yor, di¤er taraftan da en demokratik hak ve taleplere sald›r›lar pervas›zca sürüyor.
Anadilde e¤itim istedikleri, kimliklerinde Kürtçe isim oldu¤u için sorgulanan, gözalt›na al›n›p iflkencelerden geçirildikten sonra tutuklananlar henüz gündemdeyken, flimdi ise dinlenen/dinletilen türkü-
ler devletin k›skac›na al›n›yor. Söylenen türkünün Kürtçe olmas› da gerekmiyor. Sorufltur-
“Sanat ve Hayat”›n galas›na polis engeli Sanat ve Hayat dergisi 2. bask›s›n› yapt›ktan sonra bunu duyurmak için 21 Temmuz tarihinde Haydarpafla tren istasyonunda okurlar›yla biraraya geldi. BEKSAV’›n düzenleyicili¤inde yap›lan etkinlik, Kad›köy Belediyesi ve TCDD’nin yaz›l› izni olmas›na karfl› Emniyet Müdürlü¤ü taraf›ndan engellendi. Sanat ve Hayat dergisinin ilk say›s›n›n keyfi gerekçelerle toplat›lSansüre karfl› mas›n›n üzerine bafllat›lan “S 2000 abone” kampanyas›na destek veren isimlerden Haluk Gerger, Emin Karaca, Rag›p Zarako¤lu ve Sezai Sar›o¤lu’nunda kat›ld›¤› etkinlik emniyetin engellemesi sonucu BEKSAV’da yap›ld›. ‹stasyondan topluca ç›kan kitle bir süre alk›fllarla yürüyerek emniyetin bu tutumunu protesto etti. Derginin Genel Yay›n Yönetmeni ve Haluk Gerger’in birer konuflma yapt›¤› galada bir dia gösterimi yap›ld› ve Vardiya Müzik Grubu da bir dinleti verdi.
ma için ezilen halk›n haklar›n› dillendirmesi yetiyor. Geçti¤imiz günlerde Diyarbak›r’da yerel televizyon kanal› Gün TV’nin sahibi Nevzat Bingöl’e televizyon kanal›nda Ahmet Kaya’n›n “Hani benim gençli¤im anne”, “Do¤um günün kutlu olsun” ve “Herkes kendi ifline” adl› türkülerini yay›nlad›¤› için 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde 327 say›l› Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’na muhalefet etti¤i gerekçesiyle dava aç›ld›. Hat›rlanaca¤› üzere Ahmet Kaya, ölümünden k›sa bir süre önce davetli oldu¤u bir ödül töreninde Kürtçe kaset ç›kartmak istedi¤ini ve klibini yay›nlayacak yürekli insanlar arad›¤›n› belirtmiflti. Tam da bu anda kopan f›rt›nayla gözalt›na al›nan ve k›sa bir süre tutuklanan Ahmet Kaya bütün flovenizmin oklar›n› üzerine çekmiflti. Öyle ya Türk flovenizmiyle harmanlanm›fl emperyalist politikalar›n iflledi¤i bir ülkede ezilen bir ulusun hele hele Kürtlerin hayr›na dokunacak bir kelimeyi bile sarf etmek suç. Halbuki bundan bir kaç y›l öncesinde birçok burjuva TV kanal›nda bah-
si geçen türküler, parçalar akflama kadar yay›nlan›rken, Abdullah Öcalan’›n yakalanmas›yla daha çok tart›fl›l›r olan Kürt sorunundan korkan devlet, o dönem Ahmet Kaya’y› sak›ncal›lar listesine eklemifl; flark›lar›na ve görüntüsüne ad› konmam›fl sansür uygulam›flt›. Kürtçe kasete 3 y›l 9 ay ceza Yer yine Diyarbak›r; Abdullah Ya¤an (35) 2001 tarihinde Karl›ova ilçesinden Bingöl’e do¤ru giderken arabas› Kalencik Karakolu askerleri taraf›ndan aran›r. Yap›lan aramada fiivan Perver’in ve Koma Miz gin’in birer kaseti bulundu¤u için gözalt›na al›n›r. Ve Diyarbak›r 3 Nolu DGM’de yarg›lanan Ya¤an’a “PKK’ye yard›m yatakl›k” etti¤i gerekçesiyle dava aç›l›r. Geçti¤imiz günlerde mahkeme sonuçlanm›fl ve ceza onanm›flt›r. Hal böyle olunca bakal›m daha neler olacak dedi¤imiz bu manzarada Ahmet Kaya, fiivan Perver vs. dinlemenin, dinlettirmenin yolunun mahkemeden geçti¤i gerçekli¤i demokratikleflme pozlar›n› yeterince deflifre ediyor olsa gerek.
TKM’de Kaz›m Koyuncu konseri 28 Temmuz 2002 tarihinde ‹stanbul So¤anl›’daki Tohum Kültür Merkezi’nde Laz ezgileriyle Kaz›m Koyuncu bir konser verdi. Konseri izlemeye gelenlere TKM taraf›ndan “Munzuruma dokunma” slogan›yla üçüncüsü düzenlenen Munzur Festivali’ne kat›lma ça¤r›s›n›n yap›lmas›n›n ard›ndan sahneye Kaz›m Ko-
yuncu ç›kt›. Karadeniz co¤rafyas›nda yaflayan halklar›n unutturulmaya ve yozlaflt›r›lmaya çal›fl›lan ezgilerini, a¤›tlar›n›, horonlar›n›, yani Karadeniz müzi¤ini yaflatmay› sanat çal›flmalar›nda ilke edinen Kaz›m Koyuncu, Türkçe, Lazca ve Bulgarca söyledi¤i türküleriyle dinleyicilere coflkulu anlar yaflatt›.
