DEVRİM YOLUNDA
işçi-köylü 126345 Say›: 2002-22
40 * Y›l:2 * 22 Kas›m-5 Aral›k 2002 * Fiyat›: 500 000 TL ISSN: 1303-0299
ABD’nin yeni piyonu iflbafl›nda
SAVAfi HÜKÜMET‹ HAZIR ABD için “yeni” baflbakan Efendilerine hizmette kusur etmemek için tafllar› yerli yerine oturtma telafl›nda olan Recep Tayyip Erdo¤an’›n milletvekili olamamas›ndan kaynakl› Abdullah Gül 58. hükümeti kurmakla görevlendirildi.
Tarihi ve kesin bir savafl Bu son savafl olacak, çünkü baflka bir çözüm yok. Kral›n ordusu d›flar›dan takviye güç getirmeye haz›rlan›yor. Ve e¤er onlar gelirse, biz de Nepal ve dünya halklar›n›n bizim için savaflmalar›n› aç›kça sa¤lar›z. Tarih göstermifltir ki halk her zaman kazan›r. Çünkü tarihi halk yapar. Yönetenler halk üzerinde yaln›zca zulüm yapmay› bilirler ve bir korku atmosferi yarat›rlar. Onlar yaln›zca ordular›n› daha güçlü yapmay› düflünebilirler. Sayfa 20-21
Seçim sonuçlar› ve T. Kürdistan›
Sahtekarl›ktan yarg›lananlar kabinede
3 Kas›m seçimleri sistem partileri aç›s›ndan yaratt›¤› sonuçlar bir yana seçime blok olarak giren reformist güçler aç›s›ndan da ciddi bir s›nav oldu. Seçim sonuçlar› halk›n sadece sistem partilerine de¤il reformist partilere de belli anlamda umutsuzlukla bakt›¤›n› ortaya ç›kard›. Özellikle Türkiye Kürdistan›’nda ortaya ç›kan seçim sonuçlar› özel bir de¤erlendirmeyi gerektirmektedir. Kürt halk›n›n kendi taleplerini savundu¤unu iddia edenlerin iddia ettikleri oranda sahiplenilmemesi ve üstelik önemsenecek bir say›da sand›¤a gitmeme tavr› Kürt kimli¤i üzerinden politika yapanlar› düflündürmelidir. Bu düflünme ve sorgulama izledikleri politik hatta aranmal›d›r. Sayfa 12
Abdullah Gül baflkanl›¤›nda kurulan kabinenin di¤er üyelerine bakt›¤›m›zda tarikatç›lardan doland›r›c›l›ktan yarg›lananlara kadar onlarca ismin biraraya geldi¤ini; söz konusu bu kadronun 57. hükümetin tamamlamaya ömrünün yetmedi¤i görevleri yani emperyalizmin yeni dönem ihtiyaçlar› için gerekli olan politikalar› uygulamak üzere özellikle ve titizlikle seçilmifl isimlerden olufltu¤unu görüSayfa 3 yoruz.
3 Kas›m seçimleri ve reformizmin Kad›nlar kurtulufla do¤ru sefaleti üzerine daha güçlü Kas›m seçimleri üzerine ciltler dolusu hacim tutacak say›s›z de¤erlendirmeler yap›ld›, sözler söylendi ve daha söylenecektir. Bunlar içinde elbetteki birçok do¤ru saptamalar da bulunmaktad›r. Ancak konuyla ilgili bütün belirlemelerin bir dünya görüflüne karfl›l›k geldi¤i unutulmamal›d›r. Dünyaya, s›n›f mücadelesine nas›l ve nereden bak›ld›¤› ile ilintili bir durumdur bu. Analizler, birçok saptama ve sözde ortaklaflma do¤ursa da, esas vurgunun yap›ld›¤› noktada kaç›n›lmaz biçimde ayr›flma yaflan›yor. Böylelikle binlerce görüfl asl›nda yal›n birkaç çizgide odaklan›yor. Bunu tahlil etmek ve do¤ru bak›fl aç›s›nda süreci toparlamak gerekiyor. Sayfa 16-17-18-19
Krisha Bahadur Mahara
3
ABD Sison’u yarg›layamaz ABD’nin FKP ve ulusal demokratik cephenin bilinen üyelerini ve Jose Maria Sison’u “terör” listesine almas›n›n ard›ndan Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya ve ‹sviçre, “Sison’u Savunma Komiteleri” bir aç›klama yaparak ABD sald›rganl›¤›na dikkat çektiler ve tüm kurum ve kurulufllar› Sison’un hayat›n›n korunmas› noktas›nda duyarl› olmaya ça¤›rd›lar. Sayfa 23
Ölüm Orucunda iki flehit Tecrit karfl›t› mücadeleyi Ölüm Orucu fleklinde sürdüren DHKP/C tutsaklar›ndan Serdar Karabulut kendisine zorla müdahale edilmesi nedeni ile bilincini yitirdikten 70 gün sonra 8 Kas›m sabah› flehit düfltü. 3 Haziran 2001’de direnifle bafllayan ‹mdat Bulut ise 19 Kas›m 2002’de Bayrampafla Devlet Hastanesi’nde flehit düfltü. Sayfa 10
16 ülkeden gelen 2004’e yak›n kad›n örgütü 1-4 Kas›m 2002 tarihleri aras›nda Kanada’da bulufltu. “Kurtuluflumuza do¤ru; Emperyalist Savafl ve Ya¤mac›l›¤a Karfl› Enternasyonal Kad›n Konferans›”nda biraraya gelen kad›nlar olas› Irak sald›r›s› ile ilgili Konferans’›n sonunda ABD Konsoloslu¤u önünde bir miting düzenlediler.. Sayfa 29
‹flçi-köylü’den K‹TLELER‹N KEND‹L‹⁄‹NDEN HAREKETL‹L‹⁄‹N‹N ÖNGÜNÜNDE DEVR‹MC‹ KALKIfiMAYI HAZIRLAMAK
Sayfa 30
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
2
Emperyalist sald›rganl›¤a karfl› 1 Aral›k’ta alanlarda buluflal›m ABD emperyalizminin her gün dalga dalga yay›lan sald›rganl›¤› karfl›s›nda dünya halklar› da her f›rsatta bu sald›rganl›¤›n karfl›s›nda olduklar›n› vurguluyor. Üstelik bu protestolar ABD’nin zulmü ile direkt karfl› karfl›ya olan yerler d›fl›nda hatta ABD’nin kendi kalbinde ve ‹ngiltere’de bile tüm fliddeti ile yaflan›yor. Bu da Irak’a sald›r› için f›rsat kollayan, kabul edilmesi zor flartlar› dayatan, tam teslimiyet ultimatomlar› veren ABD’nin sald›r› manevra-
lar›n› dünya halklar› taraf›ndan kabul görmedi¤inin göstergesi. Dünyan›n yan›s›ra Türkiye’de de bu sald›rganl›k karfl›t› sloganlar yank›s›n› buluyor. Meslek odalar›ndan siyasi partilere, çeflitli kitle örgütlerinden devrimci bas›na, sendikalara kadar yaklafl›k 100 kadar örgütün 1 Aral›k’ta ‹stanbul’da yapaca¤› mitingte bu karfl›tl›¤›n bir ürünü. Abide-i Hürriyet Meydan›’nda yap›lacak miting öncesi yine bu kurumlar›n afifl, bildiri vb. haz›rl›k çal›flmalar› sürüyor.
1 Aral›k’ta buluflal›m Tüm dünyada yay›lan emperyalist sald›rganl›¤a karfl› dünya halklar›n›n öfkesi a¤›r a¤›r bileniyor. Özellikle emperyalizmin vahfli solu¤unu sürekli üzerinde hisseden Ortado¤u co¤rafyas›nda protestolar artarken Washington’da, ‹ngiltere’de, ‹talya’da vb. ülkelerde bu tepkiler yans›mas›n› bulmaktad›r. Bu protesto eylemlerinden birisi de 1 Aral›k 2002 tarihinde ‹stanbul’da Abide-i Hürriyet Meydan›’nda 100’ü aflk›n kurumun kat›l›m ça¤r›s› ile yap›lacakt›r. Ça¤r›c› kurumlar aras›nda bizler de ILPS olarak alanda da pankart›m›zla yer alaca¤›z. Art›k kimsenin gözlerini kapatamayaca¤› bu vahflet karfl›s›nda sesimizi birlefltirerek “Kahrolsun emperyalizm” fliar›n› hep birlikte hayk›ral›m.
ILPS Türkiye Seksiyonu
DÜZELTME Bir önceki say›m›zda kapakta teknik bir hata Tohum Kültür Merkezi 30 Kas›m 2002 Saat: 15.00
Adres: So¤anl› mah. Mimar Sinan Cad. No: 62/5 So¤anl›-Bahçelievler-‹stanbul
ABONE BUL!
olarak ç›kan Özel Say› numaras›
okurlar›m›zdan özür dileriz.
‹lan 13-22 Aral›k tarihleri aras›nda Türkiye Yay›nc›lar Birli¤i ve CNR Fuarc›l›¤›n birlikte organize ettikleri ‹stanbul Uluslararas› Kitap Fuar›na Umut Yay›mc›l›k olarak ürünlerimizle kat›l›yoruz. Tüm kitap severleri fuara kat›lmaya ça¤›r›yor ve stand›m›za davet ediyoruz. Fuar Adres: CNR EXPO FUAR MERKEZ‹ Yeflilköy- ‹stanbul Atatürk Hava Liman› karfl›s› Umut Yay›mc›l›k ‹rtibat ‹çin telefonlar›m›z Tel: 521 34 30-531 48 53 Fax: 621 61 33
ABONEL‹K fiARTLARI 6 AYLIK: 10.200.000 1 YILLIK: 20.400.000
OKU-OKUT! ABONE OL!
Özel Say›:146
düzeltir, tüm
‹nter Yay›nlar›n›n sahibi yay›nc› dostumuz Ali Yavuz Çengelo¤lu 5 Ekim 2002 tarihinde solunum yetmezli¤i yüzünden aram›zdan ayr›ld›. Ailesi ve dostlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz. UMUT YAYIMCILIK
senin sesin!
nedeniyle Partizan
148’dir. Bu hatay›
‹lan
işçi-köylü
Emperyalistler ve onlar›n uflaklar› her ne kadar çeflitli çabalarla sald›rganl›klar›n› meflrulaflt›rmaya çal›flsalar da flu bir gerçek ki; olas› bir sald›r›n›n Türkiye ve dünya halklar›na getirece¤i sadece ve sadece açl›k, sefalet ve ölümün katmerlenmesi olacakt›r. Yani bugün bu sald›rganl›¤a dur demek gelece¤imizi sahiplenmek anlam›na da gelmektedir. ‹nsan olmam›z›n sorumlulu¤unu 1 Aral›k’ta emperyalist sald›rganl›¤a dur diyerek, gücümüzü birlefltirerek yerine getirelim.
NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir.
Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Sema Gül Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul Aksaray fiubesi: 0 751 00 38 65 97 00 00 009 Emlak-Halk Bankas› Atatürt Bulvar› fiubesi: 00 238 041 Vak›f Bank Valide Sultan fiubesi: 401 20 35
işçi-köylü 40
22 Kasım-5 Aralık 2002
3
AKP’nin eylem plan› “acil sald›r›” haz›rl›klar›d›r Meclis lojmanlar›nda kalmayan, bakanl›klar› birlefltirerek kendince tasarruf yapmaya çal›flan AKP bir yandan da “IMF politikalar›n› aynen uygulayaca¤›z”, “ESK’ya önem verilecek”, “Özellefltirmeler h›z kazanacak”, “Madenler özellikle bor madenleri acilen özellefltirilecek” vb. cümlelerle de gerçek kimliklerini ortaya koymakta gecikmemifltir. 3 Kas›m seçimlerinde AKP’nin tek parti olarak meclise girmesinin ard›ndan daha uzun bir süre gündemde kalacak gibi görünen tart›flmalar, konular›n› çeflitlendirerek devam ediyor. AB sürecinde yeni hükümetin durumu; ABD’nin Ortado¤u planlar›nda tak›n›lacak tutum, AKP’nin kendi içindeki liderlik sorunu ve Abdullah Gül’ün 58. hükümeti kurmak üzere görevlendirilmesi vb. konular egemenlerin gündemini oluflturuyor. Ama emekçiler aç›s›ndan bak›ld›¤›nda durum bu tart›flmalardan oldukça uzak ve nettir. Emperyalizmin ihtiyac› oldu¤u durumlarda kullanmak üzere örgütledi¤i AKP, bugün bu ihtiyac›n do¤mas› üzerine iktidara tafl›nm›fl ve seçim sonuçlar›n›n henüz yeni yeni aç›klanmaya bafllad›¤› saatlerde emperyalizme uflakl›kta kusur etmeyeceklerini kendi a¤›zlar›ndan itiraf etmifllerdir; “AB’ye ve IMF’ye ba¤l›y›z”... Bu iliflkinin bir uflak efendi iliflkisi oldu¤u da IMF sözcüsü Conny Latze’nin rica maskesi alt›nda savurdu¤u tehditkar sözleri ile ortadad›r. “Yeni hükümetle çal›flmay› bekliyoruz. AKP’nin IMF destekli ekonomik programa yönelik kapsaml› görevi destekleyen aç›klamalar›n› memnuniyetle karfl›l›yoruz.” Zaten seçimin hemen arifesinde IMF heyetinin Türkiye’yi ziyareti ve yeni hükümete yönelik taahhütleri de sonucun bundan baflka birfley olamayaca¤› gerçe¤ini gözler önüne sermiflti. Bu programlar› uygulama noktas›nda asl›nda di¤er partilerden bir fark› olmayan AKP flimdi “demokratikleflme”, “düflünceye sayg›”,
“insana de¤er verme” vb. söylemlerle oldu¤undan farkl› görünmeye çal›flmaktad›r. Meclis lojmanlar›nda kalmayarak, halk›n içinde olaca¤›n› lanse ederek, insanlarla iftar sohbetleri yaparak kendisini daha önceki iktidarlardan ayr› gösterme çabas›ndad›r. Ancak Türkiye ekonomisinin IMF’ye göbekten ba¤l›l›¤› tüm vaatlerini ve farkl› görünme çabalar›n› yerle bir etmektedir. Zaten AKP’nin do¤ufluna ve Recep Tayyip Erdo¤an’›n ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkan› iken yapt›¤› icraatlara bakt›¤›m›zda da ayn› durumu görebiliriz. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda ABD’nin özel misyon partisi olarak örgütlenen ve Ortado¤u planlar› çerçevesinde yap›lacak hamlelerde görev üstlenecek olan AKP’nin önceki iktidarlarla tam anlam› ile ayn› oldu¤unu ya da ayn› amaçlar› güttü¤ünü söylemek pek do¤ru olmaz. Çünkü AKP islamiyetin yayg›n oldu¤u Ortado¤u co¤rafyas›nda ABD’nin silahlar›n› kullanarak halklar›n katili olman›n yeni dönemdeki piyonudur. Ve bu sald›r›n›n Türkiye halklar›na getirece¤i daha fazla açl›k, yoksulluk, iflsizlikten de sorumlu olacakt›r. Körfez savafl› s›ras›nda da ayn› kanl› gömle¤i giyerek emperyalist efendilerinin uflakl›¤›n› yapan Türkiye’nin yaflad›¤› y›k›m ortadad›r. Bunlar›n d›fl›nda meclis koltuklar›na oturur oturmaz IMF yanl›s› fliarlar› hayk›rmaya bafllayan Recep Tayyip Erdo¤an ve partisi de yapt›klar›n›n sonucunda teflhir olmaya mahkumdur. Örne¤in meclis lojmanlar›nda kalmayan, bakanl›klar› birlefltirerek kendince tasarruf yapmaya çal›flan AKP bir
yandan da “IMF politikalar›n› aynen uygulayaca¤›z”, “ESK’ya önem verilecek”, “Özellefltirmeler h›z kazanacak”, “Madenler özellikle bor madenleri acilen özellefltirilecek” vb. cümlelerle de gerçek kimliklerini ortaya koymakta gecikmemifltir. Savunduklar› sözde vaatlerle IMF, kesinlikle yan yana dahi gelemeyecek kadar z›t kavramlard›r. Böylece biraraya getirilmeleri ise iflah olmaz bir ikiyüzlülükten baflka birfley de¤ildir. Yine temiz siyaset yap-
DAfi ve Albayrak davalar›ndan dolay› 72 y›l a¤›r hapis cezas› isteniyor. Bunun yan›nda daha onlarca isim say›labilir. Yahya Bafl, Hamza Albayrak, Recep Koral, Akif Gülle, Adem Bafltürk, Emin fiirin vb. ayn› veya farkl› suçlardan yarg›lanan isimler aras›nda. “ABD ‹Ç‹N GÜL G‹B‹ BAfiBAKAN” Bunlar›n yan›nda AKP’nin kendi içinde yaflad›¤› sorunlardan birisi de Recep Tayyip Erdo¤an’›n
nuç da böyle oldu. Cumhurbaflkan› AKP Genel Baflkan Yard›mc›s› Abdullah Gül’ü 58. hükümeti kurmas› için görevlendirdi. Ancak bas›nda televizyonlarda her ne kadar Abdullah Gül ailesinden özel yaflam›na kadar öne ç›kar›lan isim olsa da tüm ciddi aç›klamalar›n Erdo¤an’›n a¤z›ndan yap›l›yor olmas› gibi örnekler kilit ismin kim oldu¤unu a盤a ç›karmaktad›r. Bu gerçe¤i Erdo¤an da “sürekli iletiflim ve koordinasyon halinde olaca¤›z. Aksi takdir-
ma iddias›nda olan ancak geçmiflinin pis yolsuzluklar›n›n peflini b›rakmad›¤› Recep Tayyip Erdo¤an’›n d›fl›nda AKP listesinden meclise giren baflka suçlular da mevcut. Bas›nda sürekli fliflirilen Jet Fad›l’› aratmayacak onlarca isim halk›n iradesini temsil etme ad› alt›nda dokunulmazl›k elde ederek yarg›lanmaktan kurtulmaktad›r. Gerçi yarg›lansalar da birfleyin de¤iflmeyece¤i de ayr› bir gerçek. Örne¤in Mehmet Mustafa Aç›kal›n. Aç›kal›n, seçimlerde ‹stanbul’dan milletvekili seçildi. Hakk›nda Akbil, ‹G-
baflbakan olamamas›ndan kaynakl› yerine bir isim aramas› çal›flmalar› idi. Çeflitli manevralarla Erdo¤an’› baflbakanl›k koltu¤una oturtmaya çal›flsalar bile bunu baflaramayan AKP, farkl› isimlerle baflbakanl›k çal›flmas›na girdi. Anayasa’n›n 109. maddesine göre baflbakan›n milletvekili olmas› gerekti¤i için Erdo¤an’›n koltu¤a oturmas› bu flartlarda mümkün de¤ildi zaten. Ancak Erdo¤an için kendisine en yak›n, en kolay yönlendirebilece¤i ve kendisi için engelleri düzleyecek bir aday›n baflbakan olmas› da flu an için yeterli. Nitekim so-
de s›k›nt›lar do¤abilir” diyerek itiraf etmektedir. Bu anlamda Abdullah Gül için Erdo¤an’›n yoklu¤unda ama onun oynataca¤› bir kukla oldu¤u ve yine Erdo¤an’›n yolundaki engebeleri düzleyece¤i söylenebilir. Zaten Abdullah Gül de ilk konuflmas›nda “anormal durumlar› normallefltirmek, hepimizin görevidir” diyerek asl›nda kendi görevini aç›klam›flt›r. Ancak bunlar Abdullah Gül’ün bir anda ortaya ç›kan bir kifli oldu¤u anlam›na gelmemeli. Daha önceki y›llarda da Amerika gezileri yapan Gül, özellikle
Ankara eski büyükelçisi Mare Grassman ile olan iliflkilerinden dolay› tan›n›yor. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda Irak’a olas› bir sald›r›n›n arefesinde Grasman gibi di¤er ABD’li üst düzey görevlilerle yak›nl›¤› bulunan Gül’ün baflbakan olmas› bir tesadüf de¤ildir. Hatta bu ve benzeri tesadüfler kimi burjuva bas›nda “ABD için Gül gibi baflbakan” fleklinde yorumlara yol açm›flt›r. Yine Abdullah Gül ile belirlenen kabinenin di¤er üyelerinde ise doland›r›c›l›ktan yarg›lananlar›, tarikatç›lar›, sab›kal› olanlar› görebiliyoruz. Örne¤in ‹DO davas›ndan yarg›lanan Binali Y›ld›r›m Ulaflt›rma Bakan›; ‹GDAfi’tan yarg›lanan Hilmi Güler Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan› olmufltur. ‹ncelikle düflünülerek yeni dönemin ihtiyaçlar›na göre yerlefltirilen bakanlardan biri de Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan› eski ANAP’l› Murat Bafleskio¤lu. ‹çiflleri Bakan› olarak ise tarikatç› yan›yla bilinen Abdulkadir Aksu yeni kabinede yer al›yor. Sonuç olarak bak›ld›¤›nda 3 Kas›m seçimlerinden galip ç›kan AKP’nin de uygulayaca¤› politikalar IMF’nin dayatmalar› olacakt›r. Zaten “acil eylem plan›” olarak aç›klad›klar› da budur. Bu plan dahilinde özellefltirmeler, e¤itim ve sa¤l›k hizmetlerinin “düzeltilmesi”, vergi aff› vb. gündemde. Ancak bu plan da sadece ve sadece egemenleri sevindirecek bir pland›r. Nitekim öyle de olmufltur. Bu aç›klaman›n hemen ard›ndan patronlar ad›na TÜS‹AD bir aç›klama yaparak plan› desteklemifl ve “do¤ru bir bafllang›ç” olarak de¤erlendirmifltir.
4
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
ABD’nin BM maskeli Irak plan› Ortado¤u petrolleri üzerindeki hegemonya dalafl› sürerken ABD emperyalizminin sald›r›ya meflruluk kazand›rma ve di¤er emperyalist devletleri de dolayl› destekçisi pozisyonuna çekmek amaçl› kabul edilebilir bir taslak ç›karmas› sald›r› plan›n›n bir parças›d›r. ABD emperyalizminin Irak özgülünde Ortado¤u’da estirdi¤i savafl rüzgar›, özünde birfley de¤ifltirmeksizin yeni geliflmelere sahne oluyor. ABD’nin Ortado¤u’nun zengin petrol rezervlerine tek bafl›na sahip olma çabas›n›n baflta Fransa ve Rusya olmak üzere di¤er emperyalist devletlerde yaratt›¤› hoflnutsuzluk ABD’yi yeni aray›fllara itmifltir. ABD ve ‹ngiltere’nin 2. kez haz›rlayarak BM’ye sunduklar› sald›r› tasla¤› Fransa ve Rusya’n›n bölgedeki ç›karlar›na yönelik kayg›lar›n› gidermemifl ve ABD 3. kez “yumuflat›lm›fl” sald›r› tasla¤›yla birkez daha emperyalist devletlerin karfl›s›na ç›km›flt›r. Ortado¤u petrolleri üzerindeki hegemonya dalafl› sürerken ABD emperyalizminin sald›r›ya meflruluk kazand›rma ve di¤er emperyalist devletleri de dolayl› destekçisi pozisyonuna çekmek amaçl› kabul edilebilir bir taslak ç›karmas› sald›r› pla-
n›n›n bir parças›d›r. ABD ve ‹ngiltere taraf›ndan 3. kez haz›rlanan “yumuflat›lm›fl” sald›r› tasla¤› öncekilerin tersine baflta Almanya, Fransa, Rusya ve Çin olmak üzere BM’nin daimi 15 üyesi taraf›ndan “savafl olas›l›¤›n› ortadan kald›raca¤›” öngörüsüyle 9 Kas›m’da kabul edildi. Askeri güç kullanma konusunda BM’nin hiçbir yetkisinin bulunmad›¤›, iplerin ABD emperyalizmine teslim edildi¤i sald›r› tasla¤› flu bafll›klardan oluflmaktad›r. -Irak, karar tasar›s›n›n kabulündan itibaren 7 gün içinde, tasar›da yer alan maddelere harfiyen uyaca¤›n› ve BM silah denetçileriyle iflbirli¤inde bulunmay› kabul etti¤ini aç›klayacak, -Irak 30 gün içinde tüm kitle imha silahlar› ve bunlar›n yap›m›nda kullan›lan maddelerle ilgili planlar›n› dünya kamuoyuna aç›klayacak, - Silah denetçileri en geç 45 gün içinde göreve bafllam›fl ola-
cak, - Silah denetçileri çal›flmaya bafllad›ktan 60 gün sonra Gü-
TC Irak’a sald›r›da haz›r k›ta ABD emperyalizminin Irak’a yönelik sald›r› haz›rl›klar› son bir kaç haftal›k dönemde artan görüflme trafi¤iyle h›z kazanm›fl durumda. Bu trafi¤in h›z kazanmas›ndan anlafl›lmas› gereken ise sald›r›da üstlenilecek rollerin ABD taraf›ndan kesinlefltirilmesi ve uflaklar›n›n dökece¤i kan karfl›l›¤› taleplerinin de¤erlendirilmesidir. Ekim ay› MGK toplant›s› öncesi ABD Karargah Komutan› Tommy Franks ile NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutan› ABD’li Orgeneral Joseph Rolston’un 21 Ekim’de Türkiye’ye gelerek Genelkurmay Baflkan› Hilmi Özkök ile görüflmelerde bulunmas› bu trafi¤in start› olurken ard›ndan Genelkurmay Baflkan› 3 Kas›m’da bir hafta süren bir ABD ziyareti gerçeklefltirmifltir.
Ekim ay›nda ABD’li alt düzey askeri yetkililerin Türkiye’de yapt›klar› görüflmelerde ABD’nin ‹ncirlik Üssü’nün yan›s›ra Malatya, Diyarbak›r ve Batman’daki üslerin sald›r› s›ras›nda kullan›ma aç›lmas› ve kara harekat›nda TSK’n›n aktif olarak yer almas› vb. istekleri gündeme gelirken Türk hakim s›n›flar›n›n taleplerini ise mali deste¤in art›r›lmas›, 4 milyar dolarl›k askeri kredi borçlar›n›n silinmesi Irak’›n savafl sonras› yeniden inflas›nda Türk müteahhitlere ayr›cal›klar tan›nmas› ve K. Irak’ta Kürt devletinin kurulmas›n›n engellenmesi oluflturmufltur. Genelkurmay Baflkan› Hilmi Özkök’ün MGK toplant›s›n›n ard›ndan Irak gündemli yapt›¤› ABD gezisi ve yarat›lan olumlu hava ABD ve TC aras›nda savafl plan›, üstlenilecek görevler ve al›nacak
rüflvet boyutuyla yürütülen pazarl›klarda bir anlaflma sa¤land›¤›n› gösteriyor. SAVAfi RÜfiVET‹ 5 M‹LYAR DOLAR ABD Kongresi’nde kabul edilen 600 katrilyonluk (355 milyar dolar) askeri harcama bütçesi do¤rudan ve dolayl› askeri-ekonomik yard›m paketlerini de kapsamaktad›r. Bu çerçevede Türk hakim s›n›flar›n›n ABD’nin yan›nda savafla girme koflulu olarak yürüttükleri pazarl›¤›n merkezini oluflturan “yard›m paketi” ABD’nin askeri bütçesinden karfl›lanacak. ABD bu bütçeden TC’ye savafl rüflveti olarak 5 milyar dolar tutar›nda bir “yard›m paketi” ay›rm›fl ve bu geliflme Hilmi Özkök’ün ABD ziyaretinin ard›ndan a¤›z birli¤i yap›larak aç›klanm›flt›r.
venlik Konseyi’ne geliflmelerle ilgili rapor sunacaklar. Ancak denetçiler Irak’›n ihlallerini her zaman rapor edebilecekler. Rapor edilecek hususlar aras›nda Irakl›lar›n arama faaliyetine müsaadesi de bulunuyor, - Silah denetçileri Saddam Hüseyin’in Saray›n› da denetleyecek bu konuda herhangi bir engel ç›kar›lmayacak, - Denetçiler, Irak’l› bilim adamlar›ndan, di¤er yetkililerden ve ailelerinden mülakatlar için ülkeyi terk etmemelerini isteyebilir. IRAK’TAN TASARIYA KOfiULSUZ EVET Irak ulusal meclisi taraf›ndan kabul edilmeyerek son sözün Saddam Hüseyin baflkanl›¤›ndaki “Devrim Komuta Konseyi’ne” b›rak›ld›¤› 1441 say›l› BM karar› Irak taraf›ndan koflulsuz kabul edildi. Kabul edilen tasar›yla birlikte 25 Kas›m’dan itibaren tarihin en büyük silah denetleme operasyonunun da start› verilmifl oldu. 100 kiflilik ekiple 1000’den fazla noktada yüksek teknoloji kullan›larak yap›laca¤› söylenen denetim, 60 gün boyunca sürecek ve denetim yap›lacak yerlere hiç bir s›n›rlama getirilemeyecek.
AMAÇ S‹LAH DENET‹M‹ DE⁄‹L SALDIRI PLANINI UYGULAMAKTIR ABD emperyalizminin 8 y›l süren ‹ran-Irak savafl› boyunca her iki tarafa silah satmas› ve kimyasal silahlarla Irak’›n binlerce Kürdü katletmesine seyirci kalmas› bugün silah denetimi ad› alt›nda uygulad›¤› ikiyüzlü politikay› ele vermektedir. Silah denetimiyle ABD emperyalizminin amaçlad›¤› temel nokta öngördü¤ü sald›r› plan›n›n zeminini güçlendirmektir. Körfez Savafl›’ndan sonra yap›lan silah denetiminde oldu¤u gibi silah denetçileri aras›nda yer alacak CIA ve ‹ngiliz istihbaratç›lar› arac›l›¤›yla bu sald›r› plan›n› detayland›rarak uygulamakt›r. Di¤er yandan BM’nin eski silah denetim grubunun 7 y›ll›k baflkan› Scoot Ritter’in “Irak’›n kongreye 8 Aral›k’a kadar bildirece¤i olas› kitle imha silahlar› program›yla ilgili ABD’nin mutlaka kusur, aldatmaca veya eksik bulaca¤›” yönündeki tespiti ise silah denetiminin ABD aç›s›ndan ne anlam ifade etti¤ini ele vermektedir. Bir yandan da zaten askeri güç kullanma yönündeki aç›k tehdidini sürdüren ABD, denetim s›ras›nda yaflanacak ufak bir ihlali savafl gerekçesi sayaca¤›n› söylemektedir.
işçi-köylü 40
S›n›fsal yaklafl›m EMPERYAL‹ZM‹N MODELLER‹ YIKILMAK ‹Ç‹N VARDIRLAR ! “Türkiye, ‹slam dini ile ça¤dafl siyasi idealleri ba¤daflt›ran bir devlet sisteminin parlak bir modeli ve cazibe oda¤› olacakt›r. Dünya böyle bir modele büyük ihtiyaç duymaktad›r.” En yafll› üye s›fat›yla geçici Meclis Baflkan› olarak, 22. Dönem parlamentosunun aç›l›fl konuflmas›nda (14.11.02) CHP’li fiükrü Elekda¤ böyle diyordu. Elekda¤’›n “dünya” kelimesiyle kast etti¤i emperyalizm ve özellikle de ABD emperyalizmiydi. Bunu kendisinin 03.05.1999’da Mil liyet’teki köflesinde yer alan “21. Asra damgas›n› vuracak olgu nedir derseniz, flu anda her fley, bunun ‘Pax Amerikana’ olaca¤›na iflaret ediyor.” cümlesinden de biliyoruz. Elek da¤’ ›n meclisteki konuflmas›n› ertesi gün CHP ’li bir baflka K.Dervifl, “Müthifl bir sentez, tarihi bir ad›m. Büyük heyecan duyuyorum. Hepimiz desteklemeliyiz. Dünya için model olacak.” (CNNTürk) sözleriyle pekifltiriyordu. Bu cümlelerin CHP’nin etkili isimlerine ait olmas› ayr›ca anlaml›d›r. Burada sözü edilen “model” islami unsurlar› a¤›rl›kl› yönetim biçimlerinin (islam cumhuriyeti, krall›k, fleyhlik, emirlik vb) re organizasyona tabi tutulmas› aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Özellikle ‹srail’in hamili¤i ile bölgede büyük ölçüde teflhir olan ABD emperyalizmi ve onun eskisi gibi yönetmekte güçlük çeken uflaklar› aç›s›ndan bu
22 Kasım-5 Aralık 2002
5
“model” çok önemlidir. Suudi yönetiminin bile ABD’ye yer yer ayak diredi¤i, sorun ç›kard›¤› bir süreçten geçiyoruz. M›s›r, Ürdün, Suriye ve Yemen; Filistin ve Irak sorunlar›ndan ötürü ciddi problemler yafl›yorlar. Pa kistan’da ABD’nin has ufla¤› Müflerref, yönetim krizi içindedir. Cezayir bir türlü “düzlü ¤e” ç›kamam›flt›r. Dünyan›n müslüman nüfusun a¤›rl›kl› oldu¤u di¤er ülkelerinde de durum benzer merkezdedir. K›sacas›, ‹slami ak›mlar ve yönetimler emperyalizmin denetimi ve kontrolü aç›s›ndan “hastal›kl›” bir tabloya sahiptirler. Yar›-resmi devlet görüflü olarak tan›mlanan, emperyalist medya tekellerinin baflyazarlar›na ait, söz birli¤i etmifllercesine 3 Kas›m seçimlerinin hemen ertesi günlerde yay›nlanan makalelerdeki “model” konulu vurgular dikkat çekiciydi: The New York Ti mes, 05.11.02, Baflyaz› : “Bu, ‹slam dünyas›n›n hemen her yerinde insanlar›n arzulad›¤› ve hak etti¤i türde bir f›rsat. Türkiye’deki seçim sonuçlar› kayda de¤er. Çünkü iktidar› ‹slamc›l›ktan Avrupa ve ABD’yle güçlü iliflkilere do¤ru evrilen AKP’ye verdi.” The Washington Post, 05.11.02, Baflyaz› : “Türkiye ve Ortado¤u’da demokrasinin selameti için AKP’ye adil bir flans verilmeli... Erdo¤an sorunlar›n alt›ndan kalkar veya kalka-
maz, ama müslüman dünyan›n fliddetle ihtiyaç duydu¤u demokratik siyasi modeli kurabilir.” The Guardian, 05.11.02, Baflyaz› : “Her yerdeki müslümanlar bu reform yanl›s› liberal islamc›l›k deneyinin nereye gitti¤ini izleyecek.” Le Monde, 05.11.02, Baflyaz› : “AKP, islam ve modernleflmeyi birlefltirebilirse bu Arap dünyas› aç›s›ndan da önemli bir ders olur. Böylece bir partinin, islami kültür ile demokrasiyi, insan haklar›n›, kad›n haklar›n› sentez haline getirebilece¤i örne¤ini verecek. Bu durum Ortado¤u için de dönüm noktas› olur.” Süddeutsche Ze itung, 05.11.02, Baflyaz› : “Bu sentez baflar›l› olursa islam gelene¤ine dayal› ülkeler için bir sinyal olacak. Bat›’n›n bundan ancak ç›kar› olabilir.” Christian Science Monitor, 06.11.02, Baflyaz› : “Avrupa ve ABD, bu tarihsel de¤iflimi se vinçle karfl›lamal› ve AKP’nin laik politikalar›n›, özellikle de fakirlere verdi¤i sözleri desteklemeli. Demokrasi ve islamiyet ayn› anda var olabilir ve bu ikisi ne kadar çok bir araya gelirse, o kadar iyi.” Bu “model” ayn› zamanda ABD emperyalizminin 11 Eylül’le gelifltirdi¤i yeni hamleler stratejik aç›s›ndan özellikler arz etmektedir. ABD’nin, petrol ve enerji havzalar›na yönelik, nüfuz alan›n› geniflletme ve hakimiyetini pekifltirme operasyonunun öncelikli olarak islam nüfuslu bir co¤rafyay› kapsad›¤› göz önüne al›nd›¤›nda, konunun önemi daha iyi anlafl›lmaktad›r.
ABD için Orta-As ya’dan Kafkasya, OrtaDo¤u ve Kuzey Afri ka’ya uzanan bu kritik topraklarda yürütülecek sald›r›larda kullan›lacak Türkiye’nin yüzünde yeflil rengin daha belirginleflmesi önem tafl›yordu. ABD’nin, baflta silahl› haydutluk olmak üzere izleyece¤i politikalarda, islam motifli hükümeti olan faflist Türk devletinin aktif rol üstlenmesi, müslüman halklar aç›s›ndan an laml› bir durum yaratacakt›r. Nitekim 2.Bush, Afganistan’a sald›r›ld›“NA ¤› dönemde TO’nun tek müslüman ülkesi Türkiye’nin deste¤i, ABD’nin islama karfl› de¤il, kötüye karfl› savaflt›¤›n› gösteri yor.” demiflti. Ayn› misyon belli Özal ’›n oranda ANAP’›na da verilmifl ve “Körfez Savafl›” döneminde emperyalistler aç›s›ndan bunun yararlar› görülmüfltü. Ancak 11 Eylül sonras›nda ‹slamc› rengin koyulaflt›r›lmas›na duyulan ihtiyaç daha fazlayd›. Bu yüzden, çizgiden ç›km›fl, teflhir ve dejenere olmufl Erbakan kli¤inin tasfiye edilmesiyle sonuçlanan 28 fiubat müdahalesi sonucu AKP’nin tohumlar› at›ld›. ABD’nin tam denetimi ve kontrolüyle flekillendirilen AKP ile ilgili yap›lan haz›rl›k, 3 Kas›m’da istenilen sonucu elde edince, operasyonun ilk etab› tamamlanm›fl oldu. Bu süreci M.Ali K›fllal› , 05.11.02 tarihli köflesinde (Radikal) “Y›llard›r Erbakan liderli¤indeyken, Abdullah Gül’ün öncülü¤ünü yapt›¤› bir küçük gurup, f›rsat buldukça ABD’ye gider. T›pk› daha önce, iktidara gelmeden Turgut Özal’›n yapt›¤› gibi o güçlü ülkenin fiziki ve fikri olanaklar›ndan yararlan›rlar. Türki -
ye’ye daha ayd›nlan m›fl, daha deneyimli ve e¤itimli gelirler.” sözleriyle anlat›yordu. Abdullah Gül, 6 kritik bakanl›¤› Özal ’›n kadrolar›na
ay›rd›¤›
58. hükümetin baflkan› olmadan önce, misyon08.11.02 ’de,
lar›n›
“Müslüman
kimli¤i
olan bir ülkenin de mokratik, fleffaf ve modern dünyayla iyi iliflkiler içinde olabilece¤ini kan›tlamak
istiyo -
ruz....Türkiye
‹slam
dünyas› ile Bat›l› devletler aras›nda köprü rolü oynayabilir.” sözleriyle aç›klarken “model” belirlemelerini teyit ediyordu. A.Gül ertesi gün de efendilerinin gündemdeki öncelikli
plan›na
iliflkin
“Irak’›n kitle imha silahlar› Türkiye’yi tehdit etmektedir. Bu nedenle BM’in karar almas›
durumunda,
Irak’a yönelik olas› bir operasyonu destekleyebiliriz.” diye demeç vermiflti. S›n›f
mücadelesi,
karfl› devrimin bir dizi “model”ini eskitmifltir. Dünya halklar›na emperyalizmin
projeleri
de¤il devrim mücadeleleri, sosyalizmin deneyleri “model”lik etmektedir. Filistin halk›n›n direnifli Arap topraklar›nda
çoktand›r
direnmenin ve savaflman›n “model”idir art›k. Bizim topraklar›m›zdan da emperyalistlerin de¤il er geç ezilen halklar›n modeli ç›kacakt›r.
