2
10-23 Ağustos 2007
80
Evimizde, ekme¤imizde gözleri var!
‹flsizli¤in, yoksullu¤un ve açl›¤›n s›radan hale geldi¤i, yaflama tutunma mücadelesi veren insanlar›n yaflad›¤› mahallerdir emekçi semtler. Emperyalizmin ve uflaklar›n›n tar›mda uygulam›fl olduklar› tasfiye politikalar› insanlar›n büyük flehirlere göç etmelerini zorunlu k›lm›flt›r. Ailesini yan›na al›p, tüm birikimi olan topraklar›n› b›rakmak zorunda kal›p tamamen yabanc› oldu¤u bu topraklara asl›nda ekonomik ya da savafl›n getir-
Kitap tan›t›m›... Kitab›n ad›: Karanl›kta bir ›fl›k Yazar›: Atilla Duman Türü: Roman (522 sayfa) Yay›nevi: Belge Yay›nlar› Kitap bir Artvin roman›. An› anlat› tarz›ndaki kitaptaki anlat›lan olaylar›n geçti¤i yer Artvin-fiavflat-Oba köyü ve yine Artvin/merkez. Yazar›n da ayn› köyden olmas›, kendi yaflam›ndan bir kesit olabilece¤i izlenimi veriyor. Yazar›n dili sade ve ak›c›. Ayn› flekilde öykü olarak da konusu ak›c› olan bir roman. Roman, 1986’da yaz›lm›fl. Romandaki olaylar›n geçti¤i tarih belirtilmemifl olmas›na ra¤men 1970-1980 aras›ndaki dönem oldu¤u anlafl›l›yor, yaflanan toplumsal geliflmelerden. Roman›n esas konusu köyünden flehre, Artvin’e okumak için gelen bir grup genç ve bunlar›n bir taraftan verdikleri yaflam mücadelesi iken, di¤er taraftan da ülkedeki siyasal geliflmelere paralel aray›fllar› ve dönemin devrimci gençlik hareketinin onlar› da içine çekifli... Kitab›n esas kahraman› lise s›n›f ö¤rencisi olan Savafl da yoksul bir ailenin çocu¤u ve babas› da Savafl küçük yafltayken kan davas›ndan öldürülmüfl. Gençli¤e yeni ad›m att›¤› dönemlerde bir akrabas›n›n etkisiyle ülkücü oluyor. Alt› bofl inanç ve kulaktan duyma söylemlerle “do¤ru”ya ulaflt›¤›n› san›yor. Ülkücülerin “gözde” elemanlar›ndan “komando”su oluyor. Devrimci bir k›z olan Ifl›k’a duydu¤u ilgi ve aflkla bafllayan devrimcileri, devrimci düflünceyi tan›ma, ö¤renme iste¤i, çevresindeki devrimci gençlerin de deste¤i, kendisinde kaybetmedi¤i (henüz) bir dizi insani yanla bütünleflince ad›m ad›m ülkücü saflardan al›p karfl› saflara, devrimci saflara tafl›yor Savafl’›. Ve eski dostlar›n›n da düflmanl›¤›n› kazanmaya bafll›yor. Hem de hain-
di¤i bask›yla bir aç›dan zorla göç ettirilmifllerdir. Umutla geldikleri ya da umut olarak dayat›lan büyük flehirlerde yaflama adapte sorunuyla birlikte insan›n en yaflamsal ihtiyaçlar› da dikkate al›nmamaktad›r. Bu yaflamsal ihtiyaçlardan biri de bar›nma ihtiyac›d›r. ‹nsanlar›n ihtiyaçlar›na yan›t olunmamas›, onlar› kendi sorunlar›n› çözmeye itmektedir ve bunun sonucunda insanlar dört duvar ve bir çat›dan oluflma barakadan bozma evler yaparak bar›nma ihtiyaçlar›n› gidermeye çal›flmaktad›rlar. Bu, insanlar›n yaflamsal ihtiyaçlar›n› belirli ölçüde çözmüfl gibi görünse de bu sefer de iflsizlik, sa¤l›ks›z koflullar vs. birçok olumsuzlukla iç içe b›rakmaktad›r. Bu da asl›nda sorunlar›n› çözmek umuduyla göç eden veya ettirilmifl halk›n sorunlar›n›n daha da katmerleflti¤ini gün gibi ortaya seriyor. Sald›r› bu noktadan sonra farkl› bir hal al›yor. ‹nsanlar›n her fleyini ellerinden alan, her olana¤›yla halka sald›ran hakim s›n›flar insanlar›n
ce arkadan vuracak kadar... Kitaptaki bir bölümde, bir tart›flman›n içerisinde geçen Töb-Der, Dev-Yol, Dev-Genç gibi ifadelerin d›fl›nda ne oturmufl, bilinen bir devrimci çizgiyi bulmak mümkün, ne de ad vs. genel savunulan devrimci, ayd›n, ilerici söylem ve düflünceler var. Özellikle 80 öncesi süreçlerdeki faflist sistem ülkücü faflistlerin devrimci ve komünist düflünceye yönelik fiili sald›r›lar›n›n d›fl›nda ideolojik anlamdaki sözlü en kaba haldeki “Komünizm en büyük tehlike”, “bunlar ülkeyi Moskova’ya teslim edecek”, “Din ahlak yok” ahlaki çöküntü anlam›nda “anabac› tan›nmayacak” gibi genel sald›r›lar›n ve bunlara karfl› savunulan ve bu iddialar› çürüten tart›flmalar bulmak mümkün romanda... Kitab›n olumsuz yan›, o dönemlerde Proletarya Partisi d›fl›ndaki anlay›fllar taraf›ndan Kemalizm’in gerçek niteli¤inin görülememifl olmas›. Ve bu yönüyle Kemalizm’e yüklenen “ilerici” misyonun etki ve e¤ilimini görmek mümkün. Yine kitapta Artvin’in eflsiz harika do¤as›, co¤rafyas›, dik yüksek sarp da¤lar›, sert çetin do¤a koflullar› ve arazinin yap›s›n›n ve do¤as›n›n da etkisiyle özellikle da¤ köylerinde görülen verimsiz, teknolojinin de u¤ramad›¤› arazisi ve yaflanan yoksulluk ve yoksunlu¤u halk›n yaflay›fl›, kültürü (a¤›rl›kl› olan Gürcü dili ve kültürü) gibi konularla, ilin sosyo-ekonomik yap›s›na iliflkin bilgiler de mevcut. Yaflanan onca yoksulluk ve çetin, zor do¤a koflullar›na ra¤men okuyanlar›n, çocu¤unu okutmaya çal›flanlar›n say›s› ile okuma-yazma oran›n›n en yüksek oldu¤u illerden biri oldu¤unu görüyoruz. Artvin’in -ve yazar›n deyimi ile bu yoksulluktan “kurtulufl umudu” ve Artvin’in ö¤renci flehrine dönüfltü¤ünü ö¤reniyoruz. (Sincan Kad›n Hapishanesi’nden bir ‹K okuru)
işçi-köylü senin sesin! OKU-OKUT! ABONE OL! ABONE BUL!
4 duvardan oluflma barakalar›n› bile a¤›zlar›n›n suyu aka aka bir bahane yaratarak bafllar›na y›kmak istiyor ve kendi belirledi¤i borç miktar›yla halk› tamamen kendine ipoteklenmifl eflyalar haline getirmek istiyor. Bunun somut örnekler neredeyse her gün yaflanmaktad›r ve bu hesaplar›n en yo¤un oldu¤u bölgelerden biri de Alt›nflehir’dir. ‹nsanlar›n evlerinde herhangi bir bak›m, onar›m veya ihtiyaçlar do¤rultusunda bir oda daha eklemesi evlerini y›k›mlar›n hedef tahtas› haline getirmektedir. Geçti¤imiz günlerde bunun bir örne¤i gayet somut bir halde karfl›m›za ç›kt›. Bir emekçi mahallesinde aniden bir kalabal›k olufltu, kalabal›¤a yaklaflt›¤›m›zda olay›n seyri ortaya ç›kt›. Yo¤un bir zab›ta ve polis ablukas› alt›nda y›k›m yap›l›yordu. Halk›n kendilerine karfl› olumsuz ve sert bir tepki gösterdi¤ini fark edince “sadece bir tu¤la devirip gidece¤iz” diyen zab›ta amiri,
hemen ekiplerini de al›p bölgeden uzaklaflm›flt›r. Evi y›k›lmak istenen ve k›smen de y›k›lan emekçinin yan›na gitti¤imizde sald›r›n›n ne kadar pervas›z oldu¤u kendisini ortaya koyuyordu; Daha önceden var olan bir konut, ihtiyac› karfl›lamad›¤› için geniflletiliyordu. Ki evin varl›¤› su aboneli¤i, çöp vergi makbuzlar› gibi birçok somut kan›tla ortada. Zab›ta amirinin gerekçesi de konutun daha önceden var olmamas›. Olay›n ilginç olan k›sm› y›k›m ekiplerinden yar›m saat kadar önce ‹SK‹ görevlilerinin ayn› eve su faturas› kesmifl olmalar›d›r. Yani bir bahane bulunup sald›r› gerçekleflmifltir. Bu noktada insanlar›n birbirilerini sahiplenmesi y›k›m ekiplerini zor durumda b›rak›p geri çekilmek zorunda b›rakm›flt›r. Her ne flekilde olursa olsun sald›r›lar boyutlanarak emekçi halk›n omuzlar›na bir kat daha binmektedir Öyle ki art›k oturdu¤umuz barakada, yedi¤imiz bir lokma ekmekte dahi gözü olan bu doymak bilmez para babalar›n›n alaca¤› tek yan›t insanlar›n tek yumruk fleklinde onlara verece¤i cevapt›r. (Alt›nflehir ‹K okurlar›)
Kahramanmarafl’ta boykot çal›flmalar› üzerine…
Kahramanmarafl’ta mevsimlik iflçilerle ‹flçi-köylü gazetesi okurlar› olarak bir röportaj ve anket çal›flmas› gerçeklefltirdik. Gitti¤imiz iflçiler taraf›ndan oldukça s›cak karfl›land›k. Onlardan bölgedeki mevsimlik iflçilerin s›k›nt›lar›n›, kabala usulü çal›flmalar›ndan do¤an s›k›nt›lar› ve seçimleri boykot etme noktas›ndaki görüflleri dinledik. Bölgedeki mevsimlik iflçiler flehrin d›fl›nda Kahramanmarafl Sütçü ‹mam Üniversitesi’nin karfl›s›nda kurduklar› çad›rlarda bar›n›yorlar. Bar›nma olanaklar› oldukça k›s›tl›, yaflad›klar› yerde içme suyu olarak kullanabilecekleri su içilebilir olma niteliklerinden çok uzak. Bu sebeple içme sular›n› bazen yak›n say›labilecek bir petrol istasyonundan sa¤l›yorlar. Sa¤l›ks›z bir ortamda 11 çocu¤u ile yaflayan mevsimlik iflçi, çocuklar›n›n sa¤l›k sorunlar›yla ilgilenemedi¤ini belirtip, sa¤l›k kurulufllar› da dahil olmak üzere bütün devlet kurulufllar›n›n paras› olan insanlar›n hizmetin-
de oldu¤unu belirti. ‹flçi çocuklar›n›n okulda baflar›l› ö¤renciler oldu¤unu, fakat mevsimlik iflçi olmalar›ndan kaynakl› sürekli yer de¤ifltirdikleri için çocuklar›n› okutamad›¤›n› ve bunun sonucunda ç›kan adaletsizliklerin kendi kaderini çocuklar›na aktard›¤›n› ifade etti. Bu olumsuzluklar›n yan› s›ra Sütçü ‹mam Üniversitesi Rektörlü¤ü iflçilerin okulun karfl›s›ndaki kurduklar› çad›rlarda kalmalar›n›n Üniversitenin karizmas›na gölge düflürdü¤ü gerekçesiyle imza toplam›fl. ‹flçilerden bir k›sm› seçimlerde kötünün iyisini seçmek gerekti¤ini, bu sebeple de AKP’ye oy vereceklerini belirttiler. Büyük bir k›s›m ise flimdiye kadar hepsini gördüklerini ve de¤iflen hiçbir fley olmad›¤›n›, Meclis’ten umutlar› olmad›¤›n› belirtti. Zaten belirli bir yerde kalmad›klar› için kendilerini seçim sand›klar›na yazd›ramad›klar›n› bu sebepten oy kullanmayacaklar›n› söyleyen iflçiler “belirli bir yerde kalsak da, biz bunlar›n hepsini gördük, hepsini biliyoruz, hepsi ayn›d›r” diyerek seçimlerin anlams›z oldu¤unu belirttiler. Ayr›ca kabala usulü çal›flt›klar› için sabah 5:00’de tarlaya girip 20:30-21:00’de tarladan ç›kmalar›na ra¤men bir yevmiye ç›kartamad›klar›ndan flikayetçiler. Kendilerine bizden bir hafta önce Zaman gazetesinin gelip röportaj yapt›¤›n› belirten iflçiler gazetecilerin kendilerini AKP’ye oy vermeleri için ikna etmeye çal›flt›¤›n› ve onlara da bize verdikleri cevab›n ayn›s›n› verdiklerini söylediler. (Kahramanmarafl’tan bir ‹K okuru)
ABONEL‹K fiARTLARI 6 AYLIK: 10.200.000 1 YILLIK: 20.400.000 NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir.
3
10-23 Ağustos 2007 22 Temmuz Genel Seçimleri egemenler cephesinde yaflanan kriz sonucu gündeme geldi. Yani, seçimler egemen klikler aras›nda yaflanan bir krizin ürünü olarak flekillendi. Peki, bu seçimler bu krizi çözdü mü? Bu soruya evet demek mümkün de¤ildir, hatta AKP ortaya ç›kan bu seçim sonuçlar›ndan hareketle, partisi içinde istedi¤i kifliyi cumhurbaflkan› da seçebilir. R. T. Erdo¤an’›n seçim sonras› bugüne kadar yaflananlar› unutarak, “yeni bir sayfa açal›m” eksenli aç›klamalar›; gerçek düflüncesinden çok, hükümet kurma ço¤unlu¤unu sa¤laman›n avantaj›yla ortam› yumuflatmaya dönük bir çabad›r. “27 Nisan Muht›ras›”na karfl› “halk›n Muht›ras›” veya Abdullah Gül’ün “adayl›¤›m devam ediyor” temelinde aç›klamalar yapt›¤› bir dönemde “uzlaflma”, herkesi “kucaklama” söylemlerinin pratik bir de¤eri olmuyor. Görünen o ki; bafltaki tutumlar› de¤iflmemifltir. Çünkü seçim sonuçlar› ortaya koyduklar› tutumlar› güçlendirecek boyuttad›r. AKP’nin bu seçimde umdu¤undan daha fazla oy almas›n›n nedenleri üzerinde kamuoyunda tart›fl›l›yor ve tart›fl›lmaya da devam edilecektir. Elbette ki herkes seçimlerde ortaya ç›kan tabloyu kendi s›n›f penceresinden de¤erlendirip ortaya sonuçlar ç›kar›yor. Tüm bu sonuçlar üzerinde tart›flacak durumda de¤iliz; ama AKP’nin baflar›s› için ortaya konulan baz› gerekçeler üzerinde duraca¤›z, durmam›z da gerekiyor. AKP’nin seçim baflar›s›n› “27 Nisan muht›ras›”na karfl› “halk›n muht›ras›” olarak gösterenler asl›nda sorunu çarp›tmaktad›rlar. Elbette ki ordunun aç›klamas›ndan rahats›zl›k duyan belli bir kesim ABD ufla¤›, IMF’ci AKP’ye oy verdi. Bu ne kadar gerçekse, bu temelde verilen oy oran›n›n çok fazla olmad›¤› da bir o kadar gerçektir. Neden? Her fleyden önce TC ordusu mevcut olan sistemin kurumlar› içinde halk nezdinde en az y›pranand›r. Bunu içerde ve d›flar›da çeflitli dönemlerde yap›lan anketlerde de görebiliyoruz, ordu bu ülkede, yani çok partili bir sisteme geçildi¤inden bu yana üç sefer darbe yapm›flt›r. Halk hangi darbeye karfl› ç›km›flt›r? Bu ülke hala darbecilerin yapt›¤› faflist bir anayasayla yönetiliyor. Göstermelik parlamentonun üzerinde MGK vard›r. Bu MGK’n›n içinde askerlerin rolü bilinmektedir ve Ankara sokaklar›nda yürütülen tanklar›n sesi, sürece tan›kl›k yapanlar›n kulaklar›nda hala ç›nlamaktad›r. Tüm bu nesnel gerçekler ve tarihi tecrübeler hala bütün s›cakl›¤›yla orta yerde dururken, böyle saptamalarda bulunmak gerçeklerle alay etmektir. Ki egemenlerin bir k›s›m sözcülerinin yapt›¤› tam da budur. Kötü olan kendini solda tan›mlayan baz› çevrelerin de bu sürece dâhil olmalar›d›r. Hemen flunu belirtmeliyiz ki; sözü edilen ordu emperyalizm ufla¤› sermayenin ordusudur. Di¤er ordularla aras›ndaki fark, fiilen kendisinin de az›msanmayacak bir sermayeye sahip olmas› ve bunun onu iç ve d›fl politikada daha aktif hale getirmesidir. Tabi ki Cumhurbaflkanl›¤› seçimi üzerinde yürütülen tart›flmalarda AKP’nin kitleleri etkilemek için yapt›¤› ma¤duriyet propagandas›n›n etkileri olmufltur-olacakt›r da. Ama, 20 milyona yak›n insan›n yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yaflad›¤› bir ülkenin, son 4.5 y›ll›k bu politikas›nda sorumlu olan bir parti bu kadar oy al›yorsa, bunun nedenleri üzerinde daha fazla durmak gerekiyor. fiu bir gerçek ki, ezilenlerin, pratik yaflamlar›nda ortaya
80
22 Temmuz seçimleri ve sonuçlar› üzerine... ç›kard›klar› y›¤›nca tecrübe vard›r. Ama hala o tecrübeler ›fl›¤›nda öz örgütlülü¤ünü yaratacak bilinç ve iradeden yoksundurlar. Dolay›s›yla önlerine koyduklar› sand›¤a ve tan›mad›¤› adaya “vatandafll›k görevi” diye oyunu vermektedirler. Ve arkas›nda da “bunlar›n birbirinden fark› yoktur” demeyi de ihmal etmemektedirler. K›sacas› çaresizlik içinde çare ar›yor ve her çare serüveni yeni yaralar aç›yor. Seçim döneminde halkla yap›lan röportajlar›n özeti tam da yukar›daki tabloyu ifade ediyordu. Ama sonuçta bu halk yüksek bir kat›l›mla yine egemenlerin önüne koyduklar› sand›klar›n bafl›na giderek, çareyi orada arama serüvenine devam etti. Yeniden AKP’nin ald›¤› yüksek oy oran›n›n nedenlerine dönecek olursak: Her fleyden önce AKP’nin karfl›s›ndaki burjuva cephesinin kitlelerin rahats›z oldu¤u noktalarda ortaya sunduklar› bir alternatif programlar› yoktu. Alternatif olarak ortaya ç›kan cephenin tüm argümanlar›, ›rkç›, egemen ulus milliyetçisi, Kürt düflman› noktalar›nda dü¤ümlenmiflti. CHP, MHP, DP, GP aras›nda sürdürülen bu yar›fl hem bu cephenin oylar›n› bölüyordu, hem de, ekonomik s›k›nt›lar içinde k›vranan ve gelecek kayg›s› tafl›yan milyonlar bu cephede hiçbir gelecek göremiyorlard›. Di¤er bir anlat›mla, 2001 krizini hat›rlayanlar, ekonomik ve siyasal istikrars›zl›ktan ürkenler, yürütülen bu gerilim politikalar›nda tercihini AKP’den yana yapt›lar. Ve AKP de bu süreci kendi lehine demagojik söylemlerle çevirmeyi baflard›. K›sacas›, halk kötünün iyisine yöneldi. Yine AKP uluslararas› sermayenin deste¤ini ald›. Emperyalistlerin ekonomik ve siyasal politikalar›n› “›l›ml› ‹slam” projesiyle ülkede ve bölgede uygulamaya çal›flan AKP, baflta büyük efendisi ABD olmak üzere, di¤er Avrupal› emperyalistlerin deste¤ini arkas›nda gördü. Seçim sonras›nda emperyalist haydutlar›n sözcülerinin memnuniyet içeren aç›klamalar›n›n baflka bir izah› olamaz. Emperyalist tekellerin ve uflaklar›n›n sözünü ettikleri “istikrar” IMF politikalar›n› uygulamada izlenen istikrard›r. Yani, tüm h›z›yla süren özellefltirme politikalar›d›r. Düflük tutulan iflçi ücretleridir. Yüksek faizle borçlanmad›r. Tüm bu verilerin yan› s›ra ›rkç› ve milliyetçi cephenin afl›r› faflist söylemleri karfl›s›nda AKP’nin liberal söylemleri, özellikle Kürt kitlesi baflta olmak üzere di¤er siyasi ve ‹slami gericili¤in etkisi alt›nda olan kesimler üzerinde belli ölçüde etkisi oldu. Erdo¤an’›n “MHP ile Ba¤›ms›zlar›n oldu¤u bir Meclis’te ortaya ç›kabilecek gerilimleri düflünün” içerikli aç›klamalar› yaln›z k›flk›rtma ifllevli de¤ildi, ayn› zamanda gerekçeleri farkl› da olsa “gerilimden” yana olmayan kesimleri etkilemeye dönük oldu¤u da aç›kt›r. Nitekim seçimlerden hemen sonra Erdo¤an “tek bayrak, tek millet, tek vatan” ›rkç› söylemini tekrarlam›flt›r. K›sacas› AKP’nin kazand›¤› bu seçim baflar›s› tek bir nedenle aç›klanamaz. Bu baflar›n›n temelinde emperyalistler ve komprador patron a¤alar›n bir kesiminin yan›s›ra, yukar›da sayd›¤›m›z di-
¤er tüm etmenlerle birleflme olgusu yat›yor.
CHP, MHP, DP, GP Görünen o ki; faflist ›rkç› söylemelerle propaganda yürüten bu partilerin içinde en kazançl› ç›kan MHP oldu. Asl›nda bu kendi içinde anlafl›l›r bir durumdur. Çünkü MHP’nin sicili bu faflist çizgide oldukça köklü, köklü oldu¤u kadar da kitleler nezdinde deflifre edilmifl durumdad›r. CHP’nin üzerindeki halkç› sis perdesinin da¤›lmas›, ›rkç›-floven kimli¤inin a盤a ç›kmas›, baflta Kürtler olmak üzere bu ›rkç›-floven kimli¤e itiraz› olan herkes bu partiye oy vermekten vazgeçti. CHP ›rkç›-floven kimli¤iyle yürüttü¤ü tüm propagandalara ra¤men bu kesim ve bu kesimin etki alan›nda olan kesimlerde oy almas›n› baflaramad›. Yani asl› (MHP) varken, karikatürüne oy ç›kmad› milliyetçi-floven kesimlerden. Yine Kemalistlerin yaratmaya çal›flt›¤› laik-fleriat çat›flmas› da sand›kta CHP’ye yaramad›. “Il›ml› ‹slam” çizgisi, “dindar cumhurbaflkan›” söylemleri, laik Cumhuriyet söyleminden daha bask›n ç›kt›. Anlafl›lan o ki; geri kitleler dahi Kemalistlerin göstermeye çal›flt›¤› fleriat öcüsüne inanmamaktad›r.
DTP kazand› m›? Bu soruya evet demek gerçeklere gözümüzü kapamakt›r. Gerçek olan flu ki; DTP Meclis’te bir grup kurmas›na ra¤men uzun dönemden beri bafllayan çözülme, DTP’de epeyce güç kayb›na neden olmufltur. Bu durumu DTP’ye yön veren çizgiden ayr› ele al›p de¤erlendirmek, baflar›s›zl›¤›n kayna¤›na-gerçek nedenlerine inememekle efl anlaml›d›r. Seçim sonuçlar›ndan sonra bu cephede yap›lan de¤erlendirmelere bakt›¤›m›zda bu baflar›s›zl›¤›n nedenini d›fl faktörlerde arayan kalemlerin say›s›n›n hayli çok olmas› oldukça düflündürücüdür. Bu yaklafl›m oldukça yüzeysel ve tarihi tecrübelerden ö¤renmeden de yoksundur. fiöyle bir haf›zalar›m›z› yoklayal›m; baflta Diyarbak›r olmak üzere birçok Kürt ilinde küçümsenemeyecek derecede oy kayb›na u¤rayan DTP’nin, önceki seçimlerde u¤rad›¤› bask› bugünden daha m› azd›? Aç›k olan flu ki; daha önceki genel ve yerel seçimlerde DTP’nin önceli olan partilerin üzerinde bask›lar daha da yo¤undu. O zaman da t›pk› bugün oldu¤u gibi, bölgede kazanma ihtimali olan karfl› devrimci parti ve adaylar› destekleme tutumunda, karfl› devrimci güçlerle ortak bir pratik tutum söz konusuydu. Ama tüm kuflatmalara ve engellemelere ra¤men bugünden daha fazla oy al›n›yorsa, burada durup düflünmek gerekmektedir. Bu konuda Özgür Politika yazar› G. Aslan’›n 25.07.2007 tarihli de¤erlendirme yaz›s›nda ortaya koydu¤u düflünceler tart›flmaya de¤erdir; “Bu seçimler aç›k bir biçimde göstermifltir ki Türkiye’ye ekonomik olarak entegre olmufl Kürtler çat›flma istememekte, aksine uzlaflma aramaktad›rlar. Bat›’da yaflayan Kürtler kendi ç›karlar›n› korumak amac›yla sistem partilerine yönelmekte, onlar üzerinden sistemde kendilerine bir yer edinmek istemektedirler. AKP’ye de bu amaçla yönelmektedirler. Çat›flmalar onlar›n ç›karlar›n› ve konumlar›n› riske att›¤› için bundan
uzak durmaya çal›flmaktad›rlar. Kürdistan’da ise toplumsal çürüme, siyasete de sirayet etmifl olan yozlaflma ve çeteleflme had safhadad›r. Kürdistan art›k zaten Amerika’y› and›rmaktad›r. Yoksulluk ve yoksunluk artmakta, uyuflturucu ticareti ve fuhufl yayg›nlaflmaktad›r. Savafl›n uzam›fl olmas›n›n yaratt›¤› bir çürüme, b›kk›nl›k, huzursuzluk ve karamsarl›k vard›r. Kürtler art›k pek de anlam› kalmam›fl çat›flmalar›n ve çat›flmalarla birlikte ve hayli a¤›rlaflm›fl olan ve alt›nda ezildikleri gündelik hayata dair s›k›nt›lar›n›n son bulmas›n› istiyorlar. Toplumsal çöküflün sonucu olarak din faktörü önem kazan›yor. Bölgede dinci e¤ilim yükseliyor. Do¤al olarak bu durum da AKP’ye yar›yor.” Bu de¤erlendirmeler ›fl›¤›nda baz› sorulara yan›t aramam›z gerekir. Birincisi; “Türkiye’ye ekonomik olarak entegre olmufl Kürtler” neden 1991 ve sonraki genel ve yerel seçimlerde bu gelene¤in temsilcilerine oy verdiler de, flimdi vermiyorlar? Dahas› zorla göç ettirilen Kürt halk›n›n ‹stanbul ve Çukurova bölgesinde hangi koflullar alt›nda yaflad›¤› bilinmektedir. Gerçek olan flu ki; yazar›n alt›n› çizdi¤i bu tabloyu yaratan, tek tarafl› olarak sürdürülen “Demokratik Cumhuriyet” eksenli bar›fl projesidir. Bu proje çözümün de¤il, çözümsüzlü¤ün projesidir. Ve bu karfl›l›¤› olmayan projenin kitlelerin bilincinde yaratt›¤›-yarataca¤› y›k›m gün geçtikçe artacakt›r. Nitekim seçimler öncesinde de bu politikan›n yaratt›¤› y›k›mlar belli oranda görüldü¤ü içindir ki; yaln›z savunma içerikli de¤il, sald›r› içerikli eylemler de h›z kazanmaya bafllad›. Yaflanan baflar›s›zl›¤›n esas nedenini burada aramak gerekir.
Seçimlere kat›l›m düzeyi ve boykot tavr› üzerine… Seçimlere kat›l›m bir önceki seçime oranla daha yüksek oldu. Ki geliflmenin bu yönde olaca¤› önceden de belli oranda öngörülmüfltü. Faflist partiler aras›nda yürütülen gerilim siyaseti, yani yarat›lan laik, anti-laik tart›flmas›, Cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinden dolay› yap›lan “ma¤duriyet” ve “Cumhuriyetinize sahip ç›k›n” vb. propagandalar›, kitlelerin sand›k bafl›na gitmesinde etkili oldu. Diyebiliriz ki; seçime kat›lan tüm burjuva partilerin ortaklaflt›klar› tek bir nokta vard›; o da “vatandafll›k görevi” diyerek kitlelere sand›k bafl›na gitmeleri için yap›lan ça¤r›lard›, ki egemen s›n›flar›n›n kiral›k kalemflorlar›n›n, görsel medyan›n bu yönde yapt›klar› yo¤un propagandalar›n etkisi de asla küçümsenmemelidir. Tüm bunlara ra¤men sand›k bafl›na gitmeyen ve geçersiz say›lan (ki geçersiz oylar›n bir bölümü yanl›fl kullan›lan oylard›r) oylar muhalefet partisinin oylar›na eflit düzeydedir. Dolay›s›yla bu küçümsenecek bir rakam de¤ildir. Bir önceki seçimlere göre kat›l›m›n yüksek olmas›n› kitlelerin parlamentoya duydu¤u güvensizli¤in güvene dönüfltü¤ü fleklinde yorumlamak tek kelimeyle yaflanan tablodan yanl›fl sonuç ç›karmakt›r. Bu tablo bize gösteriyor ki, kitlelerin parlamentoya karfl› ne kadar güvensizlikleri geliflirse geliflsin ortaya alternatif bir devrimci seçenek konulmad›¤› müddetçe bu ve benzeri pratik sonuçlar yaflanacakt›r. Bu bir. ‹kincisi, sand›k bafl›na gitmeyen milyonlar esas olarak iradi olarak yürütülen boykot ve bofl oy kullanma yönlü propagandalar›n sonucu de¤il, bilakis milyonlar›n pratik tecrübelerinin bir sonucudur. Bu önemsenmelidir.
3
80
S›n›fsal Yaklaflfl››m NE PARLAMENTO NE REFORM‹ZM NE DE TESL‹M‹YET! KURTULUfi ELLER‹M‹ZDE, KURTULUfi DEVR‹MDED‹R! Faflist düzen partileri Anti-demokratik bir yap›ya sahip seçim ve siyasi partiler yasalar›n›n çizdi¤i ve biçimlendirdi¤i çerçevede kotar›lan 22 Temmuz seçimleri; halktan yana çizgi sahibi bütün çevrelere karfl› her türlü k›s›tlay›c› ve engelleyici tutum/ifllemin haz›rl›k ve uygulama safhas›nda pratiklefltirildi¤i ve olanaklar›n eflitsiz kullan›ld›¤› koflullarda yap›lm›flt›r. Belli bafll› hakim s›n›f partilerinin, göreceli farkl›l›klar arz etmekle beraber, büyük bütçelerle haz›rland›¤› bu yar›fl›n hiçbir biçimde adilli¤inden söz edilemez. Oy pusulalar›nda düzenleme yap›lmas›, 764 ba¤›ms›z aday›n (2002’de 190 kifliydi) türemesi –baz›lar›n›n isim benzerlikleri dikkat çekici(!)-, gümrük oylar›n›n ba¤›ms›zlar için geçerli olmamas›, bas›n-yay›n propaganda olanaklar›nda adaletsizlik, sand›klarda bask› ve usulsüzlükler –oy iptalleri-, genel tabloyu etkilemesi bir yana özellikle birkaç yüz veya bin oy farkla neticelenen örneklerde (Hakkari, Mersin, Adana, Urfa, Antep, A¤r›, ‹zmir vd.) bariz roller oynam›flt›r. AKP karfl›s›nda hükümet olma iddias› tafl›yan ciddi bir alternatifin bulunmad›¤› koflullarda, laikçilerle girilen kap›flman›n yol açt›¤› sorunlar iyi biçimde kullan›lm›fl (askere tepkiden çok c.baflkanl›¤› ma¤duriyeti); merkezi ve yerel yönetimlerin çok yönlü olanaklar›n›n seferber edilmesinin yan› s›ra, para, g›da ve temizlik malzemesi, oyuncak, yakacak vb. yard›m kampanyalar› da yürütülerek kendi potansiyelleri elde tutulabilmifl (KÖYDES projesine son iki y›lda aktar›lan 4.2 milyar YTL ile 30 bine yak›n köyde su, yol vd. altyap› çal›flmalar›; seçimin hemen öncesinde köylüye 5 milyar YTL tutar›nda “geciken” ödemeler; TOK‹ konut da¤›t›m kampanyalar›; Mart-Temmuz 2007 döneminde 1.884.539 aileye 417.3 bin ton ücretsiz kömür da¤›t›m›); merkez sa¤ diye tabir edilen DYP (% 4) ile ANAP’›n (% 5)’lik kay›plar› ile “bin umut” adaylar› d›fl›ndaki DTP renkli potansiyel de yedeklenerek (DTP’nin toplamdaki kayb› % 2 oran›na denk gelen 700 bindir; AKP sadece Diyarbak›r’da oylar›n› üç kat art›rm›fl, bölge genelinde ise 24 puanl›k ilerleme göstermifltir), oy oran›nda 12 puan› aflan art›fl elde edilmifltir. GP’nin 4 puanl›k oy kayb› da belli oranda AKP’nin hanesine yaz›labilecektir (baflta ‹zmir olmak üzere bat›daki oy kaymas›). CHP’nin, DSP’nin aç›k SHP’nin z›mni deste¤iyle yola koyuldu¤u flartlarda, önceden iltihak eden YTP faktörü de hesaba kat›lacak olursa, eldeki mevcut oran› dahi koruyamad›¤› görülmektedir. Muhalefet olman›n avantajlar›n› kullanamamas› ve AKP’nin yakalad›¤› baflar› çerçevesinde ba-
k›ld›¤›nda, 36 ilde milletvekili ç›karamayan CHP’nin a¤›r bir yenilgiye u¤rad›¤› aç›kt›r. C.baflkanl›¤› dalafl›nda TSK ve Anayasa Mahkemesi’nin yard›m›yla ilk raundu kazanmak amac›yla yürütülen, milyonluk “oya tahvil” mitingleri ise kardefl parti MHP’nin daha çok ifline yaram›flt›r. Seçim sonuçlar›n›n en çok tart›fl›lan mevzusu haline gelen CHP’nin durumu; Baykal ve flürekâs›ndan öte, yeni sürece ayak uyduramayan “eski”nin can çekiflme nöbetleri olarak okunmal›d›r. Yeni politikalar üretememek, gerçek manada sol/sosyal demokrat olamamak ba¤lam›nda dile getirilen hususlar, CHP aç›s›ndan ancak s›n›f›na hizmette “ yenilenememe” bak›m›ndan anlam tafl›yabilecektir. Her ne kadar “tek bafl›na iktidar” slogan›yla kampanya yürütmüfl olsa da MHP’nin % 14.28 oy elde ederek 2002’ye göre 3.9 puan art›flla baraj› aflmas›, ilerlemeye karfl›l›k gelmektedir. Ne var ki merkezi olarak yürütülen ›rkç›-flovenist kampanyadan nasiplenmenin ve bu linç rüzgar›yla yelken fliflirmenin ancak bu kadar getirisi olabilmifltir. MHP, parlamento d›fl› muhalefet konumuyla, kendisi için elveriflli say›labilecek iklimden yararlanamam›flt›r. “fieriat tehlikesine” karfl› tasarlanan “cumhuriyet koalisyonu” çerçevesindeki CHP=MHP kampanyas› da olmasa, baraj sorunu bile yaflanabilece¤i ortaya ç›km›flt›r. Baflta D(Y)P ile ANAP olmak üzere SP, GP vd. hâkim s›n›f partileri için bu seçimlerde ortaya ç›kan görüntü, tükenme/erime sürecinin h›z kazand›¤›d›r. Bunlar›n erime süreci ile AKP’nin kaydetti¤i geliflme oran›, belli ölçülerde do¤ru orant›ya sahiptir. Bu partilerin taban› bak›m›ndan, kitlelerin genel e¤ilimi ve tercihi, istikrar ad›na “güçlü” olandan yana tecelli etmifl bulunmaktad›r.
Emperyalistler do¤ru ata oynad› ve kazand› Karfl›-devrim cephesi bak›m›ndan öncelikle alt› çizilmesi gereken husus, AKP’de siyasi temsilini bulan ABD ve AB ile ülke içinde TÜS‹AD ve para-medyan›n daha aktif deste¤iyle yol alan kli¤in, CHP-MHP ekseninde temsil edilen ve merkezi devlet organizasyonunda köklü bir gücü elinde bulunduran Kemalist klik ile çat›flmas›nda, yeni güç ve mevzi elde etmesidir. Hemen flu nokta belirtilmelidir ki, emperyalistler ve ufla¤› s›n›flar›n bir kli¤e verdi¤i deste¤i di¤erinden esirgiyor oluflu bu kesimlerin s›n›fsal niteliklerini de¤ifltiren bir olgu de¤ildir. Emperyalistlerin çok yönlü plan ve projelerine göre uflaklar›/iflbirlikçileri aras›nda tercihte bulunmas› pek tabii oldu¤u kadar, bu durumda ço¤u kez dengeleri gözeten bir tutum içerisinde olduklar› da bilinmektedir.
10-23 Ağustos 2007 T.C tarihinde, tek partili sürecin sonlar›ndan itibaren farkl› emperyalistlerin dalafllar› neticesinde yaflanan klik çat›flmalar› ön plana geçmiflse de, bu durumun sürekli bir hal almad›¤›, ayn› emperyalist çevrelerin birden fazla temsilcisinin “iktidar” (ranttan pay kapma olarak da okunabilir) kavgas›n›n tayin edici bir boyut kazanmas›yla görülebilmifltir. Bu durum, kimilerinin “kolektif emperyalizm” tan›mlamas›yla ultra-emperyalizmin versiyonu olarak ileri sürdü¤ü tezlere uygun biçimdeki yap›sal de¤iflime karfl›l›k gelmemekle beraber; ABD, AB, Japon, Rus, Çin vd. sermayesinin bir dizi ülkedeki hem bar›fl›k hem çat›fl›k konumunun “sürdürülebilir/uyumlu” bir hal ald›¤› gerçe¤inden de soyutlanamaz. ABD emperyalizminin güç kazanmas› ve inisiyatifi ele geçiren bir konumda hem ekonomik hem de siyasi alanda sald›rganlaflmas›yla birlikte, ço¤u durumda di¤er emperyalistleri yedekledi¤i bir sürecin içerisinden geçilmektedir. Rus sosyal-emperyalizminin form de¤ifltirerek kan kaybetti¤i 1990’l› y›llardan itibaren geliflen bu süreçte, ABD önderli¤inde yürütülen çok yönlü kampanya ve operasyonlar›n yar›-sömürgelere yans›yan sonuçlar› aras›nda say›lmas› gereken bu durumun “geçici” oldu¤u unutulmamal›d›r. Kapitalizmin karakteri, hiçbir emperyalist gücün bir di¤erine tabiiyeti ve boyun e¤me pozisyonuna ilelebet katlanmas›na izin vermez. Çeflitli gruplar, birlikler, paktlar fleklinde oluflan bölgesel ve uluslararas› ittifaklar, mevcut çat›flman›n ciddiyeti ve fliddetine delil teflkil etti¤i oranda, “siper kazma” faaliyeti olarak da okunmal›d›r. Seçimlerin ertesinden bafllayarak bat›l› emperyalistlerin devlet sözcüleri eliyle duyurduklar› takdir ve sevincin, belli bafll› yay›n organlar›ndaki (The Times, The Independent, Financial Times, Los Angeles Times, Guardian) 24 Temmuz tarihli baflyaz›larda ifade edildi¤i üzere, oturdu¤u zemin; AKP’nin misyonuna uygun biçimde yol almak için “büyük bir oran ile ald›¤› vize” esprisi üzerine kuruludur. “Reformist” ve de “›l›ml› islam” modelinin temsilcisi olarak tan›mlanan AKP/Erdo¤an’›n ordu ve laikçi kesim karfl›s›ndaki “zaferi”nin Ortado¤u’ya yönelik hesaplar çerçevesinde tafl›d›¤› öneme yap›lan vurgular›, yeniden yap›lanma hamlesinin devam›na iliflkin tavsiye ve hesaplar›n tart›fl›ld›¤› ifadeler izlemektedir: “Müslüman dünyan›n en ileri demokrasisi ve ekonomisinin süregiden modernleflmesi.” (The Wall Street Journal, Baflyaz›, 24.07); “Mükemmel bir sonuç.” (Le Monde, Baflyaz›, 26.07); “Ortado¤u’da demokrasi ve ›l›ml› ‹slam hedefleri bak›m›ndan, Türkiye’de düzenlenen genel seçimler ekmek, su gibi ihtiyaç duyulan bir aflama olarak görülmeli.” (The Washington Post, Baflyaz›, 27.07)
‹t dalafl› as›l flimdi bafll›yor ABD ve AB’ye biat etme ve IMF önünde secdeye gelme konusunda hiçbir ayk›r› sesin -esasl› itiraz›n- ç›kmad›¤› hâkim s›n›flar cephesinde, seçim raundunu kaybeden ya da umdu¤unu bulamayanlar›n dalafl› b›rakma gibi bir durumlar› olamayaca¤› kesinse de, düfltükleri kroke durumdan yararlanmak isteyecek galiplerin, AKP eliyle kal›-
c› mevzilere yönelik ad›mlar atmaya kalk›flaca¤› da bir o kadar kesindir. C.baflkanl›¤›, konuya iliflkin sembolik de¤eri ve ifllevi yüksek bir makam iken, anayasada yap›lacak kritik baz› de¤iflimler ise as›l alan› oluflturmaktad›r. Di¤er bir dizi konunun “Kürt Sorunu”nu da paranteze alacak bir genifllik kazanmas› için, daha fazla zamana ihtiyaç oldu¤u görülmelidir. Nitekim taraflar› temsilen sahne alan aktörlerin, seçimler yap›lmam›flças›na, kald›klar› yerden benzer söylemler tutturmas› ile “mevzi savafl›”n›n sürmekte oldu¤u gözlenebilmektedir. Gül’ün adayl›¤›nda ›srar ile Baykal’›n “gerginlik ve çat›flma” yollamal› sözleri ve Büyükan›t’›n “12 Nisan’daki sözümüzün arkas›nday›z” beyanat›, bu çerçevede okunmal›d›r. Kürt oylar›n› toplamada hat›r› say›l›r bir ilerleme kaydeden AKP’nin; meclise “çözüm gücü” olma hevesi içerisinde oturan DTP ile -efendileri emperyalistlere ait formüller çerçevesinde- gelifltirece¤i çözümlerin mevcut statükoya yedirilmesi, bu dönemin süresini belirleyici yegane faktördür. Bu ifllemin ne kadar sanc›l› ve gergin bir atmosfer yarataca¤›n› öngörmek için kâhin olmak gerekmez. Ayn› zamanda, sorunun gerçek manada çözümüne iliflkin esasl› ad›mlar›n hiçbir zaman at›lamayacak olmas›n›n, konuyu meclis d›fl›ndaki gerçek platformuna tafl›rd›¤› oranda, gerek AKP gerekse de DTP aç›s›ndan çok daha zorlu bir sürecin bafllayaca¤› öngörülmelidir. Meclisin aç›l›fl-yemin (o yemini sindirmek de baflka bir sorun!) gününde MHP ile DTP aras›nda yaflanan ve pek de flafl›rt›c› olarak karfl›lanmamas› gereken komplimanlar (tokalaflma, alk›fllama), her iki partinin de birbirini “anlad›klar›n›” gösterdi¤i kadar, “çözümün rengi” ile ilgili de ipucu verir mahiyettedir. AKP’nin önemli bir oy oran› elde ederek sa¤lad›¤› baflar›da, “alternatifsiz” bir konumda olmas› ciddi bir a¤›rl›k teflkil etmifltir. Son iki y›la girilirken ABD ve AB’li emperyalistler nezdinde önemli oranda prestij ve itibar kayb›na u¤rayan AKP’nin, gerek ülke gerekse de bölgede yaflananlar karfl›s›nda tak›nd›¤› tutumla yeniden ata¤a geçmesi çok kolay olmam›flt›r. AKP’nin seçimlerde yararland›¤› “alternatifsizlik” faktörü, emperyalistlerin amaç ve hedeflerine uygunluk bak›m›ndan da ifllev görmüfltür. Bütün eksi ve eksikliklerine karfl›n AKP’yle devam karar›n›n önce uluslararas› sonra da “yerli” sermaye bak›m›ndan anlam ifade etmesi, öncelikle ekonomik alanda izlenen politikalardan kaynakl›d›r. Bu konuda sermaye ad›na elde edilen “baflar›” (bir dizi parametrede mesafe al›nmas›), halka indirilen bir boyut tafl›m›yorsa da, özellikle önceki dönemin ard›ndan (2001 krizi) “istikrar” olarak okutulabilmifltir.Cüneyt Zapsu’ya “deli¤e süpürmeyin, kullan›n” sözleri sarf ettirecek derecede durumu sorgulanan bir konumdan (bunda, 1 Mart tezkeresi ile bafllayan krizden itibaren, bölgede etkisiz kalma ve AB sürecini iyi biçimde yürütememe durumlar› bafll›ca role sahiptir) s›yr›lmas›n›n ard›ndan, içeride ve d›flar›da ataca¤› ad›mlar ile “kaderi” çizilecek olan AKP; 22 Temmuz’un getirilerini iyi biçimde de¤erlendirmek zorundad›r. ➟
5
80
10-23 Ağustos 2007
“Özellefltirmenin hedefi iflçi s›n›f› ve de¤erleridir!”