28
2-15 Ağustos 2002
işçi-köylü 34
Ölümünün 1. y›l›nda; Muharremce kucakl›yoruz kavgay› 236 gün süren o görkemli direniflinde, b›rak›rken kavga bayra¤›n› yoldafllar›na inançla, umutla yumdu gözlerini hayata. Direngen, bafle¤meyen bir soluktu O bu kavgada. Da¤larda, sokaklarda, iflkencehanelerde, zindanda komünist ilkelerinden taviz vermeyen ve bu ilkeler u¤runa ölümü küçülterek yenenlerdendi. 19 Aral›k 2000 tarihinde 20 hapishaneye düzenlenen operasyonda dört gün süren direniflin komutanlar›ndand›.. Olgunlukla ve inançla yönetti savaflç›lar›n›. Bu muharebeden de kazanarak ç›kt›. Kendisinden öncekilerin b›rakt›¤› bayra¤›n sorumlulu¤unun bilincindeydi O. Bu bilinçle arfl›nlad› yollar› ve mütevazice b›rakt› kedinden sonrakilere... Proletarya Partisi’nin Ölüm Orucu direniflinde flehit verdi¤i ikinci savaflç›s›yd› Muharem Horoz; direniflin de 30. flehidiydi. Emperyalizmin ve uflaklar›n›n dayatt›¤› tecrit ve izolasyon duvarlar›n› parçal a mak, halka dayat›lan sald›r›lar› püskürtmek için bu sald›r›lar›n önünde örülen duvara aln›ndaki k›z›l band›n verdi¤i güçle güç katt›, büyüttü... Nergizce kucaklad› direnifli ve yaflam›. Ve Nergizce selamlad› bu kavgay›. Aram›zdan ayr›l›rken yine Nergizce hoflçakal›n demedi, merhabalarla selamlad› yoldafl yürekleri. “...Yoldafl benim duru-
muma gelince, bir süre önce üflütmüfltüm. Ziyarette bay›lm›fl›m. Kafam› önce duvara sonra yere çarpm›fl›m, bunun sonucu küçük bir patlak ve iki yerde flifl olufltu. Gözlerimi açt›¤›mda revirdeydim (hapishanenin). Koluma serum takm›fllard›. Daha ilginç olan›, müdahaleyi engellememi ortadan kald›rmak için 4-5 gardiyan, a¤z›mla müdahale etmeyeyim diye kafam dahil her yerimi tutmufllar. Buna ra¤men nas›l yapt›¤›m› ben de pek bilmiyorum, i¤neyi damardan ç›karm›fl›m. Bu kez çok daha s›k› tutarak di¤er koluma takt›lar. Zorlad›ysam da bu kez bir fley yapa-
mad›m. Ba¤›rman›n d›fl›nda elbette...” (M. Ho-
roz’un bir yoldafl›na yazd›¤› mektuptan) Muharrem yoldafldaki iradenin en yal›n ifadesi yukarda kendi kaleminen aktard›klar›m›z. Komünist iraden i n
yal›n ifadesi bu... Bilimle yo¤rulmufl yüre¤in, düflman›n her türlü sald›r›s› karfl›s›nda kazand›¤› kesin zafer. Ne dünle ne de bugünle s›n›rl› olmayan, gelece¤in hesaplaflmas› bu. Tarihin bu kesitindeki hesaplaflmas›nda O görevini yerine getirmenin inanc›yla yürüyen bir dava adam›yd›. Burjuvazinin Ona sundu¤u olanaklar› iterek, kendini halk›na, halk›n›n hakl› davas›na adad›. 1990 y›l›nda Trakya Üniversitesi Makine Mühendisli¤i Bölümünden mezun olmufltu. Ö¤rencilik y›llar›nda tan›flt› Proletarya Partisi’yle. 1992 y›l›nda gençlik örgütü içerisinde faaliyet sürdürmüfl ve tutsak düfltü¤ü tarihe ka-
dar mücadele-
nin pek çok alan›nda görev ve sorumluluklar üstlenmiflti. Ço¤u kez tan›k oldu¤umuz düzmece haz›rlanm›fl bir dosyayla “yarg›lan›yordu” Muharrem. fiimdi ard›llar› Onun ve Onlar›n yolunda yürümeye devam ediyor. Bugün eylem biçimi olarak Ölüm Orucu direnifli bitirilse de tutsaklar ödenen bedellerin a¤›rl›¤› ve sorumlulu¤uyla yeni eylem biçimleriyle direnmeye devam ediyorlar. Devredilen direnifl ve kavga bayraklar› bugün baflkalar›n›n elinde dalgalanmaya devam ediyor. ‹çerde tutsaklar, d›flarda aileler ve duyarl› kamuoyu tecrit duvarlar›n›n parçalanmas› için mücadele ediyor. Ve yoldafllar› ad›mlarken bu zorlu yollar› Nergizce, Muharremce kucakl›yor yaflam› ve
kavgay›. Yürünen bu yolda ölüm kaç›n › l m a z d › r. fiimdi Onu karfl›laman›n anlam› bir baflka. Hücre hücre çarp›flan ve ölen her hücrede insanl›¤›n gelecekteki dünyas›n› yaratan yoldafllar›m›z ölümü rüsva etmeyi ö¤retiyor bize. Onlardan ald›¤›m›z bu güçle flimdi bir baflka tan›ml›yoruz ölümü... 3 A¤ustos 2001’de u¤urlarken Muharrem Horoz’u günefle; birgün dünyam›za indirece¤imiz o ayd›nl›¤›n içinde bize gülümseyerek bakan savaflç›lar›m›z› büyük bir coflku ve özlemle selamlayaca¤›z.
işçi-köylü 34
2-15 Ağustos 2002
29
Hakan Karabulut 1971 y›l›nda Bal›kesir’e ba¤l› Bigadiç-Akyar köyünde dünyaya gelen Hakan yoldafl, küçük yaflta Almanya’ya gitti. O paylaflmay› seven, toplumsal geliflmelere duyarl›, haks›zl›¤a, sömürüye, zorbal›¤a karfl› olan ama salt karfl› olmakla kalman›n do¤ru olmad›¤›n›, kendisine “insan›m” diyen herkesin birfleyler yapmas› gerekti¤ini kabul eden bir gençti. Hakan, 1989’da Almanya’da Proletarya Partisi ile tan›flt›. Villingen, Freiburg ve çevresinde faaliyet yürüttü. Partinin 2. OPK ile ciddi bir sürece girdi¤i koflullarda ülkede ve k›rsalda faaliyet yürütmek isteyen Hakan Karabulut, bu dile¤ini “Avrupa beni bo¤uyor, buradaki mücadele beni tatmin etmiyor. Ülkeye gidip gerilla mücadelesi içinde yerimi alaca¤›m” fleklinde belirtiyordu. Ayr›ca “Parti niflanl›md›r, beni bir gerilla olarak kabul etti¤i gün ise dü¤ünüm olacak” diyen Hakan Karabulut, 13 A¤ustos 1998 tarihinde, Tokat’ta düflman güçleriyle girdi¤i çat›flma sonucunda o sevdal› oldu¤u da¤larda ölümsüzlü¤e ulaflt›.