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
6
Gökçesu Maden iflçileri etkinlikte bulufltu Ankara: 7 Aral›k 2002 tarihinde ücretsiz izne ç›kar›lan MadenSen üyesi Gökçesu Maden iflçileri aylard›r sürdürdükleri direnifllerini bitirmeden önceki son etkinliklerini 9 Kas›m 2002 tarihinde Ahmet Taner K›fllal› Kapal› Spor Salonu’nda yapt›klar› dayan›flma gecesiyle bir kez daha biraraya geldiler. Saat 18:00’de bafllayan etkinlikte sahneye “Yasad›fl› uygulamalara karfl› iflimiz, afl›m›z ve gelece¤imiz için direniyoruz! D‹SK/DevMaden-Sen üyesi Gökçesu Maden iflçileri” yaz›l› pankart as›ld›. Birçok DKÖ’nün pankartlar›n›n da oldu¤u etkinli¤e yaklafl›k 500 kifli kat›ld›. Yaflam›n› yitiren iflçiler ve devrimciler
Üzerinde f›rt›nalar kopart›lan ve T‹SK Baflkan› Refik Baydur’un “meclis kap›lar›nda bekletildi” dedi¤i ifl güvencesi yasas›, hat›rlanaca¤› gibi patron örgütü T‹SK ve hükümet; di¤er yanda ise sendika a¤alar›n›n sürdürdü¤ü pazarl›klar sonucu 15 Mart’ta yürürlü¤e girmiflti. Yürürlü¤e girme tarihinin uzat›lmas›nda ise 57. hükümetin patron örgütlerine verdi¤i sözler etkili olmufltu. ‹fl güvencesi yasas›n›n 1475 say›l› ifl yasas›yla birlikte ele al›nm›fl ve seçimden sonra kurulacak hükümetin öncelikli ifli olarak belirlenmiflti. ‹fl yasas› ön tasar›s›n› 15 Mart’a kadar mutlaka yasalaflt›rmas› konusunda hükümet, patron örgütleri ve sendika a¤alar› söz birli¤ine varm›flt›. Tart›flmalar›n sürdü¤ü o günlerde Tayyip Erdo¤an, kendisini ziyaret eden sendika a¤alar›na “‹fl güvencesi yasas›, ifl yasas›yla birlikte ç›kmal›” diyerek seçim sonras› yönelim hakk›nda ipucu vermiflti. Bugün patron örgütünün Baflkan› Refik Baydur’un AKP’den verdi¤i sözü tutmas›n› isteyerek, iflçilerin kap›ya konulaca¤› aç›k tehdidiyle sendika a¤alar›n› “göreve” ça¤›rmas› beklenmeyen bir tutum de¤ildir. Di¤er yandan iflçi ve emekçile-
ri hedefine alan sald›r› yasalar›n›n alt›na imza atan 57. hükümet ifl güvencesi aldatmacas›yla iflçilerde oluflan güvensizli¤i yeniden onarmay› hedeflemifltir. Öyleki da¤›n›k ve güçlü olmayan sendikal hareketin durumundan kaynakl› patronlar ifl güvencesini meclisten geçirdikleri gibi ‹fl Yasas›’n› da istedikleri biçimde meclisten geçirme çabas› içinde olacaklard›r. Kald› ki 15 Mart 2003’te yürürlü¤e girecek yasan›n de¤ifltirilmesi ve yeni yasayla ç›karmak istedikleri düzenlemeler bir süredir patronlar›n önünde duruyordu ve bugün meydan okurcas›na birkez daha gündemlefltirmifllerdir. ‹fl güvencesi yasas›n›n neleri içerdi¤ini, amaç ve hedefinin ne oldu¤unu k›saca hat›rlayal›m. Söz konusu ifl güvencesi yasas› “sendikal› iflçilerin iflten ç›kart›lma nedeninin aç›kça bildirilmesi ve bunun ispat yükümlülü¤ünün patron taraf›ndan yerine getirilmesi” olarak özetlenebilir. Önceki yasada patron iflten atarken hiçbir gerekçe göstermeyebiliyordu. Mahkemeye baflvurdu¤unuzda haks›z olarak at›ld›¤›n›z› “siz” kan›tlamak zorundayd›n›z. ‹fl güvencesi yasas›nda ise özünde bir fley de¤iflmemektedir. De¤iflen tek fley eskiden
için yap›lan sayg› duruflu “Devrim flehitleri ölümsüzdür” slogan›yla aç›lan Gökçesu iflçisinin direniflini anlatan dia gösterimiyle devam etti. Ard›ndan sahneye çocuklar›yla birlikte maden iflçileri ça¤r›ld›. Uzun süre alk›fllanan iflçiler ad›na konuflmay› Dev-Maden Sen Baflkan Vekili Tayfun Görgün yapt›. Görgün “11 ayd›r aç b›rakt›lar. Ya sendika ya ifl dediler. ‹flçiler buna karfl› çocuklar› ve eflleriyle direndiler ve direniyorlar. Gökçesu iflçisi direniflinde kendisini yaln›z b›rakmayan DKÖ’leri, iflçileri, emekçileri ve devrimcileri unutmayacakt›r” diyerek sözlerini bitirdi. Görgün’ün ard›ndan sahneye s›rayla ç›kan Metin Y›lmaz,
Kapsaml› sald›r›lar›n önünü açacak “‹fl Yasas›”na karfl› dural›m iflçi haks›z olarak at›ld›¤›n› kan›tlamak zorundayken flimdi patron hakl› olarak iflçiyi iflten att›¤›n› kan›tlamak zorunda. Mahkeme patronu haks›z buldu¤u ve ifle “iade” karar› verdi¤inde ise patronun buna uyma zorunlulu¤u bulunmamaktad›r. Kelimelerle oynanarak ka¤›t üzerinde yap›lan de¤ifliklikler her halükarda iflçinin kap›ya konulmas›na yönelik yap›lm›flt›r. Yasa çal›flma hakk›n› hiçbir flekilde güvenceye almad›¤› gibi iflten atmaman›n de¤ilde iflten atman›n kurallar›n› s›ralam›fl durumda. ‹fl yasas› ile yap›lmak istenense öncelikle iflin tan›m›n› de¤ifltirmektir. Yeni düzenlemeye göre ise patronun istedi¤i biçimde iflin durumuna göre ücretin verildi¤i bir sistem getiriliyor. Örne¤in iflin bir iflletmede yap›lmas› gerekmiyor, ücreti alan›n evinde de ifl yapt›r›labilir. ‹fl ne kadar zaman sürerse ald›¤› ücret de iflin süresi karfl›l›¤› olacak, ifl yirmi gün ise ücret de yirmi gün
karfl›l›¤› olacakt›r. ‹fl sona erdi¤inde de ücret ödenmeyecektir. ‹fl saatlerinin düflürülmesi ad› alt›nda günlük çal›flma patronun ihtiyac›na göre düzenlenecek, iflin günün hangi saatinde ç›kaca¤› ise belirli olmayacak. Bununla yapmak istedikleri esnek çal›flmay› uygulamaya koymakt›r. Durum böyle olunca nerde ifl varsa oraya iflçi gönderilecektir. Bu duruma ise ödünç iflçi ad› verilmektedir. Ödünç iflçi ad› alt›nda yap›lmak istenen bu tasar› ile grev ve mücadele koflullar›n› ortadan kald›rmak, sorunlar etraf›nda geliflecek diyalo¤u engellemek ve örgütlülük yarat›lmas›n›n önüne set örmeyi hedeflemektir. Baflka bir düzenleme ise iflçinin, çal›flma süresince y›pranmas› karfl›l›¤›nda patronlar›n ödemekle yükümlü olduklar› ve uzun y›llar boyunca verilen mücadelenin kazan›m› olan k›dem tazminat›n›n bir ç›rp›da iflçilerin elinden al›nmak istenmesidir. Düzenle-
Suavi, Hakan Yeflilyurt, Yücel Arzen ve Onur Ak›n türküleriyle yo¤un ilgi görürken Suavi konuflmalar›yla s›k s›k alk›flland›. Suavi yapt›¤› konuflmalarda iflçilerin direniflini selamlarken ülkenin kendisine F gibi göründü¤ünü söyledi. “Buna IMF’nin, F harfine F Tipi’nin F harfi diyebiliriz” diyen Suavi “ Türkülerimi ezilenler, iflçiler, emekçiler ve Denizler, Mahirler, ‹bo’lar için söyleyece¤im” dedi. S›k s›k “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Gökçesu iflçisi yaln›z de¤ildir”, “‹çerde d›flarda hücreleri parçala”, “ABD askeri olmayaca¤›z” vb. sloganlar›n at›ld›¤› gecede çeflitli kurumlar›n yan›s›ra Partizan, ‹flçiköylü, Yeni Demokrat
Gençlik, Tohum Kültür Merkezi ve ADSBP’nin mesajlar› da okundu. Ayr›ca Hindistan, Avusturya, ‹spanya ve daha birçok ülkeden gönderilen Madenci derneklerinin mesajlar› da etkinli¤e renk katt›.
meyle k›dem tazminatlar›n›n 30 günden 15 güne indirilmesi tasarlanmaktad›r. Ya da ikinci bir fl›kla fona devredilmesi ve tazminatlar›n buradan ödenmesi düflünülmektedir. Bu ne anlama gelmektedir. Bundan sonra sigortal› olacak iflçiye k›dem tazminat›n›n ödenmemesi, mevcut olanlar›n ise tazminatlar›n› fondan almas› ya da tasar›dan sonraki tarihte esas olarak sendikal›lar d›fl›nda çok az say›da iflçinin faydalanmas›d›r. Esnek çal›flman›n tüm yönlerini oluflturmaya yönelik daha bir çok düzenleme ile iflçi ve emekçilere yo¤un bir sald›r› dalgas›n›n önü aç›lmak istenmektedir. Yeni AKP hükümeti önümüzdeki dönemde yasallaflt›rmay› düflündükleri tasar›y› meclis alt komisyonlar›nda flimdilik bekletmektedir. Seçimler sonras› patronlar›n estirdi¤i f›rt›nay› “kazara söylenmifl birfleycesine” sendika a¤alar›n›n “talihsizlik” olarak de¤erlendirmeleri ilk f›rsatta yasan›n iflçi s›n›f›n›n karfl›s›na dikilece¤inin sinyallerini vermekte. Görülmesi gereken önemli nokta ise fluras›d›r. “Sosyal güvenlik” ad› alt›nda iflçi ve emekçilerin haklar›n› gaspeden, zorunlu tasarruf ad› al-
t›nda paras›na ve nemalara el koyan, yine iflsizlik sigortas› ad› alt›nda iflçiyi doland›ran, baraj s›n›rlamas› getirerek sendikalar› ifllevsiz hale getiren sistemin ve onlarla elele veren sendika a¤alar›n›n iflçi ve emekçilerin haklar›n› gözetmeyece¤i gerçe¤idir. Öyleyse iflçi s›n›f›na yöneltilen sald›r›lar›n birinci elden gö¤üsleyeni s›n›f bilinçli iflçiler, emekçiler olacakt›r. Ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen iliflkisini bilince ç›kararak ezilenlerin hakl› mücadelesinden yana tavr›n belirlenmesi gerekmektedir. Herkese ifl ve ve tüm çal›flanlara ifl güvencesi talebiyle mücadeleyi yükselterek k›dem tazminat›n› kald›ran, kölece çal›flma koflullar›n› dayatan ‹fl Kanununun yasalaflmas›na izin vermemek için mücadeleyi daha da boyutland›rmal›y›z. Hakim s›n›flar›n iflçi s›n›f›na yönelik daha kapsaml› sald›r›lar›n›n önünü açaçak olan sald›r› yasas›na seyirci kalmayal›m ve omuz omuza sald›r›ya direnifllerimizle yan›t verelim.
D‹REN‹fi SONA ERD‹ Etkinli¤in ard›ndan son edinilen bilgilere göre ise Türkiye Kömür ‹flletmelerinin maden ocaklar›n›n çal›flt›r›lmas› için Anadolu Madencilik A.fi’ye talimat vermesi üzerine maden içflileri de çad›rlarda sürdürdükleri direnifllerine son verdiler. Bu geliflmeler üzerine bir aç›klama yapan Dev Maden-Sen bas›n sözcüsü Y›lmaz K›z›larslan eylemin baflar›ya ulaflt›¤›n› belirtti.
işçi-köylü 40
7
22 Kasım-5 Aralık 2002
Bayram Meral’in koltu¤u boflald› Milletvekili aday› olmadan önce de emekten yana hiçbir karar›n alt›na imza atmayan, daha çok devletin iflçi düflman› uygulamalar›n› emekçilere dayatmakta rol oynayan Meral flimdi bu politikalar›n bizzat uygulay›c›s› ve savunucusu olacak. Y›llard›r uygulad›¤› iflçi düflman› politikalar› ile devlet kademesinde siyasilerin gönlünü hofl tutan ve iflçiler aleyhine ç›kan ne karar varsa alt›na imza atmaktan çekinmeyen Türk-‹fl Baflkan› Bayram Meral nihayet dedi¤ini yapt›. T›pk› bundan önceki seçimlerde yine “iflçinin sesi” olarak mecliste yer al›n›rsa iflçinin sorunlar›n› çözece¤ini söyleyen ve DSP’den milletvekili seçilen R›dvan Budak gibi Bayram Meral de bu vaatlerle CHP’den milletvekili seçilerek ceylan derisi koltuklara oturmay› baflard›. Aç›kças› bu baflar› için Meral’in çok çal›flmad›¤›n› söylesek haks›zl›k etmifl oluruz. Uygulad›¤› iflçi siyaseti ile hükümetle uyuflmayan hiçbir ortama girmeyen, son ekonomik krizle birlikte Türkiye’ye ithal olarak gönderilen Kemal Dervifl için önce birçok elefltiri s›ralayan, sonradan meclise girebilmek u¤runa iflçiyi satan performans›na h›z vererek temposunu art›ran Meral, epey bir çal›flm›fl anlafl›lan. Bu temposunu yaln›zca kendi kofltu¤u kulvarda sürdüren Meral’in seçim boyunca kulland›¤› “iflçinin sesi”
slogan›yla hiçbir fley veremeyece¤i ise apaç›k ortada. Milletvekili aday› olmadan önce de emekten yana hiçbir karar›n alt›na imza atmayan, daha çok devletin iflçi düflman› uygulamalar›n› emekçilere dayatmakta rol oynayan Meral flimdi bu politikalar›n bizzat uygulay›c›s› ve savunucusu olacak. De¤iflen tek fley üzerinde oturdu¤u koltuk olacak yani. Türk-‹fl Genel Baflkan› iken iflçilerin sesini bast›rmay› kendine amaç edinen Bayram Meral’in flimdi “mecliste iflçilerin sesi olaca¤›m” demesi tamamen iki yüzlü ve sat›lm›fl bir politikad›r. Birincisi Bayram Meral’in daha önceki icraatlar›ndan da sabit oldu¤u gibi iflçinin de¤il ancak egemenlerin sesi olabilece¤idir. ‹kincisi ise iflçilerin sesinin duyurulaca¤› yer meclis de¤il alanlar ve sokaklard›r. ‹flçi s›n›f›n›n kendisini satan sendika a¤alar›na de¤il örgütlenerek alanlarda, sokaklarda taleplerini hayk›rma ihtiyac› vard›r. Bayram Meral ise bu ihtiyaca cevap olmak-
tan çok uzakt›r. Daha flimdiden AKP’nin ekonomik olarak halk› refaha ç›kartmak yerine dibe bat›racak olan politikalar› televizyonlarda s›ralan›p IMF ile daha uyumlu bir hükümet profili çizilirken, iflçiler lehine kararlar alan Dervifl ile bunu iflçilere cilalayarak kabul ettiren Meral’in hatta Baykal’›n biraraya toplanmas› iflçiler ve tüm çal›flan kesim için gelecek kara günlerin haberini verir niteliktedir. Meral flimdi Türk-‹fl bafl-
kanl›¤› görevinden milletvekili s›fat›yla ayr›l›rken Türk ‹fl’te kalan bofl koltu¤u kimin dolduraca¤› ise henüz net de¤il. Meral’in CHP’den milletvekili seçilmesinin ard›ndan Türk-‹fl’te yeni Genel Baflkan aray›fllar› bafllarken, boflalan koltu¤a talip isimler kesinlik kazanmasa da belli gibi. Halen Genel E¤itim Sekreteri olan Salih K›l›ç ile genel sekreterlik görevini yürüten Hüseyin Karakoç’un baflkanl›¤a aday oldu¤u verilen bilgiler aras›nda. Türk-‹fl’te
genel mali sekreterlik görevi yürüten Mustafa Kumlu’nun ad› da adayl›k listelerinde geçerken Bayram Meral’in giderayak önerdi¤i isim Kumlu oldu. Meral’in ayr›lmas›yla 4 kifli kalan Türk-‹fl Yönetim Kurulu halen Genel Sekreter Hüseyin Karakoç, Genel Mali Sekreter Mustafa Kumlu, Genel E¤itim Sekreteri Salih K›l›ç ve genel Teflkilatlanma Sekreteri Çetin Alt›n’dan olufluyor. Türk-‹fl’in yeni seçilecek Genel Baflkan› ola¤anüstü genel kurul olmad›¤› takdirde bu görevini 2003 y›l›n›n Aral›k ay›nda yap›lacak olan 19. Ola¤an Genel Kuruluna kadar sürdürecek. Öte yandan Konfederasyon Tüzü¤ü’ne göre Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Demiryol-‹fl Sendikas› Genel Baflkan› Ergün Atalay’›n Yönetim Kurulu asil üyeli¤ine atanmas› için 2 ay içinde ça¤r› yap›laca¤› bildirildi.
SES talepleri için sokakta SES üyesi emekçiler SSK kurumlar›nda taleplerini ve çözüm önerilerini kamuoyuna duyurmak amac›yla Türkiye çap›nda eylemler yapt›lar. SSK Sa¤l›k ‹flleri Genel Müdürlü¤ü Kurum ‹dari Kurulu’nun topland›¤› 8 Kas›m Cuma günü sa¤l›k emekçileri 5 maddelik taleplerini kamuoyuna aç›klad›. Sa¤l›k emekçilerinin talepleri; koruyucu sa¤l›k hizmetleri gelifltirilmesi ve tedavi hizmetlerine yat›r›m ya-
p›lmas›, 18 bin dolay›ndaki kadro a盤›n›n giderilmesi, fazla çal›flma ve gönüllü çal›flma gibi uygulamalara son verilmesi, hastaneleri iflletmeye dönüfltürmeyi amaçlayan ISO uygulamalar›na son verilmesi, krefl, giyim yard›m›, servis, lojman gibi yasal haklar›n tam olarak uygulanmas› için olanaklar›n yarat›lmas›, tayin ve terfi gibi konularda keyfi uygulamalara son verilmesi gibi bir dizi konuyu içermektedir.
TALEPLER‹M‹ZDE ISRARLIYIZ Ankara, ‹zmir, Sivas, Kocaeli ve ‹stanbul’un fiiflli, F›nd›kl› semtlerinde yap›lan eylemlerde sa¤l›k emekçileri taleplerinde kararl› olduklar›n› gösterdiler. ‹stanbul SSK Sa¤l›k ‹flleri ‹l Müdürlü¤ü önünde yap›lan bas›n aç›klamas›nda sermayenin gözünü SSK’ya dikerek bat›rmak istedi¤i belirtilerek, herkesin en do¤al hakk› olan sosyal güvenli¤in orta-
dan kald›r›lmaya çal›fl›ld›¤›na iflaret edildi. SES Aksaray fiube Baflkan› Songül Beydilli SES olarak sadece çal›flma koflullar›n›n iyilefltirilmesini de¤il, hizmetlerin daha iyi hale getirilmesini de istediklerini aç›klad›. Di¤er illerde yap›lan bas›n aç›klamalar›nda da hak kay›plar›n› gidermenin, sorunlar› çözmenin yolunun sendikal mücadeleden geçti¤i belirtildi.
22 Kasım -5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
8
Pamuk üreticileri zor durumda Ya¤mur nedeniyle kalitenin düflük olmas›, pamu¤un beneklenmesi ve tarlada kalmas› bu y›l pamuk fiyatlar›n› iyice düflürdü. Pamuk fiyatlar›n›n düflük olmas›ndan kaynakl› çifçiler iflas›n efli¤ine geldiler. Ege’de zamans›z ya¤an ya¤murlar ve mevsimlik iflçi sorunu, pamuk fiyatlar›nda bir de¤iflikli¤in olmamas› ve TAR‹fi’in ürününün paras›n› peflin vermemesi çiftçiyi ç›kmaza soktu. TAR‹fi’in pamu¤u geçen
Söke’de üretim duruyor Beyaz alt›n diyar› olarak bilinen Ayd›n’›n Söke ilçesinde ya kendi topra¤›n› ya da kiralad›klar› topraklar› ekerek geçimlerini sa¤layan üreticiler üretememe tehdidi ile karfl› karfl›ya. Bu y›l fiyat art›fl› olarak ilan edilen % 20’lik rakam bir düflüflü ifade ediyor. Çünkü üretici geçen y›l 556 bin liraya ald›¤› bir litre mazota bu y›l 1 milyon 253 bin lira ödüyor. Gübre ise % 100 bir zam ile üreticiye sunuluyor. Bu art›fllar gözönüne al›nd›¤›nda pamu¤un geçen y›l 700 bin lira olan kilosunun bu y›l en az 1 milyon lira olmas› gerekiyor. Ancak üreticilerin satabildikleri en yüksek rakam ise 550 bin liradan ibaret.
seneye oranla çok düflük fiyata almas› çiftçiyi zor durumda b›rakt›. Hayat koflullar›nda her fleye zam geldi¤ini hat›rlatan çiftçiler, geçen y›l iflçi yevmiyesinin 5 milyon oldu¤unu bu y›l ise 8 ile 10 milyon aras› olmas›, gün geçmeden mazot fiyatlar›na zam gelmesi, TAR‹fi’in geçen sene 750 bin olan pamuk fiyat›na bu y›l sadece 825 bin demesi çiftçiyi iflas›n efli¤ine getirdi. Çiftçiler TAR‹fi’den ald›¤› avans›n da iflçi ücretlerine gitti¤ini ve kendilerinin zor durumda oldu¤unu belirtiyor. Çiftçilerin bu y›l sadece su s›k›nt›s› çekmedi¤i belirtildi. Ço¤u Ege köylerinin yak›nlar›nda olan barajlardan dolay› su s›k›nt›s› çekmiyor ancak çifçiler yine de pamuktan bekledikleri verimi alam›yorlar. TAR‹fi’in bu sene kalitesine göre pamu¤a 400 ile 870 bin lira fiyat verdi¤ini söyleyen çiftçiler, bu sene zamans›z gelen ya¤›fllar›n pamu¤un kalitesini de düflürdü¤ünü söylüyorlar. Ya¤an ya¤murlar›n tarlalar› çamur içinde b›rakmas›ndan dolay› yaklafl›k 480 bin ton pamu¤un çürümesi de cabas›. Ve bunun yan›s›ra toplanan pamu¤un kalitesi-
nin de düflük oldu¤u belirtildi. Çiftçinin bu sene çekti¤i s›k›nt›dan biri de iflçi s›k›nt›s›. ‹flçi ücretlerinin hemen hemen 10 milyona varmas› halinde bile iflçi bulmakta zorlan›ld›. Zamans›z ya¤murlar ve iflçi s›k›nt›s›ndan kaynakl› bu y›l pamu¤un ço¤u tarlalarda kald›. T.Kürdistan›’nda pamuk üretiminin artmas›ndan kaynakl› pamuk iflçileri kendi bölgelerinde çal›flmay› tercih edince ve Ege bölgesi ile hasat zaman› ayn› dönem bafllay›nca Ege çiftçisi iflçi s›k›nt›s› yaflad›. T.Kürdistan›’nda 3 Kas›m seçimleri nedeniyle a¤alar›n destekledikleri adaylar›n kazanabilmesi için pamuk iflçilerinin de oylar›na ihtiyaç duymalar›ndan kaynakl› iflçilerini Ege’ye göndermemeleri, Ege’de pamu¤un toplanamamas›na neden olmufl ve Ege çiftçilerini hayal k›r›kl›¤›na u¤ratm›flt›r. Bu da Ege’de pamuk toplama iflinin 1 ay uzamas›na neden olmufltur. Geçen y›l bu zamanlarda pamu¤un fiyat› ile bu sene aras›nda oldukça fark var. Ya¤mur nedeniyle kalitenin düflük olmas›, pamu¤un beneklenmesi ve tarlada kalmas› bu y›l pamuk fiyatlar›n› iyi-
ce düflürdü. Pamuk fiyatlar›n›n düflük olmas›ndan kaynakl› çiftçiler iflas›n efli¤ine geldiler. Bu sene üreticiler pamuktan zarar etmelerinden kaynakl› pamuk tarlas›n› bo-
engellemeleri için verilecek primin avans olarak ödenmesini istediler. Devletin emperyalist patentli uygulad›¤› ekonomik politikalar› üreticiyi y›k›ma
zup bu¤daya yöneleceklerini aç›klad›lar. Ancak bu durumda da Türkiye’de yayg›n olan tekstil sektörü önemli oranda etkilenecektir. Bu zorluklardan kaynakl› çiftçi flimdi TAR‹fi’ten hemen prim istedi. Zaten verilecek primin iflçiye gidece¤ini belirten çiftçiler bu¤daya yönelimi
götürmeye devam etmekte. Bu y›l pamukta yaflanan sorunlar da pamuk üreticilerinin artan sorunlar›n›n en aç›k göstergesi. Çukurova’da haz›rl›klar› yap›lan grevin ard›ndan Ege bölgesinde yaflanan bu sorunlar pamuk üreticilerinin tepkilerinin boyutlanaca¤›n›n göstergesi.
Tütün üreticileri balyalarla televizyon program›n› bast› Samsun: Yeni Tütün Yasas› ile yabanc› sermayeye kap›lar›n› sonuna dek aralayan, Türk markal› sigara fabrikalar›n› ise getirdi¤i sigara adedi konusundaki kota ile öldüren devlete olan tepki giderek art›yor. Getirilen kota ile ekim alanlar› daralt›lan tütünde üreticiler son ç›kart›lan yasa ile iyice üretemez duruma düflürüldü. Samsun’un Bafra ilçesinde bulunan tütün üreticileri yerel bir TV kanal›nda yay›mlanan “Yeni Çizgi” adl› program›n yay›n› s›ras›nda yan›nda getirdikleri tütün balyalar› ile kanal› basarak tepkilerini gösterdiler. Yaklafl›k 150 kadar tütün üreticisinin yapt›¤› eylemde üreticiler ad›na bir aç›klama yapan Hamit Genç adl› üre-
tici, yeni yasayla Amerikan sermayeli flirketlerin ifline kolayl›k getirildi¤ini belirterek yeni seçilen milletvekili adaylar›n›n kendilerine verilen sözleri tutmas›n› istediklerini belirtti. Genç, daha öncesinden de kurdu¤u özel bir imalathane ile Fadime ve Temel ad›nda iki tip sigara üretmeye bafllam›fl, fakat istenilen miktarda üretim s›n›r›na uymad›¤› gerekçesiyle üretimine izin verilmemiflti. Yani tütün yasas›na göre Genç’in en az 2 milyar adetlik sigara üretme kapasitesine sahip olmas› gerek. Ancak bu s›n›rlaman›n alt›nda üretim yap›l›nca, devlet üreticinin üretmesine olanak vermiyor ve yabanc› markal› büyük sigara tekellerinin kâr›na kâr eklemifl oluyor.
işçi-köylü 40
9
22 Kasım -5 Aralık 2002
Devlet besicilerin de belini büktü Kombinalar›n sat›ld›¤› bölgelerde hayvanc›l›k önemli oranda geriledi. Tüccar rekabetsiz ortamda üreticinin elinden ucuza ald›¤› eti, tüketiciye yüksek fiyatlarla satmaya bafllad›. Böylece hem üreticinin hem tüketicinin cebinden çal›nan para tüccar›n cebine inmifl oldu.
Turhal: Egemenlerin özellefltirme politikalar› tar›m ve hayvanc›l›¤› bitirme noktas›nda da büyük oranda etkili olmufltur. Patron-a¤a devletinin bu yönlü ilk ad›mlar›ndan biri EBK’n›n (Et Bal›k Kurumu) özellefltirilmesi olmufltur. Et Bal›k Kurumu’nun varl›¤› bugünkü düzende - boyutlu olmasa da- rekabet yaratmakta, üreticileri k›smen de
olsa tüccarlar›n insaf›ndan korumaktayd›. EBK’n›n varl›¤› sadece üretici aç›s›ndan de¤il, tüketici aç›s›ndan da ucuz et bulabilmesi yönüyle önemliydi. EBK’n›n sat›fl›yla birlikte hem hayvan üreticileri hem de tüketiciler zarar gördü. Kombinalar›n sat›ld›¤› bölgelerde hayvanc›l›k önemli oranda geriledi. Tüccar reka-
betsiz ortamda üreticinin elinden ucuza ald›¤› eti, tüketiciye yüksek fiyatlarla satmaya bafllad›. Böylece hem üreticinin hem tüketicinin cebinden çal›nan para tüccar›n cebine inmifl oldu.Türkiye’nin hemen her bölgesinde ciddi s›k›nt› yaflayan besicilerin durumlar› oldukça vahimken isimleri, s›k›nt›lar› pek de dillendirilmez. Tokat genelinde de köylüler tar›m ve hayvanc›l›k yaparak yaflamlar›n› idame ettirmeye çal›fl›yorlar. Bunlardan biri olan H›d›r Sözsever yaflad›¤› s›k›nt›lar› bize flöyle anlat›yor. “Bizler buralarda ya hayvanc›l›k yapar›z ya da tar›mla u¤rafl›r›z. Ama her geçen gün durumumuz kötüye gidiyor, bafla gelenlerin hepsi kendini düflünüyor kimse bize ald›rm›yor, bize destek vereceklerine elimizdekileri alman›n yollar›n› yap›yorlar. Ben hayvanc›l›k yap›yorum. Yem, küsbe çok pahal›, tar›mla u¤raflanlar bizden
gübre alm›yor. ‹thal gübre kulland›¤› için, gübre kap›m›z›n önünde birikiyor, bu da sine¤i, böce¤i ço¤alt›yor. Sonunda hastal›k getiriyor, gübreyi satamad›¤›m›z gibi yalvar yakar veriyoruz. Sütü dersen ayr› bir dert, para etmiyor. Buralarda sütü Dimes veya Samaro¤ullar› al›r 295 bin TL’ye, yüzde 150 katar üstüne pazarlar, biz yemi al›yoruz 14 milyondan kimin kazand›¤› ortada. Hayvanlar› satsak tüccara satamay›z korkar›z doland›r›laca¤›z diye. Daha önceleri bafl›m›za geldi. Tüccar çek verdi karfl›l›¤› yok, ara bulursan tüccar›. Geriye kal›yor tek yol, bir sene bekleyip kurbanl›k olarak satmak, o da insanlar›n durumu ortada ekmek alam›yor ki, kurban m› kesecek? Geçen hükümetin yaflatt›¤› krizler milleti sade periflan etti, belimizi hepten büktü.” Tokat ve çevresinde hayvanc›l›k yapanlar›n belini büken bir di¤er gerçeklik de
devletin gerilla faaliyetini engellemek ad›na köylüye yapt›¤› bask›lar. Geçti¤imiz y›llarda daha boyutlu yaflanan yayla yasaklar›n› ve hayvanc›l›¤a yans›mas›n› ise flöyle dile getiriyor Sözsever; “Burdaki baz› özel durumlardan kaynakl› eski Alay Komutan› Nam›k Dursun yaylaya ç›kmam›z› yasakl›yordu. Özellikle bizim ilçenin (Almus) köylerinde, köylüye bask› yap›p silah vermeye çal›fl›yordu, almay›nca yaylay› boflver köyümüzden bile kovuluyorduk. Att›¤› dayak, etti¤i küfür, hakaret karfl›s›nda sesimizi ç›karam›yorduk. Mecburen hayvanlar›m›z› ah›rda besliyorduk yemle. Yem atefl parças› el yak›yor zaten. Sade yemle beslenen hayvandan da verim istedi¤in gibi olmuyor. Bu y›l Alay komutan›n›n burdan gitmesiyle köylü biraz rahatlad›. Bu y›l yaylaya daha rahat ç›kt›, ben ç›kmad›m elde pek birfley kalmay›nca ç›kman›n da gere¤i kalmad›.”
Normandy halk› zehirlemeye devam ediyor ‹zmir: Y›llard›r egemenlerin oyunlar›yla karfl› karfl›ya kalan Bergama halk›n›n çilesi bitmek bilmiyor. Ç›kar›lan “yasalar” olsun yap›lan sinsice planlar olsun perde arkas›ndaki çirkin oyunlara son verme niyetinde olmad›klar›n› gösteriyor. Kâr h›rs›yla halk› zehirlemeye devam ediyorlar. Normandy fiirketi Bergama topraklar›nda siyanürlü alt›n çal›flmalar›yla milyonlarca canl›n›n hayat›n› yok etmeye devam ederken yap›lan “yasal” ifllemler de birfley de¤ifltirmiyor. Tam tersi al›nan gizli kararlar ortaya ç›k›yor. Aylarca Bergama halk›ndan saklanan gizli bir karar da su yüzüne ç›kt›. Bakanlar kurulunun “prensip karar›yla” ruhsat› olmayan ve izni bulunmayan maden 3
Nisan 2002 günü yeniden çal›flmaya bafllamas›na ra¤men resmi olarak kapal› görülüyor. Bu bilgilerin bas›na yans›mas›n›n ard›ndan harekete geçen Bergama Kaymakaml›¤› madene kapatma karar›n› tebli¤ etti¤ini ve bu durumu ‹zmir Valili¤i’ne bildirdi¤ini aç›klam›flt›. Bergama Kaymakam› Ali fianl›er; yasad›fl› çal›flan madenle ilgili Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’na da suç duyurusunda bulundu¤unu bildiriyor. Normandy
Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Güçkan ise yapt›¤› aç›klamalarla yap›lan sahtekarl›klar› iti-
raf ediyor; “Biz flu anda tamamen hukuka uygun olarak çal›flmalar›m›z› sürdürüyoruz.
Devletin kurumlar› bize hukuka uygun olarak çal›flma izni veriyor. Biz de bu uygun çal›flmalar›m›z› sürdürüyoruz.” Güçkan kaymakaml›¤›n kapatma karar›n› inkar ediyor. Bakanlar kurulunun aylarca kamuoyundan gizledi¤i, baroya dahi bilgi vermedi¤i “prensip karar›”n›n ortaya ç›kmas› da bir kez daha egemenlerin halk›n üzerinde oynad›klar› çirkin oyunun göstergesidir. Madenin hiçbir ruhsat›n›n ve iznin bulunmad›¤›, mahkeme karar›yla mühürlenmesine ra¤men bu kararlar›n hiçe say›lmas› ve uygulanmamas› bir kez daha yasalar›n ka¤›t üzerinde kald›¤›n›n göstergesidir.
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
10
Ölüm Orucu direniflinde iki flehit F Tipi Hapishanelere karfl› sürdürülen Ölüm Orucu direniflinde Serdar Karabulut eyleminin 399. gününde yaflam›n› yitirdi. 3 Haziran 2001’de Kand›ra Hapishanesi’nde direnifle bafllayan ‹mdat Bulut ise 19 Kas›m’da yaflam›n› yitirdi.
Serdar Karabulut
Ankara: Tecrit karfl›t› mücadeleyi Ölüm Orucu eylemi fleklinde sürdüren DHKP-C dava tutsa¤› Serdar Karabulut, Ankara Numune Hastanesi’nde flehit düfltü. 8 Kas›m 2002 tarihinde yaflam›n› yitiren Karabulut 1970 y›l›nda Amasya’n›n Merzifon ilçesinde do¤du. 1992 y›l›nda DHKP-C Ege K›r Gerilla Birli¤i’ndeyken ‹zmir’de tutuklanarak Buca Hapishanesi’ne konuldu.