Atilay Ayçin THY Anonim Ortakl›¤› ve Teknik A.fi.’de toplam 11.500 çal›flan ad›na Hava-‹fl Sendikas› ile THY yönetimi aras›nda yürütülen Toplu ‹fl Sözleflme süreci devam ediyor. THY’nin özellefltirilmesi sonucunda yüzde 5’i özel sektöre sat›lm›fl durumda. THY yönetiminin yar›s› sermayeyi temsil ederken THY yönetiminin iki üyesi uluslararas› sermaye ad›na yöneticilik yap›yor. fiu anda THY patronlar› ile sendika aras›ndaki görüflmeler t›kanm›fl durumda. Sendika, iflyerlerine grev kararlar› asarak, talepleri kabul edilmez ise greve ç›kaca¤›n› dile getiriyor. Grev karar›n›n as›lmas›ndan sonra 60 günlük yasal bir süre bulunuyor. Patronlar çal›flanlar üzerinde bask› kurarak iflyerlerinde grev oylamas› yapman›n haz›rl›klar›n› yap›yor. Hukuksal olarak grev oylamas›n› sendika veya çal›flanlar›n iste¤i üzerine yapmak gerekiyor. Ancak THY yönetimi çal›flanlar› tehdit ederek sendikan›n ald›¤› grev karar›n› oylamaya zorlad›. Grev
oylamas›n›n sonucunda çal›flan say›s›n›n yar›s›ndan bir fazlas›n›n evet oyu ç›karsa sendika greve gidecek ve böylece yeni bir süreç bafllayacak. Grev oylamas›ndan hay›r sonucu ç›karsa sendika yönetimle masaya oturarak uzlaflmay› veya Yüksek Hakem Kurulu’na gitmeyi düflünüyor. Sendika ile THY yönetimi aras›nda uzlaflma sa¤lanamayan maddeler aras›nda ücret maddesi, yan ödemeler, günlük çal›flma ve dinlenme süreleri, havada görev yapan çal›flanlar›n dinlenme süreleri bulunuyor. Sözleflmeli statüde bulunan çal›flanlar›n sosyal haklar›nda y›ll›k ve mazeret izinlerinin eflitlemelerin sa¤lanmas› gibi toplam 30 madde üzerinde anlaflma henüz sa¤lanabilmifl de¤il. fiu an gelinen noktada sendika 6 ayl›k zaman dilimlerine uygun ücret art›fl› talep ederken, patron y›ll›k öneriyor. Hava-‹fl Sendikas› birinci alt› aya yüzde 23.9 talep ederken, THY birinci y›l için yüzde 10 diyor. THY’nin tamamen özel sektör anlay›fl› ile yönetildi¤ini ve sendikas›zlaflt›rman›n sa¤lanmaya çal›fl›ld›¤› söyleyen sendika, uluslararas› otoritelerin belirledi¤i standartlar›n uygulanmas›n› istiyor. Çok h›zl› bir flekilde büyüyen ve önemli bir geçmifle ve birikime sahip THY’nin artan yükü çal›flanlar›n s›rt›na yükleniyor. Yeni istihdam sa¤lanm›yor. Çal›flanlar daha fazla çal›flmalar›na ra¤men ücretlerinde ve sosyal haklar›nda herhangi bir art›fl söz konusu olmuyor. Ayn› e¤itime ve birikime sahip çal›flanlar aras›nda ücret farkl›l›klar› yaflan›yor. AKP’nin atad›¤› yöneticiler THY’de kadrolaflman›n ad›mlar›n› at›yor. Sendika toplu ifl sözleflmesini bu tür sorunlar›n da tart›fl›ld›¤› bir süreç olarak örgütle-
Emekçinin Gündemi Nehirler, özgürlü¤üne kavuflacak! ‹flçi s›n›f›n›n öz örgütlülükleri olan ve proletarya partileri için ise iflçi s›n›f›yla kendisi aras›nda volan kay›fllar› olan sendikalar, geçmiflten günümüze kadar birçok de¤iflim ve geliflmeler yaflayarak gelmifltir. Bu özelliklerine ra¤men bir önceki say›m›zda da ifade etti¤imiz üzere sendikalar›n ve özelde de sendika yönetimlerinin içinde bulunduklar› durum iflçi s›n›f›n›n mücadelesinden uzak bir seyir izlemektedir. Günümüz koflullar› sendikalar›n kendili¤inden ortaya ç›kt›¤› kapitalizmin olgunlaflma döneminden farkl›d›r. Sendikalar›n ilk ortaya ç›kt›¤› koflullarda s›n›fsal çeliflkilerin özü yeterince ortaya ç›kmam›flt›. Di¤er bir deyiflle iflçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesini hedeflemesi gerekti¤ini ortaya koyan Marksizm ideolojisi ve bunu gerçeklefltirmeye çal›flan proletarya partileri yoktu. Kapitalizmin olgunlaflma sürecinde ortaya ç›kan sendikalar, esas olarak ücretlerin iyilefltirmesi ve iflçiler aras›ndaki rekabetin azalt›lmas› amac›ndayd›. Proletaryan›n kendisiyle birlikte bütün s›n›flar› ortadan kald›rmas›n›n mücadelesini veren Marksizm’in ortaya ç›k›fl›yla birlikte sendikalar›n bu yaklafl›mlar› afl›lm›flt›r. Sendikalar Marksizm ortaya ç›kt›ktan sonra art›k sa-
dece iflçiler aras›ndaki rekabetin azalt›lmas› ve ücretlerin iyilefltirilmesini amaçlamakla yetinemez. Sendikalar bundan sonra iflçilerin egemen s›n›flara karfl› yürüttükleri s›n›f mücadelesinin önemli araçlar› olarak ele al›nmaya bafllanm›flt›r. Bu yaklafl›m benimsendi¤i oranda sendikalar s›n›f mücadelesinin geliflmesine, ileriye tafl›nmas›na yol açm›flt›r. Elbette sendikalar s›n›f mücadelesini etkin yürütmenin bir arac›d›r ancak en önemli arac› de¤ildir. S›n›f mücadelesini yürütmenin en baflat ve olmazsa olmaz arac› proletarya partisidir. Ancak sendikalar proletarya partisinin iflçi s›n›f›n› bilinçlendirmek ve örgütlemek di¤er bir deyiflle iflçi s›n›f›n› s›n›f mücadelesine kanalize etmek için kullanaca¤› önemli bir alan olmaktad›r. Bu alan› ne kadar iyi kullanabilirse s›n›f mücadelesinin geliflim seyrini h›zland›rmak da o derece mümkün olacakt›r. Marksizm’in ortaya ç›k›fl›yla birlikte sendikalara biçilen misyon nas›l ki de¤iflmiflse egemen s›n›flar›n da sendikalara yaklafl›m› da de¤iflmifltir. ‹flçilerin örgütlenmesinin önüne geçmek için burjuvazi her türlü yöntemi uygulam›flt›r/uygulamaktad›r. Son y›llarda ise bafl›n› emperyalist bur-
meye çal›fl›yor. THY ile Hava-‹fl Sendikas› aras›nda devam eden ve kamuoyunda da yank› bulan geliflmelerle ilgili olarak Hava-‹fl Genel Baflkan› Atilay Ayçin gazetemize flunlar› söyledi:
Okyanusta küçük bir damla... - Genel anlamda özellefltirmelerle ilgili ne düflünüyorsunuz? - Türkiye’de özellefltirmeye karfl› isyan bayra¤›n› ilk açan sendikad›r Hava-‹fl. Bunun çok uzun y›llar mücadelesini verdik. Biz, özellefltirmeler Türkiye’de tart›fl›lmaya baflland›¤›ndan beri özellefltirmeye iflçi sendikalar›n›n karfl› olmak veya olmamak gibi bir tutumlar›n›n olamayaca¤› mutlaka karfl› durmalar› gerekti¤ini söylemifltik. Hatta cepheden karfl› durulmas› gerekti¤ini söyledik. Yeniden yap›land›r›lan dünyan›n vazgeçilmez ayaklar›ndan bir tanesiydi özellefltirme. Hedefi iflçi s›n›f› ve de¤erleriydi, kazan›mlar›yd›. S›n›fsal kimli¤ini bitirmeye dönük ciddi bir sald›r›yd›. Ama allanm›fl pullanm›fl, içi yap›c› laflarla doldurulmufl bir biçimde geldi karfl›m›za. Zarar eden kurulufllar›n sat›lmas›yd› özellefltirme, devletin s›rt›ndaki kamburlar›n giderilmesiydi, yat›r›m›n farkl› alanlara aktar›laca¤›yd›! Verginin, sermayenin tabana yayg›nlaflt›r›lmas›yd›! Yeni istihdam alanlar›n›n aç›lmas›yd›! Türkiye’nin ça¤dafllaflmas›yd›! Dünyada esen ça¤dafllaflma rüzgârlar›ndan Türkiye’nin yelkenlerini doldurmas› gibi masumane bir görüntü ile sunuldu. As›l sald›r› ise bunun arkas›ndayd›. Sendika olarak “bunun karfl›s›nda durmak gerekli mi, de¤il mi?” diye tart›flmaya bafllad›¤›m›zda
juvazinin çekti¤i egemen s›n›flar sendikalar›n gerekliliklerini yitirdi¤ini içeren bir propagandaya giriflmifltir. Tüm bunlar iflçi s›n›f›n› daha fazla sömürme, iktidar mücadelesinde yeni mevziler kazanmay› amaç edinen söylemlerden öte bir fley ifade etmemektedir. Zira burjuvaziyle proletarya aras›ndaki çeliflkiler oldu¤u gibi durman›n ötesinde daha da güçlenmifltir. Çeliflki devam etti¤ine göre bu çeliflkinin ortaya ç›kard›¤› araçlar da var olmak zorundad›r. Sendikalar dün oldu¤u gibi bugün de iflçi s›n›f›n›n ekonomik, demokratik ve siyasal mücadelesinde önemli bir araç olma misyonunu korumaktad›r. Sonuç olarak flunu diyebiliriz ki sendikal mücadelenin geliflmesi için güçlü ve bilinçli bir mücadele flartt›r. Aksi taktirde sendikalar gerilemeye devam edecektir. Her olay ve olgunun içinde bulundu¤u çeliflkileri a盤a ç›karmak ve bunlardan bafl çeliflkiyi yakalamak ve bu bafl çeliflkinin çözümü için u¤raflmak MLM’lerin izlemesi gereken yoldur. ‹flçi s›n›f› ve sendikalar›n içinde bulundu¤u durumda bafl çeliflki politik yaklafl›m ve ideolojik durufltaki gerilik olmaktad›r. Bunun düzeltilmesi dostlar›n ve düflmanlar›n netlefltirilmesi ileriye do¤ru at›lacak ad›m› sa¤layacakt›r. S›n›fsal bak›fl› iflçi s›n›f› içinde hakim hale getirmek esas görevimiz olmal›d›r. Yukar›daki belirlemelerimizin veya çeliflkilerin çözümlenmesi, iflbirlikçi, uzlaflmac› ve reformist sendikal yöneticilerden beklemek demirin 1 santigrat derecede erimesini beklemek gibi bir fleydir. Sorunun nedeni olan unsurlar›n sorunu çözmesi beklenemez. Bu soru-
kaybetmifl say›yorduk kendimizi. Çünkü özellefltirme bir s›n›f› topyekûn imha etme anlam›nda ortaya ç›km›fl. Buna karfl› ç›kman›n bedeli çok a¤›rd›. Uzun soluklu bir mücadeleydi. “Özellefltirmeyi kabullenmek, ne modeli olursa yandafl› olal›m, ne modeli olursa karfl› ç›kal›m” gibi tart›flmalar yürütüldü. Ben hat›rl›yorum baz› sendikac›lar “‹ngiltere’deki gibi olursa hay›r diyelim, ‹talya’daki gibi olursa evet diyelim” gibi tart›flmalar yürüttü. Sorun sadece özellefltirilen iflyerindeki sendikan›n sorunu gibi alg›land›. Sustukça s›ran›n bize gelece¤i görülemedi. Bugün Türk-‹fl’in toplu sözleflmeli iflçi say›s› 300 bine düfltü. Bizim bu konudaki kararl›¤›m›z devam edecek. THY özellefltirildi, bu andan itibaren buna karfl› durmak mümkün de¤il. THY çal›flanlar› özellefltirme furyas›na karfl› sendikal› kalman›n gerekli oldu¤unun bilincinde, gereklerini de yerine getiriyor. Erdo¤an’›n sözleri bas›na yans›yan bir söylem. Ancak mevcut durumda herhangi bir de¤ifliklik yok. Yönetim grev oylamas› için bask› yapmaya devam ediyor. Baflbakan’›n söylemi insanlar› rehavete sürüklemek için söylenmifltir. Bu bizim kendi özel sorunumuz de¤il sadece. Hava-‹fl’te 11 bin 500 kiflinin verdi¤i bu mücadele ayn› zamanda ülkemizdeki sendikal hareketin içine girdi¤i durumdan ç›kmaya hizmet etsin istiyoruz. Çünkü sendikalar büyük bir ç›kmaz içinde, önemli bir güven sorunu yaflan›yor. Sendikalar muhalif ba¤›ms›z yap›lar›n› savunmak zorundad›r. Okyanusta küçücük bir damla oluflturmaya çal›fl›yoruz. (‹stanbul)
nun çözümü proletarya partisinin geliflmesi, iflçiler ve di¤er emekçiler içinde yayg›nlaflmas› di¤er bir deyiflle iflçi s›n›f› ve di¤er emekçilere önderlik etme kapasitesini yükseltmesiyle mümkündür. Bunun içindir ki bugünden bafllayarak s›n›f bilinçli proleterler iflçi s›n›f› ve di¤er emekçiler içinde yürüttükleri mücadelede yukar›da ortaya koydu¤umuz bafl çeliflkinin çözümü do¤rultusunda hareket etmelidir. Sendikal mücadelede ya da iflçi s›n›f› ve di¤er emekçiler içindeki mücadelede politik yaklafl›mlar›n düzeltilmesi ve ideolojik duruflun proleter ideoloji seviyesine ç›kar›lmas› bizi hedefimize ulaflt›racakt›r. Kullanabilece¤imiz bütün olanaklar› a盤a ç›kararak yozlaflm›fl sendika yöneticilerin gerçekliklerini deflifre etmeli, iflçi s›n›f›n›n ve di¤er emekçilerin gerçek dostlar›n›n devrimci ve komünistler oldu¤unu göstermeliyiz. ‹deolojik ve politik mücadeleyi ön plana ç›kar›rken iflçi s›n›f›n› tabandan örgütleme mücadelesi içinde olunmal›d›r. ‹deolojik ve politik mücadeleye, örgütlenme süreci efllik etmedi¤i takdirde yap›lan çal›flmalar›n kal›c›laflmas› ya da hedefe ulaflmas› mümkün de¤ildir. ‹flçi s›n›f› içinde sistemleflmifl ve yo¤unlafl›lm›fl bir mücadele meyvesini vermekte gecikmeyecektir. Bu sadece iyi niyetsel bir ifade de¤ildir. ‹flçi s›n›f›n›n yaflad›¤› çeliflkilerin oluflturdu¤u potansiyelin büyüklü¤ünün görülmesinin bir sonucudur. Unutmayal›m ki yata¤›nda güçlü akan bir nehrin önüne kurulan barajlar flöyle ya da böyle afl›lacakt›r. Yata¤›nda güçlü akan iflçi nehrinin önüne faflizmin kurdu¤u barajlar y›k›lacak ve nehir özgürlü¤üne kavuflacakt›r.
6
10-23 Ağustos 2007
80
Deri iflflç çileri patronlar›n sald›r›s›na karflfl›› direniflflt te TEKEL iflflççisi T‹S imzalad› Birçok iflkolunda aylardan beri süren T‹S görüflmelerinden biri de son bir ayd›r, geçti¤imiz y›llarda özellefltirme sald›r›lar›na maruz kalan ve çal›flanlar›n aylar süren direniflleriyle uzun süre gündemdeki yerini koruyan TEKEL’de yürütülmekteydi. Türk‹fl’e ba¤l› Tek G›da-‹fl Sendikas› ile TEKEL aras›nda bir ayd›r yürütülen T‹S görüflmeleri geçti¤imiz günlerde TEKEL Genel Müdürlü¤ü’nde yap›lan imza töreni ile tamamland›. Yap›lan anlaflma, 3 Anonim fiirketi ve bunlara ba¤l› 7 Ambalaj Fabrikas›, 56 Yaprak ‹flletme Müdürlü¤ü, 39 Baflmüdürlük ile 15 bini aflk›n iflçiyi kaps›yor. T‹S sözleflmesine göre iflçi ücretleri yüzde 10.97’de oran›nda artt›. ‹mza töreninde konuflan Tek G›da-‹fl Baflkan› Mustafa Türker, imzalad›klar› T‹S’in kendileri aç›s›ndan tatmin edici oldu¤unu ifade etti. (H. Merkezi)
TÜMT‹S Toplu ‹fl Sözleflflm mesi’ni ‹mzalad› TÜMT‹S yapt›¤› yaz›l› bir aç›klamayla ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana, Mersin, Bursa, Gaziantep, Konya, Kayseri, Eskiflehir, Bal›kesir, Band›rma, Antalya ve Elaz›¤’da toplu ifl sözleflmesini baflar›yla tamamlad›¤›n› aç›klad›. Yap›lan aç›klamada T‹S teklif tasar›lar›n› üyeleriyle yap›lan toplant›larda ve anket çal›flmalar› sonucunda iflçilerin iradesi ile belirlendi¤ini, T‹S görüflmelerine iflyeri temsilcilerinin de kat›larak görüfl ve önerilerini dile getirdi¤ini belirten TÜMT‹S Merkez Yönetim Kurulu, imzalanan T‹S’le % 25-14 oran›nda, görece düflük ücretlerde ise % 26-20 oran›nda art›fl sa¤lad›klar›n› aç›klad›lar. Yine biri tam ayl›k ücret tutar›nda dört adet ikramiye uygulamas›n›n oldu¤u iflyerlerinde uygulaman›n devam etti¤ini, olmayan yerlerde ise iki-üç, baz› iflyerlerinde ise 4 adet ikramiye kazand›klar›n› fazla çal›flma ücretlerinin % 100 zaml› ödenmesinin kararlaflt›r›ld›¤›n› y›ll›k ücretli iznin ise çal›flma süresine bak›lmaks›z›n 30 gün olarak devam edilmesine karar verildi¤i belirtildi. Yap›lan aç›klamada ayr›ca 8 Mart’›n tüm kad›n üyeler için ücretli izin günü, 1 May›s’›n ise tüm üyeler için ücretli izin günü olmas› kararlaflt›r›ld›¤› T‹S’te patronun T‹S’in herhangi bir maddesinde ihlali durumunda iflçilerin “çal›flmama”, “ifl durdurma” haklar› oldu¤u, eflit say›da iflçi ve iflveren temsilcisinden oluflan disiplin kurulu karar› olmadan hiçbir iflçinin ifl akdinin feshedilemeyece¤i, demokratik haklar›n korundu¤u, sosyal haklarda da ayn› oranda art›fllar elde ettiklerini belirttiler. (H. Merkezi)
Tuzla Organize Bölgesi’nde faaliyet sürdüren deri patronlar›n›n, deri iflçilerine dönük, gerekçesiz iflten ç›karma, çal›flanlar›n kazan›lm›fl haklar›n› gasp etme ve de özellikle sendikas›zlaflt›rma sald›r›lar› sürüyor. Deri iflçilerine dönük en son sendikas›zlaflt›rma sald›r›s›n›n yafland›¤› yer ise Derkafon Deri Fabrikas›. Burada çal›flan iflçilerin birkaç ay önce bafllatt›klar› sendikalaflma çal›flmas›, örgütlenme faaliyetini ö¤renen patronun sendikaya üye olan iflçileri iflten ç›karmas›n› getirmifl. 21 Temmuz günü iflten ç›kar›lan 14 deri iflçisi ise, kendilerine imzalat›lmak istenen iflten ç›k›fl belgesini imzalamayarak, direnifle geçmifller. Fabrikan›n karfl›s›ndaki direnifl yerinde gidip görüfltü¤ümüz iflçiler durumlar›n› flöyle aktar›yorlar: “Derkafon, 20’si kadrolu, toplam 35 kiflinin çal›flt›¤› bir iflyeri. Burada çal›flan herkes, en az 4-10 y›ld›r, hatta kimileri 14-20 y›ld›r bu fabrikan›n iflçisi. Ancak hiç kimse k⤛t üzerinde bu kadar uzun süreli çal›fl›yor görünmüyor, çünkü sürekli flirket de¤iflikli¤i ve iflçilere girdiç›kt› yap›l›yor. Böylece birçok hakk›m›z gasp edilmifl oluyor. Biz iki ay önce sendika getirmek üzere çal›flmalara bafllad›k. Bunu duyan patron, bizi kap›n›n önüne koydu ve bu arada bize ç›k›fl k⤛d› imzalatmak istedi, ama biz imzalamad›k. Çünkü biz çal›flmak istiyoruz, ancak örgütlü çal›flmak istiyoruz. Örgütsüz oldu¤umuz için hiçbir hakk›m›z› alam›yoruz. Biz bu direnifli sonuna kadar sürdürmeye kararl›y›z, tazminat al›p gitmeyi de¤il, içerde çal›flmay› istiyoruz. Tüm kamuoyuna ça¤r›m›z, direniflimizin desteklenmesidir.” Direniflteki iflçilerle sohbet ederken, ço¤u-
nun evli ve çocuklu oldu¤unu ö¤reniyoruz. Birço¤unun efli iflsizmifl. Ya da zaten tek kifli çal›fl›yormufl evde. O da iflten ç›kar›l›nca, zorlu günler kap›ya dayanm›fl. Son sözlerini sordu¤umuz iflçilerin yan›t› “Çal›flan herkes örgütlü olsun, haklar›n› alana kadar mücadele etsin. Yaflas›n Tuzla direniflimiz” oluyor.
Hak talebi “sat›l›k” pankart›yla karfl›lan›yor Derkafon’un d›fl›nda direniflte olan baflka deri iflçilerinin de oldu¤unu ö¤reniyoruz. Duman Deri’de çal›flan iflçiler bunlar. Duman Deri’nin bulundu¤u yere geldi¤imizde fabrika önünde, yerde oturan iflçilerle karfl›lafl›yoruz. Selamlaflman›n ard›ndan, direnifllerine dair konuflmaya bafll›yoruz. Birçok iflyerinde yaflanan, örgütsüzlefltirme sald›r›lar›n›n yan› s›ra, bir dizi hak gasp›n›n, burada da yafland›¤›n› ö¤reniyoruz.
Direnifle geçme nedenleri ise, 2.5 ayl›k zorunlu ücretsiz iznin ard›ndan, “fabrika kapanacak” bahanesiyle, iflbafl› yapt›r›lmayarak, iflten ç›kar›lmalar›. fiöyle anlat›yor direniflteki bir iflçi: “Patron bizi kand›rd›. 1 A¤ustos’ta iflbafl› yapacakt›k, ancak geldi¤imizde iflbafl› yapt›r›lmad›. ‹çerdeki haklar›m›z› istedik, onlar da verilmedi” dedi. Burada ç›k›fl nedeni sendikalaflma de¤il, çünkü iflçiler, iflyerinin uzun y›llard›r sendikal› oldu¤unu, ancak patronun her hak almaya dönük giriflimi, fabrikay› kapatma tehdidiyle karfl›lad›¤›n› söylüyorlar. Her dönem oldu¤u gibi, fabrikan›n parmakl›klar›na “sat›l›k” pankart› asm›fl patron. ‹flçiler çok kararl› olduklar›n› ifade ediyorlar. Sigortalar› bazen iki-üç ay yatmasa da, maafllar›n› almakta zorlansalar da, koflullar›n düzelmesi için mücadelelerini sürdüreceklerini ve bu direniflin kazan›mla bitece¤ini söylüyorlar. (Kartal)
Genel-‹fl Sendikas› Genel Baflflk kan› Mahmut Seren yaflfla am›n› yitirdi
D‹SK’e ba¤l› Genel-‹fl Sendikas› Genel Baflkan› Mahmut Seren 28 Temmuz 2007 sabah› geçirdi¤i bir kalp krizi sonucu yaflam›n› yitirdi. 1955 y›l›nda do¤an Mahmut Seren, 1979 y›l›nda Gazi Üniversitesi Mesleki E¤itim Fakültesi ‹fl ve Teknik E¤itimi Bölümü’nü bitirdi. Çeflitli kurumlarda ve belediyede iflçi olarak çal›flan Seren 1992 y›l›nda Ge-
nel-‹fl Diyarbak›r fiube Baflkan›¤›’na seçildi. Bir süre Genel-‹fl Diyarbak›r 8. Bölge fiube Yönetim Kurulu üyeli¤i de yapan Seren, 1998 y›l›nda Genel-‹fl Ola¤anüstü Genel Kurulu’nda Genel Yönetim Kurulu’na seçilerek E¤itim Daire Baflkanl›¤› görevini üstlendi. 20-21 May›s 2000 tarihinde yap›lan Ola¤an Genel Kurul’da yeniden Genel Yönetim Kurulu’na seçildi. E¤itim Daire Baflkanl›¤› görevini yürüttükten bir süre sonra Genel Sekreterlik görevine getirildi. Genel-‹fl Genel Baflkan› ‹smail Hakk› Önal’›n vefat›n›n ard›ndan 6 Eylül 2002 tarihinde yap›lan görev da¤›l›m›nda, Genel Baflkanl›¤a getirildi. Mahmut Seren, 4-6 Haziran 2004 tarihinde toplanan 12. D‹SK Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu üyeli¤ine seçilerek, D‹SK Genel Baflkan Vekilli¤i görevine getirildi. Mahmut Seren’in cenazesi 29 Temmuz Pazar günü Genel-‹fl Genel Merkezi önünde yap›lan, KESK, TMMOB ve birçok parti ve kurum yöneticilerinin ve Genel-‹fl Sendikas›’n›n birçok flube yönetici ve üyesinin kat›ld›¤› bir törenin ard›ndan, Ankara, Cebeci Asri Mezarl›¤›’nda topra¤a verildi. (H. Merkezi)
Direnen TÜMT‹S üyeleri kazand› TÜMT‹S taraf›ndan yap›lan yaz›l› bir aç›klamaya göre 4 Mart 2007 tarihinde Gaziantep’te sendikaya üye olduklar› gerekçesiyle iflten at›lan 38 Kevser Turizm iflçisinin 16 Temmuz 2007 iflbafl› yapt›klar› belirtildi. Aç›klamada yaklafl›k 102 gündür süren direniflin iflçilerin iflbafl› yapmas›yla kazan›mla sonuçland›¤›n› belirten TÜMT‹S, direniflin sonucunda ayr›ca halen çal›flmakta olan TÜMT‹S üyelerini sürekli 15-20 gün aksat›lan ücretlerinin ödendi¤ini, yazl›k elbise sipariflleri verildi¤ini ve paso taksitlerinin üç taksitte ödenmesini sa¤lad›klar›n› belirttiler. Yap›lan aç›klamada “yaflad›¤›m›z bu koflullarda iflten ç›kar›lan iflçilerin tekrar ifle bafllamalar›, ücret ve di¤er haklar›n verilmesi, iflyerinde sendikas›z iflçi kalmamas›, hem Sendikam›z, hem de ülkemiz iflçi s›n›f› aç›s›ndan oldukça önemli bir geliflmedir” diyen TÜMT‹S direnifl boyunca yanlar›nda olan demokratik kitle örgütleriyle, sendikalara dayan›flmalar›ndan dolay› teflekkür ettiklerini belirtti. (H. Merkezi)
7
80
10-23 Ağustos 2007
Hayvanc›l›kta Hayvanc›l›kta destek destek zengin zengin köylüler köylüleree Türkiye’de hayvansal üretimin geliflmesi ve et fiyatlar›n›n ucuzlayabilmesi için en baflta desteklerin art›r›lmas› ve altyap› yat›r›mlar›n›n yap›lmas› gereklidir. Yine e¤er mevcut hayvan varl›¤› hastal›kl› ise, buna karfl› mücadelenin öne al›nmas›, bunun için s›n›r kaçakç›l›¤›n›n engellenmesi ve hastal›klarla mücadeleye ayr›lan kayna¤›n art›r›lmas› gerekmektedir. Peki AKP hükümeti ne yapm›flt›r ve yapmaktad›r? Geçmiflte, bu alanda stratejik nitelikte iki kurumun; YEMSAN ve EBK’n›n özellefltirildi¤ini, birçok kuruluflun da özellefltirme kapsam›na al›nd›¤›n› biliyoruz. Fakat yap›lanlar› anlamak için bu y›l aç›klanan destekleme fiyatlar›na bakmak da yeterlidir. Dam›zl›k düve ve belgeli hayvan bafl›na 550, dam›zl›k sertifikal› hayvan bafl›na 275 YTL destek verilece¤i aç›klanm›fl durumdad›r. Süt deste¤inde, litre bafl›na ödenen 3 Ykr’lik destekte bir de¤ifliklik yap›lmazken, hastal›k bulunmayan iflletmelere litre bafl›na 1.5 Ykr daha fazla destek ödemesi yap›lacakm›fl. Belirtilen bu rakamlar›n ne anlama geldi¤i, hayvan üreticilerince iyi bilinmektedir. Fakat rakamlardan öte; 28 ilde destek prim oranlar›n›n de¤ifltirilmedi¤ine, tüm destek bütçesinde s›n›rl› bir art›fl oldu¤una bakarsak gerçekte yaflanacaklar› da daha net görebiliriz. Bu konularda son dönemin belki de en çarp›c› örne¤ini ise Süleyman Demirel aç›klad›. Avrupa’n›n hayvanc›l›k için bütçesinden 45 milyar Euro sübvansiyon ay›rd›¤›n›, Avrupa’daki bir ine¤in günlük 2 dolar sübvansiyon ald›¤›n› belirten Demirel, Avrupal› ine¤in dünyada günlük 2 dolar›n alt›nda bir fiyatla yaflamaya mecbur olan 2 milyar insandan daha fazla kazand›¤›n› söylüyor. Bu çarp›c› gerçek de aç›klanan destek oranlar›yla ülke üreticisinin nas›l bir ç›kmaza sürüklendi¤ini göstermesi bak›m›ndan dikkate de¤erdir. AB’nin sadece süt üretimi için verdi¤i destek (2.627.000.0000 Euro) Türkiye’nin tar›m ve hayvanc›l›¤a ay›rd›¤› bütçeye yak›n bir miktarda bulunuyor. Gazetemizin önceki say›s›nda yer verdi¤imiz, “Zehirli gölet kapat›l›yor” bafll›kl› haberde, Uflak’›n Eflme ilçesinde faaliyet gösteren K›fllada¤ Alt›n Madeni’nin, ‹nay köylülerinin verdi¤i ›srarl› ve örgütlü mücadele sonucunda, Dan›fltay 6. Dairesi’nin verdi¤i karar do¤rultusunda 1 ay içerisinde kapat›laca¤› belirtiliyordu. Verilen bu karara ra¤men yaflanan onca örnekten (Bergama, F›rt›na Vadisi vb.) biliyoruz ki, söz konusu olan çok uluslu flirketlerin ve yerli iflbirlikçilerin ç›karlar› olunca, dolay›s›yla “devletin yüksek menfaatleri” söz konusu olunca yarg› kararlar› yok say›labiliyor. Bu nedenle madenin kapat›lmas› yönlü verilen karara ra¤men, karar›n uygulanmamas› veya hile yoluyla iptal edilmesi gibi bir durumun yaflanma ihtimali bir hayli yüksek. Yap›lan resmi aç›klamada, K›fllada¤ Alt›n Madeni’nin 20 A¤ustos’ta kapat›laca¤› netleflti. Madenin sahibi Kanadal› Eldorado Gold flirketi taraf›ndan yap›lan yaz›l› aç›klamada, Çevre Bakanl›¤›’n›n mahkeme karar› do¤rultusunda haz›rlad›¤› yaz› üzerine madenin 30 gün içerisinde, 20 A¤ustos’a kadar kapat›laca¤› belirtildi. Ancak aç›klamada yer alan, “madenin en k›sa zamanda yeniden aç›lmas› için çaba sarf edecekleri” vurgusu ile “madenimizin geçi-
lere ya p› l›y or ! kö ylü lere De st ek ler ze ng in
Zengin üreticilere destek! Hayvanc›l›ktaki desteklere iliflkin, sat›r aralar›nda geçen önemli bir noktay› daha aç›kl›¤a kavuflturmak gerekmektedir. O da “verimli ve kaliteli” üretim yapanlara desteklerin daha fazla olaca¤›n›n belirtilmesidir. Hat›rlayacak olursak, ayn› nitelikteki bir aç›klama bitkisel üretime dair de yap›lm›fl, desteklenecek ürün ve bölgelerin belirlendi¤i, bu amaçla ülke topraklar›n›n 24 ana ve 80 tali havzaya ayr›ld›¤› belirtilmiflti. Bu durum, bitkisel veya hayvansal olsun, her iki alanda da tamamen emperyalist ç›karlara uygun olarak zengin köylülerin daha fazla desteklenece¤inin aç›klanmas›d›r. Geleneksel hayvan ›rklar›yla, ço¤unlukla meralara dayanan hayvansal üretim gerçeklefltiren, hastal›klarla mücadelede ise yeterli olana¤a sahip olamayan k›rsal alanlardaki (baflta T. Kürdistan›) yoksul köylülerin bu süreçten çok daha zararl› ç›kaca¤›n› söyleyebiliriz. Bugün Türkiye’de 10 milyon 69 bin büyükbafl, 31 milyon 580 bin de küçükbafl hayvan bulunmaktad›r. Toplam 11 milyon ton süt üretiminin ancak 3-4 milyon tonu sanayide iflleniyor. Toplam 850 bin ton olan et üretiminin ise sadece yar›s› (447 bin ton) kay›tl› durumda. Bakanl›¤›n çok yüksek dedi¤i et fiyatlar›, toptan fiyatlar olarak 5 y›l öncekiyle ayn›. Marketler eti üretici-
den 7 YTL’ye al›rken 16 YTL’ye sat›yorlar. Sütteki durum da bundan farks›z de¤ildir. Bu verilere bak›nca ülke üreticilerinin sadece emperyalist flirketler karfl›s›nda de¤il, yerli tüccar, sanayici ve marketler karfl›s›ndan da ne derece dezavantajl› koflullar alt›nda bulundu¤u görülüyor.
Hayvanc›l›ktaki gerileme göçü tetikliyor Ülkemizde hayvanc›l›¤›n önemli bir bölümü T. Kürdistan›’nda gerçeklefltiriliyor. Uygun iklim ve arazi koflullar› yan›nda di¤er tar›msal üretimlere yönelik alternatifleri çok s›n›rl› olan T. Kürdistan›, bahsetti¤imiz geliflmelerden etkilenen önemli bir bölgeyi kapsamaktad›r. Y›llard›r savafl nedeniyle hem bitkisel hem de hayvansal üretimi çökme noktas›na gelen T. Kürdistan›’nda flu anda da operasyonlar ve yayla yasaklar› nedeniyle üreticiler iflas etmekte veya çok büyük zararlara u¤ramaktad›r. Özellikle Erzurum, A¤r›, Kars gibi illerin ekonomisinin hayvanc›l›¤a dayand›¤›n› düflündü¤ümüzde, bu alanda yaflanan gerilemenin çok ciddi ekonomik sorunlar› ve göçü beraberinde getirece¤ini söyleyebiliriz. 1980’den bugüne Kars’ta de¤iflen hayvan say›lar›na bakt›¤›m›zda, bölgede hayvanc›l›kta yaflanan gerilemenin ne kadar büyük rakamlar› buldu¤unu görürüz. Kars’ta
Dir enen ‹nay köylüleri kazand›!
Ancak(!)... ci olarak kapat›lmas›” ve “mahkemenin uluslararas› teamüllere uygun olan flirketimiz lehine karar verece¤i ve madeni tekrar açaca¤›na olan inanc›m›z› koruyoruz” gibi ifadeler, Eldorado Gold ve yerli iflbirlikçilerinin siyanürlü alt›n aramas›ndan çevreye, do¤aya ve insana verece¤i zararlara ra¤men vazgeçmeyeceklerini gösteriyor. Yine bu zamana kadar (afla¤›da yer verece¤imiz örneklerden de çok rahat anlafl›lacakt›r) devlet ve devletin çeflitli kurumlar› da flirketin “umudunu” diri tutmas›na vesile olan pratiklere girmifltir. Ve yine madenin resmen aç›lmas› öncesin-
de, Eflme ilçesinde iki bine (2000) yak›n kifli zehirlenmiflti. Devletin verdi¤i resmi aç›klamaya göre; “Eflme ilçesinin içme suyu flebekesine kanalizasyon kar›flm›flt›.” (Oysa hastalar›n aras›nda o günlerde Eflme’ye hiç gelmeyen, su flebekesi olmayan köylerden insanlar da vard›.) ‹lçede adeta s›k›yönetim ilan edilmifl, doktorlar›n zehirlenme ile ilgili konuflmalar›, zehirlenme nedeni olarak, “siyanür”, “alt›n madeni” demeleri yasaklanm›flt›. ‹zmir-Bergama, Eflme, Sivrihisar Havran/Küçükdere Elele Hareketi üyelerinden oluflan uzman ekibin hastal›klar›n nedenini araflt›rmak için ald›¤› kan örneklerine, Eflme Kaymakam› taraf›ndan el konulmufltu. Ancak, hastalar›n gizli gizli verdikleri kan örneklerinde siyanür miktar› ola¤an›n çok üstünde ç›km›flt›. Yine, bu ciddi sorunu araflt›rmas› gereken Uflak Valisi, zehirlenme nedeninin siyanürden kaynakl› oldu¤u gerçe¤ini ortaya ç›karmaya çabalayan Elele Hareketi üyeleri için, yerel bir gazeteye verdi¤i demeçte, iddialar› yalanlayarak, “...bir tak›m hurafelerden yola ç›karak, t›p fakültesini bitirmifl doktorla-
1980’de büyükbafl hayvan say›s› 600 bin iken 360 bine, küçükbafl hayvan say›s› ise 1 milyon 600 bin iken 330 bine düflmüfltür. Ülkemizin sosyoekonomik yap›s›n›n bir sonucu olarak küçük üretim yayg›nd›r. 1980 sonras› hâkim s›n›flar›n uygulad›¤› politikalar küçük üretimi öldürmeye dönüktür, ki ülkemizdeki de¤iflimin önemli bir k›sm› bu eksenli yaflanmaktad›r. Tar›mda nas›l ki sözleflmeli çiftçilik ve büyük ölçekli üretim geliflmekteyse, hayvanc›l›kta da 100 büyükbafl ve üzeri ah›r say›s›nda ciddi bir art›fl var. Bu sektörde de kompradorlar›n yat›r›mlar›na tan›k olmaktay›z, baflta Koç Grubu’nun T. Kürdistan›’nda böyle yat›r›mlar› var. Böylesi büyük ölçekli üretimle küçük üreticilerin bafl etmesi mümkün de¤ildir, küçük üreticinin ayn› zamanda tefeci-tüccar›n insaf›na terk edilmiflli¤ini düflündü¤ümüzde ülkemiz hayvanc›l›¤›n› emperyalist tekeller ve kompradorlar›n öldürüldü¤ünü görürüz. Kürt ulusuna yönelik ekonomik-sosyal sald›r›lar› bir bütün düflündü¤ümüzde, bu sald›r›lar›n Terörle Mücadele Kanunu’nda karara ba¤land›¤›, yayla yasaklar›yla T. Kürdistan› hayvanc›l›¤›n›n bilinçli bir flekilde y›k›ma u¤rat›ld›¤›n› rahat bir flekilde anlafl›l›r. Özlüce hayvanc›l›k, hem emperyalist ülkelerin 1980 sonras› uygulad›¤› politikalarla ölüme terk ediliyor, hem de T. Kürdistan›’nda yürütülen savafl nedeniyle bölge halk›n› ekonomik olarak zay›flatmak amaçl› y›k›ma u¤rat›l›yor. Tüm di¤er bakanl›klarda oldu¤u gibi Tar›m Bakan› da emperyalistlerin memuru olarak görevini baflar›yla yap›yor. Özellikle T. Kürdistan›’nda, en yoksullar›n köylüler olmas›, köylülere yoksulluklar›n›n nedenlerini anlatarak onlar› yoksullu¤a mahkum edenlere karfl› örgütleme zemini oluflturuyor. S›n›f bilinçli proleterler bu gerçekli¤e paralel yaflanan gerçekleri halk›m›za anlatarak halk›m›z› yoksullu¤a mahkum edenlerin iktidar›n› y›kmak için örgütleme çal›flmalar›na h›z vermelidir.
r›n ellerine fl›r›nga alarak kafalar›na göre kan toplamalar› mant›¤a ve akla ayk›r›d›r...” demiflti. Durdurulmas›na karar verilen alt›n madeni iflletmesi geçen y›l 11 Temmuz’da AKP hükümetinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan› ile resmen aç›lm›fl ve Bakan Hilmi Güler aç›l›fl konuflmas›nda madenin aç›lmamas› için mücadele veren çevreciler ve yöre insanlar›n› kastederek, “Türkiye’nin alt›n merkezi olmas›n› istemeyen baz› çapulcu kesimler var, onlara pabuç b›rakmayaca¤›z” demiflti. ‹flte tek bafl›na bunlar bile bizlere alt›n madeninin tekrar aç›lmas› olas›l›¤›n›n yüksek oldu¤unu gösteriyor. ‹nayl›lar y›llard›r alanlarda, sokaklarda hayk›rd›lar, gün geldi kefen giydiler, gün geldi jandarma dipçi¤ini yediler ama mücadelelerinden vazgeçmediler, sonunda kazand›lar. Kazand›lar çünkü hakl› idiler, çünkü örgütlü idiler. Ama bu koflullarda elde edilen kazan›m›n kal›c›laflt›r›lmas› için bugün yine mücadele edilmesi, örgütlü hareket edilmesi gerekiyor. Çok uluslu emperyalist tekeller ve onlar›n ülkemizdeki iflbirlikçileri bofl durmayacakt›r. Bu talandan vazgeçmeyeceklerdir. Ki aç›klamalar› da bu yönlüdür. Bunun için mücadeleye her zamankinden daha çok sar›lmak gerekmektedir.
8
10-23 Ağustos 2007
HPG gerillas› sa¤ yakalan›p infaz edildi Sivas’›n ‹mranl› ‹lçesi ile Erzincan s›n›r› aras›nda bulunan k›rsal alanda 25 Temmuz’da TSK’n›n düzenledi¤i operasyonda ç›kan çat›flmada yaflam›n› yitiren 1974 Malatya do¤umlu Selahattin Eren’in cenazesi ailesi taraf›ndan Sivas’taki Cumhuriyet Araflt›rma Hastanesi morgundan 28 Temmuz’da al›nd›. Eren’in cenazesinin y›kanmas› s›ras›nda vücudundaki tüm izleri tek tek inceleyen Eren’in abisi Vahap Eren ve akrabas› Vahap ‹nce, “Cenazeyi görünce normal bir çat›flma olmad›¤› hemen anlafl›l›yor. Eren’in yak›ndan kalbinin tam üzerine alt alta iki kurflun s›k›lm›fl. Yani çat›flma s›ras›nda bir insan› kalbinin tam üzerinden hem de iki kurflunla vurman›n imkân› yoktur. Bir de kurflun izleri yak›n mesafenin izleri, bunu anlayabiliyoruz” dedi. Eren ve ‹nce, en dikkat çekici noktan›n Selahattin Eren’in bile¤indeki kelepçe izi oldu¤unu belirterek, flunlar› ifade ettiler: “‹ki bile¤i de ba¤lanm›fl ve muhtemelen sürüklenmifl. Çünkü iki bile¤inin de derisi soyulmufl ve izler var. Bir de kafas›n›n üzerinde sert bir maddeyle vuruldu¤u belli olan izler var. Yani bizim tahminiz çat›flmada aya¤›ndan ald›¤› kurflun sonras› kaçamad› ve yakaland›. Daha sonra da tam kalbine iki kurflun s›k›ld› ve öldürüldü.” (H. Merkezi)
Türkiye Kür distan›’ndaki sald›r›lar pr otesto edildi! 21 Temmuz 2007 tarihinde Türkiye Kürdistan›’nda devam eden sald›r›lara karfl› Frankfurt flehrinde yaklafl›k 200 üzerinde kitle bir araya geldi. Yürüyüflü örgütleyen Mezopotamya Kültür Merkezi pankart açarak eylemi bafllatt›. Pankart›n üzerinde Almanca “Kürdistan’da Savafla Son” yaz›yordu. Dövizlerde de Almanca ve Türkçe “Diyalog yerine Türkiye savafl› sürdürüyor”, “Savafl de¤il bar›fl istiyoruz”, “Abdullah Öcalan’a özgürlük”, “Bar›fl›n zehirlenmesine izin vermeyin” vb. yaz›l›yd›. Mitingde AG‹F ve AT‹K faaliyetçileri de yer ald›. Miting alk›fllarla, z›lg›tlarla ve sloganlar at›larak bitirildi.