Friedrich Engels
28 Kas›m 1820 tarihinde, Barmen’de pamuk fabrikatörü çocu¤u olarak dünyaya gelen F. Engels, burjuvazinin feodalizmi yenilgiye u¤ratarak yeni bir sosyo-ekonomik sistemle tarih sahnesinde-
ki yerini almas›yla birlikte kapitalizmin flafa¤›nda, ezilen s›n›f olarak ortaya ç›kan proletaryan›n yan›nda yer ald›. 19. yüzy›l Avrupa’s›n›n karmafl›k düflünce ortam›nda; büyük bir
sadelik ve kararl›l›kla ayaklar› üzerine oturtulmaya, derinlefltirilmeye ve kavramsal bir sistemati¤e dayand›r›lmaya ihtiyaç duyan materyalizmi gördü. 19. yüzy›l Avrupas›n›n yo¤un siyasal ve toplumsal geliflmeleri ortas›nda bulunan Engels materyalizmi benimsemesinin yan›s›ra Marks’la tan›flmas› ile birlikte bilimsel sosyalizmin ikinci büyük ustas› olarak 5 A¤ustos 1895 tarihinde ölümsüzlü¤e ulaflt›. Engels Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu kitab›nda, Feuerbach’›n idealist felsefesini yal›n bir dille anlat›p, mahkum ederek bilimsel materyalizmi net bir biçimde ortaya koyuyor. “... Feuerbach, burada, madde ile tin aras›ndaki iliflkileri anlaman›n belirli bir tarz›na dayanan genel dünya anlay›fl›
olarak materyalizm ile, bu dünya anlay›fl›n›n belirli bir tarihsel evrede, yani 18. yüzy›lda, ifade edilmifl oldu¤u özel biçimi birbirine kar›flt›r›yor. Dahas›, materyalizmi, 18. yüzy›l materyalizminin bugün do¤abilimcilerin ve doktorlar›n kafalar›nda varl›¤›n› sürdüren ve Büchner, Vogt ve Moleschott’un 1850-1860 y›llar›nda ortal›¤a yayd›klar› kaba, s›¤ biçimi ile kar›flt›r›yor. Ama, nas›l idealizm bütün bir dizi geliflme evrelerinden geçmiflse, materyalizm de geçmifltir. Materyalizm, do¤a bilimleri alan›nda ça¤ açan her yeni bulufl ile kaç›n›lmaz olarak biçimini de¤ifltirmek zorundad›r; ve tarihin kendisi de materyalist bir yoruma tabi tutulal› beri burada da yeni bir geliflme yolu aç›lmaktad›r...” (Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu)
Y›ld›r›m Otansev Proletarya Partisi saflar›nda mücadele yürütürken yakaland›¤› hastal›k sonucu A¤ustos ay›nda yaflam›n› kaybetti.
Hasan Ataç Proletarya Partisi saflar›nda mücadele yürüten Hasan Ataç, 13 A¤ustos 1985 tarihinde ‹zmir Derince’de katledildi.
Ali Karakafl Proletarya Partisi saflar›nda mücadele yürüten Ali Karakafl, 1991 y›l› A¤ustos ay›nda trafik kazas›nda yaflam›n› kaybetti.
Tuncer Mengücek Proletarya Partisi saflar›nda mücadele yürütürken, 4 A¤ustos 1985 tarihinde, ‹stanbul’da çal›flt›¤› bir inflaat›n 8. kat›ndan düflerek ölümsüzleflti.