Yarg›land›¤› davadan müebbet hapis al›nca Bart›n Hapishanesi’ne, 19 Aral›k katliam›yla da Sincan F tipi Hapishanesi’ne götürüldü. Sincan F Tipi’nde Ölüm Orucu’na bafllayan Karabulut, zorla müdahale iflkencesi için Ankara Numune Hastanesi Mahkum Ko¤uflu’na kald›r›ld›. Burada direniflinin 399. gününde yap›lan müdahaleyle bilincini yitirdi. 70 gün boyunca tedavisi yap›lmayan Karabulut, 8 Kas›m sabah› 06:00 civarlar›nda solunum yollar› t›kanmas› ve kan p›ht›laflmas› sonucu yaflam›n› yitirdi. KARABULUT MERZ‹FON’DA TOPRA⁄A VER‹LD‹ Serdar Karabulut flehit düfltükten sonra Keçiören’deki Adli T›p morguna
kald›r›ld›. fiehit düfltü¤ü günün akflam› saat 23:00’te ailesi ve yoldafllar› taraf›ndan al›nan Karabulut’un cenazesinin bafl›nda sayg› duruflu yap›ld›. Bir yoldafl› Karabulut’u anlatan bir konuflma yaparken s›k s›k “Serdar Karabulut ölümsüzdür”, “Devrim flehitleri ölümsüzdür” vb. sloganlar at›ld›. Ard›ndan cenazeyi topra¤a vermek için yola ç›kan kitle Karabulut’un memleketi Amasya-Merzifon’a ba¤l› Aliflar köyü giriflinde jandarma taraf›ndan durdurulup kimlik kontrolü yap›ld›. Kimlik kontrolünden sonra Karabulut’un evine alk›fllarla giden kitle daha sonra “Ölüm Orucu flehitleri ölümsüzdür”, “Yaflas›n Ölüm Orucu direniflimiz” vb. sloganlarla mezarl›¤a yürüdü. Mezarl›k-
AB uyumlu tecrite hay›r ‹stanbul: 8 Kas›m günü Yunanistan Konsoloslu¤u’nun önünde toplanan TUYAB, TAYAD, Halkevleri, SDP ‹stanbul ‹l Örgütü temsilcileri ile hücre karfl›tlar› F tiplerine onay veren Avrupa’y› protesto ettiler. Konsolosluk önünde toplanan grup tecrite karfl› toplad›klar› 60 dilekçeyi konsoloslu¤a vermek istediler ancak konsolosluk taraf›ndan imzalar kabul edilmedi. Bunun üzerine tecrit karfl›tlar› ile görevliler aras›nda
yaflanan tart›flmada tecrit karfl›tlar›n›n ›srar› üzerine konsolosluk sonunda dilekçeleri kabul etmek
zorunda kald›. Dilekçe eylemini provoke etmeye çal›flan polis, ‹stiklal Caddesi’ne ç›kan bir yolu kapatt› ve bütün araçlar›n konsolosluk önünden geçmesini sa¤layarak grubun toplan›p aç›klama yapmas›na engel olmaya çal›flt›. Tecrit karfl›tlar› 1 ay önce Ankara Numune Hastanesi’ne kald›r›lan Serdar Karabulut’un da Ölüm Orucu’nda yaflam›n› kaybetti¤ini söyleyerek bütün kamuoyunu duyarl› olmaya ça¤›rd›.
ta sayg› duruflu yap›l›rken cenaze sloganlar ve türküler eflli¤inde topra¤a verildi. Bir yoldafl›n›n Karabulut’un özgeçmiflini ve mücadelesini anlatmas›n›n ard›ndan cenaze töreni bitirildi. ‹HD SERDAR KARABULUT ‹Ç‹N OTURMA EYLEM‹ YAPTI Ankara: Serdar Karabulut için ‹HD Ankara fiubesi, Yüksel Caddesi ‹nsan Haklar› An›t› önünde 8 Kas›m 2002 tarihinde oturma eylemi yapt›. ‹HD’liler ve insan haklar› savunucular› saat 13:00’te alk›fllarla toplanarak yaklafl›k 10 dakika oturma eylemi yapt›lar. Eylemde söz alan ‹HD Ankara fiubesi Baflkan› Av. Ender Büyükçulha; “seçimlerden sonra her yerden iyi niyetli ha-
berler geliyor. Ama bu ülkede halen F tiplerinde insanlar yaflamlar›n› yitiriyor. Mevcut siyasi iktidara sesleniyoruz. Daha kaç insan›n ölmesini bekliyorsunuz?” dedi. “Tecrit=ölüm”, “Hücre tipi yaflama hay›r”, “Yeni ölümlere izin vermeyelim” vb. dövizlerin de aç›ld›¤› eylem, alk›fllarla sona erdirildi. ‹MDAT BULUT Kand›ra Hapishanesi’nde 5. Ölüm Orucu ekibinde yer alan ‹mdat Bulut da Ölüm Orucu’na 3 Haziran 2001’de bafllam›flt›. Bir y›l› aflk›n süren direniflinde önce ‹zmit Devlet Hastanesi’nde daha sonra da Bayrampafla Hastanesi’ne kald›r›lm›flt›. ‹mdat Bulut 19 Kas›m 2002’de Bayrampafla Devlet Hastanesi’nde flehit düfltü.
Sistematik iflkenceye bir örnek daha Adalet Bakan› Aysel Çelikel’in as›ls›z iddias› olan “Türkiye’de iflkence sistematik de¤ildir” aç›klamas›n›n tam tersi oldu¤u bizzat yaflayanlar›n anlat›mlar›yla belgelenmiflse de son olarak 24-27 Eylül 2002 tarihleri aras›nda gözalt›na tutulan iki kiflinin kendilerine cinsel tacizde bulunuldu¤unu aç›klamalar› ülkedeki iflkencenin ne kadar sistematik oldu¤unu bir kez daha aç›kça kan›tlam›flt›r. Bu konuyla ilgili Gözalt›nda Cincel Taciz ve Tecavüze Karfl› Hukuki Yard›m Projesi Avukatlar›ndan Fatma Karakafl bir aç›klama yapt›. Karakafl “Adalet Bakan› ‘iflkence sistematik de¤il’ diyor. Bize gelen baflvurular ise gözalt›nda iflkencenin iz b›rakmayacak bir flekilde siste-matik olarak sürdü¤ünü gösteriyor” dedi. Karakafl kendilerine baflvuran son iki ma¤durun 24 Eylül’de yolda yürürlerken gözalt›na al›nd›klar›n›, yasad›fl› örgüt üyesi olduklar›n›n iddia edildi¤ini ve gözalt›nda bulunduklar› 4 gün boyunca ç›r›lç›plak soyularak taciz edildikleri, cinsel organlar›n›n içerisine su s›k›ld›¤›, a¤z›n›n içine tükürüldü¤ü ve cinsel organlar›na pamuk üzerinden elektrik verildi¤ini aç›klad›. Karakafl iki ma¤durun iflkencenin psikolojik olarak etkisi alt›nda oldu¤unu söyleyerek, yapt›klar› suç duyurular›n›n dikkate al›nmayarak takipsizlik karar› verildi¤ini de belirtti.
Küçük Armutlu Katliam› K›nand› ‹stanbul: 5 Kas›m 2001 tarihinde özel timlerle, bombalar ve a¤›r silahlarla Küçük Armutlu’ya yap›lan sözde hayat kurtarma operasyonunda yaflam›n› yitiren Sultan Y›ld›z, Bülent Durkaç, Bar›fl Kafl ve Arzu Güler’i anmak amac›yla Küçük Armutlu Cemevi’nde yemek verildi. Polisin panzerlerle, otobüsler dolusu çevik kuvvetle ve a¤›r silahl› özel harekat timleriyle Armutlu’yu abluka alt›na alarak psikolojik bask› kurmaya çal›flt›¤› etkinlikte önce hayatlar›n› kaybedenlerin mücadele yaflamlar› bir arkadafllar›n›n dilinden anlat›ld›. Ard›ndan sayg› duruflunda bulunuldu. Yeme¤in yenilmesinden sonra ellerinde karanfillerle bir grup, katliam›n yap›ld›¤› eve yürüyerek, karanfilleri b›rakt›. Kitle de cemevinin önünde “Armutlu flehitleri ölümüzdür” sloganlar› ile onlara efllik etti.
işçi-köylü
40
22 Kasım-5 Aralık 2002
11
Hak ve özgürlükler ancak mücadele ile kazan›l›r Toplant› ve gösteri yürüyüflü hakk› kamuoyu önünde kapsaml› olarak tart›fl›lmamas›na ve hatta gündem dahi yap›lmamas›na ra¤men, gerek yasalafls›n gerek tasar› olarak kals›n hemen hemen her demokratikleflme paketinin bir parças› olarak kalm›flt›r. 2911 say›l› yasa 1983 y›l›nda kendinden önce yürürlükte bulunan 171 say›l› yasa yerine Askeri yönetim döneminde yürürlü¤e girmifltir. 2911 say›l› yasan›n selefi olan 171 say›l› yasa ile aras›nda birkaç nokta d›fl›nda fark yoktur; fakat bu birkaç nokta yasan›n ruhunu tamamen de¤ifltirmifltir. Yasan›n genel gerekçesi “bir konuyu halka anlatmak, o konu hakk›nda halk› ayd›nlatmak, o konuyu halka benimsetmek, kamuoyu oluflturmak maksad›yla toplant› ve gösteri yürüyüflleri yapmak en temel haklardand›r” düzenlemesini içerir. Toplant› ve gösteri yürüyüflü düzenleme hakk› düflünce özgürlü¤ünün bir yans›mas›d›r. Yasan›n 2002 y›l›nda yap›lan de¤iflikliklerden önceki 9. maddesine göre, tertip heyetinde yer alacaklar›n toplant›n›n düzenlenece¤i yerde sürekli ikametgâhlar›n›n var olmas› ve bu hali belgelendirmeleri gerekiyordu. Yasan›n 9. maddesinde dile getirilen sürekli ikametgâh kavram›ndan ne anlafl›lmas› gerekti¤ini yasan›n ne surette uygulanaca¤›n› gösteren yönetmelik aç›klamaktayd› “en az alt› ayd›r toplant› ve gösteri yürüyüflünün yap›laca¤› yer s›n›rlar› içinde ikamet etmek”. Yani bir konuyu halka anlatmak, halk› aydanlatmak için o halk›n bulundu¤u il s›n›rlar› içinde en az alt› ay yaflamak zorunlu idi. Yani ‹stanbul’dan Türkiye’nin herhangi bir flehrine giderek bir toplant› tertip etmeden evvel orada alt› ay yaflamak gerekmekteydi. Bu koflul ‘sadece sar›fl›nlar toplant› ve gösteri yürüyüflü yapabilir’ koflulu kadar hukuka uygundur. Öz-
gürlükler hukukuna hakim prensipler olan “k›s›tlamalar›n istisna olmas›, serbestinin esas olmas›, hakk›n özüne dokunulamamas›, devletin hakk›n kullan›lmas›n›n temini bak›m›ndan pozitif yükümlülük alt›nda bulunmas›” vb. bak›m›ndan zorunlu ikamet flart›n› ele ald›¤›m›zda amaç net olarak ortaya ç›kar: ‘Direkt olarak ba¤c›y› dövmek’ temel bir demokratik hakk› tamamen hukuka ayk›r› suni gerekçelerle daraltmak. Toplant› ve gösteri yürüyüflü düzenleme hakk›n›n fiili niteli¤i ‘kargafla yaratma’ olarak de¤erlendirilmekteydi ve afl›r› lüks olarak kabul edi-
p›lmas› gerekirken, 1983 y›l›nda yürürlü¤e giren 2911 say›l› yasa ile bu süre 72 saate ç›kar›lmaktayd›. Fakat nihayet 2002 y›l›nda yap›lan de¤iflikliklerle bu süre tekrar 48 saate indirilmifltir. Bu kesindir “halka duyurulmak istenen hususun aciliyeti, kendili¤inden ortaya ç›kmas›” istisna olarak kabul edilmemifltir. Yasas›n›n as›l anti-demokratik özelli¤i ise 10. ve 20. madde düzenlemelerinden kaynaklanmaktad›r. 10. madde “istisnalar hariç her türlü toplant› ve gösteri yürüyüflü yasan›n 9. maddesi gere¤ince oluflturulacak tertip heyeti taraf›ndan toplan-
sohbet niteli¤indeki konuflmalar, spor karfl›laflmalar›, kanun, gelenek ve göreneklere göre kendi kural ve s›n›rlar› içinde kalmak kofluluyla yap›lacak olan tören, karfl›lama ve u¤urlamalar. Bu toplant›lar›n 2911 say›l› yasan›n d›fl›nda tutulmas›n›n hangi k›staslara tabi tutuldu¤u genifl bir de¤erlendirmeye konu olabilir. Fakat dikkatten kaçmamal›d›r ki bir toplant›n›n örne¤in bir dü¤ünün kendi kural ve s›n›rlar› içinde kal›p kalmad›¤›n›n tespiti son derece keyfi de¤erlendirmelere aç›kt›r. Bir cenaze töreninin kendi kural ve s›n›rlar› içinde kal›p kalmad›-
liyordu. Her türlü engelleme ve k›s›tlama bu mant›k bak›m›ndan zorunlu görünmekteydi. 171 say›l› yasa böyle bir düzenlemeyi içermiyordu. 171 say›l› yasaya göre belli koflullara sahip olan herkes istedi¤i yerde (ilde) toplant› veya gösteri yürüyüflü tertip edebilirdi. 2911 say›l› yasa bak›m›ndan “bildirim rejiminin” uygulanaca¤›n› belirtmifltik. Bu bildirimin toplant›n›n yap›laca¤› tarihten 1961 y›l›nda yürürlükte olan 171 say›l› yasaya göre 48 saat önce ya-
t›n›n yap›laca¤› tarihten 48 saat önce mahallin en büyük mülki amirine yap›lacak bir bildirimin ard›ndan düzenlenebilir” demektedir. Bu madde gere¤ince bidirim yap›lmadan düzenlenen toplant› ve gösteri yürüyüflü bafllad›¤› andan itibaren yasa d›fl› say›lmaktad›r. Yasan›n öngördü¤ü istisnalar bilimsel, ticari ve ekonomik içerikli olmak kofluluyla flirketler, meslek kurulufllar› taraf›ndan yap›lacak kapal› salon toplant›lar›, cumhurbaflkan›, bakan, milletvekillerinin halkla yapacaklar›
¤›n› tespit de zorluk arz eder. Ceza hukukuna hakim prensiplerin bafl›nda suçun maddi ve manevi unsurlar› ile önceden belli olmas› gelir. Bir cenaze töreninin dini usullere göre icra edilmesi zorunluluk de¤ildir. Farkl› usullerin uygulanmas› da mümkündür. Bu hal söz konusu oldu¤unda cenaze töreninin kendi s›n›rlar› içinde kal›p kalmad›¤› tart›flmas› bafllat›labilir ve ortaya flu soru ç›kar; Bir cenaze töreninin kendi kural ve s›n›rlar› içinde kal›p kalmad›¤›n› kim belirleyecek? Din adamlar›
m›? Cenaze töreni icra edilen kimse diyalektik materyalist dünya görüflünden biri ise ne olacakt›r? Bu düzenleme ile ortada suç olmad›¤› halde mevcut egemen siyasi anlay›flla çeliflen herhangi bir toplant› keyfi olarak yasa kapsam›na çekilerek yarg›lama konusu haline getirilebilmektedir. Bir dü¤ün, bir cenaze töreni bir karfl›lama amaç haz›rl›k, icra ve sona erme safhalar› bak›m›ndan siyasi bir gösteri niteli¤i arz etmese dahi sadece siyasi (yasalara göre suç teflkil etmedi¤i halde) bir renk içermekle yarg›lama konusu haline getirilebilmektedir. Yasan›n as›l problemli noktas› da yani usulüne uygun bildirim yap›lmamas› sebebiyle toplant›n›n yasad›fl› kabul edilerek düzenleyenlerin ve kat›lanlar›n cezaland›r›lmas› halinin yasa bak›m›ndan en yayg›n ve genel geçer kabul edilmesidir. Son dönemlerde yarg›tay bu yasaya ayk›r›l›klar› “demokratik hakk›n kullan›m›” olarak de¤erlendirmeye bafllam›flt›r. Yani de¤ifliklikler de bu problemi ortadan kald›rmam›flt›r. Dikkat çekici noktalardan biri yarg›lanan kimselerin inatla ve inançla gerçeklefltirdikleri toplant› veya gösteri yürüyüfllerini savunmalar› halinde mahkemelerin de bu tav›rdan etkilenmeleridir. Yani bir kifli söyleyince de¤il ama topluca söylenince etkili oluyor. Sonuç itibar›yla demokratik bir hak olan toplant› ve gösteri yürüyüfl hakk› kullan›ld›kça sahiplenildikçe geniflleyecek, gürbüzleflecek gerçek niteli¤ine kavuflacakt›r. Bu kazan›m da ne parlamento taraf›ndan, ne de baflka yasa koyuculardan gelecektir. Bu kazan›m kitleler taraf›ndan bizzat kendileri taraf›ndan, kendilerini hakk›n nesnesi haline getirerek elde edilecektir.
12
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü
40
SEÇ‹M SONUÇLARI VE T. KÜRD‹STANI Kürt ulusal mücadelsi hakk›nda genel yaklafl›m›m›z do¤ru olmakla birlikte bu konuda bir kavray›fls›zl›k ve somut koflullar›n tahlili ile taktikler gelifltirmede eksik durumday›z. Bugün de T. Kürdistan›’nda mücadele yürütme sorumlulu¤u devam etmektedir. Kürt ulusal sorunu ulusal özelli¤ini görmezden gelemeyiz. Demokratik taleplerin desteklenmesi ve bunun hareketini yaratmak için mücadele etmek gerekir. Olay salt silahl› mücadeleye indirgenemez. Kürt ulusunun ulusal bilinci geliflmifl durumdad›r ve demokratik talepler için mücadele içindedir. Bunun reformist bir önderlik alt›nda yürütülüyor olmas› bu mücadeleyi sahiplenmeyece¤imiz anlam›na gelmemelidir. Bu mücadeleyi sahiplenece¤iz ama ayn› zamanda bunu kendi ç›karlar› için kullanan reformist önderli¤i de elefltirece¤iz. 3 Kas›m seçimi sistem partileri aç›s›ndan yaratt›¤› sonuçlar bir yana seçime blok olarak giren reformist güçler aç›s›ndan da ciddi anlamda bir s›nav oldu. Seçim sonuçlar› halk›n sadece sistem partilerine de¤il reformist partilere de belli anlamda umutsuzlukla bakt›¤›n› ortaya ç›kard›. Seçim bildirgelerinde yer alan vaatlerin var olan koflullar içinde nas›l uygulanaca¤› ciddi bir sorun ve soruydu. Bu noktada halk›n yeterli derecede güveninin olmamas› ç›kan sonuçlar›n kaç›n›lmazl›¤›n› beraberinde getirdi. Seçime DEHAP blo¤uyla giren reformist partiler de seçimlerden bekledikleri bir sonuçla ç›kamay›nca kendilerini sorgulama sürecine girdiler. Ve sorunun halkta de¤il de örgütte oldu¤una karar verdiler. Bizce bu do¤ru bir de¤erlendirme de¤ildir. Bu reformist blo¤un seçimlerde umdu¤unu bulamamas›n›n nedeni izledikleri politikad›r. Bu bir sorundur. Ancak bu sorunun nas›l bir sorun oldu¤u iyi anlafl›lmal› ve ortaya konulmal›d›r. Kürt halk›n›n kendi taleplerini savundu¤unu iddia edenleri iddia ettikleri oranda sahiplenmemesi ve üstelik önemsenecek bir say›da sand›¤a gitmeme tavr› Kürt kimli¤i üzerinden politika yapanlar› düflündürmelidir. Bu düflünme ve sorgulama izledikleri politik hatta aranmal›d›r. Ulusal hareketin içine girmifl oldu¤u teslimiyet süreci, onlarca y›ll›k kan can pahas›na yarat›lan de¤erlerin inkar edilmesi ve art›k “Kürtlere devlet de¤il demokrasi laz›m” aç›klamalar›yla iyiden iyiye ayyuka ç›kan pespaye teslimiyet teorileriyle faflist TC ve onun parlamentosunun umut olarak gösterilmesi, Kürt halk›nda bu politikan›n sahipleri aç›s›ndan yeterli bir sahiplenmenin olmad›¤›n› da göstermektedir. Bu anlam›yla sorun evet halkta de¤ildir. Halk›n özlem ve taleplerini anlamayanlar›n ya da halk›n özgürlük istemlerini kendi talepleri için kullananlar›n bunu anlamalar› gerekir. Evet Kürt halk› özgürlük istemektedir, demokrasi istemektedir. Bugün ise birileri kendilerine, y›llarca zülüm eden, katleden, iflkence edenleri dost olarak gösterebilmekte, geçmifl mücadelenin yanl›fl ve anlams›z oldu¤unu ileriye sürebilmektedir. Özgürlü¤ün ve demokrasinin “geçmiflteki cellad›n›n” elin-
den kazan›laca¤›n› ileriye sürerek, çözümü silahl› mücadelede de¤il de, parlamentarist yollardan elde edilebilece¤ini söylemektedir. Bu söylemlerin sahiplerine Kürt halk›n›n yan›t› umduklar› gibi olmam›flt›r. Ancak bugün halen önemli say›labilecek bir halk kitlesi yan›lsamal› bir biçimde kendisinin bu istemlerinin reformist, teslimiyetçi bir önderlikle gerçeklefltirilebilece¤ini düflünmektedir. Bu nokta önemlidir ve bizler aç›s›ndan gözden kaç›r›lmamal›d›r. Bunun yan›nda Kürt halk›nda izlenen politikalara yönelik bir tepkinin de geliflmeye bafllad›¤›n›, bunun her ne kadar seçimlere kat›lan ve reformist bir hatt›n yan›lsamas› içinde bulunanlara nazaran oldukça düflük oldu¤u söylenebilirse de; bu durum bile önümüzdeki süreçte, Kürt halk›n›n devrimci isyan›n›n farkl› biçimlerde ve yöntemlerle devam edece¤ine iflaret etmektedir. Seçim sonuçlar›n› genel olarak de¤erlendirdi¤imizde DEHAP’›n oy oran›nda belli bir art›fl olsa da, özellikle baz› T. Kürdistan› illerinde sand›¤a gitmeme tavr› daha bask›n bir biçimde göze çarpmaktad›r. T. Kürdistan› aç›s›ndan seçimlere kat›lmama oran›, Türkiye geneline göre daha yüksektir ve % 20 ile % 29 aras›nda de¤iflmektedir. Bu oran Türkiye genelinde %12 ile % 24 aras›ndad›r. Kürt halk› yer yer daha çok öne ç›kan bir e¤ilimle faflist TC parlamentosundan ve onun seçimlerinden hiçbir umudunun olmad›¤›n› ortaya
sand›k bafl›na gitmeyerek oy kullanmam›flt›r. Kürt halk›n›n gerek T. Kürdistan’›nda gerekse de göç ettirildi¤i büyük flehirlerde yaflad›¤› bask› ve kuflatma dünden daha a¤›r bir flekilde devam ediyor. Bu kuflatmaya karfl› her hangi bir tepkinin gelifltirilmemesi ve bunun da “bar›fl sürecinin baltalanmamas›” politikas›yla aç›klanmas› gelinen aflamada halkta da güven k›r›lmas›n›n yaflanmas›na neden olmufltur. Halk vaat edilenlerin gerçeklefltirme durumundan ve yap›lan çal›flmalarda güven duymamas›ndan kaynakl› seçimini farkl› bir siyasi partiden yana yaparak ya da oy kullanmayarak göstermifltir. Ortaya ç›kan bu olgunun çözümlemesinde bir özellik daha göze çarpmaktad›r. Alevi-Sünni geriliminin keskin oldu¤u illerde sisteme duyulan güvensizli¤in oy kullanmama biçiminde ortaya ç›kt›¤› söylenebilir. Bu seçmenin DEHAP’a da yönelmedi¤i ortaya ç›k›yor. DEHAP’›n di¤er illere göre daha az oy ald›¤› bu T. Kürdistan› illerinde sand›¤a gitmeme tavr› daha bask›nd›r. Kürt halk›n›n yaflad›¤› bu durumu görerek do¤ru de¤erlendirmek bizim görevimizdir. Halk›n bugün yaflanan gerçekleri sorgulamaya bafllad›¤› dönemde yaflad›klar› çeliflkileri do¤ru kavramak ve taleplerini görerek cevap olmak durumunday›z. T. Kürdistan›’ndaki seçime kat›lmama oran›ndaki bu yükselifl halk kitlelerinde sistemin yaratt›¤› ekonomik ve sosyal krizin yine sistemin temsilcileri taraf›ndan afl›lamayaca¤›na dair çok ciddi bir inançs›zl›¤› ve
tepkiyi ifade ediyor. Ancak KADEK yöneticileri halk›n içinde bulundu¤u bu durumu görmek yerine sorunu 1999’da bafllat›lan demokratik sürecin tam olarak iflletilemedi¤inden kaynakl› tüm bunlar›n yafland›¤› aç›klamalar› yapmakta ve bu konuda uygun bir ortam›n yarat›lamamas› gerekçesini öne sürerek halk›n yaflad›¤› sorunlar› görmezden gelmekten baflka bir anlam ifade etmeyen tav›rlar sergilemektedir. Hiç kuflkusuz ki bu yaklafl›m kendi öznel politikalar›n›n sonucudur ve do¤ru de¤ildir. Kürt halk›n›n seçimlerde gösterdi¤i tav›r bizler aç›s›ndan önemlidir ve dikkate al›nmal›d›r. Çünkü mevcut sistem partilerine karfl› tepkisini bu kadar artan biçimde ortaya koyan kitleler, kendileri için bir çekim merkezi olabilekoymufl bulunmaktad›r. Bu umutcek, ona güven veren bir baflka kusuzlu¤a hiç kuflku yok ki DEtup görememekte ve tepkisini kenHAP da dahildir. Bu durum Kürt dili¤inden bir biçimde ifade ethalk›n›n faflist TC ile ciddi bir komektedir. Proletarya Partisi bu dupuflma içerisinde olmaya devam rumu görmektedir ve Kürt halk›etti¤inin, her ne kadar kendisi sisn›n gerçek kurtuluflunun Türk, temle ‘bar›fl’t›r›lmaya çal›fl›lsa da, Kürt ve çeflitli milliyetlerden bunu onaylamayanlar›n da olduemekçi halk›m›z›n demokratik ¤unun ifadesidir. halk devrimi mücadelesinden Ancak tüm de¤erlendirmelerin geçti¤ini ifade etmektedir. Ancak yan›s›ra as›l önemle üzerinde duburada sorun bunu kendi bafl›na rulmas› gereken ve soru sorulmas› ifade etmek de¤ildir. Esas sorun gereken nokta özellikle de HAKürt halk›n›n içinde bulundu¤u bu DEP aç›s›ndan “girilen tasfiyecilik yan›lsamal› durumun üzerine gitsürecinin ciddi anlamda etkilerini mek ve gerçek kurtuluflun yolunu bu süreçte görmek mümkün mü?” gösterebilmektir. Bu da bizzat T. konusudur. Halk›n ba¤lad›¤› umuKürdistan›’nda örgütlenmeyi, dun k›r›lmaya bafllad›¤›n› söyleyeKürt halk›n›n istem ve talepleribilir miyiz? Bu seçim sürecinin bir ne cevap verecek öncüyü infla etanlamda gösterdi¤i di¤er bir germekle gerçekleflecektir. Kürt halçeklik de bizce budur. Geçti¤imiz k› son seçimler vesilesiyle devrimseçimlerde HADEP’e oy kullanan ci dinamikleri halen ba¤r›nda tafl›Kürt insan› bu sene “hiçbirine ved›¤›n› göstermektedir. recek oyum yok” diKürt halk› faflist TC’den yebiliyor ve nedenini radikal bir kopufl e¤ilisordu¤umuzda da T. Kürdistan›’nda oy kullanmama oran› mindedir. Her türlü tes“sistem bizim g›rtla(1999 seçimlerine oranla 2002 rakamlar›) limiyet teorisi bunu en¤›m›z› her gün biraz gelleyememektedir. Sodaha s›karak bizi ölDiyarbak›r (%7,3’lük bir art›flla %28), run bu radikal kopufl didürme çabas›nda. Elaz›¤ (%10’luk bir art›flla %27), nami¤inin Halk SavaSonra bu sürecin ad› Erzincan (%9,8’lik bir art›flla %26,7), fl›’n›n muazzam de¤ifltibar›fl oldu, biz bu baSivas (%10.3’lük bir art›flla %25,1), ricili¤i ve dönüfltürücür›fla inanm›yoruz” diMalatya (%10,8’lik bir art›flla %27,3), lü¤üyle birlefltirmektir. yerek tepkisini ifade Sorun bizzat Kürt halk›Marafl (%11,2’lik bir art›flla %24,1) ediyorsa bu tasfiyecilik sürecinin seçim Ad›yaman (%14.7’lik bir art›flla %26,85) n›n içinde örgütlenmek, sonuçlar› üzerindeki A¤r› (% 8.8’lik bir art›flla %27,15) T. Kürdistan›’nda devetkisini gösteriyor. Antep (%11,8’lik bir art›flla %27,4), rimci bir çekim merkezi olabilmektir. Bugün yeÖrne¤in Diyarbak›r Kars (%9,9’luk bir art›flla %28,4) ni bir yönelimle buna gibi HADEP’in Ardahan (%9,3’lük bir art›flla %25.5) dünden daha fazla sahi1’nci parti oldu¤u Siirt (%10,3’lük bir art›flla 25,8) biz. Bunu bilelim ve bubir ilde önemseneBatman (%9’luk bir art›flla %24) d›r. na uygun davranal›m. cek say›da bir kitle
22 Kasım-5 Aralık 2002
13
işçi-köylü 40
Bursa’da gecekondu y›k›m› Bursa: Bursa’n›n Osman Belediyesi’ne ba¤l› Panay›r, Yeniba¤lar ve Hamitler semtlerinde belediye, jandarman›n da yard›m› ile onlarca evi halk›n bafl›na y›kt›. Jandarma ve belediye görevlilerine karfl› kiflisel direnifllerin yaflanmas›na ra¤men mahalleye dozerlerle girildi. Emeklerinin bir kepçe darbesiyle y›k›lmas›na dayanamayan baz› kad›nlar y›k›m s›ras›nda fenal›k geçirdiler. Jandarmaya ‘siz bizim evlatlar›m›zs›n›z, bize neden böyle davran›yorsunuz” diyen birçok kifli de gözalt›na al›nd›. Kepçelerle
Paras›zl›k hastanede rehin b›rakt›r›yor Malatya: Paras›zl›ktan insanlar›n hastanelerde rehin kald›¤› ya da hastane kap›lar›nda öldü¤ü, ilaç dahi alamad›¤› ülkemizde yaflananlara bir yenisi daha eklendi. Urfa’n›n Siverek ilçesinde 10 çocuklu dul bir kad›n olan Nuriye Karakufl da paras›zl›ktan dolay› önce hastaneye gidemedi. Komflular›n›n toplad›¤› parayla Diyarbak›r Devlet Hastanesi’ne giden Karakufl, hastal›¤›n›n ciddi olmas› nedeniyle tedavi görmesi için Ankara’ya sevk edildi. Ancak paras›zl›k nedeniyle Ankara’ya gidemeyen Nuriye Karakufl zaten komflular›n›n verdi¤i yard›mlarla geçindi¤ini belirterek yetkililerden yard›m istedi. Gaziantep Barosu Kilis Temsilcisi Mecit ‹bano¤lu borcunu ödemedi¤i için hastanelerde rehin tutulan insanlara karfl› suç ifllendi¤ini belirterek “Hastaneler cezaevi de¤ildir. Hastalar›n para için rehin tutulmas› büyük bir ay›pt›r, bu uygulama yasad›fl›d›r ancak yasal olarak borçlular hakk›nda dava aç›l›p icra takibi yap›labilir” diyerek ülkemizdeki sa¤l›k sorunlar›na dikkat çekti.
y›k›lan evlerin tozlar› havada uçuflurken insanlar gece nerede kalacaklar›n› düflünmeye bafllam›flt›. Mahalle halk›ndan Semuz Karatafl y›llar önce köyündeki herfleyini satarak bu mahalleye yerleflenlerden sadece birisi. Ailenin kalabal›k oluflundan dolay› yapt›rd›¤› ev kendisine dar gelen ve y›k›m esnas›nda engel olmak isteyen Semuz Karatafl, jandarma taraf›ndan sürüklenerek gözalt›na al›nmaya çal›fl›lm›fl. Semuz Karatafl, ”bize bunu yapanlar insan de¤ildiler. ‹srail ve fiaron’un Filistin halk›na
Seçim zamlar› erken hayata geçirildi H. Merkezi: Egemenler 3 Kas›m erken genel seçim propagandalar›yla halk› seçime odakland›r›rken bir yandan da benzine, tüp gaza, elektri¤e ve daha birçok zorunlu ihtiyaca zam üstüne zam yapt›lar. Bu zamlar›n yan›nda yayla ürünü sebze döneminin bi-
milyon 520 bin, ‹stanbul’da 20 milyon 370 bin, ‹zmir’de de 20 milyon 290 bin liraya yükseldi. Yine TEDAfi da yapt›¤› aç›klamayla 1 Kas›m’dan geçerli olmak üzere elektri¤e yüzde 2.4 oran›nda zam yapt›. Bu zamlar›n yan›s›ra k›fl›n yaklaflmas›yla birlik-
sunuldu. Seçimlerden önce bir sürü vaatlerde bulunanlar›n, halk› refaha kavuflturanlar›n(!) daha ilk günden yapt›¤› zamlarla halk› ne kadar düflündükleri ortaya ç›k›yor. Yaz›n bile sofras›nda zar zor meyve-sebze gören bizler k›fl›n yaklafl-
tip yerini sera ürünlerine b›rakmas›yla sebze fiyatlar› da birden yükselifle geçti. Türkiye Likit Petrol Gazc›lar› Derne¤i yapt›¤› aç›klamayla tüp gaz fiyatlar›n› 6 Kas›m’dan itibaren ortalama yüzde 1.98 ile 2.25 aras›nda art›rd›. Yap›lan zamma göre 12 kg mutfak tüpü, Ankara’da 20
te sebze fiyatlar›na da zam geldi. Bundan bir hafta öncesine kadar biberin kilosu halden 500/600 bin liraya al›n›rken flimdi sera biberinin kilosu halde 1 milyon lira. Geçen hafta domatesin kilosu 450 bin lirayken flimdi 600 bin lira. Yine geçen hafta 500 bin liradan sat›lan ›spanak bu hafta 600 bin liradan sat›fla
mas›yla meyve, sebzenin tad›n› almak de¤il pazarda yan›ndan bile geçemeyece¤iz. Keza elektri¤e ve tüp gaza yap›lan zamlarla da, evimize götürebildi¤imiz 2 zeytinin, kuru ekme¤imizin yar›s›n› elimizden almakla zaten iyice k›s›lm›fl olan oca¤›m›z› tamamen söndürmek istiyorlar.
yapt›klar› zulümü bunlar da bize yap›yorlar. fiaron nas›l ki Filistinlilerin evlerini tanklar ve dozerlerle y›kt›ysa, bunlar da yüzlerce jandarma ve dozerlerle gelip evlerimizi bafl›m›za y›kt›lar. Ben bu evi mecburiyeten yapmak zorunday›m. Kalabal›k bir aileyiz, bir kat yetmiyor. Devlet ve belediye bir çözüm getirmiyor. Bize yard›mc› olacaklar›na evlerimizi bafl›m›za y›kt›lar. Belediye DSP’de, bunlar seçimi kaybettiler bundan dolay› sald›rganlaflt›lar” diyerek tepkisini dile getirdi.
Gerilla mezar›na sald›r› 1994 y›l›nda devlet güçleriyle girdi¤i çat›flmada 4 arkadafl› ile flehit düflen Nurhan Azak ve 96’da Sivas’ta 10 arkadafl›yla flehit düflen Özgür ‹mak’a ait mezar an›tlar› jandarma taraf›ndan tahrip edildi. Tunceli’nin Pertek ilçesine ba¤l› Afla¤›gülbahçe köyünde bulunan mezar an›tlar› yüzbafl› Mehmet Uluçeçen komutas›ndaki askeri birlik taraf›ndan 31 Ekim saat 9:30 s›ralar›nda mezar bafl›nda bulunan resimleri k›r›lmak sureti ile tahrip edildi. Olayla ilgili Özgür ‹mak’›n babas› Kaz›m ‹mak, yüzbafl› hakk›nda Pertek Cumhuriyet Savc›l›¤›’na suç duyurusunda bulunurken, verdi¤i suç duyurusunu geri almas› için tehdit ediliyor. Yüzbafl› Mehmet Uluçeçen Kaz›m ‹mak’› makam›na ça¤›r›p “resimleri biz k›rmad›k sadece as›l› olan yerden indirilmesini istedim” aç›klamas›n› yap›p, davadan vazgeçmedi¤i takdirde kendisi için iyi olmayaca¤›n› söyleyerek tehditte bulundu. Kaz›m ‹mak, olay› ‹HD Elaz›¤ fiubesi’ne bildirerek inceleme bafllat›lmas›n› istedi. Bunun üzerine ‹HD Elaz›¤ fiube Baflkan› Cafer Demir, Av. Kenan Çetin ve Ali Öztürk’ten oluflan bir heyet gidip olay› inceleyerek bir rapor haz›rlad›. Raporda “görgü tan›klar›n›n da ifadelerinin olay› do¤rulad›¤›n› ayr›ca resim çerçevelerinin kendilerinde oldu¤unu belirterek olay›n gerçek oldu¤unun izlenimi oluflmufltur” denildi.