80
Demokrasi mi kazand›? Eli kalem tutan herkesin, politikan›n fluras›nda veya buras›nda duran tüm kesimlerin har›l har›l seçim de¤erlendirmesi yapt›¤› bu günlerde; gündemin de¤iflmez maddesi, Kürt Ulusal Sorunu’na ve onunla ilintili gündem maddelerine yaklafl›m üzerinden “Seçimin tart›flmas›z galibi demokrasinin(!)” ne menem bir fley oldu¤una k›saca bakmak gerekmektedir. Bu çerçevede seçim öncesi atmosfer birkaç cümleyle özetlenebilir. Hat›rlanaca¤› gibi “Ne mutlu Türküm diyene!” anlay›fl›n› benimsemeyenler TC’nin düflman› ilan edilmiflti. Irak Kürdistan›’na dönük askeri operasyon, “Geçici Güvenlik Bölgesi” ad› alt›nda T. Kürdistan›’nda kimi bölgelerde uygulanan OHAL ile halk›n yaflam› çekilmez hale getirilmekle kalmam›fl, zapturapt alt›na al›nm›flt›. DTP’li adaylar “teröristlerin temsilcileri” gösterilerek aç›k hedef haline getirilmifl, DTP’nin seçimlere ba¤›ms›z adaylarla girece¤ini aç›klamas›yla ba¤›ms›z adaylar birleflik oy pusulas›nda birlefltirilmiflti. Hakim s›n›flar›n temsilcisi partilerin birbirlerine ip atarak “al da sen idam et” demeye varan, A. Öcalan’a yönelik bu sald›r›lar da esas›nda
perspektifini benimsemesine ra¤men önleri kesilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bunun ilk ad›m› Sebahat Tuncel’in yarg›lanmas›n›n devam ettirilmesiyle at›ld›. Her ne kadar mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde geliflen bir durum olsa da gerek konunun burjuva bas›nda ifllenifl flekli gerekse de egemen s›n›flar›n bu “yasal” durumu Demoklesin k›l›c› gibi DTP’li milletvekillerinin üzerinde salland›rma yaklafl›m› manidard›r. Keza di¤er DTP’li milletvekillerinin de benzer davalar› vard›r. Yine do¤al olan› yap›p Kürt ulusuna aidiyetlerini belirtmek için milletvekili bilgi formunu doldururken “bildi¤iniz yabanc› diller” bölümüne Türkçe yazan 19 milletvekilinin biyografileri TBMM yönetimi taraf›ndan internette yay›nlanmad› ki, bu Kürt ulusunun varl›¤›n› kabul dahi etmemenin do¤al bir sonucuydu. fiimdiye kadar aktard›¤›m›z örnekler e¤er yeterli gelmediyse Türk hakim s›n›flar›n›n “demokrasisinin” t›pk› ba¤›ms›z adaylar›n ifllerini zorlaflt›rmak için bir günde yasalarla onaylayabilmesin-
r›n› “görev süreniz doldu” diyerek reddetmiflken böylesi canh›rafl çal›flmas›n›n nedeni nedir? ‹lk akla gelen A. Öcalan’la görüflülmesinin engellenmesi. Fakat yap›lan düzenleme bunu aflar nitelikte. Yeni yönetmeli¤e göre milletvekilleri “suç ve suçluyu övmek” gibi “düflünce suçu” addedilen maddelerden tutuklu veya hükümlü olanlarla da görüflemeyecek. Kuflkusuz buradan F tipi gerçe¤inin, siyasi tutsaklar›n yaflam koflullar›n›n, yaflanan hak gasplar›n›n, dahas› insan onuruna ayk›r› her türlü uygulaman›n gizlenmeye çal›fl›lmas› gibi bir sonuç ç›kar›labilir. Fakat dikkat edilmesi gereken nokta yasal olarak “güvence alt›na al›nan” haklar›n (bu milletvekillerinin hakk› bile olsa) yine “yasal yollarla” birden uçup gidebilece¤i gerçe¤idir. Faflizmin demokrasisi bu kadar oluyor demek ki! Yine bir nüans olarak daha önce böyle bir düzenlemeye hiç ihtiyaç duyulmayacak bir Meclis gerçekli¤ine sahip olunmas› da manidard›r. Egemen s›n›flar›n “demokrasisi”, “demokratik siyaset” anlay›fl› budur. Yar›n Mec-
Faflfliizmin maskesi iflflllevini gören parlamentonun kürsüsünden mücadele sloganlar›n›n hayk›r›lmas›na, sistemin teflflh hir edilmesine ilkesel olarak karflfl›› olmad›¤›m›z biliniyor. Fakat bu kürsünün “çözüm yeri” olarak gösterilmesine, halk›m›z›n bunca somut göstergeye ra¤men aldat›lmas›n›n karflfl››s›nda tüm benli¤imizle durmal›y›z. Kürt ulusuna yönelik izlenen sald›r› politikas›n›n bir ürünü olarak ortaya ç›kt›. DTP’lilere aç›lan soruflturma ve tutuklamalar da bu süreç de daha yo¤un olarak ortaya ç›kt›. fiovenizm ve ›rkç›l›k had safhaya ulaflt›r›ld›. Bu tabloya ra¤men ülkemizde “demokrasi ç›tas›” o kadar düflüktür ki tek bafl›na ba¤›ms›z adaylar›n Meclis’e girmesi kimi kesimler taraf›ndan “Türk demokrasisinin kazan›m›” olarak görülebilmekte, seçimlerin ard›ndan hemen hemen her kesimin ortaklaflt›¤› nokta “demokrasinin kazand›¤›”(!) olabilmektedir. Yine de ideolojilerinin do¤al bir sonucu olarak siyasal perspektifleri önünde yaratt›klar› perdeye s›k› s›k›ya sar›lanlara, inatla bu tabloyu görmek istemeyenlere “demokrasinin kazand›¤›”(!) seçimler sonras›ndan bir kolaj sunal›m: DTP’li milletvekillerinin legal siyaset yapma
deki pervas›zl›¤›n›n son örne¤ini görelim; Adalet Bakanl›¤› milletvekillerinin tutuklu ve hükümlülerle görüflmesi ile ilgili yönetmelikte de¤iflikli¤e giderek siyasi tutsaklarla görüflülmesini engellemifltir. Eski yönetmeli¤e göre milletvekilleri tutuklu ve hükümlülerle bir s›n›rlama olmaks›z›n görüflebiliyordu. Yeni yönetmeli¤e göre ise siyasi tutsaklarla görüflmeleri engellendi. Ancak Meclis’in ilgili komisyonu ve bu komisyonun üyeleri taraf›ndan bu komisyonun karar› ve görevi çerçevesinde milletvekilleri hapishaneleri ziyaret edebilecek. Alelacele yap›lan bu yönetmelik de¤iflikli¤inin do¤rudan DTP’nin destekledi¤i ba¤›ms›z adaylar›n siyasi tutsaklarla görüflmesini engellemek için yap›ld›¤› çok aç›k. Hepi topu 22 tane milletvekilinin siyasi tutsaklarla görüflmesini engellemek için üstelik henüz Sezer mevcut hükümetin çeflitli atamala-
lis’te grup kurmak için yeter say› s›rf DTP grup kurmas›n diye yukar› çekilirse hiç flafl›rmamal›y›z. Ya da DTP’lilerin davalar› bahane edilerek birer birer hapishanelere gönderilirse de flafl›rmamal›y›z. Faflizmin maskesi ifllevini gören parlamentonun kürsüsünden mücadele sloganlar›n›n hayk›r›lmas›na, sistemin teflhir edilmesine ilkesel olarak karfl› olmad›¤›m›z biliniyor. Fakat bu kürsünün “çözüm yeri” olarak gösterilmesine, halk›m›z›n bunca somut göstergeye ra¤men aldat›lmas›n›n karfl›s›nda tüm benli¤imizle durmal›y›z. Her f›rsatta egemen s›n›flar›n uygulamalar›n› teflhir etmeli ve çözümün, halk›m›z›n Proletarya Partisi önderli¤inde mücadele etmesi oldu¤unu vurgulamal›y›z. Halk›m›za güvenmeli, do¤ru politikan›n kazanaca¤›na inanc›m›z› her zaman diri tutmal›y›z.
‹ran Kürt gazeteciler e idam cezas› ver di ‹ran’da Abdülvahhap Bohimar ve Adnan Hasanpur isimli iki Kürt gazeteciye, “yasad›fl› örgüt mensubu olmak, ulusal güvenli¤i tehdit eden faaliyetlerde bulunma ve casusluk” suçlamalar› nedeniyle idam karar› verildi. ‹dam karar›n›n aç›klamas›ndan sonra ‹ran’›n verdi¤i idam karar›n› k›nayan, karar›n geri çekilmesi ve idam›n gerçeklefltirilmemesi için yap›lan aç›klamalar ve eylemler dünyan›n dört bir köflesinde sürüyor. ‹HD ‹stanbul fiubesi, ‹ran’›n Sine kentinde
‹ran ‹stihbarat Servisi taraf›ndan tutuklan ve yap›lan yarg›lama sonucunda, haklar›nda idam karar› verilen gazetecilerin idam edilme karar›n›n geri al›nmas› için, 2 A¤ustos Çarflamba günü Ca¤alo¤lu’da bulunan ‹ran Baflkonsulu¤u önünde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdi. Av. Eren Keskin taraf›ndan okunan aç›klamada; “‹slam Devrim Mahkemesi” taraf›ndan idam cezas› verilen ve yaklafl›k 8 ayd›r hapishanede tutulan iki Kürt gazetecinin ifl-
kence gördü¤ü ve iflkence tehdidi alt›nda, her türlü haktan yoksun olarak, idam karar›n› bekledi¤i belirtilerek, “son derece zalim ve insanl›k d›fl› ve yaflam hakk›n› ihlal eden bu durumu k›n›yoruz ve ‹ran’› bu nedenle protesto ediyoruz” denildi. Aç›klama iki Kürt gazeteci hakk›nda verilen idam karar›n›n derhal kald›r›lmas›, ‹ran anayasas›nda ve ceza yasas›nda reform yap›lmas› ve idam cezas›n›n bütünüyle kald›r›lmas› ça¤r›s› ile son buldu. (‹stanbul)
9
80
10-23 Ağustos 2007
Ve polis yetkisini kullan›yor...
Rakamlar iflkencenin artt›¤›n› gösteriyor! Patron-a¤a devletinin-sisteminin girdi¤i siyasi ve ekonomik kriz toplumsal alanda kendisini daha fazla emekçilere yönelik sosyal hak gasplar›, bask›, tehdit ve fliddet olarak gösteriyor. Soygun, talan, yozlaflma ve çürüme üzerine kurulu bu düzende devletin “suç ve suçlu ile mücadele” söylemine h›rs›zlar, uyuflturucu tüccarlar›, hortumcular, iflkenceciler vb. girmemektedir. Bu söylemden kastedilen aç›kt›r ki bu bozuk sistemin devam edip gitmesine karfl› mücadele eden devrimciler ve komünistler girmektedir. Dün bu iken bugün devlet için tehdit alg›lamas› “suç ve suçlu” hakk›n› arayan, talep eden ve savunan toplumun her kesimidir. Temmuz 2006’da Terörle Mücadele Kanunu’nda yap›lan de¤ifliklikle görece-nispeten 2-3 y›l da olsa azalan devlet teröründe yeniden büyük bir art›fl yaflanmaktad›r. Buna en son ç›kan-ç›kar›lan Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu da (PVSK) tuz biber ekmifltir. Kontr-gerilla güçlerince yap›lma olas›l›¤› güçlü olan Ankara Ulus’taki bombalama eyleminin hemen ard›ndan daha öncesinde defalarca faflist kolluk güçlerinin sözcülerince “suç ve suçlu ile mücadele edemiyoruz. Elimiz kolumuz ba¤l›. Elimiz güçlendirilmeli” yönlü istemleri do¤rultusunda son sürat ç›kar›lan PVSK ile devlet terörü yeni ma¤durlar yaratarak, büyümeye devam ediyor. Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf›’n›n (T‹HV) verilerine göre, 2007’nin ilk yar›s›nda gelen iflkence baflvurusu say›s› 266. Geçen y›l›n ilk alt› ay›na göre yüzde 40 art›fl var. Baflvurular›n 172’si 2007’de gerçekleflmifl olaylara iliflkin. T‹HV Genel Sekreteri Metin Bakkalc›, bu baflvurular›n önemli bir bölümünün resmi olmayan mekanlarda gerçekleflmifl oldu¤unu söyledi. ‹HD de 2007 Ocak-Haziran bilançosunda “Gözalt› Yerleri D›fl›nda ‹flkence ve Kötü Muamele” say›s›n› 68 olarak veriyor. T‹HV’in 2006’ya dair raporunda, tedavi merkezlerine baflvuran 54 kiflinin sokakta veya aç›k alanda, evde, araç içinde ve di¤er yerlerde iflkence gördü¤ü belirtilmekteydi. ‹HD’nin 2006 bilançosundaysa, “Resmi Gözalt› Yerleri D›fl›nda ‹flkence ve Kötü Muamele” say›s› 261.
rgisi ayat De H r ü g z tan Ö ürü araç d ü M i r Yaz›iflle at›ld› Özgür Hayat gazetesi ve % 52 Öfke dergisinin Sorumlu Yaz›iflleri Müdürü Sinan Tekpetek’i kaç›ran polisler, araç hareket halindeyken Tekpetek’i afla¤› att›. ‹ki kaburgas› k›r›lan ve vücudunda çok say›da çü-
klara da çocu ›n s a t r o e Sokak e iflkenc fliddet v
rük bulunan Tekpetek, konuyla ilgili ‹HD’de bir aç›klama yapt›. 26 Temmuz Perflembe günü, saat 23:30 civarlar›nda, kardeflinin nikah yeme¤inden dönerken, fiiflhane’de polis taraf›ndan durduruldu¤unu belirten Tekpetek, burada kimli¤inin al›n›p GBT’sine bak›ld›¤›n› söyledi. Tekpetek, bir süre sonra yan›na gelen ekip otosundaki polislerin kendisini zorla arac› bindirdiklerini belirterek, yaflad›klar› flu flekilde anlatt›: “Araban›n içinde vurmaya bafllayarak surlar›n bulundu¤u ücra bir yere götürdüler. Burada beni döven polislerin yan›na iki ekip otosu daha geldi. Toplam 10-11 polis küfürler ederek vurmaya devam ettiler. Ben ‘Vurmay›n, faili meçhul mü yapmaya çal›fl›yorsunuz?’ diye tepki gösterince, polisler cop, yumruk ve tekmelerle vurmay› sürdürdüler. Yüzüme yak›ndan biber gaz› s›kt›lar ve silah çekip tehdit ettiler. Bana hiç bir aç›klama yapmayan polisler tekrardan polis arac›na bindirerek, Karaköy’e yak›n bir yerde h›zla gitmekte olan araçtan afla¤›ya att›lar.” Tekpetek, polis arac›ndan at›ld›ktan sonra, kendisini toparlay›p hastaneye gitti¤ini belirterek, “Hastanede yap›lan muayenemde 2 kaburgam›n k›r›k oldu¤u ve vücudumun pek çok yerinde çürükler ve yaralar›n oldu¤u tespit edildi. 20 günlük ifl göremez raporu verildi” dedi.
Yeni Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ndan ald›¤› yetkiyi 18 yafl›ndan küçük çocuklar üzerinde deneyen polis, Yenibosna’da befl çocu¤u “kimlikleri olmad›¤›” için park›n ortas›nda dövdü. Karakolda bir buçuk saat iflkenceye maruz kalan ve hakarete u¤rayan yafllar› 15,16, 17 aras›nda de¤iflen çocuklara 17 Temmuz günü Sefa Hastanesi’nin yukar›s›ndaki parkta otururlarken Yunus ekipleri kimlik sordu, kimliklerinin olmamas› üzerine parka gelen 30’a yak›n polisle birlikte çocuklar› dövdü. Polisler çocuklar› 75. Y›l Polis Karakolu’na götürüp orada da dövdüler. ‹HD ‹stanbul fiubesi Koordinatörü fiaban Dayanan çocuklar›n ailelerinin ‹HD’ye baflvurdu¤unu, içlerinden bir çocu¤un Bak›rköy Devlet Hastanesi’nde olay›n ard›ndan üç gün tedavi gördü¤ünü aktard›. Dayanan, çocuklar›n “Polislerin kendilerini zorla polis arac›na bindirmeye çal›flt›¤›n›, o esnada güvenlik kuvvetlerinden birinin mala zarar verme suçu gerçekleflmifl gibi göstermek için polis arac›n›n cam›n› k›rd›¤›n› ve mala zarar verme suçundan çocuklar› al›p karakola götürdüklerini” anlatt›¤›n› aktard›. Çocuklar›n ifadesine göre Karakol baflkomiseri de kendilerine küfür etmifl ve “sizi gasptan, h›rs›zl›ktan, ya¤madan cezaevine sokaca¤›m. Hayat›n›z› bitirece¤im” deyip tehdit etmifl. Öte yandan çocuklar, çocuk flubesine teslim edileceklerine ayn› karakolun nezarethanesine at›lm›fllar ve polisler burada da iflkenceyi sürdürmüfller. Ard›ndan çocuklar Bahçelievler Çocuk Bürosu’na götürülmüfl. Çocuklar›n ifadesine göre nezarethanede yaklafl›k sekiz polis tekme ve yumruklarla çocuklar› dövmüfller. Çocuklar›n ailelerini aramalar›na izin verilmemifl.
i yg› veric a k r a ›l Sald›r ‹stanbul Barosu Baflkanl›¤›, geçti¤imiz günlerde Kad›köy’de akrabalar› ile otururken polis sald›r›s›na maruz kalan Av. Muammer Öz’e iliflkin bir yaz›l› aç›klama yapt›. Aç›klamada, Av. Muammer Öz’ün polis sald›r›s›na maruz kalmas› ile gelece¤e iliflkin kayg›lar›n artt›¤› vurgulan›rken, “Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasas›, daha TBMM Komisyonu’nda tart›fl›l›rken, tasar›n›n felsefi temellerinin yanl›fl örüldü¤üne iliflkin yapt›¤›m›z uyar›lar dikkate al›nmam›flt›r” denildi.
Çeteler bir kifliyi daha vurdu! 21 Temmuz günü ‹stanbul Zeytinburnu’nda Duygu Karatafl isimli bir bayan›n sokak çetecilerince kaç›r›lmas› ve daha sonras›nda silahla vurulmas› olay›na iliflkin olarak bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. 29 Temmuz Pazar günü ö¤len saatlerinde, Zeytinburnu Adliyesi önünde, TUDEF, DTP Zeytinburnu ilçe örgütü ve DHP’nin ortak organize etti¤i ve Duygu Karatafl’›n ailesi ve akrabalar› baflta olmak üzere çok say›da kiflinin kat›ld›¤› eylemde, yaflanan olay›n iç yüzünün a盤a ç›kar›lmas› istendi. Ayn› zamanda yap›lan eylemle sistemin göz yumdu¤u çeteleflme teflhir edilerek, halka çeteleflmeye ve yozlaflmaya karfl› örgütlenme ça¤r›s› yap›ld›. “Çetelere geçit vermeyece¤iz”, “Çeteler halka hesap verecek” vb. sloganlar›n at›ld›¤› bas›n aç›klamas›nda, sistemin içine düfltü¤ü ekonomik ve sosyal krizin faturas›n›n halk›m›zca a¤›r bir biçimde ödendi¤i belirtilerek, en son yaflanan olay›n da bu faturan›n bir kesitini içerdi¤i vurguland›. Zeytinburnu’nun uyuflturucu sat›fl› aç›s›ndan üs bölgesi haline geldi¤i belirtilerek, “Esrar, hap sat›fl› ve fuhufl mahallemizin sokaklar›na inmifl, çocuklar›m›z daha küçük yaflta bu batakl›kla yüzyüze gelmifl durumda. Ayn› zamanda sistem taraf›ndan gençlerimizin bu çetelerin a¤lar›na düflürülmesine göz yumularak, imkânlar sa¤lanmaktad›r” denildi. Aç›klaman›n devam›nda, “Yozlaflma ve yabanc›laflman›n ancak örgütlenme ve mücadele ile afl›labilir” denilerek, emekçi halk›n örgütlü olmas›, haklar›n› meflru demokratik bir zeminde aramas› durumunda, sokak çetelerinin oluflmas›na ve çocuklar›n›n zehirlemelerine izin vermeyebilece¤i vurguland›. Aç›klama “sorunun afl›lmas› ve çocuklar›m›z›n zehirlenip, ölmemesi için çetelere karfl› tüm halk›m›z gelece¤ine sahip ç›karak, birlikte hareket etmeli ve nerede olursa olsun çetelerden hesap sormal›d›r” ça¤r›s› ile son buldu. (‹stanbul)
10
10-23 Ağustos 2007
80
k›ls›n... Hasta tutsaklar serbest b›ra
Hasta tutsaklar ölüme terk ediliyor, sahip ç›kal›m!.. 1980 Cuntas› s›ras›nda idamlarla ilgili bir soruya faflist Kenan Evren’in “Asmayal›m da besleyelim mi?” fleklinde cevap vermesinin, 87 y›ll›k bir devlet politikas› oldu¤u bugün F tipi olarak adland›r›lan hücrelere bak›ld›¤›nda rahatl›kla görülebilir. ‹nsan olman›n getirdi¤i bütün de¤erlerden yal›t›lmaya çal›fl›lan devrimci ve komünist tutsaklar, haberleflmelerin engellenmesi, görüfllere ç›kart›lan engeller, kitap al›m›n›n s›n›rlanmas› vb. sald›r›lar›n yan›nda, ayr›ca tedavilerinin engellenmesi ile de karfl› karfl›ya. Ölümcül hastal›klarla karfl› karfl›ya kalan kimi devrimci tutsaklar›n hapishane revirinden, hastal›¤› ne olursa olsun a¤r›kesici verilerek gönderilmesi, hastaneye sevklerinin aylar sonras›na yap›lmas› ya da bu konuda hiçbir yan›t verilmemesi, hastaneden verilen diyet programlar›n›n/ilaçlar›n temin edilmemesi, ilaçlara el konularak ya tek tek ya da hiç verilmemesi, düzenli kontrollerinin yap›lmamas› gibi bir dizi sald›r› tüm tecrit koflullar›na ra¤men teslim al›namayan tutsaklar›n tümden yok edilmesini amaçlamaktad›r. Hastal›¤› süresince serbest b›rak›lmas› için birçok kez giriflimde bulunulan Savafl Kör’ün durumu devletin bu konudaki yaklafl›m›n›n en ç›plak örne¤idir. Y›llard›r onlarca ameliyat geçirmesine ra¤men mesane kanseriyle bafl edemeyen ve tahliyesi zorunlu olan Erol Zavar’›n inatla F tipinde yaflamaya mahkûm edilmesi, ciddi rahats›zl›klar› olmas›na ra¤men Mesut Deniz, Kemal Ertürk gibi tutsaklar›n müebbet cezalar almas›yla bu örnekler ço¤alt›labilir. Son olarak Sincan Kad›n Kapal› Hapishanesi’nde beyin kanamas› geçiren ve çok geç fark edilen Nevin Yaylac›’n›n durumu da ciddiyetini korurken Hepatit B hastas› olan Yaflar ‹nce’nin durumunun da gün geçtikçe a¤›rlaflt›¤› yeni geliflmeler aras›ndad›r. Ülser, bel f›t›¤›, böbrek ve kalp rahats›zl›¤› gibi bir dizi baflka hastal›¤› da bulunan Yaflar ‹nce tedavi edilmedi¤i takdirde hastal›¤› siroz ya da karaci¤er kanserine dönüflecek. Düzenli olarak kullanmas› gereken ilaçlar kendisini halsiz b›rakarak ihtiyaçlar›n› karfl›layamayacak hale getirmesine ra¤men tek kiflilik hücrede tutulmaktad›r. Yaflar ‹nce’nin tedavisinin yap›lmas› için gerekli olan kamuoyunu yaratmak ve DKÖ’lerle birlikte bu çal›flmay› örerek tüm hasta tutsaklar›n serbest b›rak›lmas›n› sa¤lamak en acil görevlerimizden biri olarak önümüzde durmaktad›r.
tanbul fiubesi’nde bir aç›klama yapt›. 4 A¤ustos Cumartesi günü yap›lan aç›klamada TKP/ML dava tutsaklar›ndan olan ve hastal›klar› giderek artan Yaflar ‹nce, Mesut Deniz ve Kemal Ertürk’ün avukatl›¤›n› yapan Aç›l›m Hukuk Bürosu avukatlar›ndan Gül Altay’›n da kat›ld›¤› bas›n aç›klamas›nda; özel olarak Hepatit B hastas› olan ve tedavi edilmedi¤inden kaynakl› hastal›¤› a¤›rlaflan Yaflar ‹nce’nin sa¤l›k durumuna dikkat çekildi. Aç›klamada, tek kiflilik hücrede tutulan Yaflar ‹nce’nin sa¤l›k durumu aktar›larak, birçok rahats›zl›¤› bulunan ‹nce’nin, tedavi taleplerinin ço¤u kez çeflitli gerekçelerle geri çevrildi¤ini, hastaneye götürüldü¤ü her durumda ise askerlerin sald›r›s›na maruz kald›¤› belirtildi. Tutsaklar taraf›ndan son ulaflt›r›lan bilgilere göre ‹nce’nin hastaneden al›narak hapishaneye götürüldü¤ü, yap›lan tetkiklerde sonuçlar›n olumsuz ç›kt›¤› ve karaci¤erinde enfeksiyonun baflland›¤›n›n vurguland›¤› aç›klamada ‹nce’nin tedavi edilmemesi durumunda siroz ve kanser gibi ölümcül ve geri dönüflü zor hastal›klara yakalanaca¤› belirtildi. Di¤er hapishanelerde bulunan hasta tutsaklardan Nevin Yaylac›, Hatice Bolat, Erol Zavar, Mesut Deniz ve Kemal Ertürk’ün de sa¤l›k durumlar› hakk›nda bilgilerin verildi¤i aç›klaman›n sonunda ‹nce ve Zavar baflta olmak üzere tüm hasta tutsaklar›n tahliye edilmesini, aksi takdirde oluflacak olumsuz durumdan Adalet Bakanl›¤›’n›n sorumlu olaca¤› vurgulan›rken, ayn› zamanda baflta TTB olmak üzere tüm DKÖ’leri hasta tutsaklar› sahiplenmeye ve dayan›flmaya ça¤›rd›lar.
“Yaflar ‹nce serbest b›rak›ls›n”
“Hasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n”
TUYAB, F tipi hapishanelerde bulunan hasta tutsaklar›n sa¤l›k durumlar› ve bu tutsaklar›n tedavilerinin engellenmesi ile ilgili olarak ‹HD ‹s-
Partizan fiehit ve Tutsak Aileleri (PfiTA), 5 A¤ustos Pazar günü Taksim Galatasaray Lisesi önünde düzenledikleri bas›n
Yaflar ‹nce aç›klamas› ile hapishanelerde a¤›r koflullar alt›nda, tedavisi yap›lmayan, ölüme terk edilen hasta tutsaklar›n yaflad›klar› sorunlara dikkat çekerek, bu tutsaklar›n acilen serbest b›rak›lmas›n›, tedavi olma koflullar›n›n yarat›lmas›n› talep etti. “Devrimci tutsaklar yaln›z de¤ildir”, “Hasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n”, “Tecrit iflkencesine son”, “Yaflar ‹nce yaln›z de¤ildir” vb. dövizler açan ve sloganlar atan PfiTA üyeleri, yapt›klar› aç›klamada; geçmiflte onlarca tutsa¤›n hapishanelerde yeterli tedavisi yap›lmad›¤›ndan kaynakl› hayat›n› kaybetti¤ini vurgulayarak, “Savafl Kör’ün, Murat Dil’in yaflad›klar› haf›zalarda daha çok tazeyken, hasta tutsaklar›n F tipi hapishane koflullar›nda tedavi edilebileceklerini nas›l düflünebiliriz” denildi. Hepatit-B baflta olmak üzere birçok rahats›zl›¤› bulunan ve sa¤l›¤›n›n giderek bozuldu¤u belirtilen TKP/ML dava tutsa¤› Yaflar ‹nce’nin durumunun anlat›ld›¤› aç›klaman›n devam›nda “fiziki ve psikolojik bask›n›n yan›s›ra a¤›r koflullar›yla Yaflar ‹nce’nin F tipi hapishanede iyileflmesi mümkün de¤ildir. Bu yüzden bizler ‹nce’nin bir an önce serbest b›rak›lmas›n› istiyoruz” denildi. Ayr›ca bu taleplerinin “Erol Zavar, Mesut Deniz, Kemal Ertürk gibi hasta tutsaklar için de geçerli oldu¤u”nun belirtildi¤i aç›klamada; hapishane koflullar›nda tedavi edilmesi mümkün olmad›¤› halde Yaflar ‹nce’yi ve di¤er hasta tutsaklar› tahliye etmeyen Adalet Bakanl›¤›’n›n bundan sonra olacak tüm olumsuzluklardan sorumlu olaca¤›n›n alt› çizildi. Aç›klama baflta TTB, ‹TO, Uluslararas› Af Örgütü gibi kurumlar›na ve tüm ilerici, devrimci ve demokrat, duyarl› insanlara özelde Yaflar ‹nce, genelde ise tüm hasta tutsaklar› sahiplenme ça¤r›s› ile son buldu. Eyleme Limter-‹fl ve Tekstil-Sen de kat›larak destek verdi. (‹stanbul)
“Ayfl fle e Yumli Yeter serbest b›rak›ls›n” 21 Eylül 2006 tarihinde tutuklanan Tekstil-Sen Genel Baflka›n A. Yumli Yeter’in hiçbir gerekçe gösterilmeden hapiste tutulmas› protesto edilerek, Yeter’in serbest b›rak›lmas› istendi. 5 A¤ustos 2007 tarihinde Galatasaray Lisesi önünde toplanan Tekstil-Sen üyeleri “Genel baflkan›m›z A. Yumli Yeter serbest b›rak›ls›n. TMY iptal edilsin” yaz›l›
pankart ve birçok döviz açarak bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdi. Yap›lan aç›klamada; hiçbir gerekçe gösterilmeden 10 ayd›r tutuklu bulunan Tekstil-Sen Genel Baflkan› Yeter’in tutuklanmas›n›n nedeninin, bir sendikac› olarak iflçilerin-emekçilerin haklar›n› savunmas› oldu¤u belirtilerek “hak arayan her emekçinin ‘terörist’ görülmesi gibi, O da ‘terörist’ ilan edilmifltir” denildi.
Aç›klama “Tekstil-Sen Sendikas› olarak, her türlü hukuksuzlu¤un karfl›s›nda olaca¤›m›z›, adalet arama mücadelemizi sürdürece¤imizi bir kez daha yineliyoruz” denildikten sonra, Ayfle Yumli Yeter’in ve di¤er tutuklular›n 7 A¤ustos Sal› günü Befliktafl A¤›r Ceza Mahkemesi’nde yap›lacak duruflmas›na kat›l›m ça¤r›s› ile son buldu. (‹stanbul)
Nevin Yaylac›’n›n sa¤l›k durumu ciddi! Tutuklu bulundu¤u Sincan F Tipi Hapishanesi’nde beyin kanamas› geçirerek hastaneye kald›r›lan 78’liler Birlik ve Dayan›flma Derne¤i üyesi olan Nevin Yaylac›’n›n sa¤l›k durumu ciddiyetini koruyor. Nevin Yaylac›’n›n durumu ile ilgili Dernek, 3 A¤ustos 2007 tarihinde saat 18.00’de Yüksel Caddesi’nde bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirdi. Aç›klamada; “28 Temmuz’da bafl a¤r›s› flikayeti ile revire ç›kan arkadafl›m›z, ‘bir fleyin yok, psikolojiktir geçer’ denilerek hücresine geri gönderilmifltir. Sa¤l›k durumu daha da kötüleflmesine, ara ara bilinç kayb› yaflamas›na ra¤men hapishane yönetimi taraf›ndan hastaneye kald›r›lmas› bilinçli olarak engellenmifltir. 3 gün sonra kald›r›ld›¤› Numune Hastanesi’nde beyin kanamas› teflhisi konularak Hacettepe Hastanesi’nde ameliyata al›nan ve sonra Numune Hastanesi’ne getirilen arkadafl›m›z›n hayati tehlikesi hala sürmektedir” denildi. Aç›klamada F tiplerinde hiçbir denetim olmad›¤›na da de¤inilerek “aksine kiflinin fiziksel ve psikolojik olarak s›n›ra getirilmesi için gösterilen özel çaba ve bunun sonucunda devrimci, demokrat ve ayd›nlar›n bedel ödediklerini biliyoruz. Erol Zavar, Yaflar ‹nce ve daha nicelerinin cezaevinde tedavileri yap›lmad›¤› için hala bu bedeli ödeme tehlikesi ile karfl› karfl›yad›r” denildi. (Ankara)
Tutuklananlar serbest b›rak›ls›n! Seçimlerden önce HÖC taraf›ndan Ankara’da “Seçim çare de¤il ba¤›ms›zl›k ve demokrasi mücadelesine kat›l” ad›yla düzenlenmek isteyen yürüyüfle polis taraf›ndan sald›r›lmas› sonucu 87 kifli gözalt›na al›nd›ktan sonra tutuklanm›flt›. Söz konusu tutuklamalara iliflkin HÖC taraf›ndan Galatasaray Postanesi önünde bas›n aç›klamas› yap›ld›. “Seçim çare dedikleri için tutuklanan 87 kifli serbest b›rak›ls›n” yaz›l› pankart ve “Emperyalizme karfl› ç›kmak suç de¤ildir” dövizleri açan kitle, s›k s›k, “Ba¤›ms›zl›k istemek suç de¤ildir”, “Demokrasi istemek suç de¤ildir” fleklinde slogan att›. Kitle ad›na aç›klama yapan TAYAD Baflkan› Mehmet Güvel, yap›lan itiraz sonucu tutuklanan 87 kifliden 45’inin tahliye edildi¤ini hat›rlatarak, “Ortadaki aç›k hukuksuzlu¤un çözümü yarg›lananlar›n bir k›sm›n› serbest b›rakmak de¤ildir. Yarg›lananlar›n tümü serbest b›rak›l›p, haklar›nda beraat karar› verilmeli ve as›l suçlular yarg›lan›p cezaland›r›lmal›d›r” dedi. (‹stanbul)
11
80
10-23 Ağustos 2007
Devrimci tutsaklara sald›r›lar sürüyor Devrimci tutsaklar› bask› alt›na alarak y›ld›rmak gibi nafile çabalar zaman zaman fliddetle, tehditlerle hayata geçirilirken, zaman zaman da “yasal yollara”, mahkemelere baflvuruluyor. 2004 y›l›n›n A¤ustos ay›nda yarg›land›klar› dava nedeniyle Befliktafl Adliyesi’ne götürülen ve duruflma sonras›nda ring arac›na bindirilirken jandarman›n sald›r›s›na u¤rayan 8 TKP/ML dava tutsa¤›na ve ayn› dosya kapsam›nda yarg›lanan iki tutsa¤a bir de mahkemeler taraf›ndan ceza verilmifl olmas› bu duruma bir örnek teflkil ediyor. A¤ustos ay›nda ring arac› içinde saatlerce bekletilen, bu nedenle nezarethaneye al›nmalar› için jandarmayla tart›flan tutsaklar, duruflma sonras› ailelerinin gözleri önünde, sald›r›ya u¤ram›fllard›r. Bu sald›r›ya karfl› tutsaklar›n yapt›klar› hiçbir suç duyurusundan sonuç ç›kmazken, ayn› olay nedeniyle tutsaklar›n askerlere sald›rd›¤› iddias›yla askerlerin yapm›fl oldu¤u suç duyurusu sonucunda ise 10 tutsa¤a 6 ay hapis cezas› verilmifl, bu ceza para cezas›na çevrilerek ertelenmifltir.
Kocaeli 1 Nolu F Tipi’nde dayak Kocaeli 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde bulunan Ufuk Keskin’in 28 Temmuz’da ailesi ile görüflme yapt›¤› s›rada gardiyanlar›n sald›r›s›na u¤ramas› TAYAD’l› aileler taraf›ndan fiiflli Adliyesi önünde protesto edildi. “F tiplerinde iflkence ve sald›r›lara son” yaz›l› dövizler açan TAYAD’l›lar ad›na, TAYAD Baflkan› Mehmet Güvel aç›klama yapt›. Güvel, “Bir anne ve baba için evlad›na iflkence yap›lmas› ve buna tan›kl›k etmesi ne kadar ac›d›r! Bunu düflündü¤ümüzde anlamak zor olmasa gerek” dedi. Güvel ayr›ca yap›lan iflkencinin ailenin gözleri önünde oldu¤una ve seslerin aileye dinletildi¤ine de de¤indi.
a Adli T›p Kurumu’nd keyfi uygulamalar sürüyor! Türk Tabipler Birli¤i ve Adli T›p Uzmanlar› Derne¤i taraf›ndan, Adli T›p Kurumu’nda yaflanan keyfi uygulamalara iliflkin bir bas›n aç›klamas› gerçeklefltirildi. 2 A¤ustos Perflembe günü ‹stanbul Tabip Odas›’nda yap›lan bas›n aç›klamas›n›, Türk Tabipler Birli¤i ad›na, Prof. Dr. Günçay Gürsoy ve Adli T›p Uzmanlar› Derne¤i ad›na ise Prof. Dr. Sermet Koç yapt›. Gürsoy ve Koç’un yapt›¤› her iki aç›klamada da; “Adli T›p Kurumu’ndaki keyfi uygulamalar ne yaz›k ki durdurak bilmiyor” denilerek, daha önce de defalarca yap›lan uyar›lar›n dikkate al›nmayarak, “mesleki ba¤›ms›zl›k” ve bilimselli¤inden ödün vermeyen uzman doktorlar üzerinde bask›lar›n giderek art›r›ld›¤› ve birer birer sürgünlerle ve istifaya zorlamalarla bunlar›n tasfiye edilmeye çal›fl›ld›¤› belirtildi. Son örnek olarak, y›llard›r Adli T›p Kurumu’nda görev yapan Uz. Dr. fiehali Özer’in, son iki y›ld›r maruz kald›¤› haks›z ve keyfi uygulamalara yer verilen aç›klamada, Adalet Bakanl›¤› ve Adli T›p Kurumu Baflkanl›¤› bir kez daha uyar›larak, “Uzman Dr. fiehali Özer ve di¤er meslektafllar›m›za karfl› yap›lan haks›z, hukuk d›fl› uygulamalara son verilmeli” denildi. (‹stanbul)
Erzurum H Tipi Hapishanesi’ndeki uygulamalar insanl›k suçu Yaz›l› bir aç›klama yapan ‹HD Genel Baflkan› Reyhan Yalç›nda¤, Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde bulunan tutsaklar›n, hapishaneden hastane ve mahkemelere götürüldüklerinde, araç içerisinde, hastanedeki mahkum ko¤uflunda ve Adliye binas›ndaki mahkum bekleme odas›nda, fiziki sald›r›lara, kaba dayak ve darp uygulamalar›na maruz kald›klar›n› belirtti. Yalç›nda¤, “Çocuk mahkumlar›n bulundu¤u hapishanelerde, yafl› daha büyük olan mahkumlar, daha küçük yafltaki çocuklara karfl› tecavüz ve iflkence suçunu ifllemektedir” dedi. Yine politik tutsaklar›n bulundu¤u hücre tipi hapishane uygulamas›na devam edildi¤i için tutsaklar›n 24 saate yay›lan tecrit ve gayri insani muameleye tabi tutulduklar›n› vurgulayan Yalç›nda¤, “Erzurum H Tipi Hapishanesi’nde tutulan tutsaklar fiziki sald›r›lara, kaba daFaflist TC’nin hapishanelerdeki devrimci tutsaklar› teslim almaya dönük çabalar›n› h›zland›rman›n bir ad›m› olarak 1999’da ç›kard›¤› 6 May›s Genelge sald›r›s›, faflizmin tüm sald›r›lar› gibi, ülke genelindeki hapishanelerde bulunan devrimci tutsaklar›n ölümüne direnifline çarpm›flt›. Devrimci tutsaklar›n bafllatt›¤› ÖO ve SAG eylemi, 12 devrimci tutsa¤›n bu eylemde flehit düflmesiyle sonuçlanm›fl, ancak genelgenin hayata geçirilmesinde devlete geri ad›m att›r›lm›flt›.
yak ve darp uygulamalar›na maruz kald›klar›n› belirtmektedirler. Baflvurucu tutsaklar, sald›r›lar›n hem askeri ve sivil cezaevi görevlilerince ve hem de güvenlik görevlilerinin yönlendirmesiyle adli ko¤ufllarda bulunan baz› milliyetçi mahkumlar taraf›ndan gerçekleflti¤ini ileri sürmektedirler” ibarelerine yer verdi. Örne¤in Erdal Özdemir isimli tutsa¤›n 20 Temmuz günü Erzurum Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruflmas›na götürülürken önce adli mahkumlar›n küfür ve hakaret içeren sözlü sald›r›s›na maruz kald›¤›n›, bu durumu sorumlu Cezaevi Jandarma Komutan›’na flikayet edince de saatlerce dönüflümlü iki asker taraf›ndan dövüldü¤ünü ve vücudundaki darp ve iflkence izleriyle birlikte doktora götürülmeden ko¤ufluna geri götürüldü¤ünü iddia etti¤ini bildiren Yalç›nda¤, bu geliflmelerin kayg› verici oldu¤unu dile getirdi.
Tahsin Y›lmaz’›n mezar› bafl›nda gerçeklefltirilen ve “’96 SAG ve ÖO direniflçileri ölümsüzdür!” pankart›n›n aç›ld›¤› anma, sayg› duruflu ile bafllad›. Sayg› duruflunun ard›ndan
‘96 ÖO flehitleri ‹zmir’de unutulmad› Her y›l oldu¤u gibi bu y›lda yap›lan 96 ÖO flehitleri için birçok yerde anmalar düzenlenmifltir. Bunlardan biri de ‹zmir’de, Tahsin Y›lmaz ve Müjdat Yanat’›n mezarlar› bafl›nda gerçekleflen ve Al›nteri, BDSP, ESP, Kald›raç, Mücadele Birli¤i ve Partizan taraf›ndan ortak olarak organize edilen anma etkinli¤idir.