30
2-15 Ağustos 2002
‹flçi-köylü’den IRAK ÇOK IRAK DE⁄‹L EMPERYAL‹ST SALDIRGANLIK YANIBAfiIMIZDA ABD emperyalizminin Irak’a sald›r›s›nda art›k iyiden iyiye havaya girilmifl bulunuyor. Dünya halklar›n›n ve bu arada da Türkiye emekçi halk›n›n gözlerinin içine baka baka Irak’a sald›r›n›n haz›rl›klar› yap›l›yor. Asl›nda bugün bile Irak halk›n›n üzerine tonlarca bomba ya¤d›r›l›rken (‘12 y›ld›r süren ambargo 700 bin çocu¤un ölümüne neden oldu. Bu y›l›n ilk dört ay›nda 5 yafl alt›nda 24 bin 769 Irakl› çocuk yaflam›n› yitirdi’ ANKA Haber Ajans›) ve uygulanan ekonomik ambargoyla fiili olarak savafl yürütülürken, bu yetmemifl olacak ki daha kapsaml› bir askeri harekat için haz›rl›klar yap›l›yor. Emperyalist bas›nda son dönemde oldukça s›klaflan senaryolara göre “Irak harekat›n›n Ekim ay› içinde ani bir sald›r›yla bafllayabilece¤i” ileriye sürülüyor. Bu konuda ABD’nin müttefikleriyle birlikte çeflitli sald›r› senoryalar› üzerinde durdu¤u yaz›l›p çiziliyor. Son olarak The Guardian gazetesi “‹ngiltere Baflbakan› Tony Blair, ABD Baflkan› Bush’a, Irak lideri Saddam Hüseyin’in BM silah denetçilerini kabul etmemesi halinde Irak’a operasyonu destekleme sözü verdi” diye yazmay› sürdürüyordu. Ancak eski BM görevlisi Scott Ritter’›n “Bu senaryolar›n her biri de, silah denetimini sa¤lamak için ortaya at›l›yor ve flimdiye kadar yasakl› bir silah üretildi¤ine dair somut bir kan›t ortaya ç›km›fl de¤il. Irak’ta hiçbir fley yok. Hiçbir fley…” dedi¤i düflünülürse BM silah denetçilerinin nas›l bir ifllevi oldu¤u ve ayn› zamanda bu kitle imha silah› propagan-
das›n›n da dezenformasyon amaçl› oldu¤u, bunun da Irak’a sald›r›n›n bir gerekçesi haline getirildi¤i ortaya ç›k›yor. Dünyada bunlar yaflan›rken bafl haydut ABD, “müttefiki” Türkiye ile yak›ndan ilgilenmeye devam ediyor. Müttefiki kelimesi Komprador Burjuvazi ve Büyük Toprak A¤alar› taraf›ndan son süreçte en çok dillendirilen ve ABD ile Türkiye’nin ‘stratejik ortakl›¤›’na dayand›r›lan bir kavram. Türkiye bu ‘stratejik ortak’l›k nedeniyle en son Afganistan’a para karfl›l›¤›nda asker yollad›. Daha önceden de Bosna’ya ve Somali’ye, çok önceleri de Kore’ye yollad›¤› gibi! Bu ‘ortak’l›kla yüzlerce emekçi halk çocu¤unun kan›na girildi¤i gibi bugün de yan› bafl›m›zda hem Irak emekçi halk›n›n, hem de Türkiye emekçi halk›n›n kan›na girilmeye çal›fl›l›yor. Bu ‘stratejik ortak’l›¤›n iç yüzü ABD’nin “Dört Y›ll›k Savunma Gözden Geçirme Raporu 2002’de gizlidir. Bu raporda ABD’nin Ortado¤u ile ilgili 20-25 y›ll›k uzun dönemli, hedeflenenler aç›s›ndan büyük ve kapsaml› yaklafl›mlar bulunmaktad›r. Bu planlar aras›nda Irak’ta bir rejim de¤iflikli¤iyle yetinilmeyece¤i, Irak’ta uflak bir yönetimin t›pk› Afganistan’daki gibi fiili bir iflgal kuvvetiyle birlikte kurulmas› gerekti¤i gibi hedefler bulunmaktad›r. Yani baflta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalistler bölge üzerinde uzun vadeli hesaplar ve planlar içerisindedirler. Bölge ülkeleri üzerindeki fiili durumlar›n› daha kal›c› hale getirmeyi arzulamaktad›rlar. Daily Telegraph gazetesine göre ‹n-
giltere, “Irak’ta en az befl sene kalmak üzere haz›rl›k yap›yor.” Irak ve Ortado¤u emperyalistler için niçin bu kadar önemli? Yan›t basit. Petrol ve Su. ABD’deki Stratejik ve Uluslararas› Araflt›rmalar Merkezi’ne göre “2020’lerde dünyan›n, körfez bölgesindeki petrole ba¤›ml›l›¤› artm›fl olacak.’ Afganistan’a emir eri Türkiye’yi yerlefltirerek Hazar petrollerini kendisi aç›s›ndan güvenceye alan ABD, flimdi de Ortado¤u petrollerine yönelmifl durumda. Dünya aç›s›ndan oldukça önemli bir enerji kayna¤› olan petrol yan›nda, Ortado¤u sözkonusu oldu¤unda bir o kadar da önemli ve yaflamsal olan su düflünüldü¤ünde, Irak gibi bir ülkenin jeostratejik önemi anlafl›l›r. Irak halk›n›n refah içinde yaflamas›na vesile olabilecek bu kaynaklar, flimdi emperyalist ç›karlar u¤runa, ayn› zamanda onun kan›n›n ak›t›lmas›, açl›k ve sefalet içerisinde yaflamas›n›n gerekçesi haline getiriliyor. ABD’nin bölge üzerinde ve bu arada Irak sald›r›s› için dayand›¤› en büyük desteklerden biri, Türk hakim s›n›flar›n›n uflak durumudur. Son süreçte ABD olas› Irak sald›r›s›nda bölgedeki mafla’s› Türk ordusu’nu kullanmay› düflünüyor. Bu amaçla yap›lmas› gerekenleri uflaklar›na dikte ettirmek için Ankara’da yo¤un bir görüflme trafi¤i yafland›. ABD Savunma Bakan Yard›mc›s› Paul Wolfowitz ve D›fliflleri Bakan Yard›mc›s› Marc Grossman ile NATO Kuvvetleri ve ABD Hava Kuvvetleri Komutan› Orgeneral Joseph Ralston, emir ve talimatlar› yerinde verdiler. Ve MGK 25 Temmuz’da ‹stanbul’da yapt›¤› toplant› sonras›nda “ABD’nin Irak rejimini de¤ifltirmeye yönelik olas› bir harekat›n ülkemize ve bölgeye yönelik etkileri de¤erlendirilmifltir” aç›klamas›n› yapt›. Tüm bunlar yaflan›rken kamuoyu da haz›rlanmaya devam ediliyordu. “Savafla
