Merhaba, 1 Mayýs’a yaklaþtýðýmýz, heyecanýmýzýn giderek arttýðý bugünlerde, 14. sayýmýzda sizlerle buluþmanýn sevincini yaþýyoruz. Size ulaþan her sayýmýz, sizlerin kafasýnda geliþen somut olaylara ve sýnýflar savaþýmýnýn genel çizgilerine iliþkin sorunlara dair açýk ve berrak bir anlayýþ oluþturabiliyorsa, yayýn faaliyetimiz amacýna ulaþýyor demektir. Kapitalizmin, özellikle son yarým yüzyýldýr teknoloji alanýnda kaydettiði geliþme emek üretkenliðini çok artýrdý. Sadece teknoloji deðil daha birçok etken emeðin üretkenliðinin artýþýnda rol oynadý, ama ayný zamanda kapitalist üretim iliþkilerinin hakim olduðu koþullarda bu geliþmelerin her biri, iþçi ve emekçiler üzerinde sermayenin egemenliðini artýrdý. Emek üretkenliðinin artýþý normal koþullarda iþ zamanýný azaltýp, dinlenme zamanýný artýracakken, kapitalizm koþullarýnda bu, iþçi yaþamýna hemen hemen hiç yansýmamýþtýr. Sosyalizm koþullarýnda olsa; insanlar çalýþma zamaný dýþýnda elde edecekleri “boþ zamanda”, kendi bireysel geliþmelerini sýnýrsýzca saðlayabilirler. Kapitalizmde iþçi ve emekçiler normal çalýþma saatleri dýþýnda bir de mesaiye kalýyor ve ancak bu þekilde zar zor geliþimlerini saðlýyorlar. Bu sayýmýzýn baþyazýsý bu konu üzerinde duruyor. Bu sayýmýzýn gündemini, dünya üzerinde emek ile sermaye arasýnda süren savaþýmýn en sonunda emeðin zaferiyle sonuçlanacaðýna dair görüþlerimiz oluþturuyor. Sermaye artýk tarihsel inisiyatifini yitirmiþ ve sýçramalý bir çöküþ sürecine girmiþtir. Bu, tüm dünyada emeðin sesinin daha çok duyulacaðý ve emek ordusunun burjuvaziyi yenilgiye uðratacaðý bir süreçtir. “Ayaklanmalar Yüzyýlý”, bütün dünyanýn emeðin olmasýyla sona erecektir. Komünizm, bu yüzyýla tartýþmasýz bir þekilde damgasýný vuracaktýr. Dünya üzerindeki tüm geliþmeler, gidiþatýn bu noktaya doðru geldiðini gösteriyor. ABD’nin emekçi halklara karþý baþlattýðý 3. Dünya Savaþý, ona beklediðini vermek þöyle dursun, daha ilk adýmýnda yenilginin girdabýna girmiþ bulunuyor. Irak’taki savaþ, ABD için cehennemin yollarýný döþüyor. Dünya egemeni olma peþindeki ABD, egemen olduðu yerlerde de halklarýn tepkisini alýyor ve egemenlik alanlarýný kaybetme tehlikesiyle karþý karþýya bulunuyor. Milyonlar ayaklandýðýnda emperyalist-kapitalist sistem tam bir çöküþ yaþayacaktýr. Bu 1 Mayýs, proletaryanýn burjuvaziyle yüzyýllardýr süren savaþýmýn en somut göstergesi olacak. Ayný zamanda NATO’nun Haziran ayýnýn sonunda Ýstanbul’da yapmayý düþündüðü zirveye emek cephesinden bir yanýt anlamý taþýyacak. Yeni sayýmýzda buluþmak, mücadele birliðini geliþtirmek dileðiyle… Yeni Evrede MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 14 / 21 Nisan-4 Mayýs 2004 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Özgen Ýþ / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 52/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 531 44 83 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Özgen Ýþ / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / ÝZMÝR Temsilciliði: 853. Sokak No: 27 Bilen Ýþhaný Kat 6/606 Konak 0 232 445 79 52 / ESKÝÞEHÝR Temsilciliði: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / Almanya Temsilciliði: Ahmet AKYÜZ/ Robert Mayer Str. 3 72760 Reutlingen ALMANYA / E-mail Adresi: mucadelebirligi@hotmail.com / Web Adresi: mbirligi.com
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Baþyazý
egemenlik kurma, güçlendirme yöntemleridir. Ve toplumsal sistemin yabancýlaþmýþ tüm gücü, olanca aðýrlýðýyla emekçilerin omuzlarýna biner. Kapitalist sömürünün çeþitli yollarý var. Bu yollarýn her biri, kapitalizmin hangi geliþme aþamasýnda olduðunu anlatýr. Örneðin, iþ gününü uzatma. Kapitalizmin ilkel sermaye birikimi dönemine aittir. Ýþ günü ne kadar uzatýlýrsa, kapitalistin el koyduðu artý-emek ve dolayýsýyla artý-deðer o kadar artar. Ýþ gününün uzamasý, iþçinin yaþamýnýn kýsalmasýdýr. Sanýlmasýn ki iþgününün uzatýlmasý yani mutlak artý-deðer sömürüsü geçmiþe aittir. Hayýr. Bu yol her zaman kullanýlmýþtýr. Ve ürekli, kapitalist sömürüden yoktur. Her þey kar içindir. gü nü müz de, yüksek iþsizlik ortamý, söz ederiz. Nedir kapitalist Ýþçinin sömürülmesinin tek deðil, de rin yok sulluk ve emekçilerin örgütsömürü. Kýsa ve özce, kar- pek çok çeþitli yolu var. Servet elde süzlük koþullarýnda, iþ günü yeniden þýlýðý ödenmemiþ emeðe el konulmaetmenin yöntemleri çok zenginleþti. sýdýr. Kapitalist bu karþýlýðý ödenmeAncak özü deðiþmedi: Ýþçinin yaþamý- uzatýlýyor. Diðer bir yöntem -ki kapitalist ümiþ, artý-emeði kendisine zorla male- ný tüketmek. Kapitalistin artý-deðere, re ti min temel yöntemidir- iþçinin kender. Ýþçinin ürettiði, patronlarýn el kara, servete çevirdiði þey, emekçinin koyduðu artý-emeðin ürünleri iþçiye saðlýðý, sinirleri, beyni ve erken yaþta di yaþam araçlarýný elde etmek için, kendisi için harcadýðý zaman olan geyabancýlaþýr. Karþýlýðý ödenmemiþ eyok olan yaþamýdýr. O halde iþçinin rekli emek-zamanýný düþürmek. Gemeðin ürünleri olan üretim araçlarý, yaþamý, kapitalist ile (kiþiselleþmiþ iþçi sýnýfý ile karþýtlýk halindedir. Kasermaye olan kapitalistle) karþýtlýk ha- rekli emek-zamaný düþürülerek, kapipitalist sistem, iþçilerin sömürüsüne lindedir. Kapitalistin, emekçinin ve a- talist karþýlýðý ödenmemiþ olan artý-emek zamanýný arttýrmýþ olur. Bunu, edayanýr. Ve sistemin tüm ekonomik ile üyelerinin tüm zamanýný kara döyapýsý, iþçi sýnýfýyla uzlaþmaz çeliþki nüþtürmesi, kapitalizmin doðasý gere- mek üretkenliðindeki geliþmeye dayanarak yapar. Ama biliyoruz ki, iþ güve karþýtlýk içindedir. Bu nedenle iþçi- ðidir. nü kýsaldýkça, emeðin yoðunluðu arlerin baþkaldýrýsý demek, kapitalizmin Kapitalist üretim, deðer üretimiyýkýlmasý demektir. dir, artý-deðer üretimidir. Bir metanýn tar. Bu yolla iþçi öyle çalýþtýrýlýr ki, Kapitalist bir artý-deðer imalatçýdeðerini belirleyen, o meta için gerek- geriye yaþanacak fazla bir ömrü kalmaz. Nispi artý-deðer sömürüsü dedisýdýr. Artý-deðer üretimi, kapitalist üli emek zamanýdýr, toplumsal olarak retimin harekete geçirici gücüdür. Ka- gerekli emek zamanýdýr. Yani servetin ðimiz bu yöntem, bugün en korkunç biçimde kullanýlýyor. Ve egemen bir pitalist artý-deðeri kara dönüþtürür. kaynaðý, gerekli emek zamanýdýr. Bu Kapitalistin amacý kar elde etmektir. nedenle kapitalistler, toplumsal gerek- yöntemdir. “Bant sistemi” denilen yani iþçiyi “dolap beygirine” dönüþtüren Üretim yapmak kapitalist için amaç li emek zamanýný düþürmek için her deðil, bir araçtýr yalnýzca. Kara ulaþyolu dener. Bunun için emek-gücünün bu üretim yöntemiyle, iþçinin ne sinima amacý için bir araç. Karýn kaynaðý üretkenliðinden yararlanýrlar. Emeðin ri, ne caný kalýr; iskelete döner. Bunun yaný sýra kapitalistler üciþçinin karþýlýðý ödenmemiþ emeði ol- üretkenliði, emeðin bileþik örgütlenret le rin deðerinin altýna düþürülmesi duðuna göre, emek-gücünü ne kadar mesine, bilime, üretim yöntemlerine, için fazla zorlanmazlar. Büyük boyutsömürebilirse, kar da o denli yüksek makinelerdeki geliþmelere baðlý olalara varan iþsizlik, onlara bu olanaðý olur. O halde kapitalistlerin daha fazla rak artar. Emek üretkenliðini arttýran kendiliðinden verir. Ýþçilerle iþsizler kar için göze alamayacaðý cinayet tüm yöntemler, emekçilerin üzerinde arasýndaki rekabetten yararlanan kapi-
KAPÝTALÝZM, BÝREYSEL GELÝÞMENÝN TAHRÝP EDÝLMESÝS
3
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Baþyazý talistler, ücretleri düþürmeye bakarlar. Ama kapitalistler iþi kendiliðinden geliþmeye býrakmaz. Çeþitli biçimlerle devlet zorunu devreye sokarak ücretleri, deðerinin altýna düþürürler. Ücretlerin, deðerinin altýna düþmesi demek, iþçinin, yeniden çalýþmasý için zorunlu olan yaþam gereksinmelerini karþýlayamamasý demektir. Buradan çýkarýlacak sonuçlardan biri þudur: Ýþçi, soyunu devam ettiremez noktaya doðru gidiyor. Ücretlerin, deðerinin altýna düþürülmesi, kapitalist rekabetin keskinleþmesi nedeniyle, tüm kapitalist ülkelerde yaygýn olarak kullanýlýyor. Kapitalistlerin kar için baþvuramayacaðý yol yoktur. Ýþçiler sýk sýk söylerler, “bizim bir makine kadar deðerimiz yoktur.” Aslýnda bir iþ cinayeti olan iþ kazasý olduðu zaman patron, iþçiden önce, makineye ne oldu, diye düþünür. Çünkü iþçi çok “ucuzdur”, makine ise pahalý. Sakat kalan iþçinin yerine iþi kabul edecek olan çok insan var, ama makineye yeni bir yatýrým yapmak, onlar için bir kayýptýr. Ve makineden tasarruf yapmak için, iþçinin saðlýðýný, gücünü, yaþamýný bol miktarda harcarlar. Yani iþçilerin tüm yaþamýný bolca harcamak suretiyle makineden tasarruf yapmak, kapitalist için ortalama karý yükseltmenin bir aracýdýr. Aslýnda, kapitalist daha yüksek bir kar için, iþçinin kanýndan, canýndan, beyninden ekonomik tasarruf yapýyor. Ýþçiler, her zaman, çalýþtýklarý yer için, “burada insan yaþayamaz”, der. Doðru. Çünkü, patronun, daha rahat, geniþ, havadar ve saðlýða uygun bir iþyeri için yapacaðý her ek harcama, onun karýný düþürür. Hiçbir patron da karýn düþmesini istemez. -Týpký karlarý düþmesin diye hiçbir önlem almayýp, çevreyi kirlettikleri, öldürdükleri gibi.- Demek ki, patronlar en kötü çalýþma koþullarýndan da kazanýyorlar. Ýþte, güneþ girmeyen, havasýz, daracýk, insanýn yaþayamayacaðý yerler. Kömür ocaklarý, madenler, fabrikalar,
4
atölyeler, hepsi berbat. Buna üretimde artan kullanýmýyla kimyanýn yarattýðý etkileri eklersek, çalýþan bireyin nasýl korkunç biçimde harcandýðýný görürüz. Týp ve çaðdaþ geliþme sonucu, insanlarýn ortalama yaþam süresi artmýþtýr. Ama iþçi ve ailesinin ortalama yaþam süresi düþüktür. Örnek, kapitalizmin en geliþmiþ olduðu ve týbbýn ileri olduðu Amerika’da beyazlarda ortalama yaþ, 70 civarýnda. Siyahlarda ise 43! Ýþte emekçi bir halkýn korkunç harcanmasý. Bunun ana nedeni ekonomiktir. En iyi ekonomik koþullara sahip olanlar daha uzun yaþar. Daha kötü ekonomik þartlarda yaþayanlar, daha kýsa yaþar. Fakat, emekçi sýnýf bireylerinin geliþmesinin harcanmasý tek yönlü deðil, her yönden bir yýkým içindedir. Eðitim, kültür, fizik, saðlýk, her açýdan bireyin geliþimi tahrip edilmiþtir. Ve insanlýðýn bugünkü geliþme düzeyi, bireyin geliþmesinin harcanmasýna borçlu. “Gerçekten de insan soyunun geliþmesi güvenlik altýna alýnmýþ ve sürdürülebilmiþ ise, bu, yalnýzca toplumun bilinçli olarak yeniden örgütlenmesinden hemen önce gelen tarih döneminde, bireysel geliþmenin iþte bu en korkunç þekilde harcanmasý sayesinde olmuþtur.” (K.Marx, Kapital III, Sf.83) Toplumun bilinçli olarak yeniden örgütlendiði koþullarda, bireyin geliþiminin bu en korkunç þekilde harcanmasý son bulacaktýr. Emek yükü, toplumun bir kesiminin sýrtýndan alýnýp, toplumun tüm saðlýklý üyelerine daðýtýlacaktýr. Böylece her bireyin geliþimi, çok yönlü geliþimi güvence altýna alýnacaktýr. Bireyler, böyle bir geliþmenin yani insanýn tam ve çok yönlü geliþmesinin maddi koþullarýnýn oluþtuðunun bilincindedir. Bu bilinçle, eski toplumu yýkmak için devrim dalgasýný tüm dünyaya yayýyor. C.DAÐLI
Týp ve çaðdaþ geliþme sonucu, insanlarýn ortalama yaþam süresi artmýþtýr. Ama iþçi ve ailesinin ortalama yaþam süresi düþüktür. Örnek, kapitalizmin en geliþmiþ olduðu ve týbbýn ileri olduðu Amerika’da beyazlarda ortalama yaþ, 70 civarýnda. Siyahlarda ise 43! Ýþte emekçi bir halkýn korkunç harcanmasý. Bunun ana nedeni ekonomiktir. En iyi ekonomik koþullara sahip olanlar daha uzun yaþar. Daha kötü ekonomik þartlarda yaþayanlar, daha kýsa yaþar. Fakat, emekçi sýnýf bireylerinin geliþmesinin harcanmasý tek yönlü deðil, her yönden bir yýkým içindedir. Eðitim, kültür, fizik, saðlýk, her açýdan bireyin geliþimi tahrip edilmiþtir. Ve insanlýðýn bugünkü geliþme düzeyi, bireyin geliþmesinin harcanmasýna borçlu.