ortak metnin okunmas›na geçilerek, özetle flöyle denildi: “Katliamlar tecrit politikas›yla devam ettirilmek istenmektedir. Bu düzen sahipleri biliyorlar ki, devrimci tutsaklar› teslim almak, d›flar›s›n› kontrol alt›na almak demektir. Onlar, s›n›fs›z ve sömürü-
Hapishane incelemesinde ö¤renciye izin var, ‹HD’ye yok! Neredeyse tüm hapishanelerde boyutlu hak ihlalleri yaflan›rken ‹HD’nin yapt›¤› aç›klama, isteyenin istedi¤i hapishaneye gidebildi¤ini belirledi. D‹HA’ya aç›klama yapan ‹HD MYK Üyesi ve Cezaevi Komisyonu Üyesi Necla fiengül, baz› kesimlerin ve kiflilerin istedi¤i hapishanede istedi¤i araflt›rmay› yapabildi¤ine iflaret ederek, hapishanelerdeki sorunlar›n çözümü için insan haklar› savunucular›na da izin verilmesini istedi. Geçti¤imiz aylarda Hürriyet gazetesinde yay›nlanan hapishane anketini bir ö¤rencinin yapt›¤›na iflaret eden fiengül, ö¤-
renciye izin verildi¤ine dikkat çekti. Geçti¤imiz aylarda Hürriyet gazetesinde “Hepsi kand›r›lm›fl çocuklar” bafll›kl› haberde Sincan Hapishanesi’nde yap›lan bir anketin sonuçlar›n›n yay›nland›¤›n› belirten fiengül, habe o anketi yapan kiflinin yüksek lisans tezini haz›rlayan bir ö¤renci oldu¤una iflaret ederek, böyle bir kifliye hapishanelerle görüflme yapmas›na izin verildi¤ini ancak kendilerine verilmedi¤ini dile getirdi. Söz konusu anketin sonuçlar›n›n gerçekçi olmad›¤›n›n da alt›n› çizen fiengül, ayr›ca Sincan F Tipi Hapishane-
Batman Hapishanesi’nde uygulamalara protesto Batman M Tipi Kapal› Hapishanesi’nde tutsaklar, keyfi uygulamalar› protesto etmek için görüfle ç›kmama karar› ald›. 2 hafta boyunca görüfle ç›kmayan tutsaklar›n aileleri, hak ihlallerinin durdurulmas›n› istedi. Tutsaklar›n yak›nlar› ad›na aç›klamay› yapan DTP Batman ‹l Baflkan› Salih Altun, hapishane yönetiminin de¤iflmesiyle birlikte hak ihlallerin artmas›ndan kayg› duyduklar›n› söyledi. Hapishanedeki uygulamalar›n anti-demokratik ve hukuktan yoksun oldu¤unu ifade eden Altun, hak ihlallerini flu flekilde s›ralad›: “Tutuklu ve hükümlüler hapishanenin ortak alanlar›ndan faydalanam›yor, adliye ve hastanede bulunan bekleme odalar› çöplükten geçilmiyor, sa¤l›k sorunlar› giderilmemekte ve acil durumlarda tutuklu ve hükümlüler saatlerce bekletilmekte, ilaçlar bilerek yanl›fl verilmektedir.” (H. Merkezi) süz bir dünyaya olan özlemi teslim almak istiyorlar. Onlar, eflitlik ve özgürlük taleplerini susturmak istiyorlar. Bu yüzden içeride devrimci tutsaklara yönelik tecrit, iflkence ve katliamlar yaflan›rken d›flar›da toplumsal muhalefeti susturmak için TMY, Polis Selahiyetleri Yasas› vb. yasalar ç›kar›lmaktad›r. Devrimci iradenin asla teslim al›namayaca¤›n›n en iyi örneklerinden biri olan ‘96 SAG ve ÖO direnifli iflçiler, emekçiler ve devrimciler için büyük bir anlam ifade etmektedir.” Metnin okunmas›n›n ard›ndan Tahsin Y›lmaz’›n yoldafllar› söz alarak, Tahsin Y›lmaz’›n devrimci yaflam›ndan söz ettiler. Konuflmalar›n ard›ndan okunan fliirlerle son bulan anman›n ard›ndan Müjdat Yanat’›n Buca Mezarl›¤›’nda bulunan mezar› bafl›na gidildi. Burada devam eden anma, yap›lan konuflmalar, okunan fliirler ve söylenen marfllar›n ard›ndan sona erdi. Kitle ayn› mezarl›kta bulunan di¤er devrim flehitlerinin mezarlar›n› da ziyaret ederek da¤›ld›. (‹zmir)
si’nde yaflanan baz› olaylar› flu flekilde s›ralad›: “Birçok hapishanede tutuklular darp ediliyor. Zorla elbiseleri ç›kar›larak, ç›r›lç›plak aramaya maruz b›rak›l›yorlar. Mahkemeye ç›kar›l›rken askerler taraf›ndan darp ediliyor. Hasta tutuklular›n tedavi görmesi gerekirken izin verilmiyor. Kad›n mahkûmlar›n bulunduklar› mekânlar afifllerle örtülüyor. Kalbinden rahats›z olan tutuklu yak›nlar› x-ray cihaz›ndan geçemedi¤i için yak›n›yla görüflemiyor. A¤›r müebbet cezas› alan baz› tutuklular haftada sadece bir saat arkadafllar›yla, günde bir saat de havaland›rmadan yararland›r›l›yor.” (Ankara)
10-23 Ağustos 2007
12
80
Çetelere de¤il, halka abluka! Kültürel ve ahlaki yozlaflman›n devlet eli ve teflvikiyle yayg›nlaflt›r›ld›¤›, bu bilinçli politika sonucu, uyuflturucu vb. çetelerin kol gezdi¤i mahallelerden biri de Gülsuyu. Bu duruma “dur” demek için bir dizi çal›flma yürüten mahalle halk› ve buradaki devrimci ve demokratik güçlerin son dönemlerde gerçeklefltirdi¤i eylemler ise polisin yo¤un sald›r›lar›yla karfl›lanmakta. Özellikle Haziran’›n sonlar›ndan itibaren mahalle adeta polis ablukas› alt›nda. Polis gece gündüz demeden insanlar›n yolunu kesmekte ve kimlik kontrolü vb. bahanelerle mahalle halk›n› taciz etmektedir. Gülsuyu ayn› zamanda “Kentsel Dönüflüm” ad› alt›nda gerçeklefltirilmek istenen ve özü ya¤ma, talan ve yeni rant alanlar› açmak olan projenin de hedefinde olan bir mahalle olarak da uzunca zamand›r, gerek belediyenin gerekse de faflist devletin kolluk güçlerinin hedefi durumundad›r. Buna Gülsuyu’nun geçmiflten gelen direniflçi ruhu eklendi¤inde ise, buraya dönük devlet terörünün bugünlerde tekrar yo¤un bir biçimde hayata geçirilme çabas› daha anlafl›l›r olacakt›r. Bu yönlü sald›r›lar›n mahallede aç›kça her gün terör estirilme boyutuna varmas›, polisin en küçük bir k›p›rdan›fla gaz bombalar› vb. sald›r›larla karfl›l›k vermesi, mahalle halk›n› ve de buradaki devrimci ve demokratik güçleri harekete geçirmifl ve mahallede estirilen polis terörünün protesto edilmesi için bir bas›n aç›klamas› örgütlenmifltir. ESP, HÖC, BDSP, DHP, Partizan, HKM, Köz ve PDD gibi devrimci ve demokratik kurumlar›n ça¤r›s›yla, mahalle halk›yla birlikte örgütlenen bas›n aç›klamas›n› gerçeklefltirmek üzere, 27 Temmuz günü saat 20:00 s›ralar›nda bir araya gelen kitle, üzerinde “Mahallemizde polis terörüne son” yaz›l› pankart› açarak, Heykel Meydan›’na yürüyüfle geçti. Ayn› saatlerde, mahalleyi panzer, akrep ve çevik kuvvet ile abluka alt›na alan polis, daha Heykel Meydan›’na gelmeden kitlenin önünü kesmifltir. Bu engellemeyi protesto etmek için, “Katil polis Gülsuyu’ndan defol”, “Yaflas›n devrimci dayan›flma”, “Faflizme karfl› omuz omuza” gibi sloganlar atarak bekleyen kitleye hiçbir gerekçe göstermeden gaz bombalar› ile sald›rm›flt›r. Mahallenin gaza bo¤uldu¤u sald›r›ya, molotof, tafl ve sapanlarla yan›t vererek, ara sokaklara çekilen kitle ise, barikat kurarak polise karfl› yo¤un bir direnifl sergilemifltir. Birçok mahallelinin de, polisin hedef gözetmeden att›¤› gaz bombal› sald›r›s›ndan etkilendi¤i gözlenirken, gaz bombalar›ndan etkilenen yerlerden biri de, polisin sald›r›ya geçti¤i noktada bulunan bir dü¤ün salonuydu. O saatlerde bir K›na gecesine ev sahipli¤i yapan salonun aç›k camlar›n›n önünde at›lan ve do¤rudan salonu etkileyen gaz bombalar›, salonda bulunanlar›n büyük bir panik yaflamas›na ve birkaç kiflinin gazlardan etkilenerek bay›lmas›na yol açm›flt›r. Polis terörü sonraki günlerde de, mahallenin girifl ç›k›fllar›nda kimlik kontrolleri, araçlar›n durdurularak aranmas› biçiminde sürmüfl ve bugün bu abluka hala sivil polisler arac›l›¤›yla sürdürülmektedir. Gülsuyu’nda son dönemde yaflananlar ise,
mahalle halk›n›n tepkisini almaya, polisin gerçeklefltirdi¤i teröre karfl› öfke büyümeye devam ediyor. ‹flçi Köylü gazetesi olarak, Gülsuyu’nda görüfltü¤ümüz bir amca bas›n aç›klamas› günü gerçekleflen sald›r›ya iliflkin bak›n ne diyor: “Pankart›m›z› açm›fl yürüyoruz. Amac›m›z uyuflturucuya, kumara karfl› ç›kmak. Daha biraz yürümüfltük ki, polis gaz bombalar› atmaya bafllad›. Bir tanesi aya¤›ma geldi. Kurflun zannettim önce. Ve gazdan etkilendi¤im için orada duramad›m. Ancak biz flunu biliyoruz ki, kumar da, uyuflturucu da burada polisin bilgisi dahilinde gerçeklefliyor. Uyuflturucu, Heykel’in orada aç›k aç›k sat›l›yor. Hatta bir kez bana bile teklif ettiler. Polise söyledim, ‘git ifline’ dediler. Çünkü rüflvet alarak, kendileri izin veriyorlar. Bunun için de bizim uyuflturucuya, kumara karfl› ç›kmam›z› istemiyorlar.” Amcayla görüfltükten sonra, gaz bombas› at›lan dü¤ün salonuna gidiyoruz. Salonun sahibi, gaz bombalar› at›ld›¤›nda salonda bulunanlar›n nas›l bir panik yaflad›klar›n› anlat›yor. Polisin hemen aç›k camlar›n dibine, içerde bulunanlar›n etkilenece¤ini bile bile gaz bombas› atmas›n›, halkla devrimcileri karfl› karfl›ya getirmek istemek olarak de¤erlendiriyorlar salon çal›flanlar›. Ve bunda da belli ölçüde baflar›l› olundu¤unu. Çünkü baz› esnaf, polisin bu yönlü politikas›n› bildi¤i halde, “can›m onlar da burada eylem yapmas›n” demeye bafllam›fl. Benzer politikan›n baflka mahallelerde de, örne¤in 1 May›s Mahallesi’nde de hayata geçirildi¤ini ve burada da esnaf ve eylemcilerin karfl› karfl›ya getirildi¤ini konufluyoruz. Onlar da bunun böyle oldu¤unu bildiklerini söylüyorlar, ancak “yine de eylemcilerin, halkla ve esnafla karfl› karfl›ya gelmemesi için bir çözüm bulunmal›” diyorlar. Zaten 27 Temmuz sald›r›s›ndan sonraki günlerde, ayn› dü¤ün salonunda bir toplant› yap›lm›fl. Mahalle muhtar›n›n, halk›n ve de eylemi örgütleyen kurumlar›n kat›l›m›yla gerçekleflen toplant›da, polis terörü tart›fl›lm›fl ve toplant›da ortaya ç›kan ortak düflünce, polisin, gerek salona gerekse rastgele halka att›¤› gaz bombalar›n›n ve hedefsiz sald›r›lar›n, bilinçli gerçekleflti¤i yönünde. Polisin bu tutumuyla, halkla devrimcileri karfl› karfl›ya getirmeye çal›flt›¤›,
toplant›da bulunanlar›n ortaklaflt›¤› bir nokta olmufl. Bundan sonras› için neler yap›labilece¤i tart›fl›lm›fl. Ayr›ca bu toplant› esnaf ve halk taraf›ndan olumlu karfl›lanm›fl. Ve böylece polisin karfl› karfl›ya getirme çabas› da büyük ölçüde k›r›lm›fl. Geliflmelere iliflkin görüfltüklerimizden biri de, Gülsuyu’nda oturan bir ‹flçi Köylü okuru. Kendisi son dönemde geliflmeleri flöyle aktar›yor: “29 Haziran tarihinden itibaren mahallemizde yo¤un bir abluka söz konusu. Mahalle halk› bu tarz ablukalara, mahallenin kuruluflundan beri aflinad›r. Her emniyet müdürü de¤iflimi sonras›nda, gelen her yeni emniyet müdürü, devletin faflizan politikalar›n› mahallemiz özgülünde hayata geçirme girifliminde bulunmufltur/bulunmaktad›r. Kimi emniyet müdürleri faflist yüzlerini gizlemek ad›na ‘babacan’ tav›rlara girerek, emekçi Gülsuyu halk›yla iliflkilerini gelifltirme gayretiyle halk› devrimcilere karfl› tav›r almaya yönlendirmeye çal›fl›rken, kimi emniyet müdürleri de devrimcilerin antiemperyalist, demokratik, anti-faflist vb. eylemlerine azg›nca sald›rarak, devrimcileri sindirebileceklerini düflünmüfllerdir ve düflünmeye devam etmektedirler. Ama bizler bilmekteyiz ki, bask›n›n zulmün oldu¤u yerde isyan etmek meflrudur. Devletin kolluk güçleri özellikle de 1 May›s, 8 Mart vb. günlerde devrimcilerle halk› karfl› karfl›ya getirme çabas›ndad›rlar. Halk›n
öfkesini sisteme de¤il, devrimcilere yönlendirmeye çal›flmaktalar. Bunun içindir ki, örne¤in eylemlerde bilinçli bir flekilde halka ve halk›n evlerine gaz bombas› atmaktalar. Bu son geliflmeler öncesinden bafllayarak, 28 Haziran’dan beri her Cuma günü mahallemizi ablukaya alarak, keyfi kimlik kontrolleri yapmakta ve keyfi bir flekilde sokaklarda oyun oynayan, çocuk yaflta diyebilece¤imiz gençleri, ‘saat sekizde d›flar›da ne ifliniz var? Evinize gitsenize’ diyerek taciz etmekteler. Yine ayn› günlerde mahalleye y›¤›nak yaparak, kortejler oluflturup, kalkanlarla vurarak, Heykel’e do¤ru yürüyüfl yapm›fllard›r. Bu yürüyüfl ve ablukayla amaçlad›klar›, halk› ve devrimcileri terörize ederek, devrimcilerin anti-faflist, anti-emperyalist mücadelesinin önünü kesmek, insanlar›n devletin bütün sald›r›lar›na karfl› suskun kalmalar›n› sa¤lamakt›r. 27 Temmuz’da polisin azg›nca sald›r›s›yla sonuçlanan aç›klama da, iflte bu geliflmeleri protesto etmek üzere yap›lmak istenmifltir.” Gülsuyu’ndaki polis terörüne iliflkin geliflmeler iflte böyle dile getiriliyor. Ancak Gülsuyu halk›, geçmiflte oldu¤u gibi, bugün de bu ablukay› da¤›tmaya kararl›. Bu kararl›l›k Gülsuyu’ndan ‹smail Amca’n›n flu dizelerine yans›m›fl: Bunlar faflisttir ezerler Her an sizi sömürürler Siz mücadele verin Bunlar haindir hain Gülsuyu Gülensuyu’nda Eroin kumar kol gezer Halk›m›z karfl› ç›k›yo Faflist polis sald›r›yor Halk›m›z karfl› koyuyor Gaz bombas› at›l›yor Faflist düzen sald›r›yor Halk›m›za sald›r›yor Ozan Birçi* diyor ki Mahallemizi koruyal›m Birleflelim birleflelim Mahalleliler güçlenelim * (‹smail amca) (Kartal)
13
80
10-23 Ağustos 2007
‹flflç çiler, Köylüler ve Askerler Mao Zedung’un Felsefi Düflflü ünüflflü ünü Yarat›c› Bir fi fie ekilde Çal›flfl››n ve Uygulay›n! Karfl›tlar›n Birli¤i Yasas›n› Kullanmak Son y›llarda, iflçiler, köylüler, askerler ve devrimci kadrolar taraf›ndan, Yoldafl Mao Zedung’un felsefi düflünüflünü yarat›c› bir yolla çal›fl›rken ve uygularken yaflad›klar› deneyimlerini anlatan birçok mükemmel makale kaleme al›nm›flt›r. Zhexue Yanjiu (Felsefi Araflt›rma), ulusal çapta her ay yay›mlanan bir dergi, 1966’daki ikinci say›s›n› tamamen böyle yaz›lardan seçmelere ay›rd›. Dergi, “Karfl›tlar›n Birli¤i Yasas›n› Gösteren Yüz Örnek” bafll›¤› alt›nda, hepsi materyalist diyalekti¤in temel yasas› karfl›tlar›n birli¤ini de¤iflik aç›lardan aç›klayan 100 seçmeyi yay›mlad›. Ayr›ca, Yoldafl Mao Zedung taraf›ndan Marksist-Leninist diyalekti¤e yap›lan büyük katk› üzerine bir Önsöz de yay›mlad›. Peking Review, derginin o say›s›ndaki 100 seçmenin 19’unu 12 editör notu ile birlikte bu ve sonraki say›larda yay›nlamak için seçti. Önsöz, ilk editör notu ve “bir ikiye bölünür” kavram› üzerine seçmeler ile afla¤›da verilmektedir. – Ed.
Önsöz “ZHEXUE YANJIU” ED‹TÖRLÜK BÖLÜMÜ ‹flçi, köylü ve asker kitleleri ile devrimci kadrolar, s›n›f mücadelesi, üretim ve bilimsel deney için mücadele gibi üç büyük devrimci harekette yer al›rken Baflkan Mao’nun çal›flmalar›n› kapsaml› bir ölçek-
te çal›fl›yor. Onlar›n Mao Zedung’un düflünüflünü yarat›c› bir biçimde çal›flmalar› ve uygulamalar› büyük ve faydal› sonuçlar do¤urdu. Çok say›da insan›n her çeflit iflte somut problemleri çözmek için bilinçli bir biçimde Karfl›tlar›n Birli¤i yasas›n› kullan›yor olmalar› gerçe¤i, insanlar›n ifllerine ek
teli¤in niceli¤e dönüflümü yasas›, fleylerin gelifliminde karfl›tlar›n, nicelik ile niteli¤in, nicel de¤iflme ile nitel de¤iflmenin birli¤idir. fieylerin hareketi ve geliflimi kendisini her zaman iki durumda gösterir: göreli bir birlik durumunda bir fley içerisindeki iki çeliflkili yön ile nicel de¤iflme durumu; ile
lanmam›z gerekti¤ini; halk aras›ndaki çeliflkiler ile bizimle düflman aras›ndaki çeliflkileri ay›rt etmede ve bunlar›n her ikisini ele almada iyi olmam›z gerekti¤ini; tüm çal›flmalar›m›zda s›n›f mücadelesini ve sosyalist yol ile kapitalist yol aras›ndaki mücadeleyi ana unsur olarak almam›z gerekti¤ini; proleter politikay› en öne koymam›z gerekti¤ini ö¤retti. Yoldafl Mao’nun ö¤retilerini daha yak›ndan takip etmeli, s›n›f mücadelesini asla unutmamal›, daima politikaya
arksist diyalektik kütüphanelere s›k›flm›fl ölü bir felsefe de¤ildir. Kitlelerin devrimci mücadelesinden do¤mufl ve bu mücadeleye hizmet eden yaflayan bir felsefedir. Bundan dolay›, devrimci diyalekti¤i çal›fl›rken, pratik uygulama üzerine a¤›rl›k vermeliyiz.
M
olarak zihinlerinin de devrimcilefltirilmesini yo¤un bir biçimde destekledi. Mao Zedung Düflünüflü, bir defa genifl kitleleri kavrarsa, dünyan›n dönüfltürülmesinde muazzam bir güç haline gelir. Yoldafl Mao Zedung flöyle demifltir: “fieylerdeki karfl›tl›k yasas›, yani karfl›tlar›n birli¤i yasas› materyalist diyalekti¤in temel yasas›d›r.” Ayr›ca flunu da ifade etmifltir: “Karfl›tlar›n birli¤i yasas› evrenin temel bir yasas›d›r.” Yoldafl Mao Zedung, Lenin’in bu yasaya dair düflüncesini diyalekti¤in özü olarak, karfl›tlar›n birli¤i yasas›n› materyalist diyalekti¤in temel yasas› olarak izah ederek ve bu yasa ile materyalist diyalekti¤in di¤er yasalar› aras›ndaki ba¤lant›lar› ortaya ç›kararak gelifltirmifltir. O, bu yasan›n içeri¤inin yarat›c› ve çok boyutlu bir aç›klamas›n› gerçeklefltirmifl ve böylelikle Marksist-Leninist diyalekti¤i yeni ve daha yüksek bir seviyeye ulaflt›rm›flt›r. Bu, Yoldafl Mao Zedung taraf›ndan Marksist-Leninist felsefeye yap›lan büyük bir katk›d›r. Karfl›tlar›n Birli¤i Yasas›, materyalist diyalekti¤in di¤er yasalar› ile ayn› konumda ya da onlarla ayn› seviyede de¤ildir. Materyalist diyalekti¤in, niceli¤in niteli¤e dönüflümü ile niteli¤in niceli¤e dönüflümü yasas› ve kabul ile ret yasas› vesaire gibi di¤er yasalar› ve kategorileri nihai tahlilde bu temel yasan›n - Karfl›tlar›n Birli¤i- de¤iflik ifadeleri ve uzant›lar›d›r. Niceli¤in niteli¤e dönüflümü ve ni-
nitel de¤iflim durumu, bu birli¤in bozulmas› ve bir fleyin baflka bir fleye dönüflümü. Bir fley içerisindeki iki çeliflkili yön aras›ndaki mücadele, nicel de¤iflimden nitel de¤iflime ve nitel de¤iflimden nicel de¤iflime sürekli geçifli belirler. Kabul ve ret yasas›, fleylerin gelifliminde, karfl›tlar›n, kabul ile reddin birli¤idir. fieylerin geliflimi her zaman, kabul-ret-kabul-reddin bir süreci olarak ifade edilir. Karfl›tlar›n, kabul ile ret aras›ndaki mücadelenin sonucu, eskinin ortadan kalkmas› ve yeninin büyümesi, bir fleyin düflük bir evreden daha yüksek bir evreye geliflimidir. Materyalist diyalekti¤in, fenomen ile öz, sebep ile sonuç, biçim ile içerik, parça ile bütün, k›smi ile genel, olas›l›k ile gerçeklik, flans ile gereklilik, özgürlük ile gereklilik vb. di¤er kategorilerinin hepsi, fleylerin geliflimi sürecinin belirli görünüfllerindeki karfl›tlar›n iliflkisidir. Yani, karfl›tlar›n birli¤i yasas› hakim yasa iken diyalektik materyalizmin di¤er tüm yasalar› ve kategorileri bu yasan›n ifadeleri ve aç›klamalar›d›r. Materyalist diyalekti¤i çal›fl›rken ilk önce Yoldafl Mao Zedung’un ö¤retti¤i gibi bu yasay› çal›flmal›y›z. Karfl›tlar›n Birli¤i Yasas›’ndan ayr› tutuldu¤unda, materyalist diyalekti¤in tüm di¤er yasalar› ve kategorileri anlafl›lmaz olacakt›r. Yoldafl Mao, bu yasay› uygulayarak sosyalist toplumdaki çeliflkileri iffla etti ve yorumlad›. Yoldafl Mao bize, bu çeliflkileri gözlemlerken ve ele al›rken bu yasay› kul-
yönlendirici bir konum vermeli ve seçmecilik ile ilkesiz uzlaflmaya karfl› ç›kmal›y›z. Yoldafl Mao Zedung, Marksizm-Leninizm’i kapsaml› olarak ilerletti ve gelifltirdi. Mao Zedung Düflüncesi, Marksizm-Leninizm’in zaman›m›zdaki en yüksek doru¤unu temsil etmektedir. Onu daha da iyi çal›flmal›y›z. Onun gelifltirdi¤i devrimci diyalekti¤i çal›flmal›y›z. Bizim için, Mao Zedung’un düflünüflü, fleyleri do¤ru bir biçimde gözlemlemek, sorunlar üzerinde çal›flmak, çeliflkileri ele almak ve mücadeleler bafllatmak için yenilmez bir silaht›r. Modern revizyonizme, dogmatizme, metafizi¤e ve skolastik felsefeye karfl› savafl›m›zda bu keskin silah› daha bilinçli bir flekilde kullanmal›y›z. Marksist diyalektik kütüphanelere s›k›flm›fl ölü bir felsefe de¤ildir. Kitlelerin devrimci mücadelesinden do¤mufl ve bu mücadeleye hizmet eden yaflayan bir felsefedir. Bundan dolay›, devrimci diyalekti¤i çal›fl›rken, pratik uygulama üzerine a¤›rl›k vermeliyiz. Bu say›da [Felsefi Araflt›rma’n›n] yay›nlad›¤›m›z 100 yaz›, iflçi, köylü ve asker kitleleri taraf›ndan ve devrimci kadrolar taraf›ndan yaz›lan makalelerden, yazarlar›n›n Mao Zedung’un diyalektiksel düflüncesini yarat›c› bir biçimde nas›l çal›flt›klar›n› ve uygulad›klar›n›, sorunlar› nas›l çözdüklerini ve ifli karfl›tlar›n birli¤i yasas› alt›nda özetlemek için yaz›lan makalelerden al›nm›flt›r. Gerçekleri ve yorumlar› sunan bu örnekler canl›, militan ve ikna edicidir. Onlar, nitelik olarak kütüphane felsefesinden, soyut düflünceden soyut düflünceye do¤ru ilerleyen felsefeden farkl›d›r.
14
10-23 Ağustos 2007
R? O Y U L O R E EL PERU’DA N Tüm ülkede protestolar gerçeklefliyor. Hükümetin cevab› ise hapse atmak. Andlar ülkesi Peru, flu günlerde güçlü eylemlerle ve tabii ki sald›r› dalgas›yla sars›l›yor. fiimdiye kadar 300‘den fazla kifli tutukland›, en az üç kifli öldürüldü. Peki bunun arka plan› ve nedenleri nelerdir? Cusco, Puno, Arequipa, Ucayali, Apurimac, Tacna, Lima, Ayacuco..... Ö¤retmenler, maden iflçileri, köylüler, iflçiler.... Tüm eyaletler ve çeflitli sektörler çal›flma haklar› için, çevrenin korunmas› için, fiyatlar›n art›fl›na karfl› mücadele ediyorlar. Serbest Ticaret Anlaflmas›’n› (STA) ve hükümetin giderek artan otoritesini aktif olarak reddediyorlar. Hükümetin cevab› ise çok say›da insan›n öldü¤ü ve say›s›z yaral›n›n oldu¤u sald›r›lar ve tutuklamalar. Peru-‹ndymedia, kitle iletiflim araçlar›n› bu durum karfl›s›nda ölüm sessizli¤ine bürünmekle suçluyor ve kentlerden, kasabalardan ve tüm bölgelerden sürekli haber ak›fl›n›n sa¤lanmas› ça¤r›s› yap›yor. Yap›lan istatistiklere göre: 115 bin ö¤retmen 12 saat mesai ücreti almadan çal›flmakta ve 140 bin ilkokul ö¤retmeni ise 7.5 saat tamamen ücretsiz çal›flmakta. Stajer ö¤retmenler için planlanan yeni bir yasayla -ki e¤itim sendikas› buna karfl› grev ça¤r›s› yapt›- birlikte, ö¤retmen maafllar› % 25-40 aras› düflürülmek istenmekte. Protestolar›n yak›c› bir noktas›n› da, tek tek bölgelerin kalk›nmas› için devlet kasas›ndan daha fazla pay ayr›lmas›, akaryak›ta ve temel g›da maddelerine yap›lan zamlar›n geri al›nmas› oluflturuyor. Daha 6 Temmuz’da 20 bin e¤itim emekçisi, sa¤l›k çal›flan›, ö¤renci ve halk›n çeflitli çal›flan kesimleri, bu talepler için sokak eylemleri yapm›fllard›. Bu eylemlere bir çok kentten delegasyonlar gelmiflti. 11 Temmuz’da ise, Arequipa’da ziraatç›lar genel grev ça¤r›s› yapm›fllar ve tüm eyaleti felç etmifllerdi. Hükümetle yap›lan görüflmelerden ise bugüne kadar sonuç al›nabilmifl de¤il. E¤itimciler Sendikas› (SUTEP) grevlerin süresiz devam edece¤ini
aç›klad›. Baflkan Alan Garcia Perez’in 21 Temmuz’da Trujillio’ya yapt›¤› ziyaret s›ras›nda düzenlenen etkinlik ise 500 SUTEP üyesi polis ve baflkan›n gerici sempatizanlar› taraf›ndan engellenmifller. Garcia ise buna karfl›n, halk›n, “az say›da kiflinin caddeleri bloke ederek ve kamu düzenini bozarak yaratt›¤› huzursuzlu¤un bitmesini istedi¤ini” aç›kl›yor. Garcia’ya göre, “komünizm ölmemek için direniyor ve fliddetin ve Peru’nun iç uzlaflmazl›klar›n›n ard›nda da hep o var. Diyalo¤a haz›r›m, ancak benim istedi¤im çerçevede olursa, çünkü halk kendi kurumlar›n› seçti ki, yönetsinler.” Ayr›ca, caddelerin ve trenlerin bloke edilmesini de suç olarak tan›ml›yor. Garcia döneminde, reel ücretlerde % 53 gibi bir dura¤anl›k yaflan›rken, 22 kez fiyat art›fl› gerçekleflmifl bulunmakta. Peru’daki yoksullaflman›n h›z kazanmas› daha 1980’li y›llarda bafllam›fl. 1985 y›l›nda GSMH’dan kifli bafl›na düflen gelir 2.800 Dolar’ken, bu oran 1990 y›l›nda 1.900 Dolar’a düflmüfl, Garcia’n›n iktidarda oldu¤u son y›llarda ise Lima’daki yoksullar›n say›s›nda daha h›zl› bir art›fl yaflanm›fl ve yoksullar›n oran›
%16.9’dan % 44.3’e ç›km›flt›r. Bir milyon iflyeri tasfiye edilmifl ve metropollerdeki iflsizlik oran› % 42.5’den % 73.1’e
80
ulaflm›flt›r. Bu ekonomik ve sosyal “icraatlara”, birçok kiflinin katledildi¤i, devletin sistematik bask› ve sald›r›lar›n› da eklemek gerekiyor. Ayr›ca Lima halk›n›n büyük bir ço¤unlu¤u, bugünkü hükümetin Fujimori’den bu yana iflbafl›na gelen en rüflvetçi hükümet oldu¤unu düflünüyor. Garcia hükümeti ise, bir yandan ekonomik-sosyal hak gasp›na dönük bir dizi yasay› ç›karma ›srar›n› sürdürürken, e¤itim kalitesindeki düflüklü¤ün sorumlulu¤unu da, e¤itim emekçilerine ve onlar›n sendikas› SUTEP’e yüklemeye çal›fl›yor. Hem baflkan Garcia hem de yard›mc›s› Del Castillo bugünlerde tam birer savafl generallerine, polis gücü ise tam bir savafl ordusuna dönüflmüfl durumdalar.
Kitlelerin isyan› Perulu emekçi y›¤›nlar›n, y›llardan beri hayata geçirilen neo-liberal politikalar›n yaratt›¤› ekonomik-sosyal y›k›m›n sonucu olarak ortaya ç›kan bu tabloya verdikleri cevap ise haftalard›r gerçekleflen ve yaflam› felç eden eylemler olmakta. Neo-liberalizme karfl› gerçekleflen eylemlerin baflaktörü ise bu zamana kadar, özgürlük ve iktidar için mücadele eden kitleler olmufltur. Bu ülkenin ihtiyaç duydu¤u öncü güç ise, bugün cesur kitlelerin örne¤inde, “afla¤›dan” oluflmaktad›r. Peru ‹flçileri Genel Konfederasyonu, bu çetin siyasal durumdan ve ülkenin çeflitli yerlerinde ortaya ç›kan sosyal ihtilaflardan kaynakl› olarak bir dizi eylem karar› ald›: ‹fl b›rakma, iflçi örgütlerinin harekete geçirilmesi, sendikan›n sorumlulu¤u alt›nda gerçekleflmek üzere karar alt›na al›nacak çeflitli eylem biçimleri. Tüm bu eylem sürecinin bafll›ca hedefini ise, Peru’da iflas etmifl olan ve halk›n büyük ço¤unlu¤u taraf›ndan reddedilen neo-liberal politikalar› hayata geçirmedeki ›srar›n› koruyan Baflkan Garcia’n›n hükümet politikalar›na karfl› ç›kmak oluflturuyor.
Perulu emekçiler grevlerini son haftalarda birçok ifl koluna yaymay› baflard›lar. Bu süreçte çeliflkilerin iyice a盤a ç›kt›¤› sektörlerden biri de madenlerdi. Örne¤in, PeruKuzey Amerika sermayeli Casapalca Madeni’ndeki iflçilerin koflullar›, insan sömürüsünün en vahfli biçimini gözler önüne sermekte. Buradaki iflçiler günlük 5 Dolar bile olmayan ücret karfl›l›¤›nda günde 11-14 saat çal›flmak zorundalar. Buradaki eylemler ise bin civar›nda iflçinin iflten ç›kar›lmas›yla tetiklenmifl. Madencilik Peru’nun en kârl› sektörlerinden biri. Maden patronlar› geçti¤imiz y›l, iflçilere hiç zam yapmazken, kendi kârlar›n› % 86 art›rarak, 3.500 mil. Dolar kazanm›fllar. Ancak ciddi sorunlarla yüz yüze olanlar sadece madenciler de¤il. Tekstil iflkolunda çal›flanlar da benzer koflullar içindeler. Mesela tekstil firmas› Topy Top’da 5000 kifli çal›flmakta. Ancak bunlar›n sadece 93’ü sendikal›. Bu süreçte sendikal› olanlar›n da büyük bir bölümü iflten ç›kar›lm›fl ve flu an sadece sendikal› olarak 23 kifli kalm›fl. Ço¤unlu¤u kad›n ve 20 yafl›n alt›nda olan iflçiler, günde 12-14 saat çal›flmak zorundalar, ve bunlar›n büyük bölümüne ücret bile ödenmiyor. Sonuç olarak; Perulu emekçilerin eylemleri tüm ülkeyi sarsmaya devam ediyor. Birçok büyük flehirde caddeler ve meydanlar iflgal ediliyor, polis birlikleri inifl yapamas›n diye, havaalanlar›n›n denetimi ele geçiriliyor. Son y›llarda devletin en fazla fliddet uygulad›¤› Ayacucho’da 3 ve 4 Temmuz’da gerçekleflen genel grev tüm kenti felç ederek, büyük bir baflar›ya ulaflt›. Bolivya’ya s›n›r olan Puno kentinde de, buray› ziyarete gelen devlet baflkan› tafllanarak karfl›land›. Emekçi halk›n bu eylemleri hükümet taraf›ndan, bir yandan “hiçbir önemi olmayan izole” eylemler olarak gösterilmeye çal›fl›lmakta, di¤er yandan ise eylemlere dönük azg›nca sald›r›lar gerçeklefltirilmekte. Garcia hükümetinin bask› ve sindirmeye dönük, orduyu harekete geçirerek gerçeklefltirdi¤i, tutuklamalardan, bir dizi fiili sald›r›lardan oluflan bu prati¤i, hiç kuflkusuz gericifaflist zihniyetin ve bu zihniyetin ürünü olan halka karfl› duyulan kinin, ancak esas olarak da kitlelerin harekete geçmesinden, yani kitlelerden duyulan korkunun ürünüdür.
Baflkald›r›n›n birinci y›l›nda Oaxaca -Liliana M.* Zorunluluklar genellikle kazara ortaya ç›kar. Baz› flartlar alt›nda, ezilenlerin bilincinde biriken çeliflkiler çekilmez hale gelince, durum flimflek h›z›yla de¤ifltirilebilir: Öfkeli halk, tarih sahnesinde görünmeye bafllar. Oaxaca ö¤retmenlerinin daha iyi ücret, e¤itim kaynaklar› ve flartlar› için verdi¤i savafl›m, bütün Oaxacal›lar›n yaflam›na yans›yan bir hareket bafllatt›. 14 Haziran 2006’da Oaxaca Eyalet Hükümeti, CNTE Ö¤retmenler Sendikas›, 22 No’lu fiube’nin kurdu¤u protesto cephesini fliddet kullanarak sökmek istedi.
Sald›r›, çocuklar›m›z› ve gençlerimizi e¤iten, e¤itimi ve toplumumuzda yaflam flartlar›n› düzeltmeye çal›flanlar›n haklar›n› savunanlara arka ç›kan, flehirde toplanan y›¤›nlar›n gücüne ve beraberli¤ine çarpt›. Olaylar k›z›flt›kça, hepimiz, gittikçe bütün eyalete yay›lan bir örgütün yarat›lmas›na kat›ld›k: Oaxaca Halk Meclisi -APPO. APPO sadece mücadeleye kat›lan örgütlerin bir koalisyonu de¤ildi. O, iflçilerin örgütlü iradesinin bir ifadesi, egemen s›n›f›n yerel devlette temsilcilerini etkisizlefltiren ve federal polisi engelleyen yeni bir devletin to-
humuydu. APPO’yu APPO yapan emekçilerin yo¤un kat›l›m›yd›. Bu iki kuvvetin karfl› karfl›ya oldu¤u bir durumdu ve tan›ma göre, sonsuza kadar devam etmesi olanaks›zd›, birinden biri yenilecekti. Ya emekçiler kapitalist devleti parçalayacak, ya da o bizi parçalayacakt›. Hareketi yok etmek için federal önleyici polis gönderildi, ama kitlelerin yan›t› örnek bir davran›flt›. Bask›na bütün gücümüzle, teke tek çarp›flarak karfl› koyduk. Bizi püskürtmeyi baflarabildiler ama yok edemediler. ➟
15
80 Hükümet gerçek yüzünü, kimi savundu¤unu, kapitalist s›n›f› korumak için ne derece fliddet kullanmaya haz›r oldu¤unu gösterdi: iflkence, keyfi tutuklama, “düflünce özgürlü¤ü” ve adli ihlaller. Halk›, çat›flman›n sadece Oaxaca’yla kalmay›p Atenco’da, Pata de Conchos’da da sona erdi¤ine inand›rmak istiyorlard›. Hareketin ileri gitmemesinin nedeni, halk›n istekli olmamas› de¤ildi; birçok kifli bu u¤urda can bile verdi. Duraklama, APPO liderlerinin reformizm ve ultra-solculuk aras›nda bocalayarak hareketi bütün ülkede y›¤›nlar aras›nda yayg›nlaflt›rma olana¤›n› elden kaç›rmas› nedeniyle oldu: örne¤in, milyonlarca emekçinin destekledi¤i baflkanl›k
seçimi hilesine karfl› olan harekete, bizim hareketin ba¤lanmamas›. Bu ba¤lant› kurulabilseydi, Oaxaca valisi Ulises Ruiz Ortiz’e (URO) karfl› hareket ile Felipe Calderon’un zorla baflkan seçilmesine karfl› ortak bir cephe kurularak, genel grev bafllat›l›p, ikisi de alt edilebilirdi. O zamanlar Oaxaca’da ve bütün ülkede var olan flartlar genel grevi baflkald›r›c› bir genel greve döndürme¤e elveriflliydi ve bu, durumu 180 derece emekçilerin yarar›na çevirebilirdi. Maalesef APPO liderleri buna karfl› ç›kt›, f›rsat› kaç›rd›, Oaxaca’y› ulusal mücadeleden uzaklaflt›rd› ve yaln›zlaflt›rd›. Sonuçta, URO ve Calderon’un harekete karfl› bafllatt›klar› tepkiyi kolaylaflt›rd›. Geç-
miflte yap›lan hatalar› tekrarlamamak için, harekette derhal yeni bir devrimci politik liderlik yaratmam›z gerekiyor. Ülkedeki ekonomik kriz yaflam flartlar›n› çok daha zorlaflt›racak ve Oaxacal› y›¤›nlar›n ac›s› ço¤alacak. Oaxaca yeni bir ayaklanmaya haz›rlan›yor, ama bu defa bütün ülkenin emekçileri, köylüsü ve gençli¤i de direnifle kat›lacak. APPO’ya kat›lan bizlere düflen görev, geçmifl deneylerden ders alarak, sorunlar›m›z›n çözümü için ulusça harekete geçmek, bütün emekçilerin yerel Halk Meclisleri’nde örgütlenmesine çal›flmak ve bu meclislerin birbiriyle ba¤lant›s›n› ve iflbirli¤ini sa¤lamak olmal›. ‹çeri¤i, üretim araçlar›n› ele
10-23 Ağustos 2007 geçirmek, köylüye ucuz kredi, Latifundio’lar› (büyük çiftlikler) kamulaflt›rma, herkese paras›z nitelikli e¤itim vs. olan bir program için savaflmal›y›z. Emekçilerin gücü ele geçirebileceklerini ve kullanabileceklerini ve kapitalizmin varl›¤›n›n devam etmesi için bir neden olmad›¤›n› gösterdik. Gelecek günlerde Calderon’un zay›f ve kriz içindeki hükümeti bizim sokaklara ç›kt›¤›m›z zamandan beri gittikçe daha da kötüleflen sorunlara çare bulamayacak. Mücadelemiz devam etmeli ve Meksika’n›n bütün k›tada yank›lanacak sosyalist dönüflümü gerçekleflmeli. *Oaxaca’dan bir militan 18 Temmuz 2007
Güney Asyal› Maoist partilerin bildirisi
CCOMPOSA Hint egemenlerinin komflu ülkelere yönelik artan müdahalelerine karfl› Güney Asya haklar›na karfl› koyma ça¤r›s› yapmaktad›r Bölgede ABD emperyalizminin jandarmas› görevini üstlenen Hint egemenleri Güney Asya ülkeleri üzerinde tam bir hakimiyet kurmay› hedeflemektedir. En son ki SAARC Zirvesi’nde daha da ileri giderek Güney Asya ülkelerinin s›n›rl› egemenliklerini baltalamak için Asya Parlamentosu kurmay› önermifltir. Daha öncesinde bölgedeki ekonomik hegemonyas›n› sa¤lamlaflt›rmak için ortak para birimi oluflturmay› da önermiflti. SAARC Zirvesi’nde bölgedeki pazarlara hakim olmak ve Hindistan’da (ço¤unlu¤unu komprador sermayenin ve Çok Uluslu fiirketlerin) üretti¤i ürünlerin tüm Güney Asya ülkelerine serbest ak›fl›n› sa¤lamak için SAFTA’y› (Güney Asya Serbest Ticaret Örgütü) dayatmay› sürdürmüfltür. CCOMPOSA (Güney Asya Maoist Partileri ve Örgütleri Koordinasyon Komitesi) SAARC’›n da¤›t›lmas› ve Güney Asya ülkeleri aras›ndaki halklar aras›ndaki iliflkileri sa¤layacak gerçek forumlar›n oluflturulmas› ça¤r›s›n› yapmaktad›r. Hint egemenleri son dönemlerde komflu ülkelerin iç ifllerine daha sayg›s›zca müdahale etmekte ve Keflmir, Naga, Manipuri, Assamase ve di¤er halklar›n kendi kaderlerini tayin etmek amac›yla ulusal taleplerini bast›rmak için daha yo¤un flekilde sald›rmaktad›r. Nepal’de Nepal halk›n›n demokratik taleplerini yok etmek için aktif bir rol oynamakta ve Maoistleri tecrit etmek için gerici unsurlar› desteklemektedir. Terai’deki Madhesi halk›n› Nepal monarflisiyle iflbirli¤i içinde Maoistlere karfl› k›flk›rtmaktad›r. Hindu köktencileri Gaur’daki 28 Maoist’in katledilmesi olay›nda oldu¤u gibi vahfli çeteler örgütlemektedir. Yak›n zamanda da YCL (Genç Komünistler Birli¤i) Merkez Komite üyesini bir yoldafl›yla birlikte bu çeteler öldürmüfltür. Hintli büyükelçi son zamanlarda Nepal s›n›rlar› içinde dolaflarak okullar, hastaneler, yollar vb. için büyük para-
lar önererek kitleleri Maoistlerin etkisinden ç›karmaya çal›flmaktad›r. Ek olarak, Hintli paramiliter güçler Butan kökenli Nepallilerin üzerlerine atefl açarak onlar›n anavatanlar›na dönmesini engellemeye ve günümüzün modern köle eme¤i olarak kullan›lmalar› için Bat›’ya göndermelerini isteyen ABD komplosuna ortak olmaktad›r. ABD emperyalizmi ve Hint egemenleri gericileri destekleyerek Maoistleri etkisizlefltirmeye çal›flmaktad›r. CCOMPOSA Hint egemenlerinin Nepal’deki rolünü mahkum etmektedir ve Nepal’in içifllerine kar›flmas›na son verme ve Hint halk›na da Nepal s›n›r›nda faaliyet gösteren katil çetelere karfl› adaleti sa¤lama ça¤r›s›nda bulunmaktad›r. Bangladefl’te Hint egemenleri yaln›zca aç›ktan yardakç›lar› Sheikh Hasina’y› desteklemekle kalmamakta, ayn› zamanda ordu destekli geçici hükümetin Hint büyük komprador sermayesi için büyük anlaflmalar yapmas›n› zorlamaktad›r. Büyük yat›r›mlar için Tata’lara yard›mc› olmaktad›r ve son zamanlarda Mittals Bangladefl’teki enerji sektörü için dev bir anlaflma yapm›flt›r. Hint büyükelçisi, ABD büyükel-
çisiyle birlikte ülkede aktif bir flekilde çal›flarak çeflitli siyasi partilerle ve geçici hükümetle görüflmeler yapmaktad›r. CCOMPOSA yoksullukla ba¤lanm›fl Bangladefl’in zengin do¤al kaynaklar›n›n Hint kompradorlar› ve ABD emperyalistleri taraf›ndan ya¤malanmamas› ve kendi ülkelerinin kalk›nmas› için faydalan›lmas› ça¤r›s›nda bulunmaktad›r. Sri Lanka’da hükümet Çin ve Pakistan’dan silah almay› hedefleyince aç›kça tehdit ettiler. Hint egemenleri Sri Lanka’ya, onur k›r›c› bir serbest ticaret anlaflmas› imzalamaya zorlad›. Ayr›ca Tamil Elam için Tamil halk›n›n hakl› taleplerini bast›rmak için Sri Lanka hükümetini gizlice desteklemektedir. CCOMPOSA tüm bu eflitsiz anlaflmalar›n y›rt›lmas›n› talep etmekte ve Tamil halk›n›n kendi kaderini tayin hakk› için hakl› mücadelesini desteklemektedir. Ek olarak, Hint egemenleri Butan, Sikkim; Malldives gibi küçük ülkeler üzerindeki hakimiyetini sürdürmeye ve s›k›laflt›rmaya devam etmekte ve Keflmir kart›n› kullanarak Pakistan’a zorbal›k yapmay› sürdürmektedir. Özel-
likle Hint hegemonyas›ndaki ezilen uluslar üzerindeki hakimiyetini zorla sürdürmeye devam etmektedir. Hint iflgal ordusu yaln›zca bu hakl› talepleri vahfli flekilde bast›rmakla kalmamakta, ayn› zamanda hakl› mücadelelerini kan okyanusunda bo¤mak için halk›n bir kesimini di¤erine düflürmektedir. Bu Nagaland’da, Manipur’da, Assam’da, Keflmir’de ve di¤er yerlerde görülmektedir. CCOMPOSA ezilen uluslardan halklar›n kendi geleceklerini kararlaflt›rmalar›na izin verilmesi ve Hint ordusunun ve paramiliter güçlerin bu bölgelerden derhal ve tamamen çekilmesi talebinde bulunmaktad›r. Güney Asya; devrimci, demokratik ve ulusal hareketler için kaynayan bir kazan halini alm›flt›r. CCOMPOSA tüm bu hakl› mücadeleleri desteklemektedir ve Güney Asya halklar›na ortak düflmanlar›na karfl› birleflmeleri ve yöneticilerinin bölgedeki destekçileri olan ABD emperyalizminin bölme politikalar›na kanmamalar› ça¤r›s›nda bulunmaktad›r. 1) Purba Bangla Proletarya Partisi-MK; PBSP (CC)(Bangladefl) 2) Do¤u Bengal Komünist Partisi (ML) (K›z›l Bayrak); CPEB (ML) (Red Flag) (Bangladefl) 3) Bangladesher Samyobadi Dal (Marksist-Leninist); BSD (ML), (Bangladefl) 4) Butan Komünist Partisi (MarksistLeninist-Maoist); CPB (MLM) 5) Hindistan Komünist Partisi (Maoist); CPI (Maoist) 6) Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Naksalbari; CPI-ML (Naksalbari), (Hindistan) 7) Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist); CPI (MLM); (Hindistan) 8) Nepal Komünist Partisi (Maoist); CPN (Maoist), (Nepal)
16
10-23 Ağustos 2007
80
Sular›m›z da özelleflflttiriliyor; Art›k her flfleey sudan ucuz! “Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen “kabaday›” Baflbakan ve AKP ülkeyi satmaya devam ediyor. Fabrikalar›, tar›m arazilerini, limanlar›, ormanlar› da¤lar›, ovalar›, emperyalist tekellere satan AKP, h›z›n› alamam›fl olacak ki flimdi de suyu sat›yor. Gelinen aflamada ülkemiz aç›s›ndan can al›c› bir noktada duran akarsu ve göletlerin özellefltirilerek sermaye tekellerinin rant kap›s› haline getirilmesi, özellefltirme sald›r›s›n›n boyutlar›n›n ne kadar kapsaml› oldu¤unu da gösteriyor. Aylard›r gizliden gizliye Devlet Su ‹flleri (DS‹) taraf›ndan yürütülen bir çal›flmayla Türkiye’deki akarsular›n, havzalar›n ve göletlerin Yap‹fllet-Devret modeli ile 49 y›la varan süreler içerisinde tekellere peflkefl çekilmesi, beraberinde yarataca¤› sorunlarla birlikte yaflad›¤›m›z su sorununu daha da derinlefltirecektir. Yap-‹flletDevret modeli bilindi¤i gibi, kamuya ait mallar›n özel sektöre belli süreler içinde devredilmesini ve özel sektörün kamuya ait mallar› belli bir süreli¤ine iflletmesi sonra da devretmesini öngörüyor. Ama ülkemizde süreç hiç de bu flekilde geliflmiyor. Liman ve köprülerde örne¤ine rastlad›¤›m›z gibi, bu model kamu alanlar›n›n yeni yeni sermaye gruplar›na sürekli devredilmesi ile kendini tekrar eden bir durum yarat›yor. Böyle adland›r›lmas› yap›lan ifle bir k›l›f olmaktan öteye gidemiyor.
IMF ve AB talimat›; “Suyu özellefltirin!” Akarsu ve göletlerin özellefltirilmesi projesinin, IMF’ye verilen taahhütler sonucu gündeme getirilmifl olmas›, 10 Mart 2000 tarihinde Dünya Bankas›’na sunulan 29 maddelik mektubun ard›ndan 8. planda yer almas› ve uluslararas› finans kurulufllar› taraf›ndan ödenen tam 12 IMF kredisinde suyun özellefltirilme koflulunun olmas›, su kaynaklar›n› özellefltirmenin ad›mlar›n›n daha eskile-
re ve de emperyalizmin talimatlar›na dayand›¤›n› gösteriyor. Ad›na “küresel ›s›nma” dedikleri ama esasta emperyalistlerin do¤ay› tahrip etmesinin bir sonucu olarak dünyam›z›n ›s›nmas› ve do¤a dengelerinin alt üst olmas›ndan dolay› “su sorunu” dünyam›z›n bafll›ca sorunlar›ndan biri haline gelmifltir. Öyle ki dünya çap›nda yay›n yapan Fortune dergisi ve sermaye stratejistleri May›s 2000 tarihli say›s›nda “Su endüstrisinin küresel trendi” ile ilgili olarak yapt›¤›, “20. yüzy›lda petrol, devletler ve flirketler için ne ifade ettiyse 21. yüzy›lda da uluslar›n varl›k düzeyini belirleyecek, de¤erli bir meta olan su ayn› de¤erde olacakt›r” de¤erlendirmesi ile kendi cephelerinden suyun önemini kendi s›n›fsal ç›karlar›na uygun olarak böyle vurguluyorlar.
Yoksullar suya ulaflam›yor! Bugün baflta Afrika ve Asya k›tas› olmak üzere 1.1 milyar insan güvenli temiz içme suyundan, 2.4 milyar insan ise güvenli bir içme suyu ar›tma hizmetinden yoksun bir flekilde yaflamakta; Afrika ve Asya’n›n yan› s›ra bu sorunun yafland›¤› bölgelere yeni bölgeler eklenmektedir. Suyun özellefltirilmesi dünyan›n birçok yerinde halk›n suya ulafl›m›n› zorlaflt›rm›fl, kentlerde ve k›rda milyarlarca insan› y›k›mla yüz yüze b›rakm›flt›r. Örne¤in Dünya Bankas›’n›n 2000’li y›llarda yürüttü¤ü politikalar sonucunda, Gana’da su ücretleri yüzde 95 yükseldi. Hindistan’da aile bütçesinin yüzde 25’i su faturalar›na gitmeye bafllad›. Halk›n su faturalar›n›n alt›nda ezildi¤i ve ücretlerinin yar›s›na yak›n›n›n gasp edildi¤i Filipinler’de yüzde 400 ve Bolivya’da yüzde 300 fiyat art›fllar› yafland›. Bu örnekleri daha da art›rmak mümkün. Ülkemizde de bir y›l öncesinden ya¤›fllar›n yeterli düzeyde olmamas›ndan dolay› burjuva-feodal medyada yo¤un bir flekilde ifllenen kurakl›k
GÖRÜfi
Dünyada ve ülkemizde su kaynaklar› üzerinde oynanan oyunlar›n arka plan›n› ö¤renmek üzere Çevre Mühendisleri Odas› ‹stanbul fiube Baflkan› Eylem Tuncaelli ile görüfltük. Tuncaelli; Bir yandan sular›n tükendi¤ine dair propaganda yap›l›rken öte yandan sular›n özellefltirilmesinin aras›ndaki çeliflkiye dikkat çekiyor. -1990’l› y›llardan beri su özellefltiriliyor. ‹ngiltere, Fransa, Filipinler, Jamaika’da IMF ve DB’nin politikalar› do¤rultusunda akarsular özellefltiriliyor. Do-
ve susuz günlerin yaflanaca¤›na dair propagandalar Beyflehir gibi göllerin kurumas› ile tar›m alanlar›nda yaratt›¤› tahribatlar son olarak Ankara ve ‹stanbul gibi büyük flehirlerde su kesintileri ile su kaynaklar› üzerinde oynanan oyunlar doru¤a ç›kar›ld›. Çal›flmalar›na seçim sürecinin çok öncesinden bafllanan akarsu ve göletlerin özellefltirilmesi planlar› özellikle gizlenerek seçim sonras›na b›rak›ld›. Ve flimdi gündeme getirildi. Su, halk›n ortak mal› iken, gelinen aflamada akarsu havza ve göletlerin özellefltirilme ile k›rda kentte y›k›c› sonuçlar do¤uracakt›r. Özellikle GAP; K›z›l›rmak, F›rat, Dicle gibi tar›msal sulama alanlar›nda tafl›d›¤› hayati önem düflünüldü¤ünde bunlar›n tekellerin serbest piyasa koflullar›na b›rak›lmas› ile ciddi bir tahribat ve y›k›m› da beraberinde getirece¤i görülür.
