www.iscikoylu.org
126345 Say›: 2002-19
37 * Y›l:2 * 13-26 Eylül 2002 * Fiyat›: 500 000 TL ISSN: 1303-0299
BURJUVA PART‹LER‹N ‹ST‹KRAR VA ATLER‹ VE SEÇ‹M TELAfiI
Halka de¤il devlete istikrar Seçimlere hay›r
√
Tarihinin en derin ekonomik ve siyasi krizini yaflayan TC devleti, halk kitlelerinin gözünde meflrulu¤u ve güvenilirli¤i iyice kaybolmaya yüz tutmufl parlamentolar›n› yenilemek için 3 Kas›m’da seçime haz›rlan›yor. Emperyalizme olan ba¤l›l›klar› sonucu uygulad›klar› ekonomik ve sosyal politikalarla ülkeyi yang›n yerine çeviren egemen s›n›f partilerinin elinde yine IMF programlar› ve yan›na ekledikleri AB balonu var. ‹stisnas›z bütün düzen partileri iktidara geldiklerinde IMF’nin sundu¤u programlar› uygulamay› flimdiden garanti vermifl durumdalar. Bu programlar›n emekçi halk›m›za açl›k, yoksulluk ve zulümden baflka hiçbirfley vermedi¤i yaflanan ac› deneylerle ortadad›r. Bu yüzden halk›n mevcut düzen partilerine ve onlar›n parlamentolar›na olan güvensizli¤i had safhaya ç›km›fl bulunmaktad›r. Kamuoyu araflt›rmalar› sand›k bafl›na gitmeyecek seçmen oran›n›n hiç de az›msanmayacak düzeyde oldu¤unu gösteriyor. Böylesi bir tabloda parlamentoyu ve seçimleri halk kitlelerine alternatif olarak sunmak en hafif deyimiyle siyasi körlüktür.
Bugüne kadar ne dediler, ne
yaptılar? Halk yararına hiçbir şey.
Halk Savafl›na evet Egemen s›n›flar saltanatlar›n› sürdürme noktas›nda tam bir kilitlenme yafl›yorlar. Ne halk›n ekonomik ve sosyal beklentilerini karfl›layabilecek bir programa ne de halk› eskisi gibi yalan ve demagojik söylemlerle aldatabilecek argümanlara sahipler. En büyük koz olarak kullanmay› düflündükleri AB balonu bile çok geçmeden ellerinde sönmeye yüz tutmufl durumdad›r. Emperyalizme ba¤›ml›l›k ve uflakl›k kilitlenmenin esas nedenidir. Bu kilitlenme ancak emperyalizme ve feodalizme karfl› verilecek kararl› bir savafl›mla aç›labilir. Bunun yolu ise halk›n güvenini iyice yitirmifl oldu¤u parlamento ah›r›na girmekle de¤il Proletarya Partisi’nin önderli¤inde sürdürülen Halk Savafl›n› büyütüp yayg›nlaflt›rmayla sa¤lanabilir. Bu gerçeklik, geçti¤imiz süreç aç›s›ndan yak›c›l›¤›n› en fliddetli bir flekilde hissettirmektedir. Bu yak›c›l›¤› tüm benli¤imizde hissederek ad›mlar›m›z› h›zland›ral›m. Bir kez daha; seçimlere hay›r! Halk Savafl›na evet!
√
‹flçi-köylü’den 3 Kas›m seçimi ve istikrar aray›fllar›
Sayfa 30
Umudu tohumca
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
2
büyütece¤iz
B
ir kez daha Umudu tohumca büyütenlerin, dostlar›n, yüre¤i partizanca sevdalananlar›n, bulufltu¤u, kucaklaflt›¤› k›r gezisi sürecine girmifl bulunuyoruz. ‘99 yaz›nda Komünist Önder ‹brahim Kaypakkaya’n›n 50. do¤um y›l› vesilesiyle düzenlenen merkezi pikni¤in ard›ndan geçen iki y›ll›k aradan sonra merkezi düzeyde bir k›r gezisinin organize edilmesi oldukça önemli ve mutluluk verici... Öncelikle yürüttü¤ümüz ve öngördü¤ümüz tüm faaliyetimiz ‘Umudun’ büyütülmesine hizmet etmek zorundad›r. Bugün pratik faaliyetinin bafllad›¤› k›r gezisini de böyle ele almak durumunday›z. Pikni¤in siyasal içeri¤ini nas›l doldurdu¤u-
işçi-köylü senin sesin! OKU-OKUT! ABONE OL! ABONE BUL!
muzdan tutal›m da kitlelerin pikni¤e tafl›nmas› ve pratikte örgütlenmesine kadar bütünlüklü bir perspektife sahip olmak zorunday›z. Geleneksel bir tarzda gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan geziler; insanlar›n biraraya gelerek kaynaflmas›n›, dayan›flmas›n› sa¤lamak, gündemde olan konular› iflleyerek siyasal geliflmelere duyarl› hale getirmek, umudu yüceltmek ve coflkuyu yükseltmek gibi asgari hedeflerini içermektedir. Bu dönem yap›lacak olan piknik ise ayn› asgari hedefleri içermekle birlikte, halihaz›rda yürütülmekte olan “‹brahim’den Mehmet’e s›n›f bilincini, parti bilincini, önderlik bilincini kuflan” ad›n› tafl›yan bir kampanyan›n merkezi çal›flmas› olarak gündeme gel-
mektedir. Pikni¤in siyasal içeri¤i, kampanya özgülünde sürecimize yönelik ortaya konulan politikayla doldurulmaktad›r. 30 y›ll›k mücadele tarihinin gelinen aflamas›nda harcanan emeklere, ödenen bedellere, Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin rehber al›nmas›na ra¤men s›n›f›n siyasal iktidar perspektifiyle örgütlenip savaflt›r›lmas›nda at›l kalman›n nedenleri, kampanyan›n genel muhtevas›n› olufltururken kampanya özgülünde ele al›nan pratik faaliyetler ise bu sorgulay›fl›n kazand›rd›¤› yönelimi ifade etmektedir. Piknik çal›flmas› da bu yönelimin ürünüdür. Piknik çal›flmas›; ideolojik, siyasal ve örgütsel iradenin kitleler içerisindeki nüfuzunun güçlendirilmesine, partiye ve devrime karfl› zay›flayan güvenin tesis edilmesine, siyasal iktidar bilincinde yaflanan k›r›lman›n parti bilincinin kuflan›larak ortadan kald›r›lmas›na vb. hizmet edecek bütünlüklü bir yönelimin önemli bir parças›n› oluflturmaktad›r. Sadece pikni¤in yap›laca¤› 22 Eylül tarihi de¤il, bu andan itibaren ve piknik sonras› bu bütünlü yönelimin yeni ürünleri devam etmek durumundad›r. urada üzerinde durulmas› gereken önemli bir nokta bu faaliyetin çal›flmas›n›n nas›l flekillenece¤idir. Hedeflenen en genifl kitleyi piknik alan›na nas›l tafl›yaca¤›z? Bunun örgütlenmesini ve koordinasyonunu nas›l gerçeklefltirece¤iz? Bu konuda geçmifl pratiklerimizden ç›kard›¤›m›z deneyimlerimizden yararlanmal› ve sürecin özgünlüklerini hesaba katan bir pratik yönelim içerisinde olmal›y›z. Öncelikle flunun alt›n› çizmekte fayda var. Piknik çal›flmas› baflta da koymaya çal›flt›¤›m›z gibi siyasal kitle faaliyetidir. Kitlelere gitmeksizin, kitle çal›flmas› yapmaks›z›n hedeflenen halkan›n yakalanmas› olanaks›zd›r. Rehber ald›¤›m›z “kitlelerden kitlelere” ilkesini bu çal›flman›n da omurgas›na oturtmak zorunday›z. Tan›d›¤›m›z ya da kurdu¤u-
B
muz iliflkiler üzerinden yeni iliflkilere ulaflabilme yönelimi bir bütün olarak çal›flman›n ve bu çal›flmaya kat›lan her arkadafl›n çabas›n› daha verimli hale getirecektir. Bu verimin ortaya bir olumluluk olarak ç›kabilmesi için harekete geçirici olmak zorunda oldu¤umuzu akl›m›zdan ç›karmamal›y›z. Özellikle program›n zenginli¤i pikni¤in çekim merkezi haline getirilmesinde önemli bir avantaj sa¤lamakta ve pikni¤in do¤al propagandas›n› yapmaktad›r. Geçmifl dönemlerde yaflanm›fl pratiklerden gördü¤ümüz kadar›yla bilet sat›fllar›n›n fliflirilmesi kat›l›m›n yüksek olaca¤› anlam›na gelmemelidir. Önemsenerek, üzerine düflü-
na tafl›nmas›n›n sa¤l›kl› bir flekilde organize edilebilmesi için bilgi ak›fl›ndaki koordinasyonun iyi sa¤lanmas› gerekmektedir. Özellikle kitlenin araç kalk›fl noktalar›na nas›l ulaflaca¤›, hareket saatinin geçirilmemesi üzerinde önemle durulmal›d›r. Pikni¤in duyurusu en genifl flekilde yap›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Radyo ve gazete ilanlar›yla, pikni¤in tan›t›m›na yönelik ç›kar›lan afifllerin özellikle demokratik kitle örgütlerine ve bölgelere as›lmas›yla en genifl kat›l›m›n sa¤lanmas› hedeflenmektedir. Yine en genifl flekilde kurumlara protokol b›rak›larak pikni¤e davet edilmifltir.
lerek kitlelere pikni¤in içeri¤i anlat›labilirse, s›cak ve kucaklay›c› bir tarzda davet edilebilirse insanlar gelir ve o zaman gerçekten bizim harcad›¤›m›z emek yerine ulaflm›fl olur. elenekselleflmifl rutini bozmamak için piknik yapmak, kitle çal›flmas›ndan kopuk, tan›d›k bildik çevrenin kat›ld›¤›, darlaflm›fl bir piknik yapma düflüncesiyle hareket edilmemelidir. Bu faaliyetin, bir ihtiyac›n ürünü olarak gündeme geldi¤ini, sadece piknik aç›s›ndan düflündü¤ümüzde bile hedeflenene ulaflman›n aç›s›ndan bir olumluluk olaca¤›n› gözden kaç›rmamal›y›z. Bugün belirlenen bölgelerde bafllat›lan piknik çal›flmalar› belli bir aflamaya gelmifl durumda. Bölgelerde çal›flma yürüten arkadafllar ortaya bir foto¤raf›n ç›kar›lmas›nda belirleyici durumdad›r. Kitlenin piknik alan›-
ugün (12 Eylül) önümüzde piknik tarihine kadar az›msanamayacak bir zaman dilimi bulunmaktad›r. Bu, 10 gün bizler aç›s›ndan pikni¤e kat›l›m› olumlu yönde etkileyebilece¤imiz önemli bir süre. Israrl› ve disiplinli bir çal›flma yürütürsek hedefledi¤imiz noktay› yakalamamam›z için bir neden yoktur. Yeter ki bu faaliyetin gereklili¤ini kavrayal›m. 22 Eylül’de Umudu tohumca büyütme coflkusuna bask› ve zulüm alt›nda ezilen, sömürülen yoksul ve emekçi halk›m›z›; yok say›lan, inkar edilen yoksul ve emekçi Kürt ulusunu ortak olmaya ça¤›r›yoruz. Yüre¤i, bilinci, Umudu diri olanlar›, binbir emekle örülen bu coflkuyu büyütme ›srar›na, cüretine kat›lmaya, bu coflkunlu¤u tüm ac› ve özlemleriyle doyas›ya yaflamaya ça¤›r›yoruz.
G
ABONEL‹K fiARTLARI 6 AYLIK: 10.200.000 1 YILLIK: 20.400.000 NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir
B
Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Sema Gül Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul Aksaray fiubesi: 0 751 00 38 65 97 00 00 009 Emlak-Halk Bankas› Atatürt Bulvar› fiubesi: 00 238 041 Vak›f Bank Valide Sultan fiubesi: 401 20 35
13-26 Eylül 2002
3
işçi-köylü 37
Baraj aflma kayg›s› ve ittifak aray›fllar› 50 y›ld›r uygulanan IMF politikalar› de¤il mi ülkeyi bugünkü berbat ekonomik koflullara mahkum eden diye soran ve alternatif bir ekonomik program öneren tek bir parti bile yok. Seçime 1,5 aydan az bir zaman kalmas›na ra¤men ülkede burjuva siyaset aç›s›ndan dahi yeterli bir politik atmosfer oluflmad›. A¤ustos ay›n› IMF’nin temsilcisi Kemal Dervifl’in hangi partiye girece¤i sanal merak›yla geçiren partiler, flimdi de baraj korkusuyla ittifak aray›fllar›yla gündemi iflgal ediyorlar. Bir yandan da el alt›ndan seçimi ertelemenin o da olmazsa seçim baraj›n› indirmenin yollar›n› ar›yorlar. ‹flin asl› flu ki, korkuyorlar. Yoksunlu¤a ve yoksullu¤a mahkum ettikleri y›¤›nlar›n kahredici öfkesinin özneleri olmaktan korkuyorlar. Korktukça da suyu daha çok buland›rarak, toplumun ilgisini ülkenin gerçek sorunlar› yerine tali bir tak›m sorunlar üzerinde toplamaya çal›fl›yorlar. fiubat 2001 krizi sonras› bir plan dahilinde emperyalist haydutlar taraf›ndan ülkeye gönderilen Kemal Dervifl’in hangi partiye kat›laca¤› sanki kendi tercihine ba¤l›ym›flcas›na ülke ve sorunlar›n›n çözümü aç›s›ndan çok de¤erli 1 ayl›k zaman› bu bofl merakla harcad›lar. Burjuva siyasetin sa¤ cenah›nda Tayyip Erdo¤an’›n AKP’sinin
remoninin ard›ndan D. Baykal’›n elini s›k›verdi. Kuflkusuz son 10 y›lda koalisyonlardan b›kk›nl›k getiren emperyalist güçler için solda ve sa¤da güçlü birer partiden oluflan siyasal arena en tercih edilenidir. Bir de bunlar›n yan›na buçuk parti konuluverirse bu demokrasi tad›ndan yenmez. 3 Kas›m seçimi bu amaca ulaflmak için bulunmaz bir f›rsat veriyor. Zira y›llar y›l› emperyalist merkezlerce belirlenen politikalar› uygulayan ANAP, DYP, DSP, MHP gibi partiler halk nezdinde önemli oranda itibar ve güven yitirmifl ve buna ba¤l› olarak oy oranlar› %10’luk seçim baraj›n›n alt›na düflmüfltür. 80’li ve 90’l› y›llar boyunca ülke kaynaklar›n› emperyalistlere peflkefl çekme ifllevini baflar›l› bir flekilde yerine getirmifl bu partilerin art›k tasfiye edilme ya da CHP örne¤inde oldu¤u gibi bir süre meclis d›fl›nda kalarak dinlendirilme zamanlar› geldi. Bu gerçekli¤in telafl›yla son ç›rp›n›fllar›n› oynayan ANAP ve MHP bir kap›flma görüntüsüyle seçimi erteletme çabalar›na girdiler. A. Öcalan ve PKK’yi tek seçim sermayesi yapan MHP
Baraj› aflmas› muhtemel olan da, alt›nda kalacak olan da ülkede uygulanan ve halk›n yar›s›n› iflsiz, afls›z b›rakan ekonomi politikalar› konusunda bir çözüm önerememekte. önlenemeyen yükselifli, sol cenahta ise baraj alt› genel görünüm içinde sivrilen Baykal’›n CHP’si emperyalist haydutlar›n siyaseti yeniden yap›land›rma projelerinin en önemli iki yap›tafl›n› oluflturmaktayd›. Siyasal ve fiziksel ömrünün son y›llar›n› yaflayan Bülent Ecevit ve partisi DSP, Hüsamettin Özkan ve ‹smail Cem önderli¤inde kurulan YTP arac›l›¤›yla tarih kitaplar›n›n tozlu sayfalar›na soluk birer resim olarak kaydedildikten sonra CHP, Kemal Dervifl için tek adres haline geldi. Hazret de Amerikalara kadar gidip kafas›ndaki son lekeleri de ald›rarak uzun, s›k›c› bir se-
yasalaflan AB uyum paketine yöneliverdi. Meclisten geçen yasalarla DSP ve ANAP’› A. Öcalan ve KADEK’e yatakl›k etmekle suçlayan MHP, yasan›n baz› maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne baflvuru yapt›. Ömrünü uzatmak için bir flarj olma politikas›yla manevra yapan bir di¤er parti olan ANAP ise, Y›lmaz usanmaz AB’ci olarak MHP’nin bu hareketinden sonra hükümetin seçim hükümeti olarak bile devam›ndan endifle duydu¤una dem vurarak hükümetten çekildi¤ini aç›klad›. Bu geliflmeler üzerine aç›klama yapan Ecevit ise, DSP cephesi olarak çekilmeyi düflün-
mediklerini aç›klad›. Tüm bunlar burjuva siyasetin gediklisi siyasi parti ileri gelenlerince 3 Kas›m’›n tasfiye seçimi olarak görülmesini sa¤lamaktad›r. Emperyalist efendileri dinlenmifl CHP’yi Kemal Dervifl, Bayram Meral, Fikret Ünlü gibi flahsiyetlerle parlatmaya çal›fl›rlarken, onlar da tasfiyeyi engellemek için ittifak aray›fllar›na girmifl durumdalar. Amaç baraj› aflmak olunca siyasal anlamda birbirini en olmad›k sözlerle elefltiren partiler aras›nda seçime yönelik ittifak görüflmeleri yap›labiliyor. DYP ile BBP aras›nda yap›lan görüflmeler bu duruma tipik örnek teflkil ediyor. DYP lideri T. Çiller geçmiflte BBP’yi eli kanl› katilleri meclise sokmakla itham etmifl, ancak, baraj korkusu bas›nca ittifak yapmaya kalk›flm›flt›r. Her ne kadar bu iki parti bir seçim ittifak› yapmam›fl ve bunun nedeni DYP’lilerce Musa Serdar Çelebi ve Ökkefl fiendiller gibi cinayet zanl›s› BBP’lilerin adayl›¤›na koyulan kota olarak gösterilmek istenmiflse de, as›l sorunun liste bafl›na ya da seçilebilecek yerlerine yerlefltirilecek BBP’li say›s› oldu¤u aflikar. Zira DYP, BBP ile yap›lan görüflmeler üzerinden birkaç gün geçmeden BBP’den fark› olmayan A.Türkefl’in o¤lu Tu¤rul Türkefl taraf›ndan kurulan ATP ile seçim ittifak› yapt›. Böylece T. Çiller partisinin %8,5 ile %10,5 aras›nda gezinen oy oran›n› baraj s›n›r›n›n üzerinde tutabilmeyi umuyor. Tasfiye seçiminde baraj› aflan parti 80 ila 120 aras›nda milletvekili ç›karabilecek. BBP’liler ise flanslar›n› Erbakan Hocan›n müritlerinin topland›¤› SP ile flans›n› denemeye çal›fl›yor. Sola m› yerlefleyim? Sa¤a m›? Diyerek papatya fal› bakan ‹smail Cem’in YTP’si seçim için sönük kalan M.Ali Bayar’›n DTP’si ile flört ediyor. Burjuva siyasetin sol cenah›nda konumlanan ÖDP, EMEP, SHP, SDP ise uzun süre Kürt burjuvazisinin temsilcisi HADEP ile ittifak görüflmeleri yürüttükten sonra ÖDP’nin k›sa bir süre önce kendilerinden ayr›lan SDP’lilere koyduklar› k›smi ambargo nedeniyle ikiye ay-
r›ld›lar. EMEP, SDP ve HADEP, HADEP’e aç›lan kapatma davas› sonras› stepne olarak kurulan DEHAP çat›s› alt›nda seçime gitmek için anlaflt›lar. ÖDP ile SHP ise ÖDP çat›s› alt›nda seçime girecekler. Görüldü¤ü gibi sol cenahta da sa¤ cenahta da ittifak›n bini bir para. Tek amaç öncelikle baraj› afl›p meclise girebilmek, sonraki hedef ise koalisyon ortakl›¤›. Bu sayede sömürüden pay kapmak. Ancak ifller ittifaklarla çözülecek gibi de¤il. Kamuoyu yoklamalar›nda 8,8
¤iflikli¤i gerektiriyor. Zira bu meclis geçti¤imiz y›l yapt›¤› bir de¤ifliklikle seçim kanununda yap›lan de¤iflikliklerin bir sonraki seçimlerde uygulanabilece¤i kural›n› getirdi. fiimdi salt seçim kanununu de¤ifltirmekle baraj afla¤› çekilemeyecek. Ayn› zamanda bu anayasa kural›n›n da de¤iflmesi gerekmektedir. Dün emperyalizme uflakl›kta s›n›r tan›mayanlara bugün yolun sonu görünüyor. Emperyalist merkezlerce haz›rlanan senaryo gere¤i birçoklar› %10’luk baraj›n alt›nda kalarak
gibi bir oy oran›na sahip olan DYP bile yapt›¤› ittifakla baraj› aflmak aç›s›ndan yeterince güvende say›lamaz. Üstüne üstlük yap›lan bu ittifaklara bu partilerin seçmen kitlelerinin nas›l tepki verece¤i de bilinmiyor. ÖDP, EMEP ve SHP’nin HADEP’le yapaca¤› bir ittifak›n seçmenden olumlu bir tepki alma olas›l›¤› varken ÖDP ve SHP’nin d›fl›nda kald›¤› ittifak güçsüz kald›. Bu durum DEHAP ittifak›n›n en fazla %7-8 lik bir oy oran›yla meclisin d›fl›nda kalmas›n› sa¤layacak gibi görünüyor. Burjuva partilerin barajdan kurtulmak için bulduklar› tek yol ittifak de¤il. ‹ttifaklarla birlikte baraj› %5’e çekme giriflimleri ile zay›f bir olas›l›k da olsa 11 Eylül’ de Milletvekili Listeleri aç›kland›¤›nda oluflacak küskün milletvekillerinin oluflturaca¤› bir hareketle seçimi gelecek y›la ertelemek halen oynanabilecek kozlar aras›nda. Seçim kanununun de¤ifltirilerek baraj›n düflürülmesi anayasa de-
siyasal ömürlerini tamamlayacaklar. Ancak iflin tehlike arzeden boyutu seçimle gönderilen uflaklar›n yerini yeni uflaklar›n alacak olmas›. Yukar›da mercek alt›na ald›¤›m›z konular›n seçime giden bir ülkenin yegane tart›flma konular› olmas› durumun tipik göstergesi. Baraj› aflmas› muhtemel olan da, alt›nda kalacak olan da ülkede uygulanan ve halk›n yar›s›n› iflsiz, afls›z b›rakan ekonomi politikalar› konusunda bir çözüm önerememekte. Varsa yoksa IMF program› uygulanacak, uluslararas› finans kurulufllar› ile iyi geçinilecek söylemleri. ‹yi de 50 y›ld›r uygulanan IMF politikalar› de¤il mi ülkeyi bugünkü berbat ekonomik koflullara mahkum eden diye soran ve alternatif bir ekonomik program öneren tek bir parti bile yok. Bu flartlar alt›nda 3 Kas›m seçimlerinin say›sal bir oyun olmaktan öte bir anlam› bulunmuyor. 2,5 partili demokrasi ile bir dört-befl y›l daha yitirilecek.
4
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
Alevi oylar› yine pazarlan›yor 3 Kas›m 2002’de yap›lacak olan erken seçim tart›flmalar›, her seçim döneminde oldu¤u gibi bu y›l da, belli bir oy potansiyeli tafl›yan kesimleri tavlamaya çal›flan burjuva partilerin manevralar›yla yo¤unlaflmakta. Ezilen-emekçi halk›n y›llard›r çekti¤i zulmün uygulay›c›s› burjuva partilerin baraj› aflamama endiflesiyle tak›nd›klar› bu “halk sever”
‘99 seçimine kadar CHP’nin hanesine yaz›lan Alevi oylar› Deniz Baykal’›n CHP’nin bafl›na geçmesiyle ‹stanbul il baflkanl›¤› seçimini kazanan aday› hakk›nda ilk defa bir Alevinin kazanmam›fl olmas›na sevindi¤ini belirtmesi üzerine belli bir da¤›lma yaflad›. Alevileri oy deposu olarak gören SHP ve CHP gibi partilerin hükümeti döneminde
baraj› aflma telafl›yla Alevileri birden bire hat›rlad›¤›, jestler yapt›¤› bir sürece denk gelen 31 A¤ustos 2002 tarihinde yap›lan toplant›n›n amac›; seçime girecek burjuva partilerini aç›k art›rmaya sokarcas›na yar›flt›rmak, Alevileri en çok vaat veren partiye yedeklemektir. Ki bunun toplant› ard›ndan gerek aç›klama yapan Cem Vakf› Baflkan› ‹zzettin Do-
pozlar›n› bir “oy av› sezonu” olarak tan›mlamak yerinde olacakt›r. Erken seçimlere iki aydan az bir süre kala oy avc›lar›n›n en çok göz dikti¤i kesimi ise nüfusu 15-20 milyon aras›nda olan Aleviler oluflturuyor. Yüzy›llardan gelen ezilmifllik ve horlanm›fll›kla kendili¤inden gelen bir muhalif kimli¤i tafl›yan Aleviler bu yönleriyle devletin de özel ilgi alan›na girmifltir. Kemalizmi en rahat kabul gördürece¤i kesim olarak görülen Aleviler tafl›d›klar› ilerici-ayd›n nitelikleri kullan›larak hep sisteme yedeklenmeye çal›fl›lm›flt›r. 12 Eylül sonras› dönemde önce SHP’nin, ard›ndan
yaflanan Çorum, Marafl, Sivas gibi katliamlar, bu partilerin Alevilere iliflkin samimiyetsizli¤ini gösterirken, faflist devletin katliamc›l›¤›n›n parlamentodan, hükümetten öte oldu¤unu da deflifre etmifltir. ‘99 seçimlerinde genifl bir yelpazeye da¤›lan Alevi oylar› seçim arifesi yaflad›¤›m›z flu günlerde yeniden pazarlanmaya bafllad›. Bafl›n› 90’l› y›llarda yap›lanan Cem Vakf›’n›n çekti¤i 600 Alevi-Bektafli-Meslevi örgütünden 1300’ü aflk›n temsilcinin kat›ld›¤› Alevi Zirvesi tam da bahsini etti¤imiz oy pazar›n›n tezgah› oldu. Birçok burjuva partinin
¤an’›n konuflmalar›ndan gerekse de DYP, DSP, CHP ve YTP Genel Baflkanl›klar›na fakslanan talepler listesinden anlayabiliriz. Kurulduklar› günden beri devletle daha bir içli-d›fll› olan Cem Vakf›, Ehli Beyt Vakf› gibi kurumlar›n bu süreçte halk›n güveninin günbe gün eridi¤i partilere oy vermemesi ça¤r›s›n› yapmas›n› elbette ki bekleyemeyiz. Ki flunu da unutmamak gerekir ki genel Alevi kitlesi üzerinde oynanmaya çal›fl›lan bu oyun HADEP’e yak›nlaflan Kürt-Alevileri’nin yan›s›ra di¤er reformist partilere kayabilecek Alevi oylar›n› da toparlaman›n manevras›d›r.
Bu do¤rultuda Alevi oylar›n› pazara ç›karan, bafl›n› CemVakf›’n›n çekti¤i Alevi örgütlerinin etiket yapt›¤› noktalar baz› yönleriyle Alevi kitlesinin taleplerine de¤inse de öz olarak onlar›n as›l taleplerini ifade etmemektedir. Biraz açacak olursak; * Alevi-Bektafli-Meslevi yurttafllar›n, din hizmetlerine genel bütçeden ayr›lan pay›n en az üçte birinin ayr›lmas› * Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n A’dan Z’ye yeniden yap›lanmas› * Alevi ‹slam anlay›fl›n›n din ders kitaplar›na konmas› * Devlete ait TV ve radyolarda bütün inanç gruplar›n›n kendilerini ifade etmesi için belli saatlerin tahsis edilmesi * Cemevlerine devletçe destek sa¤lanmas› * Saz›n okullarda müzik aleti olarak ö¤retiminin tavsiye edilmesi gibi alt› öneri. Alevi oylar›n›n etiketi olarak sunulmufl. Burada flunu belirtmek zorunday›z; insanca yaflam standartlar›n›n gerisinde bir yaflam dayat›lan halk›m›zdan e¤itim ya da sa¤l›¤› esirgeyenlerin 3-5 Cemevi yapt›rmas›, devrimci-demokrat türkülerin çal›nd›¤› radyolara tahammül edemeyip kapatanlar›n birkaç saatli¤ine Alevi kültürünü yans›tmas› zor bir fley de¤ildir. Ancak tüm bunlar› yapanlar›n, bu kültürle yetiflmifl ayd›n, sanatç›, devrimci onlarca insani Sivas’ta oldu¤u gibi diri diri yakmas›, katletmesi ve bunu bizzat yapanlar› sal›vermesi asla unutulacak fleyler de¤ildir. Alevi oylar›n›n nas›l sat›l›¤a ç›kar›ld›¤›ndan bahsettik. Bu pazar›n sad›k müflterilerinden CHP seçim çal›flmalar›nda Alevilere ilk jestini Hac› Bektafl flenliklerinde yapt›. Di¤er partilere nazaran daha ilgiyle karfl›lanan Deniz Baykal fienli¤in
oldu¤u günlerde Cem Vakf› Baflkan› ‹zzettin Do¤an ve birkaç grubun deste¤ini cebine koydu. Yine ayn› günlerde seçim bildirgesini aç›klayan DSP ise Nevflehir’de Hac›bektafl ad›yla bir üniversite kurulmas›n›n yan›s›ra ‹zzettin Do¤an’›n flartlar›n›n önemli bir k›sm›n› karfl›lamay› vaad etti. Alevilere oynayan partilerin bafl›nda gelen YTP ise ‹smail Cem ve Hüsamettin Özkan gibi üst düzey yöneticilerini Alevi kurulufllara ve dedelere seferber etti. ‹zzettin Do¤an’› bizzat evinde ziyaret eden DYP Cem Vakf›yla eski dostlu¤unu palazlarken Tansu Çiller Cem Radyo’da yapt›¤› konuflmada “Ben Alevilerin bütün haklar›n›n verilmesinden yanay›m ve verece¤im” diyerek “yapaca¤›m, edece¤im”lerini s›ralad›. ANAP lideri Mesut Y›lmaz’sa ince takti¤ini AB’ci kimli¤iyle oynuyor. “Aleviler ve AB” konulu sempozyum öncesi Alevi Vak›f, dernek baflkanlar› ve dedelerle görüflen Y›lmaz AB’ye ad›m atmak için Alevilerden destek istedi. Alevi oylar› konusunda flans› en düflük olan MHP ise aday koyaca¤› Alevi dedeyi arama telafl›n› sürdürmekte. Alevi oylar›n› pazarlayanlar›n da, müflteri olan›n da durumu böyleyken bugün Alevi mezhebine sahip halk›n beklentilerini de halk›n di¤er kesimlerinin beklentilerini de bugün hükümet olacak hiç bir burjuva parti gerçeklefltiremez. Zira tüm bu zulüm ve sömürünün sorumlular› olanlar›n iktidar olma h›rs›yla girifltikleri bu oyunlar ortadad›r. Alevilerin de, sünnilerin de pazara ç›kar›lacak gelecekleri yoktur. Egemenlerin ve onlar›n partilerinin tek düflündü¤ü bu seçim sezonunda da birilerini seçim mezesi yapmakt›r.
işçi-köylü 37
S›n›fsal yaklafl›m CAN ÇEK‹fiMEN‹N YEN‹ B‹R K‹LOMETRE TAfiI OLARAK 11 EYLÜL Bir 11 Eylül günü (1973) fiili’deki Allende yönetimine karfl› yapt›rd›klar› askeri darbe ve ard›ndan gelen katliamlar, iflkenceler ve azg›nca bir faflist zulüm diktas› döneminin aç›l›fl›na vesile olmalar›n›, ABD D›fliflleri Eski Bakan› Kissinger flu sözlerle aç›kl›yordu : Halk›n sorumsuzca yapt›¤› tercihler nedeniyle bir ülkenin komünistleflmesine seyirci mi kalaca¤›z?” Tam 7 y›l bir gün sonra, bu sefer 12 Eylül’de (1980) Türkiye’de askeri faflizme geçiliyor ve Pinochet’yi aratmayacak bir zulüm ve terör alt›nda, ülkemizin baflta komünistler olmak üzere, devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever bütün muhalif dinamikleri, ezme ve yok etme operasyonuna maruz kal›yordu. Perde gerisinde yine ABD emperyalizmi vard›. Tarihler Eylül’ün yine ayn› günlerini gösteriyordu ve bundan tam bir y›l önce 11 Eylül’de (2001) sald›r›ya u¤rayan bu sefer ABD oluyor, askeri ve ekonomik güçlerinin kumanda merkezi ve simgesi niteli¤indeki hedefler (Pentagon ve DTM) vuruluyordu. Faillerine yönelik spekülasyonlar›n hala yap›lageldi¤i ve bundan sonra da yap›laca¤› 11 Eylül eylemlerinin; “ka¤›ttan kaplan” benzetmesini hat›rlat›rcas›na ABD’ye büyük bir prestij kayb› sa¤lad›¤›, “eriflilemez”, “dokunulamaz” imaj›n› bozdu¤u, “sald›r›lamaz” statüsünü paralad›¤›, bu çerçevede de dünya mazlumlar› cephesinde “bayram” havas› yaratt›¤›, o günün yaflanan gerçekleriydi. ABD’nin kendi tezgah› oldu¤u yolunda “senaryo”dan öteye gidemeyen iddialar› bir kenara b›rak›p, eylemlerin devrim cephesinde yaratt›¤› havan›n geçici oldu¤unu da bir tarafa yazarak, ertesi günden itibaren bu sald›r›lar›n dünyadaki dengeleri ve karfl›-devrimin yönelimini hangi boyutta etkiledi¤ini, nas›l sonuçlar do¤urdu¤unu de¤erlendirmemiz gerekiyor. Pearl Harbour bask›n›n›, özgün koflullar›yla de¤erlendirip, vurdu¤u hedefleri de dikka-
13-26 Eylül 2002
5
te alarak saymazsak, ABD’nin kalbi, beyni konumundaki yerlerin, üstelik gerçeklefltirilen tarzda ilk kez vurulmas›, tam anlam›yla büyük bir “flok” niteli¤indedir. Devam›ndaki geliflmeler de özellikle ABD önderli¤indeki emperyalistlerin giderek artan bir biçimde sald›r› ve yönelimiyle beraber, yeni bir döneme ç›k›fl noktas› oldu¤unu göstermektedir. 11 Eylül, ne yeni bir ça¤›n bafllang›c› ne de 3. emperyalist paylafl›m savafl›n›n ilan›d›r. Ama, ABD’nin kendi kotarm›flcas›na yararland›¤› bir f›rsat haline getirilmifl ve dünya çap›nda ola¤anüstü hal ve s›k›yönetime geçilmesinin gerekçesi olarak kullan›lm›flt›r.(1) Emperyalizm, ne “küreselleflme” ad›n› verdikleri süreçle beraber nitel ne de 11 Eylül sonras›nda nicel yönde bir de¤iflime u¤ram›flt›r. Sonuçlar›ndan yola ç›kacak olursak, ne proleter devrimleri ça¤› kapanm›flt›r ne de emperyalist cephede faflizme geçildi¤i yolundaki bir belirleme geçerlilik tafl›maktad›r. 11 Eylül ile geçilen evre, ABD önderli¤inde gelifltirilen azg›nca sald›rganl›¤›n, giderek koyulaflt›r›lan terörün(2), kendi ürettikleri yasa ve anlaflmalar› dahi tan›mazl›¤›n (Cenevre Sözleflmesi, BM ‹flkenceyle Mücadele Sözleflmesi, vb.), her türden bask› ve zulmü pervas›zlaflt›rman›n meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›ld›¤› bir özellik tafl›maktad›r. Emperyalist fleflerin, faflizmin felsefi kavramlar›yla konufltuklar› ve hareket ettikleri bu süreç, anti-emperyalist, anti-faflist direnç noktalar›na yönelimle s›n›rl› kalmamakta, di¤er emperyalist güçlerin kontrol/denetim alt›na al›nmas›n›, yoldan ç›kan faflist, gerici uflak ve iflbirlikçilerin tam bir itaatle hizaya getirilmesini de hedeflemektedir. “Böl-Yönet” stratejisine “Yok Et”in eklendi¤i, kendileriyle olmayan herkesin düflman ilan edildi¤i, “güvenlik” bahanesi ve “anti-terörizm” gerekçesinin bayrak edinildi¤i, “öteki” kavram› ve “göçmenlik”(3) statüsü ile potansiyel suçlu tan›mlamas›n›n yap›ld›¤›(4) , iflkencenin ve yarg›s›z
infaz›n yasallaflt›r›ld›¤› (ABD, ‹srail, Guantanamo), düzmece mahkemelerin oluflturuldu¤u (UCM) ve ona bile tahammülün gösterilmedi¤i, 11 Eylül’le geçilen bir y›ll›k süreçte; BM’in 1368 ve 1373 say›l› kararlar›n› takiben(5) neredeyse bütün ülkelerde ç›kar›lan “terör” kanunlar›yla, mevcut yasalardaki temel hak ve özgürlüklerin budanmas›, sosyal haklar›n k›s›tlanmas›yla, kitleler üzerindeki bask› ve zulüm koyulaflt›r›lm›flt›r.(6, 7) 12 Eylül’ün 24 Ocak’›n bir devam› ve gere¤i oldu¤u gibi, 11 Eylül sonras› dönem de ciddi bir ekonomik sars›nt› ve gerileme içerisine giren ABD emperyalizminin “yeniden paylafl›m” yolunda ad›m atmas›n›n zorunlu sonucu olarak flekillenmektedir.(8) “Yeni Dünya Düzeni” denilirken, 21. yüzy›lda dünyan›n yeniden düzenlenece¤inden söz edilirken kast edilen buydu. ABD emperyalizmi boyutlu bir kan kayb›na girmiflti. Petrol ve enerji havzalar›na çöreklenmeli, savafl/silah sanayisini canland›rmal› ve elinden kaymakta olan dizginlere yeniden yap›flmal›yd›. 2. Bush ve ekibi bu amaçla ifl bafl›na gelmiflti. Tümü petrol ve silah tekellerinin do¤rudan temsilcilerinden oluflan bu kabine, 11 Eylül’den çok önce planlar›n› yapm›fl, verdikleri demeçlerle program ve hedeflerini a盤a vurmufllard›.(9) “Küreselleflme”(10) diye adland›r›lan dönemin ana ç›k›fl noktas›, sermayenin/sömürünün önünün düzlenmesi, her türden engelin ortadan kald›r›lmas›d›r. Bu siyasetin en etkili arac› emperyalist iflgal ve sald›r› savafllar›d›r. Daha 6 ay dolmadan K›z›ldeniz’den Pasifik Okyanusu’na kadar bütün Asya’da üslenen(11) ABD’nin; Afganistan’la bafllay›p Filipinler, Yemen, Gürcistan, Somali ve Filistin’e uzanan sald›r› ve müdahalelerinin, haz›rl›klar› büyük ölçüde tamamlanan ve giderek kan›ksat›lan Irak’la sürmesi ve onunla kalmay›p daha da genifllemesi kaç›n›lmaz gözükmektedir.(12) Bu plana di¤er emperyalist güç ve koalisyonlar›n (AB, Rusya, Çin vd) ne oranda kat›laca¤› veya köstek olaca¤› henüz belli de¤ildir. Bu süreci belirleyecek faktörlerden birisi emperyalistler aras›ndaki denge (ittifaklar ve savafllar) ise di¤eri ve esas› da devrimlerdir. Savafl makinelerini bozacak yegane güç halklar›n gücüdür. Emperyalist sal-
d›rganl›¤a ve savafllara son vermenin, di¤er bir deyiflle kal›c›, adil ve gerçek bar›fl› tesis etmenin tek geçerli yöntemi, bizim gibi ülkelerde halk savafl› yoluyla proletarya önderli¤indeki demokratik devrimlerdir. fiiddeti bertaraf etmenin yolu, halk›n devrimci fliddetini uygulamas›ndan geçiyor. 11 Eylül bahanesiyle ata¤a kalkan emperyalist-faflist ve her türden gerici koalisyonu durdurmak, güçlü bir direnifl hatt› oluflturmak için, ortak düflmana karfl› en genifl kitleleri seferber etme görevi ile yüz yüzeyiz. Türkiye’de 12 Eylül’ün hala bütün kurumlar› ve yasalar›yla ayakta olmas›, bu görevi baflaramamam›zdan ötürüdür. Ülkemizdeki 12 Eylül gibi süreçlerin dünya çap›nda büyük bir paranteze al›nmas›n› amaçlayan, 11 Eylül’le devreye giren dönemin kurumsallaflt›r›lmas›n›n, dünya halklar›na ve proleter dünya devrimine verece¤i zarar çok daha büyüktür. 11 Eylül’le girilen süreci bu kavray›flla ele almak durumunday›z. 1) Ülkemizdeki kesintisiz 33 y›ll›k S›k›yönetim ve OHAL sürecinin bafllang›c›na Marafl (1978) katliam›n›n gerekçe k›l›nmas› gibi. 2) Mary Robinson, BM ‹nsan Haklar› Komisyonu Baflkan›, 10.06.2002, “ABD, ‹ngiltere, Almanya ve Kanada’n›n yan› s›ra M›s›r, Rusya ve Özbekistan gibi daha bir dizi ülkede terörizmle mücadele ad› alt›nda insan haklar› ihlalleri art›yor.” 3) Jörg Haider, Avusturya’l› Faflist Lider, 28.06.2002, “Irkç› ve faflist olarak damgaland›m ama flimdi AB benim 10 y›l önce savundu¤um görüfllerin benzerini ortaya koydu.” 4) ABD’de 11 Eylül sonras›nda “terörle mücadele” kapsam›nda kararlaflt›r›lan, ülkeye girifl yapan yabanc›lar›n parmak izi ve foto¤raflar›n›n al›nmas› uygulamas›na, befl ülke (‹ran, Irak, Libya, Sudan ve Suriye) kapsam›nda 11 Eylül 2002’de bafllan›yor. Ayr›ca ABD’de yaflayan ve vatandafl olmayanlara da adres de¤iflikliklerini 10 gün içinde bildirme yükümü getirildi. 5) 117 Devletin BM Terörle Mücadele Komitesi’ne sundu¤u raporlar neticesinde, flimdiye kadar, ço¤u devrimci ve yurtsever 1334 örgüt “terörist” ilan edildi. 6) Josep Pique, AB Dönem Baflkan›, ‹spanya D›fliflleri
Bakan›, 31.12.2001, “Terörizme karfl› mücadelede y›llard›r kaydedemedi¤imiz ilerlemeleri 11 Eylül’den sonra birkaç haftada kaydettik. Bir numaral› önceli¤imiz, en büyük tehdit olan terörizmle ortak mücadeledir. Slogan›m›z, ‘Küresel Alanda Daha Fazla Avrupa’d›r.” 7) Javier Solana, AB Konseyi Genel Sekreteri, 24.04.2002, “11 Eylül’den sonra AB de kendi güvenlik stratejisini de¤ifltirdi. AB’de ayn› zamanda yap›sal de¤ifliklik oldu.” 8) V.‹. Lenin, Bütün Eserleri, Cilt 27, sf. 383 “Devletlerin iç ve d›fl politikalar›n› belirleyen, iktidardaki s›n›flar›n ekonomik ç›karlar›d›r. Diplomatik kurnazl›klar›n karmaflas›nda ve bulan›k suda avlanmaktan hofllanan ya da baflka türlü yapamayan kifliler, s›n›flar, partiler ve gruplar taraf›ndan bazen yapay olarak oluflturulup arap saç›na döndürülen labirentlerde kaybolmak istenmiyorsa bu gerçe¤in hiçbir zaman ak›ldan ç›kar›lmamas› gerekir.” 9) ABD 4 Y›ll›k Savunma De¤erlendirme Raporu, 2000 “ABD’nin Bat› Avrupa ve Kuzey Asya’daki konufllanmas› yetersizdir. Bu nedenle ABD’nin askeri konufllanmas› yeniden yönlendirilecek, bu bölgeler d›fl›nda yeni üsler de gerekecektir. Dünya üzerindeki her alan›n ABD’ye aç›k olmas› sa¤lanacak, kapat›lan yerlere, örne¤in bir ulus-devletin topraklar›na zorla girmek, rejimini de¤ifltirmek söz konusu olabilecektir.” 10) Henry Kissinger , ABD D›fliflleri Eski Bakan›, 12.10.1999, “Küreselleflme, ABD egemenli¤inin adlar›ndan yaln›zca birisidir.” 11) Paul Wolfowitz, ABD Savunma Bakan Yard›mc›s›, 06.01.2002, “Üslerin fonksiyonu, askeri olmaktan çok siyasidir. Bunlar herkese geri gelme kapasitemizin oldu¤unu ve geri gelece¤imiz mesaj›n› vermektedir.” 12) Richard Myers, ABD Genelkurmay Baflkan›, 23.10.2001, “ Afganistan sadece küçük bir parça, 2. Dünya Savafl›’ndan beri en büyük plan söz konusu.”
