s046

Page 1



Yeni Evrede

Baþyazý

Mücadele Birliði

DEVRÝM MEVSÝMÝ

SÜRÜYOR “Mevsimsiz Devrim Yoktur”. Bu görüþ 20. yüzyýlýn baþlarýnda söylenmiþtir. O koþullarda Avrupa’yý ve bir ölçüde Amerika’yý kapsýyordu; henüz tüm dünyada böyle bir durum söz konusu deðildi. Daha çok bir önceki dönemden farklý olarak, yeni bir duruma, maddi koþullarýn devrim için nasýl olgunlaþtýðýna iþaret ediyordu. Önceki tarihte iç ve uluslararasý nesnel geliþmeler devrim için yeterince olgun deðildi. Kapitalizm altýnda üretici güçlerin sürekli geliþimine baðlý olarak, deðiþen toplumsal koþullar devrimi zorunlu hale getirdi. Yeni durum, yeni deðerlendirmeleri gündeme getirir. Engels, maddi yaþamýn üretimini ve yeniden üretiminin seyrini, hiyerogrofik bir yazýyý çözer gibi titiz bir yaklaþýmla ele alarak, toplumsal iliþkilerin bir devrimi nasýl kaçýnýlmaz yaptýðýný anlatýr. Maddi toplumsal iliþkilerin kendini iyice belirginleþtirdiði 19. yüzyýlýn sonuna doðru, “yaklaþmakta olan devrim”den söz eder ve bu devrimin her þeyi silip süpüreceðini söyler. Müthiþ bir diyalektikçi olan Engels, devrim üzerine genel bir deðerlendirmede bulunmaz; devrime somut ekonomik-toplumsal geliþmelere; bunun yarattýðý çeliþkilere dayanarak somut olarak yaklaþýr. Devrim dalgasýnýn doðuya doðru, Rusya’ya kaydýðýný söylerken, bir devrime nasýl da somut temelde yaklaþtýðýný ortaya koyar. Bir serfler ülkesi olmasýna karþýn, barýndýrdýðý çok yönlü çeliþkiler nedeniyle bir devrim topraðý haline gelen Rusya, büyük bir hýzla devrim mevsimine girer. Çok fazla deðil, kýsa bir süre sonra, 1. Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn yarattýðý objektif þartlarda Avrupa da devrim mevsimine girer.

Ekonomik ve tarihsel þartlarýn uygun olmasýnýn yanýnda, Dünya Savaþý’nýn getirdiði objektif uluslararasý þartlarda Avrupa için “mevsimsiz devrim”den söz edilemezdi. Daha önce yapay yollarla ertelenmiþ olan devrimler, yeni þartlarda, yeniden Avrupa’nýn önüne çýkmýþtý. Çünkü, devrimi kaçýnýlmaz yapan maddi þartlar ve uzlaþmaz sýnýf çeliþkileri, yapay iliþkilerde bir deðiþiklik oluþur oluþmaz yeniden devrime yol açar. Kasým 1918 Almanya’sýnda olduðu gibi. Alman Devrimi, Ýtalyan Ýþçi Hareketi yenildiyse, “mevsimsiz devrim” olmalarý nedeniyle deðil, tamamen, iþçi sýnýfýnýn hazýrlýklarý, örgütsel durumu ve taktikleri nedeniyledir. Fakat bir kere maddi koþullar bir devrimi, kaçýnýlmaz ve zorunlu hale getirmiþse; yapay olarak ne kadar ertelenirse ertelensin, iþçi sýnýfý ne kadar yenilirse yenilsin, bu devrim mutlaka gerçekleþecektir. Bu nedenle bugün þunu rahatlýkla söyleyebiliriz: devrim mevsimi sürüyor. Avrupalý kapitalistlerin, toplumsal devrimden kurtulmak için izledikleri emperyalist yol, onlara belli bir dönem için “soluklanma” fýrsatý verdi. Sermayenin tüm dünyaya doðru yayýlmasýyla, içerde saðladýklarý “hareket serbestliði” ile “devrim tehlikesi”nden yalnýzca bir süreliðine “kurtuldular”. Kapitalizmin dünya kriziyle birlikte tüm bu yapay yollar alt-üst oldu. Devrim, yüzyýl boyunca, burjuva toplum üstündeki baskýsýný hissettirdi. Sermaye dünyaya ne denli açýlýrsa açýlsýn, “içeride” uzlaþmaz çeliþkilerin doðasýný deðiþtiremez. Proletarya ile burjuvazi arasýndaki uzlaþmaz sýnýf çeliþkisi; bu sýnýflar arasýndaki karþýtlýk, varlýðýný korur. Sermayenin iþleyiþi, kapitalizmin zo46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

runlu evrimi, temelde yatan bu çeliþkileri olgunlaþtýrýr ve þiddetlendirir. Kapitalizm, çözümü ancak devrimle olacak sorunlarý, krizleri ortadan kaldýramaz, sadece erteler. Böylece, devrim zorunluluðu her seferinde, burjuvalarýn karþýsýna daha yýkýcý bir güçle dikilir. Bugün kapitalist sistemi sarsan dünya devrimi, bu zorunluluðun vardýðý boyutlarý gösteriyor. Kapitalistler, çeþitli yöntem ve biçimlerle devrimi bir süre atlatabildiler, fakat kapitalizm altýnda genel koþullarý tamamen olgunlaþtýrarak, artýk devrimin atlatýlmaz bir noktaya gelmesini saðladýlar bu noktada kapitalizm karþýtýna dönüþecektir. Kapitalizm baðýmsýzlýðýný kazanmýþ “kurtulmuþ” ülkelerde, emperyalizm dönemine denk, yeni bir sömürü biçimi olan “yeni sömürgecilik” ile egemen oldu. Bu baðýmlý ülkelerde kapitalist üretimin hakim olmasýyla birlikte, kapitalist topluma özgü toplumsal eþitsizlikler de ortaya çýktý. Uzlaþmaz sýnýf çeliþkilerinin ve sýnýf karþýtlýklarýnýn, toplumsal eþitsizliklerin; kapitalistler ile emekçi sýnýf arasýnda kendisini sýnýf savaþýmý biçiminde ortaya koymasý kaçýnýlmazdýr. Sýnýf savaþýmý 20. yüzyýlýn ortalarýnda itibaren belli bir yoðunluk kazandý. Mücadele komünist partisi yada diðer devrimci güçler tarafýndan yürütüldü. Devrimci mücadele bir sarmaþýk gibi, kýsa sürede her yeri sardý. Çin Devrimi, Kuzey Kore Devrimi, Küba Devrimi ve Vietnam Devrimi ile birlikte demokrasi ve sosyalizm mücadelesi çýð gibi Asya, Afrika ve Latin Amerika’yý etkisi altýna aldý. Avrupalý kapitalistler, kapitalist iliþkileri tüm dünyaya taþýyarak, kendi ülkelerinde, proletaryanýn toplumsal devrimlerini bir süreliðine ertelemiþlerdi ama bu sefer de, devrimleri tüm dünyaya yaymýþ oldular. Komünist partilerin kýsa sürede büyük bir güç haline gelmesi, devrimlerin arka arkaya baþarýya ulaþmasý, emperyalist-kapitalist sistemi derinden sarstý. Devrimci mücadelenin önüne geçebilmek için, þiddete, daha fazla þiddete baþvurdu. Faþist askeri darbeler, sýkýyönetim, yasaklar, iþkence, aðzýna kadar doldurulan zindanlar, katliamlar, infazlar, gözaltýnda kaybetme, infaz mangalarý; kýsacasý toplumu vahþet ve dehþetle yönettiler. Gerçek anlamda ise, burjuvazi ne yönetebiliyordu ne de egemendi. Sömürü düzenini baskýyla, yalnýzca baskýyla ayakta tutabiliyordu. Buna raðmen “devrim mevsimi”nin baðýmlý kapitalist ülkelerde sürmesini önleyemedi.

3


Yeni Evrede

Baþyazý Baðýmlý ülkelerde “zamansýz devrim”den deðil ancak bastýrýlmýþ, “gecikmiþ devrim”den söz edilebilir. Çok derin bir yoksulluða, kitlesel iþsizliðe, hastalýktan kitlesel ölümlere, güvensiz yaþam koþullarýna raðmen burjuvazi hala ayakta kaldýysa, baþka öznel etkenlerin yanýnda, bunu, zincirlerinden boþanmýþ bir karþý devrimle saðlayabilmiþtir. Halk kitleleri üzerinde sürekli olarak uygulanan burjuva terör, kapitalistlerin, devrim karþýsýndaki acizliklerinin ifadesi olmuþtur. Ama her kapitalist ülkede olduðu gibi, ekonomik ve tarihsel koþullar tarafýndan kaçýnýlmaz duruma getirilen devrimler, yapay yollarla, baskýyla geciktirilse de, o, çeþitli biçimler altýnda devam eder. Burjuvazi dünyada gerçek anlamda egemen deðildir. Kapitalizme karþý sürekli ayaklanan, devrime baþvuran, burjuva terörün orta yerinde bile ayakta kalabilen devrimci bir sýnýfýn, devrimci bir gücün olduðu bir yerde, burjuva sýnýf egemen deðildir. Avrupa’nýn doðusunda yapýlan karþý devrimlere karþýn, burjuvalar dünyada egemenliklerini güvenceye alamadýlar. Devrimci mücadele diðer yerlerde sürdükçe de güvenceye alamaz. Latin Amerika’da gerilla örgütlerinin düzene dönmesi de gidiþi deðiþtirmedi. Latin Amerika bir devrim kýtasý olmaya devam ediyor. Mücadele tek tek ülkeleri aþýp, enternasyonal bir temelde geliþiyor. Ayný anda tüm dünyada on milyonlarca insanýn eyleme gittiði; eylemlere her gün yeni yeni insanlarýn kitleler halinde katýldýðý bir dünyada burjuvalar egemen deðildir. Gün gün etkisini artýran “devrim mevsimi” bütün dünyada sürüyor. Ekonomik koþullar temeldir, ancak bir devrimin olmasý için baþka þeyler de gerekiyor. Ýnsanlar, belli bir ekonomik çerçeve içinde kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Eðer böyle olmasaydý, onca mücadele ne iþe yarardý? O halde bir devrimin (tarihin) yapýlabilmesi için onu yapacak insanlarýn durumuna da bakmak lazým. Burjuva egemenliðini devirecek, toplumsal devrime önderlik edecek ve devrime zafere taþýyacak biricik sýnýf olan proletarya, tarihi misyonunu yerine getirecek niteliklere, militanlýða ve birikime sahiptir. Þimdiye kadar sayýsýz ayaklanmalardan, iç savaþlardan geçmiþ; devrim mücadelesinde, mücadelenin zengin biçimlerine baþvurmuþ; devrimlere önderlik etmiþ, iktidarý ele geçirmiþ ve sosyalist bir sistem kurmuþ olan; kýsacasý komünizmin teori-pratiðinde büyük bir yol almýþ olan proletar-

4

Mücadele Birliði

Burjuvazi dünyada gerçek anlamda egemen deðildir. Kapitalizme karþý sürekli ayaklanan, devrime baþvuran, burjuva terörün orta yerinde bile ayakta kalabilen devrimci bir sýnýfýn, devrimci bir gücün olduðu bir yerde, burjuva sýnýf egemen deðildir. Avrupa’nýn doðusunda yapýlan karþý devrimlere karþýn, burjuvalar dünyada egemenliklerini güvenceye alamadýlar. Devrimci mücadele diðer yerlerde sürdükçe de güvenceye alamaz. Latin Amerika’da gerilla örgütlerinin düzene dönmesi de gidiþi deðiþtirmedi. Latin Amerika bir devrim kýtasý olmaya devam ediyor. Mücadele tek tek ülkeleri aþýp, enternasyonal bir temelde geliþiyor. Ayný anda tüm dünyada on milyonlarca insanýn eyleme gittiði; eylemlere her gün yeni yeni insanlarýn kitleler halinde katýldýðý bir dünyada burjuvalar egemen deðildir. Gün gün etkisini artýran “devrim mevsimi” bütün dünyada sürüyor. ya, insanlýðý yeni bir tarihe taþýyacak bir güç olduðunu kanýtlamýþtýr. Hiç þüphesiz her ülkedeki ekonomik, toplumsal koþullarýn evrimi farklýdýr; iþçi sýnýfýnýn eþitsiz geliþimi bir gerçektir; her ülkenin iþçi sýnýfý, sýnýf savaþýmýnýn farklý farklý aþamalarýndadýr; ancak iþçi sýnýfýnýn örgütlülük ve politik durumu ne olursa olsun, devrimin teori ve pratiðinden sonuna kadar yararlanýr. Kendi mücadelesine dayanak yapacak kadar zengin bir enternasyonalizm ve sosyalizm tarihi var. Proleter olmayan emekçi kitleler de, ancak proletaryayý izleyerek onun etrafýnda birleþerek, kapitalizmin sömürüsünden ve baskýsýndan kurtulabileceklerini kavrýyorlar. Emekçi insanlýk, kendi tarihini kendisi yapacak yeteneðe sahiptir. Emekçi kitlelerin genel olarak tarih yapma niteliklerini saptamanýn yanýnda, somut olarak devrimi gerçekleþtirme kapasiteleri ve militanlýklarý da tam anlamýyla kavranmýþ deðil. Teoriyle uðraþanlarda bu yüzeysellikleri görmek mümkün. Mev46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

cut dünyanýn ve sýnýf savaþýmýnýn geldiði düzeyin yorumu doðru olarak yapýlamýyor. Bir kez daha belirtmek gerekiyor ki, ancak dünyayý deðiþtirme mücadelesi verenler, dünyayý doðru yorumlayabilirler. Pratik olarak deðil de, dünyayý lafla “deðiþtirmek” isteyenler de, dünyayý gerçek anlamda yorumlayamazlar. Tarihi yapanlarla, tarihi yalnýzca yorumlayanlar arasýnda süregelen bir paradokstur bu. Latin Amerika’daki günümüz sýnýf mücadelelerini yakýndan izleyen; emekçi kitlelerin bu alandaki deneyimlerini ortaya koyan yazýlar yazan J. Petras, emekçi deneyimleri hakkýnda bize etraflý bilgiler veriyor. Bu deneyimleri yorumlarken çýkardýðý sonuçlar ise, kitlelerin devrimci mücadelesini yeteneklerini ve derinleþtirmekte olan devrimi anlamaktan epey uzakta. Ýþte çýkardýðý sonuç: “Washington’ýn küresel militarizasyon politikasýna raðmen devam eden bu halkçý karþý saldýrý, yine de sýnýrlýlýklara sahiptir. Kitle hareketlerinin birçoðu sýnýrlý taleplere (gýda ve Arjantin’de iþsizlere iþ) baðlýdýr daha çok; hareketler bölgesel ve sektöreldir, bu nedenle devlet iktidarýna meydan okuyacak bir ulusal önderliðe sahip deðildir”. Halbuki yazar, baþka bir yazýsýnda Kolombiya’da FARC’tan söz ederken, onun nasýl da devlete meydan okuduðunu ve ülkenin önemli bir bölümünün denetimini ele geçirdiðini belirtiyor. Kaldý ki Arjantin ve diðer yerlerdeki kitle hareketlerinin görünürdeki tüm “sýnýrlýlýklara” raðmen, temelde sistemin kendisine yönelmiþtir. Orada sadece sýnýrlý taleplerle hareket edilmiyor, sisteme, devlet iktidarýna karþý alt-üst edici ayaklanmalar gerçekleþtiriliyor. Kitleler günlerce devlet güçleriyle çatýþýyor. Ýktidarý ele geçirme hareketi de buradan doðacaktýr. Hareket kendi önderliðini yaratacak potansiyele ve dinamizme sahiptir. Ancak devrimci bir harekete dayanan ve onu yansýtan bir önderlik iktidarý ele geçirebilir. Latin Amerika’da bunun için her þey var. Kapitalist toplumda olaylar ve geliþmeler çok hýzlý yaþanýyor. Evrim pasif deðil, aktif durumda. Evrim geliþiminin belli bir aþmasýnda, bir devrime yol açma noktasýna gelmiþ durumda. Nicelik niteliðe dönüþecektir. Bir sýçrama sürecine girilmiþtir. Sýnýf mücadeleleri ele alýnýrken, bu deðiþen durum göz önünde tutulmalýdýr. Devrimci dönüþüm çaðý tüm yoðunluðuyla sürüyor. C.DAÐLI


Yeni Evrede

Aydýnlar Bildirisi

Mücadele Birliði

N I R A L N I AYD Þ A V A S Ç Ý U S U K R KO

Türk ve Kürt aydýnlarý ardý ardýna Ulusal Kurtuluþ Hareketi’ne “Silahlarý Býrak” çaðrýsý yaptý. Zamanlamaya bakýn ki, bu çaðrý, Erdoðan’ýn ABD’de imha operasyonlarý için destek arayýþlarýnýn hemen sonrasýna denk geliyor. Üstelik devrimci tutsaklara ve Öcalan’a yönelik tecrit uygulamalarýnýn yasallýk kýlýfýna uydurulduðu bir dönemde ve üstelik, ordunun, korucularýn ve itirafçýlarýn tam kadro daðlarý çembere aldýðý, Ovacýk’tan acý 17 kayýp haberinin geldiði ve özel birliklerin yeniden köyleri boþaltma denemelerinin baþladýðý bir dönemde. Böylesi kritik bir anda aydýnlar bütün bu olan bitenin suçunu adeta devrimin silahlý güçlerine yýkmýþ oluyorlar. “Talepler doðru, zamanlama yanlýþ” denilebilir mi? Eðer açýklama yapanlar sýradan kiþiler olsaydý, böyle bir çaðrýyý iyi niyet kalýplarý içinde deðerlendirebilirdik. Oysa açýklamayý yapanlar kendine “aydýn” diyorlar. Yani toplumu sahip olduklarý birikim ve tercihleriyle aydýnlatma misyonunu kendilerine biçen kiþiler. Ne isteklerinin yönelimi ne de zamanlama konusunda bir hataya düþmüþ olmalarýný düþünmek safdillik olurdu. Ulusal Kurtuluþ Hareketi, aydýnlarýn silah býrakma çaðrýsýna doðal olarak, “operasyonlarýn durmasý gerekir” þeklinde cevap verdi. Bu cevaba aydýnlar -herhalde kendilerini fena halde akýllý, karþýlarýndakini de cahil sanýyor olmalýlar- misyon sahibi her aydýný utandýrmasý gereken komik cevaplar verdiler. Örneðin, çaðrýcýlardan Mehmet Bekaroðlu; “Onlar silah býrakýrsa operasyonlar durur. Zaten bizim devlete operasyonlarý durdurun çaðrýsý yapmamýz, karþýlýk bulmayacaðý için anlamsýz olurdu” diyor. Oral Çalýþlar da “Önce silahlarý býrakýn, sonra oturulur, konuþulur” diyor. En önemli, temel ve zorlu toplumsal konularda, bu pek sevimli aydýnlarýn, birdenbire böyle “bezler içinde bebek”lere dönüþmesi, aydýnlýklarýnýn çapýný gösteriyor olsa gerek. Ulusal Kurtuluþ Hareketi, 5-6 yýl önce yapýlmýþ olsa, kuþkusuz böyle bir çaðrýya olumlu cevap verirdi. Zaten onlar da 6 yýl önce ayný mantýkla silahlarýný býraktýklarýný ilan etmiþlerdi. 1998’de ilan edilen ateþkesin amacý neydi, hatýrlayalým: Ulusal Kurtuluþ Hareketi silahlý mücadeleyi býrakacak, güçlerini ülke dýþýna çýkaracak, devlet operasyonlarýný durduracak; sonra da oluþan bu “barýþ” ikliminde, oturup konuþacaklar. ’98’de baþlatýlan ateþkesin hazin sonunu, Mustafa Karasu, þu sözlerle özetliyor:

“Zaten tek taraflý ateþkes siyasi deðeri olmayan konuma düþürülmüþtü. Tek taraflý ateþkes büyük bedel ödememize raðmen, siyasi ve ahlaki olarak Türkiye tarafýndan tüketildiði için son bulmuþtur.” 6 yýl boyunca sadýk kalýnan bir siyasetin deðersiz bir konuma düþürülmesini, yalnýzca karþýsýndaki gücün siyasi ve ahlaki meziyetlerinin faturasýna yazmak, politik bir anlayýþ deðildir. Politik bir partinin atacaðý adýmlarý karþýsýndaki gücün tam da bu meziyetlerini hesaba katarak atmasý, iþin doðasý gereðidir ve bu basit gerçeði bizim kadar, Ulusal Kurtuluþ Hareketi yöneticileri de pekala bilirler. Hiçbir komünist savaþ istemez, kan dökülmesini istemez, ama “ilk kaný siz döktünüz, bay burjuvazi” diyecek kadar saðlam karakter sahibidirler. Karþýmýzdaki güç, egemenliðini korumanýn tek yolunu kan dökmekte buluyorsa ve bize de zafere ulaþmak için kan dökülmesini gerektirecek bir yol býrakýyorsa, bu yola girmek hem siyasi hem de ahlaki bir sorumluluktur. ’98 yýlýnda, karþýmýzdaki gücün faþist ve ilhakçý karakteri bilinmeyen bir þey deðildi. Buna raðmen Ulusal Kurtuluþ Hareketi, Nasrettin Hoca’nýn göle maya çalmasý gibi “ya tutarsa” diyerek, tüm politik süreci sonu belirsiz bir maceraya sürüklemiþti. Daha o tarihlerde Leninistler, Ulusal Kurtuluþ Hareketi’ne girdikleri yolun yanlýþlýðýna, devrimin nesnel gücünün bu yanlýþý eninde sonunda kendilerine kabul ettireceðine dair uyarýlarda bulunmuþtu. Sonunda, 2004 yýlýnda Ulusal Kurtuluþ Hareketi, bir adým atarak tek taraflý ateþkesi bozdu; bu deðersiz siyasete daha fazla devam edemezlerdi. Yine Mustafa Karasu’nun sözleriyle: “Ancak artýk 6 yýldýr yaptýðýmýz fedakarlýðý yapamayýz. Bunu ne gerilla aileleri ne de þehitlerin siper arkadaþlarý kabul eder.” Burjuvazi cephesinde, çaðrýya iliþkin, gizlenemeyen bir sevinç var. Resmi aðýzlardan, her zaman ki, bildik söylemler çýktý. Ancak tekelci basýn, bu açýklamalarý, Ulusal Kurtuluþ Hareketi’nin kendi tabanýndaki ve etkilediði insanlarla karþý karþýya gelmesi olarak yorumladý. Çünkü aydýnlar, devlete doðrudan bir çaðrý yapmaktansa, okun sivri ucunu Ulusal Kurtuluþ Hareketine çevirmiþlerdi. Ateþkesin bozulmasýyla birlikte iyice dizginlerinden boþanan askeri operasyonlarý durdurmak için aydýnlar çaðrý yapmayý saçma bulmuþ. Gerçek sebep bu mu yoksa, teneke yürekli olduklarýndan mý, bu bir yana, saçma bir çaðrý olduðu a-

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

5


Yeni Evrede

Aydýnlar Bildirisi

Mücadele Birliði

di cenazelerini” sahiplenmeleri, bu eðilimin en öDevrim süreci derinleþtikçe, nemli kanýtlarýndan biridir. Bir halk, tasvip etmediði iç savaþ yaygýnlaþýp sertleþtikçe, bir mücadelenin sonucu olan cenazeleri, salt insani tarafsýzlýk konumunu da köþeye ve vicdani nedenlerle sasýkýþtýrýyor. Devrimin en temel ve en acil hip çýkmaz. Bu topraklarda 35 yýldýr süren devrim sorunlarýný bir kenara býrakanlar, iç mücadelesinin emekçilere savaþta tarafsýzlýk konumunu sürdürmeye kazandýrdýðý saðlam bir birikim vardýr. Kavanoz içindeki bu adamlarýn taçalýþanlar, toplumun üzerindeki politik savvur ettiði gibi halk, bilinçsiz bir sürükleniþe kaetkilerini kaybediyorlar. Devrimin zor nýp da ya da “dolduruþa Tarafsýzlýðýn a raç la rý, dev rim ci mü ca de le yön tem le ri gelip” de, cenazelerin peþiÇöküþü ne düþmez. Siyasi partilerden ön plana çýkýyor. Türk ve Kürt Sermaye ve devlet, saÖDP’nin adeta göðsünü vaþ çý larýn cenazelerinin parçalarcasýna sahiplendiemekçilerinin her geçen gün daha da halk la rý silahlý yöntemlere ði aydýnlarýn çaðrýsýna da ha da yakýnlaþtýrdýðýný büyüyen bir güçle “kendi cenazelerini” DEHAP’tan da destek gördüðü için, cenazeleri ageldi. EMEP gibi sosyalsa hip len me le ri, bu e ði li min en ö nem li ilelere teslim etmiyor, töreformistler ise, “önce ren yapýlmasýna izin verdevlet operasyonlarý durkanýtlarýndan biridir. miyor. Van’da ve Diyarbamalý” diyerek ayný safdil kýr’da olduðu gibi kitlenin ve reformist tavrý, farklý üzerine doðrudan ateþ açýaçýlardan sahiplendi. Reyor. Dev let i çin, ar týk her ce na ze “doð rudan kapýþma” vesileformist çevreleri ve aydýnlar “Önce Ulusal Kurtuluþ Hareketi si dir. Kürt hal kýy sa bu mey dan o ku ma nýn altýnda kalmýyor, silah býraksýn - Hayýr önce devlet” kavgasýna tutuþadursun, ce na ze ler de po li tik ser hýl dan la rý ný yük sel tiyor. Halkýn, silahladevrim bu “küçük adamlar”ý dinlemeden kendi yoluna devam rýn ü ze ri ne çýp lak göv de le riy le yü rü yen ka rarlýlýðý ve büyük ediyor. Çaðrýnýn imzacýlarýndan Alaaddin Dinçer’in büyük bir ce sa re ti kar þý sýn da U lu sal Kur tu luþ Ha re ke ti, serhýldanlarý dört kaygýyla belirttiði gibi: “Çok tehlikeli bir sürece girdik. Herbir ya na ya yýp sü rek li leþ tir me, Kürt genç li ði ni özgür gelecekkes kendi cenazelerine sahip çýkmaya baþladý.” lerini kurmalarý için daðlara çýkma çaðrýsý yapýyor. Ulusal Eðer yaþanan kapsamlý ve derin bir iç savaþsa, bu savaþ toplumu birbirine zýt iki kutba doðru çekiyorsa, herkesin kendi Kurtuluþ Hareketi böyle açýklamalar yaparken, Leyla Zanalacenazesini sahiplenmesinden daha doðal ne olabilir? Þöyle de rýn DTH’si esas misyonlarýný daðdakileri indirmek olarak tasöyleyebiliriz: Ýç savaþýn politik taraflarý, eðer politik bir iflasa nýmlýyor. Evet, süreç gerçekten tehlikeli ama arada kalanlar, tarafsýzlar, uzlaþtýrýcýlar için tehlikelidir. Süreç onlarý politik sürüklenmek istemiyorlarsa, kendi cenazelerini sahiplenecekcenazelere çeviriyor. lerdir. Fakat bu “kavanoz içindeki” aydýnlarýmýz, acaba devUlusal Kurtuluþ Hareketi, “ipek eldivenleri içinde demir rimcilerin cenazesini kendilerinden saymayarak, tarafsýzlýk ayum ruklarýný gizleyen sahte dostlar”dan yakýnýyor. Ne kadar dýný verdikleri politik bir cenazeyi sýrtlarýnda taþýmaya devam ya kýn salar azdýr. Fakat o sahte dostlara, o ipek eldivenleri veederek, iç savaþta, karþý devrim cephesinin ihtiyaç duyduðu ren de bizzat kendileri oldu. Bir kez devrimin zor yöntemlerirahatlamayý sunduklarýnýn farkýnda deðiller mi? Faþist karakni ge çer siz ilan edip, burjuva iktidarý yýkmak yerine onunla terli burjuvazi tarafsýzlýk tanýmýyor, hodri meydan diyor. Kendi cenazelerinde “Nerede insan haklarý savunucularý?” diyerek uzlaþma yoluna girilirse, “tarafsýz-uzlaþtýrýcýlar”ýn türemesine de, halkýn üzerinde belli bir politik etki yaratmalarýna da söygözdaðý veriyor. leyecek birþey olmaz. Burjuvaziye ilk güveni siz telkin ettiniz. Devrim süreci derinleþtikçe, iç savaþ yaygýnlaþýp sertleþÞimdi, bir takým aydýn çýkýyor ve “silahlarý býrakýn, devlete tikçe, tarafsýzlýk konumunu da köþeye sýkýþtýrýyor. Devrimin en temel ve en acil sorunlarýný bir kenara býrakanlar, iç savaþta güvenin” diyorsa ve bu aydýnlar DEHAP’ý da peþlerinden sütarafsýzlýk konumunu sürdürmeye çalýþanlar, toplumun üzerin- rüklüyorsa bunun suçu kimdedir? Kürt halkýnýn gerçek dostlarý, proleter enternasyonalistlerdeki politik etkilerini kaybediyorlar. Devrimin zor araçlarý, dir. Çün kü onlar, o uzlaþma gölünün hiçbir zaman maya tutdevrimci mücadele yöntemleri ön plana çýkýyor. Türk ve Kürt ma ya ca ðý ný her zaman söylediler. emekçilerinin her geçen gün daha da büyüyen bir güçle “ken-

þikar. Devletin operasyonlarýný durdurmak gibi safça bir hedefle geçen yýldan bu yana örgütlenen “canlý kalkan” giriþimlerinin sonuçlarýný gördükten sonra, bu çaðrý daha da saçma görünüyor. Biliniyor ki, canlý kalkan gruplarýnýn hepsi gözaltýna alýndýlar, çoðu tutuklandý ve “yardým-yataklýk” suçundan hakkýnda sayýsýz davalar açýldý.

6

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005


Yeni Evrede

Filistin

Mücadele Birliði

Filistin Devrimi Ýki Ateþ Arasýnda Ýsrail, Filistin Devrimi’nin etrafýný duvarlarla çevirmeye devam ediyor. Ýsrail Parlamentosu, Kudüs’ün etrafýna duvar örülmesini onayladý. Ýlk duvar, Batý Þeria’da yapýlmýþtýr. Ýsrail, bu þekilde Filistinli savaþçýlarý abluka altýna almayý ve böylece hareketli savaþ tekniklerine baþvurmalarýný engellemeye çalýþýyor. Ýsrail’in, tüm Filistin’i bir toplama kampýna çevirmek üzere planladýðý, Filistinlilerin adýna “Utanç Duvarý” dedikleri duvarýn yarýsý tamamlanmýþ durumda. Ýsraillilerin þu anda Filistin üzerindeki duvarlarýnýn uzunluðu, 650 kilometreyi buluyor. Ve Filistin’de sýkça söylendiði gibi “Yahudilerle Filistinlileri deðil, Filistinlilerle Filistinlileri ayýrýyor.” Kudüs etrafýna örülen duvar tamamlandýðýnda, 55 bin Filistinli kentten tamamýyla yalýtýlmýþ ve yaklaþýk 30 bin Yahudi Kudüs’e dahil edilmiþ olacak. Böylece duvarla, Ýsrail’in tek planladýðýnýn Filistinli savaþçýlarýn savaþ taktiklerine karþý taktik geliþtirmek olmadýðý daha iyi anlaþýlýyor. Kudüs’ün demografik yapýsýnýn (nüfus bileþiminin) özel bir önemi var. Ýsrail kendisine “vaat edilmiþ toprak” olarak gördüðü Kudüs’te çoðunluðu ele geçirmeye çalýþýyor. Bu þekilde zorla ilhak ettiði topraklar üzerinde daha çok hak iddia edebileceðini düþünüyor. Ýsrail bir yandan da Gazze Þeridi’nden çekilme planlarý yapýyor. Ýlk baþta çeliþki gibi görünen bu durumun, aslýnda diyalektik bütünlük içinde deðerlendirildiðinde bir çeliþki oluþturmadýðý görülüyor. Tüm Filistin’i açýk hapishaneye çeviren Ýsrail, þimdi Filistinlilere ölümü gösterip sýtmaya razý etmeye çalýþýyor. ABD’nin açýk desteði ile Filistin’e saldýrýyor, insanlarý katlediyor, yerleþim yerlerini iþgal ediyor ve sonra da buralardan göstermelik olarak çekiliyor. Bunu da bir jest olarak lütfediyor! Filistin’i iþgal ve ilhak etmiþ olmasý yetmiyor, bir de zorla girdiði yerlerden çekilmeyi pazarlýk konusu haline getiriyor. Ve nihayet bu parodinin devamý için kendisine bir ortak da bulmuþ görünüyor. Arafat’ýn ölümünden (aslýnda “öldürülmesinden” demek gerekiyor; çünkü Filistin El Fetih lideri Faruk Kaddumi, Yaser Arafat’ýn Ýsrail tarafýndan zehirlendiðini açýkça ifade ediyor. Bu bir hedef þaþýrtmaca deðilse, bilinen bir gerçeðin itirafýdýr) sonra Filistin yönetimi, Ýsrail ile burjuva iþbirliði politikasýný derinleþtiriyor. Condaleza Rice, Ýsrail’e yaptýðý gezi sýrasýnda Þaron’a Filistin lideri Mahmut Abbas’ýn elinin güçlendirilmesi gerektiðini söylüyor. ABD’nin bu isteðine cevap, kasap Þaron’dan deðil ama Filistin Ýçiþleri Bakaný’ndan gelmekte gecikmiyor. Filistin Ýçiþleri Bakaný “ne þekilde olursa olsun (abç) Ýsrail’e roket saldýrýlarýný önleme” talimatý veriyor bir solukta. Bunun ne anlama geldiði, Filistin polisinin Filistinli örgütlere dönük silahlý saldýrýlarý ve bunun arkasýndan gelen tutuklamalarla çok iyi anlaþýlýyor. Elbette bunun karþýsýnda Filistinli örgütler de boþ durmuyorlar ve Filistin yönetimine karþý silahlý saldýrýlarda bulunuyorlar. Olayla-

rýn seyrinin bir iç savaþa doðru gittiðini görmek zor deðil. Filistin Devrimi þimdi iki ateþ arasýnda yol alýyor. Birisi, yarým asýrdan daha uzun süredir kendisine doðrultulmuþ olan siyonizmin silahlarýndan açýlan ve ikincisi þimdiki iþbirlikçi Filistin yönetiminin açtýðý ateþ… Filistin yönetimi, saldýrýsýný tek bir boyutta da sürdürmüyor. Filistinli örgütlere yaptýðý, silahlarý býrakýp seçimlere katýlma çaðrýsý ile ABD’nin tavsiyelerine birebir uyuyor. Mahmut Abbas’ýn yaptýðý “seçimlere katýlýn” çaðrýsýna FHKC’nin olumsuz yanýt vermiþ olmasý, Filistin Devrimi’nin bu tür saldýrýlar karþýsýnda hazýrlýksýz olmadýðýný gösteriyor. Burada bir kez daha Hamas’ýn konumuna deðinmek gerekiyor; çünkü El Fetih’in kan kaybetmesiyle birlikte, “Filistin’in siyasi arenasýnda yükselen yýldýz” diye tanýmlanan Hamas, seçimlerle konumunu güçlendirmeyi hedefliyor. Týpký El Kaide gibi bizzat ABD tarafýndan kurdurulan Hamas’ýn bugünkü politik konuma ulaþmasýnda en büyük etken, Ýsrail’in “kara propagandasý”na malzeme olmasý. Bugün Zerkavi’nin Irak’ta giriþtiði her eylem, ABD’nin direniþçiler aleyhine propaganda yapabilmesini kolaylaþtýrýyor. Ayný þey, Hamas’ýn eylemleri için de geçerli. Ýlk bakýþta Ýsrail’e darbe vuruyormuþ gibi görünse de, sonuçlar açýsýndan deðerlendirildiðinde Hamas, Filistin halký için umuttan çok umutsuzluk anlamýna geliyor. Hamas’ýn yaptýðý eylemler, Ýsrail’in bölge politikalarýný güçlendiriyor. Hamas’ýn yaptýðý intihar saldýrýlarý sonrasý Ýsrail, Filistin halký üzerindeki baský ve zulmünü kat be kat artýrýyor. Ayný Hamas’ý parlamento içine çektiðinde de , yýðýnlarýn gözünde silahlý mücadeleye duyulan güven ve sempatiyi de yok etmiþ olacak. Her baþarýsýz deneyimi kendisi için bir baþarýymýþ gibi göstererek Filistin Devrimi’ni politik çevirme içine almaya çalýþacak. Bu sýrada, “aþýrý milliyetçi” olarak tanýmladýklarý Ýsrailli Siyonistlerle danýþýklý dövüþ sürdürülmeye devam ediyor. Güya Þaron’un kimi Filistin yerleþimlerinden Yahudilerin çekilmesi politikasýna karþý çýkan “aþýrý milliyetçiler” Ýsrail ordusuna direniyorlar. Bu, kasap Þaron’u, baþta Filistin halký olmak üzere dünya halklarýna “güvercin” olarak gösterme politikasýndan baþka bir þey deðildir. Ya da Ýsrail’i çekilmeye ABD’nin zorladýðý da doðru deðildir. Ýsrail’in Ortadoðu’daki politikalarýný ABD çýkarlarýna göre belirlediði ve ABD’nini sözünden bir adým dýþarý çýkamayacaðý doðrudur. Ama Ýsrail’in çekilme planý, yukarýda da söylediðimiz gibi, ne Filistin üzerindeki iþgali ortadan kaldýrmaktadýr, ne de Filistin’e verilmiþ bir tavizdir. Sadece Ýsrail’in duvarlarla öreceði yeni politikanýn küçük bir parçasýdýr. Filistin Devrimi, eskisinden çok daha þiddetli bir döneme giriyor. Tüm güçler dengesinin ortasýndan yolunu bulup çýkmasý, biraz da tüm dünyadaki devrimci ve komünistlerin Filistin Devrimi’yle enternasyonalist dayanýþmayý yükseltmesine baðlý.