Burjuvazi ise su içinde yüzüyor Egemenler su üzerinde oynanan oyunlar› perdelemek için; faturay› halk›m›za kesmek istemektedir. Aylard›r medyada halk›n su kullan›m›na dönük belediyeler ve DS‹ taraf›ndan yap›lan suyu tasarruflu kullanma ça¤r›lar›, hal› ve araba y›kayanlara yönelik hayata geçen yapt›r›mlar gündemde. Halk›m›za yönelik difl f›rçalarken, tuvalette ne kadar su kullan›laca¤›na dair ça¤r›lar yap›l›rken öte yandan egemen s›n›flar›n harcad›¤› su miktarlar›na hiç de¤inilmemekte, halk›m›z suçlu
¤al su kaynaklar›n›n yüzde 85’i yüzde 15 taraf›ndan yönetiliyor. Suyun özellefltirilmesinden sonra Fransa’da su fiyatlar› yüzde 35 oran›nda artt›. Yine ayn› ülkede temiz suya ulafl›lamad›¤› için kolera salg›nlar› yafland›. Kolombiya’da bununla ilgili olarak ciddi eylemler yap›ld›. Türkiye’de önce su hizmetlerinin özellefltirilmesi gündeme geldi. Su sayaçlar›, Yuvac›k Baraj› özellefltirildi. Bu süreç nas›l iflliyor? Önce uluslararas› sermaye; hükümetler baz›nda giriflimlerde bulunuyor, ard›ndan suyun ve akarsular›n özellefltirilmesi gündeme geliyor. Bu politikalar›n sonucunda sa¤l›kl› ve temiz suya ulafl›m net olarak engelleniyor. Bu alanda büyük bir rant var. Türkiye’de de 90’larda bafllayan bu süreç son y›llarda kurakl›¤›n artmas›yla gündeme daha yo¤un bir flekilde sokuldu. fiu anda taslak halinde olan bir yasa tasar›s› haz›rland›. Su konusunda hükümet tamamen yalan söylüyor. Bir yandan su kaynaklar›n›n olmad›¤› söyleniyor, öte yandan akarsular özellefltiriliyor, olmayan bir fleyi özellefltiremezsiniz. Demek ki su kaynaklar› var, ancak devlet bunlar› iflletmiyor. Su kamuya yani bize aittir. Bize ait bir fleyi gasp ede-
gibi gösterilmektedir. Burjuva-feodal medyan›n sat›l›k kalemleri “bu halk adam olmaz” diye hizmet ettikleri s›n›f› alçakça gözden uzak tutmaya çal›fl›yor. Oysa ki emekçi semtlerde su kesintileri bu bahane ile yap›l›p suya zam paketleri bizzat belediye baflkanlar› taraf›ndan haz›rlan›rken, villalarda günü birlik de¤ifltirilen havuz sular›, gösteriflten ibaret olan suni flelaleler, befl y›ld›zl› otellerde müflterileri e¤lendirmek ad›na alabildi¤ine çeflitlilikte kullan›lan tonlarca suya dair tek kelime edilmiyor. Yine Konya’da, Çukurova’da yeterli su “olmamas›”ndan kaynakl› köylüler tar›m ürünlerinde zarar ederken hemen yan› bafl›ndaki Antalya vb. turistik merkezlerde zenginlerin e¤lenmeleri için yap›lan binlerce dönümlük golf sahalar›nda her gün milyonlarca metreküp temiz, içilebilir su kullan›lmaktad›r. Bu tablo içinde bak›ld›¤›nda yaflanan su kesintilerinin, “kurakl›¤›n” esas nedeninin su yetersizli¤inden kaynakl› de¤il özellikle su hizmetlerini halka ulaflt›rmamas› ile yarat›lan rant ortam›d›r.
Sonuç olarak; Hayat›m›z› kurak bir cehenneme çevirmek isteyen özellefltirme sald›r›s›na karfl› bugünden karfl› koymak, gelece¤imizi emperyalist tekellerin insaf›na b›rakmamak için bu sald›r›ya dur demeliyiz. Bu tüm yoksul halk›n ortak sorunudur. Sorunumuza sahip ç›kal›m.
rek suç iflliyorlar. Di¤er ülkelerde yaflananlar ülkemizde de yaflanacak, yani temiz suya ulaflamayaca¤›z, su fiyatlar› artacak. Söylemlerin aksine Türkiye su fakiri bir ülke de¤il, su havzalar› mevcut yönetimlerce korunamad›. Seçim dönemlerinde su havzalar› yap›laflmaya aç›larak talan edildi. Hükümetlerin, yöneticilerin su için bir politikas› yok. Ne yaz›k ki fatura bize kesiliyor. Toplam 12–13 tane akarsunun özellefltirilmesi planlan›yor. ‹smi geçenler aras›nda F›rat ve Dicle de var. Yap-‹fllet-Devret modeline göre yap›lmas› planlan›yor. Projeler için yar›flmalar aç›lacak, birinci olana ihale verilecek. Sadece suyun özellefltirilmesi de¤il özellefltirmenin hiçbirinde kamu yarar› yoktur. Sudan sonra geriye havam›z›n özellefltirilmesi mi kald›? Su, yol, e¤itim, sa¤l›k için para vereceksek vergi ödememizin ne anlam› var. Belediyeler bu hizmetleri vermek zorunda olan kurulufllard›r, ancak bu hizmetlerin pazarland›¤› kurumlar haline gelmifllerdir. K›sacas› suyumuz, topra¤›m›z kelimenin tam anlam›yla uluslararas› sermayeye peflkefl çekilmektedir.
Ne yapmal›? Halk temiz su kullanabilmeli. Su bize ait olmal›, su hizmetleri kamuya ait olmal›. Su kesintilerinin, su s›k›nt›s›n›n yaflanmas›n›n tek nedeni kurakl›k de¤il. Ya¤›fl oran› düfltü, ancak kurakl›¤›n tek nedeni bu de¤il. Sanayi üretimini denetleyemediyseniz, buna uygun politikalar üretmediyseniz kriz ortam› elbette oluflur. fiu anda özellefltirme projeleri su s›k›nt›s›n›n çözümü gibi gösteriliyor. Her defas›nda ayn› oyun sahneleniyor. Elektrik kesintileri yap›l›yordu ard›ndan termik santraller gündeme geldi. Bakanl›¤›n su konusundaki önlemleri de çok komik. Üç bakanl›k su sorununu tart›flmak için biraraya geldi ç›kan sonuç; Ayfle teyze kliman› kapat, ampulünü de¤ifltir, günde bir kez dufl al.
17
80 13 Temmuz 2007’de Türkiye ile ‹ran aras›nda Nabucco Projesi’nin bir aflamas› olarak do¤algaz üretimi ve tafl›nmas› konusunda bir mutabakat imzaland›. ‹ran, Güney Pars sahas›ndan üç kuyuyu ihalesiz olarak TPAO’ya vermeyi teklif ederek, döflenecek boru hatt›yla Avrupa ve Türkiye’ye hem ‹ran hem de Türkmenistan gaz›n›n sat›lmas› düflünülüyor. Bu anlaflma çerçevesinde Türkiye (Erzurum) ile ‹ran (Asuliye) aras›nda 2000 km’lik boru hatt› döflenmesi planlan›yor. Bu hatla gaz›n Erzurum-Trakya-BulgaristanRomanya-Macaristan ve oradan da tüm Avrupa’ya da¤›t›lmas› hedefleniyor. Bu boru hatt›ndan flimdilik 30 milyar metre küp gaz verilecek. Bunun 16 milyar metreküpü Türkiye’ye, 14 milyar metreküpü ise Avrupa’ya sat›lacak. 1996’da yine ‹ran’la imzalanan bir anlaflma gere¤i her iki taraf kendi s›n›rlar›ndaki boru hatlar›n› döflemeyi taahhüt etmifl, ancak Türkiye bu hatlar› zaman›nda bitiremedi¤i için ‹ran’a tazminat ödemek durumunda kalm›flt›. Önceleri bu tazminat› ›srarla isteyen ‹ran, ç›karlar› do¤rultusunda taktik de¤ifltirerek Türkiye’yle yak›nlaflma çizgisi çerçevesinde, tazminat› istemekten vazgeçmifl ve bu sürecin siyasal alandaki bir yans›mas› olarak da PKK’ye karfl› Türkiye ile ortak askeri operasyonlar yapm›flt›.
“Zamanlama yanl›flt›” Bu anlaflmaya ilk tepki ABD’den geldi. ABD Ankara Büyükelçili¤i sözcüsü; “Türkiye’nin ‹ran’la her türlü enerji iflbirli¤ine karfl› olduklar›n›” aç›klad›. ABD D›fliflleri Bakanl›¤› sözcüsü ise “zamanlaman›n kötü” oldu¤unu belirtti. Rusya, sessizli¤ini korurken, AB çevrelerinden kimisi, bu hatt›n AB’nin Rusya’ya ba¤›ml›l›¤›n› azaltaca¤›n› savunurken; kimisi de bu hatt›n Türkiye’yi AB’ye ba¤layaca¤›n› savundu. ABD’nin karfl› ç›k›fl›na hem Türkiye hem de ‹ran ayn› paralelde yan›t vererek, bu anlaflman›n her iki ülkenin ç›kar›na oldu¤unu ve iki komflu ülkenin iflbirli¤ine “baflka ülkelerin kar›flma hakk› olmad›¤›n›” belirttiler. Ancak bu aç›klamalara ra¤men meselenin arka plan›na göz atmak gereklidir. Ortado¤u, Kafkasya ve Orta Asya, dünya enerji rezervlerinin % 75’ine sahip. Dolay›s›yla emperyalistlerin dünya hakimiyeti için bafll›ca çat›flma alan›n› bu bölgeler oluflturuyor. Günümüzde bu enerjinin ç›kart›lmas›-ifllenmesi ile tafl›nmas› noktas›nda odaklanan çat›flmalar, bu co¤rafyada bulunan ülkelerin tamamen bu rekabet ve çat›flma çerçevesinde flekillenmelerine neden oluyor. ABD, bir yandan Orta Asya ve Kafkasya’y› ele geçirmek için u¤rafl›rken di¤er yandan da Ortado¤u’da tam denetimi/hâkimiyeti kurma u¤rafl›ndad›r. ‹ran, dünya petrol rezervinin % 11’ine (132 milyar varil) dünya do¤algaz›n›n ise % 15.3’üne (970 trilyon metreküp) sahip. Ayr›ca ‹ran’›n s›n›rlar› içinde yer alan Hürmüz Bo¤az›’ndan (Basra Körfezi’nin ç›k›fl›nda), dünya petrolünün % 30’u geçifl yapmaktad›r. Yan› s›ra Körfezin (ve ülkelerinin) güvenli¤i aç›s›ndan da en stratejik bölgeyi oluflturmaktad›r. Dolay›s›yla ‹ran, ABD için bir ç›banbafl› rolündedir. ABD için ‹ran’›n kontrolü hem Orta-
10-23 Ağustos 2007
‹ran’la imzalanan gaz anlaflflm mas› ve gerçekler!
do¤u ve Kafkasya’n›n hâkimiyeti aç›s›ndan hem de sahip oldu¤u rezervler bak›m›ndan hayati önemdedir. Bunun için sald›r› plan› dâhil her yolu/ihtimali denemeye haz›r görünüyor. Bu ba¤lamda ‹ran’›n Türkiye ile enerji anlaflmas› yapmas›, ABD’nin k›smen ifline gelmiyor. K›smen diyoruz çünkü Nabucco Projesi asl›nda ABD’nin destekledi¤i bir projedir. Do¤algazda Rusya’ya ba¤›ml› AB’yi bu ba¤›ml›l›ktan kurtarmak ve Balkanlar’da kurmay› planlad›¤› enerji ve ulafl›m merkezinin bir parças› olarak Nabucco Projesi’ni desteklemektedir. Türkmenistan do¤algaz›n› da içermesiyle Rusya ve Çin’e karfl› büyük bir avantaj sa¤layabilecek bu proje, ‹ran yüzünden istedi¤i çerçevede geliflmedi. Orta Asya ülkelerinin hâkimiyetine yönelik politikalar›n›n ço¤unun -Rusya ve Çin taraf›ndan- bofla ç›kar›lmas› da bu planlar›n› aksatan bir etken oldu. Türkiye, ABD’nin BOP ve devam›nda, Kürt politikalar›yla tam uyuflamamaktan kaynakl› sorun yafl›yor. Her ne kadar Türkiye, ABD’ye göbekten ba¤›ml› olsa da bu hassas konu Türkiye’nin baflka emperyalistlerle iflbirli¤ini art›rmas›n›n zeminini güçlendiriyor. Bu geliflmeler paralelinde Türkiye’de artan ABD karfl›tl›¤›, Türkiye’nin kimi ad›mlar›na ABD’nin aktif müdahalesinin önünü kesebilmektedir. Yan› s›ra Türkiye’nin enerjide Rusya’ya ba¤›ml›l›¤› da ABD’nin ifline gelmemektedir. Bunu k›rmak için planlad›¤› Kerkük-Ceyhan Do¤algaz Boru Hatt›, Kürt sorunu ve Irak’›n istikrars›zl›¤›ndan dolay› yak›n zamanda faaliyete geçecek gibi görünmüyor. Ayr›ca Türkmenistan gaz›n›n, Rusya d›fl›ndan bir güzergâhla Avrupa’ya tafl›nmas›, ileriki zamanlar aç›s›ndan ABD’ye avantaj sa¤layabilir. ‹ran ve Türkmenistan üzerinde hâkimiyeti gerçekleflirse bu hat ABD’ye büyük avantaj sa¤lar. Bu çerçevede ABD’nin güçlü bir karfl› duruflu söz konusu de¤ildir.
Esas kazançl› ç›kan Rusya! Bu anlaflman›n Rusya aç›s›ndan büyük kay›p vb. oldu¤u fleklindeki yorumlar da abart›l› ve as›ls›zd›r. Rusya, milli gelirinin yaklafl›k % 60’›n› enerjiden sa¤lamaktad›r. 1 trilyon dolarl›k Gazprom fiirketi ile dünyan›n birçok bölgesini a¤ gibi sarm›flt›r. Orta Asya ve Kafkaslar›n kontrolü esasta Rusya’dad›r. BTC (BaküTiflis-Ceyhan) boru hatt› yüzünden k›smen
güç kaybettiyse de yaratt›¤› alternatiflerle bu hatt›n ve Nabucco’nun olumsuz etkisini k›rabilecek güce ve altyap›ya sahiptir. Alternatif olarak infla etti¤i ve etmeye devam etti¤i Mavi Ak›m, Mavi Ak›m (2), Hazar Boru Hatt›, Güney Ak›m Projeleri ile enerji a¤›n› geniflleterek hem kâr›n› hem de enerji kaynaklar› üzerindeki hâkimiyetini art›rarak ilk etapta ABD’nin Orta Asya ve Kafkaslar üzerindeki etkisini k›rmay› amaçlamaktad›r. Rusya, dünyada en çok do¤algaz rezervine sahip ülkedir. Dolay›s›yla do¤algaz piyasas›nda en önemli yere sahiptirler. Ayr›ca 2006’da gaza ve Euro’ya dayal› bir OPEC plan›n› ilan etmesiyle birlikte ABD’nin enerji hegemonyas›n› k›rmaya yönelik niyetini ve gücünü a盤a vurmufl oldu. Rusya, AB’nin do¤algaz ihtiyac›n›n % 60’›n›, Türkiye’nin ise % 65’ini karfl›lamas› ve ‹ran’a askeri olarak kendine ba¤lamas› dolay›s›yla bu ülkelerde etkili kozlar› elinde bulunduruyor. Bu ba¤lamda Türkiye ile ‹ran aras›ndaki mutabakat ilk bak›flta Rusya’ya karfl›ym›fl gibi görünüm arz etse de, arka plana bak›ld›¤›nda bu anlaflman›n en çok Rusya’n›n ifline yarad›¤›n› görürüz. Hem Türkiye hem de ‹ran’› daha fazla etkisine alabilme zemini yaratan bu anlaflma, baz› çevrelerin iddias›n›n aksine ‹ran-Rusya iliflkilerini zedelemiyor. Ki Türkmenistan gaz›n›n esas›n›n Rusya’n›n denetimine geçti¤i de göz önüne al›n›rsa, bu anlaflma Rusya’ya zarar vermeyecektir. AB aç›s›ndan ise bu anlaflma enerji ihtiyac›nda belirleyici bir öneme sahip de¤ildir. Y›ll›k 600 milyar metreküp gaz tüketen AB için Nabucco Projesi’nin sadece % 5’lik bir ihtiyac› karfl›lamas› anlam›na gelece¤inden Rusya’ya gazda ba¤›ml›l›¤› devam edecektir. Yan› s›ra AB’nin ortak bir enerji politikas› olmamas› ve içindeki çatlaklar nedeniyle (Birli¤in “bir” olamamas›) Rusya, farkl› enerji hatlar›yla AB’yi enerjide kendine daha fazla ba¤›ml› k›labilmektedir. Enerji kaynaklar› ve hatlar› üzerinde oynanan satranç oyununda jeo-stratejik öneme sahip olan Türkiye, bu avantaj›n› kullanarak emperyalistlerden daha fazla pay alma telafl›ndad›r. “Enerji koridoru” oluflturma politikalar› esasta enerjinin geçifl ücreti (k›r›nt›s›) oldu¤u halde, bunu “bölgesel güç”, “ekonomik kalk›nma” vb. söylemlerle kitlelere farkl› yans›tmak-
tad›r. Türkiye’nin var olan yar›-sömürge yap›s›ndan bunlar›n söz konusu olamayaca¤› bilinmektedir. Bu anlaflma ne Türkiye ne de Avrupa için enerji aç›s›ndan belirleyici olmad›¤› halde flaaflal› bafll›klar manfletleri süslüyor. Türkiye, I. Kürdistan›’na girme noktas›nda ABD’ye nas›l karfl› ç›kamamaktaysa enerji konusunda da onun çizdi¤i çerçeveden ç›kacak güçte de¤ildir. Türkiye’nin bu anlaflmay› imzalamas› ekonomik getirisinden çok ‹ran’la son y›llarda ortaklaflt›¤› Kürt Devleti kurulmas› korkusundan kaynakl›d›r. Türkiye, ‹ran’dan kendi siyasal hedefleri için faydalanmak istemektedir. Bu anlaflman›n -Türkiye için- esas› budur. ‹ran aç›s›ndan da söylemleri her ne kadar emperyalistlerden ba¤›ms›zm›fl gibi görünse de esasta onlar›n çizdi¤i çerçevenin d›fl›na ç›kaca¤› bir durum söz konusu de¤ildir. ‹ran da Türkiye gibi bu anlaflmadan ekonomik ç›karlardan çok siyasal hedeflerini gerçeklefltirmeyi (3 kuyuyu ihalesiz vermeyi teklif etmesi bunun bir kan›t›d›r) amaçlamaktad›r. Türkiye ile Kürt sorununda ortak hareket ederek ülkesindeki Kürtlerin de kurulacak “ba¤›ms›z” Kürdistan’a dâhil olmas›n› engellemek için “dayan›flmaya” hizmet etmekte.
Satranç tahtas›nda piyon olmak... Enerji kaynaklar› üzerindeki “satranç oyununa” bak›ld›¤›nda gerek Türkiye gerekse ‹ran’›n bu oyun içindeki yeri ile yapt›klar› anlaflman›n gerçekte hangi güçlerin hamlesi oldu¤u daha iyi anlafl›lmaktad›r. Ülkemizde “ekonomik kalk›nma” hamlesi olarak gösterilen bu anlaflma, enerji ba¤›ml›l›¤›n› daha da art›rmaktad›r. ‹ran ve di¤er Ortado¤u ülkelerinde benzinin litresi 15 ile 30 Ykr aras›nda iken ülkemizde 3 YTL civar›ndad›r. Her ba¤›ml›l›¤› art›ran politika di¤er tüketim mallar›n›n fiyatlar›n› art›rmakta böylece yoksullu¤un artmas›nda önemli bir etken olmaktad›r. Enerjiye ba¤l› olarak zamlar›n artmas› ile ücret ve gelirlerin art›fl›n›n çok güdük kal›fl› dolay›s›yla kitlelerin al›m gücü iyice düflmektedir. Bu gerçekli¤e ra¤men ikiyüzlü ve sahtekârca hala “refah”, “kalk›nma” söylemleri manfletleri süsleyebilmektedir. Gerek ülkemizde gerek Ortado¤u’da geliflmifl bir anti-emperyalist hareketin olmay›fl› hem bu tür anlaflmalar›n bir manipüle arac› olmas›na yaramakta hem de emperyalizmin politikalar›n› daha rahat hayata geçirebilmesine olanak sa¤lamaktad›r. Bu nedenle hem genel olarak anti-emperyalist hareketlerin büyütülmesi hem de Ortado¤u’daki anti-emperyalist hareketlerle ortak hareket edilmesi zorunludur. Halklar›n örgütlü mücadelesi gelifltirilmeksizin, emperyalizme geri ad›m att›r›lamayaca¤› ve kitlelerin manipüle edilmeye devam edilece¤i aflikârd›r. Türkiye ve Türkiye Kürdistan› topraklar› üzerinde geçen boru hatlar›n›n halk›m›za hiçbir yarar› yoktur. Yarar› olmad›¤› gibi enerji yollar›n›n güvenli¤i gerekçesiyle ülkemiz halk› daha fazla bask› görmektedir. Bu yönüyle de geliflen anti-faflist, anti-emperyalist mücadeleler daha ilk baflta emperyalistler ve komprador patron-a¤a devletinin direkt “ilgisine” mazhar olmaktad›r.
10-23 Ağustos 2007 Seçimlerle beraber hemen her kesimin kendi ç›karlar› do¤rultusunda tart›fl›p “çözüm” üretti¤i “Kürt sorunu”nun gündemin kilit meselesi haline gelmesi ve bu konudaki yaklafl›mlar bizim olgular›n kavramlarla nas›l çarp›t›l›p ters yüz edilerek gerçe¤in gizlendi¤ini aç›k etmemizi gerektiriyor. Bilindi¤i gibi Türk hâkim s›n›flar›, b›rakal›m Kürtlerin ulus oldu¤unu, varl›klar›n› dahi kabul etmeyip imha-inkâr politikalar›n› dizginsizce hayata geçirmifllerdir. Kürt ulusunun varl›¤›n› ve örgütlenerek hak talep etmesini hep bir sorun olarak görmüfl, bu sorunu da bask› ve zulümle ortadan kald›rmaya çal›flm›fllard›r. Onlar için “en iyi Kürt ölü Kürt’tür!”. Varl›¤› kendinden baflka ulus ve az›nl›klar› katletme, yok sayma, ezme üzerine kurulu TC hâkim s›n›flar›n›n bugün de bu anlay›fl› hakimdir. “Ne mutlu Türküm diyene!” anlay›fl›n› benimsemeyen herkesin TC’nin düflman› ilan edilmesi, dilini-kültürünü yaflatmas›n›n engellenmeye çal›fl›lmas›, bu nedenle say›s›zca Kürt’ün soruflturma, bask› ve tutuklamalara maruz kalmas›, katledilmesi ve daha say›s›zca örnek Türk hâkim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorununa yaklafl›m›n› gösterir. Ülkemiz egemenlerinin emperyalizme göbek-
18 ticili¤i ve yönlendiricili¤inde bugüne kadar izledikleri politika, önce Kürt ulusu örgütlü bir güç oldu¤u ve uzunca bir süredir kanla-canla mücadele etti¤i, sonra da emperyalistlerin bölge politikalar›yla belirli anlamlarda çeliflti¤i için sürdürülemez hale gelmifltir. Ne var ki özellikle ABD emperyalizminin Irak’ta sapland›¤› bata¤a ra¤men Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi’ni sürdürme zorunlulu¤u ufla¤a yani Türk hakim s›n›flar›na politik manevra alan› açmakta, Kürt ulusal sorunundaki t›kanm›fll›klar›n› “sürdürülebilir k›lma” e¤ilimini güçlendirmektedir. Rüzgar›n belli anlamlarda ters esmesi durumunda ise can simidi gibi “Kürt sorunu”, “demokratikleflme”, “Avrupa Birli¤i”, “kültürel haklar” söylemlerine sar›lmaktad›rlar. Ne yaz›k ki bu söylemleri sadece Türk hakim s›n›flar› de¤il, “sol”, “sosyalist”, “devrimci” vb. s›fatlar› kendine yak›flt›ran silahl›-silahs›z reformistler de dillerine dolam›fllard›r. Bugün Kürt Ulusal Hareketi’nin temsilcilerinin Meclis’te “çözüm” ve “bar›fl” aramalar› Kürt Ulusal Hareketi’nin son 10 y›ld›r girmifl oldu¤u icazetçi, tasfiyeci anlay›fltan ba¤›ms›z de¤ildir. Bu anlay›fl ulusal soru-
80
“Kürt sorunu” de¤il, Kürt ulusal sorunudur. Bunun için öncelikle Kürt ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakk› tan›nmadan-savunulmadan çözümler üretmeye kalkmak havanda su dövmeye kalkmakt›r. Görmezden gelmek, gizlemektir. Kürt ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakk›’n› savunmadan bir arada yaflamay› savunmak bir tutars›zl›¤›n göstergesidir. Yani o ulusun kaderini nas›l tayin edece¤ine kendisinin karar vermesinin yok say›lmas›d›r, inkâr›d›r. Çünkü bir ulusa sadece beraber yaflamay› dayatm›fl oluyorsunuz. Beraber yaflaman›n koflullar› yok veya bir ulus bir arada yaflamay› istemeyip ayr›lmak istiyorsa bunun önüne geçilmifl, bu hak görmezden gelinmifl, gasp edilmifl olunur. Bu hakk› kendinizde görerek o ulusun hakk›n› hiçe say›yorsunuz. Bunu da halklar›n kardeflli¤i ve birli¤i ad›na yapt›¤›n›z› söyleyerek gizlemeye çal›fl›yorsunuz. Kendi kaderini nas›l tayin edece¤ine o ulusun kendisi karar verir, sizin bu hakk› gasp etme hakk›n›z yoktur. Yukar›da da ifade etti¤imiz gibi bu anlay›fl Türk hakim s›n›flar›n›n anlay›fl›d›r. Örne¤in Taha Akyol 20 Temmuz 07 tarihli Milliyet gazetesindeki yaz›s›nda Leyla Zana’n›n Diyarbak›r konuflmas› ile
Kavramlar› çarp›tmak, ar olan sistem kendinden baflflkka ulus ve az›nl›klar› ezme, bask› alt›nda tutma, imha ve inkar etme, “Ne mutlu Türküm diyene” anlay›flfl››n› benimsemeyen herkesi TC düflflm man› olarak gören ve öyle kalaca¤›n› savu nan bir temel üzerine kuruludur.
V
gerçe¤e boyun e¤dirmez! ten ba¤l› olufllar›na paralel ülke içerisinde de flu veya bu biçimde kitlelerin “hak alma bilincinin” geliflmesini engellemeye dönük politikalar› sürekli olagelmifltir. Sürekli olarak ya ekonomik ya da siyasi bir krizin içinde veya efli¤inde bulunan görece “istikrar” süreçlerinde dahi kitlelerin hoflnutsuzlu¤unun baki oldu¤u ülke gerçekli¤i (di¤er bir deyiflle Türk hâkim s›n›flar›n›n halk y›¤›nlar›n›n yönetilme-yönetme krizlerinin “istikrarl›l›¤›”) en basit hak talebinin zor yoluyla bast›r›lmas›n›, burjuva demokrasisi s›n›rlar›n› dahi arayanlar›n da sindirilmesini koflullamaktad›r. Türk hâkim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorununa yaklafl›m› da bu zemin üzerinden olmaktad›r. Fakat elbette sürecin tek dinami¤i emperyalizme göbekten ba¤l› Türk hâkim s›n›flar›n›n bu gerçekli¤i de¤ildir. Emperyalizmin bölge politikalar› belirleyici derecede önemlidir, dahas› Kürt ulusu da örgütsüz/boyun e¤en bir durumda de¤ildir. Bu anlam›yla Türk hâkim s›n›flar›n›n Kürt ulusal sorunu çerçevesinde kuflkusuz emperyalistlerin yöne-
nun çözümünü bireysel hak ve özgürlüklere yani birkaç “k›r›nt›ya” indirgemifltir. Bunun ulusal sorunun çözümü olaca¤› yan›lg›s› içerisindedir. Ulusal sorun, Demokratik Cumhuriyet söylemi, Misak-› Milli anlay›fl› ve üniter devlet yap›s› yaklafl›m› içinde çözülemez. Bunu ileri sürmek Kemalizm’i, devlet gerçe¤ini hiç anlamamakla efl de¤erdir. Böylece hakim s›n›flar›n politikalar›n›n de¤irmenine su tafl›nm›fl, bir ulusun ulus oldu¤u gerçekli¤i ve özellikle o ulusun Kendi Kaderini Tayin Hakk› görmezden gelinmifl olunmakta. Türk hâkim s›n›flar›n›n böyle bir söylemi benimsemesi anlafl›l›rd›r. Çünkü bu söylem sorunun özünü karartmaktad›r. Fakat bir olguyu çarp›tmak için kavramlar üzerinde ne kadar oynan›rsa oynans›n o olgu ortadan kalkmaz.
“Kürt sorunu” yoktur, “Kürt Ulusal Sorunu” vard›r! Kürtler, hâkim s›n›flar›n ifade etti¤i gibi bir “sorun” de¤il bir ulustur. Var olan sorun,
ilgili flöyle buyuruyor: “Bu fliddet yanl›s› floven milliyetçi ve pankürdist yaklafl›m ancak teröre ideolojik kaynakl›k eder, bar›fla huzura demokrasiye dökülen bir kezzapt›r. Bu zihniyetle bir arada yaflamak mümkün olmaz!” (Yani ayr›ls›nlar m›? Yoksa imha m› edilsinler!? –bn) ve hemen ard›ndan ekliyor; “Befl yüzy›ll›k tarihsel ittifak›m›za ve iki yüzy›ll›k modernleflme çabalar›m›za sad›k kalmay› savunacaklar›n› söyleyen Tu¤luk ve onun gibi düflünenler, ZANA gibilerin tahrikçi ve floven çizgisini elefltirmelidir! ‹nand›r›c› olmalar› için… bir arada yaflamay› kolaylaflt›rmak için…”, “Kürt sorunu” vb. söylemlerin, nereye kan tafl›d›¤›, kime daha fazla politik manevra alan› açt›¤› daha somut anlat›lamaz!
Kürt ulusal sorunu, var olan sistem içinde çözülür mü? Türk hakim s›n›flar›n›n Osmanl›’n›n y›k›l›fl sürecinden beri kendinden baflka uluslar›, az›nl›klar› yok sayma, imha-inkâr üzerine kurulu politikas›
var olan sorunlar› boyutland›rm›fl, çözümsüzlü¤e mahkum etmifltir. Yani yaflanan sorunlar›n kayna¤› bu sistemin kendisidir. Gerçek çözüm ise bu sistemin içinde de¤ildir. Ulusal soruna çözüm aramaya kalkanlar ifle öncelikli olarak Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Hakk›’n› tan›yarak-savunarak bafllamal›lar. Bunun aksi bir yaklafl›m Türk hakim s›n›flar›n›n politikalar›n›n de¤irmenine su tafl›maktan, o sorunun gerçek çözümünü ertelemekten öte gidemeyecektir. Özellikle son süreçte seçimlerin yap›laca¤›n›n kararlaflt›r›lmas›yla beraber Kürtlere yönelik sald›r›lar h›zlanm›flt›r. Çeflitli illerde Kürt iflçilere yönelik sald›r›lar gerçekleflmifl, Kürt olduklar› için insanlar linç edilmeye çal›fl›lm›flt›r. DTP’lilere yönelik yo¤un soruflturma ve tutuklamalar hayata geçirilmifl, Diyarbak›r Sur Belediye Baflkan› çok dilli hizmet vermek istedi¤i için görevinden al›nm›flt›r. DTP’nin seçime ba¤›ms›z adaylarla kat›laca¤› aç›klamas›yla o güne kadar birbirlerinin g›rtlaklar›na yap›flan Türk hakim s›n›flar›n›n temsilcisi partiler hemen ellerini birbirlerinin bo¤azlar›ndan çekip birleflerek DTP’lilerin ba¤›ms›z adaylarla seçime girmelerinin önüne geçmek istemifl, seçilip Meclis’e girmelerini engellemek için her türlü zorlu¤u ç›karm›fllard›r. Geçici Güvenlik Bölgesi ad› alt›nda T. Kürdistan›’n›n belli yerlerinde ablukalar oluflturulmufl, halk›n ablukaya al›nan yerlere girifl ç›k›fl› yasaklanm›fl ve insanlar›n yaflamlar› bask› alt›na al›nm›flt›r. Esas›nda bütün bunlar egemenlerin ezilen uluslara yönelik izledi¤i ve y›llard›r da Kürt ulusu üzerinde hayata geçirdi¤i flovenist-›rkç› politikalar›n›n bir ürünüdür. Varl›¤› kendinden baflka uluslar›-az›nl›klar› yok sayma, katletme, inkar etme üzerine kurulu bir sistemin sahipleriyle anlaflarak Kürt ulusal sorununun bir çözüme kavuflaca¤›na inanmak bir yan›lsamad›r. Yan›lsamad›r, çünkü bu sistemin sahipleri Kürtlerin bir ulus oldu¤unu kabul etmeyip, kendi kaderini tayin hakk›n› yok saymakta, gasp etmektedir. Emperyalistlerin “Kürt sorunu”na yaklafl›mlar› (kendi ç›karlar› do¤rultusunda bir yaklafl›md›r) bir “çözüm” gibi görünse de esas›nda bir çözümü içermemektedir. Türk hakim s›n›flar› emperyalistlerin bu konudaki “çözüm” yaklafl›m›na dahi ayak diremekte ve y›llardan beri süregelen imha-inkar politikas›nda ›srarl› davranmaktad›r. Kimisi Kürtlerin kendi dillerini, kimliklerini vb. haklar›n›n tan›nmas›n›, Meclis’te siyaset yaparak kendilerini ifade edebilmelerini kendi ç›karlar› do¤rultusunda “çözüm” olarak sunarken kimileri buna dahi tahammül edemeyerek Kürtler üzerindeki bask› ve zulmün daha da koyulaflmas›n› istemektedirler. Özellikle CHP’nin bu konudaki söylem ve yaklafl›mlar› hakim ve güçlü olan kli¤in Kürt ulusal sorununa yaklafl›mlar›n› da aç›k eder. Irak Kürdistan›’na operasyon tart›flmalar›n›n al›p bafl›n› gitti¤i günlerde CHP’nin ve di¤er ›rkç›-faflist partilerin atefli nas›l körükledikleri ve flovenizmi nas›l t›rmand›klar› görülmüfltür. Faflist sistemin sahibi Türk hâkim s›n›flar› bu yaklafl›mlar›n› farkl› biçimlerde de koruyarak, kendi ç›kar ve ayr›cal›klar›n› bask›yla-zulümle eritmeye, kendilerine yedeklemeye çal›flacaklar› bir s›r de¤ildir. Nitekim, seçim sonuçlar›n›n belli oldu¤u saatlerde daha önce Amed’de “Kürt sorunu benim de sorunumdur ve daha fazla demokrasiyle çözülecektir” diyen Baflbakan Erdo¤an, AKP merkez binas› önündeki binlerce kifliye “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” söylemini tekrar ettirmifltir. Bu anlam›yla Türk hâkim s›n›flar› içinde “›l›ml›” olarak nitelendirilenlerin dahi “çözüm” anlay›fl› bu s›n›r›
19
80 aflmamaktad›r. Somut duruma ra¤men mevcut sistem içinde Kürtlerin kendi dillerini rahatça konuflmalar›n›n, kendilerini siyasal arenada, bask›lara maruz kalmadan ifade edebilecekleri kültürel, demokratik haklar›n›n tan›nmas› halinde sorunun çözülece¤ini savunan kesimler bulunmaktad›r. Bu kesimler bunu savunman›n ötesinde bu sorunun bu sistemde gerçek anlamda bir çözüme kavuflturulamayaca¤›n› savunanlar› “siz bu sorunu sosyalizme havale ediyorsunuz. ‹lkelerimiz-program›-
m›z var diyerek erteliyorsunuz” fleklinde elefltirmektedirler(!) Bu kesimlerde salg›n yaklafl›mlard›r bunlar. Bunun esas nedeni mevcut sistemin gerçekli¤inin bilinmemesi veya gözard› edilmesidir. Mevcut sistemden kaynaklanan sorunlar›n sistemin y›k›lmas›yla de¤il sisteme yama yap›lmas›yla çözülece¤inde görülmesindendir. Oysa bir ulusal sorunun gerçek ve devrimci çözümü UKKTH’nin savunulmas›ndan geçer. Biz meseleye bu talebin devrimi güçlendirip güçlendirmeyece¤i aç›s›ndan
bakar›z. Reformistler bizim bu sorunu sosyalizme havale etti¤imizi söyleyedursunlar. Biz devrim hedefimize ba¤l› olarak her türlü demokratik hak için ve çeflitli reform talepleri için mücadele edecek, bedel ödeyip ödetecek fakat bunlar›n “çözüm” anlam›na gelmedi¤ini, bu sorunun bu sistemde gerçek bir çözüme kavuflturulamayaca¤›n› ›srarla savunaca¤›z. Çünkü var olan sistem
10-23 Ağustos 2007 kendinden baflka ulus ve az›nl›klar› ezme, bask› alt›nda tutma, imha ve inkar etme, “Ne mutlu Türküm diyene” anlay›fl›n› benimsemeyen herkesi TC düflman› olarak gören ve öyle kalaca¤›n› savunan bir temel üzerine kuruludur. Bu temel y›k›lmadan üzerine infla edilenleri tamamen ortadan kald›ramazs›n›z. Biz ulusal sorunun bu sistemde gerçek bir çözüme kavuflturulamayaca¤›n› savunacak kadar genifl bir ufka sahibiz. Ama “ne yaz›k ki” siz reformistlerin ufku meclise kadard›r!
Anayasa tart›flmalar› egemenlerin dönemsel ihtiyac›n›n ürünüdür Seçim sonuçlar›na iliflkin tart›flmalar›n henüz durulmad›¤› flu günlerde ortaya at›lan Anayasa tart›flmalar›, tüm gözlerin ve kulaklar›n bu yöne çevrilmesini de beraberinde getirdi. AKP’nin “solcu” olarak lanse edilen, yeni dönem milletvekillerinden Anayasa Hukuku Profesörü Zafer Üskül taraf›ndan dillendirilen de¤ifliklik önerisinin bu kadar tart›flma yaratmas›n›n bafll›ca nedeni ise, Türkiye egemen s›n›flar› aç›s›ndan bugüne kadar “tabu” say›lan bir konuya dokunulmas›yd›. Çünkü söz konusu de¤ifliklik, Kemalizm’in bel kemi¤ini oluflturan vurgular›n anayasadan ç›kar›lmas›na iliflkindi. Tabii konu Kemalizm olunca tart›flman›n k›sa sürede alevlenmesi de kaç›n›lmaz oluyordu. En büyük ve ilk tepkiler kaç›n›lmaz olarak milliyetçi-floven çevrelerden geldi. Bunlar›n bafl›nda gelen CHP, Anayasada yap›lmas› önerilen de¤iflikliklerin “gerçek sahibi” s›fat›yla girdi¤i tart›flmalarla birlikte, ayn› zamanda da seçimlerde ald›¤› yenilgi üzerinden yürütülen tart›flmalar› baflka mecralara tafl›maya çal›flmakta. “Solcu” olarak tan›mland›¤› için, AKP’ye transfer olup milletvekili seçilmesi baz› çevreler taraf›ndan “flaflk›nl›kla” karfl›lanan Prof. Zafer Üskül, bir gazetede yay›nlanan röportaj›nda yapt›¤›, “k›yamet koparan” aç›klamas›nda, Anayasa’n›n bafllang›ç k›sm› ve maddelerinde Kemalizm’in yans›malar› olan “Atatürk milliyetçili¤i” ve “Atatürk ilke ve ink›laplar›” kavramlar›na gerek olmad›¤›n› söyledi. Kafas›nda “sivil ve renksiz bir anayasa” oldu¤unu söyleyen Üskül, kendisine yöneltilen bu yönlü sorular› ise: “Demokrasi d›fl› yöntemlerle yap›lan anayasalar çok elefltiri konusu oluyor ve benimsenmiyor. Renksiz bir anayasa laz›m. Herhangi bir ideolojiyi öngörmeyen, dayatmayan bir anayasa laz›m” sözleriyle yan›tl›yor. Zafer Üskül, Anayasa’n›n bafllang›ç maddesinde ve birçok maddesinde ve de milletvekilli¤i yemininde yer alan “Atatürk ilke ve ink›laplar›na ba¤l›l›k” ilkesinin k›s›tlay›c› oldu¤unu, Anayasa’n›n Kemalizm’in izini tafl›d›¤›n› ve her siyasi partinin kendine özgü bir ideolojiyi savunabilece¤ini dile getiriyor özetle. Zafer Üskül’ün Kemalizm’in yeni Anayasada yer almamas› gerekti¤ine iliflkin bu ç›k›fl›, böylece seçim sonras›n›n da temel gündemi oldu. Ancak Üskül’ün bu konudaki ilk aç›klamalar› veya konuyu ilk kez dillendirifli de¤il bu. Bu y›l›n bafllar›nda haz›rlanan ve benzer tart›flmalara sahne olan “TÜS‹AD Raporu”nu da Üskül haz›rlam›flt›. Bu raporda, Anayasa, Kemalizm, Kürt sorunu ve daha bir dizi “hassas” konu, özde emperyaliz-
min ufla¤› komprador burjuvazinin, emperyalist patentli neo-liberal politikalar› hayata geçirmesini daha da kolaylaflt›rma çerçevesinde ele al›nm›flt›. “Türk Demokrasisinde 130 Y›l: Türkiye’de Demokratikleflme Perspektifleri 10. Y›l Güncellemesi” ad›yla yay›nlanan rapor, TÜS‹AD taraf›ndan Prof. Zafer Üskül’e haz›rlat›lm›fl, Hrant Dink’in katledildi¤i gün olan 19 Ocak 2007’de yap›lan TÜS‹AD toplant›s›yla bas›na sunulmufl ve ilk tepki MHP Baflkan› Bahçeli’den gelmiflti. Raporun tan›t›m›n› yapan dönemin TÜS‹AD Baflkan› Ömer Sabanc›, Devlet Bahçeli’nin “PKK’nin siyasallaflt›r›lmas›na katk›da bulunuldu¤u” iddialar›na, “Bir siyaset adam› sözlerini nereye gidece¤ini, hangi dinamikleri etkileyece¤ini düflünerek konuflmal›d›r. Siyasetçilerimizden daha vakur, ak›lc› ve demokrasiyi yücelten söylemler bekliyoruz” diye yan›t vermiflti. TÜS‹AD bu ad›m›yla birlikte,
m›flt›.
Kemalizm’in ilkeleri, faflizmin ilkeleridir Atatürkçülük olarak da tan›mlanan Kemalizm’in kökenleri, Cumhuriyet’in kuruluflundan çok öncesine dayanmaktad›r. Jön Türklerin fikir babalar›ndan flair Ziya Gökalp’›n, “Tam Ulusalc›l›k” tezine dayal› Türklefltirme politikas›n›n 4. Jön Türk Kongresi’nde kabul edilmesiyle birlikte, bu topraklarda yaflayan Türk olmayan uluslar›n askeri yöntem de dahil, zora dayal› Türklefltirilmesinin ilk ad›mlar› da at›lm›flt›r. Kendisi de bir ‹ttihat Terakkici veya bir di¤er deyimle Jön Türk olan Mustafa Kemal’in sonraki y›llarda önderli¤i ele geçirmesiyle ve Cumhuriyet’in kurulufluyla birlikte resmi ideoloji haline gelen Kemalizm’in temelleri özde böyle at›l›yor.
