UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:23/2 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Kayhan Matbaas› ISSN. 1303-0078 el email: umutyayimcilik@superonline.com BÜROLAR ➧ KARTAL: HAMAM SOK. DEM‹RL‹ ‹fiHANI NO: 57/14 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep:0544 521 34 30 ➧ ANKARA: NECAT‹BEY CAD. NO: 66/4 MALTEPE, TELEFAKS: (0312) 231 77 05 Cep: 0543 362 53 60 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK, TELEFAKS: (0232) 441 93 09 Cep: 0535 310 31 84 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0535 314 36 70 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep:0535 975 65 32 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6, NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50 ➧ TURHAL: YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-DEUTSCHLAND TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959 Hesap Numaralar›: Sakine Dönmez Ziraat Bankas› Aksaray fib. Yurtd›fl› DM hesap no:: 301009-389694 Yap› Kredi Bankas› Aksaray ‹stanbul fiubesi: Fr. Fr.fiube Kod: 0020 Hesap no: 3013651.5 Yurtiçi TL Hesap No: 85870-4 Vak›fbank Valide Sultan fib. Avusturya fiilini hesap no: 345-4018882
PART‹ZAN’DAN Merhaba, Yeni bir say›m›zla daha birlikteyiz. Partizan 1 ayl›k kapatmadan sonra yoluna yine devam ediyor. Dergimize yönelik bu yönlü kapatma ve toplatma sald›r›lar›, hiç kuflku yok ki bizlerin do¤ru bildi¤imiz yolda ilerlememizi; halk›n bilinçli öncülerinin davas›na hizmet etmemizi engelleyemeyecek. Yeri gelmiflken okurlar›m›za bir duyuru daha yapmak istiyoruz. Partizan bundan sonra 2 ayda bir düzenli ç›kacak. Okurlar›m›z›n bu periyod de¤iflikli¤ini, Partizan’›n niteli¤inin yükseltilmesinin bir çabas› olarak alg›lamalar›n› istiyoruz. Bu say›m›zda dört çal›flmaya yer verdik. Bunlardan birincisi, ad› üzerinde k›saca dünya da ve Türkiye’de durum adl› çal›flma. Bu çal›flman›n, dünya da ve Türkiye’de son yaflanan geliflmelere yönelik belli fikirler verebilece¤ini düflünüyoruz. Okurlar›m›z›n, bu yaz›y› bu gözle okumalar›n› sal›k veriyoruz. Parti ve örgütlenme üzerine adl› çal›flma ise; özellikle içinde bulundu¤umuz durum ve genç okurlar›m›z›n yo¤unlu¤u düflünüldü¤ünde yararl› olacak bir çal›flma. Di¤er yay›nlad›¤›m›z yaz›lar, daha önceden s›n›rl› bir flekilde yay›nlanm›fl; özellikle Türkiye’de ki okurlar›m›z aç›s›ndan oldukça yararl› olacak çal›flmalar. Bir de bu konuda okurlar›m›z›n yo¤un iste¤i ve talebi karfl›s›nda yararl› olaca¤› düflüncesiyle yay›nl›yoruz. Bu say›m›zla her an› yo¤un geçen bir y›l› geride b›rak›yoruz. Geride b›rakt›¤›m›z y›l, bir yandan emperyalistlerin ve onlar›n yerli uflaklar›n›n, iflçi s›n›f› ve ezilen emekçi halklara yönelik sald›r›lar›n›n yo¤unlaflt›¤› bir y›l olmakla birlikte, ayn› zamanda iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n; devrimci ve komünistlerin tepkilerine, mücadelelerine tan›k oldu. Türkiye’de büyük bir kararl›l›kla sürdürülen ve bir y›l› aflan süresiyle muazzam bir direnifl örne¤i olan Ölüm Orucu direnifli bu tan›kl›klardan sadece birisiydi. Önümüzdeki dönemin, tam da bu tan›kl›klardan dolay› iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n, devrimci ve komünistlerin mücadelelerinin yükselece¤ine, çetin ama flanl› günlerin bizleri bekledi¤ine inan›yoruz. Bu vesileyle tüm okurlar›m›z›n yeni y›l›n› kutluyoruz. Dostlukla....
‹Ç‹NDEK‹LER
Dünya ve Türkiye’de son durum . . . . . . . . . . 2 parti ve örgütlenme üzerine . . . . . . . . . . . . . . 12 Devrim ve sosyalizm gereksinim ve istemdir 25 Medya ve üzerimizdeki etkileri . . . . . . . . . . . 37
2
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
Dünyada ve Türkiye’de durum : Emperyalist-kapitalist dünya düzeni tarihinin en derin, en kapsaml› bunal›m›n› yaflamaktad›r. Bu bunal›m tüm dünya ekonomilerini içine almaktad›r. Bu nal›m›n kayna¤› kapitalist-emperyalist ülkelerdir. Bu ülkelerin krizi yar›-sömürgelere yay›lmaktad›r. Emperyalist ülkelerle yar›-sö mürge ülkelerin iliflkileri mevcut bunal›m›n dünyan›n en ücra köflesine dahi tafl›nmas›na vesile olmaktad›r. Emperyalizm eskisi kadar rahat, “uzlaflmac›” de¤ildir art›k.
Kapitalist-emperyalist sistemin kaç›n›lmaz olarak yaflad›¤› afl›r› üretim krizinin yirmi y›ldan daha uzun bir süredir yeni özellikler kazanarak derinleflti¤ine tan›k oluyoruz. Kapitalizmin emperyalizm ça¤›nda da geliflece¤i, hatta daha h›zl› geliflece¤i, bu geliflimin eflitsiz bir karakterde olaca¤›, kapitalizmin bu yeni evreyle birlikte politik aç›dan tam bir gericilik uygulayaca¤› y›llar önce Lenin taraf›ndan belirtilmiflti. ‹flte bu h›zl› geliflim belki de tahmin edilenden daha da h›zl› olarak son çeyrek yüzy›ld›r önemli boyutlara ulaflm›fl durumdad›r. Ve yine sözü edilen eflitsizlik hiçbir sanal dünyan›n üzerini örtemeyece¤i kadar derin bir biçimde yaflanmaktad›r. Tüm dünya bu h›zl› ve eflitsiz geliflimin girdab›nda dönüp durmaktad›r. Dünya ekonomisinde motor görevi gören ABD ekonomisi on y›ld›r sürekli bir büyüme sa¤layarak emperyalist ekonominin bu h›zl› gelifliminde en önemli rolü oynad›. ABD ekonomisi ile ilgili yap›lan yorum-
lar esasen emperyalist ekonomi üzerine yap›lan yorumlard›r. Buna karfl›n ABD ekonomisini, üzerinde yükseldi¤i, beslendi¤i yar› sömürge ülkelerden soyutlayarak de¤erlendirmek “küreselleflme” savunucular›n›n tarz› olarak egemenleflmifltir. Yüzeysel, görünürdekini öne ç›kartan, özü gizleyen bu de¤erlendirmeler “küreselleflme” hakk›nda hep “iyimser” yorumlara neden oldu. ABD ekonomisinin emperyalist karakteri ve bu emperyalist karakterden kaynakl› ayakta kal›fl› ve geliflme göstermesi yo¤un ideolojik sald›r›lar içinde bulan›kl›¤a gömüldü. ABD ekonomisinin di¤er ekonomilerle iliflkilerinin “yard›m”, “destek” iliflkileri olarak yans›t›lmas›, esasl› bir manipülasyonla ABD ekonomisinin örnek ekonomi olarak sunulmas›, bulan›kl›¤›n yans›tt›¤› görüntülerden baflka bir fley de¤ildir. Büyük bir insanl›k kitlesi de hayranl›kla bu “geliflen”, “büyüyen” ekonominin cazibesine kap›ld›. Y›llar sonra, art›k sözün de¤il gerçe¤in egemenleflti¤i, sisin ve gizemin
kayboldu¤u zamanlarda büyük insanl›k “hayal k›r›kl›¤›” yaflamaya bafllad›. Krizler s›klaflt›kça, uygulanan emperyalist ekonominin politikalar› daha büyük yoksulluk ve açmazlar yaflatt›kça hayaller y›k›ld›. K›sa zamanl› bir ekonomik büyüme sonunda kapitalist-emperyalist ekonomide yeni bir çöküflün bafllamas›, neo-liberal politikalar›n önceden görülemeyen(!) eksikliklerinin ortaya ç›kmas›, geliflmifl ekonomilerden yar›-sömürgelere akan durgunluk, iflsizlik, yoksulluk gibi toplumsal hoflnutsuzlu¤u derinlefltiren sorunlar›n kabarmas› büyük ve önemli kitle hareketlerine zemin yaratm›fl haldedir. Bugün emperyalist yönetici kurumlar geliflen “küreselleflme karfl›t›” hareketlenmeler ile bir flekilde ilgilenmek zorunda kal›yor. Bu hareketlenmeler nedeniyle toplant›lar erken bitirilmekte, ertelenmekte, toplant› yerleri de¤ifltirilmekte, bu hareketlerle ilgili aç›klamalar yap›lmakta vs... Kapitalist ekonomi “sonsuzlu¤unu ilan etmiflken” bir anda sonunu en gelleme u¤rafl›na h›z verdi . Bazen kendini elefltirmekte, bazen “reformlar” yapma çabas›na girmekte, bazen azg›nca sald›rmakta, bazen sinsi bir beklemeye koyulmaktad›r. Dünya ekonomisi yeni bir çöküntünün efli¤indedir art›k. Bunun engellenmesi ancak, emperyalist devletlerin ç›karlar›n› ve tabi ki varl›k koflullar›n› önemsemeden iflbirli¤i yapmalar›yla, uzlaflmalar›yla “mümkündür”. Emperyalistler aras› böylesi bir uzlaflma esasta mümkün de¤ildir. Kendi aralar›nda da esas olan çat›flmad›r. Ve bu iliflki bugün daha da çat›flmal› haldedir. Emperyalist devletlerin birbirlerine hiçbir güvenleri yoktur. Bu güvensizlik ortam›n›n yarataca¤› tek fley
haks›z savafllard›r. Ekonomik durgunluk, azalan kar hadleri, afl›r› kapasite sorunu yo¤unlaflt›kça birbirlerine s›rtlar›n› dayam›fl görüntüsü veren emperyalist devletlerin nas›l tersine bir iliflki içine girdikleri görülecektir, görülmektedir. ABD ekonomisi bir durgunluk içerisindedir. Dünya ekonomisinin yönlendiricisi oldu¤unu söyledi¤imiz bir ekonominin durgunluk yaflamas› demek, tüm dünyan›n k›sa bir zamanda bu durgunlu¤a girmesi demektir. ABD ekonomisinin yaflamakta oldu¤u durgunlukla birlikte Avrupa ekonomisi de benzer bir sürece haz›rl›k yap-
Dünya ekonomisi yeni bir çöküntünün efli¤indedir art›k. Bunun engellenmesi ancak, emperyalist devletlerin ç›karlar›n› ve tabi ki varl›k koflullar›n› önemsemeden iflbirli¤i yapmalar›yla, uzlaflmalar›yla mümkündür. Emperyalistler aras› böylesi bir uzlaflma esasta mümkün de¤ildir. Kendi aralar›nda da esas olan çat›flmad›r. maya bafllad›. “Geliflmekte olan ülkeler” olarak de¤erlendirilen ekonomilerin de bu durgunluk içerisinde yo¤un tahribatlar yaflamak zorunda kalaca¤› aç›kt›r. Özellikle, zaten kriz içerisinde debelenen ülkelerin bu genel durgunluk içerisinde kaoslar yaflayabilece¤ini öngörmek kahinlik olmayacakt›r. ABD ekonomisinin durgunluk yaflamas›na paralel olarak politik arenada da ABD üstünlü¤ünün gerilemeye dönük bir e¤ilim içine girmesi kaç›n›lmaz bir sonuçtur. Genel olarak bak›ld›¤›nda da Ortado¤u’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da yaflananlar ABD’nin y›llard›r egemenlefltirdi¤i retori¤in etkisinin zay›flad›-
¤›n› göstermektedir. “‹nsan haklar›”, “demokrasi”, “bar›fl”, “anti-terörizm” gibi emperyalist sald›rganl›¤›n gerekçeleri olarak sunulan kavramlar›n gerçekli¤i bugün geçerli akçe olmaktan uzaklaflm›flt›r. Bunlar›n gerçekli¤i a盤a ç›km›flt›r. Gerçekli¤i kendili¤inden a盤a ç›kan emperyalist sald›rganl›¤›n eskisi gibi destek görmeyece¤i aç›kt›r. Bugün 11 Eylül sald›r›s› sonras› “Teröre karfl› oluflturulan birlik ortak alanlar›n bulufltu¤u noktad›r. fiu unutulmamal›d›r. Emperyalistler aç›s›ndan iflçi s›n›f› ve ezilen halklara yönelik sömürüde bir ortaklaflma söz konusudur. Bu konuda bir ittifak halindedirler. Kendileri aç›s›ndan sorun bu sömürüde pay alanlar›n sorunudur. Bu birlik tam da yukar›da ters iliflki olarak tan›mlam›fl oldu¤umuz iliflkinin bir yönüdür. Di¤er yan›ysa çat›flmalar›n esasl›¤› ve süreklili¤idir. Emperyalist devletler aras›nda dün Yeni Dünya Düzeni retori¤i hakim söylem iken bugün ABD hegemonyas›na karfl› baz› emperyalist güçler belli bölgelerde kendi hegemonyalar›n› kuruyor ve Yeni Dünya Düzeni’nin yenilgisini ilan ediyorlar. Elbette, yerine yine sömürücü bir hegemonya oluflturmak h›rs›yla!... Dünya ekonomisi genel bir kriz yaflarken Çin h›zla güçlenmekte, Rusya ile iflbirli¤ini gelifltirmekte, Asya’da etkinlik sahas›n› geniflletmekte, ABD’ye aç›ktan meydan okuyan tav›rlar göstermektedir...Emperyalist devletler aras›nda h›zla geliflmekte olan çeliflkiler “özgürlük”, “ba¤›ms›zl›k” gibi e¤ilimlerin artmas›na neden olmaktad›r. Emperyalizm karfl›t› gösterilerin özellikle kapitalist-emperyalist ülkelerde geliflme göstermesi veya 11 Eylül sald›r›s›n›n farkl› co¤raflardaki halklarda yaratm›fl oldu¤u
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
3
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
4
sevinç ve coflku bunu göstermektedir. Emperyalist burjuvazi, y›llar›n deneyimi ve teknolojinin eriflti¤i seviyenin yaratt›¤› olanaklarla ezilenlerin k›smen deste¤ini almay› baflarm›fl ya da kendisine karfl› geliflme gösterebilecek hareketlerin önünü kesebilmiflti. Bugün bu sessizlik ya da “destek” kaybolmaktad›r. Ancak, emperyalizmin kaybetti¤i bu destek, ona karfl› sistemli, yetkin bir mücadeleye dönüflmüfl de¤ildir. ‹srail sald›rganl›¤›na ABD’nin verdi¤i destek, Irak’a karfl› ABD’nin zulümkar ambargosu ve yeni sald›r›lar planlanmas›, silahlanma yar›fl›nda ABD’nin pervas›z duruflu, IMF ve Dünya Bankas› gibi emperyalist kurumlar›n talan politikalar› vs. karfl›s›ndaki duyarl›l›k henüz yetkin de¤ildir. Emperyalist-kapitalist dün ya düzeni tarihinin en derin, en kapsaml› bunal›m›n› yaflamaktad›r. Bu bunal›m tüm dünya ekonomilerini içine almaktad›r. Bunal›m›n kayna¤› kapitalist-emperyalist ülkelerdir. Bu ülkelerin krizi yar›-sömürgelere yay›lmaktad›r. Emperyalist ülkelerle yar›-sömürge ülkelerin iliflkileri mevcut bunal›m›n dünyan›n en ücra köflesine dahi tafl›nmas›na vesile olmak-
tad›r. Emperyalizm eskisi kadar rahat, “uzlaflmac›” de¤ildir art›k. ABD, Rusya ve Çin karfl›s›nda gücünü ve etkinli¤ini korumak için “uzlaflma” içinde oldu¤u birkaç konuda son dönemde uzlaflmaz tutumlar içine girdi. Dünyadaki kirlenmeye karfl› al›nmas› gereken önlemlerde düne kadar “ortakl›k” varken bugün ABD aç›ktan bu ortakl›¤› bozmaktad›r. Füze Kalkan› Projesi uzlaflmazl›¤›n son y›llardaki doruk noktas› durumuna geldi. ABD sözde, “terörist” ülkelere karfl› korunman›n gere¤ini öne ç›kart›yor. Ancak, gerçek bu de¤ildir. Elbette Irak, K. Kore, ‹ran gibi ülkelerde önemli oranda silahlanma potansiyeli bulunmaktad›r. Bunu en iyi bilen de, bugün karfl› ç›kanlar›n da içinde yer ald›¤› silah sat›c›s› emperyalist devletlerdir. Ve ABD de elbette karfl›t› durumunda bulunan bu ülkelerdeki silahlanma potansiyeline engel olma n›n çabas›na girecektir. Ancak bu, gerçe¤in oldukça basit ve görünen yan›d›r. Gerçek olan, ABD’nin ekonomik gerileme içerisinde bulunmas›ndan kaynakl› hegemonik gücünün zay›flamas› ve buna önlem alma çabas›d›r. Rusya ve Çin ABD’nin gerçek amac›n› görüp
önemli tepkiler gelifltirmektedir. Avrupa Birli¤i üyesi güçlü devletler de benzer tutumlar içine girmekte, fakat yeterince aç›k ve cesur davranamamaktad›rlar. Ancak, bunun zamanla tersine dönece¤i, en az›ndan aç›ktan kutuplaflmalar artt›kça bu devletlerin herhangi bir bafl›n arkas›nda yer almas› kaç›n›lmazd›r. Bunun dinamikleri bugünden oluflmaktad›r. Bu yeni bir sürecin bafllamas› demektir. Bu yeni süreç bafllam›fl durumdad›r. Emperyalizm bir arada topyekün bir sald›r› gerçeklefltirmifl ve yenilgiye u¤ram›flt›r. Kazanmas› mümkün olmayan emperyalizm, içinde bulundu¤u bu yenilgili durumda kendi içinde önemli kap›flmalar yaflamaktad›r veya yaflayacakt›r. Emperyalizm, içinde bulundu¤u bunal›m›n bir ürünü olarak kendi içinde parçalanacak ve çat›flmal› bir bütünlük oluflturacakt›r. Bunun anlam› ezilenlerin daha korkunç ac›lar yaflamas› demektir. Bunun anlam› yoksulluk, afl›r› silahlanma, açl›k, iflsizliktir. Devrim inanc›n›n yeniden ve daha güçlü olarak benimsenece¤i bir dönem içindeyiz. Küreselleflme denilen süreçte dünya halklar› ne özgürlefl-
mifl, ne ayd›nlanm›fl ne de ekonomik refaha kavuflmufltur. Dünya halklar› yoksullaflm›fl, kölelefltirilmifl, cahillefltirilmifl, zulme u¤ram›flt›r. Tarihin sonunun ilan edildi¤i “küreselleflme” retori¤i çöküfl içindedir. Asya’da ‘97 krizinden sonra toparlanma sa¤lanamad›. Japonya ekonomisi küçülmeye devam ediyor, toparlanma hamleleri baflar›s›zl›kla sonuçlan›yor. En son dolardaki de¤er kayb›n›n Japon firmalar›n› daha da zorlayaca¤›n› ve bu zorlanman›n ABD ekonomisine de yans›yaca¤›n› düflünmek yanl›fl olmayacakt›r. Dünya ekonomisinin lokomotifi görevini son on y›ld›r “baflar›yla” yerine getiren ABD ekonomisi de art›k bu performans›n› kaybetmektedir ve ekonomi durgunluk yaflamaktad›r. ABD dolar› de¤er kaybetmektedir. Bilindi¤i gibi ABD ekonomisinde dolar›n güçlü olmas› önemli bir unsurdu. fiimdi bu güç kaybedilmektedir. Dolar›n de¤er kaybetmesi dolarla ölçülen bütün de¤erlerin gelece¤inden endifle duyulmas›na da neden olmaktad›r. Büyük yat›r›mc›lar›n endifleleri para politikalar›na kaç›n›lmaz olarak yans›yacakt›r. Güney Asya ülkelerinde 1997 y›l›nda yaflanan çöküflün etkileri henüz yok edilememiflken yeni bir kriz dalgas›n›n yay›ld›¤› aç›klanmaktad›r. Japon ekonomisinin toparlanamamas›, ABD ekonomisinin resesyon yaflamas›, Çin ekonomisinin ise bunlar›n aleyhine geliflme göstermesi ve güçlü olanaklar› nedeniyle yat›r›mlar› çekmesi bu bölgedeki çöküfl teorisini güçlendirmektedir. Yar›-sömürgelerin borç ödemede yaflad›klar› s›k›nt›lar da artmaktad›r. Korkunç yoksullaflma gerçekli¤i ile a¤›r d›fl borç yükü bu ülkelerde karmaflaya, kaosa neden olurken bu durum emperya-
list ekonomileri de etkilemektedir. IMF do¤rudan müdahalelerle bu kaosun emperyalist ekonomilere do¤rudan olumsuz etki yapmas›n› engellemeye çal›flmaktad›r. En son Arjantin ve Türkiye’de yaflananlar bunu göstermektedir. ‹ki ülkenin de d›fl borçlar›n› ödemelerini sa¤lamak için yeni d›fl borç sunuldu ve neredeyse ekonominin tüm yönetimi IMF heyetlerinin ellerine verildi. Emperyalizmin elinde yetiflmifl uzmanlar ekonomiden sorumlu bakan haline getirildiler. Dünya ekonomisinin motoru olan ABD ekonomisi ba¤lafl›¤› olan devletlere art›k eskisi kadar güvenmiyor yani. Bu ayn› zamanda ABD ekonomisinin de güven kaybetmesi
K›sacas› dünyan›n hegemonik gücü ABD, ekonomik aç›dan zay›flamaktad›r. Bu da dünya ekonomisini do¤rudan etkileyecektir. anlam›na gelir. Bunun tersine çevrilmesi ve güvenin yeniden kazan›lmas› mümkün müdür? Evet mümkündür. Ama bir zaman için. Kaç›n›lmaz bir flekilde ayn› durum yine ve daha da derin bir biçimde yaflanacakt›r. Bugünkü güven bunal›m›n›n ertelenmifl güven bunal›mlar›n›n bir toplam› oldu¤u unutulmamal›d›r. Ertelemeler sonsuza kadar sürmez. Art›, bu güven bunal›m›, özellikle kapitalist ülkelerde anti-kapitalist hareketlerin yo¤unlaflt›¤› döneme rastlam›flt›r ve bunun da üstüne Çin gibi gelece¤i “parlak” bir ekonomi geliflmektedir, Rusya ve Çin bir araya gelmekten çekinmeyerek kimi zaman aç›ktan meydan okumaktad›r. Japon ekonomisinin küçülmeye devam etmesi de ABD için bir handikap oluflturmaktad›r.
K›sacas› dünyan›n hegemonik gücü ABD, ekonomik aç›dan zay›flamaktad›r. Bu da dünya ekonomisini do¤rudan etkileyecektir. “Tek kutuplu dünya” retori¤inin anlam›n›, etkisini yitirdi¤i bir dönem yaflamaktay›z. ABD hegemonyas› zay›flad›kça onun yerine geçmeye heves eden devletlerin etkinli¤i artmaktad›r. Rusya ve Çin flu aflamada ABD’nin yerine geçmeye aday olduklar›n› ortaya koymaktalar. Bunun için özellikle Kafkasya’da ve Afganistan sald›r›s›nda ortak politikalar benimsiyorlar. Kafkasya’n›n ve Afganistan’›n dünya enerji sektöründeki önemini ve bu sektörün de dünya ekonomisindeki yerini düflündü¤ümüzde bu ortakl›¤›n anlam› anlafl›lacakt›r. Enerji sektöründeki geliflmeler halen emperyalizmin gelece¤ini anlamakta en belirleyici unsurdur. Gelece¤i anlamak isteyenler için bu sektörü çözümlemek güçlü veriler sunacakt›r. Enerji sektörü önemli bir krizin efli¤ine gelmifl durumdad›r. Enerji sektöründe yaflanacak derin bir kriz tüm dünya ekonomisine çok büyük etkilerde bulunacakt›r. Bu etki, egemen devletlerin ve özellikle de ABD’nin d›fl politikas›nda köklü de¤iflimlere neden olur. Enerji sektörüne yeni yat›r›mlar, maliyet yüksekli¤inden ve verimsizlik endiflesi duyuldu¤u için gerçekleflmemektedir. Mevcut alt yap› ise eskimifl durumda. Altyap› yetersizlikleri ve neo-liberal politikalar bu sektörde t›kanmaya yol açm›fl durumda. Kriz çözücü, her krize deva Serbest Piyasa Ekonomisi flimdiki krizin nedeni olarak görülmektedir. Bu da Yeni Dünya Düzeni retori¤inin sonunu iflaret ediyor. Krizin ne-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
5
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
6 denleri aras›nda en önemli yeri deregülasyon ve serbest piyasa almaktad›r. Özel sermayenin eline geçen sektörlerin hepsinde oldu¤u gibi enerji sektöründe de stok yapmak kar getirici görülmedi¤i ve kar maksimizasyonu sa¤lamaktan baflka bir hedef tafl›nmad›¤› için ek stok mümkün oldu¤unca daralt›ld› ve bugün h›zla yaklaflan krizin zemini olufltu. Petrol, do¤algaz ve elektrikte kapasite fazlas› neredeyse tamamen erimifl durumdad›r. Enerji sektöründeki bu daralma ve kar güdüsünün esasl›¤› h›zla sektördeki fiyatlar›n borsada, spekülatif bir tarzda belirlenmesin ve her esintiye duyarl›l›k kazanmas›na neden oldu. Çok ciddi dalgalanmalar›n yafland›¤› fiyat tespitleri dünya ekonomisinde önemli sars›nt›lar yaflatt›. Varolan altyap› eskimifl oldu¤u halde, kar riskinden kaynakl› yat›r›m yap›lamamaktad›r. Keflfedilen rezervlerin ifllenmesi ise yine pahal› yat›r›mlar gerektirdi¤i ve k›sa zamanda kar getirici olamayaca¤› için düflünülmek dahi istenmiyor. BaküCeyhan boru hatt›n›n döflenmesi için yap›lan anlaflmalarda dev tekellerin Türkiye gibi devletlerden yat›r›m için nas›l zorlamalarda ve hatta dayatmalarda bulunduklar›na tan›k olduk. K›sa vadeli zararlar devletler taraf›ndan karfl›lanacak. Buna karfl›n iflletme bu tekellere ait olacak. ‹flte sistemin iflleyifl kural› budur. ABD’nin ve dolay›s›yla dünya ekonomisinin güvenli¤i bu sektördeki gidiflattan kaynakl› olarak tehlikeye girmifl durumdad›r. Enerji kapasitesinde yaflanan s›k›nt›n›n h›zla büyüdü¤ü bir gerçektir. Neo-liberalizm ise bunu tersine çevirebilecek bir model de¤ildir. Ortado¤u ve Kafkaslar enerji sektörünün en belirleyici bölgeleridir. Bu böl-
geler üzerindeki hakimiyet tüm emperyalistler için büyük önemdedir. Balkanlar, Ortado¤u ve Kafkasya’da yak›n süreçteki geliflmeler, özellikle Asya’daki Rus ve Çin emperyalistlerinin ataklar› ile birlikte, ABD’nin dünya hegemonyas›ndaki konumunu etkileyici rol oynamaktad›r. Bütün bunlar›n üstüne, “kendi evinde ancak uzayl›larca vurulabilir” dokunulmazl›¤›n› fena biçimde bozan 11 Eylül darbeleri gelince, ifl 盤r›ndan ç›km›flt›r. ABD emperyalizmi; sars›lan imaj›n› düzeltmek, silinen makyaj›n› tazelemek, y›k›lan itibar›n› yeniden sa¤lamak, kaybolan havas›n› geri getirmek ve böylece tehlikeye giren dünya liderli¤ini sa¤lama almak için, kanl› savafl eldivenlerini tekrar giymifl bulunuyor. Son yirmi y›lda elinden çok az ç›kard›¤› eldivenlerinin üzerinde, “bar›fl”, “demokrasi”, “insan haklar›”, “özgürlük”, “adalet” gibi sözcüklerin yan›nda art›k “anti-terörizm” de yaz›yor. Bununla birlikte 11 Eylül sald›r›lar› ABD’nin yeni konseptini hayata geçirmede de bir bahane olmufltur. Afganistan’›n emperyalist sald›rganl›¤a maruz kalmas› ABD emperyalizminin yeni konsepti ile de ilgilidir. Ancak hemen flunu da belirtmek gerekir ki 11 Eylül sald›r›lar›ndan önce Afganistan, ABD aç›s›ndan ele geçirilmesi gereken bir bölgeydi. Bu gerçek, 11 Eylül sald›r›s›ndan önce Amerikan Genelkurmay›’na sunulan bir raporda flöyle ifade edilmektedir. “Afganistan’› art›k kendi haline b›rakmaktan vazgeçmeliyiz. Bat›’n›n Sovyetler’in da¤›lmas›ndan sonra izledi¤i bu politika bütün bölgeyi, Kafkaslar’›, Çeçenistan’› hatta Usame bin Laden’i hesaba katarsak ABD’yi bile etkiler hale geldi.