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
14
Parti bilinci, devrim bilinci ›fl›¤›nda
Anti-emperyalist mücadelede yo¤unlafl! Emperyalist savafl tekellerinin ç›karlar› için bölgeyi kan gölüne çevirmeye çal›flt›klar› bir dönemde bizler gücümüz oran›nda anti-emperyalist nitelikli protesto eylemlerine yönelmezsek, emperyalistleri ve uflaklar›n› teflhir eden propaganda ve ajitasyon araçlar›n› istenilen düzeyde devreye sokmazsak öteden beri ileri kitlelerde dahi zay›flad›¤›n› söyledi¤imiz anti-emperyalist bilince yeniden ivme kazand›rma f›rsat›n› kaç›rm›fl oluruz. Dünyada ekonomik ve siyasi krizin giderek derinleflti¤i ve emperyalist sald›rganl›¤›n daha da artt›¤› zor bir dönemden geçiyoruz. Sürmekte olan kriz bir yanda emperyalist tekeller aras›ndaki rekabeti k›z›flt›r›p bölgesel çat›flmalar›n zeminini yarat›rken-ki yürütülen gerilim politikas› da bunun bir parças›d›r- di¤er yandan emekçiler cephesindeki hoflnutsuzlu¤u da giderek derinlefltirmektedir. Kapitalizmin yaratt›¤› y›k›m, yoksulluk, iflsizlik politikalar›na karfl› dünyan›n farkl› bölgelerinde ortaya konulan protesto nitelikli tepkiler “ideolojiler öldü” diyen yeni dünya düzenbazlar›na, kiral›k kalemflörlerine de verilen bir yan›tt›r. Elbette ki bu yan›t istedi¤imiz nitelikte bir yan›t de¤ildir. Bu yan›t›n çap› ve s›n›r› kapitalizmin yaratt›¤› sonuçlara bir itirazd›r. Henüz ciddi anti-emperyalist bir hareketten söz edemeyiz. Bugün mevcut olan ve devrimci hareketin üzerinde ciddi olarak düflünmesi, yön vermesi gereken (zay›f da olsa) geliflen bu anti-emperyalist bilinci daha da ileriye, kitlelere irade olarak tafl›mas›d›r ve bu harekete bir nitelik, bir flekil kazand›rmas›d›r. Keza co¤rafyam›zdaki genel tabloda da dünyada varolan bu nesnel tablonun tüm etkilerini farkl› derecelerde de olsa görmek mümkündür. Özellikle emperyalizme ba¤›ml›l›k iliflkisi, faflist Türk devletini içte ve d›flta sald›rgan ve bask›c› bir politika içine itmektedir. Daha da somutlarsak TC devleti içine düfltü¤ü ekonomik krizi aflmak için emperyalistlerden ald›¤› her yeni kredi ile birikmifl borcunun faizinin faizini ödemektedir ve faizler artt›kça emekçilerin al›m gücü daha da düflmekte yani her yeni borcun karfl›l›¤› emekçilerin sofras›ndaki küçük lokman›n daha da küçülmesi demektir. Lokmalar küçüldükçe kitlelerin kendili¤inden tepkileri daha da art›yor.
Bu durum egemenleri oldukça rahats›z ediyor çünkü emperyalist tekeller uflaklar›ndan çöl sessizli¤i istiyor. Yani IMF’nin ekonomik reçetelerinin pürüzsüz bir tarzda uygulanmas› için bölgesel çapta emperyalist tekellerin yükledi¤i ileri karakolluk görevini yerine getirmek için bu
leniyoruz” söylemi bunakl›¤›n de¤il ba¤›ml›l›k iliflkisinin bir göstergesidir. Ya da A. Gül’ün “Irak’›n kitle imha silahlar› Türkiye’yi tehdit etmektedir. Bu nedenle BM’nin karar almas› durumunda, Irak’a yönelik operasyonu destekleyebiliriz” de ifadesini bulan söylemler bunu is-
s›z Kürt devleti olgusundan” ve “savafl›n kaç›n›lmazl›¤›ndan” daha çokça söz etmeye bafllad›lar. fiu aç›k; sald›rganl›k bugün faflist Türk devleti için vazgeçilmez seçenektir çünkü ekonomik ve siyasi olarak kriz içinde olan egemenler jandarmal›k rolleriyle kendilerini emperyalist efendile-
Bugün bat› Avrupa’da ve ülkemizde geliflen haks›z savafl karfl›t› hareketler içinde yer almak, en genifl anti-emperyalist birliktelikler yaratmak için çaba sarf etmek bizim için yap›lmas› gereken bir görevdir. sessizli¤e ihtiyaç vard›r. Faflist Türk devletinin “karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k”, “bar›fl” vb. tüm söylemleri yalan ve gerçek d›fl›d›r. Gerçek olan emperyalist tekellere kölece ba¤l› olan egemen s›n›flar›n tekellerin ç›karlar› için bölge halklar›na emperyalistlerin hedef gösterdi¤i ülkelere karfl› tam bir Hitler zihniyetiyle hareket ettikleri olgusudur. Bugün Irak özgülünde yaflanan tam da budur. Ecevit’in “savafla sürük-
patlamaktad›r. Tabi ki savafla kat›lma karar›n› verecek olan da bu figüran ve hükümeti de¤ildir. Buna karar verenler emperyalistlerdir, savaflta ç›kar› olan kompradorlard›r. Ve bunlar›n ç›karlar›n› korumakla hükümlü olan askerlerdir. Nitekim askerlerin bafl› ABD’nin savafl kurmaylar›yla iliflkilerini daha bir yo¤unlaflt›rd›. Egemenlerin siyasal sözcüleri, kiral›k kalemflörleri Kerkük petrolünden, kurulacak “ba¤›m-
re pazarlamaya çal›flmaktad›rlar. Bundan dolay›d›r ki TC Ortado¤u’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da ABD’nin oyunca¤› durumuna gelmifltir. Afganistan’a ve Balkanlar’a gönderilen askerler bunun en somut göstergesidir. Yine Irak’a yönelik yürütülen politikan›n baflka bir aç›klamas› olabilir mi? K›sacas› ülkenin yeralt›, yerüstü zenginlik kaynaklar›n› emperyalistlere pazarlayanlar flimdi de “Mehmetçi¤in” ka-
n›n› pazarlamaya çal›fl›yorlar. GÖREV‹M‹Z VE SORUMLULUKLARIMIZ B‹ZE HAREKETL‹L‹⁄‹ DAYATIYOR ‹ster sonuçlardan hareketle olsun, isterse önceden birçok geliflmeyi görüp ona dair belirlemelerde bulunmak, yaln›zca belirlemeyle yetinmek görevimizi yapt›¤›m›z anlam›na gelmez. Çünkü burada söylemle prati¤in uyumu yoktur. Sadece bir belirleme vard›r. Örne¤in bugün bölgede emperyalistlerin estirdi¤i bir haks›z savafl rüzgar› vard›r. Savafl›n emekçiler için daha çok yoksulluk ve sefalet oldu¤unu çok a¤›r bedeller ödenerek kazan›lan s›n›rl› demokratik haklar›n böylesi haks›z ve gerici bir savaflla birlikte yok olaca¤›n› söylemek objektif ve do¤ru bir söylemdir. Ama tüm bu söylenenlerin anlam kazanmas› için her fleyden önce söylem olmaktan ç›kmas› gerekir yani teori ile prati¤in diyalektik bütünlü¤ünün bu somut sorunda hayat bulmas› gerekir. Daha da somutlarsak, emperyalist savafl tekellerinin ç›karlar› için bölgeyi kan gölüne çevirmeye çal›flt›klar› bir dönemde bizler gücümüz oran›nda anti-emperyalist nitelikli protesto eylemlerine yönelmezsek, emperyalistleri ve uflaklar›n› teflhir eden propaganda ve ajitasyon araçlar›n› istenilen düzeyde devreye sokmazsak öteden beri ileri kitlelerde dahi zay›flad›¤›n› söyledi¤imiz anti-emperyalist bilince yeniden ivme kazand›rma f›rsat›n› kaç›rm›fl oluruz. Evet f›rsat›n› diyoruz çünkü kitleler bugün Irak özgülünde somut bir sorunla yüz yüzedir. Onlara teorik bir emperyalizm tan›mlamas›ndan ya da ba¤›ml›l›k iliflkinden söz etmiyoruz. Politik bilinci zay›f olan s›radan insanlar›n bile “Amerika için savafla gi-
işçi-köylü
riliyor” ya da “bu savafl bizim için daha çok yoksulluk demektir” dedi¤i bir dönemden, süreçten bahsediyoruz. Bu süreci anlamak, kavramak demek anti-emperyalist mücadeleyi söylem düzeyinden ç›kar›p pratik durufllarla taçland›rmak demektir. Mevcut propaganda araçlar›n› daha da zenginlefltirip en genifl kitlelere ulaflmaya çal›flmak demektir. Unutmamak gerekir ki, en küçük pratik durufl hareketsizlikten, söylem düzeyinde kalan onlarca sayfa belirlemeden daha iyidir. Birinin yolu çürümeye ve örgütsüzlü¤e ç›karken di¤erinin yolu hareketlili¤e, canl›l›¤a ve örgütlülü¤e ç›kar. Bizim için bugün ihtiyaç olan her somut sorunda yap›lmas› gereken do¤ru bir çözümleme ve bu çözümlemeye uygun pratik bir durufltur. Bu pratik durufl yaflad›¤›m›z topraklarda ve uluslararas› plandaki devrimci ittifaklar› ve enternasyonalist dayan›flmalar› yads›maz, bilakis içerir. Bugün bat› Avrupa’da ve ülkemizde geliflen haks›z savafl karfl›t› hareketler içinde yer almak, en genifl antiemperyalist birliktelikler yaratmak için çaba sarf etmek bizim
için yap›lmas› gereken bir görevdir. Bu görevimizi yerine getirdi¤imiz oranda geliflimden, de¤iflimden söz edebiliriz. Bu görevimizi yerine getirdi¤imiz oranda eksiklerimizi giderebiliriz. Söz gelimi bugün bölgemizde yaflanan somut sorundan hareketle anti-emperyalist bir mücadeleye yönelmezsek zay›flayan anti-emperyalist bilincimizin gelifliminden söz edebilir miyiz? Baflta Bat› Avrupa olmak üzere baflka halklarla birlikte haks›z savafl karfl›t› gösterilerde yer almazsak, emperyalist sald›rganl›¤a karfl› kay›ts›z kal›rsak enternasyonalist dayan›flma bilincimizin yeteri kadar gelifliminden bahsedebilir miyiz? Elbette ki edemeyiz. Oysa bugün her partilinin, her parti militan›n›n görevi geneli somutlayarak, güncelle olan ba¤›n› kurmakt›r. Ve bu bilinç ›fl›¤›nda flekilsize flekil vermektir, hareketsizi hareketli k›lmakt›r. Tabi ki burada gelifligüzel, sistemsiz bir hareketten söz etmiyoruz. Tam aksine kolektif iradenin belirledi¤i stratejik hedefimize hizmet eden, onu güçlendiren taktik yönelimlerden,
PUSULA YEN‹ YÖNEL‹M Yeni yönelim, her türlü zorlu¤a karfl›n proletaryan›n birlik ruhunun zaferidir. Yeni yönelim, zay›flayan, sars›lan, k›r›lan s›n›f, devrim ve parti bilincinin güçlenmesi, sürece do¤ru müdahalede ›srar›n ad›d›r. Savafl konusunda ›srar›n, sürecin zorluklar›n› güçlü karfl›laman›n ad›d›r, yeni yönelim. Devrimci harekete dayat›lan tasfiyecilik ve teslimiyete, imha ve yok etmeye karfl› koyuflun ad›d›r, yeni yönelim. Devrimci harekete ulusal hareket taraf›ndan ikram edilen teslimiyete karfl› devrimci savafl› gelifltirmenin ve faflizmi yok etmenin tek ç›kar yol oldu¤unun güçlü iradesidir. Yeni yönelimin de¤ifltiren dönüfltüren gücü, MLM biliminin k›lavuzlu¤unda, kitlelerin kahredici gücüne, partinin komünist iradesine yans›m›flt›r. Proletarya Partisi zor ve sars›c› bir süreci yaflad›. Onlarca kadrosunu, yüzlerce savaflç› ve militan›n› kaybetti. Bu süreçte en de¤erli yönetici
22 Kasım-5 Aralık 2002
15
40
kadrosunu, dördüncü genel sekreterlik onuruyla ölümsüzleflen MEHMET DEM‹RDA⁄ yoldafl› kaybetti. ‹ki dudak aras›ndan ak›p gidecek kadar hafif, bir kalem çizgisi kadar k›sa olmad›, 2. ola¤anüstü süreç. Ac›lar›, zorluklar›, s›k›nt›lar›, sars›nt›lar› a¤›r olan bir dönem oldu. Devrimci savafl yöneliminde düflmana önemli vurufllara imza att›, bu süreçte a¤›r darbeler ald›, ancak devrimci savafltan ve halk›n kurtulufl mücadelesinden asla vazgeçmedi. Kitleleri bilinçlendirme sorumlulu¤undan ödün vermedi. Gerçe¤in ve do¤rular›n sahibi olmaya çal›flt›. Gerçe¤i, somutu çözümleme, alg›lama ve kavramada gerilikler yaflad›¤› dönemleri oldu. Bilime yak›nlaflt›kça, kitlelere yüzünü döndükçe baflar›l› hamleler yapt›, ancak bilimden ve kitlelerden uzaklaflt›kça gerili¤in etkisinde kald›. Baflar› ve baflar›s›zl›¤›n, olumluluk ve olumsuzlu¤un, geri ve ilerinin
güncel görevlerden söz ediyoruz. Buna uygun davranmayan buna uygun hareket etmeyen her militan birçok fley yapabilir ama görevini yapmad›¤› kesindir. Çünkü o hala kolektifin bir parças› olmay› baflaramam›fl, kolektif bilinç ve kolektif sorumluluktan uzakt›r. Böylesi bir düflünüfl, böylesi bir çal›flma tarz› bir KP’nin iflleyifl ve çal›flma tarz›yla ba¤daflmaz. Burada tam da karfl›m›za flu ç›k›yor; örgüt ve örgütlülük kolektif iradenin belirledi¤i taktik yönelim do¤rultusunda harekete geçmek için belli bir hedef ve plan›n yan›s›ra o hedef do¤rultusunda bu plan› uygulayacak örgütlü bir gücün, bir iradenin olmas› gerekir. Bu olmadan hiçbir fley olmaz. O halde yeni süreçte; yeni dönemde her alan›m›z›n her birimimizin öncelikli görevi parti örgütünü yaratmak ya da var olan› daha da güçlendirmektir. Çünkü bunlar olmadan da¤›n›kl›¤› düzenli hale getiremeyiz. Çünkü bunlar olmadan alaca¤›m›z hiçbir karar›m›z›n pratik bir de¤eri olmaz. Çünkü bunlar olmadan tüm güçlerimizin kolektif bir tarzda ayn› hedefe yönelme flans› olmaz. Tüm bu olmazlar her
fleyden önce bir s›n›f partisinde olmas› gereken irade ve eylem birli¤ini zedeler, bunun görülmesi gerekir. Yukar›da da ifade etti¤imiz gibi teorik düzlemde do¤ru belirlemelerde bulunmak tek bafl›na yetmez. Önemli olan bu belirlemeleri prati¤e uygulayacak kadrolar›n, örgüt birimlerinin yarat›lmas› ve bunlar vas›tas›yla belirlenen politikalar›n en genifl kitlelere tafl›nmas›d›r. Kitlelerle buluflmak, kitlelerle yüz yüze gelmek ayn› zamanda onlarca yeni soruyla yüz yüze gelmek demektir. Her sorunun cevab› bizim için yeni bir araflt›rma, yeni bir sorgulama demektir. Bizi yetkinlefltirecek, sorunlar›n çözümü noktas›ndaki kapasitemizi daha da art›racak olan iflte bu pratiklerdir. Bu pratikler üzerinde yo¤unlaflmal›y›z. Bizi de¤ifltirecek ve dönüfltürecek olan da bu pratikler olacakt›r. “Adam yok”, “para yok” vb. tüm yoklar›n karfl›l›¤› olan bu zenginlikleri ancak bu pratikle yakalayabiliriz. Çünkü yeni alanlar, yeni yüzler demektir. Hareketlilik, devrimci heyecan, devrimci coflku, devrimci enerji-
iç içe geçerek dolu yafland›¤› bir süreç oldu. ‹leriye yönelik at›lan her ad›m parçada kald›, bütüne yans›mad›. Baflar›lar bütüne yans›yarak, kal›c›laflt›r›l›p, süreklilefltirilemedi. Görüldü, kavrand› ki partinin devrimin kumanda merkezi yarat›lamadan oluflturulup, süreklilefltirilemeden baflar›lar kal›c› hale gelemez. Geçmifl sürecin de¤erlendirilmesinde en belirgin özellik olarak ortaya ç›kan temel sorun devrimin kumanda merkezi, ideolojik-politik-örgütsel önderli¤in tesisi yarat›lmadan, ileriye do¤ru at›lacak her ad›m›n, yarat›lacak her de¤erin bütüne iktidara tafl›namayaca¤›d›r. Kilit sorun, teorimizin stratejimizin yönelimimizin sorunlar›na yan›t ve çözüm gücü olacak merkezi önderli¤in yarat›lmas›d›r. Bu yarat›lmadan, parçada s›k›fl›p kalan baflar›lar, ad›mlar, bütünde güce ve iktidara dönüflemez. Önderlik sorununun kal›c› çözüme kavuflturulamamas›, güçlü bir anlay›fl›n gelifltirilememesi, partiyi tasfiyecili¤e karfl› donan›ms›z b›rakt›. Dünyada ve ülkemizde yaflanan tasfiyecilik Proletarya Partisi’nde de etkili oldu. Tasfiyecili¤in etkisi devrimin temel sorunlar›ndaki kavray›fl›-
m›z› geriletti. Türkiye devrimci hareketinde önemli derecede etkili olan ve partiyi de belli ölçüde sarsan tasfiyecilik, devrimci düflüncelere karfl› inançs›zl›¤›, kitlelere olan güvensizli¤i gelifltirdi. Tasfiyecilik, MLM biliminden uzaklaflman›n, emperyalizmin artan ideolojik sald›r›lar› karfl›s›nda karamsarl›k ve umutsuzlu¤un d›fla vurumudur. Tasfiyecilik, iradesizliktir. Tasfiyecilik, gerçe¤i kavrayamayan ve gerçe¤e hükmedemeyen bilincin, zay›f zemininde güçlenir, boy verir. Tasfiyecilikten en fazla, en güçlü etkilenen ideolojik olarak proleter dönüflümü gerçeklefltiremeyen küçük burjuva kesimdir. Partiye örgütsel olarak kat›l›p ideolojik olarak dönüflümü yeterince tamamlanmayan küçük burjuva unsurlar, karfl›devrimin artan ideolojik ve fiziki sald›r›lar› karfl›s›nda umutsuzlu¤a kap›l›rlar, iradeleri y›k›l›r; bu y›k›m onlar› parti ve örgüt tasfiyecili¤ine iter. Proletarya Partisi’nde ortaya ç›kan darbecilik ve kaçk›nl›k ideolojik çözümsüzlük ve iradesizliktir. Her ikisinin de beslendi¤i yer proletaryan›n ideolojisi de¤ildir. Tasfiyecilik olarak niteledi¤imiz
nin a盤a ç›kar›lmas› demektir. Tüm bunlar yoklar cehenneminin düflman›d›r. Tüm bunlar ayn› k›s›r döngü içinde ayn› yüzlerle kendi kendini tekrarlaman›n panzehiridir. Bunun afl›lmas› gerekir. Bunu aflman›n yolu devrimci e¤itim ve bu e¤itime uygun pratiktir. Özellikle pratik bizim için bugün daha tayin edici, daha belirleyicidir. ‹flte anti-emperyalist mücadelenin önemini ve bu eksende sergilenecek pratiklerin bünyemizde ne tür de¤iflim ve dönüflümlerin yarataca¤›n› bu bilinçle ele almam›z gerekir. Yani bu pratikle yaln›z anti-emperyalist bilincimizde bir geliflme yaflanmaz; burada hareketsiz olan güçlerimizin hareketlili¤i sa¤lan›r, örgütsüz olan güçlerimizi örgütlü bir duruma getirmenin yolu aç›l›r. Bu gerçe¤i görmeliyiz. Her partili, kolektif iradenin ortaya koydu¤u bu tür güncel pratik yönelimler karfl›s›nda gereken duyarl›l›¤› göstermelidir. Bu duyarl›l›k bugün haks›z savafl karfl›t› anti-emperyalist mücadelede kendini a盤a vurmal›d›r. Her alan, her birim sürece bu görev ve sorumluluk bilinciyle yaklaflmal›d›r.
çözümsüzlü¤ün, iradesizli¤in d›fla vurumunda gerçe¤e hükmedememe gerili¤i ve zay›fl›¤› mevcuttur. Darbecilik ve tasfiyecilik zay›fl›kt›r. Geri olan›n en güçsüz ifade biçimidir. Her türden tasfiyecili¤e karfl› mücadelede esas olan ideolojik mücadeledir. Bu mücadele, Proletarya Partisi’ni s›n›f savafl›m› karfl›s›nda e¤itir, güçlendirir, donan›m›n› art›r›r. Tasfiyecili¤in her türden ifadesinde devrim karfl›tl›¤› vard›r, MLM bilimini bütünlüklü çözümleyememe vard›r. Yeni yönelim, geçmifl sürecini de¤erlendirirken tasfiyecili¤e karfl› mücadelede esas olan›n ideolojik mücadele oldu¤u bilincinin alt›n› bir kez daha önemle çizdi. Eskiye, geriye ait olan›n at›lmas›, ileri ve yeninin kuflanmas› yeni yönelimin geliflim dinamizmi olarak kendini ortaya koyacakt›r. Yeni yönelim, yeni süreç birli¤in ve s›n›f savafl›m›nda yeniden ›srar›n, irade ve eylem birli¤inin ifadesidir. Yeni yönelimin gücüne selam olsun! Kazan›mlar, proletaryan›n nihai hedefine varmada önemli bir güç olacakt›r. Bu gücün t›ls›m› MLM bilimidir. Bu gücün t›ls›m› parti ve kitlelerdir.
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
16
3 KASIM SEÇ‹MLER‹ VE REFO
Emperyalizmin ideolojik k Emperyalizmin 20. yüzy›l›n son çeyre¤inde yo¤unlaflt›rd›¤› ve sosyal-emperyalist blo¤un çözülmesiyle birlikte ivme kazand›rd›¤› tam gaz süren ideolojik sald›r›lar›n, 21. as›rdaki etkilerini her geçen gün daha fazla hissetti¤imiz bir dönemden geçiyoruz. Bu ideolojik kampanyan›n temel tezleri; Marksizm-Leninizm’in eskidi¤i ve bu çerçevede sosyalizmin iflas edip alternatif olmaktan ç›kt›¤› ve bu ba¤lamda devrimlerin imkans›z hale geldi¤i üzerine kuruluydu. 1956 sonras›nda Sovyetler Birli¤i’nde modern revizyonistlerin partiyi/iktidar› ele geçirmesinin devam›nda sosyalizmin tasfiyeye u¤rat›lmas› ve paralelinde Do¤u Avrupa halk cumhuriyetlerini de kapsar biçimde sosyalist blo¤un çökertilmesini, Mao Zedung sonras›nda Çin’in de ayn› ak›bete u¤rat›lmas› izleyince, dünya çap›nda burjuvazi lehine estirilen rüzgar emperyalizmin “kesin zaferi”ni ilan etti¤i bir süreci bafllatt›. Uluslararas› proletaryan›n, ezilen halklar›n ve uluslar›n gelifltirdi¤i mücadelenin bu eksende gö¤üslenmesi ve geriletilmesiyle giderek güç kazanan emperyalistler, nihai darbeyi indirmek ad›na ideolojik bombard›mana a¤›rl›k vermeye bafllad›lar. Bu sald›r›lar devrimci cephede yer alan bütün hareketleri çok geçmeden sarmalamaya, etkisi alt›na almaya ve dönüfltürmeye bafllad›. Bu tasfiye süreci, sosyalist ülkeler baz›nda u¤ran›lan yenilgilerin daha aç›k ve somut biçimde ortaya ç›kmas›, tek tek ülkelerdeki darbelenmeler ve kay›plarla birleflti¤i oranda y›k›m› h›zland›rd›. Böylece, güçlüden yana kolayl›kla bükülme karakteri olan küçük burjuvazinin yön verdi¤i ak›mlar, partiler, örgütler “devrim hayalleri”ni terk etme yar›fl›na girdiler. Seferberli¤e çevrilen bu süreçte reformizm, ekonomizm ve parlamentarizm rotas›nda flekillenen devrimci ve ulusalc› kurtulufl hareketleri silahl›, illegal mücadele yöntemlerinden ar›nma ve emperyalizmin icazetine s›¤›nma derdine düfltüler. Emperyalistler çok güçlüydüler, çok(!) Onlar›n muazzam bir savafl güçleri vard›. Ola¤anüstü teknoloji ile donat›lm›fllar, müthifl bir denetim a¤› kurmufllard›. Kitleler bütünüyle kontrolleri alt›ndayd› ve yo¤un bir medya faaliyetiyle sersemletilmifl, uyutulmufllard›. Zaten proletarya, proletarya olmaktan ç›km›fl baflkalaflm›flt›. Zincirlerinden baflka kaybedecek çok fleyi vard› art›k(!) fiüphesiz hala büyük sorunlar› vard› insanl›¤›n; açl›k, yoksulluk, her türden hak ve özgürlüklerden yararlanamama gibi... Bunun için de anahtar kavram olarak “insan haklar›” ortaya at›ld›. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin yerine “insan haklar›” savafl›m› verilecekti. Bu yüzden tüm emperyalistler hummal› bir faaliyet örgütlediler. Kendileri bir dizi belge ürettikleri ve kurumlar oluflturduklar› gibi, “hükü-
metler d›fl›” kurdurduklar› ve kurulmas›na izin vererek kontrol alt›na ald›klar› çok say›da kurulufl eliyle devrimin kanal›n› de¤ifltirmeye çal›flt›lar. Kitlelerin öfkesi bu kanallardan ak›t›lacak, uzun süreli mücadelelerle “ilerlemeler” sa¤lanacakt›. K›sacas›, emperyalizmin s›n›f mücadelesinin önderliklerine müdahalesi bu tarz özellikler arz ediyor ve böyle bir seyir izliyordu. Bu kampanya ile hiç de küçümsenmeyecek sonuçlar elde ettiklerini çok geçmeden görmeye bafllad›k. Bugün için elimizde maalesef daha fazla örnek bulunmaktad›r. Emperyalizm bir yandan her türlü fliddetle s›n›f mücadelesine müdahale ederken bir yandan da sözünü etti¤imiz ideolojik sald›r›lar›n› sürdürüyor. Ezilenlerin cephe-
kisinin damgas›n› vurdu¤u bütün çeliflkiler öylesine keskinlefliyor ki; dünya, emperyalist-kapitalist sistemin egemenli¤i sonucu olarak felakete öylesine h›zla sürükleniyor ki; ezilenleri bu cenderede tutmaya, ne fliddetin örgütlenmifl biçimi olarak gerici ve faflist devletler, ne de onlar›n çanak tutmas›yla kitleler içinde kök sald›r›lmaya çal›fl›lan reformistekonomist-parlamentarist zincirler çare oluyor.
sinden buna verilen yan›t en güçlü biçimde Maoistler taraf›ndan seslendiriliyor. Düflman›n ideolojik yönelimine karfl› proletarya ve ezilen halklar›n ellerindeki en güçlü silah Marksizm-Leninizm-Maoizm’dir. Mao Zedung yoldafl›n katk›lar›yla güçlenen bilimsel sosyalizm, günümüzde insanl›¤›n kurtulufl yolu perspektifine en uygun aç›mlamay› getirmekte, emperyalizmin ne s›n›f ne de karakter de¤ifltirdi¤ine, ona karfl› anlad›¤› dilden yan›t vermenin hala esas oldu¤una vurgu yapmaktad›r. Emperyalizmin i¤difl etti¤i kafalar›n ürünü olarak flekillendirilen reformizmin en büyük panzehiri Maoizm’dir. Proleter dünya devriminin rotas›n› 21. yüzy›lda da flekillendirecek ve asra damgas›n› vuracak olan da odur. Karfl›-devrimci burjuvazinin kitleleri pasifize etme, düzen s›n›rlar› içine hapsetme, sisteme uyumlu bir yörüngede tutma stratejisi, yürütülen bütün kampanyalara ve çal›flmalara karfl›n tutmad›, tutmuyor. Emek-sermaye çelifl-
mek gerekti¤ini düflünüyoruz. Öyle ki, emperyalizm ve proleter devrimleri ça¤›nda, herhangi bir ülkedeki geliflmeleri, olaylar›, özgülümüzdeki seçimleri vb. dünyadan, dünyadaki süreçten ba¤›ms›z ele al›p yorumlamak mümkün de¤ildir. 3 Kas›m seçimleri üzerine ciltler dolusu hacim tutacak say›s›z de¤erlendirmeler yap›ld›, sözler söylendi ve daha da söylenecektir. Bunlar içinde elbette ki bir çok do¤ru saptamalar da bulunmaktad›r. Ancak konuyla ilgili bütün belirlemelerin bir dünya görüflüne/çizgiye karfl›l›k geldi¤i unutulmamal›d›r. Dünyaya, s›n›f mücadelesine nas›l ve nereden bak›ld›¤›yla ilintili bir durumdur bu. Analizler, birçok saptama ve sözde ortaklaflma do¤ursa da esas vurgunun yap›ld›¤› noktada kaç›n›lmaz biçimde ayr›flma yaflan›yor. Böylelikle binlerce görüfl asl›nda yal›n birkaç çizgide odaklan›yor. Bunu tahlil etmek ve do¤ru bak›fl aç›s›nda süreci toparlamak gerekiyor. Hemen her konuya oldu¤u gibi seçim sonuçlar›n›n de¤erlendirilmesine de, t›pk›
S‹STEM‹N KORUNMASI VE PARLAMENTAR‹ZM‹N KUTSANMASI Biz, 3 Kas›m seçimlerinin sonuçlar›n› bu çerçevede okumak ve de¤erlendir-
seçimlere karfl› tav›r noktas›nda oldu¤u üzere çeflitli s›n›flar›n bak›fl aç›s› damgas›n› vurmaktad›r. Hakim s›n›flar›n ç›karlar› aç›s›ndan yorum yapanlar, her ne kadar farkl› kliklere göre ikincil hususlarda ve ayr›nt›da ayr›flsalar da esas vurguyu sistemin korunmas› noktas›na yapmakta, rejimin muhafazas›nda rol üstlenen partilerin tasfiye oldu¤una dikkat çekmekte, istikrar ad›na oluflturulan “ikili” meclis yap›s› ve tek bafl›na “iktidar” olgusunun önemine de¤inmektedirler. Kitlelerin kontrol alt›nda tutulmas›, düzenle olan çeliflkilerinin törpülenmesi ve ülkeler aras› konjonktürdeki konumlan›fl (AB, ABD iliflkileri) aç›s›ndan seçim sonuçlar› “hay›rl›” olarak nitelenmektedir. Bu çerçevede kalmak kayd›yla, “merkez sa¤›n çöküflü”, “merkez solun umdu¤unu bulamay›fl›”, “popüler siyasal islam›n güç kazanmas›” ve yeni model (müslüman-demokrat) olgusu de¤erlendirilmekte, baraj meselesi ve temsiliyet krizine de vurgu yap›lmaktad›r. ‹kinci önemli grubu da küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin çeflitli kliklerine ait temsilciler oluflturuyor. Rejimle olan kavgalar›n› ehlileflmifl bir platformda, yasalara sayg›l› bir biçimde sürdürme çizgisinde yol alan DEHAP bileflenleri ile ÖDP, S‹PTKP gibi partiler; parlamentarizmin kutsanmas› ayininden yeni ç›km›fl olman›n sarhofllu¤uyla, yar› m›z›kç› yar› “özelefltirel” bir tav›rla “örgüt” sorununa dikkat çekmekte, seçim sisteminden flikayetçi olmakta, 57. hükümet partilerinin ve 21. dönem meclis bilefleninin ald›¤› a¤›r yenilgiyi öne ç›kararak kendi tabanlar›n› avutma gayretine girmektedirler. Bu çevrelerin gündeminde, faflist partilerden hiç fark› olmayan biçimde, esas olarak yeniden meclise haz›rlanmak, oylar›n› artt›rmak için toparlanmak vard›r. Bir gün s›ran›n kendilerine gelmesini, kör talihin yüzlerine gülmesini beklemektedirler. Bu kategoride yer alan, DEHAP’a koltuk anlaflmazl›¤› (seçilebilecek yerlerden aday meselesi) nedeniyle yamanamay›nca oluflturduklar› uyduruk bir ara formülle 3-5 yerden ba¤›ms›z aday gösterip, kalan yerlerde de (80 civar›nda seçim çevresi) üstü kapal› da olsa bloku destekleyen, veya tümüyle aç›k/örtülü destek sunanlar, benzer sonuç “tahlilleri” yapmaktad›rlar. DEHAP gönüldafllar›n› DEHAP’tan farkl› de¤erlendirmek, her fleyden önce DEHAP bileflenlerine haks›zl›k olacakt›r. ÜLKE, DEVLET, DÜZEN GERÇEKL‹⁄‹ VE DEVR‹M Üçüncü çizgiyi ise iflçi s›n›f›n›n ç›karlar› ad›na elbette ki komünistler oluflturuyor. Marksizm-Leninizm-Maoizm’in rehberli¤inde yürüyen komünistler ile her renkten reformistleri, revizyonistleri ve oportünistleri ay›ran temel çizgi, özellikle emperyalizm ve devrim konular›nda be-
işçi-köylü 40
17
22 Kasım-5 Aralık 2002
ORM‹ZM‹N SEFALET‹ ÜZER‹NE
kampanyas› ve reformizm lirginleflmektedir. Bunlar›n ›fl›¤›nda ülkemiz gerçekli¤ine indi¤imizde sosyo-ekonomik yap› baflta olmak üzere, devletin yap›s› ve s›n›flar›n mevzilenifli/örgütlenmesi ile devrimin yolu ve mücadele/örgütlenme biçimleri konusunda sorun derinleflmekte, ayn› zamanda da berraklaflmaktad›r. Yaz›m›z›n bafl›nda de¤indi¤imiz noktalar› k›saca yineleyecek olursak; emperyalizm, çok yönlü geliflim ve biçimsel de¤iflimler geçirmifl olsa ve dünya paylafl›m› ve hegemonyas›nda önemli aflamalardan geçilse de esas olarak nitelik/karakter de¤ifltirmemifltir. Sosyalizm ve devam›nda komünizm, insanl›¤›n kurtuluflu için yegane alternatif olma özelli¤ini, daha yak›c› bir biçimde hissettirdi¤i günümüzde de korumaktad›r. Buna ulaflman›n tek yolu olan devrimci çözüm de de¤iflmemifltir. Bizimki gibi ülkelerde demokratik halk devrimi çözümün ad›, uzun süreli halk savafl› da stratejik yoludur. Ülkemizde yar›-sömürge yar›-feodal bir siyasal, sosyal, ekonomik yap› mevcuttur. Emperyalizm, merkezi-feodal Osmanl› devletini hegemonyas›na almaya bafllad›¤› süreçte ülke ekonomisine nüfuz etmifl ve gelifltirilen komprador kapitalist iliflki a¤›yla yar›-feodal bir yap› tesis etmifltir. Bu sürecin devam›/ürünü olarak M. Kemal önderli¤inde kurulan devlet, faflist bir karakterde olup yukar›dan afla¤›ya flekillendirilmifltir. Bir devlet biçimi olan faflizm, süreklidir. Gitmesi ancak devletin y›k›lmas›yla mümkündür, yani devrim sorunudur. Bu ba¤lamda, komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›n›n hakim s›n›flar› oluflturduklar› ülkemizde, bu s›n›flar›n ç›karlar› do¤rultusunda örgütlendirilen bütün siyasi parti formundaki oluflumlar faflist karakterlidirler. Gerek 1923-50 döneminde tek bafl›na hükümet olan CHP, gerekse de 1946’da piyasaya ç›kan DP’den bafllayarak kurulan hakim s›n›f partilerinin
tümü faflisttirler. Düzen partilerinin faflist nitelikleri, faflizmin kapitalist ülkelerdeki tan›m›nda vurgulanan (en gerici, en floven en barbar vd) özelliklerin ülkemizdeki sistemin bizzat bu karakterde flekillenmifl olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Dolay›s›yla, faflist nitelemesi, bariz floven ve ›rkç› söylem tutturan MHP vb. ile s›n›rl› tutulamaz. 1970 öncesinin T‹P’i, sonraki süreçteki TBP vb. partiler ile yak›n süreçteki HADEP gelene¤inin partileri, ÖDP, EMEP vb. d›fl›nda, oluflturulan bütün partiler, sistemin/rejimin/devletin bekas›, muhafazas› için kurulmufllard›r ve tam da bu nedenden ötürü faflisttirler. Emperyalizmin uflakl›¤›na soyunmak ve bu do¤rultuda ifllev görmek faflist nitelik için belirleyici k›stast›r. Onlar› söylemlerindeki halkç›, islamc›, liberal vb. nüanslardan dolay› “gerici”, “statükocu”, “reformist” ve hatta “sol” fleklinde nitelemek yanl›flt›r, eksiktir, aldat›c›d›r. Bu faflist rejim bir diktatörlüktür. Emperyalizme göbekten ba¤l›, iflbirlikçilik de¤il uflakl›k yapan komprador patronlar›n ve büyük toprak a¤alar›n›n bask›, fliddet ve zora dayal› yönetimidir. Yani, “MGK diktatörlü¤ü” gibi tan›mlamalar, de¤il s›n›fsal, biçimsel aç›dan bile gerçe¤i yans›tmamaktad›r. Çoklar› gibi kendini “cumhuriyet” olarak tan›mlayan bu faflist diktatörlük, sistemini “demokratik” olarak nitelemekte, parlamenter/anayasal bir düzen görüntüsü vermektedir. Ça¤›m›z›n bir gerçe¤i olarak biçimlendirilen bu ve benzeri faflist diktatörlükler, bu görünürdeki sistemi maske olarak kullanmaktad›r. Parlamento, partiler ve seçimler bu anlamda ifllev görmektedirler. Emperyalist sistemin uzant›s› olarak faflizm, her türlü hukuki düzenlemeden, maddi güç iliflkisine kadar sistemi kontrol alt›nda tutmakta ve oyunu bu çerçevede oynatmaktad›r. Seçmen ad› verilerek bu
TABLO 1 :
3 KASIM 2002 TÜRK‹YE GENEL‹ SEÇ‹M SONUÇLARI* TOPLAM SEÇMEN SAYISI (TAHM‹N‹) KAYITLI SEÇMEN SAYISI OY KULLANAN SEÇMEN SAYISI
45.000.000 41.407.027 32.768.161
GEÇERL‹ OY SAYISI SANDIK BAfiINA G‹TMEYENLER BOfi VE GEÇERS‹Z OY KULLANANLAR SANDI⁄A G‹TMEYEN+GEÇERS‹Z OY DEMOKRAT‹K SOL PART‹ DEMOKRAT‹K HALK PART‹S‹ YURT PART‹S‹ M‹LL‹YETÇ‹ HAREKET PART‹S‹ DO⁄RU YOL PART‹S‹ M‹LLET PART‹S‹ BÜYÜK B‹RL‹K PART‹S‹ ANAVATAN PART‹S‹ L‹BERAL DEMOKRAT PART‹ SAADET PART‹S‹ BA⁄IMSIZ TÜRK‹YE PART‹S‹ ÖZGÜRLÜK VE DAYANIfiMA PART‹S‹ TÜRK‹YE KOMÜN‹ST PART‹S‹ GENÇ PART‹ ‹fiÇ‹ PART‹S‹ CUMHUR‹YET HALK PART‹S‹ ADALET VE KALKINMA PART‹S‹ YEN‹ TÜRK‹YE PART‹S‹ BA⁄IMSIZLAR
31.528.783 8.638.866 1.239.378 9.878.244 384.009 1.960.660 294.909 2.635.787 3.008.942 68.271 322.093 1.618.465 89.331 785.489 150.482 106.023 59.180 2.285.598 159.843 6.113.352 10.808.229 363.869 314.251
OY ORANLARI GEÇERL‹ OYLAR
KAYITLI SEÇMEN
1,22 6,22 0,94 8,36 9,54 0,22 1,02 5,13 0,28 2,49 0,48 0,34 0,19 7,25 0,51 19,39 34,28 1,15 1,00
20,86 2,99 23.86 0,85 4,74 0,71 6,37 7,30 0,16 0,77 3,90 0,21 1,90 0,36 0,25 0,14 5,52 0,38 14,77 26,12 0.88 0.76
* YSK’nun 09.11.2002 tarihli “kesin sonuç” karar›ndaki veriler kullan›lm›flt›r.