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

7


Yeni Evrede

Eylem

Mücadele Birliði

2 TEMMUZ MÝTÝNGÝ

Irak Dünya Mahkemesi Ve Ortalama Solun Tutarsýzlýðý ÝSTANBUL BULUÞMASI Bizim ortalama solun kendisi kelimenin tam anlamýyla “yaþayan bir çeliþki”dir. Bir durumdan diðerine geçerken gösterdiði tutarlýlýðý baþka hiçbir konuda göstermemesiyle nam yapmýþtýr. Bu seneki 2 Temmuz, Sivas Katliamýnýn 12. yýlý mitinginde gösterdikleri tavýr bunu bir kez daha doðruladý. Öncellikle ortalama sol, bu mitingin hazýrlýk toplantýlarýna Mücadele Birliði’ni çaðýrmayarak bize karþý politik bir tutum içinde olduðunu göstermiþtir. Çeþitli partiler, odalar ve sendikalarýn da katýldýðý anlaþýlan bu toplantýlara Mücadele Birliði’nin neden çaðýrýlmadýðýna dair henüz somut bir bilgimiz yok; ama bunu anlamak o kadar da güç deðil. Ortalama sol, birleþik kaplar içindeki suyun þekilsizliðine sahip olduðundan, her yöne çekilip bükülmeyen Leninistlerin bu birlik içinde olmasýný istememiþtir. Mücadele Birliði’nin gittiði her yere devrimin güçlü soluðunu götürdüðünü bilenler, bundan rahatsýzlýk duyduklarý için, reformistlerle birlikte piþirdikleri aþa Leninistleri ortak etmek istememiþlerdir. Leninistlerin de böyle bir talebi olmamýþtýr. Dostlarýmýz reformistlerle bataklýða gitmekte her zaman serbestler ama bizim de onlarýn elini býrakma özgürlüðümüz var. SHP’yle ortak miting örgütleyebilecek kadar geniþ mideli olanlarla bizim ayný yerde olmamýz beklenemezdi zaten. Sivas Katliamýnýn olduðu tarihte, SHP hükümeti iþbaþýndaydý. Katledilen 34 insanýn ölüm fermanýnýn altýnda dönemin baþbakan yardýmcýsý Erdal Ýnönü’nün imzasý vardýr. Ortalama solun ikiyüzlülüðünü gösteren en iyi örnek ise, 2 Temmuz’da Alevilerin yanýnda saf tutarken bulunduklarý baþka platformlarda dinci gericilerden bir türlü vazgeçmemeleridir. Ortalama solun dinci gericilere duyduðu bu ihtiraslý aþk, her nedense 2 Temmuz’da yerini derin bir öfkeye býrakýyor. Ýyi de size sormaz mýyýz þimdi “bu ne perhiz bu ne lahana turþusu?” diye. Örneðin Irak’ta Ýþgale Hayýr Koordinasyonu’nda Özgür-Der’le bir arada olmaya can atanlar ve hatta bunun için devrimci yapýlarý bile gözden çýkarabilenler, acaba 2 Temmuz mitinginde niye Özgür-Der’le ya da Mazlum-Der’le bir arada olmak için çaba sarf etmiyorlar? Yoksa bunu yapmaya yeltendiklerinde yeni bir 2 Temmuz’la karþý karþýya kalabileceklerini mi düþünüyorlar? Ya da Sivas’ta canlarýný kaybeden devrimci ve demokrat insanlarýn göstereceði þiddetli tepkiden mi korkuyorlar? Biliyoruz þimdi ortalama sol’umuz ikisinin farklý farklý þeyler olduðunu söyleyip iþin içinden sýyrýlmaya çalýþacaktýr; ama ne kadar kaçak güreþirlerse güreþsinler, gerçekler inatçýdýr. Yaþam bir gün onlarý herkese dayatacaktýr. Ortalama solun dinci hareket sevdasý, pragmatist tutumundan kaynaklanýyor ama politikada ilkeli bir tavra sahip olmamasýnýn sonu hüsrandýr. Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu’nun içinde “Müslümanlarý temsilen” alýnan Özgür-Der ne demiþti ortalama solcularýmýza; “biz burada sadece Müslüman kimliðimizle deðil siyasal kimliðimizle de bulunuyoruz.” Onlar açýsýndan bundan daha doðal bir þey olamazdý; ama ya bizim ortalama sol, kendi kendini mi kandýrýyordu, yoksa baþkalarýný mý? Politikada ilkeli tutum, Lenin’in her zaman en çok önem verdiði þey olmuþtur. Bu tutuma sahip olanlar “yüzer-gezer” olmazlar. Birgün dinci faþistlerle eylem birliði yaparken, ayný platformlarda olmakta bir beis görmezken, bir sonraki gün onlarý lanetleyen mitinglere katýlmazlar. Hayat elbette bizim ortalama solumuza da öðretecektir ancak o zamana kadar, ilkeler aþýnmaya devam etmiþ olacaktýr. Týpký þu anda olduðu gibi…

8

Irak Dünya Mahkemesi (WTI), 10 deðiþik ülkeden insanlarýn katýlýmýyla, 23-27 Haziran arasýnda Ýstanbul’da yapýldý. Kendisine “vicdan jürisi” adýný veren mahkeme heyeti tavsiye niteliðinde kararlar aldý ve aldýðý bu kararlarý yaptýðý bir basýn açýklamasýyla kamuoyuna duyurdu. Irak Dünya Mahkemesi’nde Bush ve Blair de gýyaben yargýlandýlar. Ýddia makamýndan açýlýþ konuþmasýný da yapan Richard Falk, “Bu suçlarý iþleyenler, hak ettikleri cezaya çarptýrýlmalý. Ama suç ortaklarý da cezalandýrýlmalý. Rumsfeld, Wolfowitz, Cheney gibi isimlerin yanýsýra savaþý destekleyen devletlerin bürokratlarý da yargýlanmalý” dedi.WTI vicdan jürisi baþkaný Hintli yazar Arundhati Roy, ABD iþgalini korkakça ve ahlaksýzca diye nitelendirdi. Roy, direniþin haklý olduðunu ve desteklenmesi gerektiðini de vurguladý. Roy, mahkeme öncesi katýldýðý bir söyleþide de “emperyalist saldýrganlýðýn durdurulabilmesinin direniþten geçtiðini” söyledi. “Eðer direniþten yana deðilsek, bu ABD’den ve talandan yanayýz demektir. Küreselleþme askeri bir müdahale olmaksýzýn gerçekleþtirilemez ve biz bu küresel saldýrýya Irak direniþine küresel destek vererek cevap vermeliyiz” dedi. Toplantýlarýn ilki, Topkapý Sarayý’nda Darphane-i Amire binasýnda yapýldý. Sonuncusu ise Armada Hotel’in kabul salonunda Ýspanyolca atýlan “El Puebla Unido Jamas Sera Vencido” (Örgütlü Bir Halký Hiçbir Güç Yenemez) sloganlarýyla baþladý. 27 Haziran’da vicdan jürisi kararlarýný açýkladý. Koalisyon güçlerinin hemen ve koþulsuz Irak’tan çekilmesi; Guantanamo vb. hapisanelerin kapatýlmasý; dünya halklarýnýn kendi hükümetlerinin Irak’taki iþgale maddi, lojistik, manevi destek verme giriþimlerine direnmesi ve bunu reddetmeleri; savaþtan kar elde eden Halliburton, Bechtel, Curlyle, Titan Corporation, CACI Inc., British Petrolium, Toys Ruls, Kentucky Freied Chicken, Shell, Nestle, Pepsi, Phillip Morris, Sheraton, Mobil gibi þirketlere karþý kampanyalar örgütlenmesi; Irak halkýnýn kendi kaderini tayin, özgürlük ve baðýmsýzlýk için mücadele hakkýnýn olduðunun teyid edilmesi ve Irak halkýyla dayanýþma içinde olunmasý gibi kararlar alýndý.

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005


Yeni Evrede

Teknoloji

Mücadele Birliði

Burjuvazi bilgi ve iletiþim teknolojisini, kendi ideolojik hegemonyasýný tümüyle kaybetmemek yolunda kullanýyor. Örneðin, sýnýrsýz bir bilgi havuzu olarak artýk insanlýðýn hizmetine giren internet, en aþaðýlýk duygular ve politik eðilimlere güç katmak için kullanýlýyor. Çok bilinen ve artýk inandýrýcý olmayan burjuva martavallarýn yerine, insanlýðýn en ilkel iç güdülerini bir özdeþleþme nesnesi haline getirerek, ideolojisini yaygýnlaþtýrýyor. Porno ile düþkünleþen cinsellik, korunma iç güdülerini harekete geçiren korku ve þiddet yýðýný, bir aidiyet duygusu yaratan fanatik taraftarlýk, komþuya düþmanlýðý ve þovenizmi besleyen kuþku ve komplo atmosferi, internetin en yaygýn kullaným alanlarýný oluþturuyor. Koruma, aidiyet ve cinsellik… Ne var ki insanlýk, bu en ilkel iç güdülerden çok daha fazlasýdýr. 21. yüzyýlýn evrensel insanýný, yüzbinyýl öncesinin ilkel insan sýnýrlarýna geriletmek mümkün olmuyor ve internet giderek, burjuvaziyle proletaryanýn bir kavga arenasý haline geliyor. Bu konuda ilginç bir geliþme, 1 Mayýs’ta yaþandý. Kendilerine “Kýzýl Hacker’lar Topluluðu” diyen bir grup, 1 Mayýs’ta emekçileri selamlamak için, içlerinde bazý Emniyet Müdürlükleri de olan 300 gerici faþist siteyi çökertti. Oysa benzer kapýþmalar, dünya üzerinde yýllardýr yaþanýyor. Türkiye’de bilgisayar kullanýmý oldukça düþük düzeyde olduðu için, “digital donanma savaþlarý” hemen hiç göze çarpmýyor. ABD’de büyük þirketler, kendi bilgisayar sistemlerini anti-kapitalist bilgisayar eylemcilerinden korumak için senede milyonlarca dolar harcamak zorunda kalýyorlar. 20 yýldan bu yana tüm altyapý ve eðitim planlarýný bilgisayara dayalý planlayan Çin, þimdi bunun sonuçlarýný alýyor. Çin gençliði içinde, kimi komünist bir bakýþla, kimi ise salt anti-emperyalist bir yaklaþýmla, Pentagon ve CIA’ya bela olan bilgisayar korsanlarý ortaya çýkýyor. Þu an Çinli “hacker”lar, ABD’nin bütün dijital koruma duvarlarýný aþacak birikim ve organizasyona sahipler. Bazen toplu dijital saldýrýlarla, sistemi felç edebiliyorlar. Burjuvazinin, teknik temeli yaygýnlaþtýrýp basitleþtirmesinden, kendi kiþisel kurtuluþlarý için yararlananlar az deðil. Kredi kartlarýnýn bankalarca sýký korunan þifrelerine ulaþýlýyor, servete karþý kiþisel saldýrýlar bu alanda da sürüp gidiyor. Yeni koruma önlemleri ve polisiye tedbirler sýkýlaþsa da, kabul etmek zorunda kaldýklarý gibi, “korsanlar hep bir adým öndeler”.

DÝJÝTAL KIZIL Dünyaya açýlan pencereniz internet, ayný zamanda sizi gözetleyen bir mazgal deliðidir. Bunu bilmeyen ve sýk sýk tekrarlamaktan kaçýnmayan yok gibidir. Oysa, burada unutulan bir savaþ kuralýný biz hatýrlatalým: Eðer düþmanýn atýþ menzili içindeyseniz, bilin ki o da sizin menziliniz içindedir. Emperyalistkapitalist sistemin bekçileri, bizi bu mazgaldan gözetlese de, kilidi arkada bir kapý önünde deðiliz. Uygun anahtarý buldunuz mu, o kapýyý açar, gözetleyen siz olursunuz. Sermayenin son 20 yýlda yarattýðý teknik temel, bizlere bu imkaný saðlýyor. Yüzlerce farklý kaynaktan fýþkýrýp gelen paralar ve metalar, milyonlarca farklý pazar noktalarýna ulaþmasýný düzenlemek zorunda kalan sermaye, bunu ancak teknik temeli yaygýnlaþtýrýp, toplumsallaþtýrarak baþarabilirdi. Binlerce farklý kültür ve dilin etkin olduðu pazarlarýn koordinasyonu, denetimi ve düzenlenmesi, ancak farklý ve evrensel bir dille mümkün olabilirdi. Elektronik bir dil yaratýldý: Bilgisayar yazýlýmlarý. Bir dünya sistemi haline gelen kapitalizm, sahip olduðu pazarlarýn güvenliði için de ayný teknik temele dayanýyor. “Güvenlik” alaný sözkonusu olduðunda, malzeme üstünlüðü elbette halen daha burjuvazinin elinde. Ancak burjuvazi, elinde tuttuðu en karmaþýk güvenlik alet-edevatýnýn iþlerliðini, koordinasyonunu ve denetimini yine ayný basit ve toplumsallaþmýþ araca devrediyor: bilgisayar yazýlýmlarýna. Sermaye dünyasýnýn Aþil topuðu giderek bu noktada oluþuyor. Aðýr makineli silahlarý, füzeleri, tanklarý üretemezsiniz. Fakat onlara kumanda eden beyni kör edebilir; burjuvaziye büyük üstünlük saðlayan koordinasyon ve hareket kabiliyeti avantajlarýný yok edebilirsiniz.

Ýletiþim Okyanusunda Savaþ Donanmalarý Teknoloji, eðer kullanmasýný biliyorsak, devrimi hýzlandýrýr. Son 20 yýla damgasýný vuran, iletiþim teknolojisi oldu. Ýletiþim, dünya emekçi sýnýflarý arasýndaki sýnýrlarý giderek iþlevsiz kýlýyor. Ne mayýnlý sýnýrlar, ne büyük okyanuslar, ne de aþýlmaz mesafeler bir iþe yarýyor. Çok deðil, otuz yýl öncesine dek, Latin Amerika’daki bir geliþmeyi Asya emekçileri, haftalar sonra öðrenebiliyordu. Þimdi anýnda proletaryanýn kendi dilinde, tüm dünyaya duyuracak teknik temel var. Milyarlarca emekçiyi cehalet içinde býrakýp pasifleþtirmek, burjuvazi için gittikçe zorlaþýyor.

