ISSN 1302-5015
E ş c i n s e l l e r i n K u r t u l u ş u H e t e r o s e k s ü e l l e r i d e Ö z g ü r l e ş t i r e c e k t i r.
23
www.kaosgl.com
EYLÜL - EKİM 2004
KDV DAHİL 2.500.000. -TL
GEY - LEZBİYEN ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Paramparça ailelerle ilgili bir kitap: Hem içine doğduğumuz ailelerle, hem de kendi yarattığımız ailelerle ilgili... T Cooper, dört kişinin özelinde geleneksel aile tanımını değiştirerek, günümüz Amerika'sının aile hayatını çarpıcı bir şekilde resmediyor. Uzun süre önce boşanan yalnız ve hap bağımlısı Arlene, kızının gidişiyle hayatına ve anneliğine bakışını değiştirerek, kendi sessiz iç\yolculuğuna çıkar. Her şeyi kolaylıkla elde etmeye alışmış güzel ama kaprisli kızı Taylor, başka türlü de var olunabileceğini öğrenmek için ülkeyi boydan boya kat etmek zorunda kalır. Arlene'in erkek kardeşi Charlie ise beklenmeyen ve istenmeyen bir felaketle yüzleşmek zorundadır. AİDS'e yakalanan Charlie umudunu kaybetmez, ama yine de son günlerini geçirmek üzere Arlene'in yanına taşınmaya karar verir; bu zorunlu birliktelik aralarındaki ilişkiyi de değiştirir. Charlie'nin arkadaşı ve adeta New York'taki ailesi olan Isak ise tam bir cinsiyet ucubesidir. Erkek mi, kadın mı, belli olmayan Isak ile Taylor'ın birlikte Arlene ile Charlie'nin yanına yaptığı uzun araba yolculuğu hepsinin paramparça hayatında önemli bir yer tutacaktır.
“Yılın en iyi kitabı” Advocate dergisi Lambda Edebiyat Ödülü Finalisti (2003) “İncinebilirliklerini göstermekten hiç çekinmeyen karakterleriyle güçlü ve korkusuz bir yazar” Kirkus Reviews
Çitlembik www.citlembik.com.tr
Çitlembik
İçindekiler
EYLÜL – EKIM 2004
Iki Aylik Dergi ISSN 1302-5015 Sahibi: Ali Erol Sorumlu Yazi Isleri Müdürü: Umut Güner Baski: Ayrinti Basimevi
Kaos GL Gazi Mustafa Kemal Bulvari 29/12 Kizilay - ANKARA Yazisma Adresi: Ali Özbas, P.K. 53, Cebeci/ANKARA Tel & Faks: +90 312 230 0358 E-Mail: dergi@kaosgl.com Internet Adresi : www.kaosgl.com
ABONELIK IÇIN
Yurt içi 1 yillik (6 sayi) abone bedeli: 20.000.000.-TL. Yurt disi 1 yillik abone bedeli: 50 € ya da 50 $. Please, transfer 50 € or 50 $ as 1 year subscription period to the following bank account: T. Is Bankasi Mesrutiyet Subesi (ANKARA) Ali Özbas no:4213 0544328. Dekont ya da fotokopisini mutlaka Ali Özbas P.K. 53 Cebeci/Ankara adresine postalayiniz. Tek sayilik isteklerde 2.500.000.-TL’lik posta pulu gönderiniz. Tutsaklara ücretsiz gönderilir.
Kaos GL’den Merhaba
2
Siddet Yabancilasmanin Daha Ötesi Mümkün Mü?- Çağdas ....................4 Nonoslar – Leyla Pervizat... ................................................................6 Çatisirken Dönüsüyoruz – Sürmeli Can ..............................................8 Tehditlere Pabuç Birakmam– Koray ...................................................9 Cinselin Fasizmi– Halim Safak ......................................................... 11 Siddetsizlik Nedir – Izmir Anti-militaristler ....................................... 17 Siddetten Arinmislik– Can Baskent .................................................. 18 Siddetin Öyküsü - Firat ...................................................................... 20 Siddetle Siddete Uğruyoruz – Buse Kiliçkaya ................................ 22 Kaos GL’in Camlari Kirildi– ............................................................. 23 Medya/TCK TCK’da Cinsel Yönelim Serüveni– Ali Erol ...................................... 24 Çalisma Hayati Mallarin Sigortasi Vardi Bizim Sendikamiz... – Halit ..................... 26 Askerlik Hakkini Helal Etme Anne Asker Değilim- M. Y: .............................. 27 Kültür Sanat Bir Filmden Izlenimler– Firat ............................................................. 29 Escinsel Öykü Bu Sefer Güldürüyor – Mustafa K. ........................ 30 Cehennemin Anatomisi– Mustafa K. ............................................... 30 Gündem Kaos GL Mirasini Paylasiyor– Baris Sulu ........................................ 31 Eğitim Komisyonu.................................................................................... Akademik Arastirma Alani Olarak Escinsellik ..................................... Gey-Lezbiyen Öğrenci Aği.................................................................... Gey-Lezbiyen Öğrencilerin Sorunlari. .................................................. Aile Komisyonu ....................................................................................... Tutsak Escinsellerle Dayanisma Aği Girisimi ........................................ Hukuk ve GL Haklari Komisyonu ......................................................... Gey-Lezbiyen Haklari Raporu Çalismasi.............................................. Yayin Komisyonu. ................................................................................... Psikiyatrik-Psikoloji Homofobi Karsiti Girisim ........................................ Medya Iletisim Komisyonu..................................................................... Gey-Lezbiyen Isçi Aği............................................................................. Kaos GL Tartisiyor ............................................................................. 42 Erkek Erkeğe Sohbet, Lezbiyen ve Geyler Birlikte Tartisiyor ......... 44 Türkiyeli Escinseller Bulusmasi Dair.................................................. 45 Haberler ............................................................................................. 47
KAOS GL Eylül -Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 1
Merhaba
Derginin kapağinda Kaos GL Merkezinin kirilan camlarinin bir fotoğrafi görülüyor. Kaos GL’nin camlarinin kimler tarafindan kirildiğini bilmiyoruz. Yalniz bildiğimiz bir sey var ki o da Kaos GL’nin camlarinin bilerek ve hedeflenerek kirildiği. Derginin dosya konularini planlarken bir çok konunun tartismakla bitmeyeceğini biliyorduk. Özellikle “siddet” konusu da bunlardan biri. Siddeti kaniksiyor olmak, siddetle mücadele yöntemleri, siddetin nasil kurumsallastiği, toplumsal mücadele içinde siddet, gey-lezbiyenlere yönelik siddetin neden ve nasil görünmezden gelindiği, siddet tanikliklarimiz, siddet ortakliklarimiz ve siddetli sevgilerimizi tartismaya açmak istiyoruz. Gey-lezbiyenler olarak hayatimizin her alaninda siddete maruz kalabiliyoruz. Kaos GL etkinlikleri çerçevesinde karsilastiğimiz ve tartismaya çalistiğimiz sorunlardan biri de içsellestirdiğimiz homofobimizle beraber “siddeti kaniksiyor” olmamiz.
“…’da bulunan gey barda her gece bir kavga çikiyor. Müzik bir an için kesiliyor. Kavganin büyüklüğüne göre korumalar ya da polis devreye giriyor. Sonra yeniden müzik basliyor ve biz hep beraber dans etmeye devam ediyoruz.” Bir bar gecesi hakkinda bu
tüden cümleleri pek çok kisiden duyar veya doğrudan yasariz. Mekan sayisinda “Geylerin Ölümle Dansi” baslikli yazida siddet, gey-mekanlar üzerinden ele aliniyordu. Mekan üzerinden ele aldiğimiz yaziyi yeniden, siddeti kaniksamalarimiz üzerinden okuyabiliriz. Siddeti kaniksiyor olmamiz desifre etme ve siddetle mücadele etme yöntemlerimizi de etkiliyor. Siddet üzerine yaptiğimiz bir toplantidan siddet tanikliklarimizi paylasmadan kalkabiliyoruz. Burada siddetsiz ve önyargisiz pratikleri kendi aramizda nasil kurduğumuzun yaninda, siddeti desifre etme üzerine çabalarimizin da ne kadar islevsel olduğunu üzerine tartismamiz gerekiyor. Siddet konusunda, sevgi ve
KAOS GL Eylül-Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 2
akrabalik iliskileri üzerinden kurulan siddet iliskisini halen tartismiyoruz. Ailelerimize açilma süreçlerinde ailelerimizin bize yönelik verdiği tepkiler bazen bizi kisiliksizlestirmeye yönelik olabiliyor. Örneğin bir geye “evlen görüntüyü kurtaralim” denilebiliyor. Bir lezbiyen zorla evlendirilebiliyor, çocuğunun velayeti mahkeme karariyla elinden alinabiliyor... Burada sanirim sadece siddet üzerinden değil mevcut olan aile kurumu üzerinden tartisma ihtiyacimiz var. Aileyle beraber ele alabileceğimiz bir diğer konu da eğitim konusu, eğitim sürecimizde ayrimciliğa ve siddete uğramaya devam ediyoruz. Bu siddet, sinif arkadaslarimizdan, okul ve yurt idaresinden veya öğretmenlerimizden kaynaklanabiliyor. Eğitim sürecinde maruz kaldiğimiz siddet ve ayrimcilik üzerine bu dönem Kaos GL etkinlikleri çerçevesinde gey-lezbiyen eğitimciler, öğrenciler ve homofobik olmayan eğitimcilerle tartismak ve çözüm üretmek istiyoruz. “Aile içi siddet”i tanimlama noktasinda kadin hareketinin kazanimlarini ne yazik ki biz geylezbiyenler gerçeklestiremedik. “Aile içi siddet” kavrami kadina yönelik siddeti isaret ediyor ama hangi kadina
yönelik siddete isaret ettiğine iyi bakmak gerekir. Heteroseksüel anne, kiz ve akraba iliskileri ile kurumsallasan kadin rolleri... Peki bu kadinlarin hepsi heteroseksüel mi? Bütün bu kadinlar heteroseksüel değilse ve bu siddet taniminin biz sadece cinsiyetçilik üzerinden altini doldurmaya çalisiyorsak farkli bir sekilde biz de siddet uygulamiyor muyuz? Örneğin, lezbiyen bir kadina babasinin/annesinin neden erkek arkadasi olmadiğini sormasi ve ona uygun erkek arkadas bulmasi ya da görücü usulü ile evlenmek zorunda kalan lezbiyenler için sorun sadece, kendi iradesi disinda es seçimi değil, bu esin cinsiyeti ve cinsel kimliği de sorun... Geyler için de lezbiyenlerden çok farkli olmayan süreçler devreye giriyor. Kadin hareketi içinde bunu dillendirme çabamiz zaman zaman karsiliksiz kaliyor. Bizi anladiğini ve bize yönelik siddeti kendi içlerinde sorunsallastirdiğini söyleyen feminist arkadaslar ise halen “cinsel yönelim” konusunda temkinli yaklasmayi tercih ediyorlar. Cinsel yönelim konusunda temkinli hareket etmelerini belli bir yere kadar anlamakla beraber “lezbiyenliğin” bir kadin hali olduğunu görmezden gelmeleri bizim isimizi daha da zorlastiriyor. Uçan Süpürge
tarafindan organize edilen “Kadin Gözüyle TCK” baslikli panelde, TCK Alt Komisyonu tarafindan hazirlanan bütün maddeler, üçü kadin bes milletvekili tarafindan irdelendi ve elestirildi. Bunun yaninda kadin hareketinden konusmacilar söz aldilar. Ancak daha Adalet Bakani “cinsel yönelim” ibaresi TCK’dan çikarilsin, diye önermeden Kadin Gözüyle TCK toplantindan, kadinlarin ve yasa koyucularin gündeminden zaten çikarilmisti! Insan haklari hareketi içinde de ayni sorunu, gey-lezbiyenlerin sorunlarini gündemlestirme çabalarimiz sirasinda yasiyoruz. Gey-Lezbiyenlerin maruz kaldiği insan haklari ihlalleri halen insan haklari hareketi içinde değerlendirilmiyor. Türkiyeli geylezbiyenler olarak uğradiğimiz ihlallerin insan haklari hareketi içinde değerlendirilmesini ve raporlara yansimasini on senedir çesitli yollar deneyerek gerçeklestirmeye çalisiyoruz. Bize göre siddete ve ayrimciliğa karsi sessiz kalinmasi, geylezbiyenlerin uğradiklari siddetin ve ayrimciliğin görmezden gelinmesi de bir “siddet ortakliğidir”. Biz bu sayida kendi siddet ortakliklarimiza da ayna tutmak istedik. Ancak ne kadar basardik? Bilinmez.
mesrulastiran söylemden, erkek diline, kadin diline ve bunlarin gey-lezbiyen varolusuna yansimalari üzerine tartisma ihtiyacimiz devam ediyor. Dilimizin siddet içeren, homofobik ve cinsiyetçi kurulmasinda medyanin etkisini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Medyada escinsellikle ilgili haberlerin nasil verildiğinden tutun da medya üzerinden yaratilan “escinsel imaji” escinselliğin sadece “erkek” escinselliği olarak karikatürize edilerek sunulmasi, kadin escinselliğin yok sayilmasina, erkek escinselliğini dayatilan varolus disinda kurmak isteyen, kendine gey diyen erkekleri görünmezliğe mahkum ediyor. Anaakim basinin disinda kalan medya ise homofobisini sorgulama gereği duymayabiliyor. “Medyanin geylezbiyenlerin kimlik kurulumunu nasil etkilediği” ve bu etkinin “siddet” çerçevesinde değerlendirilmesi ve medyacilarla tartisilmasi gündemimizde. Escinsellerin siddete ve ayrimciliğa uğradiği alanlara psikoloji/psikiyatri
Dilin ideolojisi ve bu ideolojinin siddetle iliskisi üzerine sürekli tartisiyoruz. Ancak bu tartismalar dergiye ne zaman ne sekilde yansir bilmiyoruz. Homofobik sakalardan, homofobik fikralara, siddeti
ve cinsel sağlik alanini da eklemek lazim. Bütün bu alanlar üzerinden onlarca tanikliklarimiz dergi sayfalarinda yer aliyor. Bize yönelik siddeti desifre etmek ve tartismak istedik. Bu tartisma “siddetsiz” bir dünya hayalimizi gerçeklestirene kadar sona ermeyecek. Biz de tartismaya ve sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Kaos GL Dergisi yazilarinizi, siirlerinizi bekliyor. Eğitim, Insan Haklari, Hukuk, Mültecilik, Cinsel Sağlik, Psikoloji, Psikiyatri, Çalisma Hayati, MedyaIletisim alanlari üzerinden son iki yildir tartisiyoruz. Bu alanlarin dergi disinda ortaya çikma ve tartisilma sürecine kisaca değinmek istiyorum. 23-24 Mayis 2003 tarihinde yapilan “GeyLezbiyenlerin Sorunlari ve Toplumsal Baris Için Çözüm Arayislari Sempozyumu”nun hazirlik asamasinda tartismaya açmak istediğimiz alanlar olarak duyurduk. Sempozyum sonrasinda bu alanlar üzerinden Kaos GL etkinliklerini organize etmeye ve tartismaya çalistik. Bu tartismalar ve bu alanlar üzerinden komisyonlarin yapilanmasi iki yil kadar bir sürede gerçeklesti. Bu çalisma 29 Haziran 2004 Pazar günü yapilan Kaos GL Kurultayina evrildi. Derginin ikinci dosyasini yukarida siraladiğim alanlardaki sorunlar, çözüm önerileri, çalisma planlari olusturuyor. Alanlara ve komisyonlara dair sorulariniz ve önerileriniz için bizimle iletisime geçebilirsiniz. umut güner Kaos GL
İletişim İçin: Kaos GL
Gazi Mustafa Kemal Bulvari 29/12 Kizilay / Ankara Tel&Faks: 0 312 230 0358
Lambdaistanbul
Büyükparmakkapi Sokak Halas Apt. No:20/3 Istiklal Cad. / Istanbul Tel: 0 212 245 7068 KAOS GL Eylül-Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 3
siddet
Yabancilasmanin Daha Ötesi Mümkün Mü? Çağdas
Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarinda, biçaklanan, tecavüz edilen, gasp edilen ve yaralanan zavalli insanlarin birkaç yil önce çektikleri aile hatirasi ya da vesikalik fotoğraflarindan steril yasamimizdaki kahvalti masamiza sizan siddete hepimiz az çok taniğiz. Bazilarimiz bu siddete ne yazik ki görsel ve yazili medya veya üçüncü sahis yoluyla değil de bireysel olarak da taniklik edebiliyor. Sokakta kapkaççilara çanta kaptirirken dövülen, karakolda hortumla kirbaçlanan, sigara isteyen delikanlilara sigara verdikten sonra göğsünden biçaklanip kan kaybeden ve sevgilisiyle öpüstüğü için gittiği cafelerden tartaklanarak atilanlarin maruz kaldiği siddeti cismen biliyoruz; ancak söz konusu siddetin nereden geldiğini, nasil gelistiğini, gelismekte olan ve gelisen toplumlardaki siddet ve saldirganlik olgusunun bireyin yasamina etkilerini incelememiz, siddetin psikolojik altyapisini anlamaya ve öğrenmeye çalismamiz popüler kültür tarafindan entelektüel bir merak sayiliyor. Siddet, kasitli olarak bir insana, hayvana ya da cansiz bir objeye(insanlarin olusturduğu sosyal yapilar ya da yağmalanan müzeler gibi) zarar verme amaci güdülmüs hareketlerin tümüdür. Siddetin nesnesi büyük değiskenlik gösterebildiği gibi öznesi de nesneyle ayni varyasyona sahiptir. Ancak doğabilimciler genel anlamda, hayvanlarin arasindaki avavci iliskisini kasitli bir zarar verme olarak görmeyip, vahsi hayatta yasiyor olabilmenin getirdiği bir zorunluluk olarak görürler. Örnek vermek gerekirse, aslanin yavru ceylani parçalamasi, yavru ceylanin ölümü ile sonuçlanmasina rağmen bir siddet örneği sayilmaz. Ancak erkek aslanin iktidar uğruna diğer yirtici kedigillerin
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 4
yeni doğmus yavrularini gözleri açilmamisken katletmesinin yasam mücadelesi mi yoksa iktidar mücadelesi mi olduğu tartismaya açiktir. Siddetin kökeni, bilim dünyasinda hâlâ cevaplanamamis sorulardan biri ve bu konuda yapilan her bilimsel arastirmanin sonucunun bir yaklasim olacaği ve farkli yaklasimlarin sentezi olmaksizin siddetin kökeni hakkinda sağlikli bir fikir yürütülemeyeceği açiktir.
Siddet, Freud’a göre insanin en temel içgüdülerinden biri olmakla beraber, modern zaman cinnetini; modern insanin, içgüdülerini modernitenin dayattiği toplumsal kurallar yüzünden tatmin edememesinin getirdiği hayal kirikliğina bağlar. Halbuki çikar çatismasi, iktidar alanini ve yasadiği alani koruma, disi yüzünden kavga etme, avlanma gibi arkaik aliskanliklar gerçekten arkaik midir? Yoksa değisen sadece siddetin biçemi midir? Bu bakimdan uygarliğin insanoğlunu mutsuz ettiği doğru olabilir, ancak uygarliğin insanlarin içgüdülerini tatmin etmesini engellediği uygarlik hakkinda söylenen en büyük yanlislardan biridir. Siddetin tarihi, insanlik tarihiyle esdeğer olup; tarihin hiçbir aninda siddetten arindirilmis bir zaman dilimi olmamistir. Sözde gelisen uygarlik, insanoğlunun içgüdülerini
engellememis, aksine çoğu ayaklarini din, milliyetçilik, irkçilik, ataerkillik vasitasiyla insanoğlunun en vahsi içgüdüleri üzerine kurmustur. Evet, siddet ayni siddet olmasina rağmen aletler, gelisen teknolojiyle daha da komplekslesmis, paleolitik balyoz, hidrojen bombasina veya uçaksavara dönüsmüstür. Ikisini de yaratan özünde ayni insandir. Avcilik ve toplayicilik toplumundan tarim toplumuna geçisten sonra ortaya çikan ürün fazlasi doyumsuz insanin gözünü kamastirmis ve hep daha fazlasini isteyen insanoğlu Ehrlich’e göre, savasip karsindakinin sahip olduğuna el koymayi, çaba gösterip o sekilde elde etmekten daha kolay bir çözüm yolu olduğunu kesfetmis ve öldürmeyi, gerekirse öldürülmeyi, dinsel+milliyetçi dogmalar, sövenist zirvalamalarla savunmustur. Sehitlere ve cihad yolunda ölenlere cenneti vaadeden din, siddeti, canli bomba olmayi, insan öldürmeyi ve sömürgeleri rasyonalize ederken, olan insanoğlunun düse kalka olusturduğu –olusturmaya çalistiğisağduyusuna ve vicdanina olmustur. Bugünkü Irak isgalinin ardinda da, önceki tüm isgallerin, katliamlarin ve soykirimlarin ardinda da bu arsiz açgözlülük ve birkaç naif bilim insanin tüm iyi niyetleriyle altina 1986 yilinda imza attiklari, insanin özünde siddetin var olmadiğina dair yapilan Seville Bildirisi’ne tümüyle zit olarak, insanin içsellestirdiği siddet ve vahset vardir. Siddet söz konusu olduğunda siddetin cinsiyetinden söz etmemezlik olmaz. Britanya’nin Galler Bölgesinde siddeti uygulayan bireylerin % 90’ini erkekler olusturmaktayken, Amerika’da her alti kadindan birinin sekse dayali suça maruz kaldiğini, erkeklerde bu oranin 1/33 olmasi ve sekse dayali suçlarin bir-iki örnek disinda tamaminin erkekler tarafindan islendiğini bilmek, cinsiyetimizden ve penisimizden utanmayi gerektirebilir. Uygarliğin çürük ayaklari tarafindan sirti
siddet
sivazlanan ataerkillik, tüm toplumlarin hem erkeklerine hem de kadinlarina üstü gurur, delikanlilik, biçkinlik ile islenmis bir aci ve zavallilik kaynaği olmustur. Cinsiyetçi yapinin iki uçlu yapisi kadina ve erkeğe rollerini verirken doğaçlamaya izin vermez. Bu yüzden bu ikili basit yapi, otomatik olarak ikiyüzlülüğü beraberinde getirir. Tehdit unsuru olarak gördüğü escinsellerin haklari konusunda bir ikiyüzlülük... Escinsellerle yatip, travestileri araba altinda ezen bir ikiyüzlülük... Homofobi, tahmin edilenden çok daha fazla siddete kaynaklik etmekteyken, popüler kültür; delikanliliği, ağir abiliği, mafyayi ve orta sinif ahlâkinin faziletlerini öven dizi ve programlariyla, escinsellere ve cinselliğini özgürce yasamak isteyen kadinlara karsi siddetin avukatliğini yapmaktadir. Kadinlar, ortasinif ahlâkina uymayan yasam tarzlarini seçtiklerinde “orospu” yaftasi hazir olarak yakalarina yapistirilmaktayken, mahallede pencerelerinin ardinda sizibizi gözetleyen ve dedikodu yapan yasli teyzelerin “zengin koca bulmalisin, evlenmeden bekaretini bozmamalisin” masallariyla büyüyen genç kizlar cinselliklerini kullanip hayirli ve zengin koca bulduklarinda iffetli ve namuslu bir genç kiz olurlar. Ataerkillik, kendine tehdit unsuru gördüğü herseyi siddete boğar. Bir escinselin, bir genç kizin töre adina
biçaklanmasi, ataerkilliğin bir ceza araci olarak algiladiği cinsellik anlayisina paralel, biçak sokup çikartilarak gerçeklestirilmistir. Ataerkilliğin kendisinde varolan penis fetisizmi, penisi bir silah olarak görmeyi getirir ve iste bu yüzden ataerkil toplumlarda sokmak, koymak, batirmak, anirtmak, dağitmak, attirmak, sikip atmak, acitmak ve bağirtmak gibi saldirgan kelimeler cinsel anlamlar tasir. Cinselliğin objesi, erkek egemen kültür anlayisina göre siddeti hakkeder. Cinsel obje tecavüzü aslinda isterken, tecavüze karsi koymasi ya da karsi koyar gibi yapmasi, fantezi icabidir. Siddet cinsellikle iç içedir, bu yüzden erkek egemen toplumlarda erkek, arzulanan kendisi olduğunda, kendini tehlikede hisseder. Arzu nesnesi olmayi kabul edemeyen erkek kadina “kötü kadin”, escinsele “götveren” der, arzu nesnesi olmanin gizli heyecanini tasiyarak isin içinden çikar. Lezbiyenler ise onu tehdit etmediği için erkeğimiz tarafindan bir fantezi malzemesidir. Siddet, erkek egemen kültürde seksin anlami olduğundan erkek kafasinda kadin karikatürü ile sevisirken karsi tarafin caninin acimasini, ağlamasini ve bağirmasini ask oyunu olarak algilar. Erkek, özgür kadindan ve escinselden korkar. Neden korkar? Arzu nesnesi olmayi siddete maruz kalma olarak gördüğünden korkar. Içsellestirdiği ve bastirdiği escinselliğinden korkar. Siddet, su anda egemen olan görsel ve yazili medya ile hafizalarimiza olabildiğince güçlü olarak pompalanirken, video oyunlarinda kafatasini tüfekle dağittiğimiz her insan için ekstra puan alirken, siddete karsi kayitsizlik ve yasami bir oyun olarak algilama süreci baslamistir. Estetize edilmis siddet kavraminin çocuklara açik olduğu dünyada çocuklardan bekleyebileceğimiz, çocuklarin nese ve masumiyet içerisinde oyunlar oynamalari değil, bir silah bulup okullarinda siralari itekleyerek kaçisan arkadaslarini vurup, arkadaslarini kanlar içinde birakmalaridir. Artan sosyal esitsizlikle birlikte Türkiye’nin varoslarinda da, ayni Brezilya’daki favelalarda olduğu gibi, alti-yedi
yasinda çocuklarin asik olmadan önce silahin soğukluğuyla tanismalari ve çocuk çeteleri olusturup, okuma yazma öğrenmeden insan öldürmeyi öğrenmeleri yakindir. Siddet gelecekte de insanliğin sorunu, hem de en büyük sorunu olmaya devam edecektir. Homo homini lupus, yani "insan insanin kurdudur" doğruluğunu sürdürmeye devam ettikçe, siddet günlük hayatla bu kadar iç içiçe olmaya devam ettikçe, siddet tanikliklarimiz sadece sürmekle kalmayacak, katlanarak, artarak devam edecektir. Kahvaltida okuduğumuz gazetelerin üçüncü sayfalarindan kan yüzümüze fiskiracak, ama biz olanca kayitsizliğimizla bir sonraki sayfayi çevirip borsa haberlerini okumaya devam edeceğiz. Yabancilasmanin daha ötesi mümkün mü?
Kaynaklar 1. Freud Sigmund. Civilization and its Discontents. Penguin Press, 1999, Boston. 2. Pitchford Ian. The Origins of Violence: Is Psychopathy an Adaption?. The Human Nature Review 2001 Volume 1: 28-36 (5 November ) 4. Onfray, Michael. La Philosophie Féroce. Galillée, 2004. 5. Gilman Robert. Structural Violence: Can we find genuine peace in a world with inequitable distribution of wealth among nations? URL:http://www.context.org/ICLIB/IC04/Gil man1.htm 6. National Crime Victimization Survey,2000, U.S Department of Justice 7. Ağduk, Meltem. Harika! Bu ne hal!: Medya, Kadinlar Siddet.URL: http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/harika.ht m 8. Ehrlich Paul. Human Natures: Genes, Cultures, and the Human Prospect. Island Press, 2000.
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 5
siddet
‘Nonoslar’, ‘Namus’ ve Kadinlara Yönelik Siddet Karari Leylâ Pervizat
“Bak senin namusun için nonoslari feda ettim.” Bu sözleri bana söyleyen
Batili bir üst düzey yetkili. Sözler ise 2001 yilinin Baharinda Cenevre’deki Birlesmis Milletler Insan Haklari Komisyonunda sarf edildi. 2000 yilinin sonbaharinda Birlesmis Milletler Genel Kurulunun Üçüncü Komitesinde (New York’ta toplanan) namus cinayetleri ile ilgili karar çok büyük bir dizi stratejik hatalar sonucu oylamaya gidince, namus cinayetleri ile ilgili dil belgelerde kalabilsin diye Bati Grubu geçici olarak cinsel yönelimlere ait kazanilmis dili pazarlik konusu yapti. Kisacasi feda etti. (Gerçi ertesi yil tekrar ayni dil belgelere alindiysa da her zaman çok büyük bir tartisma konusu olusturmaya devam ediyor.) Yetkilinin bu, komik olduğunu sandiği esprisinden sonra ben de lobinin ortasinda kalakaldim. Ben namus adina canimi disime takmis çalisirken, kendi kafamca kadinlar için bir seyler yaptiğimi düsünüyordum. Ancak, benim isimi çok iyi yapmam baskalarina zarar vermisti. Bu çarpik pazarlik mantiğina göre ise zarari ise escinsel haklari ile uğrasan aktivist arkadaslar görmüstü. Hep lobide kostururlarken gördüğüm bu insan haklari savunucularina uzaktan bakmaya ve düsünmeye basladim. Acaba ne yapsa idim? Yanlarina gidip
açiklasa mi idim? Birisi bana çok sevindirici bir haber vermisti. Ama haber baskalarinin pahasina kazanilmis bir basarinin sevinci ile ilgiliydi? Ve en önemlisi, yaygin eril düzenin namus cinayetlerinin de escinsel cinayetlerinde altindaki ortak neden olduğunu ne zaman fark edecektik? Ne zaman bunu fark etmeyi isteyecektik? Yukarida söz konusu edilen Birlesmis Milletler Insan Haklari Komisyonunun 60. Oturumu 15 Mart23 Nisan 2004 tarihleri arasinda bu yil her zamanki gibi yine Cenevre’de yapildi. Komisyona düzenli katilanlar 11 Eylülden sonra insan haklarinin uğradiği erozyona ve diplomatlarin ana oturumda yaptiklari ‘ilginç’ konusmalara bir kez daha gülsünler mi ağlasinlar mi bilemediler. Komisyondaki delegeleri çok uzun bir süredir mesgul eden cinsel yönelimler (sexual orientation) konusu ise bu yilin yine en ‘sicak’ konulari arasindaydi. Brezilya tarafindan masaya yatirilan ‘cinsel yönelimler ve insan haklari’ baslikli karar bu yil resmi görüsme sürecine bile dahil olmadan geri çekildi. ‘Cinsel yönelimlerin’ çesitli devletler tarafindan feda edilmesi ilk kez olmuyor. Hollanda hükümeti tarafindan Birlesmis Milletler Genel Kurulunun 2000 yilindaki 53. oturumunda (New York) masaya yatirilan namus cinayetleri ile ilgili karar bir dizi çok büyük hata sonucunda oylama sürecine girmisti. Alti ay sonra Cenevre’deki Komisyonda namus cinayetleri ile ilgili dilin yargisiz infazlar ile ilgili kararin içinde kalabilmesi için kararin ortak mimarlari ‘namusu korumak için nonoslari feda’ ettiler. Geçen yilki Komisyonda ise Brezilya devleti yine ‘cinsel yönelimler ve insan haklari’ baslikli karari masaya yatirdi. Karar bu yilin aksine Komisyonda üyelerin oylamalarina açilabilmesi için resmi süreçte gündeme geldi. Ancak, bu kararin niteliği ve
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 6
içeriğinden oldukça rahatsiz olan Islam Konferansi Örgütü ülkeleri kararin tartisilmaya açilmamasi daha doğrusu açila bilmemesi için ilginç manevralarda bulundular. Komisyonun son günündeki oylamalara politik manevralar ile birakilan kararin öğle oturumunda tartisilmasi önerisi dönem baskani Libyali Diplomat Najat AlHajjaji tarafindan teklif edildi. Pakistanli temsilci kendisinin Cuma namazina gideceğini bunun da kendisinin dini ifade özgürlüğünün bir parçasi olduğunu ortaya koyarak toplantiya ara verdirtti. Bir iddiaya göre ise temsilciyi öğle yemeğinde içki içerlerken görmüslerdi. Oturum tekrar açildiğinda ise Pakistanli diplomat kendi ifadesiyle ‘cinsel yönelebilsinler veya yönelemesinler’ bütün insanlarin haklarina saygili olduğunu da alayli bir sekilde ifade edince salondan kopan kahkaha bazilari için kötü bir sakadan baska bir sey değildi. Bu yil kararin resmi sürece bile girmeden geri çekilmesinin ardinda çok çesitli nedenler yatiyor. Bir iddiaya göre Arap devletleri ekonomik açidan sikintida olan Brezilya’ya ekonomik desteği geri çekecekleri konusunda ‘dostça bir uyarida’ bulunmuslardi.
siddet Bazilarina göre ise ABD saman altindan su yürütüyordu. Sonuç ne olursa olsun, cinsel yönelimler ile ilgili karar önümüzdeki yila kaldi. Kararin en büyük ihtiyaci ise su: bütün bu baskilara konumu ve becerisi dolayisiyla bas kaldirabilecek akilli strateji izleyen bir devletin desteği. Komisyonda cinsel yönelimler konusunda böylesine traji-komik olaylar yasanirken iyi seyleri de göz ardi etmemek lazim. Geçen yilin Ağustos ayinda uzun ve yoğun süren bir lobicilik döneminden sonra göreve gelen yeni BM Kadina Yönelik Siddet, nedenleri ve sonuçlarindan sorumlu özel Raportör Prof. Dr. Yakin Ertürk Komisyona ilk raporunu sundu. Bu Raportörlük 1993’te ki Viyana Insan Haklari Konferansindaki gelismelerden sonra Birlesmis Milletler Insan Haklari Komisyonunun bünyesinde kadina yönelik siddet ile ilgili konulari arastirmak ve belgelemek üzere olusturuldu. Viyana Konferansinin gündemini ‘su önemsiz kadin meselesi’ ile ele geçiren feministler yaptiklari lobicilik çalismalari çok etkili olunca Kanada hükümetinin sponsorluğunda 1994 yilindaki Komisyonda Raportörlük olusturulmasi ile ilgili ilk karar masaya yatirildi ve kabul edildi (Karar No: 1994/45). Profesör Ertürk bu göreve getirilen ikinci Raportör. Raportörlük on yil önce olusturulduğunda göreve Sri Lanka’li feminist hukukçu Radhika Coomoraswamy getirildi. Meslektaslari arasinda ‘Deli Peter’ olarak bilinen Komisyonun dönem baskani Hollandali diplomat Peter P. van Wulfften Palthe Coomorasawamy’i sadece kadin kozasinin arzusu üzerine Sri Lanka devletine bile danismadan göreve getirmisti. Ertürk’ün Raportörlüğünü yaptiği kadina yönelik siddeti ortadan kaldirmaya yönelik ilgili kararda Komisyonda hepimize heyecanli günler yasatti. Sorunlar resmi olmayan görüsmelerle baslamisti. 1995 yilinda Pekin’de 4. Dünya Kadin Konferansinda kabul edilen ve değistirilemez/bozulamaz olarak
görülen dil sorgulaniyordu. 20 Nisan 2004 Sali sabahi görüsülmesi için Komisyonun önüne çikarilan karar taslaği hakkinda ikisi ABD’den biri Küba’dan olmak üzere üç tane önerge bulunuyordu. Küba önerdiği düzenlemeyi oturumun basinda hemen geri çekmesine rağmen ABD’nin önerdiği düzenlemeler ile ilgili olarak oylamaya gidildi. Belki oylamaya gidildi demeden önce bunlarin ne olduğu anlatilabilir. Komisyon, ABD’nin düzenleme istediği Paragraf 7 ve 18 hakkindaki tartismalar kadinin insan haklari savunucularinin oldukça endiselendirdi. ABD kürtaji tesvik ediyor gerekçesiyle Paragraf 7’de ki ‘sağlik bakimi hizmetleri’ teriminden ‘hizmetleri’ kelimesini çikarmak istedi. Oysa karari masaya yatiran Kanada, Misir’i
memnun edebilmek için ‘sağlik bakimi hizmetlerinden’ ki ‘bakimi’ kelimesini eklemisti. Misir halinden memnundu. Yani ABD’ye karsi oy kullanacakti. AB adina söz alan Irlanda ise ABD’nin tartismaya açtiği terimlerin Pekin Eylem Planinin paragraf 93, 94, 97, 105, 106(e); ve Pekin+5 sonuç belgesinin paragraf 12, 55, 72(b), 72 (i)’lerine ait olduğunu hatirlatti. Kisacasi bu dili ret etmek Pekin’de elde edilen bütün kazanimlari tartismaya açmak demekti. Bu da çok ciddi ve hassas bir nokta. ABD’nin sağlik ‘hizmetleri’ ifadesinin kürtaja ait olduğuna dair iddiasina en ilginç cevapsa Çinli delegeden geldi. Kendilerinin çok dikkatli bir sekilde grup halinde Ingilizce sözlüğe baktiklarini ve ‘hizmetleri’ kelimesinin kürtaj demek
olmadiğini belirtti. “Belki ABD de yeni bir sözlük vardir. O zaman bütün delegelere bu yeni sözlükten hediye etmelerini öneririz.” ABD’nin diğer ‘derdi’ olan paragraf 18 ise Uluslararasi Ceza Mahkemesine gönderme yaparak, cinsel siddet suçlarinin bir savas suçu ve insanliğa karsi suç olduğuna değinmekte. Bütün bu ‘eğlenceli’ tartismalarin sonunda ABD’nin sunduğu bu iki düzenlemenin kabul edilmesi hakkinda oylamaya gidildi. ABD’nin arzusu gerçeklesmedi. Bu iki düzenlemede ret edildi. Kadina yönelik siddeti ortadan kaldirmaya yönelik karar istenen biçime yakin bir sekilde kabul olundu. ABD de oylamadan sonra söz alip herkese tekeslilik, esler arasi bağlilik, ve cinsel perhiz konularinda oturumda bulunan diplomatlara ve delegelere ders verdiler! Kanimca bütün bu yukarida bahsedilenlerden daha da kötüsü Misir’in oylamalarin hemen ardindan bayrağini kaldirip Komisyonun Iç Tüzüğünün 162 numarali maddesine referans yollamasiydi. Bu Kural Genel Kurul 62. maddesi ile benzesmekte. Kisaca sunu ifade ediyor: Masaya yatirilan bir kararin içindeki herhangi bir paragrafin oylamaya açik olmasi diğer paragraflari ve kararin tamamini da oylamaya açik hale getirir. 11 Eylül öncesi kadina yönelik siddet karari tartismaya açildiğinda oylamaya bile gidilmeden uzlasma ile kabul edilen bu kararin son üç yildir basi ciddi dertte. Misirin bu son hareketi de Islam Konferansi Örgütü ülkelerinin islamaphobia’ya tepki vermek adina ne kadar ileri gideceklerinin ve gözü karaliklarinin sadece basit bir göstergesi. Geçen yil Komisyonun bir komedi kulübüne benzediğinden bahsedip bazilarimizi güldürdüğünden bahsetmistim. Artik ben dahil hiç kimse gülmüyor.