Bugün süren Kemalizm tart›flmalar›; tamamen Türkiye egemen s›n›flar›n›n ve onlar›n ba¤l› oldu¤u emperyalist güçlerin ihtiyac› temelinde yürütülmektedir. sözde AB’nin de rejimin sivilleflmesi önünde ideolojik bir engel olarak gördü¤ü Kemalizm’den ve de böylelikle Kemalizm’in, iç, d›fl, bölgesel ve uluslararas› politikada çizdi¤i k›rm›z› çizgilerin s›n›rlay›c›l›klar›ndan kurtulma hedefiyle hareket ediyordu kendince. Yine ayn› mant›kla ve de özde neoliberal politikalar›n gere¤i olarak, Kemalist felsefeye sahip olmayan “sivil toplum örgütleri”nin etkinlefltirilmesini ve böylelikle rejimin ve onun egemenlik ayg›t›n›n çok daha etkin ve kendi ç›karlar›n› daha fazla koruyan bir tarzda iflletilmesini öngörüyordu. Hat›rlanaca¤› gibi, TÜS‹AD taraf›ndan ayn› adla haz›rlanan ikinci rapordu bu. ‹lk rapor, 1997’de haz›rlanm›fl ve kamuoyunda genifl tart›flmalara yol açm›flt›. Benzer içerikteki bu raporun haz›rlanmas›nda rol oynayan Sak›p Sabanc›, daha rapor haz›rlanmadan önce, 1996 y›l›nda, rapora zemin haz›rlama mahiyetinde yapt›¤› bir konuflmada, Türkiye’yi bir mozai¤e benzetmifl, Alpaslan Türkefl ise bu benzetmeyi “Ne mozai¤i ulan!” diye karfl›la-
Kemalizm Anayasada, CHP’nin de program›nda yer alan ve “alt› ok” olarak adland›r›lan, 6 bafll›kla tan›mlan›yor: Cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik, halkç›l›k, devletçilik ve ink›lapç›l›k. Bugün üzerinde çokça yaygara kopar›lan laiklik, dinin devletten ayr› tutulmas›na de¤il, bilakis dinin devlet eliyle kitleleri bask› alt›nda tutulmas›na hizmet etmifltir. Yani TC zaten hiçbir zaman laik olmam›flt›r. Atatürk inkilaplar›n› koruma ad›na konan bafll›k ise, sistemde her türden de¤iflikli¤in önünü kesmekten baflka amaca hizmet etmemektedir. Bu bafll›klar aras›nda Kemalizm’in faflist gerçekli¤inin ifadesi olan milliyetçilik ise, TC’nin kuruluflundan bu yana, baflta Kürt halk› olmak üzere, bu topraklarda yaflayan az›nl›klar ve di¤er uluslar üzerinde imha-inkar politikas›n› hayata geçirmeye hizmet etmifltir/ etmektedir. Devletçilik, emekçi halk›n devletin tüm yapt›r›mlar›na boyun e¤mesini sa¤lamak, devletin ç›-
karlar›n›n halk›n ç›karlar›n›n üstünde tutulmas›n› sa¤lamak için kullan›lm›fl, Kemalizm’in halkç› söylemi ise bu zamana kadar, emekçi y›¤›nlar›n her türden hak talebini yok sayma ve emekçi y›¤›nlar üzerinde yo¤un bir bask› kurmaktan baflka bir anlam tafl›mam›flt›r. K›sacas›, ülkenin iflçi emekçi y›¤›nlar›na, Kürt halk›na ve de devrimci güçlere karfl› on y›llard›r sistemli bir biçimde hayata geçirilen faflist bask›lar›n, sald›r›lar›n ve katliamlar›n ideolojik temelini oluflturmaktad›r Kemalizm. Ancak Kemalizm’in faflist bir ideoloji oldu¤u gerçekli¤i uzunca y›llar sol cenahta bile kabul görmemifl, Türkiye Devrimci Hareketi, Mustafa Suphi’den sonra tamamen, “solcu” ve “devrimci” olarak tan›mlad›¤› Kemalizm’in etkisi alt›nda kalm›flt›r. Kemalizm’in etkisinden ilk kopufl ise, ‹brahim Kaypakkaya ile birlikte, O’nun Kemalizm’e iliflkin yapt›¤› tespitler ve bu tespitlerde Kemalizm’i faflist bir ideoloji olarak tan›mlamas›yla gerçekleflmifltir. Ancak TDH’nin, ‹brahim Kaypakkaya’n›n ve O’nun düflüncelerini savunanlar›n d›fl›nda kalan kesiminde Kemalizm’in etkisi uzunca y›llar sürmüfltür. Ta ki Kemalizm’in gerçek faflist yüzü iyice a盤a ç›kana kadar... Bugün süren Kemalizm tart›flmalar›na gelince, bu tart›flmalar tamamen Türkiye egemen s›n›flar›n›n ve onlar›n ba¤l› oldu¤u emperyalist güçlerin ihtiyac› temelinde yürütülmektedir. “Sivil ve Demokratik Anayasa” ad› alt›nda yürütülen bu tart›flmalar, bir aldatmacadan baflka bir fley de¤ildir. Anayasa üzerinde yürütülen tart›flmalar do¤rultusunda bir de¤ifliklik yap›lsa bile, bu de¤ifliklik ülkemiz egemen s›n›flar›n›n ve uluslararas› dengelerin ihtiyac›na cevap verecek nitelikte olacakt›r. Çünkü Kemalizm’le birlikte çizilen çizgiler, art›k hem ülkemiz komprador burjuvazisinin, onlar›n temsilcisi hükümetlerin ve de hepsinden önemlisi, ba¤l› olduklar› emperyalist güçlerin dönemsel politikalar›n›n önünde engel oluflturmaktad›r. Kurtulmak istedikleri esasta bu engeldir. Yani yap›lacak tüm de¤ifliklikler, sömürü ve talan düzeninin gelinen aflamadaki ihtiyaçlar› do¤rultusunda ele al›nacak ve sömürüyü ve talan› farkl› boyutlara tafl›maya hizmet edecektir. Yeni anayasa iddia edildi¤i gibi, ne “sivil”, ne “renksiz” ne “ideolojisiz” ne de “demokratik” olacakt›r. Bu niteliklere sahip bir Anayasa, ancak ve ancak emekçi y›¤›nlar›n hak ve özgürlükleri için harekete geçerek, iflçi s›n›f›n›n partisi önderli¤inde, s›n›fsal temelde yükseltecekleri mücadele ve bu mücadeleyi devrim zaferiyle sonuçland›rarak, halk iktidar›n› kurmalar›yla mümkün olacakt›r!
10-23 Ağustos 2007
20
80
Al›fl›lagelmifl ve belirlenmifl yöntemlerin d›fl›na ç›kal›m Devrim mücadelesini kal›plara s›k›flt›rmayal›m!
Geliflen her yeni durumu, her yeni olay› ve olguyu, verili her mücadele ortam›n› inceleyip, tahlilde bulunmak, ona zaman›nda ve ortama uygun, belli bir plan ve program dahilinde pratik tav›r tak›nmak mücadelede olmazsa olmaz bir anlay›fl olmal›d›r. Aksi durumda sürekli süreçten ve buna paralel pratikten kopuk, kitlenin ve kitle hareketlerinin gerisinde kal›n›r. Böyle bir pozisyonda b›rakal›m kitlelere önderlik etmeyionlar› iktidara seferber etmeyi, kendi örgütlü kitlemize dahi önderlik edemez, onu bir biçimde organize edip pratikte seferber edemeyiz. Ki bugün bakt›¤›m›zda geliflen kitle hareketlerine zaman›nda müdahale etmeyi baflaramad›¤›m›z rahatl›kla görülür. Tüm bilim dallar›nda (ve konumuz özgülünde Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin uygulanmas›nda) sorunu çözmek için sorunun ne oldu¤unu, ortaya ç›kmas›n›n zeminini vb. yani niteli¤ini tahlil etmek ön koflul olarak kabul edilir. Ancak bunlar do¤ru bir tarzda ve içerikte ortaya konduktan sonrad›r ki, do¤ru yöntem ve araçlarla sorun çözülmeye giriflilir. Aksi takdirde; ad› do¤ru konulmam›fl, ortaya ç›k›fl koflullar› ve zemini tespit edilmemifl, üzerinde sistemli bir görüfl oluflturulmam›fl ama varl›¤› inkâr edilemez hale gelmifl sorunlar›n dillendirilmesi yak›nman›n ötesine geçmeyecektir/geçmemektedir. Bunlar›n yap›lmas›n›n sadece bir ön ad›m, ön koflul oldu¤unu unutmamak gerekir. Bunun ard›ndan edinilen bilimsel bilgiler üzerinden soruna müdahale etmek, çözmek için -çözüm gücü ve olan-faaliyetçilerle birlikte nas›l bir çözüm oluflturulaca¤›na, hangi yöntemlerin uygulanaca¤›na dair -mümkün oldu¤unca- ortaklaflm›fl bir plan ve proje haz›rlamak ve bu flekilde hareket etmek yine olmazsa olmazlardand›r. Hatta sorunlar›n boyutuna göre defalarca kez bir araya gelip yöntemlerimiz ve sonuçlar› üzerinde görüfl al›flverifli yapmak, yeni yöntemler gelifltirmek,
karfl›laflt›¤›m›z sorunlara iliflkin çözümler aramak vb. müdahale sürecinin daha verimli ve do¤ru sonuçlar al›c› hale gelmesini sa¤layacak, ayn› zamanda faaliyetçilerimizin geliflimlerine de önemli katk›lar sunacakt›r. Tüm bunlar vakit kayb› m›d›r? Zaman›m›z› tart›flmalara bo¤mak ve prati¤e geçmemek için “bahane” midir? Yani bunlar teorik safsatalar, içi bofl, sa¤ tart›flmalar m›d›r? Pratik yaflam kitaplardakine benzemez mi? Sorun belli, çözüm de belli midir?! Ya peki, meseleye, önümüzü t›kayan bir soruna karfl› müdahalesiz kalmak kadar yanl›fl müdahale etmek de farkl› ama son tahlilde devrime zarar verecek sonuçlara yol açmaz m›? “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz” diyen ustalar›m›zdan ö¤renmek zorunday›z. Bizler bilincimizde MLM bilimini, onun yöntemlerini ne kadar özümsemifl ve günlük yaflam›m›zdan en ileri prati¤imize kadar ne kadar uygulayabilir hale gelmiflsek; bu tart›flma süreçleri o kadar k›sa sürecektir. Bizler Amerika’y› yeniden ve yeniden keflfedelim demiyoruz. Ama var olan, tüm s›n›f mücadeleleri tarihinden süzülüp gelen deneyim ve bilgiyi her somut prati¤imize yarat›c› bir flekilde uygulayal›m ve yine buradan elde edece¤imiz deneyim ve bilgileri s›n›f mücadelesinin hanesine yazal›m diyoruz. Zaman kayb›n› MLM bilimini kavramaktaki yetersizli¤imizde; bunun “kayna¤›n› da bilincimizde; gerçe¤i kavramayan ve gerçe¤e hükmedemeyen bilincimizde aramak gerekir.” Bu genel bilgiler ›fl›¤›nda özellikle kitlelerle iliflkilerimizde yaflad›¤›m›z sorunlara bakarsak ilk baflta bir korkuya, umutsuzlu¤a kap›lmamak çok zor görünmektedir. Zira sorunlar›m›z› alt alta bir liste halinde s›ralad›¤›m›zda biz “s›n›f mücadelesine bir ara verelim de kendimizle u¤raflal›m” diyen bile ç›kabilir. Ancak sorunlar›m›z›, varl›k nedenimiz olan s›n›f mücadelesi içinde çözmekten baflka bir yolumuz bulunmamaktad›r, ki tek do¤ru çözüm yolu da budur. Ve biz de, gözbebe¤imiz Proletarya Partisi de, s›n›f mücadelesi de bu flekilde, daha nice sorunlarla gö¤üs gö¤se gelerek, nice badireler atlatarak geliflecek/ilerleyecektir. Sorunlar, problemler korkutucu de¤ildir, aksine her problemi çözdü¤ümüzde, her sorunu alt etti¤imizde bir ad›m daha ileriye gitmifl olaca¤›z. Sorunlar›m›z› k›saca s›ralayal›m o halde; Önderlik edip yönlendirmeyi, kitleleri pratik içine çekerek e¤itmeyi, pratik içindeki kitlelerle s›cak iliflkiler kurma ve bunlar› sistemli bir flekilde sürdürmeyi, kitlelere pratik içinde onlarla birlikte ve onlar için orada oldu¤umuzu, düflman›n sald›r›lar› karfl›s›nda militan tav›rlar›m›zla kitlelere örnek olmay›, kitlelerin kendili¤inden hareketlerine neden olan ekonomik taleplerini demokratiklefltirmeyi, siyasi taleplerle bütünlefltirmeyi sa¤lam›fl durumda de¤iliz. Kitlelerin çeflitli kesimlerinin deste¤ini sa¤lama, mücadelenin organizeli bir tarzda
sürdürülmesi, iflçinin memuru, ö¤rencinin iflçiyi desteklemesi ve sorunlar›na sahip ç›kmas›n› bir anlay›fl olarak pratikte organize edebilmifl, yerlefltirebilmifl de¤iliz. Grevlerde, direnifllerde, gecelerde, gezilerde, mitinglerde, seminerlerde, sendika ve dernek genel kurullar›nda, cenazelerde, anmalarda vb. kitlesel eylemlerde alabildi¤ine haz›rl›ks›z, alabildi¤ine kendili¤inden bir durum ortaya ç›kmaktad›r. Geliflen hareketler karfl›s›nda esasta edilgen ve duyars›z kald›¤›m›z aflikard›r. Bu anlamda en s›radan kitle eylemlerinde dahi önderlik etmede yetersiziz. Oysa önderlik etmek için ise öncelikle bu tür eylemlerin siyasal önemini kavramak gerekiyor. Di¤er yan›yla bu tür eylemler kitlelerin e¤itimi, dönüflmesi ve militanlaflmas› için muazzam öneme sahiptir. Hem kendi kitlemizi e¤itmenin bir arac›yken, hem de di¤er genifl kesimleri etkilemenin bir arac›d›r. Bunu baflarabilmek için ise güçlü bir kat›l›m, disiplinli ve uyumlu bir hareket tarz›, donan›ml› bir ajitasyon-propagandaya sahip olmak gerekiyor. Miting ve gösterilerin içeri¤ine ve esas amac›na denk düflen politik fliarlar›n at›lmas›, siyasal olgunlu¤un ve önderlik misyonunun gere¤idir. Gelifligüzel davranmak, “ba¤›rmak-ça¤›rmak” bize fazla birfley sa¤lamad›¤› gibi, gelinen aflamada kitlelerin tepkisine ve bir anlamda bizlerin kitleden kopmas›na dahi neden olabilmektedir. Hiçbir birim bu sorunlar› çözmek “benim iflim de¤il, flu veya bu komitenin iflidir” diyemez. Bu burjuva memur mant›k y›k›lmal›, ortadan kald›r›lmal›d›r. Her komite Proletarya Partisi’nin komitesi oldu¤una göre, onun sorunlar›na karfl› sorumluluklar› ayn›d›r. Yukar›da da geniflçe aç›klad›¤›m›z gibi bu hastal›klar›n üstesinden gelebilmenin koflullar›ndan biri, öncelikle bunlar›n nedenlerinin tespit edilmesi zorunlulu¤udur. Bunlara bak›ld›¤›nda öncelikle örgütsel da¤›n›kl›k, her ifle göre somut örgütlenmelerin ve görevlendirmelerin yap›lmamas›, denetim ve organizasyonun zaman›nda yap›lmamas›, çal›flma tarz›nda bireycilik, yanl›fl anlay›fllar vb. nedenler ön plandad›r.
Ankara
Bursa
Gazi Mahallesi
Kartal
21
80 Elbette bu durumun siyasal boyutu da var. Siyasal olarak ciddi bir kavray›fls›zl›k oldu¤u aç›kt›r. Siyasal kavray›fls›zl›k örgütsel ç›kmazlar, yanl›fl örgütsel ve pratik yöntemlerin egemen olmas›na yol açar. Bununla beraber yaflanan sorunun ideolojik yan› görmezlikten gelinemez. Bu yan ise, sorumsuzluk, tembellik, bürokratizm, illegalite ihlallerine tav›rs›z kalma, hastal›klarla mücadele etmeme vb. fleklinde yans›maktad›r.Bu hastal›klar burjuvazinin i¤renç toplumsal iliflkilerinin ve yaflam tarz›n›n birer ürünüdür. Ve bu i¤rençlikler bugünkü faaliyetimizde flu veya bu flekilde yank›s›n› bulmaktad›r. Zira s›n›flar var oldu¤u sürece biz istesek de istemesek de bunlar bizim d›fl›m›zda var olacaklard›r. Ancak bunlar›n var olmas› gerçe¤i, bize yeni görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu çerçevede sorunu ele ald›¤›m›zda bugün esas ve acil görev, bu hastal›klara karfl› topyekün bir savafl açmakt›r. Birey olarak, birim olarak, örgütlülük olarak bu hastal›klar üzerinde tart›fl›lmal›, bunlar› net olarak ortaya koyduktan sonra ›srarla üzerine giderek tedavi etmeli, yok etmeliyiz. Bugün tüm birim ve komitelerimiz bu konularda kendilerini yeniden sorgulamal›, gözden geçirmeli ve yeniden yap›lanmaya gitmelidir. Oluflturulacak yeni yap›lanmalar› her yö-
nüyle s›n›f›n örgütlenmesi, harekete geçirilmesi ve proletarya partisiyle kucaklaflmas›n›n ihtiyaçlar›na göre oluflturmak ve flekillendirmek öncelikle gerekli ve zorunludur. Yaflad›¤›m›z bu ve benzer sorunlar›n afl›lmas›n›n tek yolu kuflkusuz ki s›n›f mücadelesinin prati¤idir. ‹çinden geçti¤imiz her dönemi do¤ru de¤erlendirmek, do¤ru sonuçlar ç›karmak ve ç›kard›¤›m›z bu sonuçlar üzerinden hareket ederek yürümek zorunday›z. Yaflanan dejenerasyonun ortadan kald›r›lmas› ve buna do¤ru tarzda müdahalenin sa¤lanmas›n›n tek yolu budur. Devrimci faaliyeti kavray›fl›m›zdaki darl›k ve s›¤l›k, kitlelere yönelik çal›flmalar›m›z›n da temelini oluflturuyor. Zamanla hedef kitlenin daralmas›n› ve “mevcut” kitleye ulaflt›¤›m›zda da tatmin olma durumunu beraberinde getiriyor. Yürütülecek olan en genifl çal›flmalarda öncelikli olarak kendi bünyemizde olan insanlar›m›z›n politik olarak düflüncelerini alarak tart›flmak ve politikalar› kavratmak, harekete geçirebilece¤imiz çevre ve çeperi netlefltirmek, mevcut süreçle ilgili olarak nas›l hareket edece¤imizi netlefltirerek sürece girmemiz gerekirken, bizler belirlenmifl ve öncesinden netleflmifl alanlar üzerinden çal›flma yürütmeyi tercih ediyoruz. Prati¤imize yön veren anlay›fl bu olunca da örgütlenme a¤›n› gelifltirmek, kendi bünyemizde bir geliflme sa¤la-
PUSULA Temel gündemimiz yeni yönelimimizdir! Proletarya Partisi’nin s›n›f mücadelesinde hak etti¤i konuma ulaflabilmesi, s›n›f mücadelesine müdahale etmesi, kitleleri örgütlemesi ve kitleler nezdinde umut haline gelebilmesi hedefiyle analizler yapan ve somut görevler belirleyerek ilerleyece¤imiz hatt› netlefltiren 8. Oturumun ça¤r›s›na hayat vermek için çabalar› derinlefltirmek önem arz etmektedir. Proletarya Partisi’nin iradesinin yans›d›¤› 8. Yönelimin baflar›yla hayata uygulanabilmesi için kararlar›n örgütlü, kitlemizle beraber ulaflabildi¤imiz en genifl kesim içinde gündemleflmesi, derinlefltirilmesi, kavranmaya çal›fl›lmas› gerekmektedir. Yönelim anlafl›lmad›¤›, pratikte denenmedi¤i ve pratikten gelen bilgilerle zenginlefltirilmedi¤i müddetçe, halk›m›za ve s›n›f›m›za lay›k bir hareket yaratmam›z mümkün olamayacakt›r. 8. Oturumla birlikte Proletarya Partisi, 4 ana görevi önüne koymufltu. Bunlar› k›saca özetlemek gerekirse, öncelikle Halk Savafl› stratejimizin gelifltirilmesi konusunda ortaya ç›kan açmazlar›n afl›lmas› ve esas alanda örgütümüzün güçlendirilmesi. ‹kincisi, kitle çizgisinin kavran›fl›nda s›çrama yaratarak kitlelere seslenen ve kendisine en yak›n olanlardan bafllayarak genifl kitleleri örgütleyebilen, harekete geçirebilen bir yap› haline gelebilmektir. Üçüncüsü
kitleden kopuklu¤un ve kitleye kapal› çal›flma tarz›n›n bir sonucu olarak ortaya ç›kan örgütsel dejenerasyonun giderilmesidir. Son olarak da mücadelemizi ileriye tafl›yacak yeni, genç kadro ve militanlar›n yetifltirilmesidir. Bu konular bugün çözmemiz gereken olmazsa olmaz meselelerdir ve çözüm do¤rultusunda bir tempo tutturdu¤umuz oranda baflar›l› bir yola girmemiz ve küçükten büyü¤e önümüze ç›kan engelleri aflmam›z mümkün olacakt›r. Parti iradesinin ortaya koydu¤u bu yönelim Proletarya Partisi’nin etraf›nda kenetlenen tüm devrimciler aç›s›ndan temel al›nmas› gereken nokta olmal›d›r. Gündemimizde bu net ve do¤ru görevlerin anlafl›lmas›, geçmifl prati¤imizin sert bir devrimci elefltirisinin yap›lmas›, olumluluklar›m›z› büyütürken olumsuzlar›m›z› y›kmaya cesaret etmemiz sa¤l›kl› ve verimli bir faaliyet içinde geliflmemizi sa¤layacakt›r. Parti iradesinin belirledi¤i bu görevleri anlamaya çal›flmayan, farkl› gündemleri tart›flmaktan yönelimi anlamaya zaman ay›ramayan bir çal›flma tarz›n›n kendini tüketece¤i ve kaybettirece¤i aç›kt›r. Bu nedenle her örgütlülü¤ümüzün, her yoldafl›m›z›n ve Partimize gönül veren her samimi devrimcinin gündeminin parti iradesinin onay-
mak oldukça zorlafl›yor. Belirlenmifl araçlar›n d›fl›nda, bulundu¤umuz alanlar›n özgün sorunlar›yla gündemi birlefltiren yöntemler ve araçlar gelifltirmekteki tutuklu¤umuzun alt›nda yatan tafl›d›¤›m›z darl›kt›r. Daha fazlas›n› zorlama, sarf etti¤imiz enerjinin fazlas›n› sarf etme, daha fazla kitleye ulaflma ve sesimizi “belirlenmifllerin” ötesine duyurmak için, devrimcili¤i, devrimci faaliyeti kavray›fltaki küçük burjuva hastal›klar önemli bir sorundur. Bu hastal›klar›m›z›n ortadan kalkmas›, faaliyette ›srarl› ve samimi olanlar›n öne ç›kmas›n› sa¤larken, yürümeye gücü kalmayanlar›n ise elenmesini beraberinde getirecektir. Ara verilmeksizin yürütülen pratik çal›flmalar›m›z›n politik zeminini kavray›p/kavratabildi¤imiz oranda ar›nma ve güçlenmeyi birlikte yürütebiliriz. Bugün “zaman harcamak” zorunda kald›¤›m›z sorunlar›n birço¤u zaman›nda müdahale edemedi¤imiz ve bir anlamda büyümesine neden oldu¤umuz gerçeklerdir. Tafl›d›¤›m›z zaaf ve yetmezliklerimizin tümünü bu anlay›flla ele almak ve üzerinde ciddiyetle durmak zorunday›z. Yoksa yar›n karfl›m›za daha büyük sorunlar olarak ç›kaca¤›, hepimizin malumu oldu¤u gerçeklerdir. Ancak tüm bunlar›n afl›lmas›n› gerekti¤ini söyleyerek afl›lmayaca¤› da bireysel ya da ör-
lad›¤› yönelim olmas› gerekti¤i aç›kt›r. Elbette bu yönelimle amac›m›z baflta proletarya olmak üzere tüm ezilen, sömürülen kitlelerin gerçek sorunlar›n› dillendirmek, çözüm üretebilmek ve tek kurtulufl yolu olan Demokratik Devrim sürecine halk›m›z›n kat›l›m›n› sa¤lamakt›r, örgütlü bir halk yaratmakt›r. Halk›m›z›n örgütlenmesi, demokrasi bilincinin geliflmesi, kendi inisiyatifini a盤a ç›karmas› ve gücünün fark›na varmas› ve tüm bu geliflmelerin ancak Proletarya Partisi rehberli¤inde gerçekleflece¤ini dolays›z pratikten anlayabilmesi için kitle çizgimizde, çal›flma tarz›m›zda bizi gerileten yönlerden kurtulmam›z flartt›r. Bu da ancak kolektif bir düflünüfl tarz› ile mümkün olacakt›r. Faaliyetinde örgütlülü¤ünün geliflimini, militanlar›n politikleflmesini engelleyen zaaflar›m›zdan en çok bizler olumsuz etkilendi¤imiz için çözümün bir parças›n›n da kendimiz ve birimimiz oldu¤unu fark ederek bu bilinçle parti iradesinin ça¤r›s›na yan›t olmak bugünün ihtiyac›d›r. Konferans›n baflar›yla tamamlanmas›ndan bu yana geçen süre içinde bu konularda ad›m atmayan, eski çal›flma tarz›n› sürdürmekte ›srar eden, iradeyi de¤il de kendi gündemlerini tart›flt›rmaya çal›flan anlay›fllarla ilerlememiz mümkün olmayacakt›r. Bu nedenle bulundu¤umuz yerden memnun olmayan devrimcilerin halka hizmet ve partiye güven fliar›yla sürece dahil olmas› önemli bir ihtiyaçt›r. Elbette ki, sürecin kavranmas› yaln›zca kitle çizgisinde, çal›flma tarz›nda ortaya ç›kan ve geliflmemizi, politikleflmemizi engelleyen, dejenerasyonu artt›ran zaaf ve hatalar›m›z› incelemek ve do¤ru çal›flma tarz›n›, Proletarya Partisi’nin halk›n gözün-
10-23 Ağustos 2007 gütsel deneyimlerle sabittir. Bu noktada en baflta söyledi¤imiz gibi, sorunun bir parças› olmak istemiyorsak çözümün bir parças› olmak için tüm örgütlülüklerimizin azami çaba sarf etmesi, sorunlar üzerinde samimi bir flekilde kafa yormas› gerekiyor. Bunlar›n düzeltilmesi gerekir diyerek kenara çekilmek samimi ve namuslu bir davran›fl de¤ildir. Oysa bizi bir araya getiren ve içinde kesinlikle kiflisel menfaatler olmayan de¤erler bütünü çerçevesinde yapaca¤›m›z her tart›flma, her “çat›flma” ilerlemeyi sa¤layacakt›r. Yarat›lan bu de¤erlerin en büyü¤ü ve iflçi s›n›f› ve ezilenlerin kurtuluflunun en önemli teminat› olan Partinin (dolay›s›yla devrimin) ç›karlar›n›, politikalar›n›, stratejisini esas alarak yap›lacak müdahale gerçek anlamda s›n›f mücadelesine ve devrime hizmet edecektir. Bunun d›fl›ndaki tüm yol ve yöntemler sorunlara yeni sorunlar eklemekten baflka da bir anlam ifade etmez. Sonuç olarak sorunlar›m›z gözümüzü korkutmamal›, aksine mücadele azmimizi körüklemeli. Lenin’in 1905 yenilgisinden sonra söyledi¤i sözler bizim için de yaflam bulmal›d›r: “Bize bofluna kaya gibi sa¤lam demezler. Sosyal-demokratlar, ilk silahl› sald›r›n›n yenilgisinde cesaretini yitirmeyecek, kendini kaybetmeyecek ve maceraya sürüklemeyecek bir proletarya partisi infla etmifl bulunuyorlar.”
de sayg›n k›lan de¤erlerimizi ö¤renmekle, incelemekle mümkün olmayacakt›r. Bunlarla birlikte halk›m›z›n gerçek sorunlar› üzerinden s›n›f düflmanlar›m›z›n yo¤un sald›r›lar› alt›nda yaflam› günden güne kötüleflen halk›m›z›n içinde devrimci faaliyeti gelifltirmekle, özcesi yo¤un ve planl› bir pratikle hayat bulacakt›r. Böylesi bir süreç içinde temelimiz, hareket noktam›z 8. Yönelim oldu¤u müddetçe yapaca¤›m›z olas› hatalardan dersler ç›karmam›z, yönelimin do¤rulu¤unu kavramam›z ve yönelimi zenginlefltirmemiz mümkün olacakt›r. Dar pratik bir çal›flma tarz› ile ve halk› örgütleyecek mekanizmalar yaratmadan, somut hedefler göstermeden, verimsiz ve zoraki bir çal›flmayla bunu baflaramayaca¤›m›za göre halk›m›z›n gerçek sorunlar›n› incelememiz, halk›m›za yönelik emperyalizmin ve yerli uflaklar›n›n sald›r›lar›n›n kapsam›n› anlamam›z, net politik hedefleri belirlememiz ve örgütlenme araçlar›n› göstermemiz gerekmektedir. Proletarya Partisi’ni rehber edinen devrimcilerin bu somut deneyimleri incelemesi, farkl› önerileri tart›flmas›, analizler yapmas› ve 8. Yönelime uygun flekilde biçim vererek ikna etmeye çal›flmas› önemli bir yükümlülüktür. Çevremizdeki kitleden bafllayarak mümkün olan en genifl kitlenin öneri ve elefltirileriyle birlikte halk›n gerçek s›n›fsal ve demokratik sorunlar›n›n planl› bir flekilde ele al›nmas› ve ortaya ç›kan sonuçlar›n 8. Yönelim temelinde incelenerek biçim verilmesi, temel olarak parti iradesinin rehber edilmesi engelleri teker teker önümüzden kald›raca¤›m›z›n güvencesidir.
22
10-23 Ağustos 2007
‹ngilter e tarihinin en uzun operasyonu bitti ‹ngiltere’nin askerlerini çekmesi karflfl››l›¤›nda, IRA’n›n ise silahlara tamamen veda etmesiyle biten görüflflm melerin bu sonucu ise, IRA’n›n, emperyalistlerin 11 Eylül konsepti çizgisine evrildi¤inin en somut kan›t›d›r. ‹ngiltere 38 y›l boyunca iflgal alt›nda tuttu¤u Kuzey ‹rlanda’dan çekilme karar› ald›. 1969 y›l›nda “Operation Banner” (Bayrak Operasyonu) ad› alt›nda gerçekleflen iflgal, Kuzey ‹rlanda’daki Protestanlar ile Katolikler aras›ndaki çat›flmalar bahane edilerek bafllam›flt›. Sözde bar›fl gücü olarak bölgeye giden, ancak gerçekte buray› iflgal eden ‹ngiliz birlikleri, iflgalin ard›ndan ciddi bir direniflle karfl›laflt›lar. ‹rlanda Cumhuriyet Ordusu (‹RA) ad›yla faaliyet gösteren örgütün iflgalin sürdü¤ü uzun y›llar boyunca ‹ngilizlere karfl› yürüttü¤ü silahl› mücadele, ‹rlanda sorununun tüm dünya kamuoyuna tafl›nmas›n› da beraberinde getirdi. IRA, Eylül 1994’te ateflkes ilan ederek, ‹ngiliz devletiyle görüflmeler yürütmeye bafllad›. Görüflmeler daha çok da, örgütün legal örgütlenmesi olan Sinn Fin arac›l›¤›yla yürütüldü, ancak bu görüflmelerden 2000’lerin bafl›na kadar kesin bir sonuç al›namad›. Ancak ‹ngiliz emperyalizminin 11 Eylül konseptine uygun yönelimi bu süre içinde ‹RA’n›n da bu konsepte uygun bir çizgiye evrilmesini getirdi. Son y›llardaki görüflmeler do¤rudan Blair üzerinden yap›ld› ve Blair bu yönlü özel bir çaba içine girdi. ‹ngiltere’nin askerlerini çekmesi karfl›l›¤›nda, IRA’n›n ise silahlara tamamen veda etmesiyle biten görüflmelerin bu sonucu ise, IRA’n›n, emperyalistlerin 11 Eylül konsepti çizgisine evrildi¤inin en somut kan›t›d›r.
IRA’n›n kronolojisi IRA’n›n tarihi kronolojisi neredeyse ‹rlanda ile ayn›. Her yüzy›lda ‹ngiliz Krall›¤›na karfl› ayaklanan ‹rlandal›lar, katliam, sürgün, sefaletle iç içe yaflad›lar. 19. yüzy›la gelindi¤inde Ada’n›n nüfusu yap›lan katliamlarla giderek azald›. Sadece zorla Hindistan plantasyonlar›na köle olarak sat›lan 750 bin ‹rlandal› k›l›çtan geçirilerek katledildi. ‹ngiliz sömürgecilerinin adaya tekrar gelmesiyle bafllayan Paskalya Ayaklanmas› kanla bast›r›ld›. Ayaklanman›n önderlerinden 15’i idam edilirken, sa¤ kalan Michael Collins ve Eamon de Valera 1918’de ‹RA’y› kurdular. 1918 bölge seçimlerinden baflar›yla ç›kan ‹RA, merkezi parlamentoya gitmeyi reddederek ‹rlanda’n›n ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etti. Bunun üzerine, ‹ngiliz krall›¤› Adaya asker ç›kartarak Aday› tamamen iflgal etti. 1921 y›l›nda Ada, Serbest ‹rlanda ve Kuzey ‹rlanda olarak ikiye bölündü ve Kuzey ‹rlanda ‹ngiltere’nin bir eyaleti olarak günümüze kadar geldi. ‹ngiltere’nin, Serbest Güney ve ‹ngiltere’ye ba¤l› Kuzey ‹rlanda olarak ikiye ayr›l-
mas› flartlar›n› Michael Collins kabul etti. Fakat anlaflmaya ra¤men öldürüldü. IRA bu kez Valera önderli¤inde yer alt›na çekilerek, silahl› direnifli esas alan müc a -
deleyi bafllatt›. K›rkl› y›llar›n sonunda Güney’in tam ba¤›ms›zl›k elde etmesiyle, Valera Grubu, ‹ngiltere anlaflmas›n› kabul ederek k›sa süre de olsa iktidara geldi. Ve iktidara gelir gelmez IRA’y› tasfiye etti. Ancak altm›fll› y›llar›n ortalar›nda, körüklenen Katolik-Protestan mezhep çat›flmalar› Belfast ve Derry kentlerinde kanl› olaylara dönüfltü. Olaylar karfl›s›nda pasif tutum tak›nan ‹RA’ya muhalif olan Kuzey ‹rlandal› ö¤renciler 1968 gençlik hareketinin etkisiyle de “Geçici IRA”y› kurdular. Katolik gençli¤in yo¤un oldu¤u üniversitelerde temeli at›lan ‹rlanda Kurtulufl Ordusu’nun sahneye yeniden ç›kmas› ve silahl› mücadeleyi bafllatt›¤›n› ilan etmesini, ‹ngiltere, ayaklanman›n bafllang›c› olarak kabul etti¤ini aç›klad›. 25 bin askerini Adaya gönderdi. ‹RA, Belfast vb. yerleflim bölgelerinde ‹ngiliz polis ve askerlerine yönelik yüzlerce eylem gerçeklefltirdi. Margareth Thatcher dönemi ise, ‹rlanda halk› için en ac›l› y›llar olarak geçti. fiiddet ve bask›dan taviz vermemesiyle ünlü Thatcher, kirli savafl yöntemleri, sokakta infaz ve tutuklulara karfl› hapishanelerde yap›lan insanl›k d›fl› uygulamalarla onlarca tutsa¤›n sakat kalmas›nda baflrol oynam›flt›r. IRA özgürlük savaflç›lar› 1973’te kurulan Dip-
lock Mahkemeleri’nde sorgusuz, sualsiz a¤›r cezalara çarpt›r›ld›. Bu mahkemeler ‹ngiltere’nin Kuzey ‹rlanda’da açt›¤› özel iflkence merkezlerinin sahte ifade düzenlemelerini esas al›yordu. IRA tutsaklar›, 1981 y›l›nda, Long Kesh Cezaevi H Bloklar›nda, zorla giydirilmeye çal›fl›lan tek tip elbiseye karfl› ‹rlanda’n›n ba¤›ms›zl›¤›n› içeren siyasal taleplerin de oldu¤u Ölüm Orucu’nu bafllatt›. Direnifl ‹rlanda halk›n›n kitlesel deste¤ini arkas›na ald›. IRA önderlerinden, Ölüm Orucu’nu sürdüren Bobby Sands hapishanede milletvekili seçildi. Fakat sadece ‹rlanda halk›n›n de¤il, dünya kamuoyunun deste¤ine ra¤men, Demir Leydi lakapl› Thatcher, IRA mensuplar›n› “terörist” olarak lanse etmeyi sürdürdü. “Özgürlük kufllar› kafeslerde tutulamazlar” sözleriyle direnifli sürdüren Bobby Sands ve dokuz ‹RA militan› ÖO’da flehit düfltü. IRA emperyalist-kapitalist dünya taraf›nda ML olarak adland›r›ld›. Oysa IRA’n›n ML temelinde yükselen bir ideolojisi yoktu. O sadece bir ulusal hareketti. Uzun y›llar gizlili¤i esas almas›, emperyalist bir ülkenin iflgali alt›ndaki metropollerde illegal silahl› mücadeleyi baflar›yla sürdürebilmesi bafll›ca olumluluklar›n› oluflturur. ‹ngiltere’nin on y›llar boyu süren vahfli devlet terörüne ra¤men, bu konuda ilkeli davranm›flt›r. Askeri eylem çizgisinde sivilleri hedef almamaya, eylemlerinde sivillerin zarar görmemesine özen göstermifltir. IRA, s›radan halk›n zarar görebilece¤i yerlere bomba vs. yerlefltirdi¤i veya benzer askeri eylemler düzenledi¤inde, ‹ngiliz polisini arayarak, bu yerleri boflaltmas›n› haberdar etmesiyle ünlüdür. Ancak, IRA’y› karalamak amac›yla, kimi zaman bilinçli olarak boflalt›lmayan eylem noktalar›nda sivillerin zarar görmesi gündeme gelmifltir. IRA en son 28 Temmuz 2005’te yay›nlad›¤› bir bildiriyle silahl› mücadeleye son verdi¤ini aç›klad›. Aç›klamaya ek olarak tüm silahl› güçlerine “So¤ukkanl› olun ve silahlar› b›rak›n” ça¤r›s› yapt›. Burjuva kalemflorlar ve Tony Blair emperyalist sisteme entegre manifestosunu, “tarihi aç›klama” olarak sevinçle karfl›lad›lar. Silahlara vedan›n, dolay›s›yla ulusal bir hareketin bitiriliflinin karfl›l›¤› ise; birkaç ‹ngiliz Üssü’nün kapat›lmas›, özel harekat askerlerinin kademeli olarak Adadan çekilmesi, ileri tarihlerde tutsak IRA militanlar›n›n affedilmesi oldu.
80
SUDAN BM tarihinin en büyük askeri müdahalesi bu y›l›n sonundan itibaren bafll›yor. BM Güvenlik Konseyi, dokuz ay süren görüflmelerin ard›ndan, BM ve Afrika Birli¤i’ne ba¤l› 19.500 asker ve 6 bin polisi, kriz bölgesi Darfur’a gönderme karar› ald›. ‹ngiltere ve Fransa’n›n öncülü¤ünde haz›rlanan kararda, Darfur’daki durumun uluslararas› güvenli¤i tehdit etmeye devam etti¤i vurguland›. Sudan’›n bat›s›ndaki Darfur bölgesindeki çat›flmalar›n durmas› için, bafllang›ç olarak bir y›ll›¤›na BM-Afrika Birli¤i Karma Askeri Gücü Harekât› (UNAMID) bafllatma karar› al›nd›. Bu karar ayn› zamanda, BM’nin askeri fonksiyonunun giderek öne ç›kmas› oldu¤u kadar, ABD ve Avrupa emperyalistlerinin Ortado¤u’nun ard›ndan uzunca zamand›r yo¤unlaflt›klar› Kuzey Afrika’ya dönük ya¤ma ve talan politikalar›n›n da ad›m ad›m hayata geçirilmesi anlam› tafl›makta. ABD taraf›ndan önce, Etiyopya arac›l›¤›yla Somali’ye ard›ndan ise bölgenin iç çat›flmalara en aç›k ülkesi olan Sudan’a dönük bir dizi müdahale gündeme gelmifl ve petrol zengini bölgenin ele geçirilmesinin alt› yap›s›, buradaki yerel güçler aras› çat›flmalar k›z›flt›r›larak haz›rlanm›flt›. Bugün ise “bölge için tehdit oluflturdu¤u” gerekçesiyle, beklenen müdahale gündeme gelmifltir.
GUANTANAMO Afganistan iflgaliyle birlikte gündeme gelen ve iflgalin ard›ndan yüzlerce tutsa¤›n hiçbir hukuksal dayanak ve yarg›lama olmadan insanl›k d›fl› koflullarda tutuldu¤u Guantanamo Hapishanesi, bir kez daha buradaki tutsaklar›n açl›k grevine sahne olmakta. Bu süreçte devam eden açl›k grevine de, yine daha öncekilerde oldu¤u gibi, zorunlu besleme sald›r›s› gerçeklefltirilmekte. Düzinelerce tutsa¤›n flu günlerde sürdürdü¤ü açl›k grevine müdahale edilerek, en az 20 kifliye zorla besleme uygulanm›flt›r. Uygulama s›ras›ndaki yöntemlerin ne kadar insanl›k d›fl› oldu¤una iliflkin daha önce kamuoyuna yans›yan bilgiler, bu süreçte de tutsaklar›n avukatlar› arac›l›¤›yla kamuoyuna duyurulmufl ve müdahaleden vazgeçilmesi ça¤r›s› yap›lm›flt›r. Konuya iliflkin insan haklar› örgütleri de zorla beslemedeki yöntemleri “oldukça vahfli” olarak de¤erlendirerek, kamuoyunu bu konuda duyarl› olmaya ve harekete geçmeye ça¤›rmaktalar.
HA‹T‹ Haiti hükümetinin devlete ait Telefon idaresi Teleco’yu özellefltirme çabas› içine girmesi, çal›flanlar› harekete geçirdi. Özellefltirmenin her fleyden önce en az 2800 kiflinin iflten ç›kar›lmas› anlam›na gelece¤ini söyleyen Teleco çal›flanlar›, haftalardan beri baflkent Port-au Prince’de, ard arda eylemler gerçeklefltiriyorlar.
23
80
10-23 Ağustos 2007
Hindistan egemenleri Maoist isyandan kokuyor Maoist gerillalar›n son süreçte giderek artan eylemleri, Hindistan egemenlerini giderek telaflland›r›yor. En son geçti¤imiz haftalarda 24 kiflilik Hint asker grubunun Maoistler taraf›ndan öldürülmesi, Hint güvenlik güçlerinin Maoistler karfl›s›ndaki baflar›s›zl›¤›n›n da tart›fl›lmas›n› getirmifl bulunmakta. Al›nan bilgilere göre, Maoist gerillalara karfl› bir operasyon düzenlemek üzere, merkez Hindistan’daki ormanl›k alana giden 100 kiflilik asker ve polis gücü, burada her türden askeri donan›ma sahip 500 kiflilik gerilla birli¤iyle karfl›laflm›fl. Bu karfl›laflman›n ard›ndan, güvenlik güçleriyle gerillalar aras›nda ç›kan çat›flmada çok say›da asker ölürken, düzinelerce asker de olay ye-
Evrensel Bak›fl Barut f›ç›s› patlamaya haz›r! Emperyalizmin krizinin yans›mas› olan geliflmeler, hem emekçi halklar hem de emperyalistler cephesinde kaç›n›lmaz seyrini sürdürüyor. Bu geliflmelerin bir yan›nda emekçi y›¤›nlar›n, mazlum halklar›n direniflleri, di¤er yan›nda ise, krizi aflma çabas› içinde sald›rganl›k projelerine ve bu projelerin hayata geçirilmesine dönük stratejilere sar›lan emperyalistler var. Halklar cephesindeki geliflmeler ise oldukça ümit verici. Sadece Ortado¤u ve Asya’da de¤il, Latin Amerika’da da yükselen halk hareketleri, emperyalizmin krizini derinlefltirmede önemli bir rol üstlenmekte. Peru’dan Meksika’ya, Brezilya’dan, Venezüela’ya, neredeyse tüm Latin Amerika halklar›, gerek emperyalist politikalara gerekse bu politikalar›n uygulay›c›s› olan kendi ülke yönetimlerine karfl› ciddi eylemler gerçeklefltirmekteler. Emekçilerin eylemleriyle sars›lan bu ülkelerin büyük ço¤unlu¤unda, emekçi y›¤›nlar›n oylar› ile iktidara gelen sözde “sosyalist” ve “sol” kimlikli politikac›lar›n hükümet olmas› ve eylemlerin bunlar›n hükümetlerini hedef almas› ise, önemli bir noktay› oluflturuyor. Temelinde halkç› söylemlerin yatt›¤› aldatmacan›n, halklar› nezdinde art›k a盤a ç›kmas› anlam›na gelen bu geliflmeler, emekçi halklar›n, kendilerini sisteme yedeklemeyi hedefleyen her türden prati¤e eninde sonunda ayaklanarak karfl› koyaca¤›n› ve hesap soraca¤›n› da göstermekte. K›sacas›, barut f›ç›s› sadece Asya’da ve Ortado¤u’da de¤il, Latin Amerika’da da, halklar lehine patlamaya haz›r hale gelmifl bulunmakta. Bu patlamay› kendi lehlerine çevirme çabas›ndaki emperyalistler ise, özellikle de iflgallerin ve emperyalist sald›rganl›¤›n bafl›n› çe-
ken ABD emperyalizmi, iflgallerin daha da derinlefltirdi¤i krizini aflman›n yolunu, Ortado¤u’daki barut f›ç›s›na daha fazla barut ilave ederek, daha büyük patlamalar› tetiklemeye haz›rlan›yor. Ve tabii ki bir kez daha, bu patlamalar›n, ülke içinde giderek derinleflen ekonomik ve siyasal krize ba¤l›, yak›nlaflt›¤› kesin olan patlamay› tersine çevirmesi umuduyla. ‹flte ABD emperyalizmi bu çerçevede gerçeklefltirdi¤i giriflimlerle, Suudi Arabistan’›n yan› s›ra, ‹ran Körfezi’nde bulunan befl petrol zengini ülkeye, önümüzdeki y›llarda en az 20 milyar de¤erinde silah satman›n haz›rl›klar›n› yap›yor. Hatta bu haz›rl›klar, ABD D›fliflleri Bakan› Rice ve Pentagon flefi Gates’in geçti¤imiz günlerde gerçeklefltirdikleri Ortado¤u gezisiyle birlikte, neredeyse son aflamas›na gelmifl bulunmakta. Dolar›n Euro karfl›s›nda giderek de¤er kaybetmesi, petrol piyasalar›nda, birçok ülkenin Dolardan Euro’ya geçmesi, çok aç›kt›r ki ABD’nin ekonomik krizini daha da boyutland›rmaktad›r. ‹flgaller için bankalardan al›nan milyarlarca dolar borcun ödenememesi ve birçok bankan›n neredeyse kap›s›na kilit vuracak hale gelmesi, emlak piyasalar› baflta olmak üzere, bir bütün olarak ABD para piyasalar›nda büyük çalkalanmalar› getirmektedir. Bunun yans›malar› ise, ABD borsalar›n›n bu günlerde büyük zararlarla kapanmas›nda görülmekte, bu durum Türkiye de dahil özellikle de emperyalizme ba¤›ml› birçok ülkenin, borsa vb. ekonomi piyasalar›nda panik yaratmaktad›r. Yukar›da da vurguland›¤› üzere, ABD emperyalizminin son dönem artan hamlelerinin ard›nda yatan en önemli neden iflte budur. Çünkü ekonomi uzmanlar› yaz sonuna kadar büyük bir çöküfle karfl› uyarmaktalar.
rinden kaçm›fl. Çat›flma s›ras›nda güvenlik güçleri tüm cephanelerini tüketirken, gerillalara çok k›sa sürede destek güçler kat›larak, asker ve polisten oluflan devlet güçleri, a¤›r bir yenilgi yaflam›fllar. Hindistan’›n 29 eyaletinden 14’ünde giderek yükselen bir mücadele yürüten Maoist hareket, bu bölgelerde yaflanan yo¤un iflsizlik ve giderek yayg›nlaflan yozlaflmaya karfl› olan yerel topluluklar›n ve topraks›z iflçi ve köylülerin de deste¤ini arkas›na alm›fl bulunmakta. Devlet yetkilileri bölgede, 4.500 Maoist gerillaya karfl›, 2000’den az “ayaklanma karfl›t› güvenlik görevlisi”nin çal›flt›r›ld›¤›n›, bu gücün ise Maoistler karfl›s›nda ba-
flar› sa¤lamas›n›n mümkün olmad›¤›n› belirtiyorlar. Ayr›ca “Savafl deneyimi bir hayli yüksek olan gerillalarla bafla ç›kmak için daha iyi bir istihbarat ve e¤itimin gerekti¤ini” de vurgulayarak, “Bu, biraz zaman alacak” diyorlar. Bir yandan Maoistleri etkisizlefltirmeye çal›flan ancak a¤›r yenilgiler alan güvenlik güçleri, di¤er yandan da ülkenin birçok yerinde t›rmanan kitle eylemlerine azg›nca sald›rmay› sürdürüyorlar. En son Andra Pradefl eyaletinde, Haydarabat yak›nlar›nda, topraks›z köylü hareketi taraf›ndan gerçekleflen eylemlere sald›ran polis, köylülerin üzerine atefl açarak 8 köylüyü katletti.