Afganistan sorununa çözüm bulmadan Orta Asya’daki yeni ba¤›ms›z cumhuriyetleri güvenli¤e kavuflturamay›z. Bugün Afganistan’da Rusya, Çin, Pakistan, Hindistan ve ‹ran, z›t kutuplar› destekleyerek ifli içinden ç›k›lmaz hale getirmifl durumdalar”(Aktaran Aksiyon 29 Eylül 2001 say› 356 syf 32) ABD emperyalizminin yeni Dört Y›ll›k Savunma De¤erlendirme Raporu (Quadrennial Defense Review, QDR-2001) geçen hafta içerisinde aç›kland›. Böylelikle ABD emperyalist haydutlar› iflçi s›n›f› ve dünyan›n mazlum halklar›na yönelik sald›r›lar›n›n konseptini yeniden düzenlediler. Bu savunma raporu ile ABD emperyalizmi, yenilenen konseptiyle 11 Eylül sald›r›s›n› da içine alacak biçimde yeniden düzenledi¤ini görmekteyiz. Böylelikle ABD emperyalizmi, daha önceden benimsedi¤i iki cephede savafl› sürdürebilme anlay›fl›ndan resmen vazgeçti¤ini aç›klam›fl oldu. Bu konseptin içeri¤ine bakt›¤›m›zda, ABD emperyalizminin bundan sonraki süreçte Afganistan’a sald›rd›klar› gibi dünya halklar›na da sald›racaklar›n›n iflaretlerini vermektedirler. Bu raporda yer alan baz› bölümlere Ergin Y›ld›zo¤lu’nun 8 Ekim tarihli bir yaz›s›ndan aktarmalarla de¤inecek olursak daha anlafl›l›r olur san›r›z. QDR-2001 raporunun girifl bölümünde Donald Rumsfeld’in “ABD, düflmanlar›n›n kim olaca¤›n› ve savafllar›n nerede ç›kaca¤›n› tam olarak bilemez ve bilemeyecektir” (s.1) ifadesine yer verilerek “kimin nerede ve ne zaman sald›raca¤›ndan çok, olas› bir sald›rgan›n hangi olanaklarla sald›rabilece¤ini düflünerek ona göre haz›rlanmak” (s.6) anlay›fl›n› ortaya koymak-
tad›rlar. Böylelikle ABD emperyalistleri, dünyan›n ezilen halklar›na yönelik kendi belirledikleri, kendilerinin ilan ettikleri bir gerekçeyle sald›rmalar›n›, kendileri aç›s›ndan ortaya koymaktad›rlar. ABD emperyalistleri “kendi ulusal ç›karlar›n›n global oldu¤unu sapt›yor” (s.25) Böylelikle dünyan›n herhangi bir bölgesine kendi ulusal ç›karlar› aç›s›ndan sald›rman›n kendileri aç›s›ndan meflrulu¤unu(!) ifade etmektedirler. Buradan hareketle “bu yeni stratejik ortamda ABD’nin, Bat› Avrupa ve Kuzey Asya’daki konufllanmas›n›n yetersiz oldu¤una dikkat çekiyor. Bu saptamadan hareketle de, ABD’nin askeri konufllanmas›n›n yeniden yönlendirilece¤ini, bu bölgeler d›fl›nda yeni üslerin gerekece¤ini aç›kl›yor. Dünyan›n üzerindeki her alan›n ABD’ye aç›k olmas› sa¤lanacak, kapat›lan yerlere, örne¤in bir ulus devletin topraklar›na, zorla girmek, rejimi de¤ifltirmek söz konusu olabilecek.” (s.26) Yeni Stratejik Çerçeve bölümündeki “yeni cayd›r›c›l›k prensibi, var olan bir düflmana de¤il de olas› bir düflman›n yaratabilece¤i olas› tehtidlere karfl› konufllanmay›, ister-istemez bir sürekli militarizmi, hiç yavafllamayacak bir silahlanma yar›fl›n› gündeme getiriyor” Rusya ve Çin özellikle Kafkaslar’da yo¤unlaflm›fl durumdad›r. Rusya ve Çin etraf›nda kenetlenen yar›-sömürgeler de artmaktad›r. Bu da dünya ekonomisinde daha büyük daralmalara neden olacakt›r. ABD ise bir yandan dev tekelleriyle Kafkaslar’da etkinlik kurmaya çal›fl›yor, di¤er yandan da Ortado¤u’da sars›lan otoritesini koru-
maya çal›fl›yor. Ki bugün Afganistan sald›r›s›n›n alt›nda yatan gerçek; Kafkaslara ve özellikle de Hazar petrollerinin, aç›k denizlere indirilmesi, petrol yolunun aç›lmas› yatmaktad›r. ABD bugün zafer kazanm›fl görünse de kazand›¤› bu zafer pirüs zaferidir. ‹flinin zorlaflt›¤› aç›kt›r. Kriz sadece enerji sektöründe yaflanm›yor. Ayn› zamanda e¤itimde, sa¤l›kta, ulafl›mda, konutta vs. yaflanmaktad›r. Bu günümüzün önemli dalgalanmalara gebe oldu¤unu göstermekte-
dir. Son y›llarda ekonominin muazzam ve sonsuz gelifliminin örne¤i olarak Yeni Ekonomiden bahsediliyordu. Oysa bir zaman sonra bu muazzam ekonominin de gelece¤inden korkulmaya baflland›. ‹flin özünde yine yat›r›m sorunu var. Biliflim teknolojisinin h›zl› geliflimi ekonomide yeni bir 盤›r açm›flt›. Üretimde hem h›z ve hem de istikrar yakalanm›flt›. Ama bu h›z ve istikrar ilk anlardaki uyumlar›n› yitirdiler. H›z istikrar›n önüne geçti.
fiimdi h›zl› geliflime uyum sa¤laman›n bir gere¤i olan altyap› yat›r›mlar› gerçeklefltirilememektedir. Çünkü çok büyük bir maliyet gerektiren altyap› ihtiyac›n› karfl›layacak para bulunamamaktad›r. Yarat›lan canavar›n kurban› olmak tam da budur herhalde... Mevcut dünya düzeni halklar›n aleyhine geliflmeye ve genifllemeye devam etmektedir. Bölgesel haks›z savafllarda katledilen, yaflamlar› alt-üst olan, açl›k ve yoksulluk yaflayan bölge halklar› olmaktad›r. Savafllar›n en büyük faturas› halklara ç›kmaktad›r. Bu savafllar emperyalizmin ç›kar›nad›r ve bizzat emperyalistler taraf›ndan teflvik edilmektedir. Balkanlarda bu gerçek çok nettir. Yugoslavya’n›n parçalanmas› tamamen ABD ve Avrupa devletlerinin hedefiydi ve gerçeklefltirildi. Milofleviç gerçekte sadece figürand›. Beslenmifl, güçlendirilmifl, teflvik edilmifl Milofleviç bir anda tek suçlu olarak uluslar aras› mahkemelerde yarg›lanmaya baflland›. Tüm dünya halklar› gerçe¤i görmektedir. Ortada kocaman bir aldatmaca var. Tüm dünya NATO’nun gerçek kimli¤ini görmüfl durumdad›r. Bu bir bar›fl gücü de¤ildir. Bu tamamen mevcut ABD hegemonyas›n›n sürgit olmas›n› garantileyen bir askeri savafl ayg›t›d›r. Zaten bu nedenle, Avrupa devletleri yak›n zamanda Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimli¤i’ni oluflturacaklar. NATO bir bar›fl gücü olsayd› Avrupa neden böyle bir kimli¤e ihtiyaç duysundu!. ‹srail Filistin halk›na karfl› sald›r›lar›n› daha da art›rd› ve
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
7
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
8 bu da dünya genelinde ve özellikle de Arap halklar›nda ‹srail devletine karfl› olan tepkiyi yükseltti. ‹srail haks›z savafl›n› hiçbir engelleme ile karfl›laflmadan en pervas›z sald›r›larla sürdürmektedir. Filistin halk› aldatmadan, oyalamadan, teslim almaktan ve boyun e¤dirmekten baflka anlam› olmayan bir “bar›fl süreci”ne sokularak yürüttü¤ü hakl› mücadelede baflar›s›zl›¤a mahkum edilmek isteniyor. Uzlaflmac› Filistin önderli¤i de bu mahkumiyeti esasta kabul etmifl durumda. Buna karfl›n sular durulmuyor. Çünkü arka plana at›lmak istenen devrimci halk gerçekli¤i bu tutumu yads›yor, kabul etmiyor ve kendi önderli¤ini zorlayarak ‹srail’in dünya gericili¤i ile birlikte hedefledi¤i kölelefltirmeye karfl› ç›k›yor. Filistin halk›n›n direnifli devrimcidir, hakl›d›r. ‹srail gerçeklefltirdi¤i iflgalden bu yana dünya gericili¤i ile birleflmifl durumdad›r. ‹çinde esasta Türkiye’nin de bulundu¤u bu dünya gericili¤ine karfl› Filistin halk›n›n devrimci direnifli desteklen melidir. ‹srail’de somutlaflan dünya gericili¤ine karfl› ç›k›lmal›d›r. Türk devletinin bu savafltaki yeri tüm ç›plakl›¤›yla a盤a ç›kar›lmal›d›r. Türkiye halk› siyonizme, ‹srail faflizmine karfl› ezilen Filistin ulusunun yan›ndad›r. Türkiye halk›n›n ç›kar› Filistin halk›n›n ç›kar› ile bir leflmektedir. Türkiye’nin ‹srail ile yapt›¤› tüm anlaflmalar ‹srail’in bu haks›z savafl›na destek içeri¤indedir. Çünkü, faflist Türk devletinin yürüttü¤ü haks›z savafl da ayn› flekilde ‹srail taraf›ndan desteklenmifltir ve desteklenmektedir. Türk devletinin sözde kalan bar›fl ça¤r›lar› bu prati¤iyle z›tt›r. Kendi söylemini inkar eden bu prati¤e karfl› ç›k›lmal›d›r. ABD bugün çok
daha aç›k bir flekilde (Clinton döneminde ‹srail’in haks›z savafl›na yine destek vard› ama o dönemki ç›karlar bar›fl politikas›n› gerektiriyordu) ‹srail suikastlerine, sald›r›lar›na destek olmaktad›r. ‹srail’in teflhir edildi¤i yerlerde kendisi teflhir ediliyormufl gibi afl›r› tepkiler sergilemektedir. Bütün bunlar Ortado¤u’da gelecek zaman›n geçmifl zamanki gibi olmayaca¤›n› göstermektedir. Türkiye, etraf›ndaki karmaflaya müdahale edemeyecek kadar kendi içine gömülü vaziyettedir. ‹smail Cem aktif bir d›fl politika izlenimi verse de bugüne kadar esas olan baflar›s›zl›kt›r. Yunanistan ile iliflkilerin geliflme e¤ilimi içinde oldu¤u gözleniyor, ama bunda son dönemde Yunan d›fl politikas›n›n esnekleflmesinin büyük etkisi vard›r. Ki, Yunanistan gelece¤e oynamaktad›r. Yak›n gelecekte, Türkiye ile Yunanistan aras›ndaki sorunlar Avrupa Birli¤i’nin gündemine daha güçlü olarak oturdu¤unda Yunanistan bu esnek politikas›n›n ürünlerini alacakt›r. Türkiye’nin Avrupa Birli¤i devletleriyle çeliflen istekleri, ç›karlar› da bu koflulda daha etkisiz hale gelecektir. Olumlu görünen bu tek iliflkinin niteli¤i de budur. D›fl politikada Türkiye son y›llar›n en derin açmazlar›n› yaflamaktad›r. Bunun en belirleyici nedeni Türk devletinin dünya ekonomisi ve politikas› ile bütünleflme politikas›n›n kendi tarihi ve milli politikalar›yla çat›flma halinde olmas› ve egemenli¤inin bu durumda zarar görebilecek olmas›d›r. AGSK ve Avrupa Ordusu meselelerine onay vermesi bu ba¤lamda de¤erlendirilmelidir. Avrupa Birli¤i’ne üyelik meselesi Türkiye’nin s›k› s›k›ya sar›ld›¤› devlet (hatta tarihi ve milli (!) ) politi-
kalar›ndan taviz vermesine ba¤l› görünmektedir. Ki bu bile yeterli olmayacakt›r. Çünkü Avrupa Birli¤i’nin kendisi de yeterli bir birlik kimli¤ine henüz sahip de¤il. Avrupa gerçekli¤ine daha da ayk›r› durumda bulunan Türkiye’nin bu birli¤e girmesi pek anlaml› ve gerçekçi de¤ildir. Türki cumhuriyetlerde hedeflenenler bir rüya olmaktan öteye gidemedi. Ki bu rüya daha gerçekçiydi. Türkiye ekonomisi enflasyon ve durgunlu¤u ayn› anda (Stagflasyon) yaflamaktad›r. Bu da sürekli bir hiperenflasyon tehlikesinin kap›da oldu¤unu gösterir. Ekonominin durgunluktan kurtulmas› için talebe yönelik destekleyici mali politikalar uygulansa hiperenflasyon oluflacakt›r. Mevcut ekonomi yönetimi flu anda böylesi bir politikay› benimsemiyor. Muhalefetteki ekonomi profesörü buna önemle dikkat çekti!.. Ancak, öyle görünüyor ki, esas mesele hiperenflasyon korkusu de¤il. Türkiye ödemek zorunda oldu¤u d›fl borç yükünün a¤›rl›¤› alt›nda emperyalist politikalar›n d›fl›nda hiçbir ad›m atamamaktad›r. Bu tam ba¤lanm›fll›k devlet bünyesinde al›fl›lagelmifl uygulamalar› dahi engellemektedir. Türkiye ekonomisi borç ödeme mekanizmas›na dönüfltürülmüfl bir ekonomidir. Borç ödeyemez hale gelmesi onun cezaland›r›lmas› ve belki de y›k›lmas› için yeterli olacakt›r. Bu yüzden kesinlikle IMF politikalar›ndan vazgeçilemiyor. Kamu harcamalar› k›s›lacak, elde edilen tüm kaynak sermayeye transfer edilecek, sendikal hareket yok edilecek ya da devlete ba¤lanacak, ekonomide kamu denetimi kald›r›lacak, sermayenin önünde hiçbir engel b›rak›lmayacak vs... Ekonomideki
depresyonu gidermek için IMF’in sundu¤u yol budur. Sermaye desteklenir, verimsiz iflletmeler tasfiye edilir, iflçiler bo¤az toklu¤una çal›flt›r›l›r, ekonomide “yarat›c› y›k›m” gerçeklefltirilir ve arkas›ndan yenilenmifl bir teknolojik temel üzerinden yeniden büyümeye geçilir. Reagan ve Thatcher dünya halklar›na böyle bir ekonomi modeli sundular ve bu model y›llard›r halklar›n üzerinde uygulanmaktad›r. IMF tüm olumsuzluklar›na, halktaki tepkilere ra¤men bu politikalar› dayatmaya devam ediyor. Bundan vazgeçemiyor. Çünkü emperyalist ekonominin korkunç bir sömürüye denk gelen bu politikalara ihtiyac› var. Emperyalizm fiili’de Pinochet diktatörlü¤ü, Türkiye’de 12 Eylül askeri faflist cuntas› gibi toplumsal maliyeti yüksek canavarlar yaratmaktan b›km›yor, çekinmiyor. Son zamanlarda dünyada oldu¤u gibi Türkiye’de de Keynesyen politikalar›n uygu lanmas› gerekti¤ine dair aç›k lamalar, belirlemeler yap›l maktad›r. Reel ekonomiye yat›r›m yapman›n gereklili¤i tart›fl›lmaya ve hatta önemli bir kesim taraf›ndan savunulmaya baflland›. Zaten ekonomi yönetimi de iktidara geldi¤i andan beri buna de¤inip gelecek zamana erteliyordu. (Serbest Piyasa Ekonomisi art›k eskisi gibi alternatifsiz görülmüyor demek ki!..) Tüketimin ve üretimin artmas›n› sa¤layacak bir düzenlemeden, seçici bir vergilendirmeden, kaynak transferinin denetime al›nmas›ndan ve bunun üretime dönük yap›lmas›ndan, zenginden fakire bir aktar›mdan vs. bahsedilmektedir. Bu mümkün müdür? K›sa süreli evet, bu k›sa süreden sonra yeni bir felaket kaç›n›lmazd›r. Çünkü, ekonomi-
nin dayand›¤› güçler gerçe¤i buna izin vermez veya veremez. Bu ekonominin sisteme ba¤lan›fl tarz›n›n belli kurallar› vard›r, Çarklar› yaln›zca iç karla veya birikimle dönmüyor. Sürekli d›fl kaynak gereksinimi nedeniyle d›flar›ya de¤er transferi yapmak üzere flekillenmifl bir ekonominin bunu uygulamas› mümkün de¤ildir. IMF özgülünde uluslararas› sermaye ile çat›flma ortam›na girebilecek bir ekonomi yönetimi yok ise yeni bir durum da yok demektir. Çat›flma ortam›na girildi¤i anda da uluslararas› sermayenin takti¤i biliniyor, ülke paras›na spekülatif sald›r›larla merkez bankas›n›n rezervlerini boflaltmak, sermaye kaç›fl›n› teflvik etmek, daralmay› h›zland›rarak siyasal bask›y› art›rmak ve sonuçta diz çöktürmek.... H›zla daha derin bunal›mlara do¤ru yol al›yoruz. Dünya üzerindeki kutuplaflma
sizlik her geçen gün artmaktad›r. Geliflen durgunlukla birlikte bu sosyal belan›n emperyalist tekellerin bafl›n› a¤r›taca¤› bugünden görülmektedir. Hatta mevcut anti-kapitalist hareketin bir parças›n› ve hatta önemli bir parças›n› iflsizler oluflturmaktad›r. Kapitalist ülkelerde görülen derin hoflnutsuzluk yar›-sömürge ülkelere de yans›maktad›r. Türkiye kendi içine gömülü durumdad›r. Bunun nedeni son dönem içine girdi¤i ekonomik ve politik krizdir. ‹plerin tamamen IMF’nin eline verildi¤i bu kriz döneminin Türkiye halk›na çok derin bir yoksulluk getirdi¤i ç›plak bir fleklide ortadad›r. Yoksulluk derinleflmektedir. ‹flsizlik artmaktad›r. Üretim h›zla gerilemektedir. Mevcut piyasa yat›r›mc›lara kesinlikle güven vermemektedir. Spekülatif sermayenin talan›na aç›k hale gelmifl para politikas› hiçbir denetimi
her alanda derinleflmektedir. Emperyalistlerin kendi aralar›nda kutuplaflmalar›, emperyalistlerle ezilen uluslar ve ezilen halklar aras›ndaki uzlafl mazl›k geliflmektedir. Kapita list-emperyalist ülkelerde de iç huzursuzluk artmaktad›r. Bütün dünya bir resesyon ile karfl› karfl›yad›r. Dünyada ifl-
kabul etmemektedir. Türkiye’deki kriz dünya ekonomisindeki resesyonla efl zamanl› geliflme gösterdi. Bu efl zamanl›l›k krizi daha da a¤›rlaflt›ran bir etki yaratmaktad›r. Egemenlerin tam bir belirsizlik yaflamalar›n›n bu durumla ilgisi vard›r. Bu belirsizlik ortam›nda hiç eksilmeyen bir güvensizlik yaflan›yor. “Güçlü Ekonomiye Geçifl Program›”
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
9
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
10 denilen yeni ama bildik bir program uygulan›yor flimdi. Uyguland›¤› süre boyunca kayda de¤er hiçbir olumlu veri sunmayan bu programla ödenmesinde zorluklar yaflanan borçlar ödenebilir hale getirilmek isteniyor. Mevcut kriz ortam›n›n de¤iflimini hedefleyecek hiçbir politika uygulanamazken borç ödemeleri için her türlü çaba harcanmaktad›r. “Reel ekonomiye kaynak aktar›m› olamaz, çünkü ödenmesi gereken bir borç var”, “Halk›n yoksullaflmas›na katlanmak zorunday›z, çünkü kurtulufl ilk önce finans sermayenin hakk›d›r, onlar kurtulmadan kimse kurtulamaz”. “D›fl borçlar›m›z olmasa çok kolay güçlenebilir, geliflebiliriz. Ama borcumuz var”... ‹flte mevcut ekonomi yönetimi böyle düflünüyor ve düflündü¤ünü “dervifl” dürüstlü¤üyle aç›kl›yor!... Bu dürüstlük abideleri -özellikle de ekonomi yönetimi- oldukça a¤›r bir maliyetin alt›na girildi¤i halde halk› gelece¤e dair aldatmaktan da geri durmuyorlar. Kriz ile birlikte devletin tar›m politikas›n›n IMF taraf›ndan nas›l belirlendi¤i aç›kça ortaya ç›kt›¤› halde tar›mda at›l›m yap›laca¤› söyleniyor. Türkiye’de tar›m her ge çen gün daha fazla d›fla ba¤›ml› hale getirildi, tar›ma destek politikalar› ad›m ad›m kald›r›ld› ve bugün tar›mda ve hayvanc›l›kta önemli bir çöküfl yaflanmaktad›r. ‹hracat› yap›lan birçok tar›msal ürün art›k ithal ediliyor veya edilecek. Mercimek, pirinç ve nohut ithal edildi. fieker, tütün ithal edilecek, hayvansal ürünler için kap› kap› dolafl›lacak. Tar›mda üretimin durmas› için her türlü yasal düzenleme yap›l›yor. Ziraat Bankas› ticari kredi faiz oran›yla kredi verece¤ini aç›klad›. Bu politikalar üreticinin kendini ye-
niden üretme olana¤›n›n ortadan kald›r›lmas›, üretim yapamaz hale getirilmesi demektir. Tar›mda bu politikalarla at›l›m yap›lamaz, tasfiye yap›l›r. Bu tasfiye sonucunda Türkiye’de d›fla ba¤›ml›l›k en uç boyutlara ulaflm›fl olacakt›r. Bütün bunlar yar›-sömürgelerden emperyalist ülkelere kaynak transferi içindir. Egemenler, mevcut düzende egemen olmak, yönetmek isteyenler bu yeni dönemin oyuncular› olmak için can at›yorlar. Bu dönemin ruhunu inceledi¤imizde ve kavrad›¤›m›zda bu yeni partilerin potansiyelini, gücünü ve gelece¤ini de öngörebiliriz. Dönemi belirleyen özellikler nelerdir? Dünya çap›nda bir resesyon yaflanmakta. Ve bu resesyon h›zla yar›-sömürgelere yay›lmaktad›r. 1980’lerde benimsenen ve kriz kontrol modeli olarak, dünya ekonomisine uyum amac›yla uygulanan neoliberal politikalar ifllevlerini yitirmifl durumda. Bu politikalarla krizler daha da derinleflmektedir. Dünya çap›nda güçlü bir anti-kapitalist muhalefet geliflmektedir. IMF ezilenlerin en belirgin hedefi haline gelmifl durumda, dev flirketlerin egemenli¤ine büyük bir öfke var. Ekonomik küreselleflmenin sonuçlar›na karfl› ç›kanlar›n say›s› ve temsil ettikleri sosyal taban genifllemektedir. Tüm bu geliflmeleri egemenler de takip ediyor. Son dönemde sivil toplum örgütleriyle görüflmeler yap›l›yor. ‹flbirli¤i gelifltirilmek isteniyor. Tüm bunlar sürecin esas ö¤elerini ve geliflim dinamiklerini oluflturuyor. Türkiye’de ekonomik istikrars›zl›¤›n artt›¤›, yoksullu¤un daha da yo¤unlaflt›¤› bu dönemde yeni parti çal›flmalar› da artmaktad›r. Yeni dönemler yeni partilere ihtiyaç duyarlar. Yeni
parti çal›flmalar›n›n artmas› veya yeni partilerin kurulmas› mevcut partilerle bu sürecin ilerlemedi¤inin itiraf› olarak kabul edilmelidir. Türkiye’de yeni bir dönem oluflmaya bafllad›. Mevcut partilerin ve yeni kurulanlar›n hiçbiri neo-liberal politikalara karfl› ç›km›yor, hiçbiri tüm dünyada geliflmekte olan devrimci dalgaya de¤er vermiyor, hiçbiri IMF’nin varl›¤›na gerçek bir tepki duymuyor ve yine hiçbiri yaflanmakta olan krizin sebebi olarak kapitalist-emperyalist dünya sistemini görmüyor. Demek ki, hiçbiri bu dönemin partisi olmaya aday de¤il. Kitleler karfl›s›nda esasta bir fark tafl›mayacaklar. Yap›lmakta olan› yapmaya devam edecek hepsi. Bu da politik alandaki mevcut krizin süreklilik halinin devam› demektir. Bugün üçlü olan koalisyonun yar›n dörtlü, beflli olmas› ihtimali kuvvetlenmektedir. Elbette devlet, bu kadar parçal› bir hükümetin oluflmas›na engel olacak yasal düzenlemeleri yapacakt›r. Ancak, bilinmeli ki, mevcut güvensizlik ortam›nda, tek partinin çok erken y›prand›¤› ve saf d›fl› kalabilece¤i bir durumda koalisyon hükümetleri daha uygundur. Böylece krizlerden, emperyalizme uyum politikalar›ndan, yolsuzluklardan, ekonomik durgunluktan, politik açmazlardan tek parti sorumlu olmaz ve bir bütün sorumluluk da kimseye yük olmaz!... ‹flte son koalisyonun bu meseledeki konumu tam da bu durumu ortaya koyuyor. Mevcut geliflmelerden kimse sorumluluk duymad›¤› gibi, her biri bütün olarak yani hükümet olarak sorumlulu¤u omuzlamaktan (!) çekinmiyor. Avantajlar› ile dezavantajlar›n› al›p de¤erlendirdi¤imizde bu dönem için koalisyon hükümetlerinin daha uygun
oldu¤u gözleniyor. Uyum yakalamak, uzlaflmak, hoflgörülü olmak gibi erdemler de tafl›nm›fl oluyor!... Kriz tüm sektörlerde iflaslara, üretim kapasitelerinde gerilemelere neden oldu. ‹flaslar ve üretim kapasitelerindeki gerilemeler yo¤un iflsizli¤e neden olmaktad›r. Kriz ile iflsizlik aras›nda do¤rudan bir iliflki var. Krize yönelik çözümleri iflsizlik meselesindeki geliflmelere bakarak de¤erlendirebiliriz. Mevcut geliflmelere bak›ld›¤›nda iflaslar ve üretim kapasitelerinde gerilemeler devam etmektedir. Hemen her sektörde yo¤un iflçi ç›karmalar yafland›. Bu iflsizlik furyas›n›n geliflme gösteren emperyalizm ve kapitalizm karfl›t› hareketlere yönelmesi çok muhtemeldir. Özellikle kapitalistemperyalist ülkelerde her seferinde büyüyen anti-kapitalist hareketin bünyesini bu kitle büyütmektedir. Yar›-sömürgelere yay›lan krizin daha büyük kitle hareketlerine yol açaca¤›n› yine bu yo¤unlaflan yoksulluk ve iflsizli¤e bak›nca öngörebiliriz. ‹flsizlik dalgas› üretim kapasitelerindeki gerilemelerin sonucudur. Yoksa, iflçiye gereksinim azald›¤› için de¤il. Bu son krizin yaratt›¤› iflsizlik bunu çok net gösterdi. Yoksullu¤un artt›¤›, üretimin azald›¤› bu süreçten öfke, kaos, tepki ç›kar ve ç›kmaktad›r. Bireysel tepkiler birçok ülkede oldu¤u gibi Türkiye’de de artmaktad›r. ‹ntihar vakalar›nda art›fllar var. Finans piyasas›nda yaflanan kriz zamanla reel piyasaya yans›maktad›r. Henüz bu yans›malar doruk noktaya varm›fl de¤il. Mevcut ekonomi politikalar ve mekanizmalar finans sermayenin ç›karlar›n› korumaya ve güçlendirmeye dönüktür. Bu yaklafl›m reel ekonominin
gerçek sorunlar›n› ve durumunu gizlemektedir. O nedenle ilk bafllarda aç›k olarak görülmeyen üretim sektörlerinin problemleri önümüzdeki süreçte daha da yo¤un olarak büyüyecektir. Devletin bu problemleri çözmek gibi bir amaç koymad›¤›, buna gücü yetmeyece¤i aç›kça yetkililer taraf›ndan belirtilmektedir. Bu yönde at›lacak ad›mlar›n fiubat krizinde görüldü¤ü gibi etkili bir spekülatif sald›r› ile karfl›lanaca¤›, bunun da mevcut krizi derinlefltirece¤i aç›kt›r. Küreselleflme karfl›t› hareketin geliflimi karfl›s›nda emperyalist devletlerin, kurumlar›n sivil toplum örgütleriyle iflbirli¤ine a¤›rl›k vermeye bafllad›klar›n› belirtmifltik. Türkiye’de de devlet, özellikle sendikalarla iflbirli¤i yapmak için önemli faaliyetler gelifltirdi. Daha önceki yaz›lar›m›zda da bu özelli¤e vurgu yapm›fl ve bu çal›flmalar›n ürünü olan ESK’n›n devletçi, iflbirlikçi bir yap› oldu¤unu belirtmifltik. Süreç ESK ve benzeri kurumlar›n›n yo¤unlaflan yeni sömürü çark›n›n ifllemesinde önemli roller ald›klar›n› göstermektedir. Bu nitelikteki kurumlar›n önümüzdeki süreçte de rollerini oynamaya devam edecekleri aç›kt›r. TÜRK-‹fi veya D‹SK veya benzerleri günümüzde yoksullaflan, iflsiz kalan iflçi s›n›f›n› düzene yedeklemenin, ba¤›ml› kalman›n politikalar›n› uygulamaktalar. Bu da komünist ve devrimcilerin sendikal mücadeledeki konumlar›n›n gerili¤ini ve bu gerili¤in iflbirlikçi sar› sendikac›l›¤›n önünü açt›¤›n› bilmeliyiz. Devlet tam anlam›yla, bu iflbirli¤ini devrimci-demokrat sendikal çizgiye karfl› gerçeklefltirmektedir. Bunun için her türlü yöntemi ve arac› kullanmaktad›r. Bu gerçeklik karfl›s›nda devrimci-demokrat
sendikal cepheye önem vermek ve bu cepheye güç vermek önem kazanmaktad›r. ESK karfl›t› bir hareketlili¤in oluflturulmas› ve iflçi s›n›f›n›n kendi inisiyatifini a盤a ç›kartacak bir yönelimin gelifltirilmesi gerekmektedir. Dünya ekonomisinin içinde bulundu¤u bu kriz durumunun ve özellikle de son süreçte yo¤unlaflan resesyonun tüm dünya halklar›n› yoksullu¤a, açl›¤a itece¤i aç›kt›r. Yoksulluk ve açl›k dünyadaki eflitsizli¤in ve karmaflan›n artmas› demektir. 1990’l› y›llardan itibaren bu eflitsizli¤in ve karmaflan›n h›zla yükseldi¤i bilinmektedir. Bu yeni bir sürecin aç›lm›fl olmas› demektir. S›n›f mücadelesinin sonland›¤›n›, tarihin özellikle bu anlamda son buldu¤unu, geçerli tek ekonomik sistemin kapitalizm oldu¤unu iddia eden burjuva ideologlar bu yeni süreçte tam bir açmaz içine girmifl durumdalar. Bundan sonra da yeni teorilerin(!) gelifltirilece¤i, ancak gerçeklerin her seferinde bu teorileri yerle bir edece¤i bilinmelidir. Emperyalizm güçlü sald›r›lar gerçeklefltirebilir ancak hiçbir zaman kesin zafere ulaflamaz ve yenilir. ‹flte bu yeni süreç yenilgi sürecidir. Dünyada ve Türkiye’de devrim koflullar› geliflmifltir. yoksulluk derinleflmifltir. Egemenlerin gerçeklikleri, kim için yönettikleri en pervas›z gelimelerle ortaya ç›kmak tad›r. Bu koflullar içinde Proletarya Partisi’nin, ideolojikpolitik niteli¤ini güçlendirmesi gerekti¤i aç›kt›r. Ayn› zamanda ideolojik-politik seviyenin yükseltilmesine paralel örgütsel inflas›n› gelifltirmek zorundad›r.
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
11
12
Parti ve Örgütlenme Üzerine
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
G‹R‹fi Komünistler dünyay› yorumlamak için de¤il de¤ifltirmek için mücadele yürütüyor. Örgütlenme de dünyay› de¤ifltirmenin bir arac› oldu¤una göre öncelikle pratik ad›m anlam›nda, dünyay› de¤ifltirecek, o görevi yürütecek ve buna önderlik edecek örgütlenmeden bafllamak gerekir.