işçi-köylü 34 girin masaya oturun.” (Sabah, 18.07.2002) Ya da “ülkenin önünü açmak” bafll›kl› yaz›dan “Bu halimizle dahi 2003 y›l›n› ç›karabilmek için IMF’den ek mali yard›m almak durumunda oldu¤umuz unutulmamal›d›r. Olas› bir Irak müdahalesi ek kaynak ihtiyac›m›z› art›racak bir olgudur”( Hürriyet, 17.07.2002) diyecek kadar Irak halk›n›n kan›na susam›fl vampirler gibi davranabiliyorlard›. T›pk› Özal’›n bir koyup üç alma politikas› gibi… Türk hakim s›n›flar›n›n s›n›f karakterleri gere¤i, kendi ç›karlar›n›n ve do¤al olarak a¤ababalar› emperyalist efendilerine ç›karlar› için göstermifl olduklar› bu ikiyüzlü tav›r anlafl›l›r bir tav›r. Halk›n gözlerinin içine baka baka yalan söylüyorlar. “Irak’a harekat istemiyoruz” diyerek, di¤er yandan da Türkiye’nin “ABD sald›r›rsa baflka çaremiz kalmaz” diyerek bu sald›rganl›ktan karl› ç›kman›n hesab›n› yap›yorlar. Kuflkusuz yalanlar› bununla bitmiyor. Sanki ABD “müttefiki”(!) Türkiye’den, Irak’a sald›rmak için izin istiyor gibi gösteriliyor. ABD Türkiye’den Irak’a sald›rmak için izin istemiyor, ya da pazarl›k yapm›yor. ABD Türkiye’yi Irak’a sald›r›s›nda kullanmak için, Türk hakim s›n›flar›n›n ifltah›n› kabartan öneriler sunuyor. Bunlar›n bafl›nda, “Misak-› Milli” s›n›rlar› içerisinde yer ald›¤›n› her f›rsatta ifade ettikleri Musul ve Kerkük petrolleri geliyor. Yine Türkiye Irak’a sald›r›da yer almak için öne sürdü¤ü istekler aras›nda efendisi ABD’den istedi¤i ileri teknolojinin kullan›laca¤› ‘Nitelikli Sanayi Bölgeleri’(NSB) nin kurulmas›. Tesadüfe bak›n ki bunlar, GAP bölgesinden körfeze kadar uzanan aral›kta, haz›r iflgücü ve bereketli tah›l alanlar› üzerinde, ‘özel statülü sanayi bölgeleri’ planlar›yla birebir örtüflüyor. Uflak Türk hakim s›n›flar›n›n efendilerinden di-
lendi¤i di¤er konular aras›nda ise; FMS kredileri olarak al›nan borçlar›n silinmesi ya da hafifletilmesi, erken uyar› sistemleri ve sald›r› helikopterlerinin sorunsuz bir biçimde kendilerine sat›lmas›. Tüm bunlar›n yan›nda bir de Irak halk›n›n kan›na girme karfl›l›¤›nda, geçmiflte milyonlarca Ermeni’nin kan›na girmesinin art›k uluslararas› alanda önüne getirilmemesini vs. istiyor. Daha önce bu köflede flunlar› yazm›flt›k: “Türk hakim s›n›flar›n›n elindeki en önemli koz, dünyan›n say›l› ordular›ndan birini elinde bulundurmas›d›r. Bu da emperyalistlerle pazarl›k yapmay› de¤il-çünkü böyle bir koflullar› yokturolsa olsa pazarlamada komisyonun daha da artmas›na yol açacakt›r. Ünlü para spekülatörü George Soros’un dedi¤i gibi ‘Sizin özel sektörünüzün, ifladam› becerinizin, ekonomik programlar›n›z›n saptad›¤› hedeflerle üretti¤iniz ürünlerin rekabet gücü ve d›fl piyasalarda sat›fl flans› fazla yok. Sizin en iyi ihraç ürününüz ordunuz’dur. Evet, emperyalistler ve onlar›n yerli uflaklar› Komprador Burjuvazi ve Büyük Toprak A¤alar›, Mehmetçi¤i ihraç etmeye haz›rlan›yorlar. Hem de bütün halk›n gözlerinin içine baka baka. ABD emperyalizminin bölgedeki ç›karlar›n›n koruyucusu ve bekçisi olarak. Ne karfl›l›¤›nda ?” (15-28 Mart 2002 ‹flçiKöylü) Bugün bu karfl›l›k daha net olarak ortaya ç›km›fl durumda. ‹flte “ba¤›ms›z”, “özgür” TC’nin fiyat›! ‹flte Irak halk›n›n kan›na girmenin karfl›l›¤›! Bu sald›rganl›kta Türkiye, Irak ve Ortado¤u halklar›n›n kan›n›n ak›t›lmas›na izin vermeyelim!
2-15 Ağustos 2002
31
işçi-köylü 34
12’lerin Sar›gazi’deki anmas›na sald›r›: 64 gözalt› H. Merkezi: TUYAB taraf›ndan 28 Temmuz günü Sar›gazi’de Ali Ayata’n›n mezar› bafl›nda düzenlenen 1996 Ölüm Orucu ve SAG’›n anmas›na kat›lanlar mezar ç›k›fl›nda jandarma taraf›ndan gözalt›na al›nd›. Sar›gazi Mezarl›¤›’nda toplanan kitle öncelikle direniflte flehit düflenler için sayg› duruflunda bulundu. Anmaya 1996 Ölüm Orucu direniflçisi Eyüphan Baflar ve 2001 Ölüm Orucu direniflçisi Fikret Lüle’nin de aralar›nda oldu¤u Ölüm Orucu gazileri de kat›ld›. TUYAB’›n yapt›¤› aç›klama ve Baflar ile Lüle’nin de yapt›¤› konuflmalar, mücadelenin bitmedi¤i, hücrelefltirmeye karfl› direniflin çeflitli biçimlerde devam etti¤ini ve sonunda da zaferi kazanacaklar› mesaj›n› içeriyordu. “Yaflas›n devrimci dayan›flma”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür”, “‹çerde d›flarda hücreleri parçala” sloganlar›n›n at›ld›¤› eylem okunan fliirler ve marfllarla sona erdi. Anmaya kat›lan kitlenin mezarl›k ç›k›fl›nda jandarma taraf›ndan önleri kesildi. Aralar›nda gazetemiz muhabiri Talip Dönmez, çal›flanlar›m›z; Selma Kaan, Alihan ‹pin, Kevser Bora, Y›lmaz Bozkurt, Halil Y›ld›r›m, Devrimci Demokrasi muhabiri Tuncay ‹flçen, Özgür Genç muhabiri Aysun Kaya, TUYAB’dan Mehmet Soylu, Birsen Gülünay, Gülnaz Koç, Nimet Aslan, Tohum Kültür Merkezi’nden Alev Haner, Kubilay