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
6
Deri-‹fl Tuzla fiubesi’nde üye say›s› art›yor
Hasan Sonkaya Kartal: Sendikalar›n kan kaybettikleri, sendikac›lar›n iflçileri s›rt›ndan hançerledi¤i, patronlarla uzlaflt›¤›, iflçilerin ise sendikaya, sendikac›lara güvenlerinin kalmad›¤› bir dönemde Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiubesi’nin üye say›s› gün geçtikçe art›yor. Üye say›s›n›n art›fl nedenini ö¤renmek amac›yla Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiube Baflkan› Hasan Sonkaya’n›n görüfllerini ald›k.
Uzun süredir gündemde olan kamu emekçilerinin toplu görüflme süreci, yap›lan pazarl›klar ve görüflmeler sonucu t›kand› ve görüflmelerden net bir sonuç ç›kmad›. Toplu görüflmelerin t›kanmas› ile birlikte kamu emekçileri uyar› eylemlerine bafllayarak taleplerinin kabul edilmesini istediler. KESK’e ba¤l› sendikalar taraf›ndan yap›lan eylemlerin ilkinde kamu emekçileri K›z›lay meydan›n› zorlam›fl ve kurulan polis barikat›n› aflmak için k›sa süreli çat›flma yaflanm›fl ve eyleme di¤er bölgelerden gelen kamu emekçilerinin yollar› kesilerek eylem alan›na sokulmak istenmemiflti. Ancak gösterilen ›srar ve sendika bürokratlar›n›n yapt›¤› pazarl›k sonucu kamu emekçileri bir araya gelirken, sendika bürokrasisi oluflan gergin ortam› yat›flt›rma telafl›yla pazarl›k yaparak eylemi S›hh›ye Abdi ‹pekçi Park›’na hapsetme amac›ndayd›. Devletin “K›z›lay’da eylem yapt›rmaz müdahale ederiz” tehditleri sendika bürokrasisini ürkütmüfltü. KESK yönetimi kürsüden kamu emekçilerine “çat›flaca¤›z, K›z›lay’a girece¤iz” derken kürsünün arka taraf›nda pazarl›k yaparak
SÖYLED‹KLER‹M‹ZLE YAPTIKLARIMIZ AYNI Hasan Sonkaya: Sürecin kötüye gitti¤i, y›llard›r verilen mücadelenin, miras›n bitme derecesine geldi¤i, iflçinin kendi sendikac›s›na güvenmedi¤i, eski militan duruflun tamamen yitirildi¤i, sendikac›lar›n sermaye ve uzant›lar›na teslim oldu¤u bir dönem yaflan›yordu. Deri-‹fl Sendikas› Tuzla fiubesi’nde 18 Kas›m 2001 tarihinde Ola¤anüstü Kongre yafland›. Bu kongrede s›n›f mücadelesinde yer almak isteyen s›n›f dostlar›m›zla hareket ederek yönetime geldik. Biz göreve geldi¤imizde 43 fabrika sendikal›yd›. 850 sendika üyesi vard›. fiu an 60 fabrika sendikal›. 1436 üyemiz var. Sendikac›l›k bir ekip iflidir. Yönetime seçilen arkadafllar, iflçiler taraf›ndan sevilen, say›lan kiflilerdir. Söyledikleriyle yapt›klar› birbirine uyuyor. Yönetimdeki ar-
“sald›rmay›n eylemi parkta bitirece¤iz” mesajlar›n› vermekteydi. Eylem sonunda ise KESK baflkan› Sami Evren baflbakana kendisine iki saat ay›rd›¤› için teflekkür ederek eylemi bitirdi. 5 Eylül’de yap›lan “isteksiz çal›flma” eylemi ise “devleti uyar›yoruz” k›l›f›na büründürülerek kamu emekçilerinin önüne konuldu. Egemenlerin girilen d›fl borç bata¤›nda bo¤ulmamak için ezilen emekçi kesimlere yönelik bafllatt›¤› sald›r› dalgas›n›n bir yans›mas› olan bu süreç gerek KESK’in girdi¤i süreci gerekse de kamu emekçilerinin bugünden bafllayan ve önümüzdeki günlerde daha da derinleflecek zorlu mücadele günlerinin sinyalini vermekte. Kamu emekçileri taraf›ndan “sahte sendika yasas›” olarak formüle edilen 4688 say›l› yasa, toplu sözleflme ve grev gibi önemli haklar› emekçilerin elinden alan bir yasa. Toplu sözleflme süreçlerinde sendikay› sadece görüfl belirtmekle s›n›rland›ran bu yasan›n etkileri bugün çok daha aç›k görülmekte. KESK’in bu sald›r› dalgas›n›n bafllad›¤› dönemde kendisini nas›l flekillendirdi¤i, formüle etti¤i önemlidir. Bu yasan›n
kadafllar iflçilerin sorunlar›yla kendi sorunuymufl gibi ilgileniyor, çözümler üretiyor. Yönetim bir bütün olarak uyum içerisinde hareket ederek iflçilere s›n›f bilincini tafl›maya çal›fl›yoruz. Önümüze koydu¤umuz hedefler flunlar; 1- Mutlak suretle üyelerimizin daha iyi koflullarda çal›flmas› için çaba harcayaca¤›z. 2- Bölgemizde sendikas›z ve sigortas›z iflçi çal›flt›rmalar›n› engellemek için gerekli giriflimlerde bulunaca¤›z 3- Deri iflçilerinin haricinde bölgede çal›flan ayr› ifl kollar›nda çal›flan iflçilerin örgütlenmesine de çaba harcayaca¤›z. Burada bir örnek vermek istiyorum. ‹ki ifl yerini örgütledik. Biri Kristal-‹fl di¤eri Teksif Bak›rköy fiubesi’ne iflçi kaydettirdik. Yani yönetim ve iflçiler di¤er dost sendikalarla dayan›flma içerisinde olacakt›r.
IMF ve SEND‹KAL BÜROKRAS‹YE KARfiI “BAR‹KAT AÇILACAK BAfiKA YOLU YOK” kald›r›lmas› için bugün oldu¤u gibi kararl› mücadele imajlar› çizen sendika bürokrasisi, asl›nda sald›r›y› püskürtme ve yasay› geri çektirmeden öte kendisini bu yasaya uydurma ve gerekti¤i noktalarda da zorlama takti¤ini ald›. Devletle oturulan pazarl›k masalar›nda sendika bürokrasisine verilen sus pay›, bu sonucu ortaya ç›kard›. Uzunca bir süre taban›n› üyelik yar›fl›yla oyalayan KESK mücadeleyi bir anlamda tatile soktu. Ard›ndan yaflanan özellikle egemenler cephesinden yap›lan sald›r›lara karfl› yaflanan suskunluk üye al›m›n›n ya da art›r›m›n›n belirleyici bir sorun olmad›¤›n› kamu emekçilerine gösterdi. T›pk› Türk‹fl gibi alanlar› bir anlamda emekçilerin öfkesini boflaltma yeri olarak kullanan KESK, gelinen noktada onu da en asgari düzeye indirmifl durumda. KESK yönetimi artan hak gasplar›na karfl› alanlarda mücadele yerine sorunlar› pazarl›k masalar›nda diyalogla, bas›n aç›klamalar›yla, uzlaflma ile çözmeye çal›flmaktad›r. Dönem dönem hu-
kuk kap›lar›n› da arfl›nlayan sendika bürokratlar› kamu emekçilerinin mücadelesini bu tarz yöntemlerle bo¤maya ve pasiflefltirme u¤rafl›nda. Bugün kriz bata¤›nda debelenen ve “IMF program›n› hayata geçiremezsek çökeriz” kabusunu yaflayan egemenler aç›s›ndan izlenen bu yol da çok fazla bir etki yaratmamakta. Son toplu görüflmelerde sendika a¤alar›na söylenen “ücretlere istedi¤iniz zamm› yaparsak IMF k›zar” sözleri sorunun devlet aç›s›ndan en net ifadesi asl›nda. K›sacas› kamu emekçilerine verilen mesaj, “ald›¤›n›zla yetinin” olurken sendika a¤alar›na da “ortal›¤› kar›flt›r›p iflimizi zorlaflt›rmay›n” olmakta. KESK’in yönetimi aç›s›ndan ise sorunu fazla büyütmeyi onlar da istememekte. Bütçeden ayr›lan paydan biraz daha k›r›nt› verin, susal›m diyorlar. Bugün as›l hedefe konulan devletle uzlaflma çabas›, yaklaflan seçim sürecinde al›nan tav›rla da kendini göstermekte. Kendilerini emekçi cephesinin temsilcileri ola-
Fatih Belediyesi’nde anlaflmazl›k Fatih Belediyesi’nde çal›flan iflçiler, 1 Mart 2002 tarihinden beri sürdürdükleri Toplu ‹fl Sözleflmesi’nin 6 ay geçmesine ra¤men sonuçlanmamas› üzerine 3 Eylül günü saat 11:30’da Fatih Belediyesi’nin önünde bir bas›n aç›klamas› yapt›lar. Aç›klamay› yapan Genel-‹fl Sendikas› 5 No’lu fiube Baflkan› Kadir Do¤utekin “Fatih semtinin bütün sorunlar›yla biz u¤rafl›yoruz. Bunun yan›nda kendi sorunlar›m›zla da bo¤ufluyoruz. Ancak 4 kiflilik bir ailenin geçim endeksinin 1 milyar› aflt›¤› koflullarda sorunlar›m›z›n alt›nda ezili-yoruz. Çocuklar›m›z› okula gönderemiyoruz. Amac›m›z grev yapmak de¤ildir, ancak taleplerimiz kabul edilmezse yasal hakk›m›z olan grevi kullanmaktan çekinmeyiz” dedi. ‹flçi çocuklar›n›n kat›l›m›n›n yo¤un oldu¤u aç›klamada; çocuklar “Okumak istiyorum”, “Hakk›m›z› söke söke al›r›z” yaz›l› dövizler tafl›rken coflkulu bir flekilde slogan att›lar.
Yonca grevi 4. ay›n› dolduruyor Kartal: Limter-‹fl Sendikas›na üye olduklar› gerekçesiyle 26 Nisan 2002 tarihinde haks›z bir flekilde iflten at›lan Yonca Teknik iflçilerinin grevi 4. ay›n› dolduruyor. Limter‹fl Sendikas› yapt›¤› yaz›l› aç›klamada; “26 Nisan günü bafllayan grevimiz patronun yasad›fl› bir flekilde ‘grev k›r›c›lar›n›’ çal›flt›rmas›, yönetici ve grevci iflçilere yönelik gözalt› ve polis sald›r›lar›na ra¤men kararl›ca ve mücadele ruhuyla devam etmektedir. G‹SAB’› (Gemi ‹nfla Sanayicileri Birli¤i) arkas›na alan patron milyon dolar› bulan zarar›na ra¤men bizimle masaya oturmuyor. Tersane iflçileri y›llar sonra bafllatt›klar› grev mücadelesini baflar›yla tamamlayacakt›r” denildi.
rak ifade eden sendika bürokratlar› sistemle ne kadar çok bütünlefltiklerini daha ç›plak göstermekteler. Adeta Dervifl’in gözde adam› olma yar›fl›na dönen adayl›k sorununda iflçi s›n›f› ve emekçilere yönelen kapsaml› sald›r›lar›n sorumlular›ndan yana tav›r göstererek emekçinin haklar›n› savunma rolünü oynamaya çal›flmaktalar. Yakalar›na tak›lan IMF rozeti ile alanlarda utanmaz bir flekilde “emekçi kardefllerim” naralar›n› atacaklar. KESK ve KESK yöneticileri yukardaki tablonun bir parças› olmak istemiyorlarsa yukar›daki elefltirilere kulak vermek zorundalar. Sendika bürokratlar›n›n tafl›d›¤› sar› sendikal anlay›fl›n bugünkü ald›¤› biçim art›k sistemle tam anlam›yla bütünleflmek biçimindedir. Sorunu kaba anlamda siyaset yapmaya indirgeyerek “biz emekçilerin temsilcisi olmaya devam edece¤iz” laflar› bugüne kadar gösterdikleri pratik durufllarda oldu¤u gibi bundan sonra da göstermeye devam edecekler. Kamu emekçilerinin bugün sistemle uzlaflmaya çal›fl›larak birkaç k›r›nt› hakla yetinme aldatmacas›na karfl› gösterile-
cek durufl gelecek mücadeleler aç›s›ndan belirleyici bir önemde. Bugün sadece sisteme karfl› de¤il sendika bürokrasisine karfl› kurulacak emekçi barikat› da önemlidir. Pervas›zca sald›ran sisteme karfl› ancak militan ve alanlarda yürütülecek mücadele ile, kazan›lacak haklar›n korunmas› ve süreklili¤inin sa¤lanmas› da bu yolla olacakt›r. KESK yönetimindeki bürokrasinin bugün mücadeleyi oyalama çabalar›na karfl› somut ve hakl› taleplerimizle alanlar› kuflatmak ve pazarl›k masas›n› bu kuflatan›n bas›nc›yla kullanmak durumunday›z. KESK içindeki diri dinamiklerin öldürülmesi için u¤raflan sendikal bürokrasiye karfl› taban›n örgütlenmesi ve taleplerinde ›srarc› olmas› önemlidir. Tan›k oldu¤umuz militan K›z›lay eylemlerinin istenildi¤inde ve hedeflendi¤inde buralar›n öfke boflaltmaktan öte haklar›n kazan›laca¤› yerler olaca¤›n› göstermektedir. Ezilen emekçilerin üzerine çekilmek istenen karanl›k tablonun parçalanmas›n›n tek yolu ancak militan mücadele ile mümkündür. Sendika bürokrasisinin, IMF’nin ve uflaklar›n›n kurdu¤u barikat ancak böyle kald›r›lacakt›r.
işçi-köylü 37
7
13-26 Eylül 2002
Kamu emekçileri sefalet ücretine karfl› eylemde KESK toplu görüflmelerin anlaflmazl›kla sonuçlanmas› üzerine 5 ve 7 Eylül’de Türkiye genelinde ifl b›rakma eylemleri gerçeklefltirdi. Devletin kendilerine 75 milyon brüt ücret teklif etti¤ini belirten KESK yöneticileri bunun kabul edilemez oldu¤unu söyleyerek talepleri kabul edilmezse eylemlerini sürdüreceklerini belirttiler. Toplu görüflmenin anlaflmazl›kla sonuçlanmas› üzerine 5 Eylül’de Türkiye genelinde protesto eylemlerine bafllayan KESK üyeleri devletin dayatt›¤› sefalet ücretine tepkilerini dile getiriyor. ‹lk olarak ifl yavafllatma eylemlerine bafllayan KESK üyeleri ad›na aç›klama yapan baflkan Sami Evren, devletin kendilerine 75 milyon brüt ücret teklif etti¤ini ancak bunun kabul edilemez oldu¤unu vurgulad›. 5 Eylül 2002 Ankara: KESK’in ça¤r›s›n›n ard›ndan Ankara’da birçok iflyerinde 2 saatlik ifl b›rakma ve oturma eylemleri gerçeklefltirildi. ‹fl b›rakan BES üyeleri bakanl›klarda ve tüm vergi dairelerinde, SES üyeleri hastane önlerinde, BTS üyeleri Gar önünde, Tar›m Orkam-Sen üyeleri Orman Genel Müdürlü¤ü’nün E¤itim-Sen üyeleri Ankara ‹l Milli E¤itim Müdürlü¤ü’nün önünde, E¤itim-Sen 4 No’lu flube üyeleri Sincan Lale meydan›nda, Tüm Bel-Sen üyeleri Çankaya Belediyesi önünde, ESM üyeleri de TEDAfi önünde eylemler yapt›lar. ‹stanbul: ‹fl b›rakma eylemi yaparak çeflitli güzergahlardan yürüyüfle geçen kamu emekçileri saat 11:00’de Aksaray Metro önünde topland›lar. Yaklafl›k 300 kiflinin bulundu¤u alanda kamu emekçileri hükümete olan öfkelerini sloganlarla hayk›rd›. KESK Genel Örgütlenme Sekreteri Güven Gerçek yapt›¤› konuflmada toplu görüflmelerin 15 A¤ustos’ta bafllad›¤›n›, bu süre içinde iktidar›n gerçek yüzünün ortaya ç›kt›¤›n›, hükümetin kamu emekçileri yerine IMF ile anlaflt›¤›n› söyleyerek 13 y›ld›r sendikal hak ve özgürlükler için mücadele ettiklerini, en küçük haklar› bile mücadele ile kazand›klar›n› belirtti. Adana: BES, SES, Tar›m
Orkam-Sen ve Haber-Sen flubelerine üye olan kamu emekçileri 1 saat boyunca ifl b›rakarak bölge müdürlükleri önünde bas›n aç›klamas› yapt›lar. Bursa: KESK’e ba¤l› sendikalar›n üyeleri Gençosman PTT binas› önünde toplan›p bas›n aç›klamas› yapt›lar. KESK Bursa fiubeler Platformu Dönem Sözcüsü Say›m Gültekin kitle ad›na bir bas›n metni okuyarak “hükümet tavr›n› sürdürürse eylemlerimiz devam edecek” dedi. Antalya: E¤itim-Sen fiube Baflkan› Garip Erdo¤an, ÇGD gazete evinde bir bas›n aç›klamas› yapt›. Birçok kurumda çal›flan kamu emekçileri eylemlere destek verdiklerini duyurdular. Kayseri: SES, Yap›-YolSen, E¤itim-Sen, BES üyeleri bir saat ifl b›rakarak maafl zamm›n› protesto ettiler. Samsun: KESK Samsun fiubeler Platformu üyeleri Gazi Caddesinde bulunan Defterdarl›k önünde alk›fl ve sloganlarla bir araya gelerek ifl b›rakma eylemi yapt›lar. Kocaeli: Demiryolu caddesinde toplanan yaklafl›k 800 KESK’li sefalet zamm›n› kabul etmeyerek insanca yaflayabilecekleri bir ücret istediklerini belirttiler. Gaziantep: KESK üyeleri Büyükflehir Belediye binas› önünde bir araya gelerek 1 saatlik ifl b›rakma eylemi yapt›. Bask›, sürgün ve gözalt›lar› protesto eden emekçilere hitaben E¤itim-Sen Gaziantep fiube Baflkan› Mehmet Bozgeyik bir konuflma yapt›. Malatya: KESK Malatya fiubeler Platformu, 1 saatlik ifl b›rakma eylemi yaparak Malatya Gar› önünde bir bas›n aç›klamas› yapt›. 7 Eylül 2002 Ankara: Ziya Gökalp caddesinde bulunan E¤itim-Sen 1
Nolu flube önünde toplanan kamu emekçileri SSK Ankara Hukuk ‹flleri binas›na kadar talep zinciri oluflturarak oturma eylemi gerçeklefltirdiler. Taleplerinin kabul edilmemesi halinde 16 Eylül’de alanlarda olacaklar›n› duyuran Sami Evren, “Bakanlar kurulunda kay›plar›m›z›n karfl›lanmas› halinde 16 Eylül’de alanlara ç›kmaktan vazgeçece¤iz. Biz bir merdiven sistemi önerdik. En düflük
leflme hakk›m›z, grev silah›m›z” vb. sloganlar at›ld›. KESK YÖNET‹C‹LER‹NE GÖZALTI ‹stanbul: 5 Eylül günü KESK MYK Üyesi Güven Gerçek, E¤itim Sen 2 Nolu fiube Baflkan› Hasan Toprak, Tüm Bel-Sen 3 Nolu fiube Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, E¤itim-Sen 4 Nolu fiube Sekreteri Hüseyin Sümrük, E¤i-
mak üzere serbest b›rak›ld›lar. Ayn› flekilde SES Aksaray fiube Baflkan› Songül Beydilli, ESM fiube Baflkan› Gürsel Ümit Sever, KESK Bas›n Yay›n Sekreteri Nihat De¤er ve BTS fiube Baflkan› Hasan Bektafl da gözalt›na al›nmak istendi ancak adreslerinde bulunamad›lar. Gözalt›larla ilgili 6 Eylül günü saat 12:30’da KESK genel merkezinde Güven Gerçek taraf›ndan bir ba-
ücrete en yüksek, en yüksek ücrete en düflük zam istiyoruz” diyerek Eylül itibar› ile 100 milyon art›fl›n gerekli oldu¤una vurgu yapt›. KESK’liler burada “insanca yaflamak istiyoruz”, “Meslek hastal›klar›na karfl› koruyucu tedbir istiyoruz”, “Taban ayl›k kifli bafl›na 655 milyon olsun” vb. dövizer açt›lar. Ayr›ca “Sadaka de¤il toplu sözleflme”, “Toplu söz-
tim-Sen 3 Nolu fiube Baflkan› Ali Ekber Ifl›k, Tüm Bel-Sen 1 Nolu fiube Yönetim Kurulu Üyesi fiehmuz Erol, ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤üne ba¤l› ekiplerce ‹stanbul Valisi Erol Çak›r’›n emri ile gece saat 21:30’da z›rhl› araçlarla evleri bas›larak Emniyet Müdürlü¤üne götürüldüler. Gece saat 2:30’a kadar gözalt›nda kald›ktan sonra savc›l›¤a ç›kart›l-
s›n aç›klamas› yap›ld›. Gerçek “‹kametgahlar› belli olan, yüzbinlerce kamu emekçisinin temsilcisi sendika yöneticilerinin tehlikeli birer suçlu gibi gündüz savc›l›¤a ça¤›rmak yerine, valilik emri ile gece yar›s› evlerinden gözalt›na al›nmalar› ülkemizde demokrasinin kimler için oldu¤unun göstergesidir” diyerek gözalt›lar› protesto etti.
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
8
“Domates’te %100 düflüfl var” Türkiye’nin parsellenmifl bir pazar haline getirildi¤ini bilen köylüyle görüflmek için gitti¤imizde üreticilerin öfkesini, kulland›¤› her kelimede bulmak mümkünken, nas›l sömürüldüklerini yine en iyi anlatan üretici köylünün kendisi oluyor. Turhal: Co¤rafi konumundan kaynakl› zengin bir ürün yelpazesine sahip olan ülkemizde köylülü¤ü ve tar›m› bitirmeyi hedefleyen emperyalist güçler ve onlar›n yerli uflaklar› patron-a¤alar sömürü saltanatlar›na her geçen gün biraz daha h›z kat›yorlar. Son y›llarda üretemez duruma gelen köylü bir yandan ekti¤i ürünün karfl›l›¤›n› alamazken, bir yandan da ekti¤ini satamaman›n s›k›nt›s›n› yafl›yor. Ürüne verilen düflük taban fiyatlar›, uygulanan kotalar, mazota-gübreye neredeyse hergün yap›lan zam, Giresun’da köylüye f›nd›¤›n› yakt›r›rken Amasya’da so¤an› ›rma¤a döktürüyor, Kazova’da do-
matesi yollara serdiriyor. Tüm geliri birkaç dönüm tarladan binbir çileyle ald›¤› ürün olan Tokat’›n Kazova bölgesindeki köylünün yaflad›klar› bizlere aflina iken, onlar da kendilerine yaflat›lanlar›n fark›nda; Türkiye’nin parsellenmifl bir pazar haline getirildi¤ini bilen köylüyle görüflmek için gitti¤imizde üreticilerin öfkesini, kulland›¤› her kelimede bulmak mümkünken, nas›l sömürüldüklerini yine en iyi anlatan üretici köylünün kendisi oluyor. - Domatesi nas›l üretiyorsunuz? Size ne kadara mal oluyor? Yeter Teyze: Bu tarlaya 5 milyar harcad›k, 2,5 milyar para ald›k. Tarla-
F›nd›kta IMF’nin karar› bekleniyor Samsun: Üreticilerin büyük bir bölümünün geçimini f›nd›ktan sa¤lad›¤› Karadeniz’de f›nd›¤›n harmana inmesine ve f›nd›k hasad›n›n sonlar›na gelinmesine ra¤men f›nd›ktaki taban fiyat bekleyiflinin sürmesi üreticiyi periflan etti. 8 milyon f›nd›k üreticisinin bulundu¤u Karadeniz’de Fiskobirlik’in hala bir fiyat aç›klamay›fl› f›nd›¤a ba¤lanan planlar› altüst ederken, IMF güdümlü tar›m politikalar›n›n sonuçlar› kendini bir kez daha hissettirdi. Daha öncesi üretici bahçeye girmeden aç›klanan f›nd›k fiyatlar› bu y›l bahçeden ç›k›ld›¤› halde aç›klanmazken, tefeci tüccara düflen f›rsatlar da bu arada ço¤ald›. Yeni ürün f›nd›k maliyetinin kilogram bafl›na 2 milyon 40 bin lira olarak hesaplanmas›na karfl›n bugün rand›manl› f›nd›¤›n kilosu 1 milyon 500 bin liradan ifllem görüyor. Zarar›na sat›fl yapan üreticiler bu y›lki belirsizlikle ellerindeki f›nd›¤› ç›kart›rken Bakanlar Kurulu’nda bile gündeme gelmesine karfl›n bir çözüm üretilemiyor. Öte yandan Ziraat Odalar› ve üreticilerden bu duruma tepkiler yükselirken, Fiskobirlik yönetim kurulu üyelerinin TZOB’da düzenlenen toplant›s›nda “IMF’ye verilen sözler nedeniyle Fiskobirlik ortada kald›” yönündeki aç›klamalar› as›l IMF’den f›nd›¤a bir fiyat biçilemedi¤ini ve IMF’nin beklendi¤ini ortaya serdi. Yine 130 bin tonluk f›nd›k fazlal›¤›n›n Fiskobirlik taraf›ndan al›nmamas› üreticiyi sefalete sürüklerken; Giresun Ziraat Odas› Baflkan› Özer Akbafll› f›nd›k fiyatlar›n›n aç›klanmamas› sonucunda f›nd›k üreticilerinin ma¤dur edildi¤ini belirten bir aç›klama yapt›.
m›z icar, tohumu ithal, ‹srail’den geliyor. 10 gram›n› 300 milyona al›yoruz. Bundan 3000 tane fidan ç›k›yor. Bir k›sm› fire gidiyor. Topra¤›, suyu para. Buna özel gübre at›l›yor. Zaten normal gübre de pahal›. ‹laçlamas› sorun, herfleyi sorun. 5 tane iflçi çal›flt›r›yoruz. 6 milyon yevmiye veriyoruz. Tarlay› sürmek için motor kullan›yoruz. Günlük 10 milyon mazot yak›yor. Domatesin köküne ayr› toprak konuluyor. Gavur topra¤›n torbas›n› 10 milyona al›yoruz. D›flardan gelen gübreyi kullan›yoruz. Torbas› 25 kg 50 milyon veriyoruz. Ben yevmiyeye gitsem daha çok kazan›r›m. - Geçen sene domates ne kadard›? Yeter Teyze: Geçen y›lla bu y›l aras›nda %100 düflüfl var. Geçen y›l 400 bine satarken bu y›l 70 bine sat›yorum, zarar›n› siz hesaplay›n. Domatesi k›fl›n 1,5 milyona yiyorduk, flimdi 70 bin lira. Bu y›l ald›¤›m para daha 2,5 milyar. 500’ü mazota, 500’ü ameleye, 1,5 milyar domatesin kendisine veriyoruz. Eme¤imizden birfley kalm›yor, kal›rsa k›fl›n kuru ekme¤imize anca yetiyor. - Fiyatlar›n düflük olmas›n›n nedeni ne? Yeter Teyze: Fiyatlar›n düflük olmas›n›n nedeni komisyoncular. Burada fabrika olmad›¤› için domatesi komisyoncuya veriyoruz. O da salçal›k diye al›yor. Bir kasa domates 23 kilo geliyor. Bofl kasa 2 kg filan. Komisyoncu kasadan dara alarak 4 kilo kesiyor. Biz domatesi verirken 2 kg bizden baflta çal›yor. Buna biz de baflkalar› da bir fley demiyoruz/ diyemiyoruz. - Tarladan kaç kifli geçiniyorsunuz?
Yeter Teyze: 15 kifliyiz. Herfleyimiz buna ba¤l›. Çocuklar› yetifltiriyon, okutuyon, ifl bulam›yor. Hükümette day›n, emmin varsa seni bir yere t›k›yor. Yoksam arkana bak›yon. A¤z›nlan kufl tutsan yine bir fley alam›yon. - Tar›m Bakanl›¤›’na ba¤l› kurulufllardan destek görüyor musunuz? Yeter Teyze: Yok yavrum nerde. Bak domatesler kurudu, mantar oldu. Ziraatç› gelmiyor. Zorla kolundan tutup bir kere getirdik “ilaçla” diyor. Tamam da nas›l yapacaz demiyor bize, ö¤retmiyor, ilac› göstermiyor “git sat›n al” diyor. ‹laç pahal› güç yetmiyor. 1 tanesi 250 milyon 3-4 tane birden gerekiyor. Hepsini alam›yon, domatesin kurumas›n› izliyon. Tar›m Kredi kendimiz alm›yoruz. Çünkü hiçbir fley ifade etmiyor. Kooperatif paray› %30 faizlen al›yor, getiriyor %60 faizlen bana veriyor. Ben bu paray› bankadan alsam daha kârl›y›m. Alanlar›n hali ortada insanlar icral›k, onlar bizi düflünmüyor para peflindeler. - Üretici köylünün yaflad›¤› s›k›nt›lar›n sorumlusu sizce kim? Yeter Teyze: Bütün bunlar›n sorumlusu hükümet. Ben hükümet diyom kim olacak ki. Baflka yerden Dervifl’i getirdi, bafl›m›za bela etti. Sanki bizde hiç ak›ll› yok. Bizim hükümet kanun etmifl baflka ülkelerden geleni illa burda de¤erlendiriyor. D›flardan gelenin topra¤› da, tohumu da, fidesi de de¤erli bizimki de¤erlenmiyor. Neymifl burda ç›kan gübre kurutuyormufl, öbürüsü büyütüyormufl. Türkiye flu anda parsellenmifl, pazara haz›r durumda. Pancara kota koy-
mufllar üretemez duruma getirmek için. Neden, gavurun fleker kam›fl›n› satacaklar. Yani bizim hiç mi ziraatç›m›z yok. fiu domatesi normalde kurutursun, çekirdi¤ini ç›kart›rs›n ekersin, bunu anlayan hiç kimse yok mu?
Yeter Teyze: Hepsinin de ad› bats›n. Seçim zaman› hükümete bir iyicesi gelsin diyoruz da onu da bulam›yoruz. O geliyor vaad ediyor beter ç›k›yor. Öbürü ondan kötü ç›k›yor. Gelen hükümet bizi düflünmüyor. Ben
fiu tohumu istese üretemez mi? ‹srail’den getiriyor. 10 gram›n› bize 800 milyona sat›yorlar. Bir fidenin maliyeti yetiflene kadar 350 bini buluyor. Biz domatesi 350 bine satam›yoruz. Bu da birfley de¤il yavrum. En çok üzüldü¤üm fley biz ‹srail’e cephane paras› gönderiyoruz. Filistin’i vumas› için ya. O da beni yiyip bitiriyor. - Yak›nda yeni seçimler var kime oy verceksiniz?
köylüyüm. Biri bafla geçti mi düflünüyorum; bu bize ne sa¤layacak? Gelen de ben bundan nas›l yararlan›r›m da daha zengin olurum diye düflünüyor. Normalde gelen adam›n “bana oy verin ya da vermeyin ben sizlere hizmet için geliyorum” demesi laz›m ama gelen “bana oy verene hizmet edecem” diyor. Onu da yapm›yor, senin anl›yaca¤›n hiç kimseye oyum yok.
işçi-köylü 37
9
13-26 Eylül 2002
Tu r h a l ’ d a y o ¤ u n l a fl a n o r m a n k e s i m l e r i
“Devlete bedava hamall›k” Turhal: Daha çok geçimlerini hayvanc›l›k ve tar›ma dayal› ekonomi ile idame ettirmeye çal›flan Tokat halk› üzerindeki oyunlar hiç bitmiyor. Özellikle son bir kaç ayd›r Yaylac›k Da¤› etraf›nda bulunan Turhal’a ba¤l› Kuytul, Erenli ve Kark›n köyleri civar›ndaki a¤aç kesimlerine h›z veren TC, Orman fieflikleri arac›l›¤›yla ama as›l olarak jandarman›n kontrolü alt›nda bafllatt›¤› orman kesim ifllemlerine h›z vermifl durumda. Bir taraf› seyreltilmifl, tek tek a¤açlarla di¤er taraf› ise kesilmeyi bekleyen s›k ormanlarla kapl› da¤l›k bölgede orman kesimlerinin ileri bir boyuta ulaflt›¤›n› görmek mümkünken, kesilen a¤açlar do¤ranm›fl halde yaylalarda bekletilerek askeriyenin kontrolünden geçtikten sonra al›nmay› bekliyor. A¤aç kesiminde çal›flt›r›lanlarsa yine ayn› bölgenin insanlar›. Koruculuk dayatmalar› yüzünden hane say›s› 100’lerden50’lerden, 20’lere-30’lara düflen Kark›n, Kuytul ve Esenli’de bask›lara dayanamay›p göçedenlerin d›fl›nda köyde kalanlara orman kesimi yapt›r›l›yor. Kesime ç›kan Kuytul köylülerinden biri ile yap›lan söyleflimizde a¤aç kesimine iliflkin olarak “devlete bedava hamall›k yap›yoruz” söylemi yaflad›klar›n›
özetliyor adeta. Yine köylü 13 milyona ormanlar› kestiklerini, 13 milyon da Orman ‹daresi’ne yat›rarak toplam 26 milyona a¤aç kesimlerinin geldi¤ini belirtirken, devletin 70 milyona kesilen a¤açlar› satt›¤›n› söylüyor. Bir yandan köyün ormanlar›n›n yokoluflu, di¤er yandan da ucuza çal›flt›r›lan köylüler kendi cep-
cezas›na çarpt›r›l›yor ya da bir-iki ayl›k hapis istemiyle yarg›lan›yor. Devletin orman kesimleri ile hedefledi¤i ise apaç›k ortada. Amaç; kendine bile ekip yiyemez, hayvanlar›n› otlatamaz duruma gelen köylünün hem ekonomik çeliflkisinden yararlanmak hem de kendileri için tehlike arzeden gerilla-
helerinden “mecbur” ve “bedava hamall›k” olarak gördükleri a¤aç kesiminde çal›flmaya pek de gönüllü de¤il. Çünkü köylüler kendileri için k›fla yakacak a¤aç kesmek istese bunun bedelini a¤›r ödüyor. Kaçak ifl s›fat› ile köylüler mahkeme kap›lar›nda sürünerek yüksek paral› orman
y› ç›plak arazide b›rakacaklar›n› düflünerek imhas›n› sa¤lamak(!) Bu arada köylüyle de ihbarc›l›k ve iflbirlikçilik a¤›n› daha geniflletecek iliflkiler yakalamak ve bunu gelecek günler için kullanmak da bu sayede hedeflenenler aras›nda. Yine orman kesimlerinin
yan›s›ra bölgenin adeta askerler taraf›ndan çember alt›na al›nmas› ve köylere girifl ç›k›fllarda yap›lan arama, kimlik kontrolleri köylüleri bunaltm›fl durumda. Yine ayn› bölgede yaflayan bir köylü, devletin alevi-sünni ayr›m›n› o kadar içten yaflam›fl olmal› ki bunun nedenini de bak›n nas›l aç›kl›yor. “Git yukar›ya sünni köylerin hiçbirinde bunlar yok. Mesela Osmanköy orman›n çok s›k oldu¤u bir yer. Ama orada devletin bir bask›s›, s›k›fl›kl›¤› yok halka. Sadece alevi köylerin oldu¤u yerde var aramalar. Köylü ne yapaca¤›n› bilemez oldu. Akflam oluyor köylü vatandafl da¤daki s›¤›r›n› alam›yor. Neden? Da¤daki gezenden hiçbir fley kaynakl› de¤il. Biz onlardan de¤il, özel timin bask›s›ndan korkuyoruz.” Evet, orman kesimlerinde köylüleri de kullanarak birçok amac›na ulaflmak isteyen devletin as›l niyeti köylülere kazanç sa¤lamak de¤il. Tam tersine onlar›n flu an içinde bulundu¤u yoksulluktan yararlanarak ucuza çal›flt›rmak ve orman kesimlerinden medet umarak halk›n öncülerini yoketmeyi hedeflemektir amaçlar›. Ama ne var ki bu durumda ç›plakta kalan gerilla de¤il, halk›n öfkesini alan devlet oluyor.