Savunma’dan Ýç Güvenlik’e Tarihinin sonuna doðru hýzla ilerleyen burjuvazi için dýþ düþmanýn yerini, iç düþman alýyor. Geçmiþin dýþ savaþlara odaklý savunma doktrinleri, artýk tümüyle “iç güvenlik” doktrinlerine dönüþüyor. Bu temel deðiþim, askeri-teknik alanlarda da kendini hemen gösteriyor, ayaklanmalar yüzyýlýnda burjuvazinin savaþ taktiði, iç güvenlik kavramý altýnda toplanýyor. Kentler büyük megapoller halini alýyor. Proletarya, yani sistemin mezar kazýcýlarý, servetle ayný mekanda, bu kentlerde yaþýyor ve savaþýyor. Artýk ne kýrsal kesimin seyrek nüfus alanlarýný kontrol için geliþtirilen jandarma kurumu, ne de sokak aralarýnda devriye gezen polis gücü, nüfusu on milyonu aþan bu kentlerin yoksul ve öfkeli emekçilerini kontrol altýna alacak insani gücü yaratabilir. Burjuvazinin bu acil güvenlik açýðýný, yo-

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

9


Yeni Evrede

Teknoloji

Mücadele Birliði

ðun teknolojik ürünlerle destekli bir að kapatabilir. Kredi, banka, sigorta kartlarý; telefon, kütüphane, otobüs kartlarý elektronik biçime büründükçe, kiþinin kendi üzerinde taþýdýðý “gözetleme aletleri” halini alýyor. Böylece, yaþamsal ihtiyaçlarýn giderilmesi için kullanýlan her kart, güvenlik alanýnda deðerlendirilen bir bilgiye dönüþüyor. Burjuvazi, yönetim merkezlerine yerleþtirdiði dedektörler, kimlik kartlarýyla açýlan tuzaklý kapýlar, çalýþanlarýn telefon, faks, e-postalarýný denetleyen mekanizmalarla, kendine ait elektronik destekli kaleler oluþturuyor. Bütün bu tedbirler, burjuva toplumunu “Panoptikon Zindaný”na çeviriyor. 18. yüzyýl Ýngiliz burjuva kuramcýsý Jeremy Bentham özel bir zindan tasarlamýþtý. Daire biçimindeki binanýn merkezinde tüm hücreleri görebilecek bir gözetleme kulesi ve bu merkezin çevresinde, her an gözetleneceðini bilen, fakat içinde bulunduðu anda gözetlenip gözetlenmediðini asla bilememenin tedirginliðini yaþayan hücre mahkumlarý. Bentham, görünenden daha çok, görünmeyen ve sürekli bir tehdidin daha korku verici ve psikolojik yýkým gücü taþýdýðýný hesaplamýþ olmalý. Çaðýmýzýn burjuvalarý daha yýkýcý olaný yaratmaya çalýþýyor: Zindaný içselleþtirmiþ gönüllüler toplumu. Sizi kimlik kartýnýzdan tanýyan tuzaklý kapýlar, doðum gününüzde size özel melodiler çalarak gönlünüzü okþayan hoþluklar yapabilir. Yine de sermayenin, gönüllü bir gözaltý toplumu yaratmasý, böyle kolay olmuyor. ABD, tüm emekçileri gözetlemeye dayanan iç-güvenlik tedbirlerini topluma kabul ettirebilmek için, kendi tezgahladýðý 11 Eylül olaylarýndan yararlandý. Ýngiltere ise, IRA’ya karþý giriþtiði emperyalist savaþtan gerekçeler çýkardý. Ýngiltere’de dört milyondan fazla kamera, Ýngiliz emekçilerini sokakta, alýþveriþ merkezlerinde ve metrolarda gözetlemeye devam ediyor. Londra’ya bir günlük gezi için gelen herhangi biri, en az 300 kameraya yakalanabilir. Bu kameralar aðý, hareketleri analiz eden, yüzleri tanýyan bir merkezi bilgisayar yazýlýmýna sürekli bilgiler gönderiyor. Ýngiliz emperyalistleri, dört milyon polis memuru gibi çalýþan, ama onlardan çok daha fazla iþleve sahip olan -üstelik de ucuz- bu dört milyon gözle, devleti bir iç savaþ aygýtýna dönüþtürmüþ durumda. Türkiye, þimdilik çok gerilerden gelse de, elektronik gözetleme ve bilgi toplama esasýna dayalý güvenlik aðýný kurmaya baþladý. Ýlk adým, Ýstanbul’a dört bin kamera yerleþtirmek. Bu kameralarýn, yüz tanýma ve tarama programlarýyla baðlantýlý olacaðý biliniyor. Benzer deðiþimler, NATO’ya baðlý ordularda daha uzun süredir gözleniyor, koordinasyon ve yönlendirme iþlevleri, elektronik araçlara baðlanarak, ayaklanmalar yüzyýlýna hazýrlanýyorlar. Bu ordularda tamamen bilgisayar verilerinin toplanýp incelenmesine, analiz ve yol göstericiliðine dayanan iç savaþ organizasyonlarýna gidiliyor. Geçen yýl NATO ordularý, bu yeni taktik ve yönetim araçlarýnýn denendiði bir dizi “karþý-ayaklanma” tatbikatý yapmýþtý. Bu yeni düzenleme, hazýrlanan hareket planlarýnýn bilgisayar aðýyla tüm askeri birimlere ulaþmasýný; planlarý deðiþikliðe uðratan her geliþmenin ayný bilgisayar analizinden geçirilip, komutayý otomatiðe baðlamayý öngörüyor. Adeta, askeri araçlar ve insanlarla, bilgisayarda oynanan bir satranç müsabakasý. Bu yolla, NATO bünyesindeki ordular, iç savaþta insan faktörünün komuta ve koordinasyon kademesindeki rolünü en aza indirip, hata payýný düþürmek peþindeler.

10

Ýç savaþ aygýtýnýn komuta ve koordinasyonuna teknik temel hazýrlayan bilgisayar yazýlýmlarýnýn, bilinen yazýlýmlar olduðunu ayrýca belirtmeye bile gerek yok. Emekçiler içinde, özellikle teknik bir eðitim almýþ olanlar, burjuvazinin devasa askeri aygýtý karþýsýnda yapabilecekleri çok þey olduðunu bilmeliler. Bu alanda uzmanlaþan bilgi, tüm tanklarý ve tüfekleri, füzeleri kontrol ve koordine eden merkezleri felç edebilecek bir güce sahiptir. Zordur, ama asla imkansýz deðildir. Pentagon ve CIA dosyalarýný karmakarýþýk eden Çinli bilgisayar eylemcileri, bu alandaki en zorlu kalelerin bile savunmasýz kalabildiðini kanýtlýyor. Dijital dünyanýn kýzýl eylemcileri, kendilerine “kýzýl hacker” diyenler, bilmelidir ki, kýzýl, burjuvaziye karþý sonuna dek savaþma azminin, kararlýlýðýnýn rengidir. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisiyle bütünleþmeden, böyle bir savaþým sonuna kadar gitmez, hedefine varmaz. Eðer böyle bir bütünleþme içinde olurlarsa, devrimin en kritik anýnda bir savaþçýnýn yapamadýðýný tek bir “return” tuþuyla baþarabilirler. Þimdilik bu alandaki mücadeleyi gerici sitelerin çökertilmesine odaklamýþ olsalar da, bu, kurumu deðil, onun vitrinini hedef almaktýr. Burjuvazinin merkezi sinir sisteminin aðlarýnda dolaþýyorlar; daha etkin olabilir ve kritik bir darbeyle sinir sistemini felç edebilirler.

Sofistike Sorunlara Basit Çözümler Yalnýzca “Kýzýl Hacker”lar deðil, devrim hedefine yürüyen her kiþi ve parti için teknoloji, vazgeçilmez bir savaþým aracýdýr. Bilgisayar yazýlýmý ve programlama, belki büyük çoðunluðun ulaþabileceði bir bilgi düzeyi deðildir, ama termal bir kameranýn, dedektörlerin, çalýþma ilkeleri öðrenilebilir. Bu bilgiye ulaþmak bile çoðu zaman, yüksek teknoloji kalelerinin çok basit, hatta ilkel denebilecek karþý tedbirlerle bertaraf edilmesini getirmeye yeter. Hatýrlanacaðý gibi, Kürdistan’da bir çok askeri bina termal kameralarla korunuyordu. Oysa savaþçýlar buna çok basit bir çözüm bulmuþtu. Üzerlerine ýslak çuval geçirerek vücut ýsýlarýný düþürdüler, termal kameralar onlarý görmez oldu. ABD ordusu ayný kameralarý Irak’a götürdü. Fakat teknoloji budalasý yankiler, küçük bir ayrýntýyý unutmuþtu: Gündüz sýcaklýk 50 dereceyi buluyordu ve kameralar hiçbir iþe yaramýyordu. Burjuvazinin sürekli etki alanýný geniþleten teknolojik güvenlik adýmlarýna karþý, yine teknolojik bilgiye dayanan çözümler üretmeliyiz. Çünkü bu tür çözümler, devrimin hareket alanýný geniþletir, etkinliðini artýrýr. Bazen, bu tür teknolojik adýmlar karþýsýnda geliþtirilen çözümler teknolojiden uzak durmak ya da en eski yöntemleri yeniden canlandýrmak biçiminde oluyor. Bu bir hatadýr. Devrimci hareketin alanýný sýkýþtýrýr, hantallaþtýrýr, ayaklanmalar yüzyýlýnýn ihtiyaç duyduðu dinamizmden bizi uzaklaþtýrýr. Ayný anda binlerce cep telefonuna mesaj gönderip toplanan karþý-devrim, tabana kuvvet bir faaliyetin hýzýyla durdurulamaz. Hýzlý olan, koordinasyon ve komuta yeteneðini geliþtiren, yüksek motivasyonlu savaþýmýna dinamizm ve hareket esnekliði saðlayan teknik araçlara dayanan, bu savaþta öne çýkacaktýr. Halk ordusunun keþif kollarý, istihbaratçýlarý ve levazýmcýlarý, þimdi bilgisayar yazýlýmcýlarýndan, elektronik ve diðer teknik bilgilere hakim olanlardan oluþacaktýr.

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005


Yeni Evrede

Anadilde Eðitim

Mücadele Birliði

ðer bu olmayacaksa sahi bu sendika nedir, ne iþe yarar? Eðitim Sen’in görevi, üyelerini kendi sýnýfýnýn dünya görüþü temelinde politik, ideolojik ve örgütsel olarak sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünya için devrim ve iktidar mücadelesine hazýrlamaktýr. Sendikalarýn, sýnýf ve kitle sendikalarýnýn varlýk nedeni budur. Eðitim Sen bunu yapmalýdýr. Oysa bakýn Eðitim Sen ne yapýyor? Kendi elleriyle, 380’in üzerinde bir çoðunlukla, sendika kapýsýna kilit vurulmasýndansa, Kürt halkýnýn diline kilit vuruyor. Kürt halkýnýn kendi anadilinde eðitim yapma hakkýný kendi elleriyle tüzükten çýkararak bir eðitim suçu iþlemiþ oluyor. Çünkü; bir sendikayý nasýl esas olarak ‘Grev ve Toplu Sözleþme Yapma Hakký, Gücü’ sendika yapýyorsa, bir ulusu ulus yapan en temel olgularýn baþýnda dil birliði, anadilini özgürce kullanma ve geliþtirme hakký gelir; TCK, MGK boþuna anadilde eðitim hakkýný yasaklamýyor. O, iþin nereye varacaðýný biliyor. Acaba Eðitim Sen de anadilde eðitim hakkýný tüzükten çýkartarak nereye vardýðýný biliyor mu? Engels diyor ki; “insaný insan yapan en temel þeylerden biri emek ve alet yapabilme yeteneðiyse, diðeri de dildir”. Ünlü Yunan düþünürü Platon ise dil için þöyle söylüyor: “Kendi özel düþüncelerini sesin yardýmýyla, özne ve yüklemler aracýlýðýyla anlaþýlabilir duruma getirmek…” Kýsacasý “dil; düþünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öðeler ve kurallardan yararlanýlarak baþkalarýna aktarýlmasýný saðlayan, çok yönlü ve geliþmiþ bir dizgedir. (…) Dünyayý dil yoluyla kavrýyoruz.” (Küreselleþme, Ulus, Devlet, Azýnlýklar ve Dil; Savaþ Çoban; Sf.20-21) Sonuç olarak; sendika sadece bir araçtýr; ekonomik, demokratik bir araç. Önemlidir. Ama vazgeçilmez deðildir. Kapatýlýr, yerine yenisi kurulur. Kaldý ki, Eðitim Sen’in bugüne taþýnmasýnda, eðitim emekçileri komitelerinin “fiili ve meþru sendikacýlýk” anlayýþý vardý ve bu anlayýþ onu geliþtirdi, güçlendirdi, büyüttü… Eðitim Sen sokakta kuruldu ve sokakta savunuldu bugüne dek. Ama “Anadilde eðitim hakký” vazgeçilmez, ortadan kaldýrýlamaz, ertelenemez bir insan hakkýdýr. Hiç kimse Kürt ulusunun en temel insan olma, insan kalma hakkýný tartýþmaya açamaz, oya sunamaz. Bu en hafif deyimiyle aymazlýk, ahmaklýk olur. Diðerini ise söylemeye dilimiz bile varmýyor ama bir insanlýk suçu olur ki, bu eðitim emekçilerini de Eðitim Sen’i de bugün için halklarýn dilinde, düþüncesinde, gözünde mahkum eder ki, bu da eðitim emekçilerine yakýþmaz… Devrimci eðitim emekçileri, kendileri sendikacýlýðý meslek edinmiþ sendikacýlarý yasalarýn boðucu labirentlerine býrakarak komite ve konseylerde örgütlenerek Eðitim Sen’i bu utanç duvarýndan kurtarmalý, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkýný en baþa koyarak Kürt ulusunun ulusal ve sýnýfsal özgürlüðü için savaþmalýdýr… YAÞASIN KÜRT TÜRK HALKLARININ MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! YAÞASIN EMEKÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

Eðitim Sen Kapatýlmadý Ama… “Eðitim-Sen toplumun bütün bireylerinin temel insan haklarý ve özgürlükleri doðrultusunda demokratik, laik, bilimsel ve tarafsýz eðitim görmesini, bireylerin anadilde eðitim görmesini ve kültürlerini geliþtirmesini savunur”muþ, mýþ. Dese de inanma. Çünkü; bunlara kendisi de inanmýyor… Kübalý þair Jose Marti’nin dediði gibi, “Söylemenin en iyi yolu yapmaktýr” ya da halklarýmýzýn bir deyiþinde söylendiði gibi, “Ainesi iþtir kiþinin lafa bakýlmaz.” Eðitim Sen yöneticileri, delegeleri, ne söylediler, ne yaptýlar? “Anadil’de eðitim hakkýný savunur” derken, “Anadilde eðitim hakkýný” bir çýrpýda savurup attýlar. Neredeyse her gün basýnda gördüðümüz, neredeyse baþbakan kadar medyatik olan Eðitim Sen Genel Baþkaný Alaattin Dinçer, bir eðitimci olarak “anadilde eðitim hakkýný savunuyordu. En azýndan resmiyette böyleydi. Samimiyete gelince turnusol kaðýdý, yaþamýn pratiðidir elbet… Ne dediler? “Anadilde eðitim hakkýný savunuyoruz”. Ve bunu sendikanýn tüzüðüne koydular. Tüzük, yani: herkesin uymasý gereken yasa, yasal mevzuat, bir ilke. Bu ülkesi ilhak edilen, ezilen ulus konumunda bulunan Kürt ulusunun yüreðine su serpti ve doðruydu. Eðitim emekçilerine de bu yakýþýrdý. Çünkü bir meslek olarak “anadilde eðitim hakký”ný savunmak her þeyden evvel ona düþerdi; sorun eðitim sorunuydu çünkü. Ama “anadilde eðitim hakký”, bu ýrkçý, þoven ve faþist yasalara, anayasaya sýðmadý… Sendika hakkýndaki kapatma kararý Yargýtay’dan “tüzüðünü düzelt, yasaya uygun hale getir” talimatý gelince, yani ‘ya ana dile kilit ya sendikaya’ tehdidiyle karþýlaþýnca, Eðitim Sen Genel Merkezi hemen harekete geçti ve 2.Olaðanüstü Genel Kurulu’nu toplayarak 380’in üzerinde bir delege sayýsýyla “anadilde eðitim hakký”ný yerlere çaldý. Ezilen bir ulusun yasaklý dili, Eðitim Sen tarafýndan yok sayýldý. Geride hem devlet, hem de sözde ilerici sendika tarafýndan ezilmiþ, yok sayýlmýþ Kürt emekçileri, yoksul halký kaldý. Kürt halký ezik, üzgün ama baþkaldýrý içinde haykýrýyor “Jibo Azadi Aþiti Þer Þer Þer!” Evet, anadilde eðitim hakký tüzükten çýkarýldý. Kürt halkýnýn diline bir kelepçe de Eðitim Sen tarafýndan vuruldu. Ama Kürt halký haykýrýyor “Biji Azadiya Kürdistan”. Haydi yasaklayýn yasaklayabilirseniz… Tüzüðünde ezilen bir ulusun dilini savunamayan bir sendika sýnýfsýz, sömürüsüz, savaþsýz bir dünyayý savunabilir mi? E-

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

11


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

DERÝNLEÞEN KÜ 7 Temmuz’da Londra’da meydana gelen patlamalar için yapýlan “Ýngiltere’nin 11 Eylülü” benzetmesi, yerinde yapýlmýþ bir benzetmedir. Ancak bu benzetmeye ufak bir düzeltme yapmak gerekir: Elliden fazla insanýn yaþamýný yitirmesine, yüzlerce insanýn yaralanmasýna neden olan bu patlamalar dizisi, sadece Ýngiltere’nin deðil bütün Avrupa’nýn 11 Eylülüdür. Burada her türlü yanlýþ anlamayý daha baþtan önlemek için bir noktanýn altýný çizelim: Okurlarýmýz ve yayýnýmýzý takip eden herkes þu noktayý iyi bilir ki, biz ABD’nin 11 Eylülünden -ve þimdi de Avrupa’nýn 11 Eylülünden- herkesin anladýðýndan çok daha farklý bir þey anlýyoruz. Biz, ABD’nin 11 Eylülünde herhangi bir anti-emperyalist yönü deðil, aksine, ABD’nin bir dünya savaþý baþlatmak amacýyla giriþtiði bir provokasyonu görüyoruz. 2001 11 Eylül’ünden bugüne ortaya çýkan bütün geliþmeler, olaylar ve olgular ABD’nin 11 Eylülü için yaptýðýmýz saptamanýn doðruluðunu defalarca kanýtladý. O zamanlar olaylarýn hemen akabinde yaptýðýmýz bu tespit, bugün artýk çok daha geniþ çevreler tarafýndan benimseniyor ve dile getiriliyor. Dün olduðu gibi bugün de, Bin Ladin denilen CIA beslemesi, kendine anti-emperyalist rol biçenlere kýs kýs gülüyor olmalý. Nasýl ki, ABD’nin ikiz kulelerinden yükselen alevler Bush’un Reichstag’ýný iþaret ediyor idiyse, Londra’nýn metro ve otobüslerinden yükselen dumanlar da baþta Ýngiltere olmak üzere Avrupalý emperyalistlerin Reichstag’ýný iþaret ediyor. 11 Eylül ABD’nin bir dünya savaþý baþlatmak üzere uygun politik ortam yaratma ihtiyacýnýn bir ürünüydü. 7 Temmuz saldýrýlarý Ýngiltere ve diðer emperyalistlerin Avrupa halklarý üzerinde terör havasý yaratmanýn, zor yöntemlerini daha çok ve daha yoðun biçimde devreye sokma ihtiyacýnýn bir ürünüdür. Buradan çýkarýlacak ilk sonuç sudur: Avrupa halklarýnda burjuvazi ve kapita-

12

lizme karþý birikmiþ öfkenin bir ayaklanmaya dönüþmesinden derin korkuya kapýlan Avrupa burjuvazisi çýplak zor yöntemlerini, karþý-devrimci þiddeti arttýrmak için gerekli politik zemini yaratmak üzere bu tip provokasyonlara daha çok baþvuracaktýr. Proletarya ile burjuvazi arasýnda dünya çapýnda süren iç savaþýn genel koþullarýndan doðan bu ihtiyaç öyle bir tek provokasyonla giderilecek türden deðil. Küresel iç savaþýn seyrine baðlý olarak, burjuvazi iç savaþý kazanmak için ihtiyaç duydukça ve iþine geldikçe bu provokasyonlarý tertiplemekten geri durmayacak. Demek ki, bundan böyle, baþka Avrupa ülkelerinin de nur topu gibi 11 Eylülleri olursa þaþýrmamak lazým.