*Leylâ Pervizat, feminist bir arastirmaci ve kadinin insan haklari savunucusu olarak uluslararasi insan haklari mekanizmalarinda 1998 yilindan beri lobicilik çalismalari yapmaktadir.
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayi 21 Sayfa 7
siddet
“Çatisirken Dönüsüyoruz”; Palavra, palavra, palavraaaa! Sürmeli Can
Incil'in Matta kitapçiğinin, 6. bölümünün, 29. ve 30. ayetlerinde söyle deniyor:
“Göze göz, dise dis denildiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karsi direnmeyin. Sağ yanağiniza bir tokat atana, öbür yanağinizi da çevirin ... "
Yapilan bir haksizliğa ya da herhangi bir siddete karsi pasif direnis göstermek ya da öbür yanağini çevirmek, gerçekten cesaret gerektiren bir sey. Ama artik bende çevirecek ne yanak kaldi ne de sabradecek takat! Her geçen gün daha da eziliyoruz. En son TCK'da ayrimciliğa maruz kalan tüm varoluslar taninip, "bir sekilde" korunurken; cinsel yönelim ibaresinin çikarilmasi,escinsellere yönelik siddetin nasil onaylandiğini belgeledi. Yillardir devletin, escinsellere yönelik, güya "ne yasaklayici ne de taniyici" ikileminde kalan muğlak durusu da bununla beraber sona erdi. Artik bize yapilan her sey mubah! Kahrolsun Ibneler! Valla doğru, bundan sonra sokağa da çikmayalim. Hatta herkes evine on taksitle son model gaz odasi alsin! Durum gerçekten bu kadar vahim mi? Ne yazik ki, evet! Sorunu desifre etmek artik bizim için yeterli değil! Sadece mitingler, basin açiklamalari yeterli değil! Olmasin mi? Elbette olsun ama bu kadarla kalmasin. Çünkü bize yapilanlar da bu kadarla kalmiyor. Acimasizca katlediliyoruz. Yasamin her alanindan soyutlaniyoruz. Bitkisel yasamlara hapsediliyoruz. Karsilik olarak da yanak çeviriyoruz. Daha nereye kadar bizim varolusumuza küfreden ev sahiplerine kayitsiz kalacağiz; nereye kadar taslanan ofislerimize sahip çikmayacağiz; nereye kadar bizi her alanda önemsiz kilan muhaliflere, sirf bize destek olsunlar diye flört
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 8
edeceğiz! Nereye kadar! Bize kalkan ellerin kirilmasinin vakti geldi de geçmiyor mu? Ama ben artik buna ortak olmak istemiyorum. Hele hincimi içimde sindirmek hiç istemiyorum. Yetisin gari! Içimde patlamaya hazir bir volkan var ama bir türlü fiskirtamiyorum. Çünkü her tür fiskirtma, fallik bir tehlike ya da "siddetsiz çatismayi" önleyen bir hezeyan! Insanlarin hakli tepkilerini göstermelerini siddet olarak görmüyorum. Sokakta canlari pahasina mücadele eden bacilarimin falçata sallamalarini siddet olarak görmüyorum. Dayak atan babama saldirmami, siddet olarak görmüyorum. Her disavurumu siddet olarak algilayan, salon edebiyati uzmani burjuva aktivistlere sövmeyi, siddet olarak, hiç görmüyorum. Dahasi, çatisirken dönüstüğümüz diye baslayan tekerlemevari söylemin bir "palavra”dan ibaret olduğunu düsünüyorum. Çünkü kendini, her seferinde geri çeken ya da yeteri kadar tepki gösterdiğini sanan anlayisin toplu "iradesizlesme”lere yol açacağini düsünüyorum. Hele bu muhaliflerden biri, 10-15 yillik varlik mücadelesi gösteren ama hâlâ rüstünü ispat edemeyen escinsel hareket olunca daha da umutsuzluğa kapiliyorum.
Kürtler dağa çikip ayaklandiğinda; Aleviler televizyon kanallarini tasladiğinda; evlilikleri boyunca dayak ve her türlü iskenceye maruz kalan kadinlar, eslerini öldürdüğünde; bunun adi "direnis" diye geçerken; escinsel bireyler bir sekilde hezeyanlarini ifade ettiklerinde bunun adinin siddet olarak geçmesini "siddetle" kiniyorum. Bence bunun böyle adlandiriliyor olmasinin adi, kendimize ve bulunduğumuz harekete inançsizliğimiz. Ve bu inançsizliğin getirdiği, gayri mesru "bağliliğimiz". Keske baska mücadele yöntemleri olabileceğine inanabilsem ama hayat kimseye adil davranmiyor. Davranmadiği gibi mücadele etmesi için de adil alanlar yaratmiyor. O yüzden tepkisizliklerimize; tepkisiz kalislarimizin asil nedeni olan korkularimiza "kilif" bulmayalim. Bu korkularla yüzlesip, yapabileceğimiz seyler üzerine iddialarda bulunalim. Aksi halde hiçbir escinsel aktivistin samimi olduğunu düsünmeyeceğim! Çünkü bizi direnissiz kilan hiçbir öğretinin isimize yarayacağina inanmiyorum. Neden mi? Çünkü artik Isa da asi değil!
siddet
“Tehditlere Pabuç Birakmam” Koray +
Yer yatağinda uzanmis çirilçiplak, gergin bir surat ifadesiyle toparlanmasini seyrediyorum. Herhalde rahat hissetmiyor, belki suçluluk hissediyor o da birçoğu gibi diye düsünürken sandalyeye oturup sigarasini yakiyor. Dikmis gözlerini beni seyrediyor. Ama yarim saat önceki gibi değil bakislari. Bana bunu neden yaptiğimi soruyor. “Neyi” diyorum olabildiğince rahat ve rehavet içinde. Böyle bir mevkiye gelip bunu neden yaptiğimi soruyor. Ne soru ama bu, kendi kafasindaki sorgulama yetmiyor galiba, istediğimi yaptiğimi ve bunun mevkimle bir iliskisi olmadiğini anlatmaya çalisirken seksten değil, seks sirasinda ona yaptiklarimdan bahsettiğini söylüyor. Tanistiğimizda bana söylediklerinin aksine ona “pasif” muamelesi yaptiğimi, bundan hoslanmadiğini ve kendine yediremediğini söylüyor. Yattiğim yerde ellerimi basimin altinda kavusturup ona bakiyorum, sessizce. Ne oluyor, nereye gidiyoruz. Yasadiği, zevk alarak yasadiği, onca çaba sarf edip yapabildiği seyin suçunu ve sorumluluğunu bu sekilde mi atacak, ben bununla mi uğrasacağim. Yok beni öyle düsüncelere dalip birakacak gibi değil bakislari, bir seyler söyleyip onu hakli çikarmami bekliyor. Sakin kalmaliyim, istediği sey beni öfkelendirip, öfkesini hakli çikartmaya çalismak diye düsünüyorum. Ama ters mi tepiyor ne? Ne kadar rahat göründüğümü, oysa onu tanimadiğimi ve bunun tehlikeli olabileceğini ima eden laflar dökülüyor ağzindan. Iste basladi diyorum, kendi kendime, oyun. Tüm huzursuzluğu içimde tutmaya çalisip, bedenimin olabildiğince rahat ve güven içinde görünmesi için uğrasmam gerekiyor artik. Korkmadiğimi gösterirsem, korkutulamam gibi bir ilke var aklimda, zira ilk kez olmuyor bu.
Bana, onu tanimadiğimi, nasil birisi olduğunu bilmediğimi hatirlatiyor. Beni kesse öldürse ya da baska bir sekilde zarar verse ne olacağini soruyor. Ben sakin bir sekilde yanit verirken aklimda yattiğim yerde bedenimin kana bulandiğini gözlerimin önüne getiriyorum. Yalnizim ve yalniz bir sekilde ölümümün ne zaman nasil fark edileceğini düsünüyorum. Ne düsünülecek, kim neyi nerden bilecek ve benim için ne fark edecek diye düsünüyorum. Garip bir sekilde bir süredir ölümden korkmuyorum. Tüm bunlar kafamda gezinirken, ona risk aldiğimi ve risk almadan bu yaptiğimizi yapmanin bir yolu olmadiğini anlatmaya çalisiyorum. Üstüne, tutamayip kendimi, onun da tanimadiği birinin evine gelerek ne kadar büyük risk aldiğini söylüyorum. Öyle ya, diğer odalarda karanlikta saklanmis bir sürü adam olabilir, neler yasanabilirdi.
Cevapsiz kaliyor ve bunun verdiği tedirginlik okunuyor yüzünden. Kalabalik olsa gelmezdim gibi aptalca seyler söyleyince, simdi kapiyi açip içeri bir sürü arkadasimin gelebileceğini, onun da bunu kestiremeden buraya gelmis olduğunu hatirlatiyorum. Ne yapiyorum yani, en iyi savunma saldiridir, bu durumda ise yarar mi? Hiç denenerek görülecek sey mi bu ya. Korkuyor artik belli, ama o da ayni oyunun içinde ya, bacaklarini açmis sigarasindan son nefeslerini içine çekerek rahat olduğunu, korkmadiğini bana göstermeye çalisiyor. Ben artik los isikta sere serpe yatmis, gerginliğimi
yutkunuyorum. Tekrar ayni tehditkâr ifadelere dönünce, ne yapiyorsun diye öfkemi belli eden bir ses tonuyla yataktan doğrulup, iç çamasirlarimi bulmaya, giyinmeye çalisiyorum. Titriyorum, neyse ki bu isikta bunu fark edemez diye düsünüyorum. Korku mu içimdeki, öfke mi bilmiyorum. Öfkeyse bir kismini kendime duyuyorum, bunu neden yaptiğimi soruyorum sürekli kendime. Bir parça giyindikten sonra alip kül tablasini yanindan, mutfağa gidip çöpe bosaltiyorum. Salona gidiyorum. O benim bu kadar kendi basima hareketimden tedirgin arkamdan geliyor. Salona açilan odalarin kapali kapilarina endiseyle bakiyor. Neredeyse gülümseyeceğim, ama içimin titremesi buna izin vermiyor. Salonda olmamizdan, isiğin ve perdelerin açik olmasindan rahatsiz oluyor, biliyorum. Spotlar önünde oynayabileceği bir oyun değil bu besbelli. Neden buraya geldik diye soruyor, “gidicem merak etme”, deyip, yeni bir sigara yakiyor, “su bitince gidicem”. Ben bir koltuğa oturuyorum, artik yine o kendine güvenen pozumdayim ama üzerimde kilodum, yüzümde kizgin bir ifade var. Biraz sessizliğin ardinda yine onu buraya getiris amacimi bildiğini ve bundan hoslanmadiğini, bunu bir daha yapmamam gerektiğini söylüyor. Sakinlikten, temkinlilikten iz kalmamis sesimle bunu tekrar söylememesini söylüyorum. Gözlerimi salonun penceresinden disariya dikmisim, surat ifadesini görmek istemiyorum artik. Görüntüsünün beni rahatlatacak bir hali yok. Ama disariya gecenin karanliğina bakmanin da beni rahatlattiği filan yok. Neyse ki risk almaya bunca zamandir devam ettiğim için kendimce gelistirdiğim “kurnazliklarim” var. Bulusmaya giderken yanima telefon, para almamak gibi ya da eve biri gelecekse değerli seyleri ortadan toplamak gibi. Aldiğim riski azalttiğimi zannederek kendimi daha fazla güvende ve hazirlikli hissetmemi sağliyor. Bu sefer de iki ev arkadasim
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 9
siddet olduğunu ve birkaç saat içinde geleceklerini söylemistim. Simdi bunu söylemenin zamani diye düsünüp, olduğum yerde doğruluyorum. “Hemen gitmeni istiyorum”. Oysa ne kadar komik görünüyorum kim bilir, tehdit edilen birisinin böyle filmlerden alinti kibar sözle (öyle ya emir bile değil) saldirgani evden çikarmaya çalismasi. Kalkmiyor bile yerinden, sigarasini bitirince gideceğini ve bana bir sey yapmayacağini söylüyor. Ben kalkip kapiya doğru gidiyorum. Antrenin isiğini yakip, çikmasini istiyorum. Kipirdanmayinca da, kapiyi açip, ayni kibar sözler ve asik surat ifadesini tekrar ediyorum. “Apartmani basimiza mi toplayacaksin”, diyor, yine gizli-açik tehdit eder bir tarzla. “Umurumda değil, hemen git”, diyorum. Sesim gerçekten yankilaniyor boslukta, aslinda bağiriyor da değilim, belki bana öyle geliyor bilmiyorum. Saskinlik ve öfkeyle kalkip ayakkabilarini ayağina geçiriyor. Esikte durunca, “kolay gelsin” diyorum alayci bir ifadeyle. O “bana kolay gelsin deme” derken kapiyi kapatiyorum yüzüne. Sonra da isiği, sonra da evdeki tüm isiklari. Bunu neden yapiyorum bilmiyorum. Görülmek istemiyorum, ya da görmek istemiyorum. Bir süre geziniyorum ortalikta, sonra gitmemis olabileceği geliyor aklima, gidip apartmanin girisine bakan pencereden kontrol ediyorum, bahçeye bakiyorum. Yok kimse. Yalnizim. Evde rahat değilim, tasindiğimdan beri ilk kez böyle hissediyorum. O kadar özendiğim, o kadar sevdiğim, anlata anlata bitiremediğim ev korkuyla kirlendi. Hiç mi hiç güvenli hissetmiyorum kendimi. Sonrasiyla ilgili endiseleniyorum. Böyle mi devam edecek, camin önünde karalti görecek miyim, kapimi tekrar çalar mi? Karanlikta salonda oturup felaket senaryolarimin ayrintilarini çalisiyorum. Kalkip karanlikta bir seyler giyip üzerime, sokağa çikmak istiyorum. Yine kapiyi kontrol edip, atiyorum kendimi sokağimin tüm gece devam eden kalabaliğina. Evle ilgili değilmis gerginliğim, sokakta da rahat hissetmiyorum kendimi. Herkesi ona benzetiyorum. Hâlâ buralarda olmasi fikrinden tiksiniyorum, onun geldiği yere giderken buralardan geçtiğini, ya da buralardan geçen diğer insanlarin da
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 10
benzer insanlar olabileceğini düsünüyorum. Gidip bir dondurma yemek istiyor canim, hosuma giden bir sey yapmak istiyor. Yok, kalabalik da aydinlik da sikintimi geçirmiyor çünkü.
Yol boyu kendime lanetler okuyorum. Kizip kizip havayi tekmeliyorum. Kalbim hâlâ hizla çarpiyor, bunu fark edip iyice zavalli hissediyorum kendimi. Risk almakla ilgili kendime ve baskalarina attiğim nutuklara gülüyorum, aciyarak. Bunu çok değilse de birkaç kez yasadim. Ayni sekilde değilse de, tehditlere maruz kaldim. “Tehdite pabuç birakacak biri değilim” sözünü kaç kez söyledim. Böyle deyip kime meydan okuduğumu düsünüyorum. Meydan okumam gerekecek durumlara kendimi sokup, aslinda kime meydan okuduğumu. Hissettiklerimin yasadiklarima değip değmeyeceğini. Karsilastiğim bu insanlar hasta değiller, cani de. Bana israrla onlarin psikolojilerini anlayip anlamadiğimi soruyorlar, ben de kaçamak yanitlar veriyorum. Anladiklarimi anlatsam hoslarina gitmeyecek çünkü. Çaresiz olduklarini düsünüyorum, benden daha zavalli olduklarini. Yasadiklari seyin suçluluğundan uzaklasmalari için, bazen para istemek, bazen tehditler savurmak, bazen dövmek (belki bazen öldürmek: ama bu o kadar kolay açiklanamaz herhalde) yasadiklarini mesru kilmak için yaptiklari seylermis gibi geliyor bana. Ne yaptilarsa para
için yaptiklarini (hiçbir sey alinamayacak, yolda bulsan dönüp bakmayacağin paralari zorla almaya çalisanlar duydum çünkü) ya da escinselleri cezalandirmak onlari doğru yola sokmak için tüm bunlari yaptiklarini (bunu da tartaklarken soyarken söyleyen birçok saldirgan duydum) düsünmeleri onlari rahatlatiyor olabilir. Kendileri ile karsilarindaki kurbanlari arasinda yatakta kurulan ortakliği saldirgan/saldiran çizgisiyle bozmanin onlara iyi geldiğini zannediyorum. Hepsi için geçerli değildir bunlar tabi. Ama önemli bir kisminin böyle oluğunu düsünüyorum. Böyle düsününce anlasilmaz gelmiyor, ama öfkem iyice nesnesini kaybediyor. Her seye ve herkese kiziyorum o zaman, onlara ve bana bunu yasattiklari için. Ne yaptiğimi anlamam onlari anlamamdan daha güç. Yasadiklarimin, bana özgü olduğunu düsünemeyecek kadar çok örneğini duymama, yeterli deneyimim de olmasina rağmen tekrar etmesi. Uslanmamam, nasil olacaksa usluluk. Kendime zarar verecek kadar çok sigara içiyorum, sağlikli ve düzenli beslenmiyorum, spor da yapmiyorum. Ama bunlar ayni paragrafta düsünülecek seyler mi? Bitmek bilmeyen bir arayisin beni böyle riskli seyler yapmaya itmesi. Ufak önlemlerle kendimi avutmam. Eve dönünce sigarasinin kokusunu aliyorum sanki. Gerçi ayni sigaraydi içtiğimiz, ama ona ait seyler var gibi geliyor evde. Topluyorum her seyi, dokunduğu ya da dokunmayip o varken oralarda olup yikayabileceğim her seyi makineye atiyorum. Yikaniyorum sonra. Filmlerde tecavüz ardindan yikanma sahnelerinin kliselesmis sembolikliğine biyik altindan gülsem de, iz kalsin istemiyorum sanki. Kaygimin üzerinden onca zaman geçmis, her sey değismis, baska sekildeymis gibi kendi kendimi avutup, pencereler perdeler sonuna kadar açik, zorluk çeksem de uyumaya çalisiyorum. Biliyorum ki yarin bambaska bir gün olmayacak ve ben de ayni seyleri tekrar yapmayacak değilim, simarik bir cesaretle tehditlere pabuç birakmiyorum, hayatta kaldiğim sürece.
siddet
Cinsel’in Fasizmi halim safak
Insanin siddet olgusuyla sorunu daha siddetin taniminda basliyor. Çünkü tek bir siddet tanimi ne yazik ki yok! Siddete iliskin tek bir tanimin olmayisi bir biçimde siddete normallik kazandirmak gibi bir tehlikeyi içinde barindiriyor. Siddetin görece de olsa genetik etkenlerinin de varliğini da kabul ederek onu normallestirme sansimiz da var. Genetik etkenlerin siddet bahsinde basindan beri tartisma konusu olduğunu ve taraf bulduğunu da biliyoruz. Siddetin siddet uygulayanlardan çok siddetin taniği ya da kurbanlara ait bir sözcük olmasi da bahsi sorunlu hale getiren baska bir olgudur. Tanik ve kurbanlarin açiklama ve ifadeleri üstünden yürütülecek bir tartisma da bastan eksik sayilabilir. Siddete yönelik bir tartismanin tanik ve kurbandan önce siddeti uygulayani eksen almasi ve bütün taraflari dahil etmesi farkli çikarimlarda bulunmamizi sağlayabilir. Cinsel ve siddet iliskisi üstüne bir takim sonuçlara varmak da belki böyle mümkün olabilir. Siddete iliskin çalismalarda bunun çoğu zaman sözde bir eğilim ve tavir olarak kaldiği gözleniyor. Çünkü taraflarin kendileriyle ve düsünceleriyle yandasliği bir biçimde nesnelliği ortadan kaldirmaya yariyor. Hatta çoğu zaman duygusalliğin ve hiddetin belirleyici olduğu çikarsanabiliyor. Bu bağlamda yandasliğin (kendine yandaslik dahil) siddete iliskin tartismalari çikmaza soktuğunu, içinden çikilmaz ettiğini belirtilmeliyim. Iki taraf disinda asil hedeflerden birinin devlet olduğu da akilda tutulmalidir. John Keane’in demesiyle “devletin siddet araçlarini tekeline
almasi gerektiğine, dahasi gerçekten de aldiğina hâlâ inananlar için,
siddet sorunu yoktur.” (Siddetin Uzun
Yüzyili,1998) Buysa siddeti devletin hakki görmekle olusturulan bir normallesmeden baska bir sey değildir. Oysa basindan beri devlet siddeti olusturan olgularin basinda geliyor. Hatta devletin ölme ve öldürme eyleminde cinseli açikça kullanmasi da bizi düsündürmelidir. Askeri eğitimin cinselle yakin bir iliskide olduğu hatta cinselliğin ölüm ve öldürmenin hamasetten sonra gelen yegane açiklamalarindan biri olduğu iddia edilebilir. Bunun kadinlar ve erkekler yani insan üzerinde her zaman etkili olduğunu ifade edeyim. Azinliklarin ve escinsellerin buna dahil olduğu ya da dahil edilmesi gerektiği gibisinden görüsler de savas kitaplarinda bolca yer kapliyor. Siddet karsisinda yazilip söylenenlerin anlami kuskusuz tartisilabilir. Çünkü siddet üstüne
üretilen düsüncelerin çoğu siddetin açiklamasi olmaktan kurtulamiyor. Jacques Julliard’in Georges Sorel’in Siddet Üzerine Düsünceler kitabina yazdiği önsözde belirttiği gibi
“’Siddet üzerine düsünceler’ ancak siddetin özrü olabilir.” (2002)”
Julliard’in dediği siddetin çesitlendirilmesi ve türlere ayrilmasi karsisinda trajik de olsa bana doğru geliyor. Kuskusuz siddet üstüne tartismalari sonuçlandirma zorluğunun temelinde de yazilip söylenenlerin “siddetin özrü” olarak kalmasi var. Yazilip söylenen hiçbir sey tam anlamiyla siddetin açiklamasi olma sansina sahip değil. “Siddetin özrü” onu düzeniçi kilmanin geçerli yollarindan biridir. Bunu yadsimaksa insanin “kendi kendisinin yandasi” olmamasiyla mümkündür. Ne var ki siddet üstüne yazip konusanlarin hiç olmazsa kendisinin yandasi olduğu iddia
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 11
siddet edilebilir. Bu kisinin siddet üstüne düsüncelerini bastan belirleyen bir tutumdur. Tanik olanin, siddet uygulananin ya da siddet uygulayanin kendine yandasliği burada ideolojik bir tutum olarak algilanmaya açiktir. Buysa siddeti yadsimaya yarayabileceği gibi onu kutsallastirir. Basa dönersek bir bakima farkli siddet tanimlari çoğu karsi çikisi geçersizlestirir. Hatta söz konusu tanimlar bir karsi çikmama gerekçesi haline gelebilir. Siddet tanimlari ve türlerinin siddeti düzeniçi kilmanin ve kabul edilebilir bir sey haline getirmenin yöntemlerinden biri olarak görmek mümkündür. Özellikle ideolojik tavirlarin siddeti düzeniçi kilmakta etkili ve belirleyici olduğunu söylenebilir. Buysa hangi amaçlardan yola çikilmis olunursa olsun siddeti kategorize ederek doğal hak haline getirir. David Riches’e basvurarak söylemeye çalisirsam siddete iliskin ayrimlarin sosyal kurallari ayakta tutmaya yaradiğini ve düzeniçiliği bunun sağladiğini belirtirim. (Antropolojik Olarak Siddet,1989) “Barbarlik” ve “kahramanlik” gibi tanimlar da bu düzeniçilikle birlikte olusur. Söz konusu durum siddetin gayri mesruluğunu bir anda mesru hale getirir. Siddet gayri mesrudur çünkü arzuya ve hazza iliskindir. Gizlilikle yasanir. Simdiyse siddet hem yasanan , hem de gösterilen bir
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 12
öğe olarak çoktan hayatimiza girdi! Buysa insanin siddetle ve onu ortadan kaldirmaya yönelik bütün çabalarini yadsimanin imkâni olabilir. Bu yüzden farkli siddet tanimlarindan çok tek bir siddetten söz etmenin ve onu tanimlamanin daha tutarli bir davranis biçimi olacaği kanisindayim. Üstelik öne sürdüğüm bakis açisi siddete yönelik tam bir karsiliğa da yol açabilir. Bütün tanimlarin üstünde siddet siddettir. Devlet üstünden ya da değil insanin insana, kendine zulmüdür. Insanin kendine ve bir baskasina verdiği istekli ya da isteksiz her türlü zarar siddeti tanimlar. Bunu demis olmakla ben de hemen bir siddet ayrimi yapmis oluyorum. Bu tabii bir çeliskidir. Insanin kendine bir baskasina yaptiği her türlü baski ve zarar verme siddettir dediğimde ise doğal siddeti olgu olarak ortadan kaldiriyorum ya da siddetle birlestiriyorum. Çünkü insan akli çoktan ikisini birbirine ekledi. Sonuçta cinsellik de arzu ve hazza bağli olarak dokunmaya ve siddete dayali bir eylem olduğuna göre siddet tanimi içine girer. Öyleyse siddeti öncelikle cinsellikle iliskilendirmek mümkündür diyeceğim. Siddetin cinsellikle doğrudan bir baği, iliskisi olduğunu ifade edeceğim. Bir ayirma yapmamis olsam da cinsellik temelli siddeti ve bağli olarak cinsel’i tartisma konusu etmek istiyorum. Siddet, ölüm ve öldürmenin tamamiyla değilse de büyük ölçüde cinsellik temelli olduğunu, en azindan siddete böyle bir temel olusturulduğu iddiasindayim. Olusturacak olduğum bağlamlar aslinda böyle bir ayrimin olmadiğini, olsa bile bunun görece bir durum olduğunu somutlastirmis olacak. Bir biçimde cinsellik temelli siddeti siddetin temel kaynaği olarak göstereceğim. Böylelikle de doğal siddetin (belki dokunma demem de gerekebilir) bir anda akil ve devlet sayesinde nasil siddet haline geldiğini tartisacağim. Bu bağlamda cinsellik temelli siddetin cinsel’i hedef almasi da
olgunun baska bir boyutudur. Bu durumun cinselle uyumlu olduğu düsünülebilir. Siddetin cinsel içinde azinlik olana yönelmesi farkli cinsellik biçimlerine saldirmasi ve yok etmeye çalismasi da düzeniçilikle açiklanabilir. Toplumsallasan ve normallesen siddetin devlet ideolojisine bağli olarak bireyler, gruplar, topluluklar üstünden azinliklara saldirmasi da anlasilirdir. Azinlikta kalan çoğunluk için her zaman bir tehdit olarak algilanir. Azinlikta kalanin hayati ve kültürel biçimlenmesi verili olanin disinda bir yerde durduğu için de tehdit olarak görülmesi son derece normaldir! Cinsel içinde farkli cinsellik biçimleri verili olani sürekli ihlâl eder ve sinirlarini zorlar. Düzenli algiya saldirisi bireyler üstünde yoğun bir etkilesime yol açar. Öyleyse cinsellik biçimleri dahil azinlikta olan sürekli kontrol ve baski altinda tutulmalidir! Devlet bunun için özellikle “siradan” insani harekete geçirir. Gündelik hayatta ya da savasta “siradan” insan her zaman siddetin ilk uygulayicisi olmustur. Siradan insan için tek belirleyici olgu devletin kendisidir. Devletin belirleyiciliği azinlik karsisinda siradan insana “devlet” olma ve onun adina eylem yapma imkâni da tanir. Siradan insanin “devletliği” ise azinlik için yalnizca siddettir. Farkli cinsellere iliskin ölüm, öldürme ve siddetin arkasindan hep siradan insanin çikmasini bir yana birakalim bu siradan insanlarin bir biçimde cinsel tacize, tecavüze uğramasi hatta kurbanlarina tecavüze yeltenmesi ya da tecavüz etmesi cinsel organlarini kesip biçmesi siradan insanin devletliğinin cinsel boyutunu daha da ileri gideyim cinselini somutlastirir. Sevinç Yavuz’un seri katillere iliskin saptamalarina baktiğimizda cinselin ne kadar belirleyici olduğunu saptamakta zorluk çekmiyoruz. Yavuz’un seri katillere iliskin saptadiği yirmi özellik arasinda cinsel olanlar oldukça fazla yer kapliyor. Siralayalim:
siddet karsilasinca cinseli siddet olarak beliriyor. Aslinda bu durum pek kabul görmemisse de savasta “En iyi
çarpisma askerleri büyük olasilikla akil hastalari, hatta escinsellerdi ve mantiken bu adamlar –hiç değilse çok acil durumlarda- hizmet disi birakilmamali ya da görevden alinmamaliydi.” gibisinden görüsler
bir dönem oldukça yaygindi. (Öldürmenin Mahrem Tarihi) Hatta daha sonra kimi ruh hekimleri en iyi askerlerin escinsel olduğunu ileri sürme cesaretini bile gösterecektir. (agy) “Ernest Jones 1915’te kamunun
dikkatini, adamlari orduya yazilmaya ‘iten karanlik bir güç’ olarak cinsel arzunun önemine çekti. Bu dürtüler ‘dehsetin büyüleyici çekiciliği’nden ‘erkek kitleleriyle yakin iliskiye duyulan escinsel arzu’ya dek uzaniyordu. (agy) Tabii bunlar
“Hepsinde intihar eğilimi ve
‘cinsel davranis bozukluğu’ (tirnak
içine ben aldim. h.s) var. Hafizalari zayif, gerçeklerle yüzlesmekten kaçan ve hayvanlara siddet uygulamayi seven kisiler. Bir çoğu kurbanlarinin etini yemekten ve ölüsevicilikten hoslaniyor. Asağilik duygusuna sahipler. Iktidar ve güç ihtiyaçlarini tatmin için öldürüyorlar. Öldürme güdüsünü harekete geçiren, çoğunlukla ‘cinsel problemlerin’ ( tirnak içine ben aldim. h.s.) su yüzüne çikmasi oluyor. Çoğunluğu beyaz tenli, heteroseksüel ve dindar. Bütün seri katiller ya çok kötü bir çocukluk dönemi geçirmis ya da cinsel saldiriya uğramis. Yüzde 81’i pornografiye, yüzde 79’u mastürbasyona, yüzde 71’i röntgenciliğe ve yüzde 7’si de fetisizme merakli. Erkek seri katillerin birçoğuna çocukken kiz kiyafetleri giydirilmis. (Kolici, 2001) Yavuz’un yaptiği türden bir arastirmayi azinlik olana ve farkli cinselliklere iliskin taciz, saldiri, yaralama ve öldürmeleri yapanlar üstünde gerçeklestirseydik saniyorum asaği-yukari yine ayni sonuçlarla
karsilasirdik. Görülüyor ki siradan insanin hayatinda cinsel çok fazla yer kapliyor. Ama baskilamalarla, gemlenmelerle yasanmaya çalisilan bir cinsel bu. Buysa cinselin siddet olarak çikmasini sağliyor. Bir biçimde cinsel siddete dönüsüyor. Daha da ileri gideyim siddetle yasaniyor. Kuskusuz azinliklara dönük siddete dayali cinsel saldirinin açiklamasi da burda yatiyor. Benzer bir durum azinliklarin karsi siddeti için de büyük ölçüde geçerli. Gündelik hayatta ya da savasta nerde olursa olsun cinsel siddet olarak ortaya çikiyor. Ölüm, öldürme ve siddete konu olan her durum cinsel üstünden muhatabini buluyor. Bütün bunlardan söyle bir sonuç çikariyorum. Seri katiller ya da her hangi bir insan siradanliklarina rağmen yasadiklarindan ve arzularindan dolayi yasadiklari toplum içinde (kendilerini) çoktan azinlik ilân edilmisler, (etmisler). Benzer bir durumun azinlik olana ve farkli cinsellere saldiranlar için geçerli olduğunu söylemek mümkün. Dislanan baska bir dislanmisla
yalnizca birer iddia olarak kaldi. Bütün bunlar siddetin cinsel olanla iliskisini ya da cinselin bir sonucu olduğunu büyük ölçüde gösteriyor. Cinselle siddet iliskisini farkli örnekler üstünden somutlastiriyor. Hatta cinsel olan disindaki siddet tanimlarini yadsimamizi da sağliyor. Yani sira cinsel azinliğin toplum karsisinda kendi siddetini olusturmasini gerekçelendirmesine de yariyor. Bu da cinsel azinliğin kendi siddetini savunmasini sağlar. En azindan savunma amaçli siddet gibi bir tanimi tartismak zorunda kaliriz. Alberto Godenzi’nin “siddete
dayali cinsellik değil cinsellik görünümlü siddet” tanimina itirazim
da burada basliyor. Godenzi ek olarak “cinsellik sadece siddetin etkin
olarak kullanilabildiği bir alandir.”
diyerek baska bir tanim daha yapiyor. (Cinsel Siddet,1992) Godenzi cinselliği siddetin etkin olarak kullanildiği bir alan olarak gösterirken siddetin içgüdülerle iliskisini hatta siddetin içgüdüsel olduğunu cinselin siddete yol açtiğini yadsimis oluyor. Oysa siddete, ölme ve öldürme üstüne örneklerin büyük çoğunluğunun onu haksiz çikarttiğini söyleyebiliriz. Ayrica “cinsellik görünümlü
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 13
siddet siddet” tanimi siddete iliskin tartismalarin baska bir sey haline gelmesi demektir ki buna da itiraz ediyorum. Onun “cinsellesmis siddet” dediği sey de cinselliği siddetin disinda tutma gibi bir illüzyona yol açiyorsa bunu tartismamak hiç olmaz. Uygar dünya içgüdülerle yasamanin neredeyse imkânsiz olduğu bir düzlemdir. Bundan uygar dünyanin içgüdüleri baskiladiği anlami çikartilabilir. Bu doğrudur da. Cinsel olsun olmasin azinliklari olusturan da bu baskidir. Her insan kendi azinliği içinde doğal olarak arzularini yasama imkânini büyük ölçüde bulur. Ihlâl ya da saldiriyla karsilastiğinda ise onun da basvuracak olduğu tek yol siddet olacaktir. Siddet hormonal dengeleri alt üst etmesini bir yana birakalim hormon salgisini arttirarak her iki tarafi cinselle bulusturacaktir. Baskilanmis bir içgüdünün insanda yol açacak olduğu yalnizca siddettir. Çünkü “’Siddet’ özellikle de
duygulari harekete geçirme eğilimi yüzünden,(…) tehlike yaratan kelimelerin basinda gelir.”(agy)
Duygulari, arzulari harekete geçiren her sey siddete son derece eğilimlidir. Siddet, ölüm ve öldürme ise içgüdüleri harekete geçiren olgularin basindadir. Üstelik içgüdülerin gemlenmesinden çikarmamiz gereken asil olgu da cinselliktir. Yasanmayan ve yasantilanmayan ama düslenen, düsleyerek yasanan, yasantilanan öncesinde sonrasinda siddete yol açar. Hatta yasanmayan yasayanla karsilastiğinda da ilk yapacak olduğu bu siddeti ortaya koymak olacaktir. Dislanmisin azinlik cinsellere siddetle saldirisinin temelinde o yasayamama var. Öyleyse insan tarihinin büyük ölçüde onun siddete ulastiği süreç olarak algilanmasi mümkündür. Siddetin içgüdülerin bir sonucu olduğunu da biliyoruz. Ama orda içgüdüler insani bir siddete yol açiyor. Yasamiyorsam, yasayamiyorsam yasamamla somutlanabilecek bu durum siddetin
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 14
açiklamalarindan biridir. Hatta dislanmisin azinlik cinsellere öldürmeye varan saldirisi da düslerini hayata geçirme ve siddetle yasama olarak algilanabilir. Çünkü kendi bedenimize ya da
bir baskasinin bedenine uyguladiğimiz siddetin arzuyla yapildiği ve daha baska arzulara yol açtiği yadsinamaz. Bu yüzden siddet uygulayanin elleri kollari, ayaklari, kafasi, siddet nesneleri cinselliğinin uzantisidir. Tabanca, tüfek, top, tank,biçak, jop o cinselliğin parçasi olarak devasa cinsel organlar haline gelirler. Öyleyse cinsel organi karsimiza aldiğimizin her hangi bir yerinden- bunun illaki doğal bir bosluk olmasi da gerekmiyor.- içine girmesini sağlamak gerekir. Buysa cinsel organla bir biçak arasindaki ayrimi ortadan kaldirdiği gibi cinsel organ biçakla bütünlesir. Caroll romanlarindan birinde kisilerinin bir insanin basini kestikten sonra yüzlerindeki ‘sakin’ ifadeyi, ayni ölçüde siddete dayali ama bedene girme eyleminden çok cinsel bosalmanin üzerinde durarak söyle anlatir: “Savage’in heyecandan
titrediğini görebilirdiniz, yaptiği seyle neredeyse kendinden geçmisti sanki hayatinin en iyi sikisini yasamisti ve
henüz kendini disari çekmek istemez gibiydi. Evet, o parlayan bakis buydu iste –cinsel anlamda katiksiz zevkti.”