Bugün gelinen süreçte bir kez daha parti, partinin örgütlenme ilkeleri, parti için yaflam, kadrolar ve önderlik üzerinde bir bütün olarak durmak gerekiyor. Geçmiflte de konu üzerinde belki birçok kez duruldu, yaz›l›p çizildi. Ancak, bugün yeniden, konu üzerinde bir kez daha durma ihtiyac› duyuyorsak, bu konun önemini daha da hissettirmesinden ve baz› olumsuzluklar›n halen yaflan›yor olmas›ndan ileri geliyor. Parti büyük ço¤unluk yeni üye ve kadrolardan olufluyor. Eskiden kalma ve tecrübeli kadro say›s› parmak say›s› kadar azd›r. Do¤ru bir politika izlenerek bu durum tersine çevrilmez ya da bu gerçekli¤e uygun do¤ru bir politika izlenmezse, do¤al olarak bu, Parti’de tecrübe eksikli¤inin uzun süre devam etmesini, Parti’nin geçmiflten beri mevcut olan do¤ru kökleflmifl geleneklerinin ve ilkelerinin terkedilmesini ya da bunlar›n suland›r›larak dejenere edilme-
sini gündeme getirecektir. Ayr›ca a¤›r, oturakl› ve mant›kl› hareket etme yerine günü birlik hareket tarz› ve tecrübeye dayanmayan belli de¤ifliklikler uygulan›yor. Do¤al olarak, bu Parti’nin istikrarl› bir çizgide ilerlemesini engelliyor, iki de bir karar de¤ifltirmeyi ve yalpalamay› beraberinde getiriyor. Eski kadrolarla, yeni üye ve kadrolar aras›nda bir kopukluk yaflan›yor. Parti’de oturmufl ve sa¤l›kl› bir örgütsel ve siyasal ba¤›n eksikli¤i, tecrübe al›fl veriflini engelliyor, Parti tarihine ve geleneklerine iliflkin boflluklar do¤mas›na neden oluyor. Parti’nin bu gerçekli¤i flüphesiz ciddi anlamda kayg› yarat›yor. Duyulan kayg›n›n ortadan kald›r›lmas› için öncelikle bu olumsuz gerçekli¤in bir an önce ortadan kald›r›lmas›, parti içi yaflam›n düzeltilmesi, kadro e¤itimine önem verilmesi ve önderlik sorununun çözülmesi gerekiyor.
fiu halde, di¤er tüm örgütlenmeler gibi parti de, bir amaç de¤il, proletaryan›n elinde, devrim yap›p kesintisiz bir flekilde sosyalizmi kurmak ve oradan da komünizme varmak için zorunlu ve temel bir araçt›r. Bu eksikli¤in ve aradaki kopuklu¤un oluflmas›nda eski ve tecrübeli kadrolar›n hatas› oldu¤u kadar, bunda yeni kadro ve üyelerin de hatas› vard›r. Ancak burada sorun kimin daha çok hatal› oldu¤u de¤ildir. Sorun, varolan olumsuzluklardan ve yarat›lan boflluklardan Parti’nin zarar gördü¤ünün bilince ç›kar›l›p ç›kar›lmad›¤›d›r. ‹flte bugün Parti’nin önemli görevlerinden birisi budur. Yani dikkat çekmeye çal›flt›¤›m›z bu olumsuzlu¤un, bu olumsuzlu¤un yaratt›¤› kayg›lar›n ve güvensizliklerin ortadan kald›r›lmas›d›r. Art›k bu konuda ciddi anlamda ad›mlar atmak ve köklü çözümleri pratikte uygulamak zorunludur. Kaybedecek zaman›m›z yoktur. Her geçen gün aleyhimize ifllemektedir. Parti’nin her üyesi, kadrosu ve hatta sempatizan kitlesi bu sorumlulu¤u tüm hücrelerine kadar hissetmeli ve bu sorumlulu¤un gereklerini pratikte yerine getirmelidir. Türkiye ve Türkiye Kürdistan› devrimci mücadelesi, Türk, Kürt ve çeflitli milliyetlerden Türkiye halklar› ve Parti bizden bunu bekliyor. Birinci Bölüm Parti Nedir? “Bugüne kadar bütün dev-
rimci partiler, gurura kap›l d›klar›, güçlerinin nerede yatt›¤›n› göremedikleri ve zaafla r›n› ortaya koymaktan kork tuklar› için mahvoldular. Ama biz y›k›lmayaca¤›z, çünkü biz zaaflar›m›z› ortaya koymaktan korkmuyoruz ve onlar› altetmesini ö¤renece¤iz”(1) Çok bilinen bir deyimle, her örgütlenme bir ihtiyaçtan do¤ar ve o ihtiyac› karfl›lamak amac›yla oluflturulur. Parti de bir ihtiyac›n ürünü olarak do¤mufltur ve o ihtiyaç var oldu¤u sürece yaflamaya devam edecektir. Parti örgütlenmesinin ve biçimlenmesinin temel mant›¤› buna dayan›r. Komünistler dünyay› yorumlamak için de¤il de¤ifltirmek için mücadele yürütüyor. Örgütlenme de dünyay› de¤ifltirmenin bir arac› oldu¤una göre öncelikle pratik ad›m anlam›nda, dünyay› de¤ifltirecek, o görevi yürütecek ve buna önderlik edecek örgütlenmeden bafllamak gerekir. Örgüt bilinci, her zaman canl› tutulmas› ve kavrat›lmas› için sürekli çaba sarfedilmesi gereken bir sorundur. Örgütsüz bir fley yap›lamayaca¤›n› anlamak ve kavramak zorunludur. “Örgütsüz bir halk silahs›z bir orduya benzer.” E¤er örgütün yoksa hiçbir fleyin yok demektir. Bu anlamda örgütsüz halk köle olmaya mahkumdur. Demek ki örgütlü olmak ve örgütlü bir gücün önderli¤i alt›nda mücadele yürütmek hayati bir öneme sahiptir. Onun için sürekli flekilde kitlelere örgüt bilincini tafl›mak, s›n›f örgütü olan Proletarya Partisi saflar›nda örgütlenmelerini sal›k vermek gerekir. “Örgüt, çal›flma ve düflün-
ceyi ilerleten güçlü bir araçt›r; insanda do¤uflta olmayan, fakat zorlu bir çal›flmayla kazan›lan fley bilgidir. Bilginin belli bir s›n›r› yoktur, her ifl ve her zaman için ayn› de¤ildir. Kusursuz örgütlenme, genifl bir teorik, siyasi, bilimsel bilginin, gerçekleri tam olarak birlefltirme yetene¤inin, ulafl›lacak nesnelerin aç›k bir anlay›fl›na ve güçlüklerden korkmayan fakat onlar› uzaktan gören ilerici ve devrimci bir ruha sahip olman›n temelinde yükselen bir sanatt›r. Kusursuz örgütlenme güçlü bir iste¤in, yorulmak bilmez bir çal›flman›n üzerine oturur, zaman kazanmay›,. en son tekni¤i kullanmay› ve di¤er bilgiyi gözönüne al›r.” (2) Bunun yan›nda, partide örgütlenmek ve örgütlü bir güç olarak mücadele yürütmek yerine, örgütsüzlük fikrini kitlelere ya da parti saflar›na yaymak, partiye ve devrime de¤il burjuvaziye hizmet etmektir. Liberal burjuvazinin iflçi s›n›f› içindeki ajanl›¤›n› direkt veya dolayl› üstlenmek ve ç›karlar›n› temsil etmek demektir. Proletaryan›n tarih sahnesine ç›k›p kendisi için bir s›n›f haline gelmeye bafllamas›yla birlikte, kendilerini kurtulufla götürecek olan s›n›f örgütünü de yaratm›fl ve art›k burjuvaziye karfl› örgütlü bir güç olarak mücadele sahnesinde yerini alm›flt›r. Art›k proletarya baflkas› için bir s›n›f de¤il, kendisi d›fl›nda, ezilen, sömürülen s›n›f ve tabakalar›n da kurtuluflunu sa¤layacak öncü bir s›n›ft›r. Proletarya bu öncülü¤ünü ve mücadelesini kendi s›n›f örgütü olan Proletarya Partisi arac›l›¤›yla yürütür.
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
13
14
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
fiu halde, di¤er tüm örgütlenmeler gibi parti de, bir amaç de¤il, proletaryan›n›n elinde, devrim yap›p kesintisiz bir flekilde sosyalizmi kurmak ve oradan da komünizme varmak için zorunlu ve temel bir araçt›r. “... Parti, s›n›f için vard›r. E¤er s›n›fa ba¤l›ysa, onunla iliflkisi varsa, partisiz kitleler aras›nda otoriteye sahipse ve onlar›n sayg›s›n› kazanm›flsa, bizzat bürokratik eksiklikleri olsa bile varl›¤›n› sürdürebilir ve geliflebilir. Bütün bunlar yoksa, partiyi örgütsel bak›mdan istedi¤iniz gibi infla edin bürokratik ya da demokratikparti mutlaka y›k›l›p gidecektir. Parti s›n›f›n bir parças›d›r, o s›n›f için vard›r, kendisi için de¤il.” (3) Parti, iflçi s›n›f›n›n öncü ve örgütlü müfrezesidir. Lenin’in deyimiyle “Parti proletaryan›n s›n›f örgütünün en yüksek biçimidir.” (4) Parti, irade ve eylem bir li¤ini temsil eden kolektif bir yönetimdir. Buna göre parti, proletaryan›n en ileri, en bilinçli ve en cesur unsurlar›n›n, bir prog ram ve tüzük çerçevesinde hareket etmelerini sa¤layan bir örgüt biçimidir. Ancak tek örgüt biçimi de¤ildir. O bir çekirdektir, tek bafl›na yeterli olmaz. Kitle deste¤ini kazanmak ve onlar› örgütleyerek mücadeleye seferber etmek için, baflka biçim ve seviyelerde örgütlere zorunlu ihtiyaç duyar. Bu anlamda proletarya, parti d›fl›nda farkl› amaçlar› gerçeklefltirmek ve farkl› görevleri yerine getirmek için baflka örgütlere de sahiptir.
Bunlar, partiyle direkt veya dolayl› ba¤ içerisinde kendi koflullar›nda mücadelesini sürdürür. Dolayl› ba¤ içinde olan örgütler genellikle demokratik kurulufllard›r. Düzenin yasalar›na göre kurulmufl yasal ve yar›-yasal konumda hareket ederler. Sendikalar, dernekler, kooperatifler, çeflitli meslek kurulufllar›, kad›n, gençlik, sanat ve kültür dernekleri vb. hepsi bu s›n›fland›rma içinde yer al›r. Bir de partiye direkt ba¤l›, t›pk› parti gibi illegal örgütlenen (baz› ülkelerde belli dönemlerde yasal da olabilir) gençlik ve silahl› mücadele
Parti, iflçi s›n›f›n›n öncü ve örgütlü müfrezesidir. Lenin’in deyimiyle “Parti proletaryan›n s›n›f örgütünün en yüksek biçimidir.” yürütecek yasad›fl› örgütler vard›r. fiu halde, parti; ayn› anla y›fl, ideoloji ve hedefler teme linde örgütlenen ve hareket eden hücre ve örgütlerin or ganik bileflimidir. “Ama parti, yaln›zca örgütlerinin toplam› de¤ildir. Ayn› zamanda parti, bu örgütlerin biricik sistemi, alt ve üst yönetim organlar›yla, az›nl›¤›n ço¤unlu¤a uymas›yla, bütün parti üyeleri için zorunlu olan pratik kararlar›yla, bu örgütlerin bir bütün olarak olumlu birli¤idir. Bu koflullar gerçekleflmeden, parti iflçi s›n›f›n›n örgütlü savafl›m›n›n sistemli ve örgütlü yönetimini sa¤lamaya yetenekli, tek ve örgütlü bir bütün olamaz.” (5) Bu örgütlerin hepsi, dolayl›
ve direkt de olsa kendi koflullar›nda mücadeleyi tek bir do¤rultuda vermek, proletaryan›n s›n›f mevzilerini geniflletmek, sa¤lamlaflt›rmak, proletaryay› ve halk› örgütleyerek ülke koflullar›na denk düflen sosyalist veya demokratik halk devrimini gerçeklefltirmekle yükümlüdür. Proletarya Partisini kurma fikrini ilk kez Marks ve Engels ileri sürmüfllerdir. Lenin, Marks ve Engels’in 1847’de kurduklar› Komünist Ligas›n› “küçük ama, saf proleter” bir parti olarak tarif etmiflti. Yine Marks ve Engels Komünist Parti Manifestosu’nda ilk kez bilimsel incelemeyle Proletarya Partisi’nin tarihi rolünü belirledi, ilkelerini ve hedeflerini ortaya koydu. Rusya’da Proletarya Partisi ise az say›daki Marksist çevre ve grubun bir araya gelmesiyle kurulmufltur. “1898 y›l›nda, birkaç ‘Savafl›m Birli¤i’ -Petersburg,Moskova,Kiev, ‹katerinoslav savafl›m birlikleri ile Bund, tek bir sosyal-demokrat partisinde birleflmek üzere ilk at›l›m› yapt›lar ve bu amaçla, 1898 Mart’›nda, Minsk kentinde Rus Sosyal Demokrat ‹flçi Partisi’nin birinci kongresini yapt›lar.”(6) Bu kongreye yaln›zca 9 kifli kat›ld›. Lenin o s›rada Sibirya’da sürgünde oldu¤u için bu kongreye kat›lamad›. Parti Birinci Kongresini yapm›fl olmas›na ra¤men gerçekte bir Marksist partinin kurulmufl oldu¤u kabul edilmez. “Ama gene de, birinci kongrenin toplanm›fl olmas›na karfl›n, Rusya’da Marksist Sosyal Demokrat ‹flçi Partisi gerçekte henüz kurulmufl sa-
y›lmazd›. Kongre, ayr› ayr› Marksist dernek ve örgütleri birlefltirmeyi ve bunlar› örgüt ba¤lar›yla birbirine ba¤lamay› henüz baflarm›fl de¤ildi; yerel örgütlerin çal›flmalar›na temel olacak tek bir hareket çizgisi henüz saptanmam›flt›. Henüz parti program›, parti tüzü¤ü yoktu ve ortada merkezi bir yönetim yoktu.” (7) Rusya Sosyal Demokrat Partisi’nin gerçek kuruluflu ve Bolflevik bir parti haline getirilmesi görevi Lenin ve yoldafllar›n› düfltü. Onun için Lenin, uzun y›llar ideolojik, örgütsel ve siyasi mücadele sonunda; Önceleri partimiz, resmen “Ö örgütlenmifl bir tüm de¤il, özel gruplar›n ancak bir toplam›yla; bu nedenle bu gruplar aras›nda ideolojik bir etkiden baflka bir iliflkinin varl›¤› da olanaks›zd›. fiimdi biz örgütlü bir parti olduk, bu bir otoritenin kurulmas›, düflünce gücünün otorite gücüne çevrilmesi, alt parti örgütlerinin üst parti örgütlerine ba¤›ml› duruma getirilmesi demektir.” (8) diyecektir. Marks ve Engels’ten sonra proletarya partisinin ilkeleri Lenin taraf›ndan gelifltirildi ve köfle tafllar› ortaya kondu. Böylece partinin örgütlenme ilkeleri bilimsel bir süzgeçten geçirilerek sentezlendi. Lenin, Proletarya Partisi’nin ideolojik temelleri hakk›nda, Marks ve Engels’in ortaya koydu¤u görüflleri gelifltirdi. Lenin’in “Ne Yapmal›?” adl› eserinde ortaya koydu¤u görüfller, bugün de hala geçerlili¤ini koruyor, partiyi infla etme yollar›n› gösteriyor, onun program ve taktiklerini aç›kl›yor.
Lenin bu eserinde, ekonomizmi teflhir etti, kendili¤indencili¤in oportünist niteli¤ini gösterdi. Marks ve Engels’in iflçi s›n›f› partisi kavram›n› gelifltirdi, partinin ideolojik ilkelerini formüle etti. Yine Lenin, “Bir Yoldafla Örgütsel Görevlerimiz Üzerine Mektup”ta, “Nereden Bafllamal›?” ve “Ne Yapmal›?” adl› eserlerinde ileri sürdü¤ü Proletarya Partisi’nin kurulufl ilkelerini daha ayr›nt›l› olarak aç›klad›. Merkez Komitesi ve Merkez Organ’›n bir partinin yönetimi ve merkezi koordinesi için gerekli ve flart oldu¤unu gösterdi. Lenin, “Bir Ad›m ‹leri ‹ki Ad›m Geri” adl› yap›t›nda ise, Menflevikleri elefltirmifl ve Proletarya Partisi’nin örgütlenme ilkelerini iyice aç›kl›¤a kavuflturmufltur. Lenin ve yoldafllar›, ileride Menfleviklerle ayn› parti içinde birlikte kalmalar›n›n olanaks›z oldu¤unu görüyor ve bunun için Bolfleviklerin Rusya’da yeni bir öncü partiye; “... proleterleri iktidar u¤runa savafl›ma yöneltecek kadar cesur, devrimci bir durumun çaprafl›k koflullar› içinde yolunu flafl›rmayacak kadar deneyim sahibi ve hedefe giden yolda hiçbir kayaya çarpmadan yol alabilecek, esnek, savafl›mc› bir partiye....”(9) “oportünistlere karfl› uzlaflmaz ve amans›z, burjuvaziye karfl› devrimci, kendi içinde sa¤lam bir biçimde kenetlenmifl tek bir partiye, sosyal devrimi ve proletarya diktatörlü¤ünü hedef alan, yeni ve gerçek bir Marksist partiye...” (10) ihtiyaçlar› oldu¤unu düflünüyor ve bunun haz›rl›klar›n› yap›yordu. Çünkü eninde
sonunda sorunun o noktaya varaca¤›n› biliyordu. “Bolflevikler, böyle bir parti kurma haz›rl›¤› içindeydiler. ‘Ekonomistler’e , Menfleviklere, Troçkistler, Otzovistlere ve ampirio-kritiklere var›ncaya dek, her türden idealistlere karfl› yürütülen savafl›mlar›n tüm tarihi iflte özellikle böyle bir partinin haz›rlanmas› tarihiydi. Bolflevikler, gerçek devrimci ve Marksist bir partiye sahip olma amac› tafl›yanlar›n hepsi için örnek olabilecek yeni bir partiyi, Bolflevik Partisi’ni yaratmak istiyorlard›. Bolflevikler, ta eski Iskra gazetesi günlerinden bu yana böyle bir parti haz›rl›yorlard›. Bu haz›rl›k çal›flmalar›nda Lenin’in “Ne Yapmal›?”, “‹ki Taktik” vb. gibi yap›tlar› belirleyici bir rol oynad›. Lenin böyle bir partiyi, ideolojik bak›mdan “Ne Yapmal›?” adl› yap›t›nda, örgütsel bak›mdan “Bir Ad›m ‹leri, ‹ki Ad›m Geri” adl› yap›t›nda haz›rlad›; politik bak›mdan “D Demokra tik Devrimde Sosyal-demok rasinin ‹ki Takti¤i” adl› yap›t›nda ve böyle bir partinin te orik bak›mdan silahlanmas›n› Materyalizm ve Ampi da “M rio-kritisizm” adl› yap›t›nda sa¤lad›.” (11) Stalin’in dedi¤i gibi, “kesinlikle söylenebilir ki, tarihte hiçbir zaman, hiçbir politik grup, bir çat› alt›nda toplan›p parti olarak biçimlenmek için Bolflevik grubu derecesinde köklü bir haz›rl›k içinden geçmemifltir.”(12) Bu, tamamen Rusya’n›n kendine özgü koflullar›yla, devrimci fikirlerin ve hareketin geliflme ve olgunlaflma süreciyle aç›klanabilir. Rusya’ya özgü bu koflullar› di¤er tüm ül-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
15
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
16
kelerde aramak, idealizmden baflka birfley olmad›¤› gibi proletaryay› biricik mücadele ve iktidar silah› olan partiden mahrum b›rakmakt›r. Çin’de ise, Komünist Partisi, yine az say›da s›n›f bilincine varm›fl komünist kadronun, 1921 y›l›nda bir kongede bir araya gelmesiyle kurulmufltur. Rusya’da oldu¤u gibi Marksist çevre ve grubun bir araya gelmesiyle kurulmam›flt›r. Türkiye’de ise, TKP/ML, ‹brahim Kaypakkaya önderli¤inde az say›daki kadronun, T‹‹KP içinde yönetime karfl› deolojik, siyasi ve örgütsel id konularda bayrak açarak gelifltirdi¤i mücadele sonucunda, 24 Nisan 1972 y›l›nda kurulmufltur. Yine burada da Rusya’daki gibi bir geliflim seyri izlenmemifltir. Baflka birçok ülkenin mücadele tarihine de bakt›¤›m›zda, yine, farkl› ve bazen de birbirine benzer yoldan geçerek kendi koflullar›na uygun bir seyir izlediklerini ve kendi partilerini kurduklar›n› görürüz. Ayr›ca, tüm ülkelerde partiler ayn› biçimde kurulacak ve infla edilecek diye bir kural da yoktur. Tüm bu somut olgular ortadayken, flimdi kalk›p da, bu ülkelerde Komünist Partileri (partilerin isimleri farkl› olabilir) kurulmam›flt›r, bir partinin kurulmas› için, Rusya’da oldu¤u gibi, mutlaka farkl› çevre ve gruplar›n bir araya gelmesi flart›n› aramak, proletarya partilerinin ne oldu¤unu ve ülkelerin kendine has özelliklerinden do¤an farkl› flekilleniflleri anlamamakt›r. Dolay›s›yla, bu da proletaryay› ve halk›, iktidar mücadelesinde en önemli
örgüt silah›ndan mahrum b›rakmak ve partinin kuruluflunu bilinmeyen bir gelece¤e ertelemek demektir. Devrim yapmak için Marksist-Leninist-Maoist ideolojiyle donanm›fl devrimci öncü bir parti olmas› gerekir. Böyle bir parti ve onun önderli¤i olmadan, emperyalizme, feodalizme, faflizme ve her türden gericili¤e karfl› kal›c› bir zafer kazanmak, Demokratik Halk Devrimini gerçeklefltirmek için, halk›n de¤iflik kesimlerini ve s›n›f güçlerini tek bir cephede birlefltirerek ne Halk›n Birleflik Cephesi kurulabilir ne bar›fl ve demokrasi sa¤lanabilir ve ne de silahl› mücadele hedeflerine ulaflt›r›larak ba¤›ms›z ve demokratik bir cumhuriyet kurmak ve bunu sürdürmek mümkün olabilir. Parti, sadece devrim yapmak için gerekli de¤il, devrim yapt›ktan sonra da gereklidir. Proletarya diktatörlü¤ü flartlar›nda hala partiye ihtiyaç vard›r. Çünkü Demokratik Halk Diktatörlü¤ü veya Sosyalizm flartlar›nda s›n›f savafl›, de¤iflik biçimler alt›nda ve kendi koflullar› içinde devam eder. Bu savafl› baflar›ya ulaflt›rmak, proletaryan›n ve halk›n iktidar›na karfl› direnen güçlerin direncini k›rmak ve ayn› zamanda emperyalist burjuvazinin herhangi bir sald›r›s›na karfl› koymak ve vatan› savunmak için, partiye ihtiyaç vard›r. “Proletarya diktatörlü¤ü, eski toplum güçlerine ve geleneklerine karfl› inatç› -kanl› ve kans›z, fliddet kullanan ve bar›flç›, askeri ve ekonomik, e¤itsel ve idari-bir savaflt›r. Milyonlarca ve onmilyonlarca insandaki al›flkanl›k gücü, en korkunç güçtür. Savaflta çelik-
leflmifl bir demir parti olmadan, sözkonusu s›n›f içinde namuslu olan kim varsa güvenini kazanm›fl bir parti olmadan, kitlenin nabz›n› yoklamas›n› ve etkilemesini bilen bir parti olmadan, bu savafl› baflar›yla yürütmek olanaks›zd›r...”(13) NASIL B‹R PART‹? Bu soruya Lenin’in verdi¤i cevap k›sa ve öz, ama çok anlaml› ve güzel. “‹flçilerin örgütü ilkin sendikal bir örgüt olmal›d›r; ikincisi, olabildi¤ince genifl olmal›d›r; üçüncüsü, koflullar elverdi¤ince gizlilikten uzak, aç›k olmald›r(...), buna karfl›l›k, devrimciler örgütü, her fleyden önce ve esas olarak devrimci eylemi meslek edinmifl kiflilerden oluflmal›d›r... Bu örgüt, pek genifl tutulmamal› ve olabildi¤ince gizli olmal›d›r.”(14) Partinin göreviyle ilgili bundan önce yap›lan aç›klamalar d›fl›nda, buna, Lenin’in verdi¤i cevab› da eklersek, konu daha iyi ayd›nlanacakt›r. “Gelece¤in her partisinin birinci görevi, program›n›n ve takti¤inin do¤rulu¤una halk›n ço¤unlu¤unu inand›rmakt›r... “Partinin ikinci görevi, siyasi iktidar› ele geçirmek ve sömürücülerin direncini k›rmakt›r.” “Rusya’n›n yönetimini örgütleme konusundaki üçüncü göreve s›ra geliyor... sömürücülerin direnci aç›k bir savafl biçimini ald›¤› sürece, flimdiye kadar yönetim görevi, bafl gö rev, merkezi görev haline gelemedi.”(15) Kapitalist-emperyalist ülkelerde proletarya partilerinin örgütlenme, çal›flma tarz› ve mücadele biçimleri sömürge, yar›-sömürge ve yar›-feodal
ülkelerde örgütlenme, çal›flma tarz› ve mücadele biçimleriyle bir ve ayn› de¤ildir. Bu farkl›l›¤›, Mao Zedung yoldafl, Çin Komünist Partisi Alt›nc› Merkez Komitesi’nin Alt›nc› Genel Toplant›s›nda flöyle izah ediyor: “‹ktidar›n silahl› güçle ele geçirilmesi, meselenin savaflla çözülmesi, devrimin temel görevi ve en yüksek biçimidir. Bu Marksist-Leninist devrimi ilkesi evrensel olarak, Çin için ve bütün ülkeler için geçerlidir. “Ama bu ilke ayn› kal›rken, onun Proletarya Partisi taraf›ndan uygulanmas›, de¤iflen flartlara göre biçimler al›r. Kapitalist ülkeler, faflist de¤illerse ya da savafl halinde bulunmuyorlarsa, içerde burjuva demokrasisini (feodalizmi de¤il) uygularlar, d›fl iliflkilerde di¤er milletlerden bask› görmeyip kendileri onlar› ezerler. Bu özelliklerinden dolay› kapitalist ülkelerdeki proletarya partilerinin görevi, uzun legal mücadele dönemi boyunca iflçileri e¤itmek, kuvvet biriktirmek ve kapitalizmin nihai y›k›l›fl›n› sa¤lamak için haz›rlanmakt›r. Bu ülkelerde mesele, uzun bir legal mücadele, parlamentodan bir kürsü olarak yararlanma, ekonomik ve siyasi grevler, sendikalar› örgütleme ve iflçileri e¤itme meselesidir. Oralarda örgütlenme biçimi legaldir ve mücadele biçimi kans›zd›r (askeri de¤ildir). Savafl meselesinde kapitalist ülkelerdeki komünist partiler, kendi ülkeleri taraf›ndan yürütülen emperyalist savafllara karfl› ç›karlar. Böyle savafllar olursa, bu partilerin siyaseti, kendi ülkelerindeki gerici hükümetlerin yenilgisini sa¤lamak olmal›d›r.