Trakya Birlik ayçiçek avans* fiyat›: 400 bin (33 kilo sat 1 kilo al) Trakya’da gündöndü (Ayçiçe¤i) hasad› yaklafl›rken bir zamanlar “üreticinin” kurdu¤u ve söz sahibi oldu¤u Trakya Birlik Kurumu gündöndü avans fiyat›n› aç›klad›. Aç›klanan fiyat 400 bin TL. Üretici bu fiyat üzerinden 1 kg tohum alabilmek için 33 kg ayçiçe¤i satmak zorunda. Buna gübre, mazot, ilaç, tarla kiras›, sulama ve çapalama gibi giderleri eklersek Trakya köylüsünün elinde hemen hemen hiçbir fley kalm›yor. Üstelik üretici satt›¤› ürünün paras›n› da hemen alam›yor.
Oysa K›rklareli Ziraat Odas› gündöndü kg maliyet fiyat›n› 520 bin TL olarak daha bir kaç ay önce aç›klam›flt›. Genel Merkezi Trakya’da olan ve büyük iddialarla köylü örgütlenmesine giriflen TürKöy-Sen ise herhangi bir aç›klama yapmad›. Tür-KöySen pazartesi günleri bir kaç saat hariç genel merkezini sürekli kapal› tutuyor. Aç›klanan gündöndü fiyat›yla ilgili olarak, Ziraat Odas› (K›rklareli) Bas›n sözcüsü yerel Ön Ad›m gazetesindeki “çiftçinin sesi” isimli köflesinde
flöyle diyor: “Umar›z taban fiyat 550 bin TL olarak aç›klan›r... Bir y›l çal›fl›p 520 bin TL’ye maletti¤i ürünü 30.000 TL karla satma flans› olmayan üretici kime güvensin.” Anlafl›lan o ki K›rklareli Ziraat Odas› bas›n sözcüsü de fiyat konusunda Bayram Meralcilik oynuyor ve anlaflmac›l›k oynayarak köylüyü kg’de 30 bin TL’ye mahkum ediyor. Trakya’daki toprak da¤›l›m›n›n durumu göze al›nd›¤›nda köylü, koca y›l en iyi ihtimalle bir kaç yüzmilyona çal›flm›fl olacak. Ortalama
100 dönüm topraktan 170 kg ürün alabilen bir üretici 510 milyon TL ile bir y›l yaflamak zorunda kalacak. Ziraat Odas› Lüleburgaz temsilcisi Recep Hangi, aç›klanan fiyattan sonra yine yerel Görünüm gazetesinde “ürününüzü birli¤e vermeyin” ça¤r›s› yap›yor. Yani adres bu¤dayda da oldu¤u gibi yine tefeci. *Avans fiyat, taban fiyat belli olmadan Trakya Birli¤e verilen ürünün para karfl›l›¤›d›r. Yani köylü asl›nda bilmedi¤i bir fiyattan ürününü verir.
Tüm Siverek icraya veriliyor Girdi fiyatlar›ndaki sürekli art›fl ve IMF politikalar› ile ürünlere yeterli fiyat verilmemesiyle al›nterinin karfl›l›¤›n› alamayan köylüler, Ziraat Bankas›na olan borçlar›ndan dolay› icral›k olmaya devam ediyor. Urfa’n›n Siverek ilçesinde 1994 y›l›ndan bu yana Ziraat Bankas›’ndan tar›m ve hayvanc›l›k kredisi alan köylüler, icraya verilmeye bafllad›. ‹lk etapta 1000 kiflinin icraya verildi¤i Siverek’te, köylüler borçlar›n› ödeyemezse 5000 kifli icral›k olacak. Konuyla ilgili aç›klama yapan Siverek Ziraat Odas› Baflkan› Cuma Polato¤lu köylülerin icral›k olmas›n›n y›llard›r uygulanan yanl›fl tar›m politikas›n›n sonucu oldu¤unu söyleyerek söyle konufltu; “Çiftçi borç ödeyecek durumda de¤il ki ödeme yaps›n. Çünkü girdi fiyatlar› sürekli art›yor. Üretilenlere yeterli fiyat verilemiyor. Durum böyle olunca çiftçi traktörünü dahi satt›. Yanl›fl politikalar üretenler bu yanl›fll›¤› düzeltsinler. Yoksa Tüm Siverek icral›k olacak”.
Köylüler suya hasret Konya’n›n Tatl› köyünde yaflayan köylüler su ihtiyaçlar› için belediyeden cevap alamay›nca kendi imkanlar› ile baflka bir köyden döfledikleri borularla sular›n› getirdiler. Köylüler önce Konya Belediyesi’nden yard›m istediler. Ancak belediye, köylülerin sorunlar›yla ilgilenmeyince, kendi aralar›nda toplad›klar› paralarla birkaç kilometre ötedeki komflu köyden borular döfleyerek kendi su flebekelerini kurdular. Ancak bir süre sonra komflu köyün suyu da kendilerine yetmeyince iki köy aras›nda anlaflmazl›k ç›kt›. fiikayet üzerine Konya Büyükflehir Belediyesi su getirmedi¤i köyün su flebekesini kesti. Bu duruma tepki gösteren köylüler “su isteriz” sloganlar› ile belediye ekiplerinin üzerine yürüdüler. Jandarman›n müdahale etmesi sonucu köylüler, eylemlerine son vermek zorunda kald›. Köylüler kendi döfledikleri borular›n gözlerinin önünde kald›r›lmas› ile susuz nas›l yaflayacaklar›n› düflünerek köylerinin yolunu tuttular.
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
10
Tecrite karfl› iki direnç çiçe¤i daha ölümsüzleflti Fatma Tokay Köse 6. Ölüm Orucu ekibinde yer al›yordu. 28 Temmuz 2001’de bafllad›¤› yürüyüflünü 31 A¤ustos 2002’de Ankara Numune Hastanesi’nde Hamide Öztürk’de 9 Eylül’de Bayrampafla Hastanesi’nde tamamlayarak, Ölüm Orucu flehitleri aras›nda yerlerini ald›.
Fatma Tokay Köse “28 A¤ustos 2002 günü 15 dakika süre ile görüflmeme izin verildi, ancak gördü¤üm manzara karfl›s›nda dehflete düflmekten kendimi al›koyamad›m. Çünkü... Kap›da iki asker, odada bir asker vard›. Kardeflim ç›r›lç›plak soyulmufl, üzerindeki çarflaf ve yata¤› kusmuk ve kandan su gibi ›slakt›... Sol eline bir kan torbas› ba¤l› idi. Sa¤ eline baz› cihazlar ba¤lanm›flt›. Ayr›ca sa¤ eli yeflil bir bez ile ranzaya ba¤lanm›flt›.
Elleri de damar açmak için olsa gerek delik deflik edilmiflti. Sa¤ kalças›nda zaten var olan yara iyice aç›lm›flt›. Üç gün ona yapt›¤›m pansumandan sonra hiç pansuman edilmemiflti. Kardeflimin ayaklar› bir süreden beri çok fliflmiflti. Ayr›ca ayaklar›n› tam olarak uzatam›yordu. Bu duruma ra¤men özellikle ayaklar›n›n flifl k›s›mlar›na gelecek flekilde bir zincir vurulmufl ve zincir ranzaya ba¤lanm›flt›. Zincir ayaklar›ndaki fliflliklere denk geldi¤inden zincirler etine gömülmüfltü.” Bu sözler “hayat kurtarma” ad›na yap›lan iflkencelere maruz kalan Fatma Tokay Köse’yi flehit düflmeden 3 gün önce gören kardefline ait. Bu tablo üzerine asl›nda söylenecek fazla bir söz yok. Ayn› sahneler onlarca kez tekrarland›, onlarca kez bilekler kelepçelenerek zorla müdahale iflkencesi yap›ld› direnç çiçeklerine. Fatma Tokay Köse DHKP-C 6. Ölüm Orucu ekibinde yer al›-
yordu. 28 Temmuz 2001’de bafllad›¤› yürüyüflünü 31 A¤ustos 2002’de Ankara Numune Hastanesi’nde tamamlayarak, Ölüm Orucu flehitleri aras›nda yerini ald›. 14 Eylül 1967 Elaz›¤-Alacakaya ilçesi Çatakl› köyünde do¤an Fatma Tokay Köse devrimcilikle 1987-1990 y›llar›nda Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü ö¤rencisiyken tan›flt›. Daha sonra 1990-91 y›llar›nda Ankara TAYAD, Ankara Özgür-Der’de faaliyet sürdürdü. 4 Haziran 1994’te tutuklanarak Ulucanlar Hapishanesi’ne konuldu. Ulucanlar’dan Sakarya’ya; 17 A¤ustos depreminden sonra da Çanakkale’ye sevkedilmiflti. 19 Aral›k katliam›n› Çanakkale Hapishanesi’nde yaflayan Fatma Tokay Köse, daha sonra Kütahya Hapishanesi’ne sevk edildi. Ölüm Orucu’nun 300’lü günlerinde Kütahya Devlet
Hastanesi’ne, oradan da Ankara Numune Hastanesi’ne kald›r›lan Fatma Tokay Köse’nin 395. gününde zorla müdahale iflkencesiyle “hayat kurtarma” ad› alt›nda direniflini k›rmaya çal›flt›lar. Bu iflkencelere tek silah› bedenini siper eden Fatma Tokay Köse befl gün sonra 31 A¤ustos’ta ölümsüzleflti. 9 Eylül 2002 tarihinde akflam saatlerinde Bayrampafla Hastanesi’nde bulunan DHKPC dava tutsa¤› Hamide Öztürk direniflinin 463. gününde yaflam›n› yitirdi. Hamide Öztürk’le birlikte 19 Aral›k’tan bu yana flehit düflenlerin say›s› 97’ye ulaflt›. FATMA TOKAY KÖSE SLOGANLARLA TOPRA⁄A VER‹LD‹ Fatma Tokay Köse’nin cenazesi 3 Eylül 2002’de memleketi olan Elaz›¤’a ba¤l› fiahsavar köyünde yaklafl›k 150 kiflinin kat›l›m›yla topra¤a verildi. Cenazeden önce jandarman›n
Tutsak yak›nlar› yine konsolosluk önündeydi ‹stanbul: Tecrite karfl› d›flar›da tutsak ailelerinin ve devrimci-demokrat kamuoyunun gerçeklefltirdi¤i eylemler sürüyor. Bu eylemlerden Türkiye’deki hücre tipi hapishaneleri onaylayan ve TC’ye destek veren AB üyesi ülkelerin konsolosluklar›na dilekçe verme eylemi de 15 günde bir yap›l›yor. 29 A¤ustos 2002 tarihinde TAYAD, TUYAB, Halkevleri 1. Bölge Temsilcili¤i ve Sosyalist Demokrasi Partisi ‹stanbul ‹l Örgütü Giriflimi’nin ça¤r›s›yla biraraya gelen hücre karfl›tlar› ‹stanbul-Beyo¤lu’ndaki Frans›z Konsoloslu¤u önüne geldi. Saat 13:00’de toplanan kitlenin etraf›, eylem saatinden çok önce konsolosluk önünü ablukaya alan polis taraf›ndan sar›ld›. Konsoloslu¤un toplu dilekçe kabul etmedi¤i, dilekçelerin temsilciler taraf›ndan içeri
verilebilece¤inin belirtilmesi üzerine dilekçeler topland›. Konsolosluk önünde sözlü bir aç›klama yap›lmak istenmesi üzerine polis önce aç›klama yapmak isteyen babay› a¤z›n› kapatarak gözalt›na almak istedi. Hücre karfl›tlar›n›n alk›fl ve sloganlarla bu durumu protesto
etmek istemesi üzerine kitleye sald›ran polis 40’›n üzerinde insan› gözalt›na ald›. Özellikle son 2,5 y›ld›r F tipinin ad›n›n geçti¤i her yere dolu dizgin sald›ran devlet bu tavr›n›, konsolosluk eyleminde de bir kez daha göstermifl oldu.
yönlendirmesiyle cenazenin köye defnedilmemesi için “köy heyeti” arac›l›¤›yla imza toplanmak istenmifl ancak ‹HD Elaz›¤ fiubesi’nin Valili¤e dilekçe vermesiyle bu engellenmiflti. Bir jandarma komutan›n›n “bu cenazeyi Elaz›¤ s›n›rlar›na sokmayaca¤›m” tehditleri ile Dersim’den, Malatya’dan ve Elaz›¤’dan gelen dostlar›, yoldafllar› ve ailelerinin engellenmeye çal›fl›lmas›na ra¤men tören gerçekleflti. Mezarl›¤a yürünürken “tecriti kald›r›n, ölümleri durdurun” TAYAD imzal› pankart aç›larak “Devrim flehitleri ölümsüzdür”, “Yaflas›n Ölüm Orucu direniflimiz” sloganlar› at›ld›. Mezar bafl›nda devrim flehitleri için yap›lan sayg› duruflunun ard›ndan ‹HD Elaz›¤ fiube Baflkan› Cafer Demir k›sa bir konuflma yaparak tecritin kald›r›lmas› için herkesi duyarl› olmaya ça¤›rd›. Fatma Tokay Köse’nin ablas›n›n da konuflmas›n›n ard›ndan cenaze töreni sona erdi.
Adalet Bakan›’n› göreve ça¤›r›yoruz 6 Eylül’de ‹HD Bursa fiubesi üyeleri ve tutsak yak›nlar› Heykel Postanesi’nde Adalet Bakan› Aysel Çelikel’in kamuoyuna yapt›¤› aldat›c› aç›klamalar› protesto eden faks çektiler. fiube Baflkan› Ayfle Batumlu, bas›na yapt›¤› aç›klamada Aysel Çelikel’in “F tipinde tecrit yok, kendilerini kilitliyorlar” gibi aç›klamalar›n›n gerçe¤i yans›tmad›¤›n› söyleyerek tecritin sürdü¤üne ve sonuçlar›n›n da çok a¤›r oldu¤una dikkat çekti. Faks çekme eylemi “F tipi cezaevlerinde yaflanan tecrit ve izolasyonun bir an önce son bulmas› ve ölümlerin durdurulmas› için Adalet Bakan›’n› göreve ça¤›r›yoruz” sözlerinin ard›ndan alk›fl ve z›lg›tlar eflli¤inde bitirildi. Malatya’da da TAYAD’l› aileler 28 A¤ustos 2002 tarihinde Aysel Çelikel’e faks gönderdiler. Malatya Merkez Postanesi önünde k›sa bir bas›n aç›klamas› yapan aileler ölümlerin durdurulmas› için herkesi duyarl› olmaya ça¤›rd›lar
işçi-köylü
37
13-26 Eylül 2002
11
TAYAD’l› ailelerin Açl›k Grevi 30’lu günlere ulaflt› Tecrite karfl› içerde ve d›flardaki direnifl 2 y›ld›r sürüyor. Direniflin d›flardaki boyutunu Açl›k Grevi’yle sürdüren TAYAD’l› aileler Alibeyköy’de Niyazi A¤›rman’›n evinde bafllatt›klar› Süresiz Açl›k Grevi’nde 30’lu günlere ulaflt›lar. Direniflçi aileler Niyazi A¤›rman, Melek Akgün ve Kemal A¤dafl tecritin ölüm oldu¤unu ve direniflin de tecrit son bulana kadar sürece¤ini söylüyorlar. “O¤lumun katili tecrittir” Niyazi A¤›rman: F Tipi’nde intihar eden Volkan A¤›rman’›n babas›y›m. Ayn› zamanda Tekirda¤ F tipinde yatmakta olan Cemal A¤›rman’›n da abisiyim. 2 senedir tutuklu, idamla yarg›lan›yor. Devlet daha F tipini açmadan tutsaklar açl›k grevine bafllam›flt›. Devlet 19 Aral›k’ta onlarca tutsa¤› katletti. F tipleri izolasyon, tecrittir. ‹nsanlar orda tek bafl›na kal›yor. ‹nsanlar ancak mezarda tek bafl›na kal›r. ‹nsanlar toplumsal bir varl›kt›r. Orda tek bafl›na yaflanm›yor. Orada bir gerçek var, kanayan bir yara var ve hala devam ediyor. ‹nsan biriyle sorununu, derdini paylaflam›yor. Orada gardiyanlar bir arama yap›yor, tartaklayarak, yeme¤i getiriyorlar, kafesteki aslana yemek verir gibi. fiimdiye kadar 96 insan öldü. Ama benim o¤lum F tipi tecritten öldü. Yani Türki-
ye’de ilk tecrite kurban olan insan benim o¤lum. O¤lum orada gerçekten kendini mi ast› yoksa birkaç katil taraf›ndan m› öldürüldü halâ belli de¤il. Ama bir katil var. Katili tecrittir. Tecriti uygulayan bu devlettir. E¤er o¤lumun yan›nda insan olsayd›, paylaflabilseydi yaflayabilecekti. Yaln›z benim o¤lum olmayacak. Hapishanelerde birçok psikolojisi bozulmufl insan var. Art›k cenaze görmekten b›kt›k. Bir baba olarak evlat ac›s›n›n ne oldu¤unu çok iyi anlad›m. Bir baba olarak o¤lumun cans›z bedenine sar›lman›n nas›l bir duygu oldu¤unu gördüm. Baflka ana babalar da ac› çekmesin diye Açl›k Grevi’ne bafllad›k. Bütün kurumlar› dolaflarak bafllayaca¤›m›z eylemi duyurduk, desteklerini bekledik. A¤ustos’un 11’nde Açl›k Grevi’ne bafllayacakt›k, ama polis evimi ablukaya ald›. Arkadafllar›m Melek ve Kemal’i gözalt›na ald›lar. Daha sonra 3 Nolu DGM karar›yla evim bas›ld›. 3 gün gözalt›nda kald›k. Savc›ya durumumuzu anlatt›k. Savc› hakime ç›kartmadan b›rakt›. Halâ evimizde Açl›k Grevine devam ediyoruz. Ben o¤lumu doya doya yaflayamad›m. Belki bir o¤lumu kaybettim. Ama flimdi binlerce o¤lum, k›z›m var. O¤lum bir devrimciydi. Onunla gurur duyuyorum. Onu çok seviyorum.
“Her zaman o¤lumun arkas›nda olaca¤›m” Melek Akgün: 4 Haziran 1999’da Amerikan Konsoloslu¤u’nda katledilen Selçuk Akgün’ün efliyim, Hasan Tahsin Akgün’ün annesiyim. O¤lum flu anda F tipinde ve idamla yarg›lan›yor. Ben niye Açl›k Grevi’ne bafllad›m? Birincisi; Türkiye’de büyük bir sessizlik vard›. Ölüm Oruçlar› devam ediyordu. Ben bir anneyim, o¤lumu her hafta görmeye gitti¤imde bunu daha derinden görüyordum. Buna birinci dereceden kan›tlar bizleriz. Volkan’›n intihar› ikinci olarak beni çok etkiledi. Çünkü Volkan ne Açl›k Grevi’ndeydi ne de Ölüm Orucu’ndayd›. Demek ki ölmek için Ölüm Orucu’nda ya da Açl›k Grevi’nde olmas› gerekmiyordu. Hücrelerin anlam›n› orda daha iyi anlad›m. Biz mücadelemizi sadece çocuklar›m›z için de¤il tüm insanlar için istedik. Ben o¤luma yard›m yatakl›ktan yatt›m 5 ay. Ve hep h›rpaland›k, tutukland›k. Ben bir anneyim ve o¤lumun davas›n› hakl› gördü¤üm için bunlar hep bafl›m›za geliyordu. ‹nsanlar yavafl yavafl ölüyordu. Ama bu sessiz bir ölümdü. Ölümler sanki benimsenmiflti. Kamuoyuna yans›m›yordu. Volkan’›n ölümünün çok etkisinde kald›m. Ne yap›lmas› gerekti¤ini de düflündük. Niyazi Abi’nin o¤lunun hakk›n› aramak için, gündem oluflturmak
için önerisini do¤ru buldum. Ben flunu savunuyorum. Ben kendi o¤luma kendi o¤lum diye bakm›yorum, do¤urmak önemli de¤il. Önemli olan do¤uramad›¤›nda da do¤ana sahip ç›kmakt›r. Ben böyle düflünüyorum. Çocuklar›m›z›n sesi kula¤› olmaya çal›flt›k. Çocu¤umla çok gurur duyuyorum. Her zaman o¤lumun arkas›nda olacam. Her
insanlar aç, yoksul ve bunlardan ancak mücadele edilerek kurtulunur. ‹nsanlar›n sorumluluk duygusuyla hareket etmeleri laz›m. Bu devlet bedel dediyse bedel ödendi, ödeniyor. Ölüm Orucu devam ediyor. ‹nsanlar ölüm orucuna bafllarken F tipi kalks›n dedi. F tipinin ölüm oldu¤unu art›k herkes biliyor ve F tipi kalkana kadar sürdürecek-
zaman gurur duyaca¤›m bir evlad›m olacak.
ler. Biz de onlar›n yan›nda oldu¤umuzu göstermeye çal›fl›yoruz. Devrimcilerin bu anlamda üzerine düflen görevleri yapmalar›n› istiyoruz. Biz e¤er bu ülkede devrim yapmay› düflünüyorsak, bunu söylemiflsek misyonumuzu bilelim, mücadele edelim.
“F tipinin ölüm oldu¤unu art›k herkes biliyor” Kemal A¤dafl: Asl›nda fazla da konuflacak bir fley yok. Ben ‹rfan A¤dafl’›n abisiyim. Ve art›k ülkemde sakat insan, cenaze görmek istemiyorum. Ülkede
Burjuva bas›n›n bas›n ahlak› “Geçmifli unuttular ama Sezer’i asla”
Metin Günay Do¤an Medya grubu bir süredir temiz bas›n bekçili¤i rolüne soyunarak(!) kendi gazetelerinde çarflaf çarflaf yay›nc›l›k ilkelerinden bahsediyor. Günümüzde medyan›n 4. güç oldu¤unu söyleyenlere Ayd›n Do¤an gülerek, biraz da utangaç bir ikiyüzlülükle “hay›r, 4. de¤il 1.” cevab›n› veriyor. Anlafl›lan 1. güç olman›n getirdi¤i fl›mar›kl›¤›n bedelini ödemifl Ayd›n Do¤an. Yoksa durduk yerde nereden akl›na gelir o gerçek hayatta hiç karfl›l›¤›n› bulamam›fl yay›n ilkeleri. Ayd›n Do¤an’›n bu ç›k›fl›n› ruhunu temizleme, pis-
liklerinden ar›nma aldatmacas›n›n d›fl›nda ele al›rsak gerçekli¤in; seçim sürecinde inand›r›c›l›¤›nda büyük erozyona u¤ram›fl bir medyan›n, TÜS‹AD’›n ç›karlar›n›n halk›n ç›karlar› ile ayn› oldu¤una bizi nas›l inand›raca¤› endiflesinde yatt›¤›n› görebiliriz. Bunun yolu da yalandan ve para h›rs›ndan kudurmufl suratlar›na astar› yay›n ilkeleriyle çekmek oluyor. Asl›nda yalan söylemek ciddi bir ifltir. Öyle bir yalan söylemelisin ki yalan oldu¤u ortaya ç›kmamal›, yoksa mumun yats›ya kadar... Bizim temiz(!) burjuva bas›n›m›z ve onun babas› Ayd›n Do¤an’›n bu konuda s›n›fta kald›klar› görülüyor. Nas›l m›? Say›n Do¤an(!) bir yandan yay›nc›l›k nas›l yap›l›r›
bize anlat›rken bir yandan da emekçilerin, meflru eylemlerine gazetelerinde yer vermeyerek veya kendi ideolojisine uygun vererek ne kadar beceriksiz bir yalanc› oldu¤unu ortaya koyuyor. Emekçilerin demokrasi ve insanca yaflanacak bir ücret mücadelesini sanki haflar› çocuklar›n babalar›na (devlet) karfl› yaramazl›klar›ym›fl gibi emekçilere sald›ran polisin haberini “göstericiler yine olay ç›kard›” fleklinde vererek s›n›f›n›n iyi bir temsilcisi oldu¤unu ortaya koyuyor. E¤er herhangi bir sald›r› yaflanmam›flsa “evde zaiyat yok baba”, dercesine “göstericiler olays›z da¤›ld›” deyip yine kendi s›n›f›n›n “meflrulu¤unu” beyinlere enjekte etmeye çal›fl›yor. Gerçeklerin y›lmaz savunucusu(!)
Do¤an Medya grubunun ne kadar bas›n eti¤ine göre haber yapt›¤›n› biz gerçekleri ö¤renelim -daha sükseli deyimi ile haber alma hakk›m›z› kullanal›m- diye nas›l ç›rp›nd›klar›n› devrimci ve sosyalist bas›na yap›lan sald›r›da gösterdiler ve içimiz flükran duygular› ile doldu onlara karfl›. Balyozlarla, oksijen tüpleriyle gelen Siyasi fiube polisinin Ekmek ve Adalet dergisinin duvar›nda açt›¤› deli¤i veya gözalt›ndaki arkadafllar› için açl›k grevi yapanlar›n nas›l dövüldü¤ünü eminiz ki görmemifllerdir! Yoksa yazmayacaklar›n› düflünmek bile istemiyoruz! Hele de Ekmek ve Adalet dergisi ile di¤er devrimci bas›n bürolar›n›n örgüt bürosu olarak yaz›lmas›, ya kendini ispatlamaya çal›flan
çömez bir muhabirin haberidir(!) ya da dizgi hatas›d›r(!) ‹flin kötüsü milyarlarca liral›k sermayeleri olan bu medya grubunda bu kadar çok teknik(!) hata olmas›. En son hata da elektriklerin kesilmesinden oldu san›r›z. 3 Eylül’den Milliyet’te bir Ölüm Orucu gazisi ile yap›lan röportaj›n böyle ç›kmas›n›n baflka bir imkan› olamazd›! Etik de¤erlere sahip ç›kan temiz medya üyesi(!) Milliyet, Ölüm Orucu direniflçilerinin herfleylerini unuttuklar›n› ancak A. N. Sezer’i haf›zalar›nda, henüz bilimin de aç›klayamad›¤› bir yerde kaydettiklerini de yazarak bilime ayk›r› böyle bir olay›n yaflanmas›na neden olan ve onlar› “affederek” özgürlü¤e kavuflturan yüre¤i insan sevgisi ile dolup taflan Se-
zer babaya ne kadar teflekkür etseler azd›r deyip bir de Sezer baban›n affetti¤i direniflçilerden biri olan Metin Günay’la ropörtaj yapt›lar. Ancak Sezer’in yemek yemeyen bu haflar›(!) çocuklar›n çektiklerine dayanamay›p onlara özgürlüklerini arma¤an etmesini teknik olsa gerek baz› hatalardan kaynakl› olarak biz yanl›fl anlam›fl olabilirdik. Ama konunun öznelerinden Metin Günay 4 Eylül günü bir bas›n aç›klamas› yaparak sözlerinin çarp›t›ld›¤›n› söyleyince Milliyet’in bas›n ilkelerine as›l kendisinin ihtiyac› oldu¤unu gördük. Günay eylemleriyle ilgili “piflman de¤iliz, kendimize de ac›m›yoruz, kimsenin özellikle de Sezer’in bizi affetmesine ihtiyac›m›z yok” dedi.
12
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü
37
Devletin HADEP korkusu sürüyor HADEP’i seçimlerde tehlikeliler listesine alan, Kürt ulusuna karfl› tüm flovenist histerisiyle sald›rmaya devam eden bir anlay›fl›n demokratik bir tak›m haklar›n uygulanmas›na tahammül göstermesini beklemek abes olurdu. Gündemin bafl s›ralar›nda yer alan seçim tart›flmalar› her gün yeni biçimler alarak devam ediyor. Y›pranm›fl yüzlerini tazeleme ihtiyac›n› duyan burjuvazi için yap›la-
cak seçimler ve ç›kacak sonuç önemli. Oluflacak yeni hükümeti, Irak sald›r›s›, çöken IMF program›n›n uygulanmas› gibi önemli görevler bekliyor. Yap›lan anket çal›flmalar›ndan ç›kan sonuç ise halk›n büyük bir ço¤unlu¤unun art›k sistem partilerine güveni kalmad›¤›n› belgelemekte. Baraj› aflamayacak partilerin ittifak aray›fllar›n›n yan›s›ra HADEP, SDP ve EMEP uzun süredir yapt›klar› çal›flmalar› sonuçland›rarak seçime DEHAP çat›s› alt›nda birlikte girme karar› ald›lar. ÖDP ve SHP ise bu bileflenle anlaflamad›klar›n› aç›klayarak ittifak›n d›fl›nda kald›lar. Bu bileflenin içinde hat›rlanaca¤› gibi HADEP’in daha önce de ittifak yapma konusunda çeflitli giriflimleri olmufl ancak bunlar devletin “belli” makamlar›nca engellenerek izin verilmemiflti. Mersin Emniyet Müdürlü¤ü ve Mersin Valili¤i
taraf›ndan HADEP’e yak›n olan muhtarlar›n görevden uzaklaflt›r›lmalar› sistemin HADEP korkusundan kaynakl›d›r. Bugün egemen s›n›flar›n HADEP’e yönelik
gerçeklefltirdi¤i sald›rganl›klar› genel politikas›ndan ba¤›ms›z düflünemeyiz. Seçim sürecinde HADEP’in oylar›na el konulmas›n› bir kenara b›rakal›m Kürt halk›n›n oy kullanmas›n›n önüne bir dizi engeller ç›kar›lmaktad›r. Kimi yerlerde nüfus kay›tlar›na engeller ç›kararak, kimi yerlerde flehir merkezlerinde oy kullanmalar›na izin vermeyerek viran olmufl köylere sürgün etme ve daha buna benzer birçok uygulama flu süreçte Kürt halk›n›n yaflad›¤›. Bunlar›n yan›s›ra bask›nlar düzenlenerek, gözalt›na al›nan yöneticilerinin tutuklanarak hapishanelere konulmas› gibi sald›r›lar› da s›ralayabiliriz. Bugün seçimlere girmesini engellemek için ellerindeki önemli silahlardan birini, Anayasa Mahkemesinde aç›lan kapat›lma davas›n› adli tatil biter bitmez ele alacaklar›n› ve HADEP’in kapat›l›p kapat›lmayaca¤›n›n da o zaman belli
olaca¤›n› söylüyorlar. Davan›n ertelenme ihtimalinin oldu¤unu aç›klayanlar da olmas›na ra¤men genel atmosfer karar›n seçim öncesi verilece¤i yönünde. HADEP yetkilileri ise yapt›klar› aç›klamada HADEP’in kapat›lma ihtimaline karfl› DEHAP’› devreye sokacaklar›n› ve seçim için oluflturulan birli¤i DEHAP çat›s› alt›nda toplayacaklar›n› belirttiler. Bu noktadaki haz›rl›klar›n› h›zland›ran HADEP, yönetici üyelerinin birço¤unu istifa ettirerek DEHAP’a üye yapt›. HADEP’in kapat›lma tart›flmalar›na Türkiye’deki kamuoyunun yan›-s›ra uluslararas› planda da tepkiler geliyor. Özellikle de AB’ye girme sanc›lar› çeken Türkiye’nin bu sürecini önemli ölçüde baltalayaca¤› üzerinde durularak. Avrupa Parlamentosu’na üye partiler yapt›klar› aç›klamada böylesi bir karar›n al›nmas› Türkiye’ye uyum yasalar›n›n ç›kar›lmas›ndan sonraki yaklafl›m› de¤ifltirece¤ini belirttiler. Aç›klamada TC’nin AB’ye uyum yasalar›n› ç›kartarak oluflturdu¤u tabloyu de¤ifltirmemesi gerekti¤i üzerinde özellikle duruluyor. TC üzerinde yarat›lmak istenen bu bas›nc›n ne kadar etkili olaca¤› kendisini önümüzdeki günlerde daha aç›k gösterecek. Ancak flöyle bir durum var; 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü etkinliklerini al›nan uyum kararlar›ndan k›sa bir süre sonra yasaklayan egemenlerin böylesi bir bas›nc› dikkate al›p almayacaklar› belli de¤il. Yap›lacak etkinlikleri baz› gruplar›n provoke edece¤i sendromunu tafl›yan egemenler aç›s›ndan görünen o ki uyum yasalar›n›n pek de bir önemi yok onlar için. Önemli olan yaflad›klar› sendrom zemininin
ortadan kalk›p kalkmad›¤›. Korkar›z(!) bu sendromu hiç bitmeyecek TC’nin. HADEP’i seçimlerde tehlikeliler listesine alan, Kürt ulusuna karfl› tüm flovenist histerisiyle sald›rmaya devam eden bir anlay›fl›n demokratik bir tak›m haklar›n uygulanmas›na tahammül göstermesini beklemek abes olurdu. Baz› Kürt çevrelerinin AB’ye girip demokratikleflece¤iz diye at›lan ad›mlar› olumlu de¤erlendirip AB konusunda alk›fl çalmalar›na ra¤men yaflanan gerçeklikler sürecin ne anlama geldi¤ini
göstermektedir. Girilen tasfiyeci süreci son noktas›na kadar kullanma ve ne kadar geriletirsem o kadar kazan›md›r mant›¤›yla yaklaflan egemenlerin bu anlay›fl› hakim olan anlay›flt›r. Kürtçe e¤itim, Kürtçe yay›n gibi konularda görüntüde gösterdi¤i esneklik bu tarz k›r›nt›larla Kürt halk›n› oyalamak, birkaç k›r›nt› ile avunmalar›n› sa¤lamakt›r. Bugün demokratik hak olarak sunulan bu haklarla Kürt halk›n›n kendi kültürünü, dilini gelifltirmesine gerçekten izin verilecek mi?
Fen-Edebiyat mezunlar› bas›n aç›klamas› yapt› 4 y›ll›k Fen-Edebiyat Fakültelerinde okuyan binlerce genç, okullar›n› bitirdikleri halde ö¤retmen olamaman›n s›k›nt›s›n› yafl›yor. 4 y›l boyunca okul amfilerini afl›nd›ran gençler, okullar›ndan mezun olduktan sonra iflsizlikle karfl› karfl›ya kal›yor. Çünkü Milli E¤itim Bakanl›¤›’ndan atama yap›lm›yor. Ö¤retmenlik baflvurular› kabul edilmeyen ö¤retmen adaylar›, Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n önünde bas›n aç›klamas› yapt›lar. Ö¤retmen adaylar›n›n bas›n aç›klamas›na E¤itim-Sen Genel Baflkan› Alaaddin Dinçer de kat›ld›. Dinçer, ö¤rencilere büyük paralar karfl›l›¤›nda formasyon veren Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n ö¤rencilerin y›llard›r KPSS s›nav›na girerek, puan almalar›na ra¤men ö¤retmenlik baflvurular›n› bir türlü de¤erlendirmedi¤ini belirtti.
Sabah gazetesi çal›flanlar› iflten at›ld› Sabah gazetesinde ikramiye, bir ayl›k ücret, bayram ve fazla mesai ücretlerini alamayan 55 iflçi, haklar›n› istedikleri gerekçesiyle ifllerinden oldular. Yaflad›klar›yla ilgili 31 A¤ustos 2002 günü saat 11:00’de Ça¤dafl Gazeteciler Derne¤i’nde bir bas›n aç›klamas› yapan iflçiler, toplam alacaklar›n›n 125-150 milyar aras›nda oldu¤unu bunun da Sabah gazetesine verilen çeyrek sayfa ilan paras› oldu¤unu, ancak Dinç Bilgin’in alacaklar›n› vermedi¤ini, iflten at›lmadan önce açl›k s›n›r›n›n alt›nda bir maaflla günde 14-15 saat çal›flt›klar›n› buna itiraz edince de ifllerinden olduklar›n› söylediler. Dinç Bilgin’in cezaevinden ç›kt›ktan sonra kendilerine “Bu ateflli s›navdan iflçilerin kahramanca dayanma gücü sayesinde ç›kt›k” diye aç›klama yapt›¤›n› ancak bir ilan paras› kadar olan alacaklar›n› isteyince de ifllerinden olduklar›n› anlatan iflçiler, Dinç Bilgin’in bu ikiyüzlü tutumunu protesto ettiler.