(Öldürmenin Mahrem Tarihi) Ford’un romaninda ise öldürme irza geçme olarak tanimlanir, savasan iki askerin ‘asiklar gibi birlikte gerilip zorlandiklari’ anlatilir. (Öldürmenin Mahrem Tarihi) Kuskusuz ölüm, öldürme ve cinsel iliskisi üstüne milyonlarca örnek siralanabilir. Kendini asarak öldüren erkeklerin en büyük orgazmi yasayarak kendini ölüme göndermesi intihar olgusunu baska bir açidan tartismamizi zorunlu kilar. Bir doktorun yaraliya dikis atarken hazla bosalmasi cinsel disinda baska bir anlamlandirmaya hiçbir biçimde izin vermez. Bütün bunlar cinselin siddetle iliskisini bir kez daha somutlastirmis oluyor. Siddeti bir biçimde ölüm ve öldürme ile birlikte düsünmek gerekiyor. Daha doğrusu siddetin ölüme ve öldürmeye yol açtiği öncelikle ifade edilmek zorundadir. Çünkü cinsel yükselisiyle birlikte baska bir dünyanin kapisini zorla aralar. O dünyada ise cinsel içinde kime ne olduğunun hiçbir önemi yoktur. O büyük orgazm aninda hayat ya da ölüm hangisi olursa olsun kabulümüzdür. Bu bağlamda siddet yerine ölüm ve öldürmeyi konu etmek gerekebilir. Bu yüzden hangisi anilmis olursa olsun üçünün birbiriyle iliskisinin göz önünde tutulmasi gerektiğini belirtirim. Bataille’nin Gözün Öyküsü’nde kadinin arkadaslarinin boğazlayarak öldürdüğü papazin cinsel organinin üstünde göğe yükselmesi karsisinda ölümün o orgazmi yasatmasi disinda baska bir anlami olmaz. Ihtimalen öldürülen papaz da benzer duygulari yasayarak mutlu ölmüstür. (1995) Georges Bataille’nin “Erotizm,
ölüme kadar yasamin olumlanmasidir.” demesiyle “ölüm basdöndürücüdür ve büyüleyicidir”
demesinin bir ikilem olduğu düsünülebilir. (Erotizm,1993) Ben öyle olduğunu düsünmüyorum. Erotizmin hayati olumlaya yönelik yani hiçbir biçimde ölümü ortadan
kaldirmis olmuyor. Tersine erotizmin ve içerdiği siddetin ölümle iliskilendirmesini sağliyor. Bataille’nin erotizm için “kayboluyorum” ifadesini kullanmasi da bir biçimde erotizmi ölümle iliskilendirmis olur. Buysa Bataille’yi daha sonra “Doğanin kendisi siddet yüklüdür” demek zorunda birakacaktir. (agy) Verili olani dista tuttuğumuzda “erotizmin” ilkel cinsellik karsisinda bir asirilik olduğu kabul edilebilir bir durumdur. Çünkü arzu ve hazza iliskin olanin siddeti içereceği bastan bellidir. Siddet, ölme ya da öldürme gündelik hayatta olsun savasta olsun cinsellik temellidir. Bunun ilk anda asiri bir yargi olduğu düsünülebilir. Ama öyle! Savasta bir askerin
neredeyse tamamiyla cinselle birlikte ortaya çikmasi hatta cinsel olarak belirmesi Bataille’nin “Doğanin kendisi siddet yüklüdür” demesini hakli çikartir. (Erotizm,1992) Bataille “yasam alaninda asirilik
siddetin akla egemen olduğu yerde çikar.” diyerek bugüne iliskin bir
ayrim yapma gereği de duyar. Saniyorum bugüne iliskin sorun da o ayrimda gizlidir. Bataille bağli olarak bugünün siddetini “artik doğal bir
siddet olmayan, akilli bir varliğin siddeti” olarak açiklar. Günümüzü
etkisi altina alan siddet de asağiyukari budur. (agy) Aklin siddeti!
“cinsellik ile diski ve ölüm arasinda” kurduğu pornografik
iliskiden baslayarak ilerleyebiliriz. (Öldürmenin Mahrem Tarihi, 2001) Öldürülen bir “düsman” askerinin kafasina konulan diskinin bir subayda uyandirdiği bu duygu birakalim gündelik hayati savasta bile siddet, ölüm ve öldürmenin cinsellik temelli olduğunu gösterir. Kaldi ki iliskinin pornografikliği de cinselliğin temellendirdiği bir olgudur. Brook’un savasi vahsilerden kalmis ve uygar insan içinde keskin bir içgüdü olarak görmesi de bu temellendirmeyi açiklar. (agy) Savasta ya da gündelik hayatta “kana susamislik” ve “bedensel sehvet” ancak cinsel olanin açiklamasi olabilir. W.Stekel “Insan
vahsice eylemin yarattiği zevk uğruna acimasiz olur.” (agy) derken benzer
bir noktadadir. Sorun eylemin acimasizliği ya da vahsiliği değil yasanandir. Uygarlikla birlikte insana iliskin temel bir olgu haline gelen siddetin her geçen gün daha bir yoğunluk kazanmasi ne yazik ki yasadiğimiz dünyayla açiklanmak zorundadir. Siddet yasadiğimiz dünyanin sonuçlarindan yalnizca biridir. Bunun
Insanda varliği belli ve büyük ölçüde yine insanin kismi olarak engelleyebildiği siddet böylelikle akil sayesinde denetlenemez hale gelir. Büyük akli temsil eden devlet de tam burada devreye giriyor. Birincisi akil bu doğal olmayan siddeti doğallastirirken ikinci olarak düzeniçi hale getiriyor. Böylelikle de siddete iliskin bütün açiklamalar siddetin özrü olmaktan kurtulamiyor. Yani sira insanin kendisine yandasliği mümkün oluyor. Devletin siddete basvurmasini onu doğal hakki olarak görense onu yine devlet adina uygulamaktan hiçbir biçimde çekinmeyecektir. Savaslari bir yana birakalim gündelik hayatta azinliklari hedef alan siddetin kaynağinda devletin dikte ettiği “toplumsal ahlâk” ve normlar var. Buysa kendi cinselini yasayamayanda bir baskasina uyguladiği siddet olarak ortaya
siddet çikiyor. Ölüme ve öldürmeye varan eylemler bu temelde gerçeklik kazaniyor. Günümüz dünyasina baktiğimizda müthis bir cemaatlesmenin yasandiğini tespit ediyoruz. Söz konusu cemaatlesme bir biçimde kendi güvenlik sistemini de olusturuyor. Bir biçimde herkes kendi kurtarilmis bölgesini insa ediyor. Belki bu cemaatleri azinlik olarak da görmek gerekebilir. Cemaatler baska bir cemaati dislayarak, kendi kurtarilmis bölgesinden uzakta tutarak gündelik hayatini kurguluyor ve yasiyor. Her hangi bir azinlik bir baskasinin bölgesine girdiğinde ise Zürafa Sokakta ya da baska bir yerde yasananlar oluyor. Benzer bir durum birey olarak yasamaya çalisan azinliklar için de söz konusudur. Kentin baslangiçtaki bilesenlerinden kurtulmasi her hangi bir azinliğin orda yasama hakkini böylelikle gasp ediyor. Thoreau’nun sözünü ettiği ayrimlarla, ayriliklarla birlikte olma çabasi da yeni dünya karsisinda eskimis bir teori olarak kalmaktan kurtulamiyor. Ayrim ve ayriliklar artik günümüzde yalnizca siddete yol açiyor. Ayrim ve ayriliklara yönelik tahammül diye bir seyden söz etmek günümüzde imkânsiz hale geldi. Bu yüzden cinsel olsun olmasin azinliklarin kapali bir devre hayatinin olduğu, hatta hayatlarini bir yeralti faaliyeti haline getirdikleri, bağli olarak küçük gruplar halinde karsilikli yardimlasma ve dayanisma temelinde yasamaya çalistiklari söylenebilir. Siddet karsisinda bunun geçici bir çözüm olduğunu söylemek mümkün. Çünkü sonuçta nerde yasarsa yasasin azinliklarin da gündelik hayata dahil olduğunu düsündüğümüzde kapali devre yasamanin siddeti ortadan kaldiramayacağini kestirebiliriz. Gündelik hayatla ilginin süreç içinde daha fazla siddete yol açacağini da belirtebiliriz. Teknolojik görsel dünyanin insani nesnelestirmesinin çarpisma disinda hiçbir seye izin
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 15
siddet vermediği, vermeyeceği de bastan bellidir. Bu yüzden anarsistinden, nihilistine,escinseline kadar herkes bu dünyada ancak çarpisarak yasayabiliyor. Çarpismanin taraflar için pornografik bir siddete yol açtiği da gizlenemeyecek kadar ortada duruyor. Ballard’in Çarpisma’sinda roman kisisinin bu dünyayi onun teknolojisinin kurguladiği pornografik çarpismayla yasadiğini düsünürsek geldiğimiz nokta daha anlasilir bir hale gelir. (1997) Bugün azinliklarin hatta dünyanin tek yasadiği sey o pornografik siddetli çarpismadir. Doğanin ve cinsellin kendi siddeti devlet ve insan akli sayesinde pornografik bir siddete çoktan dönüstü. Insanin bu pornografik siddeti engelleyebilmesi simdilik pek mümkün görünmüyor. Bunu insanlasma karsisinda azinliğa düsenin ödediği bir bedel olarak görüyorum. Cinsel olsun olmasin azinliklar günümüz dünyasinda devlet ve onun belirlediği siradan insanla ölümüne çarpisiyor. Bunun azinlik olanda da siddete yol açtiğini, bir korunma tedbiri olarak siddete basvurmasini sağladiğini tespit etmekte zorluk çekmiyoruz. Hepimiz arzuyla ve hazla her bir yerimizi yaralar içinde birakarak ve kendimizde ya da bir baskasinda derin kesikler açarak aklin egemen olduğu ama bu haliyle bile cinsel olan siddeti yasiyoruz. Buysa öncesinde sonrasinda doğanin, insanin ve cinselin doğal siddetini pornografiklestirerek aklin siddeti olarak yasamamizi sağliyor. Devasa cinsel organlarimizla karsimiza çikanin her hangi bir yerine girmeye çalisiyoruz. Kendimizi ve karsimizdakini yaralar ve kesikler içinde birakarak girdiğimiz her yere kan ve irin bosaltiyoruz. Savasta ya da değil cinsel verili olan karsisinda siddetten baskasina izin vermiyor. Insanlar yani erkekler, kadinlar ve insanliğin baska biçimleri, en çok çocuklar (Sineklerin Tanrisi’ni, Esek Arisi Fabrikasi’ni ve daha baska romanlari hatirlayin) o azinlik halleriyle siddetin içindeler. Cinsel
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 16
hangi arzu ve isteklerle yasanmis olursa olsun sonunda siddetten baskasinin yasanmasina izin vermiyor. Ölüyor ve öldürüyoruz. Insan acimasizlik eylemlerinde artik coskuyla orta yere bosaliyor. Her hangi birini ya da kendini öldürme, toplu katliamlar, savas insanda benzeri değil doğrudan cinsel bosalmayi ve onun coskusunu yasatiyor. Sorun bunun böyle olduğuna kimsenin kabule yanasmamasidir. Kabul etmediğimizi tartisamayiz, ne yaparsak yapalim tartismis olmayiz. Günümüz dünyasinda azinliklari ya da bir ülkeyi kimi karsisina alirsa alsin siddet tamamiyla pornografik bir görüntüden ibarettir. Buysa görüntü olarak kaldiği sürece bizde pasiflikten baskasina yol açmiyor. Dünyamiz artik yalnizca görüntülerin belirlediği bir dünyadir. Her görüntünün ömrü ise ekranda karsimiza gelecek olan ikinci görüntüye kadardir. Görüntünün bize duyurduğu ise hiçbir sey yoktur. Görüntünün bize sunduğu gerçek artik bir kurgudan ibarettir. Hiçbir sey duymuyoruz. Hiçbir sey bizde pasiflikten baskasina neden olmuyor. Bu insanin azinlikta kalmasindan baska bir sey değildir. Siddet insani kime uygularsa uygulasin yalnizca yalnizlastiriyor. Kendimizi öldüremeyecek kadar yalniziz. Kendimizi öldüremeyecek kadar cesaretsiz ve güçsüzüz. Bu yüzden kendimizde ya da bir baskasinda yaralar açarak yasiyoruz. Kendimizle, cinselimizle, siddetimizle yüzlesemediğimiz kendimize dokunamadiğimiz için, bir baskasinin dokunmasina izin vermediğimiz için, kendimizi öldüremediğimiz için baskalarinda derin kesikler açarak, baskalarini öldürerek yasiyoruz. Hem de cümleten bir uçurum basindayken oluyor bütün bunlar. Yalnizliğin dehseti insanda siddetten baskasina yol açmiyor. Öyleyse kendimizle ya da bir baskasiyla ancak çarpisarak ilerleyebiliriz.
Adorno “ancak aci paylasilabilir” derken bugünün dünyasini büyük bir ihtimalle öngörmüs değildi. Ama acinin da cinsel haz olduğunu muhakkak düsünmüs olmalidir. Ne var ki bugünün dünyasinda bu paylasmanin hiçbir anlami kalmadi! Siddet, ölüm ve öldürme karsisinda geriye kendimizle bile paylasmaktan korktuğumuz bir aci kaliyor. Bu insanin yasamak ve paylasmak istemediği pornografik bir acidir. Azinlik olsun olmasin siddet, ölüm ve öldürme insana bu pornografik acidan baskasini yasatmiyor. Bu, kim ne derse desin cinselin insanin dünyasini cehenneme çeviren fasizmidir. Siddet, ölüm ve öldürmeyle kendini sinirlayan cinsel gündelik hayatta ya da savasta bu fasizmden baskasinin yasanmasina izin vermiyor. Erotizm ya da pornografiyle fasizm arasindaki örtük iliski artik gerçekliğinden kusku duymayacağimiz bir olgu haline geldi. “Siddetin uzun yüzyili” fasizmin yüz yili olarak anilmayi çoktan hak etti. Buraya kadar yazip söylediklerim karsisinda hiçbir öneri ya da talebimin olmamasi düpedüz bir çeliskidir. Bunun farkinda olmadiğim sanilmasin. Evet, her seye rağmen yeraltinda ya da yer üstünde yasamaya çalismaktan baska bir önerim yok! Cinselin fasizmi yerle bir ederek bütün biçimleriyle erotizme ve doğal siddetine kavusmasi ise bu yazinin temennisidir. Pornografik fasist siddetin karsisina koyabileceğimiz tek sey cinselin doğal siddetidir. Insanin azinliği karsisinda bütün bunlarin pek bir sey ifade etmeyeceğini de bilmiyor değilim! Belki de bir kez daha yazarak hiç olmazsa kendime duyurmak istedim. Ama duyup duymadiğimi ben bile bilmiyorum. Bildiğim bunun çaresizce atilmis bir çiğlik olduğudur . Umarim baskalari da duyar diyerek bitiriyorum. 23 ağustos 2004, cırlavık
siddet
Siddetsizlik Nedir? Izmir Antimilitaristler
Siddetsiz eylem ya da daha yaygin kullanimiyla siddetsizlik, bizim için yeni olmakla birlikte 1920’li yillarda Hindistan bağimsizlik hareketi, 1960’li yillarda ABD’deki yurttas haklari hareketi, yine ABD’de Vietnam savasina karsi gelisen muhalefet hareketi, 1980’li yillarda Bati Avrupa’daki baris hareketlerinin ve burada adini anamadiğimiz pek çok toplumsal hareketin mücadele araci oldu. Buna karsin haklari ve özgürlükleri için mücadele eden pek çok insan ve grup hâlâ siddetsiz mücadelenin potansiyel etkisine kusku ile bakmaktadir. Bu süphecilik, siddetsiz mücadelenin dayandiği temel argümanlara dair eksik bilgilenme ya da yanilsamalardan kaynaklaniyor. Bu bakimdan asağida kisaca siddetsizlik düsüncesinin dayandiği bazi temel kavramlara ve onun belirleyici özelliklerine değinilmektedir. Politika ve siddet Otantik tanimina göre politika, antik çağin sitesinde öteki olanla, baskalari ile bir araya gelen insanin doğal yanini terk ettiği ve kendi doğal öznelliğinden çikarak diğerleriyle ortak bir dünya yaratma uğruna iliskiye girdiği noktada ortaya çikan insansallastirici bir faaliyettir. Politika, doğaya ait hiçbir karaktere sahip olamaz. Çünkü temel kipleri eylem, konusma ve düsünme olan ve sadece insanlararasi olan bu etkinlik, doğayla hiçbir türden iliskiye sahip değildir. Bu nedenle politika ve onun kurduğu site, insanin doğadan tamamen çikisinin ilânidir. Böylece, doğadaki atomize bireylerin birbirlerine karsi kullandiklari doğal siddet bir yana birakilir. Artik insanlar arasi iliskinin biçimi diyalog, tartisma ve düsünme olmustur. Zira düsünce söz olarak disariya dökülmeye basladiği andan itibaren ötekine yönelir. Yani öteki ile diyalog ve tartisma baslar. Eğer diyalog ikna etmeye yönelik değilse, zorlamaya yöneliktir ki
zorlayici olduğu durumda diyalog olmaktan çikar. Dolayisiyla zor, bir diğer insanin sözünü gasp etmek, onu erksizlestirmektir. Bu ise insansal dünyadaki insansal iliskinin yikilisi, insansal dünyanin disina çikmak demektir. Kisacasi politikanin disina çikmak anlamina gelir.
Araç amaç uyumluluğu Genel ifadeler ile belirtmek gerekirse araç ile amaç arasinda her zaman diyalektik bir iliski vardir. Uygun bir araç seçilmediği takdirde amaci gerçeklestirebilmek hemen hemen imkânsizdir. Bunun yani sira amaçlarin sahip olduğu önem ve tasidiği değer araçlarin seçiminde bir özensizliğe neden olamaz. Çünkü söz konusu diyalektik iliski nedeniyle araçlar sahip olduklari niteliklerden dolayi hem amaci hem de kullaniciyi etkiler. Toplumsal yasam söz konusu olduğunda bu iliski daha da karmasik bir hal alir. Çünkü belli dünya görüsleri içinde üretilmis toplumsal amaçlara yine toplumsal yasamin tarihsel akisi içinde üretilmis bir takim araçlar ile ulasilir. Nitekim politik araçlar çesitli dünya görüslerinin içerisinde üretildiği için o dünya görüsünün tüm rengini tasir. Bu bakimdan politik araçlarimiz masum değildir. Dolayisiyla her kosulda aracin kime ait olduğunu ve neye hizmet ettiğini sormak gerekir. Hele politik bir araç olarak siddet söz konusu olduğunda bu sorular daha bir önem kazanir.
Gerçekten de siddet kimin aracidir, egemenlerin mi yoksa ezilenlerin ve mazlumlarin mi ? Ve siddet neye hizmet eder tahakkümü ve statükoyu sürdürmeye mi yoksa özgürlesmeye mi? Bu sorulara tarihe ve toplumsal yasama bakarak yanit arandiğinda siddeti üretenlerin egemenler, yani statükoyu korumak ve onu devam ettirmek isteyenler olduğu görülecektir. O halde yeni bir dünyanin düsünü kuranlar, yeni bir dünyanin yaraticisi olmaya aday olanlar egemenlerden bağimsiz kendi politik araçlarini üretmek zorundadirlar. Tarih bir çok örnekle siddetin siddetle bertaraf edilemediğini göstermistir: Özgürlesme hedefi ile yola çikanlar siddete basvurmalari nedeniyle zamanla karsitina dönüserek özgürlüklerin bizzat yok edicisi haline gelmistir. Kisacasi politik bir araç olarak siddet; egemenin kilici, araçsiz kalmis bir muhalefetin ise zavalliliği olduğuna göre yeni bir dünya hedefinin mücadele tekniği devrimci ve dönüstürücü bir tutum olarak siddetsiz eylem olmalidir. Siddetsizlik Nedir? Siddetsizlik, sadece siddetin yokluğu ile tanimlanmaz. Bugün siddet içermediği halde bir çok eylemi siddetsiz olarak değerlendirebilmek mümkün değildir. Siddetsizliğin en temel ayirt edici özelliği, ahlâkî bir durus noktasina, olumlu bir güce isaret etmesidir. Siddetsiz eylemci değerleri, araçlari, idealleri ile bir bütün olarak karsitindan farkliliğini ortaya koyar; ahlâken üstünlüğünde israr eder ve hem karsitini hem de üçüncü taraflari kendi durus noktasina davet eder; siddetsizliği dönüstürücü bir yöntem olarak uygular. Siddetsiz eylem, mevcut toplumsal kosullarin korunmasina hizmet eden soyut baris çağrisindan farkli olarak, mevcut kosullarin, değerlerin ve insanlarin dönüsümünü hedefler. Bu dönüsümün nihai hedefi, sinifsiz, iktidarsiz ve siddetsiz bir toplumun,
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 17
siddet baris ve adalete dayali bir toplumsal durumun olusturulmasidir. Bu bakimdan siddetsizlik, basit bir araç/yöntem değil, ütopyanin hedef ve değerlerini bugünden insa etme çabasi, bir yasam biçimidir. Yani mevcut sistemin saldirilarina, ayni biçimde yanit vermek, dolayisiyla sistem tarafindan belirlenmek yerine, kendi yapici alternatifini güçlendirme çabasidir. Bu amaçla bireyselliği değil bireyi ve onun tasidiği değeri öne çikaran, cinsiyet ayrimciliğina izin vermeyen, ademi merkeziyetçi ve doğrudan demokrasiye dayali iliski biçimleri siddetsizliğin olmazsa olmaz kosuludur.
Siddetsizlik, yanlis kaninin aksine ikna, isbirliğine yanasmama ve siddet içermeyen müdahale gibi yöntemlere basvurmasi nedeniyle edilgen değildir. Yine yanlis kaninin aksine pazarlik yapma, uyusmazlik çözümü veya uyusmazlik idaresi anlamina da gelmez. Bilindiği gibi iktidar, muktedirlerin kullanimina açik araç, etki ve baskilarin bir toplamidir. En baskici rejimlerin bile yönettikleri insanlarin belli oranda rizasina ve isbirliğine ihtiyaçlari vardir. Iktidarin doğasina iliskin bu algilayis siddetsiz eylemin temel hattini belirler. Siddetsiz mücadele, iktidarlarin ihtiyaç
duyduğu hükmedilenlerin itaati ve isbirliği olmaksizin kullanamayacaği kaynaklari saptama, hedef alma ve geriletme yoluyla ilerler. Bu tarz bir kavrayis, en zayif görünen gruplarin bile siddet içermeyen yöntemlerle direnisi açisindan nasil bir potansiyele sahip olduğunu ortaya koyar. Siddetsiz eylem, yukarida siralanan özelliklerinin yani sira karsi tarafin siddetini provake etmeyen, planlama ve uygulamada netlik ve seffafliğa özen gösteren tarzi ile adalet taleplerine yönelik üçüncü taraflardan daha büyük sempati ve somut destek sağlar.
Siddetten "Arinmislik" ve Antrenmanlari Can Baskent
Siddet her yerde, her yerimizde; herkeste ve her birimizde. Ister onun doğal olduğunu söyleyin, ister otoriter eğilimlerin görüngüsü olduğunu; bu yazi, her tür olasi sikintilarina rağmen, kökenlerini göz ardi ederek; siddetin nasil bertaraf edilebileceğine dönük kolektif bir çaba hevesi asilamaya çalisacak. Ise siddetten "arinarak" baslamak gerektiğini düsünüyorum. Siddetin sosyokültürel tanimlarini yaparak sezgisel ve içsel siddet eğilimlerimizi dislamak niyetinde değilim. Haliyle, siddetin 'tanimindan' bağimsiz, siddetin emareleri üzerine gitmek istiyorum. Hepimiz hem ezilen, hem ezeniz. Ister cinsel, ister kültürel, ister politik olsun ayirimciliğa uğruyoruz. Elbette ki bu ayrimcilik bazen silah zoruyla, bazen devlet-yasa, kimi zaman da toplum-aile araciliğiyla uygulanabilmekte. Açiktir ki, bu toplumsal birimlerin antropolojisiyle didinip, "devletin, ordunun 'neden' var olduğuna" dair ciltlerce literatür olusturuldu. Çesitli felsefi, iktisadi ve toplumbilimsel yaklasimlarla belirli açiklamalar getirilmeye çalisildi. Konumuz bu bilgi birikimi değil, daha ziyade uygulamaya dönük açilimlar. Hayatin her alaninda üstümüze zuhur eden siddet içimizde devasa bir alan kapliyor ve farkinda olalim ya da
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 18
olmayalim biz de bunu kendi kapasitemiz/etkimiz dahilinde etrafa yansitiyoruz. Hepimiz hem ezileniz, hem de ezeniz. Patronundan azar isitip, evde karisini döven erkek gibi örnekler hepimize asina. Haliyle GLBT topluluklarinin maruz kaldiği siddet daha yoğun ve daha fazla. Siddetten arinmislik; bize uygulanan siddetin, toplumsal değisim için kullanilabilecek bir alet ve strateji olmadiğinin kabulüyle basliyor ve kendini, siddet içeren eylemler yerine koyduğu devrimci fikir ve eylemlerle tanimliyor. Diğer bir deyisle reddiye üzerinden, içi bos bir politik durus sergilemek yerine; siddet içermeyen ve siddet yaratmayan eylemi tanimlayarak ve göstererek kendine pozitif bir var olus alani açiyor. "Karini dövme" demek değil siddetten arinmislik, "azar isitsen dahi, karina vurma!". Toplumsal dönüsüm kolektif bir çabanin ürünüdür. Dolayisiyla, siddeti bir eylem ve varolus alani olarak dislayan hareketlerin, kendi kolektif çabalarini ifade etmek için bir eylem paradigmasina gereksinimleri var. Jörg Rohwedder'in değindiği gibi: "Bu hareketlerde sik sik gündeme
gelen bir soru, siddetten arinmislik fikrini siyasi eyleme dönüstürmenin ve genis bir tabana aktarmanin yollariyla ilgiliydi. Böylece, siddetten arinmis
mücadele için çesitli ‘eğitim’ modelleri gelistirildi. Bu modeller, tarihin gidisatina ve eylemek isteyen insanlarin ait olduklari kültürel altyapiya bağli olarak değisti. Onlarca yillik süreçte, "siddetten arinmislik antrenmani" kavrami belirlendi." [1]
Siddetsiz direnisler, eylemler ve strateji belirlemek için yapilan kolektif çalismalara siddetten arinmislik antrenmani [non-violence training] deniyor. Siddetten arinmis antrenmanlar, bu konuda daha deneyimli olan antrenörlerin önceden hazirladiği bir senaryo ve kurgu çerçevesinde, konuyla ilgili katilimcilarla birlikte yürütülen bir çalisma. Anti-militarist eylemler için, blokaj ve ekotaj eylemleri için siklikla kullanila gelmistir. Avrupa'da özellikle ekolojist hareket ve pasifist hareket bütünüyle antrenman mantiğini benimsemistir. Anti otoriter gruplar ve anarsist gruplarin da önemli bir orani bu teknikle islemektedir. Antrenmanlarin katilimci sayisi, verimi düsürmemesi için 20-30 kisiyle sinirlandirilir genelde. Ama, elbette yüzlerce kisinin katildiği antrenmanlar da yapilmistir. Antrenörler, deneyimlerini paylasmak için oradadirlar. Grup içi dinamikleri belirlemek, grubun gidisatini belirlemek ve gruba yansitmak, grubun karar alma
siddet kullanilamayacaği yerler vardir. Eğer seçenekleriniz iyi değil, iyinin kötüsünü seçmeye çalisiyorsaniz, yeterli bilgi ve fikriniz yoksa, konu çok basitse, zamaniniz yoksa konsensüs iyi bir yöntem değildir.” [3]
süreçlerine yardimci olmak, ama müdahil olmak değil, için oradadirlar. Deneyimleri, katilimcilar tarafindan öğrenilecek bir seyler değil; katilimcilarla birlikte hazirlanilan eylem için kullanilacak bir birikimdir. Çoğu zaman, eğlenceli, neseli oyunlarla baslariz çalismaya. Böylece grup birbirine isinir, grubun birbirine güven ve sevgisi ortaya çikarilir. Örneğin anti-homofobi amaçli antrenmanlarda, söyle bir oyunla ise baslanabilir: "Grup daire seklinde oturur.