Yapmak istedikleri tek savafl, haz›rl›klar›n› yapmakta olduklar› iç savaflt›r. Ama bu ayaklanma ve savafl, burjuvazi gerçekten aciz kal›ncaya kadar, proletaryan›n ço¤unlu¤u silaha sar›l›p ayaklanmaya ve savaflmaya kararl› olana kadar ve köylü kitleleri proletaryaya gönüllü olarak yard›m verene kadar bafllat›lmamal›d›r. Ve böyle bir ayaklanma ve savafl› bafllatman›n vakti geldi¤inde, ilk ad›m flehirleri ele geçirmek, ondan sonra k›rlara ilerlemektir, k›rlardan flehirlere de¤il. Bütün bunlar, kapitalist ülkelerdeki Komünist Partiler taraf›ndan yap›lmaktad›r ve Rusya’daki Ekim Devrimi’yle do¤rulan›p ispatlanm›flt›r.” “Fakat Çin farkl›d›r Çin’in özellikleri; ba¤›ms›z ve demokratik de¤il yar›-feodal ve yar›-sömürge oluflu içte demokrasiye sahip olmay›p feodal zulüm alt›nda bulunmas› ve d›fl iliflkilerinde milli ba¤›ms›zl›¤› olmay›p emperyalizm taraf›ndan ezilmesidir. Bundan dolay›, yararland›¤›m›z bir parlamentomuz ve iflçi grevlerini örgütlemeye legal hakk›m›z yoktur. Temelde Komünist Partisi’nin buradaki görevi, ayaklanma ve savafl› bafllatmadan önce uzun bir legal mücadele döneminden geçmek ve önce büyük flehirleri ele geçirip ard›ndan k›rlar› iflgal etmek de¤ildir, bunun tam tersidir.” “Bütün bunlar, Çin ile kapitalist ülkeler aras›ndaki fark› gösterir. Çin’de savafl, ana mücadele biçimi ve ordu, ana örgütlenme biçimidir. Kitle örgütleri ve kitle mücadelesi gibi di¤er biçimler de son derece önemlidir ve gerçekten vazgeçilmezdir. Ve hiçbir zaman ih-
mal edilmemelidir, fakat onlar›n amac› savafla hizmet etmektir...”(16) Komünist Partisi, Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’nda devrimin üç silah›ndan biridir ve belirleyici oland›r. Bununla birlikte di¤er iki silah daha vard›r. Bunlar da; Komünist Partisi önderli¤inde iflçi-köylü temel ittifak›na dayal› Halk›n Birleflik Cephesi ve Halk Ordusu’dur. Proletarya, Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’ndaki di¤er s›n›f ve tabakalara siyasi bak›mdan önderli¤ini partisi arac›l›¤›yla, birincisi; her tarihi geliflme sürecinde ve somut geliflen olaylarda sürece uygun temel siyasi sloganlar belirleyip öne sürerek ve bu sloganlar› hayata uygulamak için her aflamada ve olayda eylem sloganlar› ortaya koyarak, ikincisi; halk›n örgütlenmesi, görüfl ve program›n›n hayata geçirilmesi için gerekli, dolayl› ve direkt kendisine ba¤l› alt ve yan örgütlülüklerini oluflturarak, üçüncüsü; amaçlar› ve hedefleri u¤runa tüm gücünü, coflku, kararl›l›k ve devrime ba¤l›l›k temelinde harekete geçirerek, dördüncüsü; di¤er s›n›f ve tabakalara karfl› do¤ru, onlar› kazan›c› ve proletaryaya yak›nlaflt›r›c› bir politika izleyerek, sa¤lam ve sa¤l›kl› iliflkiler kurarak ve bu iliflkileri ittifak yapacak flekilde gelifltirerek, beflincisi; her flart ve koflulda ideolojik safl›¤›n› ve birli¤ini, çelikten disiplinini korumaya azami dikkat göstererek, alt›nc›s›; kendi üye ve kadrolar›n› sürekli e¤iterek ve gelifltirip niteliklerini art›rarak, yerine getirebilir. S›n›f›n öncü ve örgütlü gücü olana parti, tan›m ve ihtiyaç
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
17
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
18
yönünden de¤iflmez. Ancak Mao’nun da izah etti¤i gibi, ülke koflullar›ndaki farkl›l›klardan dolay› örgütlenme, çal›flma tarz› ve bileflimi, d›fl›ndaki s›n›f ve tabakalarla olan iliflkileri yönünden, baz› farkl›l›klar gösterebilir. Tabi ki bu farkl›l›klar onun s›n›f niteli¤ini ve devrimdeki öncülü¤ünü kesinlikle de¤ifltirmez. Aksine ona daha fazla görev ve ifllev yükler, sorumluluklar›n› art›r›r. Ancak bu farkl›l›klara ra¤men Leninist Parti anlay›fl›na göre, komünist partilerinin genel örgütlenme ve parti içi yaflam ilkeleri ayn›d›r. Parti içi demokrasi, parti yaflam›nda temel ayaklardan birisini oluflturur. ‹radeyi oluflturan egemen görüfle karfl› az›nl›kta kalan görüflün varl›¤›n› korumas›n› sa¤lamak ve az›nl›kta kalanlar›n hak ve görevlerini belirlemek komünist partileri aç›s›ndan önemlidir. Leninist Parti anlay›fl› ve ilkeleri konusunda küçük-burjuva devrimcileri, hemfikir gibi gözüküyor olsalar da, asl›nda önemli görüfl ve uygulama farkl›l›klar› vard›r. Komünistler d›fl›nda di¤er tüm kesimlerin Leninist Parti anlay›fl› ve ilkelerini savunmalar› yüzeyseldir, sadece lafta kalmaktad›r. Maoistler monolitik parti anlay›fl›na karfl›d›rlar. Onlar, parti içinde iki çizgi mücadelesinin varl›¤›n› kabul ediyor ve farkl› fikirlerin parti disiplini ve parti içi demokrasi s›n›rlar› içinde mücadelesini savunuyorlar. Parti içi iki çizgi mücadelesi anlay›fl›ndaki farkl›l›k basit bir görüfl ayr›l›¤› de¤ildir. Maoist parti anlay›flna göre, parti
içi iki çizgi mücadelesi, partiyi ideolojik planda gerek d›fltan gelecek sald›r› ve tehlikelere ve gerekse de sapmalara karfl› koruma ve Marksist-LeninistMaoist ideolojiyle donatma hareketidir. Parti ilkeleri, iki çizgi mücadelesi ve parti içi demokrasi anlay›fllar›ndaki farkl›l›k, sorunlar› ele al›fl ve çözümünde izlenmesi gereken yöntem konusundaki ilke fark›l›l›¤›n› da ortaya koyuyor. Bu ayn› zamanda, devrimden sonra esas tehlikenin nereden gelece¤ini, s›n›flar›n varl›¤› ve s›n›f çat›flmas›n›n nas›l bir biçim alarak sürece¤i-
Partide farkl› fikirlerin varl›¤›ndan ve mücadelesinden korkmamak gerekir. Bundan partiye bir zarar gelmez. Bilakis parti bunu iyi yönlendirir ve kullanabilirse yarar›n› görür. ni göstermesi ve bunun kavranmas› bak›m›ndan da önemlidir. Devrimden sonra her önemli iktidar mücadelesi öncelikle komünist partisi içinde cereyan edecektir. Bu gerçe¤i iyi gören ve kavrayan Mao, “Burjuvaziyi baflka yerde aramay›n, onlar partinin içindedir” anlay›fl›n› ortaya atarak do¤ru hedef belirlemekte ve mücadelenini öncelikle nerede ve nas›l verilece¤inin yolunu göstermekte ve sorunun esas özüne dikkat çekmektedir. Zaten biz istesek de istemesek de farkl› fikirler partide vard›r. Bu, toplumda varolan çeliflkinin, farkl› yaklafl›mlar›n
ve mevcut farkl›l›klar›n bir yans›mas›d›r. Partide farkl› fikirlerin varl›¤›n› ve mücadelesini kabul etmemek, parti içi demokrasi anlay›fl›n› dumura u¤rat›r, parti içinde canl› siyasi yaflam› donuklaflt›r›r, fikir çat›flmas› yerine körü körüne itaati gündeme getirir. Parti içinde körü körüne itaati ve kararlara uymay› isteyenler, parti içinde iki çizgi mücadelesi yerine monolitik parti anlay›fl›n› savunanlard›r. Monolitik parti anlay›fl› partide az›nl›kta kalan görüfle yaflama hakk› tan›maz, az›nl›¤›n haklar›n›n da oldu¤unu unutup sürekli görevlerini ön plana ç›kart›r. Oysa ki hak ve görev birbirinden ayr›lmaz, parti içi demokrasiyi savunan ve uygulayan partilerde temel parti içi yaflam ilkelerinden birisidir. Hak ve görev, z›tlar›n birli¤inin parti içindeki güzel bir uyumunu oluflturur. Biri olmadan di¤eri, di¤eri olmadan öbürü sa¤l›kl› bir biçimde varl›¤›n› sürdüremez. T›pk› demokratik-merkeziyetçilik gibi. Partide farkl› fikirlerin varl›¤›ndan ve mücadelesinden korkmamak gerekir. Bundan partiye bir zarar gelmez. Bilakis parti bunu iyi yönlendirir ve kullanabilirse yarar›n› görür. Yeni ve do¤ru fikirler farkl› fikirlerin varl›¤› ve çat›flt›¤› ortamlarda boyverir. Ancak bunu yaparken temel ilke fludur; partinin çelikten disiplinini uygulamak irade ve eylem birli¤ini zedeleme mek. “Art›k az›nl›k, tart›flmalar ve uyuflmazl›klar örgütsel da¤›n›kl›¤a yolaçmad›¤›, infla çal›flmas›na engel olmad›klar›, güçlerimizi bölmedikleri ya da
19
otokrasi ve kapitalistlere karfl› birlikte düzenlenmifl mücadeleyi engellemedikleri sürece, görüflünü öne sürmek ve bir ideolojik mücadele yürütmek için Parti Tüzü¤ü ile güvence alt›na al›nan, kay›ts›z flarts›z haklara sahiptir.”(17) Maoistler, parti içi iki çizgi mücadelesini durup dururken savunmufl de¤ildir. Onlar varolan bir gerçekli¤i yok sayarak, üstünü örterek, gizliden varl›¤›n› korumas›n› sa¤lamak yerine, onu aç›k edip, ona karfl› do¤ru olan›, yani fikir mücadelesini, partinin ilkeleri ve anlay›fl› içerisinde gündeme getirmifllerdir. Biliyoruz ki, fikirler yok say›lmakla, üzeri örtülmekle, bast›rma ve zor yöntemiyle ortadan kald›r›lamaz. Çünkü o daha tehlikelidir. T›pk› geri tepen silah gibi sahibini vurur. Yeni fikirler birer kurflun gibidirler. Üstü örtüldükçe, yok say›ld›kça, demokrasi anlay›fl› içerisinde hak ve görevler unutulmadan, parti disiplini çi¤nenmeden tart›fl›lmad›¤› sürece, ne ortadan kalkar ve ne de partiye bir yarar sa¤lar. Her zaman gizli kalan, saklanan, üzeri örtülen fleylere karfl› bir merak uyan›r, bir e¤ilim oluflur. Bu tür zararl› e¤ilimleri ve fikirleri ortadan kald›rman›n yolu, parti içi iki çizgi mücadelesini kabul etmek ve uygulamakt›r. Parti içinde farkl› fikirler gökten zembille inmez. Onlar, biraz önce de söylendi¤i gibi, toplumdaki farkl›l›klar›n üye
ve kadrolar vas›tas›yla, parti içindeki yans›mas›d›r. Komünistlerin görevi bu gerçekli¤i kabul etmek ve ifli kendili¤indencili¤e b›rakmadan sorunun üzerine ilkeli, planl› ve programl› bir biçimde gitmektir. Farkl› fikirlerin partiye zarar vermesini önlemek ve onu partiye yararl› olacak tarzda de¤erlendirmektir. Partiyi, antiMarksist-Leninist-Maoist görüfllere karfl›, onlar› yok sayarak ve zorla bast›rarak korumak de¤il, ona karfl› savaflarak, bu savafl içerisinde ba¤›fl›kl›k sistemini gelifltirerek, o görüflleri do¤ru görüfllerle mahkum ederek korumak en do¤ru ve yararl› olan›d›r. Karfl› bir görüflle yok edilmeyen bir görüfl o anda yok olmufl gibi gözükse de, asl›nda o yok olmam›flt›r, belki o an için geri çekilmifltir. Mutlaka baflka bir ortamda ve zamanda yine ortaya ç›kacakt›r. Onun için, fikri fikirle yok etme ilkesini benimsemeli ve Leninist Parti anlay›fl›n›n daha aç›k ve net olarak gelifltirilmifl flekli olan, Maoist Parti anlay›fl›n› savunmal› ve parti içi iki çizgi mücadelesini kabul etmeliyiz. Mao bu konuda flunlar› söylüyor. “‹deolojik mücadele öteki mücadele biçimlerine benzemez. Bu mücadelede kullan›lacak biricik yöntem, kaba bask› yöntemi de¤il, sab›rl› ikna yöntemidir.”(18) “Yanl›fl görüfllerin dile getirilmesini yasaklayabilirsiniz,
ama bu görüfller varl›klar›n› sürdürecektir. Öte yandan, e¤er do¤ru görüfller limonlukta yetifltirilirse, hayat›n f›rt›nas›yla karfl› karfl›ya kalmazlarsa ve hastal›¤a karfl› ba¤›fl›kl›k kazanmazlarsa hatal› görüfllere karfl› zafer kazanamazlar. Bu nedenle do¤ru görüflleri yaln›zca tart›flma, elefltiri ve ikna yöntemiyle gelifltirebilir, hatal› görüfllerin üstesinden gelebilir ve sorunlar› gerçekten çözebiliriz.” (19) Bak›n Lenin parti içi iki çizgi mücadelesi konusunda ne diyor? “... anarfliye ve bölünmeye yolaçmad›¤›, bütün yoldafllar›n ve parti üyelerinin ortak r›zas›yla onaylanan s›n›rlar içinde tutuldu¤u sürece parti içinde görüfl farkl›l›klar›n›n çarp›flmas› hem kaç›n›lmaz bir fleydir hem de gereklidir.” (20) Parti içi iki çizgi mücadelesine, Stalin, farkl› bir boyut kazand›r›yor ve SBKP(B) tarihinin somut gerçekli¤ini gözler önüne seriyor. “Partimizin tarihi, parti içindeki karfl›tl›klar›n mücadelesinin tarihidir, bu karfl›tl›klar› aflman›n ve bu karfl›tl›klar›n afl›lmas› temelinde partimizin güçlenmesinin tarihidir...” (21) “... SBKP(B) Parti içi karfl›tl›klar›n afl›lmas›yla geliflip güçlenmeflitir. “... Parti içi görüfl ayr›l›klar›n›n mücadele yoluyla afl›lmas›, partimizin bir geliflme
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
Art›k elimizde Marksist-Leninist-Maoist parti silah› vard›r. O silah bugün Maoistler’in elinde, emperyalizme, faflizme, feodalizme ve her türden gericili¤e karfl› mücadelede yol gösterici bir meflale olmaktad›r. O silah bugün, dünyan›n birçok ülkesinde Maoistler taraf›ndan gün ›fl›¤›na ç›kart›l›yor. O silah bugün, baz› ülkelerde proletaryan›n öncü ve örgütlü gücü olarak devrime önderlik ediyor.
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
20
yasas›d›r” (22) Sovyetler Birli¤i’nde, sosyalizmden kapitalizme geriye dönüflün yaflanmas› ve emperyalizme teslim olmas›yla birlikte, gerek emeperyalist burjuvazi ve yerli iflbirlikçileri ve gerekse de devrimden umudunu kesmifl dönekler, burjuva kalemflörleri ve ço¤u ayd›nlar, art›k, proletarya partilerinin ilkelerinin geçerlili¤ini yitirdi¤ini, proletarya diktatörlü¤ünün iflas etti¤ini, bunlar için u¤raflman›n beyhude oldu¤unu vaaz edip; emperyalist burjuvaziyle ayn› safta, proletaryaya ve halka karfl› ideolojik, kültürel ve psikolojik sald›r›ya geçtiler. Oysa, geriye dönüfller, proletarya partilerinde yaflanan ayr›l›klar, tasfiye hareketleri, sa¤ ve sol sapmalar, çürüme ve yozlaflmalar, Marksist-Leninist-Maoist partilerin örgütlenme ve çal›flma ilkelerinin yanl›fll›¤›ndan de¤ildir. Bunun birinci nedeni; sosyalizmde s›n›flar ve s›n›f mücadelesi anlay›fl›n›n yeterince kavranmamas› ve bu anlay›fla uygun mücadelenin verilememesi, ‹kinci nedeni; komünist partilerin görüfl ve programlar›n› üye ve kadrolar›na yeterince kavrat›p nitelikli kadro yetifltirememesinden, sa¤l›kl› örgütlülükler oluflturamamas›ndan ve kurumlaflma yataramamas›ndan, Üçüncü nedeni; Komünist partilerine giren üyelerin geldikleri s›n›f kökeni, eskiden tafl›d›klar› al›flkanl›k ve sahip olduklar› yanl›fl anlay›fllar› beraberlerinde partiye de tafl›malar›ndan ve onlardan tam olarak ar›namam›fl olmalar›ndan, Dördüncü nedeni ise; emperyalist burjuvazinin ve onun yerli uflaklar›n›n ideolojik ve
kültürel propaganda bombard›man›yla çeflitli düzeylerde etkileme yaratmas›ndan ve fiziki sald›r›lar›ndan ileri gelir. Maoist parti anlay›fl› kavrand›¤›nda, Leninist parti anlay›fl›n›n eskidi¤i, iflas etti¤i, geçerlili¤ini yitirdi¤i vb. gibi savlar›n ne kadar mesnetsiz oldu¤u görülecektir. Leninist parti anlay›fl›n›n geçerlili¤ini yitirmesi flöyle dursun, Lenin’in ortaya koydu¤u ve prati¤e uygulad›¤› proletarya partisinin örgütlenme ilkeleri, hayat taraf›ndan do¤rulanm›fl ve Mao taraf›ndan daha da gelifltirilerek bir üst noktaya ç›kar›lm›fl, daha aç›k ve net bir hal alm›flt›r. Art›k elimizde MarksistLeninist-Maoist parti silah› vard›r. O silah bugün Maoistler’in elinde, emperyalizme, faflizme, feodalizme ve her türden gericili¤e karfl› mücadelede yol gösterici bir meflale olmaktad›r. O silah bugün, dünyan›n birçok ülkesinde Maoistler taraf›ndan gün ›fl›¤›na ç›kart›l›yor. O silah bugün, baz› ülkelerde proletaryan›n öncü ve örgütlü gücü olarak devrime önderlik ediyor. Özellikle parti içinde iki çizgi mücadelesi anlay›fl›n› savunanlar, Maoculuk ad›na savunduklar› bu görüflün ne oldu¤unu ve nas›l uygulanmas› gerekti¤ini iyi kavramal›d›rlar. Maoculuk ad›na, Maoist parti anlay›fl› kiflisel ve grupsal ç›karlar u¤runa ayaklar alt›na al›n›yor. Bu tür anlay›fl ve davran›fllar›n Maoculukla ve Maoizmle bir ilgisi yoktur. Partinin birli¤i ve örgütlü bir güç olarak, mücadele etmesinin yararlar› ve gerekleri yeterince kavranm›yor. Bireysel ve grupsal ç›karlar, parti ve
devrim ç›karlar›n›n önüne geçiriliyor. Bu, hem partiyi zay›flat›yor ve hem de düflman karfl›s›nda mücadelede güçsüz b›rak›yor. Bunun yan›nda, parti sürekli olarak bu tür ifllerle oyalan›yor, illegalitesi zay›fl›yor, enerjisi ve gücü bofl yere harcan›p gidiyor. Bu konuda sab›r, ›sarar ve kararl›l›k gösterilmelidir. Partinin, ideolojik safl›¤›n› ve birli¤ini her zaman korumak, s›n›f bak›fl aç›s›n› ve tutumunu sürdürmek, önderlik görevlerini yerine getirip getirmemesi aç›s›ndan hayati bir öneme sahiptir. Partinin ideolojik safl›¤›n› ve s›n›f tutumunu bulan›klaflt›rmak ve yozlaflt›rmak, birli¤ini bozup da¤›tmak, onu tasfiyeye giriflmek proletaryan›n ve tüm halk›n ç›karlar›n›, sa¤ ve sol oportünist anlay›fllara feda etmek, sab›rl›, kararl› ve ›srarl› s›n›f tavr›n› ortay koymamak, ak›ma gö¤üs germemek, de¤iflen ve geliflen yeni durumlara göre hareket etme esnekli¤ini kaybedip, hala eskimifl ve geçerlili¤i kaybolmufl mevzilerde direnmeye çal›flmak, partiyi ve devrimi yenilgiye götürmek demektir. Hiçbir parti, kendi varl›¤›na ve yaflam›na kasteden veya zarar veren herhangi bir harekete müsaade etmez. ‹deolojik yap›s›n›n ve birli¤inin bozulmas›na seyirci kalmaz. Çünkü KP, gücünü ideolojik temele dayal› gönüllü birli¤inden ve çelik disiplininden al›r. ‹deolojik birli¤ini ve disiplinini kaybetmifl bir Komünist Partisi, s›n›ftan kopmas› ve içine kapanmas› bir yana, da¤›lmaya mahkumdur. S›n›ftan kopan, kitleyle iliflkileri olmayan bir parti KP olmaktan ç›-
kar, s›radan ve etkisiz bir örgüt konumuna düfler. Bilinir ki, partinin gücü ve yenilmezli¤i, genifl halk kitleleriyle kurdu¤u derin ba¤lar sayesinde var olmaya ve zaferler kazanmaya devam eder. Partinin birli¤ini bozan, gönüllü ve demir disiplinini gevfleten, ideolojik ve eylem birli¤ini dinamitlemeye çal›flan, her kim olursa, proletaryaya, devrime ve partiye de¤il, burjuvaziye hizmet eder. Bunun bilinçli veya bilinçsiz olmas› (niyet yönünü bir yana b›rak›rsak), bu sonucu de¤ifltirmez. Lenin, 1921 Mart›’nda yap›lan 10. Parti Kongresi’nde, SBKP’nin birli¤i üzerinde önemle durdu ve saflar›n›n yabanc› unsurlardan ar›nmas›n›n gereklili¤ine iflaret etti. Ayr›ca Lenin, Leninist Partinin son köfle tafl›n› da bu Kongre’de koydu. Partinin birli¤ini korumada MK’n›n kendi içindeki uyumun önemine dikkat çekti. Ve demokratik merkeziyetçilik ile kolektif önderli¤in partinin temel ilkesi olarak uygulanmas›n› istedi. 10. Kongre’de al›nan bütün kararlar, Lenin taraf›ndan haz›rland› ve Kongre taraf›ndan onaylanm›fl olan “Partinin Birli¤i Üzerine” özel karar›nda bir araya getirildi. Bu kararda Kongre, bütün parti üyelerinin dikkatini özellikle partinin birli¤ine çekti. Parti içindeki bütün muhalif gruplar› mahkum etti ve bunlar›n “asl›nda proleter devrimin s›n›f düflmanlar›na yard›m etti¤ini” vurgulad›. Onuncu Pati Kongresi’nde, parti disiplinine yönelik al›nan s›k› kararlar ve baz› tedbirlerde, o günün ekonomik krizinin ve iç savafl›n etkileri olsa da, “parti hiziplerin varl›¤› ile
ba¤daflmaz”, “parti, hiziplerden ar›nd›r›larak güçlenir” karar›, genel bir ilke olarak Leninist Parti anlay›fl›n›n son köfle tafllar›ndan birisi halini alm›flt›r. Konünist Partisi’nin birli¤ini korumak, disiplinini sa¤lamak ve hizipçili¤i tamam›yla ortadan kald›rmak için Onuncu Kongre’de ayr›ca flu karar da al›nm›flt›r. “Parti içerisinde ve Soveyetler’in bütün çal›flmalar›nda s›k› disiplini sa¤lamak ve fraksiyonculu¤u tamam›yla yoketmede azami oybirli¤ini elde etmek amac›yla kongre, Merkez Komitesi’ne, disiplinin
Parti üyeli¤inde say›dan çok nitelik önemlidir. Profesyonel ve nitelikli üye ve kadroya sahip olmayan, çelik disiplin bulunmayan bir parti, ne s›n›fa önderlik edebilir ne güçlü olabilir ve ne de görüfl ve program›n› hayata uygulayabilir. bozuldu¤u yahut da fraksiyonculu¤a hoflgörü gösterildi¤i veya canland›r›ld›¤› hallerde, ihraç da dahil bütün parti cezalar›n› uygulama ve Merkez Komitesi üyelerine gelince, yedek üyelik statüsüne düflürme, afl›r› bir tedbir olarak da Parti’den ihraç etme yetkisini verir. Merkez Komitesi üyelerine, Merkez Komitesi yedek üyelerine ve Kontrol Komisyonu üyelerine böyle bir afl›r› tedbirin uygulanmas› için zorunlu bir koflul, bütün Merkez Komitesi yedek üyelerinin ve tüm Kontrol Komisyonu üyelerinin de kat›laca¤› bir tüm-
üyeli Merkez Komite toplant›s› yap›lmas›d›r. fiayet, bu en sorumlu Parti yöneticilerinin genel toplant›s›, üçte-iki ço¤unlukla bir Merkez Komite üyesinin yedek üye statüsüne düflürülmesini ya da Parti’den ihraç edilmesini zorunlu görürse bu tedbir derhal uygulanmaya konmal›d›r.”(23) Parti, s›n›flar üstü, s›n›flardan yal›t›lm›fl, ulafl›lmas› güç ve dokunulmaz bir tabu de¤ildir. Partiyi s›n›flar üstü, ulafl›lmas› güç ve dokunulmaz bir tabu görmek, parti üye ve kadrolar›n›, partiye yabanc› anlay›fl ve davran›fllara karfl› silahs›z b›rakmak, ba¤›fl›kl›k sistemini yok etmek ve “evet efendim”ci tipler yaratmak demektir. Partiyi, s›n›ftan ayr› ve kendi bafl›na bir varl›k olarak görmemek gerekir. O t›pk› canl› bir organizma gibidir. Dolay›s›yla, parti, s›n›flar üstü ve d›fla kapal› bir güç olmad›¤› için, her zaman parti saflar›nda hiziplerin, tek tek veya grup olarak oportünist unsurlar›n ç›kma olas›l›¤› vard›r. Partinin bunlara karfl› da savunma reflekslerini gelifltirmifl olmas› gerekir. ‹flte RKP(B) Onuncu Parti Kongresi’nde al›nm›fl olan bu karar çok önemlidir. Bu karar, Leninist Parti anlay›fl› ve ilkelerinden birisi olarak, “parti hiziplerin varl›¤› ile ba¤daflmaz” biçiminde formüle edilmifltir. Hiziplerin varl›¤› ile ba¤daflmayan parti, kendisini oportünist unsurlardan ve hiziplerden ar›nd›rarak güçlenir. Partiyi hiziplerle ve oportünist unsurlar›n varl›¤› ile ba¤daflt›rmak, partiyi, proletaryan›n irade ve eylem birli¤inin sa¤land›¤› ve demir disipline sahip en yüksek örgüt
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
21
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
22
biçimi olarak de¤il, hizipler konfederasyonuna çevirmek, yozlaflt›rmak ve burjuva klübü haline dönüfltürmektir. Hiçbir parti buna göz yummayaca¤› gibi tek tek üye ve kadrolar›n da göz yummamas› gerekir. O durumda kesin ve net tav›rlar al›nmal› ve gereken yap›lmal›d›r. Komünist Partileri, hem ideolojik safl›¤›n› korumak ve s›n›f tavr›n› sürdürmek, hem de saflar›na s›zm›fl veya saflar›nda sonradan ortaya ç›km›fl oportünist ve yozlaflm›fl unsurlardan ar›narak, daha da güçlenmek için, iradi olarak dönem dönem ar›nma veya tas fiye hareketlerini gündeme getirir. Buna göre, baz› dönemlerde partiye üye al›mlar› geniflletilir ve baz› dönemlerde ise ar›nmalar bafllattlar. Bu, bazen devrim sonaras› Sovyetlerde oldu¤u gibi, iç ve d›fl ekonomik, siyasi ve askeri koflullara göre de belirlenir. Ancak bu tür politikalar kendili¤inden gündeme gelmez, koflullara ba¤l› ve iradi olarak uygulan›r. “Parti ikiyüzlülerden, bürokrat, dürüst olmayan ve kaypak komünistlerden ve ‘d›fl görünüfllerini’ de¤ifltirmifl ama kalben menflevik kalm›fl olan Menfleviklerden temizlenmelidir.”(24) Partinin birli¤inin ve ideolojik sa¤laml›¤›n›n korunmas›nda, partiye kabul edilen üyelerin niteli¤i de oldukça önemlidir. Bunun önemini iyi kavrayan Lenin, parti üyeli¤i ilkesi konusunda Martov’un parti üyeli¤i anlay›fl›na taviz vermemifl ve kendi anlay›fl› do¤rultusunda sonuna kadar diretmifltir. Partinin görevlerinin yerine
getirilmesi, partinin birli¤inin ve ideolojik safl›¤›n›n güvenceye al›nmas› noktas›nda, partiye, ideolojik olarak sa¤lam komünist üyeler almak sa¤lam ve nitelikli üyeler yetifltirmek flartt›r. Parti, ideolojik birli¤inin, çelik disiplininin sa¤laml›¤›, üye ve kadrolar›n›n seviyesi ve niteli¤i oran›nda, Marksizm-Leninizm-Maoizm’e yabanc› görüfllere ve hareketlere karfl› baflar›l› olabilir, güçlenebilir ve önderlik görevlerini yerine getirebilir. Lenin, “Partimizin sa¤laml›¤›n›, uyumlulu¤unu ve safl›¤›n› korumak görevimizdir. Parti üyesi ünvan›n› ve anlam›n› yükse¤e, yükse¤e ve daha yükse¤e ç›kartmaya çal›flmal›y›z.” (25) diyor. Parti üyeli¤inde say›dan çok nitelik önemlidir. Profesyonel ve nitelikli üye ve kadroya sahip olmayan, çelik disiplin bulunmayan bir parti, ne s›n›fa önderlik edebilir ne güçlü olabilir ve ne de görüfl ve program›n› hayata uygulayabilir. Çünkü üye ve kadrolar›n niteli¤i ile disiplin bir partinin olmazsa olmazlar›ndand›r. “Bir partinin gücü sadece üye say›s›na de¤il, üyelerinin bilincine, özverilili¤ine, oy birli¤i ile kabul edilen plan ve kararlar›n yerine getirilmesi u¤rundaki çabalar›na ba¤l›d›r. Bütün baflar›n›n temel tafl› budur. Sosyal-demokrati parti ne kadar disiplinli, ne kadar düzenli, üyeleri ne kadar disiplinli, bilinçli, özverili ve at›lgansa, üye say›s› az da olsa, o kadar daha güçlüdür... Parti disiplini sosyal-demokrasinin yüce tinsel kayna¤›d›r.” (26) S›n›f kökeni de önemli olmakla birlikte, bunu flart kofl-
mak, üye ve kadrolar›n “proleter kökenli” olmas›n› fetifl haline getirmek, partiyi darlaflt›rmak, s›n›f bilincini alm›fl ve proleter ideolojiyle donanm›fl savaflç›, militan komünistlerden mahrum b›rakmakt›r. Komünist Partisi içinde, hele de devrim öncesi, proleter kökenli üyelerin ço¤unlukta olmas›n› aramak, toplum gerçekli¤ini kavramadan hareket etmektir. E¤er öyle olsayd› ve hep o anlay›fl›n pratikte uygulanmas›n› savunsayd›k, flimdiye kadar devrim yapm›fl ülkelerdeki komünist partileri de dahil, hiçbiri, ne s›n›f›n öncü ve örgütlü gücü niteli¤ine kavuflabilir ve ne da devrim için ad›m atabilirdi. Devrimden önce ve devrim yap›ld›ktan uzun bir süre sonraya kadar, s›n›f kökeni flart›n› uygulamaya kalkmak, pratik yaflamda da görülece¤i gibi gerçekçi de¤ildir. Bu görüfl hayat›n gerçekleri taraf›ndan do¤rulanmamaktad›r. Türkiye’de geçmiflten beri bu görüflü uygulamaya kalkan ve halen de savunmaya devam edenler, toplumumuzun yap›s›n›, iflçi s›n›f›n›n niteli¤ini ve partinin öncülük ve önderlik rolünün nereden geldi¤ini iyi kavram›yor, kendi subjektif niyetlerini ve olmas›n› arzulad›klar› o güzel fleyleri, flartlara ba¤l› somut gerçekli¤in yerine geçiriyorlar. Konunun daha iyi anlafl›lmas› ve somut olarak görülmesi için, okuyucuyu biraz s›kma pahas›na da olsa, baz› somut örnekleri genifl bir flekilde buraya aktarmakta yarar var. Çin’de, devriminden önce ve devrimden sonra, Çin Komünist Partisi içinde üyelerin büyük ço¤unlu¤unu, iflçi kö-
kenli üyeler de¤il, küçük-burjuva kökenli üyeler oluflturuyor. Bunun nedenlerini Mao Zedung flöyle izah ediyor. “...Çin yo¤un küçük-burjuvazisi olan bir ülkedir. Partimiz sadece bu genifl tabaka ile sar›lm›fl olmakla kalmay›p; parti içinde de küçük-burjuva kaynakl› kimseler üyeli¤in ço¤unlu¤unu teflkil ederler... Ayr›ca, Çin’deki ekonomik koflullar alt›nda iflçi kitleleri ve partideki iflçi s›n›f› kökenli üyeler bile, bir küçük-burjuva özelli¤i tafl›yabilir. Bu yüzden, Partimiz içinde, küçük-burjuva ideolojisinin s›k s›k görülmesi flafl›rt›c› de¤il, kaç›n›lmaz bir olayd›r.”(27) Rusya’da durum biraz daha farkl› olmakla birlikte devrimden önceki dönemle ilgili özde bir fark yoktur. “Hiç kuflkusuz, mevcut üyelik yap›s›na bakarak bir yarg›ya var›l›rsa, partimiz yeterince proleter nitelikte de¤il... Savafltan bu yana, Rusya’n›n› sanayi iflçileri eskiden olduklar›ndan çok daha az proleter hale geldiler, çünkü savafl s›ras›nda askeri hizmetten kaçmaya çal›flanlar›n bütün hepsi fabrikalara girdiler. Bu herkesçe bilinen bir fley öte yandan, ayn› derecede flüphesiz ki, bir bütün olarak al›nd›¤›nda Partimiz (parti üyelerinin ezici ço¤unlu¤unun düzeyini al›rsak), bugünkü güç durumunda gerçek proleter öndeli¤i için ve özellikle kendi ba¤›ms›z s›n›f politikas›n› yürütmek için h›zla harekete geçmekte olan köylülü¤ün muazzam üstünlü¤ü karfl›s›nda, gerekenden daha az politik e¤itime sahiptir.” (28) Görülece¤i gibi parti üyelerinin proleter s›n›f kökenli ol-
mas› arzulanan ve istenilen birfley olmakla birlikte buna göre hareket etmek do¤ru de¤ildir. Bu, sadece Rusya aç›s›ndan böyle de¤il, hemen tüm ülkelerdeki komünist partiler aç›s›ndan böyledir. “Çeflitli ülkelerde partinin s›n›fla olan iliflkisi, tarihsel ve baflka kurallara göre de¤iflik olur. Almanya’da örne¤in yaklafl›k olarak s›n›f›n 1/ 15’i partide örgütlüdür; Fransa’da afla¤› yukar› 1/ 40’›. Almanya’da bir parti üyesine, ‘genifl tabakan›n’ 4-5 sosyal demokrat› düfler; Fransa’da bu 14’tür. “Her akl›bafl›nda insan, Almanya’da partide s›n›f›n 1/ 15’nin örgütlenmesini olanakl› k›lan, ama Fransa’da bunu güçlefltiren ve Rusya’da daha çok güçlefltiren tarihsel, nesnel nedenler bulundu¤unu kavrar.”(29) Devrim sonras› için Rusya Komünist Partisi (Bolflevik)’den de bir iki örnek verelim. “1 Nisan 1924’te Partinin, Lenin Seferberli¤i hariç 446 bin üye ve aday üyesi vard›. Bunun 196 bini, yani %44’ü iflçi, 128 bini, yani %28,8’i köylü ve 121 bini, yani %27, 2’si memurlar ve di¤erlerinden olufluyordu. 1 Temmuz 1925’te partinin 446 bin yerine 911 bin üye ve aday üyesi vard›, bunlardan 534 bini, yani %58, 6’s› iflçi, 216 bini, yani %23,8’i köylü ve 160 bini, yani %17, 6’s› memurlar ve di¤erlerinden olufluyordu.” (30) Bilindi¤i gibi Sovyetler Birli¤i’nde dönem dönem kampanyalar düzenlenerek partiye daha fazla iflçi üye kaydedilmesine çal›fl›l›yor. Bunlardan birisi de “Lenin Seferberli¤i”dir. Bu seferberlikle
birlikte parti içerisinde iflçi kökenli üye say›s› yüzde 44’den birden yüzde 58,6’ya yükseliyor. Böylece Parti siyasi bileflimi iflçi kökenli üyelerin lehine dönüyor. Fakat yine de bu oran dura¤an de¤il, bazen bu oran afla¤›lara düflüyor, bazen de daha yukar›lara do¤ru ç›k›yor. ‹flçi kökenli parti üyeleri, parti içindeki üye bileflimi aç›s›ndan ço¤unlu¤u oluflturmufl olsalar da, ülke çap›ndaki genel iflçi say›s›na vuruldu¤unda, oldukça az bir kesimi oluflturuyor. “1 Temmuz 1924’te, tar›m iflçileri de dahil, 5 milyon 500 bin iflçimiz oldu¤u görüldü. Bunlar›n 390 bini, yani tüm iflçi s›n›f›n›n %7’si partideydi. 1 Temmuz 1925’te 6 milyon 500 bin iflçi vard›, bunlardan 534 bini, yani tüm iflçi s›n›f›n›n %8’i partiye mensuptu...” “... “... 1 Temmuz 1924’te büyük sanayide 1 milyon 780 bin iflçi çal›fl›yordu; o s›ralar 389 bin iflçi parti mensubuydu, yani büyük sanayide çal›flan bütün iflçilerin %21, 8’i ... 1 Ocak 1925’de büyük sanayide 1 milyon 845 bin iflçi vard›: Partimizde örgütlü iflçilerin toplam say›s›, yani hem tezgah bafl›nda çal›flanlar›n hem de di¤erlerinin say›s› 429 bindi, yani büyük sanayide çal›flan tüm iflçilerin %23,2’si; partide tezgah bafl›nda çal›flan iflçi say›s› o s›rada 302 bindi, yani büyük sanayinin tüm iflçilerinin %16,3’ü 1 Temmuz 1925’te buyük sanayide 2 milyon 94 bin iflçi vard›; Parti’de 53 bin vard›, yani iflçilerin %25,5’i do¤rudan makine bafl›nda çal›flan iflçilerin say›s› 383 bindi, yani büyük sanayi-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
23
24
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
nin tüm iflçilerinin %18,2’si” (31) Arnavutluk’ta Arnavutluk Emek Partisi (AEP) içinde de iflçi kökenli üyeler devrim öncesinden bafllayarak devrimden sonra da hep az›nl›kta kalm›fl, küçük-burjuva ve köylü kökenli üyeler ço¤unlu¤u oluflturmufltur. AEP 2. Kongresi’ne sunulan “AEP Merkez Komitesi’nin Eylemlerine” iliflkin 31 Mart 1952 tarihli raporda konuyla ilgili olarak flu bilgiler veriliyor: “Sosyal tabakalar Partide flu flekilde temsil edildiler. 1. Kongreden önce, sosyal kökenin sosyal konumla kar›flt›r›lmas›ndan, köken kavram›n›n gerçek tan›m›nda kar›fl›kl›¤a
lan “AEP Merkez Komitesi’nin Çal›flmalar›”na iliflkin 25 May›s 1956 tarihli raporda ise flu bilgiler veriliyor. “‹kinci Parti Kongresi’nde parti üye say›s›n›n yaln›zca %11,5’i iflçi konumunda iken, bugün bu oran %17,7’ye ulaflm›flt›r. Yani, %6,2’lik bir art›fl söz konusudur. Bu süre içinde partiye al›nanlar aras›nda iflçiler %23,55’i tar›m kooperatiflerinden gelenler %6,18’i elsanatlar› kooperatiflerinden gelenler %2,61’i, yoksul ve orta köylüler %37,5’i ve memur, ö¤renci vs. %30,15’i oluflturmaktad›rlar” (33) AEP 5. Kongresi’ne sunulan 1 Kas›m 1966 tarihli AEP Merkez Komitesi Çal›flma Raporu’nda ise konuyla ilgili flu
numdakiler (ev kad›nlar› ve ö¤renciler) %6,98’i oluflturmaktad›r ki bu da 4. Kongre’dekinden %0,64 daha azd›r.”(34) Partinin gücü, onun örgütsel ve ideolojik yap›s›nda, bilinçli ve gönüllü çelik disiplininde, üye ve kadrolar›n›n niteli¤inde ve çal›flmas›nda yatar. Parti, saflar›n› sürekli sa¤lamlaflt›rmak ve güçlendirmek istiyorsa, öncelikle ideolojik birli¤i sa¤lamas› ve bunu bir programla pekifltirmesi gerekir. bununla birlikte saflar›na ideolojik olarak sa¤lam; disiplinli ve mücadelede kararl›, polis deneyimi olan üyelerin al›nmas›na öncelik göstermeli ve önem vermelidir. Ayr›ca parti, pratik mücadeleye ara
Partinin gücü, onun örgütsel ve ideolojik yap›s›nda, bilinçli ve gönüllü çelik disiplininde, üye ve kadrolar›n›n niteli¤inde ve çal›flmas›nda yatar. Parti, saflar›n› sürekli sa¤lamlaflt›rmak ve güçlendirmek istiyorsa, öncelikle ideolojik birli¤i sa¤lamas› ve bunu bir programla pekifltirmesi gerekir. düflülmesinden ötürü, partinin yap›sal bileflimi hakk›nda tam bir bilgi mevcut de¤ildi. fiimdi iflçi kökenli üye ve aday üyeler Parti üyelerinin %8,68’ini ve sosyal bak›mdan iflçi konumunda olanlar›n %11, 5’ini olufltururlar. Üretim iflçilerinin sadece %9,73’ü parti üyesidir. Gördü¤ünüz gibi iflçi üyelerin ve adaylar›n say›s› azd›r... Fakat yine de partideki iflçi unsurlar›n art›fl› tatminkar de¤il. Ülkemizin sosyal tabakalar›na göre partinin sosyal niteli¤i genel olarak iyidir. %74,1’i yoksul kesimden, %22,02’si orta tabakadan ve sadece %3, 7’si zengin tabakalardan gelir.”(32) AEP 3. Kongresi’ne sunu-
bilgiler veriliyor. “Partinin sosyal bileflimi flöyledir: ‹flçiler toplam komünist say›s›n›n %32,90’›n› oluflturmaktad›r; bu rakam 4. Kongre’dekinden %3,24 daha fazlad›r. Komünistler, tar›m kooperatifleri üyeleri %25,81’i oluflturmakta ya da 4. Kongre’ye k›yasla %2,19’luk bir art›fl göstermektedirler, tek tek köylüler %3,14’ü, yani 1961’deki orandan %0,01 daha az›n› oluflturmaktad›rlar; devletin idari ifllerinde çal›flanlar, parti mekanizmas›nda ve kitle örgütlerindeki memurlarla birlikte askerler %37,14’ü oluflturmaktad›rlar, bu oran 1961’dekinden %4,80 daha azd›r; çeflitli ko-
vermeden sürekli olarak teorik seviyeyi yükseltmeli, üye ve kadrolar› e¤itmelidir. Çünkü kadro olmadan hiçbirisini yerine getirmesi mümkün de¤lidir. fiimdiye kadarki anlat›mlardan flu sonuç ç›kar: Hemen herkes partinin gerekli ve zorunlu oldu¤unu, devrimde öncü rolü oynamas› gerekti¤ini kabul ediyor. Bu noktalarda bir sorun yok. Ancak partinin kuruluflu, inflas›, örgütlenme ve çal›flma tarz›, üye bileflimi, parti içi iki çizgi mücadelesi ve parti içi demokrasi konular›nda önemli görüfl farkl›l›klar› vard›r. Devam Edecek
25
Ancak bu teoriyle yeni yüzy›l›n anahtar›n›, devrimi aralayan yolu bulabiliriz. Ancak 20. yy. devrim deneyimleri bizi bir sonraki yüzy›la tafl›yabilir. Ve ancak Marksizm-LeninizmMaoizm ideolojisi insanl›¤›n kurtulufluna giden yolu ayd›nlatarak açabilir. Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao’nun teorisi, proletaryan›n kurtar›c› hareketinin teorisi ve hala “referans” noktas›d›r. Bundan bir an bile kuflku duyulamaz.