tezgaha itilen halk sözde kendi vekillerini seçmekte, onlar da meclisteki yasama ve hükümetteki yürütme fonksiyonlar› eliyle halk›/ülkeyi yönetmektedirler. Bu oyunu bozacak, a盤a ç›karacak, iflas ettirecek her türlü geliflme ve giriflim, rejim aç›s›ndan büyük bir tehlike olup en k›sa zamanda savuflturulmas› için her türlü tedbir al›nm›fl durumdad›r. Bu refleksin, silahl› gücün sembolü olarak ordu/TSK eliyle gösterilmesi de yar›-sömürgelerdeki faflist diktatörlüklere özgü karakteristik bir durumdur. Zira büyük bölümü yar›-sömürgeli¤e bir “kurtulufl savafl›” ile geçmifller ve bu savafllara silahl› kuvvetler damgas›n› vurmufltur. Bu ordular kurucu olmak s›fat›yla rejimin de bekçisidir. Nitekim ülkemizde bu durum ayr›ca anayasal bir statü de elde etmekte ve TSK’ya “koruma ve kollama” görevi verilerek meflruiyet sa¤lanmaktad›r. Kemalist gelene¤in takipçisi olarak yap›land›r›lan Türk ordusu emperyalist ordular›n uzant›s›d›r. Emperyalizmin ç›karlar›n› korumak için vard›r. Bunun için silahland›r›lm›fl ve örgütlendirilmifltir. ‹ç siyaset arenas›nda, yani hakim s›n›f gruplar›/klikleri aras›ndaki dalaflta oynad›¤› rol, rejimin niteli¤i ile ilgili kafa kar›fl›kl›¤› yaratmamal›d›r. TSK, emperyalist savafl makinesinin bir parças› olmakla, ülke içinde emperyalizmin yarar›na hiçbir düzenleme, tasarruf ve plana karfl› koymaz, koyamaz. O nedenle seçimlerin “28 fiubat›n rövanfl›” olarak nitelendirilmesi, cahilce bir de¤erlendirmedir. AKP zaten 28 fiubat’›n ürünüdür. Faflist Türk ordusu kendi deyimleriyle “irtica”n›n veya baflka deyiflle “siyasal is-
lam”›n esasen karfl›s›nda de¤il duruma göre de tam arkas›ndad›r. ABD emperyalizminin bizzat kendi palazland›rd›¤› ‹slamc› faflist kli¤i/gelene¤i dizginleme yön ve biçim verme amaçl› müdahalesi oran›nda devreye girmekte ya da geri çekilmektedir. Bu durum tamamen d›fl/bölgesel ve iç dengelere ba¤l› olarak de¤iflim göstermektedir. Örne¤in bu süreçte AKP, ABD ve AB emperyalistleri için kritik bir misyonla devrededir. TSK da buna uygun bir biçimde herkesten fazla AKP’ci olmak durumundad›r. Böyle bir ülke, devlet ve düzen gerçekli¤i içinde, faflist diktatörlü¤ünün y›k›lmas› ve yerine demokratik halk iktidar›n›n kurulmas›n› amaçlayan mücadele esas olarak silahl› biçimde yürütülmek ve pek tabii ki illegal olmak zorundad›r. Bu durum bar›flç›l ve yasal mücadele ve örgütlenme biçimlerini ikincil k›lar ancak yads›maz. Dolay›s›yla parlamento ve seçimler de bu kapsam içinde de¤erlendirmeye tabi tutulmal›d›r. Parlamentodan bir biçimde de olsa yararlanmak, birden fazla faktöre ba¤l›d›r. Bunlardan birisi yönetenlerin durumuna da ba¤l› olarak, halk›n meclisle olan iliflkisi ve beklentisinin durumu, bir di¤eri de halk muhalefetinin seyri ve buna komünistlerin önderlik ve örgütlülük seviyesidir. Bu ba¤l›lafl›m (korelasyon) içerisinde koflullar› de¤erlendiren komünistler, gündeme getirilen parlamento seçimlerine iliflkin proletaryan›n takti¤ini belirlerler. Taktiklerinin biricik k›stas› s›n›f mücadelesinin ivmesinin yükseltilmesi ve ileriye s›çrat›lmas› ekseninde savafl›n örgütlendirilmesidir.
22 Kasım-5 Aralık 2002 KAYIT YAPTIRMAYAN, SANDI⁄A G‹TMEYEN, GEÇERL‹ OY VERMEYENLER; 30.2’L‹K YÜZDEYLE 3 KASIM SEÇ‹MLER‹NE DAMGASINI VURMUfiTUR ! Bu do¤rular ve gerçekler ›fl›¤›nda 3 Kas›m sürecini ele ald›¤›m›zda; öncelikle kitlelerin, düzenin bu en önemli maskeleme arac› parlamentoya karfl› ciddi bir tepki ve öfke içerisinde oldu¤u görülmekteydi. Bütün faflist partiler tek tipleflmifl, programatik ve organik düzeyde ayn›laflm›flt›. Teflhir olmuflluk ileri boyuttayd›. Bu durum hiç flüphesiz hakim s›n›flar›n özellikle son 10 y›lda giderek artan sömürü ve zulüm politikalar›ndan kaynaklan›yordu. Emperyalizme ba¤›ml›l›k; Dervifl’in reel baflbakanl›k sürecinden ABD (Afganistan, Filistin, Irak sorunlar›), AB ve IMF-DB iliflkilerinde kay›ts›z flarts›z itaat ve uyduluk politikas›n›n ayyuka ç›kmas›na kadar aleni bir biçimde kendini gösteriyordu. Komprador patron-a¤a devletinin, efendilerinin bölgesel ve yerel ç›karlar› ad›na rejimi bir referanduma/güven oylamas›na götürmesi ve revizyondan geçirmeleri gerekiyordu. ‹stikrar ad›na, de¤iflim, tazelenme, yenilenme ad›na, bu durum yak›c› biçimde kendini dayatm›flt›. 11 Eylül sürecinin çevreledi¤i bu dönemde, 28 fiubat›n ertesinden bafllayarak beslenen, desteklenen, çeflitli süreçlerden geçirilerek biçimlendirilen AKP ile onun tamamlay›c›s›, adeta orta¤› olarak nadastaki CHP önemli bir rol oynayacakt›. Kitlelerin ruh hali ortadayd›. Çal›flma yürüttü¤ümüz bütün bölge ve kesimlerde verilen tepkilerin ortaklaflt›¤› nokta sisteme karfl› ciddi bir güvensizlik olarak belirginlefliyordu. Bunun en somut cisimlenme arac› olarak da meclis ve onu oluflturan faflist partiler görülüyordu. Körfez depremi ve 2001 fiubat krizi bu durumu katmerlefltirmiflti. Bu gerçekli¤i gazetemizin 08-21 Kas›m 2002 say›l› nüshas›ndaki röportaj›nda Prof. Dr. Korkut Boratav, “(B)u kadar a¤›r darbe vuran konjonktür 2. Dünya Savafl›’ndan bu yana hiç yaflanmam›flt›r...Zaten sokakta ve günlük hayatta rastlad›¤›m›z birçok insan ‘hepsinin allah belas›n› versin’, ‘bütün partilere mühür vuraca¤›m’, ‘bofl oy ataca¤›m’ tepkisinde bulunuyordu.” sözleriyle anlat›yor. Nitekim daha seçimler gündemde yok iken yap›lan çeflitli kamuoyu araflt›rmalar›, anketler, kitle eylemleri, gösteriler vb. halk›n nabz›n› yans›tabilecek tüm olay ve de¤erlendirmeler de ayn› sonucu vermekteydi. Tam da bu nedenlerin itmesiyle erkene al›nan seçimler (istikrars›zl›k ve tabans›zl›¤› giderme ad›na) asgari demokratik nitelik bile tafl›mayacak bir biçimde kotar›lacak ve halk›n öfkesi kald›raç yap›larak hakim s›n›flar düzlü¤e ç›kacaklard›. Rejimin genelde halk›n en duyarl› kesimlerini bile reformist ve revizyonist baylar›m›z›n da katk›s›yla etkileyebildi¤i, parlamentarizm sahtekarl›¤›na itibar etme oran›n›n, yak›n süreçte genifl kitleler nezdinde bu kadar gerilemesi, oldukça ileri bir yaklafl›ma denk düflmektedir. Zaten, para cezas› vd. bask›lara ve onca ortak a¤›zdan propagandaya ra¤men kitlelerin meclisten uzak bir durufl içine girmesinin “ileri” bir tutum oldu¤u sosyolojik aç›dan net bir do¤rudur. Bu durumda kitlelerin ruh halini ve nabz›n› de¤erlendirerek onlarla buluflman›n ad› seçimleri boykot etme ça¤r›s›n› güçlü bir biçimde yapmakt›. Amaç, kitlelerin parlamentoya yüz çevirerek atacaklar› ad›mlar› ço¤altmak, onu bilinçli bir yürüyüfle dönüfltürmek ve ger-
işçi-köylü 40
18 çek alternatif olan devrim mücadelesinin örgütlenme ve savaflma kulvar›na sokmakt›. Bu süreç ayn› zamanda bizi kitlelerin ileri kesimleriyle buluflturacak, kopufl e¤ilimindekilerle kaynaflt›racak, faflizmin teflhir ve tecrit sürecini h›zland›racakt›. Nitekim, gücümüz oran›nda yürüttü¤ümüz kampanya çerçevesinde, istedi¤imiz düzeyde ad›mlar atamasak da, kitlelerle içten bir kaynaflma yaflad›k ve tutumumuz ve tercihimizin isabetlili¤ini somutta bir kez de bu faaliyet vesilesiyle hissetmifl olmakla gelifltirici ve güçlendirici bir deneyden geçmifl olduk. 3 Kas›m seçimleri; baflta karfl›-devrimciler olmak üzere neredeyse bütün çevrelerin özenle örtme ve çarp›tma çabas›na karfl›n çok aç›k bir protestoya sahne olmufltur. Bu seçimlere, gösterilmeye çal›fl›lan›n aksine, AKP de¤il, seçmen kayd› yapt›rmayan, sand›¤a gitmeyen, bofl/geçersiz oy kullanan büyük bir kitle (yaklafl›k 13.5 milyon kifli) damgas›n› vurmufltur. Birilerine çok incitici, faflizme çok ürkütücü gelse de gerçek budur. 45 milyonluk seçmen kitlesinin 3.6 milyonu seçmen olmam›flt›r. 41.4 milyonluk kay›tl› seçmenin 8.6 milyonu sand›k bafl›na gitmemifl, gidenlerin 1.2 milyonu bofl veya geçersiz oy kullanm›flt›r. Toplam seçmenin yüzde 69.8’inin geçerli oy kulland›¤› seçimlerde, 10.8 milyon oy alan AKP’nin gerçek oy oran› yüzde 24, CHP’nin 13.6, DEHAP’›n ise 4.3’tür. Sand›¤a gitmeyen ve bofl/geçersiz oy kullananlar›n yüzdesi toplam seçmen baz al›nd›¤›nda yüzde 30.2, kay›tl› seçmenler dikkate al›nd›¤›nda ise yüzde 23.8’dir. (TABLO 1) Bu hesab›, geçmifl seçimlerde yaparken bize itibar etmeyen her renkten burjuva çevreler ve akademisyenlerin bir k›sm› flimdi benzer tablolar ile yorum yapmaya özen gösteriyorlar. Ancak, kendisini “bilimsel analizci” sanan oportünist ve revizyonist ak›mlar›n hala bu bilimsel gerçekliklere “akl›” ermemektedir. Onlar›n akl› sandalyeli parmak hesab›nda kalm›fl bulunuyor. 3 Kas›m seçimlerinde, toplam seçmen nüfusu içinde kitlesel olarak en büyük yüzdelik dilimi yüzde 30.2 ile kay›t yapt›rmayan, oy kullanmayan, geçerli oy atmayanlar oluflturmaktad›r. Kay›tl› seçmen bak›m›ndan, geçerli oy kullanmayan 23.9’luk yüzdenin 12 Eylül sonras›n›n en büyük oran› olmas› dikkat çekicidir (TABLO 2). Bu gerçekli¤i görmezden gelen, bunu örtmeye çal›flan, hesap d›fl› tutan, de¤erlendirmeye almayan bütün kesimler kas›tl› bir tav›r içerisindedirler. Kutsad›klar› parlamenter sistem, su tafl›d›klar› düzen, kat›ld›klar› oyun; elbirli¤iyle yürütülen seçim propagandas›, kampanyas›, bask›s› ve cezas›na ra¤men büyük bir kitleden itibar görmemifltir. “Partiler üstü” statüsü nedeniyle, A. Necdet Sezer söyledi¤inde anlafl›labilir bir durumdur, ancak Bahçeli’nin seçimden önceki son mitinglerinde (01.11.2002, Adana), “Hangi partiden olursan›z olun, oyunuzu kime verirseniz verin, ama mutlaka oyunuzu kullan›n.” diye ça¤r› yapmas›, son derece anlaml›d›r. Aç›kt›r ki seçim flu veya bu partinin meclise girmesi, hükümet etmesinden de öte, özellikle günümüz koflullar›nda rejimin meflruiyeti için referandum niteli¤i tafl›maktayd›. Parlamentonun “umut kap›s›” olmaktan ç›kmas› tehlikesini bertaraf etmeye çal›fl›yorlard›. Di¤erlerinin de Bahçeli’nin de y›rt›nmas› bu yüzdendi. Bu durumda, 3 Kas›m’da flu veya bu nedenle oy kullan›lmas›ndan yana tercihte bulunman›n son tahlilde kime ve neye hizmet etti¤i
aç›kt›r. Boykot takti¤inin isabetli, devrimci, ilerletici yegane taktik oldu¤u, seçim sonuçlar›yla bir kez daha kan›tlanm›fl bulunuyor. Emekçilerin ileri kesimlerinin, düzene radikal tepkinin, ciddi bir a¤›rl›k teflkil etti¤i, kitlelerin en yüksek dilimli yüzdesinin; protesto tavr› gösterdi¤i aç›kt›r. Bu durumu, “Ne kadar› bilinçli davrand›?” demagojisiyle karartma çabalar› nafiledir. Kimsenin ülkedeki toplumsal gerçekli¤i, kitlelerin ruh halini ve a盤a vurulan tepkileri göz ard› etmeye hakk› yoktur. Bak›n, boykot eden veya geçersiz ve bofl oy kullananlar nas›l bir analize tabi tutuluyor: “(A)deta ‘hepsine lanet’ diyerek seçime kat›lmayan veya geçersiz mühür vuran (ve toplamda AKP seçmenlerini aflan) protestocular›n bir dökümünü yapabilseydik, herhalde Çankaya’dan Tuzluçay›r’a veya Ba¤dat Caddesi’nden Ümraniye’ye uzanan yollarda, AKP’nin oy da¤›l›m›n›n bir benzerini görecektik.” (Prof Dr. Korkut Boratav, Cumhuriyet, 13.11.2002) “Kat›l›m›n az olmas›, seçmenlerin bir bölümünün ‘‹ktidar partileri de¤ifliyor ama uygulanan politikalar hep ayn› kal›yor, sorunlar›m çözümlenmiyor.’ düflüncesiyle seçimlerden de uzaklaflt›¤› ya da TABLO 2 : KATILIM ORANLARI
SENE
1950 1954 1957 1961 1965 1969 1973 1977 1983 1987 1991 1995 1999 2002
GEÇERL‹ OY
% % % % % % % % % % % % % %
89.3 88.6 76.6 78.4 68.0 61.4 63.8 69.9 87.8 90.9 81.4 82.3 83.2 76.1
OY KULLANMAYAN ve GEÇERS‹Z OY
% 10.7 % 11.4 % 23.4 % 21.6 % 32.0 % 38.6 % 36.2 % 30.1 % 12.2 % 9.1 % 18.6 % 17.7 % 16.8 % 23.9
tepkisini bu davran›fl›yla belirtti¤i fleklinde alg›lanmal›d›r.” (TMMOB Yönetim Kurulu, Bas›n Aç›klamas›, 12.11.2002) “Yüzde 20 civar›nda bir seçmen kitlesi oy kullanmad›. Bu, politik sisteme yabanc›laflma, tepki demektir.” (Prof. Dr. Burhan fienatalar, Cumhuriyet, 10.11.2002) “Sisteme karfl› tepkili olanlar sand›¤a gitmedi. Sistemi istikrars›zl›¤a sürüklemek ve böylece sistemin kendisini sorgulamas›n› istiyorlar.” (Prof. Dr. Nilüfer Varl›, Marmara Üniversitesi, 04.11.2002) Buraya baz›lar›n› ald›¤›m›z de¤erlendirmeler, gerek seçimlerden önce gerekse de sonras›nda yapt›¤›m›z ve bu yaz›da da yineledi¤imiz tespitlerimizi yoruma yer b›rakmayacak aç›kl›kta teyit etmektedir. FAfi‹ZM‹N DER‹ DE⁄‹fiT‹RME OPERASYONU Seçimlerin, boykot tavr› gösteren, sistemi protesto ederek sand›¤a gitmeyenlerin d›fl›ndaki sonuçlar aç›s›ndan de¤erlendirilmesi yap›ld›¤›nda ilk göze çarpan olgu, 21. dönem meclisini oluflturan ve 57. hükümette yer alan partilerin büyük bir tasfiyeye u¤rad›¤›d›r. Bu durum bafll› bafl›na rejimin ciddi bir sorgulamaya tabi tutuldu¤unu göstermektedir. 3 y›l gibi k›sa say›labilecek bir sürede geçerli oy itibar›yla yüzde
53’den yüzde 15’in alt›na gerileyen bir hükümet taban› ile onca takviyeye karfl›n “muhalefette” oldu¤u halde çöken DYP ve kaderine terk edilen SP’nin eri(til)mesi, çarp›c› bir sürece iflaret etmektedir. Ezilen, sömürülen kitleler, Arjantin halk›n›n “Que se vayan todos” (Hepsi çekip gitmeli) fleklindeki en yayg›n slogan›n› benimsedi¤ini göstermifltir. Seçimler öncesinde dikkat çekti¤imiz kemik oylar›n erimesi olgusu, seçim sonuçlar›yla da teyit edildi¤i üzere faflist partilerin programdan öte söylem düzeyinde de büyük ölçüde ayn›laflmas›n›n ürünüdür. Bu gerçeklik, emperyalizmin gelifltirdi¤i yeni dönem k›sa vadeli projelerde TC devletine biçilen kritik rollerden kaynaklanmaktad›r. Son sürece damgas›n› vuran a¤›r y›k›m koflullar›nda, AKP kadar çekim merkezi olmak bir yana klasik taban›na dahi ulaflamayan CHP de esasen kendi hedefleri aç›s›ndan baflar›s›z olmufltur. AKP ile CHP’nin yükseltilifli birbiriyle iliflkili bir seyir izlemifl ve seçimlerin özel imtiyazl› partisi olarak GP de ayr› bir rol üstlenerek öne ç›kar›lm›flt›r. Hedef azami 2-3 partili bir meclis oldu¤u için GP bu biçimlendirmede role soyundurulmufl ve amaca uygun bir sonuç da elde etmifltir. Bu partinin, yürüttü¤ü kampanyan›n içeri¤ine uygun bir biçimde, a¤›rl›kl› olarak DYP, DSP ve MHP taban›ndan oy devflirmifl olmas› (Ege, Marmara ve Trakya’da kendi ülke ortalamas›n›n yüzde 3 ila 9 puan üzerine ç›kmas›) hangi ifllevi gördü¤ünü aç›klamaktad›r. AKP, hakim s›n›flar›n islam soslu faflist kli¤inin 28 fiubat 1997’de flekillendirilen partisi olarak ABD icazetiyle palazland›r›larak piyasaya sürülmüfltür. Ald›¤› oylar›n büyük bir bölümü, çöküfle giden önceki dönemin faflist partilerinden devflirmedir. Bunlar›n o partiler, hükümet ve parlamento flahs›nda düzene tepki oylar› oldu¤u aç›kt›r. Yasaklamalar›n, ma¤duriyet havas›n›n, Tayyip’in medyada s›ralanan kiflisel özelliklerinin, AKP’nin elde etti¤i sonuç üzerinde a¤›rl›kl› bir etkisi bulunmamaktad›r. Bu vesileyle, seçimlerde partilerden öte liderlerin yar›flaca¤› tespitlerinin isabetsizli¤inin de ortaya ç›kt›¤›n› belirtmek gerekiyor. NAMLULARIN YARATTI⁄I POTANS‹YEL‹ HARCAMA PROJES‹ 3 Kas›m sonuçlar›n›n, do¤al olarak devrim cephesini daha yak›ndan ilgilendiren konular›ndan birisi, seçime “emek, demokrasi ve bar›fl bloku” olarak giren DEHAP’›n sergiledi¤i tablodur. DEHAP; Kürt ulusal kurtulufl hareketinin silahl› mücadele/savafl ile elde etti¤i potansiyelin, bu hareketin ‹talya-‹mral› süreciyle sabitlenen reformist çizgisiyle, düzene eklemlenme stratejisi do¤rultusunda kullan›lmas›n›n tezahürü olarak sahne alan gelene¤in HADEP’le beraber son çat›s›d›r. Bunlar; ulusal hareket önderli¤inde, büyük bir muharebeden, zorlu bir savafltan geçip onbinlerce flehit vererek, büyük fedakarl›klar, direnifller ve çat›flmalar sonucu oluflturulan kitlesel gücü, devrimci rotas›ndan ç›karan çizgiyi temsil etmektedirler. “Demokratik cumhuriyet” ekseninde düzene yedeklenme hedefiyle iflleyen bu projenin ürünü olarak faaliyet yürüten HADEP’in yöneticileri, faflist partilerle (CHP, ANAP, YTP, SP) ittifak giriflimlerinden sonuç alamam›fl ve nihayetinde SHP, ÖDP, EMEP ve SDP ile tutufltuklar› koltuk pazarl›¤› sonucunda DEHAP çat›s› ve EMEP, SDP ba¤lafl›¤› ile seçime kat›lm›fllard›r. Murat Bozlak daha sürecin bafllar›nda yönelimlerini bütün aç›kl›¤›yla anlat›yor ve
işçi-köylü 40 26.08.2002 tarihli röportaj›nda, “Ama CHP üzerine düfleni yapm›yor. ‹ktidar› hedefleyen sol bir birlik hedeflemiyor. Oysa birbirine yak›n anlay›fla sahip demokrasi güçleri ve partiler bu seçim öncesinde birlik yaflamal›lar.....E¤er ülke sorunlar›n›n çözümünde ortaklaflabiliyorsak, yan yana gelebiliyorsak, SP ile seçim öncesi iflbirli¤i olabilir....Biz CHP’ye a盤›z, ANAP’a ve YTP’ye de a盤›z....Kemal Dervifl’in solda birlik için olumlu bir çabas› oldu....” diyordu. Feyz bu ilkbaharda gelmifl ve Cemil Bay›k, PKK 8., KADEK 1. kongresinin temel yaklafl›m›n› özetledi¤i 26.04.2002 tarihli röportaj›nda aynen, “Klasik toplum tahlilleri, teoriler ve bayatlam›fl mücadele yöntemleriyle yürümek mümkün de¤ildir.” cümlesini sarf etmiflti. DEHAP’a yön veren çizginin düzeni y›kma, de¤ifltirme gibi bir hedefi yoktur. Sosyalizmi çoktan tarihe gömmüfl, emperyalizme “ilerici” roller atfederek silahl› savafl› “k›smi hak ve özgürlükler” mücadelesi derekesine indirmifllerdir. Bir anlamda hükümet program› say›lan seçim bildirgelerinde, emperyalizme ve faflizme göstermelik düzeyde bile de¤inilmemifl, düzen partilerinden farks›z bir icraat tablosu çizilmifltir. Borçlar›n ödenmesinden, “yabanc› sermayenin yat›r›m› için ülkede güven ortam› yarat›laca¤›” (M. Bozlak, 26.08.2002)’ndan söz etmektedirler. “Kürt sorunu”, “Bize göre TC vatandafl› olmak ortak kimliktir. Kürt kimli¤i de bir alt kimliktir. Kürt kültürü de bir alt kültürdür.”(M. Bozlak, 26.08.2002) olarak tan›mlanmaktad›r. Yani art›k “sorun” bile de¤ildir. EMEP hangi hikayeyi anlat›rsa anlats›n DEHAP genel baflkan› Mehmet Abbaso¤lu 17.10.2002 tarihli Bingöl mitinginde aç›kça “Avrupa Birli¤i’nin yolu DEHAP’tan geçer.” demifltir. Nitekim mitinglerin en revaçta sloganlar›ndan birisi “Biji AB”dir. Tabanlar›n›n, savafl›n elde etti¤i potansiyel sonucu olufltu¤u aç›kt›r. Söylemleri kurduklar› ittifaklara göre makyajlanmaktad›r. Faflist partilerle ittifak sonuç vermeyince (gerçekleflememe nedenleri kendileri de¤il karfl› taraflard›r) zorunlu olarak kurduklar› iliflkilerle daha “sol” bir dil tutturmak durumunda kalm›fllard›r. Ancak esas eksenleri dikkate al›nd›¤›nda bu seçim vesilesiyle kulland›klar› dilin i¤reti durdu¤u görülmektedir. Samimi de¤illerdir. Örne¤in M. Bozlak’›n 16.09.2002’de sarf etti¤i, “Kuzey Irak’ta anti-demokratik Saddam rejiminin y›k›lmas›ndan yana oldu¤umuz için ABD’nin müdahalesini destekliyoruz.” sözlerini gelen tepkiler üzerine inkar etmek yolunu seçmifllerdir. Nitekim, silahl› mücadeleden çark ederek emperyalistlere ve faflistlere yaranmac›, yamanmac› (ABD’den AB’ye, ANAP ve DSP’den MHP’ye kadar, bunlar›n lehine son 3 y›l içerisinde verdikleri birçok demeçleri hat›rlans›n) bir hatta sürüklenen teslimiyetçi çizginin yön verdi¤i HADEP’in seçim partisi DEHAP, kendi kitlesini dahi ayakta tutmakta zorlan›r bir duruma düflmüfltür. Türkiye genelinde (kay›tl› seçmen içinde) yüzde 76.14 olan geçerli oy oran›, Türkiye Kürdistan› ortalamas›nda yüzde 72.55 olarak gerçekleflmifltir. Oran Diyarbak›r’da yüzde 68.35’e kadar düflmektedir. Durumu, engellemelerle, bask›larla aç›klamaya çal›flmalar› boflunad›r. Zira M. Bozlak’›n bizzat kendisi 01.11.2002 tarihli son Diyarbak›r mitinginde, “1995 ve 1999 seçimlerinde görmedi¤imiz imkanlara sahip olduk bu seçimde. Bu nedenle valilere, kaymakamlara, emniyete teflekkür ediyoruz.” diye konuflma yapm›flt›r.
19
Asl›nda DEHAP’la ittifak› sandalye hesab›ndaki anlaflmazl›kla gerçekleflemeyen veya buna hiç tevessül etmeyip de ba¤›ms›z aday ç›karan ya da DEHAP’a dolayl› destek tavr›na giren, k›sacas› seçimleri boykot tavr› gelifltirmeyerek çeflitli biçimlerde de olsa seçim tezgah›na gelenleri ayn› kapsamda de¤erlendirmek gerekiyor. Zira bunlar›n ana felsefesi ayn›d›r. Re-
dirdiler.” (“Seçimler ve Devrimci Politika”, Teoride Do¤rultu, Kas›m-Aral›k 2002, say› 9, sf.20) Parlamentoyu kutsuyorsunuz. Ona bu rejimde hala ciddi bir misyon biçiyorsunuz. Ne kadar göstermelik bir kurum oldu¤unu göremiyorsunuz. ‹çindeki partilerin iktidar- muhalefet ayr›m› olmadan efli görülmedik bir tasfiyeye u¤ramas› da m› uyar›c› olmuyor? Kitlelere gitti¤inizde, hem parlamentonun ifllevini, seçimin amac› ve rolünü anlat›p hem de ba¤›ms›z adaylar›n›za oy istemeyi nas›l baflar›yorsunuz? Böyle tutars›z bir tav›rla en küçük inand›r›c›l›¤›n›z›n olamayaca¤›n› görmüyor musunuz? E¤er parlamentonun ve seçimlerin teflhiri ile “taktik” icab› u¤raflm›yoruz derseniz o zaman bunun neresi “devrimci” çal›flma oluyor? Kusura bakmay›n ama biz anlayamad›k, umar›z kitlelere anlatabilmiflsinizdir. Hofl, seçim sonuçlar›n›z tersini söylüyor ama, biz gene de iyimserli¤i elden b›rakm›yoruz. Seçimlere karfl› taktik tav›r belirlemenin k›staslar›n› ve boykot tavr›m›z›n gerekçelerini, defalarca aç›klad›k. Hiçbir konunun olmad›¤› gibi bu iflin de reçetesi yoktur. Taktik, bir döneme, sürece iliflkin sonuçlar do¤urur. “Anl›k sonuç do¤urmaz” diye yaz›p da baz› akl› evvellerden okudu¤unu anlamaz bir yan›t alm›flt›k. “Anl›k” sonuçlar› bizim bildi¤imiz kadar›yla ancak mucizeler do¤uruyor. “An”, sözlüklerde, “göz aç›p kapay›ncaya de¤in geçen za-
formizmle çeflitli biçim ve a¤›rl›kta sakatlanm›fl bu ak›mlar, parlamentoyu önemli bir mevzi olarak görme yan›lg›s›ndan baflka, kitlelerin ruh haline yabanc› kalarak kendi öznellikleriyle hareket etmifller ve seçim flartlar›n›n yasal olanaklar›ndan yararlanmak ad›na “taktik” belirlemeler yapm›fllard›r. Yasal propaganda imkan›n›n daha elveriflli olup olmamas› üzerinden seçim takti¤i belirleme zavall›l›¤›na düflmenin nas›l adland›r›lmas› gerekti¤ini do¤rusu bilmiyoruz. Bak›n bu konunun en heveslisi olan bir çevre, seçime kat›lma amac›n› nas›l aç›kl›yor : “Marksist-Leninistler ....her fleyden önce kitlelerle devrimciler aras›ndaki duvarlar› y›kmay›, yabanc›laflmay› da¤›tmay›, hiçbir araç ve yöntemi küçümsemeden devrimci bilince aç y›¤›nlar› devrimci bilinçle donatmay› ve devrime kazanmay› somut bir görev olarak alg›lad›lar. Parlamento seçimlerine de bu amaçla kat›ld›lar. Seçim dönemini y›¤›nlara ulaflma, örgütleme, ayn› zamanda komünist örgütsel yap›y› nitelik ve nicelik olarak büyütmek hedefine hizmet edecek biçimde de¤erlen-
man, bölünemeyecek denli k›sa zaman parças›, gerçek süresi ne olursa olsun çok k›sa zaman” olarak aç›mlanmaktad›r. “Anl›k” tabirini “Boykot edince sanki parlamento ortadan m› kalkacak?” ya da “Kahrolsun deyince emperyalizm veya faflizm kahroluyor mu?” türü say›klamalar için kullanm›flt›k. Kifli olay›n özünü tart›flacak durumda olmay›nca, böylesi kelime didiklemeleriyle, üstelik kelimenin anlam›n› da bilmeden u¤raflmak durumunda kal›yor. Ne ac›. Komünistleri “s›¤ analiz”lerde bulunmak, “üstün körü bildiri” kaleme almak, “politik çocukluk” yapmak, “subjektivizme” düflmek, “keyfi taktik” belirlemek ve “kuyrukçuluk” ile suçlayan baylar›m›z (“Neredesin devrimci ak›l?”, SenTEZ köflesi, At›l›m, 02.11.2002, sf.11); karfl›s›ndakileri/baflkalar›n› kendileri gibi gördüklerinden olacak, “Hatta okuduklar›, insan›n akl›na, acaba önce taktik kararlaflt›r›l›p sonra da onu hakl› ç›kartacak ‘analizler” mi yap›l›yor sorusunu bile getiriyor !” demektedirler. Boykot takti¤inin kitlelerin ruh halini
1999 seçimlerinde 1 milyon 482 bin 196 oy alan HADEP’in, 2002 seçimlerinde DEHAP olarak ald›¤› oy say›s› 1 milyon 960 bin 660’d›r. Üç y›ll›k nüfus/seçmen art›fl›yla beraber, 142 binlik oy kayb›na u¤rayan ÖDP ile ittifaktaki yaklafl›k 100 binlik EMEP ve SDP’nin varl›¤› dikkate al›nd›¤›nda, 478 binlik ka¤›t üzerindeki art›fl›n asl›nda reel bir büyümeye karfl›l›k gelmedi¤i görülecektir. Kald› ki bu kadar a¤›r bir sürecin ard›ndan sand›¤a itilen kitlelerin oyunu alamay›p yerinde saymak suretiyle gerilemek, çekim merkezi olamamak, aç›k bir seçim yenilgisi olarak de¤erlendirilmelidir. Baflta Diyarbak›r olmak üzere Kürt illerinde sand›¤›n ciddi oranda itibar kaybetmesi, ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana gibi büyük flehirlerde önceki performans›n uza¤›nda kal›nmas›, DEHAP’›n parlamento hayallerini flimdilik suya düflürmüfltür. YOL AYRIMINDA BOCALAMAK: YA REFORM‹ZM YA DEVR‹M
22 Kasım-5 Aralık 2002 ve yönelimini en do¤ru biçimde yans›tt›¤›n› ve bunun ancak parlamenter hayaller peflinde olanlar d›fl›nda herkes taraf›ndan görülebilece¤i bir süreçten geldi¤imiz unutulmamal›d›r. Blok bilefleni olmak, ard›ndan baraj› geçmek ve mazbata sahibi olmak hülyalar› erken sona erince “zorunlu” olarak “ba¤›ms›z aday” diye kendilerinin de bir fley anlamad›klar› bir “taktik” uyduranlar›n flimdi, örne¤in ‹stanbul’daki üç bölgeden ald›klar› oylarla ilgili nas›l bir hesap yapt›klar›n› do¤rusu merak ediyoruz. Nitelik de¤il de nicelik hesab›na gidince böyle durumlara düflmeniz kaç›n›lmaz oluyor. Sabah gazetesinin konuyla ilgili traji-komik haberinin anlaml› bafll›klar›n› k›namay› m›, tekzip etmeyi mi düflünüyorsunuz? (“Tan›d›klar› bile oy vermedi”, “‹stanbul’un ba¤›ms›z adaylar› için seçim hüsran oldu”, Sabah Gazetesi, 07.11.2002 : ESP adaylar›; 1. Bölge Mukaddes Çelik : 282 oy; 2. Bölge Ayfle Y›lmaz : 252 oy; 3. Bölge Ayfle Yumli Yeter : 238 oy ) Bak›n, bize ak›l vermeye kalkt›¤›n›z gazetenizin bir hafta sonraki nüshas›nda, kendi yoldafllar›n›z son derece samimi bir flekilde kitlelerin nabz›n› yans›t›rken, bu arada do¤ru tutumun ne olmas› gerekti¤inin verilerini nas›l aktar›yorlar: “Parlamentoya güvensiz olan ve özellikle de genç kuflaktan oluflan önemli bir kesim ise seçimler için kay›t yapt›rmam›fl. Bir bölümü de zaten seçimi pek önemsemedi¤inden sand›k bafl›na gitmedi.” (“Dersim halk› gelecekten yana” bafll›kl› yaz›, At›l›m, 09.11.2002) “ ESP’nin gitti¤i yerlerde karfl›laflm›fl oldu¤u bir baflka gerçek de emekçiler içinde parlamentonun çözüm olabilece¤i düflüncesinin büyük oranda zay›flad›¤›yd›. Ki bu durum seçim sonuçlar›nda da görülüyor. 450 bin seçmenin oldu¤u Malatya’da 120 bin civar›nda insan sand›k bafl›na gitmedi.” (“Emek karfl›l›ks›z kalmad›” bafll›kl› yaz›, At›l›m, 09.11.2002) Yorum yapmaya gerek var m› arkadafllar? Devrimci akl› ça¤›rmak için de art›k çok geç. Kendi gazetenizi de okumuyor olacaks›n›z ki; hem de genel yay›n yönetmeniniz, 10.11.2002 tarihinde BEKSAV’da yap›lan “Sand›ktan ç›kan Türkiye” bafll›kl›, ibret verici bir sandalye hesab›na dönen panelde, oy kullanmayanlar›n ana yöneliminin belli olmad›¤›n›, hat›r› say›l›r oranda apolitik unsurlar›n da olabilece¤ini (sanki bilinçsizce ya da apolitik bir tutumla tercihte bulunanlar sadece sand›¤a gitmeyenler içinde olabilirmifl gibi) söyleyip demagoji yaparak, kafa kar›fl›kl›¤› yaratmaya çal›flm›fl. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki Malatya ve Tunceli’deki ruh hali büyük ölçüde ülkenin dört bir yan›nda vard›. Bunu inkar eden kendini inkar ediyor demektir. fiimdi merak ediyoruz, bu iki al›nt›y› ne yapacaks›n›z. Çünkü bu kez tekzip de imkans›z. Zor bir durum ! Sizin için kulland›¤›m›z “dost” tabirini yad›rgamay›n arkadafllar. ‹çimizden geldi¤i gibi hitap ediyoruz. Yani samimiyiz. Ancak unutmay›n ki “dost ac› söyler”. Al›nmayacak, gücenmeyecek, bize ak›l vermeye kalkarken kendinizin akla muhtaç oldu¤unu görmeyi becereceksiniz. Silahl› mücadelenin yaratt›¤› potansiyele EMEP vd. gibi üflüflme politikas›na sapmamal›, bu potansiyelin ortaya ç›k›fl nedenlerini sorgulamal›s›n›z. Çünkü devrimci ak›l haz›ra konmay› de¤il haz›rlamay›, birikimin parlamento yollar›nda icazetçi bir politikayla harcanmas›na ortak olmay› de¤il o potansiyeli eski dinamiklerine kavuflturmak ve savafla yeniden kazanmak için çaba sarf etmeyi gerektiriyor.