Antrenör, elinde kulaklarindan ve poposundan tuttuğu bir tavsan olduğunu farz eder ve gruptan bunu hayal etmelerini ister. Tavsani, istediği bir yerinden öperek sol yanindaki katilimciya uzatir. Sol yandaki katilimci da tavsanin istediği bir yerinden öperek diğerine geçirir ve böylece bütün katilimcilar bu sekilde tavsani öperler. Tavsan, antrenöre tekrar geldiğinde, antrenör tavsani yanina oturtur (tavsan hayalini güçlendirmek için antrenör jestler katabilir.) Az önce tavsani neresinden öptüyse ayni sekilde herkesten, sol yanindaki katilimciyi tavsani öptüğü yerden öpmesi istenir. Genellikle kadinlar ve erkekler yan yana geldiğinde bir tavsani dudağindan veya poposundan öperken yaninda bulunan bir insani ayni rahatlikla öpemiyor, ya da hemcinsler bu konuda homofobik davranislar sergileyebiliyor.“ [2] Oyundan sonra, önceden belirlenmis çalisma konusunda, antrenörlerin rehberliğinde çalismaya
baslanir. Konunun içeriğine göre piyesli, senaryolu bir eylem provasi yapilir ve olasi eylemin olumlu-olumsuz yanlari insanlar tarafindan görülür. Elbette, burada anlattiklarimdan farkli bir çok çalisma yöntemi vardir ve yenileri yaratilabilir. Siddetten arinmisliğin temellerinden biri konsensüs (oybirliği) ile karar alma tekniğidir: “Konsensüs, ise yaramasi
istendiğinde, en iyi sonuç verir. Konsensüs ile isleyen toplantilarin bir baskani olmaz fakat çoğunlukla kolaylastirici denen grubun onayiyla toplantinin teknik sürekliliğini sağlamakla yükümlü biri belirlenir. Herkesin sirayla konusmasi, konusma süresinin hatirlatilmasi gibi yükümlülükleri vardir kolaylastiricinin. Ayni zamanda bazi pratik duyurulari da kolaylastirici yapar, gündemin belirlenmesini sağlar. Her tartisma, herkes hemfikir olana dek sürer. Eğer birisi, süreci durdurursa, tartisma o kisinin itirazlari göz önüne alinarak yeniden yapilir. Herkesin muhalif olma ve tartismayi durdurma hakki vardir. Insanlarin ‘kenarda durma’ haklari da vardir. Bu, fikirlere ve eylemlere
katilmiyorum, ama sizi de engellemeyeceğim anlamindadir. Çoğu
durumda, bu yöntemlerle konsensüs sağlanir. Konsensüsün iki temel ilkesi vardir: Yapici olun ve konusma siraniz gelene dek bekleyin. Bununla birlikte bazi diğer pratik ilkeler de söyle siralanabilir: Dinleyin. Açiklayici olun. Net ve kisaca konusun. Esnek ve sabirli olun. Konsensüsün de
Türkiye’de özellikle vicdani ret hareketi, öğrenci hareketi ve ekolojist hareket çerçevesinde gelisen bir siddetten arinmis eylem geleneği mevcut. Az da olsa, içinde yasadiğimiz siddet kültürü ölçekleri dahilinde bir çok çalisma, eylem yapildi. Vicdani ret hareketinin “sicak” olduğu yillar, Akkuyu nükleer karsiti hareket ve yillar öncesinin öğrenci koordinasyonu birer örnek olarak değinilebilinir niteliktedir. [1] Ankara’nin ilk siddetten arinmislik antrenmanlarindan biri 23 Mart 2002’de Kaos Kültür Merkezi’nde yapildi. Izmir’den gelen antrenörlerle birlikte anarsist, feminist, gey eylemcisi, total retçi katilimcilar; siddetten arinmisliğin temel kavramlarina giris mahiyetinde birlikte çalistilar, eğlendiler ve öğrendiler. Siddetsizlik, içinde büyüdüğümüz, yasadiğimiz siddet kültüründe bir ütopya belki. Ama, gerçeklesmesi kolektif çabalarimizla en yakin ütopya. HAMIS: Siddetten arinmislik hakkinda, önemli eylemci kitaplarindan biri [1]’dir. Tipki basimi dijital ortamda Oldsletter Yayinlari tarafindan hazirlanmis ve bilgisayarda okunur formata dönüstürülmüstür. Masrafi karsiliği edinmek için: oldsletter@yahoo.com ya da www.geocities.com/oldsletter canbaskent@yahoo.com ww.geocities.com/canbaskent KAYNAKÇA 1.) Siddet Kültüründe Siddetten Arinmis Eylem, ILKE-SKD Yayinlari, oldsletter yayinlari tipki basimi 2.) Ferda Ülker ve Hilal Demir'den alinti 3.) EYFA, ecotopia reader
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 19
siddet
Siddetin Öyküsü Firat
Kaf dağindaki bir masal ülkesinde, hayalle gerçeğin sinirlarini kaybettiği bu yerde bir kavgadir sürmekte. Tek gözlü canavarlarla insanoğlu sürekli bir savas içerisinde. Her yerde olduğu gibi en masum masallarimizda bile otorite ve iktidar varliklarini sürdürmekte. Iktidar, güç kullanarak kendi iradesini dayatiyor. Otorite ise bunun mesruluğunu savunuyor. Ortaya çikan tablo ise siddete uğramis tek gözlü canavarlar. Kimse onlara ne olduğuyla ilgilenmez çünkü onlar hayal dünyamiza ait yaratiklardir. Oysa ki hikaye kitaplarini kapadiğimizda baska bir hikayenin içine daliyoruz. Insanlar öldürülüyor bu hikayede, siddet kullanmak için can atan insanlar etrafimizda dolasiyor. Insanlar yine gözlerini kapatiyor taniklik etmemek için, gözlerinin önünde sürüp giden siddete. Bakunin’in bir sözü vardir: Insan ancak esit derecede özgür insanlarin arasinda özgürdür, der. Özgürlüğün olamadiği yerde uzlasma da olamamaktadir. Uzlasmanin olamadiği yerde siddet bas kahramandir. Bakunin, baskinin kisiyi ikna edemeyeceğini, uzlastiramayacağini, tam aksine onun zihnini kendisini istihdam edenlere karsi yabancilastiracağini, hakli olarak israrla belirtir. O zaman siddet kullananlarin amaci nedir ? Artik taniklik etme saati gelmedi mi, diye düsünüyorum. Sustukça baskiyi, siddeti kullanan insanlar hakliliklarina daha fazla inanmiyorlar mi? Bir varmis bir yokmus. Kaf dağinin biraz ötesinde canavarlarin ve cinlerin yasamadiği bir dünya varmis... Bir çalismadan çiktiktan sonra, bir piknik alanina gitmek için program yapilmisti. Hep beraber oraya gittik. Bir ara arkadaslar arasinda yapilan bir konusmaya kulak misafiri oldum. Arkadasin biri söyle diyordu:“Ben hiç bir zaman siddet kullanilmasina karsi olmadim”. O an zihnimde bir ani canlandi; bu arkadas bir kaç sene önce yapilan bir toplantida bir baska arkadasla sözlü, tek tarafli bir düelloya girismisti. Bu aniyi hatirlayinca güldüm,
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 20
arkadas gerçekleri söylüyordu. Ayni arkadas güldüğümü duymus, gülmemi sözlerine inanmadiğima yormus olsa gerek beni ikna etmeye karar verdi. Bana seslenerek sunlari söyledi:“Inanmiyorsan gösterebilirim”. Gökten üç elma düsmüs ... Neden bir olay karsisinda bir seyler söyleyemediğimiz noktada siddete basvuruyoruz? Neden bir seyi anlatmaktan artik umudu kestiğimizde siddet mutlak gücümüzün sözcüsü oluyor? Neden karsit görüste olanlarla uzlasmak yerine, onlari ikna etmek yerine ya da ikna olmak yerine siddete basvururuz? Gazeteleri karistiriyorum. “Dünya üzerinde kaygilanmamiz gereken on büyük savas var. Yasadiğim ülkenin haberlerine göz atiyorum. “Komsusunun elindeki oyuncak tabancayla kendi bahçelerine girdiğini gören yüksek lisans öğrencisi komsusunu yedi yerinden vurdu”. Peki neydi bizi bize benzemeyenlerden nefret ettiren sey? Siddet gerekli miydi? Siddeti en çok içinde barindiran savaslar neden devam ediyordu? Carl Shimitt söyle diyor:“Eğer devlet insanlik adina siyasi düsmanina karsi savasiyorsa, bu bir insanlik savasi değil, herhangi bir devletin evrensel bir kavrami ele geçirmek uğruna düsmana karsi yürüttüğü bir savastir. Bu tipki kendi eline geçirmek ve düsmanindan esirgemek için barisi, adaleti gelistirmeyi ve uygarliği kötüye kullanmaya benzer. Insanlik ideolojik açidan amaçli kullanilabilen bir araçtir”. Bizler sanirim doğru bulduğumuz amaçlarimiz doğrultusunda siddeti adaletin kilici olarak kullanabileceğimizi düsünüyoruz. Bir varmis bir yokmus. Kaf dağinin biraz ötesinde canavarlarin ve cinlerin yasamadiği bir dünya varmis. Hapishanede köseme çekilmis düsünüyorum. Biraz önce odada bir kavga koptu ki anlatamam. Geçmis gözlerimin önünde canlandi. Bir gece bir arkadasin evinde doğum günü partisine katilmistim. Gecenin ilerleyen
saatlerinde herkes kanini alkolle sulandirmis bir durumda. Bir arkadasla karsilikli laf atiyoruz birbirimize. Ben cevap verdikçe o sinirleniyor o cevap verdikçe ben sinirleniyorum. Kimsenin uzlasmayi sağlamak gibi bir derdi yok. Neden olsun ki biz siddeti sevmeyen bir toplumuz. Ama biraz öfkeden ne çikar. Hem seyretmesi eğlenceli de oluyor. Neyse bir an geliyor karsimdakine öfkemi kusmamak için bir neden bulamiyorum. Zaten kendine benzemeyenlerden nefret ediyor. Onunla uzlasmak mi? Onunla uzlasmak mümkün değil. Çekip gitmek mi ? Neden ben gideyim? O gitsin. Sakin olmaya çalismak mi? Hem beni kizdirsin hem de sakin olacağim, neden? Ve iste tam bu dakikalarda laf yetistirmeye çalisan çeneme bir sarap sisesi çarpiyor. Biraz önce bana laf atan arkadasin elindeki sise değil mi bu? Sonrasini hatirlamiyorum. Anlattiklarina göre o siseyi alip onun kafasina vurmusum. O an hatirladiğim tek sey yaptiğim seyin doğru olduğuydu. Peki ya simdi ne düsünüyorum? Ne kadar kültürel bir varliksak o kadar da biyolojik bir varlik olduğumuzu anlamis durumdayim. Sinirlarini bizim çizdiğimiz bir denge var içimizde. Her seyin ölçüsünün insan olduğu bu dünyada mutlak iyinin ve mutlak kötünün olmadiğini sonunda anlayabildim. Öfkemin ortaya çikardiği siddeti çözümleyebildim. Az öfkelenmekle çok öfkelenmek arasinda bir çizginin olmadiğini siddeti ortaya çikarabilecek her eylemin sonucunun
siddet kötü biteceğini kesfettim. Gökten üç elma düstü biri dinleyenlerin basina... Az önce hapishanede olduğumu söyledim ya, yalandi. O öykü anlattiğim gibi bitmedi. Ben arkadasin yanindaki siseyi fark ettikten sonra mutfağa gittim. Ortamdan biraz uzaklasmak istedim. Arkadas siseyi odada birakip mutfağa geldi. Laf dalasimiz orada da devam etti. Ve ben, hep sakin kalabilmekle övünen ben, öfkelenmeyi seçtim. Sonrasinda bizi ayirdilar. O bara eğlenmeye ben de
odaya sakinlesmeye çekildim. O bana yasattiklarinda dolayi ben de ona yasattiklarimdan dolayi mutluydum. Gerçekten de karsimdakini öldürmek düsüncesi aklimdan geçti. Daha kesin bir çözüm yolu bulduk artik bir araya gelmemeye özen gösteriyoruz. Arkadasken birbirimizi daha iyi anlamak, farkliliklarimiza saygiyla yaklasmak, bizden olmayani, bizim gibi kokmayani da anlamak konusunda göstermediğimiz özeni simdi görüsmemek, bir araya gelmemek için
gösterebiliyoruz. Eğer siddet gösteren kisi sizseniz kendinize bir kez su soruyu sorun: Karsinizdaki insan sizi hangi konuda eksik, aciz hissettiriyor ki siz tek çözümün siddet göstermek olduğunu düsünüyorsunuz. Kaynaklar:
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=siddet http://www.strategypage.com/fyeo/qndguide /default.asp?target=topten Anarsizmin Tarihii
Ege Üniversitesinden
Homofobi Üzerine Bir Çalisma Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde, Doç. Dr. Melek Göregenli’nin danismanliğinda Gökçe Erel tarafindan sosyal-psikoloji lisans tezi olarak yapilan arastirmada asağidaki sonuçlar elde edildi. Arastirmanin amaci, bir ayrimcilik biçimi olan homofobiyle iliskili olabileceği düsünülen sosyo-demografik özelliklerle, bu özellikler yaninda homofobik tutum ve davranislara eslik edebileceği düsünülen diğer sosyalpsikolojik yapilari tespit edebilmek. Arastirma, Mayis-Haziran 2004 döneminde Ege Üniversitesi’nde alan arastirmasi olarak katilimcilarla yüz yüze görüsülerek gerçeklestirildi. Arastirma, 184 kadin, 209 erkek olmak üzere 393 Ege Üniversitesi’nin farkli fakülte ve bölümlerinde okuyan üniversite öğrencisiyle yüz yüze görüsülerek gerçeklestirildi. Örneklemin yas ortalamasi, 22.4'tür. Öğrencilerin % 62.3’ü, sosyal bilimlerde, % 28.2’si fen bilimlerinde, % 7.9’u ise spor akademisinde öğrenim görmekteydi. Arastirmada, Bireysel bilgi formu, Homofobi ölçeği, Otoriterlik ölçeği, Sosyal üstünlük yönelimi ölçeği, Kisisel ve Genel adil dünya inançlari ölçekleri kullanildi. Bütün ölçeklerin istatistiksel olarak geçerli ve güvenilir olduklari saptandi. Katilimcilar, gelir, siyasi görüsler, dini inanislar açisindan normal dağilim gösteriyorlardi; arastirmaya katilanlarin % 40’i Izmir ve Ege Bölgesi doğumlu, kalani ise Istanbul, Ankara ve farkli
bölgelerden gelmis öğrencilerdir. Arastirmanin sonuçlarina göre, Homofobik tutumlarla en yüksek düzeyde iliskili olan eğilim Otoriterlik’tir (.72). Homofobik tutumlara sahip olanlar, ayni zamanda otoriter kisilerdir. Otoriterlikle, toplumdaki esitsizliklerin ve hiyerarsilerin mesrulastirilmasi anlamina gelen Sosyal Üstünlük Yönelimleri de yüksek düzeyde iliskilidir. Homofobik eğilimleri ve tutumlari olan kisiler, dünyanin adil olduğuna daha çok inanmakta ve toplumdaki hiyerarsileri daha normal karsilamaktadirlar. Erkekler, kadinlardan istatistiksel olarak anlamli biçimde daha yüksek homofobik tutumlara sahiptirler. Ayni zamanda erkekler, kadinlardan daha otoriter, daha yüksek sosyal üstünlük yönelimi gösterme eğilimindedirler ve kadinlara göre dünyanin daha adil bir yer olduğuna inanmaktadirlar. Üniversite eğitiminin homofobik eğilimlerin azalmasinda, istatistiksel olarak anlamli biçimde etkili olduğu görülmektedir; öğrencilerin homofobi, otoriterlik ve sosyal üstünlük yönelimi skorlari, birinci siniftan dördüncü sinifa gidildikçe azalmaktadir. Gelir düzeyi düstükçe homofobi eğilimlerinin ve otoriterliğin yükseldiği görülmektedir. Sosyal üstünlük yönelimlerinin ise, gelir düzeyi yükseldikçe arttiği bulunmustur. Öğrencilerin öğrenim gördükleri alana göre yapilan karsilastirmalarda
ise, fen bilimlerinde okuyan öğrencilerin, sosyal bilim öğrencilerine göre daha yüksek düzeyde homofobik tutumlari ve otoriterlik eğilimleri olduğu görülmektedir. Politik görüsler de homofobi eğilimlerini etkilemektedir. Sol’dan sağ’a doğru gidildikçe homofobik tutumlar ve otoriterlik eğilimleri yükselmektedir. Arastirmada katilimcilara, dini inançlarinin günlük hayatlarini ne ölçüde etkilediği sorulmustur. Dini inançlarinin günlük hayatlarini yüksek ölçüde etkilediğini belirten katilimcilarin benzer biçimde homofobik tutumlari ve otoriterlik eğilimleri, diğer katilimcilardan daha yüksektir. Arastirmada kullanilan ölçümlerden homofobik tutumlari en yüksek düzeyde belirleyen değiskenleri bulabilmek için yapilan regresyon analizi sonuçlarina göre, homofobiyi en yüksek düzeyde belirleyen tutumun otoriterlik olduğu bulunmustur. Ikinci siradaki etkili değisken cinsiyet ve üçüncü etkili değisken ise yastir. Gökçe Erel, arastirmasinin bulgularini değerlendirdiği sonuç bölümünde, homofobinin tek basina ortaya çikan bir tutum olmadiğini, muhafazakârliğin bir biçimi olduğunu, bir ayrimcilik olarak homofobinin ortadan kaldirilmasi yönündeki mücadelenin, otoriterlik ve genel cinsiyetçi ayrimciliklarla mücadeleyle mümkün olabileceğini belirmektedir.
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 21
siddet
Siddetle Siddete Uğruyoruz Buse Kiliçkaya Siddete Genel Bir Bakis Siddetin tanimina söyle bir bakacak olursak, karsilikli iliskiler ortaminda taraflarindan biri veya bir kaçinin doğrudan veya dolayli, toplu ve dağinik olarak, diğerlerinden bir veya bir kaçinin bedensel ve/ya türel (moral/manevi) bütünlüğüne veya mallarina ya da sembolik, kültürel değerlerine orani ne olursa olsun zarar verecek sekilde davranmaktir. Iki çesit siddetten söz edebiliriz. Fiili siddet, pasif siddet. Cinayet, darp, dayak, yaralama, iskence, sakat, birakma, tecavüz, taciz, cinsel iliskiye zorlama, cinsel kimliğinden dolayi verilen ölüm veya diğer cezalar, bilerek ve isteyerek cinsel yolla bulasan hastaliklarin bulastirilmasi, gözalti, hapis edilmek, gasp vb.'ni fiili siddet olarak adlandirabiliriz. Pasif siddet ise, sözlü taciz, santaj, tehdit, psikolojik iskence ve baskilar, terapi ve tedaviye zorlamak, hirsizlik, zorla evlendirmek ve çocuk yapmaya zorlamak, partneriyle evliliğe izin verilmemesi, evlat edinme izninin verilmemesi, kendi çocuğunun velayetinin cinsel yöneliminden dolayi verilmemesi, dislanma, ayrimcilik, siddete taniklik olma, eğitimine devam edememe, zorunlu seks isçiliğine sürüklenme vb. Travesti ve Transeksüellerin Siddetsiz Bir Günü YOK!!!!
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 22
Bir travesti-transeksüelin yasamina kusbakisi baktiğimizda bile yukaridaki siddet türlerinin hepsini görüyoruz. Travesti ve transeksüellere yönelik siddet nerde basliyor ve nereye kadar gidiyor diye bir baktiğimizda, bize yönelik siddet ailemizde basliyor, okulda devam ediyor, is hayatinda ise çekilmez bir hal aliyor. Metropoller disinda, bir travesti ve transeksüelin yasamasi nerdeyse imkansiz. Zorunlu olarak büyük sehirlere göç ediyoruz. Büyük sehir kirmizi halilarla bizi beklemiyor. Büyüksehirlerde, zorunlu seks isçiliğine sürükleniyoruz. Seks isçiliği içinde, müsteri -polistransfobik insanlarin siddetleri arasinda kaliyoruz. Siddeti desifre edemiyoruz ve hakkimizi savunamiyoruz. Medya ve Insan Haklari Hareketi Bu siddeti görmemizin önünde ise medya transfobilerimizi besleyerek engel oluyor. Travesti-transeksüellere yönelik insan haklari gazetelerin üçüncü sayfalarindan bosluk doldurmak için kullaniliyor. Ana akim medyada hal böyleyken, travesti-transeksüeller insan haklari derneklerinin kapilarini asindirmadikça bize yönelik siddet insan haklari ihlali kapsaminda değerlendirilmiyor ve bize yönelik siddeti görmezden gelmeye devam ediyorlar. Escinsel ve Travesti-Transeksüel Cinayetleri Politik Cinayetlerdir. Katilleri Biliyoruz. Heteroseksizm, heteroseksüel varolusun disinda hiçbir varolusa yasama imkâni tanimama, heteroseksüelliği bir zorunluluk olarak görme ve biricik varolus olarak dayatma halidir. Kadinlara yönelik cinsiyetçiliğin heteroseksüel olmayanlara yönelik halidir. Travesti ve transeksüellere yönelik siddet ve cinayetler, heteroseksist zihniyetin iç kusmalaridir. Çoğu zaman bir travesti ya da transeksüel sirf cinsel kimliğinden
dolayi siddete maruz kaliyor, tecavüze uğruluyor ve öldürülüyor. Bu yüzden bu cinayetler politik cinayetlerdir. Katilse, heteroseksist ideolojinin beslediği, yönlendirdiği kisi ve kurumlardir... Kadinlar, kadinliğimizi yok sayiliyor. Travesti ve transeksüel kadinlar olarak benzer bir siddeti kimi feministlerden görüyoruz. Transeksüeltravesti varolusumuz üzerinden yasadiğimiz sorunlar, kadin hareketi içinde gündemlesmiyor, kadinliğimiz yok sayiliyor. Kadin hareketinin, heteroseksizmi gündemlestirmesi gerekiyor. Eğer toplumsal kadinliği ve erkekliği değistirmek dönüstürmek istiyorsak, daha özgür bir dünyanin hayalini kuruyorsak, feministlerin transfobi ve homofobileriyle yüzlesmeleri gerekiyor. Travesti, transeksüel, biseksüel kadinlari ve lezbiyenleri kucaklamayan ve heteroseksizmini sorgulamayan bir hareket hangi erkekliği ve kadinliği dönüstürecek. Travesti, transeksüel, biseksüel ve escinsel kadinlarin sorunlarini marjinal olarak değerlendirmeden bir arada nasil yürüyebiliriz sorusuna gelin beraber yanit olalim.
siddet
Kaos GL Merkezinin Camlari Taslanarak Kirildi 23 Temmuz sabahi 9:30'da merkezimize geldiğimizde, salonumuzun iki caminin kirildiğini gördük. Yumruk büyüklüğünde iki beton parçasi, salonun iki büyük camini kirip salona düsmüs. Toplanti masamizin üzerine, yaralayacak sekilde çiçeklerin üzerine ve etrafa saçilmis cam kiriklarinin görüntüsüyle saskina döndük. Merkezimiz apartmanin altinci katinda bulunuyor ve atilan taslarin apartmanda sadece Kaos GL'ye isabet etmesi, doğrudan merkezimizin hedef alindiğini gösteriyor. Escinseller, toplumun her
kesiminden çikabildiği gibi nefret ve saldiri ile sonuçlanabilen homofobi de hayatin her alaninda karsimiza çikabilmekte. Biz simdilik saldirinin kimler tarafindan yapildiğini bilmiyoruz. Bu saldiri, gey-lezbiyenlerin görünür olma hakki ile ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yöneliktir. Bu saldiri, gey-lezbiyen haklarini savunan bireylere ve Kaos GL'ye yönelik olmasi dolayisiyla, insan haklari mücadelesi ve insan haklari savunucularini da hedeflemistir. Dünyanin her bölgesinde görüldüğü gibi gey-lezbiyen özgürlük mücadelesi toplumsallastikça,
escinsellere yönelik homofobik zihniyet kin ve nefret olarak karsimiza çikiyor. Nefrettir çünkü sirf escinsel olduğumuz için ve sirf escinseller olarak bu toplumda özgürce yasamak istediğimiz için böyle saldirilara maruz kaliyoruz. Bu saldiri bir insan hakki ihlalidir. Bizler gey ve lezbiyenler olarak, nefret ve böyle saldirilara ailemizde, okulumuzda, isyerimizde, sokağimizda, toplumun her kesim ve kurumunda maruz kaliyoruz. Gey-lezbiyenler olarak bunlara karsi bir araya geliyor ve mücadele ediyoruz. Esitlik ve özgürlük için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bize gelen dayanisma mesajlarindan bir kaçini yayinliyoruz. Mesajlarini buraya aktaramadiğimiz tüm dostlara özellikle de Uluslararasi Af Örgütü Türkiye Subesi Üyelerine tesekkür ediyoruz. Sevgili Arkadaslar, Çok geçmis olsun. Merkezinize yapilan çirkin saldiriyi kiniyoruz. Esitlik ve özgürlük mücadelenizde sonuna kadar yaninizdayiz. Sizlerin kararliliği ve mücadelesi sayesinde toplumda escinsellere karsi ayirimciliğin sona ereceğine ve escinsellerin insan haklarinin tam ve esit olarak hayata geçeceğine inancimiz sonsuz ve sizi tüm kalbimizle destekliyoruz. Sevgiler, Kadinin Insan Haklari - Yeni Çözümler Habere üzüldüm. Ve maalesef yasadiğim dünyada bu türden varliklarla ayni yüzeyde ve de çoğu zaman bazi 'densizler' yüzünden ayni statüde görüldüğümüzden dolayi bu varliklar bu tür davranislarda bulunmayin kendilerinde hak görüyor ve yasam alanlarimiza bir çok yerde tecavüz ediyorlar. Cinsel sinifsal tacizler bunlar ya... Bu varliklar yasama güçlerini siddetten aldiklari için onlardan "nefret ediyorum" demeyeceğim. Çünkü bu onlari besleyecek ben ise “onlara biz de variz ve sizinle beynimle, bilgimle, farkindaliklarimla mücadele ederim” diyorum. Sizin de Kaos GL olarak böyle yapacağinizdan eminim. Geçmis olsun. Aysegül Altinay Sevgili Kaos GL'deki arkadaslar, Büronuza yapilan saldiriya çok üzüldüm ama sasirmadiğimi fark ettim. Yani sasirmamis olmamin kaniksamaya doğru giden bir yol olduğu düsüncesi canimi sikti kendi adima. Hepinize ve aslinda hepimize geçmis olsun ve bir daha olmasin diyorum, çok sevgiler Ferda - Izmir Geçmis olsun arkadaslar, hepimiz adina geçmis olsun. Içimde bir öfke var, ama yönlendirilememis... Kime kizmam gerektiğini, tepkimin kime karsi olmasi gerektiğini bilemediğim anlardan biriydi bu penisi silahiyla özdeslestiren ataerkil savasçi zihniyetin attiği tas. Ancak anlamadiğim, zemin kattan tas atilsa 6. kata çikabilir mi? Gece atilsa bile bu ilgi uyandirmaz mi? Bir alt kattan ya da bir üst kattan ya da karsi binalardan atilmis olabilir mi? Bunlari siz de düsünmüssünüzdür de merak ettim, hangi olasilik daha yüksek gözüküyor? Gerçi uğrayacağim bir iki güne kadar, ama gene de bir mail atmak geldi içimden. Hepinize sevgiler. Selim Eres
Sayin Kaos GL Mensuplari, Türkiye’deki insan haklari mücadelesinde önemli bir yeri olan Merkezinize yapilan çirkin saldiriyi kiniyor ve bu olaydan büyük üzüntü duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Saygilarimizla. Istanbul Bilgi Üniversitesi Insan Haklari Hukuku Uygulama ve Arastirma Merkezi
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 23
medya
TCK’da Cinsel Yönelim Serüveni
Ali Erol
Türkiye Cumhuriyeti’nin, kadinlari, hem de bir çok Avrupa ülkesinden önce, yukardan özgürlestirdiği gibi, Türk Ceza Kanunu da escinselleri, cinsel yönelim ayrimciliğina karsi, sinirli da olsa, az daha özgürlestirecekti. Escinseller ve travestiler, en azindan lokantalarda rahatça kebap yiyebileceklerdi. Ne yazik ki olmadi... Peki ne oldu? Avrupa Birliği’ne girme sürecinde, bilindiği gibi, TBMM Adalet Komisyonu, Türk Ceza Kanununu, “AB’nin taleplerine uygun bir sekilde” değistirme çalismalarina baslamisti. Bu süreçte Adalet Alt Komisyonu , üyelerden Doç. Dr. Adem Sözüer’in önerisiyle, TCK Tasarisinin “ayrimcilik” maddesinin düzenlendiği bölüme “cinsel yönelim ayrimciliği”ni da ekledi. Escinsel realitesinin taninmasi sürecinde kuskusuz önemli bir adim atilmisti. Escinseller Meclis’te veya Politikaya Hosgeldiniz Önemli bir adimdi ancak ekonomik, sosyal, kültürel bir bütün olan hayatin çok sinirli bir alanini tanimliyordu. Heteroseksüel cinsel yönelimden baska cinsel yönelimlerin olduğunun kabulü
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 24
az sey olmamakla birlikte tasarinin escinselleri doğrudan veya dolayli ilgilendiren maddeleri incelendiğinde, “cinsel yönelim ayrimciliği” düzenlemesiyle kasikla verilenin, kepçeyle geri alindiği görülüyordu. Lambdaistanbul ve Kaos GL katilimcilari, tüm bunlara, özellikle “haksiz tahrik”, “nitelikli haller”, “hayasizca hareketler”, “müstehcenlik” gibi konulari düzenleyen maddelerdeki muğlakliklara ve escinseller aleyhindeki eksikliklere dikkat çekmek ve taleplerini sunmak üzere Alt Komisyon üyeleri ile görüsmek üzere Meclis’e gittiler. Alt Komisyon üyesi CHP Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, tarihinde ilk defa escinsellere kapilarini açan Meclis’te, travesti, gey ve lezbiyenleri kabul ederek tasariya dair önerilerini ve taleplerini dinledi. Escinsellerin Meclis ziyareti, örneğin, Yeni Safak ve Zaman gazetelerine göre hiç olmamisti. Kamera önünde bir tatsizlik çikmasini bekleyen “gazeteci” de olmustur ancak escinseller, diplomasi ve lobicilik pratiğine uygun bir
ziyaret gerçeklestirdiler. Buna rağmen, Sayin Eraslan, “aman millet yanlis anlamasin” diye olsa gerek, “onlarla görüsmem taleplerine katildiğim anlamina gelmez” seklinde medyaya ek açiklama yapma gereği duyuyordu. Escinsellerin kadinlarla birlikte ikinci Meclis ziyaretinde, Adalet Komisyonunun tüm üyeleri, Bakan Cemil Çiçek ve Komisyon baskani Köksal Toptan dahil, “cinsel yönelim” ibaresinin, tasariya neden yeniden eklenmesi gerektiğini dinlediler ama dinlemeleri, bu taleplere katilmalarini gerektirmiyordu; öyle de oldu! Sayet Komisyon dinlemekle yetinmeyip bir de iknâ olsaydi, bu kez de AKP’li milletvekilleri, “Yeni Safak” ile “Zaman”a açiklama yapmak durumunda kalabilirlerdi. “Türban talebi geçirilemezken, cinsel yönelim ayrimciliğina karsi yasal düzenleme de ne demek oluyor”, değil mi ama! Adalet Bakani yaniliyor! Kaos GL’nin 1 Mayis meydanlarinda dillendirdiği “onuncu maddeye ek: cinsel yönelim” slogani, Türkiyeli Escinsellerin Bulusmasi’nda, escinsel hareketin bir talebi olarak kayitlara geçirilmis ve kamuoyuna daha önce duyurulmustu. Hatta Hakki Devrim, “cinsel yönelim” ibaresinin
medya
anayasanin onuncu maddesinin neresine ve ne sekilde ekleneceğini bile yazmisti. Kanun önünde esitliği düzenleyen anayasanin onuncu maddesi, “herkes dil, irk, renk, cinsiyet, siyasi düsünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayirim gözetilmeksizin kanun önünde esittir.” diyor. Adalet Bakani Cemil Çiçek, Alt Komisyonun kabul ettiği “cinsel yönelim” ibaresinin “cinsiyet” ile ayni veya benzer olduğu saviyla, Adalet Komisyonunda itirazda bulunuyor. Bakanin itirazi ile “cinsel yönelim” ibaresi taslaktan çikariliyor ve TCK’da “ayrimcilik” maddesi, anayasanin onuncu maddesinde olduğu gibi yeniden tanimlaniyor. Yeniden basa dönüldüğü için aslinda ortada yeni olan bir sey de kalmiyor. Komisyon üyesi milletvekili Orhan Eraslan, “cinsiyet” ile “cinsel yönelim”in, ayni olmadiğini, kapsamin daraltilmamasi gerektiğini söylüyor ve değisikliğe itiraz ediyor. Adalet Bakani Cemil Çiçek ise “cinsiyet” ile “cinsel yönelimin” benzeri seyleri ifade ettiğini öne sürüyor. Gerisini hatirlamayanlar olabilir ama tahmini zor değil; “değisiklik AKP’lilerin yani sira CHP’li bazi üyelerin de oylariyla” kabul ediliyor! Adalet Bakani, çok değil bir yil önce, Basbakanlik Insan Haklari Baskanliğinda, Avrupa Parlamentosu Genislemeden Sorumlu Grup Baskani, Michael Cashman’i, kabul ediyor. Cashman’in, “Insan Haklari Baskanliğinda neden gey-lezbiyenlerin temsilcileri yok”, sorusuna, Sayin Bakan, “bize basvuran olmadi” diyor! Esitlik mi, AB Talebi mi? Söylendiği ve herkesin ezberlediği
gibi, Türk Ceza Kanunu Tasarisi, Avrupa Birliği Kopenhag siyasi kriterlerinin uygulanmasi açisindan önem tasiyor ve maddeler AB’nin taleplerine uygun bir sekilde düzenlenmeye çalisiliyor. Hal böyle olunca “kanun önünde” bile olsa esitliğe sira gelmiyor. Öyle görünüyor ki Eylül ayindaki Meclis Genel Kurulunda, Türk Ceza Kanunu tasarisi görüsülürken, Türkiyeli escinsellerin ekstra bir gayreti veya “orta vadeli ödev” çerçevesinde disaridan bir hatirlatma olmazsa, “cinsel yönelim” bir dahaki sefere kadar unutulacak gibi. Neyse ki escinsellerin de hakki olan esitlik ve adalet talepleri, popüler kültür araçlariyla magazinlestirilse de, Türkiye
travestinin üzerine araba sürülerek öldürülmesi, kaç lezbiyenin zorla evlendirilmesi gerekmektedir? Simdi ne olacak? Her insanin hayati gibi geylezbiyen insanlarin da hayatlari ekonomik, sosyal ve kültürel bir bütün değil midir? Cinsel yönelim ayrimciliğinin devam etmesinden ne umuluyor? Escinseller, sirf kendi cinslerini sevdikleri için duygu ve düsünceleri posetlenecekse; cinsellikleri müstehcen bulunup doğal olmayan iliski diye damgalanacaksa; ask ve sevgiyle yarattiklari ortak hayatlari kadin kadina ve erkek erkeğe diye inkâr edilecekse; sirf gey-lezbiyen olduklari için isten atilacaklarsa, bu durumda TCK’daki yeni düzenleme hangi özgürlükleri getiriyor? Bu ülkede asağilanmadan, dislanmadan, damgalanmadan ve ayrimciliğa uğramadan yasamak bir lütuf değil, gey-lezbiyenlerin de hakki olsa gerek.
medyasi, yine “AB sürecinde” örneğin Romanya ve Güney Kibris medyasi gibi güya “AB talebi” suçlamasiyla escinselleri köseye sikistirmaya kalkismiyor. Üstelik mevcut güçleriyle yerel politik kanallardan, taleplerine karsilik bulamadiklarinda, Türkiyeli escinselleri “AB talebi” gocunduracak da değildir. Esitlik ve adaleti düzenleyen o malum kriterleri, Avrupali escinseller on yillarca mücadele ederek kazandilar ve Avrupa Birliği Devletlerine kabul ettirdiler. Acaba “erkek erkeğe evlilik” magazini ile sözüm ona isi sulandirmaya çalisanlar için daha kaç geyin biçaklanarak, kaç
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 25
çalisma hayati
Mallarin Sigortasi Vardi Ama Bizim Sendikamiz Yoktu! Halit
Yine her zamanki çalisma günlerimizden biriydi. Mesailer öğle yemeğinden sonra belirlendi. Ben kalmak istemediğimi söyledim, tamam dediler, öğleden sonraki çay saatinde bana mesaiye kalacağimi bildirdiler, ben de kabul ettim. Aksam oldu, saat alti idi. Yemeğimizi yedik ve dinlenmek için fabrikanin bahçesindeki banklardan birine oturduk. Aramizda konusurken, havanin bulutlu olduğunu, yağmur yağacağini düsündük. Düsündüğümüz gibi de oldu; saat yedide hava karardi, yağmur bulutlari kapladi gökyüzünü. Fabrikanin isiklarini yaktilar, içersi karanlik olmustu. Mesaiye toplam yirmi bes kisi kalmistik; herkes birakmis olduğu isinin basina geçti. Ben de bilgisayar masalarini kontrol ediyordum, herhangi bir yerinde problem var mi diye. Disardan sesler gelmeye basladi; gök gürlüyordu ve çok siddetli simsek çakiyordu. Havadaki olağandisi değisikliği fabrikanin pencerelerinden görebiliyorduk. Bir yandan da isimize devam ediyorduk. Birkaç dakika sonra siddetli bir gök gürültüsü oldu ve isiklarimiz kesildi, ardindan yağmur yağmaya baslamisti. Yağmurun arasinda ceviz büyüklüğünde dolu
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 26
tanecikleri vardi ve fabrikanin camlarina çarpiyordu. Fabrikanin çatisindan çok siddetli bir gürültü çikariyordu, biz elektrikler olmadiği için karanlikta ne yapacağimizi sasirmistik. Dolu tanecikleri çatidaki kaplamalari kirip fabrikanin içine yağmaya basladi. Fabrikayi ayakta tutan kolonlarin arasindan asağiya doğru inen yağmur fabrikayi bir anda göle çevirmisti. Güvenliğe, itfaiyeye ve fabrikanin yönetimiyle ilgilenen üretim sefine haber verildi. Fabrikanin içi tamamen suyla dolmustu, suntalar, makineler hepsi su içinde kalmisti. Üretim sefi bir iki saatin ardindan ancak fabrikaya gelebildi. Bizim yanimizda firmanin tahsis etmis olduğu cep telefonu ile müdürünü aradi ve fabrika hakkinda bilgi verdi. Biz de bu arada fabrikadaki suyu elimizden geldiğince tahliye etmeye çalisiyorduk. Üretim sefi yanimiza gelip, isteyen kendi imkâniyla fabrikadan gidebilir, dedi. Ben de babami aradim; babam yarim saat ya da bir saat sonra fabrikaya ancak gelebileceğini söyledi. Güvenliğin bulunduğu bölgedeki teshir standinin suyunu tahliye etmeye uğrasirken babamin arabayla geldiğini gördüm; yanimda birkaç arkadasla beraber fabrikadan ayrildik. Arkadaslari
evlerine biraktik ve babam ile eve döndüm. Hayatimda unutamayacağim bir kabus yasamistim. Ertesi gün fabrikaya gittiğimizde sular çekilmisti fakat birçok malzemenin sularin içinde kaldiği belli oluyordu. Fabrikadaki diğer arkadaslar üretim sefinin tahsis ettiği araçlarla gecenin geç vaktinde fabrikadan ayrildiklarini söylediler. Ertesi gün müdür ve sigorta sirketinden birkaç kisi gelip zararin ne kadar olduğunu hesapladilar. Bizim nasil bir durum içinde olduğumuzu sormadilar bile. Bizi çay salonuna çikartip, bir bölümümüzü Ankara’da bulunan ikinci fabrikaya götürmek istediklerini söylediler. Ancak isçilerin herhangi bir sağlik problemlerinin olup olmadiği konusu hiç açilmadi. Önemsenmedik, bizimle ilgilenecek sendikamiz yok. Bu konuda hiçbir sey yapamadik. Ne yapabileceğimizi bilemiyorduk. Herhangi bir problemimiz var dediğimizde de bizimle ilgilenmeyeceklerdi. Bizim de, neden ilgilenmiyorsunuz, diye hesap sorma gibi bir olanağimiz bulunmuyor. Sen olmazsan baskasi olur, diyorlar. Disarida bir sürü issiz var deyip bize kapiyi gösteriyorlar. Ve bizim de hiçbir söz söyleme hakkimiz olmuyor.
askerlik
Hakkini Helal Etme
Asker Değilim Anne! Murat Y.