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Ekonomi
Kiþi Baþýna Düþen Ulusal Gelir Deðil,
sý ve sefaletine dayanan bir toplumdur. Böyle bir toplumda “ulusal gelir” yalnýzca, gelirin biçimleri yönünde ortaktýr. Esasta ise farklýdýr. Ama bunlar, farklý sýnýflarýn, aralarýnda uzlaþmaz çeliþki ve karþýtlýk olan proletarya ve kapitalist sýnýflarýn farklý gelir biçimleridir. Gelir biçimi, bir bölüþüm biçimidir. Ne ki, kendi baþýna bölüþüm biçimleri yoktur. Toplumsal biçimi ne olursa olsun, her toplumun, kendi bölüþüm biçimi vardýr. Bölüþüm biçimi, bir toplumun üretim apitalist sýnýf ve onun sözcüleri olan iktisatçýlar iliþkilerine denk düþer. O da, üretim biçimine denk düþer. ve politikacýlar, bilimsel sosyalizmin, konuyu Þu halde, her üretim biçiminin bir bölüþüm biçimi var. Kaaydýnlatmasýna raðmen, sömürülerinin üstünü pitalist toplum, ücretli-emeðe, üretim araçlarýnýn sermaye örtmeyi sürdürüyorlar. Sosyalizmin aydýnlatýcý ýþýðýnda, ka- olmasýna ve kapitalist üretim sürecine dayanýr. Böylesi bir pitalist sömürünün, artý-deðerin kaynaðý ortaya çýkartýldý. toplumda toplumun yýllýk toplam geliri- ki ücretler artý, artýMarx’ýn yaptýðý bu çalýþma, insanlýk açýsýndan çýðýr açýcýydeðerden oluþur-her sýnýfýn, üretim araçlarý karþýsýndaki kodý. Kapitalistler, Marx’ýn bu bilimsel çözümlemesine karþý numuna göre bölüþülür. Demek ki kapitalist toplumda, geönce direndi, buna raðmen onun görüþleri kabul görünce ya reksinmelerin ortak karþýlanmasý diye bir durum yoktur. Bu, sessizlikle geçiþtirdiler ya da bu görüþlerin politik sonuçlarý- eþyanýn tabiatýna aykýrý olurdu. ný, burjuva düzen için tehlikeli sonuçlarýný yadsýyarak kabul Bu durumda “ ‘kiþi baþýna’ düþen ulusal gelir” nasýl aettiler. Marx’ýn bu alandaki çalýþmalarý ve görüþleri, burjuva çýklanmalý. Öncelikle, burada, soyutlamasý yapýlan böyle bir dünyasýna bir çýð gibi düþtü. kiþi gerçekte yoktur. Kapitalist bir toplumda farklý sýnýflar Kapitalistler, sömürüyü ve sömürünün temellerini açýða var. Ve her kiþi de, bu sýnýflardan birine aittir. Dolayýsýyla, çýkaran bilimsel çalýþmalara aldýrýþ etmeksizin, sömürüsünü bu gerçeðe aykýrý olarak “kiþi baþýna” sözü bir aldatmacaçeþitli biçimlerde perdelemeye devam ediyorlar. Ýþte, tüm dan ibarettir. Her sýnýfa ait kiþinin, sýnýfýna ve sýnýfýndaki kapitalist ülkelerde, her yýl açýklanan “kiþi baþýna düþen ulu- durumuna göre bir geliri vardýr. sal gelir” hikayesi. Oysa ki bu konu komünistler tarafýndan Peki “kiþi baþýna düþen ulusal gelir” sözcüðüyle burjuaçýða çýkarýlmýþtýr. Buna karþýn, burjuvazi, ýsrarla her yýl bu valar neyi kanýtlamaya çalýþýyor. Birincisi, ulusal gelirin, ukonuya iliþkin açýklama yapýyor. O zaman konu üzerinde lusal zenginliðin artýþýný; ikincisi, bu ulusal zenginliðin nasýl yeniden durmalýyýz. Bu sorun üzerinde hiçbir eleþtirel yakda her “kiþiye” pay edildiðini. Kapitalist uluslarýn zenginlaþýmda bulunmayan sosyalistlerin belli çevreleri için de ya- leþtikleri doðrudur. Ýleri kapitalist uluslar daha zengindir. Ararlý olur. ma bu neyi gösterir. Zenginlik-yoksulluk karþýtlýðýnýn ilk Önce “ulusal gelir” nedir, Marx’tan öðrenelim: “Tüm tartýþýldýðý 18. yüzyýlýn baþýnda þu saptama yapýlmamýþ mýytoplumun geliri açýsýndan, ulusal gelir, ücretler artý kar artý dý: Bir ulusun zenginliði, yoksulluðuna eþittir. Ya da eskiden ranttan, þu halde brüt gelirden ibarettir”. Her üçünün de or- ulus yoksuldu, ama halkýn durumu iyiydi, þimdi, ulus zentak yaný gelirin biçimleri olmalarýdýr. Fakat, ayný zamanda, gin, halký ise daha yoksul. Bugün bir kapitalist ulusun zentemelde farklýlýk gösterirler. Ücretler ödenmiþ emeði temsil ginliðini ve geliþmiþliðini göstermek için baþvurulan “kiþi ettikleri halde, kar ve rant ödenmemiþ, iþçiden sýzdýrýlmýþ, baþýna düþen ulusal gelir” açýklamalarý, aslýnda, ulusun ne zorla el konmuþ emeði temsil ederler. Burjuvazinin “ulusal kadar zengin, halkýn ise ne kadar yoksul olduðunun gösterigelir” kavramý, bu gerçeði perdeliyor. Sanki bu toplum kayor. pitalistçe örgütlenmiþ bir toplum deðil de, gereksinmelerini Madem ki bir toplumun ulusal geliri, ücretler artý-kar, ortak karþýlayan bir organizma olarak gösteriliyor. Kapitalist artý-ranttan oluþuyor, o halde ücretler ayrý ele alýnmalý, artýtoplum, gereksinmelerini ortak karþýlayan sosyal bir orgadeðer ve onun kapitalist sýnýf içinde daðýlýmý ayrý ele alýnnizma deðil; bir sýnýf gereksinimlerinden fazlasýna sahipken, malý. Böylece hem ücretlerin durumu, mesela ortalama ücdiðer sýnýfýn sömürülmesi, gereksinimlerini karþýlayamama-
KÝÞÝ BAÞINA DÜÞEN SEFALET ÜCRETÝ ve ÝÞSÝZLERÝN GELÝRSÝZLÝÐÝ K
5
Yeni Evrede
Ekonomi ret ayrý ele alýnmýþ olacak, hem de kapitalist sömürü oraný ortaya çýkmýþ olacak. Þu iþe bakýn ki, kapitalistler, iþçilerden karþýlýðý ödenmeden, zorla elinden çekip aldýklarý artý-deðeri, tekrar, sonraki iþçinin onda payý varmýþ gibi -sanki iþçi ondan yararlanýyormuþ gibi- iþçi baþýna bölüþtürüyor. Burada, ezen ve sömüren kapitalist sýnýf ile ezilen ve sömürülen iþçi sýnýfý arasýndaki hem uçurum ve karþýtlýk gizleniyor, hem de bu toplumun bir kapitalist toplum olduðu. Ýþçilerin ücretleri ayrý ele alýnmalý. Kapitalistler ise, el koyduklarý gelirlerle birlikte gösteriyor. Bunun yanýnda çok yüksek maaþ alan müdürlerin, bürokratlarýn gelirleri de gelir ortalamasýna dahil ediliyor. Böylece iþçinin ortalama geliri yükselmiþ görülüyor. Ýþçinin ücreti ayrý olarak ele alýnmalý. Böylece iþçinin çýplak ücreti, çýplak hali, yani iþçi baþýna düþen sefaletin aðýrlýðý ortaya çýkmalý.Ortalama yýllýk iþçi geliri, tarým iþçileri, gündelikçiler vb. dahil edildiðinde ne kadar düþük olduðu anlaþýlacaktýr. Ýþsizlerin ise hiç geliri olmadýðý halde, onlar da hesaplamada kiþi baþýna düþen gelire ortak ediliyor. Ýþsizlerin bir gelirinden deðil, ancak gelirsizliðinden söz edilebilir. Kapitalistler, iþçilerin ortalama yýllýk gelirini yüksek gösterirken, sosyalist ülkelerdeki gelirlerden de daha yüksek olduðu çabasýna girerler. Kapitalist ülkelerde ücretlerin pa-
Mücadele Birliði
rasal olarak yüksek olduðunu ama sosyalist ülkelerden mesela Küba’da, düþük olduðunu ileri sürerler. Bir kere, iki farklý toplum biçiminin toplam toplumsal geliri ve buna temel oluþturan etkenler farklýdýr. Kapitalist toplumdan farklý olarak, sosyalist toplum, insanlarýn gereksinmelerini ortak karþýladýklarý toplumdur. Orada, saðlýk, eðitim parasýzdýr, kira düþüktür, yol masrafý azdýr vb. Dolayýsýyla yýllýk toplam ulusal gelir de tamamen farklýdýr. Kapitalist ülkelere gelelim. Ýþçi aldýðý ücretin ne kadarýný kira olarak veriyor, saðlýk ve yola ne kadarýný veriyor. Geriye yiyecek için ne kalýyor? Asýl burasý hesap edilmeli. O zaman kiþi baþýna düþen “ulusal gelir” deðil de, kiþi baþýna düþen sefalet daha iyi anlaþýlacaktýr. Kapitalist sýnýf ve kapitalist devlet ne kadar gizlerse gizlesin, iþçilerin ücreti devamlý düþüyor. Çalýþanlar kitlesel olarak iþten atýlýyor. Halkýn sefaleti katlamalý olarak büyüyor. Burjuva sistem bunalým içinde. Emek-sermaye çeliþkisi keskinleþtikçe, uzlaþmaz karþýtlýklar derinleþip geniþledikçe bu bunalým daha da büyüyor. Kapitalist üretim ile toplumsal biçim arasýndaki çatýþma, bütün dünyada þiddetleniyor. Ve insanlarýn, artan gereksinmelerini ortaklaþa karþýlayacaðý, gerçekten karþýlayabileceði bir toplumun koþullarý ve zorunluluðu her bakýmdan kendini gösteriyor. C.DAÐLI
“1 Mayýs Bizim Burjuvalara Karþý BAÞKALDIRI GÜNÜMÜZ!” Çalýþma koþullarý çok aðýr olan tekstil iþçilerinin sorunlarý ve yaklaþmakta olan 1 Mayýs ile ilgili sohbetimizi sizinle de paylaþmak istiyoruz. Y.E. Mücadele Birliði: Bize yaþadýðýnýz sorunlarla ilgili bilgi verir misiniz? Ýþçi: Sosyal yaþamýmýz yok. Aldýðýmýz ücret, asgari ücretin üstüne çýkmýyor. Onun dýþýnda saðlýklý bir ortamda çalýþmýyoruz. Saat 08:00’de gelip akþam 21:00’a kadar çalýþýyoruz. Y.E. Mücadele Birliði: Biliyoruz ki ekonomik krizden dolayý üretimde durgunluk var. Bu size de yansýyor mu? Ýþçi: Elbette biz de ayný sorunlarý yaþýyoruz. Ýzmir’de fason çalýþan yaklaþýk 2 bin atölye var. Bunlarýn bir çoðu þu an piyasadaki durgunluktan kaynaklý çalýþamaz duruma gelmiþtir. Y.E. Mücadele Birliði: Siz tekstil iþçileri olarak örgütlenmeyi hiç düþünmediniz mi? Ýþçi: Ben yaklaþýk 1,5 yýldýr buradan dýþarýya adýmýmý atamadým. Dýþarýdaki örgütlenmeden pek haberimiz olmuyor. Ama tekstil iþçilerinin böyle bir örgütlülüðe ihtiyacý olduðu kesin. Y.E. Mücadele Birliði: Yanlýþ anlamadýysam, çocuklarýnýzý da burada tutuyorsunuz. Ýþ makinelerinin olduðu bir ortamda tehlike yaratmýyor mu bu durum? Bayan Ýþçi: Çocuklarýn saðlýklý bir ortamda yaþadýðý söylenemez. Geçenlerde doktora götürdüm küçük kýzýmý… Ciðerleri iltihap kapmýþ. Yine geçenlerde kýzým, dikiþ makinesiyle oynarken parmaðýný makinenin kayýþýna kaptýrdý. Parmaðý kopmuþtu, hemen hastaneye götürdük, zar zor bir yerlerden para bulup parmaðýný diktirdik. Y.E. Mücadele Birliði: Önümüzdeki süreç 1 Mayýs. Bununla ilgili düþüncelerinizi alabilir miyiz? Bir Baþka Ýþçi: 1 Mayýs’ýn iþçi sýnýfýnýn dayanýþma ve mücadele günü olduðunu biliyorum. Devrimcilerin iþçi sýnýfýna gelip, onlara bunu anlatmalarý lazým. 1 Mayýs bedeller ödenerek kazanýlmýþ bir gündür. Katýlýmýn yoðun olmasý gerekiyor. Ben 1 Mayýs’a devrim gibi bakýyorum. 1 Mayýs, bizim burjuvalara karþý baþkaldýrý günümüz. Böyle de kutlanmalý. Y.E. Mücadele Birliði/ Ýzmir
6
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
1 Mayýs
1 MAYIS’TA TAKSÝM’E
Yetmiþli yýllarýn sonlarýna doðru iþçi sýnýfý ve emekçiler devrim ve sosyalizm þiarýyla grevler, iþgaller, yürüyüþlerle kendi geleceðini ellerine almak için yoðun bir örgütlülük içerisindeydi. ‘77 1 Mayýs’ýnda 1 Mayýs’ýn özüne uygun yüz binlerce iþçi-emekçi Taksim’e akýyordu. Faþist devlet bu gidiþata son vermek gerektiði bilinciyle çatýlardan ateþ açarak eylemi kana buladý ve 37 kiþi katledildi. Ardýndan ‘80 askeri faþist darbesiyle iþçi sýnýfýnýn tüm örgütlülükleri daðýtýldý. Yüzbinlerce insan gözaltýnda iþkencelerden geçirildi. Binlercesi tutuklandý, yüzlercesi infaz ve idam edildi. ‘80 sonrasý devrimci kabarmanýn baþlarýnda, dalga herkesi ileri veya geri gitmeye zorladý. Ýleri atýlým ve devrimci toparlanma ise ‘88 ile birlikte herkesin 1 Mayýs için Taksim’e akmasýyla baþladý. O dönem “nereye çýkalým” tartýþmalarý yapýlmýyordu. Devrimciler ve ileri iþçiler kavgaya býraktýklarý yerden devam etmek için 1 Mayýs alanýna Taksim’e yöneliyordu. Devletse bunu engellemek için tüm güçlerini Taksim’e yýðarak sýnýfa saldýrýyordu. Açýlan ateþlerde ölümler, yaralanmalar oldu, tutuklamalar yaþandý. Fakat devlet sýkýþtý. “1 Mayýs yasaðý” tutmadý. Bütün engelleme çabalarýna raðmen baþarýlý olamayýnca ‘92’de G.O.Paþa’da karþý devrimci Ýþçi Partisi’ne izin vererek 1 Mayýs’ý yasallaþtýrmak zorunda kaldý. Evet 1 Mayýs’ýn yasallaþmasý ve alanlarda yapýlmasý devrimci iradenin gücüdür, kazanýmýdýr. Ama hedef saptýrmayý görmek önemlidir. Devletin amacý sýnýfýn devrimci militan mücadelelere ve bunun bir parçasý olarak devrimci 1 Mayýs’a, Taksim’e yönelmesini engelleyerek sistem içerisine çekme çabasýndaydý. Oportünist kýrýlma bu noktada gerçekleþti. Ortalama sol Taksim’den vazgeçerek devletin izin verdiði alana gitmeye baþladý. Taksim’i unutmak ve unutturmak isteyenler Leninistler yüzünden bunu baþaramadýlar. Sýnýfýn ileri kesimi Taksim’i sürekli yüreðinde hissetti ve belleðinde saklý tuttu. Sendikalara baský yaptý. Bundan dolayý her yýl sendikalar Taksim için baþvuru yaptýlar fakat “izin alamadýlar”.