Bunu fark›nda olan Bush hükümeti ise, krizi tersine çevirme çabalar›n›, iflgal savafllar›n› yayarak aflma gayretini sürdürmekteler. Ancak giderek artan iflgal karfl›tl›¤›, yeni bir cephenin ve de mevcut iflgallerin sürdürülmesinin art›k giderek imkans›zl›¤›n› ortaya koymaktad›r. Bunun içindir ki aç›lacak yeni savafl (iflgal) cephelerinin, öncelikle kendi toplumu içinde meflrulaflt›r›lmas› gerekmektedir. Üst düzey bir ABD yetkilisi geçti¤imiz günlerde “en geç Kas›m ay›na kadar ABD’de kapsaml› terör sald›r›lar› olaca¤›, El Kaide’nin böylesi bir haz›rl›k içinde oldu¤u” duyumunu ald›klar›n› söyleyerek, 11 Eylül benzeri bir süreç yaflanabilece¤inin sinyallerini vermekte. Bu kez devreye sokulmak istenen senaryonun hedefinde ise sald›r› haz›rl›klar› hala süren ‹ran oldu¤u kesin gibi. ABD her ne kadar son günlerde, Pakistan’a dönük müdahale tehditleri savursa da, bölgedeki iflbirlikçisi olan bu ülkeye dönük bu tehditlerin, daha çok da gözda¤› niteli¤i tafl›d›¤› söylenebilir. K›sacas›, Ortado¤u’daki birçok ülkenin böyle muazzam boyutlarda silahland›r›lmas›n›n, bir nedeni iflgal bölgelerindeki direniflleri k›rmaksa, di¤er bir nedeni de askeri donan›m› neredeyse bölgedeki ülkelerin toplam›n›n donan›m›ndan daha güçlü olan ‹ran’a karfl› askeri gücün art›r›lmas›d›r. Çünkü olas› bir ‹ran sald›r›s›nda bu ülkelerin bu silahlar› ‹ran’a karfl› kullanmas› veya ABD’nin yapt›r›mlar›yla kulland›r›lmas› ihtimali yüksektir. Ancak bunlar›n yan› s›ra, bir di¤er önemli neden de, bölgenin hakimiyeti için gerekli olan, iç karfl›tl›klar› k›z›flt›rarak, kardefl kavgalar›n›n önünü daha da açmak ve bu silahlar›n, bugüne kadar oldu¤u gibi, ileriki süreçte de bu kardefl kavgalar›nda kullan›lmas›n› sa¤lamak, böylelikle de krizden etkilenen silah tekellerinin kârlar›n› garantilemektir. ‹flgallerdeki yenilgiyi hazmedemeyen ve bu yenilginin sonucu olarak krizleri giderek derinleflen emperyalistler, krizden ç›k›fl çabalar›n›n sonucu olarak barut f›ç›s›na çevirdikle-
ri bölgede, f›ç›ya barut doldurmay› sürdürürlerken, dakikas› 200 bin Dolar’a mal olan iflgallerin, baflta Irak ve Filistin halklar› olmak üzere, tüm bölge halklar› üzerinde yaratt›¤› y›k›m da giderek büyüyen bir insanl›k dram›na dönüflmektedir. ‹flgalin sonucu olarak yaflanan çat›flmalar›n sonucu olarak her gün çok say›da Irakl› yaflam›n› yitirirken, Irak halk›n›n en az üçte biri acil insani yard›ma ihtiyaç duymakta. 26.5 Irakl›dan 8 milyonu g›da maddesi, elektrik, su, ilaç ve bar›naktan yoksun olarak yaflam›n› sürdürmeye çal›flmakta. Irakl› çocuklar›n ise % 28’i, yetersiz beslenmeden dolay› açl›kla bo¤uflmakta. Bu koflullar›n düzelmesi bir yana her gün giderek daha da a¤›rlaflmakta. Giderek büyüyen bir di¤er insanl›k dram› ise, izole edilmifl durumdaki Gazze fieridi’nde, buradaki Filistin halk› özgülünde yaflanmaktad›r. 1.5 milyon Filistinlinin dünyayla ba¤lar› kopar›lm›fl bulunmakta. Binlerce Filistinli bu koflullardan kurtulman›n yolunu, M›s›r’a kaçmakta görmektedir. Ancak s›n›rlardan geçifle izin verilmemesi, bu kaç›fl› da mümkün k›lmamakta. A¤›r hastalar›n bile tedavi amaçl› s›n›rlardan geçifline izin verilmezken, ‹srail ve El Fetih’e ba¤l› güvenlik güçleri, geçifl noktalar›ndaki güvenlik önlemlerini giderek art›rmaktalar. S›n›rda yaflanan bu insanl›k dram›n›n bafl sorumlusu olarak da, “‹srail’den s›n›r›n kapat›lmas›n› rica etti¤i” söylenen, iflbirlikçi Abbas gösterilmekte. Ancak hem Filistin’de hem de Irak’ta iflgal karfl›t› direnifl kendini yeniden biçimlendirme, böylelikle iflgal karfl›t› direniflleri büyütme çabas›n› sürdürüyor. Bu çabalar ise, ne iflgalcilerin ne de buralardaki kukla hükümetlerin uzun süre ayakta kalamayaca¤›n›n, er geç y›k›laca¤›n›n sinyallerini vermekte. T›pk› Latin Amerika halklar›n›n sahte halkç›lar›n iktidar›n› sarsan eylemleri ve Hindistanl› Maoistlerin, emperyalist güdümlü Hindistan egemenlerini “Maoist ayaklanmadan korkma” noktas›na getiren yükseliflleri gibi. Ne de olsa dünya halklar›n omzunda duruyor. Yeter ki onlar aya¤a kalks›n!
10-23 Ağustos 2007
24
80
Kanla kirlenen elleri kim temizler? Töredir; “baba evinden gelinli¤iyle giden, kefeniyle geri döner.” “Namus” kirlendi mi bir kere “ceza” bellidir: Aln›na s›k›lan tek bir kurflun. Art›k ne zorla evlendirildi¤in kifli bir gece sana tecavüz etti¤i için tafl›d›¤›n bir buçuk ayl›k bebe¤in önemi vard›r - t›pk› Yasemin Çakar gibi- ne de 21 yafl›n›n gencecik, tertemiz hayallerinin - t›pk› belediyeye ait çöplükte bafl›ndan av tüfe¤iyle vurularak öldürülüp, cesedi yak›lan 21 yafl›ndaki Halise Taflk›n gibi- Onlar “kirlenen namuslar›n›” kanlar›yla temizlediler. Peki kanla kirlenen elleri ne temizler? Masmavi gö¤e inat, simsiyah urbalar içinde yürüyorum susuzluktan çatlam›fl boz tarlalarda. Ölümün rengiymifl siyah! Anam söyledi daha bu sabah, özenle ç›kar›rken çeyiz sand›¤›ndan siyah eski entariyi. Y›llar y›l› saklanm›fl, anadan k›za geçmifl. Kim bilir kaç ölüme tan›kl›k etmifl. “Hadi” dedi anam, “Davran gayr›. Gey flu u¤ursuz entariyi. Baban y›kmadan ortal›¤›, haz›r ol hele”. Usuldan kaç›rd› gözlerini. Karanl›k ufuklarda gözyafllar›n› sildi sessizce. Susmay› ö¤retmifllerdi anac›¤›ma. Susmak, yaflamak demekti onun için. Susmak, dayaktan kurtulmak; susmak gün ›fl›¤›n› görmekti kap› aralar›ndan. Akl›m uyuflmufltu beni saran duygular›n yo¤unlu¤undan. ‹steksiz, flaflk›n giydim kara entariyi. Kara bir yemeni getirdi, bafl›m› ba¤lad› anam. S›cac›k kuca¤›nda uyudu¤um, ›l›k sütünü emdi¤im, beni büyüten anam... fiimdi içi yan›p yan›p kavruluyordu, ama d›flar›ya yaln›zca incecik buharlar salan güçlü volkanik bir da¤ gibi duran anam. Sabah›n ilk ›fl›klar›yla düfltük yola, babam önde ben arkada. Son dura¤›n neresi oldu¤unu bilmeden yürüdük saatlerce. Yüksek bir da¤›n ete¤inden geçen patikadan yürürken aya¤›m ka-
y›verdi. Se¤irtti elimden tuttu babam. Sessiz bir dev gibi çekti yukar›ya beni. S›cac›k babam›n elleri. fiefkatli. Gün gö¤e a¤d›¤›nda epeyce uzaklaflm›flt›k köyden. Ucu buca¤› görünmeyen, boz toprakl› tarlalardan yürümeye bafllad›k. Aya¤›mdaki lastik pabuç yeryüzü cehennemi gibi yak›yordu ayaklar›m›. Babam ikide bir “Ha gayret! Az daha dayan hele!” diyordu flaflk›n bir robot gibi. Masmavi gökyüzünde alt›n bir kolye gibi duran günefl iyice artt›rm›flt› etkisini. S›caktan, dilim dama¤›m kurumufl, nefes almakta zorlan›r olmufltum. ‹kide bir yalamaktan çatlam›fl boz topraklara dönen dudaklar›m› gören babam, s›rt›ndaki k›l örme torbadan ç›kard›¤› çelik mataray› uzatt›, yüzüme bakmadan. Çekinerek ald›m mataray›. Babam da, ben de göz göze gelmekten kaç›n›yorduk. Sanki birbirimizin yüzünü görürsek, aile meclisinin bize verdi¤i o büyük, önemli vazifeyi yerine getirme gücümüzü yitirecektik. Çelik matarada so¤uklu¤unu korumufl buz gibi sudan içtim son kez. Hepsini içmek istiyordum ama içemedim. Babam›n geri dönüflünü de düflünmek zorundayd›m. O, bu yollar› bir kez daha yürümek zorundayd›
boydan boya eve dönerken. Mataray› al›rken, ellerimi tuttu babam. Öylece durdu bir süre. Y›llar sürdü sanki o k›sac›k an. Usulca dudaklar›na götürdü ellerimi, öptü. S›cac›k gözyafllar› damlad› ellerimin üstüne. Kerpiç evimizin önünde oynar buldum kendimi bir an. Toza topra¤a bulanm›fl, üstümde anam›n yeni dikti¤i basma entari, kirlenmifl k›v›rc›k saçlar›m. Babam daha genç o zamanlar. Üzerinde y›pranm›fl, tozlu mavi kot pantolonu; terden s›r›ls›klam olmufl siyah-beyaz kareli pamuk gömle¤i. Yorgun arg›n dönmüfl harmandan. Yüzünde yol yol ter izleri. E¤ilmifl küçük k›z›n› kucakl›yor. Elbisemin tozlar›n› silkeliyor bir taraftan. Bir taraftan minik çocuk ellerime öpücükler konduruyor. Babam çok seviyor beni. Ne kadar mutlu bir çocu¤um ben. Kap›da, el pençe duran suskun anama uzat›yor beni. - G›z, hele bi yu flu güccük g›z›n elini yüzünü, öpem hele bi pamuk yanaklar›ndan. S›ms›k› tutuyor babam elimi. Sessizce yürüyoruz tarlan›n öte ucuna. Yüksek a¤açlar örtmüfl tarlan›n öte yüzünü. A¤açlar›n dibine gelince durdu babam isteksizce. Yolun sonuna geldi¤imizi anlad›m. Oturdu babam yüzünde kopko-
yu bir hüzün. Oturdum yan›na çocuklu¤umdaki gibi usulca. Ama sokulamad›m, sar›lamad›m yine çocuklu¤umdaki gibi. ‹çimde tarifi mümkün olmayan bir his. Beynim yetersiz kal›yor alg›lamakta duygular›m›n karmaflas›n›. Uyufltum. S›rt›ndaki k›l örmesi torbaya soktu babam elini. Solgun siyah bir yemeni ç›kard›. - “Al hele flunu da. Yüzünü ört” dedi k›s›k bir sesle. Yüzüne bakmadan ald›m yemeniyi. Gelin duva¤› gibi örttüm bafl›ma. Aya¤a kalkt› babam son bir gayretle. Elini beline att›. Amcas›n›n verdi¤i tabancay› ç›kar›p yüzüme do¤rulttu. Yemeninin arkas›ndan usulca son bir kez bakt›m babama. A¤l›yordu. Dudaklar› ›zd›rapla kas›lm›fl, titriyordu. - “fiahadet getir” dedi h›çk›rarak. fiahadet getirdim. Korkunç patlama sesiyle bir iki metre öteye savrulup, çuval gibi düfltüm boz topra¤›n üstüne. Vücudumda bir yerler çok ac›yor. Silik bir gölge fark ettim baflucumda. Belli belirsiz bir yüz. Babam. A¤l›yordu h›çk›r›klarla. - “Affet yavr›m. Affet yavr›m” diyordu ac› bulanm›fl sesiyle. Tozlu ellerimi öpüyordu babam kerpiç evimizin önünde. Anam kap›da bizi bekliyordu suskun. (Bir ‹K okuru)
“Bizlere vesika, Manukyan’a ödül verdiler” Kad›na yönelik cinsel istismar›n en fliddetli boyutu olan fuhufl ülkemizde binlerce kad›n›n hayat›n› karartmakta. Ço¤u zaman görmezden gelinen ve egemenler taraf›ndan bir gelir kayna¤› olarak görülerek örgütlenen, insan bedenine ve köleli¤ine dayal› bu sorun dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de ciddi boyutlarda yaflanmaktad›r. Bu sömürü a¤›n›n içinde zorla y›llarca tutulan ve kendini hayats›z kad›n olarak adland›ran Ayfle Tükrükçü, geçti¤imiz seçim döneminden ba¤›ms›z milletvekilli¤i adayl›¤› ile bu konuya dikkatleri çekmeye çal›flt›. Sorunun çözümünde yapmaya çal›flt›klar›n›n bir bafllang›ç oldu¤unun bilincinde olan Ayfle Tükrükçü, kad›nlar üzerindeki cinsel istismar›n ve sömürünün devletin denetiminde oldu¤unun, yap›ld›¤›n›n alt›n› çiziyor. Ayfle Tükrükçü ile yaflad›klar› ve milletvekili adayl›¤› üzerine konufltuk. -Ba¤›ms›z adayl›k süreci sizin için nas›l bafllad› ve neleri hedeflediniz? - Ben halka hayat› çal›nm›fl insanlar›n ne kadar çok oldu¤unu duyurmak istedim. O insanlar›n isteyerek bu yola girmediklerini göstermek istedim. Türkiye genelinde 35 tane s›¤›nma evi var. Bize o kadar zorluklar ç›kar›yorlar ki, devlet bizim oraya al›nmamam›z için çok a¤›r flartlar kofluyor. Bu devlet kurumlar›na gitmeniz için cebinizde 150-200 YTL olmas› gerekiyor. Bizler, hayat› çal›nm›fl kad›nlar o s›¤›nma evlerine al›nm›yoruz. Hayats›z kad›nlar da bu vatan›n insanlar›d›r. Kiminin kardefli, kiminin annesidir. Hiçbirimiz isteyerek oraya gitmedik. Ç›kt›¤›n›z takdirde ise hiçbir gidecek yeriniz
yoktur. Bizlere vesika verdiler, Manukyanlara ise ödül verdiler. Bu haks›zl›k! Sen kimin üzerinden para kazan›p kime ödül veriyorsun! Bu çal›flmalar› yürütürken, sokaklarda yaflamak zorunda kalan kad›n arkadafllar›mla görüfltüm ve onlar›n görüfllerini almak istedim. Onlar›n sesi olmak için adayl›¤›m› koydum. - Devlet, bu süreçte ne gibi engellemelerde bulundu? - Ba¤›ms›z adayl›¤›mla ilgili bildirileri da¤›tmama bile devlet yasak koydu. Gözalt›na bile al›nd›m. Neden al›nd›¤›m› sordu¤umda bana “geldi¤in yeri ve gidece¤in yeri unutma” dediler. Ben bu emniyet birimlerinin nas›l ve
hangi kurumlarda çal›flt›klar›n› bilen bir insan›m. Genelevin kap›s›nda nokta dedi¤imiz bir bölüm var, orada bir polis ve bekçi duruyor. Bizlere olanlar›, nas›l fliddet gördü¤ümüzü çok iyi biliyorlar. K›zlar onlara s›¤›nd›¤›nda ise yetkililere haber vereceklerine, patronlara haber verdiklerini de biliyoruz. - Yani kurtulmak isteyen kad›nlar›n oradan ç›kmak için hiçbir flans› yok de¤il mi? - Hay›r, mümkün de¤il. Türkiye’de bilinen 68 tane genelev var. 68 genelevde 3.715 tane kad›n var. Kimileri yafllar› büyültülerek çal›flt›r›l›yor, kimi de 50-60 yafl›na gelmifl oldu¤u halde hala çal›flt›r›l›yor. Büyük ço¤unlu¤u küçük yaflta
tecavüze u¤ram›fl, enseste maruz kalm›fl, aile içi fliddet görmüfl. Eflini mahkemeden boflay›p buraya getirenlere flahit olduk. Kay›ts›z ya da bir vesika alt›nda pek çok çal›flt›r›lan kad›n var. ‹stanbul’da hayat› çal›nm›fl hayats›z kad›n say›s› 30.000’in üzerinde. Daha 2 gün önce Fatih Emniyet Müdürlü¤ü’nde 6 polis bir kad›na tecavüz etti. Emniyet Müdürü onlar› a盤a ald›. Üç gün sonra onlar ‹stanbul’un baflka bir yerinde çal›flacak. Devlet bize hiçbir hak vermiyor hayat›m›z› kurtarmam›z için. Ama onlara hep hak veriyor. Bizim etimiz sat›l›k, ama onlar›nki de¤il. Neden bizi satma hakk› onlara veriliyor? Beni 9 yafl›mda u¤rad›¤›m ensest ve tecavüz buraya getirdi. Oraya düflen kad›nlar›n neden orada oldu¤unu de¤il, nas›l oraya düfltüklerini sormak laz›m. Ben bu vesika yüzünden bir ifle giremiyorum. Nereye gitsem SSK’dan bu vesika karfl›ma ç›k›yor. Devlet hayat› çal›nm›fl bir kad›n oldu¤umu kay›t alt›na alm›fl ve bu belge yüzünden her kap› yüzüme kapan›yor. ‹smimi bile de¤ifltirsem bir fley de¤iflmez. Bunu devletin mahkemesinde devletin kayd› alt›nda yapacaks›n. O vesika da senin yeni ismine eklenecek. - Son olarak söylemek istedi¤iniz bir fley var m›? - Hayat çalmak çok kolay ama onlar› hayata döndürmek çok zor. Ben haks›zl›¤a u¤rayan insanlar›n hepsinin yan›nday›m. Mücadeleye sonuna kadar devam edece¤im. (‹stanbul)
25
80
Tohum Kültür Merkezi Tiyatro Grubu Dersim’de
Devrimci ve komünistlerin kültür-sanata yaklafl›m› Marksist teorinin kültürü analizinden yükselir. Emperyalist-kapitalist ve burjuva-feodal kültürün insanlar üzerindeki etkilerini y›kmay›, öncelikli mücadelemiz olan emperyalist-kapitalist sistemi y›kman›n bir parças› olarak ele al›r›z. Bizler elbette kültür sanat faaliyetlerimizi devrim sonras›na ertelemez ve burjuva-feodal kültürle mücadele eder, bunu devrim mücadelesinin önemli bir aya¤› olarak görürüz. Halk kültürünün ilerici yanlar›n› al›r, devrimci kültürle yo¤urur ve tekrar halka sunar›z/sunmal›y›z. Bunu kitleleri örgütlemenin bir arac› olarak görürüz. Ancak flu da bir gerçek ki, bizler MLM biliminin sundu¤u engin belirlemelerden ç›kard›¤›m›z derslere karfl›n, genel olarak kültür sanat faaliyetlerimizi gerekti¤i gibi örgütleyememenin s›k›nt›lar› ile karfl› karfl›yay›z. Kültür sanat faaliyetini bütünün bir parças› olarak ele almak yerine, hatal› bir tak›m anlay›fllarla hareket edildi¤inde var›lacak/var›lan sonuçlar ortadad›r. Kültür sanat politikam›z› hayata geçirmenin birer arac› olan kurum-kurumlar›m›z›n bu noktada önemli bir yeri vard›r. Bu alandaki politikalar›n sistemli, sürekli ve somut hale dönüflece¤i mekânlar olarak buralar hayati önemdedir. Ancak bu noktada da yukar›da alt›n› çizdi¤imiz eksikliklerden kaynakl› sorunlar yaflad›¤›m›z aç›kt›r. Yaklafl›k 11 y›l önce birçok yoldafl›m›z›n, çevremizdeki onlarca insan›n büyük emek ve çaba ile yaratt›¤› kültür-sanat kurumumuz, faaliyete geçirildi¤i ilk y›llarda yükselen bir grafik çizerken, son y›llarda yaflanan darlaflma sonucunda, zamanla misyonunu oynamada s›k›nt›l› bir sürece girmifltir. Genel olarak DKÖ’leri ele al›fl›m›zdaki yanl›fl flekilleniflin yaratt›¤› s›k›nt›lar, kültür-sanat gibi daha özgün yanlar› bulunan bu alanda da yak›c› sorunlar› karfl›m›za ç›karm›flt›r/ç›karmaktad›r. DKÖ faaliyetine uygun olmayan tarzdaki pratikler zamanla kurumu misyonu d›fl›na ç›karm›flt›r. As›l olarak DKÖ’ler, bizlerin kitleye aç›lmada ve onlar› kendi sorunlar› ve talepleri ekseninde bizimle harekete geçirmede araç olarak kulland›¤›m›z/kullanmam›z gereken yerlerdir. Kültür-sanat kurumlar› bu misyonu daha özgün bir yap›lanmas› olan kültür alan›nda hayat geçirmeye çal›fl›r. Ancak bizim aç›m›zdan genel olarak DKÖ’ler özelde de kültür sanat kurumlar›m›z uzunca bir süredir bu çerçevenin d›fl›na ç›km›fl, darlaflarak “bizim” kurumumuz haline gelmifltir. Ülke içinde yaflanan güncel geliflmeleri takip edebilen ve
bunlar› uzun süreli devrim perspektifine hizmet edecek biçime dönüfltürebilen bir kültür-sanat anlay›fl›, kültür-sanat cephesi içinde etkin bir rol alacak niteli¤e ulaflabilir ve bu durum tersine çevrilebilir. Bizim bu konudaki pratiklerimiz tersi bir yönde ilerlemifl ve kitleye yönelik politikalar yanl›fl yerlere savrulup, t›kanma boyutuna gelmifltir. Belirli kal›plar içinde ele ald›¤›m›z etkinlik, kurs vb. faaliyetler kitleyle buluflmay› ve ileri do¤ru at›lmay› sa¤lamada yeterli olmam›flt›r. Peki, bu durum karfl›s›nda ne yapmal›y›z? ‹lk olarak bu durum sadece bizim için dersler al›nmas› gereken bir dönem olarak alg›lanmamal›d›r. Kültür-sanat faaliyeti devrimci mücadelenin olmazsa olmaz ayaklar›ndan biridir. Yaflanan her olay› devrim lehine dersler ç›karmak ve ileri s›çramak için bir basamak olarak de¤erlendirdi¤imiz gibi kültür-sanat faaliyetimizin bu sürecini de öyle de¤erlendirmek durumunday›z. Önümüzdeki süreçteki görevimiz; hatalar›m›z› öz-elefltirel biçimde MLM bilimi ›fl›¤›nda de¤erlendirmek ve yarat›lan teorize edilmifl bilgilerin ›fl›nda prati¤e geçmek olacakt›r.
Kültür-sanat faaliyeti gerekli midir? Kültür sanat faaliyetinin önemi konusunda Mao yoldafllardan flunlar› dinliyoruz: “Asl›nda sanat için sanat, s›n›flar üstü sanat diye bir fley yoktur. Proleter sanat ve edebiyat, proleter devrimci davan›n ayr›lmaz bir parças›d›r. Lenin’in dedi¤i gibi ‘bütün devrim makinesinin difllileri ve çarkl›lar›d›r.”(1) Elbette öncelikle bu diflli ve çarkl›lar› nas›l harekete geçirece¤imiz ve nas›l kullanaca¤›m›z sorular›n›n cevaplar›n› net olarak önümüze koymal›, kültür-sanat faaliyetini küçümseyen, d›fl›nda gören anlay›fllarla mücadele etmeliyiz. Bu, alanda uzmanlaflman›n gereklili¤i ve devrim mücadelesini ileriye tafl›madaki öneminin anlafl›lmas›yla kavranacak bir fleydir. Bununla birlikte güncel geliflmeleri takip eden hatta zamanla bu geliflmelerin içerisinden ç›kan ilerici unsurlar› devrim lehine faaliyetlerde bir araya getirebilen bir yap› haline gelebiliriz. Bu flekilde oluflturaca¤›m›z nitelikli çal›flmalarla kitleye tafl›¤›m›z politikalar›m›z, kitle çizgimizi hayata geçirmenin bir arac› olabilecektir. Her renkten muhalif sanatç›, ayd›n ve sanatç› adaylar› için bir çekim merkezi olmak ve kültürsanat alan›nda kurumsallaflmay›, kendi özgün ça-
10-23 Ağustos 2007
Kültür-sanata bak›fl aç›m›z üzerine... l›flma sistemati¤ini oluflturmay› sa¤lamak bizim yaralar›m›z›n en iyi ilac› olacakt›r. Kurum çevresindeki iliflkileri ileriye çekmek, kurum çal›flanlar›na yönelik çal›flma tarz›n› do¤ru flekilde belirlemek de yine bu ön koflullarla mümkün olacakt›r. Daha önce de belirtti¤imiz gibi önemli olan do¤ru bir kültür-sanat politikas›yla hareket etmektir. Tüm bu çal›flmalar s›ras›nda ustalardan ö¤renmekten ve yeni olan karfl›s›nda bu ilkeler ile yeni at›l›mlar yapmaktan asla vazgeçmemeliyiz. Do¤ru bir kültür sanat anlay›fl›n›n ilkelerini devrimin ilk y›llar›nda yoldafl Mao üç bafll›k alt›nda toplam›flt›. Uzun da olsa bu yaz›dan bir bölümü tart›flmalar›m›zda yön gösterici olmas› aç›s›ndan aktar›yoruz: “Yeni demokratik kültür millidir. Emperyalizmin bask›s›na karfl› koyar... Bu kültür, sosyalist kültürler ve bütün öteki milletlerin yeni demokratik kültürü ile birleflmekte, yeni dünya kültürünü kurmak için her bireyle birlikte geliflmeyi ve birbirinden faydalanmay› sa¤layacak iliflkiler kurmaktad›r. Ama bu kültür, devrimci bir kültür oldu¤undan, emperyalist hiç bir milletin gerici kültürü ile hiç bir zaman birleflemez… Bugün iflimize yarayacak her türlü fleyi sindirmeli, yaln›z ça¤dafl sosyalist ya da yeni demokratik kültürlerden de¤il, yabanc› ülkelerin, mesela yabanc› kapitalist ülkelinin ayd›nl›k devre ait kültürü gibi eski kültürlerden de yararlanmal›y›z. “ “Çin’de ve yabanc› ülkelerde sanat ve edebiyat alan›nda eski ça¤lardan kalan zengin mirasa ve güzel geleneklere sahip ç›kmal›y›z: ama gene de amac›m›z, halk kitlelerine hizmet etmek olmal›d›r. biz geçmiflin sanat ve edebiyat biçimlerinden yararlanmay› da reddetmiyoruz.: ama bizim elimizde yeniden yo¤rulan ve yeni bir öz kazanan bu eski biçimler de halka hizmet eden devrimci bir fley haline gelirler.” (2) “Yeni demokratik kültür bilimseldir. Her türlü feodal düflünceye ve bat›l inançlara karfl›d›r. Gerçe¤i olgulardan hareket ederek aç›klamay›, somut gerçek ile teori ve prati¤in birlik halinde olmas›n› savunur. Komünistler siyasi eylem plan›nda, baz› idealistlerle, hatta dini inançlara ba¤l› olan kimselerle birlikte anti- emperyalist ve anti-feodal bir cephe kurabilirler. Ama bunlar›n idealist ve dini görüfllerine hiç bir zaman kat›lmazlar. Yeni demokratik kültür halk kitlelerinin mal›d›r, onun için de demokratiktir. Devrimci kültür halk kitleleri için güçlü bir devrim silah›d›r. Devrimci kültür, devrimden önce
ortam› ideolojik bak›mdan haz›rlar; devrim s›ras›nda ise bu kültür bütün devrim cephesinin önemli ve gerekli bir savafl cephesini oluflturur. Devrimin kültür emekçileri bu kültür cephesinin çeflitli rütbelerdeki komutanlar›d›r... Halk kitlelerinden uzak duran bir devrimci, bir kültür emekçisi ordusuz generale benzer; atefl gücü hiç bir zaman düflman› yenemeyecektir... Çünkü ›srarla belirtmek gerekir ki, halk, devrimci kültür için bitip tükenmez bir zenginlik kayna¤›d›r.” (3)
Geçmiflin hatalar›n› s›çrama tahtas› olarak kullanal›m! Ustalar›n engin deneyimlerinden ç›kard›klar› tezler bize kültür-sanat faaliyetimiz için de önemli dersler vermektedir. Bizim ülkemizin özellikleri dikkate al›narak bu dersler önümüzdeki süreçte bir kez daha de¤erlendirilmeli ve tecrübelerimizle birlefltirilerek çal›flmalar›m›za yön vermeliyiz. Önümüzdeki aylarda kurumumuzun yeniden aya¤a dikilmesi için çal›flmalar›m›za h›z vermeliyiz. Böylesi bir yeniden oluflturma süreci bizim ele al›fl›m›zla büyük bir s›çray›fla ya da gerilemeye neden olabilir. Biz bu süreci kendimizi, geçmiflten ç›kard›¤›m›z dersler ›fl›¤›nda bir s›çrama tahtas› olarak kullanma ve daha güçlü bir yap›yla ileriye yönelmenin f›rsat› olarak görüyoruz. Yukar›da bahsetti¤imiz gibi bu faaliyeti genel olarak sahiplenmek, çevremizdeki gelifltirilebilir her türlü iliflki ve olana¤› bu faaliyeti düflünerek de¤erlendirmek ve genel faaliyetimizin bir parças› olarak görmek bizim sorumluluklar›m›z aras›ndad›r. Bu, önümüzde yak›c› bir sorun olarak yerini alm›flt›r ve çözümü örgütlü faaliyetçilerimizin bilincinde alaca¤› yerle mümkün olacakt›r. Yak›n zamanda h›z verilecek bir çal›flma ile sa¤lam temeller atarak kurumu yeniden oluflturma ve zamanla gelifltirme anlay›fl›n› oluflturmaya çal›flaca¤›z. Unutulmamal›d›r ki burada çözümün esas› maddi sorun ya da mekân s›k›nt›s› de¤il kurumu canl› bir organizma gibi faaliyeti büyüten do¤ru bir siyasetle aya¤a dikmektir. Bu da bizim çal›flmalar› ele al›fltaki ciddiyetimizle geliflebilecek bir fleydir. (1) Mao Seçme Eserler Cilt 3 Yenan Sanat ve Edebiyat Forumunda Kapan›fl Konuflmas›-May›s 1942 (2) age (3) Mao, Yeni Demokratik Devrim
26
10-23 Ağustos 2007
80
Bizi bir parça hazin ve dimdik b›rak›p gittiniz ve bundan dolay› biz unuttuk ba¤›flflllamay›... 3 A¤ustos 1992’de on kiflilik bir T‹KKO birli¤i, Ovac›k’›n Kepir Yaylas› Mevkiinde bir ihbar sonucu pusuya düflürülür. 12 saat süren çat›flma sonunda T‹KKO üyeleri Y›ld›z Ayr›ç, ‹mam Cem ‹flitmez, Ak›n Uzun ve TKP/ML üyesi, Komutan Dursun Erkul flehit düfler. Meral Gezer ise yaral› ele geçirilerek iflkenceyle katledilir. ‹nsanl›¤›n büyük özgürleflmesi u¤runa giriflilen sosyal kurutulufl mücadelesinde adanmaya ikirciksiz olan bu yaflamlar önünde sayg›yla e¤iliyoruz…
2
lü,
Zemheri sabah›nda biten ‹lkyaz çiçekleriyiz Buz içinde sevinen kuflanan Yaral›, Aç, U¤run Vahfletin yola¤z›nda Çarm›ha vurulan Bir eflk›ya güncesidir ömrümüz Da¤lara, da¤lara bezenmifl Lirik ve destan… Devrim yapmak özgürleflmektir. Devrimin ak›flkan nehri kan, zafere götüren yükseltici basamaklar› topra¤a düflen milyon cand›r. Öylesine ikirciksizdir ki devrim, ya kan›n› ya can›n› de¤il, hem kan›n› hem can›n› vermeyi göze alan “ben”i isteyebilir. Ancak bu irade ve kararl›l›k sahibi olan bireyler ve s›n›flar “ben”imle sistemi ve dünyay› de¤ifltirebilir der! Devrim iki ayr› ideolojinin, iki ayr› s›n›f›n fliddetli çat›flmas›, savaflmas›ndan baflka bir fley de¤ildir... Operasyonlar, harekatlar, an›lar, tuzaklar, flehitler, zaaflar, endifleler, korkular... ‹flte bir da¤›n iki cephesinden cesur, korkak, aciz, ac›mas›z, müflfik, y›lg›n, kahraman insan manzaralar›... - Hafif bir h›fl›rt› duydu Ak›n. Durup dikkat kesildi. Karanl›kta duvar›n dibinden birinin yavaflça kendine yaklaflt›¤›n› fark etti. Ani bir refleksle silah›n› do¤rultup ba¤›rd›: “Kartal nerede?”, “Atmacan›n yuvas›nda!” Parola tamamd›. Sesi tan›m›flt›, Cem’di bu. - Parola ve iflaretinin 11’e tamamlama oldu¤unu söyledi Komutanlar›. Yani parolay› soran 3 dese, karfl› taraf›n -flayet “vatansever” bir Türk askeriyse- 8 demesi gerekiyordu. Her zaman tek rakam söylemeye dikkat edilirdi. Çünkü çift rakamlarda kimi kez çuvallam›fllard›. Asker kolay›na geldi¤inden mi, yoksa yaflad›¤› an›n heyecan›ndan m› bilinmez, bazen parola olarak belirlenen rakam›n yar›s›n› sorard›. Karfl› taraf›n da ayn› rakam› söyleyece¤ini düflünmeden... ‹fl rakama dökülünce zaman zaman askerle “teröristin” yar› yar›ya parolay› paylaflt›klar›, böylece anlaflt›klar› olurdu. Bu heyecan›n, gerilimin, bilinmezli¤in ve apans›zl›¤›n eseriydi belki de. Parola da¤›n yaflam koflullar›nda hangi cephede olursa olsun yaflaman›n, ayakta kalman›n kanunu gibi. Evcilik oyunu de¤il ne de olsa, var olma savafl› bu. ‹ster gönül-
Dursun Erkul
ister z o -
lar› vermifl, birli¤in bafl›na geçmiflti... Kayal›kl› patikadan ilerliyorlard›. Da¤lar gerillalar›, gerillalar da¤lar› seyrediyordu. Sanki birbirlerine meydan okuyor gibiydiler... Olas› çat›flma alan›n›n içinde yaklafl›k 4 saattir yürüyorlard›. Her an dikkatli ve tedbirli olmalar› gerekiyordu. - Askerler avc› kolu biçiminde ilerliyordu. Bazen yamaçtan yu-
ralanm›flt›. Mermiler üzerlerinden geçerken s›rtlayamazlard› onu, tehlikeliydi. Yaras›n›n a¤›r olmas›na ra¤men belli bir yere kadar sürüklemek zorundalard›. - “Az kald› yoldafl diren, iyilefleceksin” diyordu yoldafl›. Kimsenin duyamayaca¤› bir sesle... Çok ac› çekti¤i, gerilmifl kaslar›ndan belli oluyordu. Yaras›n› temizlemeye çal›fl›yorlard› hep beraber. Az sonra iniltiler kesildi. fiehit düflmüfltü Y›ld›z. Ölüm so¤uk bir gerçeklikti ve bundan kaç›lamazd›. Saçlar›na ve gülen gözlerine yak›flmayan so¤uk yüzüne dokundu yoldafllar› yeniden... Gözyafllar› durdurulmaz bir seldi art›k, içten içe akan... - Haberci geldi. “Komutan›m” dedi. “‹smail’in durumu iyi de¤il.” Normal koflullarda böyle bir yaral›ya gelebilecek helikopter her zaman olurdu. Ama bir asker için de¤mezdi. “B›rak›n gevezeli¤i salak herifler, savafla devam, hepsini ölü istiyorum”
runlu... - Gecenin sessizli¤i hakimdi yeryüzüne. Gerilla birli¤i uykuya dalm›flt›. Yar›n yorucu Y›ld›z Ayr›ç bir gün olacakt›. Yaln›zca nöbetçi uyan›kt›. Tenini yalay›p geçen serin, güzel bir hava vard›. Uykusu yoktu, ama sigara içememek can›n› s›k›yordu biraz. varlaAncak gecenin 02:00’sinde sigara kötü, narak yürümeye çasinsi bir düflmand›. Bunu biliyordu, bu dü- l›fl›yorlar, bekliyorflüncesinden hemen vazgeçti. Bir türkü lar, çevreyi gözetleyip geldi dilinin ucuna, sustu; sonra usuldan, tekrar ilerliyorlard›. Al‹mam Cem ‹flfliitmez yavaflça m›r›ldanmaya bafllad›. d›klar› ihbar onlar› heye- Ortada duran canland›rm›flt›. Gerekli yermezar›n üzerinde binler“Dünyan›n üzerinde kurulu direk lere mevzilendiler. Elleri tetikte ce y›ld›z vard›. 4 gerilla dizilEmek zay olmadan s›zlar m› yürek mifl bekliyor. Y›ld›z, ‹mam, Bu düzeni kim kurmufl bizler de bilek bekliyordu düflman... - Gerillalarda sessizlik hakimdi. Gide- Ak›n ve Dursun. 4 can... Sanki dünyan›n Söyle can›m söyle dinlesin canlar” rek, bilmeden askerlere yaklafl›yorlard›. ayr›mc›, kirli sistemine inat, ayn› s›rada ve *** - Emin nöbetteydi, uyumamak için Askerlerse nefeslerini tutmufl, atefl emrini öylece uzanm›fllar. Ve 4 yetmez diyor zukendini zor tutuyordu. Kendini buraya ge- bekliyorlard›. Bir dal k›m›ldasa, bir yaprak lüm. Meral’i de ay›r›yor yoldafllar›ndan. “Meral yoldafl yaral› olarak düflman tiren nedeni soruyor, sonra kendisi yan›t- düflse k›yamet kopacakt›... *** eline geçmifl ve katledilerek flehit l›yordu. “Vatani görev”... fiu askerlik - “Atefl!...” Gerillalar flaflk›nl›k içinde düflmüfl...” bir an önce bitseydi de, kavuflsayd› Emi- “Kay›plar çok. Ama bunu köylülere ne’sine. “Bizim oralarda öyle” dedi kendilerini yere att›lar. “Atefl” sözcü¤ü kendi kendine “Askerlik yapmayana sessizli¤in büyüsünü bozmufltu. ‹lk flaflk›n- söylemeyece¤iz anlad›n›z m›?” “Ölüler k›z verilmez”... Uyku gözkapaklar›n› l›k an› geçmiflti, art›k silahlar›n sesiydi ko- mi?, flimdi onlar› düflünmenin s›ras› de¤il” a¤›rlaflt›r›yordu. “Elimi yakarsam uy- nuflan. Silah sesleri öyle yo¤undu ki, büSon söz kum kaçar” dedi. Montunu siper ederek tünmüfl gibi duyuluyordu. Düflman›n yoGünler a¤›r, sigaras›n› yakt›. Derin bir nefes çekti. Siga- ¤un havan, roket, makineli tüfek ve havaGünler ölüm haberleriyle geliyor, ra ›s›nm›fl, ucu korlaflm›flt›. Bir anda sol dan da 4 helikopterle hava harekat› karfl›En güzel günleri yakt›k ellerimizelinin üstüne bast›rd› sigaray›, irkildi. Bir s›nda ferdi silahlar›yla cevap veren gerillale ac› duydu içinde. Ama uykusu da da¤›lm›fl- lar›n direnifli vard›. Ve gözümüzde kaybettik a¤lat›. Bu iyiydi. Sabah komutan onu nöbette Mermiler havada uçufluyordu. Saatleruyurken yakalarsa bafl›na gelecekleri dü- ce süren çat›flmada silah sesleriyle gelen may› Bizi bir parça hazin ve dimdik b›flünmek istemiyordu. haber, uçup giden mermilerin semaya çiz*** di¤i “kader” mesaj›yd›. En önde giden 3 rak›p gözyafllar›m›z gittiler - Sabah›n erken saatlerinde yola koyul- gerilla flehit düflmüfltü. Hava kararm›flt›; Ve bundan dolay› du gerillalar. Yaklafl›k 5-6 saatlik yollar› ama çat›flma hâlâ sürüyordu. Gerillalardan biz unuttuk ba¤›fllamay› vard›. Komutan Duran gerekli talimat- biri bir ses duydu. Y›ld›z’›n sesiydi bu, ya-
80
27
10-23 Ağustos 2007
Yaflflaayaca¤›m›z o son an› elimizden alamazs›n›z ya! O bizim iflfltte, o bizim zaferimiz! Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti kimdi? Yedi y›l sonra ölüm karar› infaz edildi¤inde kim olmuflflllard›? Nicola Sacco hapishaneyi ölümden daha korkunç bulur. Ateflli bir militand›r, eylemsizlik ona ac› verir. Vanzetti gibi, o da Amerika’ya 1908’de gelmifltir. Amerikan hayat tarz›na ayak uydurmakta zorluk çeker. Neredeyse sadece ‹talyanlarla görüflür. Arkadafllar›n›n ço¤u gibi bir anarflist çevreye girer. Elinden geldi¤i kadar para biriktirmeye çal›fl›r. Annesinin ölüm haberi geldi¤inde ülkesine dönmeye karar verir. Tutukland›¤› günün sabah›nda kar›s›n›n valizleri haz›rlamas›na yard›m etmifltir. Ama yine de arkadafllar›yla birlikte bir anarflist mitingin haz›rl›¤›na kat›lmaktan kendini alamaz. Miting bir matbaada çal›flan bir ‹talyan gencin karanl›k “intihar›” üzerine düzenlenecektir. Okumaya, kendini e¤itmeye çal›fl›r. Adil bir flekilde yarg›lanmad›¤›n› düflünür sürekli. Yoksullara ve ‹talyanlara karfl› kör bir nefretin kurban› oldu¤una inan›r. Daha yafll› ve bekar olan Vanzetti’nin mizac› da tutkular› da çok farkl›d›r. Hapishane onu çok de¤ifltirir, kendini iyi hisseder. Hayat›n›n sonunda “bir toprak kurdunun ya da bir tavu¤unki gibi olmayan” ölümünü selamlar. Nefleli ve arkadafl canl›s› bir insand›r. ‹talyanlar›n kald›¤› bir binada bir odada kal›r. Bofl vakitlerinde hep okur; Dante ve Renan, Hugo ve Tolstoy, Marx ve Proudhon okur. Bir yandan da militan bir eylemlilik içine girer. Kropotkin’e ve Malatesta’ya hayrand›r. Bridgewater soygunundan mahkum oldu¤unda bofl zamanlar›nda okumaya devam eder; felsefeye ve aritmeti¤e merak sarar. Proudhon’u tercüme eder. “Bir proleterin hayat hikayesi” ad›n› verdi¤i çocukluk an›lar›n› kaleme al›r. Mahkemeyi büyük bir dikkatle izler. Siyasi “dostlar”›n›n kendisine pek yard›mc› olmad›¤›n› ve ABD’deki iflçilerin kitlesel deste¤ini arkas›na alamad›¤›n› düflünür. En aktif destekçilerinin “entelektüeller, orta s›n›f ve baz› ünlü flahsiyetler” oldu¤unun fark›na var›r, idam›ndan k›sa bir süre önce bu konudaki k›rg›n üzüntüsünü dile getirir: “Baflka ülkelerde yap›lanlar›n yar›s› burada yap›lsayd›, biz flu anda özgür olurduk.”