13-26 Eylül 2002
13
işçi-köylü 37
Türkiye dünyan›n en fazla küçülen 4. rüflvet ve yoksullu¤un artt›¤› 64. ülke seçildi Açl›k s›n›r›n›n 350 milyona ulaflt›¤› Türkiye’de ekonomik dengeler her geçen gün ezilenden yana dibe vururken; seçimlerin arifesinde ortaya ç›kan ödentiyi memura-iflçiye ödetme niyetinde olan devlet zam üstüne yapt›¤› zamla rekora kofluyor. 1 hafta önce demir, çimento, akaryak›t derken son olarak elektri¤e yap›lan zamla devletin bütçe a盤›, emekçilerin s›rt›na yüklenen faturalarla kapat›lmak isteniyor. Son yap›lan zamlarla birlikte krizin de etkisini üzerinden atamayan halk, açl›¤a daha fazla itilirken, uygulanan IMF programlar› sayesinde dünyadaki yoksul ülkeler s›ralamas› içinde de en önlerde yer almaya “hak” kazan›yoruz. Dünya Bankas› taraf›ndan haz›rlanan Küresel Kalk›nma Raporu 2002’te ortaya konulan rakamlarla, Türkiye 7.8’lik daralmayla 2001 y›-
l›nda dünyan›n en fazla küçülen 4. ülkesi seçildi. 116 milyar dolarl›k d›fl borçlarda 7. ülke konumuna yükselen Türkiye’de nüfusun %18’inin yoksul oldu¤u belirtiliyor. Rapora göre Türkiye’deki yoksullaflma yaln›z bu rakamlarla s›n›rl› de¤il. Raporda nüfusun %2.4’ü “afl›r› yoksul” olarak tan›mlan›rken, Türkiye nüfusunun en zengin % 10’luk bölümünün gelir ya da tüketimden ald›¤› pay yüzde 32.3. Nüfusun en yoksul % 10’u ise gelir ya da tüketimden yüzde 2.3 oran›nda pay al›yor. Ortaya konan bu istatistiksel tabloda dünyadaki sömürge ve yar›-sömürge durumundaki ülkelerin durumu ortaya konurken, Türkiye, Peru, Irak, Bat› fieria, Fas, Bosna, Namibya, Bulgaristan gibi ülkeler ayn› kategoride bulunuyor. Elbetteki Türkiye vb. ülkelerdeki artan bu yoksul-
laflman›n nedeni, say›lan ülkelerdeki ekonomik eflitsizli¤in hangi politikalar›n sonucunda ortaya ç›kt›¤›n› vermiyor. Zaten verilse y›lan önce kendi kuyru¤unu ›s›rm›fl olurdu herhalde. Böyle birfley de mümkün olmayaca¤›na göre IMF, DB gibi kurumlar haz›rlad›klar› raporlarla asl›nda hangi ülkelerin daha itaatkar durumda “ilerlediklerini” gözlüyorlar. Yine yoksullu¤un yan›s›ra rüflvet ve yolsuzlu¤un da artt›¤› (art›r›ld›¤›) Türkiye’de olup bitenler baflka bir raporda birlefltiriliyor. Uluslararas› Saydaml›k Örgütü’nün yay›mlanan y›ll›k araflt›rmas›na göre dünyan›n 102 ülkesi rüflvet ve yolsuzluklara bulaflm›fl durumda. On üzerinden de¤erlendirilen ülkeler s›ralamas›nda bu y›l “en temiz” ülke Finlandiya 9.7’lik puanla birinci seçilirken, Türkiye’nin notu on
“Mersin Cumhuriyetinde muhtarlar görevden al›nd›” Mersin: Özel il kapsam›nda tutulan Mersin’de anti-demokratik uygulamalar h›z kazanarak devam ediyor. Yaklaflan seçim takvimine genel anlamda yap›lan hummal› haz›rl›klar Mersin’de farkl› biçimlerle devam ettiriliyor. T. Kürdistan›’ndan yo¤un göç alan bir bölge olan Mersin’de Kürt halk›n›n yo¤unluklu bulunmas› uygulamalar›n biçimini de de¤ifltiriyor. Yasakl› kent olarak an›lmaya bafllayan Mersin’de en küçük bir demokratik hak mücadelesi yasaklanarak, polis terörüne maruz kal›yor. Bölgede önemli oranda oy potansiyeli bulunan HADEP’in her türlü çal›flmas›n›n engellenmesi, Kürt halk›n›n tam bir cendere alt›na al›narak s›k›flt›r›lmas›, uygulanan bask› politikas›yla daha fazla sindirilmesi için devlet elindeki tüm araçlar› kullan›yor. Geçti¤imiz günlerde bu anlay›fl›n örneklerinden biri daha yafland›. Mersin Valisi Akif T›¤
taraf›ndan “naylon seçmen yazd›klar›” iddias›yla 31 muhtar görevinden al›nd›. Kürt halk›n›n yo¤unluklu yaflad›¤› semtlerde muhtarl›k yapanlardan 27’si Mersin Cumhuriyet Savc›l›¤›na ifade verirken, valilik 4 muhtar›n tekrar göreve iade edildi¤ini aç›klad›. Mersin Emniyet Müdürlü¤ü ve Mersin Valili¤i taraf›ndan görevden al›nan muhtarlar yürütülen soruflturma kapsam›nda Mersin Cumhuriyet Savc›l›¤›na ifade vererek yap›lan “evrakta sahtecilik” suçlamas›n› reddettiler ve naylon denilen kiflilerin ikametgah sahibi oldu¤unu belirttiler. Soruflturman›n ard›ndan aç›klama yapan muhtarlar; “Suçlamalar› reddettik. Soruflturmaya itiraz ettik. Soruflturmadan bir sonuç ç›kaca¤›n› sanm›yoruz. Ancak ifl siyasi tavra kalm›fl” dediler. Mersin’in fievket Sümer Mahallesinde oturdu¤u halde emniyet taraf›ndan mahallede oturmad›¤›na dair tutanak tutu-
lan HADEP Mersin il yöneticisi Mehmet ‹hsan Tafl ise 10 y›ld›r ayn› mahallede ikamet etti¤ini söyleyerek bütün evraklar›n›n yerinde olmas›na ra¤men böylesi suçlamalarla yüzyüze kald›klar›n› belirtti ve bunun kiflilik haklar›na yönelik bir sald›r› oldu¤unu söyledi. Konuya iliflkin aç›klama yapan Ulusal Muhtariyet Partisi (UMP), muhtarlar›n göreve iade edilmesi için Bölge ‹dare Mahkemesi’ne baflvuracaklar›n› aç›klad›lar. Mersin Valisi ve Emniyet Müdürlü¤ü’nün ortaklafla düzenledi¤i muhtarlar operasyonunun as›l amac›n›n gerçekten bahsi edildi¤i gibi “naylon seçmen yazd›rd›klar›” olmad›¤› ortada. Yaklaflan seçim sürecinin haz›rl›klar›d›r yap›lan. Oy potansiyeli bak›m›ndan HADEP’in oy ald›¤› bir bölge olan Mersin’de hedef, bu oy potansiyeline yönelik HADEP’in çal›flmalar›n› engellemek, seçim s›ras›nda halk›n
üzerinden 3.2; ülkeler s›ralamas›ndaki yeri ise 64. durumda. Dominik, Etiyopya ve El Salvador gibi ülkelerden bile geri durumda olan Türkiye’de bunca siyasi dalafl›n içinde dönen dolaplar asl›nda Türkiye’nin kara tablosunu çiziyor. Artan yoksulluk ve rüflvet-yolsuzluk gibi olaylarla ad›n› dünya listelerine yazd›ran ve emperyalist güçlerin denetimindeki kuoy kullanmas›n›n önüne bir dizi engeller ç›karmak. Nas›l ki T. Kürdistan›’nda flehir merkezinde bulunan halk› y›llar önce yak›l›p, y›k›lm›fl köylere geri gönderip oy kullanmaya zorluyorlarsa, çeflitli bölgelerde de farkl› oyunlara baflvuruyorlar. Mersin Muhtarlar Derne¤i yapt›¤› aç›klamada ‹çiflleri Bakan›n› muhtarlar›n görevden al›nmas› gibi anti-demokratik bir uygulamaya göz yumdu¤u için k›nad›. Muhtarlar k›sa zamanda görevlerine dönmezlerse 12 bin insan›n oy kullanamayaca¤›n› belirtilen dernek, bunun da özellikle bölgede HADEP’in alaca¤› oylar›n önemli ölçüde düflmesi anlam›na geldi¤inin alt›n› çizdi. Tüm bu geliflmelerin ard›ndan 7 muhtar daha görevine iade edildi. Mersin’de yaflanan ancak kamuoyuna yans›mayan geliflmeler önemlidir. Kürt halk› üzerinde yo¤unlaflt›r›lan bask›lara karfl› duyarl› olarak, bu antidemokratik uygulamalara karfl› ç›kmal›y›z.
rumlar arac›l›¤›yla gittikçe ba¤›ml› hale sokulan Türkiye’nin dünya ölçe¤indeki yeri böyleyken; ezilen halklar›n gelece¤i üzerinden yap›lan pazarl›klar sürüyor. IMF ve Dünya Bankas›’n›n 28-29 Eylül günlerinde Washington’da yapaca¤› y›ll›k de¤erlendirme toplant›s›na Türkiye’den de ekonomi heyeti kat›larak Türkiye’nin uflakl›ktaki bir y›l› de¤erlendirilecek. Elbette ki bu toplant›da Türkiye önümüzdeki y›l için vaatlerini s›ralayarak, Türkiye’deki halk›n daha fazla nas›l sömürülebilinirli¤inin hesaplar› yap›larak önüne konulmufl bir dizi ödev ve “nasihatla” önümüzdeki y›la haz›rlanacak. Evet, egemenler kendileri d›fl›nda arad›klar› yoksullaflman›n nedenlerine dokunmayarak listeler oluflturmaya devam etsinler; verilerin oldukça üstünde yaflanan ekonomik krizle milyonlarca insan açl›k s›n›r›n›n art›k ne oldu¤unu bilmeden sadece hayatta kalman›n yollar›n› ar›yor. “‹fl” sözcü¤ü kendilerinden çok uzakta, çöpten ekmek toplayanlar›n ço¤ald›¤› günümüzde yoksullaflman›n sonucunda artan intihar olaylar›yla da Türkiye’nin içinde bulundu¤u durum daha kötüye giderken, sömürünün dozaj›nda sürekli bir art›fl yaflan›yor. Bakal›m, gelecek y›la birincili¤e oynayan Türkiye’nin halini hangi rakamlar gösterecek...
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
14
Devrimci sorumluluk Ciddi anlamda kendimizi, halka, partiye ve devrime karfl› sorumlu hissediyor muyuz? Her fleyimizi devrime ad›yor muyuz, görev ve sorumluluklar›m›za gereken duyarl›l›kla yaklafl›yor muyuz, devrimin sorunlar›na yeterince kafa yoruyor muyuz? Dü¤melerimize bas›lmadan harekete geçiyor muyuz? Bu sorulara olumlu yan›tlar veremedi¤imiz, bu noktalarda yetersiz oldu¤umuz bir gerçekliktir. Sorumluluk; bireyin toplumsal üretim faaliyeti içerisinde yapt›¤› pratikleri üstlenmesi, onlar›n sonuçlar›na katlanmas›d›r. Sorumluluk; toplumsal bir sahiplenme duygusudur. Toplum için her birey, di¤erlerine karfl›, toplum da bireye karfl› sorumludur. Verdi¤imiz savafl insan› toplumsallaflt›rman›n, kolektiflefltirmenin savafl›d›r. Proletaryan›n davas›n› savunmak, s›n›fs›z bir toplum için mücadele etmek bafll› bafl›na bir sorumluluktur. Önce bir bütün burjuvaziden, onun pisliklerinden, çirkefliklerinden kopmay›, kendini proletaryaya teslim etmeyi gerektirir. Bizler bu gerici iktidar› y›k›p yerine kendi devrimci proleter iktidar›m›z› kurma iddias›nda olan insanlar›z. ‹ddiam›z büyük bir iddiad›r. Büyük sorumluluklar› ve büyük bedelleri vard›r. Bu iddia sahibi olan kiflinin baflta halka, partiye ve devrime karfl› kayg›s›z bir duruflu olmal›, her türlü bedeli göze almal›d›r. Devrimcilik baflta yaflama karfl› sorumluluktur. Devrimciler yaflama en tutkun insanlard›r. Yaflam›n her an›na müdahale eder, onu kendi ilke ve anlay›fllar›na göre biçimlendirirler. Yaflam›n her alan›, her an› bizi ilgilendirir, bizimdir. Yaflama karfl› sorumlulu¤umuz devrimci yaflam tarz›yla somutlan›r. Kendini halka, partiye ve devrime karfl› sorumlu hisseden bir devrimci yaflam›n her alan›na duyarl›d›r, görev ve sorumluluklar›na bu bilinçle yaklafl›r. Devrimci yaflam içerisinde bir dizi sorumlulukla karfl› karfl›ya geliyoruz. Bunlara karfl› yaklafl›m›m›z görev-sorumluluk bilincimizle ilintilidir. Kendini proletaryaya karfl› sorumlu hissetmeyen, halk›n yaflam›ndan uzak, devrimin gereklili¤i üzerine derinleflmeyen, partinin devrimdeki rolü-
nü kavramayan bir durufl sorumluluk bilincini kavrayamaz ve devrimci sorumlulu¤u üstlenemez. Peki sorumluluk bilinci nas›l geliflir? Buna cevap arayal›m. Sorumluluk bilinci bireyin kendisinde sakl›d›r. Kendi kurtuluflunun ancak tüm ezilen s›n›flar›n ve sonuçta bütün bir insanl›¤›n kurtulufluyla mümkün olabilece¤ini görmek, devrimin tarihsel ve bilimsel bir zorunluluk oldu¤unu kavramak, bununla birlikte devrime olan inanc›n› güçlendirmek, duruflunu sa¤lamlaflt›rmak ve de¤ifltirmenin göreviyle donanmak iflte kilit nokta buras›d›r. Bireyin topluma karfl› sorumluluk misyonunu kavramas› buradan geçer. Misyonumuzu yaflam›n d›fl›nda baflka yerlerde yükseklerde aramaya gerek yok; misyonumuz devrimciliktir, devrim için her bedeli göze almak, kendini devrime adamakt›r. Devrimci sorumluluk yaflamda devrimci ilke, kural ve anlay›fllara uyarak, bunlar› uygulayarak yerine getirilir. Nedir bu ilke ve kurallar? Baflta bu halk›n içinden geldi¤ini ve devrimi onlarla birlikte gerçeklefltirece¤ini hat›rdan ç›karmadan onlara karfl› sorumluluk hissetmek, onlar›n ac›lar›n› ve mutluluklar›n› paylaflmak ve en önemlisi onlara güvenmektir. Bu bilince sahip bir devrimci, yaflam›n› devrime adar; eme¤ini bilincini ve zaman›n› bu yöne verir. Zaman›n› gereksiz ifllerle geçiren, görevlerine önemle yaklaflmayan, devrimci oldu¤u, dönemdönem akl›na gelen, eme¤in de¤erini yeterince bilince ç›karmam›fl, zorluklarla karfl›laflt›¤›nda geri ad›m atan, yeni görevler almaktan kaçan ve hedeflerinde net olmayan bir durufl özünde devrimci de¤ildir. Olsa olsa biçimseldir ve uzun ömürlü olamaz. Devrimcilik bütünseldir,
kendi yaflam›ndan bafllayarak komitesine, örgütüne, partisine, yoldafllar›na, halk›na, proletaryaya ve bir bütün insanl›¤a ait her tür de¤erle ilgilenir, onlara müdahale eder. ‹nsan›, toplumu, özelde de kendi halk›n›; onlar›n yaflay›fl biçimlerini, kültürel-ahlaki özelliklerini, sorunlar›n›, ac›lar›n› ve mutluluklar›n› tan›mak, bunlar› bilmek bir sorumluluktur. Yine ülkede ve dünyada var olan geliflmeleri takip etmek,
miz yar›-sömüre, yar› feodal bir ülkedir”den öteye gidemeyen, siyasete ilgisiz bir kiflili¤in sonu ideolojik-siyasi gerilemeden baflka bir fley de¤ildir. Devrimci yaflam siyasi bir kiflili¤in üzerinde yükselir. Savafl›m›z ideolojik-siyasi bir savaflt›r. Bilimin, do¤runun ve hakl›n›n iktidar›n› hedeflemek, sömürüyü ve eflitsizli¤i ortadan kald›rmak, insanl›¤›n kurtuluflunu savunmak ciddi istemlerdir. Bu istemlerin alt›-
kafa yoruyor muyuz? Dü¤melerimize bas›lmadan harekete geçiyor muyuz? Bu sorulara olumlu yan›tlar veremedi¤imiz, bu noktalarda yetersiz oldu¤umuz bir gerçekliktir. Bu gerçeklik de¤ifltirilmek zorundad›r. Sorumluluk bilinci zay›f bir durufl, s›n›f mücadelesi içinde eriyip gidecektir. Sorumluluk bilinci yaln›zca verilen somut görevlere karfl› yaklafl›m olarak alg›lanmamal›d›r. Görevlere yakla-
düflmanlar›n› tan›mak, uygulad›klar› yeni politikalar› çözümlemek, bunlara karfl› politikalar gelifltirmek bir sorumluluktur. Devrimcilik bu sisteme karfl› siyasi bir duruflu ifade eder. Siyasetle ilgilenmek, devrimin sorunlar›na kafa yormak, ideolojik-siyasi donan›m›n› güçlendirmek devrimcilerin bafll›ca sorumluluklar›ndand›r. Ülkede ve dünyadaki geliflmelerden bi-haber, siyaseti bir iki kitap okumaktan ibaret gören, yaz›-çizisi “ülke-
n› doldurmak ve bilimsel sosyalizmi güçlendirmek görevimizdir. Peki bizler bunlar›n neresindeyiz? Bu sorumluluklar› ne derece yerine getiriyoruz, sorumluluk bilincimiz ne düzeyde? Ciddi anlamda kendimizi, halka, partiye ve devrime karfl› sorumlu hissediyor muyuz? Her fleyimizi devrime ad›yor muyuz, görev ve sorumluluklar›m›za gereken duyarl›l›kla yaklafl›yor muyuz, devrimin sorunlar›na yeterince
fl›m sorumluluk bilincinin bir parças›n› oluflturur. Ço¤umuz sorumluluk bilincini bu flekilde s›n›rland›ran bir tutum içerisindeyiz. Verilen görevleri asgari düzeyde yerine getirdi¤imizde sorumluluk bilincimizin yeterli oldu¤u gibi yan›lg›l› de¤erlendirmeler yapabiliyoruz. Evet, görevleri yerine getirmek olmas› gerekendir ve bilincimize olumlu etkilerde bulunur, ama herfley de¤ildir. Sorumluluk bilincini daha genifl al-
işçi-köylü
g›lamal›y›z. Görevlere karfl› yaklafl›mlar›m›zda seçici davranabiliyoruz. Büyük görev-küçük görev, önemli görev-önemsiz görev gibi ayr›mlar yapmak, objektif olarak o görevin yerine getirilmesinde olumsuz etkilerde bulunur, baz›lar›n› fazlaca abart›rken, baz›lar›n› da küçümser. Devrimci yaflam içerisinde birçok görevle karfl›lafl›yoruz. Bir alan›n sorumlulu¤undan bir eylemin örgütlenmesine, bir araflt›rma-incelemeden bir pankart yap›m›na kadar onlarca görevle karfl› karfl›yay›z. Yine gerilla alan›nda kitle faaliyetinden güvenlik kapsam›nda nöbetinden devriyesine, atefl yakmas›ndan yemek-çay›na birçok zorunlu görevle karfl›lafl›yoruz. Bu görevlere yaklafl›m›m›z en büyü¤ünden en küçü¤üne kadar,
ayn› duyarl›l›kta olmal›d›r. Güvenlik nöbetini tutarken d›fl›m›zdaki onlarca yoldafl›n yaflam›ndan sorumlu oldu¤umuzu unutmamal›y›z. Yine en basit bir ekmek yaparken ekme¤in yaflam›m›zdaki yerini ekmek için kulland›¤›m›z unun kaç yoldafl›n s›rt›ndan geçti¤ini unutmamal›y›z. Yazd›¤›m›z bir yaz›n›n binlerce-onbinlerce insanda yaratabilece¤i etkiyi unutmamal›y›z. Yaflam›m›z kendimizden ibaret de¤ildir. D›fl›m›zda bir yaflam sürüyor. Kendi d›fl›m›zda yaflanan sorunlara, yoldafllar›m›z›n yaflad›¤› sorunlara, kendimize yönelik sorunlara gösterdi¤imiz duyarl›l›k düzeyinde müdahale etti¤imiz söylenemez. Ço¤umuz mücadeleyi bir konaklama yeriyle ya da bir bar›nakla s›n›rland›r›yoruz. Misyonumuzun, ideallerimizin, hedef-
PUSULA Devrimci kifli yaflam› idame eden de¤il, yaflama müdahale edendir Ezen ezilen savafl›m›nda ezenlerin, saltanatlar›n› sürdürmek için ezilenleri uyuttu¤u, manipüle etti¤i, flükürcülü¤e al›flt›rd›¤›, var olanla yetinmeye itti¤i yaflanan gerçekliktir. Ezenler kendilerini rahats›z etmeyen kiflilik yaratmada, insanlar› içine kapal›l›¤a zincirlerken, hep var olanla yetinmede “buna da flükür” yaflam tarz›na itmifltir. Bir iflçi yoksullu¤un, iflsizli¤in içinde 150 milyon maaflla ifl bulup çal›flt›¤›nda, ondan ve ailesinden flunu duyar›z: “Buna da flükür. ‹fl bulamayan, bu paray› da alamayanlar var.” Ya da bir semt pazar›nda yoksulluktan 5-10 milyonla pazara giden bir ev kad›n›, pazardan ald›¤› az›c›k sebze ile evine gitti¤inde, o da “bunu alamayanlar da var” der. Kafas›nda oluflan yetinmecilik, kendilerini ezenlerin bu hale getirdi¤inin bilincine varmak yerine, ezilmiflli¤in psikolojisi ile hep kendini alttakiler ile k›yaslayarak kendini üstte görmeyi ye¤ler. Bunu yönlendiren, kal›plaflt›ran sistemin kendisidir. Yani burjuva feodal sistem çeflitli ayg›tlarla yol ve yöntemlerle toplumu sindirdi¤i, kültürel olarak yozlaflt›rd›¤›, kendine özgüvenini yok etti¤i, kendine itaatkar etti¤i, istedi¤i gibi yönlendirmeye çal›flt›¤› apaç›k ortad›r. Tam da burada, toplumun bu gerçekli¤i karfl›s›nda onlar› de¤ifltirecek, dönüfltürecek, kendilerini devrimin öznesi olarak hissetmelerini sa¤layacak, var olan-
13-26 Eylül 2002
15
37
la yetinmelerini engelleyecek kilit noktada partinin önemi, ayd›nlat›c›, öncü rolü ortaya ç›kmaktad›r. Parti s›n›f›n öncü, örgütlü müfrezesi oldu¤una göre; bunu hücre hücre örgütledi¤i, toplumun ileri kesimlerinde bu etkiyi k›rarak tüm topluma yay›lmas›n›n ortam›n› yaratacakt›r. Elbette ki bu dönüflüm dönüfltürücüyü yani partiyi olumlu ve olumsuz yönleriyle etkileyecektir. Toplumun yönlendirildi¤i pratik içinden Partiye gelen kifliler, Parti örgütlülü¤ünü kabul edenler, öncünün içine pirü-pak gelmezler. Toplumdan ald›¤› de¤er yarg›lar› ve ideolojik flekilleniflin etkisiyle gelenler, Parti oca¤›nda e¤itilir, de¤ifltirilip, dönüfltürülür, tava getirilir. Bu dediklerimiz hemen bir anda gerçekleflecek, herkes bir anda de¤iflecek de¤ildir. Parti MLM biliminin ›fl›¤›nda, diyalektik ve tarihsel materyalist düflünce yöntemi, ideolojik birli¤i ve do¤ru önderlik tarz› ile flekillendirdi¤i militanlar›n› çeliklefltirir. Yani kitlelerin içine giren, onlar› devrim saflar›nda örgütlenmelerini sa¤layan, sa¤lamaya devam eden, kendine vurmada cesaretli olan, kendini hep ileriye tafl›yan, kolektif ruhu içsellefltiren, s›n›f bilincini kavrayan, kendini partinin d›fl›nda tutan de¤il de, partinin bir öznesi oldu¤unu bilen bir kiflilik devrimci, partili bir kifliliktir. Onda var olanla yetinme yoktur. Çünkü o, öncünün önderli¤inde savaflan, savaflt›ran bir kifliliktir. Bu istenilendir. An-
lerimizin bilincinde de¤iliz. ‹deallerimizin s›n›rs›zl›¤›, do¤rulu¤umuzun gücü ve hakl›l›¤›m›z›n kudreti bize a¤›r sorumluluklar yüklemektedir. Birlikte yaflad›¤›m›z, ayn› siperlerde savaflt›¤›m›z ve gerekti¤inde kan›m›z›, can›m›z› verdi¤imiz yoldafllar›m›zdan, onlar›n yaflam›ndan sorumlu oldu¤umuzu unutabiliyoruz. Ortamdaki bir olumsuzluk, bir yoldafl›m›z›n eksikli¤i bizi ilgilendirmelidir. “Bana dokunmas›nlar gerisi önemli de¤il”, “bana ne”, “zaten hep böyle” gibi yaklafl›mlar liberal, ilgisiz ve yoldafll›k iliflkilerine s›¤mayan yaklafl›mlard›r ve özünde kendine olan güvensizlikten kaynaklan›r. Yoldafllar›m›z›n kötü bir gidiflat›na seyirci kalmak, onu bile bile burjuvazinin kuca¤›na göndermekten baflka bir anlama
gelmez. Yoldafllarla karfl› karfl›ya gelmeme kayg›s›yla olumsuzluklara seyirci kalmamal›, yoldafllar›m›za müdahale etmeli, onlar› de¤ifltirme sorumlulu¤unun üzerimizde oldu¤unu unutmamal›y›z. Görevlere karfl› yaklafl›m›n sorumluluk bilincinin bir parças›n› oluflturdu¤una de¤inmifltik. Verilen görevleri lay›k›nca yerine getirmek ve yeni görevler almak iste¤i bizler aç›s›ndan olmas› gereken tutumlard›r. Ama pek ço¤umuz dü¤melerimize bas›lmadan harekete geçemiyor, s›rf elefltirilmek kayg›s›yla yeni görevler almaktan kaç›yoruz. Devrimcilik büyük ve ciddi bir ifltir; her türlü sorumlulu¤u ve her türlü bedeli göze almal›d›r. “Elefltirecekler”, “eksikli¤im ç›kacak” gibi sorumsuz, kendine güvensiz yaklafl›mlarla
cak bu hep böyle olamaz. Yanl›fl anlay›fllar, ideolojik hastal›klar da geliflir. ‹leri ile gerinin sürekli savafl›m›nda, yani proleter ile burjuva ideolojisinin çat›flmas›nda her zaman ileriye gidifl olmaz. Çünkü yaflam sürekli de¤iflim ister. ‹leri ile gerinin çat›flmas›nda ileri galip gelse de, geri her zaman bu de¤iflime direnir ve yeniyi engeller. Statükoyu korumaya çal›fl›r ve bireyi kutsar. Partili, devrimci kiflilik ise bunu gördü¤ü için sürekli de¤iflimi kolektif içinde yaflar. Çelikleflir, sürekli kendini yenileyerek ilerler. Ama devrimci olmayan kiflilik varolanla yetinmeyi ve toplumun zaaf› olan flükürcülü¤ü devrimci kisvesi alt›nda sürdürür. Devrimci saflarda görülen bir hastal›k, bir anlay›fl da, var olanla yetinen, yaflam› idame eden kiflilik yans›mas›d›r. ‹damecilikte herkes kendine bir kal›p çizmifltir. Bu anlay›fl›n beslendi¤i, yeflerdi¤i, g›das›n› ald›¤› yer idealizmdir. S›n›r çizildi¤i için, olaylar, olgular incelenmez. ‹nceleme, araflt›rma yerine tek pencereden bak›l›r. ‹lerlemenin yerine gerileme, hareketlili¤in yerine ise dura¤anl›k geçer. Bu tarz, bu anlay›fl Marksizme ters bir anlay›flt›r. Sosyal yaflam irdelenmez, kal›plar k›r›lmad›¤› için geçinmecilik bafllar. Öncelikle kifli kendini nereye koydu¤unu, nereye lay›k oldu¤unu sorgulamal›d›r. Nereden geldi¤ini, bulundu¤u yerdeki misyonunu, Komünist Partisi’nin kitlenin ondan ne bekledi¤ini sorgulamal›d›r. Bu olmad›¤› zaman partiye, halka zarar verir. Bu, önceden de söyledi¤imiz gibi yanl›fl düflünce tarz›n›n kiflinin, kiflilerin kendilerine çizdikleri s›n›rdand›r. Parçabütün iliflkisini göremeyen, alanc›l›k, bölgecilik yapan, olaylara subjektif yaklaflan, kolektifin düflünüflü yerine kendi bildi¤ini
okuyan, belirlemeci kesilip çözüm üretmeyen, kavramayan, kavratmayan, sorgulay›c› olmay›p hep dogmatik kalan tarz prati¤imizde somut olarak gördü¤ümüz ve bizzat yaflad›¤›m›z, partiyi darlaflt›ran tarzd›r. Bunun önüne geçilmedi¤i zaman ise örgütsel tasfiyecilik bafllar. Çünkü orada Partili düflünüfl yerine, bireyci, tüketici bir anlay›fl vard›r. Örgüt, parti yerine ben vard›r. Örgütün bütünü yerine alan›nda, bölgesinde veya bulundu¤u yerdeki çal›flmas›nda ben merkezcilik kök salm›flt›r, salmaktad›r. Rahat›n›n bozulmas›n› istemez. Dayatmac›l›¤›na bakt›¤›m›zda, toplumdan geldi¤i yerin yans›mas›n› da görebiliriz. Dayatmac›l›¤›, halka tepeden bakmas›, küçümsemesi, geldi¤i kökenini özlüyor olmas›ndad›r, hala o etkiyi üzerinden atamamas›ndand›r. Konuyla ilgili pratik faaliyetimizden de örnekler verebiliriz. Örne¤in y›llard›r gerilla faaliyetinde olup da arazinin gerilla için önemi, düflman›n, köylünün araziyi nas›l kulland›¤›na kafa yormayarak, araziyi ö¤renememesi, onun için nas›l olsa öncü götürür flekillenmesine girmesi vard›r. Yine kabuklar› k›ramaman›n, var olan s›n›rlar› aflamaman›n bir yans›mas› da faaliyet içerisinde nas›l olsa Komutan, Siyasi Komiser düflünür, yapar anlay›fl›d›r. Yine ö¤renci gençlik faaliyetinde, militan›n haz›r elindeki birkaç kifliyle yetinip, çevresinde binlerce örgütleyece¤i ö¤rencilerin oldu¤unu unutmas›d›r. Dar dünyas›nda s›k›fl›r ve yaflam›n› s›n›rl› bilgisi ile kantinde çay içerek devrim yapt›¤›n› zanneder. ‹flçi s›n›f› içerisindeki prati¤imiz de öyledir. Sendika bizim elimizdedir, adamlar›m›z vard›r denilerek yine dar dünyalar çizilmifl, var olanla yetinilerek burada da bürokratlaflm›fl ve birilerinin ra-
fazla yol katedemeyiz. Biz kimiz, ne için savafl›yoruz, önümüzde duran onlarca görevi kim yapacak, tafl›n alt›na elini kim sokacak? Bu sorular› kendimize daha fazla sormam›z gerekiyor. Kaypakkaya yoldafl›n faflizmin azg›n sald›r›lar› alt›nda elinde k›rmayla savafl› bafllatma cesareti bizlere örnek olmal›d›r. Mehmet Demirda¤ yoldafl›n “f›rt›nalar içinde b›rçak s›rt›nda” partiyi ayaklar› üzerine dikme sorumlulu¤unu yerine getirmesini örnek almal›y›z, onlarca flehit yoldafl›m›z› örnek almal›y›z. Onlar her türlü zorlu¤a karfl› gelmifl, en a¤›r yükleri s›rtlanm›fllard›r. Onlar›n yerlerini doldurma, bizlere b›rakt›klar› kavga bayra¤›n› yükseklerde dalgaland›rma sorumlulu¤u her zamankinden daha çok omuzlar›m›zdad›r. hat yaflam sürmesinin zemini oluflturulmufltur veya yukar›da halk›n flükürcülü¤ünün siyasal alana yans›mas›d›r. Bir bas›n aç›klamas›na 40 kifli gitti¤inde hemen nesnel koflullar tahlil edilir. Devrimci hareket tahlil edilir ve duruma flükredilir. Veya baflka siyasetlerle, örgütlerle kendi durumumuz k›yaslanarak kendi durumumuzun iyili¤iyle övünür veya flükrederiz. Tüm bunlar toplumda varolan flükürcü hastal›¤›n›n örgütlü bireydeki etkilerini ve devrimci kiflili¤in oluflmad›¤›n› gösterir. Parti, bafl›n› a¤r›tan Marksizm bilimine ayk›r› bu muzdariplikten kurtar›lmal›d›r. Her alan›m›zda, her faaliyet bölgemizde bu vb. hastal›klar›m›z vard›r. Düflünce, çal›flma tarz›m›zda sakatl›k yerleflmifltir. Bu böyle mi gidecektir? Hay›r bin kere hay›r. Bizlerin devrim diye, kitleleri devrime seferber etme görevimiz bulunmaktad›r. Yaflam› de¤ifltirecek olan kitleleri düflünmeye, dönüfltürmeye sevk edecek olan idameci kiflilik olmayacakt›r. ‹dameci kiflili¤in panzehiri devrimci kiflilik; hem de¤iflen, hem dönüfltüren sadece kendisinin düflünmesini kitlelerinin uygulamas›n› de¤il, ayr›ca kitlelere de düflündürtmeyi ve onlar› de¤iflime seferber etmeyi sa¤layand›r. Sürece müdahale eden, kendine özgüvenini kazanm›fl, sosyal yaflamdan ö¤renen, kolektif ruhu yakalayan, yaflam› de¤ifltirendir. Parti bizlerden bunu istiyor. “Yaflam› idame ettirenlere vurun, nereden, nas›l beslendi¤ini içimizde nas›l palazland›¤›n› anlay›n, kavray›n, bu hastal›¤› bünyemizden kolektif ruhla atal›m” diyor.
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
16
Seçim, halk ve CHP Uzun bir süredir kamuoyunu meflgul eden seçim tart›flmalar› egemenlerin yeni manevralar› ve ittifak aray›fllar› ile devam ediyor. Özellikle Kemal Dervifl’in “Yeni” Türkiye ile yak›nlaflmas›n›n ard›ndan bundan vazgeçerek CHP’ye üye olmas› ve sendikac›lara yap›lan ça¤r›n›n ard›ndan da Türk-‹fl baflkan› Bayram Meral’in de IMF rozetini bir ç›rp›da yakas›na takmas› onlar›n gerçek yüzlerini bir kez daha a盤a ç›kard›. ‹ttifak aray›fllar›, milletvekillerinin kendi partilerinden istifa ederek baraj› aflaca¤› daha
linde yükselen hoflnutsuzluklar bile egemenlerin korkular›n› büyütmektedir. Çünkü halktaki hoflnutsuzluk henüz sokaklara dökülüp devleti tehdit edecek boyutlara varmasa da geliflen bu güvensizli¤in kendilerinin sonu olaca¤›n›n ve zaten yok gibi görünen meflruluklar›n›n iyice yerle bir olaca¤›n› bilen egemenler bu sessiz 盤l›¤a bile tahammül edemiyor ve önlemlerini almaya çal›fl›yorlar. Daha önceki dönemlerde kendi koflullar› içinde de¤erlendirildi¤inde özellikle MHP’yi iktidara tafl›yan em-
m›flt›r. Yine iflçinin, emekçinin temsilcisi oldu¤unu iddia eden Bayram Meral ve onun gibi sar› sendikac›lar›n sat›lm›fll›klar›n›n en güzel örne¤i de IMF’nin tahsildar› Kemal Dervifl ile kolkola çektirdikleri foto¤raf kareleridir. Kat›ld›¤› her mitingde IMF programlar›n› elefltiriyormufl gibi yapan, IMF’nin iflçi düflman› oldu¤unu hayk›ran ve hükümete tehditler savuran Bayram Meral’in flimdi ise kendisine bir görev verildi¤ini ve bu görevi baflar› ile yerine getirece¤ini söylemesi sat›lm›fll›¤›n bir s›-
Halk›n kendilerinden neredeyse hiçbir beklentisi olmad›¤›n› gören ve kendilerini dinlettirmek isteyen egemenler yapacaklar› seçim çal›flmalar› için psikologlar›n görüfllerini dahi al›r bir hale gelmifltir. inand›r›c› olan partilere üye olmas›, memleketin unutulan en ücra köflelerine yap›lan seçim ziyaretleri ve sahte vaatler t›pk› daha önceki seçim dönemlerinde oldu¤u gibi devam ediyor. Yeni Türkiye’nin sansasyonel ç›k›fl›na ra¤men giderek sönümlenmesi ve IMF’nin de politikalar›n› uygulatmak için CHP’yi seçmifl olmas› ve de tüm bunlar›n ard›ndan IMF’nin tahsildar› Kemal Dervifl’in CHP’ye üye olmas› bafl›ndan beri planl› bir oyunun parçalar› asl›nda. Mevcut hükümetin IMF politikalar›n› uygulamada gösterdi¤i baflar› ve uflakl›¤›n›n ulaflt›¤› boyut ortada olmas›na ra¤men egemenlerin en büyük kabusu, bu politikalar karfl›s›nda halktan gelebilecek tepkilerdir. Bugün tüm bu teslim olmufllu¤a ra¤men her ne kadar yo¤un bir tepki yaflanmasa da f›s›lt› ha-
peryalizm, flimdi de kendi kadrosu ile besledi¤i CHP’yi iktidara tafl›maya haz›rlanmaktad›r. Emperyalizmin bu düflüncesini CHP Genel Baflkan› Deniz Baykal “IMF programlar›n› sa¤c› partiler uygulad›¤›nda sosyal sorunlar ç›kt›¤›n›, CHP’nin ise IMF programlar›n› en iyi bir flekilde uygularken solcu kimli¤i ile halk›n tepkisini de yumuflatabilece¤ini” söyleyerek do¤rulamakta ve nas›l çirkef bir oyunun aktörü oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Bu tabloda rol alan CHP art›k halktan yana olmad›¤›n› hiçbir söylem ve maske ile örtemeyecek duruma gelmifltir. Daha önceki yani muhalefet rolünü üstlendi¤i dönemlerdeki her konuflmas›nda hükümeti elefltirmek anlam›nda sürekli IMF politikalar›na karfl› ba¤›ms›zl›¤› savunan Deniz Baykal, bugün utanmazca bir aymazl›kla yakas›na IMF’nin rozetini tak-
n›r› olmad›¤›n› ve insan›n her gün biraz daha fazla batabilece¤i gerçe¤ini gözler önüne seriyor. CHP’ye kat›lma töreni s›ras›nda kendisine verilen görevi baflar› ile yerine getirece¤ini vurgulayan Meral’in baflar›dan kastetti¤i yüzlerce kiflinin daha iflinden at›lmas›, insanlar›n sefalete bir ad›m daha yaklaflmas› olsa gerek. Bir yandan emekten yana oldu¤unu iddia etmek bir yandan ise IMF programlar›n› ve emirlerini baflar› ile yapaca¤›n›n taahhütünü vermek tam anlam› ile yalan söylemektir. Çünkü IMF ile emekten yana olmak asla yan yana gelemeyecek kavramlard›r. Bayram Meral’le birlikte CHP’ye üye olanlar›n say›s› da giderek artmaktad›r. Kendi partilerinin baraj› dahi aflamayaca¤›n› düflünen milletvekilleri CHP’ye aday olmak için baflvuruda bulunmaktad›r. Bu
bir yandan burjuva siyasetçilerin asl›nda hiç de birbirinden farkl› siyasetler yapmad›klar›n› gösterirken bir yandan da egemenlerin seçim s›ras›nda da nas›l kâr etti¤ini göstermektedir. Örne¤in flimdilik 2000 kiflinin aday olmak için baflvurdu¤u CHP bu adayl›klar s›ras›nda 2 trilyonu kasas›na ak›tacak. Toplam 70 üyenin seçilece¤i ‹stanbul’da baflvuru say›s› 310’u geçmifl durumda. Kamu emekçilerine yap›lacak zam oran›nda hazineye yük olaca¤›n› iddia ederek emekçilere trajik rakamlar› dayatan devletin siyasi partilere seçim yard›m› ad› alt›da verdi¤i paran›n yan›nda bir de bu adayl›k baflvurular› s›ras›nda al›nan paralar burjuva partilerin kasas›na akmaktad›r. Bu da seçim harcamalar›n›n da halk›n cebinden ç›kmas› anlam›na gelmektedir. Bunun d›fl›nda siyaset sahnesinde hala diri oldu¤unu göstermeye çal›flan ve çeflitli manevralarla sesini duyurmaya çal›flan Ecevit’in son ça¤r›s› da önemlidir. Tüm ulusal solcular› partisine ça¤›ran Ecevit ayr›ca seçim öncesinde emekçilere flirin görünebilmek için memur zamm›n› da gündeme getirmifltir. Sendikac›lar›n ve sanatç›lar›n da içinde bulundu¤u genifl bir çevreyi kucaklayarak iktidar›n› garantilemek isteyen CHP ayr›ca AKP’yi de tehdit unsuru olarak kullanarak oy toplamay› hedeflemektedir. “E¤er oyunuzu bize vermezseniz ya da boykot ederseniz istemedi¤iniz partiler iktidara gelir” diyerek farkl› partilerin tabanlar›n› da kendi potas›nda eritmek istiyor. Sonuç olarak bak›ld›¤›nda özellikle ABD emperyalizmi baflta olmak üzere emperyalistlerin Türkiye devletine biçti¤i misyon ve Irak müdahalesinde alaca¤› rol, IMF’nin gelecek dönemdeki emelleri bu seçimlerde CHP’yi iktidara tafl›may› gerektirmifltir. CHP Genel Baflkan› Deniz Baykal’›n yukar›da örnek olarak verdi¤imiz sözleri de bunlar› do¤rulamaktad›r. Bunun yan›nda emperyalizme yaranma çabas› içinde olan birçok siyasi parti de efendilerine “en iyi beni kullanabilirsin” mesaj›n› vermeye çal›flmaktad›r. Örne¤in ‹smail Cem seçim çal›flmalar› için gitti¤i
ve ilk olarak patronlarla birlikte yemek yedi¤i gezi s›ras›nda “son 35-40 y›l›n hiçbir seçiminde insanlar›m›z bu ölçüde tepkili ve öfkeli olmam›flt›r. ‹nsanlar›m›z siyasetçileri görmek dahi istemiyor” diyerek kendilerinin de IMF ile yap›lan anlaflmalara sad›k kalaca¤›n› ancak bunu yaparken toplumun tepkisini çekmeyeceklerinin alt›n› çizmifltir. ‹flte YTP’nin genifl yelpaze derken kastetti¤i de budur. Yani bir yandan IMF’nin politikalar›n› aynen uygulamak bir yandan da halk›n tepkisini çekmeyecek söylemlerle öfkeyi frenlemek. Bugün içinde bulunduklar› kriz, egemenleri daha farkl› maskeler düflünmeye ve üretmeye zorlamaktad›r. Önceki y›llarda MHP’yi öne ç›kar›rken bugün daha sol, daha demokrat söylemleri ortaya ç›karmalar›ndaki amaç budur. Halk›n kendilerinden neredeyse hiçbir beklentisi olmad›¤›n› gören ve kendilerini dinlettirmek isteyen egemenler yapacaklar› seçim çal›flmalar› için psikologlar›n görüfllerini dahi al›r bir hale gelmifltir. Tepkili halka nas›l davranmalar› gerekti¤inin dersini alan egemenlerin içinde bulundu¤u bu durum devrimci ve komünistler aç›s›ndan kullan›lmas› gereken bir durumdur. Kemal Dervifl’in CHP’ye geçifli ile birlikte CHP’nin iyice a盤a ç›kan halk düflman› yüzü henüz kitleler nezdinde netleflmifl de¤ildir. Birçok insan bu koflullarda ne CHP’nin ne de Kemal Dervifl’in üstlendi¤i rolü tam olarak kavramam›fl ve halâ özellikle Kemal Dervifl’ten medet umabilmektedir. Bu kafa kar›fl›kl›¤›n› gidermek ise devrimci ve komünistlerin görevidir. Bu aflamada HADEP, EMEP, SHP taraf›ndan oluflturulan ittifak ise önemli olmakla birlikte halk›n parlamentoya karfl› yok olmaya yüz tutan meflrulu¤unu yeniden yaratacakt›r. Öyleyse bu seçimler döneminde her türlü araçlar kullan›larak devletin kitleleri kendine yedekleme ve ayn› vaatlerle sand›k bafl›na çekmesine ve sistemin kendini meflrulaflt›rma çabas›na engel olmal›y›z.