22 Kasım-5 Aralık 2002
M A H A R A
işçi-köylü 40
20
Nepal’de Nepal Komünist Partisi (Maoist) önderliğinde Maoist gerillalar 3 yıldır Nepal devletiyle süren görüşmelerin kesilmesinin ardından Kasım 2001’de tüm ülke çapında eylemlere girişmiş, bunun üzerine ülkede sıkıyönetim ilan edilmişti. Bir yıllık bu süreçte Maoistler halk
desteğiyle etkinliğini artırırken; faşist Nepal Devleti ise emperyalistlerin desteğiyle özellikle Maoistleri destekleyen halka karşı saldırılarını yoğunlaştırdı. Son olarak NKP(M)’yi “terörist” ilan ederek ABD emperyalizminin başını çektiği koroya katıldı.
Bugüne kadar Nepal’deki gelişmeleri yakından takip ederek bunları okurlarımıza ulaştırdık. CNN’in Nepalli Maoist liderlerden NKP(M) Siyasi Büro Üyesi, ayrıca Nepal devletiyle üç yıl boyunca sürdürülen görüşmelerde Maoist heyetin başkanı Krishna Bahadur Ma-
hara ile yaptığı röportaj, bu bir yıllık sürecin başlangıcından itibaren NKP(M)’nin kamera karşısına ilk kez çıkarak sürece dair değerlendirme yapmaları açısından öneme sahip. Nepal’deki son durumu özetlemesi bakımından bu röportajı yayınlıyoruz.
Bu savafl, tarihi ve kesin bir savafl olacak Bizim sloganımız her zaman halk demokrasisi ve yeni demokrasidir. Onlar kaybedeceklerini biliyorlar, bu yüzden onlar bizim bu esnek talebimizi dahi kabul etmiCNN: Nepal devleti sizi teröristler olarak damgaladı. Bunu nasıl yanıtlamak istersiniz? Mahara: Aynen Amerikalıların El Kaide ve Taleban’ı üzerlerinde bir savaş sürdürmek için terörist olarak damgalaması gibi, benzer olarak Nepal devleti Maoist hareketi terörizm olarak kategorize etti. Çünkü bizi başından atmak istiyor. Bizim hareketimiz bir ideolojiye dayanmaktadır. Nepal halkının desteğine sahiptir. Bu hareketin ilk safhada, 6-7 yıl önce çok az bir desteğe sahip olduğu
konusunda aynı fikri taşıyorum. Biz politik bir gücüz ve terörizmi desteklemiyoruz. Terörizmin her türünü mahkum ediyoruz. Terörizm, birkaç insanın kendi bencil nedenleri için yaptıklarıdır. Fakat biz politik bir gücüz. Bu halkın hareketidir, halk savaşıdır. Bu halkın gücüdür. Bizler terörist değiliz ve bu açıktır. Terörizme karşı olduğumuzu medyaya söylemek istiyoruz. Biz terörist bir güç değiliz. Halka hizmet için, halkı kurtarmak için, ülkede eşitliğe dayalı bir toplum inşa etmek için doğru politik düşünceye sahibiz. Ve bu doğru politik düşünce ve fikre dayanarak bunun için savaşıyoruz. Bunu özellikle söylemek istiyorum. CNN: Nepal devleti sizin çocuk askerler kullandığınıza, sivillerin saldırıya maruz kaldığına ve bombalama kampanyalarıyla bu sivillerin düzenli olarak korkutulduklarına işaret ediyor. Siz Nepal çapında genel grev çağrısı yaptınız ve halk bu çağrınıza uymadığı durumda onları serinkanlılıkla öldürdünüz. Onlar bu tür hareketlerin yalnızca terörist hareket olarak nitelendirilebileceğini söylüyor. Mahara: Bunlar yalnızca Nepal devleti tarafından ortaya atılan temelsiz iddialardır. Bizim savaşan güçlerimizin içinde çocuklar yok. Ordumuza 18 yaşın altında kimseyi kabul etmiyoruz.
Ordumuzda bu yaşın altında hiç kimse yok. Bu temelsiz bir iddiadır. Hareketimiz kurulur kurulmaz, daha büyüklerin olduğu kadar çocukların da desteğine sahip olduk. Fakat onlar ordumuzun bir parçası değiller. Bizim davamız için savaşan genç militanlarımız var. İkinci olarak, Maoistlerin sivilleri öldürdüğü iddiası da yanlıştır. Gerçekte tüm bu cinayetlerden devlet sorumludur. Bu masum insanları, sadece bizim savaşımızı destekledikleri için öldüren onlardır. Nepal devleti 4 bin Maoist öldürdüğünü iddia etmektedir. Fakat gerçekte bunların % 80’inden fazlası masum sivillerdir. Biz yalnızca toplumumuzun
suçlu unsurlarını birçok kez uyardıktan sonra öldürdük. Bu da halkın önünde ve halkın istekleri doğrultusunda gerçekleştirildi. CNN: Nepal devletinin sizin savaşçılarınızı değil, Maoist sempatizanlarını öldürdüğünü söylerken ne demek istiyorsunuz? Bunun gerçekten doğru olduğuna dair bir kanıt gösterebilir misiniz? Mahara: Bizim devlete karşı yığınlarca kanıtımız var. Sadece bir örnek olarak, Kabri bölgesinde bir süre önce devletin Maoist olarak iddia ettiği 7 kişi öldürüldü. Fakat onların silahları ve cephaneleri yoktu. Onlar yalnızca masum müzisyenlerdi. Salan’da devlet tarafın-
dan yapılan bir hava operasyonunda masum insanlar öldürüldü. Bu olduktan bir süre sonra Maoistleri öldürdüklerini iddia ettiler. Devlet 4000 Maoist’i öldürdüğünü iddia ediyorsa, o zaman nerede onlardan ele geçirdikleri silahlar ve bizim savaşçılarımızın giydiği üniformalar. Devlet bunları neden gösterememektedir. CNN: ABD sizin Kızıl Kmerler gibi olduğunuzu onların 1970’lerde kullandıkları aynı taktikleri sizin de kullandığınızı söylüyor. Buna nasıl bir yanıt verirsiniz? Mahara: Dünyanın her yerinde halkın özgürlüğü için yapılan geçmiş savaşların strateji ve taktiklerini benimsiyoruz. Fakat bunu
işçi-köylü 40 mekanik olarak yapmıyoruz. Bizim Kızıl Kmerler gibi savaştığımız iddiaları kesinlikle yanlıştır. Biz kendi amaçlarımız için kendi tarzımızda savaşıyoruz. Coğrafik duruma, Nepal’in özgül koşullarına ve düşmana göre savaşıyoruz. CNN: Dünyanın sizin davanızın yapısını doğru olarak anlamaması, Nepal devletinin sizi terörist olarak yaftalamasında bazı uluslararası ihtimamlara sahip olması sizi öfkelendiriyor mu? Mahara: Bugünün dünyasında yöneticilerin hep-
si çılgın. Bir ideolojileri yok. Onların halka önerebilecekleri, herhangi bir hareket veya örgüt hakkında alınan yanlış kararları sona erdirecek hiçbir şeyleri yok. Bu bizim için şaşırılacak ya da öfkelenecek bir şey değil; fakat tabi ki tiksindirici. Onlara karşı duyduğumuz tiksinti ve nefret bize savaşmak için güç veriyor. Çünkü eğer onlar bizim doğru olduğumuzu söylerlerse o zaman herhangi bir savaşa veya devrime de ihtiyaç yoktur. Onlar o kadar bencildirler ki, asla halkın bakış açısını göremezler. Onların cahilliği bizi savaşmaya ve isyana teşvik etmektedir. Bizim bakış açımızı görebilseler, bu isyan için bir ihtiyaç kalmayacak. CNN: Nepal’de Maoistler, ordu ve güvenlik
22 Kasım-5 Aralık 2002
21 güçleri arasında süren çatışmada binlerce insan öldürüldü. Böyle bir kampanyaya daha ne kadar dayanabilirsiniz? Daha ne kadar ölümlere tahammül etmeye hazırsınız? Mahara: Bu savaş bizim isteğimiz değil. Bu ulusun yöneticileri bizleri onlara karşı bu isyanı yükseltmeye zorladı. Onlar bizi dinlerse bu savaş bir dakika içinde bitebilir. Biz, tek bir kayıp vermeden mümkün olan en kısa sürede bunu bitirmek istiyoruz. Fakat bizim istememizin hiçbir anlamı yok, bu
yöneten sınıfa bağlı. Halka haksızlık yapan yönetici sınıftır, bizim tüm yaptığımız ise direnmek. Şimdi istedikleri zaman bunu bitirmek onlara bağlıdır. Bizi buna onlar zorladı. CNN: Barış istediğinizi söylüyorsunuz, fakat neden barış yok? Barışı getirmek için her iki taraftan da ne yapılabilir? Mahara: Biz de barış istiyoruz. Yöneten sınıf ne zaman halka yetki verir, barış o zaman gerçekleşir. Biz onlardan bütün hakimiyeti bu ulusun halkına dağıtmasını istiyoruz. Yöneten sınıf, hakimiyeti halktan uzakta tuttu. Biz bir geçici hükümet ve Anayasayı değiştirme yetkisinde kongre talep ettik. Halk her neye karar verirse biz kabul etmeye hazırız ve barış işte böyle gerçekleşecek. CNN: Siz anayasayı
değişterecek bir kongre istiyorsunuz. Yönetim kurumu veya özelde kral niçin bunu istemiyor? Neden sürekli hayır diyorlar? Mahara: Bu çok önemli bir soru. Hükümet bizim anayasayı değiştirmeye yetkili bir kongre önerimizle aynı fikirde değil, çünkü kaybedeceklerini biliyorlar. Onlar yalnızca ordunun ve iktidar konumundaki bazı kadın satıcılarının desteğine sahipler. Sıradan insanlar onlara k a r ş ı l a r . Partimizin Başkanı Prac-
handa görüşmeler için defalarca başvurdu. Anayasayı değiştirmeye yetkili kongre sloganı bizim değil, kapitalistlerindir. Bizim sloganımız her zaman halk demokrasisi ve yeni demokrasidir. Onlar kaybedeceklerini biliyorlar, bu yüzden onlar bizim bu esnek talebimizi dahi kabul etmiyorlar. CNN: Durum tıkanmış vaziyette. Devlet sizin taleplerinizi kabul etmiyor ve savaş sürüyor. Hükümetin sizin güçlerinizle temas kurmadığının nedeninin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Bu çatışmayı sürdürmeyi nasıl idare edeceksiniz? Mahara: Hükümetin görüşmelere karşı olmasının sabebi, tam etkin bir savaşa hazırlanıyor olmaları. Hükümet politik bir çözümü kabul ederse, biz ateşkes için hazırız. Ordumuzu yeniden tanımlama-
ya ve ulusal bir ordu olarak teşkil etmeye hazırız. Çünkü şu anda var olan ordu yalnızca krala hizmet ediyor. Şimdiye kadar bunu söylemek için gittik, fakat öyle görünüyor ki, hükümet görüşmeler veya politik bir çözüm için hazır değil. Bu yüzden biz de karşı kuvvete zorlanmaktayız. Ve bu savaş tarihi ve kesin bir savaş olacak. CNN: Neden buna tarihi bir savaş diyorsunuz? Sonuca kadar sürecek bir savaş mı olacak? Çünkü son 4-5 yıldır her iki taraf da diğerini güçsüzleştirmeye çalışıyor, ortada pata durumu var. İki taraf da bunu yapabilmek için yeteri kadar güçlü değil. Bu yüzden bu sorun raundun, koyduğunuz gibi, kesin raund olacağını düşünüyor musunuz? Mahara: Bu son savaş olacak, çünkü başka bir çözüm yok. Kralın ordusu dışarıdan takviye güç getirmeye
hazırl a nıyor. V e
eğer onlar gelirse, biz de Nepal ve dünya halklarını bizim için savaşmalarını açıkça sağlarız. Tarih göstermiştir ki halk her zaman kazanır. Çünkü tarihi halk yapar. Yönetenler halk üzerinde yalnızca zulüm yapmayı bilirler ve bir korku atmosferi yaratırlar. Onlar yalnızca ordularını daha güçlü yapmayı düşünebilirler. Onların yasası meşru değildir, bizim savaşımız meşrudur. Bu savaş, eğer yabancı ordu çağrılırsa daha da yaygınlaşacak. Fakat kesinlikle biz kazanacağız. İşte bu yüzden buna son savaş diyoruz.
Bu son savafl olacak, çünkü baflka bir çözüm yok. Kral›n ordusu d›flar›dan takviye güç getirmeye haz›rlan›yor. Ve e¤er onlar gelirse, biz de Nepal ve dünya halklar›n› bizim için savaflmalar›n› aç›kça sa¤lar›z.
Tarih göstermifltir ki halk her zaman kazan›r. Çünkü tarihi halk yapar. Yönetenler halk üzerinde yaln›zca zulüm yapmay› bilirler ve bir korku atmosferi yarat›rlar. Onlar yaln›zca ordular›n› daha güçlü yapmay› düflünebilirler.
Biz politik bir gücüz ve terörizmi desteklemiyoruz. Terörizmin her türünü mahkum ediyoruz. Terörizm, birkaç insan›n kendi bencil nedenleri için yapt›klar›d›r. Fakat biz politik bir gücüz. Bu halk›n hareketidir, halk savafl›d›r. Bu halk›n gücüdür.
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
22
11 Eylül üzerinden yap›lan manipülasyonlar “ifle yarad›”
BUSH POL‹T‹KALARI “ONAYLANDI” ABD’de 6 Kas›m’da gerçeklefltirilen K›smi Kongre Seçimlerinde George W. Bush’un Cumhuriyetçi Partisi, Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde ço¤unlu¤u elde etti. Yani Bush’un art›k hem iç politikada halk üzerindeki sald›r›s›n›, hem de d›fl politikada dünya halklar› üzerindeki sald›rgan politikalar›n› Senato’nun ve Temsilciler Meclisi’nin de daha yo¤un deste¤ini alarak sürdürebilece¤i bir tablo ortaya ç›kard› bu seçimler. Bu sonuç, asl›nda 11 Eylül sald›r›lar› sonras›nda Amerikan halk› üzerinde estirilen flovenizm ve “terör korkusu” manipülasyonlar› düflünüldü¤ünde, daha önceden de tahmin edilebilecek bir sonuçken; özellikle son y›llarda yap›lan Kongre seçimlerinde (1996, 1998,
2000) Demokratlar›n oy oranlar›n› sürekli yükseltmeleri 2002 y›l›n›n seçimlerinde de ayn› trendin devam edece¤i izlenimini yarat›yordu. Gerçekte Cumhuriyetçilerin ve Demokratlar›n iç ve d›fl politikalar›nda Amerikan ve dünya halklar› aç›s›ndan bir farkl›l›k bulunmad›¤›n› en baflta söyleyerek bu seçimleri de¤erlendirmek gerekiyor. Zira Demokrat Partili Baflkan Bill Clinton döneminde gerçeklefltirilen Yugoslavya’ya müdahale, Somali, Bosna ve Sudan’a yönelik bombalamalar çok yak›n tarihin belleklerimizdeki izleridir. Ancak bugün fiahinler denilen kesimin en cani politikalar›n›n “onaylanmas›” anlam›nda Senato’nun % 51, Temsilciler Meclisi’nin % 52 ile bu kesimin kontrolüne geçmesi
Ç“K”P Onalt›nc› Ulusal Kongresi Pekin’de yap›ld› Haber Merkezi: Mao’nun ölümünden sonra yavafl yavafl komünist kimli¤inden ar›nan ÇKP(Çin Komünist Partisi) 16. Ulusal Kongre’sini 8-14 Kas›m 2002 tarihleri aras›nda Pekin’deki Büyük Halk Toplant› Saray›’nda yapt›. 1 milyar 300 bin nüfuslu Çin’de ÇKP’nin altm›fl alt› milyon befl yüz elli befl bin üyesi var. 13 y›ld›r ÇKP’nin bafl›nda bulunan Devlet Baflkan› ve Merkez Komitesi Genel Sekreteri Ciang Zemin kongrede aday olmazken yerine Devlet Baflkan Yard›mc›s› Hu Cintao geçti. Zemin 15. Merkez Komitesi’nin raporunu okurken Kongre’nin konular›n›n, “Deng Xiaoping Teorisi bayra¤›n› yükseltmek, Üç Temsil Teorisini hayata geçirmek, gelece¤e ilerlemek, ça¤› yakalamak, her yolla orta halli refah toplumu kurmak ve Çin’e özgü sosyalizmin yeni durumunu yaratman›n bulundu¤unu” söyledi. Kongre’de ayr›ca tüzük gözden geçirildi ve yeni merkez komitesi seçildi. Merkez Komitesi’ne 180 yeni üye seçilirken, yaln›zca 27 kad›n ve az›nl›k milliyetlerden 35 üye bulunuyor. ÇKP’deki tek iflçi kökenli Li Ruihuan’›n da emekliye ayr›lmas›yla parti yönetiminde iflçi kökenli kimse kalmad›. Kongre’de al›nan en önemli karar olarak da, patronlar›n ve özel sektör yöneticilerinin partiye üye olmalar›na, partide yükselmelerine izin verilmesiydi. Kongre’de Çin’in yabanc› sermayeye aç›lmas› yönünde stratejik düzenlemelerin yap›laca¤› da belirtildi. Üç Temsil Teorisi ile ÇKP’yi kapitalistlere açmaya çal›flan, kapitalistleri ilerici üretici güçlerin temsilcisi olarak Çin’de kapitalizmin geri dönülmez bir biçimde partiye girmesine olanak sa¤layan bu görüfle baz› üyelerin karfl› ç›kt›¤› ve eylem yapt›¤› belirtiliyor. Bu kararlar partinin ad›n›n neden hâlâ “komünist” oldu¤unu düflündürtürken Kongre süresince Pekin’in birçok bölgesinde bildiri da¤›t›larak Üç Temsil Teorisi’ne karfl› mücadele bafllat›ld›. Eylemcilerden en az 6 kiflinin tutukland›¤› belirtiliyor.
önemlidir. “DEMOKRAT”LARIN CUMHUR‹YETÇ‹LERE KARfiI KOZLARI Bugüne kadar Demokrat-
Halliburton, Hazine Bakan› Paul O’Neill Alüminyum fiirketi Headed Alcoa, Donald Rumsfeld General Instruments, Ticaret Bakan› Don Evans Petrol-Gaz fiirketi Om
d›fl politikadaki sald›rganl›k politikalar›; Di¤er yanda W. Bush dönemindeki flirket (Enron, WorldCom, Xerox vb.) yolsuzluklar› ve iflaslar›, yoksulluk ve iflsizlik oran-
2001/Cumhuriyetçi Partili George W. Bush Dönemi’nde Afganistan 1994/Demokrat Partili Bill Clinton Dönemi’nde Haiti lar›n, Cumhuriyetçilere karfl› söylemlerinde en önemli yeri onlar›n ifl çevrelerine (örne¤in petrol, çelik, silah lobilerine) olan yak›nl›¤› ve bu çevrelere vergi indirimine karfl› sosyal güvenli¤in özellefltirilmesi politikalar› tutmufltur. Cumhuriyetçi yönetimdeki isimlerin de geçmiflteki bizzat flirket yöneticili¤i vas›flar› (Bugünkü yönetim içindeki W. Bush Harken fiirketi’nin, Dick Cheney Petrol fiirketi
Brown’un genel müdürleri idiler) “Demokrat”lar taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Ancak bugün seçim sonuçlar› 11 Eylül’ün etkisiyle Amerikan halk›n›n (oy verenlerinin) ço¤unlu¤unun ekonomiyi arka plana atarak “terör” aldatmacas›ndan etkilenimini göstermektedir. Bir yanda “Demokrat”lar›n da bu flirketlerden kesinlikle ba¤›ms›z olmad›¤› (di¤eri kadar olmasa da flirket genel müdürlerinin varl›¤›) yönetimleri döneminde Amerikan halk›n›n lehine politikalar izlenmemesi,
lar›ndaki art›fl vb. dünya halklar›na karfl› sald›r› ve savafllar... Amerikan halk› bu seçimlerde (Amerika’da oy vermeme oran›n›n hep çok yüksek oldu¤u da gözönünde bulundurularak) ehven-i fler’i (kötünün iyisini) de¤il, kötünün de kötüsünü seçerek Bush’un politikalar›n› daha “rahat” yürütmesine izin vermifltir. Ancak as›l hesap alanlarda, ABD emperyalizmine karfl› mücadelede görülecektir. Ki bu konuda Amerikan halk› ve dünya halklar›n›n savafl karfl›t› gösterileri ve öfkesi esas ve gerçek veridir.
Nepal’de Maoist grev Nepal Komünist Partisi’nin 4 Ekim tarihinde Kral Gyanendra’n›n seçilmifl baflbakan› görevden alarak yerine sad›k bir kralc› olan Lokendra Bahadur Chan’› atamas›n› protesto etmek için yapt›klar› 3 günlük genel grev ça¤r›s› yine halk›n büyük ço¤unlu¤unun kat›l›m› ve gerillalar›n eylemleriyle gerçekleflti. 11-12-13 Kas›m tarihlerinde yap›lan grevde okullar ve sanayi bölgeleri tamamen kapal›yken, dükkanlar da kepenklerini indirerek greve kat›ld›lar. ABD Konsoloslu¤u’nun güvenlik flefi, iki ihbarc› ve bir polis, Maoist gerillalar taraf›ndan ölümle cezaland›r›l›rken, Ruslar taraf›ndan infla edilmifl bir hidroelektrik santraliyle, Hindistan taraf›ndan kurulu bir hidroelekrik projesi ve bir telefon santral kulesi de bombalanarak tahrip edildi. Nepalli Maoistlerin eylemleri genel grevin ard›ndan da devam etti. Gerillalar 14 Kas›m gecesi baflkent Kathmandu’nun 150 km. bat›s›ndaki Gorkha bölgesinde bir karakola düzenledikleri bask›nda 22; 600 km kuzeybat›s›ndaki Jumla kasabas›nda da bir güvenlik noktas› ve devlet dairelerine düzenledikleri sald›r›larda ise 12 “güvenlik” görevlisini safd›fl› b›rakt›lar.
işçi-köylü 40
23
22 Kasım-5 Aralık 2002
‹
fi T E E M P E R YA L ‹ Z M ‹ N D E M O K R A S ‹ S ‹
Amerikan bayra¤›n›n alt›nda; entari giydirilmifl, elleri arkadan zincirlenmifl, bafllar›na siyah maske geçirilmifl, kargo uça¤›n›n ç›plak zeminine oturtulup birbirlerine ve uça¤a naylon kemerlerle ba¤lanm›fl ABD’nin Afganistan’daki operasyonunda “ele geçirdi¤i” El Kaide esirlerinin Guantanamo üssüne götürülüflünü gösteren bu foto¤raf ABD’nin götürdü¤ü “demokrasi”nin gerçek yüzü. ABD “demokrasisinin” tek foto¤raf› bu de¤il; Yemen’de CIA, pilotsuz uçaktan at›lan füzeyle “El Kaide üyesi oldu¤una karar verdi¤i” 6 kifliyi öldürdü. Aynen ‹srail’li keskin niflanc›lar›n küçük çocuklar› öldürdü¤ü gibi. Ve kendisi gibi uflaklar›n›n da davran›fl biçimi ayn›. Bangladefl’te de “suçla mücadele” operasyonlar›nda gözalt›na al›nanlardan 21’i iflkenceyle katledildi. Ölüm nedenleri ise “kalp krizi” imifl. Listeyi uzatmaya gerek yok san›r›z. ‹flte emperyalizm ve uflaklar›; iflte demokrasi ve insan haklar›.
“ABD Profesör Sison’u yarg›layamaz”
PKP’li tutsaklar tecrit ve iflkenceye karfl› direniflte
ABD’nin Filipinler’deki yeni konumlanmas›na ve Filipinlere asker yerlefltirmesine karfl› ç›kan Filipinler Komünist Partisi ve Filipinler Ulusal Demokratik Cephe ABD’yi iyice korkutmufl olacak ki ABD FKP’nin ve Ulusal Demokratik Cephe’nin bilinen tüm temsilcilerini “terör” listesine ald›. Baflka bir gerekçeyle de yurtd›fl›nda faaliyet yürüten Profesör Maria Sison’u da terör listesine alarak ABD’de yarg›lanmas›n› istemiflti. Bu geliflmeler üzerine Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya, ‹sviçre “Sison’u Savunma Komitesi” biraraya gelerek bir bas›n metni yay›nlad›lar. ABD’nin dünya halklar›na sald›r›lar›n› devam ettirdi¤ini, bunun da bu sald›r›lar›n bir parças› oldu¤unu belirten aç›klamada “ABD flimdilerde yeni ve kanl› sald›r›lara haz›rlan›yor. Bu sald›r› hedeflerinden biri de Filipinler’deki devrimci güçlerdir. Jose Maria Sison’un terör listesine al›n›p ABD’de yarg›lanmak istenmesi bu plan›n bir parças›d›r. Buna karfl› sessiz kalmamak ve ABD’nin bu sald›r-
Her ülkedeki sömürücü ve zorba egemenlerin zulümlerinin en katmerli yafland›¤› yerlerdir zindanlar. Bugün bu zulmün yafland›¤› ülkelerden biri de Peru ve onun Challapalca-Taca hapishanesi. Bu hapishane deniz seviyesinden 5 bin metre yüksekte ve özel olarak Peru Komünist Parti’li tutsaklar için infla edilmifl. Geceleri hava s›cakl›¤›n›n eksi 25’lere düfltü¤ü, yükseklikten kaynakl› oksijen yetersizli¤inin ciddi bir sorun oldu¤u hapishanede sa¤l›k ve hijyen ortam› da kötü bir durumda. Hücreler tamamen beton oldu¤u için hiçbir flekilde ›fl›k ve hava alm›yor. Bu koflullar›n d›fl›nda hergün iflkence ve kaba daya¤a maruz kalan tutsaklar ayn› zamanda tamamen, d›flar›dan ve
gan politikalar›na karfl› ç›kmak insanl›k görevidir” denildi. Son olarak da “Sison’un hayat›n›n korunmas› için tüm kurum ve kurulufllar› duyarl› olmaya ça¤›r›yoruz” denilerek yandaki irtibat numaralar› verildi. Ana Büro Ruth de Leon Comitê DEFEND Postbus 5687, 1001 ND Amsterdam, The Netherlands Tel: +31 (0) 30-2368722 E-mail: defenddemrighs@yahoo.com In Britain/Europe DEFEND-Britain/Europe BM Box 563, London WC1N 3XX Fax: +44 (0) 870 164 0742 E-mail:europe@ilps2001.com Almanya E-mail: defendsison@yahoo.de
birbirlerinden tecrit edilmifl olarak yafl›yorlar. Bu koflullar alt›nda yaflayan tutsaklar›n birço¤u ast›m vb. hastal›klara yakalanm›fl durumda. Ancak hapishane idaresi tedavi için bir fley yapmazken özellikle hükümlü tutsaklar›n bütün tedavileri yasak. Bu uygulamalar karfl›s›nda direnifle geçen 22 PKP’li tutsak bir aç›klama yaparak 22 Ekim 2002 tarihinde Süresiz Açl›k Grevi’ne bafllad›lar. Direniflteki tutsaklar yapt›klar› aç›klamada 21 Eylül 2001 tarihinde 34 kifli olarak dövülerek ve zorla getirildikleri bu hapishanede sürekli fiziki ve psikolojik iflkence alt›nda tutulduklar›n›, iflkencenin nedenini sorduklar›nda hapishane idaresine hakaret ettik-
leri için cezaland›r›ld›klar›n› söylediklerini ifade ettiler. Son olarak 20 Eylül 2002 günü böylesi bir sald›r›yla karfl› karfl›ya gelen tutsaklar, yukar›da say›lan olumsuz koflullar›n yan›nda, hücrelerin sürekli de¤ifltirildi¤ini, d›flar›dan gelen ›fl›kta okuman›n imkans›z oldu¤unu vurgulad›lar. PKP’li 22 tutsak bafllad›klar› Süresiz Açl›k Grevi’nin taleplerini de kendilerine iflkence yapanlar›n yarg›lanmalar›, en do¤al haklar› olan aile ziyaretlerinin yap›lmas› ve esas olarak ise Challapalca-Taca Hapishanesi’nin kapat›lmas› fleklinde s›ralad›lar. Emperyalizm ve uflaklar›n›n zulmü gibi devrimci ve komünistlerin direnifli de her yerde!
22 Kasım-5 Aralık 2002
Evrensel Bak›fl BAfiKA B‹R DÜNYA MÜMKÜN AMA NASIL? Dünya Sosyal Forumu (ASF) Uluslararas› Konseyi’nin, Porto Alegre III’ten önce k›tasal yada bölgesel forumlar önerisi üzerine Porto Alegre’ye kat›lan Avrupa Sosyal Hareketleri taraf›ndan 7, 8, 10 Kas›m tarihlerinde ‹talya’n›n Floransa kentinde çeflitli etkinlikler gerçeklefltirildi. Avrupa Sosyal Forumu olarak adland›r›lan bu etkinli¤e onbinlerce insan kat›ld›. Etkinlikte gerçeklefltirilen konferanslar, forumlar ve atölye çal›flmalar›nda, küreselleflme, liberalizm, savafl ve bar›fl, haklar, yurttafll›k, demokrasi, kad›n hareketleri, eflcinsel hareketler, çocuk haklar›, ›rkç›l›k gibi onlarca konu tart›fl›ld›. Sosyal Forumun en ses getiren eylemi ise, 9 Kas›m’da yap›lan büyük yürüyüfltü. Savafl karfl›tl›¤› paydas›nda buluflan yüzbinlerce insan, “küresel direniflin” dünyay› yönetenleri tedirgin edecek bir güce ve kararl›l›¤a ulaflt›¤›n› bir kez daha gösterdi. fiu kaç›n›lmaz bir gerçek. Avrupa çap›nda bir protesto hareketi büyüyor. ‹ngiltere, ‹talya, Belçika, Almanya ve ‹sveç’te yerel ve ulusal sosyal forumlar var ya da kurulmakta. Aral›k ay›nda Brüksel’de Avrupa Birli¤i zirvesi s›ras›nda 100 bin sendikal› çal›flan gösteri yapt›. Mart ay›nda Barselona’da 500 bin kifli sermayeye ve savafla karfl› yürüdü. Ayn› ay Roma’da 3 milyon kifli, Berlusconi’ye karfl› sendikal haklar› savunmak için miting yapt›. ‹ngiltere’de Afganistan’daki sald›rganl›¤a karfl› önce 50 bin sonra 100 bin kifli gösteri yapt›. Tüm Avrupa’da özellefltirmelere, neoliberal sald›r›lara ve savafllara karfl› direnifl büyüyor. Bugün dünyada artan ekonomik ve siyasi kriz, yaln›z emperyalist tekeller aras› rekabeti k›z›flt›rm›yor, ayn›
işçi-köylü 40
24
zamanda krizin yol açt›¤› yoksulluk, iflsizlik, sosyal haklar›n budanmas› emperyalist merkezlerde toplumsal huzursuzlu¤a da yol aç›yor. Son y›larda artan “küreselleflme karfl›t›” kitlesel hareketler bunun en somut örne¤idir. Tüm bu geliflmeler ayn› zamanda emperyalist krizin giderek daha da derinleflmesine yol aç›yor. Ve emperyalistlerin bugüne kadar krizi çözmek için yapt›¤› tüm hamleler esasta baflar›s›z kald›. Ne özellefltirme, ne s›n›rs›z serbest piyasa, ne gümrük duvarlar›n›n kald›r›lmas› ve ne de s›cak paran›n hisse senedi, borsa, repo, hazine bonosu, devlet tahvili vb. ile para sermayenin dünya üzerinde dolu dizgin at oynatmas› kapitalizmin krizini çözüyor! Çözemiyor, çözemez de… Ne tekelci sermayeye sa¤lanan onca olanak, ne giderek çöküfle giden borsa, ne serseri may›n gibi dolaflan s›cak para ve ne de Daimler/Chraisler örne¤indeki gibi flirket evlilikleri kapitalizmi krizden ç›karam›yor. Tüm bu aray›fllar›n mant›¤› krizi sürdürülebilir çizgide tutup, kontrollü yönetmektir. Bu yönetmede aslolan da sermayenin eme¤e, mazluma, güçsüze sald›r›s›d›r. Hiç flüphesiz bu sald›r›lar daha da çok yönlü ve kapsaml›d›r. Özellikle ABD’de yaflanan “11 Eylül sald›r›s›”yla birlikte terörizm demagojisi ile ezilen halklar cephesinde anti-emperyalist, özelde ABD karfl›t› tepkiye karfl› emperyalistlerin ve suç ortaklar›n›n terörü artt›/art›yor. Yani karfl›-devrimci güçler “11 Eylül sald›r›s›”n› uygulad›klar› ve uygulayacaklar› terörün maskesine dönüfltürdüler. Ki bu sald›r›lar›n ABD’nin direk veya dolayl› plan› olmas› çok yüksek bir ihtimaldir. En
az›ndan sonuçlar› itibariyle bakt›¤›m›zda bu sald›r›dan flimdilik en “karl›” ç›kan ABD emperyalizmi oldu. fiu aç›k ki, emperyalistleri ve uflaklar›n› bu karfl›-devrime sürükleyen gerçek olgu, içinde bulunduklar› ekonomik-siyasi krizdir. Bu krizin ciddi bir toplumsal huzursuzlu¤a yol açaca¤›n› öngören emperyalistler “anti-terör yasalar›” ile militarizme kilitlenmekteler. Son süreçte Avrupa merkezli küreselleflme karfl›t› hareketlere karfl› uygulanan fliddet, uygulanan militarist politikan›n daha da güçlenece¤inin habercisidir. Elbette ki, ç›plak zor olay›n bir boyutudur. Avrupa ve ABD merkezli olarak giderek artan ›rkç›l›k, flovenizm, yine iflçi s›n›f›n›n a¤›r bedellerle kazand›¤› sosyal haklar›n birer birer budanmas›, var olan hak ve özgürlüklerin s›n›rlar›n›n giderek daha da daralt›lmas›, bize, yaflanan krizin çap›n› ve emperyalistlerin bu krizi hangi yöntemle “çözmeye” çal›flacaklar›n›n iflaretini de vermektedir. Hiç kuflkusuz her fley karfl›t›yla vard›r. Emperyalizm merkezli küresel sömürü, küresel karfl›-devrimci terör halklar›n küresel tepkisine ve öfkesine yol aç›yor. Avrupa merkezli küreselleflme karfl›t› gösteriler, farkl› uluslardan kitlelerin, antikapitalist ya da kapitalist sistemin yaratt›¤› sonuçlara tepki duyan kitlelerin bulufltu¤u merkezler haline geldi. Bu protesto gösterilerine kat›lan protestocular›n hepsi kapitalizme karfl› de¤il, önemli bir kesimi kapitalizmin baz› sonuçlar›na karfl›d›rlar. Yani ideolojik flekilleniflleriyle/durufllar›yla sistem d›fl› de¤il sistem içi hareketlere dahildirler. Örne¤in Avrupa Sosyal Forumu’ndan önce Porto Alegre’de düzenlenen toplant›larda silahl› mücadeleyi savunan anlay›fllar konuflturulmam›fl ancak parlamentoda yer alanlara söz verilmifltir. Bu Sosyal Forumun kendi içerisindeki çeliflkisidir. S›n›fsal bir perspektiften ç›k›fl almak yerine, “ne olursa olsun ama yine de gelsin” mant›¤›n›n varaca¤› sonuç budur. Düzen içerisinde dü-
zene muhalif olmak. Ya da daha net bir deyimle bugün mücadele edilen sorunlar›n yarat›c›s›, gerçek sahiplerine yönelmek yerine sadece bu sonuçlar› tart›flmak! Hiç kuflkusuz bu iyi bir fleydir. Ancak yeterli de¤ildir. Yeterli olabilmesi için mücadelenin büyütülmesi ve bu mücadelenin gerçek sebeplerine yöneltilmesi gerekmektedir. Buda hiç kuflkusuz ki kapitalizmdir, emperyalizmdir. Yüzbinler kendi yaflamlar›ndan ç›kard›klar› sonuçlarla bir fleyleri protesto etmektedir ancak bu protesto ve tart›flma yeterli de¤ildir. Gerçek olan budur. Di¤er bir gerçek ise; bu objektif tablo devrimci ve komünist hareketler için ortaya iyi olanaklar sunmaktad›r. Enternasyonalist proletaryan›n ve emekçilerin devrimci mayalanmas›n›n olanaklar› do¤makta ve güçlü bir antiemperyalist mücadele mayalanmaktad›r. Devrimci ve Komünist güçler birleflik bir anti-emperyalist mücadele perspektifi ile var olan bu tabloyu devrim lehine çevirme görevi ile yüz yüzedir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda Halklar›n Uluslararas› Ligi örgütlenmesinin önemi bir kat daha artarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Emperyalist sald›rganl›¤›n dalga dalga yay›lmas› karfl›s›nda tüm dünyada geliflen anti-emperyalist hareketlerin en büyük handikaplar›ndan birisi de önderlik sorunudur. ILPS’nin 1. Çal›flma Grubu’nun çal›flma raporlar›nda yer alan “Küreselleflmeye karfl› gerçekleflen uluslararas› gösteri ve protestolar da antiemperyalist güçlerin kat›l›m›n› ve buradaki liderlik rolünü kuvvetlendirmek” cümlesi de verilen önemin bir yans›mas›d›r. Bu noktada bu hareketlerin gerçek hedeflerine yöneltilebilmesi ancak ve ancak bu tür müdahaleler ile gerçeklefltirilebilir. Ezen ile ezilen savafl›m› sürüyor. Emperyalist tekeller aras› rekabet tüm h›z›yla devam ediyor. S›n›f savafl›m› tarihin motorudur. Tarih hükmünü sürdürüyor… Bu konuda net olmak gerekir. Bunun alt›n›n sürekli çizilmesi gerekir. Bu konuda en ufak bir taviz kabul edile-
mezdir. Emperyalizm Lenin yoldafl›n tan›mlad›¤› özellikleri oldu¤u gibi tafl›maktad›r. Bugün Lenin taraf›ndan belirtilen özelliklerin yerli yerine oturdu¤unu, bu özelliklerin geliflti¤ini görüyoruz. Bu anlamda önemli bir geliflmenin oldu¤u do¤rudur. Bu geliflme görevlerimizi de, çal›flma tarz›m›z› da etkilemektedir. Emperyalistler, enerji kaynaklar›n›n yo¤unlaflt›¤› bölgelerde yükselen bir rekabet içindedir. Bu ne kadar gerçek bir olgu ise dünyada ve co¤rafyam›zda devrimci ve komünist hareketin da¤›n›kl›¤›, geliflen toplumsal muhalefete önderlik etme konusundaki zay›fl›¤› da bir o kadar gerçektir. Özellikle bu kaos ortam›nda birçok devrimci hareket ideolojik olarak gereken netli¤i, tüm bu yaflananlar›n neden ve niçinlerine do¤ru bir yan›t verme becerisini gösteremedi. Asgari düzeyde gereken netli¤in sa¤lanamamas› hem yeni dünya düzeni ideologlar›n›n demagojilerine ve hem de onlar›n sol içindeki uzant›lar›na karfl› güçlü bir mücadele yürütülmesine engel oluyor. Bugün dünya devrim ve komünist hareketi içerisinde Maoistlerin hat›r› say›l›r bir güç olmalar› tesadüfi de¤ildir. Tam aksine bu, Maoistlerin s›n›f savafl›m› noktas›nda sahip olduklar› öngörü ve derin bir kavray›fl›n ürünüdür. Çünkü Maoistler sosyalizmde s›n›f savafl›m› konusunda bilinçliydiler ve “geriye dönüfller” sorununda haz›rl›kl›yd›lar. Dolay›s›yla SSCB, Çin ve di¤er ülkelerdeki ihanetler Maoistleri devrim mücadelesinde daha az etkiledi. ‹flte bugün Peru’da, Filipinler’de, Nepal’de, Hindistan’da Maoistler önderli¤indeki Halk Savafllar›n›n kararl›l›¤›n› bu ideolojik zeminde aramak en do¤ru yaklafl›m olacakt›r. Bu ayn› zamanda bize baflka bir dünyan›n mümkün oldu¤unu ancak bunun do¤ru bir hatta yürünerek gerçeklefltirilebilece¤ini göstermektedir.
işçi-köylü 40
25
22 Kasım-5 Aralık 2002
TOKAT’TA YÖRE FM-‹HANETÇ‹-‹T‹RAFÇI ORTAKLI⁄I SÜRÜYOR!