‹yit ve Gülflen Aslan’›n da bulundu¤u toplam 64 kifli hiçbir gerekçe gösterilmeden gözalt›na al›narak Sar›gazi Yenido¤an Jandarma Karakolu’na götürüldü. Ertesi gün muhabirimiz Talip Dönmez, çal›flanlar›m›z Y›lmaz Bozkurt, Selma Kaan, Devrimci Demokrasi muhabiri Tuncay ‹flçen, K›z›lbayrak muhabiri, Dayan›flma Gazetesi Yaz›iflleri Müdürü Ersin Sedefo¤lu, Özgür Genç muhabiri Aysun Kaya, TUYAB çal›flan› Mehmet Soylu DGM’ye ç›kar›l›rken di¤erleri de Üsküdar Adliyesi’ne ç›kar›larak serbest b›rak›ld›lar. DGM’ye sevkedilen 8 kifli DGM savc›s› yerinde bulunmad›¤› gerekçesiyle tekrar karakola götürüldü. Yenido¤an ve Alemda¤ Jandarma Karakollar›nda tutulan 8 kifli, gazetemizin yay›na haz›rland›¤› s›rada hala gözalt›nda tutuluyorlard›. ‹ZM‹R’DE ‘96 fiEH‹TLER‹ ANMASINA SALDIRI ‹zmir: ‹zmir Hücre Karfl›t› Platformu’nun hücre tipi hapishanelere karfl› mücadelede flehit düflenleri anmak amac›yla yapt›¤› mezar ziyaretleri jandarma terörüyle karfl›laflt›. 28 Temmuz günü 1996 Ölüm Orucu ve SAG flehitlerinden Müjdat Yanat’›n Buca’daki mezar›na otobüsle giden hücre karfl›tlar›n›n yolu mezarl›¤a 300 metre kala jandarma taraf›ndan kesildi. Jandarman›n; “Mezarl›¤a giremezsiniz. ‹zmir Valili¤i’nin bize bu yönde genel-
gesi var” diyerek yaln›zca ailelerinin mezara girmesine izin vereceklerini söylemesiyle sadece aileler mezara gönderildi. Daha sonra, flehitlerin otobüs içinde
de mezara girmesi engellendi. Yaklafl›k 4 saat boyunca otobüsün hareket etmesini engelleyen jandarma, daha sonra otobüsün hareket etmesine izin verdi. Bu
siyle yine ailelerden oluflan temsilciler mezara gönderildi. Temsilcilerin mezardan dönmesiyle kitle Bornova’dan ayr›ld›. 29 Temmuz günü ‹HD’de ba-
türkü ve marfllarla an›lmas›na dayanamayan jandarma otobüse sald›rarak Yusuf Gençer ve Sabahattin Filezo¤lu’nu döverek gözalt›na ald›. Bu s›rada ailelerin
sald›r›ya ra¤men flehitlerini anmaya kararl› olan kitle Bornova’daki Tahsin Y›lmaz’›n mezar›na do¤ru yola ç›kt›. Bornova’da da anman›n engellenme-
s›n toplant›s› düzenleyen ‹zmir Hücre Karfl›t› Platform sald›r›y› protesto ederek mücadeleye devam edeceklerini aç›klad›lar.
Bu atefl sahiplerini yakacak!
Tüprafl ‹zmit Rafinerisi yak›n›nda bulunan Akçagaz Dolum Tesisleri’nde 28 Temmuz sabah saat 7:30 civar›nda bir patlama meydana geldi. LPG tanklar›ndaki gaz s›k›flmas› sonucu meydana gelen patlamada 10 LPG tank› patlayarak kullan›lamaz duruma geldi. Büyük bir pani¤e neden olan patlamalar iki kiflinin
yaralanmas›na neden olurken, ikisi gece bekçisi üç kifliden de haber al›namad›¤› bildiriliyor. Uzun süre kontrol alt›na al›namayan yang›n helikopter ve uçaklarla havadan yap›lan müdahaleyle 2.5 saatte kontrol alt›na al›nabildi. Çevre illerden de itfaiye ekiplerinin yard›ma geldi¤i yang›n çevredeki apartmanlara
da s›çrad›. Patlamalarla birlikte evlerini terkeden halk durumu daha sonra protesto etti. Benzer bir patlama 17 A¤ustos 1999’daki Marmara depreminde yaflanm›flt›. Tüprafl ‹zmit Rafinerisi’nin 60 metrelik kulesinin devrilmesi sonucu yang›n ç›km›fl ve k›sa sürede rafinerideki di¤er tanklara s›çram›flt›. ‹ki gün süren yang›n büyük bir güçlükle söndürülmüfltü. Bu dönem yaflanan patlama ve yang›nlarda söylenen güvenlik önlemlerinin art›r›lmas› ve olas› facialar›n engellenebilmesi için tedbirlerin art›r›lmas› uyar›s›nda bulunulmufltu. O günden bu zamana de¤iflen, de¤ifltirilen hiçbir fley olmad›. Üstelik bölgede araflt›rma yap›larak haz›rlanan raporlarda önemli uyar›lar yap›lmas›na ra¤men. ‹TÜ ve Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bölgede inceleme yaparak haz›rlad›¤› raporda “Buras› dünyan›n en yük-
sek patlama ve yang›n riskini tafl›yan alan›. Yerleflim bölgeleri hemen tafl›nmal›” deniyor. Raporu okuma zahmetinde bile bulunmayan Akçagaz yetkilileri patlamadan sonra yapt›klar› aç›klamada da hiçbir fleyden haberleri yokmuflças›na aç›klamalar yaparak olay› bir kazadan ibaretmifl gibi lanse etmeye çal›fl›yorlar. Yaflanan bu duruma tepki gösteren halk “yanarak ölmek istemiyoruz” sloganlar›yla yürüyerek can güvenliklerinin olmamas› durumunu protesto ettiler. Evlerini boflaltmak zorunda kalan halk özellikle de tesislerde çal›flan iflçilerin tepki gösterdi¤i bu olayda halk yine karfl›s›nda devletin kolluk güçlerini gördü. Jandarma, protestonun bafllamas›ndan hemen sonra halka müdahale ederek da¤›lmalar›n› söyledi. Sa¤l›ks›z ifl koflullar›nda çal›flan iflçiler, hergün ya ifl kazalar›yla ya da bu tarz patlamalarla
yaflam›n› kaybediyor. Hergün bir yenisinin eklendi¤i bu olaylar›n önlemini almak ise patronlar›n umurunda bile de¤il. Çünkü onlar için önemli olan iflçilerin sa¤l›kl› ifl koflullar›nda çal›flmalar› de¤il, koflullar› ne olursa olsun daha fazla para kazanmalar›d›r. ‹flçi s›n›f›na yönelik sald›r›lar›n artt›¤› günümüzde haklar›n› talep edip kazanacak olan iflçi s›n›f›ndan baflkas› olmayacakt›r. Geçmiflten bugüne yaflanan direnifller ve yarat›lan kazan›mlar bizlere bunu ö¤retti. Bugün yaflanan Paflabahçe direnifli iflçi s›n›f›na umut vermektedir. Bu umutla patron a¤alar›n bizlere dayatt›klar› ve pamuk ipli¤ine ba¤lanan yaflam›m›z› ve çal›flma koflullar›m›z› düzeltme ve demokratik haklar›m›z› kazanma mücadelesi yürütelim. Bugün emekçi halk› yakan bu atefllerin içinde yanan biz olmayal›m, bu ateflin sorumlular› olsun.