Burjuvazinin Korkusu Genel olarak burjuvazi, özel olarak Avrupa burjuvazisini böyle davranmaya iten nedenlerin baþýnda halk kitlelerinin içinde bulunduklarý ve giderek kötüleþen maddi yaþam koþullarýnýn bu kitlelerde yarattýðý öfkeli ruh hali, devrimci eylem isteði ve toplumu baþka temellerde yeniden örgütleme eðilimi geliyor. Avrupa burjuvazisi, halklarda biriken öfkenin eninde sonunda bir ayaklanmaya dönüþebileceðini bilecek kadar birikime sahiptir. Avrupa burjuvazisi asýl olarak iþte bu somut tehlikeden korkuyor. Tehlike o kadar somut ki, burjuvazi bu tehlikenin belirtileriyle her gün yüz yüze geliyor. Avrupa proletaryasý ve diðer emekçi sýnýflar Avrupa burjuvazisinin denetiminden hýzla çýkýyor; burjuvaziden ayrý, ona karþý ve ondan baðýmsýz bir tutum geliþtiriyorlar. Avrupa halklarý bu eðilim ve isteklerini son yýllarda þayisiz eylemle ortaya koydular. Avrupa halklarýnýn burjuvazinin denetiminden çýktýklarýnýn ve ona karþý bir tutum geliþtirdiklerinin bir örneðini Avrupa Anayasasý için yapýlan referandumlarda gördük. Fransa ve Hollanda halklarý, tekelci burjuvazinin bütün çabalarýna raðmen AB anayasasýna “hayýr” 46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

diyerek bunu gösterdiler. Baþka Avrupa ülkeleri halklarýnýn da ayný eðilim içinde olduklarý biliniyor. Nitekim Ýngiliz burjuvazisi, Ýngiliz halkýnýn bu eðilimini bildiði için o pek övündüðü “Genel oy” ilkesini rafa kaldýrarak referandumu belirsiz bir tarihe erteledi. Ýngiliz burjuvazisinin bu davranýþý, kendi halkýndan duyduðu korkunun dünyaya ilanýdýr. Sadece bu örnek bile, Avrupa burjuvazisinin kendi halklarýndan duyduðu derin korkuyu anlatmaya yeter. Burjuvazinin halk kitleleri üzerindeki kontrolünü yitirdiðinin ve onlarýn davranýþ ve düþüncelerini etkileme gücünü kaybettiðinin bir baþka örneðini Londra provokasyonu sonrasýnda gördük. Ýngiliz burjuvazisi bütün çabalarýna raðmen, bu provokasyon saldýrýlar sonrasýnda, Ýngiliz halkýnýn desteðini arkasýna almayý baþaramadý. Tam da bu nedenle Ýngiliz halkýný “teröre karþý” sokaða çýkmaya çaðýrma cesaretinde bulunamadý. Ýngiliz halký, bu provokasyon sonrasýnda Ýngiliz burjuvazisinin arkasýna geçmek bir yana Ýngiltere’nin Irak iþgalini sorgulamaya; hükümet üzerinde askerlerini Irak’tan çekmesi için daha çok baský yapmaya baþladý. Burjuvazi bir kez daha, halk kitleleri üzerinde yaratmak istediði etkinin tam tersi bir sonuçla karþý karþýya kaldý. Avrupa halklarýnda bu eðilimi besleyen burjuvazinin bizzat kendisidir. Burjuvazi, kapitalist düzeni ayakta tutmak için emekçi sýnýflarýn yaþam koþullarýna saldýrýp onlarýn maddi yaþam koþullarýný çekilmez hale getirdikçe halklarda burjuvaziye ve kapitalizme karþý mücadele ve ayaklanma isteði de geliþiyor. Burjuvazi, emekçi sýnýflar üzerinde sömürüyü yoðunlaþtýrmak üzere aldýðý önlemlerle onlara ayaklanmaktan baþka bir alternatif býrakmýyor. “Kapitalizm Öldürür, Kapitalizmi Öldürün” ya da “Baþka Bir Dünya Mümkün” sloganlarýnýn hýzla yayýlmasý ve dillerden düþmüyor olmasý boþuna deðil. Bu sloganlarda emekçi halklarýn hem kapitalizme, burju-


Yeni Evrede

Gündem

Mücadele Birliði

RESEL ÝÇ SAVAÞ vaziye duyduklarý öfkeyi hem de toplumu yeni temellerde yeniden örgütleyerek yeni bir dünya kurma kararlýlýklarýný okumak gerekiyor. Avrupa proletaryasý, grevlerle, genel eylemlerle ve daha baþka eylem biçimleriyle bu özlem, istek ve duygularýný dile getiriyor. Son birkaç yýldýr Avrupa, proletaryanýn grev ve gösterilerinden, diðer çalýþan sýnýflarýn deðiþik eylem biçimlerinden geçilmez oldu. Geride býraktýðýmýz bir-iki aylýk sürede meydana gelen grev ve eylemlerin bilançosu bile bu olguyu görmek için yeterlidir. Fransa’dan Yunanistan’a kadar Avrupa’nýn pek çok ülkesi son aylarda büyük iþçi eylemlerine ve grev hareketlerine sahne oldu. Proletarya dýþýndaki çalýþan sýnýflar ise, devrimci kitle eylemleriyle proletaryanýn ardý sýra yürüyorlar.

Burjuvazinin Çözümü Burjuvazinin bütün bunlara bulabildiði tek çözüm, baský ve çýplak zor yöntemlerine daha çok baþvurmak; terör ve yýldýrma yöntemleriyle halklar üzerinde caydýrýcý olmak. Londra saldýrýlarý sonrasýnda, bütün Avrupa burjuvazisinin, hatta dünya genelinde burjuvazinin sergilediði tutum ve politikalar, ne yapmak istediklerini bütün açýklýðýyla ortaya koydu. Tüm geliþmeler emperyalizmin daha da gericileþeceðini, katliamlarýn yayýlacaðýný gösteriyor. Emperyalistler sýkýþtýkça, savaþ kapasitelerini artýrma yoluna gitmekten baþka çözüm bulamýyorlar. Kimyasal ve biyolojik silahlar geliþtiriyorlar. Önümüzdeki dönem bunlarý daha sýklýkla kullanacaklardýr. Þarbon vb gibi denemelere girebileceklerini öngörmek gerekiyor. Emperyalist-kapitalist sistem, yýkýlýþýný geciktirmek için her türlü yola baþvurmaktan geri durmayacaktýr. Burjuvazi, özellikle Avrupa halklarýnda bir panik ve endiþe havasý yaratmak için elinden geleni yapýyor. Örneðin 7 Temmuz provokasyonundan sonra, sanki ikinci bir saldýrý dalgasýnýn gelmesi kesinmiþ gibi Ýngiltere’nin en büyük i-

kinci kenti kabul edilen Birmingham’ýn bir semti tamamen boþaltýldý, Londra metrosu kapatýldý, Avam Kamarasý’nda saldýrý alarmý verildi vb. Polonya, Varþova metrosunu kapattý. Fransa, Almanya, Ýtalya ve daha pek çok Avrupa devleti her an halka yönelik bir saldýrý olacakmýþ havasý yarattýlar. Bununla ne yapmak istediklerini hemen açýða vurdular. Avrupa halklarýnda yaratmaya çalýþtýklarý korku ve endiþe havasýndan yararlanarak Ýngiltere baþbakaný bütün Avrupa devletlerine “terörizme karþý önlemler” önerisi getirdi. Arkasýndan Avrupa Parlamentosu’na teröre karþý önlem çaðrýsý yapýldý. Bu çaðrýlar, zor önlemlerinin her yerde devreye sokulacaðýný gösteriyordu. Anlaþýlan, Avrupa burjuvazisi Londra provokasyonuyla aradýðý politik ortamý yakaladýðýný düþünüyordu. AB ülkeleri içiþleri bakanlarý fýrsat bu fýrsat deyip “terörle mücadele” için kapsamlý paket hazýrlanmasý konusunda anlaþtýklarýný ilan ettiler. Bu anlaþmaya göre örneðin, polis ve yargýya daha çok yetki tanýnacak; telefon ve internet baðlantý verileri kaydedilip kanýtlar iþbirliði çerçevesinde paylaþýlacak; güvenlik ve istihbarat birimleri arasýnda -zaten var olan- iþbirliði yoðunlaþtýrýlacaktý. Avrupa devletleri arasýndan en hýzlý davranan Ýtalya oldu. Ýtalya polisi bir gecede yüzlerce yeri basarak yüzyetmiþdört kiþiyi hiç bir gerekçe göstermeden, sadece “þüpheli” sýfatýyla gözaltýna aldý. “Burjuva demokrasisi” iþte böyle çalýþýyor. Korkutma, sindirme, dehþet havasýyla yýldýrma, her tarafa kamera, her köþeye polis-jandarma yerleþtirme… Burjuvazinin halklarý ve þehirleri denetim altýna almak için baþvurabildiði yöntemler çýplak zor yöntemleriyle sýnýrlý. Ama bu önlemler boðulmakta olanýn saman çöpünden medet ummasý gibidir. Kendi öz varlýk koþullarý tarafýndan harekete geçirilmiþ kitlelerin devrimci eylemini hiç bir zor yöntemi ortadan kaldýramaz. 46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

Avrupa halklarýnda yaratmaya çalýþtýklarý korku ve endiþe havasýndan yararlanarak Ýngiltere baþbakaný bütün Avrupa devletlerine “terörizme karþý önlemler” önerisi getirdi. Arkasýndan Avrupa Parlamentosu’na teröre karþý önlem çaðrýsý yapýldý. Bu çaðrýlar, zor önlemlerinin her yerde devreye sokulacaðýný gösteriyordu. Anlaþýlan, Avrupa burjuvazisi Londra provokasyonuyla aradýðý politik ortamý yakaladýðýný düþünüyordu. AB ülkeleri içiþleri bakanlarý fýrsat bu fýrsat deyip “terörle mücadele” için kapsamlý paket hazýrlanmasý konusunda anlaþtýklarýný ilan ettiler. Bu anlaþmaya göre örneðin, polis ve yargýya daha çok yetki tanýnacak; telefon ve internet baðlantý verileri kaydedilip kanýtlar iþbirliði çerçevesinde paylaþýlacak; güvenlik ve istihbarat birimleri arasýnda -zaten var olan- iþbirliði yoðunlaþtýrýlacaktý. Avrupa devletleri arasýndan en hýzlý davranan Ýtalya oldu. Ýtalya polisi bir gecede yüzlerce yeri basarak yüzyetmiþdört kiþiyi hiç bir gerekçe göstermeden, sadece “þüpheli” ýfatýyla gözaltýna aldý. “Burjuva demokrasisi” iþte böyle çalýþýyor. Korkutma, sindirme, dehþet havasýyla yýldýrma, her tarafa kamera, her köþeye polisjandarma yerleþtirme… Burjuvazinin halklarý ve þehirleri denetim altýna almak için baþvurabildiði yöntemler çýplak zor yöntemleriyle sýnýrlý. 13


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

“Yürümek; Yürümeyenleri arkanda boþ sokaklar gibi býrakarak, Havalarý boydan boya yarýp ikiye Karanlýðýn gözüne bakarak Yürümek! Yürümek! Dost omuzbaþlarýný omuzlarýnýn yanýnda duyup, Kelleni orta yere… Yüreðini yumruklarýnýn içine koyup Yürümek! Yürümek! Yolunda pusuya yattýklarýný, Arkadan çelme attýklarýný bilerek Yürümek! Yürümek! Yürekten Gülerekten Yürümek!”

Ve Serpilimiz büyük yürüyüþüne baþladý. Yoldaþlarýndan aldýðý bayraðý þimdi o taþýyor. O bayraða rengini veren Muratlarýn, Sibellerin, Aysunlarýn sevdasýyla çýktý yola. Düþmana “Bunlar Komün’den beri böyleler” dedirten bir kararlýlýk ve cesaretle… Stalingrad önlerinde çarpýþan ve düþmaný Moskova’dan inanýlmayacak kadar uzakta, yepyeni bir insan boyu uzakta tutmayý baþaran Kýzýlordu askerleri gibi inançla… “Geleceðe güneþten köprüler kuran” leninistlerin inatçýlýðýyla… “Tüy kadar hafif / Tarih kadar aðýr” Ölüm Orucu savaþçýlarýnýn azmiyle… Ölümsüzlük yataklarý Pere Lachaise’de “Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama baharýn geliþini engelleyemezsiniz” diyen komüncülerin sonsuz adanmýþlýk ruhuyla, kolektife duyduðu sonsuz güven ve devrimi temsil etmenin yürek ferahlýðýyla… Zaferin bir gün mutlaka kazanýlacaðýna, zindanlarýn bir gün mutlaka yýkýlacaðýna olan inancýyla… Ýçinde büyüyen devrim düþüyle yürüyor. Þimdi bütün tarihi o sýrtlayýp, tüm gözlerin çevrili olduðu yerde, insanlýðýn en büyük, en güzel kavgasýný veriyor. Seni, alnýndaki kýzýl banttan, yüreðindeki rengarenk gökkuþaðýndan öpüyoruz. Daima…Zafere Kadar!

EYÜP BEYAZ’IN KATLEDÝLMESÝYLE ÝLGÝLÝ BASIN AÇIKLAMASI “Susmamalý, Zulmün Önünde Barikat Olmalýyýz” Adalet Bakanlýðý’nýn önünde, elleri arkadan baðlý, güpegündüz herkesin gözleri önünde katledilen Eyüp BEYAZ’la ilgili, Ýstanbul Adliyesi önünde bir basýn açýklamasý yapýldý. Basýn açýklamasýnda, “Eyüp BEYAZ, elleri kelepçeli, vücudunda kurþun yaralarý, yere düþmüþ ve yatýyor olmasýna raðmen, tüm dünyanýn gözü önünde polis ve özel hareket timlerinin kurþunlarýyla katledilmiþtir. Katliamcýlarýn pervasýzlýðý tv ekranlarýnda Baþbakan ve Adalet Bakaný tarafýndan alkýþlanmýþ, katillerin ödüllendirileceðini duyurulmuþ, ‘ben devletim katlederim, kimse benden hesap soramaz’ mesajý halklara meydan okurcasýna bir kez daha verilmiþtir” denildi. Mücadele Birliði, HÖC, DHP, Partizan, ESP, SDP, SODAP, Proleter Devrimci Duruþ, Devrimci Hareket, HKM, BDSP ve Kaldýraç’ýn katýldýðý basýn açýklamasýnda sýk sýk “Eyüp Beyaz Ölümsüzdür”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Eyüp Beyaz’ýn Katilleri Yargýlansýn”, “Yaþasýn Devrimci Dayanýþma” sloganlarý atýldý. Eyüp Beyaz’ýn cenazesini memleketi Kars’a götüren ve orada JÝTEM’in kýþkýrtmasýyla saldýrýya maruz kalan TAYAD’lýlarýn da katýldýðý basýn açýklamasý sonrasýnda, gözaltýna alýnan Eyüp Beyaz’ý katledenler hakkýnda Adliyeye suç duyurusunda bulunuldu.

14

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

AYIÞIÐINDA DETAK PANELÝ “Bu yasal düzenlemeler öyle ki, hepimiz yasadýþýyýz.” Taksim Ayýþýðý Sanat Merkezi’nde 17 Temmuz tarihinde DETAK “yeni” Ceza Ýnfaz Kanunu hakkýnda bir panel gerçekleþtirdi. Panele Avukat Hakan Karadað, Avukat Eylem Erkaslan, tutsak anasý Sakine Sürücü, ve eski tutsak Vefa Serdar katýldý. Avukat Behiç Aþçý, son anda çýkan bir iþi dolayýsýyla panelist olduðu katýlmadý. Panel, paneli yöneten Fatma Yýldýrým’ýn herkesi tüm dünyada ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için saygý duruþuna davet etmesiyle baþladý. Daha sonra Fatma Yýldýrým DETAK adýna hazýrlanan sunum metnini okudu. Ýlk olarak söz alan Avukat Hakan Karadað; Ceza Ýnfaz Kanunu’nun yeni bir yaný olmadýðýný, sadece varolan uygulamalara yasal dayanak oluþturmak amacýyla hazýrlandýðýný söyledi. Bu yasanýn emperyalist sistemin tüm dünyada baþlattýðý saldýrýnýn bir uzantýsý olduðunu vurguladý. Avukat Eylem Erkaslan, yasanýn getirdiði hükümler üzerinde durdu. Bu yasayla tutsaklarýn elinden “direnme hakký”nýn alýndýðýný ve esas olarak sosyalist ideolojinin hedeflendiðini söyledi. Sakine Sürücü ise cezaevlerine gittiðinde karþýlaþtýklarýný, nasýl baský gördüklerini ve tutsaklara sahip çýkan analara, ziyaretçilere devletin nasýl farklý muamelede bulunduðunu anlattý. Vefa Serdar ise Ceza Ýnfaz Kanunu’nun sadece zindanlarda olanlarý ilgilendirmediðini, tamamý hapishaneye çevrilmiþ bir toplumsal yapýda herkesin bu kanun hükümleriyle karþýlaþabileceðini, bu yasaya karþý zindanlarda Ölüm Orucu’nun sürdüðünü, onlarýn sessiz çýðlýðýna sahip çýkmak gerektiðini söyledi. Kýsa bir aradan ve hazýrlanan ikramlardan sonra ikinci bölüme geçildi. Öncelikle zindanlarla ilgili hazýrlanan bir sinevizyon gösterimi sunuldu. Sonrasýnda daha çok soru ve cevaplarla devam edildi. Bu bölümde sorulan bir soruya avukat Hakan Karadað, “Dünya bir hapishaneye çevrildi” dedi. “Artýk ne kadar yasal alanda kalýnmaya çalýþýlýrsa çalýþýlsýn, yasal alanýn kalmadýðý”ný vurguladý. “Kapitalizme raðmen, kapitalizmin içinde ve kapitalizme karþý yaþamanýn” zorluðundan bahsetti.