Taksim’den Kaçýþ Ortalama sol’un 1 Mayýs’ta Taksim konusundaki tutarsýzlýðý devam ediyor. Bir tarafta anlaþýlmaz bir sendika kuyrukçuluðu, bir tarafta politik olarak sürüklenme kaygýsý... 12 yýldýr oynanan bu kara mizah, anlaþýldýðý kadarýyla bu yýl da tek-
rarlanacak. “1 Mayýs Alaný Taksim’dir” diyemeyen, bunu derse leninistlerin peþinden sürükleneceðini söyleyen bir sosyalist hareket trajikomik duruma düþmez de ne olur! Ýþin aslý, her sene burjuva sendikalarýn peþinden sürüklenirken bundan hiç yakýnmayan, hatta bunu teori katýna yükseltmeyi kendine görev addeden ortalama sol, 1992’de baþlattýðý “Taksim’den kaçýþ” eðilimini öyle bir noktaya getirdi ki, geçtiðimiz yýl Taksim’e çýkma kararý alan Ýstanbul Sendikalar Birliði’nin bu ileri kararýný destekleyeceðine, onu küçümseme, hor görme yoluna giderek, bu devrimci kararý güçsüz düþürmek için elinden geleni yaptý. Hatýrlanacaktýr. Geçen yýl 1 Mayýs öncesi Ýstanbul Sendikalar Birliði’nin Kadýrga Kültür Merkezi’ndeki ilk toplantýsýna yaklaþýk 1.500 kiþi katýldý. Ve yönetim kurulu seçildi. Ýþçiler ve iþyeri temsilcileri söz alýp konuþma yaptýlar. Acil ve etkili eylem kararlarý alýnmasý gerektiðini söylediler. Saatin geç olmasý itibariyle eylem kararlarý bir sonraki toplantýya ertelendi. Bir sonraki toplantý La Bellla düðün salonunda yapýldý. Buradaki toplantýda söz alan bazý iþyeri temsilcileri ve iþçiler 1 Mayýs’ýn yaklaþtýðýný, 1 Mayýs’ta iþ býrakýp Taksim’e çýkýlmasý gerektiðini söylediler. Bütün iþçilerin ýsrarcý desteðini alan bu öneri Ýstanbul Sendikalar Birliði(ÝSB)’nin Yönetim Kurulu tarafýndan kabul edildi. 1 Mayýs’ta iþ býrakarak Taksim’e çýkýlacaðý açýklandý. (Bu karar kabul edilmeseydi daha kuruluþ aþamasýnda ÝSB’de Ýstanbul Emek Platformu gibi iþlevsizleþebilirdi.) Bunun üzerine ortalama solun bir kesimi bu geliþmeyi sadece haber olarak verirken baþkalarý da “böyle bir kararý almak için feda ruhu gerektiðini, bedel ödemeyi bilmek gerektiðini, bu tür kararlar alarak kafa bulanýklýðý yaratýldýðýný, arkasýnda durulmayacak kararlar alýnmamasý gerektiðini” söyleyerek öfkelerini dile getirdi. Ve bu tavrýyla her sene “Taksim’i zorlamak lazým, ama...” þeklinde ifade ettiði görüþte ne derece samimi olduðunu da göstermiþ oldu. Sorunun özü þuydu: Leninistler yýllardýr 1 Mayýs Alaný’nýn hem tarihi hem de politik nedenlerle Taksim olduðunu söylüyorlar. Ve her yýl 1 Mayýs’ý özüne uygun kýzýl 1 Mayýs olarak kutluyorlar, Taksim’i kavga alanýna çeviriyorlardý. Ýþçi sýnýfýný da oraya çaðýrýyorlardý. Ortalama sol ise Taksim’e çýkmak gerektiðini ama sýnýfýn geriliðini, henüz buna hazýr olma-
7
Yeni Evrede
1 Mayýs dýðýný öne sürerek Abide-i Hürriyet meydanýna gidiyordu. Dayanaklarý; sýnýfýn hala geri durumundaki sendikalarýn peþinden gittiði, sýnýfýn içinde olmak için oraya gitmek gerektiðini söylüyorlardý. Ama ÝSB’nin böyle ileri bir adým atmasý ortalama solun dayanaklarýnýn yýkýlmasýna, sýnýfýn gerisinde kalan politikalarýnýn açýða çýkmasýna sebep olmuþtu. Ýþte onlarý sinirlendiren þey buydu. Leninistlerin tavrý ise ileri atýlan bu adýmýn geliþtirilmesine çalýþmak oldu. ÝSB’nin yönetim kurulundan birisiyle görüþtüðümüzde, ÝSB’yi oluþturan sendikalarýn þube baþkanlarýnýn yönetim kurulunu eleþtirdiklerini, iþçiler sýkýþtýrsa da böyle bir karar almamalarý gerektiðini… vb.nin söylediklerini öðrendik. Bunun üzerine basýn bildirisi hazýrladýk. “Ýþçilerin, ÝSB’nin aldýðý bu kararýn doðru ve ileri bir adým olduðunu, fakat iþçiler eðer kararýn takipçisi olmazlarsa hemen komiteleri oluþturup pratik olarak eylemi örgütlemeye giriþmezlerse, ÝSB’nin geri adým atabileceðini, her þeye raðmen geri adým atarak karardan dönülürse Leninistlerin her yýl olduðu gibi bu yýl da 1 Mayýs alaný Taksim’de olacaðýný, kýzýl 1 Mayýs’ý örerek özüne uygun ve militanca birlikte dayanýþma ve kavga gününe çevireceðimizi basýna ve kamuoyuna açýkladýk. Daðýtýlan bildirilerle, yapýlan afiþlerle, yoðun bir çalýþmayla sýnýfý kavga alanýna çaðýrdýk. Ve iþçi sýnýfýnýn bayraðýný Taksim’de dalgalandýrdýk. 12 yýllýk yasal 1 Mayýs serüveni, ortalama sol’un Taksim’den kaçma konusunda son derece kararlý olduðunu açýkça ortaya koydu. Ýstanbul Sendikalar Birliði’nin geçen yýlki kararýný “Taksim’e çýkmak bedel ödemeyi göze almaktýr” sözleriyle “siz bu bedeli ödeyemezsiniz” türünden küçümseyenler, bu bedeli ödemekten en baþta kaçanlar oldular. Öte yandan yýllardýr bu bedeli ödeyerek “1 Mayýs’ta Taksim’e” diyen ve her sene Taksim’e çýkan Leninistler görmezden gelinmeye çalýþýldý. Týpký mezarlýktan geçerken ýslýk çalan birinin yaptýðý gibi!
1 Mayýs Alaný Taksim’dir Evet 1 Mayýs Alaný Taksim’dir. Ortalama sol, KESK Baþkaný kadar cüretli olup bunu söyleyemiyor olsa da bu böyledir. Bu ülkede Ýstanbul’un iþgal altýnda olduðu 1919-20’li yýllardaki ilk 1 Mayýs’tan baþlamak üzere iþçi sýnýfý 1 Mayýs’ta Taksim’e çýkmýþtýr. O alaný kanýyla kýzýllai-
8
Mücadele Birliði
týrmýþ, yüreðini oraya býrakmýþtýr. Ama ortalama sol, tüm bu geçekleri bildiði halde “ 1 Mayýs Alaný Taksim’dir” diyememiþtir. Sami Evren’in söylediðini söyleyememiþtir. “Bu Leninistlerin söylediði þeydir” diyerek yan çizmeye devam etmiþtir. 1 Mayýs Alaný hem tarihsel hem politik olarak Taksim’dir. Ve Leninistler bunu komünist inatla ve devrimci politikalarla perçinlemiþtir. Bütün çabalarýmýza raðmen ortalama sol devrimci politikalarýn arkasýndan sürüklenmektense sendikalarýn kuyruðuna takýlmayý yeðliyor. Tüm bunlara raðmen gerçekler inatçýdýr. Yaþanan geliþmeler reformist politikalarýn çözüm üretmek bir yana çözümsüzlüðü derinleþtirdiðini, Kürt ulusal sorunundan, öðrenci gençliðe, iþçi sýnýfýndan emekçilere kadar tekelci sermayenin ezdiði, sömürdüðü tüm toplumsal katmanlar pratikte yaþayarak görüyorlar. Ve devrimci politikalara yönelmek zorunda kalýyorlar. Artýk reformizm ve ortalama solda tabandaki basýncýn itkisiyle mücadelenin dýþýna atýlmamak için söylemlerini deðiþtirmek zorunda kalýyorlar. Bu 1 Mayýs’a da yansýyor, yansýyacaktýr. Teorik sýðlýk, pratiðin itkisiyle çatýrdýyor. Devrim kabuklarýný parçalayarak yolunu açýyor. Sýnýf, Leninist politikalara doðru her geçen gün daha fazla yaklaþýyor. “Devrim Biziz Biz Devrimiz” þiarý her geçen gün yaþamýn canlý pratiði ve sýnýflar mücadelesinin diyalektiði tarafýndan gerçekliðe dönüþüyor. Bu bilinç ve kararlýlýkla Leninistler 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’nda, Taksim’de olacaklardýr. Ýþçi sýnýfýný ve emekçileri de 1 Mayýs’ta 1 Mayýs Alaný’na, Taksim’e çaðýrmaya devam edeceklerdir.
ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERLE GELECEK! 1 MAYIS’TA 1 MAYIS ALANINA TAKSÝM’E!
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Yoksulluk
Yoksulluða Son Vermek Ýçin
Kapitalizme Son Vermek Gerekir E
mekçi sýnýflarýn sefaleti o denli çarpýcý ki, burjuva iktisadýn hiçbir kolu, bunu geçiþtiremiyor. Sadece bunda deðil, bu durumun giderilmesi gerektiðinde de hem fikirler ve bunun için esas olanýn, yeni üretim alanlarýnýn açýlmasý gerektiðinde de. Anlaþamadýklarý nokta, bunun hangi yolla saðlanacaðý. Ne büyük ayrým! Bu noktada iki ana eðilim görülüyor. Biri, “adil paylaþým”, “sosyal-devlet”çiler diye anýlýrken diðeri, “vahþi kapitalizm” yanlýlarý olarak adlandýrýlýyor. Bunlardan ilki emekçi diðeri piyasa merkezli söylemlerle politikalar üretiyor, dolayýsýyla da birbirlerinden çok uzak gibi görünseler de, sonuçta gelip buluþtuklarý nokta ayný: Yeni üretim alanlarýnýn yaratýlmasý. Peki bu, emekçi sýnýflarýn yoksulluðunun çaresi midir? Bakalým. Önce bir düzeltme yapmak gerekiyor. Emekçi sýnýflarýn derdine çare olarak söylenen yeni üretim alanlarýnýn yaratýlmasý, ekonomi politiðin diliyle söylersek, üretken sermayenin artýrýlmasýdýr. Çünkü, insanlýk, binlerce yýldan bu yana üretimde bulunmakta ve yeni üretim alanlarý yaratmaktadýr. Ama üretimin örgütlenmesi, tarihsel süreç içinde sürekli deðiþmiþtir. Ve üretimin kapitalist tarzda örgütlenmesine ulaþýlmýþtýr. Kapitalist üretim biçiminde, yeni üretim alanlarýnýn yaratýlmasý demek, üretken sermayenin arttýrýlmasý demektir. “Üretken sermaye yatýrýmlarýnýn arttýrýlmasý, emekçi sýnýflarýn yoksulluðunun çaresidir.” Ýddia buydu. Kapitalizmin tüm açmazlarýný, rekabet, üretim anarþisi, mali sermayenin egemenliði, tekelleþme vs. vs.yi bir yana koyalým. Hatta, emperyalist ülkelerle baðýmlý ülkeler arasýndaki sömürü iliþkisini de. Ve burjuva iktisatçýlarýmýzýn bile hayal edemeyeceði denli, ka-
pitalizmin emekçiden yana en ideal koþullarýnýn yaþandýðýný kabul edelim. Bu durumda ne olurdu? Hemen þöyle denecektir: Üretken sermaye yatýrýmlarýnýn artmasýyla, emekgücüne olan talep artacak, bunun sonunda ücretler de yükselecektir. Bu açýklamayý duyan bir emekçi, kapitalizmin tüm yýkýcý sonuçlarýný yaþamýþ biri olarak, yaþamýnýn verdiði kendiliðinden bilinçle, tereddütle soracaktýr: “ ‘Ücretleriniz artacak, herkes iþ sahibi olacak’ diyorsunuz, ama alým gücümüz de artacak mý?” Burjuva iktisatçýmýzý oyuna getirme gibi bir niyetimiz yok. Dediðimiz gibi, en ideal koþullarý varsayýyoruz. Ve emekçimize, kaygýlanmasýna gerek olmadýðýný, alým gücünün de artacaðýný söylemesi hakkýný tanýyoruz. Gerçekten de, çok istisnai bir durum olarak ve geçici de olsa bu mümkün. Öyleyse þu soruyu cevaplamak suretiyle sonuca ulaþabiliriz. Ücretlerin, hem de reel ücretlerin artmasý, emekçi sýnýflarýn yoksulluðuna son verecek midir? Burjuva iktisatçýmýz, kollarýný iki yana açýp, “daha ne olsun” diyecektir, kendinden emin bir þekilde. Peki, böyle mi? Ýyi niyet sýnýrlarýmýzý sonuna kadar zorlamamýza raðmen, elden artýk bir þey gelmez. Burjuva iktisatçýmýz adýna üzgünüz ki, bu durum, emekçi sýnýflarýn yoksulluðunun büyümesinden baþka bir þey deðildir. Emekçi sýnýflarýn yoksulluðuna son vermek adýna kendini ekonomizme ve sendikalizme kaptýranlar, baþta da sendikacýlar, burjuva iktisatçýmýzla birlikte feryat edecektir: “Reel ücretler artýyor ya… Reel ücretlerin artmasýna raðmen, nasýl olur da yoksulluk artýyor” denebilir. Yoksulluk göreceli bir kavramdýr.
Ayný boy kavramý gibi. Bir kiþinin boyunun kýsa olup olmadýðý, o ulusun ortalama boy seviyesine göre belirlenebilir. Bugün kýsa boylu olan birinin, ayný ulusun 200 yýl önceki ortalama boyuna göre uzun olmasý, bir þey deðiþtirmez. O, yine kýsa boyludur. Týpký yaþam süresi vb.’lerinde olduðu gibi. Yoksulluk da böyledir. Ve ancak, toplumun geliþim düzeyiyle kýyaslanarak somut olarak ifade edilebilir. Marx, bunu þöyle ifade ediyor: “Bir ev, büyük ya da küçük olabilir, çevresindeki evlerde ayný ölçüde küçük olduklarý sürece, bu ev, bir konuta olan tüm toplumsal talepleri karþýlar. Ama küçük evin yanýnda bir saray (gökdelenler bn.) yükselirse, küçük ev bir kulübe derekesine düþer… uygarlýðýn ilerleyiþi boyunca, küçük ev nedenli büyürse büyüsün, eðer komþu saray da ayný hýzla ya da daha büyük ölçüde büyürse, göreli olarak küçük evde oturan kiþi, kendi dört duvarý arasýnda, kendini, gitgide daha rahatsýz, daha hoþnutsuz, daha darda hissedecektir.” Ýnsanlarýn ihtiyaçlarý, istedikleri, zevkleri toplumdan kaynaklanýr. Toplumun geliþme aþamasýna göre belirlenir. 1960’lý yýllarý betimlerken en çok anýmsanan þey, yurt dýþýndan memleketine, tatile gelen iþçilerin ellerinde radyo ile dolaþmasýdýr. O yýllarda, toplumun geliþmiþlik düzeyi radyo sahibi olmayý ayrýcalýklý kýlacak, o dönemin istek ve zevklerini karþýlayacak düzeydedir ancak. Toplumsal geliþme ile birlikte radyo sýradanlaþýrken, onun yerini televizyon alýr. Günümüzde ise, o da yerini bilgisayara terk etmiþ durumda. Deðil 1960’lý yýllar, 80’li yýllarda çevrilmiþ filmleri seyredenler dahi, günümüzde toplumun ihtiyaçlarýnýn, zevkleri-
9
Yeni Evrede