Yerküremiz son yirmi y›ld›r güçlü sa¤c› bir rüzgarla savrulmakta ve bu savrulman›n bafllang›c›nda Gorba çov’la kuzeyden esen, prest roika ve glastnostla özgünlük kazanan kötü ünlü rüzgar fena halde ivme kazand›rm›flt›. 1950’lerin ortalar›na do¤ru çubu¤un ucunu tersine, sosyalizmden kapitalizme do¤ru büküp Kruflçev’le bafllayan süreçle aya¤a do¤rulan modern-revizyonizm, y›llar süren bunal›m›n›n alt›ndan kalkamayarak, içte revizyonizm kapitalizme dolays›zca evrilirken, d›flta dünya kapitalist pazarlar›yla harmanlanm›fl bir ekonomi ile ç›plak kapitalist tarz tümüyle yaflam›n yaflayan gerçe¤i halini al›yordu. Bu dolays›zca ve aç›ktan savrulma, Leninizm’den biçimsel de olsa ideolojik bazdaki bu aç›ktan kopufl, kurulu düzenlere umut ba¤layan genifl emekçi y›¤›nlarda derin bir flaflk›nl›k ve büyük bir
düfl k›r›kl›¤› yaratt›. Öte yandan, bu durum, s›n›f ve komflular›n›n ruhunu kuflku ve inançs›zl›kla zehirlemek için emperyalist burjuvazi için proletaryay› ideolojik yönden silahs›zland›rman›n kald›rac› olarak propaganda edilegeldi. Bizi yeni topluma götürecek biricik s›n›f olarak pro letaryan›n tarihsel rolünün art›k bitti¤i, proletaryan›n kurtar›c› hareketinin vazgeçilemez teorisi sosyalizmin toplumsal çözüm reçetesi olarak gereksinim olmak tan ç›kt›¤› ve devrimlerin tarihin lokomotifi rolünün sona erdi¤i demagojik propagandas› eflli¤inde kapitalizm cilalan›p yeni ambalaj›yla insanl›¤›n gereksinim ve istemlerine alternatifsiz çözüm yolu olarak pazarlanmaya baflland›. Bu ideolojik sald›r›ya karfl› koyacak güçlerin zay›f, da¤›n›k ve güçsüz olufllar›, burjuvazinin sald›r›lar›n›n göreli
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
Devrim ve Sosyalizm gereksinim ve istemdir!
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
26
de olsa baflar›l› olmas›na kolay bir ortam haz›rlad›. ‹çinden geçilen an›n tarihsel durumunun devrimlere ve devrimci giriflimlere olanak tan›mayan göreli karakterine Uluslararas› Komünist Hareket’in içinde bulundu¤u kaos ve keflmekefl de eklenince, ciddi bilinç k›r›lmas›na u¤rayan y›¤›nlar› yolundan sap›t›p, aldat›p, flafl›rtmak hiç de zor olmad›. ‹flte tam da devrimlerin geri çekildi¤i, devrim ve sosyalizmin çekicili¤ini yitirdi¤i bir ortamda emperyalist k›flk›rtmayla ulusal çat›flmalar, dinsel ve mezhepsel bo¤azlaflmalar, sürece izafi de olsa rengini vermeye bafllad›. Bu süreç dinci ve milliyetçi de¤erleri “yükselen de¤erler” olarak öne ç›kar›nca, genifl y›¤›nlar, umutsuzlu¤un umudu olarak dinde ve milliyetçilikte umudu aramakta gecikmedi. Ve devrim ve sosyalizm y›¤›nlara umut ve kararl›l›k afl›lamada, heyecan ve coflku uyand›rmadaki etki ve gücünü yitirir oldu. Yayg›n ve uzun zamana yay›lan inanç tükenifli her yan› sar›p sarmalad›. Burjuva yaflam tarz› ve ideolojisi s›n›f›n ve ba¤lafl›klar›n›n etine, kan›na iyiden iyiye sindi. Ve bu uygun koflullarda, s›n›f, burjuvazinin oltas›n›n ucundaki zehirli yeme rahatl›kla tak›labildi. Emperyalist ideolojik sald›r› eflli¤inde burjuva kültürel kal›plarla flekillenmifl insan fideli¤i ortas›nda yüzeysellikten muzdarip, basit ve günübirlik insan tipi rahatl›kla burjuvazinin yozlaflma tuza¤›na düflürülebildi.
Kendisini tam bir umutsuzluk ve curcuna a¤› içine düflmüfl hisseden bir zamanlar›n devrim taban› devrimden uzaklafl›r oldu. Yaln›zca bu da de¤il. Yaln›zca s›radan bilinçsiz y›¤›nlar de¤il, yaln›zca az çok politize olmufl, devrimin yükselme y›llar›nda ak›n ak›n devrim kona¤›na demirleyenler de¤il, ne ac› ki, devrim ad›na soyunanlar, anl›-flanl› önderler de bu ak›m›n birer eklentisi, bütünleyici birer unsuru halini al›r oldular. Nihayet en kötü olan›, denenmifl siperlerin, eskiden savunulagelen geleneklerin, yüce davan›n üzerine bir çarp› iflareti koyarak neo-liberalizmin onmaz birer eklentisi olma yoluna girmede tereddüt göstermeyen geçmiflin devrimci parti ve örgütlerinin içler ac›s› haliydi. Eski tutunduklar› mevzilerde tutunabilme cesareti ve kararl›l›¤› gösteremeyen ço¤u parti ve örgütler, ço¤u gerilla hareketleri ya Nikaragua’da D. Ortega örne¤inde oldu¤u gibi ellerindeki iktidar› ABD’ce desteklenen kontralara gönüllü devrettiler -bu seçim yoluyla olsa da gerçe¤i de¤ifltirmez. Ya da dünyan›n di¤er gerilla örgütleri örne¤inde oldu¤u gibi, düzen d›fl› mücadele ve örgüt biçimlerinden düzen içi mücadele ve örgüt biçimlerine geçerek, teori ve prati¤i düzen içine hapsederek “Evrensel reformisttasfiyecilik”le niteleyebilece¤imiz teori eflli¤inde “ulusla raras› döneklik”de demirlemede gecikmediler. ‹flte bu koflullarda geniflli¤i ve derinli¤ine toplumun her
yan›na sinen liberal bozulma yaln›zca genel olarak toplumu de¤il, toplumun en sivri ucu diyebilece¤imiz bu toplumu de¤ifltirecek güçleri de bozmada, ayartmada ve yoldan ç›karmada gecikmedi. S›n›flara dayal› bir toplum da baflka türlü olamazd›. Bu bozulman›n biri d›fl, di¤eri iç olmak üzere iki aya¤› vard›. D›fl kayna¤› bak›m›ndan liberal bozulman›n dayand›¤› ayak emperyalist bask› ve burjuva etkidir. ‹ç kayna¤› aç›s›ndan bu bozulman›n yasland›¤› koltuk de¤ne¤i s›n›flara dayal› yerküremizin küçük burjuva atmosferle örülü olmas›, küçük burjuvazinin karars›zl›k ve döneklikle karakterize olan ruh halinin saflarda yaratt›¤› y›k›m ve tahribatt›r. ‹ç kaynak özellikle özgün dönemeçlerde d›fl kayna¤›n bask›s› alt›nda iyiden iyiye geliflip serpilir ve d›fl›n içi beslemesi an›n tarihsel koflullar›n›n kendine özgü durumuyla birleflince ya da olumsuz koflullar›n yaratt›¤› rüzgar› arkas›na al›nca liberal bozulman›n kökleflmesi ve toplumu kuflatmas› kaç›n›lmaz hale gelir ve çürüme uzun zamana yay›larak genifller ve derinleflir. Devrimin tüm bir tarihi tan›tlam›flt›r ki, küçük burjuvazi devrim ve sosyalizme karfl› karars›zl›k, yalpalama ve dolay›s›yla çeliflki içindedir. Ve bilinir ki, küçük burjuvazi, sosyalizmle karfl›t› aras›nda bir sarkaç gibi habire sal›n›p durur. Bu antitezler aras›nda, sürekli bir karars›zl›k, bir uçtan ötekine düflünsel baflkala-
fl›m ve bir gelgit süreci yaflan›r. Bu iki uç aras›ndaki mesafe bir ad›ml›kt›r. Bu kesimin yenilgi y›llar›nda hemencecik cesaretini yitirmesi, karfl› devrim karfl›s›nda da dönekçe tutum içine girmesi bu s›n›f›n do¤as› gere¤idir. Dolay›s›yla ihanetle davaya ba¤l›l›k aras›nda sürekli bir gel git yaflayan bu kesim, elveriflsiz koflullar›n her yan› çepeçevre kuflatt›¤› karfl› devrim koflullar›nda, çok kolayca devrim saflar›ndan karfl› saflara do¤ru liberal bozulma çizgisinde düflünsel bir baflkalafl›mla yer de¤ifltirir. Bunda flafl›lacak bir durum yoktur. Zira, yerküremizde küçük burjuvazi çok yayg›nd›r. Bunun yaratt›¤› atmosferin saflarda derin etkiler yaratmas› kaç›n›lmazd›r. Bu atmosfere ivme katacak olan koflullar emperyalist bask› ve burjuva etkiyle birleflince, toplumda liberal bozulmadan muzdarip insan fideli¤inin boy atmas› ve bu durumun derinli¤i ve geniflli¤ine toplumu sarmas› ve de sola demirlemifl kitlelerin devrimden kopmas› kaç›n›lmaz hale geldi. Bununla da s›n›rl› kalmad› bu durum; “liberalizm vi rüs” ü devrimci saflar› da manyetik alan› içine ald› ve muazzam denebilecek tahribatlar yaratt›. Devrimlerin ve devrimci giriflimlerin geri çekildi¤i, devrimlerin savunmada oldu¤u, sosyalizmin çekicili¤ini göreli olarak yitirdi¤i bir evrede iletiflim ve ulafl›mda kazan›lan nitel s›çramalar›n yaratt›¤› fevkalade avantaj› da arkas›na alan emperyalist burjuvazi, zihinleri çöllefl-
tirme ve insan› uysal birer tüketim budalas› maymuna çevirmede yo¤un ve yayg›n bir kültürel sald›r›yla beyinleri tutsaklaflt›rmay› baflard›. Ve “liberalizm tülü” toplumu sar›p sarmalamay› iyi baflard›. Devrimci geleneklerle beslenmek yerine bu geleneklerden dönekçe uzaklaflma, devrim ve sosyalizm davas›na bir kum torbas›na sald›r›r gibi sald›rma moda halini al›r oldu. Devrim s›¤ sulara çekilmifl, geliflmenin “iletken teli” devrime karfl› f›rt›na bulutlar› toplanm›fl, karfl› devrimci ideolojik sald›r› toplumu tam bir kuflatma alt›na alm›flt›. 1950’lerin ortalar›ndan itibaren halk demokrasisi ve sosyalist ülkelerin kendi içinden ç›kan “yeni burjuvazi”ce içten hançerlenip modern-revizyonizme, oradan da klasik kapitalizmle dolays›zca bütünleflerek kapitalizmin karfl›s›nda diz çökmesi süreci, devrim ve sosyalizmin aleyhine kapitalizmin yarar›na ustal›kla kullan›labildi. Ve bu durum kapitalizme “yaflam öpücü¤ü” olarak, kapitalizmin sürekli bunal›m›na umut afl›s› olarak göreli de olsa çekicilik sa¤layabildi. Sola y›¤›lan kitleler tam ters yöne, sa¤a y›¤›lmaya bafllad›. Kapitalizm yeniden geçer akçe olmaya bafllad›, genifl kitleler penceresinden. Emperyalist burjuvazi ustal›kla kulland›, an›n bu tarihsel koflullar›n›. Onlara göre proletaryan›n tarihsel misyonu bitmifl ve devrim dönemi bir daha geri gelmemek üzere kapanm›flt›. ‹flte son yirmi y›ld›r durmak-
s›z›n beyinlere fl›r›nga edilen buydu. Ve bu, burjuvazi yarar›na proletaryay› ideolojik olarak silahs›zland›rmakt›; saflarda düzen bozuklu¤una yol açmakt›. Nitekim uzun zaman› alan bir çözülme, da¤›lma ve dalgalanma süreci yafland›. Bu sürece boyun bükenler neo-liberalizmin dümen suyunda eski tutunduklar› mevzileri terk ederek, devrimci teori ve prati¤i düzen içine hapseden yola girip “uluslararas› tasfiyecilik” zincirinin kötü birer halkas›n› olufltururken, bu sürece müdahale edenler, devrimci ve komünistler reformist-tasfiyecilikle cenklefle cenklefle bildik geleneklerinden, siperlerinden ve yüce davalar›ndan bir santim bile gerilemeyerek k›z›l bayra¤› her zamanki kararl›l›kla yükseklerde tutmaya devam ettiler. Aslolan da k›z›l dalgan›n küllenip geri çekildi¤i bir mecrada bu kararl›l›¤›, bu ideolojik sa¤laml›¤› gösterebilmek de¤il miydi? Birinciler döneklikle karakterize olurken, ikinciler Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Ze dung’un, enternasyonal proletaryan›n bu yüce ö¤retmenlerinin ö¤retilerine olan ba¤l›l›¤›n› ba¤›ra ba¤›ra ilan ettiler. Yanl›fl olan ne modern bilimsel sosyalizmin temel içeri¤ini oluflturan MarksizmLeninizm-Maoizm ideolojisi ve teorisi ve ne de devrimin soylu amaç ve hedefleri idi. Yanl›fl olan an›n tarihsel koflullar›n› anlama yetene¤i, yüreklili¤i ve sa¤laml›¤› gösteremeyen “devrimsiz de olabi-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
27
28
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
lir”cilerimizin devrimci Marksizm’in ilkeleriyle çat›flmalar›, bu ilkelerden fena halde ve dönekçe uzaklaflmalar› idi. Yanl›fl olan toplumsal geliflmenin yolunu devrimde de¤il, evrimde gören ve an›n koflullar›na boyun e¤erek kapitalizmi zemzem suyu ile kutsamaya çal›fl›p onun eteklerine umutsuzca tutunan Marksizm dönekli¤i idi. Yanl›fl olan, Marks’›n s›n›f savafl›m› teorisi yerine s›n›flar aras› iflbirli¤i teorisini geçiren anlay›flt›; devrimi kap› d›flar› edip burjuva reformizm kulvar›na kap›lanmakt›. Süreklilikte kesintiler ve s›çramalar
tarihsel rolünden burjuvazinin yarar›na al›koymakt›. Evet, devrimler geriledi, bir bak›ma savunma dönemine girdi. Devrim s›¤ sulara çekildi, t›pk› solun ayn› sulara çekilmesi gibi. Sosyalizmin çetin mücadeleler sonucu örülen tu¤lalar› bir bir yerinden söküldü. Bu yetmiyormufl gibi, modern-revizyonizmin bunal›m› sosyalizmin bunal›m› olarak devrim cephesine fatura edildi-hem de s›rt›m›zdaki kamburumuzdan kurtulmufl olmam›za karfl›n. Devrimci dalga kendi içine büzülerek geri çekildi ve sosyalizmin eski çekicili¤inde de¤ildi art›k. Tüm bunlar an-
da y›¤›nlar› iktisadi, siyasi ve manevi bask› ve korkunç bir kölelefltirme girdab›na hapsetme süreci, sermayenin eme¤e karfl› bu yo¤un ve yayg›n sald›r›s› hala gö¤üslenebilmifl de¤il. Tüm bu olumsuzluklarla sonuna dek gö¤üs gö¤üse cenkleflecek tek devrimci s›n›f olarak proletarya ve onun öncüsü, bu evrenin olumsuz gölgesinin a¤›rl›¤›ndan hala kurtulabilmifl de¤il. Ne ki, bu elveriflsiz koflullara karfl›n, al›nan göreli yenilgiye, büzülmeye, içe kapanma ve s›¤ sulara çekilmeye karfl›n, 21. yy’a bizi tafl›yacak olan en önemli fley, 20.yy’›n devrim
Nitekim uzun zaman› alan bir çözülme, da¤›lma ve dalgalanma süreci yafland›. Bu sürece boyun bükenler neo-liberalizmin dümen suyunda eski tutunduklar› mevzileri terk ederek, devrimci teori ve prati¤i düzen içine hapseden yola girip “uluslararas› tasfiyecilik” zincirinin kötü birer halkas›n› olufltururken, bu sürece müdahale edenler, devrimci ve komünistler reformist-tasfiyecilikle cenklefle cenklefle bildik geleneklerinden, siperlerinden ve yüce davalar›ndan bir santim bile gerilemeyerek k›z›l bayra¤› her zamanki kararl›l›kla yükseklerde tutmaya devam ettiler. diyalekti¤inin yerine “basit evrim” teorisini bafltac› etmekti; devrimci Marksizm’in burjuva bir yorumu ile “jako ben perspektiften” “huzur bozucu” olmayan anayasal düfllere do¤ru dolays›zca sürükleniflti. Yanl›fl olan, devrimci fliarlar› bozarak ve yumuflatarak, eksilterek ve düzelterek eme¤in kölelefltirilmesi ruhuna uygun olarak yeniden kal›ba dökmek ve burjuva ölçüte uydurmakt›. En nihayet yanl›fl olan, yasal bir “kitle partisi” masal›yla, proletaryay› s›n›f ba¤›ms›zl›¤› ve egemenli¤i
lafl›l›r fleyler ve gerçe¤in özgün mecradaki ç›plak halidir. Ne var ki Marksizm’in kurucular›n›n da ›srarla yineledi¤i gibi, tarih, tarihte ilerleyen s›n›flara her zaman ideal ve elveriflli koflullar sunmaz. Marks bak›n zaman›nda ne E¤er müca de güzel demifl; “E deleye ancak son derece el veriflli flanslarla girilmesi gerekseydi, tarihi yapmak elbette çok kolay olurdu.” Yeterince aç›k ve net! Koflullar hala yeterince elveriflli de¤il. Dünya hala bu süreçten ar›nabilmifl de¤il. Burjuvazinin küreselleflme masal› alt›n-
pratikleri ve bu birikmifl deneyimlerle yetkinleflen Marks, Engels, Lenin, Sta lin, Mao Zedung yoldafllar›n teorisidir. Ancak bu teoriyle yeni yüzy›l›n anahtar›n›, devrimi aralayan yolu bulabiliriz. Ancak 20. yy. devrim deneyimleri bizi bir sonraki yüzy›la tafl›yabilir. Ve ancak Mark sizm-Leninizm-Maoizm ideolojisi insanl›¤›n kurtulufluna giden yolu ayd›nlatarak açabilir. Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao’nun teorisi, proletaryan›n kurtar›c› hareketinin te-
orisi ve hala “referans” noktas›d›r. Bundan bir an bile kuflku duyulamaz. Bu teori hala proletarya için cennetin kap›lar›n› açacak tek anahtar, tek çözüm reçetesidir. ‹nsanl›¤› kurtulufla götüren teori bu yüzy›l›m›z›n devrim pratikleridir. Nedir ki, bu pratiklere ve bu pratiklerin imbi¤inden süzülüp gelen teorilere, geleneklere ve dayan›lan al›fl›lageldik siperlere s›rt›n› dönüp an›n koflullar›na boyun e¤iflle vücut bulan reformist-tasfiyeci ak›m, devrimci teori ve prati¤i düzen içine çekip ehlilefltirerek, uluslararas› tasfiyecilik rolüyle genifl emekçi y›¤›nlar› ve s›n›f› ayartma ve bozmada üzerine düfleni burjuvazi yarar›na yapmada gecikmedi. Devrimci mevzilerden tam bir uzaklafl›flla ortaya ç›kan bu ak›m, saflarda görülmedik biçimlerde yayg›nlaflarak, tam bir virüs etkisiyle devrimci barikatlar› kemirmeye bafllad›. Burjuvazinin ideolojik sald›r›s›n› yeryüzünün her santimetrekaresine yayarak ahlaken y›k›lm›fl bir insan›, devrim ruhu bo¤ulmufl bir gençli¤i, yozlaflma tuza¤›na hapsedilmifl bir toplumu ve sersemletilerek afyonlanm›fl bir iflçi s›n›f›n› yaratma hedefine kofltu¤u bu özgün aflama, tam da evrensel reformo-tasfiyecilik için bulunmaz Hint kumafl› ve koflullar tasfiyeci döneklik için demindeydi. Devrimlerin ve devrimci giriflimlerin geri çekildi¤i, yükselme trendinin yerini alçalma e¤risine b›rakt›¤› ve dünya ölçe¤inde devrimci du-
rumun buna ba¤l› olarak elveriflsizlik çizgisinde seyretti¤i bir mecrada, kuzeyden esen Gorbaçov’cu rüzgar, bu gerilemeye katalizör etkisi yapmada gecikmedi. Ve nihayet bu rüzgar› da arkas›na alan eme¤in kölelefltirilmesine dayal› karfl› devrim konaklar›n›n yo¤un, yayg›n bask›s› ve burjuva etki küçük burjuva atmosferle örülü yerküremizi manyetik alan› içine alarak yayg›n ve uzun zaman› alan bir dalgalanma, çözülme ve da¤›lma süreci ortas›nda liberal bozulmaya yol açt›. Ve bu bozulma ortas›nda uluslararas› tasfiyecilik devrimci saflarda boy att›. ‹DEOLOJ‹K SAVRULMADA SON DURAK OLARAK REFORM‹ST TASF‹YEC‹L‹K Peki neydi reformcu eksene kilitlenen bu tasfiyecilik? En bafltan alal›m: 1. Paris Komünü ile gündeme gelen, Rus, Çin vb. 20. yy’›n birikmifl devrim deneyimleriyle yetkinleflen devrimci teori, bu teoriyle beslenen devrimci gelenekleri yads›yarak bir kenara koyup ideolojik yönden burjuvaziye dolays›zca teslimiyettir. Devrimci teori ve prati¤i burjuva çerçeveye hapsetmektir. Bu teori ve prati¤i düzen içine çekerek ehlilefltirmedir ve de liberal iflçi siyasetine yönelmedir. 2. S›n›f mücadelesini parlamento içi mücadeleyle s›n›rlayarak, daraltarak ve bo¤arak bu dar mücadele biçimini ilke haline getirmektir.