işçi-köylü 37 Zimbabve’deki toprak devrimi tamamland› 1891 y›l›ndan beri ‹ngiliz himayesinde yönetilen ve 1923 y›l›nda özerkli¤e kavuflarak 1965 y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden Zimbabve’de son günlerde hareketli günler yaflan›yor. Daha çok yaflad›klar› ekonomik bunal›mlarla, yoksulluk s›ralamalar›nda bafl listelerde yer alan Afrika ülkelerinden biri olarak ad›n› duydu¤umuz Zimbabve’de toprak devriminin sonlar›na gelindi. Zimbabve hükümeti taraf›ndan 18 ay önce bafllat›lan toprak devrimi, büyük toprak sahiplerinin ellerindeki çiftlikleri para karfl›l›¤› sat›n alarak çiftlikler üzerindeki topraklar› yoksul siyah köylülere da¤›tmay› hedefliyor. Tabi büyük çiftlikleri bulunan zenginlerin topraklar›n›n tümüne el konulmuyor. Onlara da geçimlerini sa¤lamalar› için 300 dönümlük bir arazi b›rak›larak, birden fazla çiftli¤i olanlaraysa, çiftlik karfl›l›¤› ödenerek el koyma ifllemi tamamland›. Yoksul köylülerin “Zimbabve Köylüler Birli¤i” ad› alt›nda örgütlenmesi ile bafllayan ve hedeflenen toprak devrimi ile açl›k, k›tl›k tehlikesi içinde olan 6 milyon köylünün sefaletten kurtulmas› planlan›rken bu durum emperyalistlerin engeline tak›ld› bile. Baflta, Zimbabve’yi y›llard›r sömürgesi alt›nda tutan ‹ngiltere olmak üzere emperyalist devletler taraf›ndan son aflamas› tamamlanan toprak devrimine karfl› sald›r›lar bafllat›ld›. ‹ngiltere ilk olarak Zimbabve’yi ‹ngiliz Milletler Toplulu¤u’ndan att›rma girifliminde bulundu. Fakat Güney Afrika, Avustralya ve Nijerya’n›n itirazlar› sonucu bu giriflim baflar›s›zl›kla sonuçlan›nca, son olarak ‹ngiltere, Zimbabve’yi Uluslararas› ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne flikayet etmeye haz›rlan›yor. Zimbabve’de yap›lan Toprak Devrimi, daha çok beyazlar›n topraklar›n› ellerinden almaya dayal› olarak gerçekleflince Zimbab‹ngiltere, ›rkç›l›¤› gündeme getirerek böyve’de büyük lesi bir devrimle Zimbabve’nin yapt›¤› Toprak Devrimi’ne karfl› ç›k›yor. Zimbabtoprak ve’de bulunan en verimli topraklar›n % sahiplerinin 70’inin beyazlar›n elinde olmas› en baflta toprak devriminin buralarda bafllatopra¤› mas›na neden oluyor. Beyazlar›n Zimyoksul siyah babve içindeki nüfus oran› ise % 6. Yani ufak bir az›nl›¤›n (yaklafl›k 2800 kifli) elinköylülere de bulundurdu¤u topraklar 14 milyon nüda¤›t›l›yor fuslu Zimbabve’de eflitsizli¤in ne derecede oldu¤unu kan›tl›yor. Yaln›z Zimbabve’de de¤il, bir avuç az›nl›¤›n hükmetti¤i tüm topraklar üzerinde söz sahibi olmaya çal›flanlar, koca bir ülkeyi yönetmeye çal›fl›yorlar. Ya da Zimbabve’de oldu¤u gibi her ne kadar ba¤›ms›zl›¤›n› alm›fl olsa da halâ ‹ngiltere’nin gölgesi alt›nda Zimbabve’de al›nan kararlar›n iflletilmesi bekleniyor. Toprak Devrimi’nin son günü olan 8 A¤ustos tarihinden itibaren ellerindeki topraklar› vermeyen beyazlar›n cezaland›r›lmas›na baflland›. Bafllang›çta 2800 beyaz çiftçinin yar›s› karara uymay› reddetse de polis tutuklamalar›n›n bafllamas›yla Zimbabve’de flu an için 215 çiftçi tutuklu bulunuyor. Polis tutuklamalar›n›n bafllamas›yla beraber ço¤u çiftçi ise eflyalar›n› toplayarak ‹ngiltere’ye döndü. Topraklar›n ele geçirilmesiyle birlikte Zimbabve hükümeti taraf›ndan yap›lan bir ça¤r› ile ülkenin g›da sorununu sona erdirmek için topraklarda üretime geçilmesi duyuruldu. Zimbabve halk›n› ellerinin alt›na almak isteyen emperyalistler flimdilerde bu ülkeye yard›m kampanyalar› örgütleyerek toprak devrimini baflar›s›zl›¤a u¤ratmak istiyorlar. Bu kampanyalar, emperyalistlerin parasal yard›mda bulunduklar› partiler arac›l›¤›yla yürütülürken hükümet taraf›ndan kurulan bir kabine ile bu yard›mlar›n önü al›nmaya çal›fl›l›yor. ‹ngiltere’nin yan›s›ra son olarak da Amerika yönetimi Zimbabve’yi tehdit ederek devlet baflkan› Robert Mugobe’nin devrilmesini istediklerini aç›kça bildirdi. ABD’nin bu uygulamas›n› reddeden Zimbabve’nin devrilmesi planlar›n›n ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan Zimbabveli D›fliflleri yetkilisinin sarfetti¤i flu sözcükler kayda al›nmaya de¤erdir, “Siyasi sistemimizin meflruiyeti Amerika ve ‹ngiltere’ye de¤il Zimbabve halk›na ba¤l›d›r. Amerika ve ‹ngiltere’nin kulland›¤› zorbaca taktiklerin hedefi bellidir. Toplumsal ve ekonomik adalet aray›fl›m›z› sonland›rmak, toprak devrimi program›m›z› durdurmakt›r.”
17
13-26 Eylül 2002
Dünya, su s›k›nt›s› ile baflbafla Sürdürülebilir Kalk›nma Zirvesi ile daha çok gündemimize giren ve 2015 y›l›na kadar önlem al›nmazsa insan soyunun en çok s›k›nt› çekece¤i konular›n bafl›nda olan su ihtiyac› ciddi bir tehlikeyi oluflturuyor. Zengin do¤al kaynaklar›n ya¤malanmas› ile servetlerine kat ç›kartan ve do¤al olan› yok ettikten sonra yerine yapaylar› infla ederek tüm dünyay› istedikleri gibi yönetmeye çal›flan emperyalistlerin çevre(siz) politikalar› sayesinde flimdi de su s›k›nt›s› bafl gösteriyor. Dünyadaki eflitsizli¤in her geçen gün derinleflmesiyle, beslenmeden su ihtiyac›na kadar kimilerinin “ah›m flah›m”, kimilerininse aç geçirdi¤i günler ile yaflam›n tüm ayr›nt›lar› herkesin bulundu¤u s›n›fa göre de¤ifliyor. T›pk› dünyan›n bir yan›nda açl›ktan akbabalara teslim olanlar›n di¤er yanda sofras›nda kufl sütü eksik olmayanlar›n, bir yanda su yerine flaraplara kadeh kald›ranlarla di¤er yanda tek damla ya¤mur suyuna hasret kalanlar bulundu¤u gibi. Bu iki ayr› dünyada dengeler sürekli bir avuç az›nl›¤›n lehine, birçok konuda oldu¤u gibi temel ihtiyaçlardan biri olan su konusunda da ezilenlerin aleyhine de¤ifliyor. Son yap›lan zirve ile de su s›k›nt›s› dünyan›n temel sorunlar›ndan biri olarak gösterilirken, ortaya ç›kan pek çok tespitle, gelecek bir kaç y›l içinde su sorununun ciddi tehlikeler do¤uraca¤› belirtiliyor. Buna göre içinde bulundu¤umuz koflullar›n de¤erlendirmesiyle insanlar›n sa¤l›kl› içme suyundan yoksun oldu¤u aç›klan›rken; 2,5 milyar kiflinin sa¤l›ks›z su yüzünden hastaland›¤›, günde ise ortalama 6 bin çocu¤un ve y›lda 3 milyon kiflinin sa¤l›ks›z su yüzünden öldü¤üne dikkat çekiliyor. Zirvede, 1.1 milyar insan›n da temiz içme suyundan, 2.2 milyar insan›n da kirli sular›n ar›t›lmas›n› içeren koruyucu sa¤l›k hizmetlerinden yoksun bulundu¤u tespit edilerek çözüm aray›fllar›na gidilece¤i aç›kland›. Fakat baflta ABD olmak üzere birçok emperyalist devlet dengelerin de¤iflece¤inden korkarak muhalif seslerini yükseltmeye bafllad›lar. Su s›-
k›nt›s›n› reddeden bu devletler, sorunun yarat›c›s› durumunda olduklar›ndan, çözüme onay verirlerse önce kendi politikalar›n› düzeltmekten ifle bafllayacaklar›n› bildiklerinden yüzlerinin “su yüzüne” ç›kmas›n› engellemeye çal›fl›yorlar. fiu anda zengin su yataklar›n›n bafl›nda Kanada ve ABD gibi ülkeler gelmekle birlikte, su s›k›nt›s›n›n en çok çekildi¤i yer Afrika k›tas›. Bafl›nda su bidonlar› ile bir yerden baflka bir yere su tafl›yan ya da kirli sular› içmek zorunda kalan Afrikal›lar›n görüntülerine pek de yabanc› de¤iliz. Türkiye’yi içeren Ortado¤u’nun su kaynaklar› ise k›s›tl› ve sorunlu. Ve herfleye gözünü diken emperyalist devletler suyu da ticarete dökerek belli anlaflmalarla gözünü zengin su
gat suyu 20 y›ll›¤›na tank ve hava kuvvetleri teknolojisi de dahil silah karfl›l›¤›nda Türkiye taraf›ndan ‹srail’e sat›ld›. Bu sat›fl›n ard›ndan ‹srail baflbakan› fiaron’un sözcüsünün yapt›¤› aç›klama ise belleklerde hayli zaman kald›: “Su bankada duran para gibidir. Gelecekte de kullanabilirsiniz.” Bu sözler suyun gelecek y›llar için önemini belirtirken, silah karfl›l›¤›nda verilen suyun da de¤erini ortaya ç›kart›yor. Yine bir baflka örnekte su, tehdit arac› olarak bile kullan›labiliyor. Türkiye’nin y›llard›r Irak’a bir flantaj arac› olarak kulland›¤› nehrin sular›, susuz bir ülkeye yap›lacak en büyük tehdit olsa gerek. Evet y›llard›r savafllara s›n›r meselesi olarak konu olmufl, 2000’li y›llara girmemi-
yataklar›na dikiyor. Örne¤in Kanada’da bulunan kaynak ve buzul sular›n› sat›n almak isteyen Avrupa Birli¤i ülkelerinin ortaya ç›kmas›, ya da yine Avrupa ülkelerinin Yeni Zelanda’ya suyun özellefltirilmesi için bask›lar yapmas› hafife al›nacak fleyler de¤ildir. Herfleyden kazanç sa¤lamay› hedefleyen “devlet” su yoluyla da insanlar› kendilerine mahkum etmeyi planlayarak avuç açmalar›n› istiyor. Öte yandan mevsimlerin de kurak geçmesini f›rsat bilerek amaçlad›klar›n› k›l›fa büründüren emperyalistler ve uflaklar› silahlanmayla da suyu karfl› karfl›ya getiriyor. Geçti¤imiz aylarda 50 milyon metreküp Manav-
ze ra¤men halen iki köy ötesinden omuzunda su testisi ile evine su tafl›yan manzaralar›n hiç eksik olmad›¤› “su sorunu” emperyalistlerin eliyle s›k›nt› haline geliyor. Açl›¤›n yan›s›ra susuzlu¤un da reva görüldü¤ü ezilenler ise y›llard›r böyle yafl›yor. Son olarak Türkiye’de Konya ilinde köylülerin su için yapt›¤› eylem susuzlu¤un hangi boyutlara ulaflt›¤›n› yans›t›yor. Halen birçok köye suyun ulaflmad›¤› Türkiye’de açl›ktan ölenlerin yan›s›ra, “geliflme” laflar› atanlar›n elinde su da birer piyon olarak ifllevini sürdürüyor. Kurakl›k tehdidi alt›ndaki dünya, bakal›m ne zamana kadar susuz gidecek...
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
18
ULUSLARARASI POL‹T‹K DURUM Emperyalist ülkeler Aç›klama: Bu yaz› Peru Komünist Partisi’nin yay›n organ› Red Sun (K›z›l Günefl) dergisinin 22 May›s 2002 tarihli say›s›ndan Türkçe’ye k›salt›larak çevrilmifltir. 36. say›da yay›nlam›fl oldu¤umuz yaz›n›n devam›d›r. Almanya ve “Avrupa Birli¤i”: Dünya üzerinde hegemonya için mücadele eden Almanya’n›n egemenli¤i alt›ndaki Bat› Avrupa’n›n emperyalist ittifak›AB’nin ekonomisi resesyona do¤ru gidiyor. Dünyan›n 3. ekonomisi olarak isimlendirilen Almanya, “yeniden birleflme” içinde yutulmay› asla hazmedemeyecekti ve bir önceki periyot boyunca yavafl bir büyüme içindeydi. Ekonomik problemlerinden dolay›, Almanya bugün bütçe a盤›na sahip. Alman emperyalistleri yeni para Euro (“istikrar paketi”)’ya ba¤lanmak ve kriterleri idare etmek için “AB” içinde hegemonyas›n› kullanmak zorunda kald›¤› bir döneme ulaflt›. Bu yolda, Almaya ve Portekiz için süresi dolan “erken uyar›lar›” iptal ettiler. Yeni paran›n “kredibilitesi” böylece daha bafllang›c›nda temellerinden sars›ld› ve Alman öncülü¤ünde di¤er emperyalist güçlerin hoflnutsuzlu¤u aç›kça ifade edilmektedir. Avusturya Maliye Bakanl›¤› “E¤er bu yaln›zca Portekiz’e olsayd› erken uyar› yar›m saat içinde kabul edilirdi” demektedir. (13 fiubat 2002, Bas›n Aç›klamalar›) Avrupa’da kitleler nas›l yafl›yor? Son 10 veya 20 y›l içinde Avrupa halk› artan yoksulluk, iflsizlik, yükselen geçici ifl sözleflmeleri, kötüleflen çal›flma koflullar›yla vb. yüzyüze gelmektedir. Örne¤in Fransa’da eski hükümet, nüfusun yaklafl›k %7’sinin (4 milyon) yoksulluk içinde yaflad›¤›n› (ki bu oran baz› bölgelerde %12’ye hatta 15’e ç›kmaktad›r) kabul etmektedir. Geri kalan büyük ço¤unlu¤un hiçbiri de zenginlik içinde yaflamamaktad›r. Bunun politik anlam› nedir? Devrim için koflullar›n daha olgunlaflmas› ve devrimci durumun Avrupa’daki eflitsiz geliflimidir. Önderli¤inin s›n›f s›n›rlamalar›na ra¤men Göteburg ve Cenova’daki gibi, Avrupa’da bitmeyen ve hatta ‹talya’daki gibi yeni bafllayan çeflitli silahl› mücadelelerin varl›¤› ve Moulinex’ten at›lan iflçilerin bir binay› atefle verdikleri
ve bir baflkas›n› havaya uçurmakla tehdit ettikleri Fransa’daki gibi; proletarya yüksek protesto biçimlerini uygulamaya bafll›yor. Proletaryan›n her ülkenin kendi koflullar›na uyarlanm›fl Halk Savafl›n› bafllatacak silahl› MLM Komünist Partilere ihtiyaç duydu¤u bu ülkelerde problem Komünist Partilerin eksikli¤inde veya geliflimden yoksunlu¤unda yatmaktad›r. JAPONYA: Japonya, dünya ekonomisi içinde önem s›ralamas›nda ikinci olarak s›n›fland›r›lmakta ve “Japon mücizesi” olarak çokça konuflulmaktayd›. Fakat, bu “mucize” flimdi nerede? Japon ekonomisi 1989’da krize girdi, 1990’l› y›llar boyunca da krizdeydi ve bu devam etti. Aral›k 2001’de 2. Emperyalist Dünya Savafl›ndan bu yana en yüksek iflsizlik oran›na ulaflt›. (resmi rakamlara göre %5,6) Fujitsu, Hitachi veToshiba gibi tüm dev flirketler iflçi ç›karmaktad›r. Ayn› flekilde say›s›z flirketle alt sözleflme yapm›fl ve kendilerine ba¤lam›fllard›r. 2001 y›l›nda sanayi üretimi 1989’dakinden %10 daha düflüktü. “Uzun süredir beklenen kriz, sonunda baz› ekonomi biçimlerinin erimesine yol açarak gelecek. Bu ekonominin ba¤›rsaklar›n› temizlemesi de olabilir, sonuç olarak korkunç da olabilir” diyen emperyalist ekonomistler ço¤al›yor. “Do¤u Asya’n›n büyük ço¤unlu¤u hala resesyonda ve bir Amerikan iyileflmesi zay›f ve kesin görünmüyor. Dünyan›n ikinci büyük ekonomisinin durumu global ekonomiye ciddi zarar verebilir. Japonya büyük bir ticaretçi, yat›r›mc› ve borç veren ülke; yani herhangi bir y›k›m tüm di¤er emsallerini etkileyecektir.” (Ekonomist, 14 fiubat 2002) Amerika Birleflik Devletleri: Harika “istisna”ya neler oluyor? Emperyalist ekonomistlerin tezi 1990’lar, ABD için “sürekli büyümenin on y›l›” olaca¤› yönündeydi. ABD ekonomisi üzerine resmi rakamlar 1992-2000 y›llar› aras›nda Brüt Yerli Üretim’deki büyüme, ortalama
%3,66’n›n üzerinde. (ABD- Ekonomik Analiz Dairesi’nden al›nan veriler kullan›larak hesaplanm›flt›r.) Fakat söylemedikleri fley bu “büyüme” için kullan›lan kaynaklar›n ne oldu¤u. fiimdi ABD’nin de içinde bulundu¤u dünya ekonomisi bir kez daha resesyondayken, Yankeelerin dünyay› kurtarabilecek tek ülke oldu¤u söyleniyor. Bu “büyümenin” on y›l› için dayanaklar› nedir? 2001 y›l›ndaki resesyon üzerine resmi rakamlar yay›mlanmadan önce yaz›lan bir makalede flunlar vurgulan›yordu: “Son 9 y›l boyunca, ABD ekonomisi yurtd›fl›ndan yat›r›lan sermaye sayesinde beslenip idare edilmifltir. Buna en aç›k kan›t, 1994’te %81 düzeyinden, 5 y›l içinde %184’e yükselen borsa sermaye aktar›m›n›n (ki bu borsaya ba¤l› sermaye ve Brüt Yerli Üretim aras›ndaki iliflkiyi aç›klayan kat say›d›r) büyüme oran›d›r. ABD’deki sermaye toplam› 1925 ve 1929 y›llar› aras›nda bile bu kadar ›fl›k h›z›yla yükselmemiflti. Fakat flimdi, kaynama patlamaya haz›rd›r.... E¤er daha yak›ndan bakacak olursan›z, ABD’deki ekonomik canl›l›¤›n ve dolar›n gücünün borçland›rma taraf›ndan sa¤land›¤›n› göreceksiniz, yani bu, kum üzerine infla edilen bir binad›r. Er ya da geç, herkes borçlar›n› faizi ve birleflik faiziyle birlikte ödemek zorunda.” (Clairmont, yukar›da aktar›lan makale) Makale, ABD’de 1960’lardan beri büyüyen borçlar üzerinde birçok ayr›nt› vererek devam ediyor. Yankee devletinin kredileri 1964’de 1.027 milyar dolardan, 1999’da 25.678 milyara yükseldi. Ki bu y›ll›k ortalama %9,6 büyüme Brüt Yerli Üretim’in büyüme oran›ndan yüksektir. fiirketlerin borçlar› ise 1999’da 7 trilyondan daha fazlayd›, ki bu 1964 borçlar›n›n 144 kat›d›r. Son olarak ailelerin borçlanmas›na gelelim. “Meflhur on y›l” süresince borç al›m› sürekli yükselmifltir. 1990’da %8 olan tasarruf oran› 1999’da %-0.8’e düflmüfltür. Baflka bir deyiflle, ailelerin borçlanmalar› kazand›kla-
r›ndan daha fazlad›r. Mevcut harcamalar› kapatmak için, ço¤unlukla dairelerini veya evlerini ipotek ederek- borcun içine yuvarlan›yorlar. Yankee emperyalizminin ekonomisi üzerine bu rakamlar bir bütün olarak, “meflhur on y›l›n” tamamen, üretim üzerine de¤il borçlanma üzerine
direkt idaresi ile ilgili hiçbir fley yapmayan, üretimden kopuk, asalak finans kapital, mali oligarfli ve bir avuç önemli ifladam›yla hesaplaflmaya katk›da bulunur. Dolar olarak ABD borçlar›n›n tamam›, listesinin çok uzun olmad›¤›n› bildi¤imiz Almanya, Japonya, Fransa, ‹ngiltere, Çin gibi
Moulinex’ten at›lan iflçiler Fransa’da bir binay› atefle verdiler, bir baflkas›n› da havaya uçurmakla tehdit etti. kuruldu¤unu göstermektir. Borçland›rma üzerine kurulu bir “büyüme”, daha sonra patlayacak bir hava kabarc›¤› flifliyorsunuz demektir. Bunun anlam›, emperyalist devletlerin mali sermaye ve oligarfli taraf›ndan verilen kredilerle yaflam›n› sürdürmesi demektir. Bu mali oligarfli bir avuç asalakt›r ve dünyan›n tüm zenginliklerini ellerinde tutmaktad›r. Daha da ötesi bunlar sömürge ve yar› sömürge halklar›n› oldu¤u kadar kendi emperyalist ülkelerinin halk›n› da ya¤malamaktad›r. Bunun anlam› emperyalist asalakl›¤›n günden güne büyüdü¤üdür. Özel flirketler gibi emperyalist devlet ve onun flirketleri alacaklar›n›n ödenmesi için çeflitli araçlarla yarat›lan art› de¤erin daha büyük k›sm›n› tahsis etmek zorundad›r. Ve sanayi üretiminin
bir avuç emperyalist rakibi üzerindeki büyük gücünü gösteriyor. Yankeeler, geri kalanlar›n hepsini ABD Federal Fonu’nun ne yapt›¤›, ABD politika ve ekonomisinde ne oldu¤una ba¤›ml› hale getirerek borçlar›n gerçek de¤erini istedi¤i gibi manipüle edebilmektedir. E¤er faiz oranlar›n› veya dolar›n de¤erini yükseltir ya da düflürürse bu hemen tüm di¤er ülkelerin ekonomik koflullar›n› etkiler. Bu 2. emperyalist savaflla birlikte ortaya ç›kan emperyalist dünya düzeninin bir parças›d›r. Bu emperyalistler aras› çeliflkiler, 1. 2. dünya aras›ndaki çeliflkiler keskinleflerek emperyalistler aras› bir savafl tehlikesini yükseltmekte; ABD ve di¤er emperyalist ülkelerde de dahil halk savafl›n›n bafllat›lmas›n› daha da acil hale getirmektedir.
işçi-köylü 37
13-26 Eylül 2002
19
Sald›rganl›kta Türk Ordusu “Marfl Marfl” Bush iktidar›n›n 11 Eylül sonras› dünya halklar›na yönelik bafllatt›¤› sald›rganl›k ve bunu formüle etti¤i “terörizmle mücadelenin” bugünkü somut biçimi, Ortado¤udaki zengin pazarlar› ele geçirme biçiminde somutlan›yor. ABD Irak’a yönelik aylard›r sürdürdü¤ü savafl haz›rl›klar›n› h›zland›rmaya devam ederken, bu 盤›rtkanl›¤›na karfl› di¤er emperyalist ülkelerin ve uflak ülkelerin tav›rlar› da netleflmeye bafll›yor. Olas› bir sald›r› durumunda pastan›n hangi dilimini kimin alaca¤› tart›flmalar› yap›l›rken ABD’nin bu konuda pastan›n büyük bir k›sm›na hakim olma istemi güçlü bir flekilde devam ediyor. Özellikle de bölgede var olan zengin petrol yataklar› emperyalistlerin ifltah›n› oldukça fazla kabart›yor. Bush iktidar›n›n 11 Eylül sonras› dünya halklar›na yönelik bafllatt›¤›
böyle bir talebi var ve bu talebi dikkate almak zorunday›z” aç›klamas›n› yaparken di¤er taraftan da ABD baflkan› Bush’un yapt›¤› görüflme talebine olumlu yan›t verdi. Almanya ise Irak’a sald›r› s›ras›nda ABD’den yana tav›r sergilemenin suç oldu¤unu ifade ederek ABD ile iliflkilerini s›n›rland›rma tutumuna girdi. Di¤er taraftan da Irak’›n görüflme talebine de ret cevab› vererek tarafs›z oldu¤u imaj›n› çizmekte. Türkiye ise sald›r› durumunda oynayaca¤› aktif rolü sonuna kadar de¤erlendirme çabas›yla efendisine dilimi daha büyük tutmas› için yalvar›yor. Büyük
sald›rganl›k ve bunu formüle etti¤i “terörizmle mücadelenin” bugünkü somut biçimi, Ortado¤u’daki zengin pazarlar› ele geçirme biçiminde somutlanmakta. Irak’a sald›r›n›n meflru zeminlerini oluflturmaya çal›flan ABD’nin bu konuda özellikle ön plana ç›kard›¤› kimyasal silah üretimi tart›flmalar›n›n kamuoyunu yan›ltmaktan baflka bir fley olmad›¤› ortaya ç›kart›ld›. ABD’nin “ya benimlesiniz ya da düflman›ms›n›z” tehdidine ra¤men emperyalist ülkeler Ortado¤u sald›r›s›nda pastan›n tümünü ABD’ye kapt›rma niyetinde de¤iller. Geçti¤imiz günlerde aç›klama yapan ‹ngiltere baflbakan› Blair, ‹ngiltere halk›n›n böylesi bir sald›r›y› istemedi¤ini belirterek “halk›n büyük bir ço¤unlu¤unun
bir sadakatle ald›¤› uflakl›k rolünü yerine getirmeye çal›flan TC’nin askeri yetkilileri “ABD Irak’a operasyon düzenlerse, o dönemde hangi hükümetin iktidarda oldu¤u önemli de¤il biz iflimize bakar›z” diyor. Yani ABD’den önce savafla haz›r Türk ordusu. Bu arada ABD, dünya kamuoyunu sald›r›ya haz›rlama ve kendisinin ne kadar meflru oldu¤unu kan›tlama çabalar›na h›z verdi. Bas›nda yer alan bilgilere göre Bush bu konuda yeni bir atak bafllatma düflüncesinde. 11 Eylül sald›r›s›n›n y›ldönümünde yap›lacak törenlerle bafllat›lacak kampanyada hedeflenen BM Güvenlik Konseyi ve sald›r›ya karfl› ABD yönetiminde bafllayan çatlak sesleri susturarak ikna etmek. ABD bir yandan ikna kam-
panyalar›na bafllarken di¤er taraftan bölgeye hem asker hem de silah y›¤›na¤› yapmaktan geri durmuyor. Yine di¤er taraftan yap›lan aç›klamalarda Bush’un parlamentonun karar›n› beklemeden de Irak’a sald›r› karar› ç›karabilece¤i belirtiliyor. Di¤er taraftan geçti¤imiz günlerde Kahire’de yap›lan Arap Birli¤i zirvesinin gündemi de sald›r›yd›. Zirvede bu sald›r›n›n Ortado¤u ülkeleri için kayg› verici oldu¤u belirtilerek olas› bir sald›r›da güçlerini birlefltirerek sald›rganl›¤a karfl› cephe oluflturacaklar›n›n da mesaj›n› verdiler. Bu geliflmelerin yan›s›ra Kuzey Irak’ta yaflanacaklar ve yaflanan geliflmeler de üzerinde durulmas› gereken önemli noktalardan biri. Bölgede konumland›r›lan Türk askeri birlikleri bölgenin önemli isimlerinden Talabani ve Barzani’yi oldukça rahats›z ediyor. Bu noktada TC, klasikleflen tutumunu devam ettirerek Kuzey Irak’da Kürt devleti istemiyoruz zurnas›n› çalmay› sürdürüyor. TC’nin bu sendromuna karfl› geçmifl y›llarda hat›rlanaca¤› gibi ‹ran ve Suriye ile anlaflma yapm›fl ancak bu anlaflmalar çok sürmeden da¤›lmak zorunda kalm›flt›. Geçti¤imiz hafta Barzani ve Talabani’nin yapt›¤› aç›klamalar ve Türkiye’nin gelifltirdi¤i tav›r noktas›nda “ilginç” geliflmeler yafland›. “E¤er Türkiye Kuzey Irak’a girerse oras› kendilerine mezar olur” aç›klamas›n› yapan KDP lideri Barzani’ye rütbeli yetkililerinden sert aç›klamalarla yan›t verildi. Barzani, ard›ndan bu aç›klamas›n› kula¤› çekilmifl gibi hemen yumuflatarak “Hay›r ben böyle bir fley demedim”i ima etmeye çal›flarak ard›ndan “Kuzey Irak’taki Türk askeri geri çekilsin” aç›klamas› yapt›. TC rütbelileri bu aç›klamalar› yine tepkiyle karfl›lad›. Barzani’nin ard›ndan KYB lideri Talabani de bir aç›klama yaparak “Amerika bize garanti verdi; Türkiye Kuzey Irak’a girmeyecek” diyor. Burjuva kalemflörler bu aç›klamaya yan›t olarak “Talabani ne kar›fl›yor? Nas›l Kuzey Irak’a Türkiye girmezmifl” diyerek tepkilerini dile getirdiler. Bu aç›klamalar›n hemen ard›ndan Türkiye’ye gelen Talabani yapt›¤› önceki aç›klamalar›n tam tersi aç›klamalar yaparak “Yok ben Amerika bize garanti verdi demedim. Türkiye Kuzey Irak’a girmez, zaten Irak’›n toprak bütünlü¤ünü savunuyor dedim. Amerikal›lar da bana bunu söyledi” diyor. Ve yine ard›ndan “TC ordusuna mezar edilir dedikleri topraklara gelirlerse çiçekle karfl›lar›z” aç›klamas›
yap›yor. Bununla da yetinmeyerek “E¤er Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurulmas› söz konusu olursa Türk askerini Kuzey Irak’› iflgal etmesi için ben ça¤›r›r›m” diyerek deyim yerindeyse önceki tavr›ndan yüz seksen derece çark ediyor. Her iki liderin yapt›¤› bu birbirini reddeden aç›klamalar›n as›l nedenine bakt›¤›m›zda karfl›m›za yine ABD ve ufla¤› TC’nin iliflkileri ç›kmakta. Bu çeliflik aç›klamalar yap›lmadan k›sa bir süre önce D›fliflleri Bakanl›¤› Müsteflar› U¤ur Ziyala, Amerika ziyaretinde söylenen “Amerika güneyden Irak’a sald›rd›¤›nda Türkiye Kuzey Irak’a girmezse, olacaklardan Amerika sorumlu olmaz. Türkiye Amerika iliflkileri de büyük yara al›r” tehdidinin etkisi büyüktür. Türkiye Irak’a sald›r› konusuna çok s›cak bakmasa da di¤er taraftan da sald›r› durumunda kat›lmak zorunda kalaca¤› için pazarl›¤›n› yapmakta. Bu pazarl›¤›n ana gündemlerini de TC’nin var olan 4.5 milyar dolarl›k askeri borcunun kapanmas›, oluflacak zararlar›n karfl›lanmas› ve AB konusunda daha fazla deste¤in sunulmas›. ABD aç›s›ndan Türkiye’nin stratejik önemi ortadad›r. ABD’nin kuklalar›na yapt›rd›¤› aç›klamalar ise Türkiye’nin bu durumdaki tüm direnç noktalar›n› ortadan kald›rarak hiçbir itiraz nedeni b›rakmayarak tam bir kukla haline getirmek. Bu konuda yapt›¤› aç›klamalarda gittikçe pervas›zlaflan ABD, seçimlerde “bize uyumlu bir hükümet ç›kmazsa IMF program›na deste¤imiz zorlafl›r” tehditlerini savurmaktan da geri durmuyor. ABD bu aç›klamalar›yla flu mesaj› vermektedir; Kürtlerle sonradan savaflmak zorunda kalmay›n gelin beraber girip Kuzey Irak sorununu da birlikte çözdükten sonra Ortado¤u’yu da benim istedi¤im biçimde planlayal›m. Tüm bu planlar içerisinde TC faturay› yüksek gösterme u¤rafl›ndayken ABD ise en afla¤› çekerek bu sorundan pahal›ya mal olmayacak biçimde kurtulmak istemekte. Bu dalafl içerisinde “yi¤it Mehmetçik” ise ister gül ile ister may›nla karfl›lans›n o her fleye ra¤men “marfl marfl” komutunu biliyor. Bugün dünyan›n birçok yerinde ABD emperyalizminin bu savafl histerisine karfl› tepkiler yükselirken yap›lan protesto gösterilerinde halk ABD’ye olan öfkesini hayk›r›yor. Ortado¤u’da ak›t›lmak istenilen kan›n, yar›n kime ait olaca¤› ise yak›nda ortaya ç›kacakt›r.
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
20
Seçimler umudu de¤il, umutsuzlu¤u pompal›yor Erken seçim karar›yla birlikte ülkenin gündemine oturan 3 Kas›m seçimleri, sistemin kayg›lar› ve siyaset arenas›na ç›kan “yeni” partiler konusunda gazeteci-yazar Ali Bayramo¤lu ile yapt›¤›m›z ropörtaj› yay›nl›yoruz.
Türkiye’de seçimlere iliflkin kayg› bir umudu de¤il tam tersi bir umutsuzlu¤u pompalar halde. -Seçim gündemi içinde yap›lan anketlerde ciddi bir hoflnutsuzluk oldu¤u görülüyor. Ve bu hoflnutsuzluk da sand›k bafl›na gitmeme veya bofl oy kullanma fleklinde yans›yor. Siz de yaz›lar›n›zda bunun asl›nda bir sistem sorunu oldu¤unu belirtiyorsunuz. Seçim gündeminde bu tabloyu de¤erlendirir misiniz? Türkiye’nin siyasal-ekonomik-toplumsal sistemi, buna ba¤l› olarak özgürlükler rejimi de demokratik rejimi de, devlet rejimi de son on y›lda yaflanan en büyük t›kan›kl›klar›ndan birini yafl›yor. Bu t›kan›kl›¤›n bir dizi son derece önemli kayna¤› var. Görülmemifl bir hukuk adaletsizli¤i, görülmedik bir ekonomik adaletsizlik, görülmemifl derecede bir etik iflas; devlette yaflanan, siyasi partilerde yaflanan, medyada yaflanan. Bütün bunlar›n yaratt›¤› bir kaos ortam› zaten bir on y›ld›r artan oranda devam ediyor. Bir de arka arkaya gelen iki büyük ekonomik kriz, az kazanan›n da çok kazanan›n da cebindeki paralar› ya da ifl imkanlar›n› götürdükten sonra, karfl›m›za ç›kan tablo çok karanl›k. Demokratik bir mekanizmada bu tablodan bir umut üretebilmek için bir yenilenme, bir meflruiyet tazelenmesi, politika tazelenmesi gibi ›fl›klar›n görünmesi laz›m. Se-
çimler de bunun demokratik ülkelerde araçlar›ndan biri. Fakat görünen o ki Türkiye’de seçimlere iliflkin kayg› bir umudu de¤il tam tersi bir umutsuzlu¤u pompalar halde. Yani seçimlerin bir sistem t›kan›kl›¤›n› açma, yeni siyasi partileri gündeme getirme, mevcut sorunlar› giderecek bir dizi politikalar gelifltirmek konusunda yol açaca¤›na dair inanc›n kamuoyunda çok az oldu¤unu düflünüyorum. Meseleye devlet ve sistem aç›s›ndan bakt›¤›m›zda nerdeyse devlet bu seçimleri bafl›m›za bela bir düzenleme olarak görüyor. Çünkü sand›ktan ç›kacak veya ç›kmas› tahmin edilen partiler konusunda devletin ve sistemin çok ciddi kayg›lar› var. AK Parti baflta olmak üzere arkas›ndan baraj bir miktar düflürülürse HADEP gelmek üzere. Yani flöyle bir tabloyla karfl› karfl›ya kal›yoruz. Türkiye’de benim çevre ad›n› verdi¤im Kürtler de, Anadolu’da yaflayan daha orta alt s›n›f insanlar da, gecekondularda yaflayan kesim de, iflçiler de, daha az varl›¤a sahip köylüler de, bunlar›n hemen hepsi neredeyse toplumun çevresini oluflturmaya bafllad›. Yani aralar›ndaki bütün politik farkl›l›klara ra¤men, sorunlar› itibar›yla neredeyse ayn› çevre hatt›nda yer almaya bafllad›lar. Bu belki çok politik-sosyolojik bir kavram de¤il ama bir anlamda bakt›¤›m›zda flunu görüyoruz. Bu toplumun merkezi dedi¤imiz kesimin say›sal olarak giderek azald›¤›n›, çevresi denilen kesimin git gide say›sal olarak büyüdü¤ünü ve bu say›sal büyümenin siyasi olarak bir geçifle yol açmak yerine siyasi olarak bir t›kan›kl›¤a da yol açt›¤›n› fark ediyoruz. Yani sistem ya da devlet, seçimleri yenilenme de¤il bir t›kan›kl›k arac› olarak gördü¤ü kadar, bugün seçmen aç›s›ndan bakt›¤›m›zda da mevcut siyasi partilerden birinin iktidara gelmesi ya da ortaya ç›kacak herhangi bir koalisyonun onlar aç›s›ndan sorunlar› azaltabilece¤i/çözebilece¤i gibi bir umudun olmad›¤› bir ülke. Dolay›s›yla karars›z seçmenlerin çok olmas›, insanlar›n sand›¤a gitmek istememesi, siyasetten so¤umas›, ki bence en vahimi odur, bütün bunlar bu sizin sordu¤unuz sorunun arkas›ndaki bu kaosu anlat›yor bence.