4 Subat Unuturlar sanmistim beni. Unutmamislar. Ne yapmam gerekiyor, beni askerliğe çağiriyorlar. KKM’ye gitsem iyi olacak, be Eylül. Bir fikir alayim. 7 Subat Eylül, çok acayip rüyalar gördüm. Gündüz bunal, gece bunal… Anneme subeden kağit geldiğini söylememistim. Yengem, zarfi, aldiği için, anneme söylemis. Annen heyecanla odama girdi. Bu heyecani canimi sikti. Ben ortada böyle heyecanlanacak bir sey göremiyorum. Bana sarildi. Sarilmak istemedim. “Konusmak istemiyorum” dedim. “Benle de mi?” dedi.
“Konusamam, yanlis bir sey söylemek istemiyorum” dedim. Öylece gitti. Bir sigara yakti. Ben kaldim. Olduğum yerde kalakaldim. 9 Subat Bu karanlik sikintilarimi, örtemiyor. Kimliğimi, görevlerimi unutup kaçmak istiyorum. Tarihleri karistirdim. Bugün 8 Subatmis. Bugün Kaos GL’ye gittim askerlikle ilgili sorular sordum. Sanki bakkaldan nasil sigara alinir diye sordum. Çok rahatlattilar beni. Yine de korkuyorum. Hayatin terazisi kesin bozuk. 18 Subat Iğrenç rüyalar gördüm yine. Boğazim sisti. Belim ağriyor. O is yerine gidip, o aptal insanlarin bulasiklarini yikamak istemiyorum. Her yer kokuyor bugün. Sanki herkes bana bakiyor. Aci çektiğim çok mu belli oluyor. 14 Subat Tarihler yine karisti. Daha 14 subattaymisiz. Bir haftadan beri kimseyle konusmuyorum. Arabesk dinlemeye basladim. Iyi geliyor. Daha çok aci çekiyorum çünkü. Sevgililer gününden bana ne? 17 Subat Büyük gün yarin. Bakalim neler olacak? Çok öfkeliyim. Bugün otobüs kaza yapmadi ve ben hâlâ
yasiyorum. 18 Subat Eylül, basladik. Tuhaf, subedeki memurlar yüzüme tuhaf tuhaf bakmadi. Rahatsiz etmediler beni. Diploma asli, nüfus cüzdani asli ve bunlarin fotokopisi ile on iki fotoğraf istediler. Sonra yan binadaki doktora götürdüler. Doktor, “sorunun ne” dedi. “Escinselim” dedim. Soruna bak. Neyse, kağida “psikiyatrisevk” yazdi. Oradan Etimesgut Hava Hastanesine gönderdiler. 19 Subat Biraz bekledim ve beni çağirdilar. Doktorun otoriter ama kaba olmayan bir ses tonu vardi. -Cinsel eğilimin için mi geldin?-evet -Homoseksüel eğilimin mi var?-evet -Kendine dikkat et. Ses tonu ve bu cümle bir tuhaf yapti beni. Hem kinaye hem iyi niyet vardi. Bunu hiç unutmayacağim. GATA’ya sevk ettiler bu sefer. Doktor “Orada çesitli tahliller yapacaklar” dedi. Acaba duyduklarim doğru mu? Eylül? Çiplaklik, biriyle cinsel iliskiye girerken çekilen fotoğraflar filan. Aman be! GATA’ya gittim. Saatlerce bekledim. Ordaki, sinir hastalari için ağladim, kendime ağlayacağima. Hikayeleri dinledim. Hepsi titriyordu. Doktor odasina girdim. “Sorunun ne?”; “escinselim”, bu soru içimi kiyiyor. Pazartesi’ye randevu verdiler. 23 Subat Içeri girdim. Yine o soru. Allah’tan baska bir seyler de sordular. “Kendini nasil kabul ettin”, “Ilk cinsel tecrüben” filan. Sonra bana siyah beyaz resimler gösterdiler. 1.Bir erkek bir atin yaninda duruyor. Bir hamile kadin. Elinde kitap olan bir kiz. 2. Bir yasli adam, bir genç erkek. 3. Bir yasli kadin, bir genç erkek.
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 27
askerlik 4. Yatağina kapanmis bir kadin. 5. Yatakta yatan çiplak bir kadin, yüzünü eliyle kapayan bir erkek. 6. Yerde yatan 3-4 tane erkek. 7. Bir de biraz yipranmis bos bir sayfa. Daha vardi unuttum. Bu resimlere hikaye yaz dediler. Yazmaz miyim? Espri bile yaptim. Ne ayip daha dün buhranlar içindeydim. Gel-git alisiyorum buralara galiba. Sonra cümle tamamlama testi yaptilar. Aklimiza ilk geleni yazmak sartmis. 1. Kol kola bir kadin ve bir erkek görünce… 2. Benim annem… 3. Benim babam… 4. Sağliğim… 5. … için için korkuyorum. 6. Iyi arkadaslar… 7. Annem, keske…. 8. Babam,keske…. 9. Benim ailem…. 10. Erkekler…. 11. Kadinlar…. 12. Cinsel hayatim…. 13. En ayip sey…. 14. En korktuğum sey… 15. En günah sey… Böyle tam 67 tane cümle kurdurdular. Bunlari değerlendirip, rapor yazacaklarmis. 26 Subat Raporu aldim. Koridorda bekledim. Biri geldi yanima, atkimin saçaklarini sayarken, “fazla dalma” dedi biri. Ismimi filan sordu. Dolandi durdu pesimde. Daha önceki günlerde de görmüstüm bu adami, bir hasta yakini vardi yaninda. Yine yanima geldi. “Ne güzel gözlerin var” deyip elimi tutmaz mi? Milletin içinde. Sasirdim. Panik olduğumu belli etmemeye çalistim. Elimi kurtardim. Ana binayla, psikiyatri binasina ya taksiyle ya saat basi servisle gidebiliyorsun. “Seni arabayla ben getirip götüreyim” dedi. Bir daha ne zaman geleceğimi sordu. Yalan söyledim tabi. Baskasina asilirken de görmüstüm onu. A… Sar’mis ismi. Cebini verdi gitti. Beni ne sandi acaba? Neyse bu stresin sonunda odaya
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 28
girdim. Herkesin pesinden gittiği A. Beyi gördük nihayet. Bir doktor, iki stajyer öğrenci vardi odada. Kalabalik canimi sikti. Yine o soru. Sikilarak cevap verdim. Adam sesini yükselti. Korktuğumu anladi. Yeniden yumusatti sesini. Baska sorular sordu. “Efemine görüntün yok, sabika kaydin yok, fuhus yapmiyorsun, sakallarin var, olur mu böyle Murat?” dedi. Çok üzüldüm. Escinsellerden böyle seyler bekliyorlar, görüyorsun değil mi? Neyse Sali günü konseye çikacakmisim. Olmayacak, kurtulamayacağim bu askerlikten sanirim. Istedikleri hiçbir sey yok bende. Bir de Kaos’tan bahsettim onlara. “Olanlari yazacağim” dedim. “Aman iyi seyler yaz” dedi, A. Bey. 8 Mart Geçen hafta gidemedim. Çünkü bir arkadasim hamile kalmis ve evli değil, daha küçük. Bu durumu kesfetmek ve olanlari annesine anlatmak bana düstü. Konseye çikacağima, kürtaj salonunda ağliyordum. Neden her sey üst üste geliyor Eylülüm. Bakalim yarin neler olacak. 9 Mart Yine koridordayim. Bekliyorum. A.
Bey, “geçen hafta nerdeydin?” dedi. “Hastaydim” dedim. Yutmadi. Gitti. Yine bekledim. Hep bekledim. Sonra
odasindan çikti. “Burada bir homoseksüel vardi” dedi yüksel sesle. Neye uğradiğimi sasirdim. Bir iki kisi duydu galiba. Utandiğimdan değil, ama sarkintilik yaparlar ya da baska seyler olur diye korktum Eylülüm. Neyse konseye girmek için yine bekledim, bekledim. Sanki yedi kat dibe girdik. Orasi çok soğuk ve kasvetli bir yerdi. Rapor almak isteyen, diğer askerler de ordaydilar. Çok kötü görünüyorlardi. Içimle onlara da ağladim. Dar ve uzun bir odaydi. Yirmiye yakin doktoru görünce sardim, korktum. Birkaç soru daha. A. Bey, soracağiniz sorular var mi? diye sordu. Kimse soru sormadi. Buna da canim sikildi. Çiktim odadan. Yine çokça bekledim. Sekreter, “A Bey odadan çikinca onu takip et” dedi. Adam yürüdü ben yürüdüm. Hiçbir sey söylemeden yürüdü de yürüdü. “Niye pesimden geliyorsun” demez mi? “Öyle dediler” dedim. “Iyi o zaman su raporlarini halledelim.” dedi. Kendimi hiç bu kadar aptal hissetmedim. “öyle dediler” cevabina bak. 12 Mart Imzalar, damgalar ve bir sürü kağit islemleri. Olanlari yeniden özet geçmeler… ve sonunda onca günden sonra elimde tek bir kağit. “Efemine, kadinsi ses tonu, diksiyonu düzgün, ufku açik, sosyal, çevresi tarafindan bilinmiyor, içe dönük sakin,…” gibi bir sürü karara varmislar. Eeee ne olacak simdi? 13 Mart Inanmayacaksin Eylül ama olanlari dinle. Yine baska binalarda bekledim. Adimi sordular. Gittim. “Murat Y. ileri derecede psikoseksüel bozukluktan dolayi, askerliğe elverisli değildir.” Diye yüksek sesle okudular. Sanki simdi biri çikip “saka yaptik” diyecek gibi geliyor. Özgürüm! Ve korktuğum hiçbir seyin basima gelmediği için çok mutluyum. Ben çok kötü seyler bekliyordum. Tanrim tesekkür ederim. 24 Temmuz Basimdaki karabulutu, mümkün olduğunda, yok ettikleri için, sorularima cevap verdikleri ve beni rahatlattiklari için, Kaos ailesine tesekkür ediyorum.
kültür
Bir Filmden Izlenimler: Mambo Italiano Firat
Vak’anüvis kalemini eline aldi. Bu sefer yazacaği çok yakindan tanidiği bir insanin hikayesiydi. Filmden çiktiğimda kendi öykümün, çoğumuzun öyküsünün dillendirildiğini hissettim. Beyaz bir perdeye her anini hissettiğim tümceler diziliyordu kendiliğinden. Yasadiğim, geçmisimde biraktiğim görüntüler bir bir sekilleniyordu. Korkularimla bir kez daha yüzlestim. Sürgit bir döngünün gümüs balatlarina takilip kalmisim yeni fark ettim. Kaç kez sormustum kendime vakarsiz bir yasam miydi benimki, diye. Her seferinde yeniden kendim olabilmeyi kesfetmistim. Duygularima çiviti katarak yeniden basa dönebilmeyi , kendim olabilmeyi basarmistim. Ben escinselim, diyebilmistim. Her seyin göçtüğü bu dünyada kendin olabilmek için savasilmasi gerektiğini mirildaniyordu film. Kadinlardan çaldiğimiz yasmağilarla ne çok örtmüstük yüzümüzü. Dolaptan bir kez çiktiktan sonra geçmise
bakildiğinda anlasilan sey su ki meğer biz bize ait olmayan bir yasami soluyormusuz. Bir kez dolaptan çiktiktan sonra, dalyanlarin ağlarindan kurtulan baliklar misali saliveriyorduk kendimizi gerçek yasamlarimiza. Film bizi korkularimizdan birkaçiyla yüzlestiriyor. Ailesine escinsel olduğunu söyleme sürecini sanki biz genç oyuncuyla beraber yasiyoruz. Oyuncunun ne cesur ne de kahraman olma çabasi vardi: Sadece her seyin ölçüsünün insan olduğunu düsünüyordu. Onun için gey kimliğine sahip olmak kötü değildi. Askini paylasmak istiyordu. Filmin beğendiğim diğer bir yönü kaçislarimizi da güzel yansitmasiydi. Bir taraftan bakinca ayin savkiyla parlayan yüz diğer tarafindan bakildiğinda uçsuz bucaksiz karanlikla gölgelenmis gibiydi. Asiklari oynayan genç aktörlerden biri ayin parlayan yüzünü
seferinde görmek istediğim görüntüler belirmisti. Korkumun kampanasi, çanlari çalarken ben mücadeleden kaçmistim. Filmden çiktiğimda mutluydum. Kendi dolabimdan çikisimda bu alanda mücadele eden herkesin ne kadar emeği olduğunu bir kez daha hatirlatti seyrettiğim film. Olur da benim edindiğim bu izlenimleri filmde göremezseniz garipsemeyin belki de ben olmayan bir sinemada gösterilmeyen bir filmi seyrettim. Her seyin ölçüsünün insan olduğu bu mekanda ben gördüklerimi, göremediklerimi yorumladim.
seçiyordu. Diğer genç oyuncu ise yasaminin bir kismini karanlikla gölgeleyerek korkularindan kurtulmaya çalisiyordu. Film hakkinda söylenebilecek daha çok söz var. Ama fazla söz sarf ederek filmin büyüsünü bozmak istemiyorum.. Son sahne... Film bitti. Simi sürülmemis bir aynada kendime kaç kez baktiğimi düsündüm. Her
Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 29
kültür
Escinsel Öykü Bu Sefer Güldürüyor Mustafa K.
Genellikle drama türüne konu olan escinsel öykü, bu sefer komedi filmine konu olmus. Film, geleneklerine siki sikiya bağli olan bir ailenin ve onlara ecel terleri döktüren oğullarinin hikayesi. Oğullarinin evden ayrilma isteği onlari soke eder. Çünkü, geleneğe göre bir çocuğun evden ayrilmasi için iki sart vardir. Ya evlilik ya ölüm. Bunu bir sekilde kabul eden aile, oğullarinin gey olduğunu, onlara söylemesiyle ikinci bir sok geçirirler. Daha sonra ev arkadasinin, kasabanin çok güvenilen saygi duyulan polisinin (Nino) olmasi onlari rahatlatacaktir. Çünkü Nino, oğullarini (Angelo) gözetip koruyacak belki iyi bir örnek olacaktir ona. Fakat bu rahatlik uzun sürmez. Çünkü Nino
da escinseldir ve Angelo ile bir iliski içindedir. Bu iliskinin aileler tarafindan öğrenilmesi, “benim oğlum senin oğlunu beceriyordur” tartismalari, bir zaman sonra onlari bu durumdan kurtarmak(!) için yaptiklari planlar, filmin komedi dozajini artiriyor. Film bana göre reçete filmlerden. Film, konu olarak dramatik görünse de, benim gibi gülmeyi beceremeyen birini bile, güldürüyor. Keske filmi, kazara da olsa (Cehennemin Anotomisi’nde olduğu gibi) herkes gidip seyredebilse ya da tv’de yayinlansa. Özellikle ailelerimiz seyredebilse. Keske; escinselliğin, heteroseksüellik kadar hayata ait olduğu anlasilsa. Insanliği aslinda, tehdit eden baska seylerin üzerinde durulsa. Tabii bu dileklerim, filmin sonunda, “Angelo ve sevgilisini
iki yanina alip el ele kol kola yürüyen annesinin, ablasinin, babasinin” görüntüleri kadar uzak, Türkiye için. Ne bileyim, belki birgün…
Kendi Cehennemimiz: “Cehennemin Anatomisi” Yönetmenliğini, Catharine Breillat’in yaptiği filmde; sansür yok. Cinsellik gerçeğini, tüm yalinliğiyla anlatiyor, Fransiz yönetmen ve filmi için sunlari söylüyor:“Sizi sok edecek, utandiracak, bozguna uğratacak bir film seyretmek üzeresiniz. Ne gülün, ne yuhalayin. Yalnizca, sessizce oturup filmi seyredin.” Matrix, Örümcek Adam gibi filmlerin büyük seyirci kitlelerine ulastiği ülkemizde, bu filmin pek ilgi göreceğini sanmiyorum. Toplum olarak, kendi gerçeğimizle yüz yüze gelmektense, hayal ürünü varliklara adapte olmayi tercih eden insanlardan olusuyoruz maalesef. Filmin ilk sahnesi, bir gey kulüpte geçiyor. Filmin kahramanlari, hayati bir süzgeçten geçirmis ve süzgeç üstü ağir gerçekleri tasimaya çalisan bir kadin… Ve kendi halinde bir gey. Tanismalari gey kulübün tuvaletinde gerçeklesiyor. Kadin intihar etmek isterken, gey onu kurtariyor(!) bir zaman sonra aralarinda bir anlasma yapiyorlar. Kendi bedenlerini ve cinselliklerini detaylarina kadar anlatacaklardir. Adam bunun karsiliğinda yüklü bir para alacak… Kadin bana göre derin delilerden. Bedenini, cinselliğini kendi siddetinden
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 30
geçirip, olanca çiplakliğiyla anlatiyor. Erkeklerin kadin bedenine nasil baktiğini, aslinda kadin bedeninden korktuklarini, tiksindiklerini, bedenini bir kobay gibi kullanarak anlatiyor. Bazi sahnelerde, önümdeki seyircilerin gözlerini kapattiklarini görüyorum. Adamsa, bu anlasmayi, basta iyi bir para kaynaği olarak görürken; kadinin anlattiklarini dinledikçe, onu seyrettikçe, vücudunu inceledikçe, kendini çeliskiler içinde buluyor. Önce kadini, sadece seyrediyor. Bir zaman sonra ona yaklasip dokunuyor, kokluyor. Bir baska gece, kadinla cinsel iliskiye girmesiyle, beynindeki kaos artiyor ve kendini kadinin kollarinda ağlarken buluyor. Bu beyin firtinasiyla kadini öldürmek istiyor. Kadin, bundan adi gibi emin olduğundan; adamin yüzüne bir falci gibi, her seyi söylüyor. Kadin kesfettiği bir gerçekle yine karsi karsiya kaliyor. “Erkekler, kendini içine alan, sarip sarmalayan, zamanla onlara siğinma isteği uyandiran her seyi sindirmek ve zarar vermek isterler.” Salondan filme bakmak, insanlari etkilemiyor, bence. Filmin içine kendimizi koyduğumuzda, film daha sahici. Film, insanlarin kendi bedenlerine ne kadar
yabanci olduğunun, kendimizi düsünmeden, yüzeyci sifatlara ve tanimlamalara dahil ettiğimizin bir ispati. Izleyici ile ilgili izlenimler: Filmin afisindeki, çiplak kadin ve erkek resimlerine aldananlar. “Hiç bir sey görmedik” gibi hayiflanmalarla gitmeleri komikti gerçekten. Filmin basinda adamin penisini gören küçük hanimlarin çiğlik atmalari bir o kadar ilginç. Adamin efemine olmayisi,(çoğunluk tarafindan kabul edilen) marjinallikten uzak olusu, filmi izleyenlere, escinseller hakkinda yeni bir pencere açmis olabilir mi? Salondaki herkese tek tek sormak isterdim. Yanimda oturan bir seyircinin, arkadasina “adam geymis” demesi dikkatimi çekti. Dalga geçme veya hor görme kelimeleri olan “top, ibne” değil, sadece “gey!”. yine, yukarida belirttiğim özelliklere, toplum daha mi esnek davraniyor acaba? Ben bilmiyorum. Son olarak belirtmek istediğim sey; filmin çoğunlukla beyaz çarsafin üstünde geçmesi ve alt yazilarinda beyaz olmasi ve haliyle çoğu cümlenin güme gitmesi; sinema çalisanlarinin sinemaya ne kadar önem verdiklerini gösteriyor.
kurultay
Kaos GL Mirasini Paylasiyor Baris Sulu
Kaos GL Kurultayi 29 Ağustos’ta Ankara’da gerçeklestirildi. Kurultayda çalisma alanlari ve Eylül 2004-Haziran 2005 dönemi planlari ele alindi. 2003-2004 yilinda Kaos GL’nin çalisma ve yasam pratiklerinin anlatilmasiyla baslayan toplanti Eylül 2004-Haziran 2005 dönemleriyle belirlenmis çalisma planinin tanitilmasiyla devam etti. Çalisma plani, Kaos Kültür Merkezi’nde yapilacak sohbet, seminer ve tartismalari içeriyordu. Çalisma planlari içinde üzerinde en çok durulani, çalisma alanlari ve komisyonlar oldu. Yapilan üç oturum
da komisyonlari tanitici nitelikteydi. “Sempozyum Çalisma Birimi”, “Eğitim Komisyonu”, “Gey-Lezbiyen Öğrenci Aği”, “Aile Komisyonu”, “Tutsak Escinsellerle Dayanisma Aği Girisimi”, “Hukuk ve Gey-Lezbiyen Insan Haklari Komisyonu”, “Yayin Komisyonu”, “Psikoloji-Psikiyatri Çalisma Birimi”, “Medya-Iletisim Komisyonu”, “Gey-Lezbiyen Isçi Aği” basliklarindan olusan komisyonlar Kaos GL’nin hem birikimlerini paylasma hem de mirasin sahiplenilmesi için önemli bir çaba olarak duruyordu karsimizda. Kaos GL’nin 2005 yili planlari oldukça umut vericiydi. Gerçi bu denli köklü bir kurumun bu çalismalar için
Eğitim Komisyonu Akademisyenlere Yönelik Seminerler Gey-Lezbiyen realitesinin taninmasi ve akademisyenlerin yaptiklari çalismalarda ve derslerde homofobi ve ayrimciliktan arinmis bir sekilde çalismalarini yürütmeleri için escinselliğe dair bilgilendirici seminerler düzenlenmesi hedeflenmektedir. Ders Kitaplarinda Homofobiye Son Ders Kitaplarinin gey-lezbiyenlere yönelik ayrimciliktan arindirilmasi ve evrensel insan haklari standartlarina uygun hale getirilmesi için mevcut kitaplarin taranmasi, sorunlarin tespiti ve çözüm önerilerin gelistirilmesi
planlanmaktadir. Ayrimcilik-Homofobi ve Eğitimcilerin Eğitimi Eğitimcilerin örgütlendiği sendikalara, meslek derneklerine yönelik “gey ve lezbiyen realitesi ve gey-lezbiyenlerin sorunlari”na dair seminerler düzenlenecektir. Ayrimcilik-Homofobiye Karsi Rehber Öğretmenlere Duyarlilik Kazandirilmasi Rehber öğretmenlerle gey-lezbiyen öğrencilerin eğitim-öğretim hayatlari süresince yasadiklari psiko-sosyal sorunlarin desifre edilmesi ve bu sorunlarin çözümüne yönelik isbirliği olanaklarinin yaratilmasi
neden bu kadar geciktiğini düsünsem de önemli olanin bunlarin bir an önce hayata geçirilmesi olduğunu da biliyorum. Çünkü Kaos GL, escinsellerin yalnizca sahnelerde, podyumlarda değil sokakta, is yerinde, okullarda, hapishanelerde, her alanda soluk alip verdiğini bilen bir kurulus. Bu alanlara sizip lezbiyen, transeksüel, travesti ve geylerin özgürlesmeleri yolunda da KAOS’un bilgilerini baskalarina da bulastirmasi zorunlu bir gerçek. Ne de olsa “Escinsellerin kurtulusu heteroseksüelleri de özgürlestirecek”. Bu arada Kaos GL dergisinin 11. yasi da kutlu olsun
planlanmaktadir. Gey-Lezbiyen Öğretmenlerin Örgütlenmesi Gey-Lezbiyen Öğretmenlerin Örgütlenmesi ve eğitimcilerin örgütlendiği sendikalarda gey-lezbiyen eğitimciler seksiyonunu olusmasi için sendika yöneticilerine, gey-lezbiyen öğretmenlere yönelik bilinç yükseltme seminerlerinin organize edilmesi ve gey-lezbiyen öğretmenlerin uluslararasi alanda diğer ülkelerdeki gey-lezbiyen öğretmenlerle birlikte hareket etmesinin olanakli hale getirilmesi hedeflenmektedir.
Akademik Arastirma Alani Olarak: Escinsellik Kaos GL olarak, on yildir dergi, son bes yildir da kültür merkezi üzerinden Türkiye’de gündemde olan ve/veya disiplinler arasi geçen konulari kendi gündemimize uyarlayarak tartisa geldik. Bunlari kendi pratiğimize tasiyarak gey-lezbiyen kurtulus mücadelesine yön vermeye çalistik. Lezbiyenlerin ve Geylerin Sorunlari ve Toplumsal Baris Için Çözüm Arayislari Sempozyumunu kamuoyunun önünde akademisyenlerle, uzmanlarla bu
konulari yeniden tartismaya açtik. Sempozyum öncesinde kurduğumuz iletisimin Eğitim Komisyonu ile etkilesime evrileceğini öngörüyoruz. Escinsellik konusunda arastirmalarin ve bilgi üretiminin artisi arzu edilen bir durum olmakla birlikte, konuya duyulan ilgi ve konunun akademik alanda ele alinmasi ve irdelenmesi ülkemiz boyutunda henüz oldukça yenidir. Bu durumun değismesi, iyi tasarlanmis arastirmalarin yoğun bir sekilde
yapilmasiyla mümkün olacaktir. Ancak arastirma yapacak akademisyen ve ilgililerin, arastirmalarini iyi bir sekilde tasarlamalari ve özellikle veri toplama asamasinda yüz yüze yapacaklari bilgi toplama görüsmelerinde doğru ve etik açidan da uygun sorular sorabilmeleri, konunun farkli boyutlarda tartisilmasi açisindan büyük önem tasimaktadir. KAOS GL olarak, escinsellikle, Kaos GL ile ilgili yapilacak arastirmalarda, arastirmacilari daha
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 31
kurultay yakindan tanimak amaciyla bir bilgi formu hazirlanmistir. Bununla beraber arastirma yapmak isteyenlerin KAOS GL araciliğiyla soru kağitlarinin incelenmesi söz konusu olacaktir. Buna göre sübjektif fikir ve bilgileri içeren
sorularin düzeltilmesi ve ortaya daha düzgün bir formatin çikmasi amaçlanmaktadir. Çalismanin baslangicindan bitisine kadar olan süreçte merkezle iliskiler devam ettirilecek ve çalismanin bitiminde bir
nüsha Kaos GL Kütüphanesine teslim edilecektir. Bu teslim, çalismalardan haberdar olmanin yani sira konuyla ilgili bir veri tabaninin olusturulma çabasinin da temeli olacaktir.
Gey-Lezbiyen Öğrenci Aği Üniversitede gey-lezbiyenlerin yasadiklari sorunlari dile getirebilecekleri ve birbirleriyle iletisime geçecekleri bir iletisim aği olusturmak istiyoruz. Üniversitede homofobiyi desifre edeceğiz. Gey, Lezbiyen, biseksüeller olarak üniversitelerde yasadiğimiz sorunlari birbirimizle paylasacağiz. Heteroseksizm ve cinsiyetçilikle mücadele edeceğiz. Üniversitelerde Gey-Lezbiyen realitesinin taninmasini sağlayacağiz. Öğrenci Ağina Dair... Gey-lezbiyen ve biseksüellerin kampüste, ailede, is hayatinda, sokakta ve hayatin bütün alanlarinda yasanan sorunlarin paylasilacaği ve çözüm yollarinin birlikte aranacaği bir listedir. önerimizi sunucağiz. Kaos GL etkinlikleriyle ve çalisma programi çerçevesinde Gey-Lezbiyen Öğrenci Aği olarak etkinlikler düzenleyeceğiz.
Gey-Lezbiyen ağina sadece öğrenciler değil kampüste çalisan geylezbiyen isçi ve memurlar da katilabilirler. Gey-Lezbiyen öğrenci ağina katilan öğrenciler görünür olmak zorunda değildirler. Bu listenin koordinesi Kaos GL'li geylezbiyenler tarafindan yapilmaktadir. GL Kampus 2004-2005 Çalisma Plani Kaos GL Sempozyumuna Bildiri Sunacağiz. Gey-Lezbiyen Öğrenci ve Öğretmenlerin Sorunlarini Sempozyuma tasiyacak iki bildiri hazirlayacağiz. Öğrenci Topluluklariyla beraber etkinlikler yapmayi planliyoruz... Üniversitelerin Bahar Senliklerinde Üniversite Kütüphanelerine Kaos GL Dergilerini ulastiracağiz. Kaos GL Kütüphanesinde Eğitim Rafi olusturacağiz. Eğitim alaninda çikan süreli
Stand açacağiz. Kampüste Escinselliği anlatacağiz. Ankara’daki üniversitelerin öğrenci topluluklari ve kulüpleri ile bağlantiya geçip, topluluk üyelerine escinsel öğrencilerin sorunlarini anlatacağiz. Escinselliğin anlatildiği, Kaos GL’nin haberdar olduğu ilgili derslerde “escinselliği” ve escinsel öğrencilerin sorunlarini anlatacağiz. Ankara’daki Kadin Çalismalari Kürsülerine gidip toplumsal cinsiyetin anlatildiği derslerde, heteroseksizmi anlatmak istediğimizi ileteceğiz. Üniversite radyolari ile iletisime geçeceğiz. Etkinliklerimizi duyurmalarini, GL Kültür üzerine program yapma yayinlarin ve kitaplarin yer alacaği bir raf olusturacağiz. Kaos GL Dergisinde çikan gey-lezbiyen öğrencilerin tanikliklarini, eğitim üzerine yazilan yazilari bir araya getireceğiz.