Dahas›, burjuva egemenli¤inin bir örtüsü olan parlamentoyu, proletaryan›n siyasal egemenli¤ine giden yolda temel eksen haline getirmedir. 3. Proletaryan›n amaçlar›n› ve bu amaca ulaflma araç ve yöntemlerini yasal parti düflüne heba etmedir. Dolay›s›yla yasa d›fl› partinin aç›ktan reddidir. Böylece yasall›¤› fetifl hale sokma ve bunu temel silah haline getirmedir. Bu demektir ki, burjuvaziye ideolojik teslimiyet olarak, devrimci teori ve prati¤i düzen içine sürme olarak bizdeki tasfiyecilik, reformculu¤un tasfiyecili¤e yedirilerek flekillendi¤i bir tasfiyeciliktir. Bu tasfiyecilik üç ayak üzerinde yürür: a) Yasa d›fl› partinin yads›narak yasal partinin kabulübu örgütsel tasfiyeciliktir. b) Devrimci zorun aç›ktan yads›narak bar›flç›l yöntemin tek yöntem olarak kabulü- bu siyasal tasfiyeciliktir. c) Proletarya diktatörlü¤ünün yads›narak burjuva ittifak teorisinin bunun yerine geçirilmesi- bu ideolojik tasfiyeciliktir. A) TASF‹YEC‹L‹⁄‹N ÖRGÜTSEL AYA⁄I OLARAK YASA DIfiI PART‹N‹N YADSINARAK ONUN fiEK‹LS‹Z B‹R YASAL PART‹YE DÖNÜfiTÜRÜLMES‹ Bilinir ki, modern-revizyonizmin y›k›l›fl› unsurlar›yla gübrelenen dönemin dünya koflullar›n›n kendine özgü durumu, neo-liberalizmi beslemifl ve bu arada liberal bozulmaya genifl bir alan açarak liberal iflçi siyasetini öne ç›kar-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
29
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
30
m›fl ve bu durum MarksizmLeninizm-Maoizm’den köklü bir kopufla aç›ktan köprülük yaparak düzen içili¤e kap›lanmay› geçer akçe haline sokmufltur. Tam da bu koflullar, legalizmi ve onun sivri ucu “yasal parti”yi çöküntünün getirdi¤i örgüt ve dar eylem biçimi olarak “yasa d›fl› parti”nin karfl›s›na yayg›n bir moda olarak koymufltur. Böylece proletaryan›n devrimci amaç ve hedefleri legal parti ve örgütlerin korunmas›na heba edilmifl ve legalizmde MarksizmLeninizm-Maoizm bir nüans›n› keflfetme yayg›nlaflarak devrimci saflarda fena halde savrulmaya yol açm›flt›r. Bu savrulma her fleyden önce Marksizm’in devrimci özünü yads›makla ortaya ç›km›flt›r. T›pk› Bernfltayn ve Kautsky örne¤inde oldu¤u gibi. Marksizm’in bu dönekleri de Marksizm’in devrimci özü hariç ondan yanayd›lar, ama yapt›klar› Marksizm’den köklü bir uzaklaflmayd›. Sermaye iktidar›n›n ve dolay›s›yla kapitalist sistemin sosyalist devrim yöntemiyle ortadan kald›r›l›p yerine devrimci geçifl dönemi olarak proletarya diktatörlü¤ünün geçirilmesi Marksizm’in devrimci özüdür. ‹flte Kautskyler’in de ve onlar›n günümüzdeki iz sürücülerinin de üzerine çarp› iflareti koyduklar› fley budur. Marksizm-LeninizmMaoizm’in bu özü, bu amaç ve fikri ilk elden reformisttasfiyecilerin kum torbas›na sald›r›r gibi sald›rd›klar› temel özdür. Bu öz, devrimin bu amaç ve fikri, devrimi ger-
çeklefltirme araç ve yöntemleriyle tam bir koflutluk halindedir. Bernfltayn, Kautsky ve benzerlerinin de, günümüz legalistlerinin de anlayamad›¤› iflte bu özdür. Bunun bir aya¤› kuflkusuz ki, o olmadan devrimci amaçlar›m›z› gerçeklefltiremeyece¤imiz yasa d›fl› proletarya partisinin önem ve anlam›n› aç›ktan ve do¤rudan reddine yaslan›r. Yeralt›n›n “sersemletici” etkisinden “aç›k parti”ye geçerek kurtulan burjuva say›klamac› güruh, yasal partiyi yasa d›fl› partinin üstüne ç›kararak defteri çoktan dürülen bu görüfl aç›s›na yeni ve özgün payeler biçip, s›n›f› kapitalizmin cenderesine hap-
Sermaye iktidar›n›n ve dolay›s›yla kapitalist sistemin sosyalist devrim yöntemiyle ortadan kald›r›l›p yerine devrimci geçifl dönemi olarak proletarya diktatörlü¤ünün geçirilmesi Marksizm’in devrimci özüdür. sederek kapitalizmi destekleyen ve teflvik eden reformizmi fetifl haline getirdi. Kitleselleflme, kitle partisi olma vb. demagojik söylemler ile gerekçelendirseler de, yasal çal›flmadan yararlanma ad›na bu yola koyulsalar da, tuttuklar› yol, MarksizmLeninizm-Maoizm’in dolays›z bir çarp›t›lmas›, devrimci teorinin kapitalizmin s›n›r tafllar› içinde uysallaflt›r›larak ifle yaramaz hale sokulmas› ve yeralt› ekseninin burjuva adak tafl›nda kurban edilerek prog-
ram ve taktiklerinin baltalanmas› ve nihayet jakoben ruhun terk edilmesi yoludur. Bu yol, ne sosyalizmin soylu politika ve amaçlar›na denk düflen eksen ve ne de iç savafl program›na dayal› öncünün devrim için muazzam bir savafl arac› oldu¤u gerçe¤ine gerçek bir kald›raçt›r. Oysa bilinir ki, öncü, çekirde¤inde, devrimi haz›rlama çal›flmas›nda, propagandas›nda yasad›fl› olmak zorundad›r. Çünkü o, amaçlar›yla, hedefleriyle ve bu amaca ulaflma araç ve yöntemleriyle yasa d›fl›d›r; asla düzen içine s›¤maz. Legal bir partiyle anayasal çerçevede ve burjuva seçim yasas› ekseninde ve dahas› parlamenter mücadelenin dar ve s›n›rl› koflullar›yla “sökecek flafa¤›” yakalamak, e¤er genifl emekçi y›¤›nlar› bir tür kloroformla uyutmak de¤ilse, kiflinin akl›n› yemesidir. Buaç›k nun içindir ki, Lenin, “a partiden söz etmek aptalca ve ahmakçad›r” demiflti Rus tasfiyecili¤ini betimlerken. Ve bunun içindir Lenin “Avrupa partilerinin mut lak legalizmi, salt legalizmi ömrünü doldurmufl ve em peryalizm öncesi kapitaliz min geliflmesi sayesinde bir burjuva iflçi politikas›n›n te mellerine dönüflmüfltür” diyordu. Nihayet bunun içindir ki, O, legalizm tutkunu reformcu eksene oturmufl tasfiyecili¤i liberal iflçi siyaseti kulvar›na kap›lanma olarak ele al›yordu. Yasa d›fl› partinin aç›ktan yads›narak legalizmi ve onun sivri ucu yasal partiyi her fley gören örgütsel-tasfiyecilik ki-
litlendi¤i bu örgütsel flekilleniflle modern proletaryan›n siyasal hareketinin devrimci içeri¤i ve ba¤›ms›zl›¤›, tarihsel görevi ve hedeflerinin üzerine bir çarp› iflareti koyarak bir kenara koymufltur. Proletaryan›n ve proleter s›n›f hareketinin ba¤›ms›zl› ¤› aç›s›ndan s›n›f örgütlen mesi illegal temele dayal› ol mak zorundad›r. Çünkü, proletarya ad›na ortaya ç› ka n he r g e r ç ek ör güt , t e ori ve prati¤i ile, örgütlenmesi ile düzen içine s›¤maz, s›¤d› r›lamaz. Düzen içine çekilip tatl› su devrimcili¤ine soyunan her örgüt, isterse bunun ad› proleter ya da sosyalist vb. olsun, eninde -sonunda devrimci özü boflalarak burjuvazinin birer eklentisi, nefes borusu olmaktan öteye bir iflleve sahip olamaz. Dolay›s›yla, legalizm ve onun sivri ucu yasal parti, amaçlar›, hedefleri ve bu hedeflere ulaflma araçlar›yla düzen d›fl› olan her devrimci örgütlenmeyi denetim alt›na alarak ehlilefltirmenin, bozman›n, ayartman›n teknesi olmufltur her zaman, Denilecektir ki, “yasalc›l›¤›” d›fllamakla, yasal alan› liberal iflçi siyaseti uygulay›c›lar›na b›rakm›fl olmuyor muyuz? Hay›r, çünkü karfl› ç›k›lan yasal olanaklardan sonuna dek, tüm yasa, kararname vb.nin izin verdi¤i ölçüde yararlan›p yararlanmama sorunu de¤il, karfl› ç›k›lan yasall›¤› fetifl haline getirme ve legalizmi dayan›lacak tek temel olarak ele al›p almama sorunudur. Dahas› ve de karfl› ç›k›lan fley, aç›k ya da yasal eylemleri hangi ruhla yürütüp yürüt-
meyece¤imizdir. Bu ifl kölelik ruhu ile mi, yoksa yer alt› ruhuyla m› yürütülüyor? En önemlisi, aç›k çal›flma ve aç›k eylemle yetinecek miyiz, yoksa kendimizi onunla s›n›rlay›p daraltmadan daha ileriye, öteye geçecek miyiz? Ölçüt nedir? Her iki rengi ay›ran s›n›r tafl› nerededir? Ölçüt fludur: Yasa d›fl› temeli olmayan yasal çal›fl ma, reformo-tasfiyecilerin; yasa d›fl› temeli olan yasal çal›flma, devrimcilerin gü zergah› d›r ve bu esasl › bir ayraçt›r. Yasal eylem kendisini yasa d›fl› olana uyarlamak durumundad›r. Lenin’in ›srarla yineledi¤i gibi, “Yasal olanaklar, yasa d›fl› eylemlerin amaç ve yöntemleriyle iliflkilendirilmelidir.” Yasa d›fl› eylemin ruhuna uygun olmayan her türden yasal eylem ilkeden yoksun yasalc›l›k yönünde at›lm›fl liberal bir giriflimdir. Aslolan, dal budak salan yasal çal›flma ile sar›p sarmalanm›fl yasa d›fl› çekirdek fikridir. As›l sorun, yasal çal›fl ma ve eylemi savunup sa vunmama de¤il, bununla yetinip yetinmeme sorunu dur. Bununla yetinenler yasalc›lar, bunu daha öteye, illegal çekirdek fikrine dek tafl›may› daima d›flar›da b›rak›rlar. Onlar›n tek yetindi¤i fley, proletaryan›n devrimci amaç ve hedeflerini yasal örgütlerin korunmas›na heba ederek, s›n›fsal kayna¤› bak›m›ndan karfl›-devrimci liberallerin slogan› olan aç›k parti fikrinde kökleflmek ve bunu yegane örgütsel biçim olarak kutsamakt›r.
Unutulmas›n ki, “legal örgütler, illegal çekirdeklerin fikirlerini kitleler aras›nda yaymak için dayanak noktalar›d›r.” Legal dayanak noktalar› a¤›yla kuflat›lm›fl illegal çekirdek! Aslolan budur. Bak›n ne de güzel demifl Lenin: “Örgütümüz, mümkün ol du¤u kadar genifl ve dal bu dak salm›fl bir legal örgütler a¤›n›n kuflatt›¤› illegal çe kirdeklerden meydana ge lir”. Yeterince aç›k! Reformist-tasfiyecili¤in örgütsel plandaki aya¤› illegal çekirde¤i ve dolay›s›yla yeralt›n› ve onun amaçlar›n› aç›ktan ve dosdo¤ruca yads›Yeral maya dayanmaktad›r. “Y t › ” s › o l ma y a n b i r “ y e r ü s t ü ” olamaz; illegalitesiz bir legalite Marksizm-Leninizm-Maoizm’den ve onun devrimci amaçlar›ndan apaç›k bir kopufl, ideolojik olarak burjuva saflara savrulufltur. Yasalc›l›k s›n›f› yasal bir parti, aç›k bir parti düflüyle uyutan, bildik denenmifl yolundan sap›t›p, flafl›rt›p aldatan reformist-tasfiyecilik kulvar›d›r. B) TASF‹YEC‹L‹⁄‹N S‹YASAL AYA⁄I OLA RAK DEVR‹MC‹ ZORUN AÇIKTAN YADSINARAK BARIfiÇIL YÖNTEM‹N TEK YÖNTEM OLARAK KABULÜ Reformist-tasfiyecili¤in yasland›¤› ikinci ayak devrimci zorun aç›ktan yads›narak, bar›flç›l yöntemin tek biçimi olarak kabulüdür. ‹llegal temele yaslanmayan legalizmi ve onun sivri ucu legal partiyi temel alarak illegaliteyi kap› d›flar› eden örgütsel-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
31
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
32
tasfiyecilik, ikinci ad›ma uygun, onunla örtüflen mücadele yolunu seçerek ilk ad›m› ikinci ad›mla, siyasi tasfiyecilikle tamamlamaktad›r. Bu ikinci ad›m bar›flç›l mücadele güzergah›n› tek ve en üstün mücadele biçimi olarak ulularken, proletaryan›n, siyasal egemenli¤ine giden yolu zora dayanan bir devrim olmaks›z›n ele geçiremeyece¤i marksist tezin de üzerinde bir çarp› iflareti koymaktad›r. Her örgüt biçimi bu biçimle örtüflecek mücadele biçimini uygulamak zorundad›r.
ç›l çal›flma s›n›r›n› aflmamak, aç›k eylemle yetinmek onun varolufl kofluludur. Bu anlay›fl silsilesinin varaca¤› nokta kaç›n›lmaz olarak devrimci zorun kap› d›flar› edilmesidir. Böylece, kapitalizmin çeliflkileri ve bu dinamik çeliflmeler içinde yaflam a¤ac›na kavuflan kapitalizmin devrimci çöküfl teorisi yerine kapitazimin demokratiklefltirilmesi çizgisine oturan tasfiyeci ak›m, devrimci zora dair görev ve ilkeleri sosyalizme bar›flç›l geçifl teorisine kurban ederek s›n›f mücadelesini ideolojik
Tasfiyecili¤in yapt›¤› da budur. Aç›k bir parti, aç›k bir yasal örgütlenme, ancak aç›k, bar›flc›l bir mücadele yöntemini kendisine temel alabilirdi. Bunlar bir zincirin ard›fl›k halkalar› gibi birbirini tamamlayan kopmaz unsurlar›d›r. Devrimci örgütlenme, düzen d›fl› devrimci biçim, araç ve yöntemleri, devrimci olmayan örgütlenme, düzen içine çekilmifl biçim, araç ve yöntemleri öngörür. Polis icazetine s›¤›nan ve onunla varl›¤›n› sürdüren reformist-tasfiyecilik için bar›fl-
olarak yads›maktad›r. Yan›tlanmas› gereken temel soru fludur: Devrimci zor olmadan eme¤in kölelefltirilmesine dayal› sermaye iktidarlar›n› alt etmek mümkün mü? Ve önce flunu saptamak bir zorunluluktur: fiiddete dayal› devrim, prol eter dev rimin evrensel bir yasas›d›r. D o l a y › s › y l a v e Ma r k s i z mi n kurucu ve sürdürücülerinin önemle vurgulad›klar › gibi, devrimlerin manivelas› zor dur. “Zor”suz da, “devrim”siz de olabilir ekseni, Bernfltayn, Kautsky vb. leri-
nin yoludur-bu Marksist döneklerin. Proleter s›n›f hareketi ve onu harekete geçiren öncü, amaç ve hedefleriyle, bu amaca ulaflma araçlar›yla düzen çerçevesine s›¤maz. Marksizmin kurucular› bu gerçekten Komünist yola ç›karak daha “K Manifesto”da, mevcut top lumsal koflullar ancak zor yoluyla y›k›l›r, savafl naras›n› ortaya koymufllard›. Marks, Kapital’de, zor yeni bir top luma gebe her eski toplu mun ebesidir derken de ayn› ilkenin evrenselli¤inin alt›n› çiziyordu. Marksizmin kurucular›n›n evrensel önemdeki bu yarg›lar› Marksizmin sürdürücüleri olarak Lenin, Stalin ve Mao Zedung’da ayn› çizgi üzerinde ve hem de birikmifl deneyimlerle zenginleflip kökleflerek yetkinleflir. Örne¤in, Lenin’in, her büyük devrim, bir iç savafl olmadan düflünülemez çözümlemesi olsun, ya da Stalin’in fliddete dayal› devrim olmadan burjuva koflullar ortadan kald›r›lamaz ve nihayet Mao’nun iktidar›n silah zoruyla ele geçirilmesi devrimin en yüksek ilkesidir formülasyonlar› Marksizme gönderme yapmay› elden b›rakmayan ya da Marksizm’den dayanak noktalar› arayan Marksizm döne¤i tasfiyecileri için öldürücü yarg›lar olsa gerektir. Ne var ki, tatl› su devrimcileri için mevcut toplumda köhnemifl üst yap›n›n zor yoluyla y›k›lmas› kaç›n›lmaz bir görev de¤ildir. Devrimci s›n›f savafl›m› arenas›na s›rt›n› dönen reformist-tasfiyeciler, ha-
33
cadele biçiminde gelece¤in sihirli anahtar›n› keflfederek, burjuvazinin eteklerinin dibine çulu sermede gecikmediler. Bilinir ki, parlamento, burjuva hakimiyetin bir örtüsüdür ve Lenin sözleriyle, an cak namussuzlar ve budala l ar bu rj uva par l a me n t o s un da oylamalarla ço¤unlu¤un kazan›l›p iktidar›n ele geçi rilebilece¤ini iddia edebilir ler. Bu yol eskiden beri söylenegelen çocukluk masal›d›r; daha önce de ayn› soydan ata binenler olmufltu. Yaflam ise bu denenmifl yolun üzerinden h›zla atlam›flt›. Bat› Avrupa’daki Lasalc›l›k, Milleran dizm , Bernfltayn ve Ka utskycilik, Rus devrim prati¤inde ortaya ç›kan Struveci lik ve akabinde yenilgi y›llar›nda ortaya ç›kan tasfiyecilik temel çizgileriyle hep ayn› soydan ata binmiflti. Ve hepsi de “evrensel dönekli¤in” ve bu arada devrimi imkans›zlaflt›rman›n uluslararas› damarlar›yd›. Devrimin amaçlar›na yegane kald›raç, büyük görevlerin yegane çözümü iç savafl biçimini alm›fl s›n›f savafl›m› ile olas›d›r ancak. Genel oy ve oylama görevlerin çözününün anahtar› de¤il, kitlelerin kendisinin olan görevleri ne ölçüde kavram›fl oldu¤unun ölçütüdür yaln›zca. Unutulan temel gerçek, devrimciler için seçimlerin bir oy av› de¤il, iktidara ulaflman›n temel kald›rac› de¤il, ama yaln›zca s›n›f bilinçli proletaryan›n dünya görüflünün temelinin aç›klanmas›, yay›lmas› için kitleleri e¤it-
mek için özel bir araç olmas›d›r. Yaln›zca bu! Ötesi de¤il. S›n›f mücadelesi ne parlamenter mücadele ile s›n›rland›r›labilir ve ne de parlamenter mücadelenin dar koridorlar›na s›n›f mücadelesi hapsedilebilir. Tersi tutum burjuvazinin saf›na geçmek demek olur. Reformist-tasfiyecili¤in yapt›¤› da budur. Denenmifl onlarca devrim prati¤inden sürgün veren deneyimler göstermifltir ki, sermaye iktidar› alt›ndaki parlamenter ço¤unluk aldatmacas› masal›na kendini kapt›rarak burjuvazinin yan›nda saf tutanlar ancak bar›flç›l geçifl teorisinden yana durabilir, ancak bu tip liberal iflçi siyaseti uygulay›c›lar› “zor”suz ve devrimsiz kulvar› kullanabilirler. C) TASF‹YEC‹L‹⁄‹N ‹DEOLOJ‹K AYA⁄I OLARAK PROLETARYA D‹KTATÖRLÜ⁄ÜNÜN YADSINARAK BURJUVA ‹TT‹FAK TEOR‹S‹N‹N BUNUN YER‹NE GEÇ‹R‹LMES‹ Reformist-tasfiyecili¤in yasland›¤› üçüncü ayak ise proletarya diktatörlü¤ünün yads›narak burjuva ittifak teorisinin kabulüdür. Ve bu ayak dosdo¤ruca ideolojik tasfiyeciliktir. Marks’tan Mao’ya uzanan tarihsel süreç zinciri döne döne tan›tlam›flt›r ki, proletarya diktatörlü¤ü sorunu modern iflçi hareketinin temel sorunudur. Bu yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren sosyalizmin ald›¤› yenilgi, devrimlerin geri çeki-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
reketi, mücadeleyi gelece¤in toplumsal devrimine göre de¤il, geçmifle, bar›flç›l kapitalizme göre tasarlarlar. Geçmifle dönük bu pencere onlar› Marksizmin kurucu ve sürdürücülerinin teorilerinini içini boflaltmaya, bu teoride devrimci olarak ne varsa onu ehlilefltirerek bozmaya ve ifle yaramaz hale sokmaya götürüyor. Devrimin denenmifl geleneklerini özümleyemeyenler, eme¤i sermayenin sömürüsünden, s›n›f burjuva sultadan kurtarma iflinde bu boyunduru¤u parçalamay› de¤il, onunla iflbirli¤ini, dolay›s›yla s›n›f bar›fl›n› güvence alt›na almay› ve tam da bundan dolay› devrimci mücadele araçlar›n› de¤il, uyumlu kapitalist geliflme teorisine uygun olarak bar›flç›l araçlar› devrimsiz, “zor”suz amaç ve araçlar›n emrine sokarlar. Lenin’in de isabetlice saptad›¤› gibi, devrimci “zor”a dayanan s›n›f savafl›m›n› ortadan kald›rd›¤›n›z an, burjuvazi proletarya ile el ele dolaflmaktan çekinmeyecektir. Çekinmeyecektir çünkü, s›n›f savafl›m›n› bir kenara koydu¤unuz zaman, sosyalizmden geriye “insan sevgisinden”, “adalet”e iliflkin bofl ve “hofl” sözlerden baflka bir fley kalmayacakt›r: “sosyalist”-reformculuk! Peki bu çizgiye ne denir? Evrimci sürüklenifl çizgisi. Bu çizgide bar›flç›l›¤› bafl tac› edinen liberal bozulmadan muzdarip reform eksenli tasfiyeciler, tarihsel olarak göreli ve s›n›rl› mücadele biçimi olarak parlamenter mü-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
34
lerek kendi içine büzülmesi, tarihi devrimle de¤ifltirecek olan s›n›fa iliflkin durumda ve bu s›n›f›n temel görevlerinde temel bir de¤iflikli¤i ifade etmez. De¤iflikli¤i ifade etmez çünkü, devrimin tepelerden vadilere savrulma durumu, eme¤in sermayeyle olan iliflkilerinde temel bir de¤iflikli¤e neden olmam›fl, dolay›s›yla devrimin amaç ve fikrinde temel bir dönüflüme yol açmam›flt›r. An›n ve modern ça¤›n temel fikri budur. Bundan ne kaç›nabiliriz ve ne de bu temel sorunu bir sis perdesi arkas›na gizleyebiliriz. Marks ’a kulak verelim: Kapitalist toplum ile ko “K münist toplum aras›nda, bi rinden ötekine devrimci dö nüflüm dönemi yer al›r. Bu na da bir siyasal geçifl döne mi t ek abül e de r ki , bur ada, devlet proletaryan›n dev rimci diktatörlü¤ünden bafl ka bir fley olamaz”. Peki nedir proletaryan›n devrimci diktatörlü¤ü? fiimdi de Lenin’e baflvural›m: Ta rih bize, herhangi bir ezilen s›n›f›n, bir diktatörlük dö nemi olmadan, yani politik iktidar› ele geçirmeden ve sömürenlerin hep göster dikleri umutsuz, vahfli, hiç bir canilikten geri durma yan direniflini zorla bast›r madan, hiçbir zaman ikti dara gelmedi¤ini ve geleme di¤ini ö¤retiyor. Demek ki, devrimci diktatörlük, 1)Kapitalist toplumda komünist toplum aras›ndaki tarihsel evrede kaç›n›lmaz bir zorunluluktur 2)Halk›n afla¤›dan gelen
dolays›z devrimci zorlamas›ndan do¤an bu diktatörlük ancak zor kullan›larak sürdürülebilir. Bu demektir ki devrimler deneyimi bize göstermifltir ki, proletaryan›n devrimci diktatörlü¤ü, her halkç› devrimin zorunlu silah›, elzem bir koflulu ve sürekli bir özelli¤idir. Devirdi¤i s›n›flar üzerinde bir devrimci diktatörlük olarak do¤rudan do¤ruya zor kullan›larak kazan›l›r ve zor kullan›larak sürdürülür. “Hiçbir fleyle s›n›rlanmam›fl, hiçbir yasayla ve kesinlikle hiçbir kuralla daralt›lmam›fl, do¤rudan fliddete dayal› iktidardan baflka bir anlama gelmez”. Baflka türlü de düflünülemez. Geçmifl deneyimler bu durumu yeterince tan›tlaOto m›fl bulunuyor. Engels, “O rite Üzerine” adl› önemli makalesinde, “zzafer kazanan yan, -diyor- boflyere savafl m›fl olmak istemiyorsa, ikti dar›n›, silahlar›n›n gericile re sald›¤› korku ile elde tut mal›d›r.” Bu tarihsel görev yerine getirilirken burjuvaziye karfl› demokrasi çi¤nenmeksizin, eski sömürenler s›n›f olarak bast›r›lmaks›z›n, devrilenler üzerinde devrimci diktatörlük uygulanmaks›z›n “alttakilerin” iktidar› bir gün dahi ayakta kalamaz. Zira devrimci diktatörlük, devrimden önce sürdürülen s›n›f mücadelesininbu kez de devlet iktidar› arac›l›¤› ile sürdürülmesinden baflka bir fley de¤ildir. Devrimle egemen kata yükselmifl s›n›f›n silah› olarak devrimci diktatörlük, kapitalist toplumla komünist toplum
aras›ndaki tarihsel geçifl döneminde iki s›n›f, iki yol ve iki sistem aras›ndaki ideolojik, siyasi, iktisadi alandaki s›n›f mücadelesinde vazgeçilemez araçt›r. Devrilmifl olan burjuvazi zorla bast›r›lmadan yeni iktidar sahipleri asla ayakta kalamaz ve iktidarlar› güvenlik içinde olamaz. Bu düflüncemizi tan›tlayan örneklere tarih az tan›k olmam›fl de¤il. Paris Komünü buna en iyi kan›t olmufltur. Kömünün bafl›na gelen ve Komünün en zay›f yan›, onun yeterince otoriteye bafl vuramam›fl olmas› de¤il miydi? Devrilmifl olan hükümetin kaçt›¤› Versay’›n üzerine yürümemek ve yan›bafl›ndaki merkez bankas›na el koymamak onun en belirgin hatas› de¤il miydi? Reformist-tasfiyecili¤in anlamak istemedi¤i iflin özü budur. Marks’›n teorisinde en kayda de¤er olan, Mark sizmin bu en devrimci yan›, yani, tüm sosyalizm tarihi boyunca devrimci bir geçifl dönemi olarak proletarya diktatörlü¤ünün zorunlulu ¤udur. Tasfiyecilerin ilk elden sald›rd›klar› fley de budur. Onlar Marksizmin bu en gürbüz yan›n› kap› d›flar› ederek Marksizmi yumuflatarak öldürmeyi amaç edinmifl bulunuyorlar. Önce teoriyi yumuflat, tatl›l›kla öldür ve onun devrimci özünü boflalt. Sonra s›n›f mücadelesinin yerine s›n›flar aras› bar›fl› koy ve devrimci s›n›f mücadelesinden do¤an devrimci diktatörlü¤ü yads› ve sonunda burjuvaziyle kol kola onun eteklerine yap›fl. Böylece burjuva ittifak
35
demiflti Lenin: “iiç savafl s›ra s›nda zafer kazanm›fl bir güç, ancak bir diktatörlük olabilir.” diyordu. Bundan dolay› proletaryay› k›nayabilir miyiz? Bunu ancak burjuvazi saf›na geçmifl liberal iflçi siyaseti yandafl› tasfiyeciler tasarlayabilir. Devrimci s›n›f mücadelesinden do¤an bir güç olarak devrimci diktatörlük kaç›n›lmazd›r. Mao’nun sözleriyle, dev rimci proletarya diktatörlü ¤ü alt›nda sürdürmek tüm bir geçifl döneminin en bafl ta gelen görevidir; bu göreve
‹çimizdeki bu virüse karfl› etkili bir ideolojik mücadele kaç›n›lmaz bir zorunluluktur. S›n› f›n bu ideolojik bafl düflman›na karfl› mev zimiz devrim mevzisi, kona¤›m›z sosyalizm kona¤› olmak zorundad›r. karfl› en ufak bir kay›ts›zl›k burjuvazi lehine proletaryay› silahs›zland›rmak olur. Esasl› bir sosyalist devrim üç ayak üzerinde yürür: ‹de olojik, siyasi ve ikstisadi. Bu da ancak devrimci diktatörlük alt›nda güvenceye al›nabilir. Marksizmde legalizmin bir nüans›n› keflfeden reformisttasfiyeciler kapitalist emperyalist kuflatma alt›nda, her yan›m›z›n düflmanla sar›l› oldu¤u bir durumda ve üstelik yeni burjuvazinin partinin göbe¤inde ç›kt›¤› koflullarla sosyalizmin varoluflunu sürdürdü¤ü çetin bir ortamda devrimci diktatörlü¤ü bir yana koyarak marksizm düflman› olduklar›-
n› belgelemifl bulunuyorlar. Onlar için flark› bitmifl tir; ama biz bildik yolumu zdan ve geleneklerimizden kopmadan yolumuza devam ediyoruz. Ve bu yolda sap madan, sars›lmadan, yalpa lamadan s›n›fs›z topluma kadar devam edece¤iz. ÜLKEM‹ZDEK‹ TASF‹YEC‹L‹K Ülkemizdeki tasfiyecilik nedir? Burjuvaziye ideolojik teslimiyet olarak revizyonizm aflamas›n› geride b›rakarak reformizmde kökleflmedir. Demek ki, ülkemizdeki tasfiyecilik reformizm niteliklidir: Ülkemizdeki tasfiyecilik de dünyadaki evrensel tasfiyecilikle efl zamanl› ortaya ç›kt›. 12 Eylül’ün getirdi¤i y›k›ma, Sovyetlerin ve Do¤u Avrupa’n›n da¤›lmas›n›n getirdi¤i y›k›m unsurlar› da eklenince ideolojik ve politik olarak, manevi ve entellektüel olarak ve nihayet örgütsel alanda tam bir da¤›lma, bozulma ve çöküfl bizi de çepeçevre kuflatt›. Böylece, a) Sürekli emperyalist bask›, b) Burjuva yaflam tarz› ve ideolojik etki, c) Burjuva-feodal karfl› devrimci dalgan›n her yan› sarmalayan fliddeti, d) 12 Eylül’le koyulaflan gericilik y›llar›, e) Sovyetlerin ve Do¤u Avrupa’n›n y›k›m›na yol açan Gorbaçov’cu rüzgar›n saflarda yaratt›¤› çöküntü ve ideolojik tahribat, f) Nihayet, küçük burjuvazinin yayg›n oldu¤u ülkemiz koflullar›nda bundan kaynakl›
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
teorisine uygun kulvara ad›m ad›m yap›fl! Liberal iflçi siyaseti uygulay›c›s› reform eksenli tasfiyecilerimiz pekala diyebilirler ki, burjuvaziye karfl› demokrasiyi çi¤nemeksizin de diktatörlük uygulanamaz m›? Her s›n›f›n bir silah› vard›r. Nas›l ki, burjuva diktatörlü¤ü eme¤in kölelefltirilmesine dayl› sermaye iktidarlar›n silah›, sömürüleni sürdürmeninbir arac›, temel bir dayana¤› ise, proletarya diktatörlü¤ü de proletaryan›n burjuvaziye karfl› tek silah›d›r. S›n›f› bunsuz düflünmek onu silahs›zland›rmak demektir. Öyleyse iflçi s›n›f› diktatörlük kurmadan yapamaz. Ve e¤er s›n›f›n bu silaha gereksinimi varsa, burjuvaziyi bast›rmak içindir. Ne demiflti Bebel’e gönderdi¤i o ünlü mektubunda Engels: “proletaryan›n devlete ge reksinmesi oldu¤u sürece, bu gereksinme özgürlük için de¤il, has›mlar›n› bas t›rmak içindir.” Ayn› fleyi burjuvazi de zaman›nda uygulamad› m›? Burjuvazi 1649’larda ‹ngiltere’de, 1793’lerdeFransa’da monarfliye , soylulara karfl›, kendi varoluflunun temellerine yönelen bu eski devrilmifl yönetici s›n›fa karfl› demokrasi uygulad› m›? Ve günümüz burjuvazisi proletaryaya karfl› biçimselli¤i d›fl›nda gerçek demokrasiyi uyguluyor mu? E¤er tarihten dersler ç›karacaksak, neden bu beylik örneklere yaslanmayal›m ki? Demek ki, “zor”la kazan›lm›fl iktidar ancak “zor”la sürdürülebilir. Ne
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
36
küçük burjuvazinin yalpalayan dönek ruh hali. An›n tarihsel durumu tüm bu unsurlara yeterince uygun ortam da sa¤lay›nca, dünya burjuva liberal dalga için tamam›yla elveriflli, devrim içinse elveriflsizlikle kuflat›lm›fl oluyordu. Bu koflullar, unsurlar ve olgular devrimci havan›n tavsamas›na, ideolojik savrulmaya ve düzen içine çekilmeye uygun ortam› fevkalade haz›rlad›. ‹flte 12 Eylül’ün, Gorbaçov’cu rüzgar›n dünyada yaratt›¤› tahribat›n an›n tarihsel koflullar›yla birleflen ortam›nda bu olgular›n bozdu¤u, ayartt›¤›, yoldan ç›kard›¤› ve düzen içine çekti¤i insan malzemesidir bizdeki reformisttasfiyecili¤in hem dolgu malzemesi ve hem de omurgas›. ‹flte, anl›-flanl› Kurtulufl, Dev Yol, Halk›n Kurtuluflu vb. küçük burjuva yap›lanmalar tam da küçük burjuva dönek ruh haline uygun olarak “ düzen d›fl›l›ktan” “düzen içine” do¤ru devrimci teori ve prati¤i ehlilefltirerek savruldular. Denenmifl geleneklere, gelece¤in en önemli siperlerine ve s›navdan baflar›yla ç›km›fl temel sloganlara aç›ktan yüz çevirerek. Bu savrulma yaln›zca s›n›fsal eksene oturmufl devrimciler, örgütler aç›s›ndan yaflanmad›; Kürt ulusal eksene oturmufl hareketler aç›s›ndan da durum iç aç›c› de¤ildir; PSK örne¤inde oldu¤u gibi bildik reformistler bir yana, silahl› mücadele arac›n› kullanan PKK açs››ndan da durum vahimdi. Amac› “ssiyasal çözüm”, “aanayasal çözüm ” olan›n, arac›n›n ulusal devrimci mü-
cadele olarak silahl› biçim olmas› birfley de¤ifltirmez. Bilinir ki, PKK burjuvaziyi masa bafl›na çekmenin arac› olarak silahl› mücadelede ›srar ediyordu; “üstten burjuva çözüm”de pazarl›k kozu onda silahl› mücadeleydi-ötesi de¤il.Nitekimgelinen aflamada “Demokratik Cumhuriyet” liman›nda demirlemifl durumda. Ama as›l konumuz bu de¤il, alt›n› çizmek istedi¤imiz an›n koflullar›n›n liberal bozulmay› ve bu arada reformisttasfiyecili¤e nas›l çanak tuttu¤unu ve bunun bizdeki izdüflümünü aç›klamakt›. Savrulma yaln›zca s›n›fsal arenay› esas alan kesimde, ulusal özelliklerin rolünü ön plana ç›karan kesimde de ayn› oranda etkili oldu. Nedir ki, bu savrulufl rüzgar› ad›m ad›m gerilemeye yüz tutuyor ve tutacak da. Çünkü tarih bildik çizgisinde ilerlemesini sürdürecektirherfleye karfl›n, tüm sorun, genifl bir tarihsel perspektifle soruna bak›ld›¤›nda görülecektir ki, geçmifl Avrupa tarihi Lasalc›lar örne¤inde oldu¤u gibi, bu tür örneklerle dopdoludur. Hele Rus devrim tarihi, liberal iflçi siyaseti uygulay›c›lar› tasfiyeciler aç›s›ndan kaynayan kazan gibidir. “Marksizm oyununu” 1894-1898 y›llar› aras›nda “yyasal marksizm” ad›yla ustaca oynayan Struve’yi bir kenara koyarak konuflursak, 1905-1906 y›llar›n›n hemen akabinde Menflevik saflarda ortaya ç›kan ve uzun zamana yay›lan reform karakterli tasfiyecili¤i, yani bu sa¤ tasfiyecilik ve bolflevik saflarda ortaya ç›kan “sol” tasfiyecilik, tarihimizden ö¤renmemiz gereken örneklerimi-
zin en iyi oluntular›n› olufltururlar. Reformizm eksenli tasfiyecilik yerküremizin her parças›nda her zaman devrime karfl›, iflçi s›n›f›n› yasal parti düflüyle aldatman›n bir arac› olarak devrimci s›n›f hareketinin karfl›s›na ç›km›flt›r. Her seferinde de Marksizm düflman› bu ak›m›n damgas›n› bast›¤› mecra flöyle ya da böyle atlat›lm›flt›r. Bizde bu biraz uzun zamana yay›ld›. Dünyadaki koflullar buna yeterince uygundu, bu ak›m› köklüce beslemede oldukça etkili oldu. Bizde kitleler hala reformizme y›¤›lan kulvar›n etkisinden esasta s›yr›labilmifl de¤il. ‹çinde geçmekte oldu¤umuz an›n asla görmezlikten gelinemeyecek tablosudur bu. Geçmiflin devrimci revizyonizmi, flimdilerde reformizm denen tap›na¤›n resmi bekçisi olarak burjuva-feodal devlete nefes borusu oldu. S›n›f› ayartmada, ruhunu kuflku ve inançs›zl›kla bozmada bunlar burjuvazinin solu olarak rollerini adamak›ll› oynuyorlar. ‹çimizdeki bu virüse karfl› etkili bir ideolojik mücadele kaç›n›lmaz bir zorunluluktur. S›n›f›n bu ideolojik bafl düflman›na karfl› mevzimiz devrim mevzisi, kona¤›m›z sosyalizm kona¤› olmak zorundad›r. Ne bu güruhun damlar›n bafl›na ç›karak avazlar› ç›kt›¤›nca ba¤›ra ba¤›ra ilan ettikleri gibi devrimler son buldu ve ne de sosyalizm yegane çözüm reçetesi olmaktan ç›kt›. Devam Edecek
37
Yaz›m›z›n temel konusu, emperyalist burjuvazi ve onun yerli uflaklar›n›n kitleleri manipüle etme, saltanat›n› devam ettirebilmek için gerçekleri gizleme, verili somut durumu, toplumsal çeliflkileri saklama, çarp›tma ve yalan aldatmacaya dayal› sanal bir dünya yaratma çabala r›nda can al›c› bir öneme sahip olan medyad›r.