- Sistemin yenilenmesinden sözederken, yeni siyasi partilerin de ortaya ç›kt›¤›n› görüyoruz. Tabi biz bunu t›rnak içinde söylüyoruz. Örne¤in YTP ya da AKP’nin ç›k›fl›. Bunlar›n yeniliklerini tart›flmak gerekmiyor mu? ‹flte onu söylemeye çal›fl›yorum. Bak›n Türkiye’deki siyasi partiler çok çok partili siyasi sistem, ço¤ulculaflma üzerine de¤il çoklaflma üzerine kuruludur. Yani ço¤ulculuk e¤er toplumdaki farkl› kesimlerin taleplerini tafl›yan siyasi partilerin eflit bir flekilde siyasi arenada yer almalar›n› ifade ediyorsa bu asl›nda birbirlerinden farkl› taleplerin kesiflmesini de ifade eder. YTP örne¤ine bakal›m. YTP, DSP’den kopan bir dizi milletvekilinin kurmufl oldu¤u bir parti. Bu parti hangi toplumsal talep üzerine oturuyor? Hangi itirazlardan yola ç›k›yor? Bunlarla ilgili yan›t bile yok ortada. Sa¤dalar m› soldalar m› belli de¤il. Belki solday›z, belki merkezdeyiz diyor. ‹stikrar ihtiyac›ndan bahsediliyor. ‹stikrardan bahsetti¤iniz zaman, o zaman siz devlet çeperi içinde siyasete bak›yorsunuz demektir. Dolay›s›yla YTP gibi partiler bir anlamda devlet içerisindeki istikrar aray›fllar›n›n arac› haline geliyorlar veya getiriliyorlar. Yani devletin beklentisi, merkezi güçlerin sermayeden tutun da merkez bas›na kadar bir dizi gücün beklentisi etraf›nda oluflan hareketliliklerdir bunlar. Ve daha çok ola¤anüstü dönemlerin geçifl dönemlerinin bir siyasi partinin içini boflaltarak ortaya ç›kan hamlelerdir. Bu anlamda bakt›¤›m›zda ortada yeni hiçbir fley olmad›¤› gibi tam tersine sahici olandan biraz daha geriye giden bir tablo var karfl›m›zda flimdi. AK Parti’ye bakt›¤›m›z zaman, onun durumu ayn› de¤il ama o da neyi temsil ediyor, neyi ifade ediyor sorusuna bir cevap verecek durumda de¤il. Yani AK Parti, Milli Selamet, Refah, Fazilet gelene¤inin bir devam› m›d›r, yoksa merkez sa¤›n yeniden tesisi midir diye bakt›¤›n›zda bu soruya cevap vermek çok kolay gözükmüyor. Muhtemelen AKP bugün hem islami kesimin oylar›n› temsil eden hem ciddi bir flekilde d›fllanm›fl kesimlerin, özellikle Orta Anadolu, Karadeniz’deki mu-
hafazakar kesimlerin, biraz Tayyib Erdo¤an ile kurduklar› özdefllik iliflkisinden, yani evdeki amcaya benzemesi iliflkisinden, biraz cesaretli davran›fl›ndan, birazc›k da sisteme kafa tutar bir dili temsil etmesinden dolay› beklenen bir oy var. Bugün sabah 10’dan 12’ye kadar kendisiyleydik, uzun uzun sorular soruldu, konufluldu. Benim gördü¤üm çok yeni bir fleyi temsil ediyor mu Tayyib bey? Bence Refah Partisi’ne oranla geri bir fleyi temsil ediyor. Yani RP’yi desteklemiyorum, hiç RP’li olmad›m. Onlar›n mevcudiyetini, varl›¤›n› hep savundum ama daha geri bir durum derken daha merkezle uzlaflmaya; kendi meflruiyetini devlete, askere, sisteme kabul ettirmeye çal›flan bir siyasi dili benimsemifl durumda. Mu¤lak, merkez muhafazakarl›¤›n yeniden üretildi¤i bir siyasi dil görüyorsunuz. Bugün bakt›¤›m›zda ne görüyoruz? Seçimlere do¤ru giderken mevcut baraj yap›s›yla AK Parti’nin ve CHP’nin yar›flaca¤›, asl›nda her iki partinin uzlaflmadan ve demokrasiden çok çat›flmay› temsil ettikleri ve
re böyle bakt›¤›m›z zaman kifliler baz›nda da yenilemeye inanmam›z gerekir. Bir sistemin kendini yenileyebilmesi için bir kere herfleyden önce siyasi alan›n temizlenmesinin genifllemesi gerekir. Bu süreç bafllamaks›z›n herhangi bir yerde, herhangi bir siyasi partiden hareketle bir yenilenme aramak zaten çok do¤ru bir aray›fl olmaz. Onun için Türkiye yaflad›¤› krizin içinden ç›kmaya çal›flan, yaflad›¤› krizin içinde hala debelenen bir siyasi parti yap›s›yla seçimlere do¤ru gidiyor. - AKP’nin yükselmesiyle beraber, bunun önünün kesilmesi için fleriat-laiklik ikilemiyle CHP’nin yükselmesi sözkonusu. Bunun Milli Siyaset Belgesiyle bir ilgisi var m›d›r sizce? Yani muhtemelen öyle yönleri var. Zaten MSB’nin maddelerini aramaya gerek yok. Bugün Hürriyet gazetesinin, Sabah gazetesinin ve di¤erlerinin yaratt›¤› krize ve gösterdi¤i çabaya bakt›¤›n›z zaman siyasetin tepeden dizayn edilmesini, dizayn edilirken de temelde AK Parti’nin büyümesine karfl› du-
Hiçbir zaman bir siyasi alt sistem sadece partiler baz›nda kendini yenileyemez.
Sadece HADEP de¤il %4’ü 5’i geçen her siyasi e¤ilimin mecliste temsil edilmesi gerekir.
bu çat›flmadan hareketle de mevcut kutuplaflmalar› bir ölçüde besledikleri bir yap› ç›k›yor karfl›m›za. Dolay›s›yla sizin sorunuza geri dönecek olursak; yani yeniler yeni de¤ildir. Çünkü hiçbir zaman bir siyasi alt sistem sadece partiler baz›nda kendini yenileyemez. Meselele-
yulan korku ve pani¤in bunun içinde pay› oldu¤unu biliyoruz. Ecevit tek bafl›na baflbakanken ve hiç sorun ç›kmazken bir gün Ecevit’in art›k t›rnak içerisinde bunak ve yafll› oldu¤u ve bu hükümetten gitmesi gerekti¤ini söyleyen bir kampanya bafllad›. Ve bu kampanyan›n arkas›ndan
işçi-köylü 37
13-26 Eylül 2002
21
ne olaca¤›n› biliyorduk, yaz›yorduk da. Bir, DSP’nin içi boflalt›lacak, iki, hükümet devrilecek, üç, erken seçim karar› al›nacak, dört, DSP etraf›nda diye bekleniyordu, olmad› CHP’de oldu, AKP’ye karfl› merkezi temsil edecek siyasi güce do¤ru bütün eforlar kanalize edilecek. -fiimdi burada, biraz önce söyledi¤iniz gibi AK Parti, RP’nin de gerisinde oldu¤u halde, yani kendisinin farkl›laflt›¤›n› göstermek için ABD ziyaretleriyle, orduyla uzlaflma çabalar› içindeyken böyle bir AKP’den bu kadar korku nedir öyleyse? -Dün Dervifl için yürütülen kampanya Tayyip Faziletteyken de onun için yürütülmüfltü. Ç›k›fl, do¤al olarak da desteklendi. Anlad›m, ama ben flunu söyleyeyim. Bu meselelerin iki tane yönü oldu¤unu düflünüyorum, her zaman. Bir, evet bir tak›m mekanizmalar, bir tak›m dizaynlar tepeden yap›lmaya çal›-
yor, Cemler DSP’den kopuyor, DSP’nin içi boflal›yor. Dervifl sonra CHP’ye geçiyor. Ondan önce ABD’deki toplant›da Dervifl’in siyasete sokulma giriflimleri. Bunlar› emperyalizmle ya da MGK’dan nas›l kopuk ele alaca¤›z? Ya da bir alakas› yok mu? Bunlar›n böyle oldu¤unu kabul ediyorum, yok demiyorum ben. Bunu en çok yazanlardan söyleyenlerden biriyim. Bu oluyor, bunu görüyoruz. Bu devlet taraf›ndan yönlendiriliyor. Ama bunlar her zaman o kadar kolay baflar›ya ulaflmazlar. fiu baflar›ya ulafl›r, bir duvar› y›kars›n, devlet bunu y›kar, devlet kafaya koymuflsa, bu ülkede en büyük flirketi de bat›r›r, en büyük siyasi partiyi de imha eder, parçalar. Ama onun yerine yenisini yapmak, o iflte orada t›kan›yor. Diyelim ki senin dedi¤in gibi oldu. Yani telefonlarla, dolayl›, z›mni emirlerle Partinin içi boflalt›ld›. Boflalt›l›r, yenisi kurulamaz ama. fiimdi ben bunu üç
evrensel özelliklerini kaybetmifl, dolay›s›yla bu gruplar› birarada tutacak mekanizmalar›n olmad›¤› zaman bu gruplar›n hepsinin kendisi içinde siyasallaflmas› kaç›n›lmaz olmaya bafll›yor. Ve o zaman mevcut kutuplaflmada bu kutuplaflmay› kullanan bir devlet, bir baflka güç çok daha kolay hareket edebiliyor ama bunun belirli limitleri var. Ne oldu, YTP kurdurulmaya çal›fl›ld›, olmad›. Kemal Dervifl oraya gitmeyece YTP, bir anlamda ifllevini kaybetti, bu ifllevi CHP yüklenecek gibi görünüyor. fiunu söylemek haks›zl›k olur, devlet dizayn› eflittir CHP. Devlet dizayn› CHP’yi büyütüyor demek haks›zl›k olur. Ayn› zamanda CHP’nin de kendi kendine büyüdü¤ü gibi bir gerçek var. Bu ikisini biraraya getirmeye çal›flan bir yap› içerisinde yafl›yoruz. Ama emin olmayal›m bunun ifle yarayaca¤›ndan. Yani CHP %12’de kal›rsa hiç kimse flafl›rmas›n. Çünkü seçmen ona göre oy veriyor
lerinden bir tanesi hiçbir fikirle etkileflime girmemesi, esnememesi ve de¤iflmemesi. Ne yapt› Türk devleti? Bir Kürt isyan› olarak Güneydo¤u’daki hareketi alg›lad›. Kürt isyan›na karfl› silah›n›, topunu, tüfe¤ini çekti. Arkas›ndan büyük ölçüde Osmanl› politikalar›n› uygulad›. Yani nüfussuzlaflt›rd›, insans›zlaflt›rd›, k›rsal alan› boflaltt›, köyleri boflaltt›. Kendi insan›n› telef ederek karfl› taraf› telef etti. Sonuç olarak uluslararas› dengeleri de kullanarak istedi¤i noktaya kendi aç›s›ndan geldi. Yani Güneydo¤u sorununu kontrol alt›na ald›¤›n› bir ölçüde düflünüyor. En az›ndan askeri aç›dan kontrol alt›na ald›¤›n› düflünüyor. Ama flimdi flunu görmek laz›m, devlet bak›fl aç›s›nda Kürt ulusunu her zaman tehlikeli gördü. Ve bu konuda hiçbir flekilde yüzlerce y›ld›r taviz vermemifltir. Durmufl oldu¤u nokta çok aç›k. Faydac› bir nokta. Bu faydac› noktada Kürt ulusu sürekli kontrol alt›nda ve
inerse HADEP’in meclise girmesi halinde bu devletin korktu¤u fleye getirece¤i meflrutiyet çok yüksektir. Devlet aç›s›ndan da böyledir, gerçekte de bu böyledir. Yani diyelim ki % 5’e indirdiler 30-40 kifli meclise girer. Bu 30-40 kifli Leyla Zana’lar gibi muhtemelen davranmazlar. Ama istedikleri kadar davranmas›nlar, onlar oraya Kürt meselesini temsilen gittikleri andan itibaren o mücadeleyi orada vermeye bafllad›klar› andan itibaren, onun orada yarataca¤› meflruiyet devletin korktu¤u bir durum. Ve devlet bunu istemiyor. Muhtemelen kapatacaklar HADEP’i. Ama onun baflka partileri var haz›r, onlarla gireceklerdir. ‹ttifak›n olmamas› için ellerinden geleni yap›yorlar. Yani Kürt meselesine yönelik tecrit hali devam ediyor. - HADEP meclise giremezse, temsil etti¤i oy potansiyeli ne olacak? Daha önce ne olduysa o olacak. Yani çok da hayati de¤il
fl›l›r. Ne bileyim RP’nin ikiye bölünmesi içinde plan haz›rlan›r, bu da uygulamaya konur, di¤er taraftan bugün yine CHP’nin ya da baflka bir partinin merkezi temsil eden parti olarak AK Parti’nin karfl›s›na ç›kmas› için bir plan yürütülür. Fakat bunlar kadar bir de bunlar›n arkas›ndaki sosyal gerçekler de var. Yani hiçbir flekilde sadece bir dizayn çal›flmas› CHP’yi büyütmüyor. Ya da sadece bir dizayn çal›flmas› AK Partiyi büyütmüyor, RP’yi ikiye bölmüyor. Zaten öyle bir toplumsal hareket oluyor. Sa¤ partilerin krizi belli ve sosyal demokrasinin zaman›n›n geldi¤i, buradan beslendi¤i merkez seçmen aç›s›ndan bir gerçek. Bütün bunlar zaten vard›. Ha bir de bunun üzerine sizin söyledi¤iniz dizayn eklenince tabi o 5 puan› 7 puan yap›yor, kamuoyu araflt›rmalar›nda. Ama Türkiye’nin gerçe¤i de bu. - Peki bu bir tesadüf mü? Yani Dervifl Cem’leri destekli-
aflamal› görüyorum. Birfleyi önce imha etmen laz›m. Hükümeti devireceksin ve bir parti kuracaks›n. ‹ki, bir parti etraf›nda kümelenmen laz›m. Üç, bu partiyi halka seçtirmen laz›m. Bu gitgide zorlaflan bir proje. Birinci k›sm› yapars›n, ikinci k›sm›nda saçmalars›n, ki bugün onu yafl›yoruz, siyasette yaflanan tamamen bu dizaynlar etraf›nda yarat›lan sanal bir siyasi dünya içerisindeki tart›flmalar. Ama üçüncüsünü yapamazs›n. Üçüncüsü, e¤er gerçeklefliyorsa o zaman kamuoyunun içerisinde bulundu¤u genel kayg› halinden kaynaklan›yordur. Öyle bir ülkede yafl›yoruz ki sosyal mutabakatlar›m›z örselenmifl durumda. Yani Kürt, Türk, islamc›, laik bütün bunlara bakt›¤›m›zda bütün bunlar› bir arada tutacak, bunlara eflit muamele yapacak hakim de¤erler yok. Laiklik kavram› örselenmifl bir kavram, vatandafll›k hukuku ve kavram› örselenmifl bir kavram, Türkleflmifl kavramlard›r bunlar. Yani
demek de¤ildir bu. Ama kutuplaflma oldu¤u zaman, insanlar istedi¤i partiye oy vermekten çok, korktu¤u partiyi engellemek için baflka partiye oy verir hale geliyorlar. Veya bak›yorlar, en güçlü kim benim ait oldu¤um dünyada (laik dünyada) CHP. O zaman CHP’ye vereyim diye tepkisel seçmen e¤ilimleri olmaya bafll›yor. Ama dedi¤im gibi bunun arkas›nda yatan neden sadece dizayn çal›flmalar› de¤il toplumun içerisinde bulundu¤u kaotik durum, Türkiye’nin yaflad›¤› a¤›r sosyal ekonomik kriz vs. diye düflünüyorum. - Peki HADEP’ten korkusu nedir sistemin? Biraz daha yumaflatmak m› istiyorlar, ne yapmak istiyorlar? ‹ki fley bir arada diye düflünmek daha do¤ru olur. Bir kere bu Güneydo¤u meselesi, Kürt meselesi devlet aç›s›ndan ele al›nd›¤›nda büyük bir de¤ifliklik arzetmedi¤ini söylemek laz›m. Yani bu devletin en önemli yön-
temkinle izlenmesi gereken bir unsurdur. Tek tek bireyler sisteme kat›l›rlar, o baflka bir fley. Koflullar ne olursa olsun böyle bir hassasiyetleri vard›r. Böyle bir politik bak›fl y›llard›r olan bir bak›fl. Dolay›s›yla burada bir mücadelenin oldu¤u da ortada. Türk devleti bir mücadele veriyorken PKK’s›yla Kürt ulusu da baflka bir mücadele veriyor. Bu mücadele bugün daha ›l›man bir noktada; bu o gerçe¤i çok de¤ifltirmiyor. Yani iki tane taraf var ve bu taraflardan bir tanesi bu konuda çok fazla politik bir de¤iflikli¤e gitme yanl›s› de¤il. Nedir devletin flu andaki en büyük endiflesi? Kürt meselesinin uluslararas› düzeyde siyasallaflmas›. Yani Türkiye’ye yönelik AB’den Amerika’dan BM’den vs. Kürt meselesiyle ilgili bir bask› gelmesi ya da Kürtlerin Bat›da resmi düzeyde temsil ediliyor olmas›. Bunun üstten bloke olmufl bir çat›flma hali vard›r. Ve HADEP’in burada mesela baraj %10’un alt›na
bana soracak olursan›z. Çünkü HADEP var. Belediyelerde zaten hakim. O bölgeleri temsil eden siyasi parti. Bunun mecliste yer al›yor olmas› Türkiye’de demokrasinin kurumsal olarak gösterdi¤i ilerlemeye iflaret eder. Böyle bir ilerleme yoksa ve HADEP zaten girdiyse, orada bir çat›flma olacaksa, bir gerginlik olacaksa; bunun Kürt meselesine ne kadar hayr› olur bilemem. Bana soracak olursan›z, sadece HADEP de¤il %4’ü 5’i geçen her siyasi e¤ilimin mecliste temsil edilmesi gerekir. Güneydo¤u sorununun çözülebilmesi için, bu konuda yol al›nabilmesi için Türk devletiyle Güneydo¤u’da yaflayan insanlar aras›nda bir etkileflimin olmas› gerekir. Psikolojk bloklar›n ortadan kald›r›lmas› gerekir. Ama o noktada olmad›¤› ortada. Sezen Aksu’nun konserine bile aya¤a kalkan bir sistemin varsa demek ki daha Türkiye’nin bu konuda almas› gereken çok yol var.
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
22
CIA Jose Maria Sison’u kaç›rmay› planl›yor UDC’nin üst düzey politik dan›flman› Sison, son 15 y›ld›r sürgünde ve Utrecht’te politik araflt›rmalar yapmaktad›r. Sison Filipinler’de askeri arananlar listesinde yer al›yor ve yakalanmas› için 10 milyon Filipinler Pesosu ödül konulmufl durumda. Avrupa’da Filipin, Hollanda ve Belçikal› ilerici gruplar, CIA’in UDC (National Democratic Front–Ulusal Demokratik Cephe)’nin üst politika yetkilisi Jose Maria Sison’u kaç›rma haz›rl›¤› içinde olabilece¤ini düflünerek alarma geçti. Sison’un kaç›r›lmas› ihtimali, ABD D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n Sison’u terörist olarak adland›rmas›ndan ve solcu liderlere karfl› “kötü adam” kampanyas› açmas›ndan sonra gündeme geldi. ABD güvenlik ve gizli operasyon ajanlar›, JM. Sison’u Hollanda’n›n Utrecht flehrinde yakalay›p “terörist” olarak yarg›lanmas› için, eski Panamal› lider Manuel Noriega tarz›nda, ABD’ye getirmeyi planlamaktalar. Filipinli ve Avrupal› ilerici kesimler, ABD ve Manila hükümetinin Sison’u Hollanda d›fl›na kaç›r›p yarg›lanmas›na gerekçe bulmak için kötülediklerini bildirdiler. Avrupal› ‹lerici Filipinleri Koruma ‹nisiyatif Komitesi (AIFKIK) demecinde “Hollanda hükümetiyle iflbirli¤i içinde olan ABD otoriteleri Sison’u ABD’ye karfl› terörist oldu¤u için istedikleri zaman kaç›rabilecekleri söylentilerini Filipinli çevreler içerisinde yaymaktad›r. ‹nisiyatif Komitesi içerisinde flu isimler bulunmaktad›r: Hollanda-Filipinler Dayan›flma Grubu’ndan Theo Droog ve Marco Verhagen; Hollanda Filipinli Siyasi S›¤›nmac›lar Komitesinden Malu Villanueva; Bayan International’dan Rahip Cesar Taguaba; Migrante Europe’tan Grace Punongbayan; Pinay sa Holland’dan Maitet Ledesma; PRIME’dan Anne Verziji; ve Roterdam Endonezya Dayan›flma Komitesi’nden Wim Van Wijk. Ayr›ca kimli¤i belirsiz kifliler Utrecht’deki UDC’yi arayarak ABD Baflkan› Bush’un CIA’in gizli operasyon yasa¤›n› kald›rarak Sison’a suikast yolunu açt›¤›n› hat›rlatt›lar.
Arananlar Listesi UDC’nin üst düzey politik dan›flman› Sison, son 15 y›ld›r sürgünde ve Utrecht’te politik araflt›rmalar yapmaktad›r. Sison Filipinler’de askeri arananlar listesinde yer al›yor ve yakalanmas› için 10 milyon Filipinler Pesosu ödül konulmufl durumda. Filipinli üst düzey polis yetkililerinin de onaylad›¤› daha
olmas› Filipin otoriteleriyle iflbirli¤i içinde olan ABD’nin Sison’u yakalamak ve UDC operasyoncular›n›n Avrupa’da etkisiz hale getirilmesi yönünde yeni çabalar›n›n sinyalleridir. Militan avukat gruplar› “Sison ve di¤er UDC’lilerin terörist olarak ilan edilmesi onlar› ABD için aç›k hedef haline getirdi” dedi. ‹nisiyatif Komitesi, ABD’nin flikayeti ve Sison’un
cephe liderlerini terörist ilan ederek ve müzakerecilere, dan›flmanlar›na ve UDC’nin personeline suçlamalarda bulunarak UDC ve Manila hükümeti aras›ndaki bar›fl görüflmelerini baflar›s›zl›¤a u¤ratmaya çal›flmaktad›r. Hollanda, Belçika ve Norveç hükümetleri 1992 y›l›ndan bu yana bar›fl görüflmelerine kolayl›klar sa¤l›yor. Bu çabalar GRP ve UDC’nin ‹nsan
örgüt de devlet terörizminin sald›r›s› alt›nda. Bu örgütlerin liderleri üzerine haince sald›r› haz›rl›klar› için bu kifliler kitle iletiflim araçlar›nda ve sokak posterlerinde teflhir edilmektedir. Filipinlerin yasal özgürlükleri de ihlal edilmektedir. Hollanda göçmenlik yetkilileri vize verimlerini geciktirmekte ve Filipinlilere Hollanda göçmen yetkilileri taraf›ndan kötü mu-
önceki raporlar Estrada yönetimi döneminde Sison’a karfl› suikast planlar›n›n yap›ld›¤›ndan bahsetmektedir. Hollanda’da yerel polisin bilgisi d›fl›nda yap›lan bu plan, Filipinler gizli polis operatörlerinin yard›m› ile Filipinler’deki bir sol fraksiyonun firari ajanlar› üzerinde dönmektedir. Buna benzer bir plan 10 y›l önce CIA taraf›ndan Sison ve UDC liderlerini Utrecht’te gözetim alt›nda tutmak için planlanm›flt›. UDC’nin ABD D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n yay›nlad›¤› “yabanc› terörist gruplar” listesinde
ülkeden al›n›p ABD’ye sevki talebi üzerine Hollanda yetkililerinin Sison’un evini basma, bütün dokümanlar›na ve bilgisayar cihazlar›na el koyma ve onu davas› haz›rlanana kadar Hollanda’da gözalt›nda tutma tehlikesinin daha da belirginleflti¤ini söyledi. Komite ayr›ca Avrupa hükümetlerinin aralar›ndaki anlaflmalara göre ABD D›fliflleri Bakanl›¤›n›n keyfice belirledi¤i terörist listesindekilere bask›c› önlemleri uygulamak için ABD ile iflbirli¤i yapt›klar›n› söyledi. Washington bu plan›nda
Haklar›na Sayg› Kapsaml› Anlaflmas› ve Uluslararas› ‹nsan Yasas›n› karfl›l›kl› onaylamalar›yla sonuçland›. UDC ve özellikle de FKP (Filipinler Komünist Partisi) ve YHO (Yeni Halk Ordusu) bu anlaflmalar›n uygulanmas› noktas›nda ›srar etmektedir. FKP ve YHO’nun ‘terörist örgüt’ ilan edilmesi Arroyo rejiminin Filipinler’de Ulusal Demokratik Harekete karfl› açt›¤› topyekün savaflla uyuflmaktad›r. Sadece UDC de¤il yasal bir yap› olan politik parti Bayan Muna ve çok sektörlü ittifaklar yap›s› olan BAYAN içindeki birçok
amele uygulanmaktad›r. ABD, Manila ve Hollanda otoriteleri Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesini Prof. Sison’un kalacak yer temini ve Hollanda’da sürekli ikamet etmek için yapt›¤› baflvuruyu reddetmesi için etkilemeye çal›flmaktad›r. ‹nisiyatif Komitesi’nin bildirisi afla¤›dakiler taraf›ndan imzalanm›flt›r. Dr. Rita Vanobberghen ve Bert de belder; Els van der Sypt ve Britt Sestaerke, Belcika Filipino Grubu; ILPS–Hollanda; Halklar›n Uluslararas› Avukatlar Birli¤i’nden Dündar Gürses.
işçi-köylü 37 Nepal’de Maoistlerin sald›r›s› 8 Eylül Pazar günü Nepal Komünist Partisi (Maoist) önderli¤indeki gerillalar›n Baflkent Kathmandu’nun 85 km. do¤usundaki Sindhuli bölgesinde bir polis karakoluna yapt›klar› sald›r›da 49 polis öldü, 10 polis yaraland›. Nepal ‹çiflleri Bakan› bölgeye giderek incelemelerde bulundu ve sonras›nda yapt›¤› aç›klamada 1000 kiflilik Maoist grubu gece yar›s›ndan sonra sald›rd›¤›n›, ölen ve yaralananlar›n d›fl›nda 14 polisin ise halâ kay›p oldu¤unu söyledi. Gerillalar›n sald›r›s›ndan önce Sindhuli’ye giden ana yolu a¤açlarla kapatt›klar›n› söyleyen polis, ölenlerin içinde Polis Müfettifli Krishna Prasad Shrestha’n›n da oldu¤unu ve çevrede yapt›klar› araflt›rmalarda iki gerillan›n da öldü¤ünü tespit ettiklerini aç›klad›. Bu sald›r›n›n ard›ndan 9 Eylül günü de 4.000 kiflilik bir gerilla grubu Arhakanchi bölgesinde bir güvenlik karakoluna sald›r› düzenledi. 7 saat süren çat›flmada 31 polis 17 jandarma ve 17 asker öldü.
23
13-26 Eylül 2002
Batasuna Partisi kapat›ld› ‹spanya’da 30 y›ld›r BASK bölgesinin ba¤›ms›zl›¤› için mücadele yürüten ETA örgütünün siyasi kanad› BATASUNA partisi kapat›ld›. Aznar hükümeti taraf›ndan al›nan kararla Batasuna’n›n kapat›lmas›na iliflkin nedenlerde; ETA’n›n BASK bölge-
ise 295’e karfl› al›nan 10 aleyhte oy ile ‹spanya Parlamentosu Batasuna’n›n “süresiz” kapat›lma karar›n› vermifl oldu. Batasuna Partisini “terör örgütü ETA’n›n maskesi” olarak tan›mlayan ‹spanya Parlamentosu’nun bu karar›n›n ard›ndansa partinin Pomplona
ken bunu kastediyorlar iflte” diyerek karar› protesto ettiklerini bildirdi. Böylece yaklaflan seçimler öncesi Batasuna’n›n seçimlere kat›lmas› engellenirken, Avrupa demokrasisinin nereye kadar iflleyece¤i de ortaya ç›kt›. O çokça övülen Avru-
sinde gerçeklefltirdi¤i eylemlerin Batasuna taraf›ndan k›nanmamas› gerekçe gösterilirken, parlamento taraf›ndan önce Batasuna’n›n “siyasi partiler yasas›n› ihlal etti¤ini kan›tlayan” bir liste yay›mland›. Bu listenin devam›nda yap›lan meclis oturumunda
kentindeki genel merkezine bask›n düzenlendi. 20 parti yetkilisi ve taraftar› binadan zorla d›flar› ç›kart›larak bina boflalt›ld›. Batasuna Partisi sözcüsü Fernando Barrena yapt›¤› aç›klamada; “Madrid’deki milletvekilleri demokrasi ve bar›fltan bahseder-
pa’n›n “genifl demokrasisi” bile egemenlerin ç›karlar› tehlikeye girince burjuva maskesini indirmekten çekinmedi. Fakat Batasuna’n›n kapat›lmas› da t›pk› 11 Eylül sonras› dünya çap›nda bafllat›lan “terör karfl›t›” operasyonlardan ba¤›ms›z de¤ildir. 70’li y›llar-
Meksika’da iki zapatista öldürüldü Meksika’da kontr-gerilla son süreçte belli köylerde tekrar yo¤unlaflmaya bafllad›. 25 A¤ustos 2002 tarihinde Olga Isabel eyaletinde iki EZLN (Ejercito Zapatista Liberacion Nacional-Zapatista Ulusal Kurtulufl Ordusu) üyesi Antonio Meja ve K’an Akil katledildi. ‹ki EZLN üyesinin katledilmesini devlet 26 A¤ustos’ta aç›klad›. Meksika’da son günlerde bu tür olaylar s›k s›k yaflanmaya bafllad›. Olaylar›n geliflimi ise her geçen gün koordineli bir operasyonun parças› oldu¤u kan›s›n› güçlendiriyor. Bu bölgede Aral›k 2000’den itibaren devletin askeri güçleri konumland›r›lm›fl durumda. 29 A¤ustos 2002’de de yüzlerce asker ülkenin kuzey bölgelerine gönderildi. Askerlerin konumland›¤› bu bölgelerde EZLN’yi destekleyen köylüler bu tür katliamlarla yüzyüze yaflam›n› sürdürüyor. Zira daha önce de askerlerin gönderildi¤i bölgelerde ciddi fliddet olaylar› yaflanm›flt›.
Arjantin’de halk susmuyor Arjantin’de IMF ve Duhalde yönetimine karfl› protestolar sürüyor. 30 A¤ustos 2002 tarihinde, baflkent Buenos Aires ve birçok flehirde eylemler düzenlendi. Baflkent çevresindeki ana yollar› ka-patan protestocular politik liderlerin istifas›n› istediler ve Duhalde yönetimine karfl› “fiimdi, defol” sloganlar›n› att›lar. Buenos Aires’in bat›s›nda protestolar›na bafllayan binlerce insan Kongre binas›na yürüdü. Bir baflka gösteri de Mar del Plata’n›n Atlantik sahilinde gerçekleflti. Kuzeydo¤u Arjantin’de ise binlerce protestocu, Entre Rios Va-lisi’nin istifas›n› istedi.
da dünya halklar›n›n yüre¤inde büyük bir sempati kazanan ETA’n›n bu prestijini uzun süreden beri yok etmeye çal›flan emperyalistler, son olarak ETA’y› “yabanc› terör örgütleri” listesine alm›flt›. Amerika’n›n kara listesi olarak adland›r›lan “terör örgütleri” listesinde yer alan ETA ile ilgili planlar› do¤rultusunda ETA’n›n siyasi kanad› diye adland›r›lan Batasuna Partisinin kapat›lmas› tesadüfi olmad›. Özellikle ABD’nin direktifleri do¤rultusunda birçok ülkede oluflturulan “teröre karfl› güçler” ile birçok ülkede yeniden düzenlemelerle ortaya çkan “terörle mücadele yasas›” ‹spanya’da da 2 ay önce ç›kart›larak Batasuna’n›n kapat›lmas› sa¤land›. Bu durumda daha çok “Amerika’n›n gönlü hofl tutulurken” ‹spanya halk›na da “iyi bir ifl” yapman›n mesaj› verildi. Fakat Batasuna’n›n kapat›lmas› karar›na ra¤men ‹spanya hükümeti korkusunu gizlemiyor. Y›llard›r Franco diktatörlü¤ne karfl› silahl› mücadele yürüterek BASK bölgesinin ba¤›ms›zl›¤› için savaflan ETA’n›n eylemlerine h›z verece¤i Aznar hükümetinin tedirginli¤ini art›r›yor.
Afganistan dikifl tutmuyor Afganistan’da 11 Eylül sonras› emperyalistlerin uflaklar› arac›l›¤›yla kurdu¤u hükümetin içerisinde yer alan savafl a¤alar› aras›ndaki çat›flmalar›n devam etmesi ve Kabil’de son dönemde ard› ard›na yaflanan suikast ve bombal› sald›r›lar Afganistan’›n gelece¤inin pek parlak olmad›¤›n› gösterirken, Türkiye’nin, komutanl›¤›n› sürdürdü¤ü Uluslararas› Güvenlik Destek Gücü (ISAF)’nün görev alan›n›n geniflletilmesi gündemde. Halen emperyalist destekli hükümeti korumakla görevli ve Kabil’de polislik yapan ISAF’›n görev alan›n›n ge-
niflletilmesiyle ABD, Kabil d›fl›ndaki birçok bölgenin bekçili¤ini de Türkiye’ye b›rakm›fl olacak. New York Times gazetesinde yay›nlanan bir habere göre Pentagon yetkilisi, Afganistan’da istenilen bir düzenin oluflmamas› nedeniyle ISAF’›n Kabil d›fl›nda görev yapmas›n› desteklediklerini aç›klad›lar. Pentagon bu sayede Afganistan’da güvenli¤in sa¤lanmas›n›n kolaylaflaca¤› ve Amerikan birliklerinin bu ülkeden daha k›sa sürede ayr›lmas›n›n sa¤lanabilece¤i görüflünde. ABD Savunma Bakan Yard›mc›s› Paul Wolfowitz
Kabil’de 5 Eylül 2002 tarihinde yap›lan bombal› sald›r›da 16 kiflinin ölmesi ve Afganistan Devlet Baflkan› Hamit Karzai’ye yönelik suikast girifliminden sonra yapt›¤› aç›klamada ISAF’›n geniflletilmesinin Afganistan’a yarar sa¤layaca¤›n› söyledi. ABD’li Bakan Yard›mc›s› Türkiye’nin öncülü¤ünde ISAF’›n geniflletilmesi halinde di¤er ülkelerin, bunu hayata geçirilmesi için gerekli kayna¤› sa¤lamak durumunda oldu¤unu belirtti. Böylece emperyalistler “kaynak” sa¤larken Türkiye batakl›¤›n içinde kalmaya devam edecek.
ISAF komutas›n› geçen Haziran ay›nda ‹ngiltere’den devralan Türkiye’nin Kabil’de 1400 askeri ve personeli bulunmakta. ‹ngiltere, komutanl›¤› Türkiye’ye devrettikten sonra Afganistan’dan askerini çekmiflti. Türkiye’nin ISAF komutanl›¤› süresi ise Aral›k 2002’de son buluyor. Birçok ülkenin ISAF komutanl›¤›n› alma yanl›s› olmamas› Türkiye’nin ISAF komutanl›¤›n›n, Aral›k ay›ndan sonra da devam edece¤ini düflündürüyor. Zaten Türkiye d›fl›nda hiçbir ülke de ISAF komutanl›¤›na talip de¤il.