Hukukçular olarak yapabildiklerinin sýnýrlý olduðunu vurguladý. Bir dinleyici “o halde yapýlmasý gereken nedir?” diye sordu ve kendisi cevapladý: “Kendi yasalarýmýzý oluþturmak için devrim yapmak”. Avukat Eylem Erkaslan, “içerdeki insanlar için zaten direnmek çok normal. Ama dýþarýdan bir haber aldýklarýnda moralleri çok yükseliyor. Örneðin geçen sene Ölüm Orucunda olan müvekkilim Remzi Aydýn birgün radyoda Ölüm Orucu ile ilgili Taksim Meydaný’nda yapýlan bir eylemi duyduðunda nasýl sevindiðini, coþku ve moral bulduðunu bana anlatmýþtý ve ondaki güç ve kararlýlýk beni çok etkileþmiþti” dedi. Dinleyiciler arasýnda bulunan Bayramtepe’deki yýkýmlara karþý kurulan barikatlarýn içinden gelen bir iþçi “Her yerde bir yýkým var. Eðer bu yýkýmlara karþý savaþmazsak insanlar yozlaþacak” dedi. Avukat Hakan Karadað ise, saldýrýlarýn bütünlüklü olduðunu, gecekondularda, zindanlarda, fabrikalarda yapýlan saldýrýlarýn birbirinden ayrý düþünülemeyeceðini ve ancak bu saldýrýlara karþý koyularak, mücadele edilerek, saldýrýlarýn önüne geçilebileceðini söyledi. Panel karþýlýklý soru ve cevaplarla son buldu.

ÖZLEM EKER ÖLÜMSÜZDÜR! 17 Haziran tarihinde Mercan Vadisi’nde MKP-HKO gerillalarýyla faþist devlet güçleri arasýnda yaþanan çatýþmada 17 gerilla katledilmiþti. Bu çatýþmanýn ardýndan bölgede operasyon baþlatan faþist devlet güçleri ile 6 Temmuz 2005 tarihinde Dersim-Merkez’e baðlý Çiçekli’nin Harman Köyü kýrsalýnda MKP-HKO gerillalarý arasýnda yaþanan çatýþmada HKO gerillalarýndan Özlem Eker ölümsüzleþti. Ayrýca yaþanan bu çatýþmada devletin de kayýp verdiði aldýðýmýz bilgiler arasýnda. Cenazeyi almaya gelen ailesi ise kimlik tespiti yapamadýðýný; çenesinden aldýðý kurþunla yüzü tanýnmaz hale gelen, beli ve bacaðý kýrýk olan gerillanýn kimliðini tespit edemediklerini söylediler. 9 Temmuz günü Adana Kabasakal Mezarlýðýnda getirilen gerilla cenazesi, “Halk Savaþçýlarý Ölümsüzdür” yazýlý pankartla yapýlan yürüyüþ sonunda, sloganlar ve marþlarla sonsuzluða uðurlandý. DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! 46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

15


Yeni Evrede

DETAK

Mücadele Birliði

Devrim, halklarýmýzýn burjuvaziyle savaþarak zafere ulaþacaðý bir kavgadýr. Türkiye ve K. Kürdistan iþçisi ve emekçisi, birleþik devrim cephesini kurduðunda, yaþanan faþist saldýrýlara, kendi cephesinden cevabýný ancak verebilir. Bütün insanlýk adýna bedenlerini Ölüm Orucuna yatýran devrimci tutsaklar, dünyada görülmemiþ bir eylem gerçekleþtirmektedirler. Bizler dýþarýda olan bütün eylemlerde, konserlerde, kýr gezilerinde ve kendi panellerimizde Ölüm Orucu Eylemi’nin bitmediðini, devrimci tutsaklarýn inatçý ve onurlu bir þekilde tekelci burjuvaziyle halen savaþtýklarýný tüm topluma yaymalýyýz. Eðer biz devrimi ve sosyalizmi yaþadýðýmýz bu ülkede gerçekleþtirmek istiyorsak bizim öncülerimiz olan devrimci tutsaklara sahip çýkmalýyýz. Ne onlar bizsiz ne de biz onlarsýz devrimi gerçekleþtirebiliriz. Dýþarýda yapýlabilecek birçok eylemle tüm devrim savaþçýlarýna, Ölüm Orucunda yiðitçe düþen yoldaþlarýmýza layýk olduðumuzu göstermeliyiz. Devrimci düþünceye sahip olan birçok insan var. Hepimiz çok þeyler yapabiliriz. Harcanan bunca emek boþa gitmeyecektir. Ezen ve ezilen sýnýflarý içinde barýndýran kapitalizme karþý ortak þekilde gerçekleþen eylemler artýk onun sonunun geldiðini gösteriyor. Ýþçi sýnýfý ise artýk sendikalarýn oyunlarýndan kendisini kurtarmalýdýr. Proletarya artýk iç savaþa katýlarak onu içselleþtirerek iktidara yönelecektir. “Bir iç savaþta proletaryanýn ideal partisi savaþan partisidir” der Lenin. Bizler iþçi sýnýfý olarak þunu artýk gayet iyi biliyoruz. Her þeyi yaratan bizleriz ve her þeyin de sahibi bizler olacaðýz. Ýþçi sýnýfý kendi öncülerine sahip çýkarak devrim ve sosya-

lizmi kuracaklarý yolda birlikte savaþarak tekelci kapitalizmi tarihin çöplüðüne gömecektir. Þu an iþçi sýnýfýnýn Ölüm Orucu Eylemi’ni özümseyerek ileri bir geliþme yaratmasý gerekiyor. Zindanlarda ölümsüzleþen 119 canýn ve yeni Ölüm Orucu Savaþçýlarýnýn bedel ödediklerini ve devrimi yaparak bedel ödeteceklerini; ancak bunu tek baþlarýna deðil, iþçi sýnýfý ve emekçilerle gerçekleþtireceklerini bilmeleri ve bu savaþa onurlu bir yaþam için katýlmaya hazýr olmalarý gerekiyor. Ölüm Orucu Eylemi’nin amacý zindanda hapsedilen bütün devrimci tutsaklarýn devrim iradesinin teslim alýnamayacaðýný göstermek ve F tipi zindanlarý yýkmaktýr. Ýnsanlýklarýndan hiçbir zaman ödün vermeyeceklerini, kendi kültürleri olan proletarya kültüründen asla vazgeçmeyeceklerini ve yapýlan tüm baskýlara, iþkencelere Ölüm Orucu Eylemiyle karþý duracaklarýný açýkça vurgulamaktýr. Buradan bir kez daha yeni Ölüm Orucu Savaþçýsý TKEP/L tutsaðý olan Serpil Cabadan’ýn ve Ölüm Orucu Eylemi’ni sürdüren diðer devrimci tutsaklarýn sesleri olacaðýmýzý haykýrýyoruz. Öncülerimizi asla teslim alamazsýnýz ve bizleri yok edemezsiniz. Biz, Gazi Mahallesi iþçi gençliði olarak, yani DÝK’li iþçiler olarak Serpil yoldaþýmýzýn ve diðer Ölüm Orucu Savaþçýlarýnýn sesi olacaðýz.

ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR

YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ! ZÝNDANLARI YIKACAÐIZ ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! Gazi Mahallesi’nden DÝK’li Bir Ýþçi

ADANA’DA AYIÞIÐIMIZ HER YERDE

ZÝNDANLARI YIKACAK SAVAÞI BÝZ KAZANACAÐIZ

F tipi zindanlara karþý baþ eðmezliðin göstergesi olan Ölüm Orucu Eyleminin Ümraniye Cezaevi’ndeki ilk ekibinde hiç tereddütsüz kýzýl bandýný kuþanarak en ön saflarda yer alan yoldaþýmýz Aysunumuzun, güneþe uðurlanýþýnýn 4. yýlýnda Ölüm Oruçlarýnýn devam ettiðini ve zafere kadar süreceðini, taþ duvarlarýn, demir parmaklýklarýn ve faþist saldýrýlarýn bizleri hiçbir zaman yýldýramayacaðýný göstermek amacýyla, Adana burjuvazisinin göbeðinde yer alan Albay Atilla Altýkat Köprüsü’ne 27 Haziran sabah saat 8:00 sýralarýnda “Ölüm Orucu Sürüyor Aysun Bozdoðan Ölümsüzdür Mücadele Birliði” yazýlý pankart asýldý.

Adana’da 19 Haziran 2005 Pazar günü Meydan Halkevi’nde Zindanlar ve Ölüm Oruçlarýyla ilgili bir söyleþi gerçekleþtirdik. Saat 16:30’da baþlayan söyleþimizin açýlýþýný Türkiye ve K.Kürdistan’da ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý þahsýnda tüm dünyada ölümsüzleþen devrim savaþçýlarý için saygý duruþu ile yaptýk. Daha sonra bir yoldaþýmýz Ölüm Oruçlarýnýn baþladýðý tarihten bugüne geçirdiði evrelerden ve amaçlarýndan bahsetti. Ve herkes Ölüm Orucuyla ilgili görüþ ve sorularýný sundu. Ceza evinden yeni çýkan bir siper yoldaþýmýz bize F tiplerindeki gözlemlerini aktardý. Son çýkan yasalar hakkýnda konuþmalar yapýldýktan sonra 26 Haziran 2001 de ölümsüzleþen yoldaþýmýz Aysun BOZDOÐAN’ýn mücadele yaþamý ve Ölüm Orucu eylemi hakkýndaki tutumu ile ilgili yazýyý yoldaþlarýmýz okudu. 26 Haziran’da Adana’da baþlatacaðýmýz “Ölüm Orucu Sürüyor, Zindanlar Yýkýlýyor” adlý kampanyamýz hakkýnda, söyleþiye katýlanlarýn fikirleri alýndý. Son olarak 15-16 Haziran büyük iþçi direniþi selamlandý ve söyleþimiz son buldu.

AYSUN BOZDOÐAN ÖLÜMSÜZDÜR! DEVRÝM SAVAÞÇILARI ÖLÜMSÜZDÜR! ÖLÜM ORUCU SÜRÜYOR SÜRECEK ZAFERE KADAR!

YAÞASIN ÖLÜM ORUCU EYLEMÝMÝZ!

Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý/ ADANA

16

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

ADANA MÜCADELE BÝRLÝÐÝ


Yeni Evrede

Yýkýmlar

Mücadele Birliði

SAVAÞ BAÞLADI YIKIMLARA KARÞI MÜCADELEYE Kapitalist sistemin girdiði sýçramalý çöküþ aþamasý kendini yaþamýn her alanýnda, göstermeye devam ediyor. Gerek fabrikalarda iþten atmalar, düþük ücretler vb. buna karþý gün be gün artan grev, direniþ eylemleri, gerek F Tipi Zindanlarda hayata geçirilen Ceza Ýnfaz yasasý adý altýnda tutsaklara dayatýlan tecrit, baský, iþkence, insansýzlaþtýrma politikasý, gerek Kürt ulusuna yönelik saldýrýlar… Bunlar yaþamýn her alanýnda iþçi ve emekçi halklara yapýlan saldýrýlarýn büyüdüðünü gösteriyor. Bunlardan bir tanesi de gecekondu yýkýmlarýdýr. Kentsel Dönüþüm Projesi adý altýnda ev yýkýmlarý sürüyor. Bu saldýrýlardan herkes payýný alýyor. Küçükçekmece’ye baðlý mahallelerde 5 bine yakýn gecekonduda yýkým gerçekleþtirilecek. Bu evlerin çoðu da Olimpiyat Stadyumu’nun çevresindeki evlerdir. Bir tarafý Bayramtepe, bir tarafý Ayazma Mahallesi’dir. Kapitalizmin yýkýmlarýna karþý bizler de hazýrlýklarýmýzý yaptýk. Yaptýðýmýz ön ve arka yüzünde “Ev Yýkýmlarýna Karþý Mücadeleye, Mücadele Birliði” yazan önlüklerimizi giydik. Bildiriler hazýrladýk; bu bildirileri mahalle aralarýna, tek tek evlere, Pazar alanýna, kahvelere insanlarla sohbet ederek daðýttýk. Sohbetlerimizde kapitalizmin yýkýmlarýna karþý birlikteliðe, mücadeleye, devrime çaðýrdýk. Bunun yanýnda halkýn yüksek duyarlýlýðý bizi de çok etkiledi, sohbetlerimiz koyulaþtýkça bizi býrakmak istemiyorlar, bizi yemeðe çaðýrýyorlar, baðýrlarýna basýyorlardý. Özellikle önlüklerimiz çok dikkat çekiciydi onlar için; herkes “bize de yapýn, çok çok yapýn, biz de giyeriz” diyorlardý. Gün gün çalýþmalarýmýzý daha yaygýn yapýyorduk. Bir akþam halka megafonla çaðrýlarda bulunduk, 11-12 Haziran’da gerçekleþtirilecek ev yýkýmlarýna karþý olmaya, birlik ve beraberlik içinde yýkýmlara karþý savaþmaya çaðýrdýk. 8 Haziran’da belediyenin önünde ortak bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdik. 200 kiþiye yakýn bir kalabalýkla arabalara binerek belediyenin önüne gidip belediye baþkanýyla görüþme talebinde bulunduk. Bize “belediye baþkaný þu anda burada deðil, baþka bir yetkili kimse de yok” dendi. Biz de belediye baþkaný gelene kadar oradan ayrýlmayacaðýmýzý söyleyerek, belediyenin bahçesinde basýn açýklamasýný okuyup, sloganlar atmaya baþladýk. “Bayramtepe Halký Evine Sahip Çýkacak” pankartýmýzý açtýk. “Evimizi Yýktýrmayacaðýz”, “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek”, “Halkýmýz Saflara Mücadeleye” sloganlarýný duyan belediye baþkaný hemen bahçeye gelerek “ne oluyor burada, kimin evi yýkýldý, ne yapmaya çalýþýyorsunuz siz” diye külhanbeyi bir üslupla baðýrmaya baþladý. Fakat karþýlýðýný hemen alýnca bu kez üslubunu yumuþatarak bizleri ikna etmeye çalýþtý. Fakat kararlý halkýn üslup deðiþikliðine kanmadýðýný görünce bu kez “temsilcilerinizle görüþelim” demeye baþladý. Halk “bize burada yýkým falan olmayacak diyorsunuz ama evlerimize gelen yýkým evraklarýnda, evlerimizi boþaltmamýz için son günün 11 Haziran olduðu yazýyor, size inanmýyoruz. Evimizi de kesinlikle yýktýrmayacaðýz, bunu bilin” diyerek belediyenin önünden ayrýldý. Bizler, daha önce kurulan halk komiteleriyle görüþmeler gerçekleþtirip, ekiplerin her an yýkým için gelebileceklerini söyledik.

Hazýrlýklarýmýzý buna göre yapmamýz gerektiðini düþünerek mahallenin giriþlerine pazar akþamý barikat kurma kararý aldýk. Bu görüþmeler esnasýnda halkta müthiþ bir coþku vardý, herkes bir þeyler yapýyor, bir yerlere koþturuyordu. Çöp tenekeleri, lastikler, hurda arabalar, pazar kasalarý oldukça kýsa bir zamanda getirildi ve barikatlar kuruldu. Diðer hazýrlýklar da tamamlandý ve barikatý beklemeye baþladýk. Halaylar çekiliyor, türküler söyleniyordu, ateþler yakýlýp, sýcak çaylar içiliyor, sabaha kadar nöbet devam ediyordu fakat yýkým ekiplerinden gelen giden yoktu. Pazartesi öðlen saatlerinde toplum polisi gelip ne olduðunu sordu, bizler de yýkým ekiplerini beklediðimizi söyledik. Bu arada, içinde Mücadele Birliði Platformu, HÖC, Kaldýraç ve mahalle halkýndan oluþan bir komite kurarak ortak hareket kararý almýþtýk. Belediye baþkaný bu komitedeki mahalle halkýndan olan arkadaþlarý sýk sýk telefonla arayarak “bunlara gerek yok, gelin sorunu çözelim, barikatý açýn” diyerek halkýn þiddetini azaltmaya çalýþýyordu. Bunun üzerine biz barikatýn açýlmamasý gerektiðini söylememize raðmen, diðer arkadaþlar barikatýn birazda olsa, bir araba geçecek kadar açýlabileceðini söylediler ve bizim, önce yýkým sorunu çözülsün daha sonra açarýz ýsrarýmýza raðmen komite sorun deðil gerekirse tekrar kurarýz diyerek barikatý açtý. Barikatýn açýlmasýndan yaklaþýk yirmi dakika sonra bir sivil polis gelerek barikatlarý açýn, yoksa biz gelip açarýz diyerek baðýrmaya baþladý. Bunun üzerine halk komitesi barikatlarý hemen yeniden kurma kararý aldý ve yarýna kadar bekleyeceðimizi söyledi. Görüþmelerde olumlu sonuç çýkmayýnca barikatlarý daha da güçlendirme kararý aldýk. Bu arada belediye baþkaný aramaya devam ediyordu. Bir ara bütün mahalle halkýný bir araya toplayýp bir deðerlendirme yaptýk, bu sýrada sivil polisler araçlarýnda inerek mahallenin içine, yanýmýza gelmeye çalýþtý fakat halk birlikte hareket ederek buna izin vermedi ve onlarý mahalleden kovdu. Bunun üzerinden 1-2 saat geçmeden etrafta panzerler, akrepler, zýrhlý araçlar yoðun olarak görülmeye baþlandý. Bu arada belediye baþkaný ve halk arasýnda görüþme devam ediyor, belediye baþkaný söz üstüne söz veriyordu. Evleri yýkmayacaklarýný, gerekirse bu sözü basýn önünde tekrarlayacaðýný, ilerideki yýkýmlarý da halkla uzlaþarak yapacaklarýný söylüyordu. Aklýmýza 19 Aralýk öncesi Adalet Bakaný Hikmet Sami Türk’ün F tiplerini hemen hayata geçirmeyeceklerine dair sözleri geldi. Halk komitesi öbür yanda emniyet müdürüyle görüþmeler yapýyordu. Tüm bu görüþmelerin sonunda yine bizim karþý çýkmalarýmýza raðmen barikatlarýn tekrar açýlmasý kararý çýktý. Barikatlar açýlmaya baþladýðýnda polisler ve belediye baþkaný gidiyorlardý. Biz de bu durumu deðerlendirmek için toplandýk. Barikatlarýn açýlma kararýnýn eksiklik olduðunu bir daha barikat kurarsak kesinlikle açmayacaðýmýzý kararlaþtýrdýk. Yýkýmlarý durdurmak için savaþmaktan baþka çaremiz olmadýðýný ve bunun içinde çalýþmalarýmýza hýz vermemiz gerektiðini kararlaþtýrdýk.