Gey-Lezbiyen Öğrencilerin Sorunlari Eğitim sürecinde gey-lezbiyen öğrenci ve eğitimcilerin sorunlarini “Eğitimde Sosyalizasyon Politikalari ve Gey-Lezbiyen Öğrencilere Yansimalari” sempozyumu ile tartismaya açacağiz. Kaos GL Eğitim Komisyonu /GeyLezbiyen Öğrenci Aği olarak sempozyuma gey-lezbiyen öğrencilerin sorunlarini yansitan bir bildiri sunmak istiyoruz. Bizim hedefimiz ulasabildiğimiz kadar çok gey-lezbiyen öğrenciye ulasmak ve ulastiğimiz geylezbiyenlerin sorunlarini sempozyumla kamuoyunun önünde tartismaya açmak. Sempozyumun bütün asamalarinda sizlerle beraber çalismak istiyoruz. Bunun yaninda asağida çizilen çerçevede sorunlarinizi ve değerlendirmelerinizi bizimle
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 32
paylasmanizi bekliyoruz. Cinsel yönelimimizin farkina varma ve kabul etmemiz genellikle ilköğretim, ortaöğretim ve üniversite arasinda süreçte geçiyor. Bir çoğumuz bu süreçte yasadiğimiz sorunlari farkina varmadan kaniksiyoruz. Olağan sorunlarmis gibi yasiyoruz. Bu süreci çoğu zaman tek basimiza yasiyoruz. Bu dönemde yasadiğimiz sorunlari desifre etmek için öncelikle geçmise dönüp yasadiğimiz sorunlari ve süreçleri göz önünde bulundurmamiz gerekiyor. Sorunlardan bahsettiğimiz zamanlar genellikle hayati bizim için çekilmez bir hale getiren sorunlar üzerine yoğunlasiyoruz. Bu sorunlar önemli olmakla beraber, gündelik hayatimizi zorlastiran ve günlük pratiklerimizi etkileyen sorunlari da ortaya koymamiz gerekiyor. Örneğin,
geçen sene eğitim alanindaki sorunlari konustuğumuz bir toplantida bir arkadasimiz, basarili bir öğrenci olduğu halde, sözlüye kalkmaktan çekindiğini dile getirmisti. Biz bunun gibi süreçlerden de haberdar olmak istiyoruz. Cinsel yönelimimizi fark ettiğimiz yasla, “ben escinselim” deyip cinsel yönelimimizi kabul ettiğimiz yas arasindaki süre farki, yasanilanlar, bu süreç içinde cinsel yönelimi gizlemek için gösterilen çaba, bu süreç içerinde alinan destek ve bilgiye ulasma düzeyleri, arkadaslarinizin, öğretmenlerin, okul idaresinin tavri, çevre baskisi.... Siz tüm bu süreçleri nasil yasadiniz? Bizimle bu süreci paylasmanizi istiyoruz.
kurultay
Aile Komisyonu Gerekçe Escinsellerin çoğu cinsel yönelimlerini, henüz aileleriyle birlikte yasarken, ergenlik dönemlerinde kesfetmektedirler. Gey-Lezbiyen evlatlar değismeyecek. Ama ebeveynler gelistirilebilir. Escinsel hareketin etkisiyle geylezbiyenlerin özgüvenleri gelisti. Böylece pek çok gey-lezbiyen aileleriyle aralarindaki yalan iliskiyi sorgulamaya ve çözüme kavusturmaya ihtiyaç duymaya basladilar. Uzun süreli gey birliktelikler ve lezbiyen birliktelikler yasanmaya baslandi. Bazi gey ve lezbiyen çiftler, evlenmek ve yasalarca taninan aileler kurmak istiyorlar. Varolan Durum Mevcut aile kurumu, gey-lezbiyen ergenler için, yabancilasma merkezleridir. Heteroseksüel söylemin belirleyiciliğinden dolayi gey-lezbiyen ergenler kendilerine yabancilasmakta ve zorunlu heteroseksüellik dayatmasi karsisinda kendi varoluslarini yaratamamaktadirlar. Mevcut aile kurumundaki iliskileri sekillendiren heteroseksüel söylem, ayni zamanda, heteroseksüel ergenlerin de kendilerini özgürce gelistirmelerine olanak tanimamaktadir. Aile kurumunda, ebeveynler ve geylezbiyen evlatlar arasindaki çatisma, çözümsüzlüğünü sürdürmektedir. Hedef Mevcut aile kurumunun özgürlükçü dönüsümünü amaçliyoruz. Cinsiyetsiz bir toplum için mücadele edeceğiz. Evlerini terk etmek zorunda kalan, zorla evlendirilmeye çalisilan lezbiyen ve geyler, hayati tehlikesi olduğu için göç etmek ve saklanmak zorunda kalan, yasli olduğu için kendi basina yasayamayan escinsellere yararlanacaklari sosyal destek mekanizmalarini yaratmak istiyoruz. Gey ve Lezbiyen ailelerin ve gey ve lezbiyen evliliklerin kurulabilmesinin
yasal ve sosyal olanaklarinin yaratilmasi. Ne Yapacağiz? Gey-Lezbiyen bireylerin, ailelerinden ve yakin akrabalarindan gördükleri ruhsal ve fiziksel siddeti ortaya çikaracağiz. Gey-Lezbiyen evlada sahip olduğunu gizleyen; bu durumdan utanan ailelerin güçlendirilmesi için önceden eğiteceğimiz sosyal hizmet uzmanlari ile birlikte çalisacağiz. Evladi escinsel ebeveynler grubunun olusturulmasi için çalisacağiz. Bu grup üzerinden tecrübe ve birlikte neler yapabileceklerine dair fikir alisverisinde bulunmalari için ebeveynleri destekleyeceğiz. Gey, Lezbiyen, Biseksüel olan, kendi rizasiyla veya toplumsal baskiyla zorla evlendirilen ebeveynler için bilgilenme ve beraber hareket edebilme olanaği sunacak atölyeler düzenleyeceğiz. Gey-lezbiyen bireylere ve ailelerine yönelik, bireylerin cinsel yönelimlerini açiklama sürecinde karsilasacaklari soru ve sorunlara yönelik brosürler hazirlayacağiz. Akademisyenler Bulusmasi organize edeceğiz. “Aile Antropolojisi”, “Aile Sosyolojisi” gibi akademik yaklasimlarda sorumluluk alan akademisyenleri, çalismalarinda gey-lezbiyen realitesini de islemeleri konusunda motive edeceğiz. Çalismalarimizda, gerektiğinde medya ile iletisime geçeceğiz. Nasil Çalisacağiz? Aile Komisyonuna katilmak için “açilmak” sart değildir. Komisyon toplantilarimiz herkese açik olacak ve önceden duyurulacak. Ebeveyn toplantilari ve atölyeleri, ebeveynler kendilerini hazir hissedene kadar, önceden kayitli ve kesinlikle kapali olacaktir. Ilân edilmeyecektir. Evladi escinsel ebeveynlerle çalisirken Psikoloji-Psikiyatri Çalisma Birimi ile ortaklasacağiz. Ergen escinsellerin aile kurumunda yasadiklari sorunlarin tespiti ve çözüm yollari için Eğitim Komisyonu ile
ortaklasacağiz. Çalisma raporlarimiz Aile Komisyonu panosundan ve Kaos GL Dergisinden duyurulacaktir. Aile Komisyonu Seminer Plani: Kurumsallasmis Aile Nasil Olustu? Aile Kurumu Hep Var Miydi? Ayni Zaman Diliminde Farkli Toplumlarda Kurumsallasmis Aile Pratikleri Neler Oldu? Dikey Zaman Diliminde Ayni Toplumlarda Aile Kurumu Nasil Değisti ve Dönüstü? Kurumsallasmis Aile ve Yabancilasma... Gey-Lezbiyen Çocuklar ve Gençler Için Aile Kurumu Ne Ifade Ediyor? Korunakli Bir Yuva mi; Yoksa Zorunlu Heteroseksüellik Kiskacinda Bir Yabancilasma Kaynaği mi? Escinseller, Birlikte Yasami Nasil Kuruyorlar; Nasil Yasiyorlar? Birlikte Yasamlar, Nasil Evliliğe ve Kurumsallasmis Ailelere Dönüsüyor? Farkli Toplumlarda, Birlikte Yasam Pratikleri ve Escinsel Aileler Nasil Gelisiyor? Kan Bağinin Fonksiyonu Nedir? Gey-Lezbiyenlerin, Sosyal Hayatta Kurduklari Arkadasliklar Neden Ailelerinden Daha Öncelikli Olabilmektedir? Yardimlasma, Dayanisma, Merhamet Pratikleri Aile Kurumu Disinda Nasil Yaratilabilir? Isteyerek ya da Heteroseksist Kusatma Altinda Evlenmek Durumunda Kalmis Escinsel Kadinlar ve Escinsel Erkekler, Aile Kurumunda Neler Yasiyorlar? Nasil ve Neye Rağmen Sürdürebiliyorlar? Gey-Lezbiyen ve Ebeveyn Olmak... Tarihsel Olarak Geleneksel Aile Kurumunun Çözülmesinin, GeyLezbiyen Varolusunun Ortaya Çikmasinda Bir Etkisi Olmus mudur? Nasil? Aile ve Akrabalik Iliskilerinin, GeyLezbiyen Bireylerin Varoluslarini Kurmalarinda Etkileri Nelerdir? Gey/Lezbiyen Olduğumu Ailem Duyarsa Hayatim Kararir... Nasil Yani? Gey-Lezbiyen Bireyler, Ailelerinden ve Yakin Akrabalarindan Ne Tür Fiziksel Siddet Görmektedirler? (Yasanilanlarin
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 33
kurultay Sözlü Aktarimi ve Derlenmesi) Aile Terapileri Neyi “Terapi” Eder? Heteroseksüel Söylemin Yeniden Üretiminde Rolü Nedir? Heteroseksüel Söyleme Elestirel Yaklasim Için “Bağimsiz Psikoloji Merkezleri” ile Ortak Çalismak Mümkün müdür? Mücadelemize Ne Sağlar? Escinsellerin Çoğu, Cinsel Yönelimlerinin Dayatilandan Farkli Olduğunu, Henüz Aileleriyle Yasarken, Ergenlik Dönemlerinde Kesfetmektedirler. Bu Noktada Hangi Çatismalar Yasanmaktadir ve Bu Çatismalarin Yönlendirilme Olanaklari Nelerdir? Bu Dönemde, Gey-Lezbiyen Bireylerin, Zorunlu Heteroseksüelliğe Karsi Gelistirdikleri Direnis Pratikleri Nelerdir? (Deneyimlerin Sözlü Aktarimi ve Derlenmesi) Heteroseksüel Söylem, Gey Birlikteliklerde ve Lezbiyen Birlikteliklerde de Belirleyici midir? Toplumsal Cinsiyet Sorunu Nasil Yasanmaktadir? Biseksüel Kadinlar ve Biseksüel Erkeler, Heteroseksüel Aileyi Yeniden Üretmeye Harcadiklari Emeklerini, Neden Biseksüel Pratiklerinin
Kurumsallasmasinda da Göstermezler? Ev Içi Emek Ne Demektir? Kurumsallasmis Aileyi Sorgulamada Etkisi Nedir? Kadin Kurtulus Hareketi, Aile Kurumunu Nasil Ele Almaktadir? Aile Kurumu, Minyatür Bir Devlet Midir? Özgürlükçü Düsünce Aile Kurumunu Nasil Ele Alir? ‘68’de Ne Oldu? Kiz ve Erkek Evlatlar Ailelerini Neden Terk Ettiler? “Aile Antropolojisi”, “Aile Sosyolojisi” gibi Akademik Yaklasimlar Ne Anlatirlar? Kime ve Neden Anlatirlar? “Aile” Kutsal Midir? Aile Kurumu, Nasil Oluyor da, En Büyük Acilarin Yasandiği Yerlerden Biri Olabiliyor? Mevcut Kurumsal Ailenin Özgürlükçü Dönüsümü Mümkün müdür? Nasil? Mümkün Olmuyorsa Yikim Araçlari Neler Olabilir? Gey-Lezbiyen Evlatlar Değismeyeceğine Göre Ebeveynler Nasil Gelistirilebilir? Özgürlük Mücadelemize Etkileri Ne Olabilir? Toplum Merkezleri ile Ana-Çocuk Sağliği Merkezleri, Ailelerle Etkilesimde, Gey-Lezbiyen
Tutsak Escinsellerle Dayanisma Aği Girisimi Heteroseksüel toplumda görünmezliğe mahkum edilen escinsel bireyler, heteroseksizmin mahpushanelerinde hücrelere tikilip kaderlerine terk ediliyorlar. Asgari insan haklarindan mahrum birakiliyorlar. Asağilaniyorlar ve tecavüze uğruyorlar. Eğer aileleri tarafindan da terk edilirlerse bir mektuba bile hasret kaliyorlar. Açik kimliği ile mahpushaneye düsmeyen bireyler ise, maço ve heteroseksist zihniyetin kusattiği bir ortamda yalnizliğa mahkum oluyor. Heteroseksizmin zindanlarina
Mücadelesinin Bir Araci Olabilir mi? Nasil? Evsiz ve Yasli Escinseller Için Ortak Ev, Escinsel Kurtulus Hareketinin Sorumluluğu Mudur? Özgürlük Mücadelemiz, Ortak Evleri Nasil Yaratabilir? Ebeveynler, Evlatlarinin Escinsel Olduğunu Öğrendiklerinde Ne Yasarlar? Neden Komsularindan ve Akrabalarindan Gizlerler? Evlatlarini Değistiremediklerinde, Neden Bazi Ana-Babalarin Kendileri Psikiyatra Giderler? “Öğrenme” Aninda Yasanan Bir Travma Midir? Bu Alanda, Bağimsiz Psikolog, Psikiyatr ve Sosyal Hizmet Uzmanlari Nasil Yönlendirilebilir?
Aile Filmleri Gösterimi Aileler Bulusmasi Akademisyenler Bulusmasi (Aile Antropoloğu, Aile Sosyoloğu, v.s.) Aile Ile Ilgili Hükümet Kurumlari ve Aile STK’lari Bulusmasi “Evli” veya Uzun Süredir Birlikte Yasayan Gey ve Lezbiyen Çiftlerin Deneyimleri
düsmüs escinselleri biz de mi unutacağiz? Biz disaridakiler, mahpus escinsellere en azindan yasama sevinci verebiliriz. Tutsak escinsellerle bir dayanisma aği olusturabiliriz. Bu ağ ile, mahpushanelerdeki escinsellere ulasabiliriz; sorunlarini tespit edebiliriz, hukuki ihtiyaçlarini saptayabiliriz. Sorunlarini ve seslerini disaridakilere duyurabiliriz… Elimizden hiçbir sey su an için gelmese de en azindan bir mektup veya kart atabiliriz.
Biz, 1994’den bu yana Kaos GL dergisini isteyen escinsel, heteroseksüel tutsaklara ücretsiz gönderiyoruz. Bizler, bugün “disari”dayiz ama unutmayalim ki “içeri”deki tutsak geylezbiyenler de daha önce disaridaydilar... Bu alana dair önerileri olan ve çalismak isteyen herkesi (bireyler, kurumlar, avukatlar, sosyal hizmet uzmanlari ve psikologlar...) Kaos GL’ye bekliyoruz.
çalisan diğer kurumlar, hukukçular, akademisyenler, sosyal hizmet uzmanlari, psikolog ve sosyologlar… Yasanan sorunlar tespit edildikten sonra bir dosya ile Barolar - hukuki yardim Tabip Odalari - tibbi yardim TIHV, IHD, AI, Mazlum-Der v.s. ile görüsülebilir.
Tespit edilen sorunlar ve mevcut durum ile ilgili brosür hazirlanabilir ve sunumlar yapilabilir. Kendi içimizde… AI, TIHV v.s. bağlantili çalisanlara yönelik… (Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfinin projesine katilim) 5. Bilgi ve doküman derleme Kaos GL’de çikan tüm yazilarin
Tutsak Escinsellerle Dayanisma Aği Girisimi Çalisma Plani 1. Sorun ne? Neler yasaniyor? Nasil yasaniyor? Nasil olmali? 2. Tutsak Escinsellerin Hapishane Deneyimleri: Buse&Hasan 3. Mahpushane Filmleri Gösterimi 4. Neler yapilabilir? Ağ girisimi gönüllüleri, tutsaklarla
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 34
kurultay derlenmesi Ulasabildiğimiz, tutsaklik yasamis escinsel ve travestilerle röportajlar Yayin, kitap, film v.s. toplanmasi: Kaos GL Kütüphanesinde bir “Mahpushane ve Kapatilma Rafi” olusturulmasi 6. Akademi ile Iliskilenme Akademinin takibi ve “mahpushane” sempozyum v.s. türü etkinliklerin raporlarinin edinilmesi ve yeni etkinliklere sunum hazirlanmasi Hazirlanan dosya ile Hacettepe, Baskent SHMYO ve sosyoloji bölümleri ile çalisma partneri olmalari konusunda
görüsmeler…. 7. Yurtdisi deneyimlerinden faydalanma. Ilgili örgütlerle iletisim Ingiltere Kara Haç Örgütü, Af Örgütü, Ispanya’dan Gais Antimilitaristas Grubu 8. Tutsaklara Nasil Ulasacağiz? Escinsellere yönelik nefret suçu isleyenler disinda tüm gey, lezbiyen, biseksüel, travesti ve sitreyt tutsaklarla iletisim… Mahpushanelere giren ve çokça takip edilen gazete ve haftaliklara ilân verilmesi Kaos GL’ye yazan tutsaklara ve
ulasilabilen diğer bağimsiz tutsaklara merhaba karti gönderilmesi 9. Tutsaklarin Maddi Ihtiyaçlari Için Nasil Çözüm Üreteceğiz? Tutsaklarin aynî ihtiyaçlarinin saptanmasi: Giysi, Kitap, Kirtasiye Malzemesi, El Isi Malzemesi.. Bu ihtiyaçlarin gönüllüler araciliği ile karsilanmasini planliyoruz. Tutsaklarin el isi ürünlerinin satisi Kitap ihtiyaçlari için yayinevleri ile görüsülecek
Hukuk ve GL Haklari Komisyonu Hikayesi Anayasanin 10 Maddesine Ek: Cinsel Yönelim 1 Mayis 2001 alanlarina çiktiğimizda “Anayasa’nin 10. Maddesine Cinsel Yönelim Eklensin” talebimizi de dile getirmistik. Anayasa’nin 10. maddesine cinsel yönelim ibaresinin eklenmesi, geylezbiyenlere yönelik farkli alanlarda düzenlemeleri de beraberinde getirecektir. Hukuk Komisyonu 2003 Güztanbul’da Hukuk Komisyonu kurma girisiminde bulunduk. Güztanbul sirasinda hukuk alaninda neler yapilabileceğine dair “çalisma plani” ortaya çikardik. Ancak bu girisim, farkli sorunlardan kaynakli yürümedi. Hukukçular Bulusmasi 2003 Eylül- 2004 Haziran Kültür Merkezinde Danisma Saatleri organize ettik. Bu Danisma kapsaminda hukukçularla bir araya geldik. Akademi Seminerleri çerçevesinde ise Avukat Oya Aydin, “Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk” üzerine bir seminer verdi. Danisma Saatleri ve Akademi Seminerleri bizi Hukukçular Bulusmasina yöneltti. Kaos GL Hukuk Özel Sayisi Hukuk alanindaki çalismalarimiz, “Kaos GL Hukuk Özel Sayisi” ile devam etti. “Bati efsanesine” dönen “evlilik” ve “Batidaki Haklar” üzerinden sürekli sorularla karsilasiyoruz. Kaos GL
Dergisinde Haberler ve Ülkeler basliklari altinda uluslararasi gelismelere yer verdik. Hukuk Özel Sayisi ile birlikte, ülke ülke, eyalet-eyalet escinsel evlilikler üzerine “Yasal Evlilik” makalesi ile GeyLezbiyen mücadelesinin uluslararasi mekanizmalarda hukuk alanindaki gelismeleri yansitan “Uluslararasi Hukukta Cinsel Yönelim” makalesini yayinladik. TCK’ya Yönelik Çalismalar Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Türk Ceza Kanunu değisiyor. Bu değisim sürecinde, “Kadin Bakis Açisiyla TCK” baslikli seminer ve “Kadinlar Geleceğe Bakiyor” toplantilarinda TCK Kadin Çalisma Grubu ile beraber çalismaya basladik. TCK’ya yönelik çalismalarimizi Lambdaistanbul ve Kaos GL’nin yaptiği basin açiklamalari ve “Escinsellere Meclise Gidiyor” kampanyasini yürüttük. TCK Alt Komisyonunda TCK Kadin Çalisma Grubu ve Escinsel Örgütlerinin talepleri doğrultusunda eklenen “Cinsel Yönelim” TCK Komisyonunda Adalet Bakaninin talebiyle çikartildi. Bunun ertesinde Kadin Örgütleriyle birlikte yeniden TBMM taleplerimizi iletmek yeniden gittik. TCK çalismalari halen devam ediyor. Neler Yapacağiz? AIHM Sürecinde Gey-Lezbiyen Haklarina Iliskin Dava Süreçlerini Inceleyeceğiz. Uluslararasi Hukuk Mekanizmalari Üzerinden Gey-Lezbiyen Haklarini
Arastiracağiz. Yargi Organlarinin Escinsellikle Ilgili Kararlarini Inceleyeceğiz. BM Insan Haklari Komisyonu, Sinir Tanimayan Avukatlar Derneği, Kadina Yönelik Siddet Raportörü, CEDAW Komitesi, BMMYK, ILO, Avrupa Konseyi, Barolar Birliği, Barolarin Insan Haklari Merkezleri ile Iletisime Geçeceğiz. Haklarimiz Nelerdir? Brosürü Hazirlayacağiz. Hukukçular Bulusmasini organize edeceğiz. Nefret Suçu ve Özel Haklar Üzerinden Makaleleri Çevrilmesi Için Sorumluluk Alacağiz. Escinsellik ve Hukuk Üzerinde Yapilan Tezlerin Kaos GL Kütüphanesine Ulastirilmasini Sağlayacağiz. 2004-2005 Kaos GL Etkinlikleri çerçevesinde, Hukukçular Bulusmasi, GL Haklari Raporu Nasil Yazilir, Uluslararasi Hukuk Mekanizmalari ve Gey-Lezbiyenler, Mülteci Escinsellerin Sorunlari Için Forum toplantilarini organize edeceğiz. Türkiye Üzerinden Yasalari Inceleyen Hukuk Özel Sayisi 2’nin Editörlüğünü Üstleneceğiz. GL Haklari Raporunun Hazirlanmasi Sürecinde Sorumluluk Alacağiz. Hukuk Alaninda Kaos GL’li Avukatlarla Beraber Kampanyalar Yürüteceğiz.
Gey-Lezbiyen Haklari Ihlalleri Raporu Çalismasi KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 35
kurultay Kaos GL olarak, gey-lezbiyenlerin farkli alanlarda yasadiği sorunlari Türkiye gündemine tasimaya ve çözüm yollari bulmaya çalisiyoruz. On senedir Kaos GL dergisini çikartiyor, web sitesi üzerinden gey-lezbiyenlere ulasmaya çalisiyoruz. Son bes yildir da Kaos GL Kütüphanesi ve Kültür Merkezi ile GeyLezbiyenlerin sorularini rahatça sorabilecekleri ve farkli alanlarda sosyal destek alabilecekleri bir mekan yaratmaya çalisiyoruz. Bu uğrasi içinde sürekli olarak, geylezbiyenlerin insan haklari ihlalleri ile karsilasiyoruz. Gücümüz yettiği ölçüde danismanlik vermeye ve yardim etmeye çalisiyoruz. Bu ihlalleri dergide yayinliyoruz. Temmuz 1994’te Insan Haklari Derneği Ankara Subesinde GeyLezbiyen Haklari Komisyonu kurduk. Değisen yönetim Gey-Lezbiyen Haklari Komisyonunu tanimadi. Ancak bizim gerek IHD gerekse diğer insan haklari örgütleriyle etkilesimde kalma, geylezbiyenlerin yasadiklari ihlalleri gündemlestirme çabamiz halen sürüyor. 23-24 Mayis 2003’de “GeyLezbiyenlerin Sorunlari ve Toplumsal Baris Için Çözüm Arayislari Sempozyumunu” Hollanda Büyükelçiliğin destekleriyle gerçeklestirdik. Bu sempozyumun ilk oturumunda “Insan Haklari Çerçevesinde Gey ve Lezbiyen Haklari” oturumu ile Türkiye Insan Haklari Hareketi içinde gey-lezbiyenlerin sorunlarini tartismaya açtik. Subat 2004-Haziran 2004 tarihleri arasinda Ingiltere Büyükelçiliği’nin desteği ile insan haklari savunucularina ve insan haklari alaninda çalisan sivil toplum örgütlerine yönelik Ankara, Istanbul, Izmir ve Diyarbakir’da “GeyLezbiyenlerin Insan Haklari Alaninda Çözüm Arayislari” baslikli seminerleri gerçeklestirdik. 1994’ten bu yana incelediğimiz insan haklari raporlarinda, geylezbiyenlere yönelik insan haklari ihlallerine yer verilmemektedir. Geylezbiyenler, yasadiklari ayrimcilik ve ihlalleri bize iletmektedirler. Escinsellik ve Türkiye’de escinsellerin yasadiklari sorunlar, akademi ve entelektüel camia tarafindan da çok fazla gündemlesmektedir. Kaos GL olarak, gey-lezbiyen haklari ihlallerini düzenli olarak
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 36
raporlastirmak istiyoruz. Bunun için düzenli medya ve internet taramasi yapacağiz. Insan haklari örgütleri ve kolluk güçlerinin kayitlarini inceleyeceğiz. Bize ulasan ihlalleri rapor tekniklerine uygun olarak kayit yapacağiz. Gey-Lezbiyenlerin sorun alanlari olarak, hukuk, eğitim, insan haklari, sosyal hizmet, mültecilik, psikoloji, psikiyatri, cinsel sağlik, sendikal haklar, çalisma hayati, aile olarak belirledik. Hukuk & Gey-Lezbiyen Haklari Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasinda escinsel bireyler hakkinda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadir. Heteroseksüel olmayan bireyleri ayrimciliğa karsi korumak için escinselliğe değinilmediği gibi escinsel davranisi cezalandirmak için de escinselliğe değinilmemektedir. Hem devlet kurumlari hem de özel kurumlarin hukuki düzenlemelerinde “yüz kizartici suç” hakkinda maddeler tanimlanip, bu maddeler genç ve yetiskin escinsel bireylere karsi kullanilmaktadir. Öğrenci yurtlari yönetimleri “yüz kizartici suç” kavraminin escinsellere karsi kullaniminin en çarpici örneklerinden birisidir. Son dönemde yönetmeliklerde “efemineler öğretmen olamaz“, “homoseksüeller kaptan olamaz“, gibi escinselliğin kamusal alanin disina itilerek çalisma hakkinin elinden alinmak istenmesinin yaninda, “escinseller partimize üye olamazlar“ seklinde görülen açiklamalarla da siyasi alanin disina itilmek isteniyor. “Lezbiyen anneye çocuk verilmez”, Yargitay karari ile, kadinin esinin escinsel olmasini beyan etmesi ile iddet süresini beklemek zorunda kalmamasina yönelik mahkeme kararlari ile gey ve lezbiyenler sirf cinsel yönelimleri nedeniyle cezalandirilmaktadirlar. Mağdur olarak emniyet güçleri ile karsilastiğinizda cinsel yönelimimiz ortaya çiktiği zaman hemen zanli oluveriyorsunuz ve süreç artik bizim aleyhimize islemeye basliyor. On senelik mücadelemiz sonucu sorunlarimiz sivil toplumun gündemine gelmeye baslarken bir yandan da görünür escinselliği kamusal alan disina itmeye çalisan yönetmelikler aslinda gey ve lezbiyenlerin ortaya çikmasiyla nasil hareket edileceğinin bilinmemesinden de kaynaklaniyor.
Escinsellerin yasadiği sorunlar, Türkiye insan haklari hareketince kapsanip insan haklari alani üzerinden yeterince değerlendirilmemektedir. Escinsellerin maruz kaldiği ayrimcilik ve siddetin mevcut duyarsizlik nedeniyle insan haklari alaninda çalisan sivil toplum örgütleri ve kamu kurumlarinin raporlarina yansimadiği görülmektedir. Escinsellere yönelik siddet ve ayrimciliğa dair taraflar arasinda bir adlandirma ve yaklasim ortaklasmasi henüz yaratilamamistir. Mevcut yasalar, escinsellere yönelik ayrimciliğa karsi yasal yaptirim tanimlama ve düzenleme içermemektedir. Gey ve lezbiyen bireyler, uğradiklari ayrimcilik ve siddete karsi yasal bir süreç isletememektedirler. Ayni sekilde gey ve lezbiyen bireyler, yasadiklari ayrimciliklari ortaya çikarmak ve gündemlestirmek için insan haklari alaninda çalisan sivil toplum örgütlerinden nasil faydalanacaklarini bilememektedirler. Durum böyle olunca gey ve lezbiyenlerin yasadiklari sorunlar insan haklari alaninda gündemlesmemekte ve gey-lezbiyenler ayrimcilik ve siddete uğramaya devam etmektedirler. Gey-Lezbiyenlerin Insan Haklari Alaninda Çözüm Arayislari “Gey-Lezbiyen Haklari Insan Haklaridir” vurgusunun yapilarak, geylezbiyenlerin maruz kaldiklari insan haklari ihlâllerinin insan haklari ve kadin haklari savunuculari tarafindan dillendirilmesi için Gey-Lezbiyenlerin Insan Haklari Alanindaki Çözüm Arayislari projesi Ankara, Istanbul, Izmir ve Diyarbakir’da gerçeklestirildi. Kaos GL Hukuk Özel Sayisi Hukuk ve Gey-Lezbiyen Haklari Komisyonu, Haziran 2004’de, Kaos GL Hukuk Özel Sayisini yayinladi. Cinsel Yönelim, Gey-Lezbiyen Haklari alanindaki uluslararasi gelismelerin ağirlikta olduğu bu sayiyi, Türkiye özelindeki hukuki durumun ve gelismelerin yer alacaği ikinci Hukuk Özel Sayisi takip edecek. Hukuki Yardim Hukuk ve Gey-Lezbiyen Haklari Komisyonunun, gey-lezbiyenlere hukuki yardim vermesi hedeflenmektedir. Hukuk alaninda gelisme sağlayacak projelere destek olup kampanyalar örgütlemesi ve Avrupa Birliğine giris sürecinde yapilacak değisiklikler için gey-lezbiyenler için taraf olacak.
kurultay Gey-lezbiyenlerin hukuk alaninda yasadiklari sorunlarin ortadan kaldirilmasi ve ihtiyaçlarin karsilanmasi için Kaos Kültür Merkezinden bir avukatin istihdam edilmesi hedeflenmektedir. Bu alandaki ihtiyaçlarin karsilanmasi için zaman içinde Escinsel Haklari için Hukuk Bürosu olusturulmasi düsünülmektedir. Su an için cinsel yöneliminden kaynakli hukuk alaninda sorunlar yasayan gey-lezbiyenleri gönüllü
avukatlarimiza yönlendirmekteyiz. Ayrica web sitemizde hukuk alanindan sorularin cevaplanacaği Danisma Hatti düzenlenme asamasindadir. Gey-Lezbiyenlerin Hukuk Alaninda Çözüm Arayislari Gey-Lezbiyenlerin mevcut hukuk sisteminin Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararasi sözlesmeler standardina getirilmesi hedeflenmektedir. Anayasanin 10. maddesine “cinsel yönelim” ibaresinin
eklenmesi ve altindaki maddelerin bu tanimdan hareketle yeniden düzenlenmesi için çalismalar yapilacaktir. Hukuk ve Gey-Lezbiyen Haklari ve insan haklari alaninda çalisan kisiler, hukuk fakültesi öğrencileri, avukatlar, akademisyenleri Hukuk ve GeyLezbiyen Haklari Komisyonuna bekliyoruz.