*Bunlar gelmese bafl›ma/ siz ç›kmasayd›n›z karfl›ma/ ona buna dert anlataca¤›m diye köfle bafllar›nda harcar giderdim ömürümü/ silik, belirsiz, yenilmifl titretir giderdim kuyru¤u. Ama flimdi öyle mi ya!/ Bizim baflar›m›z bu ölüm, bizim zaferimiz bu/ Dünyada akl›m›za gelmezdi böyle yararl› olaca¤›m›z/ insanl›k için/ adalet için, hürlük için es kaza gördü¤ümüz bu hizmeti/ bir kere de¤il, on kere yaflasak yapamazd›k. Dediklerimiz, hayat›m›z, çektiklerimiz/ hiç kal›r bunun yan›nda hiç kal›r yan›nda idam›m›z /bir kundurac›yla bir iflportac› parças›n›n idam›/ Yaflayaca¤›m›z o son an› elimizden alamazs›n›z ya!/ O bizim iflte, o bizim zaferimiz! 15 Nisan 1920’de Massachusetts’te Slater & Morrill ayakkab› flirketinin paralar›n› tafl›yan z›rhl› araç soyuldu; araçtaki flirket muhasebecisi ve korumas› vurularak öldürüldü. Araçta bulanan yaklafl›k 15 bin Dolar› alan iki soyguncu, kimseye görünmeden kendilerini bekleyen arabaya binerek oradan uzaklaflt›lar. Soygunun ard›ndan, olayla hiçbir iliflkisi olmayan iki anarflist, Nicola isimli bir ayakkab›c› ve sokaklarda bal›k satan yoldafl› Bartolomeo tutukland›. I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n bitmesiyle ortaya ç›kan iflsizlik, ücretlerin korkunç düflüklü¤ü, büyük sermayenin gittikçe büyümesine karfl›l›k halk›n h›zla yoksullaflmas› ülkede huzursuzlu¤un büyük ölçüde yayg›nlafl-
mas›na yol açm›fl, 1918’de 1 milyon olan grevci iflçi say›s› 1919’da 4 milyona yükselmiflti. ‹flçiler grevlerde ekonomik haklar yan›nda demokratik haklar da talep etmeye, kimi endüstri kollar›n›n millilefltirilmesini istemeye bafllad›lar. Geliflen radikal hareketlerin geriletilmesi için yo¤un bir bask› ortam› yarat›ld›. 2 Ocak 1920’de 70 kentte ayn› anda gerçeklefltirilen “bask›n”larda 6000’i aflk›n ilerici tutukland›. Solcu partilerin bütün binalar› bas›ld›, yöneticileri içeri at›ld›. Tutuklananlar kentlerin büyük caddelerinden kelepçeli olarak toplu halde geçirildiler. ‹flkenceler ayyuka ç›kt›. Bas›n›n da yard›m›yla tüm ülke bir korku ve dehflet ortam›na sokuldu (ilginçtir, benzer olaylar II. Dünya Savafl›’n›n ertesinde de yafland›). Yo¤un bask›ya u¤rayan gruplardan biri de göçmen iflçilerdi. Göçmen iflçiler en a¤›r ifllerde en düflük ücretlerle çal›flt›r›l›yorlard›. En son ifle al›n›p en önce iflten at›lanlar da -siyahlarla birlikte- onlard›. 1920’de madenlerde çal›flanlar›n % 44’ünü, demir-çelik endüstrisinde çal›flanlar›n % 33’ünü göçmen iflçiler oluflturuyordu. ‹flte I. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n sona ermesiyle bafllayan bu kriz dönemi Sacco ve Vanzetti davas›n›n arka plan›n› da oluflturuyordu. Onlar bu kriz ortam›n›n kurbanlar›ndan biriydi. Amerikan adalet sistemi, politik görüflleri var olan düzene karfl› olanlar›n mahkum ve infaz edilmesi konusunda uzun ve kirli bir geçmifle sahiptir. ‹flte bu tür davalar›n en ünlü ve dile düflmüfl olan›, komünizm korkusunun yo¤un yafland›¤› 1920’li y›llarda, anarflist olduklar›n› kabul eden Sacco ve Vanzetti’nin elektrikli sandalyede idam edilmeleri oldu. Sahte bir h›rs›zl›k suçlamas›yla gerçekleri gözard› eden bir dava sonucu, ifllenen suç yerine, politik düflünceleri nedeniyle yarg›land›lar ve idama mahkum edildiler. Karar›n okunmas›yla iki tutuklu için yedi y›l süren uzun ve ac›l› bekleyifl bafllar. Mahkeme uzad›kça uzar. Hatta o s›rada baflka bir cinayetten hapiste yatmakta olan Celestino Madeiras, soygunu ve cinayetleri Joe Morelli çetesiyle birlikte iflledi¤ini itiraf eder. Ama... T›pk› sonralar› Rosenberglerin davas›nda olaca¤› gibi karar, mahkeme bafllamadan belirlenmifltir... Dava tüm dünyada tepkilere neden olur ve alt› y›l boyunca binlerce insan onlara destek vermek için sokaklara dökülür. Ama bütün çabalar bofla ç›kar… ‹lk olarak idam edilen Sacco, infaz odas›na emin ad›mlarla girdi ve gardiyan›n bir iflareti üzerine elektrikli sandalyeye oturdu. Ayn› an-
Sacco ve Vanzetti’nin savunmalar› “Ömrümde gerçekten hiç suç ifllemedi¤im gibi, bütün ömrümce suçu, yani bugünkü yasalar›n ve ahlak›n suç sayd›¤› fleyleri yeryüzünden yok etmenin mücadelesini verdim. Bunlar›n yan› s›ra bugünkü yasalar›n ve ahlak›n hakl› buldu¤u ve kutsad›¤› suçu da, yani insan›n insan› ezmesi ve sömürmesi suçunu
da ifllemedim. Ve burada bir suçlu olarak bulunmam›n bir nedeni varsa, birkaç dakika sonra beni mahkum etmeniz için bir sebep varsa, o da iflte bundan baflka bir fley de¤ildir. (Vanzetti’nin Savunmas›’ndan) “… Biz insanlar› kitaplarla, yaz›larla birbi-
da, ‹talyanca ba¤›rd›: “Yaflas›n Anarfli!” Birkaç dakika sonra Vanzetti getirildi. Sakin ve dikkatliydi. Elektrikli sandalyeye oturdu ve ba¤lanmadan önce, alçak sesle oradakilere konuflmaya bafllad›. “Size masum oldu¤umu söylemek istiyorum” dedi a¤›r a¤›r... Tam yedi y›l ak›l almaz bir hukuk rezaleti olarak süren ve iki suçsuz insan›n, “iflinin ehli bir kundurac›yla, bir iflportac› parças›n›n”, elektrikli sandalyede katledilmesiyle sonuçlanan olay ABD tarihinin say›s›z yüzkaralar›ndan birini oluflturur. Mahkeme s›ras›ndan Yarg›c›n jüriye dönüp “Karar›n›z› verirken Fransa’da savafl alanlar›nda ölen yi¤it askerlerimizi düflünün. Ayn› vatanseverlik duygusuyla karar›n›z› verin” demesi, tüm jüri üyelerinin varl›kl› Norfolklulardan oluflmas›, tan›kl›klar› karara temel olan iki tan›ktan birinin hapishane kaça¤› oldu¤unun ve mahkemede sahte adla tan›kl›k yapt›¤›n›n ortaya ç›kmas›, davan›n gidifli hakk›nda bize yeterince bilgi veriyor.
Vanzetti’nin Sacco’nun O¤lu Dante’ye Mektubu “Hiç akl›ndan ç›karma Dante, e¤er birisi baban ve benim hakk›mda baflka bir fley söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir flekilde inanm›fl insanlara küfreden bir yalanc›d›r. fiunu da iyi bil ve hep hat›rla Dante, e¤er baban ve ben kallefl, riyakar, dönek insanlar olsayd›k ölüme gönderilmezdik. Bize karfl› toplad›klar› delillerle cüzaml› bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkum edilemez. Bizim, davam›z›n yeniden görülmesi için öne sürdü¤ümüz bu olgular, bir ana katilinin, yüre¤i tafllaflm›fl bir suçlunun davas›n›n yeniden görülmesine yeterdi. Hiç akl›ndan ç›karma Dante, bunlar› hep hat›rla; biz suçlu de¤iliz, bizi bir y›¤›n uydurma ve yalanla mahkum ettiler; yeniden yarg›lanmam›za karfl› ç›kt›lar ve e¤er yedi y›l, dört ay, onbir gün süren tarifsiz ac›lardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanayd›k, insanlar›n insanlar taraf›ndan ezilmesine ve sömürülmesine karfl›yd›k.” 21 A¤ustos 1927 rine kardefl ediyoruz. Siz insanlar› kovuflturuyor, onlara bask› yap›yor ve onlar› öldürüyorsunuz. Biz her zaman insanlar› e¤itmeye çal›fl›yoruz. Siz, bizlerle bir baflka ulus aras›na bir nefret uçurumu açmaya çal›fl›yorsunuz. ‹flte bugün ben bu nedenle, ezilen s›n›ftan oldu¤um için burada bulunuyorum. Siz ise ezen s›n›ftans›n›z.” (Sacco’nun Savunmas›’ndan)
28
10-23 Ağustos 2007
30
Bir yolculuk, bir köy, bir gün... F›nd›k toplama dönemi yaklaflt› yine. A¤ustos ay›n›n sonlar›na do¤ru Karadeniz’de bafllayan f›nd›k toplama ifli Bat› Karadeniz’de A¤ustos ortalar›na do¤ru bafll›yor. Sakarya’da çok say›da f›nd›k bahçesinin yer ald›¤› Bat› Karadeniz illerinden biri. Ve A¤ustos ortalar›na gelindi¤inde Batman, Siirt, Ad›yaman, Diyarbak›r, Urfa vb. illerden kamyon kasalar›nda ya da tren istasyonlar›nda yatak yorganlar›n› yüklenmifl 10–15 kifliyi bafllar›nda bir çavuflla sohbet ederken, yevmiyeleri tart›fl›rken görebilirsiniz Sakarya’da. Kundaktaki bebe¤ini s›rt›na ba¤lam›fl, sümüklü burunlar›yla büyük gelen pantolonunu çekifltiren çocuklarla, bo¤az›n› y›rtarcas›na öksüren ancak yine de tütün sararak derin bir nefes çeken insanlar›n oluflturdu¤u bu kalabal›k Türkiye Kürdistan›’ndan yola ç›kan ve k›fla kadar çal›flmak zorunda olan mevsimlik Kürt iflçiler. Do¤duklar› yerde ekilecek topraklar› b›rak›lmayan Kürt iflçilerin yolculuklar›n›n son dura¤› f›nd›k ya da kay›s› bahçeleri, pamuk ya da m›s›r tarlalar›nda çal›flmak oluyor genelde. Yediden yetmifle ev ahalisinin toplan›p geldi¤i bu yerlerde önce bar›nmak için çad›rlar kuruluyor. Sonra yemek yapmak ve y›kanmak için çal› ç›rp›dan banyo, tuvalet, mutfak benzeri yerler yap›l›yor, ocaklar kuruluyor, yataklar seriliyor. Zaten önceden çavuflla anlaflma yapm›fl olan mevsimlik iflçiler çad›rlar›n çal›flacaklar› bahçeye yak›n olmas›na özellikle dikkat ediyor.
Yaflam, her gün çeliflkilerle bafll›yor... Ancak Sakarya’n›n Hendek ilçesinde durum biraz farkl›. Çünkü Hendek’te özellikle Ça¤layan ve Çakall›k köylerinde yaflayanlar›n iki ya da üç katl› kendi evlerinin bahçelerinde f›nd›k a¤açlar› bulunuyor fakat bunlar› genelde aile bireyleri 3–5 günde toplayarak bitiriyor. Büyük bahçeler ise yani mevsimlik iflçilerin çal›flaca¤› bahçeler köyün daha uza¤›nda kal›yor ve buraya araç hareket etmiyor. Bu nedenle çad›rlar tarlalar›n yak›nlar›na kurulam›yor. Köyün içindeki aç›k bir araziye kurulmak zorunda kal›n›yor. Ve 2.5 saatlik bir yürüyüflle asl›nda ekmek biçilen f›nd›k bahçelerine ulafl›labiliyor. ‹nflaat› bitirildi¤inde yaklafl›k olarak 250 bin YTL’ye sat›lacak olan 2–3 katl› evlerin önünde kurulan derme çatma çad›rlarda yaflam her gün bu büyük çeliflkiyle bafll›yor. Akflam 19:00’da günün yorgunlu¤unu atmak için çad›rlara dönerken yol üzerinde s›ra s›ra bö¤ürtlen çal›l›klar›n›n önünden geçerken ya köyün kahvesinden evine dönen yafll› bir amcayla, ya yüzmekten yorgun düflmüfl gençlerle, ya yurtd›fl›ndan köyüne tatil için gelen bir ailenin lüks arabas›yla, ya da kendileri gibi yoksullu¤un ta buralara tafl›d›¤› baflka f›nd›k iflçileriyle karfl›laflmak mümkün. Haziran ay›nda Sakarya’n›n merkezinde Kürt olduklar› için sald›r›ya u¤rayan inflaat iflçilerini hat›rlayarak, gelecek olan Kürt mevsimlik iflçilerinin yaflam koflullar›n› ve “farkl› olman›n” buralarda yaflatt›¤› durumu gözlerimizle görmek, sohbet etmek, gazetemizde yer vermek için yola ç›k›yoruz ‹stanbul’dan. Haydarpafla’dan Adapazar› trenine biniyoruz. Gebze, ‹zmit, K›rkikievler, Sapanca, Arifiye derken Sakarya merkeze ulafl›yoruz. Henüz yolculuk bitmiyor tabi. Önce Hendek arabalar›na binmek için terminale gidiyoruz. Hen-
Henüz tar›m iflflççilerinin gelmedi¤i Adapazar›-Hendek’te, f›nd›k üreticisi köylüler susuzlu¤un f›nd›klar›n› vurdu¤unu söylüyorlar. dek’te indikten sonra köylere gidecek olan minibüsleri bekliyoruz. Ve Çakall›k köyüne geldi¤imizde sabahtan bafllad›¤›m›z yolculu¤un saat 16:00’da sonland›¤›n› fark ediyoruz. Hemen mevsimlik iflçileri bulmak, onlar çal›fl›rken foto¤raf çekmek, akflam da çad›rlar›na misafir olmak istiyoruz. Ancak yola ç›karken yanl›fl bir hesap yapt›¤›m›z› fark ediyoruz. Bütün gün ulaflmak için yol kat etti¤imiz ve arad›¤›m›z iflçilerden henüz hiçbirisi yok. Çünkü mevsimlik Kürt iflçiler A¤ustos’un 10’undan itibaren köylere gelmeye bafll›yor ve 15–20 gün kadar burada kal›yorlar. Ondan sonra da Çukurova’ya pamuk toplamak için yola koyuluyorlar.
Susuzluk f›nd›¤›n içini de boflaltt› Buralara gelmiflken köy ve ilçe hakk›nda bilgi edinmeye çal›fl›yoruz. Çakall›k’tan bafllay›p Ça¤layan köyü’ne kadar süren gezintimiz s›ras›nda m›s›r, f›nd›k, kara erik, incir, ceviz a¤açlar› karfl›m›za ç›k›yor bol bol. Karalâhana, marul, so¤an, maydanoz, patl›can, biber vb. sebzeler ekili bahçeli evlerin hepsinin önünde bir çardak ve akflam sohbetlerine misafir a¤›rlamak için özenle haz›rlanm›fl masa ve sandalyeler, dantelli divanlar sessizce bekliyorlar. 37 y›ld›r Hollanda’da yaflayan bir amca yolculu¤umuz s›ras›nca bize efllik ediyor ve köy hakk›nda birçok fley anlat›yor. F›nd›k bahçelerini geziyoruz beraber. F›nd›k a¤açlar›n›n tamam›na yak›n›n›n yapraklar› kurumaya yüz tutmufl durumda. Henüz yeni olgunlaflmaya bafllam›fl olan f›nd›klar›n içi genelde bofl ç›k›yor. Bu y›l bang›r bang›r su s›k›nt›s›ndan dem vuran devlet, bu s›k›nt›y› gidermek için tatile ç›kmak gibi öneriler sunarken köylülerin ve tar›m ürünlerinin nas›l etkilenece¤ine dair herhangi bir aç›klamada bulunmayarak
alternatif bir proje gelifltirmedi¤inden özellikle Sakarya’da f›nd›ktan büyük zarar edilecek öngörüsünü ediniyoruz. Koskocaman köyde sadece bir bahçedeki a¤açlar›n yapraklar›n›n yeflil ve f›nd›¤›n›n bol oldu¤unu görüyoruz. Çünkü bu bahçenin önünden küçük bir su birikintisi geçiyor ve a¤açlar›n su ihtiyac› do¤al olarak karfl›lan›yor. Ne var ki di¤er bahçeler bu kadar flansl› de¤iller. Asl›nda su bak›m›ndan oldukça zengin bir yer. P›nar, Aytaç, Baflbakan’›n o¤lunun flirketi olan Balsu gibi 4 markan›n su depolama fabrikas›n›n oldu¤u bir yer Çakall›k köyü. Ve köyün bafl›ndaki da¤larda bulunan göllerden akan suyun oluflturdu¤u ›rmaklar mevcut. Köye de bu gölden su getiriliyor. Ne var ki köyün içinden geçmedi¤i için bahçeler bu sulardan nasiplenemiyor. Su ihtiyac›n› ya¤mur ve kar suyundan karfl›layan a¤açlar›n, bu y›l ya¤›fllar›n çok az olmas›ndan kaynakl› verimleri önceki senelere oranla oldukça düflük. 4 YTL olarak verilen taban fiyat›n›n Sakarya köylülerinin zararlar›n› karfl›layamayaca¤› da oldukça aç›k bir flekilde görülüyor.
Farkl› milliyetler, Ayn› dertler... Hendek’te Kafkaslar’dan yüzy›llar önce göç ederek buralara yerleflmifl olan Abazalar 65 köyün tamam›nda yafl›yorlar. Bulunduklar› ilçelerde ve köylerde kültürlerini yaflatmak için kültür ve dayan›flma dernekleri kurmufllar. May›s ay›ndan itibaren bafllayarak yaz›n sonuna kadar yaylalarda festivaller düzenleyip kurduklar› samimi iliflkilerini daha da gelifltiriyorlar. Ayn› zamanda yapt›klar› yöresel yemekler, düzenledikleri folklor yar›flmalar›, festival s›ras›nda giydikleri yöresel k›yafetleri, anadillerini daha bir özgürce konuflmalar›yla zenginle-
flen festivalleri kendi kültürlerini yaflatmak için çok önemli bir araç onlar için. ‹lçede 7–8 tane de tamamen Kürt köyü var. Geri kalanlar ise Türk köyleri. Ve köylerin hepsi sürekli olarak iliflki içerisinde. K›z al›p veriyorlar, ticari iliflkilerini sürdürüyorlar. Televizyonlarda gösterilen ve k›flk›rt›lmaya çal›fl›lan farkl› milliyetlerin sözde çat›flmas›n›n gerçekten sözde kald›¤›n›n bir örne¤ini gösteriyor bu köyler. Ortak dertleri olan f›nd›k ve m›s›r›n, üretim aflamalar›ndaki s›k›nt›lar›yla, verilecek taban fiyat›n›n heyecan›yla, yaz›n gelmesiyle birlikte hasat telafl›yla günlerini geçiren köylülerin gerçek sorunlar›n›n Türk bayra¤› olmad›¤›n›n bilinçsiz de olsa fark›ndalar. Gerçek sorunlar›yla bo¤uflurken yapay sorunlara zaman kalm›yor yani. Burada s›k›nt›lar›ndan bahsederken, köylülerin yoksul olmad›¤›n› da vurgulamak gerekiyor. Orta köylü durumundalar, yani kendi mal› mülkü olan, zarar etse de geçinme s›k›nt›s› olmayan köylüler. Ancak f›nd›ktan yapacaklar› zarar onlar›n cepten yemesine neden olacak, bu yan›yla dertleri büyük. Gezintimiz s›ras›nda baz› köylülerle k›sa ama s›cak sohbetler ediyoruz. Safranbolu evlerine benzeyen rengârenk evlerinin önünde inek otlayan köylülerin akflam kahvede toplanmak için randevulaflt›¤›n› görüyoruz. Sonra bir çavuflla tan›fl›yoruz. F›nd›k için gelecek olan iflçiler için son ayarlamalar› yap›yor. 16 yafl›ndan küçükler için 17, 16 yafl›ndan büyükler için 19 YTL yevmiye verilece¤ini anlat›yor bu y›l. Bir haftaya kadar özellikle Arifiye tren istasyonunda istedi¤imiz kadar iflçiyi görüp sohbet edebilece¤imizi, a¤›rl›kl› olarak da Kaz›miye köyünde çal›flacaklar›n› söylüyor bize.
80
29
10-23 Ağustos 2007
Ekonomik kriz erteleniyor, y›k›m daha büyük olacak! Üretimin anarflfliik yap›s› nedeniyle aflfl››r› bolluk dönemlerini aflfl››r› yokluk, k›tl›k ve kriz dönemleri al›r. Bu krizler yokluktan de ¤il tam tersine aflfl››r› üretimden, plans›z programs›z üretimin yaratt›¤› bolluktan do¤an krizlerdir ve belirli aral›klarla sürekli ken disini tekrar eder. Kriz görece istikrar ve yine ve daha flfliiddetli kriz döngüsü kapitalist üretim çevriminin “do¤al” döngüsüdür.
Kapitalist üretim sistemine karakterini veren ö¤elerden biri üretimin anarflik niteli¤idir. Toplumun ihtiyaçlar›ndan çok kapasite en yüksek kâr getirecek mallar›n üretimi üzerine kurulan kapitalizm bugüne kadar tarih sahnesine ç›kan toplumsal sistemler içerisinde insana en yabanc› olan üretim fleklidir. Üretimin amac› toplumun ihtiyaçlar›n› karfl›lamaktan çok kapitaliste en yüksek kâr› sa¤lamakt›r. Bu nedenle toplum için üretim de¤il, üretim için üretim ve kâr için üretim ilkeleri ekseninde yaflam›n› sürdürür. Afl›r› kâr h›rs› kapitalizmi her türlü planl› programl› üretimden uzak tutar. Üretimin anarflik yap›s› nedeniyle afl›r› bolluk dönemlerini afl›r› yokluk, k›tl›k ve kriz dönemleri al›r. Bu krizler yokluktan de¤il tam tersine afl›r› üretimden, plans›z programs›z üretimin yaratt›¤› bolluktan do¤an krizlerdir ve belirli aral›klarla sürekli kendisini tekrar eder. Kriz görece istikrar ve yine ve daha fliddetli kriz döngüsü kapitalist üretim çevriminin “do¤al” döngüsüdür. Türkiye gibi yar›-sömürge, yar›-feodal (burjuva iktisatç›lar›n kulland›¤› deyimle az geliflmifl) ülkeler ise bu gibi krizlerin faturalar›n› deyim yerindeyse iki kere ödemektedirler. Do¤al olarak krizin faturas›n› iflçi, köylü ve emekçiler olmaktad›r. Emperyalizme ve emperyalist tekellere ba¤›ml›l›k iliflkileri nedeniyle dünya genelinde kapitalist sistemin yaratt›¤› krizlerini emperyalist ülkeler bizim gibi yar›-sömürge ülkelere ihraç edebilmektedir. Bir baflka deyiflle kendi krizlerinin faturalar›n› büyük oranda bizim gibi ülkelere ödetmektedirler. Bu flekilde emekçi halklar bir yandan emperyalistlerin krizlerinin yükünü omuzlarken di¤er
yandan kendi iflbirlikçi egemen s›n›flar›n›n (bizde komprador burjuvazi ve büyük toprak a¤alar›) kendi yap›sal krizlerinin faturalar›n› da ödemek zorunda b›rak›lmaktad›rlar. Yar›-sömürge halklar›n›n omuzlar›ndaki bu iki büyük kambur at›lmay› beklemektedir. Ad›na “küreselleflme” denilen finans kapitalin afl›r› asalaklaflmas›n›n bir sonucu olarak borsalar inip ç›kmaktad›r. Asl›nda olan ise uluslar aras› sermayenin halklar›n birikimlerini hortumlamas›, ülkelerin öz kaynaklar›n› asalakça gasp etmeleridir. Yüz milyonlarca aç ve iflsiz insan ise “istenmeyen” bir sonuçtur sadece egemen s›n›flar aç›s›ndan. Yar›-sömürge bir ülke olarak Türkiye siyasal oldu¤u kadar hatta daha s›k› bir flekilde ekonomik olarak emperyalizme ba¤›ml› durumdad›r. fiu an ki mevcut Türkiye ekonomisi tamam› ile emperyalistlerin denetimindedir. Ve bir süredir ABD’nin emperyalist ç›karlar› gere¤i zorla ayakta tutulmaktad›r. Emperyalistlere siyasal ve ekonomik ba¤›ml›l›k ülke ekonomisini felç etmifl durumdad›r. Küreselleflmenin bir dayatmas› olarak neo-liberal politikalar çerçevesinde özellefltirme furyas›n›n ana gövdesi neredeyse tamamlanm›fl bulunmaktad›r. Y›llarca iflçi ve emekçilerin azg›n sömürüsü sonucu yarat›lm›fl birçok ulusal-ekonomik de¤er emperyalistlere haraç mezat sat›lm›fl bulunmaktad›r. Bu sat›fllardan gelen s›cak para, yani nakit para ile ise ç›kmas› an meselesi olan ekonomik kriz ertelenmeye çal›fl›lmaktad›r. 2003 Haziran’›nda yap›lan yasal düzenlemeler ile birlikte uluslararas› sermayenin Türkiye’nin diledi¤i gibi girip
ç›kabilmesinin önündeki bütün yasal engeller kald›r›lm›flt›r. Bu tarihten itibaren de aflamal› olarak yabanc› sermaye giriflinde art›fl yaflanmaktad›r. Yabanc› sermaye en çok bankac›l›k, telekomünikasyon, kimyasal ürünler ve gayrimenkul sektörüne yönelmifl vaziyettedir. 2007 y›l›n›n ilk üç ay›nda toplam 10 milyar dolarl›k yabanc› sermaye girifli yaflanm›flt›r. Bu bir rekordur. Ülke egemen s›n›flar›m›z ne kadar sevinseler azd›r! Bu paran›n 3.1 milyon dolar› Akbank’›n % 20’sini devralan Citibank’tan geldi. Finansbank’›n % 46’s›n› alan National Bank Ofgrece’nin yapt›¤› ödeme ise 2.3 milyon dolar oldu. Oger’in Türk Telekom’un sat›n al›nmas›ndan do¤an 4.31 milyon dolarl›k borcunu 4 y›l erken ödemesiyle toplam 10 milyon dolarl›k bir sermaye girifli olmufltur. Ancak veriler çok çarp›c›d›r. Bu 10 milyon dolar›n büyük ço¤unlu¤u bankac›l›k sektörüne yat›r›lm›flt›r. Üretimden kopuk geriye dönüflü olmayan sadece sermayeye yönelik bir girifltir. Türk Telekom ise do¤rudan üretimle ilgili olmamakla birlikte yine de ülkenin
Gelinen aflamada Oger’in vadesinden önce gelen 4.31 milyar dolar ile birlikte cari aç›k bir nebze de olsa rahatlat›lm›flt›r. Türkiye cari a盤› en büyük olan ülkelerden biridir. Gelirler ve giderler aras›ndaki bu dengesizlik borçlar›n vadesinde ödenebilmesi ve sistemin iflleyebilmesi için sürekli bir para ak›fl›n› zorunlu k›lmaktad›r. 2007’nin ilk üç ay›nda gelen 10 milyar dolar ile cari a盤›n çevrilmesi kolaylaflm›flt›r. Sistemin t›kanmas› belli ölçüde ertelenmifltir. Yap›lacak olan Cumhurbaflkanl›¤› seçimi siyasal oldu¤u kadar ekonomik durumu da yak›ndan ilgilendirmektedir. Sosyo-ekonomik yap›s› gere¤i zay›f olan Türkiye egemen s›n›flar› kendileri için hayati önemde olan 2007 y›l›n› krizsiz geçirmek istiyor. Fakat bu durumu tek bafllar›na baflaramad›klar› için her zamanki gibi yine emperyalistlerin kap›lar›n› afl›nd›rmaktad›rlar. Oger’in borcunun önemli bir k›sm›n› vadesinden 4 y›l önce ödemesi krizi erteleyebilmek yönüyle oldukça anlaml›d›r. 2001 krizinden bu yana yaflanan yo¤un özellefltirmeler ile deyim yerindey-
en çok kazand›ran kurumlar›ndand›r. Ve ödemenin daha dört y›l vadesi varken erken yap›lm›flt›r. 2001 y›l›nda Cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer’in Bülent Ecevit’e Anayasa kitap盤› f›rlatmas›yla patlayan fiubat krizi ABD denetimli IMF ve DB arac›l›¤›yla 50 milyar dolara yak›n borç al›narak afl›labildi. Bu “yard›mlar›n” karfl›l›klar› ise ABD’ye daha fazla ba¤›ml›l›k oldu. 2003’te yap›lan yasal düzenlemeler ise uluslar aras› sermayenin önündeki tüm engelleri kald›rm›flt›r. Ortaya ç›kan borçlar ise elde kalan K‹T’lerin özellefltirilmesi ile kapat›lmak istenmektedir.
se egemen s›n›flar, özelde AKP tam bir mirasyedi gibi davranmaktad›r. 2008’de yaflanmas› muhtemel ekonomik kriz ise eldeki rezervlerin büyük oranda tüketilmifl olmas› nedeniyle çok daha genifl kapsaml› ve sars›c› olacakt›r. Her zaman oldu¤u gibi bu seferde egemen s›n›flar krizlerini Türkiye emekçilerine fatura etmeye çal›flacaklard›r. Krizin ertelenmesi y›k›m› geciktirmektedir. Y›k›m ise daha büyük olacakt›r. Bu durumu tersine çevirmenin tek yolu s›n›f mücadelesini yükseltmekten geçmektedir.
30
10-23 Ağustos 2007
‹flflççi-köylü’den Gelecek sab›r ve inatla yürüyenlerle kazan›lacakt›r! Bugün alt›n› farkl› yaz›lar›m›zda da çizdi¤imiz gibi taktik politika üretme noktas›ndaki zay›fl›¤›m›z pratiklerimizden do¤ru ortaya ç›kan bir sonuçtur. Bu zay›fl›k elbetteki siyasal gerilikten ve kitlelere olan uzakl›ktan ba¤›ms›z bir sonuç de¤ildir. Dahas› politika üretmedeki yetersizli¤imizin nedenini esas olarak siyasal gerili¤imizde aramak zorunday›z. Do¤ru olan, bilimsel olan da budur. Öyleyse, taktik politika üretmede yetkinleflmenin yolu da, siyasal olarak derinleflmekten, teorik olarak yetkinleflmekten ve kitlelere giderek onlar›n ö¤rencisi olmaktan geçmektedir. Yine sorunlar› bilimsel bir tarzda sorgulayan, teoriyi, prati¤e yan›t olacak tarzda inceleyen, uygulamada yarat›c› olan bir bak›fl aç›s› ve düflünüfl tarz› her türlü zorlu¤u aflman›n, çözümsüzlü¤e, çözüm olman›n panzehiridir. Bugün üzerinde önemle durmamam›z gereken bafll›ca problemlerimizden biri bu oldu¤u gibi, çözüm reçetesi de yukar›da çizdi¤imiz çerçevenin ta kendisidir. Genel durumu kabaca özetlersek, bugün dünyada her geçen gün yoksullu¤un ve iflsizli¤in artt›¤›, emekçilerin a¤›r bedeller karfl›l›¤›nda kazand›¤› sosyal haklar›n birer birer budand›¤› ve dahas› emperyalistler taraf›ndan savafl rüzgarlar› estirildi¤i böylesi bir ortama ra¤men, devrimci ve komünist güçlerin alternatif olarak güçlü devrimci iradeler ç›karama-
malar› görünüflte çeliflkili bir durum arz ediyor. Yine ülkemiz aç›s›ndan bak›ld›¤›nda da sadece seçim sonuçlar› üzerinden yap›lacak bir de¤erlendirme bile, bize sorunun önemli bir bölümünü gösterecektir. Seçimin hemen ard›ndan yap›lan araflt›rmalar göstermifltir ki, bu seçimlere kat›l›m bir öncekine göre daha yüksek bir orandad›r. Bu sonuçta birçok etmen varken, önemli etmenlerden bir tanesi de kitlelerin karfl›lar›nda güçlü alternatif devrimci bir seçenek bulamam›fl olmalar›d›r. Düzen partilerine, parlamentoya olan güvensizliklerini “hepsi ayn›, ama ne yapal›m, içlerinden birine verece¤im” sözleri tam da iflaret etti¤imiz gerçe¤in alt›n› çizmektedir. Bu noktada yukar›da da vurgu yapt›¤›m›z taktik politika üretmedeki eksiklerimiz ve genifl kitlelere olan uzakl›¤›m›z kendisini bariz bir flekilde göstermektedir. Ama flunu da vurgulamak gerekmektedir ki, bu nesnel tablomuzun alt›n› çizmek, ümitsizlik ve çaresizli¤in resmini çizmek de¤ildir. Tam aksine çaresizli¤e çare bulmak için varolan› do¤ru tan›mlama hassasiyeti olarak yorumlanmal›d›r. Hiçbir fley tan›madan de¤ifltirilemez. Ve tabi ki tüm bunlar›n yap›labilmesi için her fleyden önce hakl›l›¤›m›za ve meflrululu¤umuza inanmam›z gerekir. Bizi zafere tafl›yacak olan kazanaca¤›m›za olan inanc›m›z ve güvenimizdir. Ye-
K›fllada¤ Alt›n Madeni’nin kapat›lmamas›na tepki Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), K›fllada¤ Alt›n Madeni’nin kapat›lmas›na iliflkin yarg› karar›n›n uygulanmamas› üzerine Uflak Valili¤i’ne baflvurdu. TÜPRAG Madencilik fiirketi taraf›ndan Uflak’a ba¤l› Eflme K›fllada¤’da iflletilen maden oca¤›na verilen ÇED raporu, Dan›fltay 6. Dairesi taraf›ndan iptal edilmiflti. Bu karar›n ard›ndan madenin kapat›lmas› beklenirken yarg› karar›n›n üzerinden haftalar geçmesine karfl›n maden hala kapat›lmad›. Madenin kapat›lmamas›na tepki gösteren EGEÇEP Dönem Sözcüsü Av. Arif Ali
Cang›, yapt›¤› yaz›l› aç›klamada karar›n 30 gün içinde uygulanmas› gerekti¤ini belirterek, “Ancak Uflak’ta flu ana kadar bu yönde haz›rl›k yok” dedi. Halk›n ve demokratik kurumlar›n konunun takipçisi olarak mahkeme kararlar›n›n uygulan›p uygulanmad›¤›n› denetlemesi gerekti¤ini ifade eden Av. Cang›, “Aksi durumda, yeni Bergamalar yaflanabilir” dedi. Bu aç›klaman›n ard›ndan flirket taraf›ndan yap›lan aç›klamayla, madenin 20 A¤ustos’ta kapat›laca¤› belirtildi. (H. Merkezi)
ni yönelimin de dikkat çekti¤i gibi, bu konuda mevcutta ciddi ideolojik sorunlar vard›r. Bunlar›n alt›n› çizmek ayn› zamanda s›n›f mücadelesi içinde tüm bunlar›n mutlaka çözümlenmesi gerekti¤inin de alt›n› çizmek demektir. Yak›nmac›l›k, pratikten kopuk söylemler, çözümün d›fl›nda kalma, sorunlar› çözmenin reçetesi de¤ildir. Tam aksine bunlar bunal›m reçeteleridir. Oysa olmas› gereken, d›fl faktörleri yani uluslar aras› geliflmeleri, devrimci ve komünist hareketin içinde bulundu¤u durum vb. tüm faktörleri de¤erlendirmede hesaba katmakt›r–katmak zorunday›z. Ama tüm pratik baflar›s›zl›klar›m›z› hep d›fl›m›zdaki objektif tabloyla aç›klamaya kalkarsak, en s›radan baflar›s›zl›klar›m›z› baflka yerlere, geliflmelere, olaylara ve kiflilere ba¤larsak, her fleyden önce kendimize haks›zl›k etmifl oluruz. Birincisi kendimize karfl› öz-elefltirel bir tutum içine girmedi¤imizden dolay› eksikliklerimizi gidermenin, yanl›fllar›m›zdan ar›nman›n yolunu kendi elimizle kapatm›fl oluruz. ‹kincisi; her fleyi kendimiz d›fl›nda ararsak do¤al olarak kendimize de bir misyon yüklememifl oluruz. E¤er devrimcilik de¤ifltirme ve dönüfltürme eylemiyse, burada d›fl›ndaki olumsuzluklar› de¤ifltiren, dönüfltüren bir eylemden, iradeden söz edemeyiz. Buna döne döne vurgu yapmam›z›n esas nedeni var olan tabloyu onaylamak ya da hofl görmek de¤ildir. Ya da bir bütün olarak olumsuzluklar›n var oldu¤u anlam›na gelmemektedir. Ancak flu da bir gerçektir ki, eksikliklerimiz oldukça fazlad›r ve bunlar›n afl›lmas› gibi bir görevle karfl› karfl›yay›z. Yine flu da bir gerçek ki, de¤ifltirmek için öncelikle varolan› do¤ru çözümlemek gerekir. E¤er biz bu olumsuzluklar› yaratan zeminin etki gücünü iyi göremezsek, de¤ifltirme sürecinde gereken proleter sabr› da göstere-
80 meyiz. Marksist-Leninist-Maoistler gerçe¤i olgularda ararlar. Olgular ise mevcut tablo içinde varolan gerçeklerdir. Demek ki baflar›n›n ilk ad›m› somutu incelemek ve bu somuta yan›t olacak teoriyi üretmekle at›l›r. Çal›flmalar›m›zda ataca¤›m›z her ad›m, izleyece¤imiz her yol g›das›n› bu bilimsel düflünüfl ve yürüyüfl tarz›ndan almak zorundad›r. En önemlisi, içinde bulundu¤umuz koflullar› bilimsel olarak çözümleyip ona uygun pratik ad›mlar atma bilimselli¤ini, cüretini göstermemiz gerekir. Elde edece¤imiz tüm bu genel tecrübeleri de, pratik ad›m atma sürecinde bize yol gösteren birer ›fl›k olarak görmeliyiz. Özet olarak, içinden geçti¤imiz süreçte her birimiz, her militan›m›z, faaliyetçimiz çal›flt›¤› alanda derin bir araflt›rma ve inceleme göreviyle yüz yüzedir. Her alanda Marksizm-LeninizmMaoizm’in bilimsel yol göstericili¤inde prati¤e yönelmeliyiz. Her türlü eksikli¤imizi ancak böylesi devrimci pratiklerle asgari düzeye indirebiliriz. Bu görevlerin baflar›lmas›nda ve eksiklerin afl›lmas›nda “politik çal›flma tüm çal›flmalar›n can damar›d›r” ilkesine s›k› s›k›ya sar›lmal›y›z. Seçim vb. politik faaliyetler içindeki çal›flmam›z bizlere göstermifltir ki politikaya ilgisizlik saflar›m›zdaki önemli bir sorundur. ‹çinde bulundu¤umuz dönemde bizi bekleyen görevler bu eksikli¤in giderilmesi ile daha rahat afl›l›r bir duruma gelecektir. Bu aç›lardan bak›ld›¤›nda politik çal›flma ve araflt›rmalar tüm faaliyetçilerin görevidir. Sorun ve eksiklerimizin flimdiki önemli k›sm› yaklafl›mlar›m›zdaki sözünü etti¤imiz hatalar› düzeltti¤imizde gerileyecektir. Unutmayal›m, gelecek, sab›rla, inatla zorluklar karfl›s›nda y›lmayanlar›n yaratt›¤› de¤erlerle kazan›lacakt›r.
80
31
10-23 Ağustos 2007
Dersim’de operasyonlar ve bask›lar devam ediyor! Aylard›r “terörü bitirece¤iz” söylemleri alt›nda Irak Kürdistan›’na yönelik operasyon haz›rl›¤› yapan ve bu yönde s›k s›k kamuoyuna demeçler veren Türk hakim s›n›flar›, efendileri ABD’den izin koparamad›klar› için bir türlü istedikleri operasyonu yapam›yorlar. Bununla birlikte yine emperyalist ABD ile yap›lan “gizli” görüflmelerde PKK yöneticilerine yönelik operasyon haz›rl›klar› gündeme getirilmekte, bu haz›rl›klar ise bas›na bilgi “s›zmas›yla” baflar›s›z olmaktad›r. Tüm bu senaryolar ve dolaplar eflli¤inde TC ordusu Irak Kürdistan›’na girememekte, ancak Türkiye Kürdistan›’n›n birçok yerinde on binlerce askerin kat›l›m›yla operasyonlar yapmaktad›r. Bir süre önce “Özel Güvenlik Bölgesi” ilan edilen fi›rnak, Hakkari ve Siirt’in ard›ndan Dersim’de “Özel Güvenlik Bölgesi” ilan edilmek istenmektedir. Dersim’de bunun ad›mlar› da flimdiden at›lm›fl durumdad›r. Bu y›l Dersim’in birçok yerinde Özel Harekât Timleri, jandarma ve polis taraf›ndan kurulan arama noktalar› OHAL dönemini bile arat›r durumdad›r. S›k s›k yap›lan kimlik kontrolleri, üst ve araç aramalar› gözalt›lar son dönemde oldukça yo¤unlaflm›fl durumdad›r.
Yaylac›lara ve ar›c›lara ihbarc›l›k dayatmas› Geçti¤imiz günlerde Tunceli Jandarma Kurmay Albay Ali Özkara Tunceli’nin Ovac›k, Hozat, Pertek, Çemiflgezek ve Pülümür ilçelerinin yaylar›nda bulunan
Ailelerimizi ziyaret ediyoruz…
ar›c›lar›, yaylac›lar› ve k›r köylerinde yaflayan vatandafllar› toplayarak ajanl›k teklif etti. Yaylac›lara “gerillalar›n yerini söyleyin yoksa, 15 gün içinde hepinizi yaylalardan indirece¤im” diyen Özkara aç›k bir flekilde köylülerin ajanl›k yapmas›n› istemektedir. Ald›¤›m›z bilgilere göre Ovac›k, Hozat, Pertek, Çemiflgezek ve Pülümür ilçelerinde bulunan Jandarma komutanlar›, ar›c›lar, yaylac›lar, da¤ köylüleri ve muhtarlarla toplant› yapm›fl, birçok ar›c› ve yaylac› ise tek tek saatlerce sorgulanarak tehditlerle ajanl›k yapmalar› istenmifltir. Bu toplant›lar›n hemen akabinde ise Dersim’de 5 bin askerin kat›ld›¤› büyük çapl› bir operasyon bafllat›lm›fl durumda. 1 A¤ustos günü Tunceli merkez, Ovac›k, Hozat ve Çemiflgezek dörtgenindeki bölgeye operasyon düzenleyen faflist Türk ordusu ile HPG gerillalar› aras›nda ç›kan
çat›flmada biri üst çavufl 3 asker ölürken, 6 gerilla da flehit düfltü. Gazetemiz yay›na haz›rland›¤› esnada 6 gerillan›n cesedi hala Tunceli Devlet Hastanesi morgunda bekletilmekteydi. Görgü tan›klar›ndan ald›¤›m›z bilgilere göre gerillalar›n cesetlerinin tamamen yan›k oldu¤u söylenmektedir. Ayr›ca Hozat ilçesi k›rsal›nda ç›kan çat›flmada ise 2 HPG gerillas› yaflam›n› yitirirken, may›na basan 5 TC askeri de yaraland›. Bunun ard›ndan Elaz›¤ ve Erzincan’dan getirilen takviye birliklerle ve helikopterlerle Alibo¤az› yak›nlar›nda yap›lan operasyon kapsam›nda bölgede günlerdir çat›flman›n sürdü¤ü haberleri gelmektedir. Yine bu bölgede bulunan Kinzir ormanlar› ise TC ordusunun att›¤› bombalar›n etkisiyle günlerdir yanmakta, yanan ormanlar› söndürmek için ise hiçbir giriflimde bulunulmamaktad›r.
Umut dolu gözler için mücadele etmeye de¤er 7. Munzur Kültür ve Do¤a Festivali için Dersim’e geldim. Tabii ki tek neden festival de¤il, buradaki halkla tan›flmak, kaynaflmak, dertlerimizi bir yapmak, yüre¤imizi birlefltirmek için de buraday›m. ‹mkanlar el vermedi¤i için gelip gidemiyorum. Bu benim Dersim’e ilk geliflim. ‹lk özlem gideriflim. Ama üzülmüyorum, çünkü bulundu¤umuz her yerde mücadele yürütebilece¤imize inan›yorum. ‹ster Dersim olsun, ister A kenti olsun. Her yerde ezilen sömürülen halk var. Mücadele her yerde ve her alanda. Bizler de elimizden geldi¤ince halka gidip dertlerini, sorunlar›n› dinleyerek birlikte çözmeye çal›fl›yoruz. Dersim’de köy çal›flmas›na gitti¤imiz halktan olumlu tepkiler al›yoruz. Hepsi bizi kendi evlatlar› gibi sahipleniyor. “Partizan’dan geliyoruz” dedi¤imizde gözlerinin içi gülüyor, yüreklerine umut doluyor. Kendi aralar›n-
da bizim için mücadele edenler hala var diyorlar ve bizi kurtulufl olarak görüyorlar. Köy çal›flmalar›nda bizi karfl›layanlar ço¤unlukla yafll›lar. Gençlere çok az rastlad›k. Gençleri sordu¤umuzda ya
gurbette, ya mücadelede ya da flehit düflmüfl. fiehit aileleriyle görüflürken dikkatimizi bir fley çekti. Gözler o kadar dertli, o kadar hüzünlü ki, kelimelerle ifade edilecek gibi de¤il. Ama her fleye ra¤men gözbebeklerindeki umut ›fl›¤›n› söndürememifller. Bu umut ›fl›¤› bizi gördüklerinde katmer katmer ço¤al›yor. fiehit düflen evlatlar›yla gurur duyuyorlar. Onlar flehitlerimizin annesi, babas›, bac›s› durufllar› evlatlar›n›n durufllar› gibi net. Bazen olur ya bir umutsuzluk, bitkinlik her fleyden elini ete¤ini çekme iste¤i, iflte o anda akl›ma o gözler geliyor, umut ›fl›¤› dolu gözler. Kurtulufl bekleyen gözler. Ne olursa olsun hiçbir fley için olmasa da o gözler için mücadele etmeliyim diyorum/edece¤im de. Verdi¤im mücadelenin meyvelerini ben toplamasam da, bizden sonra gelenler toplayacak! (Bir ‹K okuru)
Bu sene Munzur Festivali’nin yedincisi ve bizler yine Dersim’deyiz. Sekizinci Yönelim ›fl›¤›nda ad›mlar›m›z› daha kararl› at›yoruz, amac›m›z belli, yönümüz net. Gazetemizin da¤›t›m›n› yapmak, festival ça¤r›s›nda bulunmak için köy yollar›na düflüyoruz. Ekili olan tarlalara bakt›¤›m›zda genel olarak ekin biçenler ya tek ya da iki kifli oluyor. Oysa daha önce böyle de¤ildi. ‹mece usulü ile ekinler biçilir, türküler eflli¤inde saatlerin nas›l geçti¤i anlafl›lmazd› bile. fiimdiyse metropollerde yaflanan yozlaflma bireyselleflme kaç›n›lmaz olarak köyleri de etkilemifl, bunun sonucunda köy geleneklerinden olan imece usulü tamamen unutulmufl. Köylerde gazete da¤›tmak ve festival ça¤r›s› yapmak d›fl›nda PfiTA’n›n önemli bir görevi var. fiehit aileleriyle ilgilenmek. Hemen hemen her ilçede, birçok köyde flehitlerimiz var. Bir zamanlar onlar›n ayak bast›¤› yerlerde gezmek bizlere bambaflka duygular yaflat›yor. Girdi¤imiz köylerde flehit ailesi varsa do¤all›¤›yla yönümüzü onlara do¤ru dönüyoruz. Daha önce röportaj yap›lmam›fl ise flehit yoldafllar›m›z› daha genifl kitlelere anlatmak için sorular sorup cevaplar al›yoruz ailemizden. Bu ba¤lamda Kumriye Cihan yoldafl›m›z›n abisinin söyledikleri çok anlaml›d›r. Bir cümlesini sizlere aktarmak isteriz. “Da¤lar›m›za o kadar çok kan ak›t›ld› ki, ak›t›lan kan yerine çiçekler ekilseydi, flimdi bütün da¤lar ve ovalar büyük bir çiçek tarlas›na dönerdi.” Köylere giderken gözlerimiz ister istemez da¤lar›n doruklar›na tak›l›yor. Mefleleri gördü¤ümüzde ise gerilla hemen karfl›m›zdaki meflenin alt›ndan ç›kacakm›fl gibi gözümüz onlara tak›l›yor. Sömürücüler bu bölgede her daim halka yo¤un bir bask› uygulam›fl, Dersim’de iflkenceler katliamlar eksik olmam›flt›. fiimdi de zulüm ve yasaklar devam ediyor. Dersim’in da¤lar› yan›yor. Ovac›k ve Hozat’ta günlerdir gerillalar› teslim alamayan faflistler, çareyi ormanlar› yakmakta buldular. Bu yang›nlar›n yak›n›ndan geçmek, iflkenceci katilleri yak›ndan görmek yüre¤imizi ac›tt›. K›sa da olsa Dersim’den izlenimlerimiz flimdilik bu kadar. Festival bitiminde daha genifl izlenim yaz›s›nda buluflmak ümidiyle. (Bir PfiTA faaliyetçisi)