Gazetemiz ve muhabirlerimiz köylerde hedef gösteriliyor ‹ktidar ömrünü uzatmak, muhaliflerini bast›rmak, yok etmek için elinden geleni ard›na koymayan devlet, kendine muhalif güçlere karfl› gerek askeri gerek kül-
FM’in bu yönlü manipülelerine gazetemizin geçmifl say›lar›nda yer verdik. Yöre FM’in Tokat halk›n› kand›rma, düflüncelerini manipüle etme sal-
sadece flunlard›r; Y›llard›r emek sarf edilen, onca bedel ödenen de¤erlere nas›l alçakça ihanet edilir, nas›l korkakça kaç›l›r. 27 y›ll›k bir devrimci faaliyetten sonra
türel gerekse ideolojik sald›r›lar›n› sürdürüyor. Özellikle devrimci ve komünistlerin faaliyetinin oldu¤u bölgelerde bu sald›r›lar daha üst boyutta yaflan›yor. Dün T. Kürdistan›’nda Kürt halk›n›n PKK gerillalar›na deste¤ini engellemek, gerillayla halk›n ba¤›n› koparmak için Diyarbak›r’da bizzat devletin denetiminde korsan yay›n yapan “Diclenin sesi” radyosu çald›¤› Kürtçe ezgiler ve konuflturulan ihanetçi-itirafç›lar Kürt halk›n› devletten yana, gerillaya karfl› k›lman›n manevras›yd›. Bugünse yine ayn› amaçla Tokat ve çevresinde yay›n yapan Yöre
d›r›lar›n›n son maflas› da uzun y›llar DHKP/C örgütünde yer ald›ktan sonra, ekme¤ine-suyuna ortak oldu¤u köylüleri ele veren Semih Genç adl› itirafç›-hain. Günün belli saatlerinde teslimiyet ve ihanet na¤melerini dillendiren Semih Genç’i kullanan Jandarma ilerlemifl yafl›n›, ailesini malzeme etti¤i bu ihanetçi-itirafç› vas›tas›yla gerillay› gözden düflürmeye, halk› devletin büyüklü¤üne inand›rmaya çabalamaktad›r. Daha önce baflka itirafç›-ihanetçiler vas›tas›yla yap›lan bu yay›nlardan Semih Genç’in konuflmalar›n› dinleyenler biliyorlard›r, dillendirilen
neden ihanetçi oldu¤unu “çünkü düflüncelerim de¤iflti” diyerek aç›klayan ihanetçi Semih Genç gaf› tam da burada yapm›flt›r. Nas›l ihanetçi oldu¤unu itiraf etmifltir. Bunca zulmün vahfletin oldu¤u bir sistemde insanca de¤erleri yüceltmenin, büyütmenin yegane yolu olan devrimci yaflama s›rt›n› dönenlerin, ihanet edenlerin elbetteki düflüncesi de¤iflmifltir. Ayn› zulüm, ayn› sömürü vard›r, bunun örgütlü bir güçle son bulaca¤› gerçekli¤i de geçerlili¤ini koruyorsa Semih Genç için de¤iflen fley kendisinin ifade etti¤i gibi düflünceleridir. Biz yerine benin, cesaret
yerine korkakl›¤› esas olmas›, ezilenden de¤il ezenden yana olmas›d›r. Konuflmalar›nda devrimci ve demokratlar›n en do¤al yasal örgütlükleri olan Halkevlerini de hedef gösteren, ihanetçinin icraatlar› bununla da bitmiyor. Semih Genç Jandarmayla birlikte özellikle da¤ köylerini dolaflarak köylülere ihanetini anlatmaktad›r.. Yerel kaynak lardan ald›¤›m›z bilgi lere göre Keçeci, Kar k›n, Çerdi¤in... gibi köy lerde yap›lan bu toplan t›larda jandarman›n köylüleri ihbarc›l›¤a yö neltme, bast›rma sald›r› lar›nda gazetemiz de he def gösterilmifltir. Bölgede düzenlenen festivallere muhabir olarak kat›lan, do¤all›¤›nda köylülerin dertlerini-s›k›nt›lar›n› dinleyen-sohbet eden muhabirlerimize yöneliik “onlar ga zeteci k›l›¤›ndaki terö ristlerdir, gelir kad›nla r›n›zla-k›zlar›n›zla konu flur, kand›r›rlar, onlara kanmay›n. Geldiklerin de bize telefonla bildi rin” fleklinde konuflma-
lar yap›larak hem köylüler ihbarc›l›¤a sevkedilmekte hem de gazetemizin kitlelerle ba¤› kopar›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Gazetemizin halktan, ezilenden yana halk›n umudu olma iddias› ve kararl›l›¤›yla kitlelere ulaflmas›n› hazmedemeyenlerin gazetemiz flahs›nda devrimci ve komünistlere yapt›¤› bu sald›r›lar› elbetteki baflar›l› olamayacakt›r. Gazetemizin ulaflt›¤›, sesimizin gitti¤i insanlar bilmektedir ki devrimci ve komünistler ezilen emekçi halk için birçok bedeli göze almaktad›r ve halkla hiçbir al›p veremedi¤i yoktur. Gerek bölgede gerek ülkemiz genelinde halk bugüne kadar devletin ve kolluk güçlerinin elinden çekmifltir ve hala çekmektedir. Bu bilinci kitlelere tafl›yan ve onlar›n sesigözü-umudu olmaya çal›flan gazetemiz flahs›nda devrimci ve sosyalist bas›na yap›lan bu sald›r›y› k›n›yoruz.
Gazi Üniversitesi’nde sivil faflist sald›r› Ankara: Üniversitelerde ve liselerde s›k s›k yaflanan sivil faflist sald›r›lar›n bir yenisi de Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm E¤itim Fakültesi’nde yafland›. 13 Kas›m 2002 tarihinde saat 18:30 s›ralar›nda Murat Korkut ve Serkan Onur Y›ld›z isimli 2 ö¤renci 15-20 kiflilik sivil faflist bir grubun b›çakl›-sopal› sald›r›s›na u¤rad›. Sald›r›n›n ard›ndan Gazi Üniversitesi T›p Fakültesi Acil Servisi’ne kald›r›lan Korkut ve Y›ld›z’›n sa¤l›k durumlar›n›n ciddiyetini korudu¤u ve doktor kontrolünde olduklar› bildirildi. Sivil faflistlerle, idarenin ve polisin iflbirli¤i yapmas›n›n en somut örne¤i olarak Gazi Üniversitesi’nde sald›r›y› yapanlar yerine sald›r›ya u¤rayan devrimci ö¤renciler gözalt›na al›nmaya çal›fl›ld›. Ankara Terörle Mücadele fiubesi’nin bu tavr› bir kez daha okullar›ndaki polis-idare-sivil faflist iflbirli¤ini ortaya koymaktad›r. Yap›lan faflist sald›r›n›n ard›ndan Ankara Gençlik Derne¤i Giriflimi üyeleri 14 Kas›m 2002 tarihinde Yüksel Caddesi-‹nsan Haklar› An›t› önünde biraraya gelerek bas›n aç›klamas› yapt›. Yap›lan sald›r›y› protesto eden Ankara Gençlik Derne¤i Giriflimi ad›na bir aç›klama yap›larak; “bu yaflananlar karfl›s›nda herkesi faflizme karfl› örgütlenmeye ve mücadele etmeye ça¤›r›yoruz. Sald›r›n›n sorumlular›ndan hesap soraca¤›z” denildi.
26
22 Kasım-5 Aralık 2002
işçi-köylü 40
Kavga “f›rt›nalar içinde b›çak s›rt›nda” sürüyor Komünist Önder Mehmet Demirda¤’›n kaleminden
Partimizin önündeki temel görev:
Politikleflme* artimizin yaflad›¤› çok çeflitli ve boyutlu sorunlar›n her biri çözüm, müdahale bekliyor. Ama bunlar› ayn› anda ve ayn› a¤›rl›kta e¤ilerek çözmeye çal›flmam›z ne mümkündür, ne de do¤rudur. Yapmam›z gereken en yak›c›, di¤er sorunlar›n çözümünde en etkili olan soruna en baflta e¤ilerek, en baflta bu sorunun üzerine yo¤unlaflarak sorunlar›m›z› ele almakt›r. Partimizin mevcut ideolojik-politik-örgütsel hatt› çok yönlü ve boyutlu bir derinlefltirme, gelifltirme ve güncellefltirme ihtiyac› duymaktad›r. Ama bu ne bir anda olacakt›r, ne de gizli ya da aç›k s›n›f mücadelesinin d›fl›na ç›k›larak sa¤lanacakt›r. Partimizin sürece yay›lm›fl planl› ve üretken bir ideolojik-siyasi tart›flma sürecini, mevcut örgütsel yap›s›n› daha da s›k›laflt›r›p, s›n›f mücadelesine müdahale ve önderlik etme çabas›n› da sürdürerek yaflamas› zorunludur. Bunu sa¤layabilmesi de Partimizde sa¤l›kl› bir tarzda yarat›lm›fl ve infla edilmifl politikleflmenin kurum ve araçlar›na sahip olup olmamas›yla do¤rudan iliflkilidir. Mevcut politikleflme düzeyiyle, politikleflmenin kurum ve araçlar›n›n mevcut haliyle Partimizin bu yerine getirilmesi mutlak görevi gere¤ince baflarmas› kesinlikle mümkün de¤ildir. Hem politika üretme, yayma ve kavratma faaliyetinin KP’lerdeki temel niteli¤ini, Partimizin bu faaliyetlerdeki düzeyiyle ve bunun sonucunda geldi¤i mevcut haliyle ele ald›¤›m›zda politikleflmenin önümüzdeki temel görev oldu¤u gibi a盤a ç›kmaktad›r. Partimiz sorunlar›n› çözecekse en baflta bu temelde bir anlay›fl birli¤ine varmak zorundad›r. Politikleflmenin önündeki temel engellerin s›n›f mücadelesine s›rt›n› dönme, salt askeri bak›fl aç›s›n›n etkileri, kendili¤indencilik ve subjektivizm oldu¤unu yukar›da belirtmifltik. Parti bu süreçte de gizli ve aç›k halleriyle ortaya ç›kan s›n›f mücadelesine s›rt›n› dönme ve Parti çizgisini ask›ya alma anlay›fl›n› ideolojik-politik belirsizli¤e, örgütsel da¤›lmaya ve s›n›f mücadelesini terketmeye yol açaca¤›n› bilince ç›kararak aflmal›d›r. Parti, salt askeri bak›fl aç›s›n›n etkilerini, politikan›n, politik önderli¤in, politikleflmenin temel oldu¤unu, herfleyi tayin eden, yöneten ve önünü açan güçler oldu¤unu tereddütsüz ve apaç›k bir tarzda bilince ç›kararak aflmal›d›r. Parti kendili¤indencili¤i, bir belirlemenin gerekleri yerine getirmeden, salt belirlemelerle sorunun çözülemeyece¤ini, çözülemedi¤ini, belirlemelerin somutlanmas›, bu belirlemelerin gerektirdi¤i kurum ve araçlar›n mutlak suretle infla edilmesi, iflletilmesi ve kurumsallaflt›r›lmas› gerekti¤ini bilince ç›kararak aflmal›d›r. Parti subjektivizmi, ciddi ideolojik-politik-örgütsel belirsizlikler, yetmezlikler, eksiklikler yaflad›¤›n›, bunlar› mevcut politikleflme düzeyi ile aflamayaca¤›n› bilince ç›kararak aflmal›d›r. Tüm bunlar›n sonucunda; Parti s›n›f mücadelesine Parti çizgisi do¤rultusunda müdahale hedefini yitirmeden, örgütsel yap›s›n› daha da s›k›laflt›rmaya çal›fl›rken politikleflmenin Partimizin bu süreçte yakalamas› gereken esas halka oldu¤unu, bunu kavraman›n yaflamsal oldu¤unu net bir flekilde bilince ç›karmal›d›r. Bu belirleme bizi politikleflmek için “neler yapmal›y›z” sorusuna götürecek, politikleflmenin kurum ve araçlar›n›n inflas› ve iflletilmesi için “neleri bilince ç›karmal›y›z, hangi ad›mlar› atmal›, hangi politikalar› oluflturmal›y›z” sorular› bunun ard›ndan gündemimize girecektir. Bu sorular›n hepsine yeterli, doyurucu yan›tlar vermemiz belki bugün mümkün olmayacakt›r. Ama do¤ru sorunlar› önümüze koymam›z, esas u¤raflmam›z, çözmemiz gereken sorunlara yo¤unlaflmam›z, çözemeyece¤imiz sorunlar›, temel olmayan, di¤er sorunlar›n çözülmesinin önünü açmayacak sorunlar› önümüze almaktan kat kat yararl› olacakt›r. Ancak bu sorulara verilen yan›tlarla di¤er sorunlara getirilecek çözümler bir anlam kazanacak, ifllevli olabileceklerdir. * Proletarya Partisi’nin flehit düflen 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirda¤’›n Parti’nin politikleflme sorunu üzerine kaleme ald›¤› yaz›dan bir bölüm.
P
“Kavga amans›z ve kat› Kavga, dedikleri gibi destans›” “Var›lacak yere kan içinde var›lacak” gerçe¤i geçmiflten bugüne de¤in yaflanm›fl ve yaflanmakta olan tüm s›n›flar mücadelesinde defalarca do¤rulanm›fl ve bugün de dünyada, hem de ülkemizde süren s›n›fsal ve ulusal mücadeleler taraf›ndan do¤rulanmaktad›r. Bu gerçeklik özellikle de faflizmin hüküm sürdü¤ü, burjuva demokratik taleplerin dahi kan, zulüm ve vahfletle bast›r›ld›¤› ülkelerde çok daha yal›n, çok daha ç›plak ve tüm ac›mas›zl›¤›yla gözler önündedir. Çünkü çeliflkiler çok daha derin, çok daha keskindir. Ve hesaplaflma da o kadar fliddetlidir. Ülkemiz devrim ve karfl› devrim cephelerinin bu nesnel konumlan›fl›, devrimi gerçeklefltirmek, iflçi s›n›f› ve emekçi halk› kurtulufla götürmek noktas›nda samimi olan komünist ve devrimci güçleri silahl› mücadeleyi temel mücadele biçimi olarak ele almay›, karfl›
devrimci zoru devrimci zorla y›kacak bir örgütlenmeyle bu kavgaya soyunmay› ve bu gerçeklikte ›srar etmeyi zorunlu k›lar. Karfl›-devrimle girilen bu amans›z kavgada bedel ödemek ve bedel ödettirmek s›n›f mücadelesinin zorunlu yasas›d›r. Bedel ödemeyi göze alamayan bedel ödettiremez. Bu gerçekli¤i kavramayan, kendisini buna göre donatmayan, karfl›-devrim cephesiyle girdi¤i ya da girdi¤ini sand›¤› kavgada bafltan kaybetmifltir. Proletarya Partisi genel anlam›yla s›n›flar mücadelesinin özelimizde de ülkemizde devrim ve karfl›-devrim cephesinin bu nesnel konumlan›fl›n› kavram›fl, bu gerçeklik üzerinde kurulmufl, bu gerçekli¤i temsil etti¤ini ve bu noktada ›srarl› oldu¤unu ideolojik-politikörgütsel-pratik konumlan›fl›yla ve bugüne kadarki flanl› mücadele tarihiyle ispatlam›flt›r. “Karadeniz bunu duysun derinliklerin; O ateflli gö¤üsleri delen
hançerin Kabzas›n› alaca¤›z biz elimize!” 23 Kas›m 1997 enternasyonal proletaryan›n k›z›l kavga bayra¤›n›n bir kez daha faflizmin burçlar›na dikildi¤i gün. 23 Kas›m 1997 ülkemiz proletaryas› ve ezilen emekçi s›n›flar›n öncü kurmay› Proletarya Partisi’nin Genel Sekreteri Mehmet Demirda¤ ve savaflç›lar› Ümit Dinler, Ümit San, Dilek Konuk ve Duran Salman’›n Ese Yaylas›’nda tohumlaflt›¤› gün. Karadeniz topraklar› bir kez daha flehitlerimizin, onurun, bafle¤mezli¤in, s›n›f bilincinin, iflçi s›n›f› ve emekçi halka ölüm pahas›na ba¤l›l›¤›n, Parti’ye, devrime sevdal› komünistlerin kanlar›yla k›z›la kesti 23 Kas›m 1997’de. Bir kez daha Karadeniz yefliliyle, mavisiyle, h›rç›n dalgalar›, sarp geçitleri, bafle¤mez da¤lar›yla k›z›l kanlar›m›z önünde selama durdu. Partizanlar›n yi¤itlikleri, bafle¤mezlikleri karfl›s›nda boynunu büktü.
işçi-köylü 40
27
22 Kasım-5 Aralık 2002
Kas›m’›n k›z›ll›¤›nda
dokuz Partizan!
Proletarya Partisi’nin 3. Konferans› 1986’da Dersim’de yap›lacakt›r. Kas›m sonlar›nda delegeler Dersim’e giderek, Konferans haz›rl›¤›na bafllarlar. Partizanlar›n bölgede dolaflt›¤›n› haber alan devletin kolluk güçleri, daha önceden bölgeye y›¤m›fl olduklar› askerleriyle operasyona geçerler. Ald›klar› duyumlar do¤rultusunda özellikle Mercanlar bölgesinde yo¤unlaflt›r›lan operasyonda, 21
Kas›m’da bu bölgeyi kuflatmaya bafllarlar. Geliflmelerden haberdar olan Partizan Birli¤i bölgeyi terketmeye çal›flmaktad›r. Gece boyunca seyir halindeki birlik, acil ihtiyaçlar›n›n temini için yollar› üzerindeki bir eve girerler. Ayn› anda bölge üzerinde helikopterin dolaflmas› ve gittikçe yaklaflan düflman birliklerini farketmeleri üzerine evi terkederek belli bir mesafeye çekildikten
sonra arazinin kuytuluk bir yerinde mevzilenirler. Evi bas›p arayan düflman, boflalt›lm›fl oldu¤unu görünce arama ve operasyonlar›n› o çevrede sürdürür. Düflman›n Partizanlar› farketmesiyle çarp›flmalar bafllar. Bütün güçleriyle operasyona ç›kan düflman, hemen çat›flma alan›nda yo¤unlaflarak gerilla mevzisini dört bir yandan atefl çemberine al›r. Düflman, helikopterden sürekli bomba ve lav atefli atar. Mevzideki gerillalar›n, çemberi yaracak yeterli silah ve cephanesi yoktur. Birço¤unda av k›rmalar› vard›r. Güçler bak›m›ndan bu dengesizli¤e karfl›n sabah erkenden bafllayan çat›flma, genifl bir alana yay›larak ö¤leden sonraya dek sürer. Düflmandan bir askerin öldü¤ü, bir erle bir subay›n yaraland›¤› 22 Kas›m 1986’daki bu çat›flmada Konferans delegelerinden Hüseyin Tosun, R›za Sökmen, Zeki Uygun, ‹brahim Polat, Ünal Küçükbayrak, Ali R›za Boyo¤lu, M. Kemal Y›lmaz, savaflç›lardan Kamile Öztürk ve ‹smail Do¤an katledilir.
Mehmet Zeki fierit 1971 y›l›nda üniversite ö¤rencilerinin akademik-demokratik mücadelesine kat›lan Mehmet Zeki fierit Proletarya Partisi’nin kurulmas›yla birlikte onun aktif militanlar› ve kadrolar› aras›nda yerini alm›flt›r. Yetmiflli y›llarda bir ihbar sonucu evini saran polislerle saatlerce çat›flan Mehmet Zeki son mermisine kadar direnerek tutsak düflmüfl, sonras›nda ise müebbet hapse mahkum edilmifltir. 1977 y›l›n›n Mart ay›nda zindan duvarlar›na “O duvar duvarlar›n›z v›z gelir bize v›z” yazarak firar etmifltir. Kendini yeniden daha güçlü yaratman›n sembollerinden olan Mehmet Zeki’nin kald›¤› ev 23 Ekim’i 24 Ekim’e ba¤layan gece düflman güçlerince sar›l›r. Burada teslim ol ça¤r›lar›na silahla karfl›l›k veren Mehmet Zeki fierit, yaral› bir flekilde tutsak düfler. Bir ay süren iflkenceler karfl›s›nda düflman› acze düflürerek 24 Kas›m 1977’de ölümsüzleflir.
Zeki Uygun’un kaleminden
Parti flehitlerini an›yoruz
‹brahim K›r Dersim Ovac›k do¤umlu olan ‹brahim K›r, ekonomik sebeplerle geldi¤i ‹stanbul’da devrimci düflüncelerle tan›flarak, Proletarya Partisi saflar›nda mücadele yürütür. Aral›k 1980’de gözalt›na al›nan ‹brahim K›r iflkence sonucu katledilir.
Suna Y›ld›r›m
Timur Demir
Besime Do¤an
1 Aral›k 1986 tarihinde Dersim’de TC askerleriyle Partizanlar aras›nda ç›kan çat›flmada Timur Demir, Suna Y›ld›r›m ve Besime Do¤an flehit düfltüler.
S›n›f mücadelesinin önemli ve amans›z bir dönemecinden daha geçtik, geçiyoruz. Y›llard›r dört bir yandan atefl alt›nda tutulan ve kesin yenilgiye u¤rat›lmaya çal›fl›lan partimiz üzerinde kümelenen kara bulutlar h›zla da¤›lmaya yüz tutmufltur. Partimizin ufku giderek daha da genifllemeye, yolu giderek daha da ayd›nlanmaya bafllam›flt›r. O günümüz dünyas›ndaki istisnai komünist nüvelerden birisi olarak flimdi hem ülke düzeyinde hem de uluslararas› planda ak›ma karfl› yüzmektedir. Ve art›k onu tutabilmek ya da gitti¤i yoldan geri çevirebilmek aç›k-gizli, maskelimaskesiz hiçbir komünizm düflman›n›n harc› de¤ildir. Partimiz gelece¤in kendisinin oldu¤unun bilincindedir ve hâlâ dört bir yandan atefl alt›nda olmas›na ra¤men bugün gelinen noktada gelece¤e çok daha güvenle bakmaktad›r. Zira, kurucu önderimiz ‹brahim Kaypakkaya yoldafl›n üzerine gerdi¤i teorik z›rh sayesinde bugüne kadar geçen süreç içinde herhangi bir nitelik dönüflümüne u¤ramadan varl›¤›n› koruma baflar›s› gösteren partimiz, uzun y›llar›n ürünü olarak kan-can pahas›na edinilen zengin bir mücadele, deney ve tecrübesi zemini üzerinde, zafere aç›lan kap›y› ad›m ad›m aralamaya bafllam›flt›r bile. Geçmifl zengin mücadele deney ve tecrübesini sa¤l›kl› bir senteze tabi tutma, geçmiflin ilkeli ve kapsaml› bir özelefltirisini yapma ve geçmiflten ç›kar›lacak olan do¤ru dersleri gelece¤imiz için güçlü bir silah haline getirme merkezi görevine, di¤er s›n›f mücadelesi görevlerini de mümkün oldu¤unca aksatmadan s›k› s›k›ya sar›lan partimizin, bugün gelinen noktada ileriye do¤ru büyük bir s›çrama yaparak bütün gücüyle yeniden s›n›f mücadelesinin engin denizine aç›lmas› ve zaferden zafere koflmas› kaç›n›lmazd›r. Bu, tarihin karfl› konulamaz ve durdurulamaz bir ak›fl› olacakt›r. *22 Kas›m 1986’da Dersim Ovac›k Hürmük Mezras›’nda flehit düflen 3. Konferans delegelerinden Zeki Uygun’un Ocak 86’da parti flehitleriyle ilgili ç›kar›lan ‹flçi Köylü Kurtuluflu Özel Say›s›’nda yer alan yaz›s›.
‹sa Demirbafl 23 Kas›m 1979 tarihinde Mehmet Zeki fierit’in ölüm y›ldönümünde yap›lan bir eylemde polisle girdi¤i çat›flmada iki polisi yaralarken kendisi de a¤›r yaraland›. Kald›r›ld›¤› hastanede tedavi edilmeyerek iflkencede katledildi.
Veysel Uyar
Erdo¤an Tekin
5 Aral›k 1981 tarihinde Ovac›k’a ba¤l› Hülükufla¤› köyü ihbar sonucu çembere al›n›r. Düflman güçleriyle Partizanlar aras›nda ç›kan çat›flmada düflmana da kay›p verdirten Veysel Uyar ve Erdo¤an Tekin flehit düfler.
22 Kasım-5 Aralık 2002
28
işçi-köylü 40
Devletin ayd›n düflmanl›¤›:
Hasan Basri Ayd›n tutukland›
‹stanbul: Yaflam› boyunca tavr›n› her zaman ezilen, sömürülen, haks›zl›¤a u¤rayandan yana koyan yazar Hasan Basri Ayd›n bunun bedelini ö¤retmenlik mesle¤inde toplam 21 y›l a盤a al›nmakla, memleketin bir ucundan di¤er ucuna sürgünlerle ve farkl› zamanlarda da 7 kez hapishaneye konularak ödemifltir. 75 yafl›ndaki edebiyat ö¤ret-
meni Ayd›n “Bugün ülkemizde 180’i aflk›n çete tespit edilmifltir. Bu ülke hukuk devleti de¤ilse hukuk devleti demesinler ki biz de tedbirimizi alal›m. Az›l› bir faflist ve Abdi ‹pekçi’nin katili olan M.Ali A¤ca’ya gösterdi¤iniz duyarl›l›¤› Murat Dil ve Sevgi ‹nce’ye göstermemeniz fleklindeki çifte standarttan da utanç duymamak mümkün de¤il. Nas›l hukuk devletidir ki oyun oynama ça¤›ndaki ufac›k bir k›z çocu¤u askerler taraf›ndan tarand›ktan sonra a¤›r yaral› ve bayg›n vaziyette derhal hastaneye kald›r›lmas› gerekirken J‹TEM’e götürülüp sorgulanmak isteniyor. ‹nsanl›k bu kadar m› alçaklaflt›? Bu utanç verici uygulamalar› ortadan kald›raca¤›n›za F tipi ölüm hücrelerinin temellerini atmakla mezar›n›z bafl›na tükürmeyi mi amaçl›yorsunuz?” dedi¤i ve “Bir insanl›k suçu olan iflkencenin ve karakollarda ›rza geçme flerefsizli¤inin s›k s›k yafland›¤› karakollarda bulunan Filistin ask›s›n›n ‘birileri bir sopa bulmufl çok mu önemli’ diyecek kadar al›n derisi köseleflmifl bir valinin bulunmas›, ‘asmayal›m da besleyelim mi’ diyen birinin Cumhurbafl-
kan› oldu¤u bir ülkede anormal bir durum de¤ildir” sözleriyle de ülkemizde yaflanan iflkencelere dikkat çekti¤i için TCK’n›n 159. maddesine muhalefetten tutukland›. ‹stanbul DGM’de yarg›lanan Ayd›n 10 ay ‘Cumhurbaflkan›’na hakaretten’, 10 ay ‘TBMM’nin manevi flahsiyetini tahkir’den, 10 ay da ‘hükümetin manevi flahsiyetini tahkir ve tezyif etmek’ten toplam 40 ay hapis cezas› ald›. fiu anda kesinleflmifl 16 ay cezas› olan Ayd›n’›n kalp ve damar yollar›nda t›kanma var, sol aya¤› ise felçli durumda. 15 Kas›m’da ‹HD ‹stanbul fiubesi’nde aralar›nda Ayd›n’›n k›z› Elenur Ulutafl, Ruhan Mavruk ve Güngör Gencay’›n da bulundu¤u ayd›nlar›n, kültür merkezleri ve Demokratik Kitle Örgütleri temsilcilerinin de kat›l›m› ile bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Haluk Gerger, Oral Çal›fllar, Celal Bafllang›ç’a ulafl›ld›¤› ve onlar›n da bu hukuksuzlu¤u iflleyecekleri, ayr›ca Ayd›n’›n serbest b›rak›lmas› için bir imza kampanyas›n›n bafllat›ld›¤› aç›kland›. Ayd›n’›n k›z› Elenur Ulutafl ise yaflanan hukuksuzlu¤a tepkisini flu sözlerle dile getirdi: “Babam 75 yafl›nda yafl-
Yaflamdaki Hücre
l› bir insan. fiimdiye kadar düflüncelerinden hiç taviz vermedi, bu yüzden defalarca cezaevine girdi. Ayd›n olman›n sorumlulu¤unu yerine getirdi. Devletin F tipi politikas›n› elefltirdi ve bu yüzden de devletin hedefi oldu” derken F tiplerine iliflkin görüfllerini de sorular›m›z üzerine aktard›. Elenur Ulutafl; “Devletin F tipi sald›r› politikas› yanl›flt›r. Devlet her zaman oldu¤u gibi kendisine muhalif herkese bask› uyguluyor, eziyor. Gözalt›nda iflkenceler, yok etmeler, haks›zl›klar her zaman olmufltur olmaya da devam ediyor. Ben Türk adaletine güvenmiyorum, devlet bölparçala-yönet politikas›n› uyguluyor, F tipleri bunun bir örne¤idir. ‹nsan› insanl›ktan ç›kar›yor, birbirinden ay›r›yor, tecrit ediyor böylece daha kolay yönetiyor. Ben d›flardaki tepkilerin yeterli oldu¤unu düflünmüyorum. Devletin bütün yapt›klar›na karfl› duyarl› olmam›z gerekiyor. Yazar, sanatç›, ayd›nlara sahip ç›kaca¤›z, düflünce özgürlü¤ünü savunaca¤›z, fikir düflmanl›¤›na karfl› ç›kaca¤›z. Ancak bunlarla bir yerlere gelinebilir.”
‹stanbul: TUYAB’la dayan›flma amac›yla çal›flmalar›n› Yüz Çiçek Kültür Merkezinde sürdüren Babil Halk Sahnesi taraf›ndan 17 Kas›m da Tohum Kültür Merkezi’nde “Hücre” adl› bir oyun sergilendi. Gösterimden önce TUYAB ad›na bir konuflma yapan Mehmet Soylu TUYAB’›n kurulufl amac›ndan, daha ifllevli bir hale getirilmesi gerekti¤inden sözederek hapishanede bask›lar›n devam etti¤ine dikkat çekti. Demokratik Kitle Örgütleri taraf›ndan ara bir çözüm olarak sunulan “3 Kap›, 3 Kilit”in yeniden gündeme al›narak tart›fl›lmas›n› isteyip,
bütün devrimci-demokrat kamuoyuna daha duyarl› olma ça¤r›s› yapt›. Biri büyük ikisi küçük demirparmakl›kl› hücrelerin oldu¤u sahnede tiyatro gösterimi ölüm orucundaki tutsaklar›n sahneye girmesi ile bafll›yor. Devrimci tutsaklar›n amaçlar›na, toplumun suskunlu¤una vurgu yapan oyun, devletin zulmü sürdü¤ü müddetçe tutsaklar›n direniflinin de sürece¤i temas›n› iflliyor. Oyun tusaklar›n beyinlerdeki (sahnedeki küçük) hücreyi y›k›p, halk› da¤lar›n doruklar›n› k›z›llaflt›rmaya ça¤›rmas› ile son buluyor.
Kad›na yönelik fliddet masaya yat›r›ld› Ankara: 16-17 Kas›m 2002 tarihlerinde Ankara Tabib Odas›n›n düzenledi¤i “Kad›na Yönelik fiiddet ve Hekimlik Sempozyumu” yap›ld›. Kad›na yönelik fliddetin tarihçesi nedenleri ve çözüm önerilerinin yan›s›ra sa¤l›k ve hukuksal boyutu da sempozyumda de¤erlendirildi. P›nar Selek, Serpil Sancar Üflür, fiule Özkuzuk›ran, Nurhuyat Kemerli, Yaman Örs, Yeflim ‹flle¤en, fiebnem Korur Fincanc›, Elif Gürsoy, Yasemin Bülbül, Elif Uysal, Nazik fi›k, Meral Dan›fl Befltafl , Eren Keskin vb. isimlerin kat›ld›¤› sempozyumda Adnan Ataç’›n “Anadolu’dan Kad›n Manzaralar›” adl› saydam gösterisi izlenirken, sanatç› Gülay Akgün de flark›lar›yla yer ald›.
işçi-köylü 40
22 Kasım-5 Aralık 2002
29
Kad›nlar kurtulufla do¤ru daha güçlü 16 ülkeden gelen 2004’e yak›n kad›n örgütü 1-4 Kas›m 2002 tarihleri aras›nda Kanada’da bulufltu. “Kurtuluflumuza do¤ru; Emperyalist Savafl ve Ya¤mac›l›¤a Karfl› Enternasyonal Kad›n Konferans›”nda biraraya gelen kad›nlar olas› Irak sald›r›s› ile ilgili Konferans’›n sonunda ABD Konsoloslu¤u önünde bir miting düzenlediler.