Yayin Komisyonu Sanal Escinsel Kütüphanesine Ilk Adim 12 Ayda 12 Yil Kaos GL grubu on dört senedir medya taramasi ve arsivlemesi yapiyor. Web sitesi projesi kapsaminda medya arsivini elektronik ortama aktarip sanal alemde kullanima açacağiz. Bilinç Yükseltmek Için Kaos GL Dergisi Kaos GL Dergisi 11 yildir “Türkiyeli Escinsellerin Sesi” olmaya çalisiyor. Kaos GL Yayin Komisyonu olarak dergide yer alan yazilari, Aile, Çalisma Hayati, Sosyal Hizmet, Eğitim, Hukuk, Cinsel Sağlik, Askerlik, PsikiyatriPsikoloji, Hapishane, Gey-Lezbiyen Haklari, Tanikliklar, Yasamin Içinden Kartpostallar, Toplumsal Cinsiyet, Kimlik Sorgulamalari/Queer, Gey-Lezbiyen Hareket, Kitap Elestiri, Sinema, MedyaElestiri, Sark Islam Eserlerinde Escinsellik, GL Sözlüğü, GL Tarihi, Ülkeler, Beden, Internet, Mekan, Ask, Ter Masallari, Ten Masallari, Denemeler basliklari altinda topladiğimizda, escinseller ve escinselliği tanimak isteyen ebeveynler, eğitimciler, farkli bilim dallarindaki uzmanlar olmak üzere heteroseksüeller için kullanisli bir web sitesi olusacak. Sanal Danismanlik Psikoloji, Psikiyatri, Sosyal Hizmet, Hukuk, Insan Haklari, Mültecilik, Cinsel Sağlik, Askerlik, Sendikal Haklar, Çalisma Hayati, Din, Aile alanlarindaki sorular uzmanlar ve Kaos GL tarafindan cevaplanacak. Bu alanlardaki uzmanlarla görüsüldü ve uzmanlar sanal danismanlik konusunda Kaos GL ile birlikte çalisacaklar. Gey-Lezbiyenler Için Homofobiden Arinmis Haber Çalisma Hayati, Hukuk, GeyLezbiyen Haklari, Psikoloji, Eğitim, Aile,
Psikiyatri ve ilgili diğer bilim dallarinda escinsellikle ilgili gündemi takip ederek bu gündemden Türkiyeli Escinsellerin haberdar olmasinin sağlanmasi gerekiyor. Dünya’daki escinsellikle ilgili gelismelerden Türkiyeli Escinsellerin haberdar edilmesi gerekiyor. Kendi Haberini Kendin Yaz… Türkiyeli Escinsellerin kendileri ve etraflarindaki escinsellerle ilgili haberleri yazabilecekleri ve Türkiye gündemine tasiyabilecekleri bir zemine ihtiyaçlari var. Bu zemine aktaracaklari haberlerin homofobiden ve cinsiyetçilikten arinmis olmalari gerekiyor. Bunun için Kaos GL Dergisine bulunduklari illerden haber geçen geylezbiyenlere yönelik “Homofobiden ve Cinsiyetçilikten Arinmis Haber Nasil Yazilir?” seminer ve atölyeleri planliyoruz. Erzurum, Sivas, Denizli, Antalya, Izmir, Istanbul, Bursa, Ankara, Malatya, Batman, Mersin, Adana, Kayseri, Diyarbakir, Sanliurfa, Manisa, Eskisehir,… ve sizin bulunduğunuz iller…. Ses verin…. Kendimiz Için Kullandiğimiz Kelimeler Çeviri: Derginin yayina hazirlandiği her sayida, zaman zaman da tartismalarimizda hangi kelimeyi neyin karsiliği olarak kullandiğimizla ilgili tartismalar yasiyoruz. Buna karsin, birçok kavramin Türkçe söylenisi ile ilgili tutarli bir tavir sergilediğimiz söylenemez. Uzunca bir süredir, “gay” yerine kullandiğimiz “gey” kelimesi, bizim disimizda birçok dergi, kitap, yayinevi ve yazar tarafindan da kullanilir oldu. Buna benzer sekilde birçok kelimenin üzerinde durulmayi hak ettiğini
düsünüyoruz. “ibne”, “queer”, “ötecinsel”, “transgender” ve belki de escinsel terimleri üzerine tartismamiz gerekiyor. Hangi terimi nasil çevireceğiz? Hangi kelimeyi seçeceğiz? Yayin Komisyonu olarak bu karmasaya son vermek istiyoruz. Dil bilimcileri, çevirmenleri, dergi okurlarini tartismaya çağriliyoruz. Yayin Komisyonunun “Çeviri” üzerine yaptiği toplantilar Kaos GL’den duyurulacaktir. Aralik 2004 tarihi itibariyle, ortaya çikan çeviri kilavuzunun dergiye gelen yazilarda kullanilmasi istenecektir. Bu tartismayi, Eylül -Aralik 2004 dönemi içinde gerçeklestirmek istiyoruz. Brosür Projesi: Gey-Lezbiyenler hayatlarinin farkli alanlarinda farkli sorunlar yasayabiliyorlar. Bu alanlara dair bilgi deneyim aktarimlari simdiye kadar Kaos GL Dergisi, Web Sitesi ve Kültür Merkezi üzerinden aktarila geldi. Gey-Lezbiyenlerin sorun alanlari olarak, cinsel sağlik, hukuk, psikoloji, psikiyatri, aile, çalisma hayati, eğitim, sosyal hizmet ve medya olarak belirledik. Bu alanlarda hem geylezbiyenlere yönelik hem de o alandaki uzmanlara yönelik brosürler hazirlamak istiyoruz. Cinsel Sağlik: Güvenli Seks, Cinsel Yönelim ve Cinsel Kimlik, Geylik, Lezbiyenlik Hukuk: Haklarimiz, Avukatlar Için GL Haklari Psikiyatri-Psikoloji: Psikiyatr ve Psikologlar Için Escinsellik, GeyLezbiyenler Için Psikoloji ve Psikiyatri Aile Paketi: Aileye Açilma Brosürü, Aileler Için Brosür
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 37
kurultay Çalisma Hayati: Gey-Lezbiyen Haklari Neden Sendikal Haklardir, GeyLezbiyen Isçi Aği Tanitimi Eğitim: Öğretmenler Için Gey-
Lezbiyen Öğrenciler Brosürü Sosyal Hizmet: Sosyal Hizmet Uzmanlari Için Escinsellik Brosürü Medya: Gazeteciler Için
Homofobiden Arinmis Haber Için Kilavuz
Psikiyatrik/Psikolojik Homofobi Karsiti Girisim Türkiye’de dünyanin bir çok ülkesinde olduğu gibi, ruhsal hastaliklar, DSM IV (Amerikan Psikiyatri Birliği- APA) ve ICD10 (Dünya Sağlik Örgütü) uluslararasi siniflandirmalara uygun sekillerde kategorilere ayrilir. APA tarafindan 1973’te alinan karar sonrasinda, escinsellik kademeli olarak siniflandirilip, bir ruhsal hastalik kategorisi olmaktan çikarilmistir, DSÖ de benzer bir yol izlemistir. Bilimsel kabul ve yaygin uygulama bu yönde olmakla birlikte, escinselliğin hastalik olduğunu, tedavi edilmesi gerektiğini düsünen psikiyatrlar ve kurumlar halen vardir. Türkiye’de genel psikiyatri uygulamasi, bu konuyu psikiyatrin kisisel tercihine birakmistir. Genel tip ve ihtisas eğitimi sirasinda üzerinde durulmayan escinsellikle ilgili bir çok hekimin yaklasimi bu nedenle, toplumsal homofobiden bağimsiz olamamaktadir. Bunun da ötesinde bilimsellikten uzak yöntemlerle dönüstürme tedavisi uygulanabilmektedir. Uygulamalarla ilgili meslek kuruluslarinca getirilen bir standart ya da yaptirim yoktur. Escinsellerin escinsellikleriyle ilgili olarak psikiyatr ve psikologla karsilasmasi, ya bunu bir sorun olarak görüp kendi isteğiyle basvurmasi sonucunda ya da ailelerinin baskisiyla olmaktadir. Çocuklarinin escinsel olduğunu anladiklarinda veya çocuklari onlara açildiğinda, ebeveynler siklikla onlari psikologa veya psikiyatra götürürler. Eğer psikiyatr aileyi çocuğun hasta olmadiğina ikna etmeye çalisirsa, aile bu durumda baska bir psikiyatra gidecektir. Escinsellik disinda yakinmalarla basvurulduğunda da, tüm sorunlarin kökeni olarak konunun escinselliğe getirilmesi sik rastlanilan bir uygulamadir. Ruh sağliği çalisanlarinca,
basvuranlara (escinseller ve yakinlari), escinsellikle ilgili psikiyatri ve psikolojinin evrensel kabulleri aktarilmamakta, yaygin uygulamada olmayan hipnoz gibi tedaviler uygulanabilmekte, gereksiz ilaç önerilmekte, uzun süreli psikoterapiye alinmaktadirlar. Heteroseksüellik tek “normal ve sağlikli” cinsel yönelim, escinsellik de “sapkin” bir davranis olarak yansitilir. Tüm bunlar kisinin kendi gerçeğiyle uyumunu zorlastirdiği, zaman ve para kaybina yol açtiği gibi, uygulanan tedavi yöntemlerinin kendileriyle ilgili yan etkileri de kisiye zarar verebilir. Bu nedenle, uygulamalar genel tip ve psikiyatri etiğine aykiridir. Escinsellerin Psiko-Sosyal Sorunlari ve Çözüm Önerileri Escinsellerin psikolojik sorunlarina çözüm bulabilmek için, Psikoloji ve Psikolojik Rehberlik Bölümü akademisyenleri ve son sinif öğrencilerine yönelik eğitim verilmesi, Türk Psikologlar Birliği ve Türkiye Psikiyatrlar Birliği ile isbirliği yapilmasi ve bu kurumlarla ortak projelerin gerçeklestirilmesi hedeflenmektedir. Psikolojik Yardim Gey-Lezbiyenlere psikolojik yardim verilmesi ve gey-lezbiyenlere psikolojik yardim verecek kisi ve kurumlarla bir araya gelmesinin sağlanmasi hedeflenmektedir. Escinsel evladi olan ebeveynlere yönelik psikolojik yardimin da bir ihtiyaç olduğu görülmüstür. Ebeveynlere yönelik psikolojik/psikiyatrik yardim için kurumlar arasi esgüdüm olanaklarinin yaratilmasi için çalisilacaktir. Gey-Lezbiyenlerin psikoloji-psikiyatri alanlarina dair sorunlari için Kaos Kültür Merkezi’nde psikiyatr-psikolog istihdam edilmesi hedeflenmektedir. Bu projenin gey-lezbiyenlerin ihtiyaçlari
doğrultusunda Escinseller için Psikolojik Danisma Merkezi/Sağlik Merkezi olarak tasarlanmasi düsünülmektedir. Su an için escinselliğinden kaynakli psikoloji-psikiyatri alanlarinda sorun yasayan bireylerin uzmanlarla görüsme taleplerinde Kaos GL olarak, homofobik olmayan psikiyatr ve psikologlara yönlendirmekteyiz. Ayrica web sitemizde psikolog, psikiyatr, cinsel sağlik danismanlik alanlarindan sorularin cevaplanacaği Danisma Hatti düzenlenme asamasindadir. Askeri Psikiyatri Ordu, askere alma ve askeriye içindeki mesleki kriterlerini escinsellik alaninda düzenlerken psikiyatri biliminin yaklasimindan hareket ettiğini belirtmektedir. Oysa psikoloji ve psikiyatri kurumlari bugün escinselliği psiko-sosyal bir bozukluk olarak değerlendirmemektedir. Askeri psikiyatri ise hâlâ DSM-II kriterlerini uygulamaktadir. Bu uygulamanin sonuçlari sadece askeriyenin içinde kalmamakta, basta memuriyet alaninda olmak üzere hayatin pek çok alaninda, “ileri derecede psiko-sosyal bozukluk: homoseksüalite” damgasiyla karsimiza çikmakta ve bu durum ayrimciliğa uğramamiza sebebiyet vermektedir. Askeri psikiyatrinin de DSM’nin son versiyonunu tanimasi ve askeriyenin mesleki kriterlerinin yeniden düzenlenmesi için çalismalar yapilmasi planlanmaktadir. Psikoloji-Psikiyatri Çalisma Birimi, çalismalarina baslamistir. Çalisma birimi gey-lezbiyenlere, psikoloji ve psikiyatri alaninda çalisan kisilere yönelik kisa vadede Psikoloji-Psikiyatri Kaos GL Özel Sayisi çikarmayi hedeflemektedir.
Medya-Iletisim Komisyonu Medya-Iletisim Komisyonu olarak, gazetelerde yer almis gey-lezbiyen
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 38
haberlerini derliyoruz. Ulasabildiğimiz escinsellikle ilgili tüm haberleri
derlemeye ve basin-kupür klasörlerimizde tasnif etmeye çalisiyoruz.
kurultay Maddi kosullarimizdan dolayi tüm medya organlarini takip edebilmemiz mümkün olmadiğindan kaçirdiğimiz, atladiğimiz haberler mutlaka oluyordur. Haber klasörleri kültür merkezinin kütüphanesinde özel bir rafi dolduracak sekilde siralaniyor. Medya-Iletisim Komisyonunda birlikte çalismaya açiğiz ve doğrusu birlikte çalismak isteyen arkadaslarin bizimle kuracaklari iletisimin bizleri ziyadesiyle memnun edeceğini belirtmek isteriz. Komisyonda, geçen dönem, üç arkadas bir araya geldiğimizde, ne yapmak istediğimize ve neler yapabileceğimize dair sohbet ederken biraz da hayallerimizin ortaklasmasiyla uzunca bir liste çikarmistik. Ne Yapmak Istiyoruz? Basin takip Gazeteci/yazarlar mail listesi olusturmak Gazeteci/yazarlara mail atmak; bilgilendirme-gündeme ve genele dair olabilir Türkiye’deki Iletisim Fakültelerinin listesini çikarmak Iletisim öğrenci ve akademisyenlerle iletisim kurmak Fakülte radyosu ve gazeteleriyle iletisime geçmek Söz konusu radyo programlarina konuk olmak Seçilecek akademisyenlere düzenli dergi götürmek/göndermek Iletisim Fakültelerindeki öğrenci kulüpleriyle iletisim kurmak ve ortak etkinlikler organize etmek Dergi komisyonuna katkida bulunmak Iletisim Fakültelerine Kaos GL aylik programi ve etkinlik afislerinin düzenli iletmek/duyurmak Medya-Iletisim klasörü olusturmak Medya-Iletisim alanindaki yazili ve görsel materyallerin Kaos GL Kütüphanesine ulastirilmasini sağlamak Komisyonun birlikte çalisabileceği ve yardim isteyebileceği kisi ve kurumlari belirlemek ve ayarlamak Iletisim Fakülteleri arsivlerindeki kisa filmleri taramak ve ulasabildiğimiz arsivlerdeki filmlerden gey-lezbiyen ağirlikli olanlarin değerlendirmesini yapmak Iletisim Fakültelerinde hazirlanan escinsellikle ilgili ödev ve tezlerin takibini ve elestirisini yapmak.
Uluslararasi medya organlarinin Türkiye muhabirleriyle iletisim kurmak
Yukaridaki maddeler önceliğe göre siralanmamistir. Ekler yapilabilir; yeni öneriler yapilabilir Tüm bunlara, sizlerin hayallerini de katarak hep birlikte harmanlariz. Düsüncelerinizi, önerilerinizi ve yapmak istediklerinizi paylasmanizi bekliyoruz
Iletisimciler Bulusmasi Medya-Iletisim Komisyonu olarak 23 Ekim 2004, Cumartesi günü bir “Iletisimciler Bulusmasi” düzenleyeceğiz.
Kimleri Çağiracağiz?
Iletisim Fakültesi akademisyenlerini, Videa-Video Arastirmalari Derneği katilimcilarini, bağimsiz gazetecileri, Iletisim Fakültesi öğrencilerini... MedyaIletisim alaninda çalismak isteyen herkesi...
Neyi Hedefliyoruz?
Bulusmalarin ayda bir kere olmasini. Birlikte çalisma konusunda ortaklastiğimiz iletisimcilerle Kaos GL Dergisinin bir sayisinin editörlüğünü üstlenmek ve “Medya, Iletisim, Dil, Popüler Kültür” baslikli bir dosya/özel sayi hazirlamak. Medya-Iletisim alanlarinda düzenlenen konferans ve sempozyumlara katilmak Kaos GL Belgeseli On senedir Türkiyeli escinsellerin mâruz kaldiklari homofobi ve ayrimciği desifre ederek, gey-lezbiyenlerin özgüvenlerini gelistirerek kendi hayatlarina sahip çikabilecekleri bir süreci yaratmak için mücadele eden Kaos GL üzerinden Türkiye’deki escinsellerin ve escinselliğin on yilina dair bir belgesel çekilecek. Bu belgesel festivallerde ve benzeri etkinliklerde gösterilerek escinsellerin yasadiklari sorunlar ve cinsel kimliklerini kurma ve gelistirme yönünde verdikleri mücadele anlatilacak. Kaos GL Foto-Film Merkezinin Kurulmasi Kaos GL’nin on yillik görsel arsivinin düzenlenmesi, medya takibinin yapilmasi hedeflenmektedir. Merkez, doğrudan yazili ve görsel haberler hazirlayarak internete ve medyaya aktarabilecektir. Gey-Lezbiyen Film Günleri Gey-Lezbiyen film günleri ile geylezbiyenlere dair sinema alaninda
yapilan çalismalarin izleyici ile bulusmasi hedeflenmektedir. Yerel Kisa Gey-Lezbiyen Film Yarismasi Gey-Lezbiyen film günleri projesinin süreç içinde yerelden çikacak geylezbiyen filmlerini destekleyecek bir yarismaya dönüsmesi hedeflenmektedir. Bu alanda “Kaos GL Ödülleri” verilebilmesi için ilgili kurum ve kuruluslarla iliskiye geçilecektir. Iletisim Fakülteleri ile birlikte çalisilabileceği düsünülmektedir. Çalisma Alanlarinin ve Komisyonlarin Haberlestirilmesi Hedef: Kaos GL Çalisma Alanlarinin medyanin yazili organlarinda haberlestirilmesi. Ikinci asama ise, eylül2004haziran2005 döneminde bazi etkinliklerin haber/duyurusunun düzenli yapilmasi ve yayinlatilmasi hedeflenmektedir. Süre: Her çalisma birimi veya komisyon, kendi haber taslağini, metni ve çerçevesiyle birlikte, hazirlayacak. Haber içinde sunmak için, mümkünse görsel malzeme de ayarlanacak. Bu, ilk asamadaki haber için. Ikinci asamada ise, özellikle duyurular için, -eylül2004-haziran2005etkinlik tarihinden en az bir hafta önce ilgili yere gönderilmeli. Nasil? Haberler, tanitim amaçli olup, okuyanin ilgili komisyonla iletisim kurmasina vesile olabilecek nitelikte olmali. Haberin her kosulda yayinlanabilmesi için, taslak çerçevenin bir kisa, bir de uzun versiyonu hazirlanmali. Haber metinleri, Medya-Iletisim Komisyonu ile esgüdümlü bir sekilde hazirlanabilir. Öneri: Tüm komisyonlar, MedyaIletisim Komisyonu ile ortaklasarak, bia.net’in (Bağimsiz Iletisim Aği) bilgilendirici-okuma kitaplarini birlikte alabilirler. Doğru ve faydali kitaplar için ayrica da arastirma yapilabilir. Hangi Haber Hangi Medyaya? 11 yillik tarihimizde, simdiye kadar, Kaos GL haberleri veya Kaos GL’nin haberlestirilmesi, alternatif medyada da, anaakim medya organlarinda da asaği yukari doğru ve homofobik olmayan
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 39
kurultay sekilde yer aldi. Bu sevindirici durum aslinda Kaos GL’nin kendini nasil ortaya koyduğu ile doğrudan iliskili. Anaakim, alternatif ve de muhalif medya ile ayni sekilde iletisimimizi sürdürebiliriz. Halihazirda Birgün, Özgür Gündem, Radikal gibi gazeteler haber ve duyurularimizi yayinlamaktalar. Bia.net, Sesonline, A-Infos, Indymedia gibi haber portallari ile de iletisimimizi gelistirebiliriz. Express, Pazartesi gibi dergilerle de iletisimimizi ayni sekilde gelistirebiliriz. Her Komisyon Kendi Medyasini Bulacak? Nasil? Bu alani iki sekilde netlestirebiliriz. Genel haberlerimizi yayinlatabileceğimiz organlar disinda, çalisma alanimizda yayin yapan medya organlari bulunuyor mu? Bunlar doğrudan “özel yayin”lar olabilir. Bazi genel yayin organlarinda ise “özel sayfa” veya “bölüm” seklinde düzenlenmis olabilir. Her komisyon, kendi çalisma alanina uyan ve/veya yakin bu özel yayinlari ve özel sayfalari arastirmak ve takip etmekle sorumludur. Her komisyon, genel medya organlari haricinde ve/veya onlarin yani sira bu, özel yayinlarda kendi çalismalarina yer açtirma gayreti ve sorumluluğunda olmali. Örneğin Psikoloji-Psikiyatri Çalisma Biriminin tanitim haberi, Birgün gazetesinin “Bilim” sayfasinda ve Cumhuriyet “Bilim-Teknik” ekinde yayinlatilabilir. Özel yayin çerçevesinde, psikoloji-psikiyatri alanlarinda yayinlanan popüler magazinler ile odabirlik veya üniversitelerin yayinlari hedef odak olarak tanimlanabilir. Tüm bunlarin yani sira, ikinci olarak, “özel alanla” sinirli kalmayip, yapilacak çalismalar, yaygin medya organlarinda yayinlanabilecek hale getirilebilir. Böylece her çalisma alani, etki ve etkilesim alanini genisletmis olacaktir. Her komisyon, kendi çalisma alaninda haber yapan ve/veya ilgili alanda muhabirlik yapan gazeteciler ile ilgili köse yazarlarini bulmak, iletisime geçmekten sorumludur. Komisyon Etkinliklerinin Haberlestirilmesi: Ilk asamadakiler “tanitim” amaçli haberlerdi. Ikinci asamada ise komisyonlar,
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 40
istedikleri ve yayinlanabileceğini düsündükleri bazi etkinliklerini / çalismalarini haber haline getirebilirler. Bu iki sekilde olabilir: Bazi etkinliklere, doğrudan ve bastan iletisimde olunan cinsiyetçi ve homofobik olmayan gazeteciler davet edilir. Etkinliği haber yapmasi istenir. Ikinci bir yol ise, komisyon, haber yapmak istediği bir etkinliğin haberini, doğrudan kendisi yapar ve iletisimde olduğu gazeteci veya medya organlarina gönderir. Haber metni, haber-yorum-röportaj seklinde olabilir. Bu tür haberler sonuç almak açisindan daha çok, anaakim medya organlari disindaki dergi ve gazetelere gönderilebilir. Anaakim medyadan gazeteler ise ilgili komisyon üzerinden röportaj yapmayi önereceklerdir. Görünürlük sorunu olmayan komisyon üyeleri için tercih edilebilecek bir yol olabilir. Komisyon Etkinliklerinin Duyurulmasi: Komisyon etkinliklerinin, Kaos GL Aylik Programi ve Haftalik Program olarak zaten genel duyurusu yapilacak. Bu bölümde kastedilen ise, özel duyurulardir. Genel duyuru herkese gönderilir; kim görür kim görmeden siler, takibi zordur. Yüzlerce duyuru/mail/faks alan gazetecilerin, bizim duyurularimizi da okumasi büyük sans olacaktir. Bazi gazeteler haftalik ajanda hazirlamaktadirlar. Bazilari da “günün etkinlikleri”, “bugün ne yapmali” gibi günlük köseler yapmaktadirlar. Bu ajandalari ve köseleri hazirlayan gazeteciler ile iletisim kurulabilir ve “duyuru” doğrudan bu gazetecilere gönderilir. Doğru gazete ve doğru gazeteci yakalanirsa, duyurularimiz düzenli olarak ajandada yer alacaktir. Özel duyurularda etkinlik, çok çok kisa, etkinlik ne, kim düzenliyor, nerde düzenliyor, ne zaman düzenliyor gibi sorularin cevabindan olusmali ve çok gerekiyorsa sadece üç bes kelimelik bir iki cümle eklenmeli. Bu sekilde gönderilen duyuru, hem gazetecinin isini kolaylastirir, hem yayinlanma olasiliği artar. Kendi Yayin Organlarimiza Haber Yapmak: Yaygin medyaya haber yapma sürecinde çok zevkli bir pratik olabilir. Söyle ki...
Bildiğimiz gibi kendimize ait iki yayin organimiz bulunuyor: Kaos GL Dergisi ile www.kaosgl.com sayfasi. Komisyonlar arasi iletisim ve ortaklasmanin yani sira özellikle, komisyonlar ve web çalisma birimi arasinda düzenli ve doğrudan bir iletisim olmali. Ayni iletisim doğal olarak Dergi Yayin Komisyonu ile de kurulmali. Komisyonlar, yapip ettiklerini ve haberlerini, yerlestirme asamasina kadar olan tüm hazirliklari yaparak, eğer webde kendi bölümleri bulunuyorsa bu bölüm için web çalisma birimine düzenli ulastirmali. Webde, doğrudan kendi adina bölümü olmayan çalismalar, “Kaos GL’den Haberler” gibi bir bölümde yayinlanabilir. Bu çalismalarin sorumlulari, yine ayni sekilde, web öncesi tüm hazirliklardan da sorumlu olacaktir. Dergi için de, ayni sekilde hazirlik yapilmali. En azindan dizgi ve ilk düzeltme, haberi yapan çalisma alaninin sorumluluğundadir. Bu asamalardaki sorumluluk, görsel malzeme için de geçerlidir. Hazirlanacak haber, her zaman ille de tipik bir “gazete” haberi olmak zorunda değildir. Önemli olan doğru ve düzenli bir sekilde “kayda düsmek” olmali. Haber; haber/yorum, değerlendirme, sunum özeti, katilanlardan üç bes kisiyle bir iki soruluk mini söylesi, v.s. seklinde de olabilir. Her komisyonun kendi haberini kendisinin nasil yapacağina dair Medya-Iletisim Komisyonu, Web Çalisma Birimi ve Dergi Yayin Komisyonunun birlikte hazirlayacaği ve tüm çalisma alanlarinin katilacaği bir eğitim çalismasi organize edilebilir. Ilk asamada, neyi haberlestirmek istiyoruz, kimin için ve nasil haberlestirmek istiyoruz sorularina cevaplarimizi ortaya koyariz. Ikinci asamada gerekirse bir iletisim akademisyeni veya bir gazeteci de eğitime davet edilebilir. Bu asamaya ek olarak, özellikle video ile kendi haberini hazirlama konusunda yaraticiliklarini beğenerek izlediğimiz Videa Derneğinden de yardim istenebilir. Videa Kaos GL Sempozyumu 2003’ün video haberlerini hazirlamisti. Medya-Iletisim Komisyonu Seminer Plani:
kurultay 1. “Medya: Kimin Haberini, Kime, Nasil Iletiyor?” 2. “Yaygin Medya Organlariyla Nasil Iletisim Kurulur ve Gey-Lezbiyenler Nasil Mücadele Edebilirler?” 3. “Medyanin Etiği Nedir? Nasil Isler? Ne Ise Yarar?” 4. “Heteroseksizm ve Medya” Zorunlu Heteroseksüelliğin Bir Dayatma Araci Olarak Medya. Medyanin Homofobiden Arinmasi Nasil Mümkün Olacak? Alternatif Medya Homofobiden Muaf midir? Anti-Heteroseksist Elestiri Olmadan Medya Etiği Mümkün mü? Medyanin Escinseli: Hangi Escinsel?
5. “Gey-Lezbiyen Medyasi: Neden? Nasil?” Kendi Haberimizi Nasil Yapacağiz? Nasil Yazacağiz? Sesimizi Duyan Yoksa Sözümüzü Nasil Haber Yapabiliriz? Her Escinsel Ayni Zamanda Bir Muhabir: Nasil? 6. “Internet: Söz Uçmadan Yazi Nasil Kalacak?” 7. “Medya ve Ayrimcilik” Azinliklar, Mülksüzler ve Heteroseksüel Olmayanlar Medyanin Samar Oğlani midirlar? Ayrimciliğa, Nefrete, Asağilanmaya ve Damgalanmaya Karsi GeyLezbiyenler Hangi Hukuki Araçlari
Kullanabilirler? 8. “Medya ve Homofobik Hurafeler” Medya Hep Escinselleri mi Gösteriyor? Medya Escinselliğe mi Özendiriyor? Medya Çocuklara ve Gençlere Kötü Örnek mi Oluyor? Medyayi Gizli Escinseller mi Ele Geçirmis? 9. Uluslararasi Medyanin Türkiye Yaygin Medyasina Etkileri Dil Alaninda: Dilin Aktarimi ve Tercümesi Nasil Yapiliyor? Yerel Yaklasim Ve Sunumlarda Nasil Olumlu ve Olumsuz Vesile Kiliniyor?
Gey-Lezbiyen Isçi Aği Gerekçe Gey-Lezbiyen isçi ve memurlarin yasadiklari sorunlar ve sendikal mücadele Kaos GL olarak sürekli gündemlerimizden birini teskil etmistir. Kaos GL ciltlerini karistirdiğimizda ve Kaos GL’nin kamusal alanda görünürlük sürecini takip ettiğimizde bu durumu net olarak görebilmekteyiz. Kaos GL kurucularindan bir gey, ayni zamanda ve halen bir sendika çalisanidir. Bu arkadasimiz sayesinde sendikal mücadele ve sendikalara dair bilgi ve tecrübe edindik. Kaos GL grubunu olusturanlarin çoğunluğu dönem dönem öğrencilerden olussa da, buna paralel her zaman isçi ve memur katilimcilar olmustur. Kaos GL tarihinde, sendikal mücadele ile kurduğumuz iliskide, yurtdisindaki sendikalarin bazilarinda “gey-lezbiyen isçiler seksiyonu” olduğunu gördük. Çalisma hayatinda ve sendikal alandaki cinsel yönelim ayrimciliğina karsi mücadele edecek olanlar doğrudan gey-lezbiyen isçilerdir. Varolan Durum Çalisan gey-lezbiyenler isini kaybetme korkusuyla, henüz çalismayan veya issiz gey-lezbiyenler de is bulamama korkusuyla "görünmezliklerine" devam etmektedirler. Gey-lezbiyen çalisanlar kendi hayatlarina sahip çikamamaktadirlar. Sendikalar, gey-lezbiyen haklarinin
sendikal haklar olduğu gerçeğini görmezden gelmektedirler. Çalisma hayatini düzenleyen yasalar, cinsiyet ayrimciliğini öngörse de, cinsel yönelim ayrimciliğini tanimlamamaktadir. Çalisma Hayatinda Cinsel Yönelim Ayrimciliği Gey-Lezbiyen isçiler, is yerlerinde, sendikalarda ve çalisma hayatini düzenleyen yasalarda cinsel yönelimlerinden dolayi ayrimciliğa uğramaktadir. Bu ayrimcilik, resmi düzenlemeler çerçevesinde olduğu gibi, amirlerinden/patronlarindan, is arkadaslarindan ve sendikal örgüt arkadaslarinda da gelebilmektedir. Çalisma hayatinda, gey-lezbiyen isçi gerçeği kabul edilmediğinden, cinsel yönelim ayrimciliği görünmez bir siddet olarak yasanmaktadir. Görünmez siddet, gey-lezbiyen isçilerin, isyerlerinde ve sendikalarda kendilerini baskilamalarina yol açmakta ve görünmez kilmaktadir. Hedef “Isçilerin escinselliğini, escinsellerin isçiliğini” saklamak zorunda kalmayacaği bir çalisma ve sosyal hayati amaçliyoruz. Gey-Lezbiyen isçi ve issizlerin doğrudan örgütlenerek, sendikal mücadele ile escinsel hareketin birer bileseni olarak ortaya çikmalarini istiyoruz. Tüm Dünyadaki gey-lezbiyen ve anti-
heteroseksist isçilerle, çalisma hayatini ve kapitalizmi tahrip ederek daha özgür bir dünya kurma mücadelesinde ortaklasacağiz. Ne Yapacağiz? Çalisma hayatinda cinsel yönelim ayrimciliğina karsi mücadele edeceğiz. Cinsel yönelim ayrimciliğini görünür kilmak için gey-lezbiyen isçilerin tanikliklarini derleyeceğiz. Gey-Lezbiyen isçi ve memurlarin cinsel yönelimleri nedeniyle yasadiklari sorunlar ve cinsel yönelim ayrimciliğina karsi doğrudan mücadele edebilmeleri için sendika ve meslek odalari içinde örgütlenmelerinin olanağinin yaratilmasi hedefiyle, Bilinç Yükseltme Seminerleri düzenleyeceğiz. Gey-Lezbiyenlerin is yerlerinde ve sendikalarda yasadiklari sorunlara ve escinselliğe dair bilgilendirmek için sendikacilarla isbirliği yapacağiz. Is yasasinda cinsel yönelim ayrimciliğinin tespiti ve bundan hareketle ayrimciliğa karsi düzenlenecek yasalarin uluslararasi standartlara uygun hale getirilmesi için çalisacağiz. Kaos GL etkinlikleri çerçevesinde “Sendikacilar Bulusmasi”ni organize edeceğiz. Kadin sendikacilarla, toplumsal cinsiyeti ve zorunlu heteroseksüelliği tartisacağiz. Kaos GL Danisma Hatti Bünyesinde, “Çalisma Hayatinda SorularinizSorunlariniz” bölümü olusturacağiz ve Is ve Sendika avukatlariyla birlikte, cevap
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 41
kurultay ve çözüm üreteceğiz. Isteyerek veya zorla evlenmek durumunda kalmis gey, lezbiyen ve biseksüel isçilerin sorunlari için Aile Komisyonu ile birlikte çalisacağiz. Nasil Çalisacağiz? Gey-Lezbiyen Isçi Aği’na katilmak için “açilmak” sart değildir. Katilmak isteyen herkese açik ve önceden duyurulacak toplantilar yapacağiz. Her çalisma alanda doğrudan örgütlenmek için “beyaz yakali”, “mavi yakali” gibi statü ayrimlari yapmadan yerel ve ortak sorunlar üzerinden bir araya geleceğiz. Gey-Lezbiyen Isçi Aği E-Grubunda deneyim ve bilgi paylasimiyla birlikte tartisma forumlarinda bulusacağiz. E-Gruba katilmak için Kaos GL Merkezine gelmek sart değildir. 2004-2005 Çalisma Plani Kaos GL Etkinlikleri, Gey-Lezbiyen Isçi Aği Bilgi Formu, Isçi Filmleri, Sendika Iletisim Formu, Yurtiçindeki Sendikalar, Yurtdisindaki Sendikalar, Çalisma Hayati Yasalari, Kaos GL Kütüphanesi Çalisma Hayati Rafi, Sendikalara Kaos GL Dergisinin Ulastirilmasi, Sendikalarin Süreli Yayinlari Ile Iletisim, Sendikalarin Web Sayfalariyla Iletisim, Kaos GL Dergisi Çalisma Hayati Özel Sayisi, Sendikalarin Konferanslarina ve Açik
Kongrelerine Katilim, Brosür, Akademinin Çalisma Hayati Programlari ve Ilgili Derslerinin Arastirilmasi, Çalisma Hayati Sempozyumu, Bilinç Yükseltme Seminerleri, Sendikacilarla Isbirliği, www.geylezbiyenisciagi.org, E-Grup, Çalisma Hayati Klasörü, Uluslararasi Sendikal Konferanslar. Isçi Filmi ve Gösterimi Her ay bir “isçi filmi” gösterimi yapacağiz. Ali Özbas’a danisilacak. Film gösterimi, Kaos GL Programina ayrica konamiyorsa, gerektiğinde ağ toplantilarindan biri film gösterimi olarak ayarlanabilir. Akademik ortamda, sinemada, “isçi filmi” basliği altinda bir alan, kategori olup olmadiğini arastiracağiz. Bunun için sinema derneklerinden, Iletisim Fakültesinin ilgili öğrencilerinden ve akademisyenlerden yardim isteyeceğiz. Konuya dair birlikte çalismanin yollarini arayacağiz ve yaratacağiz. Vizyona yeni girecek filmler takip ederek; “isçi filmi” amacimiza doğrudan uyan film yakalandiğinda, sinemada “birlikte ve topluca izlemek” için önceden hazirlik yapacağiz. Film öncesi, antrakta ve film sonunda “Gey-Lezbiyen Isçi Aği” tanitimini yapacağiz ve seyircilere Ağin tanitim brosürleri dağitacağiz. Sendika salonlarini arastiracağiz.
Film gösterimi donanimina sahip sendikalarla iletisim kuracağiz. Ağ tarafindan önceden seçilmis film/leri, ilgili sendika üyesi isçi ve memurlarla, sendikanin uygun olduğu gün ve saatte birlikte izleyeceğiz ve sohbet edeceğiz. Olanaklar ölçüsünde, sendikalarin, isçi ve memurlarin eylemlerini ve etkinliklerini kamerayla takip edeceğiz. Gey-Lezbiyen Isçi Ağinin kurulus amaci çerçevesinde, ahlâkî ve politik duruma dair anlarin ve sözlerin video gösteriminin birlikte izlenmesi sağlanacak. Gösterim üzerinden heteroseksüel söylemin desifrasyonu ve elestirisi yapilmaya çalisilacak. Kaos GL’nin 1 Mayis v.s. yürüyüslerinin video kayitlarindan, özel filmler hazirlanacak Bu alanda Videa Derneği ile birlikte çalismanin olanaklari yaratilacak. Gey-Lezbiyen Isçi Seksiyonu bulunan yurt disindaki sendikalar ile iletisime geçeceğiz ve eğer film arsivleri varsa, gey-lezbiyen isçilerin mücadelelerini anlatan belgesel filmler “isçi filmi” arsivimizde değerlendirilmek üzere edineceğiz. Isçi Filmi Önerileri Otobüs - Germinal - Brooklyn’e Son Çikis...
Kaos GL Tartisiyor 9 EYLÜL 2004, Persembe, “Örgütlenme Anlayisimiz” Kaos GL Olarak Nasil Örgütleniyoruz? Kaos GL’ye Gelen GeyLezbiyenlerle Nasil Iliskileniyoruz? Gey-Lezbiyenleri, Kaos GL’ye mi; Kendimize mi Örgütlüyoruz? Disaridaki Iliskilerimizi Kaos GL’ye Nasil Tasiyoruz? Bağ mi, Ayakbaği mi? Özgürlesme Pratiklerimizi, Kaos GL Disindaki Mekânlara Nasil Tasiyoruz? Organik Bağ mi; Teğellenmis Iliski mi? Yoksa Ikisi Birden mi; Nasil Yapacağiz? Kaos GL ile Gey-Lezbiyen Bireyler Arasindaki Iletisim Sorunlarini Çözmede Nasil Yol Aliyoruz?
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 42
30 EYLÜL 2004, Persembe, “Görünürlük Sorunumuzu Nasil Çözebiliriz?” Kaos GL’li Olmak Için Görünür Olmak Sart midir? Sart Değil. Kendi Görünmezliğimiz, Baskalarin Görünürlüğü Önünde Engel mi? Nerde Görünür, Nerde Görünmez Olacağiz? Nasil Karar Veriyoruz? Gey Görünürlüğü, Lezbiyen Görünürlüğünün Önünde Engel midir? Iste, Kampusta, Ailede, Sosyal Hayatta Neden Gizleniriz ve Neden Açiliriz? Görünmezlik Ablukasi Bir Siddet midir? Görünürlüğümüzün ve Görünmezliğimizin Partnerlerimize,
Arkadaslarimiza ve “Gey-Dostlari”na Yansimalari. Kaos GL’deki Heteroseksüel Varolusunun Lezbiyen Görünürlüğüne Yansimalari. 20 EKIM 2004, Çarsamba, “Medyaya Dair” Medyayi Nerde, Nasil Elestirebiliriz? Medyayi Elestirmek, Medyayi Reddetmek Anlamina mi Gelir? Hangi Haberimiz Hangi Medyaya? Nasil Olursa Olsun, Medyada Ille de Görünmeli miyiz? Medya, Tek Isimiz mi? Her Arayana Söz Yetistirmemiz Gerekiyor mu? Tüm Sorunlarimizi Medya Üzerinden mi Halledeceğiz?
kurultay GL Haberlerinin, Kadin Sayfalarinda Verilmesi Ne Anlama Geliyor? Alternatif Medya, Anaakim Medyadan Daha mi Az Homofobiktir? Alternatif ve Muhalif Medya Organlari Ile Hangi Zeminde ve Hangi Kosullarda Bulusacağiz? Yaygin Medyayi Bir Araç Olarak Nasil Kullanabiliriz? Mevcut Medya Organlari Disinda Nasil Yeni Medya Araçlari Yaratabiliriz? 10 KASIM 2004, Çarsamba, “Yoksulluk, Yoksullar ve Escinseller” Kendi Yoksulluğumuz ve Yoksunluklarimiz... Yoksul Escinsel Olmak Utanilacak Bir Durum mudur? Yoksul Ailelerin Escinsel Evlatlari Gey-Lezbiyen Kimliklerini Nasil Kuruyorlar? Yoksul Gey Olmaz mi? Tüm Geyler
Zengin midir? Kaos GL’li Bireyler Yoksul Escinsellerle Nasil Iletisim Kuracak? Yoksul Escinseller, “Gay Life”in Mekanlarinda Nasil Varoluyorlar? “Gay Life”in Mekanlari/Iliskileri, Yoksul Escinsellerin Kimlik Kurulumuna Yansimalari... Yoksulluğu Inkâr Beraberinde Hangi Sorunlari Getiriyor? “Yoksul Edebiyati”, Insani Nasil “Yoksun” Birakir? Yoksul Escinseller Hangi Mekanlarda Nasil Varolabilirler? Bu Mekanlar Nasil Yaratilir? “Tasra” ve Metropolde Escinseller Için Yoksulluğun Farkli Yüzleri Nelerdir? Nasil Yasaniyor? 2 ARALIK 2004, Persembe, “Escinsel Hareket ve Türkiye Yerelliğinde Travesti-Transeksüeller” Hepimiz Escinsel miyiz?