13-26 Eylül 2002
Evrensel Bak›fl Tüm sald›r›lara ra¤men, bir halk›n mücadele tarihi yok edilemez!-2 Emperyalist politikalar›n hayata geçiriliflinden halk birçok aç›dan etkilenirken, yönetenlerin cisimleflti¤i hükümete, yan›s›ra hükümet d›fl›ndaki di¤er partilere besledi¤i asgari güven yerle bir oldu. Yeni bir seçim dönemine böylesi bir dönemde girilmifl durumda. Ve bu güvensizli¤i gidermek için yeni manevralara giriflildi. AB üyeli¤i, halka önümüzdeki süreçte tüm bu s›k›nt›lar›n›n giderilmesi için tek yol olarak sunulmaya baflland›. Bu, eski partilerin söylemleriyle de¤il, eski güç dengeleri içerisinde a¤›rl›kl› yeri olan yeni bir bileflimle dile getirme zorunlulu¤uyla gerçeklefltirildi. Yan›s›ra, bilinen-iktidara getirilerek denenmifl olan partilerin d›fl›nda “kurtulufl AB’dedir” korosuna, HADEP, ÖDP gibi partiler de kat›lmaya bafllad›. Bütün bu kesimler AB uyum paketinin yasallaflt›r›lmas›yla, Türkiye’nin demokratikleflmesinin önünün aç›ld›¤›n› hayk›rmaya bafllad›. Böylesi geliflmeler içerisinde KADEK’in de; akmak istedi¤i kanala, “meflru” bir zeminde yönelmesinin koflullar›n›n do¤du¤unun propagandas›n› yapmaya bafllad›¤›n› görüyoruz. Özgür Politika gazetesinde Mustafa Karasu ile yap›lan röportajlar, Kürt halk›n›n yürütülece¤i güzergah› ifade ediyor. Bir yandan bar›fl politikalar› “... bu savafl›n özellikle büyük devletlerin yarar›na oldu¤u, bölge halklar›n›n yarar›na olmad›¤› daha da anlafl›ld›” diyerek aç›klan›yor. Bir yandan da, Irak’ta gerçekleflmesi beklenilen sald›r›lar karfl›s›nda Kürt örgütlerine, sadece örgüt yöneticilerinin palazlanmas›na hizmet eden, halk›n ç›karlar›n› gözard› eden politikalar güttükleri elefltirilerek; “Aç›kt›r ki toplumun, bir ulusun güçlenmesi, yaratt›¤› demokratik devrimden geçer” biçiminde yol gösteriliyor! Bir yandan ulusal hareketin tek bafl›na nas›l bir kadere mahkum oldu¤u ifade edilirken, bir yandan da devrimin zorunlulu¤u dile getiriliyor. Bir yandan da emperyalistlerin güdümünde
işçi-köylü 37
24
var olabilen bir devlete, TC devletine bak›n nas›l ça¤r›lar yap›l›yor; “E¤er Türkiye demokratikleflirse Irak sorunlar› daha kolay çözülür, hatta Irak da demokratikleflmek zorunda kal›r. Bu durum bir müdahale gerekmeden de Irak’›n demokratikleflmesi, Kürdistan’›n özgürleflmesi gibi bir sonuç ortaya ç›kar›r” biçiminde önerilerde bulunuluyor. Bunlar›n d›fl›nda Türkiye’deki tüm ç›kmazlar Kürt sorununa flöyle kilitleniyor; “kitle taban› daralmay› de¤il, genifllemeyi yaflad›. Bu durum, ister istemez devleti, hükümeti, Türkiye’nin siyasetini, ekonomisini, sosyal yap›s›n› yeni krizler biçiminde besledi... Yaln›z iç siyaset de¤il, d›fl siyaset de Kürt sorununun çözümsüzlü¤ü etraf›nda t›kand›.” Esasta bu merkezde detayland›r›lan aç›klamalar da, 2 A¤ustos 99’da girilen, 3. y›l›n› dolduran yönelimin “baflar›l›” sonuçlar›n› dillendirmek üzere yap›l›yor. fiimdi KADEK, tam da seçim arifesinde, ülkemizin yar› feodal-yar› sömürge olma gerçekli¤ini, bu gerçekli¤in kaç›n›lmaz sonucu olan ekonomik, siyasi krizi, Türkiye’nin sosyoekonomik yap›s›ndan, emperyalist ülkelerle iliflkilerinden ba¤›ms›z ele al›yor. Adeta ba¤›ms›z ve “demokratikleflmesi” bir dizi düzenlemeyle mümkün olabilecek bir ülke içerisinde Kürt ulusuna önderlik ediyor! Böyle bir stratejik yönelim içerisinde ve egemenlerin de bu yönelimi bilerek Kürt Ulusunun demokratik taleplerini s›n›rlayarak ve hatta esasta yine yok sayarak (yasan›n maddelerinin hiçbirinde Kürt kelimesi bulunmamaktad›r) yasallaflt›rm›fl olmas›, önümüzdeki süreçte ne tür de¤iflimleri beraberinde getirecek? Kürt ulusu, y›llard›r bir parti çat›s› alt›nda örgütlenerek ve savaflarak, devleti çok yönlü tehdit eden bir güç olmay› baflard›. Bu mücadele s›ras›nda köklü bir ulusal bilinçle ve bundan güç alan bir savafl bilinciyle de donand›. fiimdi içinden geçti¤imiz dönem, kanla
yaz›lan bir tarihin en tehlikeli evresi. Öcalan’›n engellenmesinin ard›ndan, yani önemli bir otorite bofllu¤unda dahi, “da¤›l›r, biter, tükenir” denen Kürt ulusu bütün ad›mlar›n›, y›llard›r sürdürdü¤ü savafl›n donan›m›yla ilerleyerek att›. ‹çinden geçti¤imiz dönemde ise KADEK’in hatt› reformist bir hatt›r. Ulusal mücadelenin ilerici de¤il gerici yönlerinin damgas›n› vurdu¤u bir hatt›r. fiüphesiz ki, bugünkü güç kanla yaz›lan bir tarihin ürünüdür. Ama sorun, bu tarihin neye hizmet eder hale getirilece¤idir. Egemenlerin “verdikleri” k›r›nt› haklar; savafl bilinciyle kuflanm›fl bir halk› düzene entegre ederek ve bu düzen d›fl›na ç›kmas›n› engelleyerek pasifize etme sürecinin önemli vurufllar›n› gerçeklefltirmekten baflka bir fley de¤ildir. Zorlu bir mücadele tarihi yazan bir halk›n, önderli¤ine s›rt›n› dönmesi ve onun kendisine sundu¤u yönelimi reddetmesi k›sa vadede mümkün de¤ildir. Devrimci hareketlerin de, bu mücadele içerisinde aktifleflen Kürt ulusundan esasta kopuk bir faaliyet süreci içinde oldu¤u bir gerçekliktir. Tam da seçime kilitlenilerek devreye sokulan bu ad›mlar›n gerçekli¤i, seçim sonras›nda hayata geçecek politikalarla ayan beyan ortaya ç›kacakt›r. Demokratik Halk Devrimi’nin olmazsa olmaz bir parças› olan Kürt halk›na, görkemli bir savafl bilinci ve prati¤inin ard›ndan dayat›lmak istenen, aç›k bir haf›za kaybetme sürecidir. Bu gerçekten de PKK’nin kuruluflundan bugüne gelinen tehlikeli evrelerden biridir. Böylesi bir dönemde devrimci hareketlerin bu halk› kucaklamas› k›sa zamanda mümkün de¤ildir. Bu, uzun vadede gerçekleflmesi gereken ve gerçekleflecek bir görevdir. Uzun vadede gerçekleflebilecek bu aflama için, bu evredeki tutumumuz oldukça önemlidir. Kürt halk›na üzerinde planlanan projeleri kavratabilmek flüphesiz görevimizdir. Ancak bafl›nda ve istenilen düzeyde içinde olmad›¤›m›z bir süreçte bunu birden bire yapmam›z mümkün de¤ildir. Peki bugün mümkün olan ve kaç›r›lmamas› gereken ad›mlar nelerdir? Uzun süreli bir savafl prati¤inden ç›km›fl olan Kürt halk›, savafl› yükseltenlere karfl› kay›ts›z kalamaz. Ancak halka y›llard›r kabullendirilen milliyetçi anlay›fl›n yaratt›¤› olumsuz et-
kilerin varl›¤›n› da küçümseyemeyiz. Yani bütün bu dezavantajlar› avantaja çevirebilecek bir tan›t›m/ geçifl sürecini, halk›n flu anki talepleri, öncelikleri içerisinde ele almak zorunday›z. Nedir flu anki öncelikler? Dil, e¤itim ve örgütlenme gibi demokratik haklar›n kabulü ve HADEP gibi demokratik örgütlenmelere karfl› devlet sald›r›lar›na karfl› durmak... Küçümsenmeyecek bir geçifl evresinden ve uzun vadeli hedeflerimizden söz ediyoruz. Yani kesinlikle kopar›c›, tepki uyand›ran bir tarzdan-yaklafl›mdan uzak olmam›z›n zorunlulu¤undan söz ediyoruz. Bugün yap›lmas› gereken budur. Bu dönemde seçim kapsam›nda yap›lacak propagandalar›n merkezine AB üyeli¤i ve üyeli¤in gerçekleflmesi için sunulan uyum yasalar› paketinin oturaca¤›n› söyledik. Sadece miad›n› dolduran partiler de¤il, HADEP d›fl›nda, ÖDP gibi partiler de bunu merkezine oturtacak. Bunlar›n kucaklayaca¤› kitleyi düflündü¤ümüzde, a¤›rl›kl› olarak ilerici bir kesim de bu manipülasyonlardan nasibini alacak. Bu kesim bugün direkt silahl› mücadele içerisinde olmasa da, en basitinden düflüncelerini ifade etmeleri halinde dahi devletin niteli¤ine paralel gerçeklefltirdi¤i uygulamalardan nasibini s›kça alan bir kesimdir. Bu kesimlerin flu anda, kendilerini ifadelendirebildikleri kurumlar arac›l›¤›yla, geliflmelerin gelecek vaadetti¤i yönlü de¤erlendirmeler yapt›¤›n› görüyoruz. Bu kesimin de seçim sonras›nda devletin politikalar›n›-uygulamalar›n› görerek, eski-bizimle ortaklaflt›klar› gerçeklere daha farkl› bir kavray›flla ulafl›lmas› mümkündür. Bu süreçte ak›ma kap›lm›fl bir biçimde gidifllerinin ters yöne çevrilemeyece¤i gerçekli¤i, hiçbir fley yapmamak anlam›na gelmez. Gösterme ›srar›nda oldu¤umuz her gerçeklik, bunun için ataca¤›m›z her ad›m gelece¤imizin teminat›d›r. Bunun bilinciyle, bu kitleyle bulufltu¤umuz her alanda, kesip at›c›-kestirmeci yaklafl›mlardan uzak durmal›y›z. Bu süreci bütünlüklü de¤erlendirebilmeli, bu bütünlük içerisinde at›lan ad›mlar› yorumlamal›, tümden ortaklaflmay› beklemeden, anlay›flta bir dizi ortak noktay› koruyarak-yaratmak olumlu bir yönelime girmeliyiz. Önümüzdeki 3 ayl›k dönemde a¤›rl›kl› olarak
“Avrupa Birli¤i”ne girmemezin önündeki engelleri kald›rd›k” yönlü propagandalar gerçeklefltirilecek. Halk, dünyada ve Türkiye’de yaflanan gerçekliklerden uzaklaflt›r›lmaya çal›fl›lacak. Zamlar, iflten at›lmalar, buna paralel ses ç›karanlara devletin uygulad›¤› fliddet perdelenmeye çal›fl›lacak. Ard›ndan iktidara kim gelirse gelsin, neredeyse hergün yap›lan zamlar› engellemeyecek. Emperyalizme ba¤›ml› bir ekonominin köleli¤iyle iflten atmalara devam edecek. fiimdi oldu¤u gibi ç›kan sesleri fliddetin binbir yöntemiyle susturmaya çal›flacak. Yani “demokratik Türkiye” biçiminde yarat›lan hayaller, her dönem oldu¤u gibi bu dönem de fiyaskoyla sonuçlanacak. AB üyeli¤i için -kendilerinin de laf aras›nda ifade etti¤i gibi- ABD’nin güdümünde olan Türkiye’nin bu güç dengeleri içerisindeki yeri hesaplanarak daha y›llarca beklenecek. K›saca özünde hiçbir fley de¤iflmedi¤i gibi, görüntüde yarat›lanlar›n dahi hükmü fazla sürmeyecek. Faflizmin hüküm sürdü¤ü bir dönemde Demokratik Halk Devrimi’ne dek; devletin, k›sa süreli etkisini bilerek, nefes borusu olarak yaratt›¤› bu atmosferler dizisiyle hep karfl›laflt›k, karfl›laflmaya devam edece¤iz. Tepeden t›rna¤a de¤er yitimi, dolay›s›yla da bellek yitimi dayat›lan halklar aç›s›ndan en büyük tehlike, kendi mücadele tarihlerine yabanc›laflt›r›lmalar›d›r. Dünyada birçok ülkeye emperyalistlerin gözü dönmüflçesine sald›r›lar› gerçekleflirken, birçok ülke halk› sürekli atefl alt›nda yaflamaya mahkum edilmiflken ve birçok ülkede örgütlü-örgütsüz isyanlar gerçekleflirken, egemenlerin en büyük korkusu, ili¤ine kadar sömürülen halklar›n gücünün örgütlü hale gelmesidir. Böyle bir dönemde bizim gibi ülkelerde, ekonomik-siyasi krizin süreklili¤inden dolay› devrimsiz bir ileri ad›m mümkün de¤ildir. Ancak bu atmosferlerle halk›n umutlar›, sürekli devrimci mücadeleden kopar›lmaya çal›fl›l›r. Yaflam›n boflluk tan›mayaca¤› gerçekli¤iyle, her süreçte, egemenlerin att›¤› her ad›ma karfl›, gücümüz oran›nda ad›mlar gerçeklefltirmemiz zorunluluktur. Yönelim do¤ru ise, at›labilecek en küçük ad›mlar dahi özgür bir gelece¤in teminat› olacakt›r.
işçi-köylü 37
25
13-26 Eylül 2002
Emperyalistler ve gerici sistemler var oldukça bar›fl olmaz! 1 Eylül 1939; Faflist Alman Ordusu Adolf Hitler’in emriyle Polonya’y› iflgal ederek 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›n› bafllatt›¤› tarihtir. 10 milyonlarca insan›n yaflam›na mal olan ve 6 y›l süren bu emperyalist savafl›n bafllad›¤› gün, sanki savafllar›n nedenleri de¤ilmiflçesine 1984 y›l›nda Birleflmifl Milletler (BM) taraf›ndan Dünya Bar›fl Günü olarak ilan edilmiflti. Emperyalist haydutlar›n dünyaya hakim olma h›rs›yla daha da pervas›zlaflt›¤› günümüz dünyas›nda emperyalistler aras› fiili bir savafl yoksa da çeliflkileri varl›¤›n› korumaktad›r. Dönem dönem derinleflen çeliflkiler birbirine rakip bu emperyalistleri daha da azg›nlaflt›rmaktad›r. Bafl›n› ABD emperyalizminin çekti¤i bu haks›z savafllarda flimdiye kadar milyonlarca insan yaflam›n› kaybetmifl, sakat kalm›fl, evleri y›k›lm›flt›r ya da açl›kla pençeleflmektedir. 11 Eylül’ün ard›ndan ABD’nin Afganistan’a att›¤› bombalar›n duman› hala tüterken bugün Irak halk›na Afganistan halk›yla ayn› kader yaz›lmak isteniyor. Yan›s›ra ABD’nin koçbafl› ‹srail’in Filistin halk›na yönelik katliam› tüm dünyaya kan›ksat›lmak istenen baflka bir haks›z savafl›n faturas› olarak yan›bafl›m›zda ödetiliyor. Y›lda 282 milyar dolarl›k bir askeri harcama yapan ABD’nin Irak’› vurmaya bafllad›¤› bugünlerde 18.si “kutlanan” Dünya Bar›fl Günü’nün anlam› daha derindir. Son dönemlerde mu¤laklaflt›r›lmaya çal›fl›lan alt› bofl bir bar›fl anlay›fl› devrimci ve komünistler taraf›ndan netlefltirilmelidir. Egemenler saltanatlar›n› sürdürmek için savaflmaktan, savaflt›rmaktan y›lmayacaklard›r. Ve bu haks›z savafl› ortadan kald›rman›n, bar›fl› yakalaman›n yoluysa anca hak-
l› savafl› gelifltirmekle mümkün olacakt›r. Mao Zedung’un dedi¤i gibi; “Savafl, insanlar› birbirine düflürüp öldürten bu canavar; insan toplulu¤unun geliflmesiyle sonunda yok edilecek ve hem de uzak olmayan bir gelecekte yok edilebilecektir. Ama onu ortadan kald›rman›n tek çaresi vard›r: Savafla savaflla, karfl›-devrimci savafla devrimci savaflla, milli karfl›-devrimci savafla milli devrimci savaflla, s›n›fsal karfl›-devrimci savafla s›n›fsal devrimci savaflla karfl› koymak... ‹nsan toplumu, geliflme ak›m› içinde s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›n› ve devletlerin ortadan kald›r›lmas›n› sa¤lad›¤› zaman, karfl›-devrimci, devrimci, haks›z, hakl› diye hiçbir savafl kalmayacakt›r. Bu insanl›k için ebedi bar›fl devri olacakt›r. Biz devrimci savafl›n kanunlar›n› incelerken bütün savafllar› ortadan kald›rma iste¤inden hareket ediyoruz. Biz komünistlerle bütün sömürücü s›n›flar aras›ndaki fark iflte buradad›r.” 1 EYLÜL’DE ALANLARDA EMPERYAL‹ZME KARfiI ÖFKE YANKILANDI Ankara: 1 Eylül Dünya Bar›fl günü Ankara’da oluflturulan Savafl Karfl›t› Platformun örgütledi¤i bir miting ile alanlarda kutland›. Tüm-Tis, D‹SK, TMMOB, ÖDP vb. birçok kurumun yan›s›ra Ankara Devrimci Sosyalist Bas›n Platformu da ortak haz›rlanan “Halklara özgürlük, emperyalizme savafl” yaz›l› bir pankartla kat›ld›. Yaklafl›k 1000 kiflinin kat›ld›¤› mitinge flair Mehmet Özer fliirleri ile destek verirken sunuyu KESK eski dönem sözcüsü ‹smail Sa¤d›ç yapt›. Sa¤d›ç “kamu emekçi-
lerinin beklentileri IMF ve IMF programlar›na, paral› e¤itime, özgürlük k›s›tlamalar›na, anti demokratik uygulamalara karfl› olmak ve savafla karfl› birlik olmakt›r” dedikten sonra 1 y›l önce katledilen HADEP gençlik kollar› baflkan› Zeynel Durmufl an›ld›. Mamak ‹flçi Kültür
Keskin taraf›ndan suç duyusunda bulunuldu. Eren Keskin, yaklafl›k 500 kiflinin kat›ld›¤› bas›n aç›klamas›nda demokratikleflmenin her zaman oldu¤u gibi, yine sadece ka¤›t üzerinde oldu¤unu, bunun hayatta karfl›l›¤›n›n olmad›¤›n› söyleyerek Vali Erol Çak›r hakk›nda görevi
Bursa: 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü dolay›s›yla ‹HD Bursa fiubesi öncülü¤ünde, KESK’e ba¤l› flubeler, baz› siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin de destekledi¤i çeflitli etkinlikler yap›ld›. 31 A¤ustos günü Ressamlar Çarfl›s›’nda üç gün sergi-
Bar›fl’›n hakl› savafllarla sa¤lanaca¤›na en aç›k örnek Hitler Almanya’s›n›n karfl›s›nda barikat olarak faflizme karfl› savaflan Sovyetler’dir. Evi’nin oynad›¤› tiyatro gösteriminin ard›ndan Ankara Savafl Karfl›t› Platform ad›na bir bildiri okundu. Eylem sloganlarla bitirildi. ‹stanbul: 1 Eylül’de ‹stanbul Abide-i Hürriyet Meydan›’nda DKÖ’ler taraf›ndan yap›lmak istenen “Bar›fl Mitingi” ‹stanbul Valisi Erol Çak›r taraf›ndan “gereksiz”(!) bulunarak engellendi. Bunun üzerine Sultanahmet Adliyesi’nde saat 13:00’de ‹stanbul valisi hakk›nda Tertip Komitesi ad›na ‹HD ‹stanbul fiube Baflkan› Eren
ihmalden ve A‹HM’nin ilgili maddelerine uymad›¤› gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. HADEP’lilerin yo¤un kat›l›m sa¤lad›¤› aç›klamada, geçen y›l 1 Eylül’de HADEP binas›ndan polis taraf›ndan at›larak öldürülen Zeynel Durmufl da unutulmad›. “Zeynel yoldafl ölümsüzdür”, “Savafla hay›r bar›fl hemen flimdi”, “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i” sloganlar›n›n coflkulu bir flekilde at›ld›¤› eylemde aralar›nda Eren Keskin’in de oldu¤u 11 kifli gözalt›na al›nd›.
lenmek üzere birçok kurum temsilcilerinin de kat›ld›¤›, savafllardaki katliam resimlerinin sergisi aç›ld›. Sergide ‹HD fiube Baflkan› Ayfle Batumlu ve di¤er kurum temsilcileri birer konuflma yapt›lar. Bursa’da ayr›ca 1 Eylül günü saat 14:00’de Fomara Meydan›’nda 100’ü aflk›n kiflinin kat›ld›¤› bas›n aç›klamas› yap›ld›. Kitle “Kahrolsun ABD emperyalizmi”, “Faflizme karfl› omuz omuza”, “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i” gibi sloganlar atarak alk›fllarla eylem bitirildi.
26
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
Direnci; demire t›rnakla, duvara kanla yazan
K o m ü n i s t Önder; Süleyman Cihan
‘38’de Dersim’de esen devlet vahfletinin rüzgarlar› Dersimli yi¤itlerin direnifl selamlar›yla yüklenip tafl›nm›flt› ‘49’lara kadar. Ovac›k Hülükufla¤› köyünde henüz kabuk ba¤layan yaralar›n›n ac›s›n› unutmamak için yeminlerin edildi¤i bir sabah koskoca Ci-
han’› kurtaracak bir davan›n adam› direnifl yüklü havadan ilk solu¤unu alm›flt›. Ad› Süleyman Cihan’d›. Daha küçük yafllarda patron-a¤a devletine karfl› olan kin ve nefretiyle beslenen bilinci Süleyman Cihan’› ö¤rencilik y›llar›nda Proletarya Partisi’yle tan›flt›rd›. 73-74 y›llar›nda özverili kiflili¤iyle bir yandan halk çocuklar›na ö¤retmenlik yap›yor, di¤er yandan da Proletarya Partisi’nin toparlanma faaliyetleri içinde yer al›yordu. 1974 y›l›nda ‹stanbul’da Tunceli Kültür ve Dayan›flma Derne¤i’ni kurarak bizzat baflkanl›¤›n› yapan Süleyman Cihan, devrimci ve komünist kiflili¤iyle kitlelerin göznuru haline gelmiflti. Proletarya Partisi’nin 1. Konferans›’nda Merkez Ko-
mitesi Siyasi Büro üyeli¤ine ve Örgütlenme Komitesine getirildi. Halk Ordusu’nun Genel Konseyi’nde Örgütlenme görevini de üstlenen Süleyman Cihan bu dönemde aran›r duruma düfltü. 12 Eylül faflist cuntas›yla zulmün, bask›n›n, iflkencenin ve ölümün kol gezdi¤i; açl›k ve yoksullu¤un cirit att›¤›, ülkenin kan gölüne dönüfltürüldü¤ü günlerde didik didik aranan Süleyman Cihan, tüm risklerine ra¤men komünizm davas›n›n gerektirdi¤i sorumluluklara dört elle sar›ld›. ‹flte bu zorlu koflullarda PP Süleyman Cihan’›n önderli¤inde Marksist-Leninist’lerin zaferiyle sonuçlanan II. Konferans›’nda sa¤ oportünist, bürokrat mülteci hizbini mahkum etti.
Bu konferansta MK üyeli¤ine ve Genel Sekreterli¤e seçilen Cihan 28 Temmuz 1981 tarihinde düflman›n eline geçti. Onu yakalamak için eflinden, çocuklar›na ve akrabalar›na kadar birçok insan› iflkencelerden geçiren devlet, o ve onun flahs›nda düflüncelerinden kurtulman›n yolu olarak onu katletmeyi hedeflemiflti. Bu düflünceyle gözalt›na al›nd›¤› üç aya yak›n bir süre kabul edilmeyen Süleyman Cihan, ailesinin ve yoldafllar›n›n d›flar›da kamuoyu yaratmak amaçl› çabalar›na karfl›n katledildi. ‹brahim Kaypakkaya’dan ald›¤› “ser verip s›r vermeme” gelene¤ini lay›k›yla yerine getiren Süleyman Cihan, 18 May›s ‘73’te yaz›lan tarihi tekerrür ettirmiflti. Faflist cellatlarca iflkenceyle
katledilip, kimsesizler mezarl›¤›na gömülen Süleyman Cihan’›n babas›, yüzüne kapanan kap›lara, sonuçsuz kalan flikayet dilekçelerine ra¤men o¤lunun mezar›na ulaflmak için çok çaba harcad›. Kimsesizler mezarl›¤›nda bulunan cesedindeki iflkence izleri onun intihar etmedi¤i ya da bir çat›flmada vurulmad›¤› gerçekli¤ini ispatl›yordu. Proletarya Partisi’nin tarihinde iflkencede katledilen ikinci Genel Sekreter olarak geçen Süleyman Cihan, Türkiye halklar›n›n umudu olarak, tohumlar› iflkencehanelerde de saçm›flt›r. ‹nanc›, sevday› tan›tan, demire t›rnakla, duvara kanla yazan komünist önder Süleyman Cihan ölümsüzdür.
Gerçek ayd›nlar yaflad›klar› ça¤›n hem tan›¤› hem de san›¤› olanlard›r Çok fley söylenebilir onlar için, çok fley yaz›labilir. Fakat bunlar, onlar› anlatmaya yetmeyecektir. fiunu söyleyebiliriz ki, ayd›n olmak; toplumun gözü, kula¤›, sesi olmakt›r. Görmenin, duyman›n ve söylemenin yan›s›ra toplumun önünde giden, ona yol gösteren ve de¤ifltirendir ayd›n. Her ayd›n düflünüflüyle, durufluyla bir s›n›f›n temsilcisidir. Ezilen s›n›f›n, insanl›¤›n yan›nda olmay› seçmek; daha bafl›ndan her türlü bedeli ödemeyi göze almak demektir. Kimi zaman gözalt›, iflkence, hapishanedir; kimi zaman da sokak ortas›nda yarg›s›z infazd›r yaflayaca¤›. Biraz flans› varsa bir mezar› olabilir belki. Halk›n yan›ndan çok önünde gitme sorumlulu¤unu tafl›mak elbette kolay de¤il. Fakat Musa Anter, Ruhi Su, Pablo Neruda (ve flu an burada ad›n› sayamad›¤›m›z daha niceleri) gibi ayd›nlar›m›z gelece¤e b›rakt›klar› ›fl›kla halk› ayd›nlatmaya devam edecekler.
Musa Anter “Türkiye’nin 55 y›ll›k girdisinin, ç›kt›s›n›n yeminli, canl› bir flahidiyim. Hem yaln›z flahidi mi? De¤il!.. San›¤›y›m, mahkumuyum ve davac›s›y›m!..” 1918 y›l›nda Amed’in Akarsu nahiyesine ba¤l› Z›v›nge köyünde dünyaya geldi. 1956 y›l›nda ‹leri Yurt gazetesinde yaz›n hayat›na bafllayan bafllayan Anter, Rewflen, Welat, Yeni Ülke, Özgür Gündem ve çeflitli gazetelerde makaleler yazd›. Egemenlerin “Bir Kürt kelimesi bile yaz›lamaz” dedi¤i bir dönemde O, Bir›nç Reç piyesini ve devamla K›m›l, Vakayiname adl› eserlerini kaleme ald›. Her darbe döneminde gözalt›na al›nan Anter, Özgür Gündem yazar› ve Kürt Enstitüsü Baflkan›, HEP’in kurucu üyesiydi. 20 Eylül 92’de kontr-gerilla taraf›ndan Amed’de katledildi¤inde 74 yafl›ndayd›.
Ruhi Su 1912 y›l›nda Van’da do¤an Ruhi Su Adana’da büyüdü. Türkülere olan tutkusu çocuk yaflta bafllam›fl, birçok baflar›l› esere imza atm›flt›r. Yaflam› boyunca yaflad›¤› tüm bask›ya, zulme ra¤men o sanat›ndan da dünya görüflünden de ödün vermedi. En zor flartlarda dahi türkü söylemekten vazgeçmedi. O sanat›n› halk için yapt›. Halk kültürünü benimseyen Ruhi Su o kültürü gelifltirmek, halka ulaflt›rmak için yaflad›, 20 Eylül 1985 tarihinde son nefesini verdi¤i ana kadar. Kültürel yozlaflman›n i¤renç boyutlara ulaflt›¤› günümüzde onun ve onun gibi onuruyla, insanl›¤›yla ayakta durmufl ozanlar›n, yazarlar›n bize b›rakt›¤› zengin bir kültür, birikim miras›yla yar›na yürüyoruz.
Pablo Neruda “Düfltükleri yere a¤›t yakmaya gelmiyorum, size kofluyorum yaflayanlara; Hepinize kofluyorum Ve gö¤sümü yumrukluyorum: Sizlerden önce ölenler de oldu hat›r›nda m›?” 1904 y›l›nda fiili’nin Parral kasabas›nda do¤an Neruda, yaflam› boyunca s›n›fs›z, sömürüsüz bir dünyan›n mücadelesini vermifl; bask›lara gö¤üs germifl ve mücadelesinin bedelini ödemifl bir flairdir. Yaflam›n›n önemli bir kesimini sürgünde geçiren Neruda, s›n›ftan yana tavr›n› belirlemifl her ayd›n gibi ça¤›n›n hem tan›¤›, hem san›¤› olmufltur. Faflist Pinochet ve çetesinin CIA patentli askeri darbesinin oldu¤u günlerde -23 Eylül 1973 tarihinde- yaflam›n› yitirmifltir.
işçi-köylü 37
27
13-26 Eylül 2002
“Kanla yaz›lan tarih silinmez” gali, say›m vermeme gibi fiili eylemlerle katliam› protesto ederken, Bayrampafla Hapishanesi’nden Hamdullah fiengüller ve Vedat Aydemir isimli iki tutsak kendini yakarak selam sald›, ‹stanbul’dan Diyarbak›r’a. 26 Eylül 99 Ulucanlar’da bu kez insanl›¤›n hücrelefltirilmesine karfl› tafl›yordu tutsaklar direnifl bayra¤›n›. Daha da dalgaland›r›yordu Buca’dan, Diyarbak›r’dan ve daha nice katliam ve direnifllere tan›k olan bu topraklardan ald›¤› bayra¤›. Faflizmin bahanesi Hapishaneler tarih boyunca devlete muhalifleri korkutmak, sindirmek; sindiremediklerini ise toplumdan tecrit etmenin arac› olmufltur. ‹nsan sosyal bir varl›k oldu¤una göre yaln›zlaflt›r›larak, kendisine dahi yabanc›laflt›r›labilirdi. Fakat ideolojik-siyasal-kültürel bir bilince ve bütünlü¤e eriflmifl insanlar› bu flekilde s›n›f savafl›m›n›n d›fl›na ç›karmak mümkün de¤ildi. Öyleyse katledilerek ortadan kald›r›lmal›yd›lar. Nas›l olsa medya arac›l›¤›yla bu durum kitleler gözünde meflrulaflt›r›labilirdi. Ülkemiz koflullar›nda da faflizm, katliamc› yüzünü dur durak bilmeyen uygulamalar›yla göstermeye devam ediyor. Fakat herfleyde oldu¤u gibi zulüm ve sömürü de kendi karfl›t›n› yaratm›fl, direnifl, her türlü zulüm ve katliama ra¤men varolmaya ve büyümeye devam etmifltir. 21 Eylül 1995’te Buca’da direndi tutsaklar, insanl›k ad›na; insani de¤erler ad›na fafliz-
min zindanlar›nda bir tarih yaratarak direndi. 3 can düfltü, tarihin kanl› direnifl sayfalar›na. Turan K›l›ç, U¤ur Sar›aslan, Yusuf Ba¤ destanlaflt› direniflin mevzisinde. 24 Eylül 1996’da Diyarbak›r direniyordu bu kez. Difliyle-t›rna¤›yla, kan›yla-can›yla direniyordu insanl›k. Yaflam kazanacakt› direnifli. Yeni kazan›mlarla ilerleyecekti insanl›k. Tek silahlar› olan bilinçleriyle, yürekleriyle direnen tutsaklar, insanl›k tarihine düflen flanl› bir direnifl sayfas› b›rak›yordu; insan›m diyene. ‹nsan olana sesleniyordu Diyarbak›r. 10 can daha düfltü bire bin vermek üzere topra¤›n ba¤r›na. Cemal Çam, Mehmet Aslan, R›dvan Bulut, Hakk› Tekin, Edip ‹pekçi, Ahmet Çelik, M. Sabri Gümüfl, Nimet Çakmak, Kadir Demir ve Erkan Periflan direnerek yürüdüler günefle. Katliam›n ard›ndan tüm hapishanelerde tutsaklar rehin alma, malta ifl-
çoktu. Maskesi de. Maskesini halka ulaflt›rman›n arac› ise medyayd› her zaman oldu¤u gibi.
Katliamlarla tutsaklar› korkutup sindiremeyece¤ini, onlar› nihai kurtulufl yolundan al›koyamayaca¤›n› art›k bilen egemen güçler bu kez hücre tipi dayatmas›yla ç›k›yordu toplumun karfl›s›na, hem de türlü flekillerde süsleyerek sunuyordu topluma. Çünkü toplumdan tecrit yetmiyordu. Önce tutsaklar aras›ndaki dayan›flmaya, kolektif yaflama son verilmeli ve kendi içlerinde bir yabanc›laflma yarat›lmal›yd›. Topluma medya ve çeflitli araçlar›yla iflledi¤i bireycilik, köfle dönmecilik, sosyal-siyasal-kültürel yozlaflma bir flekilde tutsaklara da ulaflt›r›lmal›yd›. Fakat içeride ya da d›flar›da yaflam›n onurlu yan› yürüyordu engel tan›madan. Umut büyümeye devam ederken, insanl›k tarihin zorunlu ak›fl› içerisinde bilinçlenmeye mahkumdu. HAL‹L TÜRKER S‹PERDAfiLARIYLA OMUZ OMUZA SELAMLIYOR KAVGAYI 26 Eylül ‘99 gecesi Ankara Ulucanlar Hapishanesi’nde, uzun süredir devam eden ko¤ufl sorununu, idarenin çözmemesi üzerine, tutsaklar kendi iradeleriyle az say›da tutuklunun kald›¤› adli ko¤ufla geçmifllerdi. Sorun tutsaklar aç›s›ndan çözümlenirken, devlet uzun süredir yapt›¤› operasyon planlar›n› yani F tipine geçiflin haz›rl›klar›n› hayata geçirmenin bir bahanesini bulmufl oluyordu. 26 Eylül’de gece saatler 04:00’ü gösterirken savunmas›z tutsaklara sald›ran eli kanl› katiller on tutsa¤› katlediyor-
du. Halil Türker, Abuzer Çat, Ahmet Savran, Aziz Dönmez, Nevzat Çiftçi, ‹smet Kavakl›o¤lu, Mahir Emsalsiz, Önder Gençaslan, Ümit Alt›ntafl ve Zafer K›rb›y›k’t› ard› ard›na düflen. Ve onlarca yaral›... Faflizmin “teslim ol” ça¤r›lar›na onlar parçalanm›fl bedenleriyle yan›t olmufllard›. Ve bu yan›t Türkiye topraklar›ndaki tüm hapishanelerde yank›s›n› bulmufl, her taraftan direnifller yükseliyordu. Yaral›lara, hastanede de iflkence devam ediyor, kalanlar ise hücrelere at›l›yordu. 26 gün süren iflkenceyle geçen Açl›k Grevi ve tüm hapishanelerdeki tutsaklar›n direnifle geçmesiyle, tutsaklar ko¤ufllara al›nd›. 1973 y›l›nda Tokat ili Aktepe köyünde dünyaya gelen Halil Türker, 93 y›l›nda Proletarya Partisi ile tan›flm›fl, k›sa bir süre sonra da iliflkiye geçmiflti. Proletarya Partisi saflar›nda savafl›rken tutsak düflen Halil Türker, Ulucanlar’daki sald›r› ve katliam s›ras›nda yoldafllar›yla ve siperdafllar›yla omuz omuza savaflarak flehitler kervan›na kat›ld›. “...Halil Yoldafl yaln›zca partili tutsaklar› sevk ve idare etmede, onlar› hata ve zaaflar›ndan ar›nd›r›p partiye yarafl›r bir militan olmalar›n› sa¤lamada öne ç›km›yordu. Ayr›ca düflman kavram›n›n berrak ve net olmas› dolay›s›yla da düflmana olan kiniyle de öne ç›k›yordu. Bu kin yoldafl›n düflman karfl›s›nda tereddütsüz bir militan ve savaflç› olmas›n› sa¤l›yordu.” (Bir yoldafl›n›n anlat›m›ndan)
S›rma Boyo¤lu “Evinden ayr›l›p kavgaya girdi Bir devrimciydi Duysun patron-a¤a S›rma ölmedi Ölmez gerillam ölmez savaflç›m S›rma yoldafl›m Ekti¤in tohumlar fidan olacak Nice S›rmalar var yerin alacak Tuzla köpeklere mezar olacak Ölmez gerillam ölmez savaflç›m S›rma yoldafl›m” 14 Eylül 78 tarihinde Tuzla’da bildiri da¤›tan faflist bir grup, girdikleri bir kahvede kendilerine karfl› ç›kan ve içlerinde S›rma Boyo¤lu’nun da bulundu¤u kitleye silahl› sald›r›da bulundu. Proletarya Partisi’nin sempatizan› olan S›rma Boyo¤lu, a¤abeyi Ali R›za Boyo¤lu’nu faflistlerden kurtarmak isterken flehit oldu.
Ali Karada¤ • Aziz Süer • Murat Diri 26 Eylül 1983 tarihinde Hozat’›n Esenevler köyü mezras›nda faflist TC ordusuyla, Ali Karada¤ komutas›ndaki Aziz Süer ve Murat Diri’den oluflan gerilla birli¤i aras›nda ç›kan çat›flmada son mermilerine kadar savaflarak flehit düfltü üç halk gerillas›. Faflizmin “teslim ol” ça¤r›lar›na Partizanca yan›t olan yi¤it halk evlatlar›; inançlar›, kararl›l›k ve feda ruhlar›yla bizimle yaflamaya ve yolumuzu ayd›nlatmaya devam ediyorlar.
28
13-26 Eylül 2002
işçi-köylü 37
Sezen Aksu’nun kardefllik türkülerine tahammülsüzlük TC’nin Zafer Bayram› olarak niteledi¤i 30 A¤ustos’ta yap›lan bu konser “Ne mutlu Türküm diyene” zihniyetiyle Türk olmayanlara ve Türkçe konuflmayanlara tahammül edemeyenlerin tepkisini çekti.
‹ngilizce ve Almanca bilmenin, konuflman›n ça¤dafll›k say›ld›¤›, buna karfl›n Ermenice, hele hele Kürtçe flark› söylemenin yolunun mahkeme koridorlar›ndan geçti¤i ülkemizde Sezen Aksu’nun 30 A¤ustos ve 1 Eylül tarihlerindeki konserleri ortal›¤› kar›flt›rd›. Devletin AB’ye uyum ad›na “demokrasi” 盤l›klar›n› att›¤›, Kürtçe yay›n›n serbestleflme
çal›flmalar›na h›z verdi¤i bir anda bu pembe tabloyu karartan, egemenlerin as›l yüzünü gösteren bu konserler oldu¤u müddetçe daha çok h›r ç›kacak gibi. Neydi Sezen Aksu’ya bir yandan tepkiler toplayan di¤er yandan ciddi bir kesimin ilgisini kazand›r›p, sahiplenifli getirten fley; 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü vesilesiyle 30 A¤ustos’ta
Efes Antik Tiyatro’da kendisine efllik eden de¤iflik milliyetlerden onlarca insanla birlikte Rumca, Ermenice, Kürtçe, ‹branice vb. türküler söylemek. TC’nin Zafer Bayram› olarak niteledi¤i 30 A¤ustos’ta yap›lan bu konser “Ne mutlu Türküm diyene” zihniyetiyle Türk olmayanlara ve Türkçe konuflmayanlara tahammül edemeyenlerin tepkisini çekti. ‹zmir’de yap›lmas›na izin verilen konsere iliflkin görüfllerini bildiren Ege Ordu Komutan› Orgeneral Hurflit Tolon konserin 30 A¤ustos günü yap›lmas›nda gizli bir kas›t arayarak “nedir 30 A¤ustos” sorular›n yöneltirken ‹zmir Valisi Alaattin Yüksel generalini yaln›z b›rakmad›. Öyle ya onlar için TC’nin bölünmezli¤ini tehlikeye sokan(!) Kürtçe ve Ermenice türküler, üstüne üstlük onlar›n zafer bayram› ilan etti¤i gün söyleniyordu. MHP’li Mehmet
Gül’ün Sezen Aksu’ya “Buras› Ermenistan de¤il, gitsin Ermenistan’da söylesin” at›flar›na karfl›n diyece¤imizse flu; Türk milliyetçili¤i üzerinden prim yaparak bu türkülere tahammül edemeyenler y›llard›r ülkemizde ABD düdü¤ünü öttürenlere neden “gidin düdü¤ünüzü ABD’de öttürün” demiyorlar. Demek ki ortada aç›ktan bir sahtekarl›k var. TC’nin gizlemeye çal›flt›¤› ama her f›rsatta da kustu¤u ›rkç›-flovenist ruhun meyveleri olan bu tart›flmalar› daha çok yaflayaca¤a benziyoruz. Egemenler cephesinde olay› böyle de¤erlendirirken bir noktaya daha dikkat çekmek zorunday›z. Sezen Aksu’nun ezilen uluslar›n-halklar›n türküleriyle harmanland›¤› konserleri elbette bir olumluluktur, sahiplenmek gerekir. Ancak dikkat çekmek zorunday›z; bugün bu
konserin besledi¤i halklar›n kardeflli¤i y›llar›n hatta yüzy›llar›n sorunu ve halklar, uluslar bu konuda a¤›r bedeller ödemifltir-ödemektedir. Kürt halk›n›n ödedi¤i bedeller aç›s›ndan bakt›¤›m›zda flunu daha rahat söyleyebiliriz; köyleri yak›lan, bombalanan, koruculaflt›r›lan yoksul Kürt halk› dün de türkülerinin dillendirilmesine ihtiyaç duyuyordu. Bugün AB’ye girifl tart›flmalar›n›n ortas›nda devletingöstermelik de olsa- Kürtçe yay›n› vs. dillendirdi¤i bir dönemde Kürtçe flark›lar söylemekte bir geç kalm›fll›k olsa da güzel bir olayd›. Sezen Aksu ve onun gibi ayd›n-sanatç›lar sadece tarihin tan›¤› de¤il, san›¤› olarak da görevlerini yerine getirmelidirler. San›r›z bunu beklemek çok fley de¤ildir herhalde.