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹
DEVRİM YOLUNDA
BÜROLAR
işçi-köylü Yozlaflt›rma ve asimilasyona karfl› bir soluk: Munzur Festivali Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL.
Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Ça¤dafl Matbaac›l›k
Genel Da¤›t›m: YAY-SAT
ISSN: 1303-0299
B‹Z HALKIZ GELECEK ELLER‹M‹ZDED‹R
www.iscikoylu.org • @mail: umutyayimcilik@superonline.com
➧ KARTAL:
HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0 544 521 34 30
➧ ANKARA:
MEfiRUT‹YET MAH. KONUR SOK. NO: 14/24 KIZILAY/ANKARA TEL: (0312) 418 25 26 Cep: 0 535 562 33 72
➧ ‹ZM‹R:
GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09 Cep: 0535 310 31 84
➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 536 558 45 04 ➧ BURSA:
GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 612 81 98
➧ SAMSUN:
KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50
➧ TURHAL:
YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54
➧ MERS‹N:
ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT :1 NO: 47 MERS‹N CEP: 0535 434 32 58
➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959
Baskıcı rejimlere boyun eğmeyen Dersim halkı, katliamlara, kıyımlara, sürgün ve tehcir politikalarına hep direnmiştir. Her şeyin kendi karşıtıyla birlikte var olduğu, geliştiği gerçeği gibi. Dersim direnişlerinde de direnişi satanlar, hain pusulara yataklık edenler çıkmıştır. Baba’nın Seyit Rıza’ya ihaneti gibi. Umudu dağlarda arayanlar, direnişi, kadınıyla (Alişer-Zarife Hatun) birlikte örenler, Vartinik’te, Munzur’da, Kutudere’de attıkları her kurşunla Dersim direniş tarihine bir ilmek atmışlardır. Tarih boyunca ço¤u kez özel “Tunceli (Dersim) Kanunlar›”yla yönetilen Dersim’e, bask›c› rejimler taraf›ndan kuflkuyla bak›lm›fl, insanlar› potansiyel suçlu olarak görülmüfltür. Bu nedenle de ç›ban bafl› olarak görülerek hep sindirilmek istenmifltir. Bask›c› rejimlere boyun e¤meyen Dersim halk›, katliamlara, k›y›mlara, sürgün ve tehcir politikalar›na hep direnmifltir. Her fleyin kendi karfl›t›yla birlikte var oldu¤u, geliflti¤i gerçe¤i gibi. Dersim direnifllerinde de direnifli satanlar, hain pusulara yatakl›k edenler ç›km›flt›r. Baba’n›n Seyit R›za’ya ihaneti gibi. Umudu da¤larda arayanlar, direnifli, kad›n›yla (Alifler-Zarife Hatun) birlikte örenler, Vartinik’te, Munzur’da, Kutudere’de att›klar› her kurflunla Dersim direnifl tarihine bir ilmek atm›fllard›r. Devletin inkarc› ve imhac› anlay›fl›ndan kaynakl› bölgede yaflayan Kürt halk›na zorunlu Türkçe ö¤retildi. Bu çal›flmalar Kemalist rejimi yerlefltirme çabalar›yd›. Böylece insanlar›n ço¤una Türkçe ö¤retilerek Kemalizm enjekte edilmek istendi. Misyonerlik ça-
l›flmalar› Merkez köylerde ebe, hemflire, ö¤retmen görevleri alt›nda sürdürüldü. 4 May›s 1937 y›l›nda Tunceli “Tenkil” harekat›na dair Bakanlar Kurulu karar›nda; 1- “Toplanan Kuvvetlerle Naz›miye, Afla¤› Bor, Sin, Karao¤lan hatt›na kadar, fliddetli ve çok etkili bir sald›r› harekat› ile var›lacakt›r. 2- Bu defa isyan etmifl olan bölgedeki halk toplan›p baflka yere nakledilecektir. ve bu toplanma harekat›nda köylere bask›n yap›larak hem silah toplanacak, hem de bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Dikkat: Sadece sald›r› harekat›yla ilerlemekle yetinildikçe isyan ocaklar› daimi olarak yerinde b›rak›lm›fl olur. Bunun içindir ki; silah kullanm›fl olanlar› ve kullananlar› yerinde ve sonuna kadar zarar vermeyecek hale getirmek, köyleri tamamen tahrip etmek ve aileleri uzaklaflt›rmak gerekli görülmüfltür. Not: Paraya ac›maks›z›n içlerinden çok adam kazan›p, kullanmaya çal›flmak laz›md›r” denilerek ifade edilmifltir.