Yoksulluk nin, isteklerinin ne denli deðiþtiðini, ilerlediðini; o günlerde imrenilen þeylerin büyük bir kýsmýna bugün sahip olunduðunu ama bugün imrenilen þeylerin sayýsýnýn geçmiþe göre katlandýðýný görecektir. Yani, emekçi sýnýflar için zevk konularý artmýþsa da, bu artýþ, kapitalistin artmýþ bulunan zevklerine oranla ve toplumun geliþme aþamasýna oranla düþmüþtür. Marx’ýn dediði gibi “Bizim isteklerimiz ve zevklerimiz toplumdan kaynaklanýr; dolayýsýyla biz de bunlarý, toplumun ölçüsüne vururuz; yoksa bize doyum veren nesnelerle ölçmeyiz. Bunlar toplumsal bir nitelik taþýdýklarýndan görelidir.” Kapitalist, kapitalizmde toplumsal geliþmenin saðladýðý her türlü olanaktan sýnýrsýz derecede yararlanýr. Buna karþýn emekçi sýnýflar, reel ücretleri yükseliyor olsa dahi toplumsal zenginliðin küçük bir parçasýndan ve ancak sýnýrlý düzeyde yararlanacaktýr. Dolayýsýyla emekçi, kapitaliste ve toplumsal geliþme düzeyine göre yoksul kalmaya devam edecektir. Üstelik, ücretlerini arttýrmak için daha fazla çalýþýp daha fazla ürettikçe toplumsal zenginliði arttýracak, kapitalistin sermayesini dolayýsýyla bu zenginlikten yararlanma gücünü büyütecek ama bunlarla kendisi arasýnda olan uçurumun derinliðini de büyütmüþ olacaktýr. Günümüzde seyahat-tatil olanaðý, toplumsal geliþmenin ulaþtýðý boyut sayesinde uzaya kadar uzanmýþtýr. 20 milyon dolarý olan, uzaya gezmeye giderken; bu kapitalistin emrinde çalýþan emekçiler için seyahat-tatil, ülke sýnýrlarý içinde ya da en iyi olasýlýkla 4-5 yýllýk tutumlulukla birkaç bin dolara malolacak yurt dýþý tatiliyle sýnýrlýdýr. Aradaki uçurum, yerle uzay kadardýr. Ve emekçiler, daha fazla ürettikçe, daha da artacaktýr. Peki neden böyle olmaktadýr? Ücret olgusunu incelemek, bunu anlamak için atýlacak ilk adýmdýr. Ücret, emekçinin, emekgücünü satýþý karþýlýðý aldýðý para tutarýdýr. Ama ücret, sadece bu tanýmlamayla anlaþýlamaz. Ayný zamanda, emekçinin bu para tutarýyla satýn alabileceði metalarýn tutarýdýr. Ýlkine nominal, ikincisine reel ücret adý verilir. Ama bu iki olgu da, ücretin içerdiði iliþkiyi anlatmakta yetersizdir. “Ücret her þeyden önce, kapitalistin kazancý ile, kapitalistin karý ile olan iliþkisiyle belirlenir-karþýlaþtýrmalý, göreceli ücret.” Günümüzde þirketlerin yýl sonu net karlarý açýklanýr. Telaffuz edilen rakamlar trilyonlardýr. Üstelik tüm vergi, faiz, rant vb. giderler çýkarýldýktan sonra. Oysa, ayný þirkette çalýþan emekçinin, iþçinin hem de yoksulluk sýnýrýnýn üstünde bir ücretle çalýþanýn yýllýk geliri bir kaç milyardýr. Ve üstelik, kira-vergi vb. giderleri bu gelirden düþülmeden. Bir kapitalist üretken sermayesini iki katýna çýkarýrsa (yani burjuva iktisatçýlarýn dediði olsa), bunun anlamý, karýný da ikiye katlayacaðýdýr. (Detaya girmemek için ayný miktarda deðiþen ve deðiþmeyen sermaye yatýrýmý ile, fabrikanýn aynýsýndan bir tane daha yaptýðý kabul edilsin.) Yani net karý, örneðin 80 trilyondan 160 trilyona çýkacaktýr. Ve iddia edildiði gibi olduðunu varsayýp, iþçinin emek-gücünün fiyatýnýn da iki katýna çýktýðýný kabul edelim. Yani yýllýk geliri 10 milyardan 20 milyara çýksýn. Bu taktirde durum þöyle olacaktýr: 80 trilyona 10 milyar; 160 trilyona 20 milyar! Aradaki fark, reel ücretin artmasýna karþýn korkunç açýlmýþtýr. Toplumsal zenginlik artmýþ, bununla birlikte kapitalistin karý bu zenginliðe ulaþmasýný saðlayacak kadar artmýþ, buna karþýn, tüm bu zenginliðin yaratýcýsý olan iþçinin, kapitalist ve toplumsal geliþim karþýsýndaki durumu yine bir yoksul olmaktan öteye geçememiþtir. Demek ki, üretken sermaye yatýrýmlarýnýn artmasý ve bunun
10
Mücadele Birliði
iþçi ve emekçi için en ideal sonuçlarla el ele yürümesi dahi; iþçi ve emekçilerin yoksulluðuna çare deðildir. Burjuva iktisatçýlar ve emekten yana olduðunu söyleyenler tarafýndan nominal ve reel ücret kavramlarý alabildiðine kullanýlmasýna ve tartýþýlmasýna karþýn; göreceli ücretin tartýþýlmamasý bundandýr. Bunun tartýþýlmasý, kapitalist sömürünün ve emekçi sýnýflarýn yoksulluktan kurtulamayacaðýnýn açýða çýkmasý anlamýna gelecektir. Kapitalist sistemin savunucusu kimi akademisyenler, bunu tartýþmak yerine, gelir daðýlýmýnýn adaletsizliðinden bahsetmeyi pek severler. Yolsuzluk, krizler, enflasyon, spekülasyon, kötü yönetim vs. vs.den kaynaklý olarak, gelir daðýlýmýnýn çok bozuk olduðunu açýklamaya kalkarlar ve yoksulluðu da bunlara baðlarlar. Dolayýsýyla emekçi sýnýflarý, kapitalizmin iyileþtirilmesi, adil ve ahlaklý kýlýnmasý için mücadeleye çaðýrýrlar. Oysa ki, tüm bu pisliklerinden arýndýrýlmýþ ütopik bir kapitalizm kurgusu yapýlsa da, kapitalizmin kendi iç mantýðý gereði, emekçi sýnýflarýn yoksulluðu derinleþmeye devam edecektir. Ve elbette, kapitalizmin iþleyiþi, bizim iyi niyetle varsaydýðýmýz emekçiler için en ideal þekliyle olmaz. Kapitalistler arasý pazar rekabeti, üretim maliyetini dolayýsýyla ücretleri sürekli düþürmeyi gerekli kýlar. Bu da yetmez. Makineleþmeye giderek, daha az iþçiye daha çok iþçinin iþini yaptýrýr. Böylece iþsizlik artar. Bu, iþçiler arasý rekabeti arttýrýr ve ücretleri geriletir. Makineleþme ile yoðunlaþan iþ bölümü, kalifiye olan iþ gücüne olan ihtiyacý azaltýr ve bu da ücretleri düþürücü bir etken olur vs. vs. Özcesi, ne kapitalizmin doðal akýþý ne de emekçiden yana iyimser planlamasý içinde üretken sermaye yatýrýmlarýnýn artmasý, emekçi sýnýflarý yoksulluktan kurtarýr. Aksine, öyle ya da böyle emekçi sýnýflarýn yoksulluðu sürekli derinleþir. Sendikacýlarýn sýk sýk söylediði gibi, emekçi sýnýflarýn daha yoðun çalýþarak ya da fedakarlýkta bulunarak kapitalistin karýný arttýrmak suretiyle, üretken sermayenin artmasýna katkýda bulunmasý, sadece ve sadece yoksulluðunun derinleþmesine yarayacaktýr. Bu kahredici açmazýn sorumlusu, üretim ve üretim alanlarýnýn giderek büyümesi deðildir. Hiçbir toplum, üretmeden var olamaz. Ve komünizmde insanlýk, hiç olmadýðý kadar çok üretimde bulunacak; üretim alanlarý çoðalacaktýr. Sorun, üretimin örgütleniþ biçimindedir. Sermayenin varlýðýndadýr. Üretim araçlarýnýn özel mülkiyetinin varlýðýndadýr. Üretilen yeni toplumsal deðere, zenginliðe; üretim araçlarýnýn özel mülkiyeti nedeniyle kapitalistlerce el konulmasýndadýr. Artý-deðer sömürüsündedir. Kapitalist sistem, bir kölelik düzenidir. Kölelik, ücretli köleliðin ardýna gizlenmiþtir. Sadece ve en iyi halde, emekçi sýnýflara, kölelik zincirlerinin pasýný-kirini temizleyip pýrýl pýrýl parlayan zincirlere sahip olmaktan baþka bir þey tanýmaz. Ekonomistlerin, sendikalistlerin, sosyal-reformistlerin tüm uðraþý bunda sýnýrlýdýr. Oysa ki, yeryüzünde birikmiþ olan toplumsal zenginlik ve üretici güçlerin geliþim düzeyi; var olan üretim alanlarýný daha da artýrmayý, çalýþabilir nüfusun istihdam edilmesini, bugünkünden çok daha kýsa iþ gününün hayata geçirilmesini ve emekçi sýnýflarýn ihtiyaçlarýný karþýlamasýný saðlayacak düzeydedir. Emekçi sýnýflar, burjuva iktisatçýlarýn, sendikacýlarýn, sosyal-reformistlerin vaazlarýna uyup zincirlerinin pasýný temizlemekle uðraþmayacak, bu zincirlerden kurtularak özgürleþmenin ve refahýn yolunu seçecektir. Ücretli kölelik düzenine son verip, komünist toplumu inþa edecektir. Tüm dünyada, bunun için harekete geçmiþtir…
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Seçim
Seçimler, Sonuçlarý ve Gerçekler… Söze nereden baþlamalý, nasýl anlatmalý… Seçimlere katýlanlar kendilerini sandýk-sepet iþlerine öylesine kaptýrmýþlardý ki, insan nereden baþlayýp, nasýl anlatacaðýný þaþýrýyor… Bir de üstüne üstlük zeytinyaðlý dolma tarifi yapar gibi “oy kullanma tarifi” yapýlýnca insanýn gülesi geliyor. Bu bir þaka olsa gerek, diye düþünüyoruz. Sonra anlýyoruz ki bazýlarý ayakta uyuyor ve hatta pembe parlamento rüyalarý görüyorlar… Ýþçi sýnýfý, emekçi halklar uyuyanlarý uyarýyor, aldatanlarý ise cezalandýrýyor. Burjuva sýnýfýnýn, onun politik partilerinin ve politik temsilcilerinin derdi çürüyen burjuva düzeni ayakta tutabilmek, sermayenin egemenlik aracý olan devleti korumak, sermaye sýnýfýnýn ekonomik-politik iktidarýný sürdürmektir. Bunun için her türlü hileye, aldatmacaya baþvurur, her yolu mübah sayarlar. Burjuva sýnýfýn üzerinde önemle durduðu þey seçimlere katýlým oranýný yükseltmektir. Biz bunu çok iyi anlýyoruz. Ama iþçiler adýna, ezilen-sömürülenler adýna söz söyleyen ve iddia sürdürenleri, onlarýn seçimlere katýlmaktaki ýsrarýný anlamakta zorlanýyoruz. 28 Mart seçimlerinde esas olarak iki anlayýþ karþý karþýya geldi; seçimlere katýlanlar ve seçimi boykot eden anlayýþ. Burjuva sýnýf seçimlere katýlýmýn yükseltilmesi için elinden gelen her þeyi yaptý. Bütün uðraþýsýna raðmen seçime katýlmayanlarýn, sandýða gitmeyenlerin oraný %30’un üzerinde. 13 milyon, boþ oy kullananlarýn sayýsý bir milyonu aþýyor. Yani birinci olan parti AKP 12 milyon oy alýrken, sandýða gitmeyenler ve boþ oy kulanlar 14 milyonun üzerindedir. Böylece pratik olarak söyleyebiliriz ki “Boykot” partisi birincidir… Þimdi burada sorulmasý gereken soru þudur. Seçime katýlmayý önerenler ne yaptýlar. Niyetleri ne olursa olsun burjuvaziyle ayný noktada buluþtular: Seçime katýlmak ve oylarý da geçerli kullanmak. Hatta fason TKP daha uyanýk davranarak ve biraz da utangaç bir þekilde “Boþverme” sloganýný öne çýkartýyordu. Çünkü, biliyordu ki önceki genel seçimde onbir buçuk milyon insan sandýða gitmemiþ, bir buçuk milyon insan da “boþ” oy kullanmýþtý. Fason TKP hem boþ oy verenleri, hem de “seçimlere boþverenleri” hedefleyerek, bu geniþ kesimlerden oy alabileceðini, onlarý sandýða getirebileceðini umdu. Ama hüsrana uðradý. Her zaman kitlelerle birlikte olmaktan dem vuranlar, kitlelerle birlikte olmayý hayal ederlerken bir de bakýyorlar ki burjuvaziyle birlikte olmuþ
lar. Proletaryayý ve ezilen yýðýnlarý döndürüp, dolaþtýrýp burjuva düzene baðlamaya çalýþýyorlar. Onlara ne söyleyelim bilemiyoruz. Leninistler ne söylerse onlar tersini yapýyorlar ve o zaman burjuvaziyle buluþuyorlar. O halde onlara önerimiz eðer gerçekten ezilen, sömürülenlerin sesi olmayý düþünüyorsanýz emekçi kitlelerden öðreniniz. Çünkü onlar deneme yanýlma yöntemiyle de olsa öðrendiler ki “bu düzenden onlara hayýr yok!” Onlar henüz Leninistlerin çaðrýlarýný yeterince duymamýþ ve doðrudan onun çaðrýlarýnýn bir sonucu olarak seçimleri boykot etmiþlerse de, pratikte 14 milyon insan Leninistlerle yan yana geliyor. Seçimi savunanlar ve parlamentoyu önerenlerle ise karþý karþýya geliyorlar. Emekçi kitlelerin Leninistler gibi düþündükleri açýk. Leninistler onlarýn istemlerinin, özlemlerinin, umutlarýnýn öfkelerinin ve kavgalarýnýn yol göstericisi olduðunu dosta da düþmana da gösteriyor.
Amaçlar ve Araçlar Elbette ki araçlar amaçlara uygun olmalýdýr. Soruna böyle yaklaþýldýðýnda parlamento, parti vb. herþey araçtýr. Amaçsa, devrim, sýnýfsýz, sömürüsüz, özgür ve mutlu bir dünya kurmak. Marksistler hiçbir aracý peþinen reddetmez ve hiçbir aracý mutlaklaþtýrmaz. Döneme, sýnýflarýn içinde bulunduðu duruma ve sýnýf iliþkilerinin ve çatýþmalarýnýn ulaþtýðý düzeye uygun olarak araçlarýný belirler. Buna uygun politikalar üretir. “Ýliþki ve hareketlerini, eylemlerinin yer ve yöntemlerini, silahlarýný deðiþen koþullara ve mücadelenin isteklerine göre deðiþtirebilen” (Lenin) Leninistlerin boykot politikasý bütün bunlarýn sonucunda oluþtu. Artýk burjuva sýnýfýn temsilcileri bile tv programlarýnda “halk parlamentodan umut kesiyor, yönetenler yönetemiyor, halk eskisi gibi yönetilmek istemiyor, sisteme olan güven sarsýlmýþ durumda, seçime katýlmayanlar parti kursalar, birinci parti olurlardý” türünden düþünceler ileri sürüyorlarsa oturup düþünülmeli. Bütün bunlarýn üstünden atlayarak araç falan demenin bir anlamý yok. Seçimler sandýk, sepet iþleri bal gibi amaç haline gelmiþ olur. Böylelerinin kitlelere öðretecek birþeyi kalmamýþ demektir. Ama herkesin kitlelerden öðrenecek çok þeyi var. 3 Kasým genel seçimlerinde 13 milyon, özgün gördüðünüz ve yerel iktidarlar vb. dediðiniz yerel seçimlerde 14 milyon insan sandýða gitmiyorsa, parlamentoyu teþhir vb. demagojilerini kimse yutmaz. Ýyisi mi, iyice bataða saplanmadan, yol yakýnken parlamento hayallerinden, araç demagojilerinden vaz geçin. Proletaryaya yapacaðýnýz en büyük iyilik budur.
11
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Gündem
DÜNYA EMEÐ Bu yýl 1 Mayýs’ý, büyük alt-üst oluþlara, büyük savaþlara sahne olan bir dünyada kutluyoruz. Gün geçmiyor ki, bir ülkeden bir ayaklanma, bir isyan, bir çatýþma, bir büyük grev ya da direniþ haberi gelmesin. Asya’dan Avrupa’ya; Afrika’dan Amerika kýtasýna kadar her yer büyük toplumsal olaylarla kaynýyor. Savaþlar, ayaklanmalar, iç savaþlar, isyanlar birbirini kovalýyor. Bütün ülkelerdeki olaylarý, hatta ayný ülkedeki pek çok olayý diðerleriyle baðlantýsý içinde deðil de tek baþýna, yalýtýlmýþ bir þekilde ele alanlar, doðal olarak sürecin tüm niteliðini anlama yeteneðini gösteremiyorlar. Olaylarýn bu þekilde ele alýnmasý diyalektik deðil, dolayýsýyla bilimsel de deðildir. Doðrusu, tüm bunlarýn birbiriyle baðýntýsý içinde, süreç halinde ele alýnmasýdýr. Ancak böyle bir bakýþ açýsý bizi doðru sonuçlara ulaþtýracaktýr. Bilimsel inceleme açýsýndan bütün mesele, bütün bu olaylarýn ayný tarihsel kesitte ortaya çýkmasýna yol açan ortak zemini ya da ortak nedeni bulmaktýr. Bütün toplumlarý derinden sarsan büyük toplumsal olaylarýn, örneðin çoðu yerde iç savaþlarýn, kimi yerde dýþ savaþlarýn, bazý ülkelerde ayaklanmalarýn, isyanlarýn ayný zaman kesitinde ortaya çýkmýþ olmasý rastlantý deðildir ya da rastlantýyla açýklanamaz.Bu durumda, ancak bütün bunlara yol açan bir ortak maddi temelden söz edilebilir. Günümüzde peþ peþe patlak veren büyük sarsýcý olaylar, dünyamýzda büyük bir deðiþimin gelip kapýya dayandýðýný gösteriyor. “Baþka Bir Dünya Mümkün” sloganý artýk bir propaganda sloganý olmaktan çýkýp, bir gerçeklik halini alýyor. Bütün bu deðiþim süreci, insanlýk tarihi açýsýndan bir “Yeni Evre”ye iþaret ediyor. Ýnsanlýk, sýnýflý toplumlarýn komünist devrimlerle yok olmaya baþlayacaklarý bir “Yeni Evre”ye adýmýný atmýþ-
12
týr. “Yeni Evre”nin baþlýca görüngüsü, dünyanýn her tarafýnda kapitalizm tarafýndan ezilen, sömürülen, aç býrakýlan, yaþamdan kovulan milyarlarca insanýn kapitalizme ve emperyalizme baþkaldýrmýþ olmalarýdýr. Þüphesiz, yüz milyonlarca insanýn emperyalizme ve kapitalizme baþkaldýrýsý ne dar anlamda bir eþ zamanlýlýk gösteriyor, ne de tek bir biçim altýnda ve en yalýn haliyle karþýmýza çýkýyor. Aksine, bu baþkaldýrý eylemleri, belli bir tarihsel kesite serpilmiþ halde ve çok çeþitli biçimler altýnda sürüyor. Fakat, hangi biçim ve hangi kýlýk altýnda karþýmýza çýkýyor olursa olsun, bütün büyük toplumsal çatýþmalarýn son gerçek nedeni budur. Bütün çarpýþmalarý ortaya çýkaran ve hepsini kýzýl bir þerit gibi kesen ortak maddi temel, üretici güçlerin kapitalist üretim iliþkileri kabuðuna sýðmaz hale gelmiþ olmalarýdýr. Kapitalizm, üretici güçleri öyle bir noktaya kadar geliþtirdi ki, bu güçler artýk eski kapitalist kabuklarýna sýðmýyorlar. Her yerde bu kabuklarý zorluyor, çatlatýyorlar. Mülksüzleþtirenlerin mülksüzleþtirilmesi zamaný gelip kapýya dayanmýþtýr. Mülksüzlerin, kapitalizmde kutsal olan özel mülkiyete saldýrýlarý çok çeþitli biçimlerde oluyor. Devrimin toplumsal güçlerinin þu veya bu ölçüde örgütlü olduðu durumlarda, özel mülkiyete ya da daha uygun bir ifadeyle mülk sahiplerinin mülksüzleþtirilmesine yönelik saldýrýlar devrimi hedefleyen ve sistemin tümünü ortadan kaldýrmayý amaçlayan saldýrýlardýr. Ancak, kapitalist özel mülkiyete yönelik saldýrýlarýn bunlarla sýnýrlý olduðunu düþünmemek gerekiyor. Devrimin toplumsal güçlerinin yeterince örgütlü olmadýðý durumlarda, toplumsal nitelik kazanan bireysel saldýrýlar dahi, gerçekte, kapitalizmde çok kutsal sayýlan özel mülkiyete yöneliktir. Sonuçta, biçimi ne olursa olsun,