1 ile 4 Kas›m 2002 tarihleri aras›nda, Kanada`n›n Vancouver flehrinde 16 ülkeden gelen 200’e yak›n kad›n örgütünün kat›l›m›yla, “Kurtuluflumuza Do¤ru; Emperyalist Savafl ve Ya¤mac›l›¤a Karfl› Uluslararas› Kad›n Konferans›” topland›. ‹flçi, köylü, ö¤renci, mülteci, göçmen kad›nlar oradayd›. Hem ulusal ve kültürel hem de bireysel ve örgütsel zenginlik vard›. Bunca farkl› insan›n bir arada bir uluslararas› anti-emperyalist konferansta bulunmas› çok flafl›rt›c› de¤ildi, çünkü emperyalizmin biz ezilenlere karfl› sal-
d›r›s› küresel; bizlere düflen görev de enternasyonal dayan›flmayla buna yan›t vermek olmal›d›r. Bu konferans ILPS’in (UHML) himayesi alt›nda, GABR‹ELA-Filipin ve Grassroots Women (Taflral› Kad›nlar) taraf›ndan gerçeklefltirildi. Konferans›n ilk bölümünde, tutkulu ve h›rsl› bir flekilde emperyalizmin kad›n ve çocuklar üzerindeki etkileri tart›fl›ld›. Konferans›n di¤er bir önemli noktas› ise, bütün delegelerin ABD önderli¤inde Irak halk›na yönelen olas› sald›rganl›k flavafl›na karfl› ç›kmalar›yd›. Ayr›ca, kon-
ferans delegeleri tarihi bir birlik demeci (statement of unity) ve çeflitli önergeler ç›kartt›lar ve ABD Konsoloslu¤u önünde bir mitingde yer ald›lar. Konferanstaki ilk konuflmac› Filipinler’den ilerici siyasi parti BAYAN MUNA (Önce Halk) üyesi ve Milletvekili Liza Mana oldu. Liza “Bizim ABD emperyalizmine karfl› gelebilmemiz için genifl bir anti-emperyalist kad›n birli¤ini/ittifak›n› kurup güçlendirmemiz gerekiyor. ‹flçi ve emekçi kad›nlar olarak bu mücadelede kaybedece¤imiz birfley yok, ama kazanaca¤›m›z, kendi kurtuluflumuz olacakt›r” diye konufltu. Bu kararl›l›k herkes taraf›ndan konferans boyunca hissedildi. Meksika’y› temsil eden Norma Mesino’nun “E¤er biz kad›nlar iki kez eziliyorsak (hem s›n›fsal hem de cinsel) o zaman bizim iki kat daha fazla mücadele vermemiz gerekiyor” konuflmas› kad›nlar›n büyük coflkusuyla karfl›land›.
tart›flma ve görüflmelerden sonra, kat›l›mc›lar en son gün bir birlik demeci (statement of unity) ortaya ç›kard›lar. Bu demeç, konferans›n tarihi kuruluflunu, dünyan›n flu anki durumu ve konferans›n neler baflard›¤›n› içeriyor. Demeç, delegelerin kendi örgüt ve ilkelerine geri götürmeleri için genel ve özel (spesifik) önergeler ile sonuçland›. Bütün konferans, kad›n›n mücadelelerdeki rolünü tan›y›p ve takdir ederek, (özellikle iflçi s›n›f›) kad›nlar›n devrimci ve anti-emperyalist mücadelesine devam edece¤ini tasdikledi. Konferans flu sözlerle sona erdi; “Yepyeni sistem/toplum içinde, herkes için adil ve güçlü bar›fl, hür iradeye sayg›, eflitlik, güvenlik ve özgürlük sa¤lanarak parlak bir gelece¤i bekliyor ve umuyoruz.” Konferans delegeleri ve di¤er halk topluluklar› 4 Kas›m’da analizlerini ve düflüncelerini Vancouver Art Gallery’den ABD konsoloslu¤u’na süren
Panel ve çal›flma gruplar› konferans›n konular›n› daha da derinden analiz edilmesini sa¤lad›. “Emperyalist Küreselleflme ve Her Türden Tutuculu¤un (fundamentalizm) Kad›n›n Üzerindeki Etkisi; Sald›rganl›k Savafllar› ve Adil ve Dayan›kl› Bar›fl” ve son olarak “Kad›n›n Ulusal ve Sosyal Kurtulufltaki Yeri” panel ve çal›flma gruplar›n›n bafll›klar›yd›. ‹ki gün boyunca çok hararetli geçen
bir yürüyüflte devrimci sloganlarla ifade ettiler. Konferansa kat›lan AT‹K’in konferansla ilgili haz›rlad›¤› gündem yaz›lar› ço¤alt›l›p da¤›t›ld›. Ayr›ca, AT‹K’in birçok konuda ç›kard›¤› bildiriler ve ABD’nin olas› Irak sald›r›s›yla ilgili bildiri ve ABD’nin Filipinler üzerindeki yeni oyunlar› ve Sison’a karfl› kurulan komployu içeren bildirileri büyük ilgiyle karfl›land›.
fiair Müfltak Erenus yaflam›n› yitirdi H. Merkezi: 1915 y›l›nda Afyon-Karahisar’da do¤an flair Müfltak Erenus, 5 Kas›m günü yaflam›n› yitirdi. Erenus’un cenazesi 2 gün Armutlu Cemevi’nde bekletildi. Burada Erenus’un tabutu karanfillerle süslenip Armutlu Meydan›’na kadar omuzlarda tafl›nd›. Armutlu halk›n›n u¤urlamas›ndan sonra cenaze Kad›köy Moda Camiine götürüldü. TAYAD’l› ailelerin yan›nda Ataol Behramo¤lu, Arif Damar, Güngör Gencay, Mazlum Çimen, Yasemin Göksu, Eflber Ya¤murdereli gibi ayd›nlar da cenaze törenine kat›larak Müfltak Erenus’un ard›ndan son sözlerini söylediler. Ataol Behramo¤lu “Türk edebiyat›nda toplumsal somut bir yaflama sevinci vard›r. Müfltak Erenus, bu gelene¤in önemli temsilcilerindendir” derken TAYAD’l› ailelerden Bedriye Çavufl da “80 sonras› ilk YÖK’ü protesto eden çocuklar› evine ald›¤›nda tan›flm›flt›k. O hepimizin babas›yd›” fleklinde konufltu. fiair Müfltak Erenus, Arif Damar’›n okudu¤u son bir fliirle u¤urland›.
30
22 Kasım-5 Aralık 2002
‹flçi-köylü’den K‹TLELER‹N KEND‹L‹⁄‹NDEN HAREKETL‹L‹⁄‹N‹N ÖNGÜNÜNDE DEVR‹MC‹ KALKIfiMAYI HAZIRLAMAK 3 Kas›m erken genel seçimlerinin geride b›rak›lmas›yla birlikte gerek devrimci ve komünist cephede ve gerekse de hakim s›n›flar cephesinde tart›flmalar sürdürülüyor. Hakim s›n›flar aç›s›ndan flu an tart›flmalar hükümet kurma senaryolar› üzerinde devam ederken; devrimci ve komünist hareket ise seçimler vesilesiyle kitlelerin verdi¤i mesaj› iyi anlamak durumundad›r. Her fleyden önce genel bir tespit yapmak zorunludur. Ortaya ç›kan tabloya göre: 3 Kas›m 2002’de,Türkiye, ‘geçerli oylar’›n en düflük ve ‘oy kullanmayanlar/geçersiz oy kullananlar›n’ en yüksek oldu¤u bir seçim yaflam›flt›r. 3 Kas›m 2002 genel milletvekili seçimlerinde, 41.3 milyon ‘kay›tl› seçmen’den 31.5’i ‘geçerli oy’ kullanm›fl, 9.8 milyonu oylamaya ‘kat›lmam›fl’ ya da ‘geçersiz oy’ kullanm›flt›r. Seçmenlerin yüzde 76.2’si ‘geçerli oy’ vermifl, yüzde 23.8’i ise ‘oy kullanmam›fl ya da geçersiz oy’ vermifltir. Bu, Türkiye’de son 20 y›l›n en düflük kat›l›ml› seçimi özelli¤ini tafl›maktad›r. Bu genel tespit hakim s›n›flar ve onlar›n sözcüleri taraf›ndan da paylafl›lmaktad›r. Seçimlere kat›lmama oran›ndaki bu yüksek rakam neyi ifade etmelidir? Bu yüksek rakam, seçmenin parlamento ve siyasi partilerden ne derece umudu kesti¤inin bir göstergesi olarak adland›r›lmal›d›r. Bunda baflta komünistler olmak üzere devrimcilerin belirleyici bir durumu oldu¤unu ifade etmek abart›l› ve subjektif bir yaklafl›m olacakt›r. Ancak baz› bölgelerde seçimlere kat›lmama oran›ndaki art›flta komünistlerin belirli bir etkisinin olabilece¤ini ifade edebiliriz. Seçime kat›lmama oran›ndaki bu yükselifl halk kitlelerinde sistemin yaratt›¤› ekonomik ve sosyal krizin yine sistemin temsilcileri taraf›ndan afl›lamayaca¤›na dair çok ciddi bir inançs›zl›¤› ve tepkiyi ifade etmektedir. Bu durum bizler aç›s›ndan bir baflka olguyu da-
ha gündeme getirmektedir. Kitlelerin devrimci ve komünist bir önderli¤in yönlendirmesinden yoksun oldu¤unu, varolan yönlendirmenin yeterli olmad›¤›n›; üstelik önemli say›labilecek bir kitlenin her türlü reformist, revizyonist anlay›fllar parlamentoyu bir umut olarak gösteren ve bu anlam›yla sistemin kendisini “meflru”laflt›rmas› amac›na hizmet eden çal›flmalar›ndan etkilenmedi¤ini, buna prim vermedi¤ini çok net olarak göstermektedir. Ayn› zamanda bu durum, komünist öncünün kitlelerle iliflkilenmesinde yeterli bir seviyede olmad›¤›n› da göstermektedir. Seçimlere kat›lmama oran›ndaki art›fl›n en yüksek oldu¤u yerler Tokat (% 11,07 art›flla % 24.2), Amasya (% 11.4 art›flla % 21,8), Çank›r›, ( %13,5 art›flla % 23,3), Yozgat (% 12,8 art›flla % 22,8), %14’lere varan art›fl oranlar›yla Ni¤de (% 14,2 art›flla % 25,3 ), Aksaray (%13,2 art›flla % 25,8), K›rflehir, (% 13’lük bir art›flla % 23,5) gibi illerdir. Karadeniz’de Trabzon (% 9,19 art›flla %25,9), Ordu (% 10,5 art›flla %25,8), Gümüflhane (%29,1 ve art›fl oran› %13,7), Bayburt (%10,5 art›flla % 27,9) iller; içeride ise Siirt (%10,3’lük bir art›flla 25,8) dir. T. Kürdistan›’nda ise Diyarbak›r (%7,3’lük bir art›flla %27.97), Elaz›¤ (%10’luk bir art›flla %27), Erzincan (%9,8’lik bir art›flla %26,7), Sivas (%10.3’lük bir art›flla %25,1), Malatya (%10,8’lik bir art›flla %27,3)’d›r. Bu tablo bize neyi anlatmaktad›r. Birincisi seçimlere kat›lmama oran›n›n yüksek oldu¤u yerler, di¤er bölgelere göre örne¤in bat› bölgelerine göre görece k›rsal kesimin yo¤un oldu¤u, di¤er bölgelerin illerine göre genel olarak 2. dereceden iller diyebilece¤imiz, sanayinin çok yo¤un olmad›¤›, daha çok tar›m›n egemen oldu¤u bölgelerdir. Ve bu bölgeler, çeflitli co¤rafik nedenler bir yana örne¤in deniz ulafl›m›, gerilla savafl›na uygun
arazi vb. esas olarak Proletarya Partisi’nin öngördü¤ü ülke devriminin stratejik çizgisinin yaflam bulabilece¤i yerlerdir. Proletarya Partisi’nin ülke devrimine yönelik yaklafl›m› bu aç›dan do¤rulanmaktad›r. Ancak sorun hiç kuflkusuz ki sadece do¤rulanmak de¤ildir. Esas olan bu do¤ru öngörünün bu alanlarda yaflam bulmas›d›r. Buralarda Proletarya Partisi’nin infla edilmesidir. Öte yandan T. Kürdistan› aç›s›ndan seçimlere kat›lmama oran›, Türkiye geneline göre daha yüksektir ve %20 ile %29 aras›nda de¤iflmektedir. Kürt halk› yer yer daha çok öne ç›kan bir e¤ilimle TC parlamentosu ve seçimlerden hiçbir umudu olmad›¤›n› da ortaya koymufl olmaktad›r. Kürt kimli¤iyle siyaset yapan partilerin de bu kitleyi ikna etmedi¤i görülmektedir. Bunda çeflitli etmenlerin olabilece¤ini görmek gerekiyor. Bunlardan biri faflizmin bask›s› iken, di¤er neden ise kay›tl› seçmenlerin göç ettirilmesi ancak kay›tl› olarak halen görülüyor olmalar› olabilir. Seçimlere kat›lmaman›n bu kadar yüksek olmas›nda bunlar etken olabilece¤i gibi, esas olarak Kürt halk›n›n TC faflizminden hiçbir umudu olmad›¤›n›, ayn› zamanda kendisine sunulan “demokratik cumhuriyet” masal›na inanmad›¤›n› göstermektedir. Kürt halk› “ben bunca bedeli mecliste üç befl koltuk için mi verdim?” demektedir. Ve hakl› olarak kendili¤inden bir tav›r gelifltirmektedir. Bizlerin bu tavr› iyi anlamas› gerekir. Kürt halk› gerçek öncüleri olan komünistlerle birleflmeye haz›rd›r. Burada tek sorun yine proletaryan›n öncüsünün bu alanlarda, T. Kürdistan›’nda örgütlenmesidir. Proleter öncü yeni yönelimiyle birlikte Kürt halk›n›n bu mesaj›n› böyle okumal›d›r. Seçimler bizlere bir olguyu daha göstermektedir. Seçimlere kat›lmama oran›n›n yüksek oldu¤u dönemlerin hemen ard›ndan kitlelerin kendili¤inden hareketinde belli bir yükselifl olmaktad›r. Bunda genel seçmenin bir umut olarak gördü¤ü siyasi partilere yöneldi¤i ancak seçimler sonucunda yaflam koflullar›nda belirgin bir de¤ifliklik görmeyince flu veya bu biçimde çeflitli kitle hareketliliklerine yöneldi¤ini görmekteyiz. Somutlarsak: Seçimlere kat›lmaman›n oran›nda en büyük s›çramalar
işçi-köylü 40 1987-1989 (yüzde 9.1-yüzde 21.2); 1994-1995 (yüzde 11.7yüzde 21.2) olarak gerçekleflmifltir. 1987’de büyük umutlar ba¤lanarak ANAP’› tek bafl›na meclise tafl›yan seçmenler, u¤rad›klar› hayal k›r›kl›¤› sonucu, 1989’da kitle halinde sand›k bafl›na gitmemeyi tercih etmifllerdir. Ve ayn› zamanda bu dönemde kitlelerin kendili¤indenci hareketinin yükseldi¤ine tan›k olmaktay›z. 89 Bahar eylemlilikleri ve ard›ndan devrimci komünist hareketin belli bir kitleselleflme yakalad›¤› dönemlerdir bu dönem. 1995’ deki genel seçimlerde, seçime kat›lmama oran› yüzde 17.7 olarak gerçekleflmifl ve ayn› dönem toplumsal muhalefetin yükselifle geçti¤i, bunun 1996 1 May›s’› ile kitlesel bir karaktere dönüfltü¤ü, hapishanelerdeki Ölüm Orucu eylemi ile de örtüfltü¤ü bir döneme denk gelmifltir. 1999 genel seçimlerinde de kat›lmama oran› yüzde 17.8 ile gerçekleflmifl, seçimlerden sonra da kitle eylemliliklerinde belli bir canlanma görülmüfltür. Emekçi memurlar›n eylemleri, iflçi ve köylülerin çeflitli eylemlilikleri bu dönem artm›fl, toplumda IMF karfl›tl›¤› belli bir reaksiyona dönüflmüfltür. Krizle birlikte esnaflar bile sokaklara ç›km›flt›r. Ancak devrimci ve komünist hareketin yetmezlikleri ve hapishanelere yönelik F tipi tecrit sald›r›s›n›n boyutu, devrimci ve komünistlerin kitlelerin bu kendili¤indenci hareketi ile birleflememesini beraberinde getirmifltir. Devrimci ve komünist hareket özellikle 1987-89 ve 1994-95 döneminde kitlelerde yaflanan sisteme güvensizli¤i iyi de¤erlendirebilmifl ve kitlelerin artan öfkesini düzen d›fl› yönelime sokabilmifl, kitlelerle belli bir iliflkilenifl yakalayabilmifltir. Bu devrimci ve komünist hareketin kitle taban›nda belli bir art›fl› sa¤lam›flt›r. 1999 genel seçimlerindeki sisteme güvensizlik ise esas olarak komünistlerden ve devrimcilerden kaynakl› çeflitli nedenlerle de¤erlendirilememifltir. Bugün ise, önemli say›labilecek bir kitlenin sisteme güvensizli¤ini, ondan umudunu kesti¤ini görebilmekteyiz. Bu ayn› zamanda önümüzdeki dönemde kitlelerin kendili¤inden hareketinin yükselece¤inin de iflareti say›lmal›d›r. Bunda bir umut olarak gördükleri ve yeni olarak alg›lad›klar›
partilerin, asl›nda yeni olmad›klar› ve onlar›n istemlerine yan›t verecek durumda olmad›klar›n› süreç içerisinde kendi toplumsal pratikleriyle görmelerinin de etkisi olacakt›r. Burada birkaç noktan›n daha alt›n› çizmek gerekiyor. Seçimlerle “güven” tazeleyen hakim s›n›flar, önümüzdeki süreçte gerek ülke içinde ve gerekse de ülke d›fl›nda yaflanacak geliflmelerin kitlelerin tepkilerini art›raca¤›n›n bilincindedirler ve bunun önlemini kendilerince almaya çal›flacaklard›r. ‹ki partili parlamentolar›nda oynayacaklar› demokrasi oyunlar›yla, kitlelerin tepkisini yine düzen içine ak›tman›n yol ve yöntemlerini bulmaya, laiklikfleriatç›l›k vb. gündemlerle kitlelerin tepkilerini kendi potalar›nda eritmeye çal›flacaklard›r. Hakim s›n›flar›n bu politikalar›na karfl› uyan›k olunmal›d›r. Özellikle proleter devrimciler önümüzdeki süreçte yeni yönelimle birlikte çal›flmalar›nda kitlelerin içinde bulundu¤u durumu biran olsun ak›ldan ç›karmamal› ve kitlelerin özellikle de ileri kitlelerin örgütlenmesine dikkat etmelidirler. Bugün durum her zamankinden daha iyidir ve koflullar devrimci dalgan›n yarat›labilece¤ine iflaret etmektedir. Önümüzde iki yol bulunmaktad›r: Proleter devrimciler ya kitlelerin kendili¤indenci hareketini “bekleyip” ard›ndan bu hareketlilik içerisinde yer al›p, bunu Halk Savafl›na kanalize edecekler ya da bunu beklemeden kitlelerin devrimci kalk›flmas›n› yaratarak bunu Halk Savafl›n›n muazzam görkemine katacaklard›r. Hiç kuflku yok ki proleter devrimcilerin yapmas› gereken ikinci yoldur. Hiçbir fley oluruna b›rak›lmamal›d›r. Kitlelerin kendili¤indenci eylemini “beklemek” kendili¤indenci bir prati¤e de götürebilir bizleri. fiunu ileriye sürmek abart›l› bir yaklafl›m olmayacakt›r. Kitlelerin kendili¤inden hareketinin yükselece¤i günlerin arifesindeyiz. Bu yüzden iradi bir müdahale ile daha flimdiden kitlelerin devrimci flahlan›fl›n›n yolunu döfleyelim. Türk ve Kürt çeflitli milliyetlerden halk›m›z buna haz›r. Biz de haz›rlanal›m.
işçi-köylü 40 Bafltaraf› sayfa 32’de ABD PATENTL‹ “KURTARICI” TÜRK‹YE’DE Büyük ekonomik kriz sonras› 57. hükümet, yaflanan krizi aflma ad› alt›nda tam bir aldatma kampanyas› ile Dünya Bankas› baflkan yard›mc›lar›ndan Kemal Dervifl’i Türkiye’ye getirerek, “kurtar›c›” ilan etmifltir. Böylelikle 57. hükümete yeni bir ortak gönderen IMF ve DB, sömürünün boyutlar›n› daha da büyütmeye çal›flm›flt›r. Ülkeye gelir gelmez halk›n güvenini kazanmaya çal›flan Dervifl, “ulusal program›n›” haz›rlam›fl-
bankac›l›k vb) “yap›sal reformlar” (Dervifl yasalar›) çok h›zl› bir flekilde meclisten geçirilerek yasallaflm›flt›r. 2001 YILINDA ‹fiS‹Z SAYISI B‹R M‹LYONU AfiTI Sonuçta 57. hükümet döneminde uygulanan politikalarla emekçi halk daha da açl›¤a, yoksulu¤a terkedilirken, emperyalistler ve onlar›n yerli uflaklar› daha fazla kâr elde etmifltir. Nitekim; en zengin %1’lik kesim (670 bin kifli) milli gelirden %17 pay al›rken (25 milyon dolar), en fakir %46’l›k kesim (31 mil-
gara piyasas› emperyalistlerin elindedir. 15 milyon insan ise açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflamaktad›r. SOSYAL PATLAMA KORKUSU VE DEVLET TERÖRÜ Yeniden yap›land›rma çerçevesinde emperyalistlerin emirlerine harfiyen uyan 57. hükümet, ekonomik olarak sefalete terketti¤i insanlar›n kendilerine yönelik öfkelerinin patlayaca¤›n›n korkusuyla da tüm gücüyle muhalif kesimlere sald›r›lar›n›n dozunu art›rm›flt›r. Kolluk kuvvetlerinin, flüpheli gördü¤ü flah›slar› gerçekte hiçbir yasaya
2001/Esnaf eylemleri t›r. Öz olarak IMF’nin program›ndan fark› olmayan “yeni ekonomik program”la, baflta iflçi s›n›f› olmak üzere tüm emekçilerin yarar›na hiçbir ad›m at›lmam›fl, tersine her geçen gün emekçilerin yaflam koflullar› daha da zorlaflm›flt›r. 21 fiubat krizinden sonra 57. hükümeti de Kemal Dervifl arac›l›¤›yla tamamen devreden ç›kartan IMF, 17. stand-by anlaflmas›ndan çok daha a¤›r koflullar› içeren porgramlar› yaflama geçirmeyi emretmifltir. “15 günde 15 yasa” olarak bilinen (fleker, tütün, telekom,
yon kifli) de yine %17 pay almaktad›r. Yani çok zengin 1 kifli 46 kifliye eflittir. Yine sadece 2001 y›l›nda iflini kaybedenlerin say›s› bir milyonu aflm›flt›r. “Yap›sal reformlarla” tütün, fleker yasas› ve uygulanan tar›m politikas›yla milyonlarca insan ürün üretemez duruma gelmifl, binlerce çiftçi tar›m kredisini ödeyemedi¤i için icral›k olmufl veya tutuklanm›flt›r. Üretimin bitirilmesini hedefleyen tar›m politikas›, pazar› emperyalist tekellerin hizmetine sunmufltur. Tütün yasas› bunun en aç›k örne¤idir; art›k Türkiye si-
22 Kasım-5 Aralık 2002
31
dayanmaks›z›n, bir idari ifllem mahiyetinde gözalt›na almas›, çeflitli toplant› ve gösteri yürüyüfllerinin ertelenmesi, grevlerin yasaklanmas› ve halk›n sorunlar›n› dile getiren gazete, dergi, kitaplar›n toplat›lmas›, radyoTV’lerin kapat›lmas› dönemin ola¤an uygulamalar› olmufltur. Ülkemizde emperyalizmin dizginsiz hareket etmesinin önündeki temel engel ise devrimci ve komünist harekettir. Egemenlerin sömürü politikalar›n› daha rahat uygulamas› için bu hareketin etkisizlefltirilmesi gereki-
yordu. D›flarda halk muhalefetine yönelik sald›r›lar daha da artarken, 26 Eylül 1999 tarihinde Ulucanlar Hapisanesi’nde yap›lan katliamla devrimci komünistlerin kan›, dönemin faflist baflbakan› Bülent Ecevit taraf›ndan ABD emperyalizmine sunulmufltur. 10 devrimci-komünist a¤›r silahlarla kurflunlanarak, kimyasal bombalarla, iflkencelerle katledilmifltir. Bu katliam hapishanelere yönelik gelecek çok kapsaml› sald›r›lar›n ve F tipi hapishanelerin start› olmufltur. EKONOM‹K PROGRAMIN BAfiARISI VE F T‹PLER‹ Tarih 19 Aral›k 2000’i gösterdi¤inde ise dünyada efline az rastlan›r hapishane katliamlar›ndan biri gerçeklefltirilmifltir. Katliamda 28 devrimci tutsak yaflam›n› yitirmifl, onlarcas› da a¤›r yaralanm›flt›r. Katliamdan sonra yo¤un kamuoyu muhalefetine ramen F tipi hapishaneler aç›lm›fl, tutsaklar tecrit hücrelerine yerlefltirilmifltir. F tiplerine karfl› devam eden ölüm oruçlar›nda ise onlarca devrimci-komünist yaflam›n› yitirmifltir. F tipi sald›r›s› emperyalistler ve onlar›n uflaklar› için kilit öneme sahiptir. Emperyalistlere dikensiz gül bahçesi yaratman›n ad›d›r F tipleri. 19 Aral›k katliam›ndan önce 57. hükümetin baflbakan› faflist Bülent Ecevit flöyle demektedir; “Hükümet program›n›n baflar›ya ulaflmas› cezaevi sorununun çözümüne ba¤l›d›r” ve yine “cezaevlerinde otorite-asayifl sa¤lanmadan yurtta asayifl sa¤lanmaz”. Öyleyse “hükümetin program›” emekçi halka tek cümleyle; daha fazla açl›k, daha fazla zulüm; daha fazla katliam getirmifltir. SAVAfi HÜKÜMET‹ ‹fi BAfiINA GET‹R‹LD‹ Gelinen aflamada 57. hükümet halk nezdinde y›prand›¤›, emperyalizmin ç›karlar›n› uygulama gücü tafl›mad›¤› için
1999’da hükümete getirildi¤i gibi yine emperyalistler taraf›ndan hükümetten indirilmifltir. Çünkü içinde bulundu¤umuz dönem aç›s›ndan ABD emperyalizminin ekonomik, siyasal ve askeri sald›r›lar› için yeterli de¤ildir. ABD’nin dünya halklar›na yönelik bu sald›r›lar›nda kullanaca¤› Türkiye için halk “deste¤ini” arkas›na alm›fl, klik çat›flmalar›n›n daha az yafland›¤› yeni bir meclise ve yeni bir hükümete ihtiyac› vard›r. Bu do¤rultuda ülke yeni bir erken genel seçime götürülmüfltür. Seçimlerden iki parti baraj› aflarak meclise girmifl ve savafl hükümeti misyonuyla AKP’ye tek bafl›na hükümet kurma görevi verilmifltir. Kurulan 58. hükümette emperyalizmin ç›karlar› do¤rultusunda hareket edecek, halka ise yine s›rt›n› dönecektir. Yine IMF ve DB programlar› uygulanmaya devam edilecektir. Zira AKP lideri R. Tayyip Erdo¤an seçimlerden önce ve sonras›nda IMF ile çal›flacaklar›n› beyan etmifltir. 58. hükümet de t›pk› 57 hükümet ve daha önceki hükümetler gibi emperyalistlerin emirlerini harfiyen yerine getirecek, ç›karlar›n› temsil etmedi¤i bir duruma geldi¤inde ise tekrardan ülkeyi seçime götürerek yeni uflaklar ifl bafl›na getirilecektir.
57. hükümet döneminde uygulanan politikalarla emekçi halk daha da açl›¤a, yoksulu¤a terkedilirken, emperyalistler ve onlar›n yerli uflaklar› daha fazla kâr elde etmifltir.
Gelinen aflamada 57. hükümet halk nezdinde y›prand›¤›, emperyalizmin ç›karlar›n› uygulama gücü tafl›mad›¤› için 1999’da hükümete getirildi¤i gibi yine emperyalistler taraf›ndan hükümetten indirilmifltir.
BÜROLAR
B‹Z HALKIZ GELECEK ELLER‹M‹ZDED‹R
UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Gün Matbaac›l›k Genel Da¤›t›m: YAY-SAT ISSN: 1303-0299 @mail: haber@iscikoylu.org
➧ KARTAL: HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0 544 521 34 30 ➧ ANKARA: MEfiRUT‹YET MAH. KONUR SOK. NO: 14/24 KIZILAY/ANKARA TEL: (0312) 418 25 26 Cep: 0 535 562 33 72 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09 Cep: 0535 310 31 84 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 536 558 45 04 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 612 81 98 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50 ➧ TURHAL: YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ MERS‹N: ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT :1 NO: 47 MERS‹N CEP: 0535 434 32 58 ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959
Emperyalizme uflakl›k senfonisi: 57. hükümet TC tarihinin en çok yasa ç›kartan hükümeti olarak bilinen 57. hükümet, ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelesine karfl› yapt›¤› katliamlar, tar›m reformu ad› alt›nda tar›m› tamamen d›fla ba¤›ml› hale getirmesi, iflçi s›n›f›na yönelik hak gasplar›, özellefltirmelerle K‹T’lerin peflkefl çekilmesi vs. uygulamalar› ABD’nin yeni konsepti için yetmemeye bafllam›fl ve 57. hükümetin halk karfl›s›nda tamamen teflhir olmas› da yeni bir seçimi gündeme getirmifltir. 18 Nisan 1999 seçimleri sonras› oluflturulan MilliyetçiAnasol hükümeti emperyalizmin verdi¤i emirleri harfiyen yerine getirmifl, süresini doldurmufl ve bayra¤› di¤erlerine devretmifltir. TC tarihinin en çok yasa ç›kartan hükümeti olarak bilinen 57. hükümet, ulusal ve sosyal kurtulufl mücadesine karfl› yapt›¤› katliamlar, tar›m reformu ad› alt›nda tar›m› tamamen d›fla ba¤›ml› hale getirmesi, iflçi s›n›f›na yönelik hak gasplar›, özellefltirmelerle K‹T’lerin peflkefl çekilmesi vs. uygulamalar› ABD’nin yeni konsepti için yetmemeye baflla-
men ç›kmaz yaflayan TÜS‹AD vb. sermaye çevreleri, MGK arac›l›¤› ile bir “yeniden yap›land›rma” projesi gelifltirmeye çal›flt›lar. Yeniden yap›land›rman›n ekonomik boyutu; özellefltirmelerin h›zland›r›lmas› vb. iken siyasal boyutu; devletin küçültülerek daha “ifllevli, etkili” bir hale getirilmesi, bask›c› niteli¤inin daha da art›r›lmas› ve DYSS’ne (Düflük Yo¤unluklu Savafl Stratejisi) göre yeniden flekillendirilmesidir. Bunun d›fl›nda bu yeniden yap›land›rman›n sosyal, kültürel, askeri vb. boyutlar› da vard›r. Yeniden yap›land›rman›n önünü açmak,
1999 17 A¤ustos depremi m›fl ve 57. hükümetin halk karfl›s›nda tamamen teflhir olmas› da yeni bir seçimi gündeme getirmifltir. 3 Kas›m erken genel seçimleriyle birlikte 57. hükümetin sonu geldi. Ancak 57. Milliyetçi-Anasol hükümetinin 3,5 y›lda halka karfl› iflledi¤i suç o kadar çok ki, bunu özel olarak inceleme gereklili¤i ortaya ç›k›yor. 18 Nisan erken genel seçimleri öncesi ülkenin içinde bulundu¤u ekonomik-politik ç›kmaz, egemenlerin gerek kendi içlerindeki klik dalafllar›, gerek yürütülen ulusal ve sosyal kurtulufl mücadeleleri, iflçi s›n›f› ve emekçilerin düzenden umudunu kesmesi, gerek de¤iflen uluslararas› dengeler ve yeni roller, gerekse de emperyalistlerin uflaklar›na emretti¤i yeni ba¤›ml›l›k projeleri sonucu tama-
ezilenlerin düzenden ve devletten kesilen umudunu yeniden düzen içine çekmek için seçimler gündeme gelmifltir. 18 Nisan seçimlerinde egemenler, güçlü bir parlamento ve hükümet amaçlad›lar. ANAP-DSP hükümeti onlar için ideal oland›. Sabanc›lar, Koçlar bu istemlerini aç›kça belirtti ve burjuva medya da ayn› görüflleri propaganda etti. Bu ayn› zamanda IMF ve DB’nin de istemiydi. Ancak istedikleri gibi olmad›. ANAP, halk kitleleri üzerinde uygulad›¤› sömürü ve zulüm politikalar› nedeniyle istedi¤i oyu alamad›. Bu nedenle floven-›rkç› rüzgar›, Abdullah Öcalan’›n yakalanmas›yla birlefltirerek kendileri için oya dönüfltüren MHP de hükümete dahil oldu.
‹LK SALDIRI; SOSYAL GÜVENL‹K REFORMU Seçimlerden sonra kurulan Milliyetçi-Anasol hükümeti, dünyada yaflanan ekonomik krizin etkisiyle de 80’lerden bu yana yeni dünya düzeni, küreselleflme safsatalar›yla yar› sömürge ve yar› feodal ülkelere ABD emperyalizmi taraf›ndan dayat›lan ekonomik, sosyal ve siyasal politikalar› yaflama geçirmek için kollar› s›vam›flt›r. ‹lk aflamada ‘Sosyal Güvenlik Reformu’nu haz›rlayan hükümet, sosyal güvenli¤i düzelten ve gelifltiren bir ad›m atmam›flt›r. Tersine, iflçilerin, kamu emekçilerinin, esnaf›n en kötü flekilde de olsa elinde var olan sosyal güvencesini de ortadan kald›rm›flt›r. Mezarda emeklilik olarak bilinen bu yasa tasar›s› kamuoyunun yo¤un muhalefetine karfl› 17 A¤ustos depreminin tozu duman› alt›nda meclisten geçirilmiflitir. Yine daha önceden alt›na imza konulmufl olan Tahkim anlaflmas›na iliflkin olarak iç mevzuatta de¤ifliklikler yap›lm›flt›r. Bu de¤ifliklik de emekçilerin tepkisini çekmifl, ancak devlet bu de¤iflikli¤i de hayata geçirmifltir. 17 A¤ustos depreminde enkaz›n alt›nda kalan 57. hükümet, evsiz kalan binlerce insan› sokakta b›rakm›flt›r. Birçok depremzede hala prefabrik konutlarda yaflamaktad›r. Devlet ve onun hükümeti depremzedeleri görmezden gelirken, ülkenin dört bir yan›nda F Tipi Hapishane inflaatlar› bafllat›lm›flt›r. D‹ZG‹NLER IMF’N‹N EL‹NDEYD‹ Aral›k 1999 y›l›n›n son günlerinde 57. hükümet, IMF ile yapt›¤› 17. stand-by anlaflmas› ile uluslararas› mali sermayeye olan ba¤›ml›l›¤›n› daha da art›rm›flt›r. Bu anlaflma da baflta Tahkim Yasas›, yeni tar›m politikas›, özellefltirmelerin h›zland›r›lmas›, düflük ücret politikas› gibi faturan›n yine a¤›r bir flekilde emekçi halk y›¤›nlar›na kesildi¤i kararlard›r. Bu anlaflmadan sonra h›zla tar›m› tasfiye süreci bafllam›flt›r. Ülke tar›m› uygulanan politikalarla flu anda
bitme noktas›ndad›r. Yine tahkim yasas›yla Çok Uluslu fiirketlerin ülke içerisinde çok rahat at koflturmas›n›n önündeki tüm engeller kald›r›lm›flt›r. Halk› açl›¤a, yoksullu¤a, terkeden bu program›, 57. hükümet “kurtuluflun” tek yolu olarak göstermeye çal›flm›flt›r. Hatta program›n baflar›ya ulaflmas› için “kurtulufl savafl›” verilmesinin gereklili¤i yönünde aç›klamalar dahi yap›lm›flt›r. Ancak söylediklerinin aksine ilerleyen günlerde IMF program› daha da büyük krizlerin önünü açm›flt›r. ESNAFIN ÖFKES‹ SOKA⁄A TAfiTI Uygulanan IMF program›n›n do¤al sonucu olarak fiubat 2001 tarihinde meydana gelen ekonomik krizle, emekçi halk a¤›r bir faturay› ödemek zorunda b›rak›lm›flt›r. 1999 y›l› sonunda imzalanan ve 2000’de yürürlü¤e giren 17. stand-by an-
laflmas› tam bir y›k›m program› olmufltur. 2000 y›l›nda sanayi ve tar›m üretimi düflürülmüfl, ithalat artm›fl, ve 27 milyar dolarl›k d›fl ticaret a盤› ile rekor olan 10 milyar dolarl›k cari aç›kla flubat krizi bafl göstermifltir. Krizle birlikte emekçi halk kaba bir rakamla yüzde otuzbefl yoksullaflm›flt›r. Küçük esnaf ise krizden en çok etkilenen kesimler aras›nda yeralm›flt›r. Binlerce küçük iflletmenin kapand›¤›, yüzbinlerce iflçinin iflsiz kald›¤› krizden sonra halk, özellikle de küçük esnaf alanlara dökülüp IMF’ye, DB’ye, ülkenin kötü yönetilmesine olan öfkelerini hayk›rm›fllard›r. Kendili¤inden geliflen eylemlerde devlet terör estirmifl, meydana gelen çat›flmalarda onlarca insan yaralanm›flt›r. Eylemler bir süre devam ettikten sonra önderlikten yoksun olmas›ndan kaynakl› kendili¤inden bitmifltir. Devam› 31’de
19 Aral›k 2000 katliam› ve F tipi direnifli