A-G‹R‹fi Sosyalizm, kapitalist üretici güçlerin geliflmesinin ve ortaya ç›kard›¤› antagonist çeliflkilerin zorunlu bir sonucu olarak ortaya ç›kar. Üretimin alabildi¤ine toplumsallaflm›fl karakteri, üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyetle çeliflki içersindedir.Bu çeliflkidir ki, niteliksel ve toplumsal de¤iflimleri gerekli ve zorunlu k›lar. Bu çeliflkinin önünde duran s›n›flar, tarihsel olarak gerici bir rolü üstlenmifllerdir. Sosyalistlerin, komünistlerin devrimci oluflu ise bu çeliflkiyi çözme misyonuna sahip olufllar›ndan ileri gelir. En çetin savafl tarihin tekerle¤inin ileriye gidiflini engellemeye çal›flanlar ile bu engelleri temizleme görevine soyunanlar aras›ndad›r. Gelinen aflamada emperyalist burjuvazinin bu gerici rolü, tarihsel gerçekler taraf›ndan say›s›z defa ispatlanm›flt›r. S›n›f bilinçli proletarya tarihsel hakl›l›¤›n› buradan al›r.
Sahip oldu¤u ideolojinin (Marksizm-Leninizm-Maoizm) bilimselli¤inin temeli buradad›r. Leninizmin emperyalizm konusundaki tespitleri, tüm canl›l›¤›n› ve bilimselli¤ini korumaktad›r. Evet, emperyalizm çürüyen kapitalizmdir. Kapitalist çeliflkileri bütünüyle a盤a ç›karm›fl ve keskinlefltirmifltir. Emperyalizmin gerici, sömürgeci özelliklere sahip oluflu, girdi¤i her yerde ilerici olan ne varsa öldürmesi, ülkelerin ve halklar›n tüm yerüstü ve yeralt› zenginliklerini ya¤malayarak a¤›r bir sömürü a¤› gelifltirmesi, bir kaç yüz kötü insan›n niyetleri sonucu de¤ildir. Bunlar emperyalist- kapitalizmin yap›sal sonuçlar›d›r. Onun do¤as› insana dair olan de¤erlerle çeliflir, öyle de olmak zorundad›r. Emperyalizm gelinen aflamada dünya nüfusunun %45’ini tam yoksullaflt›rm›flt›r. Dünyada 350 kiflinin serveti, 2,5 milyar emekçinin toplam varl›klar›n› aflmakta-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
Medya ve üzerimizdeki etkileri
38
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
Bu sald›r›n›n en yo¤un olan› ideolojiktir. Yeni Dünya Düzeni, Kü reselleflme, küresel demokrasi, kavramlar›n›n ortaya at›lmas›n›n ve çok yo¤un bir flekilde ifllenmesinin nedenlerinin, yukar›da anlatma ya çal›flt›¤›m›z gerçeklerle ba¤lant›s›n› kurmak çok da zor d›r. 1 milyar insan günde 1 dolar›n alt›nda bir gelirle yaflamak zorunda b›rak›lm›flt›r. 800 milyon insan aç durumdad›r. Fuhufl pazar›ndaki sadece çocuklar›n say›s› 2 milyondur. Bunlar sonuçlard›r. Neden ise haydutlar›n s›n›f ç›karlar›d›r. ‹deolojik olarak bilimselli¤imizin yan›nda, kararl›l›¤›m›z›n ve tarihsel olarak yenilmez oluflumuzun kökleri buralardad›r. Bundand›r ki, emperyalist burjuvazi sald›r›lar›n›n tamam›nda bu kökleri hedeflemektedir. Verili gerçekleri gizlemeye, gizleyemediklerini e¤ip bükmeye, çarp›tmaya ya da içini boflalmaya çal›flmalar›n›n nedeni de budur. S›rt›ndaki sömürünün, tarihsel rolünün, gücünün fark›na varmas›ndan korkuyorlar iflçi s›n›f›n›n. Ka¤›ttan kaplanlar›n belki de en büyük gücü, ezilen y›¤›nlar›n gerçeklerin fark›nda olmamas›ndan gelmektedir. Gerçeklerin ne oldu¤undan, kendi s›n›f ç›karlar›ndan, sosyal, siyasal, ekonomik, askeri vb. geliflmelerin nedenlerinden, toplumu oluflturan s›n›flar›n iliflki ve çeliflkilerinden habersiz y›¤›nlar, burjuvazinin her türlü aldatmacas›na ve yönlendirmesine aç›k olmak durumundad›r. Ezilenlerin kendilerine ve topluma yabanc›laflt›r›lmas›
olgusu, sadece kapitalizmin do¤al yap›s›ndan kaynaklanan bir sonuç de¤ildir. Egemenler ayn› zamanda iradi olarak da, sorunlar›na duyars›z, içine kapan›k, görmeyen, duymayan, konuflmayan bir toplum yaratmak için ola¤anüstü bir çaba içerisindedirler. Yoksullar ve mülksüzlerin s›rt›nda kurduklar› saltanatlar›n ve cennetlerinin güvenceye al›nmas› ve süreklili¤inin korunmas›n›n yolu buradan geçmektedir. Son bir kaç y›la bir bakal›m. Emekçilerin nas›l kapsaml› sald›r›yla karfl› karfl›ya oldu¤unu rahatl›kla görece¤iz. Bu sald›r›n›n en yo¤un olan› ideolojiktir. Yeni Dünya Düzeni, Küresellefl me, küresel demokrasi, kavramlar›n›n ortaya at›l mas›n›n ve çok yo¤un bir flekilde ifllenmesinin neden lerinin, yukar›da anlatma ya çal›flt›¤›m›z gerçeklerle ba¤lant›s›n› kurmak çok da zor olmayacakt›r. Bu söylemler içeri¤inden sapt›r›lmakta, burjuva özü gizlenmekte ve ezilen kitlelerin ç›kar›na bir fleymifl gibi ifllenmektedir. Burjuvazi ile proletarya aras›ndaki s›n›f savafl›m›n› ve s›n›f bilinçli proletaryan›n devrim ve sosyalizm hedefli mücadelesini geri plana itmek ya da emekçilere, emperyalizmin tam hakimiyeti-
ni umutsuz ve çaresiz bir flekilde kabul ettirebilmek için “tarihin sonunun” geldi¤i, “kapitalizmin insanl›¤›n görece¤i en son sistem” oldu¤u, “ideolojilerin öldü¤ü” hummal› bir flekilde propaganda edilmektedir. Art›k topluma damgas›n› vuran›n teknoloji oldu¤u, bilim ötesi bir aflamaya gelindi¤i ve bu devasa geliflmelerin tüm insanlar›n sosyal refah›na yol açaca¤›, “demokrasi”nin her yere girece¤i, dünyan›n küresel bir köye dönüflece¤i durup dinlenmeden anlat›lmaktad›r. Oysa gerçekte olan nedir? Burjuvazi s›n›fsal egemenli¤ini kurmak ya da pekifltirmek için, dün daha çok aç›k askeri iflgallere baflvurup sömürge politikas› izlerken, bugün onu daha “modern” görünümde ve ince taktiklerle yapmaktad›r. Dünkü aç›k askeri iflgallerle sömürgeci politikas›n›n gerekçesi, bugünkü söyleminden pek de farkl› de¤ildir. Geçmiflte “vahfli ve barbar” ülkelere “medeniyet” götürmek için iflgal ederken, bugün “terörizme” karfl› “demokrasiyi” getirme, “insan haklar›n› koruma”, “küresel demokrasiyi” kurma ad› alt›nda, ayn› amaçlar›n› gerçeklefltirmeye çal›flmaktad›r. Her iki politikan›n da özü sömürü, ya¤ma ve taland›r.
Tekelci sermaye, sosyalizm maskeli devlet kapitalizminin egemen oldu¤u revizyonist blo¤un da¤›lmas›ndan ald›¤› coflku, moral ve “zafer” kazanan komutan›n ruh haliyle her tarafa pervas›zca sald›r›yor, bask› yap›yor. S›n›flar mücadelesi tari hinin ortaya ç›kard›¤›, sa bitlenmifl bir gerçek var d›r: Egemen sömürücüler sistemlerini korurken te mel olarak iki yola baflvu rurlar: fiiddet ve aldatma ca. Aldatmacan›n amac› tarihsel gerici rollerini, sömürülerini ve vahfletlerini gizlemek ve bu yolla ezilenlerin düzene muhalif olmalar›n› engellemek, onlara yoksulluklar›n›n, bir kader oldu¤u ve de¤iflmeyece¤i düflüncesini empoze etmektir. Bu yolla kendi dünya görüflünü, yaflam tarz›n›, de¤erlerini, kültürünü kafalarda hakim k›lmaya çabalar. Çünkü ezilenlerin, kendi ç›karlar›n›n nerede oldu¤unu görmeleri, egemen ideolojiden koparak kendi s›n›fsal dünya görüfllerine yönelmeleri, sömürücü haydutlar için ölüm çanlar›n›n çald›¤›n›n göstergesidir. Bundand›r ki, burjuvazinin ç›karlar› gerçeklerin gizlenmesinden yanayken, proletarya gücünü ve hakl›l›¤›n› yaln›zca ç›plak gerçeklerden al›r. Buna bir örnek vermek gerekirse: Son on y›ld›r “yeni dünya düzeni”nden bahsediliyor. “Küreselleflmenin” halklara refah ve demokrasiyi getirece¤i söyleniyor. Peki
gerçek böyle midir? Son on y›lda dünyan›n en zengin % 20’lik nüfus diliminin geliri %70’lerden %85’e yükselirken, en yoksul %20’nin pay› %2,3’ten %1,4’e gerilemifl durumda. Demek ki gerçekler tam tersini söylüyor bize. Sermayenin elindeki teknolojik vb. olanaklar artt›kça ve gelifltikçe sömürü azalmak bir yana, daha da artmaktad›r. S›n›fsal ç›karlar› gere¤i burjuvazi bu gerçekleri gizlemek zorundad›r. Yine s›n›fsal ç›karlar› gere¤i s›n›f bilinçli proletarya taraf›ndan bu gerçekler durup dinlenmeden aç›klanmak zorundad›r. Benzer flekilde “globalleflen” dünyam›zda art›k “terörizme” yer kalmad›¤› (terörizmden devrimci ve komünistlerin mücadelesi anlafl›lmal›d›r) sak›z gibi çi¤nenmektedir. Oysa gerçekler kimin terörist oldu¤unu göstermektedir bize. Silahlanmaya en çok para harcayan ülkeler en çok “terörizme” karfl› olduklar›n› söyleyenlerdir. Stockholm Uluslararas› Bar›fl Araflt›rmalar› Enstitüsü’nün Haziran 2000’de aç›klad›¤› rapora göre 1999 y›l›nda silahlanmaya en çok para harcayan alt› ülke flunlard›r: Ülke Harcama (milyar dolar) ABD -259,9 Japonya -51.2 Fransa -46,8 Almanya -39,5 ‹ngiltere -31,8 ‹talya -23,5 Proletaryan›n s›n›f ç›ka r› gerçeklerdedir dedik.
Onu gizlemeye ihtiyaç du yaca¤› hiçbir siyasal, sos yal, ekonomik ya da ideolo jik olgu yoktur. Kapitalizmin, y›¤›nlar› iliklerine kadar sömüren, mülksüzlefltiren ve kendine yabanc›laflt›ran bu sistemin, d›flar›dan bir fley kat›lmaks›z›n tüm ç›plakl›¤›yla görülmesi/gösterilmesi proletaryan›n sadece ç›kar›na olan bir durum de¤il, ayn› zamanda öncelikli görevidir de. ‹ktidar mücadelesinde, s›n›flar›n baflar› ya da baflar›s›zl›¤›n›n ölçütü, kitleleri hangi oranda etkileyebildi¤inde, onlar› ne oranda kendi yan›na çekebildi¤inde ve ne kadar örgütleyebilip ne kadar savaflt›rabildi¤inde aranmal›d›r. Egemenler sürekli olarak halk› burjuva ideolojisinin girdab›nda ve sistemin içinde tutmaya u¤rafl›r. Komünistler ise onlar› proletarya ideolojisinin ayd›nlatt›¤› yola, Komünist Partisi’ne ya da KP’nin yönlendirmesi alt›ndaki örgütlenmelere çekerek sistemden koparmaya çal›fl›rlar. Kitlelerden uzak bir flekilde mücadele eden, hedefine y›¤›nlar› örgütlemeyi ve savaflt›rmay› koymam›fl, onlardan yal›t›lm›fl olmasa bile hat›r› say›l›r bir kesimini çat›s› alt›nda toplayamam›fl, bir siyasal hareketin baflar›s›ndan söz etmek kendimizi kand›rmak olacakt›r. Her eylemde, her etkinlikte akl›m›z›n en canl› köflesine yazmam›z gereken temel ilke bu olmal›d›r. Kitlelerin kafas›n› ka zanmak, onlar› burjuva
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
39
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
40
düflünüfl tarz›n›n etkisin den al›koymak sadece yaz› l› ve sözlü propaganda yo luyla olmaz. Gerilla da her vuruflunda bir yandan fa flist ordu ayg›t›n› y›prat›p darbelerken, di¤er yandan devlet otoritesini sarsarak kitlelerin kafas›nda egemen ideolojiyi ve onun versiyon lar›n› da zay›flatm›fl olur. Egemen s›n›flar fliddeti toplumun her kesimine uygulamakla birlikte, temelde ve en yo¤un bir flekilde manipüle edemedi¤i kesimlere uygular. Bunlar da aç›kt›r ki en baflta komünistler olmak üzere, devrimciler ve anti-emperyalist, anti-faflist muhalefet odaklar›d›r. Onlar›n kafas›n› aldatmacalar›yla de¤ifltiremedikleri için tehlikelidirler. fiiddetin de esasta iki amac› vard›r. Birincisi; davas›ndan vazgeçirmek, ideolojik olarak soysuzlaflt›rmak (ki gerek ülkemizde gerekse de uluslararas› alanda az›msanmayacak say›da a¤›r zulüm ve iflkenceler karfl›s›nda kavgan›n bedellerini göze alamayarak devrimcilikten vazgeçenler, dökülenler olmufltur); ‹kincisi; ise bunu beceremedi¤inde katlederek varl›¤›na son vermek. Bununla da topluma flu mesaj› verirler: uslu durun, sisteme baflkald›rmay›n aksi halde sonunuz böyle olur. Yaz›m›z›n temel konusu, emperyalist burjuvazi ve onun yerli uflaklar›n›n kitleleri manipüle etme, saltanat›n› devam ettirebilmek için gerçekleri gizleme, verili so-
mut durumu, toplumsal çeliflkileri saklama, çarp›tma ve yalan aldatmacaya dayal› sanal bir dünya yaratma çabalar›nda can al›c› bir öneme sahip olan medyad›r. Diyebiliriz ki, bugün kapitalizmin tüm zulmüne, vahfletine ra¤men hala yüz milyonlar burjuva ideolojisinin manyetik alan› içerisindeyse, kuflkusuz bunda egemen haydutlar›n ellerinde bulundurduklar› iletiflim teknolojisi ve araçlar›n›n hayati önemi vard›r. Medya her gün, her an ve her saniye yan› bafl›m›zdad›r. Burjuva de¤erleri, kültürü, yaflam tarz›, burjuva ahlak anlay›fl›, propagandas›, çarp›tmas›, yalan›, demagojisi, e¤itimi, sabah okudu¤muz gazeteden, ö¤len dinledi¤imiz radyodan, akflam izledi¤imiz televizyondan, okudu¤umuz dergilerden, sokaklardaki reklamlar›ndan, bir hafta sonu gitti¤imiz sinemadan, merakla yeni tan›flt›¤›m›z internetten, duvarlardaki afiflinden ahtapot misali uzatt›¤› kollar›yla beynimizi sarmalamaya, kemirmeye çal›fl›r. Özellikle son on y›ld›r hemen her kesimin ilgi odaklar›ndan biri haline gelen iletiflim teknolojisi ve özelde medya nedir, ne de¤ildir ve egemen s›n›flar›n elindeki bu araç bizi nas›l etkiler sorular›na cevap arayaca¤›z bu yaz›da. B- ‹LET‹fi‹M TEKNOLOJ‹S‹NDEK‹ GEL‹fiMELER VE BURJUVA
ALDATMACA Öncelikle belirtmeliyiz ki, iletiflim denilen olgu medyayla ayn› anlama gelmiyor. ‹letiflim çok daha genifl bir alan› kapsar. Medya da iletiflim kavram›n›n bir parças›d›r, onun kapsam›na girer. Yine bunun gibi ileflitim teknolojisi de yaln›z iletiflim araçlar›ndan ibaret de¤ildir. ‹letiflim araçlar›, iletiflim teknolojisinin sadece bir parças›n› ifade etmektedir. Di¤er parças› ise bu araçlarla verilen ya da verilmesi amaçlanan her çeflit iletidir. Özcesi iletiflim teknolojisi dedi¤imizde, hem iletiflim araçlar›n› (faks, telefon, sinema, radyo, bilgisayar, modem, cd, cd-rom, dvd, satelit, anten, uydu, kamera, telgraf, teleks, gazete, dergi, bildiri, afifl vs) hem de bu araçlar üzerinden sunulan ve üretilen her çeflit iletiyi (haber, mesaj, bilgi, arzu, öfke, 盤l›k, düflünce, ses, reklam, propaganda vs) kapsar. Genel olarak teknoloji dedi¤imizde de, tüm bu araçlar› üreten insan, emek, makine, araç, gereç, bilinç, bilgi vb. bütün iliflki düzenini, çeflidini anlatan üniteyi anlamal›y›z. ‹letiflim insan›n varl›¤›ndan beri var olagelen bir olgudur. ‹letiflim teknolojisi, üretici güçlerin geliflimine paralel olarak ça¤lar boyunca durmaks›z›n geliflme içerisinde olmufltur. 20. yüzy›lda bu alanda oldukça önemli geliflmeler kaydedilmifltir. Özellikle bu yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan sonra devasa
ad›mlar at›lm›flt›r. Bu geliflmelerin de bir sonucu olarak, 1970’li y›llarla birlikte, o zamana dek s›n›rl› bir kesimin ilgi alan›nda kalan iletiflim olgusu giderek gündemin üst s›ralar›na do¤ru yükselmeye bafllam›flt›r. Kuflkusuz ki bu geliflmeler esas olarak emperyalist burjuvazinin ç›karlar›na kullan›lm›flt›r ve kullan›lmaktad›r. Baflka türlüsü de olamazd›. Üretim araçlar›yla beraber tüm teknolojik olanaklar› elinde bulunduran burjuvazi, sömürüsünü katmerlefltirmek, kar›n› sürekli olarak katlamak, dünya üzerindeki hakimiyetini ve kontrolünü oturtmak, pazarlara egemen olmak, rakipleriyle mücadelede üstün gelmek için di¤er fleylerin yan›nda, iletiflim teknolojisine de ihtiyaç duymaktad›r. Aç›kt›r ki, egemenler toplum içerisinde ve üzerinde güçlü ideolojik, siyasal, kültürel, askeri, psikolojik iletiflim a¤lar›n› oluflturmadan saltanatlar›n› sürdüremezler. Y›¤›nlara kültürünü manipüle edemez ve böylesi bir silahtan yoksun olmas› durumunda korkunç düzeye gelmifl sermayeyi tek elde tutamaz. Ancak 1970’li y›llarla beraber, iletiflim teknolojisindeki geliflmeler, egemen ideolojinin ve burjuva ideologlar›n yeni bir aldatmacas›n› da beraberinde getirdi. Bu aldatmacan›n bafll›klar› “Bilgi Ça¤›”, “Enformasyon ve Bilgi Toplumu” fleklindeydi, ki bugün halen yo¤un bir flekilde kullan›lmaktad›r.
Bu aldatmacan›n mimarlar› olan burjuva ideologlar› ve “bilim” adamlar›, günümüz toplumunun içeri¤ini tan›mlayan esas ö¤enin teknoloji oldu¤u konusunda hemfikirdiler. Genelde teknolojideki ve özelde de iletiflim teknolojisindeki bu devasa geliflmelerin kesin olarak insanl›¤›n mutlulu¤unu art›rd›¤›n› ve art›raca¤›n› propaganda etmifllerdir/etmektedirler. Onlara göre toplumsal hastal›klar›n, sorunlar›n temel nedeni bilgisizliktir. ‹letiflim teknolojisinin geliflmesi ve bilginin artan oranda ve genifl çapta dolafl›ma sokulmas›yla bilgisizlik giderek azalacak, nitelik ve verimlilik artacak, dolay›s›yla da insan›n maddi ihtiyaçlar› büyük oranda karfl›lanacakt›r. Böylesi sahtekarl›kla gözlerden kaç›r›lmak istenen, her fleyden önce teknolojinin burjuvazinin elinde oldu¤u gerçe¤idir. Dolay›s›yla, bu araçlar baflka s›n›flar›n de¤il burjuvazinin s›n›fsal ç›karlar› için kullan›lacakt›r. Di¤er yandan bu araçlarla ulaflt›r›lan, “artan oranda” dolafl›ma sokulan bilgi, burjuvazinin ters yüz edilmifl ya da çarp›t›lm›fl bilgisi (ya da bilgisizli¤i) olacakt›r. Yine bu araçlarla oluflturulmak istenen “nitelik” ve “verimlilik” yarat›lmak istenen bilinç ve kültür burjuva s›n›f›n›n de¤erlerine ve ç›karlar›na uygun tarzda ifllenecektir. 1970’li y›llardan bugüne halklar›n yaflam standartlar›n› ve gelir da¤›l›m›n› gösteren istatistiklere flöyle
bir göz atmak dahi, bunun ne kadar aç›k bir aldatmaca oldu¤unu görmemizi sa¤layacakt›r. Gerçekten de bugünkü teknolojik geliflmeler tüm dünya halklar›n›n refah içerisinde yaflamas›n› sa¤layacak düzeydedir. Bu alandaki geliflmelerle, yaflam standartlar›n›n yükselmesi do¤ru orant›l› bir flekilde birbirine ba¤l›d›r. Ancak bu, proletaryan›n bu araçlar› denetiminde bulundurdu¤u koflullarda olanakl›d›r. Konuya iliflkin iki örnek verirsek: Bilgisayar sektöründe rakipsiz olan Microsoft ve Intel’in (ki bu iki tekel ittifak halindedir) pek çok ürünü (program ve çips) pazara sunulmadan önce, ABD Savunma Bakanl›¤› ve CIA labratuvarlar›ndan geçer. Burada, program ve çipsi kullanan herkesin istendi¤i zaman ABD taraf›ndan denetlenebilece¤i ( özellikle internette) bir sistem oturtulmufltur. Yine dünyaca ünlü Xerox firmas›n› fotokopi makinalar›na da ABD’nin söz konusu kurumlar›nca benzer bir sistem konulmufltur. Bu fotokopi makinalar›n›n üniversiteler ve çevresinde toplumsal muhalefetin güçlü oldu¤u merkezlere, devrimci demokratlar›n s›k s›k gittikleri yerlerin yak›n›na, kütüphanelere, postanelere, konsolosluklara yerlefltirilmesi tercih edilir. Ço¤alt›lan belgenin bir örne¤i de sistemin ilgili merkezine gider. Egemenler aç›s›ndan bu sistem, bilgi toplama ve denetleme
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
41
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
42
bak›m›ndan oldukça “yararl›d›r”. Her iki örnekte de kesin olan bir fley var ki, burada amaç halklar›n refah düzeyini yükseltmek de¤ildir. Uluslararas› ticaretin sürekli geliflmesi sonucu rekabet de daha çok yo¤unlaflm›flt›r. Kapitalist ç›karlar, potansiyel pazarlar›n ço¤alt›lmas›n› kaç›n›lmaz hale getirmifltir. Bunun için y›¤›nlar› tüketime yönlendirmek ve kar h›rs› için tüketimi ifltahland›rmak gerekmektedir. ‹flte tam da bu noktada, iletiflim teknolojisinin gücü ve tekellerin iletiflim araçlar›na ›srarla sahip olmak istemelerinin bir sebebi daha tüm ç›plakl›¤›yla ortaya ç›kmaktad›r. Kapitalistin iletiflim araçlar› vas›tas›yla sahip oldu¤u en etkili güç, hiç flüphesiz siyasal, askeri, kültürel ve ideolojik hegemonyad›r. Günümüzde var olan tekellerin tümü, kaç›n›lmaz olarak iletiflim teknolojisinin en az bir bölümüyle iç içedir. Tekellerin baz›lar› bu sektörün yaz›l› alan›nda yo¤unlafl›rken, kimileri de yaz›l›, görsel, iflitsel vb. Birçok alanda yo¤unlaflm›fllard›r. Bu tekellerin düzinelerce gazeteleri, dergileri, radyo ve televizyon istasyonlar› ve kanallar› vard›r. Emperyalizmin ve gericili¤in yaflam biçimini, kültür ve ideolojisini yayg›nlaflt›rmada bu tekeller çok büyük rol oynarlar. Toplumsal bir varl›k olan insan›n toplumsall›¤›n› zay›flatan, insan› yaln›zl›¤a, kadercili¤e, sanal bir dünyada seyahate, bafl›-
bofllu¤a, bencilli¤e, asalakl›¤a, vurdumduymazl›¤a, bananecili¤e ve tüketime yönlendirmede en etkili görevi bunlar al›rlar. Ba¤›ml›, yar› sömürge ve sömürge ülkelerin ulusal demokratik kültürü, toplumsal de¤erleri, folkloru, sinemas›, sanat› bu güçler taraf›ndan parçalan›r. Bunlar y›¤›nlar› bilgisiz, belleksiz, e¤itimsiz b›rakman›n yo¤un u¤rafl› içerisindedirler. Araflt›rmayan, çabalamayan, sorgulamayan, elefltirmeyen, konuflmayan, düflünmeyen ve görmeyen bir kiflilik yaratma amac›ndad›rlar. ‹flte bafll›calar›: Tablo 1 Günümüzde kapitalistin ifltah›n› en çok kabartan sektörler telekomünikasyon, enformasyon, ulafl›m ve enerjidir. Çünkü küreselleflme teorisinin alt yap›s› bunlar üzerine oturtulacakt›r. Hem oldukça karl› olmas› ve hem de kitleleri manipüle etme ve flekillendirmede en etkili araçlar› içermesinden dolay›, bu sektör burjuvazinin ifltah›n› kabartmaktad›r. Toplum üzerindeki egemenli¤ini ve kontrolünü önce burada tesis eder; rakiplerinin gücünü ilk önce burada k›rar. ‹letiflim teknolojisinin ortaya koydu¤u en önemli ürün iletiflimin gözle görüleni, kulakla duyulan› yani iletilenidir. Bu ürünler medya teknolojisinin özelli¤ine göre çe-
flitli araçlarla tafl›narak, çeflitli araçlardan geçerek, çeflitli biçimlerle gelir. Film ile projektörden geçerek ve perdeye yans›yarak sinema-ses-görüntü fleklinde; TV ve görüntü teyple (VCR) odam›z› ve beynimizi istila eden ses ve görüntü biçiminde; plak, CD ve ses teypleriyle, dua, nutuk vb. fleklinde; gazete, kitap, dergi ile yaz›l› biçimlerde, radyo ile dinlenerek anlamland›r›cak flekillerde gelir. Bu iletiflim biçimleri çeflitli k›staslar kullanarak çeflitli biçimlerde kategorilere ayr›labilir. Örne¤in amaçlanan izleyicinin karakterine göre (kad›n, erkek, çocuk, genç, yafll›lar için gibi) s›n›fland›r›labilir. Geldi¤i araca göre: TV, gazete, radyo, magazin gibi… geldi¤i araca ve içeri¤ine göre: Resimli roman, çizgi film, çizgi roman, karikatür gibi… Ele ald›¤› konulara göre: Ekonomik, siyasal, spor vb. gibi… Amac›na göre: E¤itim, e¤lence gibi… Tüm bunlar›n iki temel ya n› vard›r. Birincisi ideolo jik ve ikincisi ticari. Bu iki yan tümünde birbiriyle iç içe geçmifl biçimde ele al›narak sunulur. Dünyadaki iletiflim araçlar›n›n teknolojik biçimi, Amerika, ‹ngiltere, Fransa ve Almanya gibi büyük emperyalist güçler taraf›ndan, kendi s›n›fsal ihtiyaçlar›na cevap
‹leflitim teknolojisinde ki h›zl› geliflmelerin ge rek dünyay› global bir köy haline getirdi¤i, gerekse de kültürel al›flverifli iddias› bir al datmacadan ibarettir. olarak gelifltirilmifltir. “Üçüncü dünya” diye adland›r›lan sömürge, yar› sömürge ülkelerin iletiflim sistemleri de bunlar›nkinin taklidi veya kopyas›d›r. Örne¤in flimdi ve eskiden ‹ngiltere’nin sömürgesi ya da hakimiyet alan›n›n içersinde bulunanlar BBC modelini “benimsemifllerdir”. Amerikan, Japon ve Avrupal› dev iletiflim firmalar› di¤er ülkelerde “abonelere”, “flubelere”, “temsilciliklere” veya “hisseli ortakl›klara” ve da¤›t›mc›lara sahiptir. Bu tekeller tek bir alanda de¤il birçok alanda ifl yapan firmalard›r. Kapitalist medya sahipli¤i kendini karmafl›k bir flema olarak sunar. Dev iletiflim örgütleri büyük ço¤unlukla emperyalist dünyan›n en zengin kiflileri ve aileleri taraf›ndan kontrol edilir. Bu örgütler bir yandan birbirleriyle sürekli rekabet içerisindeyken ayn› zamanda uzlaflt›klar› konular da vard›r. Pazarlar üzerine rekabet halindeyken, kendi sistemlerinin korunmas› noktas›nda anlaflma içerisindedirler. Bir örnek vermek istersek: 1989’da birleflen Time ve Warner firmalar›, Time magazin yay›nlar›n› (Time, Sports Illustradet, Life, For-
tune gibi), televizyon ve kablo istasyonlar›n› (HBO, Cinemax) müzik üretimini (Warner Atlantic, Electra), film endüstrisi (Warner Bros, Lorimer), kitap yay›nlar› gibi iletiflimin her alan›n› kapsar. Bütün dünyada sat›fl ve ortakl›klara sahiptir. Faaliyetlerinin %44’ü radyo, TV ve sinema, %56’s› yaz›l› bas›n› kapsar. Ayn› karakterde olan ve dünya pazar›nda egemenlikleri bulunan bir kaç firma da flunlard›r. Walt Disney, Paramoun, Coks. Capital Cities. ABC, CBS, NBC, MCA, Fininvest, Lorimar, Viacom, Bertelsman, News Corp (Murdoch) Emperyalist dev firmalar›n etki gücü ve alan›n› aç›klama bak›m›ndan bir örnek vermek gerekirse; STAR TV ( Türkiye’deki de¤il tabii. Satellite TV, Assian Region Television) uluslararas› befl kanala sahiptir. 40 ülkeye dünya nüfusunun yar›s›ndan ço¤una ulaflmaktad›r. Bütün Güneydo¤u Asya, Ortado¤u ülkelerine kadar ulaflmaktad›r. E¤lence ve müzikte MTV ve Amerikan ürünleri ve haberde BBC World News hakimdir. Star grubu eczanelere, süpermarketlere, mobil telefon firmalar›na sahiptir. Elektrik, petrol, otel (Hilton ve Shereton) ve Hongkong Internationlal Terminal’de önemli hisselere sahiptir. Bugün iletiflim alan›nda en güçlü Amerikal› emperyalistler olmakla beraber, bu hakimiyetini yavafl yavafl kaybetmektedir. Örne¤in Japon SONY firmas› Amerikan
rekord ve film endüstrisine girerek dev firmalar› sat›n alm›flt›r. Haber ve enformasyon alan›nda bugün tüm dünya birkaç tekele ba¤›ml›d›r. Bunlar›n bafl›nda AP, UPI Reuters, AFP, CNN gelmektedir. Reuters 1991’deki 2,7 milyar dolarl›k sat›fllar›n›n 577’sini enformasyon ürünlerinden, %7’sini medya ve %16’s›n› da transaction ürünlerinden elde etmifltir. AP 100’den fazla ülkeye haber satar. 2500’ün üzerinde muhabiri vard›r. Bunun 560 kadar› Amerika d›fl›ndaki 50 büroda çal›fl›r. AFP (Frans›z) 3000 çal›flana ve bir o kadar da dünya çap›nda müflteriye sahiptir. Fransa’da 20 ve d›fl ülkelerde 70 bürosu vard›r. Günlük haberlerinin yar›s› dünya haberleridir. CNN (Cable Network News) sahneye son 15 y›lda geldi. Özellikle Körfez savafl›ndan sonra ününü art›rd›. fiimdi TV habercili¤inde dünya egemenli¤ini elinde tutmaktad›r. Kimi burjuva ideologlar› da kitle iletiflim araçlar›n›n kültürel al›flverifli h›zland›r-
Tüm sömürge ve yar› sömürge ülkelerin televizyonlar›nda Amerikan dizileri cirit atarken, acaba Amerikan televizyonlar›nda da herhangi bir yar› sö mürge, sömürge ülkenin dizi filmi ya da yay›nlar›na rastlanabilir mi?