yerküremizin her karýþ topraðýnda þimdi tanýk olduðumuz büyük kargaþalýðýn arkasýnda emek ile sermayenin; yeni ile eskinin; geliþip serpilmekte olanla aþýlmak durumunda olanýn beden bedene çarpýþmasý vardýr. Emperyalist-Kapitalist Sistem Savunmada Bu beden bedene çarpýþmada, gerçekte savunmada olanlar, karþýmýza saldýrý pozisyonunda çýkýyorlar. Tarihsel üretim biçimi olarak her bakýmdan aþýlmak durumunda olan, kapitalizmi savunmaya çalýþan emperyalistler ve her ülkenin burjuvazisi, kolayca teslim olmayacaklarýný her adýmda gösteriyorlar. ABD öncülüðündeki emperyalistler bu savaþý kazanmak için her yola baþvuruyorlar. ABD emperyalizmi, kendi cephesinden dünya ezilen emekçi halklarýna karþý bir dünya savaþý baþlatmýþtýr. “Terörizme karþý savaþ” yalanýyla baþlatýlan bu savaþ, kimi yerde açýk, kimi yerde ise örtülü biçimlerde sürüyor. Irak ve Afganistan bu savaþýn en açýk biçimde sürdüðü iki cephedir. Haiti, bu savaþýn bir baþka örneðini veriyor bize. Baðýmlý ülkelerin hemen hepsinde, devrimin toplumsal güçlerine karþý, ABD ve diðer emperyalistlerin desteðiyle sürdürülen saldýrýlar, ayný savaþýn örtülü biçimini oluþturuyorlar. ABD emperyalizminin dünya devrim güçlerine karþý baþlattýðý saldýrýlara Avrupalý emperyalistlerle Japon emperyalizmi de katýlýyor. Avrupalý emperyalistlerin bir kýsmý, ABD’yle olan rekabet ve çeliþkilerine raðmen, dünya devrim güçleri sözkonusu olduðunda gýrtlak gýrtlaða gelenler sýra kapitalizmin korunmasý için dünya devrim güçlerinin ezilmesine geldiðinde birdenbire kardeþleþiveriyorlar. Avrupalý emperyalistler, þimdi hem dünya devrim güçlerine hem de kendi emekçi halklarýna, kendi iþçi sýnýf-
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Gündem
ÐÝN OLACAK larýna güçlerini birleþtirerek saldýrýyorlar. Ýspanya’da bu yýlýn 11 Mart’ýnda meydana gelen olaylardan sonraki tüm geliþmeler bu yönde oldu. Avrupalý emperyalistler, birbiri ardýna toplantýlar düzenleyerek “teröre karþý savaþ” ilan ettiler. Bu “savaþ ilaný”ndan sonra, vakit geçirmeden kendi emekçilerine, iþçi sýnýflarýna, örgütlü güçlere ve yabancýlara karþý saldýrýya geçtiler. Avrupalý emperyalistler, Türkiye’yi de içlerine alacak þekilde devrimci güçlere, devrimin toplumsal güçlerine karþý sýký bir iþbirliðine gittiler. Çalýþan sýnýflarýn haklarýna getirilen kýsýtlamalar, hak gasplarý, devrimci güçlere karþý ortak operasyonlar, yabancýlara karþý göçmen yasalarýnýn sertleþtirilmesi, Ýspanya olaylarý sonrasýnda oluþturulan emperyalist ittifakýn doðrudan meyveleri oldu. Güncel politikada sözkonusu olan tüm bu geliþmeler, tarihsel bakýmdan emperyalistlerin saldýrý durumunda olduðunu göstermiyor. Aksine, tüm bu saldýrý politikalarý, emperyalistlerin tarihsel anlamda artýk savunma durumunda olmalarýnýn sonuçlarýdýr. Emperyalistler, her bakýmdan derin ve kalýcý bir bunalým içinde olan kapitalizmin yýkýlýþýn geciktirmek için saldýrý üstüne saldýrý düzenliyorlar. ABD Ýçin Baraj Sýnav: Irak Fakat, emperyalistlerin her saldýrýsý, dünya emekçi halklarýnýn karþý saldýrýlarý ve direniþleriyle karþýlaþýyor. Irak, bunun somut örneðidir. Filistin bir baþka örneðidir. Yiðit Irak halklarý, iþbirlikçi burjuvalara raðmen, ABD öncülüðündeki iþgal güçlerine kahramanca karþý koyuyorlar. Direniþ, giderek bir ayaklanmaya dönüþüyor. Irak halklarýnýn direniþi hem iþbirlikçilerin koalisyonunu, hem de emperyalist ittifaký çatlatýyor. Ýþbirlikçi burjuvalar görevlerinden teker te-
ker istifa ederlerken bazý emperyalist devletler de asker çekeceklerini açýklamaya baþladýlar. Þimdi, iþbirlikçi burjuvalarý ve emperyalistleri daha büyük bir korku sarmýþ durumda. Irak’ta direniþle baþlayan, isyan ve ayaklanmalara doðru büyüyen emekçi halklarýn savaþý bir gerçeði gözler önüne seriyor: emperyalistlerin her saldýrýsý, emekçi halklarda direniþ ve ayaklanmalara yol açýyor. Bu anlamda, Irak’taki savaþ, sadece Irak halklarýyla emperyalistler arasýnda geçmiyor. Oradaki savaþ, dünya emekçi halklarýyla dünya emperyalist-kapitalist güçleri arasýnda geçiyor. Baþka bir ifadeyle, Irak halklarý, dünyanýn tüm ezilen halklarý adýna emperyalizmle savaþa tutuþmuþ durumda. Irak, dünya emekçi halklarýna karþý savaþ açmýþ olan ABD için baraj sýnavýdýr. ABD emperyalizmi, savaþý sürdürebilmek ve yayabilmek için bu savaþý kazanmak zorunda olduðunu düþünüyor. ABD emperyalizmi, bu sýnavý geçmeden daha ileri gidemeyeceðini, aksine sýçramalý çöküþünün hýzlanacaðýný görüyor. Bu yüzden ABD Baþkan Yardýmcýsý Dick Cheney, “Irak’ta irademiz sýnanýyor” demiþtir. Bu saptama bir anlamýyla doðrudur. Çünkü, (Afganistan’ý bir an için hesaba katmazsak) bu ilk kapsamlý saldýrýsýnda ABD emperyalizmi hezimete uðrarsa, baþka halklara saldýrý için gereken güç ve cesareti, en azýndan bir süre, bulamayacaktýr. Buna karþýlýk, ezilen halklar ve dünya proletaryasý emperyalizme ve kapitalizme baþkaldýrýlarýnda ihtiyaç duyduklarý moral gücü fazlasýyla bulmuþ olacaktýr. Bu, sadece ABD’nin deðil, tüm emperyalist-kapitalist sistemin sýçramalý çöküþünü hýzlandýracaktýr. Dünya Emeðin Olacak Þüphesiz, dünya proletaryasý ve ezilen halklarýn tüm geleceði Irak Savaþý’nýn sonucuna baðlý deðildir. Elbette, I-
rak’ta emperyalizmin yenilgisi dünya devrim güçlerine büyük bir güç katacaktýr. Fakat, savaþýn sonucu ne olursa olsun, dünya proletaryasý ve ezilen halklarýn emperyalizme ve kapitalizme karþý baþkaldýrýlarý sürecektir. Çünkü, iþleri kaçýnýlmaz bir þekilde bu noktaya getiren kapitalist geliþmenin kendisidir. Tarihsel bir üretim biçimi olarak kapitalizm, tüm tarihsel geliþmesi sonucu artýk aþýlmasý gereken bir noktaya gelmiþtir. Bu koþullarý hazýrlayan, kapitalizmin iç hareket yasalarýndan baþkasý deðildir. Toplumsal üretimin sürmesi için, kapitalistler gerekli olmaktan çýkmýþ, artýk kenara atýlmasý gereken bir yük, hatta bir engel haline gelmiþlerdir. Yine de, kapitalist üretimin kendiliðinden evrimci bir þekilde aþýlacaðýný düþünmemek gerekiyor. Aksine, burjuvazi insanlýðý yok oluþa sürükleme pahasýna kendi cennetini ayakta tutmaya çalýþacaktýr. Buna karþýlýk, üretici güçler, bunlarýn içinde dünya proletaryasý ve ezilen halklar kendilerini yok oluþa sürükleyen kapitalizmi aþmak, onu tarihe gömmek için ayaða kalkmýþ bulunuyorlar. Dünya burjuvazisi, tarihsel bakýmdan ömrünü doldurmuþ kapitalizmi ayakta tutmak; yeninin, komünizmin geliþmesini engellemek için zor yoluna baþvuruyor. Baþka bir yolu da yok zaten.Ama “zor” tarihsel bakýmdan miadýný doldurmuþ bir ekonomik-toplumsal sistemi ayakta tutma, yaþatma güç ve yeteneðinde deðildir. Öyle olmasaydý, Roma, Osmanlý vb. imparatorluklar bugün ayakta olurlardý. Tarihsel evrimin geliþmesini bastýrmaya yönelik zor kullanýmý, yenilmeye mahkumdur. Tam da bu nedenle, dünya proletaryasý ve ezilen halklar, dünya burjuvazisiyle, sonunda zaferle ayrýlacaklarý “en sonuncu kavga”ya girmiþ bulunuyorlar. Bu kavganýn sonunda “Dünya Emeðin Olacak”
13
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Zindanlar
Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ!
Remzi Aydýn Ölüm Orucu Eyleminin 301. Gününde Merhaba Sevgili Yoldaþým, Ne zamandýr sana yazmak istiyorum, ilk geldiðim günden bu yana listemdesin. Yüreðimiz, beynimiz gibi yanan ýsýsý ve enerjisi ile tüm dünyayý ýsýtan güneþin bir görüntüsünü yollamak istedim sana …. Geçen hafta üç kiþiydik. Þimdi kaldýk iki kiþi. Ümit’i uðurladýk Pazartesi günü. Öðle vakti hücresinden dumanlar ve sloganlar gelmeye baþladý. Eþlik ettik þiarlarýna. Müdahale ettiler. Buradan götürülürken bilinci yerindeydi. Þiarlarý haykýrýyordu. Sonra Bayrampaþa’ya kaldýrýldýðýný duyduk. Ve sonra da ölümsüzler kervanýna katýldý Ümit Günger. O da hedefine ulaþtý. Sýra elbette gelecek. Her saniyeyi, her hücreyi hissederek olacak. Yaþam uðrunda ölünecek kadar deðerli bir þey. Ümit ölümsüzlüðe kanat açarken, yaþamý da kutsuyordu ayný zamanda. 21. yüzyýlýn ilk yýllarýnda yaþananlarý tarih asla unutmayacak. Gelecek kuþaklarýn beynini kazýmak lazým. Þimdi burada nasýl mýyýz. Bizim için fark eden bir þey yok. Bize gözleri gibi bakýyorlar(!) ve üzerimize titriyorlar(!). Her an gözetip kolluyorlar. Bir ilgi, bir ilgi, sorma gitsin. Sigaralarýmýzý yakýyorlar ve
Ümit Günger Ýzmir’de Anýldý Zindanlarda sürmekte olan savaþta, 110. devrimci tutsak da ölümsüzleþti. 30 Mart 2004 Çarþamba günü bedenini tutuþturarak ölümsüzleþen Ümit Günger için, Ýzmir’de de TAYAD’lý ailelerin düzenlediði bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasý, 3 Nisan Cumartesi günü saat 13:00’da Konak Sümerbank’ýn önünde baþladý. “TAYAD’lý Aileler” imzalý, “107-108-109-110 Tecridin Kaldýrýlmasý Ýçin Daha Kaç Ýnsan Ölecek” ve “Baskýlar Bizi Yýldýramaz” pankartlarýnýn açýldýðý basýn açýklamasýna, Mücadele Birliði okurlarý da destek amaçlý katýlýmda bulundular. Ýstanbul’da yaþanan gözaltý ve saldýrýlara da deðinilen basýn açýklamasýnda, iki gündür Ýzmir’de süren ve 4 kiþinin gözaltýna alýndýðý saldýrýlar da vurgulandý. Eylemde sýk sýk “Tecridi Kaldýrýn Ölümleri Durdurun”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Direniþimiz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Gözaltýlar Serbest Býrakýlsýn” sloganlarý atýldý. Okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan atýlan sloganlarla eylem, 13.20 civarýnda sona erdi. Yeni Evrede Mücadele Birliði/ Ýzmir
14
sigaramýzý bitirene kadar da eþlik ediyorlar. Ýtibarlý konuklarýz burada. Beni benden koruyorlar iþte. Bu komedinin bir parçasý olarak iyi zevk alýyorum. Neden belli. Bizim kararlýlýðýmýz, inancýmýz, irademiz ortada. Buna karþý bulduklarý tek yöntem de bu. Sanki yöntem bulunabilirmiþ gibi. Eylemimizi, her ne kadar suskunlukla boðmaya, görmezden gelmeye çalýþsalar da, Ölüm Orucu eyleminin etkisi ortada. Kulaktan kulaða da olsa yayýlýyor. Bu korkutuyor sermaye sýnýfýný. Yarýný olan sýnýf biziz, proletaryanýn yarýný var, ama sermaye sýnýfýnýn yarýný yok. Rahat olan benim, diken üzerinde oturan onlar. …. Caným yoldaþlarým, yoldaþým, Bana müsaade. Kartal’a yazacaðým sizden sonra. Gazeteler geliyor, onlara göz atacaðým. Ben sizi merakta býrakmam, yazarým. Gençlerin eli ceviz taþlamýyorsa ne yapýyorlar, onlarýn da mektuplarýný bekleyeceðim. Her zamanki gibi sizi çok seviyorum. Sýmsýký kucaklýyorum sizi. Sevgi, özlem ve baðlýlýkla… Remzi
SALDIRILAR KARÞISINDA DEVRÝMCÝ DAYANIÞMA Basýna ve kamuoyuna; Aralarýnda Ýdil Kültür Merkezi’nin de bulunduðu çeþitli kurumlara yapýlan baskýlar, tekelci burjuvazinin içinde bulunduðu çýkýþsýzlýðýn bir sonucudur. Daha dün seçim meydanlarýnda; AB, Kopenhag Kriterleri, demokrasi, insan haklarý ve özgürlükleri, basýn, yayýn, kültürel ve sanatsal haklardan bahsedenlerin nasýl iki yüzlü ve sahtekar olduklarýný biliyor ve görüyoruz. Burjuva kültüre karþý mücadele veren dost, kardeþ kurumlara yapýlan saldýrýlarý öfke ve nefretle kýnýyoruz. Buradan bir kez daha sesleniyoruz egemenlere: Çürümüþ, yoz kültürünüzü yok edene kadar, Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla! Ayýþýðý Sanat Merkezi Ýzmir Þubesi
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Kýbrýs
TC’NÝN KIBRIS SERABI BÝTÝYOR BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ýn çaðrýsýyla Ýsviçre’nin Burgenstock beldesinde 30 Mart tarihinde yapýlan Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kýbrýs ve Güney Kýbrýs yönetimlerinin katýldýðý toplantýda, Annan taraflara planýn son þeklini sundu ve bunu 24 Nisan tarihinde referanduma götürülmelerini istedi. Annan, dördüncüsünü sunduðu plan için “24 Nisan’da artýk bu planla baþka bir plan arasýnda deðil, bu planla çözümsüzlük arasýnda bir tercih yapýlacaðýný” söyledi. Ve toplantý taraflar herhangi bir anlaþmaya varmadan sona erdi. Þimdi sorun orta yerde duruyor. Ve referandum merkezde olmak üzere tartýþýlýyor. Tartýþmayý hararetlendiren þeylerden biri de AB ve ABD’nin ayrý ayrý,eðer Kýbrýs’taki her iki kesimde referanduma “evet” derse birleþik bir Kýbrýs Cumhuriyetine ekonomik yardým teklifinde bulunmasý oldu. Bu durumda 24 Nisan tarihi adeta, taraflara Avrupa Birliðinin 1 Mayýs’ta yapacaðý geniþleme toplantýsý öncesi sunulmuþ son bir þans gibi. Eðer bu tarihe kadar bir çözüm bulunmazsa Kýbrýs’ýn bölünmüþlüðü devam edecek. Ve Kýbrýs Rum Yönetimi adanýn temsilcisi olarak Kýbrýs Cumhuriyeti adýyla AB’ye girecek. Bu da doðrudan Türkiye’nin AB ile iliþkisine yansýyacak; çünkü ortaya bu kez tam bir keþmekeþ çýkacak: Türkiye
belli bir kesimini iþgal ettiði bir birliðe girmek için çabalýyor olacak. Bu durumda Türkiye ya AB sevdasýndan vazgeçecek ya da Kýbrýs sevdasýndan. Sorunun bu kadar keskin uçlarla ortaya konmuþ olmasý Kýbrýs konusunda TC’nin bu güne kadar izlemiþ olduðu resmi politikalarda bir çatlaðý da beraberinde getiriyor.