LGBT: Kim, Nasil Bunlari Yan Yana Getirdi? Ayni Özgürlüğü Mü Hayal Ediyoruz? Transvestizm ile Transeksüellik Üzerine Kurulan Her Cümle Transfobik midir? Transfobiye Karsi Sözümüz ve Pratiğimiz Ne Olacak? Travesti-Transeksüel Pratiklerin Yoksulluk ile Bir Iliskisi Var midir? Travesti-Transeksüellerin Cinsel Partnerlerinin Kimlik Kurulumu... Travesti-Transeksüel Performanslar Toplumsal Kadinlik Kategorisinde Nereye Tekabül Eder? Travesti-Transeksüel Realitesinin Kabulünün Toplumsal Mücadelede Karsiliklari Nelerdir?
Kaos GL Örgütlenmesine Yönelik Iç Tartismalardir. Çikan Sonuçlar Yazili Olarak Duyurulacaktir.
Kaos GL Koordinasyonundan Kaos GL Türkiye Genel Koordinasyonuna Kaos GL, on bir yil önce “sanladiğinda” zorunlu heteroseksüelliğe karsi mücadele ederek, Türkiye topraklarinda bağimsiz bir gey-lezbiyen varolusu yaratmayi hedefliyordu. Her türlü tahakküme karsi durarak, hiyerarsik olmayan iliskiler ve yapilar olusturma gayretiyle yaratilabilecekti, bağimsiz bir geylezbiyen varolusu. Escinselliğin inkâri geride kaldiğindan, escinseller adina olur olmaz hep birileri konusuyordu. Oysa Kaos GL, yasanilan sorunlara doğrudan escinsellerin kendilerinin sahip çikmasiyla çözüm bulunabileceğini söylüyordu. Escinsel bireyler hayatin içinde ve mümkün olduğunca her alanda sorunlara karsi doğrudan müdahale pratikleri yaratmaliydilar. Kaos GL bunca yildir düse kalka, deneye yanila tam da bunu yapiyor. Türkiye’nin her kösesinden ulasabildiği escinsellerle birlikte yapmaya çalisiyor. Bugün gelinen noktada Kaos GL Koordinasyonu, yaratilan bu mücadele hattini sürdürme ve yayma sorumluluğunu üstleniyor. Süphesiz ki Izmir, Denizli, Kayseri, Mersin, Batman, Antalya, Erzurum, Eskisehir, Istanbul, New York, Londra ve köyünden
metropolüne pek çok noktada karsiliğini bulan bir inat ve özgürlük aski ile yaratilmakta bu mücadele süreci. Peki tüm bunlar ne anlama geliyor? Bize soruyorlar, “Kaç kisisiniz?” diye. Gerçekten “biz” kaç kisiyiz? Kaos GL, kaç kisiden olusuyor? Hep söyleye geldik; 1993’te 2-3 kisi ile basladik, diye. Aslinda bu isin sembolik yönüydü. Bugün de “Kaos GL Koordinasyonu” isin sembolik yönüdür. Organik olarak, düzenli bir sekilde kendini özgörevlendirmis kisiler midir, Kaos GL’liler? Hayir, kesinlikle hayir. On bir yil önce de böyleydi, bugün de, belirtmek bile gereksiz ki bu gerçek ile Kaos GL varoluyor. Yeri geliyor, örneğin bir Izmir’de, bir New York’ta karsiliğini bulan ayni inat ve inanç, ayni zaman diliminde “Kaos GL Koordinasyonu”ndaki toplam emekten çok daha fazla olabiliyor. Farkli coğrafyalarda birbirimizi buluyoruz ve yan yana yürüyoruz. Bu emeğin, bu yan yana yürüyüsün adinin konmasi gerektiğine inaniyoruz. Bu ad, bir iste, bir süreçte ortaya konan karsiliksiz emeğin adi olacaktir. Denizli’deki dergi sorumlusu Kaos GL’li, Ankara’daki dergi sorumlusu Kaos GL’liden daha mi az emek harciyor? Daha mi az Kaos GL’li?
Uluslararasi iliskilerde sorumluluk alan New York’taki Kaos GL’li, Türkiye’dekilerden daha mi az Kaos GL’li? Özgörevlendiği islerde ortaya koyduğu emeğin, Ankara’daki Kaos GL’lilerin emeğinden daha az olduğunu hangi Kaos GL’li söyleyebilir? Ne sevindiricidir ki hiç kimse tersini düsünmüyor. Ayni sekilde ne zaman gerekirse emeğini tereddütsüz ortaya koyan akademisyen, hukukçu, gazeteci pek çok alanda pek çok arkadasimiz, “Koordinasyon”da organik sorumluluk almadiklari için daha mi az Kaos GL’liler? Aldiklari sorumlukta, verdikleri sözde, yan yana yürürken baskalarindan daha mi az emek ortaya koyuyorlar? On bir yillik tarihimizde gördük ki teğellenmis bir bağ da organik bir bağ kadar sağlam olabiliyor. Hatta bir kez organik bir bağ kurup, “Kaos GL’li” sifatini ömür boyu kazanilmis bir hak gibi gören zihniyet, kendi kisisel gelisimini de Kaos GL’yi de ketleyebiliyor. Ahlâkî ve politik bir zeminde ortaklasilan bir is üzerinden sorumluluk alan bireyler, isterlerse organik bir bağ ile isterlerse teğellenmis bir bağ ile Kaos GL’de yan yana varolabilirler. Bizler böyle varoluyoruz.
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 43
kurultay Her iki iliskilenme ve çalisma tarzini da istiyoruz. Artik adini koymak istiyoruz: Kaos GL Koordinasyonundan, Kaos GL Türkiye Genel Koordinasyonuna
emeklerimizi ve hayallerimizi birlestirmek istiyoruz. Türkiye Genel Koordinasyonunda bir araya gelecek Kaos GL’li bireyler ve Kaos GL olusumlari olarak, alti ayda bir
bulusabilir, ortaklastirdiğimiz emeklerimiz ve hayallerimizle birlikte ve yan yana yürümeye devam edebiliriz.
Erkek Erkeğe Sohbet Erkeklerin olduğu ortamlarda kadinlarin... Escinsel erkeklerin olduğu ortamlarda escinsel kadinlarin sesi çikmaz, çiktiğinda da sözü duyulmaz denir. Nedeni, nasili tartisilir ve çok uzun süredir de tartisiliyor. Ancak bu kez konumuz bu değil... Erkek erkeğe sohbet etmek istiyoruz. Erkek... Heteroseksüel erkekler... Escinsel erkekler... Biseksüel erkekler... Erkekler olarak kendi üzerimize ve erkekliğe dair sohbete ne dersiniz? Erkek erkeğe sohbete ihtiyacimiz yok mu? Kendimize ve birbirimize anlatacağimiz nelerimiz var? Iste Önerilerimiz... Siz de önerin; gelin erkek erkeğe sohbet edelim... 1. Erkek: Orada Kimse Var Mi? Heteroseksüel Erkek, Escinsel Erkek, Biseksüel Erkek... Kim Bunlar? 2. “Ibne, Top, Homo, Gey, Escinsel, Götlek, Sitreyt, Bi, Götveren, Yuvarlak, Nonos, Tekerlek, Lubunya/Laço, Aktif/Pasif, Tanju, Zeki, Digin, Oğlan, Ayi, Dönme, Metroseksüel, Hetero ...” Ne Bunlar? Kim Bunlar? 3. Erkek Erkeğe Neden / Nasil Dokunur? 4. Bir Erkek Bir Erkeği Arzularsa... Bir Erkek Bir Erkeğe Asik Olursa... Sonra Ne Olur?
5. Bir Escinsel Erkek Bir Heteroseksüel Erkeğe Neden Asik Olur? Sonra Ne Olur? 6. Erkek Escinselliği, Anüs-Penis Meselesinden Mi Ibarettir? Vücudun Her Noktasi Bosalabilir Mi? Nasil? 7. Iki Erkek Ayni Yatakta Nasil Uyur? Bazi Erkekler, Kollar Bacaklar Sarmas Dolas Sabaha Kadar Uyurlarken; Neden Bazi Erkeler Birbirlerine Dokunmamak Için Sabaha Kadar Gözlerine Uyku Girmez? 8. Bana Dokunan Herkes Mi, Iktidardir? Riza Nedir? S/M Pratikler Nerde Baslar Nerede Biter? 9. Yalamak... Dislemek... Isirmak... Kanatmak... Bir Beden Bir Bedenden Ne Ister? 10. Ter, Tükürük, Meni, Kan... Vücut Sivilarimiz Nereye Akar? 11. Kil, Tüy, Sakal, Saç Meselesi... Tüm Bunlar Hangi Bedende Ne Ifade Ediyor? Hangi Erkek, Bedenindeki Kil ve Saçlarla Kendini ve Varolusunu Nasil Anlamlandiriyor? 12. Erkek Gibi Konusmak Nedir? Erkek Sesini, Sözcüklerini, Ifade Biçimlerini Tanimlamak Mümkün Mü? Escinsel Erkeklerin Sesi, Tonlamalari, Kullandiklari Sözcükler, v.b. Değisik Midir? 13. Ben Gey Değilim, Öpüsmem...
Nasil Yani? Öpüsmek, Eline Almak, Diğer Erkeğin Bedenine Dokunmak, Konusmak... Midir Insani Gey Yapan? Bunlari Yapip Da, Bundan Utanan, Gey Midir? 14. Zayif Erkekler... Göbekli Erkekler... Alelade Erkek Bedenleri... Kasli Erkek Bedenleri... 15. Erkekler Bedenlerine Neden ve Nasil Müdahale Eder? Bazi Erkekler, Ellerine Kisin Soğunda Bile Krem Sürmezken, Neden Bazi Erkekler Kozmetik ile Spor Salonlari Arasinda Mekik Dokurlar? Epilasyon... Piercing... 16. Genç Erkek... Yasli Erkek... Ayri Dünyalar Mi? Hep Genç Mi, Kalacağiz? Nasil Yaslaniyoruz? Ne Zaman Yaslaniriz? 17. Erkek Iktidari? Tamam; Peki Bütün Erkekler Mi? Heteroseksüel Erkek Iktidari? Ayan Beyan; Peki Hetero Erkeklerin Hepsi Iktidar Ortaği Midirlar? 18. Bir Erkek Bir Erkekle Neden Dalga Geçer? Bir Erkek Bir Erkeği Nasil Asağilar? 19. Heteroseksüel Erkekler ve Escinsel Erkekler: Arkadas Olabilirler Mi? Neyi Paylasirlar?
Lezbiyen ve Geyler Birlikte Tartisma Önerileri “Hepimiz Nasil Olsa Escinseliz”. Lezbiyenlerin ve Geylerin Birbirlerini Tanimalari Için ‘Escinsellik’ Bilgisi Yeterli Midir? Öylesanmalar, Önyargilar, Hurafeler... *** Genital Organlarimiz Iğrenç Midir? Heteroseksistler Istedikleri Gibi Düsünebilirler Ama Bizler Biliyoruz ki: Lezbiyenler, Penise; Geyler, Vajinaya Ihtiyaç Duymazlar. Bazilarimiz Neden Bu Kelimeleri Duymaya Bile Tahammül Etmezler? Cinsellik ve Sekse Dair Konusmak, Kimlerin Tabusudur?
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 44
Cinselliğe Dair Cinsiyetçi Olmayan Dil Mümkün Değil Midir? *** Erkeklerin Olduğu Ortamlarda Kadinlarin... Escinsel Erkeklerin Olduğu Ortamlarda Escinsel Kadinlarin Sesi Çikmaz, Çiktiğinda da Sözü Duyulmaz... Mi? “Geyler Mi? Sonuçta Erkek Değiller Mi?” Nasil Yani? Ortak Toplantilarda, Geyler, Lezbiyenlerin Sözünü Nasil Engelliyorlar? Kalabalik Önünde Konusamamak... Kim, Nasil Yasiyor?
Kaos GL “Kadin Kadina Sohbet” Deneyimi Nasil Yasandi?
*** Erkek Iktidari? Tamam; Peki Bütün Erkekler Mi? Heteroseksüel Erkek Iktidari? Ayan Beyan; Peki Hetero Erkeklerin Hepsi Iktidar Ortaği Midir? Escinsel Erkekler: Geyler Cinsiyetçilikten Muaf Midir? Escinsel Kadinlar: Lezbiyenler Homofobiden Muaf Midir? Lezbiyenler ve Geyler Nasil Arkadas Olacaklar? Birlikte Nasil Özgürlesecekler?
gündem
Türkiyeli Escinseller Bulusmasina Dair Kaos GL’nin Görüsü Türkiyeli Escinseller Bulusmasi, Kaos GL ve Lambdaistanbul'un, "nasil ortaklasabiliriz ve hangi alanlarda beraber hareket edebiliriz" sorusuna hep birlikte cevap arama isteğinden doğdu. Bugüne kadar, Türkiye'nin her yerinden (ve hatta Türkiye disindan) escinselin sözünü söyleyebileceği bir zemin yaratilmaya çalisildi. 2001 Baharankara'sinda "neye karsi nasil mücadele ediyoruz?" basliği altinda yapilan tartismalar, 2001 Güztanbul'unda "escinseller ne istiyor?" metninin ortaya çikmasina evrildi. Bu iki bulusmanin bir dönüm noktasi olduğunu düsünüyoruz. Bize göre "bulusma"lara dair sorunlar: 2002-2003 Baharankara ve Güztanbullari asikâr ki fiilen sadece "Kaos GL-Lambdaistanbul bulusmasi"na dönüstü. Bulusmayi organize eden Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak bu süreci değistirmek için iradi bir adim atilamadi. Kaos GL ve Lambdaistanbulun ortaklasma ve beraber hareket etme ve örgütler arasi sorunlari çözme için bir araya gelme ihtiyaci olabilir ancak, bu ihtiyacin "Türkiyeli Escinseller Bulusmasi" çerçevesinde çözülebileceğini düsünmüyoruz. Bize göre Kaos GL ve Lambdaistanbul'un ortaklastiği alanlar üzerinden bir araya gelmesi ve bunlar üzerine tartisabileceğimiz baska zeminler yaratilmali. Kendisine "escinsel grup", "organizasyon", "mail listesi" her ne derse desin daha önceki bulusmalarda, Legato, Türkiye Ayilari, Anadolu Ayilari'nin katilimi sağlaniyordu. Ha "bu katilim sürece nasil yansiyordu?" sorusunun karsiliğini vermek su an için bu kadar kolay olmasa da, en azindan biz Türkiye Ayilari ve Anadolu Ayilari ile sorunlu da olsa bir etkilesimi yaratabildiğimizi düsünüyoruz. Sanliurfa, Gaziantep üzerinden Kaos GL dergisi dağitimini Anadolu Ayilari üstleniyor ve kendisine "ayi" demeyen
escinselleri Kaos GL'ye yönlendiriyorlar. Örgütsüz escinsellerin sürece katilimi, etkinliklere katilimi ise neredeyse tamamen kesildi. Son dört bulusmadir, Ankara'dan Istanbul'dan Kaos GL'li ve Lambda Istanbul'lu olan gey-lezbiyenler disinda tanidiğimiz
onlarca gey-lezbiyen bulusmalara katilmamakta. Bulusmalarin ortaya çiktiği süreçte, her iki grup da kendi bulunduklari sehirlerde etkinlikler yapsalar da, birbirleriyle ve diğer escinsel birey ve organizasyonlarla iletisime geçecekleri zemin yaratilamamisti, ancak son iki senelik süreçte, Kaos GLLambdaistanbul olarak ortak katildiğimiz etkinliklerin yaninda, Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak düzenlediğimiz etkinliklerde bir araya geliyoruz. Bugün itibariyle bulusmanin baska ihtiyaçlara cevap vermesi gerekiyor. Son bulusmalardaki, Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak "bulusma öncesi ortaklasma" çok mümkün olmadi. Programlar her grubun kendi ihtiyaci doğrultusunda ortaya çikti. 2003 Baharankarasinda bizim "sivil toplum" tartismasini gündeme getirmemiz, son Güztanbul organizasyonu sirasinda Kaos GL'nin getirdiği elestirilerin cevapsiz kalmasi bunu gösteriyor. Kisisel vizyon eksikliklerimizin hem bulusmaya hem de örgütlerin ortak
hareket etmesine engel olduğunu düsünüyoruz. Örneğin son Güztanbul'da kurulmak istenen komisyonlardan kisaca bahsedecek olursak, bu komisyonlarin Ankara'da ve Istanbul'da ve diğer illerde yapilan çalismalari esgüdümleyici bir fonksiyonu olacak, ortak kampanyalarin organize edilmesini sağlayacak ve her iki grubun da ayni çalismayi ayni yoldan yapmasi yerine bilgi akisi sağlayan bir yapisi olacakti. Ancak bu fikir Güztanbul'da reddedildi. Bu komisyonlardan biri ise "Hukuk Komisyonu" idi. Eğer hukuk komisyonunda ortaklasabilseydik, sonraki alti aylik süreçte TCK ile ilgili yapilan değisiklikler için ortak kampanyayi adim adim örebilirdik. Bu süreçte ortaklasma çabalarimiz asgari düzeyde kaldi. Kaos GL olarak iletisimde olduğumuz Ankara ve Istanbul disindaki gey-lezbiyenler maddi sorunlardan ötürü bulusmalara katilamiyorlar. Sanliurfa, Erzurum, Mersin, Adana, Antalya, Denizli, Aydin, Eskisehir, Kayseri, Konya, Izmir, Çanakkale, Sivas, Bursa, Batman, Diyarbakir, Malatya' dan iletisimde olduğumuz gey-lezbiyenlerin katilacaği bir bulusma istiyoruz. Ayrica bulusmalarin, hali hazirda Kaos GL ve Lambdaistanbul üyelerinin de bütçelerini zorladiğini biliyoruz. Bulusmalarda "sadece politika" konusuluyor olmasinin, insanlarin katilimini olumsuz yönde etkilediği asikârdir. Bulusmalarin sosyal yönü son bulusmalarda sürekli olarak göz ardi edildi. Bunun da bulusmayi olumsuz etkilediğini düsünüyoruz. Bulusmalar sadece politika konusulan yerler değil ayni zamanda insanlarin birbirleriyle etkilesime geçebileceği yerler olmalidir. Eskiden kullanilan yöntemler tartisilir, ancak bu bir ihtiyaçtir. Bu ihtiyacin sadece "yeni gelen arkadaslara" ait bir
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 45
gündem
ihtiyaç olduğunu düsünmüyoruz. Biz de bu ihtiyaci hissediyoruz. Grup içinde elestiri-özelestiri verme süreçlerinde gelistirdiğimiz teknikleri gruplar arasi iletisimde gelistiremediğimizi düsünüyoruz. Bulusmalardaki, en son "YazAnkara"da karsilastiğimiz, yöntemsiz ve elestirel düsünce içermeyen sorularin, gruplar arasi iliskiyi olumsuz etkilediği gibi gruplarin bulusmasi olmayan Türkiyeli Escinseller Bulusmasini da ketlediğini düsünüyoruz. Ahlâkî ve politik hattimiz göz ardi edilerek, Kaos GL'li bireylere yönelik "siz tv'leri ve efemine geyleri Kaos GL'ye almiyormussunuz" gibi ve/veya benzer sorular iletisimizi engelliyor. Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak, farkli zeminlerde bir araya geldiğimizde ortak amaci farkli yöntemlerle gerçeklestirmeye çalistiğimizi ve bunun "çatisma" yarattiğini ancak bu çatismanin "dönüsüme" veya "uzlasmaya" varmadiğini düsünüyoruz. Birbirimizi nerde nasil ve hangi zemin üzerinden elestireceğimize dikkat etmiyoruz. Bu da bizim motivasyonumuzu olumsuz etkiliyor ve yaptiğimiz eylemi ketliyor. Kaos GL ve Lambdaistanbul'un kadin hareketiyle ortaklasma ve beraber hareket etme sorumluğunu duymasi ve bu zeminleri yaratmasi gerekir. Kaos GL' ye göre kadin örgütleriyle bulusacağimiz platform Türkiyeli Escinseller Bulusmasi değildir, olmamalidir. Son Güztanbul'da ortaya çikan sorunlar, bulusmanin hukukuna dair Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak ortaklasmadiğimizi gösterdi. Bulusmalarin hukukuna dair ortaklasmamiz gerekiyor. Bulusmalar, Ekim, Kasim veya Mayis aylarinda yapiliyor olmasi bizim hali hazirda yürüttüğümüz çalismalari etkiliyor.
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 46
Bulusmalar disinda bir araya gelmemiz olanakli olduğu için bulusmalarin senede iki kere yapiliyor olmasina gerek olmadiğini düsünüyoruz. Zaten bu konuda ortaklasmistik. Biz "ne olursa olsun bulusma olsun" tavrinin yanlis olduğunu düsünüyoruz. Bulusmalara dair sorunlari her grup kendi içinde ve gruplar beraber tartismadan yapilacak bir bulusmanin sorunlari çözmeyeceğini düsünüyoruz. Peki biz nasil bir bulusma istiyoruz? Bundan sonraki ilk bulusma yapilmadan önce, Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak yukarda genel hatlarini çizmeye çalistiğimiz sorunlarin grup içlerinde tartisilmasini istiyoruz. Bulusmanin senede bir kere yapilmasini ve "proje" olarak
hazirlanmasini istiyoruz. Daha önce Lambdaistanbul'dan Kaos GL'nin proje teklifine karsi, "daha odak sorunlarimizi çözmek için proje yapalim" gibi bir yanit geldi. Ancak farkli farkli fonlar var ve bu fonlardan bazilari sadece "network" /ağ kurmaya yönelik fonlar. Yani bulusmanin projelendirilmesi baska projelerimizin hayata geçmesine engel değil. Bulusmalarin dönem ortasinda değil, dönem sonunda veya basinda yapilmasinin motivasyonumuzu olumlu etkileyeceğini ve çalismalarimiza yön verebileceğini düsünüyoruz. Bulusmanin tüm ayaklarinda Kaos GL ve Lambdaistanbul'un ortaklasmasini ve bütün sürecin beraber örülmesini istiyoruz. Kaos GL ve Lambdaistanbul olarak, Bulusmanin Hukukuna dair ortaklasmamiz gerekiyor. Ortaklasmadiğimiz sürece bulusmalarda ortaklasmadiğimiz alanlar üzerinden sorunlar yasayacağimizi düsünüyoruz. "Ne olursa olsun bulusma
yapilmali" tavrinin sorunlarimizi görmemizi engellediğini düsünüyoruz. Bu yüzden bütün etkinliklerimizi ve politikalarimizi sürekli olarak yeniden tartismaya açtiğimiz gibi "Türkiyeli Escinseller Bulusmasi"ni da tartismaya açmamiz gerekiyor. Bulusmalara sadece escinsel bireyler ve örgütlerin katilmasi gerektiğini düsünüyoruz. Kadin hareketi, sendikal hareket, isçi hareketi, insan haklari hareketi ile bulusacağimiz ortak zeminleri yaratmamiz gerektiğini düsünüyoruz. Ancak bu zemin Türkiyeli Escinseller Bulusmasi olmamalidir. Bulusmanin tamaminin olmasa da bir kisminin varolan hali hazirdaki grup ve organizasyonlari kapsayacak sekilde yapilmasini istiyoruz. Olusturulacak "Bulusma Sekreteryasi" program ve katilimi bu yönde gözetebilir. Bulusmalarin farkli sehirlerde escinsel mücadelenin yayilacaği sekilde yapilmasini istiyoruz. Izmir, Antalya, Denizli veya Mersin için çalisabileceğimizi belirtmek isteriz. Hali hazirda olan "Pembe Üçgen" ve "Gökkusaği" gruplarini destekleyici ve gelistirici bir bulusma organize edilmesi gerektiğini düsünüyoruz. Hatta bulusmalarin Antalya ve/veya Izmir'de yapilmasini istiyoruz. Bulusmalarin, proje olarak yapildiğinda, en az bir sene önceden duyurulmasi gerektiğini düsünüyoruz. Insanlarin takvimleri ve izinlerini ayarlama ve katilimin genis olmasi için bunun bir gereklilik olduğunu düsünüyoruz. Bulusmaya gelecek herkesin, yol+konaklama+yemek+çay ücretlerinin karsilanmasi gerekiyor. Biz proje olarak gerçeklesecek bulusmaya yukarida saydiğimiz illerden katilimi sağlayabileceğimizi düsünüyoruz. Yapilacak bulusmanin, escinsellerin sorun yasadiklari alanlar üzerinden sekillenmesini, sorunlarin değil çözüm yollarinin tartisilmasi ve tartismalarin örgütlerin politikasina yansiyacak sekilde yapilmasi gerektiğini düsünüyoruz. Sonuç olarak, tüm bu tartismalarin iki grubun bir araya gelerek yapilmasi gerektiği fikrine açiğiz. Ancak bu tartismalarin "Bulusma" basliği altinda yapilmasini istemiyoruz
haberler
ABD’nin New York Eyaleti Artik Gey Çifleri Akraba Olarak Taniyor
12 Ağustos 2004 tarihinde toplanan New York Eyalet Senatosu evli olmayan escinsel ve heteroseksüel çiftlere hastahane, huzurevi ve benzeri sağlik kurumlarinda evli eslerin sahip olduğu haklari vermeyi kabul etti. Yoğun bakimda, acil ilkyardimda veya hasta ziyaret saatlerinden sonra kalabilme gibi haklar escinsel çiftlerin son yaklasik 25 yilda elde etmeye çalistiklari haklarin basinda geliyor. HIV/AIDS’in ortaya çikisindan beri
ABD’li gay çiftler birbirlerini hasta ziyareti yapma ve son nefeslerinde yaninda olma haklarindan mahrum birakildilar. Senoto bu karari 59 kabul oyuna karsi sifir red oyu ile aldi. 3 Haziran’da ise benzer karari Eyalet Meclisi 141 kabule karsi 1 red olarak almisti. New York Eyaleti’nin önde gelen LGBT organizasyonlarindan birisi olan Empire State Pride Agenda karari büyük bir memnuniyetle karsilayarak
Vali George Pataki’nin bu karari imzalayacağini umduklarini da belirttiler. Eyalet bazinda geçerli olan bu kanun kabul edilinceye kadar escinsel çiftlerin birbirini ziyaret etme hakki sadece New York City sehrinde ve Westchester bölgesindeki hastahanelerde geçerli idi.
ABD’de Ilk Defa Evli Lezbiyen Bir Çift Bebeklerinin Doğum Sertifikasina Beraber Isimlerini Yazdirdilar Wellesley Kasabasi’nin sağladiği ve de Massachusetts Sağlik Bakanliği’nin onayladiği doğum sertifikasinda Cora Roelofs ve Liz Steinhauser anne ve ‘ikinci anne’ olarak adlandirilmasiyla, ABD’nin Massachusetts eyaletinde ilk defa evli bir lezbiyen çift bebeklerinin doğum sertifikasina beraber isimlerini yazdirmis oldular.
Eyalet yasalarina göre sunni döllenme yolu ile çocuk sahibi olan çiftler otomatikmen anne ve baba olarak taniniyorlar. Massachusetts eyaletinde escinsellere evllilik hakki 17 Mayis 2004’te yasallasmisti. Roelofs ve Steinhauser çifti Haziran 2004’te evlendiler. Evliliği takip eden gün Roelofs sunni döllenme yoluyla hamile kaldiği oğlunu dünyaya getirdi.
Doğum sertifikasi da 29 Haziran günü onaylandi. Eyaletin sağlik bakanliği yetkilileri bir anneye ve bir babaya yer veren doğum sertifikalarinin yazilis biçiminin değisip değismeyeceği konusunda henüz bir karara vermediklerini bildirdiler.
İnönü Caddesi 48/1 Gümüşsuyu / İstanbul tel: 0.212.244 92 04
psikiyatrik tedavi çocuk terapisi ergenlikte terapi yetişkin terapisi çift ve aile terapisi cinsel işlev bozukluğu terapisi grup çalışmaları eğitim sektörü çalışmaları kurumsal çalışmalar test ve ölçekler önerdiklerimiz
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 47
haberler
Portekiz Cinsel Yönelim Bazli AyrimciliğiYasakladi Portekiz Anayasasi cinsel yönelime yönelik ayrimciliği yasaklayacak sekilde düzenlendi. Yapilan değisiklikle birlikte Portekiz, anayasasinda cinsel yönelim bazli ayrimciliğin yasaklandiği ilk Avrupa Birliği ülkesi olurken, dünyada Ekvator, Fiji ve Güney Afrika’dan sonra dördüncü ülke oldu. 24 Temmuz 2004’te, 1/2004 numarali madde
resmi gazetede (Diario da Republica) yayinlandi. Portekiz bölgesinde 31 Temmuz 2004’te, Azor ve Madeira Bölgeleri’de 10 Ağustos 2004’de yürürlüğe giren değisikliğe göre Portekiz Anayasasi’nin 13. Maddesi su sekilde düzenlendi: 1. Tüm vatandaslar ayni sosyal haklara sahiptir ve kanun önünde esittir.
Escinseller Aile Mahkemesi'ni zorladi Avustralyali escinseller, Demokrat Partili milletvekillerince hazirlanan ve ayni cinsle evliliği yasal kilan kanun tasarisi parlamentodan geçmeyince ayaklandi. 3 yildir bekletilen ve escinsellerin evlenebilmesine imkan sağlayan kanun tasarisi, senatoda gündeme alinarak görüsülmeye baslandi. Görüsmeler sonunda, muhalefet ve iktidardaki koalisyon partilerinin senatörleri 37 hayir oyu
kullanarak tasariyi reddetti. Sadece 7 evet oyunun çiktiği oylama sonucu escinsellerin, karara itiraz etmek üzere Yüksek Mahkeme'ye basvuracaği bildirildi. Tasariyi senatoya sunan Demokrat Parti'nin sözcüsü Brian Greig, parlamentodaki Hiristiyan milletvekillerini fundamentalist olmakla suçlayarak, tasariya karsi çikan toplum liderlerinden korkan senatörlerin hayir oyu kullandiğini iddia etti.
2. Hiç kimseye köken, cinsiyet, irk, dil, geldiği bölge, din, politik veya ideolojik hüküm, eğitim, ekonomik durum veya cinsel yönelimi yüzünden öncelik verilemez veya imtiyaz taninamaz veya ayrimciliğa uğratilamaz veya haklarindan mahrum edilemez.
Avustralya Yesiller Partisi'nin escinsel lideri Bob Brown ise, tasariyi desteklediklerini belirterek, Basbakan John Howard'i "yasadan nefret eden adam" olarak niteledi. Senatodan geçmeyen yasa tasarisi için ünlü Oxford Caddesi'ndeki Taylor Square'de toplanan 500'e yakin escinsel, yapilan konusmalarin ardindan, Aile Mahkemesi'ne doğru yürüyüse geçti
Güney Afrikali Escinseller Evlilik Hakki Için Mücadele Ediyorlar
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en büyük LGBT gruplarindan birisi olan Lezbiyen ve Geylere Esitlik Projesi, escinsel evliliğin gerçeklesebilmesi için dava açti. Bu davanin taraftarlarindan ve grubun hukuk danismani Wendy
KAOS GL Eylül - Ekim 2004 Sayi 23 Sayfa 48
Isaacks da su yorumda bulundu:‘‘Güney Afrika’da mahkemeler geçmiste cinsel yönelim bazli ayrimci birçok yasayi iptal ettiler. Artik evlilik konusunda da esitlik talep etme zamani geldi. Lezbiyen ve geylere ayrimcilik uygulamak esitlik prensibine ve insanlik
onuruna aykiridir. Bu tür uygulamalar escinsellerin sosyal ve politik hayata tam olarak katilmasini da engellemektedir.’’
Ayrıntılar üstümüze bu denli şiddetle yağarken asıl sorumuza bu dehşetli gürültünün içinden bir cevap bulabiliyor muyuz? Niye burada olduğumuzu, niye gideceğimizi, gideceğimizi bile bile niye burada olmayı sürdürmeyi seçtiğimizi bilmeye, anlamaya mı çalışıyoruz? Aradığımız o tek, ilk ve son cevabı bulmak umuduyla okumadık mı bütün kitapları?
"Hayat, kime ne zaman merhamet edeceği, hangi çocuğunun ne zaman başını okşayacağı belli olmayan bir anneydi. Ne zaman ne kadar süt vereceğini bilemediğimiz koca memeli bir anne... Gözünü bile kırpmadan sütüne zehir katacak kadar hain ve memesinden kan çıkarma pahasına süt verecek kadar şefkatli... İri memelerinin üstünde yatırdığı yavrusuna huzur verdiği gibi, aynı memelerle boğabilirdi de onu. Hangi yavrusu ona güvenebilir ya da ona güvenmeden nefes alabilir ki? Emdiği bu memeden zehirlenmeyi göze almayan çocukları, açlıktan ölmeyi peşin kabul edenlerdir. Bu aşüfte annenin kör çocukları, onun bir tarafını görmezler: Ya güven veren kısmını ya da hain kısmını. En acılı çocukları onlardır: Saf güvene kananlarla, hiç güvenmeme tabutuna girenler...”
okuyan
us
, Cem Mumcu
Okuyan Us Yayınevi Kalıpçı Sok. Uzal Apt. 152/4 Teşvikiye-İstanbul Tel: (0212) 232 5373 Faks: (0212) 231 5220 www.okuyanus.com.tr
okuyan
Bilmek istediğimiz, anlamak istediğimiz, çözmek istediğimiz ne? Kendi içimizde, sevgilimizin gözlerinde, doğmuş veya doğacak çocuklarımızda, televizyonda, sinemada, gazetelerde, dergilerde, kitaplarda aslında neyi arıyoruz? Ayrıntılar mı merak ettiğimiz? Yoksa bütün ayrıntılarda aradığımız aynı şey mi?
us
Cem Mumcu Makber
Aradığımız o tek, ilk ve son cevap...
GEY - LEZBİYEN İ Ş
Ç
www.geylezbiyenisciagi.org
Gey-Lezbiyen İşçi Ağı Kaos GL Organizasyonudur.
I S SN 1 3 0 2 - 5 0 1 5
9 7 713 0 2 5 010 0 7
İ
A
Ğ
I
geylezbiyenisci@hotmail.com
açıl ve örgütlen
ÇALIŞMA HAYATINDA VE SENDİKALARDA CİNSEL YÖNELİM AYRIMCILIĞINA HAYIR!