Feodal toplumlarda kad›nlar›n katledilmesine bir örnek; recm Dünyan›n çeflitli ülkelerinde özellikle de yar› sömürge ve yar› feodal ülkelerde kad›nlar›n yaflamlar› gerici-feodal de¤er yarg›lar› ile adeta zulme dönüflüyor. Dini özelliklerin ve feodal yap›n›n farkl›laflmas›na göre farkl›l›k gösteren birçok ceza sadece aile meclislerinin karar›na göre uygulanabiliyor. Bu cezalar›n halen uyguland›¤› ülkelerden biri de Nijerya. Nijerya’da suç ifllemifl olarak görülen kad›n›n cezaland›r›lma yöntemlerinden birisi de tafllanarak öldürülmesi yani recm. Daha önceki y›llarda çok yo¤un olarak uygulanan ancak flimdilerde yasalarla azalt›lmaya çal›fl›lan recm, Emine Lawal Kurami adl› bir kad›n›n evlilik d›fl› çocuk sahibi olmas›yla recme mahkum edilmesi ile tekrar gündeme oturdu. Nijerya’da flu an 12 eyaletli bir federasyon, fleriat yasalar›n› uygulamaya sokmufl durumda. Bu bölgelerdeki mahkemeler de genelde
cinsel beraberlik ve fuhuflla ilgili davalara bak›yor. Nijerya toplumunun genel de¤er yarg›lar›na göre kad›n kocas›n›n bir mal›d›r. Kocas› taraf›ndan çok rahatl›kla kovulabilir ve kovuldu¤u koflullarda da yeri, kocas›ndan önceki sahibi olan babas›n›n evidir. Ve fleriat yasalar›na göre kocas› olmayan bir kad›n›n hamile kalmas› çok büyük bir suç ve ihanettir. Daha önceki y›llarda çok daha s›kl›kta uygulanan recm, bugün azalm›fl olsa da özellikle k›rsal bölgelerde halen devam etmektedir. Recm as›l olarak ailesine ve çevresine “utanç” kayna¤› olan kad›n› ac› çektirerek öldürmek ve geride kalan genç k›zlara ve kad›nlara ayn› suçu ifllediklerinde karfl› karfl›ya kalacaklar› sonu gösterme amac›n› tafl›maktad›r. Son olarak recm cezas›na çarpt›r›lan Emine Lawal Kurami çocu¤u sütten kesilene kadar yani 2004 y›l›na kadar yaflayabilecek. Böylece çocu¤una bakmas› sa¤la-
nacak. Ancak sürenin bitiminde bu ça¤d›fl› yöntemle tafllanarak katledilecek. Bunun gibi olaylar Hindistan’da da s›kça yaflan›yor. Ancak bir farkla. Hindistan’da kad›n›n ölen kocas› ile birlikte yak›lmas› bir cezaland›rma yöntemi olarak de¤il bir onurland›rma yöntemi olarak görülmektedir. Ancak bir ülkede ceza bir di¤er ülkede onurland›rmak olarak adland›r›lsa da bu iki olay da ayn› mant›¤›n ürünüdür. O da kad›n›n erke¤in mal› olarak görüldü¤ü ve afla¤›land›¤› dünya görüflüdür. Hindu inançlar›na göre kad›n›n sahibi erkektir. Ve onun tek görevi kocas›na ve çocuklar›na hizmet etmektir. Örne¤in insanl›k onurunu alafla¤› edercesine kad›n›n, kocas›n›n art›k yemekleri ile beslenmesi Hindu inançlar›nda kad›n›n efline ba¤l›l›¤›n›n bir göstergesi olarak alg›lan›yor. Zaten Hindistan’da evli erkeklere verilen “pati” ismi de “efendi”
anlam›na geliyor. Yine Hindistan’da uygulanan ve kad›n›n kocas›n›n ölüsü ile birlikte yak›lmas› (sati) olaylar› son y›llarda bir azalma gösterse de devam ediyor. Ve birçok kad›n bunu kocas›na olan ba¤l›l›¤›n›n bir simgesi olarak gördü¤ü için kendi iste¤i ile bu zulmü kabullenmekte ve ard›nda kalan Hint kad›nlar› ondan övgüyle sözedebilmektedir. Buna direnen kad›nlar toplumdan d›fllanmakta ve hatta direnmeye devam ederse ve kaçmaya kalk›fl›rsa zorla ateflin içine at›larak katledilmektedir. Resmi rakamlara göre 1942 y›l›ndan sonra Hindistan’da sadece 42 defa görülen “sati” birçok yerde uygulanmakta ve resmi rakamlara geçmemektedir. 1987 y›l›nda Roop Konwor isimli, 18 yafl›ndaki ve yaln›zca sekiz ayl›k evli olan genç bir k›z›n atefle at›l›p yak›lmas› satiyi tekrar gündeme getirdi. Daha önceki y›llarda günde neredeyse befl kad›-
n›n atefle at›l›p yak›ld›¤› Hindistan’da bu olaylar›n son örne¤i birkaç ay öncesinde yafland›. 65 yafl›ndaki Kuttu Bani isimli kad›n kendini kocas›n›n ölüsü ile birlikte atefle verdi. Bu olaya engel olmaya çal›flanlar ise halk taraf›ndan dövüldü. Son dönemlerde özellikle kad›nlar›n satiye karfl› bir tepkisi olsa da olay›n en korkunç yan› birçok kad›n›n bunu kabullenerek kendi elleri ile kendilerini atefle vermesidir. Toplumda erke¤in herhangi bir eflyas›ndan farkl› ya da de¤erli görülmeyen kad›n›n kendisi de bu rolü öylesine benimsemifltir ki diri diri yanmay› ba¤l›l›¤›n›n göstergesi olarak seçebilmektedir. Tüm bunlar kad›nlar›n nas›l bir çember içinde s›k›fl-
t›r›lmak istendi¤inin de bir göstergesi durumundad›r. Bu olaylar gibi örnekler daha ço¤alt›labilir. Bugün aç›s›ndan bak›ld›¤›nda yaflananlar eskisi gibi kaba olmasa da ayn› zihniyet hala varl›¤›n› sürdürmektedir. Kad›n› ikinci cins olarak afla¤›layan ve onu erke¤in mal› olarak gören anlay›fl bugün de varl›¤›n› farkl› flekillerde dünyan›n her yerinde sürdürmektedir. Ve bu yöntemlerle kad›nlar›n yaflam› adeta çekilmez bir hal almaktad›r. Oysa tüm bu yaflananlar verilecek mücadeleler ile tarihin çöplü¤üne at›lacak karanl›k olaylard›r. Ve bunlar›n bir daha yaflanmamas› için önce tafllananlar›n, atefle at›lanlar›n dur demesi gerekmektedir.
işçi-köylü 37
13-26 Eylül 2002
29
Batman’da kad›n intiharlar› Kad›n intiharlar› ile gündeme gelen Batman’da bugün için intiharlar azalma gösterse de halen devam ediyor. ‹ntiharlar›n gündeme geldi¤i ilk dönemlerde her kesimin kendi cephesinden yorum getirdi¤i bu konuda devletin yorumu da kad›nlar›n terör ortam›ndan birden bire kurtulman›n verdi¤i flaflk›nl›¤› yaflad›klar› ve “Vietnam sendromu” geçirdikleri olmufltu. Ancak bizler bu konu ile ilgili bir yorum yapacaksak, Batman genelinde özellikle Türkiye Kürdistan›’nda yaflayan kad›nlar›m›z›n, insanlar›m›z›n yaflad›klar› ortam›, de¤er yarg›lar›n›, devletin bask›lar›n› vb.’lerini de ele alarak de¤erlendirmek zorunday›z. Çünkü ülkemizin her taraf›nda farkl› flekillerde yaflanan kad›n›n ikinci cins olarak görüldü¤ü gerçe¤i bir yana bu bölgelerde devletin halktan insanlara yönelik sald›r›lar›, katliamlar›, koruculaflt›rma sald›r›lar› da kad›nlar›n yaflad›klar› sorunlar›n boyutlanmas›nda çok önemli etkenlerdir. Hatta en önemli etkendir diyebiliriz. Bu bölgelerde özellikle askerlerin veya korucular›n tecavüzüne u¤ray›p da bunu kimseye söyleyemeyen, daha sonra evlendi¤inde ya da hamile kald›¤›nda gerçek ortaya ç›kt›¤›nda ç›kar yol olarak intihar› seçen kad›nlar›n say›s› oldukça fazla. Yani bu bölgelerde feodalizmden kaynakl› geri düflünceler kad›nlar› ne kadar zora sokuyorsa devletin gerilla savafl›na karfl› gelifltirdi¤i koruculuk vb. sald›r›lar› da bir o kadar etkilemektedir. Kad›nlar aç›s›ndan söylenmesi, aç›klanmas› oldukça zor olan tecavüz uzun süreler boyunca kad›nlar taraf›ndan aç›klanmay›nca bu da devletin iflini kolaylaflt›rmakta ve birçok kad›n yaflad›klar› ile mücadele edemeyerek yafla-
m›na son vermektedir. Bunlar›n d›fl›nda ayr›ca bu bölgelerde halâ “berdel”, çok efllilik vb. uygulamalar da yaflanmaktad›r. Ayr›ca geliflen ekonomik kriz de evin yükünü omuzlar›nda tafl›yan kad›nlar için bir intihar sebebi olabilmektedir. Batman’da kad›n intiharlar›n›n ard›ndan kurulan bir merkez olan ve bu intiharlar›n nedenlerini araflt›rarak engel olaca¤› iddias› ile or-
görüyoruz ki sadece bu tür merkezler sorunu çözmekten çok uzakt›r. Tecavüze u¤rayan kad›nlar, yak›nlar›n› faili meçhul cinayetlerde kaybedenler, devlet bask›s›, zorla göçettirilme, yoksulluk, iflsizlik bu baflvuru sebeplerinin bafl›nda gelmektedir. Baz› kad›nlar yak›nlar›na ifl bulunur umudu ile BAKASOM’a baflvurabilmektedir. Bölgedeki kad›nlar›n bu yaflananlardan kay-
önüne al›n›rsa bu okuma yazma kurslar› önemli görülebilir. Ancak sorun tek bafl›na flu an orada bulunan kad›nlara okumay› ö¤retmek de¤ildir. Ya da sadece do¤um kontrol yöntemlerini anlatmak ve farkl› sa¤l›k problemleri karfl›s›nda yapacaklar›n› anlatmak de¤ildir. Ve de devletin sald›r›lar› ve gerici yarg›lar karfl›s›nda kad›nlara psikolojik destek sunmak hiç de¤ildir. Sorun
tecavüzüne u¤rayan kad›nlara destek vermek de¤ildir tek bafl›na. E¤er bir yanda bunlar› yaparken bir di¤er yandan sorunlar›n as›l kayna¤› olan sistemle u¤rafl›yorsak o zaman bu çabalar›m›z anlaml› olur. Yoksa tek bafl›na hiçbir ifade etmeyen ve sadece oradan oraya koflarak kad›nlar›n sorunlar›n› dinleyen merkezler haline gelir. Ve bu sorunlar›n sadece Batman’da de¤il Türki-
taya ç›kan BAKASOM adl› merkez flimdilik sadece araflt›rmalarla s›n›rl› kalan ve kad›nlar›n yaralar›n› saran çal›flmalar yap›yor. Kad›nlar›n ise yaflad›klar› sorunlar›n çözümü noktas›nda yard›mc› olaca¤›n› düflünerek baflvurdu¤u BAKASOM’a ilgisi büyük. Ancak baflvurular›n genel olarak daha çok nelerden kaynakl› yap›ld›¤›n› inceledi¤imizde
nakl› ortaya ç›kan sorunlar›n›n boyutunu anlamak için çok fazla kafa yormaya gerek yok asl›nda. Ya da çok fazla araflt›rma yapmaya. Bu merkezin çal›flmalar› aras›nda psiko-sosyal destek program›, okuma- yazma kurslar›, kad›n hastal›klar› üzerine e¤itim dersleri vb. yer al›yor. Bölgedeki kad›nlar›n %69.7’sinin okuma-yazma bilmedi¤i göz
bu yaflananlar›n bir daha yaflanmamak üzere ortadan kald›r›lmas›d›r. Bunlar›n yeryüzünden silinmesi de ancak as›l yarat›c›s› sistemin ortadan kald›r›lmas› ile olur. Zaten bu tür kurumlar devletin sald›r›lar› karfl›s›nda psikolojisi bozulan kaç kad›na hizmet verebilir ki? Sorun efli hapishanede olan, o¤lu faili meçhul cinayete kurban giden ya da korucu
ye’nin her yerinde yafland›¤›n› düflünürsek daha boyutlu çal›flmalar›n gerekti¤ini de anlar›z. Zaten devletin bir yandan koruculuk kurumunu yarat›p da bir di¤er yandan buna karfl› merkezler kurarak kad›nlar› tedavi etmek istemesi çok çarp›c› bir durumdur. Bu insanlar›n kafas›ndaki suçlu devlet pozisyonundan kurtulmak istemenin de bir ad›m›d›r.
30
13-26 Eylül 2002
‹flçi-köylü’den 3 Kas›m seçimi ve istikrar aray›fllar› Türkiye gündemi, 3 Kas›m seçimleri ve ABD emperyalizminin Irak’a yönelik olas› operasyonuna kilitlenmifl durumda. TC tarihinin en uyumlu koalisyon hükümeti olarak gösterilen DSP-MHP-ANAP iktidar›n›n 3 y›ll›k süreç içerisinde özenle uygulad›klar› emperyalist politikalar›n halk kitleleri üzerinde yaratt›¤› hoflnutsuzluk ve bunun sonucu olarak mevcut hükümete ve özellikle de parlamentoya artan güvensizliklerinin yan›s›ra baflta ABD emperyalizmi olmak üzere di¤er emperyalist haydutlar›n Türkiye özgülünde uygulamaya çal›flt›klar› k›sa ve orta vadeli programlar›n yaflam bulmas› egemen s›n›flar› ye-
ni aray›fllara itmek zorunda b›rakm›flt›r. IMF ve DB programlar›n›n eksiksiz uygulanmas› ve olas› Irak savafl›nda ABD emperyalizminin biçti¤i “tetikçilik” rolünün yerine getirilmesi, gelinen aflamada mevcut koalisyon hükümetinin devam›yla mümkün görünmedi¤i için erken seçim ülkenin gündemine sokulmufl durumdad›r. Emperyalistler ve yerli uflaklar› mevcut hükümetle yürümenin mümkün olmad›¤›n› görmüfller ve dü¤meye basarak ç›karlar›na en iyi hizmet edecek ve geçici de olsa halk›n geliflmekte olan öfke ve tepkilerini belli s›n›rlar içerisinde tutabilecek bir iktidar aray›fl›na girmifl bulu-
nuyorlar. Her ne kadar bütün düzen partileri IMF politikalar›n› uygulamak için emperyalist efendilerine garanti vermifl olsa da emperyalistler siyasi istikrar› sa¤layabilecek ve halk kitlelerinin parlamentoya olan güvensizliklerini yeniden güvene çevirebilecek oluflumlar› iktidara tafl›may› hedeflemektedir. Denilebilir ki emperyalizm art›k ipin ucunu daha s›k› tutmakta ve en ufak bir pürüz yaflamak istememektedir. Aç›kças› emperyalist haydutlar bu süreçte birbirleriyle çat›flmal›, zay›f ve ömrü k›sa olabilecek koalisyon iktidarlar›n› de¤il tek bafl›na iktidar olabilecek oluflumlar› tercih etmektedir. Türkiye’nin mevcut siyasal tablosuna bakt›¤›m›zda bu rolü oynayabilecek tek oluflum CHP olarak görülmektedir. Merkez sa¤›n parçalanm›fll›¤› ve AKP’nin devletin gerçek temsilcisi say›lan MGK taraf›ndan ihtiyatla karfl›lanmas› objektif olarak CHP’yi ön plana ç›karmaktad›r. Emperyalizmin
işçi-köylü 37 memuru olarak 2001 fiubat krizinden sonra ülkeye gönderilen Kemal Dervifl’in YTP yerine CHP’yi tercih etmesi bundan kaynakl›d›r. Gerek di¤er düzen partilerine oranla daha az y›pranm›fl olmas› gerekse de emperyalist politikalar›n “sol” etiketli bir parti arac›l›¤›yla daha rahat uygulanabilirli¤i emperyalist haydutlar› böylesi bir yönelime sokmaktad›r. Elbette ki emperyalizm hiçbir zaman tek bir seçene¤e bel ba¤lamaz. Birçok alternatifi el alt›nda tutacak flekilde haz›r bulundurur. Ancak gelinen aflamada emperyalist ç›karlar› en iyi temsil edecek olan tek partili iktidar modeli en uygun olan›d›r. Seçim tarihi yaklaflt›kça bu modele uygun hareket edilece¤i gerek kamuoyu yoklamalar›ndan gerekse de medyan›n CHP’yi daha s›k pohpohlamas›ndan rahatl›kla görülebilir. Komprador burjuvazinin ileri gelenlerinden Cem Boyner’in “elmiz mahkum bu seçimde CHP’yi des-
tekleyece¤iz” yönlü sözleri asl›nda birçok patron-a¤an›n ortak dile¤ini yans›tmaktad›r. Türkiye emekçi halklar› CHP’yi çok iyi tan›maktad›r. Kemalizmin en hararetli savunucusu olan bu partinin iktidar oldu¤u dönemlerde en azg›n sömürü ve zulüm politikalar› uygulanm›fl, Marafl, Çorum, Sivas katliamlar› bu partinin iktidar›nda gerçekleflmifltir. Ayn› CHP düne kadar elefltirdi¤i IMF politikalar›n›n eksiksiz uygulanmas› için emperyalistlerin emirlerini yerine getirmeye aday oldu¤unu flimdiden ilan etmifltir. Emekçi halk›m›z bu oyunu görmelidir. Devrimci ve komünist güçler halka bu gerçe¤i anlatmal›, halk›n gözünde meflrulu¤u kalmam›fl parlamentonun teflhirini tüm araç ve olanaklar› kullanarak yapmal› ve boykot takti¤ini en genifl kitlelerin gündemine sokarak egemen s›n›flar› ve onlar›n temsilcisi olan düzen partilerinin eriyifllerini h›zland›rmal›d›r.
Okmeydan›’nda bildiri da¤›tan ÖDP’lilere faflist sald›r› 31 A¤ustos günü Okmeydan› Yücetepe Gençler K›raathanesi’nde ÖDP’nin seçimle ilgili bildirisini da¤›tan ÖDP üyesi Sinan Kay›fl ve arkadafl› Yalç›n Köse polis ve
mafyayla iliflkisi oldu¤u bilinen k›raathane sahibi Ziya Yücetepe’nin silahl› sald›r›s›na u¤rad›. Sinan Kay›fl, arkadafl› ile birlikte k›raathanede bildiri da¤›t›rken k›raathane
sahibi Ziya Yücetepe’nin engellemeleriyle karfl›laflt›. Bu nedenle k›raathane sahibi ve gençler aras›nda tart›flma ç›kt›. D›flar› ç›kan gençlere Ziya Yücetepe taraf›ndan aç›lan
atefl sonucu a¤›r yaralanan Sinan Kay›fl kald›r›ld›¤› Okmeydan› Hastanesi’nde yaflam›n› yitirirken, Yalç›n Köse tedavi alt›na al›nd›. Cinayetin ard›ndan ortadan kaybolan
Ziya Yücetepe ertesi gün polise teslim oldu. Ülkücü çetelerle ba¤lant›s› olan, k›raathanesinde kumar oynatan, uyuflturucu kulland›ran Ziya Yücetepe’nin gasp, yaralama, darp suçlar› da olmak üzere 23 ayr› suçtan sab›kas› oldu¤u ortaya ç›kt›. Mahalle halk› k›raathane sahibini defalarca uyard›klar›n›, buraya gelenlerin faflist çetelerle ba¤lant›s› olan ve defalarca olay ç›karan ülkücüler olduklar›n›, mahalle gençlerinin bu insanlarla sürekli karfl› karfl›ya geldiklerini anlatt›lar. ‹stanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir’in “Olay›n siyasi yönü yok” aç›klamalar› ise bu kadar aç›k olan faflist sald›r›y› adli bir olaym›fl gibi gösterme çabalar›n›n bir ürünüydü. 1 Eylül günü Kay›fl’›n cenazesiyle birlikte ÖDP binas›ndan, Cemevine yürüyen yaklafl›k 3000 kiflilik kitle sloganlar atarak faflist çetelere öfkelerini hayk›rd›. Kitle “Faflizme karfl› omuz omuza”, “Sinan Kay›fl ölümsüzdür”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma”, “Okmeydan› fa-
flizme mezar olacak” sloganlar›n› atarak faflist çetelerin iflledikleri cinayetlerin cezas›z kalmayaca¤› mesaj›n› verdiler. Polisin yo¤un güvenlik önlemleri ald›¤› törenden sonra, Sinan’›n cenazesi memleketi olan Sivas’›n Hafik köyüne gönderildi. Ancak polis cenazenin köye girifline izin vermedi. Hafik köyünü ablukaya alan polis, kitlenin kararl›l›¤› karfl›s›nda geri ad›m att›. “HASAN ÖZDEM‹R ‹ST‹FA ETS‹N” Sinan Kay›fl’›n öldürülmesiyle ilgili olarak 5 Eylül günü Taksim’deki ÖDP binas›nda bir bas›n toplant›s› yap›ld›. Toplant›ya ÖDP ‹stanbul ‹l fiube Baflkan› Sinan Tutal, Avukat Erdinç Dilmen ve fiiflli ‹lçe Baflkan› kat›ld›. Sinan Tutal konuflmas›nda Ziya Yücetepe’nin yapt›¤› savunma ve özellikle de Hasan Özdemir’in konuyla ilgili aç›klamalar› üzerinde durdu. Tutal cinayetin ifllenmesinden hemen sonra ‹stanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir’in
aç›klama yapt›¤›n›, “adam sarhofl, olay siyasi bir vaka de¤ildir, tamamen adli bir vakad›r” dedi¤ini, oysa herhangi bir soruflturma yapmadan bunun siyasi bir olay olmad›¤›n› nereden bildi¤ini merak ettiklerini, flahs›n bir sürü sab›kas› olan polis taraf›ndan bilinen biri olmas›na ra¤men nas›l bulunamad›¤›n› sorduklar›n› söyleyerek Özdemir’in bu ifadesini düzeltmesini, düzeltmedi¤i takdirde istifa etmesi gerekti¤ini belirtti. Tutal konuflmas›n›n devam›nda kahvehane uyuflturucu ve kumar bar›nd›ran bir yerdir, bu devletin, demokratlar›n, devrimcilerin yo¤un oldu¤u bölgelerde bilinçli bir politikas›d›r. Amaç gençleri mücadeleden uzaklaflt›rmak ve yozlaflt›rmakt›r diyerek Okmeydan›, Gazi, Gültepe’yi örnek gösterdi. Görgü tan›¤› fiiflli ‹lçe Baflkan› ise “Adam sarhofl de¤ildi. Çünkü bir sürü insan aras›ndan Sinan Kay›fl’› seçip vurdu. Savunmas›nda abisine sald›r›ld›¤›n› söyledi, ancak böyle bir fley olmad›” dedi.
13-26 Eylül 2002
31
işçi-köylü 37
Filistin’de 2. ‹ntifada’n›n ikinci y›l dönümü; Filistin hala direniyor Filistin’de 2. intifadan›n bafllamas›ndan bu yana tam iki y›l geçti. Geçen bu süre içinde 1.600’e yak›n Filistinli ve 590 civar›nda ‹srailli hayat›n› kaybetti. Ortado¤u topraklar›n›n Ortado¤u halklar›n›n kan›yla suland›¤› bu siyonist savafl›n A¤ustos 2001 bilançosu faturan›n yine sivil halka kesildi¤ini gösteriyor. A¤ustos ay› içerisinde ‹srail askerleri taraf›ndan öldürülen 57 Filistinli’den 38’i sivil halk. El-Fetih, Hamas ve ‹slami Cihad’›n da aralar›nda bulundu¤u 13 örgütün uzun süredir sürdürdükleri Birleflik Cephe çal›flmalar› çerçevesindeki “‹srailli sivillere yönelik intihar eylemerini sonland›rma” karar› ‹srail’in pervas›z sald›r›lar›yla bofla ç›kar›l›yor. Vahfletine intihar eylemlerini bahane eden
Siyonist ‹srail, bahanesiz kalma ihtimaliyle yine yakmaya, y›kmaya, katletmeye devam ediyor. Filistinli örgütleri yeni intihar sald›r›lar›na adeta teflvik eden ‹srail iki gün içinde 6’s› çocuk 20 kifliyi katletti. 1 Eylül’de öldürülen çocuklardan birinin Hamas di¤erinin ‹slami Cihad sorumlular›n›n çocuklar› olmas› ‹srail’in, militanlar›n ailelerine yöneltti¤i sald›r›lar›n üst boyutu olarak alg›land›. 1 Eylül gülü El-Halil’de Filistinli iflçilere pusu kurarak katleden ‹srail, mülteci kamplar›na yönelik rutin bask›nlar›n› sürdürüyor. Tüm bu vahflet tablosu ortas›nda Filistin yönetiminin ‹srail’e karfl› ürkek tavr›n› koruyarak resmen intifaday› bitirme ça¤r›s› yapmas› ise yaralar›na
tuz bas›lan Filistinlileri öfkelendirmiflti. Filistin ‹çiflleri Bakan› El-Yahya’n›n Filistinlilerden ‹srail’e karfl› tafl da dahil olmak üzere her türden silah›n kullan›lmamas› talebi ‹srail Yüksek Mahkemesinin militan yak›nlar›n› sürgün edebilmenin önünü açmas›yla karfl›lan›nca Filistin halk›n›n gidece¤i tek yolun intifada oldu¤u bir kez daha ortaya ç›km›flt›r. Gamla adl› ‹srail “düflünce” kuruluflu ‹srail’in sürgün planlar›n› bilgisayar ekranlar›na tafl›yarak ‹srail’in amac›n›n yaln›z militan ailelerini de¤il tüm Filistinlileri sürgün etmek oldu¤unu aç›klad›. ‹srail eski askeri yetkilileri ve Yahudi yerleflimcilerin oluflturdu¤u Gamla internet sitesinde “Transferin Lojisti¤i” ad›yla yay›nlanan plana göre ‹srail vatandafl› Filistinlilerin sürgün olmama
flartlar› yahudili¤i seçmeleri. 35 y›l içinde tamamlanmas› amaçlanan bu plan ‹srail’in, efendisi ABD’den ald›¤› ilhamla yar›n bu günden daha pervas›z sald›raca¤›n›n sinyalidir.
Ortado¤u halklar›n›n ABD emperyalizmine ve siyonist ‹srail’e verece¤i tek mesaj ise bu andan itibaren Filistin direniflinin büyütülece¤i, desteklenece¤i olmal›d›r.
okurdan...okurdan...okurdan...okurdan...okurdan...okurdan...okurdan...okurdan...okurdan...okurdan... Gazetemiz ‹flçi Köylü’nün amac› kitlelere Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini tafl›mak, Marksist-Leninist-Maoist görüfllerin yayg›nlaflmas›n› sa¤lamak, ezilenlerin gerçekli¤ini ortaya koyarak Marksizm-Leninizm-Maoizm
dünya görüflünün propagandas›n› yapmak, Marksist, Leninist, Maoist bilinçte bir kitle yarat›lmas›na hizmet etmektir. Gazetemiz sadece propagandayla, bilinç tafl›makla yetinmeyip bunun devam›nda bir örgüt yarat›lmas›na hizmet etmektedir. Gazetemiz, iflçinin, köylünün, emekçinin, iflsizin
Gazete gücünü kitlelerden al›r k›saca ezilen halk y›¤›nlar›n›n sesi olmufltur, olmaya da devam edecektir. Günümüzdeki faflist
TC’nin sald›r›lar› düflünüldü¤ünde gazetemizin misyonu daha fazla önem kazanmaktad›r. Gazetemiz bu sald›r›lar›n gerçek yüzünü halka göstermeyi önüne görev koydu ve bunu yerine getirmeye çal›fl›yor. Gazete çal›flanlar›m›z gün geldi haber yaparken dayak
yedi, gözalt›na al›n›p iflkence gördü, hatta tutuklanarak hapishaneye götürüldü. Hemen hemen tüm say›lar›m›za toplatma getirilerek halktan yal›t›lmaya çal›fl›ld›. Milyarlarca para cezalar› kesilerek gazetenin ç›kmas› engellenmek istendi. Tüm bu entrikalara ra¤men gazetemiz zaman›nda ç›karak halka umut olmaya devam etti. Benim bu yaz›da as›l de¤inmek istedi¤im konu ise flu: Bir gazete ne kadar kaliteli ç›karsa ç›ks›n, ne kadar do¤rular› yazarsa yazs›n kitlelere ulaflam›yorsa, kitlelerle bütünleflemiyorsa o gazete misyonunu yerine getiremiyor demektir. Gazetenin kitlelere ulaflmas› kitlelerin elinde bir silah olarak kullan›lmas› sadece gazete çal›flanlar›n›n görevi de¤ildir. Bu görev her okurun, her taraftar›n ve her aktivistimizin önemli görevleri aras›ndad›r. Gazete olmadan kitleye gitmemiz, kitleyi bilinçlendirmemiz, politikam›z› anlatmam›z
önemli bir dezavantaj yaratmaktad›r. Gazete amaca gitmemizde araç olmal›d›r ve bu arac› iyi kullanmam›z gerekiyor. Ancak öyle görülüyor ki bu araç iyi kullan›lm›yor. Gazetenin da¤›t›m› gazete çal›flanlar›n›n üzerinden yürüyor. Di¤er alanlardaki aktivistlerimiz gazete da¤›t›m›n› kendisinin görevi olarak görmüyor, kabullenmiyor, hatta gazete da¤›t›m›n› önemsiz görüyor. ‹stedi¤i say›y› al›yor, istedi¤i say›y› alm›yor. Böylelikle kitleleri arkam›za alamayarak s›n›f savafl›m›n›n birer öznesi haline getiremiyoruz. Bu prati¤iyle de kitlelerin politikadan ve siyasetten uzak kalmas›na neden oluyor ve devrim mücadelesine yak›nl›k duymalar›na, kat›lmalar›na hizmet etmemifl oluyorlar. Gazetemiz MLM düflüncenin kitlelere ulaflt›r›lmas›nda önemli bir silaht›r. Bu silah›n ifllevli ve etkili hale dönüflmesi ise bizlere ba¤l›d›r. Bizler gazetenin muazzam bir örgütleyici oldu¤unu göremez
ve bunu kitleleri örgütlemenin bir arac› olarak kullanamazsak; gazetenin misyonunda bir eksilme, azalma olmaz, harcad›¤›m›z çaba ve eme¤imiz yaflamda karfl›l›¤›n› bulmam›fl olur. Gazeteyle kitlelere gitmeyenlerin etkili bir silahtan yoksun olduklar›n› görmek gerekir. Gazete merkezi anlay›fl› yans›tmada, bir flekillenifl yaratmada, bir tarz gelifltirmede “bireysel çabalardan” daha etkili olacakt›r. Gazetenin anlatabileceklerini; bilindi¤i ve kavrand›¤› oranda anlatmaya çal›flmas› elbette ki yetersiz kalacakt›r. Bunu görebilmeliyiz. Gazetemizin da¤›t›m›n› da 30. y›l kampanyas›yla birlikte ele almal› daha önce sadece kendimize gazete al›yorsak, flimdi iki gazete al›p di¤erini bir arkadafl›m›za okutmal›y›z. Ancak bu flekilde gazetemizin da¤›t›m›n› art›r›r, kitlelerle bütünlefltirebiliriz. Unutmamal›y›z ki gazete ne kadar iyi ç›karsa ç›ks›n kitlelere ulaflmayan gazete bir hiçtir. Kartal’dan ‹flçi-köylü okuru
işçi-köylü
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹
B‹Z HALKIZ GELECEK ELLER‹M‹ZDED‹R
www.iscikoylu.org • @mail: umutyayimcilik@superonline.com
DEVRİM YOLUNDA
Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Ça¤dafl Matbaac›l›k
Genel Da¤›t›m: YAY-SAT
ISSN: 1303-0299
BÜROLAR ➧ KARTAL:
HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0 544 521 34 30
➧ ANKARA:
MEfiRUT‹YET MAH. KONUR SOK. NO: 14/24 KIZILAY/ANKARA TEL: (0312) 418 25 26 Cep: 0 535 562 33 72
➧ ‹ZM‹R:
GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09 Cep: 0535 310 31 84
➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 536 558 45 04 ➧ BURSA:
GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 612 81 98
➧ SAMSUN:
KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50
➧ TURHAL:
YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54
➧ MERS‹N:
ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT :1 NO: 47 MERS‹N CEP: 0535 434 32 58
➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959
Kalk›nma Zirvesi’nde herfley uluslararas› sermaye için Greenpeace örgütünün “tamamen zengin ülkelerin lehine kötü bir komedi” olarak adland›rd›¤› zirve tam 10 gün sürdü ve tamamen çok uluslu flirketlerin lehine kararlar›n yer ald›¤› 65 sayfal›k “siyasi” bir belgeyle sonuçland›r›ld›. “Bugüne dek izledi¤imiz geliflme modeli çok az›m›z için verimli, ço¤umuz içinse olumsuzdu. ‹nsanl›¤› refaha götürecek diye benimsenen ama çevreyi mahvederek ço¤unlu¤u sefalete sürükleyen yol, k›sa sürede hepimiz için ç›kmaz soka¤a dönüflecek.” Bu sözler ne bir çevreci örgüte ne de yoksullar› temsil eden bir örgütün temsilcisine ait. Bu sözler Birleflmifl Millet-
ama kendilerinin de söyledi¤i o “çok az›m›z”›n yarat›c›s› uluslararas› sermayeye atfen “özel sektör olmadan Sürdürülebilir Kalk›nman›n yaln›zca bir rüya olaca¤›n›” vurgulamaktan geri durmuyor. 1992’de Rio de Janeiro’da yap›lan BM-Yeryüzü Zirvesi’nden sonra yoksulluk ve do¤an›n tahribat›na karfl› en büyük toplant› olarak kabul edilen zirvenin daha ilk gününde
ve devlet baflkan›n›n yapt›¤› üç günlük toplant›n›n ard›ndan kabul edilen bildiride soyut vaatler d›fl›nda hiçbir karar bulunmuyor. Zirvenin en önemli maddelerinden olan “yenilenebilir enerji kaynaklar›” da emperyalistlerin engeline tak›ld›. Karbon sal›n›m›n›n azalt›lmas›n› öngören Kyoto Sözleflmesi de rafa kald›r›ld›. ‹flte soyut vaatlerden, nas›l “gerçeklefltirilece¤i” belirsiz birkaç mad-
✔ Zengin ülkelere gelirlerinin % 0.7’sini yoksullara yard›m etmesi ça¤r›s› yinelendi. Yard›mlar› almak için belli flartlar getirilmedi. ABD’nin “yolsuzluk olan ülkelere yard›m yap›lmaz” ›srar›n› yoksul ülkeler, içifllerine müdahale olarak say›yordu. Z‹RVEYE SOKAKLARDAN PROTESTO
Yoksulluk ve do¤an›n tahribat›na karfl› en büyük toplant› olarak kabul edilen zirvenin daha ilk gününde emperyalizmin sözcüleri serbest ticaret ve özellefltirme gibi kendi gündemlerini dayatt›lar. ler Genel Sekreteri Kofi Annan’›n 26 A¤ustos-4 Eylül 2002 tarihleri aras›nda Güney Afrika kenti Johennesburg’da yap›lan Sürdürülebilir Kalk›nma Zirvesi’nde yapt›¤› konuflmadan al›nd›. Konuflman›n devam› ise emperyalizm ve onun kurulufllar›n›n gerçek yüzlerini göstermekte gecikmiyor. Zira dünya halklar›n› sefalete götüren, milyonlarca insan› susuzlukla, ölümle yüzyüze b›rakan
emperyalizmin sözcüleri serbest ticaret ve özellefltirme gibi kendi gündemlerini dayatt›lar. Greenpeace örgütünün “tamamen zengin ülkelerin lehine kötü bir komedi” olarak adland›rd›¤› zirve tam 10 gün sürdü ve tamamen çok uluslu flirketlerin lehine kararlar›n yer ald›¤› 65 sayfal›k “siyasi” bir belgeyle sonuçland›r›ld›. 189 ülkeden 100 hükümet
de: ✔ Sa¤l›kl› yaflam kaynaklar›ndan yoksun 2 milyar insan›n say›s› 2015 y›l› itibar›yla yar›ya indirilecek. ✔ Rüzgar günefl gibi yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminin art›r›lmas›na karar verildi. (2010’a kadar toplam enerji üretiminin % 15’inin bu kaynaklardan sa¤lanmas› önerisi ABD ve petrol üreten ülkelerin çabas›yla reddedildi.)
Zirveye kat›lan çevreci örgütler ise son gün, toplant›n›n baflar›s›zl›¤›n› ve çok uluslu flirketlere verilen ödünleri protesto etmek için doruktan çekildi. Zirve’ye tek protesto bu de¤ildi. 31 A¤ustos’ta en kitlesel gösteri gerçeklefltirildi. Sosyal Hareketler Platformu (SMI) taraf›ndan düzenlenen gösteride, zengin ülkelerin çok uluslu flirketlerin ç›kar›n› korumalar› protesto edildi. 10 bin kiflinin kat›ld›¤› yürüyüfl, Jo-
hennesburg’un en yoksul ve en kalabal›k semti Alexandra’dan, Zirve’nin yap›ld›¤› zengin beyazlar›n semti Sandton’a kadar gerçeklefltirildi. Yürüyüflte ABD’nin Irak’a sald›r› planlar› ve ‹srail’in Filistin üzerindeki terörü de protesto edildi. Gösteride miting alan›na kurulan ahflap platformda, isteyen herkes söz alarak görüfllerini dile getirdi. Yürüyüflü, organize edenlerden bir protestocu bu gösterinin Seattle’dakinden farkl› yönünün soka¤a ç›kanlar›n büyük ço¤unlu¤unun en yoksullardan oluflmas› oldu¤unu ifade etti. Ayn› gün gerçeklefltirilen bir baflka gösteri ise Güney Afrika’da iktidar olan Afrika Ulusal Kongresi taraf›ndan örgütlenmiflti. Ancak gösteriye Baflbakan ve bakanlar›, olaylar›n ç›kabilece¤i endiflesi ile kat›lmad›. Kongre problemin bir parças› olduklar› için kat›lmalar›n›n uygun olmayaca¤›n› aç›klad›. Zirve’nin ard›ndan 5 Eylül günü de Greenpeace, 10 y›l önce 1. Zirve’nin yap›ld›¤› Rio de Janeiro’da bir eylem yapt›. Kentin simgesi olan ‹sa heykelinin kollar›n›n aras›na “Rio+10= ‹kinci fians” yaz›l› bir pankart açan örgüt üyeleri, protestolar›n›n nedenini Zirve’nin sonuç bildirgesinde “yenilenebilir enerji” konusuna yeterince de¤inilmedi¤i olarak aç›klad›. Bu zirvenin de sonuçlanmas›yla emperyalistlerin bafl rolü oynad›¤›, ötekilerin de figüran olmaya zorland›¤› bir komedi daha bitmifl oldu. Dünyan›n yoksulluk ve do¤an›n tahribatlar›yla, ilgili sorunlar›n›n ancak yoksullar›n mücadelesiyle çözülebilece¤i temas› ise tüm flatafatl› sözlerin alt›nda bir kez daha par›ldad›.