Bu tür politikalarla Dersim insan›n› dize getiremeyen zihniyet, co¤rafyas›n› kökten de¤ifltirmeye yönelmifltir. Tarih boyunca yaflad›¤› zulüm, Dersim insan›n›, topra¤›na, tafl›na, suyuna, binbir çeflit çiçe¤ine dökülen kanlar›yla ba¤lam›fl, topra¤› onlara onur yapm›flt›r. “Zulme karfl› isyan etmek” ruhuyla flekillenen bu halk; Baba’y› de¤il Alifler’i seçmifl, R›za’n›n yolunu gelifltirmifltir. Öyle ki Kemalist rejimi benimsesin diye zorla ö¤retilen Türkçe, yetiflen gençli¤in Dünya klasiklerini daha çok okuma, yayma ve Marksizmi ö¤renmelerine yaram›flt›r. Bütün mesele aba yada Alifler olmakta. Yap›lan araflt›rmalar Dersim’in sembolü olan Munzur ve Milli Park›n› yok etme çabalar›n›n baz› devlet kurulufllar›nca yürütüldü¤ünü ortaya ç›karm›flt›r. Yani barajlar sadece rantiye peflinde koflan üç-befl ihalecinin de¤il, bizzat devletin bir co¤rafyay› ortadan kald›rma politikas›d›r. Bu politikalarla yok edilmek istenen demokrasi, özgürlük, ulusal ve s›n›fsal mücadeleye en ön saflarda kat›lan bir halkt›r. Bu mücadelelere ev sahipli¤i yapan Munzurlard›r. 2000’li y›llara geldi¤imizde devletin Dersim’e yönelik askeri, idari, ekonomik ve sosyal sahalarda birçok önlemiyle karfl›lafl›yoruz. Her bakanl›k ve genel müdürlük, kendisini ilgilendirdi¤i konularda ald›¤› talimatlar do¤rultusunda çal›flmalar yürütmektedir. Yap›lan bu çal›flmalar›n, planlama ve uygulamalar›n sonuçlar› negatif olmufltur ki, Dersim günden güne boflalmakta, sosyal ve ekonomik hayat her geçen gün geriye gitmektedir. Devletin bu kurum ve kurulufllar›n›n içerisinde milyonlarca dolar harcama planlar›yla 1937’de amaçlanan neyse bugün de ayn› amaç güdülmektedir. Yörenin çehresini kökten de¤ifltirecek olan bu çal›flmalar içerisinde DS‹’nin yapt›¤› arazi sulama, gölet oluflturma gibi olumlu çal›flmalar; Munzur ve yan kollar› üzerinde yap›lan baraj ve Hidroelektrik santralleriyle yok edilmek istenen bir do¤a harikas›n›n yan›nda devede kulak kal›yor.
Bu barajlar, bölgedeki do¤al hayat› yok etmekle birlikte sosyal, ekonomik ve idari tasfiyeyi de beraberinde getirecektir. Göçü körükleyip insans›zlaflmay› sa¤layacakt›r. Geri dönüflü engelleyecek, iklimin olumsuz flekilde de¤iflimine neden olacakt›r. Ulafl›m› ›zd›rap haline getirecek, birçok ekonomik yat›r›m›n önünü kesecektir. Dünyan›n ve Türkiye’nin en güzel yörelerinden olan Munzur havzas›n›n kurtar›lma çal›flmalar›ndan bu y›l üçüncüsü düzenlenen Munzur Kültür ve Do¤a Festivali’nde de ayn› gerekçe ve taleplerle Munzur’un 盤l›¤›n›n “Munzuruma Dokunma” fliar› etraf›nda ülke ve dünya kamuoyuna duyurulmas› hedeflenmektedir. ‹ddia edildi¤i gibi, hiçbir ekonomik yarar bir daha asla diriltilemeyecek say›s›z özgün canl›y› bar›nd›ran, eflsiz do¤a harikas› Munzur Vadisi’nin ölümüne bedel olamaz!.... Festival program› içerisinde yer alan “Tunceli’nin sorunlar› ve çözüm önerileri sempozyumu”, “Demokrasi ve medya” ve “Barajlar sorunu” konulu panellerin yan›s›ra yap›lacak olan bas›n toplant›lar› ve konserlerin içeri¤i e¤lenceden öte Munzurun
romantikli¤inden s›yr›larak ele al›nmal›. Tüm kat›l›mc›lar Dersim’in gelece¤ini görerek tav›r tak›n›lmal›, yumuflak bir geçiflle uygulanmak istenen politikalara izin verilmemelidir. Kendisine üretimsizlik dayat›larak ekonomik anlamda ba¤›ml› hale getirilen Dersimlilerin bu ba¤›ml›l›¤› ve her türlü kültür yozlaflt›r›lmas›ndan s›yr›larak balyozu tafla vurman›n zaman›d›r. Dersimliler kat›ld›klar› panellerde 盤l›¤›n› d›fla vurarak kendi öz kültürünü, dilini kullanmada hakl› olduklar›n›, ekonomik ve demokratik haklar›n› savunmalar› ve do¤as› kültürüyle bir bütün olufltururlarsa var olacaklar›n›n önemini görmeleri gerekir. Munzur Kültür ve Do¤a Festivalinin amac›na uygun gelenekselleflmesi için; her türlü ranttan kaç›n›larak, rant haline getirmek isteyenlerin karfl›s›nda durmak gerekir. Aksi takdirde bu festival de içi boflalt›larak, yumuflak geçifllerle bir kültür yozlaflmas›na vesile olacakt›r. Munzur Kültür ve Do¤a Festivali; Dersim halk›n›n dayan›flma gelene¤i, halk›n özkültürü bir bütün olarak yaflam gelene¤i olmal›d›r.