Ortada Kalmýþ Ateþ Topu
Süre daraldýkça TC’nin Kýbrýs konusundaki sýkýþmýþlýðý da artýyor. Þu anda bu konuda resmi bir devlet politikasý oluþturulamýyor. Çeliþkiler iyice su yüzüne çýkmýþ durumda. Devleti oluþturan kurumlardan her biri ateþ topunu bir baþkasýnýn üzerine atýyor. MGK konuya dair son aldýðý kararda Annan Planýna iliþkin “süreci baþlatmak hükümetin taktirinde” diyerek bir yandan Annan Planýna yeþil ýþýk yakarken bir yandan da bunun geri tepmesi sonucu oluþabilecek her türlü zarardan kendisini koruma dürtüsüyle hareket ediyor. Ola ki süreç “devlet-i Ali’nin yüksek menfaatleri”ne dokunacak þekilde iþleyecek, bunun bütün sorumluluðunu hükümete yýkýp iþin içinden sýyrýlmayý düþünüyor. Ordu da ayný düþünceye sahip. Genel Kurmay Baþkaný Hilmi Özkök son yaptýðý açýklamada MGK’da belirleyici olan düþüncesini yeniden gündeme getirdi ve topu hükümete attý. AKP hükümeti en azýndan þimdilik bu ateþ topunu tutmak zorunda olduðunu biliyor. Ve baþbakan “her devrin adamý” gibi ip üzerinde oynamayý sürdürüyor. Bir bakýyorsunuz Türkiye’ye gelen ve Annan Planýna karþýtlýðýyla bilinen Denktaþ’la samimi pozlar veriyor, bir bakýyorsunuz Denktaþ’a ateþ püskürüyor: “Ne anlatacaksan git Kýbrýs’ta anlat” diyor, “Neden Türkiye’de konuþuyorsun. Türkiye’ye gelip de bazý marjinal guruplarla (kastettiði MHP, ÝP ve MP’dir -bn-)biraraya gelmesini maalesef üzüntüyle izliyo-
15
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Kýbrýs rum.” Bunun karþýsýnda Denktaþ yýllar yýlý savunduðu þovenist çizgiye daha da sýký sarýlýyor. Burgenstock görüþmelerine katýlmayan Denktaþ “Gerekli önlemler alýnmadýðý, Rumlar içimize býrakýldýðý, her türlü serbestlik (dolaþma, yerleþme, mal-mülk alým satýmý) tanýndýðý taktirde 10-15 yýl içinde Kýbrýs’ta Türk kalmaz.”diyerek tüm faþistlerin duygularýna hitap ediyor. Her ne kadar Denktaþ bu tür duygusal konuþmalara bugüne kadar ancak MHP ve ÝP’lilerin yüreklerinin yaðýnýn eridiðini bilse de, bildik, þovenist, ýrkçý tavrýndan vazgeçmiyor. Kuzey Kýbrýs’ta ise Denktaþ’ý destekleyen artýk sadece, bir ara kanlý-býçaklý olduðu Derviþ Eroðlu liderliðindeki UBP (Ulusal Birlik Partisi) var. Oðlu Serdar Denktaþ dahi artýk Kýbrýs’ta geleneksek politikalarýn devamýndan yana deðil. Bu durumda Denktaþ, terkedilmiþ, deðeri anlaþýlmamýþ yalnýz adamý oynuyor.
Referandumda Ne Olabilir? Son geliþmeler Referandumda Türk tarafýnýn “Evet” diyeceði ama Rum tarafýnýn “Hayýr” diyeceðini gösteriyor. Kýbrýs Türk kesimi baþbakaný Mehmet Ali Talat sadece Türk kesiminin deðil Rum kesiminin de “evet” demesi için deyim yerindeyse mekik dokuyor. O, “Kýbrýs Rum Kesimi”nin Kýbrýs Cumhuriyeti olarak AB’ye girmesinden sonra Kuzey Kýbrýs’tan Güney’e geçecek iþ gücünün farkýnda. Bir anda elinde adada bulunan ordu mensuplarýnýn ve kumarhanelerin rantiye ekonomisinden baþka bir þey kalmayacaðýný, üretken sermayenin de Güney’e kayacaðýný gözlemleyebiliyor; bunun Kuzey Kýbrýs’ta büyük toplumsal olaylara neden olacaðýný iyi biliyor Talat. Bu da sahnenin önünde oynanan bütün oyunlara raðmen, olayýn arkasýnda maddi üretim iliþkilerinin belirleyici olduðunu ve en nihayetinde yönetenlerin kararlarýný devrimci geliþmelerin baskýsý altýnda aldýðýný gösteriyor.
Uluslararasý sermaye açýsýndan bu çok daha böyledir; Kýbrýs üzerinde AB ile ABD arasýnda taraflarýn omuzlarý üzerinden bir savaþ sürüyor. ABD Türkiye’yi AB ise Yunanistan’ý destekler görünüyor. Haliyle Kýbrýs ayný zamanda emperyalistler arasý bir hegemonya savaþýna da neden oluyor. Kýbrýs Rum Kesimi’nde referanduma “Hayýr” deme eðilimi giderek aðýrlýk kazanýyor. Kýbrýs Rum Kesimi baþkaný Papadopulos’un Annan Planý’nýn son haline karþý çýkmasý ve referandumda “hayýr” oyu verilmesini istemesinden sonra Güney Kýbrýs’ýn en güçlü partilerinden biri olan AKEL’in de referandumda “hayýr” oyu verilmesi kararý bir anda tüm dengeleri altüst etmiþ görünüyor. Komünist kimliðiyle bilinen ve sorunun çözümünü halklarýn kardeþleþmesinde gören AKEL, referandumun birkaç ay daha ertelenmesini istiyor. Bu yapýlmadýðý taktirde herkesi “hayýr” demeye çaðýran AKEL’in Güney Kýbrýs Rum halký üzerinde etkili olmamasý beklenemez. Yunanistan ise henüz daha tavrýný açýklamýþ deðil. ABD’nin Yunanistan’ýn biran önce plana “evet” demesi gerektiði yönündeki ýsrarýnýn Yunan hükümeti üzerinde nasýl bir etkisinin olacaðýný kestirmek güç; ama peþinen böyle bir dayatmayý kabul etmeyecekleri anlaþýlýyor. Yunanistan, bu sorunda
AB ile birlikte hareket etmenin kendisi açýsýndan yararlý olacaðýný düþünüyor. Bu da ada üzerinde Türkiye ve Yunanistan üzerinden ABD ile AB’nin savaþýnýn süreceðini gösteriyor. ABD’nin Büyük Orta Doðu Projesi’nde Kýbrýs’ýn olmadýðýný düþünmek politik körlük olurdu; adaya asker göndermeyi düþünmeleri çok daha büyük hesaplar içinde olduklarýný gösteriyor. Bu durumda ABD’nin AB’ye raðmen Kýbrýs Türk Kesimi’ne hatta adanýn tümüne yerleþmesi iþten bile deðil. ABD yitirdiði üstünlüðü askeri anlamda ele geçirme konusunda hiçbir sýnýr tanýmýyor ve Kýbrýs onun açýsýndan büyük bir önem taþýyor.
Annan Planý Çözüm mü? Bu soruya olumlu cevap vermek mümkün deðildir. Taraflarý memnun edip etmemesinden öte her þeyden önce bu planýn emperyalistlerce hazýrlandýðý ortada. Emperyalizmin hiçbir zaman halklarýn lehine bir þey yapmayacaðýný, onlarýn özgürlüðünü garanti altýna almayacaðýný bildiðimize göre, elbette bu plan soruna toplumsal bir çözüm getirmiþ olmayacaktýr. Getirdiði “çözüm” ise kýsa ve uzun vadede uluslararasý sermayenin çýkarlarýna hizmet edecektir. Kýbrýs’ta bulunan iki halkýn da buna dikkat etmesi ve çözümü baþka bir yerde aramalarý gerekiyor. Bu referanduma “evet” ya da “hayýr” denmesinin sorununun çözümü açýsýndan hiçbir deðeri yok. Kýbrýs halký, bir bütün olarak toplumsal kurtuluþu hedeflemediði sürece Kýbrýs sorunu devam edip gider. Bu nedenle sorunun kalýcý çözümü için adadaki emperyalistler arasý hegemonya mücadelesinin son bulmasý gerekiyor. Adada iþgalci konumda bulunan tüm güçler çekilip gitmeden bir çözüm mümkün deðildir. Birleþik ve sosyalist bir Kýbrýs’ýn kuruluþunun ilk koþulu, bunu saðlayacak olan bir toplumsal devrim olacaktýr. Þimdi Kýbrýs’ta bulunan tüm sosyalist ve devrimci güçlere düþen bunun baþarýlmasý olacaktýr.
Kýbrýs üzerinde AB ile ABD arasýnda taraflarýn omuzlarý üzerinden bir savaþ sürüyor. ABD Türkiye’yi AB ise Yunanistan’ý destekler görünüyor. Haliyle Kýbrýs ayný zamanda emperyalistler arasý bir hegemonya savaþýna da neden oluyor.
16
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Irak
IRAK’TA SON TANGO Ýþgalin ilk gününden beri kesintisiz devam eden direniþ, “Þii Ýsyaný” ile birlikte bir topyekün direniþ hareketi biçimine büründü. Çatýþmalar hýzla yayýldý. Geliþmeler ABD ve ortaklarýný çok güç duruma soktu. Batan gemiyi ilk fareler terk edermiþ. Irak’ta iþler biraz sarpa sarýnca ilk kaçanlar da kukla Geçici Hükümet’in bazý “bakanlarý” oldu. Ýstifalar “halktan yana” bir görünüm ve iþgal karþýtý açýklamalarla gerekçelendirildi. Bu, açýkça direniþin gücünün bir çeþit kabulü demekti. ABD iþgaline karþý mücadele hep vardý. Çeþitli kesimler, gruplar, halkýn önemli bir kesimi bu direniþ hareketinin içindeydi. Direniþi salt silahlý direniþ olarak görmemek gerek. Tam tersine, askeri biçimlerin yaný sýra siyasal, iktisadi, toplumsal... her alanda geliþen bir harekettir o. Biçim zenginliði ve direniþin kendiliðindenliði onun yaygýnlýðýný gösterir. Ne kadar geniþ halk kesimlerini kapsadýðýnýn ifadesidir. Daha önce de belirttiðimiz gibi kendiliðinden ve daðýnýk bir direniþ, bir taraftan hareketin güçsüzlüðü demektir; ama, diðer taraftan, köklü nedenlere dayanan bir direniþ hareketi olduðu ve bunun sürekli yaygýnlaþtýðý anlamýna gelir. Ýþgalin bizzat kendisi, onun korsanca niteliði, zorbalýðý, vahþiliði bu köklü nedenin ta kendisidir. ABD, pervasýzlýðý ve saldýrganlýðýyla, uyguladýðý korsanca politikalarla direniþi tetikleyen, onun yaygýnlaþmasýna sebep olan taraf oldu. Sonunda, bu zamana kadar silahsýz direniþ biçimlerine baþvurmakla yetinen Þiiler de silaha sarýlarak savaþmaya giriþti. Direniþ saflarýndaki toplumsal/mezhepsel bölünmeler bir kenara býrakýlmaya, ortak bir direniþ cephesi örülmeye baþlandý.
“Sanki Savaþ Yeni Baþlýyor” Çatýþmalarýn þiddetlenmesiyle bütün basýn bu manþeti kullanýr oldu. Tanklar a-
lev içinde kalýyor, helikopterler düþüyor, bombalar yaðýyor… Gerçekten de savaþ yeni baþlýyordu. Görünürde çatýþmalarýn týrmanýþý Felluce olaylarý ile baþladý. Bir ABD konvoyuna saldýrýldý. Yanarak ölen iþgalcilerin etrafýnda sevinç gösterileri yapan halk, yanmýþ cesetleri araçlardan çýkardý, parçaladý ve parçalarýný köprüye astý. “Batý’nýn kibar haným ve beyleri”nin kanýn donduran bu görüntüler emperyalist medyada günlerce gösterildi. Böylece yapýlacak ABD misillemesi için gerekli öfke yaratýlacak, cesetleri parçalayanlarýn “insanlýktan çýkmýþ bir güruh”, “ölümü hak eden katiller” olduðu herkese gösterilecekti. Sanki insanlarý acýmasýzca iþkenceye tabi tutan, döverek öldüren, tecavüz eden, mallarýný yaðmalayan, her türlü insani deðeri hiçe sayarak dünya tarihinin en vahþi soyguncularý olduklarýný kanýtlamýþ olan kendileri deðilmiþ gibi ABD, direniþçilerin “korkunç gaddarlýklarý üzerinde þövalyelik taslayan” basýn tekellerine dayanarak, “bunun gene de bir halk savaþý olduðunu” gözlerden saklamaya çalýþtý.Ve ardýndan Felluce’ye yönelik saldýrý dalgasýný baþlattý. Ayný dönemde Þii lider El Sadr’ýn gazetesi kapatýldý. Bu olayý protesto eden halkýn üzerine ateþ açýlmasý ve 40’tan fazlasýnýn öldürülmesi, “Þii Ýsyaný”nýn patlamasý için yetti. Sanki Irak halký böyle bir “genel bahane” arýyordu ayaða kalkmak için. Bir anda tüm Irak, hatta savaþ nedeniyle daha önce çevre ülkelere göç etmek zorunda kalan Iraklýlar bile harekete geçti. Havadan ve karadan bombardýmana tutulan Felluce’ye akýn baþladý. Halk, ABD’nin askeri barikatlarýný aþarak kentteki direniþçi kardeþlerine yardým malzemeleri ulaþtýrdýlar. Bu arada çatýþmalar sürekli týrmandý. 10 gün içinde 700’ü aþkýn Iraklý katledilirken, 90’dan fazla iþgal askeri öldürüldü.
Bu rakamlar savaþýn þiddetini göstermek için yeterli olsa gerek.
Ýþgalciler Yenilmeye Mahkum Direniþ ateþinin dört bir yaný sarmasý, iþgalcileri paniðe sürükledi. ABD, Ýsrail’den ödünç aldýðý yöntemlerle ölçüsüz bir þiddetle kentlere saldýrýrken, aslýnda bu panik ruh halini yansýtmaktan öte bir þey yapmýþ olmuyor. Öte yandan dünya kamuoyunda gittikçe büyüyen öfkenin þimþeklerini üzerine çekiyor. Kendi ülkesinde bu emperyalist haydutlar köþeye sýkýþýyor. Þimdiden rezil rüsva oldular. Bütün yalanlarý bir bir ortaya çýkýyor. Irak’ta uðranýlan baþarýsýzlýk, “içeri”ye yoðun bir güvensizlik, emekçilerin tepkisi ve burjuva muhaliflerin karþý ataklarý þeklinde yansýyor. En baþta Bush yönetimi, bu faþist çete, sürekli yýpranýyor. Irak Direniþi ve tüm dünyada sokaklara akýn eden emekçi yýðýnlar, savaþýn birinci yýlý daha yeni dolmuþken, bu yaðmacý emperyalist güruhu iþte bu hallere düþürmeyi baþardý. Þu anda çatýþmalarýn yavaþlamasý, El Sadr’ýn geri adým atýyor oluþu, göstermelik ateþkesler…Varolan egemen eðilimi, geliþmelerin yönünü deðiþtirmez. ABD Irak’ta çýkýþý olmayan bir bataða saplanmýþtýr. Þimdi suç ortaklarýyla birlikte “Irak’tan çekilmeyeceðiz”, “kaçmayacaðýz” türünden hamasi nutuklar ardýna sýðýnmaya çalýþsa da, ardýna bakmadan kaçacaðý günler yakýndýr. Bugünlerde basýnýn karþýsýnda arz-ý endam eden çete üyelerinin yüz ifadelerine bakmak bile, bu gerçeði görmek için yeter. Þimdiden kendi geleceklerinin yasýný tutmaya baþladýklarý her hallerinden anlaþýlýyor.