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
43
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
44
d›¤› iddias›na sahiptirler. ‹leflitim teknolojisindeki h›zl› geliflmelerin gerek dünyay› global bir köy haline getirdi¤i, gerekse de kültürel al›flverifli iddias› bir aldatmacadan ibarettir. Her fleyden önce görmek gerekir ki, bu geliflmeler h›zland›rsa h›zland›rsa emperyalist burjuva kültürünü ve de¤erlerinin yay›lmas›n› h›zland›rabilir. Bugün tüm dünyada özellikle Amerikan burjuva kültürü hakim haldedir ve giderek daha çok yayg›nl›k kazanmaktad›r. Tüm sömürge ve yar› sömürge ülkelerin televizyonlar›nda Amerikan dizileri cirit atarken, acaba Amerikan televizyonlar›nda da herhangi bir yar› sömürge, sömürge ülkenin dizi filmi ya da yay›nlar›na rastlanabilir mi? Kimin için global köy? Emperyalist tekeller için mi yoksa iflçi Hasan ya da köylü Mehmet için mi? “Global köyde” yaflayanlar›n büyük ço¤unlu¤u (iflçi, emekçi y›¤›nlar) köyünden bile k›p›rdayacak durumda bile de¤illerdir. Global köy uluslararas› sermayenin cirit att›¤› bir dünyad›r. Global köy, kitlelerin di¤er fleyler yan›nda televizyonla uyuflturuldu¤u bir dünyad›r. Global köyün %90’› yoksulluk, açl›k ve sefalet içinde yaflamaktad›r. Bu köyde umutsuzlar k›fllar› tir tir titrerken ipek hal›lar›n, paha biçilmez mücevherlerin ve milyarlarca dolarl›k servetin üzerine oturmufl bir kaç düzine insan, viski kadehlerini yudumlayarak cennetlerinin tad›n› ç›karmaktad›rlar. Kapitalist sistemde s›n›f-
lar aras› tüm iliflkilerde oldu¤u gibi, iletiflim alan›ndaki güç iliflkilerinde de, emekçiler tek tek birey olarak ba¤›ml› ve güçsüz durumdad›rlar. Burada burjuva anlamda özgürlük kendi gelece¤ini ve iste¤ini tayin etme gibi hayallerle flu televizyon yerine bu televizyonu seyrederek, flu gazeteyi okuma yerine bu gazeteyi okuyarak (burjuva medya) kendini çeflitli flekillerde sunan sömürüye kat›lmakt›r. Yani özcesi genifl emekçi kitlelerin bu sistemde yöne time kat›lmalar›, eski Ro ma’da arenadaki halk›n ve kölelerin kat›l›m› gibidir. Eski Roma ve Atina’daki kölelerin bugünkünden fark›, bugünkü köle kitlele rin kendi köleliklerini ka zan›lm›fl özgürlük olarak görmeleridir. (Daha do¤ru su gösterilmeleridir.) Yani bugünkü kölelerin ezici ço ¤unlu¤u köle olduklar›n›n fark›nda de¤ildir. Hangi sistemde olursa olsun, üretim araçlar›n› elinde tutan s›n›flar her alanda da hakimdirler. Kapitalizmde de; sanatta, kültürde, ideolojide, ahlakta, vb. egemen olan düflünceler, de¤erler, burjuva de¤erleri ve düflünceleridir. Toplumdaki sosyal üretim araçlar›n› kontrol eden s›n›f, yetifltirilen e¤itilmifl kadrolar› sayesinde ayn› zamanda düflünce üretimini de kontrol alt›nda tutar. Düflünce üretimi de mal üretimi gibi ticarileflmifltir. En çok bas›lan, reklam› ve propagandas› yap›lan, da¤›t›lan ve sat›lan dü-
flünceler egemen düzenin egemen fikirleridir. Dolay›s›yla, Marks’›n belirtti¤i gibi, genel olarak, düflünceleri üretim araçlar›na sahip olmayanlar, bu araçlara sahip olup da düflüncelerini yayanlar›n de¤erlerinin ve ideolojisinin egemenli¤i alt›ndad›r. Ki bu egemen fikirler de var olan sistemi, o sistemdeki toplumsal iliflkileri hakl› ç›karmaya, meflrulaflt›rmaya ve alternatifleri, muhalifleri yok etmeye çal›fl›r. Örne¤in, 1960’lardan beri bir kaç kez emperyalist burjuvazi taraf›ndan ideolojilerin sonu ilan edildi. Tüm iletiflim ve medya araçlar›yla bu düflünce yay›lmaya çal›fl›ld›. ‹lginç olan “ideolojiler öldü” derken kastettikleri sadece komünist ideolojidir. (Son 40 y›ld›r birkaç kez öldü¤ünü iddia ettiklerine göre, komünist ideoloji dokuz canl› olsa gerek diyesi geliyor insan›n) ‹deolojiler öldü¤üne göre, geriye ne kal›yor savunulmas› gereken? Onlara göre demokrasi, insan haklar› vs. Hangi demokrasi, hangi insan haklar›? Cevap: ‹deolojiler öldü¤üne göre fikirsiz demokrasi, fikirsiz insan haklar› olmal›. Fikirsiz insan olmal› çünkü, ideoloji en basit tarifiyle, belli fikirler sistemini ifade eder, o da öldü¤üne göre her fleyin fikirsiz olan›n› savunmal› kitleler. ‹flte burjuva mant›¤› bu derece anti bilimselleflebiliyor s›n›f ç›karlar› için. Biliyoruz ki, iletiflim teknolojisi iletiflim üretmek için üretilen teknolojik araçlard›r.
Yani radyoyu, televizyonu, kameray›, telefonu, telgraf›n tellerini, bilgisayar› üretmek için kullan›lan teknolojik araçlar bütünüdür. TV veya radyo teknolojinin bir ürünüdür fakat teknolojinin kendisi de¤ildir. Teknoloji bu araçlar› üreten makine, emek, bilgi ve iliflki düzenidir. Dolay›s›yla emperyalistler di¤er ülkelere TV ya da benzer ürünler transfer etmeyle teknoloji transfer etmifl olmaz. Di¤er teknolojik alanlarda oldu¤u gibi, iletiflim alan›nda da emperyalistler iletiflim teknolojisini asla transfer etmez, vermez, satmaz. Bunu gizli yollardan, kendi ç›karlar› için yapmaya kalkanlar olursa cezaland›r›r. Ya da sömürge yar› sömürgelerde bu teknolojiyi kurmaya çal›flanlar olursa onu engellemeye çal›fl›rlar. Engelleyemezlerse çeflitli bahanelerle askeri fliddet yoluyla yok etmeyi hedeflerler. Bugün yeni teknolojilerin geliflimi, biçimlenmesi emperyalist ülkelerde olmaktad›r. Bu konuda en etkin olan Amerika ve en büyük rakibi Japonya’d›r. Ard›ndan da Avrupal› emperyalistler gelir. Teknolojik ürünler bu ülkelerde oluflup gelifltikten, biçimlendikten sonra, dünya pazar›na yay›lmaya bafllar. Örne¤in SONY dünyan›n en büyük iletiflimle ilgili firmas›d›r. Sony’nin üretim fabrikalar› video, audio, tv, vcr, cd player, bilgisayar ve parçalar› gibi birçok teknolojik araç üretir ve pazarlar. Sony hiçbir zaman üretim
teknolojisini satmaz, üretim teknolojisinin üretti¤ini satar. Üretim teknolojisini satarsa, ayn› ürünler baflka yerlerde üretilebilir, o zaman da Sony mallar›n› nas›l ve kime satacak? Özellikle ikinci emper yalist paylafl›m savafl›ndan sonra gelifltirilen teknoloji ve bu teknolojinin parçala r›n›n transferi, örgütlen mesi ve kurulup yürütül mesi iki ön amaca sahiptir. 1. Düzenin sa¤lad›¤› ekono mik ayr›cal›klar› tutmak ve sürdürmek ve 2. bu imti yazlar› s›n›rlayacak veya ortadan kald›racak top lumsal de¤iflimi (devrim) engellemek. Sistemlerine yönelen sosyalist devrimci hareketleri engelleme çabalar›, askeri alanda yeni iletiflim ve enformasyon teknolojilerinin gelifltirilmesini teflvik etti. Bu nedenle örne¤in Amerika’da, bütçeden orduya ayr›lan büyük miktarlardaki paralarla, iletiflim uydular›, bilgisayarlar ve dijital telekomünikasyon araçlar› gelifltirildi. Ordunun bürokrasisi büyüdü ve bu bürokrasi gelifltirilen iletiflim araçlar› casusluk ve sosyal kontrol için kullan›ld›, kullan›lmaktad›r. Uzay, uydular›n çöplü¤üne döndürülmüfl durumda. Bu uydular›n %80’den fazlas› askeri amaçl›d›r. Gözetleme, haritalama, casusluk, askeri haber alma gibi ifller görür. Birkaç sene sonra da ölerek ifllevini yitirdi¤i için onun yerine yenisi gönderilir. Görüldü¤ü gibi iletiflim
teknolojisinin nerede ve nas›l kullan›laca¤› ve uygulanaca¤› öyle kendili¤inden ya da bireylerin isteklerine göre olmaz. Tam aksine toplumsal yap›n›n niteli¤i taraf›ndan biçimlenir, belirlenir. Bu nedenle kapitalist teknoloji sosyal sorunlara çare getirecek yap›ya sahip de¤ildir ve onu kontrol edenlerden baflkas›na hizmet etmez. Hele ki iletiflim teknolojisi buna en güzel ve aç›k örnekleri oluflturur. Askeri güç sa¤lama ve uygulamada etkenlik, ispiyonculuk, gözetleme, beyin flartland›rma ve kullanma, ideolojik bombard›man, burjuva kültürel egemenlik, ekonomik sömürü amaçlar›n› gerçeklefltirme yönünde yap›sallaflt›r›lm›fl kontrol mekanizmalar› getirir. Öte yandan günümüzde sermayenin dünyan›n her köflesindeki hareketi ancak iletiflim teknolojisinin gelifltirilmesiyle baflar› kazanabilir. ‹letiflim teknolojisi modernleflmeden sermayenin hareketi hareket yetene¤i kazanamaz. Ülkeler aras› bilgi ak›m›, pazarlama, kapitalin el de¤iflimi, para kurlar›n›n hareketi, kontrat yapma ve yürütme, ürün dizayn›, k›sa zamanda ifl yapma ve iletiflimde bulunma gere¤i, firmalar aras› ve firman›n çeflitli ülkelerdeki parçalar› veya temsilcilikleri aras›ndaki iletiflimin gerçekleflmesi, borsa bilgisi; yat›r›mlar, yat›r›mlar›n yönetilmesi, denetlenmesi, idari kararlar ancak telekomünikasyon, bilgisayar ve satelit aras›ndaki ba¤ ve bu ba¤› h›zland›ran dijital iletiflim ol-
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
45
46
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
maks›z›n büyük engellerle karfl›lafl›r. Bilgisayarlar, uydular, dijital telefon ba¤lant›lar›, kablolar, fiber optik teknolojisi tekelci kapitalizmin damarlar›n› oluflturur. ‹letiflim teknolojisi bu nedenle kapitalist teknolojinin temel tafl› durumuna gelmifltir ve gittikçe de artacakt›r. C- MEDYA NED‹R VE BURJUVA MEDYASI NASIL ÇALIfiIR? Çokça kullan›lan bir deyim vard›r medya için: Dör düncü kuvvet. Burjuva devlet anlay›fl›na göre devlet yönetimini gerçeklefltiren üç organ vard›r: Yasama, yürütme ve yarg›. “Milletin vekilleri” millet ad›na mecliste yasalar› yapar. Hükümet olanlar “yürütür”, mahkemeler de yasalara uygun olmayan hareketleri yarg›lar. Medya ise bu üç kuvvetin d›fl›nda devlet yönetimindeki dördüncü kuvvettir. Medyan›n gücünü anlatmak için kullan›l›r bu deyim. Ve sözüm ona medya bu üçünü (yasama, yürütme ve yarg› organlar›n›) halk (kamu) ad›na denetleme ifllevine sahiptir. (Düflünün, Cem Uzanlar’›n, Ayd›n Do¤anlar’›n araçlar› halk ad›na, halk yarar›na devlet yönetimini denetleyecek! “Tanr›” bizi böyle denetleyicilerden korusun.) Genel olarak tan›mlarsak medya toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel sanatsal, güncel olay ve geliflmeleri topluma aktarmak ve bilgi-
lendirmekle sorumludur. Bu amaçla çal›flan araçlar›n (günlük, haftal›k, onbefl günlük gazeteler, dergiler, televizyon, radyo, video, internet vb.) tümüne birden medya ad› verilmektedir. Medyan›n genel tan›m› böyle yap›lmakla beraber, o as›l anlam›n› kendisini yönlendiren s›n›f›n ideolojisinde bulur. Temel konumuzun burjuva medyas› oldu¤undan hareket edersek flöyle bir tan›mlamada bulunabiliriz: Burjuva medyas›n›n ifl levi, toplumsal, siyasal, ekonomik, sanatsal-kültü rel, güncel gerçekleri halk tan gizlemek, gizleyeme diklerini çarp›tmak, ege menlerin ve onlar›n devleti nin sesi olmakt›r. Gerçe¤i ortaya ç›karmak flöyle dursun ortadaki gerçekleri kamufle etmek ya da “esirgeyen” ve “ba¤›fllayan” ad›na e¤ip bükmek, “do¤ru” yalanlar haline getirmekle meflguldur “medyam›z”. Bu görevi en iyi ve en etkili bir flekilde yerine getirebilecek araç medyad›r egemenler aç›s›ndan. Çünkü medya her gün, her saat bizimledir, en yak›n›m›zdad›r, evimizin, ifl yerimizin içindedir. K›sacas› her zaman, her yerdedir. Her gün burjuvazinin sesini kendi elimizle dü¤meye basarak evimize getiriyoruz. Yalanlar söylüyorlar, halk› aldat›yorlar, istedikleri do¤rultuda halk› yönlendiriyorlar. Bugünün gerçe¤i budur. Denilebilir ki, “bütün bu yalanlara ra¤men halk nas›l oluyor da medyaya güvenebiliyor?” Öncelikle söyleme-
miz gerekir ki, gerek uluslararas› ölçekte ve gerekse de ülke ölçe¤inde halklar›n egemen medyaya olan güveni giderek azalmakta, sars›lmaktad›r. Bunun yan›nda, pratikte, egemen medyaya alternatif güçlü bir medyan›n (komünist, devrimci) yarat›lamam›fl olmas›, halk›n baflka seçene¤e sahip olmamas›n› beraberinde getirmektedir. K›sacas› hem burjuva medyan›n oldukça geliflmifl ve insanlar› her yan›ndan sarmalayabilecek olanaklara sahip olmas› ve hem de güçlü devrimci Marksist alternatif medyan›n henüz yarat›lamam›fl olmas›, halk›n ço¤unlu¤unun egemen medyan›n manyetik alan›nda kalmas›n›n objektif zeminini oluflturmaktad›r. Gelinen aflamada özellikle burjuva “bilim” insanlar›, toplumsal “gerçekli¤i” kavramay› amaçlayan sosyal teori çal›flmalar›nda, medya konusuna giderek daha fazla merkezi bir yer vermektedirler. Bunun nedeni aç›kt›r ki medyan›n bireysel ve toplumsal yaflamda artan a¤›rl›¤›d›r. Medyan›n günlük yaflam içerisindeki kaplad›¤› alan sürekli olarak genifllemektedir. ‹letiflim teknolojisindeki geliflmeler varolan kitle iletiflim araçlar›n›n kullan›m alanlar›n› geniflletirken, yeni geliflenler de günlük yaflam pratiklerine daha fazla nüfuz etmektedirler. Ayr›ca eskilerle yeni araçlar›n eklemlenmeleri, yeni kullan›m alanlar› haz›rlamaktad›r. 1980’lerde televizyon ile videonun, bugünlerde de televizyon ile
internetin bütünleflmesi kolayca hat›rlanacak örneklerdir. ‹nsanlar›n günlük yaflam pratiklerini yeniden flekillendirebilen ve yönlendirebilen bu yo¤un geliflmelerin, bireysel ve toplumsal iliflkiler de istenilen s›n›fsal ç›karlar do¤rultusunda dönüfltürebilme noktas›nda önemli bir rolü oldu¤unu gözlemlemekteyiz. Buradan yola ç›kan burjuva ideologlar ve baz› küçük burjuva araflt›rmac›lar, bu geliflmelerin dünyam›z› “yeni” bir sosyal formasyona tafl›d›¤›n› iddia etmektedir. Bu tür iddialar kuflkusuz “masum” de¤ildir. Emperyalizm patentlidir. Niceliksel geliflmenin boyutu görülmekle beraber, toplumsal iliflkilerin niteli¤i de¤iflmemektedir, de¤iflemez. Aksine, bu geliflmeler varolan toplumsal sistemin (emperyalist kapitalizm) egemenli¤ini daha da perçinlemesi ve politikalar›n› daha rahat, genifl ve derin olarak uygulamas› için kullan›lmaktad›r. Bugün burjuvazi taraf›ndan pompalanan ve kapitalizmin yeni bir geliflme evresi olarak gösterilmeye çal›fl›lan “küreselleflme” sürecinin, temel argümanlar›ndan biri de, bu sürecin yeni geliflen iletiflim araçlar› sayesinde tüm yerkürede efl zamanl› bir biçimde yaflanmakta oldu¤u ya da bu yönde çaba gösterilirse -en az›ndan “direnilmezse”yaflanabilece¤i sahtekarl›¤›d›r. Küreselleflme süreci ayn›
zamanda “demokrasinin”, “insan haklar›n›n” hakim k›l›nmas› süreci oldu¤una göre, iletiflim teknolojisin deki bu geliflmeler sayesin de demokrasi ve insan hak lar› efl zamanl› bir biçimde tüm dünyaya yerleflecek mifl. Tabi direnilmezse. Di renmekten kas›t ise antiemperyalist mücadelelerdir anlafl›laca¤› gibi. Oysa s›n›f bilinçli proletarya onlar›n “demokrasi” ve “insan haklar›” gibi operasyonlar›n›n gerçek yüzünü “Körfez Savafl›”ndan, Bos-
K›sacas›, s›n›f bilincinden yoksun kitleler, medyan›n sundu¤u sanal ortam› içsellefltirmektedirler. Hele hele bizim gibi halk›n yoksullu¤un cenderesi al t›nda inledi¤i ülkelerde medyan›n her gün he diyeler da¤›tmas› da bu içsellefltirmede h›zland›r›c› bir rol oynamaktad›r. na’dan, Filistin’den tan›maktad›r. Irak’da, Yugoslavya’da insan haklar› havarisi kesilen haydutlar sürüsü, ‹srailli siyonistlerin son dönemde 300 civar›nda (ço¤u çocuk) Filistinli’yi katletmesine neden müdahale etmediler? Küreselleflme sald›r›s›n›n uluslararas› emperyalist sermayenin önündeki tüm hukuki, siyasal, askeri, kültürel vs. engellerin en son k›r›nt›s›na kadar temizlenmesi oldu¤u, somut, pratik gerçek
ve geliflmelerle k›sa sürede a盤a ç›km›flt›r. ‹letiflim teknolojisi ve medya alan›ndaki h›zl› ve boyutlu geliflmeleri yads›mak olanaks›zd›r. Dijital teknolojinin iletiflim araçlar›na sundu¤u sürat, zenginlik, çok boyutluluk, multi medya ve televizyon düflünüldü¤ünde gelinen seviye görülebilmektedir. Bununla beraber, dingin, mutlu, herkesin her fleyden birlikte haberdar oldu¤u ve nimetleri eflit ya da adaletli bir biçimde kullanabildi¤i “evrensel bir köy” metaforu emperyalist sistemin do¤as›yla çeliflir. Yoksulluk, açl›k, iflsizlik, susuzluk, e¤itimden yoksunluk, bar›naks›zl›k, devasa sa¤l›k sorunlar›, on milyonlar›n fuhufl pazar›na çekilmesi, haks›z savafllar, anti demokratik uygulamalar, bask›lar, iflkenceler, do¤an›n katledilmesi, yo¤un insan haklar› ihlalleri ve ücretli kölelik emperyalizmin en do¤al sonuçlar›d›r. Emperyalist tekeller karlar›n› iflte bu gerçekler üzerinden sa¤larlar. Tam da bu noktada devreye medya girmektedir. Küreselleflme retori¤inin anlatt›¤› aldatmacalar›, emperyalizm koflullar›nda hiçbir zaman bulamayacak olan insanl›¤›n %95’ine sanal bir ortam olarak sunmak ve manipüle etmek medyan›n görevidir. 1980’li y›llardan bu yana egemen olan neo liberal politikalara dayal› “Yeni Dünya Düzeni”nin en önemli ö¤esi “küreselleflme”de dizginsizleflen sermayeden biri de globalleflen medyad›r. Genel
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
47
PART‹ZAN 42 • Aral›k 2001
48
olarak ve s›n›fsal içeri¤inden soyutlayarak söylersek, medyan›n temel ifllevi, insanlara kendi deneyimleri d›fl›nda kalan dünyan›n olgu ve olaylar›n›n bilgi ve deneyimini aktarmas›d›r. Medya araçlar›n› elinde tutan s›n›f›n niteli¤ine ba¤l› olarak, bu aktar›m olgular› referans alarak yap›lan bir gerçeklik tan›m› olabilece¤i gibi, aktar›lan durum tan›mlamalar› tümüyle gerçek d›fl› ve sanal da olabilir. Özellikle burjuva görsel medyan›n sanal “gerçeklik” sunabilme özelli¤i, televizyonun daha fazla ön plana ç›kmas›na neden olmufltur. Televizyon “sayesinde” ekran bafl›na oturup, ‹ngiltere prensinin dü¤ününü izleyen (egemen ideolojiyle donanm›fl) bireyin kendisini çok “özel” hissetmesinin birçok nedeni vard›r. Dü¤ünün bafl davetlisi odur. Di¤er davetliler gibi yorulmamakta, terlememekte ve isterse içece¤ini yudumlayabilmektedir. Bir baflkas› ise Tarzan ile inan›lmaz serüvenler yaflayabilir ya da süperman ile dünyay› kötü insanlardan ar›nd›rabilir. K›sacas›, s›n›f bilincinden yoksun kitleler, medyan›n sundu¤u sanal ortam› içsellefltirmektedirler. Hele hele bizim gibi halk›n yoksullu¤un cenderesi alt›nda inledi¤i ülkelerde medyan›n her gün hediyeler da¤›tmas› da bu içsellefltirmede h›zland›r›c› bir rol oynamaktad›r. Emperyalist haydutlar›n özellikle Yeni Dünya Düzeni aldatmacas›yla beraber daha da h›z verdi¤i temel politika-
lar›ndan olan özellefltirmeler, deregülasyon ve artan tekelleflme medyada en ileri düzeyde uygulama alan› bulmufltur. Emperyalizm, herfleyden önce askeri alanda dünya çap›nda denetim sa¤layabilecek bir iletiflim a¤›na ihtiyaç duyar. Sermaye piyasalar›n›n da istenildi¤i gibi iflleyebilmesi ayn› türden bir iletiflim a¤›n›n varl›¤›na ba¤l›d›r. Bu olanaklar› sa¤layan teknoloji ise geliflkin bir uydu haberleflme sistemidir. Maliyeti çok yüksek olan bu iletiflim sisteminin finansman› uydu ile haberleflmenin kitlesel bir tüketime aç›lmas›na ba¤l›d›r. Kitleleri uydu haberleflme sisteminin tüketicisi k›labilecek olgu ise telekomünikasyonun yan›-s›ra, radyo ve telvizyon alanlar›nda özellefltirmeye gidilmesidir. 1980’lerde baflta Avrupa olmak üzere, tüm dünyada radyo televizyon peyzaj›n› de¤ifltiren oluflumun nedeni budur. Özellefltirmeler ve deregülasyon politikalar› sonucunda radyo televizyon alan›nda devlet tekelleri kald›r›lm›flt›r. Bu geliflmeye koflut olarak say›lar› yirmiyi geçmeyen ço¤u ABD ve AB ç›k›fll› dev medya kuruluflu tüm dünyada hakimiyet kurmufl ve “global” medyan›n temellerini atm›fllard›r. Bas›n d›fl› alanlardan aktar›lan ve daha çok da bankac›l›k ve müteahhitlik sektörlerinden kaynaklanan sermaye ile bütünleflen burjuva medya kurulufllar›, salt yay›nc›l›k d›fl›nda da, her türlü enformasyon üretimi ve da¤›t›m›n›
kapsayan bir çeflitlilik içinde ve tümüyle kapitalizmin piyasa koflullar›na göre faaliyet yürütmektedir. Daha bafllang›c›ndan itibaren bir ticari ve sanayi etkinlik olarak iflleyen kitle iletiflimi, günümüzde kapitalist ekonominin en genifl ve en dinamik, dolay›s›yla en gözde sektörlerinden birisi haline gelmiflir. Medya, yukar›da bahsetti¤imiz egemen s›n›flar›n ç›karlar› do¤rultusunda sosyal, siyasal ve ideolojik etkileme potansiyelinin yan›s›ra, geçmiflteki durumunun aksine karl›l›k oran› çok yüksek bir yat›r›m alan›d›r ayn› zamanda. Tüm bu veriler ve somut olgular, egemen medyan›n “sahibinin sesi” olmas› gerçe¤ini ortaya sermeye yetmektedir. B›rakal›m komünist ve devrimcileri, bir k›s›m burjuva demokratlar›n elefltirel medya çal›flmalar› bile burjuva medyan›n kamuoyunu (halk›) do¤ru, çok boyutlu, dengeli, yans›z (ki yans›z olmas› zaten mümkün de¤il) ve yeterli bir biçimde bilgilendirmek yerine ekonomik, siyasi ve ideolojik olarak hakim s›n›flar›n iktidarlar›n› pekifltirici flekilde haber aktar›m› gerçeklefltirdi¤ini ortaya koymaktad›r. Birço¤u taraf›ndan, medyan›n, pazar›n ve sermayenin istek ve ihtiyaçlar›na göre biçimlendi¤i kabul edilmektedir. Devam Edecek