YIKIMLARA KARÞI MÜCADELEYE! Küçük Çekmece’den Leninistler

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

17


Yeni Evrede

Yýkýmlar

Mücadele Birliði

“KAPÝTALÝZMÝN YIKIMLARINA KARÞI TEK YOL DEVRÝM!” Merhaba Y.E.Mücadele Birliði Okurlarý; Kapitalizm, bir kez daha iþçi ve emekçileri hedef aldý. Yýllardan beri onlarý yaþamdan kovma politikalarý izleyen sermaye iktidarý þimdi de, tüm Türkiye’de “kentsel dönüþüm” adý altýnda iþçi ve emekçilerin binbir türlü zorluklarla yaptýðý derme çatma kondularýna göz koydu. 30 yýlý aþkýn bir süredir, Ýkitelli Ayazma Mahallesi’nde oturan iþçi ve emekçileri köylerinden getiren sebep de yine sermayenin iktidarýdýr. Özellikle Kürdistan’ý OHAL bölgesine dönüþtürerek ambargo uygulamalarý, köy yakýp-yýkmalarý, insanlarý çoluk-çocuk ayýrt etmeksizin katletmeleri, insanlarý göçe zorlamýþtý… tüm bunlardan kaçýp insanca yaþamak için kilometrelerce uzaða yerleþen halk yine ayný faþist yönetimle karþý karþýyaydý. Gerek iþ saatlerinin uzunluðu, açlýk sýnýrýnýn altýnda alýnan ücretler vb. tüm bu zor koþullara raðmen kendi imkanlarýyla derme çatma evlerinde, elektriðinden suyuna, yoluna kadar kimseden destek almaksýzýn yaþamaya çalýþýyorlar. Ve þimdi onca emek harcayarak yaptýklarý evleri baþlarýna yýkmak, onlarý yoksulken daha yoksul, kendilerini ise zenginken

Kurtköy; havaalaný, Formula 1 Tesisleri KÝPTAÞ’ýn Toplu Konutlarý ve lüks villalarýnýn sardýðý bir mahalle. Ve bu mahalle, 14 Temmuz günü sermaye sýnýfýnýn askeri birliklerine karþý diþe diþ bir mücadeleye giriþti. Lüks sitelere ve villalara yer vermek amacýyla Kurtköy’de bulunan Cambazbayýrý Mahallesi’nde 20 yýllýk 44 gecekondu, Þubat ayýndan bu yana yýkýmlara karþý hazýrlýk yapýyordu. Sýk sýk basýn açýklamasý ve yürüyüþler gerçekleþtiren halk, çevrede bulunan villalarýn ve fabrikalarýn tapusuz, ruhsatsýz olmasýna raðmen, sadece gecekondulara verilen yýkým kararýna tepki gösteriyordu. 26 Nisan günü 100 kiþilik bir yürüyüþ düzenlemiþti. Yürüyüþ esnasýnda sýk sýk “Kurtköy Bizimdir Bizim Kalacak”, “Yýkýmlara Geçit Vermeyeceðiz”, “Susma Sustukça Sýra Sana Gelecek” sloganlarý atýlmýþtý. Son birkaç haftadýr Cambazbayýrlýlar, ana giriþ yollarýna kurduklarý barikatlarda nöbet tutuyorlardý. Gece-gündüz sürekli nöbet tutan halk, kararlýlýðý ve inancýyla sermaye sýnýfýný korkutuyordu. 13 Temmuz

daha zengin yapmak istiyorlar. Bizler Ýkitelli Mücadele Birliði okurlarý olarak “Kapitalizmin Yýkýmlarýna Karþý Tek Yol Devrim” baþlýklý bildirilerimizi daðýttýk onlara ve “Evlerimizi Yýkacak Olan Sermayenin Ýktidarýný Yýkacaðýz”, “Ya Devrim Ya Ölüm”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak” kuþlamalarýmýzla ve “Yýkýmlara Karþý Mücadeleye-Mücadele Birliði” imzalý önlüklerimizle kapý-kapý mahalledeki ev ve esnaflarý gezerek sohbet ettik. Ýnsanlarýn bize karþý tepkisi çok sýcak ve samimiydi. Yýkýmlara karþý duyarlýlýklarý konuþmalarýndan belli oluyordu. Bildirilerimizi okuduktan sonra sohbet ettiðimiz her insan devletin iç yüzünü somut bir þekilde görüyorlardý. Bizler de onlara sorunun iþ, ev, sigorta sorunu olmadýðýný sorunun iktidar sorunu olduðunu anlattýk. YIKIMLARA KARÞI TEK YOL DEVRÝM! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! YAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Y.E. Mücadele Birliði/Ýkitelli yaptýðý konuþmalarda sýk sýk provokasyona gelmemeleri konusunda uyarýrken, halk da bu çaðrýya karþýlýk sapanlarla cevap veriyordu. Halk, baþta jandarmayla karþý karþýya gelmeme konusunda çaðrýlar yaptý. Fakat jandarmanýn tavrýna karþýlýk halkýn tavrý da net oldu. Jandarmanýn can havliyle attýðý gaz bombalarý, 2 emekçiyi yaraladý. Yaþanan çatýþmada bir çok kiþi gözaltýna alýnýrken biri Radikal muhabiri olmak üzere 2 gazeteci de gözaltýna alýndý. Sermaye sýnýfý yýkýmlara devam edecektir. Baþbakan Erdoðan, 15 Temmuz günü yaptýðý bir konuþmada, 10 yýl önceki Ýstanbul Belediye Baþkanlýðýnda önerdiði “Nakil ilmühaberi”ni tekrar gündeme taþýyacaðýný belirtiyor. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerle burjuvazi arasýndaki savaþý daha yakýcý bir þekilde yaþayacaðýmýz günler yaklaþýyor. Ýþçilerin ve emekçilerin, sermaye sýnýfýnýn gerçekleþtirdiði “hayat” yýkma operasyonuna karþýlýk kapitalist sistemi yýkmalarý gerekiyor.

Gecekondu Yýkýmlarýna Karþý Sistemi Yýkalým

18

akþamý jandarma, mahalleden konvoyla geçerek, mahalle halkýnýn gözünü korkutmaya çalýþtý. 14 Temmuz günü ise saat 04.00 gibi konuþlanmaya baþlayan jandarma, saat 05.00 sularýnda büyük bir güç ile mahalleye girdi. 200 zabýta, iþ makineleri, kamyonlar ve bini aþkýn jandarmayla zýrhlý araçlarý mahalleye saldýrdý. Bu saldýrý karþýsýnda 7’den 70’e herkes jandarmaya karþý tek yumruk, tek barikat oldu. Jandarmanýn copuna, gaz bombalarýna, mahalleli taþlarla ve molotoflarla karþýlýk verdi. Jandarma halka yönelik 46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

Y.E. Mücadele Birliði Okuru/ Maltepe


Yeni Evrede

Ýzmir

Mücadele Birliði

DEVRÝMCÝLERÝ ÖLDÜREBÝLÝRSÝNÝZ AMA DEVRÝMÝ ASLA! apitalizmin iç çeliþkileri had safhada… Ýþçilerin-emekçilerin sýk sýk meydanlara çýkmasý, grevlerin yükseliþe geçmesi bunun en açýk göstergesidir. Ýþçi sýnýfý baþta olmak üzere, halkýn büyük bir kesiminin isyanlarýný duymamak mümkün deðil. Burjuvazi ister istemez irkiliyor bu durumdan; çünkü gitgide artýyor isyanlar, sýnýf savaþýmý netleþiyor… Lenin’in dediði gibi: “…Dünya kapitalizminin gidiþatý tek tekele doðrudur. Ancak kapitalizm, bu aþamaya ulaþamadan birçok ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel nedenlerden dolayý kendi karþýtýna dönecektir…” Kapitalizmin iç çeliþkileri had safhada… Burjuvazi, devrimcilere ve proletaryaya en vahþi þekillerde saldýrmaya devam ediyor. Bazen dini öne sürerek, bazen de milliyetçi, þovenist duygularý ayaða kaldýrarak insanlarýn isyanlarýný bastýrma yoluna gidiyor. Böylelikle kendi ömrünü, iktidarýný sürdürmeye çabalasa da, eline bir þey geçmeyecektir; çünkü bizler biliyoruz ki; nesnel koþullar iþçi sýnýfýndan yana iþliyor. Tarih artýk, “Sosyalizm!” diyor. Sonunun giderek yaklaþmakta olduðunu gören sermaye düzeni de her yerde saldýrýlarýný yoðunlaþtýrarak devam ettiriyor. Burjuvazi ölüm kalým savaþý veriyor. Dersim’de 17 MKP’linin katledilmesinin ardýndan, feda eylemi yapmak isteyen Eyüp Beyaz’ýn kameralar önünde infaz edilmesi de gösteriyor ki; burjuvazi, iktidarýný proletaryaya vermemek için her türlü vahþeti yapar. Üniversitelerde, Trabzon’da, Ýstanbul’da, Sakarya’da vb yerlerde gerçekleþtirilen faþist saldýrýlar, 12 yaþýndaki Uður’a 13 kurþun sýkýlmasý ve daha niceler, bunun somut örnekleri. Biz de, tüm faþist saldýrýlarý protesto etmek ve savaþýn, zafere kadar süreceðini bir kez daha ortaya koymak için bir basýn açýklamasý düzenlendik. Düþmana karþý birlik çaðrýsýydý bu, ayný zamanda.

K

Mücadele Birliði Platformu, HÖC, ESP, DHP, BDSP, Devrimci Hareket, Partizan, ÖMP, HKP tarafýndan ortak olarak yapýlan eylemde Kemeraltý giriþinden itibaren sloganlar atýlmaya baþlandý; alkýþlar eþliðinde yürüyüþ baþladý. Eylemde; “Teslimiyet anlaþmalarýna ‘AB Demokrasisi’ kýlýfýnýn giydirilmesiyle birlikte, stratejik ortaklýk söylemleriyle emeðin sömürüsünün artmasýna… F tipi hapishanelerde, 120 devrimcinin katledilmesine… Yeni çýkan TCK, CÝK, CMUK’la üzerinde yaþadýðýmýz topraklarýn tamamýnýn F tipine çevrilme çalýþmalarýna…Tüm saldýrýlarýn amacýnýn emekçi halký sindirmekten baþka bir þey olmadýðýna… Özellikle de; tüm bu saldýrýlara karþý, iþçilerin-emekçilerin ortak mücadeleye çaðrýlmasýna ve böylelikle zafere ulaþýlacaðýna…” deðinildi. Ayrýca “Faþizmi Döktüðü Kanda Boðacaðýz!”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak!”, “Devrim Þehitleri Ölümsüzdür!” “Dersim Þehitleri Ölümsüzdür!”, “Bedel Ödedik, Bedel Ödeteceðiz!”, “Gözaltýlar, Tutuklamalar, Baskýlar Bizi Yýldýramaz!” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ esnasýnda olduðu gibi, basýn açýklamasýnda da halkýn ilgisi yoðundu. Ýnsanlar, alandakilerin faþizme karþý tutumlarýný þaþkýnlýkla izledi. Eylem bittikten sonra, Kemeraltý’nda basýn metnini daðýtmaya baþladýk. Bizler devrim ve iktidar hedefinden vazgeçmeyeceðimizi gösterdik ve her zaman göstereceðiz…. 14 Temmuz’da da , HÖC’ün 12-14 temmuz katliamýnýn yýldönümü olmasý nedeniyle düzenlemiþ olduðu basýn açýklamasýna da Mücadele Birliði Platformu olarak katýlarak destek verdik. ZAFERE KADAR DAÝMA! KATLÝAMLAR BÝZÝ YILDIRAMAZ! YA DEVRÝM YA ÖLÜM Ýzmir Mücadele Birliði Platformu

GEB-DER GENEL KURULU YAPILDI B

undan yaklaþýk bir sene önce Ýzmir iþçi ve emekçi gençliðini sýnýf mücadelesine katmayý amaçlayarak açýlan Genç Emekçileri Birliði Derneði, 10 Temmuz 2005 tarihinde 1. Olaðan Genel Kurul Toplantýsýný yaptý. Genel Kurul Toplantýsý, açýlýþ konuþmasýyla baþladý. Konuþmada GEB-DER’in ne amaçla kurulduðu, bu amaca uygun ne tür çalýþmalar yapýldýðý konusunda bilgi verildi. Açýlýþ konuþmasýnýn ardýndan dernek organlarýnýn seçimi yapýldý, gelecekteki çalýþmalara yönelik öneriler alýndý. Bazý üyelerimizin derneðin yaþadýðýmýz topraklarda daha da yaygýnlaþtýrýlmasý ve gençliðe mücadele etmek için bir araç daha kazandýrýlmasý önerileri deðerlendirildi. Deðerlendirmeler sonucunda Ýzmir’in çeþitli bölgelerinde ve deðiþik þehirlerde þube açma kararý alýndý. Ýlk olarak Antep’te þube açmak için çalýþmalarýn baþlamasý kararlaþtýrýldý. Daha sonra derneðin bölgede ve Ýzmir genelinde ne tür çalýþmalar yapmasý gerektiðine yönelik tartýþmalar yapýldý. Ve bu tartýþmalar sonucunda iþçi gençliðe ve iþçi emekçi semtlerine yönelik somut çalýþma kararlarý alýndý. Alýnan kararlardan bir tanesi de bir iþçi komisyonu kurulmasý kararý oldu. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! BÜTÜN ÝKTÝDAR EMEÐÝN OLACAK! 46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

GEB-DER’li Bir Ýþçi/ ÝZMÝR

19


Yeni Evrede

G-8 Zirvesi

Mücadele Birliði

G-8’LER ZÝRVESÝ SONUÇSUZ

G

-8 yani ABD, Ýngiltere, Fransa, Almanya, Ýtalya, Japonya, Kanada ve 1998’de dahl olan Rusya’nýn oluþturduðu 8’ler grubu, 6 Temmuz’da Ýskoçya’da yeni bir zirvede daha bir araya geldi. Gizli birçok gündem maddesi olduðunu tahmin ettiðimiz zirvenin, açýklanan gündemleri; Afrika’da yoksulluk ve küresel ýsýnma oldu. Zirvenin yapýldýðý gün, Ýngiltere’nin 11 Eylül’ü patlak verdi. ABD ve Ýngiltere ne zaman savaþ politikalarýnda zorlanýyor olsalar, devreye hemen “El Kaide” bombalarý giriyor. Ve onlara þu açýklamalarý yapmalarý için olanak saðlýyor: “Terör eylemlerine giriþenler bilsinler ki, deðerlerimizi ve yaþam tarzýmýzý sürdürme kararlýlýðýmýz onlarýn masum insanlarý öldürme kararlýlýðýndan daha büyük”. 11 Eylül’ün ardýndan Bush’ta ayný açýklamaya yapmýþtý. Tesadüf olmasý mümkün mü? Elbette hayýr! Emperyalist iþgale karþý direnen dünya halklarýna, özgürlüðü için savaþanlara sosyalizm mücadelesi verenlere diyorlar ki, “emperyalist kapitalist sömürüye devam edecek, kapitalizmin bu kan emici sistemin ayakta kalmasý için her þeyi yapacaðýz” onlarýn “deðerlerimiz ve yaþam tarzýmýz” dediði þey tam da budur. Ýnsanlýðýn yýkýmý pahasýna kendi bencil ve sömürgeci varlýklarýný garanti altýna almaktýr… Amaç bu iken, dünya emekçi halklarýna bir yandan da umut daðýtmayý ihmal etmiyorlar. Uzun zamandýr kapitalistlerin bir araya geldiði zirvelere karþý harekete geçen, sokaða dökülen anti-kapitalist eylemcilerin dile getirdiði yoksul ülkelerin borçlarýnýn silinmesi talebi G-8 zirvesinde somut bir þekilde gündeme alýndý. Borçlarý silinecek yerlerin baþýnda da Kara Afrika yer aldý. Ýnsani ve doðal güzelliði, yer altý kaynaklarý ile emperyalist talanýn merkezlerinden biri olan, kara kýta Afrika, bugün, bu talanýn sonucu olarak soykýrýma uðruyor. Üstelik bu öyle, bildiðimiz soykýrýmlar gibi deðil… Ne Kýzýlderililerin soykýrýmýna ne de Hitler faþizminin Yahudilere uyguladýðý soykýrýma benziyor. Bu açlýðýn, gün gün, saat saat, hücre hücre, yarattýðý bir soykýrým… Bir kýta halkýnýn açlýktan, bulaþýcý hastalýklardan, AÝDS’ten kýrýmý… Afrika’nýn bugün geldiði durumun sorumlularý kendileri deðillermiþ gibi utanmaz bir ikiyüzlülükle G-8 zirvesinden “umut” daðýtýyorlar. Afrika’nýn borçlarýný sileceklermiþ! Yoksulluðu önleyeceklermiþ! G-8 zirvesinin yapýldýðý günlerde dünyanýn çeþitli merkezlerinde Live 8 konserleri yapýldý. Organizasyonun baþýný çekenlerden biri olan U2’nun solisti Bono,Wolfowitz Dünya Bankasý görevini

devralýrken onun yanýnda yer almýþ ve ondan umutlu olduðunu belirtmiþtir. Bu ne büyük bir yanýlgý! Bu ne büyük bir körlük! IMF ve DB eliyle yürütülen kapitalist talan projelerinin mimarý olacaksýn, sonra da yoksulluða ve açlýða çare olabileceðini iddia edeceksin! Bu iddiada bulunan kapitalistler kadar, bu iddianýn gerçekleþebileceðini düþünen Live 8 konserinde bir araya gelen (niyetlerinden baðýmsýz) sanatçýlar da, ikiyüzlü ve suçludur. Afrikalý aç çocuklarýn umutlarýyla oynamak, yaþamsal önemdeki sorunlarýný kapitalizmin “iyi niyetine” býrakmak Afrika’da yaþamýn karþýsýnda, ölümün yanýnda yer almak demektir. Baðýmlý kapitalist ülkelerin borçlarýnýn silinmesi o ülke halklarýna, yoksul ve aç insanlarýna deðil, kapitalist Pazar aðý içinde yer alan iþbirlikçi ve yabancý sermaye sahiplerinin rahatlamasýna neden olacaktýr. Çünkü zaten ezilen baðýmlý ülkeler bu borçlarýný ödeyemeyecek duruma gelmiþlerdir. Emperyalist metropollerin bu borçlarý döndürebilmesi mümkün olamamaktadýr artýk. Baðýmlý ülkeler borç sarmalýnda o derece sýkýþmýþlardýr ki, birçoðu Arjantin gibi monotoryum* ilan edecek duruma gelmiþtir. Bu nedenle borçlarýn silinmesi, baðýmlý ülkeler için hiçbir þey deðiþtirmeyecek ve her zaman olduðu gibi yeni borçlarýn ve daha güçlü baðýmlýlýklarýn yolunu açmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr. (*) Monotoryum: Borç erteleme. Savaþ yada olaðanüstü ekonomik bunalýmlar sýrasýnda süresi gelmiþ ödemeleri durdurmak için yasayla yapýlan erteleme.