17
Yeni Evrede
NATO
Mücadele Birliði
Halklarýn Katili NATO’YA KARÞI MÜCADELEYÝ YÜKSELTELÝM
NATO’nun 28-29 Haziran’da Ýstanbul’da yapmayý düþündüðü toplantýnýn hazýrlýklarý sürüyor. Devrim ve karþýdevrim, kendi cephelerinden hazýrlýklarýný yapýyor. Türkiye þu anda mayýnlý bir tarla görüntüsünde. Ne zaman büyük patlamalarýn olacaðýný kestirmek pek mümkün deðil. Bu aslýnda sadece NATO zirvesiyle ilgili bir durum da deðil. Türkiye, uzunca bir süredir sadece sýnýflar arasý deðil, emperyalistler arasý çeliþkilerin de odaklandýðý yerlerden biri durumunda. Son süreçte Irak’taki direniþin geliþimi ve ABD’nin Büyük Ortadoðu Projesi’ni açýklamasýyla birlikte Türkiye’nin bölgedeki misyonu da iyice belirginleþmeye baþladý. ABD, yeni projesinde Türkiye’ye üs olma misyonu biçiyor. Bu, halklara yönelik bir çok saldýrýnýn Türkiye üzerinden yapýlacaðý anlamýna geliyor. Hem Türkiye’deki NATO üslerinin kullanýmý hem de Türkiye’nin bir mýzrak ucu olarak bölgeye saplanmasý ile bu yapýlmak istenecektir. TC’nin savaþ hükümeti buna dünden hazýrdýr. Onlarýn koþar adým bu iþe kalkýþmasýný engelleyen tek þey, içeride devrim karþýsýnda zayýf düþecek oluþlarý ve ayný zamanda böyle bir durumda devrimin nesnel zemininin güçlenecek oluþudur. Artýk Tüm Dünya Eylem Alanýdýr Ýstanbul’da yapýlacak olan zirvede konuþulacak konularýn baþýnda Ortadoðu geliyor. ABD, Ortadoðu’ya nasýl tam anlamýyla yerleþebileceðinin hesaplarýný yapýyor. Bu zirve, ayný zamanda emperyalistler arasý çeliþkilerin su yüzüne çýktýðý bir zirve olacak. Ve bu çeliþkileri daha da derinleþtirecek
18
olan Ýstanbul’da yapýlacak olan eylemler olacaktýr. Daha þimdiden Türkiye anti-kapitalistlerin, anti-emperyalistlerin küresel eylem alaný ilan edildi. Artýk emperyalist-kapitalist sistemin temsilcilerinin ekonomik, askeri ya da siyasi olsun, tüm zirveleri büyük gösterilere sahne oluyor. Neredeyse bütün bir dünya eylem alaný halini almýþtýr. “Terörizm” heyulasý ile insanlarý korkutmaya, baský altýna almaya çalýþanlar, zirvelerini altýn kafese de saklasalar, iþçilerin ve emekçilerin öfkesinden kurtulamýyorlar. Artýk tüm dünya onlarý tanýyor. Örneðin NATO’nun emperyalizmin halklara karþý katliam aygýtý olduðunu bilmeyen yoktur. NATO’nun kuruluþunun felsefesinde bu vardýr. Sosyalist sisteme karþý kurulmuþ ve kurulduðu andan bugüne halklara saldýrýlarýný aralýksýz sürdürmüþtür. Onu þimdi daha pervasýz yapan, karþýsýnda sosyalist bir paktýn olmayýþýdýr. SSCB önderliðindeki Varþova Paktý varken, NATO, halklara böyle pervasýzca saldýramýyordu. Buna raðmen ABD egemenliðindeki NATO, her þeye kadir deðildir. Emperyalistler arasý çeliþkilerin bir yansýmasý olarak içte sorunlar yaþamaktadýr. Yine NATO’ya üye olan ülkelerin içinde bulunduklarý ekonomik ve siyasi kriz, onlarý zaafa uðratmaktadýr. Ve en önemlisi, karþýsýnda birleþik bir halk cephesi gördüðünde NATO’nun ne kadar acz içinde kaldýðýný biliyoruz. Þimdi emperyalizmin askeri örgütüne karþý eylemleri yükseltme zamanýdýr. NATO üslerinin, bulunduðu topraklardan sökülüp atýlmasý, ona hiçbir yerde zirve vb. yapma þansýnýn tanýnmamasý, emperyalist-kapitalist sistemin sýkýþmýþlýðýný arttýracak, bunalýmýný derinleþtirecektir. Emperyalizm, bunu bildiði için devrimcilere saldýrýlarýna hýz verdi. Önümüzdeki dönemde muhtemelen bu daha da artacaktýr ve belki de devrimcilere, komünistlere karþý bir “sürek avý”na dönüþtürülecektir. Ancak emperyalizm ne yaparsa yapsýn; onun savaþ örgütü, halklara karþý savaþý dünya üzerine ne kadar yayarsa yaysýn, sonuç deðiþmeyecektir: emperyalist-kapitalist sistem çöküþten kurtulamayacaktýr. Tarih hükmünü vermiþtir bir kez. Dünyanýn emeðin olacaðý günler uzakta deðildir. Emeðin dünyasýný kurmak için tüm halklar ayaða kalkmalý, proletarya önderliðinde savaþmalýdýr. Þimdi yapýlmasý gereken, NATO’ya bu topraklar üzerinde bir zirve yaptýrmamak, Bush’a illa bir yere gidecekse, cehennemin dibine gitmesini söylemektir.
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Eylem
NATO Protestosuna Polis Engeli NATO Halkla Ýliþkiler Departmaný ve Ege Üniversitesi iþbirliðiyle Konak Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen “NATO’nun Deðiþim Süreci Durumu” konulu konferans protesto edildi. 5 Nisan 2004 günü gerçekleþen ilk konferansý protesto emek için saat 10:00’da Konak Yeni Karamürsel (YKM) önünde bir araya gelen 150 öðrenci, polis engeliyle karþýlaþtý. “NATO Defol Bu Memleket Bizim” pankartý taþýyan öðrencilerle çevik kuvvet arasýnda çýkan çatýþmada birçok öðrenci yaralandý. “NATO’dan Çýkýlsýn Üsler Kapatýlsýn”, “Yankee Go Home”, “Katil ABD Ortadoðu’dan Defol”, “Katiller Halklara Hesap Verecek”, sloganlarýnýn atýldýðý eylem, okunan basýn açýklamasýndan sonra kitlenin daðýlmasýyla sona erdi. AKM’de gerçekleþen konferansa katýlan Çaðdaþ Hukukçular Derneði üyesi avukatlarýn, konferansýn baþýnda ABD ulusal marþý okunmasýný, emperyalistlerin ve NATO’nun politikalarýný protesto eden konuþmalarýnýn ardýndan, konferans sa-
lonunu terk ettikleri bildirildi. Ege Üniversitesi Ýktisadi Ve Ýdari Birimler Dekanlýðý’nca sonradan yapýlan basýn açýklamasýnda konferansta ABD ulusal marþýnýn okunduðu yalanlandý. 6 Nisan Salý günü saat 09.30’da tekrar AKM önündeki otobüs duraklarýnda bir araya gelen yaklaþýk 50 kiþinin basýn açýklamasý giriþimi, polis tarafýndan engellendi. Çevik kuvvet polisinin kitleye saldýrýp 5 kiþiyi gözaltýna almasý üzerine, kýsa süreli taþlý çatýþma çýktý. Daðýlan kitle tekrar bir araya gelip oturma eylemi gerçekleþtirdi. Mücadele Birliði okurlarýnýn da katýldýðý eylemde ESP, EKB, Halkevleri, Ýþçi Mücadelesi dergisi, YDG, Öðrenci Koordinasyonu, DGH, Özgür Gençlik, Ýzmir Gençlik-Der’li öðrenciler, Partizan ve HÖC imzalý ortak basýn açýklamasý okunduktan sonra, “Gözaltýlar Serbest Býrakýlsýn”, “Halklarýn Katili NATO Ülkemizden Defol”, “ Katil ABD Ortadoðudan Defol “Baskýlar Bizi Yýldýramaz”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atan kitle, Konak Meydaný’na yürüyüþ gerçekleþtirdikten sonra daðýldý. Gözaltýna alýnan 5 kiþi Bayraklý Adliyesi’ne çýkarýldýktan sonra akþam saatlerinde serbest býrakýldý. Y.E.Mücadele Birliði/ÝZMÝR
“ Çocuklarýmýza Ýnsan Olarak Kalmanýn Yolunu Ancak Böyle Gösterebiliriz” Bazý özel iþlerim nedeniyle memlekete gitmem gerekiyordu. Daha otogardayken bizim oralarýn þivesi kulaðýma iliþtiðinde “Hep bir hallý Turhallýyýz, Biz bize benzeriz” diye geçti içimden. Uzun bir yolculuktan sonra hedefe varmýþtým. Yeþilýrmak’ýn sisi, kömür kokusuyla yere kadar inmiþ, kýþýn soðuk yeli yüzüme çarpmýþtý. Yakýn akrabalarýmla bir kaç gün geçirdim. Bir süre sonra televizyon programlarýnýn özel sohbetlerimizi iþgal ettiðini fark ettim. Popstar, Biri Bizi Gözetliyor, Biz Evleniyoruz… Bunlarý izlememiþtim. Bu tür programlarýn geliþimimize katký saðlamayacaðýný, gündemi saptýrmak, insanlarý oyalamak, uyutmak için varolduðunu anlattým. Ýnsanlararasý iletiþim kopukluðu-
nun sistemden kaynaklandýðýný, asýl hedefin sistem olmasý gerektiðini söyledim. Sonra Amasya yoluna indim. Çocukluðumun geçtiði yerlerdi burasý. Bir çok tanýdýk vardý ama kiþilikleri gibi yüzleri de deðiþmiþti. Zoraki hatýr soran, yüzüme bakmayan insanlar. Yani ilgilendikleri için deðil! Neyse ki hala geriye kalan insanlar var. 12 Eylül’ün faþist tezgahlarýndan geçmiþ, sakat kalmýþ, kendi sözüyle, “çocuklarýma onurlu, gururlu bir yaþam býraktým” diyebilmek için. Bu insan 68 kuþaðýndan ayakta kalan koca bir çýnar gibiydi. Onunla olan sohbetim boyunca geçmiþten bugüne bir köprü oluþtu. Eþine karþý saygý ve sevgi dolu davranýþý gözümden kaçmadý. Ona yardýmcý
olmaya çalýþan, zorluklarla dalga geçen, yorulan ama eðilmeyen yýlmaz bir nefer. Seçimlerle ilgili konuþmasýnda “Türkiye’de siyasetin nabzý seçimler döneminde artýyor. Bizler, seçim kampanyasýna güçlü katýlmalýyýz. Seçimlerin bir hiç olduðunu, sorunlarýn çözümünü sandýkta bulamayacaðýmýzý; seçimlerin bir pay kapma kavgasý olduðunu anlatmalýyýz. Evsiz býraktýklarý, sefil duruma düþürdükleri insanlara gýda-giyecek yardýmý yaparak oy ticareti yapýyorlar. Hepsi böyle. Bir kuþatma altýndayýz. Boþvermiþlik, korku… günübirlik yaþar hale geldik. Bizler, kendimizi korumalýyýz, direnmeliyiz. Bu da ancak örgütlü olmakla mümkün. Çocuklarýmýza insan olarak kalmanýn yolunu ancak böyle gösterebiliriz.” Geç vakit odama çekildiðimde bunlarý arkadaþlarla paylaþmalýyým, diye düþündüm. Ertesi gün geriye dönerken yol boyunca hala kendi kiþiliklerini koruyan insanlarýn varolduðunu bilmenin, bazý þeylerin sadece geçmiþte, kalmadýðýný görmenin mutluluðunu yaþýyordum. Bir Y.E.Mücadele Birliði Okuru/ Ýzmir
19
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Okurdan
Devrim Bayraðý Ýle
1 MAYIS’TA TAKSÝM’E Merhaba sevgili yoldaþlar; Ýþte, yine mücadele, kavga, isyan dolu bir Mart ayýný daha umutla ve özgürlük sloganlarýyla geçirdik. Önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nü kutladýk, yüreðimiz tüm dünyanýn ezilen ve sömürülen kadýnlarýyla birlikteydi; ardýndan da 12 Mart, faþizme karþý bütün bir halkýn öfkesi olan Gazi Ayaklanmasý’nýn yýldönümü; zindandaki tutsaklarýn Ölüm Orucu eylemlerini güneþe yaptýklarý yolculukla taçlandýrmalarý… Muharrem Karademir ve Günay Öðrener! 13 Mart’ta üç savaþçýmýzýn kavga bayraðýný yükselttik; 16 Mart’ta Beyazýt’ta ve Halepçe’de katledilenlerin kini vardý içimizde; 21 Mart’ta da Demirci Kawalardan bugüne uzanan mücadele tarihinde onyýllardýr üzerlerindeki baskýya, sömürüye, yok saymalara karþý serhýldanlarla Newroz’a yürüyen ve Sema Yücelerle ölümsüzleþen Kürt halký ile iç içeydik. Dopdolu yaþanýlan Mart ayýndan sonra, þimdi de önümüzde 1977 yýlýnda Taksim Meydaný’nda 1 Mayýs’ta 37 iþçinin tarihe kanlarýyla yazdýklarý savaþ günü var. Sizleri Mart ayýnýn bütün isyan ve mücadele ruhunu 1 Mayýs’ta, 1 Mayýs Alaný olan Taksim’de sürdürmeye davet ediyoruz. Gelin, 1977 1 Mayýs’ýnda vahþice katledilen iþçileri, onlara yakýþýr bir þekilde, yani leninistçe analým!
YAÞASIN 1 MAYIS! 1 MAYISTA TAKSÝM’E ÖZGÜRLEÞMEYE! Y.E.Mücadele Birliði Okuru/ÝKÝTELLÝ
“Ýnsanýn Geliþmesi Önündeki Engeli Aþmanýn Tek Yolu Sosyalizmdir” Merhaba Mücadele Birliði okurlarý; öncelikle sizlere kendimi kýsaca tanýtayým. Ben 22 yaþýnda bir inþaat iþçisiyim. Memleketten 4 ay önce çalýþmak amacýyla Ýstanbul’a geldim. Ben, kapitalist sistemin insanlarý robotlaþtýrdýðýný ve düþüncesini nasýl gerçek sorunlardan özentiye ve bencilliðe nasýl kaydýrdýðýný kendimce anlatmaya çalýþacaðým. Kapitalist sistemde insanlarýn tek derdi, karýnlarýný doyurmaktýr. Ve insanlar bu yüzden çok dar bir açýdan hayata bakarlar. Güncel, zor hayat þartlarýnda insanlýklarýný unuturlar ve böylece duyarsýzlaþýrlar. Bu düzende mantýk yoktur. Sistemin her zaman insanlarýn üzerinde büyük baský ve oyunlarý vardýr. Halbuki bu çaðda insanlarýn derdi ekmek deðil, bilim olmalýydý. Halkýmýz tarih boyunca ezilmiþ ve sömürülmüþtür. Bir türlü sesini duyuramamýþtýr. Bu bozuk sistem, yirmi dört saat bizimle birliktedir. Ýnsanlar gerçek sorunlarla deðil de, farklý ve saçma þeylerle ilgileniyor. Mesela “þu dizide þu oldu, bu arkadaþ þu telefonu kullanýyor”, þeklinde konuþmalar çok yaygýn; savaþa gider gibi futbol maçýna gidiyor insanlar. Bütün dünya gidiyor uzaya, biz ise ayakta durmasýný bilmiyoruz. Çözüm, mücadele ve sorunlara duyarlý olmaktan geçiyor. Ýnsanlarýn bencilliði unutup, birlik ve beraberlik içinde olmasý gerekiyor. Amacýmýz sosyalizmi kurmak olsun. Adaletsiz bir
20
dünya deðil, bütün insanlarýn eþit haklara sahip olacaðý, hiçbir sorunun olmayacaðý bir sistem kurmalýyýz. Ýnsanlar kaderlerini kendileri belirler. Zaten, kadercilik bana göre doðru bir düþünce deðildir. Ýnsanýn baðýmsýz olarak kendini sorgulamasý ve karþýdaki insaný kendisi gibi görmesi gerek. Bir insana haksýzlýk yapýldýðý zaman, karþý çýkmasý gerekiyor. Ne olursa olsun insanýn her adýmý bilimsel ve mantýklý olursa, hayatta baþarýlý olacaðý kesin. Artýk bu çaðda ayrýmcýlýðý ortadan kaldýrmanýn insanlarýn yararýna olacaðý kesin. Eðer ayrým yapýlacaksa doðru ve yanlýþ arasýnda ayrým yapýlmalý. Ýnsanlarýn kendini ve bakýþ açýsýný geniþletmesi, geliþen tekniðe ve hayata ayak uydurmalarý zorunluluðu vardýr. Olaylara kiþisel bakmak deðil, her yönüyle ve baðýmsýz bakmak doðrudur. Mantýk kadar, insanýn duygularý da önemlidir. Ýçinde bulunduðumuz hayat þartlarýnýn bizi bire bir etkilediði ve yýprattýðý kesindir. Ýnsanlar baðýmsýz düþünme yeteneðine sahip olmalýdýrlar. Dünyada bu kadar acýnýn ve zulmün neden var olduðunu kendimize sormamýz gerekiyor. Kapitalist sistem insanýn geliþmesi yönünde engeldir ve bu engeli aþmanýn tek yolu sosyalizmdir. Sarýgazi’den Bir Ýþçi
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Okurdan
Saldýrýlar Þafaðýn Sökmekte Olduðunu Gösteriyor Basýna ve Kamuoyuna; Kapitalist sistem, tüm dünyada olduðu gibi, yaþadýðýmýz coðrafyada da bunalým içindedir. Bunalým yapýsaldýr, çözümsüzdür, çýkýþsýzdýr. Ýþbirlikçi tekelci burjuvazi, artýk yönetemiyor. Ýþçi sýnýfý, emekçi halklar ve onlarýn öncü güçleriyle savaþýyor. “Topyekün savaþ”, emperyalist-kapitalist dünyada bütün yönleriyle hayata geçiriliyor. Seçimlerin sayýmý tamamlanmadan, “evet”lerin mührü kurumadan, emekçi halklar ve onlarýn öncüleriyle giriþilmiþ olan savaþ, dünya ölçeðine yayýldý. Ýþbirlikçi tekelci burjuvazi, devrim güçlerine “ya burjuva düzene entegrasyon” ya da faþist terör diyor. Halklara baðlýlýkta feda ruhunu kuþananlarý, devrimci çizgisinde ýsrar edenleri, legal mücadele alanlarýndan yoksun býrakmak istiyor. Bu amaçla AB ve diðer emperyalistlerden aldýðý destekle; kýrda, kentte, fabrikada, tarlada, okulda ve zindanda, kýsacasý hayatýn her alanýnda, her baþkaldýrana saldýrýyor. Gözaltýna alýyor, iþkence ediyor ve katliamlarýna devam ediyor. Ekmek ve Adalet dergisine, okurlarýna ve taraftarlarýna, Anadolu’nun Sesi Radyosu’na, TAYAD ve diðer kurumlara yapýlan saldýrýlarý kendimize yapýlmýþ sayýyor ve egemenlerin suratýna bir kez daha haykýrýyoruz:
Gözaltýlarýnýz, Baskýlarýnýz, Ýþkenceleriniz, Katliamlarýnýz Bizi Yýldýramaz! Yarýn Bizimdir… Ýnsanlýk Onuru Ýþkenceyi Yenecek! Bütün Ýktidar Emeðin Olacak! Yeni Evrede Mücadele Birliði Dergisi Ýzmir Temsilciliði
Sistemin Yoz Kültürüne Karþý Alternatif: DEVRÝMCÝ KURUMLAR!
Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda, devrim dalgasýnýn büyümesiyle birlikte faþist devlet, halklarýmýzýn beynini uyuþturmak, onlarý asýl kurtuluþ yollarý olan sosyalizmin yolunu gösteren devrimcilerden uzaklaþtýrmak ve kafalarýný boþ þeylerle doldurmak için; iþçi ve emekçilerin yaþamlarýnýn her yerinden içeri sýzýyor ve tüm yaþamlarýný kaplamak istiyor. Ýçerisinde her türlü pisliðin bulunduðu cafe-barlar, internet salonlarý, kahvehaneler, uyuþturucu, fuhuþ ve kumar, emekçi semtlerinin en ücra köþelerini bile zaptetmiþ, tv’de yayýnlanan yoz programlar, evlerinin içine kadar girmiþtir. Bu tarz yerler, özellikle gençliðe yöneliktir. Çünkü gençlik, kendi geleceðini ellerine almaya kalktýðýnda, bu tekelci kapitalizmin yýkýlýþýný getirecektir. Bizler, devrimci kültür ve ahlakla yetiþtik, hepimiz iþçi ve emekçi çocuklarýyýz. Kendi kültürümüzü yaþamak ve bizim gibi olan insanlara bu kültürü yaþatmak için kapitalist sistemin insanlarýmýza zorla dayattýðý yoz kültürü sokaklarýmýzdan ve genç beyinlerden temizleyeceðiz.
19 Aralýk 2000 zindan katliamlarýyla birlikte Ölüm Orucu eylemine baþlayan ve Ölüm Orucu eyleminin 183. günü olan 26 Haziran 2001’de ölümsüzleþen Aysun Bozdoðan’ýn da çalýþanlarýndan biri olduðu Genç Ekin Sanat Merkezi (GESAM), þu anda Ýzmir’de, G.Antep’te ve merkezi Taksim olmak üzere Ýstanbul’un çeþitli emekçi mahallerinde (Ýkitelli, Sarýgazi, Gazi) açýlan “Ayýþýðý Sanat Merkezi” olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Sistemin iþçilere, emekçilere ve gençliðe bulaþtýrdýðý ve bulaþtýrmak istediði yoz kültürden kurtarmak amacýyla, halkýmýza ulaþýyor ve ulaþmaya devam edecektir. Ayýþýðý Sanat Merkezlerinin yoz kültüre karþý iþçilerin, emekçilerin ve devrimcilerin kültürünü yaþatýp, “yeni insan”larý yaratma görevi, tüm baskýlara ve tutuklamalara karþý devam edecektir. Ýþçilerin ve emekçilerin destekleriyle çalýþmalarýný yürüten sanat merkezimizde söyleþiler, paneller, müzik dinletileri, þiir
dinletileri, gençliði ve insanlarýmýzý geliþtirici sohbetler yapýlmaktadýr. Müzik grubu çalýþmalarý, tiyatro grubu çalýþma-
larý devam etmektedir. Bizler, tekelci kapitalizme karþý iþçilerin ve emekçilerin baþkaldýrýsýna ve “yeni toplum”u yaratma çabalarýna katýlmak, devrimci kurumlarda sanat ve kültür yönünden mücadelelerine güç, kendilerine ses, soluklarýna da soluk katmak amacýndayýz. Ýþçiler, emekçiler, gençler; bilinçlenmek ve yoz kültürden arýnmak isteyenler, Ayýþýðý Sanat Merkezi sizlerin desteðiyle güçlenecek ve sizlere gerçek kültürünüzü verecektir. Sizleri etkinliklerimize çaðýrýyor, kültürümüzü daha geniþ kitlelere ulaþtýrabilmek için desteklerinizi bekliyoruz.
UMUDUMUZ KAVGADA KAVGAMIZ SANATIMIZLA Ýkitelli Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçisi
21
Yeni Evrede
Kadro
Mücadele Birliði
KENDÝLÝÐÝNDENCÝLÝÐE SON VERMEK Kendiliðindencilik, sadece sýnýf hareketi içerisinde baþgösterecek bir eðilim deðildir. Zaman zaman örgütlü yapýlar içinde de bu türden eðilimler baþgösterebilir. Görece bir daðýnýklýðýn yaþandýðý dönemlerde kadrolarýn her þeyi oluruna býrakmasý ve durumu idare etmeye çalýþmasý þeklinde belirebilecek bu özellik, zamanla bir ataleti doðurur. Ýþler yürüyormuþ gibi görünür ama aslýnda bu bir kolektif iþleyiþin sonucu olarak deðil, daha çok birkaç insanýn özverili çalýþmasý sayesinde gerçekleþtirilir. Ve iteklemeyle yokuþ yukarý giden bir araba ne kadar ilerlerse, kendiliðindencilikten kurtulamayan bir kolektif de o kadar ilerler.
eder, durumun düzelmesi için çaba gösterir; bizzat kendi çalýþmasýyla herkese örnek olur. Böylece memur zihniyetinin de kýrýlmasýný da saðlar. Sadece belli bir zaman dilimlerinde, belli bir mekanda, belli iþlerle uðraþmanýn dönemin devrimci geliþimine ayak uyduramayacaðýný da gösterir. Memur zihniyetini aþmak, çalýþmalarda yoðunlaþma göstermemek, daðýnýk bir çalýþma gösterme deðildir. Görev ve sorumluluklarýn en iyi þekilde belirlenmesi, her kesin üzerine düþeni en iyi þekilde yapmasý ve bunu yaparken kolektif düþünmesidir. Zamaný iyi kullanmasý, verimli çalýþmasý ve kalan zamanýný baþka yerlerdeki iþlere ayýrmasýdýr.
Çalýþmalarda Yoðunlaþma Kendiliðindenciliðin bir nedeni de, daðýnýk düþünme ve daðýnýk çalýþmadýr. Her þeye birden yetiþme, her þeye birden koþturma isteði, iyi bir niyetle yapýlsa da sonuç deðiþmiyor. Her yere birden yumruk sallamaya çalýþan birisi nasýl hiçbir yere etkili bir vuruþ yapamýyor ve yorgun düþüyorsa, her yere birden yetiþmeye çalýþan bir kadro da hiçbir konuda tam anlamýyla istediði verimi alamayýp, yorulabiliyor. Oysa çalýþmalarda yoðunlaþmayý saðlamak gerekiyor. Az sayýda insanla çok þey yapmaya çalýþýrken de bunu baþarmak mümkündür. Burada önemli olan örgütlü düþünebilmek, kolektifin tüm parçalarýný bir ahenk içinde çalýþtýrabilmektir. Birkaç insanýn her iþe birden koþuþturmasýndansa, daha çok insanýn daha uyumlu çalýþmasý saðlanmalýdýr. Bir insan bir çok konuda kendisini geliþtirmiþ olabilir, bu her iþi o insanýn yapýp baþkalarýnýn geliþimine engel olmasýný getirmemelidir. Ya da yetenekleri ileri düzeyde geliþmemiþ olanlar, “ne de olsa verili durum budur” diye her þeyi yetenekleri daha geliþkin olanlardan beklememelidirler. Yetenekler, zaman içinde, emek vererek geliþtirilir. Hiç emek sarf etmeden “ben zaten o konuda yeteneksizim; þu yoldaþ o iþi çok daha iyi yapar” demek, iþi üzerinden atmaktýr. Bu, giderek iþleri yapmak için yeterli sayýda insan olmamasýndan çýkar, yeterli sayýda insan olmasýna raðmen, ancak birkaç insanýn özverili çalýþmasýna býrakmaya dönüþür. Bu noktada herkesin kendisini gözden geçirmesi ve o güne kadar “yapamam” dediði iþlere giriþmeyi baþarmasý gerekir. Bir komünist hiçbir zaman yoldaþlarý aðýr yükler altýnda ezilirken kayýtsýz kalamaz; iþleri baþkasýna býrakýp kendisi huzurlu bir dinlenmeye çekilemez. O çok çalýþsa, çok yorulsa dahi yine de yapýlacak bir iþ olup olmadýðýna bakar, yoldaþlarýn yükünü nasýl hafifleteceðini düþünür. Bir komünist hiçbir zaman “ben sadece kendi iþimi yaparým; bana verilen görevi yerine getiririm, sonrasýyla ilgilenmem” diye düþünmez. Bir yerlerde aksayan bir yön gördüðünde bananeci davranmaz. Aksayan yanlarý bile bile görmezden gelmek, kendiliðindenciliði ifrada vardýrýlmasýdýr. Bir sorun varsa çözümü baþkalarýndan beklemek kolektif düþünememek; kapitalist sistemin insanlara verdiði bireyci düþünme alýþkanlýklarýndan kurtulamamak demektir. Bir komünist kendisini sadece kendisine verilen görevleri yerine getirmekle sýnýrlý görmez, yapýlmamýþ iþlerden de kendisini sorumlu tutar. Ve disiplinli bir þekilde kendisine nerede ihtiyaç varsa oraya koþar. Bir yerde kendiliðindencilik görürse, oraya müdahale
Denetleme Öz Disiplin Kendiliðindenciliðe son vermek için herkesin üzerine aldýðý sorumluluklarý yerine getirip getirmediðinin denetlenmesi þarttýr. Öz disiplin bir komünist çalýþmada temel olmalýdýr. Her kadro, kendiliðindenciliðe nasýl son verileceðini kendi kendisine sormalý ve yapýlmayan iþlerin nasýl hak edileceði, aksayan yönlerin nasýl düzeltileceði, üzerinde fazla yük bulunan yoldaþlarýn yükünün nasýl azaltýlacaðý üzerine kafa yormalýdýr. Her kadro, öz disiplinini daha da geliþtirmeli, yapabileceði iþlerin sayýsýný arttýrmalý, ama ayný zamanda her iþi hakkýyla yapmalý, hiçbir þeyin üstünkörü, yarým yamalak yapýlmasýna izin vermemelidir. Bu tür yapýlan iþe yabancýlaþma anlamýna gelen alýnan kararlarýn uygulanýp uygulanmadýðýyla ilgilenmeme, iyi bir denetleme yapmama ya da zorluklar karþýsýnda hemen havlu atma, kendiliðindenciliðe neden olan þeylerin baþýnda geliyor. Bunu aþmanýn yolu, öncelikle silkinip bu ruh halini üzerinden atmaktan geçiyor. Madem devrimci bir dönemde bulunuyoruz, bu tür sorunlarla uðraþmamýzda devrimci döneme uygun olmalýdýr. Sorunun çözümünü baþka yerden beklememeli, kendi içimizde devrimi baþlatmalýyýz. Günümüzü planlamalý, görev ve sorumluluklarýmýzý, yapacaðýmýz iþleri yeniden ve yeniden gözden geçirmeli, bunlarý belirli bir sýraya koymalý, zamaný iyi deðerlendirmeli ve sonra yapmaya giriþmeliyiz. Büyük þairimiz Nazým Hikmet’in dediði, “mutlu emeklerle mutlu dinlenmeler” ancak böyle saðlanabilir. Az sayýda insanla en verimli çalýþmayý yapmak mümkündür, yeter ki o az sayýda insan, kolektif bir ahenk saðlamýþ ve disiplinli bir çalýþma yürütüyor olsun. Yeter ki hiç kimse iþlerin kendiliðinden gidiþinden memnuniyet duymasýn, kötüye giden þeyleri düzeltmek, yoluna koymak için üzerinde büyük bir sorumluluk duysun ve çaba sarfetsin. Yeter ki kolektife ve kendisine sonsuz bir güven duysun. Aksamalar karþýsýnda hemen havlu atmasýn, sorunu kendi dýþýnda aramasýn; inatçý ve kararlý bir çalýþma yürütsün. Kolektif emek, emeklerin en güzelidir. Kolektif emekle yaratýlan her þeyi gözümüz gibi korumak zorundayýz. Hiçbir þekilde emeðimize yabancýlaþamayýz. Bu nedenle hiçbir þeyi kendiliðindenciliðin insafýna terk edemeyiz. Hem kendi emeðimize hem de kolektif emeðe saygýmýz gereði kendiliðindenciliði aþmalýyýz.
22
Yeni Evrede
Mücadele Birliði
Kültür-Sanat
AYIÞIÐI GAZÝ’DEN GÜLÜMSÜYOR “Umudumuz Kavgada Kavgamýz Sanatýmýzla” þiarýyla çýktýk yola. Uzunca bir süredir de yoðun bir çalýþma içerisindeydik. Sistem iþçi-emekçi sýnýflarýn yaþadýðý mahalleri ahlaki ve sosyal olarak yozlaþtýrmaya, çürütmeye çalýþmaktadýr. Bizim amacýmýz bu yoz kültüre karþý iþçiemekçi sýnýflarýn kültürünü yani kendi öz kültürümüzü yaþatmaya ve yaymaya çalýþmaktýr. Burada yaþanan sorunlarý herkes biliyor ve konuþuyordu. Evet bizler de biliyorduk yaþananlarý ve alternatif bir çözüm olmasý niyetiyle baþladýk çalýþmalara. Deniz Gezmiþ yoldaþýn posterini bastýrýp, ailelere, esnaflara gittik baðýþ için. Sohbetler ettik, kültür merkezimizi neden açacaðýmýzý anlattýk onlara. Onlar da bizi sonuna kadar destekleyeceklerini ve çok doðru bir þey yaptýðýmýzý söylediler. Bizleri maddi, manevi yardýmlarla ve en iyi dilekleriyle desteklediler. Bu þekilde 400’ün üzerinde iþçiden, emekçiden baðýþ topladýk. Bir dükkan kiralayýp hummalý bir çalýþmaya baþladýk. Kim demiþ ki olmaz diye. Ýstedikten ve inandýktan sonra oluyor iþte. Tezgahýný yapmak için kucaðýmýzda tuðlalar taþýdýk örneðin. Ýhtiyaçlarýmýzý giderirken birçok esnaf arkadaþýn desteðini aldýk. Tezgah mermeri, perdeleri, tüpü, kitaplýðý… hepsinde onlarýn katkýsý var. Yoðun bir emeðin ve uzunca bir sürenin ardýndan hazýr duruma getirdik Ayýþýðýmýzý. Þimdi sýra açýlýþ hazýrlýklarýndaydý. Yine emekçilerin desteði ile el ilanlarýmýzý bastýrdýk. El ilanlarýmýzý genç arkadaþlarýmýzla birlikte birçok yere ulaþtýrdýk. Açýlýþýmýzýn 4 Nisan günü baþlayacaðýný söyledik. 4 Nisan Pazar günü saat 16:00’da devrim savaþçýlarýmýzý saygýyla anarak baþladý programýmýz. Konuþmanýn
ardýndan halk türküleri söylendi. Ayýþýðý Þiir Topluluðun’dan gelen arkadaþýn þiirleriyle coþtuk hepimiz. Daha sonra arka arkaya gelen dostluk, sevgi ve baþarý mesajlarý okundu. Ardýndan Grup Dirok’un söylediði türkülerle halaylar çekildi. Programýmýz böylece son buluyordu ama gelen misafirlerimizle beraber þiirler okuyup türküler söylemeye devam ettik. Geç saatlere kadar da birçok misafirimiz oldu. Bizler iþçilerle, emekçilerle açtýk burayý ve birlikte yürütmeye karalýyýz. Ayýþýðý Gazi’den tüm iþçi, emekçi dostlara, sanatseverlere ve zindanlara selam olsun… MERHABA.. Ayýþýðý Sanat Merkezi Emekçileri
“Emeðiyle Yaþayanlarýn Dayanýþmasýný Örmek Ýçin Buluþuyoruz”
R
eutlingen Emek Kültür Merkezi, uzun süredir devam eden çalýþmalarýn ardýndan 28 Mart 2004 tarihinde yapýlan bir etkinlikle açýldý. Kültür Merkezinin amacý ve hedeflerini anlatan bir metnin okunmasýyla baþlayan etkinlik, Almanca ve Türkçe þiirlerin okunmasýyla devam etti. Daha son-
ra Leninist tutsaklar tarafýndan yazýlan öykü ve þiirlerin düzenlenmesiyle oluþan, “Üç Çocuk Üç Öykü” adlý dinleti sunuldu. Verilen aradan sonra müzik dinletisiyle devam eden etkinlik akþam saatlerine kadar, birlikte söylenen türküler, okunan þiirler ve yapýlan sohbetlerle sürdü. Etkinliðe, Ayýþýðý Sanat Merkezi Taksim, Ýkitelli, Gazi, Sarýgazi, G.Antep ve Ýzmir Þubeleri, DETAK, DÖB, Mücadele Birliði ve AGIF mesajlarýyla katýldýlar. “Emeðiyle yaþayanlarýn dayanýþmasýný örmek için buluþuyoruz” þiarýyla yola çýkan REKM, Almanya’da yaþayan emekçilerin kendilerini ifade edebilecekleri bir kurum olarak yola çýkýyor. Kültür sanat alanýnda birlikte üretebilmek, toplumsal sorunlara birlikte çözümler arayabilmek, kültür merkezimizin baþlýca hedefleridir. Enternasyonal bir bakýþ açýsý ile dünyada yaratýlmýþ bütün ilerici deðerleri sahiplenmeyi hedefleyen kültür merkezimiz, Türkiye ve Kürdistan topraklarýnda yaratýlan bütün devrimci deðerleri de diðer uluslardan insanlara taþýmak amacýndadýr. Ýleride yapacaðýmýz bütün faaliyet ve etkinliklerimizde bu bakýþ açýsý yol göstericimiz olacaktýr. Reutlingen Emek Kültür Merkezi Çalýþanlarý ALMANYA
23