MARÝN GÝYÝM GREVE GÝDÝYOR Merhaba Mücadele Birliði Okurlarý; Bizler Maltepe/Zümrütevler’de bulunan Marin Giyim iþçileriyiz. Kimimiz birkaç aylýk kimimiz ise birkaç senedir bu iþyerinde çalýþýyoruz. Ancak hepimizin de yaþadýðý sorunlar ayný. Türkiye’de iþçilerin yaþadýðý sorunlarý biliyor ve bunu bire bir yaþýyoruz. Patron bizim ancak karnýmýzý doyurabildiðimiz maaþýmýzý ya geç veriyor ya da bölük pörçük veriyor. Yani aylýk 50-60 milyonla bizi kandýrmaya çalýþýyor. Biz þu anda bu iþyerinde 50’ye yakýn kiþi çalýþýyoruz. Maaþ sorununu sýk sýk kendi aramýzda konuþup tartýþýyoruz. Bir arkadaþýmýzý patronla konuþmasý için görevlendirdik. Arkadaþýmýz patronla konuþmaya gitmeden önce patron arkadaþýmýzý yanýna çaðýrttý ve çalýþan iþçileri kendisine karþý kýþkýrttýðýný söyledi. Arkadaþýmýz ise bu duruma karþýlýk tek sorunumuzun maaþlarýmýzý eksiksiz ve zamanýnda almak olduðunu söyledi. Buna raðmen patron yanýndaki adamlarýyla (bodyguardlarýyla) arkadaþýmýzý tehdit etti. Biz birkaç iþçi kendi aramýzda tekrar toplanýp konuþtuk. Bazý arkadaþlar patronun anlayacaðý dilden yani kafasýný kýrarak yola getirebileceðimizi söyledi. Farklý bir iþte çalýþan sýnýf bilinçli baþka bir arkadaþýmýz ise bize patronun cezalandýrýlmasýnýn çözüm olmayacaðýný onu can evinden vurmamýz gerektiðini söyledi. Bizler bu duruma karþýlýk iþ býrakma kararý aldýk. 15 gün sonra yani maaþlarýmýzý alacaðýmýz zamanda eðer patron tekrar gecikmeli ya da eksik verirse iþ býrakacaðýz. Ta ki alacaklarýmýzý alýncaya ve maaþlarýmýzý eksiksiz, kesintisiz alacaðýmýzýn sözünü duyuncaya kadar. ZAFER ÝÞÇÝLERÝN OLACAK…

20

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

Maltepe/MARÝN Giyim’den Ýþçiler


Yeni Evrede

Ýþçi Haberleri

Mücadele Birliði

Mücadele Birliði’nin Sesi Güzeltepe Sokaklarýnda Yankýlanýyor! Uzun bir süredir Ýzmir’de baþlatmýþ olduðumuz, Mücadele Birliði’ni daha fazla kiþiye taþýma çalýþmalarýmýz sürüyor. Bu çalýþmalarýn bir ayaðý olan emekçi semtlerdeki dergi satýþlarý da devam ediyor. Dergimizin 45. sayýsýný Çiðli Güzeltepe semtinde emekçilerle buluþturarak onlardan mücadele birliði aðýný daha fazla örmek için destek istedik. Konuþtuðumuz birçok emekçi bizlerle tartýþmalara girdi. Genellikle söylenen,“insanlar politikaya soðuk bakýyor” iddiasýnýn yanlýþlýðýný bir kez daha, ama bu sefer yaþayarak görmüþ olduk. Orta yaþlý bir amcanýn bizden dergi alýrken bir komþusunun, “bu memlekette bir þey olmaz” diye laf atmasýna, anýnda “senin gibi düþünenler yüzünden bir þey olmuyor” diyerek cevap vermesi, emekçi sýnýflar içinde devrim bilincinin ne kadar köklü olduðunun bir göstergesiydi. Bir çok aile bizi evlerine davet edip ikramlarda

bulunmak istedi. Yaklaþýk bir buçuk saat boyunca hem dergimizi tanýttýk, hem de Ýzmir mücadele birliði platformunun çýkardýðý bildirileri daðýttýk. Ýzmir iþçi ve emekçilerini grevdeki sýnýfdaþlarýyla mücadele birliðine çaðýran bildiriler, bu mücadele birliðinin de iktidarý hedeflemesi gerektiðinin altýný çiziyordu. Oldukça hareketli geçen tartýþmalarda bulunduk. Bir sonraki sayýda tekrar gelmemizi isteyen emekçilere dergi ve bildirilerimizi vererek dergi daðýtýmýný bitirdik. Birkaç gün sonra sabah iþçilerin servislerine binmek için bekledikleri duraklarda ve yol boyunca bu bildirilerimizi daðýtmayý sürdürdük. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Mücadele Birliði Okuru /Ýzmir

ÝÞÇÝLERE POLÝS BARÝKATI Ýzmir’de grevde bulunan Hilton, Gimas ve Büyükþehir Belediyesiyle anlaþmayan Ýzelman iþçilerinin eylemleri devam ediyor. 20 Haziran’da DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi’nin de katýldýðý çeþitli eylemler yapýldý. Ýlk olarak grevde bulunan Gimas iþçilerinin ziyaret edilmesiyle baþlayan eylemler, daha sonra Ýzmir büyük þehir belediyesi önünde devam etti. Burada sloganlarla belediye baþkanýnýn tavrýný teþhir eden Ýzelman iþçilerine Hilton ve Gimas iþçileri de destek verdiler. Ýþçiler daha sonra, topluca kortejler oluþturarak Hilton otelinin önüne yürümek istediler. Uzun bir süredir iþçi eylemlerini uzaktan takip etmekle yetinen Ýzmir polisi bu sefer panzerler ve çevik kuvvet polisi ile iþçilerin önüne barikat kurdu. Yaklaþýk bir saat boyunca iþçiler tarafýndan yuhalanan ve sloganlarla protesto edilen polisler iþçilerin yanlarýndan yürüyüp Hilton’a varmalarýný ses çýkarmadan izlemekle yetinmek zorunda kaldýlar. Ýþçiler Hilton önüne geldiðinde daha bir coþkuyla attýlar sloganlarýný; burada Süleyman Çelebi ve Oleyis Genel Baþkaný’nýn konuþmasýyla eylem bitirildi. Eylemde öne çýkan ve göze çarpan olgu ise, uzun bir aradan sonra Ýzmir de böylesine bir dayanýþma bilincinin yakalanmýþ olmasýydý. Hemen hemen bütün eylemlerde Hilton, Gimas ve Ýzelman iþçileri birlikte davranýp bir birlerinin sorunlarýna sahip çýkýyorlar. Öte yandan bizler de, Devrimci Ýþçi Komiteleri olarak, iþçilerin bütün eylemlerinde yanlarýnda yer alarak, mücadele birliði aðýný daha da güçlendirmeye çalýþýyoruz. Son eylemlerde de bunu yaptýk. Ýzelman, Hilton ve Gimas iþçilerine yönelik yazýlmýþ DÝK imzalý bildirilerimizi iþçilere daðýttýk. Bundan sonra da, bu bilinçle hareket edip Ýzmir de iþçi sýnýfý mücadelesini daha da yükselteceðiz. ÝZMÝR/ DÝK

TELEKOM ÇALIÞANLARI ÝÞ BIRAKTI Telekom’un özelleþtirilmesine ve taþeronlaþtýrýlmasýna karþý çýkan Telekom çalýþaný iþçi ve emekçiler, 23 Haziran’da örgütlü olduklarý Türkiye’nin dört bir yanýndaki iþyerlerinde yarým gün iþ býraktý. Ýstanbul’da ki Telekom Ýl Müdürlüðü’nde örgütlü dört sendikaya üye iþçi ve emekçiler ile örgütsüz çalýþanlarýn da iþ býrakmasýyla bina tamamen boþaltýldý. Bina giriþine asýlan pankartlar ile bekleyen yaklaþýk bin kadar emekçiye, diðer bölgelerden gelen bin kadar emekçi de Mecidiyeköy’den yürüyüþe geçerek Ýl Müdürlüðü önünde katýldý. Bina önünde okunan basýn açýklamasýnda “Bu eylemimizle, iþimize, ekmeðimize, özgürlüðümüze göz koyanlara dur diyoruz. Telekom’u yok etmek isteyen devlete IMF ve bütün iþbirlikçilerine, geçit vermeyeceðimizi bir kez daha ilan ediyoruz” dendi. Okunan basýn açýklamasýnýn ardýndan, devlet yanlýsý yayýn yapmakla suçlanan ATV’ye tepki göstermek için ATV-Sabah binasýna yürüyüþe geçtiler. Bina önünde sermayenin kolluk güçleri tarafýndan emekçilere karþý barikat kurulmuþtu. Uzun süre ATV kanalýný yuhalayan emekçiler daha sonra Ýl Müdürlüðü önüne gelerek eylemi sonlandýrdýlar.

“KÖLELÝK YASASI GERÝ ÇEKÝLSÝN” 15 Temmuz 2005 tarihinde, Aksaray Metro önünde biraraya gelen KESK üyeleri, “Yeterli Ücret Ve Sosyal Haklarýmýz Ýçin; Toplu Sözleþme Ve Grev Hakký Ýstiyoruz” talebiyle bir basýn açýklamasý gerçekleþtirdiler. Basýn açýklamasýný okuyan KESK Þubeler Platformu Dönem Sözcüsü Eðitim-Sen Þube Baþkaný Nihat Dede; “Son 5 yýlda ücretlerimiz %60 oranýnda erimiþtir. AKP ve önceki hükümetler, emekçilerin ücret ve sosyal haklarýndan alýp, sermaye sýnýfýna, dýþ borçlara aktarmýþtýr. Bütçeler sosyal yaþamýn ihtiyaçlarýndan uzak, borç ödeme belgesine dönmüþtür” dedi. Basýn açýklamasýnda sýk sýk, “IMF’ye deðil Emekçiye Bütçe”, “Sözleþmeli Köle Olmayacaðýz”, “Kölelik Yasasý Geri Çekilsin”, “Ýnsanca Yaþayacak Bir Ücret Ýstiyoruz”, “Toplu Görüþme Deðil Toplu Sözleþme” sloganlarý atýldý. Basýn açýklamasý, Telekom’un özelleþtirilmesine karþý, 19 Temmuz tarihinde Mecidiyeköy-Metro önünde yapýlacak olan eyleme çaðrýyla bitirildi. 46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005

21


Yeni Evrede

Devrime Adanmýþ Yaþamlar

Mücadele Birliði

FÝLÝSTÝN HALKININ YÜREÐÝNE GÖMÜLDÜLER… “Benim kaným bir tutam yað Yakar özgürlüðün ateþini…” Cevat Saim Çelen (Teðmen Ali), Ýmam Ateþ ve Mustafa Çetiner yoldaþlar Filistin’de enternasyonalist mücadele yürütürken ölümsüzleþtiler. Cevat Saim Çelen (Teðmen Ali) yoldaþ THKO/MB ile Antalya Gazipaþa’da tanýþtý. Daha sonra Ýzmir’e giderek Ýzmir Ýl Örgütünde çalýþmalarýna devam etti. 12 Eylül Askeri faþist darbe döneminde Ýzmir’de bulunan Cevat Saim Çelen yoldaþýn parti ile baðlantýsý koptu. Fakat kendi çabalarý sonucu tekrar partiyle baðlantý kurdu. Ve daha sonra 1981 yýlýnda parti kararýyla Ortadoðu’ya gönderildi. Burada Filistin Eðitim Kamplarýnda askeri eðitim gördü ve ayný zamanda Parti Eðitim Örgütü (PEÖ) üyesi oldu. 1984 yýlýnda Ýsrail’le girilen bir çarpýþmada cesurca savaþan Teðmen Ali, þarapnel parçalarýyla vurularak ayaðýndan yaralandý. Bir süre hastanede tedavi gören Teðmen Ali, ayaðýna takýlan platinle uzun süre dolaþmak zorunda kaldý ama yine de savaþmaktan geri durmadý. Ýsrail’le girilen çatýþmada gösterdiði cesaret nedeniyle Lübnan Komünist Emek Örgütü tarafýndan Lenin Niþaný ile ödüllendirildi. 1986 yýlýnda Lübnan’daki savaþ bölgesinde Ýsrail uçaklarý tarafýndan yapýlan bombardýman sýrasýnda uçaksavar topunun baþýnda birlikte savaþtýðý Filistinli iki fedai ile ölümsüzleþti. Ýmam Ateþ yoldaþ Antalya Gazipaþa’da Genç Emekçiler Birliði (GEB)’le tanýþtý ve çeþitli eylem ve çatýþmalarda aktif rol oynadý. 1981 yýlýnda parti kararý ile Ortadoðu’ya gönderildi. Filistin Eðitim Kamplarýnda askeri eðitim gördü. Ayrýca Parti Eðitim Örgütü üyesi o-

larak, ideolojik politik eðitim veriyordu. Güney Lübnan’da bulunan El-Nabakiye bölgesinde ki Aman Kalesi’nde uçaksavar baþýnda düþmanla çatýþýrken Filistinli yoldaþlarýyla birlikte ölümsüzleþti. Mustafa Çetiner yoldaþ, Antalya Gazipaþa’da THKO/MB ve örgütlü mücadeleyle tanýþtý. Genç Emekçiler Birliði’nde çalýþmalar yürüten yoldaþ daha sonra bölge örgütlenmesinde yer aldý. Bölgedeki THKO/MB örgütlenmesine teorik anlamda bir çok katkýda bulundu. 1981 yýlýnda parti kararý ile Ortadoðu’ya gönderildi. Filistin eðitim kamplarýnda askeri eðitim gören yoldaþ ayný zamanda Parti Eðitim Örgütü Sekreteriydi. Güney Lübnan’da Ýmam Ateþ yoldaþla birlikte düþmana karþý savaþýp uçaksavar bataryasýnýn baþýnda birlikte ölümsüzleþtiler.

Kemal Þahbudak Ve Yusuf Saðun Yoldaþlar Kavgamýzda Yaþýyor! Kemal Þahbudak ve Yusuf Sagun yoldaþlar, THKO/MB’nin Ýstanbul Ýl Örgütü Þiþli Semt Komitesi’ne baðlý Hürriyet Mahallesi’nde mücadele yürüttüler. Kemal Þahbudak THKO/MB aday üyesiydi. Yusuf Sagun ise THKO/MB sempatizaný bir öðrenciydi ve Genç Emekçiler Birliði saflarýnda mücadeleye atýldý. Her iki yoldaþ da halkýn sevgisini ve sempatisini kazanmýþ cesur, çalýþkan ve fedakar yoldaþlardý. 1979 yýlýnda Hürriyet Mahallesi’nde kimlik denetimi yaparken bir faþist tarafýndan katledildiler. Kemal Þahbudak ve Yusuf Sagun yoldaþlar, Hürriyet Mahallesi’nde halkýn geniþ katýlýmýyla ve THKO/MB’nin açýk silahlý korumasý altýnda Kaðýthane’de sonsuzluða uðurlandýlar.

ÝBRAHÝM ETHEM ULAGAY ÝÞÇÝLERÝ EYLEMDE Ýbrahim Ethem Ulagay Ýlaç Fabrikasý’nda çalýþan iþçilerin sendikal haklarýný almak için sürdürdükleri mücadele her gün, günde 3 kez yaptýklarý eylemlerle sürüyor. Lastik-Ýþ sendikasýnýn bu iþyeri için Sosyal Güvenlik Bakanlýðý’ndan aldýðý yekti belgesine, patronun itiraz etmesi üzerine harekete geçen iþçiler, 20 gündür þu eylem programýný izliyorlar: Sabah iþbaþý yapmadan önce fabrikanýn bahçesinde sloganlarla protesto, öðle tatili sýrasýnda yine bahçede sloganlar, yönetim binasýna yürüyüþ, bunun yaný sýra yemek boykotu ve akþam da iþ býraktýklarý saatte bahçeye çýkarak tekrar sloganlar eþliðinde yürüyüþ. Topkapý’da bulunan fabrikanýn önünden geçen halk bu eylemlere alkýþ ve kornalarla destek veriyor. Ayrýca DÝK’li bir matbaa iþçisinin üzerinde iþçi tulumu ve elinde ilaç fabrikasý iþçilerine destek için “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði” yazýlý döviziyle fabrikayý ziyaret etmesi, iþçileri coþturdu. Onlarda DÝK’li iþçiyi alkýþlarýyla ve “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” sloganýyla selamladýlar. Ýþçilerin eylemi kazanana kadar sürecek. YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ!

22

46 Sayý / 20 Temmuz - 3 Aðustos 2005




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.